T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI ÇOCUK ONKOLOJİ BİLİM DALI NÖROBLASTOMLU HASTALARDA SFİNGOZİN 1- FOSFAT RESEPTÖR 4 GEN EKSPRESYONUNUN SAĞLIKLI ÇOCUKLAR İLE KARŞILAŞTIRILMASI UZMAN DR. SEMA YILMAZ YAN DAL UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI PROF. DR. ATİLA TANYELİ ADANA -2011 T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI ÇOCUK ONKOLOJİ BİLİM DALI NÖROBLASTOMLU HASTALARDA SFİNGOZİN 1- FOSFAT RESEPTÖR 4 GEN EKSPRESYONUNUN SAĞLIKLI ÇOCUKLAR İLE KARŞILAŞTIRILMASI UZMAN DR. SEMA YILMAZ YAN DAL UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI PROF. DR. ATİLA TANYELİ Bu tez, Çukurova üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından ………. nolu proje olarak desteklenmiştir. Tez No:.............. ADANA -2011 KABUL ve ONAY FORMU Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediyatrik Onkoloji Bilim Dalı Yan Dal İhtisası çerçevesinde yürütülmüş olan NÖROBLASTOMLU HASTALARDA SFİNGOZİN 1-FOSFAT RESEPTÖR 4 GEN EKSPRESYONUNUN SAĞLIKLI ÇOCUKLAR İLE KARŞILAŞTIRILMASI adlı çalışma, aşağıdaki jüri tarafından Yan Dal İhtisası Bitirme tezi olarak kabul edilmiştir. Tez Savunma Tarihi: / /2011 İmza Jüri Başkanı Prof. Dr. Atila TANYELİ Çukurova Üniversitesi İmza İmza Çukurova Üniversitesi Çukurova Üniversitesi Yukarıdaki tez, Yönetim Kurulunun ........................tarih ve .......................... sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Prof. Dr. Mehmet SATAR ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI BAŞKANI I TEŞEKKÜR Annem ve Babam…İnsanlar vardır, hayata yön verirler. İleriyi görüp yol çizerler. Bunlardan biri, benim yol haritam yani babam…Çalışkan, hırslı ama sabırlı. Yıllar önce okumamız için kasabasından ve tanıdığı herşeyden vaz geçip büyük şehre, İstanbul’a gelişi. Mücadeleyi evde yürüten diğer kahramanım ise annem…Birlikte çalışarak hem de çok çalışarak ve sabrederek zoru başardılar. Onlardan öğrendiğim hayatın iki temel şartı çok çalışmak ve sabretmek oldu. Canım annem ve babam, sizlere çok şey borçluyum, iyi ki annem ve babamsınız, sizi çok seviyorum. Serdar ve Ertuğrul…Benim tatlı çocuklarım, arkadaşlarım, can yoldaşlarım. Beraber büyüdük, oynadık, beraber okuduk, beraber sınavlara girdik. Annenize gösterdiğiniz sabır, sevgi ve arkadaşlık için sizi kocaman kucaklıyorum. İkinizi de çok seviyorum. Ali Ülkü…Evimizdeki sessizliğin ve getirdiği huzurun, zeka ve düzenin babası… Herşey için teşekkür ederim. Prof. Dr. Atila Tanyeli…Yeni bir harf öğrenme sevdasıyla çıktığım yolda tanıdığım değerli hocam. Sadece hoca değil, ağabey, arkadaş, dost. İhtisasa başladığım andan itibaren “Biz bir aileyiz” sloganıyla rahat çalışma ortamı sağlayarak herkesi sevgiyle kucakladınız. Sağladığınız bu keyifli ve bilimsel ortam için size minnettarım hocam. Doç. Dr. İbrahim Bayram… “İbrahim abi”…Mütevazi ve sakin kişiliğinle bıkmadan ve en ufak sıkıntı ifadesi kullanmadan bilgini sürekli bizlerle paylaştın. Öğrenmemiz için gösterdiğin ve öğrendiklerimizi uygulamada harcadığın emeğinin ve sabrının her zerresi için çok teşekkür ederim. Prof. Dr. Dinçer Yıldızdaş…Akıl, çalışkanlık, emek ve sabır. ÇYBÜ’nde çaresizliği çareye dönüştüren ve hastalarımızın zor durumlarında bizlere hep destek olmuş değerli hocam. Bilgilerinizin bize kazandırdıklarıyla hastalarımızı doğru zamanda ve etkin tedaviyle yönetmeyi öğrendik. Emekleriniz için size ve ekibinize minnettarım hocam. Dr. Özden Özgür Horoz… Dost, sırdaş, yürek, samimi arkadaş. Kısaca herşeyim… Nihal İnandıklıoğlu…Genetik bilgi alışverişinde beynim, sağ kolum, can kardeşim… Benim çok değerli hemşirelerim ve Nigar…“Siz olmazsanız biz doktorlar olamayız” ruhuyla, hepinizi kucaklıyorum. Sizlerden çok şey öğrendim, sağolun ve hep var olun. Asistan arkadaşlarım…Bu kadar mı çalışkan, fedakar olunur?..Sizleri çok seviyorum. Çocuk Onkoloji’nin yükünü çeken değerli personel arkadaşlarım…Beni hep sevdiniz, yardımcı oldunuz. Sizleri asla unutmayacağım, herşey için teşekkür ederim. II İÇİNDEKİLER Sayfa No KABUL ve ONAY ……………………………………………………….........…..........I TEŞEKKÜR …………………………………………………………….......................II İÇİNDEKİLER ………………………………………………………......................III TABLO LİSTESİ …………………………………………………………..................IV ŞEKİL LİSTESİ ……………………………………………………….........………..V KISALTMA LİSTESİ ………………………………………………….....................VI SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ ………………………………………….VII ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER ……………………………………………..VIII ABSTRACT - KEYWORDS …………………………………………………………IX 1. GİRİŞ VE AMAÇ …………………………………………………………………...1 2. GENEL BİLGİLER ………………………………………………………………….2 2.1. Tanım……………………………………………………………………………..2 2.2. Epidemiyolojisi…………………………………………………………………...2 2.3. Etyolojisi ……………………………………………………………………........2 2.3.1. Hücresel ve Moleküler Patogenez ………………………………………......2 2.3.1.1. Genetik değişiklikler ……………………………………………….........3 2.3.1.1.1.Allelik fazlalık olması ve onkogen aktivasyonu ……………………..3 2.3.1.1.2. Allelik kayıplar ve tümör supresör genlerin kayıpları ……………...4 2.3.1.1.3. Bazı genlerin ekspresyonlarındaki değişiklikler ……………….........4 2.4. Patoloji………………………………………………………………………........6 2.5. Klinik .………………………………………………………………………........7 2.6. Tanı ……………………………………………………………………………..10 2.6.1. Tanı yöntemleri……………………………………………………………..10 2.7. Ayırıcı Tanı ……………………………………………………………………..12 2.8. Evreleme ………………………………………………………………………..12 2.9. Prognozu etkileyen faktörler …………………………………………………...13 2.10. Tedavi …………………………………………………………………………14 2.10.1. Cerrahi…………………………………………………………………....14 2.10.1.1. Tanı sırasında cerrahinin rolü……………………………………….14 2.10.1.2. İkincil cerrahinin (second-look) rolü………………………………..15 III 2.10.2. Radyoterapi………………………………………………………………15 2.10.2.1. Nöroblastom hastalarında RT’nin yeri………………………15 2.10.3. Kemoterapi …………………………………….......................................16 2.10.3.1. Risk grubuna göre kemoterapi …………………………………..16 2.10.3.1.1. Düşük risk grubu ……………………………………………17 2.10.3.1.2. Orta risk grubu ……………………………………………..18 2.10.3.1.3. Yüksek risk grubu ………………………………………….18 2.10.3.2. Konsolidasyon tedavisi ………………………………………….19 2.10.3.3. İdame tedavisi …………………………………………………...19 2.11. Tedaviye cevabın değerlendirilmesi ………………………………………..20 2.11.1. Relaps ve refrakter hastalık tedavisi……………………………………20 2.11.2. Tedavinin geç yan etkileri………………………………………………21 2.2. Sfingozin-1- Fosfat…………………………………………………………...22 2.2.1. Kimyasal yapısı ………………………………………………………….22 2.2.2. Özellikleri ………………………………………………………………..23 2.2.3. Metabolizması …………………………………………………………...25 2.2.4. Kandaki hemostazisi……………………………………………………..28 2.2.5. Reseptörleri……………………………………………………………....30 2.2.5.1. S1P Reseptörlerinin G-protein-çiftleri ve bağlı olduğu ileti yolakları…………………………………………………….34 2.2.6. Görevleri………………………………………………………………….36 2.2.6.1. Damar geçirgenliği üzerine etkisi…………………………………….37 2.2.6.2. Hücre migrasyonu üzerine etkisi……………………………………..38 2.2.6.3. Hücre proliferasyonu ve apoptozis üzerine etkisi………………….....40 2.2.6.4. İnflamasyon üzerine etkisi……………………………………………41 2.2.6.5. Vaskülogenezis ve anjiyogenezis üzerine etkisi……………………...42 2.2.7. S1P4/EDG-6……………………………………………………………...42 2.2.8. S1P’ın kanser üzerine etkileri…………………………………………….43 2.2.9. S1P’ın kanser tedavisindeki yeri…………………………………………44 3. GEREÇ VE YÖNTEM ……………………………………………………………..49 3.1. Lökosit ayırım basamakları…………………………………...49 3.2. RNA ayırım basamakları……………………………………...49 IV 3.3. İstatistiksel yöntemler………………………………………….50 4. BULGULAR ………………………………………………………………………..51 4.1. Genel özellikler………………………………………………....52 4.2. SP14 gen ekspresyon ortalama ve p değerleri…………………..55 5. TARTIŞMA …………………………………………………………………………62 6. SONUÇ VE ÖNERİLER …………………………………………………………....66 KAYNAKLAR ………………………………………………………………………...67 ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………….73 V TABLO LİSTESİ Tablo No Sayfa No Tablo 1. Nöroblastom'la birlikteliği olan durumlar ………………………………….3 Tablo 2. Nöroblastom’un genetik/klinik alt grupları……………………………........5 Tablo 3. Uluslararası nöroblastom patoloji sınıflaması (INPC)…………………......7 Tablo 4. Uluslar arası Nöroblastom Evreleme Sistemi (INSS)…………………….13 Tablo 5. COG’nun Nöroblastomda klinik ve biyolojik faktörlere………………….17 dayanarak yaptığı risk gruplaması Tablo 6. Tedaviye yanıtın değerlendirilmesi………………………………………..21 Tablo 7. Edg reseptörleri……………………………………………………………31 Tablo 8. S1P reseptörler ve ileti yolları……………………………………..............33 Tablo 9. S1pr4 gen………………………………………………………………….50 Tablo 10. Hastalar ve klinik özellikleri……………………………………………..52 Tablo 11. Hastaların yaş ve laboratuvar ortalama değerleri………………………...55 Tablo 12. S1P4 gen ekspresyon değerleri ile klinik parametrelerin ilişkisi…………58 VI ŞEKİL LİSTESİ Şekil No Sayfa No Şekil 1. Sfingolipid kimyasal yapısı…………………………………………………..22 Şekil 2. Sfingozin 1-fosfat kimyasal yapısı…………………………………………...22 Şekil 3. Sfingolipidlerin metabolik yolları…………………………………………….24 Şekil 4. Sfingozin-1-Fosfat metabolizması…………………………………………….25 Şekil 5. Sfingozin-1-Fosfat metabolizmasının biyokimyasal basamakları…………….26 Şekil 6. Sfingozin-1-Fosfat metabolizması enzimleri …………………………………27 Şekil 7. S1P oluşum ve yıkımı………………………………………………………....28 Şekil 8. S1P’ın trombosit, damar endoteli ve eritrositle olan ilişkisi…………………..29 Şekil 9. S1P’ın hücre içi etkileri………………………………………………………..32 Şekil10. S1Pspesifik reseptörleri ve fonksiyonları ………………………………….....34 Şekil 11.S1P reseptörleri, G-protein-çiftleri ve ileti yolakları……………………….....35 Şekil 12. Sfingozin 1-fosfat’ın hücre içi ve dışı görevleri……………………………...36 Şekil 13. Sfingomiyelin metabolizması ve görevleri ………………………………….37 Şekil 14. S1P ve reseptörleri tarafından düzenlenen hücre migrasyonu……………….40 Şekil 15. S1P hücre içi ikincil haberci olarak hücre yaşamı ve apoptozisi başlatan oluşumları………………………………………………………….41 Şekil 16. Tümör hücresinde seramid ile serumdaki S1P arasındaki denge……………45 Şekil 17. S1P homeostazisi ve enzimleri……………………………………………….46 Şekil 18. S1P’ın “iç ve dış” ileti yolu………………………………………………….48 VII SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ COG: Children Oncology Group CR: Complet Remission (tam remisyon) DI: DNA indeksi EFS: Event Free Survival (olaysız yaşam) EDG: Endothelial Differantiation Gene EDTA: Etilendiamin Tetra Asetik asit GPCR: G Protein Coupled Receptor HVA: Homovalinik Asit HUVEC: Human Umbilical Venous Endothelial Cells IGF: Insulin Like Growth Factor INPC: International Neuroblastoma Pathology Classification INSS: International Neuroblastoma Staging System LOH: Lost of heterozygosity LDH: Laktat Dehidrogenaz MAPK: Mitogen-Activated Protein Kinaz MKI: Mitosis-Karyorrhexis İndex MIBG: Metaiodobenzyilguanidin NSE: Nöron Spesifik Enolaz NBL: Nöroblastom OS: Overal Survival (toplam yaşam süresi) OKHN: Otolog Kök Hücre Nakli PR: Partial Remission (kısmi remisyon) PET: Pozitron emisyon tomografisi PDGF: Platelet Derivative Growth Factor PD: Progressive Disease (ilerleyici hastalık) S1P: Sfingozin 1-Fosfat VIII SphK: Sfingozin kinaz SPL: Sfingozin 1-Fosfat Liyaz TPOG: Türk Pediatrik Onkoloji Grubu VMA: Valinmandelik Asit VGPR: Very Good Partial Remission (çok iyi kısmi remisyon) VEGF: Vascular Endothelial Growth Factor IX ÖZET Nöroblastomlu hastalarda sfingozin 1-fosfat reseptör 4 gen ekspresyonunun sağlıklı çocuklar ile karşılaştırılması Amaç: Hücre migrasyonuna neden olan apoptozisi engelleyici özellikteki sfingozin 1fosfat reseptör 4 gen ekspresyonunun nöroblastom tanılı çocuk hastalar ile normal çocuklardaki değerlerle karşılaştırmak. Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Onkoloji bölümünde Ocak 2007 ile Ocak 2011 yılları arasında nöroblastom tanısı almış 37 hasta ve kontrol grubunu oluşturan 25 sağlıklı çocuk çalışmaya alındı. Kan örneklerinden lökosit ayırımı yapıldıktan sonra RNA izolasyonu ve cDNA oluşturuldu. Bulgular: 21’i kız (% 56,8), 16’sı (% 43,2) erkek nöroblastom tanısı almıştı. 25 (% 67,6)’i 4 yaş altındaki; 12 (% 32,4)’si 4 yaş ve üzerindeydi. Tümörün % 81,1’i (30) sürrenal yerleşimliydi. 4 kişi (% 10,8) Evre I, 2 kişi (% 5,4) Evre IIb, 2 kişi (% 5,4) Evre III, 28 kişi (% 75,7) Evre IV ve 1 kişi (% 2,7) E IVS bulundu. 4 kür kemoterapi sonrası ilk değerlendirmede 9 (% 24,3) hasta CR, 1 (% 2,7) hasta VGPR, 13 (% 35,1) hasta PR, 9 (% 24,3) hasta NR ve 1 (% 2,7) hasta PD olarak olarak değerlendirildi. 11 (% 29,7) hasta idame tedavisi alıyordu, 5 (% 13,5) hasta yoğun KT almakta ve 16 (% 43,2) hasta ise kemoterapisi bitmiş olup ayaktan takip edilmektedir. 4 hasta (% 10,8) ise hiç kemoterapi başlatılmayan hastalardı. İdame tedavisine başlanan 11 hastanın ikinci değerlendirmesinde 1’i (% 9,1) CR, 9’u(% 81,8) PR, 1 (% 9,1) hasta PD olarak tespit edildi. Hastaların 20’si (% 54,1) hastalıklı yaşıyorken, geri kalanı hastalıksız yaşamaktaydı. Bir hastamız exitus olmuştu. Nöroblastom hastalarında ortalama S1P4 gen ekspresyon değeri 0,0387±0,0647 iken, 0,0366±0,0238 sağlam çocuklarda bulundu. Aralarındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,028). İdame tedavisinde olan hastalar, sfingozin 1-fosfat reseptör 4 gen ekspresyon için 0,0230±0,0148 değerlerine sahipti. Tedavisiz takip edilen hastalarımızın ortalama değerlerinden düşüktü. Bu iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,023). Sonuç: Sfingozin 1-fosfat reseptör 4 gen ekspresyon değerlerinin nöroblastom tanısı almış hastalarda normal çocuklara göre yüksek olması, sfingozin 1-fosfat reseptör 4 geninin hasta çocuklarda fazla eksprese edildiğini refere edebilir. Dolayısıyla, bu sonuçla kanser hücrelerinin migrasyonunun artabileceği ve/veya hücrelerin apoptozise gidişi engellenebileceği sonucu çıkabilmektedir. Buna ilave olarak, idame tedavisi sırasında kemoterapi ile sfingozin 1-fosfat reseptör 4 gen ekspresyon değerlerinin baskılanması, kemoterapisiz takipte değerlerin yükselmesi, kemoterapinin nöroblastom hastalarında hücre migrasyonunun azalmasına ve/veya apoptozise gidişinin artmasına neden olduğu anlamına gelebilir. Anahtar Kelimeler: Nöroblastom, sfingozin 1-fosfat, kanser, migrasyon, apoptozis X ABSTRACT The Comparing of sphingozin 1-phosphate 4 gene expression in patients with neuroblastoma to healthy children Aim: To compare the expression level of Sphingozin 1-phosphate 4 gene caused to cell migration and inhibition of apoptozis in patients with neuroblastoma to healthy children. Material and Method: 37 patients diagnosed with neuroblastoma and control goup included healthy 25 children were studied in Cukurova University Pediatric Oncology Department in between January 2007 and January 2011. After seperationing of white blood cells from blood samples, RNA isolation and cDNA were performed. Results: 21 (56,8 %) girls and 16 (43,2 %) boys were diagnosed with neuroblastoma. 25 (67,6 %) patients were under 4 years old and 12 (32,4 %) were 4 years old and above. 81,1 % (30) of tumor was localized on surrenal. 4 (10,8 %) patients were stage I, 2 (5,4 %) stage IIb, 2(5,4 %) Evre III, 28 (75,7 %) stage IV and 1 (2,7 %) patient was stage IVS. After 4 course chemotherapy at first evaluation, 9 (24,3 %) patients CR, 1 (2,7 %) VGPR, 13 (35,1 %) PR, 9 (24,3 %) NR and 1 (2,7 %) PD were found. 11 (29,7 %) patiens were on consolidation phase, 5 (13,5 %) were on induction therapy and 16 (43,2 %) were following up without chemotherapy. 4 (10,8 %) patients were not began chemotherapy. After second evaluation, 1 (9,1 %) patient CR, 9 (81,8 %), 1 (9,1 %) PD were seen in 11 patients with consolidation phase. 20 (54,1 %) of patients were living with disease and the remaining was living without disease. One patient was died. While the mean expression level of Sphingozin 1-phosphate 4 gene was 0,0387±0,0647 in neuroblastoma patients, 0,0366±0,0238 was found in healthy children. The relationship between neuroblastoma patients and healthy children was different as statistically (p=0,028). Patients on consolidation phase had 0,0230±0,0148 for sphingozin 1-phosphate 4 gene expression level. This level was low for that of patients followed up without treatment The difference between two group was significant statistically (p=0,023). Conclusion: The high level of Sphingozin 1-phosphate 4 gene expression in neuroblastoma patients according to healthy children could be refered to much expressed of sphingozin 1-phosphate 4 gene in ill children. Therefore, the migration of cancer cells and/or the inhibition of apoptozis could be come up with this result. In addition, the suppression of sphingozin 1-phosphate 4 gene expression level during consolidation phase and the increasing of expression level in followed up without chemotherapy meaned that the chemotherapy caused to decreasing of cell migration and/or induction of apoptozis. Key words: Neuroblastoma, sphingozin 1-phosphate 4, cancer, migration, apoptozis XI XII 1. GİRİŞ VE AMAÇ Nöroblastom, adrenal medulla veya sempatik ganglionlarda normalde bulunan primordial nöral krest hücrelerinden köken alan bir tümör olup, çocukluk çağı kanserleri içerisinde % 7,73 ile dördüncü sıradadır. Primer tümör % 65 olguda karın yerleşimlidir. Sürrenal yerleşim sıklığı infantlarda % 25 iken daha büyük çocuklarda % 40’dır. Küçük bebeklerde servikal ve torasik yerleşim daha sıktır. Yaklaşık % 1 hastada primer tümörün yeri belirlenemeyebilir.2 Nöroblastom etyolojisi kesin olarak bilinmemekle beraber, genetik faktörler nöroblastom oluşumunda etkili olmaktadır. Bu faktörlerden allelik fazlalık olması, onkogen aktivasyonu, allelik kayıplar ve tümör supresör genlerin kayıpları sayılabilir. Ayrıca, bazı genlerin ekspresyonlarındaki değişiklikler de sorumlu tutulmaktadır.3 Kanser etiyolojisine açıklık getirecek hücre içi ileti yolları ile ilgili bilgiler önem kazanmaktadır. Sfingolipid yapıdaki ikincil habercilerden olan ve hücre içi sinyal iletiminde görevi olan sfingozin1-fosfat’ın (S1P) hücre büyümesi, yaşamı ve ölümünde çok önemli rolleri vardır. Çeşitli çalışmalarda da S1P’ın vasküler sistem, hücre büyümesi, apoptozis, adezyon, migrasyon, invazyon ve immune sistemin üzerine görevleri olduğu ifade edilmiştir.73 Literatürde, S1P’ın hücre migrasyonuna72 neden olduğu ve antiapoptotik89 özellik gösterdiği vurgulanmıştır. Tümör hücre serileri ile yapılan çalışmalarda, S1P4’ün hücre migrasyonuna neden olduğu gösterilmiştir.126 Nöroblastom hastalarında sfingozin 1-fosfat 4 gen ekspresyonunu incelenmesindeki amacımız, hücre migrasyonuna neden olan ve apoptozisi engelleyici özellikteki S1P4’ün nöroblastom hastalarındaki davranışını belirlemek ve normal çocuklardaki ekspresyon değerleri ile karşılaştırmaktır. Ayrıca S1P4 gen ekspresyon değerlerinin hastalığın evresi, prognoz belirleyici laboratuvar değerleri, hastalığın gidişi ve kemoterapiden etkilenme durumu ile ilişkisinin araştırılması hedeflenmiştir. 1 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Tanım Nöroblastom, adrenal medulla veya sempatik ganglionlarda normalde bulunan primordial nöral krest hücrelerinden köken alan bir tümördür. 2.2. Epidemiyoloji Türkiye “Ulusal Pediatrik Kanser Kayıt Sistemi” verilerine göre tüm çocukluk çağı kanserleri arasında 2002-2006 yıllarında % 7,73 ile dördüncü sıradadır. 1 İnsidans: 1:7000. Üç ayın altındaki bebeklerin otopsilerinde in-situ nöroblastom sıklığı 1/259 Cins: Erkek/kız: 1,1 Yaş: Olguların % 36’sı bir yaş altında, % 89’u 5 yaş ve % 98’i 10 yaş altındadır. Ortanca tanı yaşı 22 aydır.2 2.3. Etyoloji Bilinmemektedir. Çevresel bir faktör (prenatal ya da postnatal karşılaşılmış ilaç, kimyasal madde, virüs veya radyasyon) tanımlanmamıştır. Yalnız hastalığın patogenezinde ve prognozunda genetik değişikliklerin rol oynayabileceği gösterilmiştir.3 2.3.1. Hücresel ve moleküler patogenez Otozomal dominant geçişli ailevi nöroblastom bazı hastalarda gösterilmiş olup, bu olgulardaki genetik predispozisyon, % 22 oranında prezigotik dönemde germ hücrelerinde oluşan mutasyona bağlıdır. Ailevi nöroblastom olguları, diğer herediter kanserlerde olduğu gibi daha erken yaşta (ortanca: 9 ay) tanı almakta ve çoklu primer tümörle (% 20 olguda bilateral adrenal tümör veya multifokal tümör) karşımıza çıkmaktadır. Bu olgularda, herediter nöroblastomaya predispozisyon lokusunun 16. kromozomun kısa kolunda (16p 12-13) olduğu gösterilmiştir. Ancak, bulgular birden 2 fazla predispozisyon geni olduğunu işaret etmektedir. Bu genlerin tümü, periferal sinir sisteminin noradrenerjik komponentinin normal gelişiminde temel rol oynayan genlerdir. Hirschsprung hastalığı ve/veya Santral hipoventilasyon sendromu ve Nörofibromatozis Tip 1 (NF1) gibi nor-adrenerjik hücrelerin patolojisi ile ortaya çıkan hastalıkları ortaya çıkaran genlerin (RET, EDNRB, EDN3, GDNF, ECE1, ZFHX1B, BDNF ve PHOX2B) nöroblastom gelişiminden de sorumlu olabileceği ifade edilmiştir.4 (Tablo 1). Tablo 1. Nöroblastom'la birlikteliği olan durumlar Nörofibromatozis Hirschsprung hastalığı ile aganglionik kolon Ailede feokromasitom tanısı Fetal hidantoin sendromu Fetal alkol sendromu Nesidioblastozis 2.3.1.1.Genetik değişiklikler: 2.3.1.1.1. Allelik fazlalık olması ve onkogen aktivasyonu: Tümör Hücresindeki DNA Miktarı [Piloidi-DNA indeksi (DI)]: Nöroblastom hücresindeki DNA miktarı normal (diploid) veya artmış (near-triploid) olabilir. DI akım sitometrisi ile kolayca belirlenebilir. Özellikle infantlarda prognostik önemi vardır. Hiperdiploid tümör (DI>1), diploid tümöre (DI=1) göre daha iyi prognozu gösterir. 5,6 MYCN Amplifikasyonu: MYCN 2. kromozomun kısa kolunda 2p24 bölgesinde yerleşmiş bir gendir. En önemli prognoz göstergelerinden biridir. Sıklığı % 17-25 arasında değişmektedir ve varlığı ileri evre hastalık, hızlı tümör büyümesi, yüksek relaps riski ve kötü prognozla anlamlı olarak ilişkilidir. 1pLOH ile arasında kuvvetli bir ilişki vardır. MYCN gen amplifikasyonlu olguların birçoğunda 1pLOH mevcut iken, 1pLOH gösteren olguların hepsinde amplifikasyon yoktur. Kopya sayısının 10 ve üzerinde olması ile gen ekspresyonu da artmaktadır. Bu genin amplifikasyonu (kopya 3 sayısının artması) sitogenetik olarak 2 şekilde gösterilmektedir; d-mins (double minutes kromatin cisimcikleri) ekstra küçük kromozom parçalarının olması; HSR (homojen boyanan bölgeler) ise aynı kromozom içinde bir bölgenin yinelenmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bugün için MYCN gen amplifikasyonu tedavi öncesi belirlenmesi gereken standart bir incelemedir.7-10 17q bölgesinde dengesiz fazlalık: Nöroblastom‘ların yaklaşık yarısında 17. kromozom uzun kolunda allelik fazlalığı saptanmaktadır. Tek başına (+17q) veya t(1;17) şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Varlığı agresif tümör ve kötü prognozla ilişkilidir. 11,12 2.3.1.1.2. Allelik kayıplar ve tümör supresör genlerin kayıpları: 1p delesyonu (1pLOH): Tanı sırasında tümör dokusunda % 25-35 oranında saptanmaktadır. İleri evre hastalarda daha sık olup, MYCN amplifikasyonu ile birlikteliği fazladır. 1p36 bölgesindeki delesyon bu bölgedeki tümör supresör genin kaybına sebep olmaktadır ve hastalarda mental retardasyon ve kranio-fasiyal belirtiler görülmektedir. Varlığı kötü prognozla ilişkilidir, ancak tek başına diğer risk faktörlerinden bağımsız bir işaret olup olmadığı tartışmalıdır.13 11q delesyonu: Tanıda olguların % 35’inde vardır. İlginç olarak 11q delesyonu varsa MYCN amplifikasyonu asla bulunmaz. Ancak, yine de yüksek risk özellikleri (ileri evre, büyük yaş, kötü patoloji) ile birliktelik göstermekte ve kötü prognostik gösterge olarak değerlendirilmektedir. 7,14 2.3.1.1.3. Bazı genlerin ekspresyonlarındaki değişiklikler: Nörotrofin Reseptörlerinin ekspresyonları: Sempatik sisteme ait nöroblastların nöroblastom hücrelerine maliyn dönüşüm göstermesinde nörotropin reseptör yolakların rol oynadığı düşünülmektedir. Nörotrofin reseptörleri olan TrkA, TrkB ve TrkC’nin ligandları NGF, BDNF ve NT-3’dür. TrkA aktivasyonu hücrelerin diferansiasyonunu sağlarken, bu aktivitenin inhibisyonu hücreyi apopitozise yönlendirir. TrkA/NGF yolağı nöroblastların ganglion hücresine diferansiasyonunu veya apopitozis yoluyla tümörün spontan regresyonunu kontrol eder Tümör dokusunda TrkA yüksek ekspresyonu; iyi klinik özellikler (küçük yaş, düşük evre), MYCN amplifikasyonunun yokluğu ile ilişkilidir ve iyi prognozu işaret eder. TrkB yüksek ekspresyonu ise agresif tümör ve MYCN amplifikasyonu ile güçlü olarak ilişkilidir. TrkB/BDNF yolağı hücrenin ilaç 4 direncini belirler. TrkC ise TrkA reseptörü ile aynı özelliklere sahiptir, ek bir prognostik önemi yoktur.15,16 Telomeraz aktivitesi: Nöroblastom hücrelerinde, hücre diferansiasyonu ve apopitozisle ilişkili genlerin ekspresyonu arttığında telomeraz aktivitesi düşük bulunurken, hücre siklusu ile ilişkili genler ve transkripsiyon faktörlerinin aşırı ekspresyonu, yüksek telomeraz aktivitesi ve kötü prognozla ilişkilidir.17 Böylece, klinik davranışı belirleyen en az 2 nöroblastom alt grubu belirlenmiştir (Tablo 2). Tip 1 en iyi prognoza sahipken, Tip 2B en kötü grubu oluşturmaktadır. Tümör içindeki farklı genetik değişiklik ve gen ekspresyon paternleri hastalığın; • Çok değişken kliniğini açıklamakta • Prognozu öngörmekte • Tedavinin yoğunluğunu (riske yönelik tedavi) belirlemektedir.7 Tablo 2. Nöroblastom’un genetik/klinik alt grupları 5 2.4. Patoloji Sempato-adrenal sistemi oluşturan nöral krest hücrelerinden köken alır ve yerleşim yeri de normal sempatik sinir sisteminin bulunduğu adrenal kromafin hücreleri veya spinal sempatik ganglion hücreleridir. Çocukluk çağının “küçük, mavi, yuvarlak hücreli tümör”lerinden (Ewing sarkomu, non-Hodgkin Lenfoma, raddomyosarkom ve primitif nöro-ektodermal tümör PNET gibi) biridir. Tümör hücrelerinin matürasyon ve diferansiasyon spektrumunu yansıtan 3 histopatolojik tipi vardır. • Nöroblastom: Küçük, homojen, yuvarlak hücreler arasında nöropil tipiktir. Eosinofilik nöropil çevresindeki nöroblastlar ”Homer-Wright pseudorozet”lerini oluşturur. • Ganglionöroblastom: Nöroblastom ve ganglionörom’un bulgularını birlikte içeren heterojen bir tümördür. Diffuz veya fokal olabilir, fokal ganglionöroblastom daha agresifdir ve nöroblastik komponent MYCN amplifikasyonu taşıyabilir. • Ganglionörom: Tamamen diferansiye beniyn tümördür. Matür ganglion hücreleri, nöropil ve Schwann hücreleri tümörü oluşturur. Nöroblastom’u çocukluk çağının diğer “küçük, mavi, yuvarlak hücreli tümör”lerinden sadece ışık mikroskobu ile ayırt etmek zordur ve diğer teknikleri gerektirir. İmmunhistokimyasal analiz ile tümör hücreleri sinaptofizin ve NSE (nöron spesifik enolaz) (+) bulunur. Elektron mikroskopik bulguları da tipiktir. Nöroblastom’da histolojik bulgular prognostik öneme sahiptir. Shimeda ve arkadaşlarının geliştirdiği prognostik sınıflamada hasta yaşı, schwannian stromanın varlığı-yokluğu, diferansiasyon derecesi ve MKI (mitosis-karyorrhexis index-mitoz oranları) kullanılarak histopatoloji “favorable-iyi” veya “unfavorable-kötü” olarak belirlenmiştir. 1999’dan bu yana ise pediatrik patologlar Shimada sistemine dayanarak geliştirilen “Uluslararası nöroblastom kullanmaktadır7(Tablo 3). 6 patolojik sınıflaması (INPC)” Tablo 3. Uluslararası nöroblastom patoloji sınıflaması (INPC) 2.5. Klinik Nöroblastom; sempatik sinir zincirinin herhangi bir yerinden gelişebileceğinden, tümörün yeri çok değişkendir ve yaşa göre farklılık gösterir. Özellikle bir yaş altındaki olgularda spontan regresyon veya benin transformasyon (ganglionöroma’ya değişim) gösterebilirken, bir yaş üzerindeki hastalarda daha agresif seyir gösterebilmektedir. Primer tümör % 65 olguda karın yerleşimlidir. Sürrenal yerleşim sıklığı infantlarda % 25 iken daha büyük çocuklarda % 40’dır. Küçük bebeklerde servikal ve torasik yerleşim daha sıktır. Yaklaşık % 1 hastada primer tümörün yeri belirlenemeyebilir.3 Lenfatik ve hematojen yolla yayılım gösterir. Lokalize tümörü olan olgularda bölgesel lenf bezi tutulumu % 35’dir. Hematojen yolla en sık kemik iliği, kemik, karaciğer ve cilde (subkutan doku) yayılım gösterir. Nadiren akciğer ve beyin parankimine metastaz yapabilir. Klinik bulgular, primer tümörün yerleşim yerine ve metastaz varlığına göre ortaya çıkar. 7 Abdominal yerleşim: En sık karında asemptomatik ele gelen kitle yakınması ile başvururlar (Resim1). Karında şişkinlik, karın ağrısı ve çok nadiren obstruksiyon bulguları olabilir. Fizik bakıda hareketsiz, sert kitle palpe edilir. Eğer primer tümör Zuckerkandl organından köken alıyorsa basıya bağlı mesane ve anal sifinkter disfonksiyonu ortaya çıkabilir. Karaciğerin masif tutulumu infantlarda sıktır (Evre 4S) ve çok büyümüş karaciğer solunum sıkıntısına neden olur. Karın içindeki tümör alt ekstremitelerin lenfatik ve venöz drenajını bozarak skrotal ve alt ekstremite ödemine sebep olabilir. Nadiren renal arter basısına bağlı hipertansiyon gelişebilir. Torasik yerleşim: Genellikle travma ya da infeksiyon nedeniyle çekilen akciğer grafilerinde tesadüfen saptanır. Toraks üst kısmı ya da servikal yerleşimli tümör “Horner sendromu”nu (tek taraflı pitoz, miyozis ve anhidrozis) geliştirebilir. Büyük torasik tümör, bası ile “superior vena kava sendromu” yapabilir. Paraspinal yerleşim: Toraks, abdomen ve pelvik bölgede paraspinal sempatik zincirden gelişen tümör, vertebraların nöral foraminalarından spinal kanal içerisine uzanıp, sinir kökleri ya da medulla spinalise bası yapabilir (Resim 2). Bu durumda lokalize sırt ağrısı, subakut veya akut parapleji, mesane yada anal sifinkter disfonksiyonu karşılaştığımız bulgulardır. Bu olguların erken tanınarak nörolojik sekel gelişmeden önce basının ortadan kaldırılması önemli pediatrik acillerden biridir.7,16,18 Metastatik hastalık: Propitozis ve periorbital ekimoz (rakun gözü), periorbital kemiklerin metastatik infiltrasyonuna bağlıdır (Resim 3). Yaygın kemik veya kemik iliği metastazı kemik ağrıları ve buna bağlı topallama, bebeklerde ise huzursuzluk nedenidir. Kemik iliği tutulumuna bağlı sitopeniler ve anemi, kanama, infeksiyonlar olabilir. Cilt tutulumu küçük bebeklerde (Evre 4S) cilt altında birkaç adet, ağrısız, mavimsi subkutan nodüller olarak karşımıza çıkar. Metastatik hastalığa bağlı konstitusyonel semptomlar (ateş, solunum yetmezliği, letarji, kilo kaybı gibi) ortaya çıkabilir. Nadiren nöroblastom adolesan veya genç erişkinlerde de görülebilir. Primer tümör yerleşimi çocuklardaki gibidir, ancak daha sinsi gidiş gösterir. Bu olgular kemoterapiye daha az duyarlıdır ve 8 biyolojik olarak genetik Tip 2A’nın özelliklerini taşırlar. MYCN amplikasyonu yoktur ancak diploid karyotip vardır. . Resim 1. Abdominal yerleşim (ÇÜTF Çocuk Onkoloji Arşivi) Resim 2. Paraspinal yerleşim (ÇÜTF Çocuk Onkoloji Arşivi) 9 Resim 3. Periorbital infiltrasyona bağlı “rakun gözü” görünümü (ÇÜTF Çocuk Onkoloji Arşivi) Paraneoplastik sendromlar Opsomyoklonus sendromu (OMS) yeni tanı almış nöroblastom olgularının % 24’ünde görülebilen, hızlı göz hareketleri (opsoklonus), ataksi ve myoklonik sıçramalar ile karakterize bir sendromdur. Tümöre karşı gelişen antikorların serebellar ve nöral hücrelerle çapraz reaksiyon vermesi sorumlu tutulmaktadır. Bu hastaların prognozu iyidir. Tümörün kaybolması ile tüm semptomlar kaybolabilir, ancak % 70 olguda uzun süreli nörolojik sekeller (algılama ve motor gelişmede gecikme, dil sorunları, davranışsal bozukluklar gibi) görülebilir. Tedavide kortikosteroidler ve IV immünglobulin kullanılmaktadır. OMS tanısı alan çocukların % 30-50’sinde altta yatan gizli nöroblastom ortaya çıkarılmaktadır. Bu nedenle OMS tanısı alan her hastaya MIBG sintigrafisi çekilmeli, BT ile tüm vücut taranmalıdır. Vazoaktif intestinal peptid (VIP) salınımına bağlı sulu ishal, hipokalemi, dehidratasyon ortaya çıkabilir. VIP matür tümöre de (ganglionörom) eşlik edebilir.19,20 2.6. Tanı “Uluslararası nöroblastom evreleme sistemi (INSS)” nöroblastom tanı kriterleri: • Tümör dokusundan histopatolojik inceleme ile kesin nöroblastom tanısının konması • Kemik iliği (Kİ) aspirasyonu veya biyopsisinde nöroblastom tümör hücrelerinin (sintia hücreleri veya immunhistokimya ile pozitif hücre kümeleri) (Resim 4) gösterilmesi 10 • İdrar ve/veya kan katekolamin düzeylerinde artma olarak belirlenmiştir. • Tanı için doku örneği alınırken genetik incelemeler (MYCN,1p delesyonu, piloidi ) için de yeterli örnek alınmalıdır. 2.6.1. Tanı yöntemleri Doku inceleme: Evre 1-3 arası olgularda tanı, primer tümörden açık ya da kapalı biyopsi ile elde edilen örneğin histopatolojik ve moleküler genetik incelenmesi ile konulur. Bilateral Kİ aspirasyon ve biopsisi her hastada yapılmalı, özellikle 2 yaş altı olgularda Kİ ile tanı konsa bile, primer tümörden de örnek almaya çalışılmalıdır. Evre 4 olgularda ise metastatik bölgelerden (lenf nodu, deri altı nodülü gibi) histopatolojik ve moleküler genetik inceleme için örnek alınabileceği gibi, kemik iliği aspirasyon/biyopsisinde rozet formasyonu (Resim 4) mevcut ve birlikte idrar/kan katekolamin düzeyi yüksek ise histopatolojik inceleme olmadan tanı konulabilir. Resim 4. Neuroblastom kemik iliğinde rozet oluşumu (ÇÜTF Çocuk Onkoloji Arşivi) 11 Radyoloji: Primer tümör için ilk basamakta ultrasonografiyi takiben, karın, pelvik veya mediastinal kitleleri tanımlayabilmek amacıyla, bilgisayarlı tomografi (BT) istenir. Ancak, paraspinal, baş-boyun kitleleri için manyetik resonans (MR) tercih edilir. Abdominal yerleşimli orta hat tümörleri için de MR uygundur. Primer tümör değerlendirmesinde kum saati (dumbble tip) tümörü gözden kaçırmamalıdır. Metastazların değerlendirmesinde, boyun, karın, beyin BT yapılabilir. Pozitron emisyon tomografisi (PET) tanısal ve metastazların izlemindeki yeri ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Kemik sintigrafisi: Tc-99 difosfonat ile kemik taramaları ve 123 131 I/ I-metaiodobenzyilguanidin (123I/131I-MIBG) ile kemik metastazlarının ve primer tümör bölgelerinin incelenmesi önemlidir. MIBG >% 87-90 sensitiviteye ve >% 94-98 spesifiteye sahiptir. Ancak vakaların <% 5’inden azında primer tümör MIBG’yi tutmayabilir ve metastazlar gözden kaçabilir. Küçük çocuklarda 123I-MIBG daha hassastır. 2.7. Ayırıcı tanı Tanı sorunları daha çok katekolamin artışı olmayan % 5-10 oranındaki hastalarda ya da çok nadiren primer tümör saptanamayan olgularda karşımıza çıkmaktadır. • Nöroblastomda periorbital infiltrasyona bağlı “rakun gözü” görünümü lösemi, rabdomiyosarkom veya orbital sellülit, • Deri altı nodülleri olan vakalarda lösemi, baş-boyun yerleşimli tümörlerde lenfoma ve rabdomiyosarkom; torakal yerleşimlilerde Ewing sarkom ve periferal nöroektodermal tümör (PNET)’den ayırt edilmelidir. • Yaygın kemik tutulumu, osteomyelit veya romatoid artrit gibi sistemik infeksiyonlar veya inflamatuvar hastalıklar ile karışır. • VIP sendromu, primer nörolojik hastalıklar ile karışabilir. • Görüntüleme ile kalsifiye sürrenal lezyon, adrenal kanama ile ayrılmalıdır. İlk 3 ayda görülen adrenal kitlelerde klinik durum iyi ise yakın takip edilmelidir. • Metastatik masif hepatomegali, polikistik hastalık ya da depo hastalıkları ile karışabilir. 12 • Histolojik olarak nöroblastom tümör dokusu çok fazla andiferansiye olup, diğer ”küçük-mavi yuvarlak hücreli tümörler” ile karışabilir. Bu durumda immunhistokimyasal boyama ile değerlendirme önemlidir. 2.8. Evreleme Nöroblastom evrelemesinde, standardizasyonu sağlamak oluşturulan (INSS)", "Uluslararası Evreleme Sistemi amacıyla uluslararası bugün tüm dünyada kullanılmaktadır. INSS, tümörün cerrahi rezektabilitesi ve histopatolojik lenf nodu değerlendirmelerini de içine almaktadır.7 (Tablo 4 ). Tablo 4. Uluslar arası Nöroblastom Evreleme Sistemi (INSS) 2.9. Prognozu etkileyen faktörler Tanıda yaş: 1 yaş ve altı > 1 yaşın üstü. Klasik bilgi 1 yaş altındaki olguların prognozunun, 1 yaş üzerindekilere göre daha iyi olduğudur. Ve risk gruplandırmalarında 1 yaş kullanılmaktadır. Son yıllarda 1-2 yaş 13 arasında olup, iyi biyolojik özelliklere sahip, MYCN (-) evre 4 tümörlü olguların prognozunun 2 yaş üstü olgulara göre daha iyi olduğu belirlenmiş ve bundan sonraki çalışmaların hedefi bu grup hastaların tedavi yoğunluğunu azaltmak olmuştur. (Survival oranları <1 yaş : % 82, 1-2 yaş: % 32, >2 yaş % 10) (15). Hastalık Evresi: INSS Evre 1 veya 2 veya 4S > Evre 3 >Evre 4. INSS evrelemesi, tüm grup çalışmalarında prognozla güçlü ilişkili bulunmuştur. Evre 1 hastalıkda sadece cerrahi tedavi yeterli olurken, Evre 4 hastaların pek çoğu multimodel yoğun tedavi gerektirmektedir. (Survival oranları Evre 1 : % 80-90, Evre 2 % 60-80, Evre 3 : % 30-50, Evre 4: % 7, Evre 4S : % 75) 6 haftalıktan küçük Evre 4S olgularında cilt tutulumu varsa prognoz daha iyi iken, Evre 4’de kemik metastazı olanlarda prognoz daha kötüdür. MYCN Amplifikasyonu: 1 adet MYCN geni > 1’den fazla MYCN geni kopya sayısı. Risk gruplarının belirlenmesinde, prognozda en önemli belirleyicilerdendir ve diğer risk belirleyicileri ile çok iyi koreledir. Evre 1-2 lokalize hastalıkta % 2 oranında pozitifken Evre 4’de bu oran % 65’e ulaşmaktadır (Tablo 2). MYCN geninin sayısının 1’den fazla olmasının önemi gösterilmiş olmasına karşın, çoğu risk grubu sınıflamasında 10 kopya ve üzeri pozitif olarak kabul edilmektedir. Tümör hücre piloidisi: DI hiperdiploid > DI diploid. İki yaş altında yaygın hastalıkta, özellikle Evre 4S’de güçlü prognostik etkisi vardır. Tümör patolojisi: İyi histopatoloji > kötü histopatoloji. Shimeda ve “Uluslararası nöroblastom patolojik sınıflaması (INPC)’na göre (Tablo 5) stromal komponent, diferansiasyon derecesi, MKI ve hasta yaşı göz önüne alınarak histopatoloji “iyi” ve “kötü” olarak sınıflanmaktadır.21 Diğer: Nöron spesifik enolaz (NSE) : Normal (1-100 ng/mL >yüksek (>100 ng/mL) Ferritin : Normal (0-150 ng/mL > yüksek (>150 ng/mL). LDH: Düşük (<1500 U/L) > yüksek (>1500U/L) VMA/HVA oranı: Yüksek (>1) > düşük (<1) Primer tümör yerleşimi : Boyun, posterior mediasten, pelvis> abdomen 1p delesyonunun varlığı ve telomeraz aktivitesindeki artış: Kötü prognostik özelliklerdir.3,7 14 2.10. Tedavi 2.10.1. Cerrahi Tedavi 2.10.1.1.Tanı sırasında cerrahinin rolü: • Histopatolojik tanı ve genetik incelemeler için yeterli tümör dokusu sağlamak • Hastalığın evresini belirlemeye yardımcı olmak (lenf bezi örneklemesi, şüpheli karaciğer metastazı gibi) • Eğer mümkünse (hastanın hayati organlarına zarar vermeden) tümörü çıkartmak. • Evre 4S hastalık dışında, tümörün en az % 90’nını güvenle çıkartmak, mümkünse, tanıda tümör eksizyonu yapılmalı, diğer durumlarda biyopsi ile yetinilmelidir. Eğer cerrahi sonrası rezidüel tümör kaldıysa kemoterapi sırasında izlenmeli ve kemoterapi sonrası kalan rezidüel tümör ikincil cerrahi ile çıkarılmalıdır3. 2.10.1.2. İkincil cerrahinin (second-look) rolü: • Kemoterapiye yanıtı belirlemek: Çıkarılan rezidüel tümör dokusu içinde canlı tümör varlığı, nekroz oranı belirlenir. • Rezidüel hastalığın ortadan kaldırılması: Tümörü total çıkarmak tedavinin önemli bir parçasıdır. • Nöroblastom’da cerrahi komplikasyon oranı % 5–25 olarak bildirilmektedir. Komplikasyonlar, en sık tümör prognozu iyi olan infantlarda ortaya çıktığından cerrahi riskten kaçınmak önemlidir. Özellikle 0–2 ay arası, Evre 4S olup, hızlı karın distansiyonu gelişen olgularda cerrahi girişimden kaçınmalı, biyopsi ile yetinilmeli, kemoterapi uygulanmalıdır7. 2.10.2. Radyoterapi (RT) Nöroblastom radyosensitif bir tümördür. Kabul edilmiş tümör öldürücü doz 15–30 Gy’dir ve bu doz hastanın yaşı, tümörün yerleşim yeri, volümü ve lokalizasyonuna göre değişir. Son yıllarda özellikle geç yan etkileri arttırmadan hastalık kontrolündeki başarıyı arttırmak amacıyla hiperfraksiyone RT artan sıklıkla kullanılmaktadır.7 15 2.10.2.1.Nöroblastom hastalarında RT’nin yeri: • Lokoregional hastalığın kontrolü: evre 2B ve evre 3 hastalarda bölgesel lenf bezi metastazlarını kontrol altına alabilmek için kemoterapi (siklofosfamid+doxorubicin) + lokal RT (24-30 Gy) uygulanmış bir çalışmada EFS % 50, OS % 73 bulunmuştur.7 • Cerrahi tedavi ve kemoterapi sonrası hala canlı (kötü biyolojik özelliklere sahip) tümör bulunduran rezidüel hastalıkta.22,23 • Metastatik hastalıkta, sebat eden (kemik ve beyin gibi) metastaz alanlarına • Kum saati tümörlerde, tek başına ya da KT/Laminektomi ile birlikte 7,5-30 Gy verilebilir. Son yıllarda ilk seçenek KT olmuştur. • Evre 4S infantlarda, hepatomegaliye bağlı ağır solunum yetmezliği varsa ve kemoterapiye yanıt yoksa 3-6 GY verilebilir. Ancak, yan etkileri nedeniyle ilk seçenek her zaman kemoterapi (KT)’dir. • Yüksek risk grubunda KT ve cerrahi tedavi sonrası primer tümör bölgesine minimal rezidüel hastalık ve lokal tümör kontrolünü sağlamak amacıyla 10-21 Gy RT uygulaması önerilmektedir.7 2.10.3. Kemoterapi Kemoterapi, özellikle orta ve yüksek risk grubundaki hastaların ya da düşük risk grubu olup, hayati organların tutulumu nedeniyle cerrahi tedavinin uygulanamadığı olgularda temel tedavidir. Kemoterapi protokolleri hastanın risk grubuna göre belirlenmektedir.3 2.10.3.1. Risk gruplarına göre kemoterapi Düşük risk grubunda temel amaç; hastayı gereksiz kemo-radyoterapi yoğunluğundan korumak, böylece hayatı tehdit eden erken ve geç toksiteleri engellemektir. Yüksek risk grubunda ise amaç, toksitesi minimale indirilmiş, maksimum etkinliğe sahip tedavileri uygulamaktır. İlk kez 1981–1989 arasında Pediatrik Onkoloji Grubu (POG), nöroblastom’da yaş ve evreyi temel alarak hastaları 3 ayrı risk grubuna ayırmış, daha sonra tümör biyolojisindeki gelişmeler doğrultusunda diğer prognostik parametreler eklenmiştir. Tablo 5’de yakın zamanda “Children Oncology Group”- COG klinik, 16 histopatolojik ve genetik parametrelere dayanan ortak bir risk gruplaması (“Intergroup risc category system”) görülmektedir ve olgular 3 ana risk grubuna ayrılmıştır.7 Bu sınıflamada kullanılan prognostik özellikler; § INSS evresi, § Tanı yaşı, § MYCN amplifikasyonu [kopya sayısı > 10 MYCN amp (+)] § Shimeda histolojik grup, § DNA piloidi-DI (Diploid DI =1, Hiperdiploid DI >1)’dir. Tablo 5. COG’nun Nöroblastomda klinik ve biyolojik faktörlere dayanarak yaptığı risk gruplaması 2.10.3.1.1. Düşük Risk Grubu Düşük risk grubu, erken evre grubunu içermektedir. Tüm olguların yaklaşık % 23’ünü içerir. Sadece cerrahi tedavi ile % 85’lerde kür oranı bildirilmektedir: 17 Tüm Evre 1 hastalar: Sadece cerrahi tedavi yeterlidir. İyi biyolojik özelliklere sahip olanlarda tümörün tam çıkması da şart değildir. Totala yakın eksiyon ile survi tüm yaşlarda >% 90 bulunmuştur. Kemoterapi nükslerde uygulanır.24 Evre 2A ve 2B hastalar (1 yaş üstü + kötü histoloji + MYCN amplifikasyonu olan hastalar dışındaki): Eğer hasta 1 yaş altındaysa ve iyi biyolojik özellikler taşıyorsa sadece totale yakın cerrahi tedavi yeterli (4 yıllık survi % 81, relaps tedavisi ile % 98). % 50’den daha az çıkarılabilen Evre 2 tümörlerde ise kısa süreli ve hafif yoğunlukta kemoterapi ve ardından ikincil cerrahi önerilmektedir. Evre 4S olup iyi histolojili, MYCN amplifikasyonu olmayan ve hiperdiploidili hastalar: Bu grupta OS % 85’dir. Her Evre 4S düşünülen hastada tanısal biyopsi (genetik analizler için önemli) yapılmalıdır. Tanıda cerrahi tedavinin katkısı yoktur. Tanısal biyopsi ve genetik analizler sonrası düşük risk grubuna giren özellikle 6 ayın altındaki olgular spontan regresyon yönünden dikkatle izlenir. 2 ay altındaki olgularda masif hepatomegali nedeniyle bası bulguları, ağır solunum sıkıntısı ortaya çıkabilir. Bu olgularda kısa süreli oral siklofosfamid tedavisi ile remisyon sağlanabilir. Yeterli olmazsa düşük doz RT eklenir. Kötü biyolojik özelliklere sahip Evre 4S olgular orta ya da yüksek risk grubuna alınarak tedavi edilir.25,26 2.10.3.1.2. Orta Risk Grubu • Evre 3, 1 yaşından küçük, MYCN amp. olmayan tüm hastalar • Evre 3, 1 yaşından büyük, MYCN amp. olmayan, iyi histolojili hastalar • Evre 4, 1 yaşından küçük, MYCN amp. olmayan tüm hastalar • Evre 4S, MYCN amplifikasyonu olmayan, kötü histolojili olan ve/veya DI=1 olan hastalar Cerrahi tedavi ve konvansiyonel kemoterapi ile 3 yıllık yaşam oranları % 75-98 arasında bildirilmektedir. Heterojen özellikleri nedeniyle orta risk grubu, histopatojiye göre (iyi veya kötü) 2 alt gruba ayrılmış ve tedavi buna göre planlanmıştır. Tanıda güvenle % 90 tümör eksizyonu yapılamayacak olgularda sadece biyopsi yapılarak tümör histopatolojisine göre 4 yada 8 kür kemoterapi (Siklofosfamid, doksorubisin, etoposid, karboplatin içeren) uygulanır. KT sonrası küçülen tümöre gecikmiş cerrahi önerilmektedir. RT, çoğu 1 yaş altında olan bu çocuklara rutin önerilmemekte ancak 18 kötü biyolojik özellikler taşıyan rezidüel tümör varsa gündeme gelmektedir. Bu tedavi ile hedef, minimal morbidite ile % 90’nın üzerinde yaşam oranlarına ulaşmaktır.2 2.10.3.1.3. Yüksek Risk Grubu • Evre 2a-2b, 1 yaşından büyük, MYCN (+) ve kötü histolojili hastalar • Evre 3, 1 yaşından büyük, kötü histolojili hastalar • Evre 4, 1 yaşından büyük tüm hastalar • Evre 3, 4 veya 4S, MYCN (+) tüm hastalar Yoğun KT rejimleri ile tam ve kısmi remisyon oranları artmış, ancak 3 yıllık survi % 515’lerde kalmıştır. Son yıllarda yapılan çalışmaların çoğu bu olguların yaşam oranlarını arttırmaya yöneliktir. Maalesef bu grup ülkemizde nöroblastom olgularının yaklaşık % 55-60’ını oluşturmaktadır.3 Yüksek risk grubunda yaşam oranlarını arttırmak için son yıllardaki yaklaşım; 1) Yoğunlaştırılmış indüksiyon kemoterapisi, 2) Yüksek doz konsolidasyon tedavisi ve birlikte otolog kök hücre nakli (OKHN) 3) Minimal rezidüel hastalık tedavisi için primer tümör bölgesine rutin RT ve nonsitotoksik ilaçları içeren kombine tedavidir. İndüksiyon tedavisi ile amaç, primer tümör ve metastazlarda maksimum küçülme sağlamaktır. Süresi yaklaşık 4–5 aydır ve etkinliği remisyon oranları ve ardından yapılan ikincil cerrahi ile değerlendirilir. İyi yanıt iyi prognozla ilişkilidir. Kemik veya Kİ lezyonlarının indüksiyon tedavisi sonunda sebat etmesi, kötü prognozun önemli bir göstergesidir.7,27-29 2.10.3.2. Konsolidasyon tedavisi: Tedavinin bir sonraki aşamasıdır. Amaç myeloablatif kemoterapi ve OKHN ile kalan tüm tümörleri yok etmektir. Miyeloablatif olarak karboplatin, etoposid, melfalan (CEM) ve radyoterapiden oluşan protokollerle 3 yıllık survival % 62’dir. Kök hücre kaynağı olarak daha hızlı hematolojik düzelme, daha az maliyn hücre kontaminasyonu ve azalmış morbidite nedenleriyle, periferal kök hücre önerilmekte, indüksiyon tedavisinin 3–4. kür sonrası hücre toplama ile in-vivo “purging” (tümör hücrelerinin ayıklanması) 19 amaçlanmaktadır. Miyeloablatif tedavi öncesi ya da sonrasında primer tümör bölgesine radyoterapi uygulanabilir. RT, MIBG (+) tutulumu olan alana uygulanmakta, MIBG (-) ise kullanılmamaktadır. Allojenik transplantasyonun, diğer solid tümörlerde de olduğu gibi, nöroblastomada da bir üstünlüğü bulunmamaktadır.7,30,31 2.10.3.3. İdame tedavisi Etkili indüksiyon ve konsolidasyon tedavisine rağmen, yüksek riskli nöroblastom hastalarının çoğu relaps olmaktadır. Tedavinin bu aşamasında amaç, primer tümör bölgesine rutin RT ve nonsitotoksik ilaçlar kullanarak, rezidüel tümör hücrelerini ortadan kaldırmaktır. 13-cis-retinoik asit, anti-GD2 monoklonal antikorlar veya interlökin-2 minimal rezidüel hastalık tedavisinde etkin bulunan biyolojik ürünlerdir. CCG’nin randomize çalışması, yüksek risk grubundaki minimal rezidüel hastalık tedavisinde 13-cis retinoik asit kullanımının etkili olduğunu göstermiştir.32 TPOG protokollerinde idamede 6 ay 13-cis retinoik asit kullanılmaktadır. TPOG NBL 2003 protokolünde yüksek risk grubunda konvansiyonel kemoterapi ile 4 yıllık EFS % 32 ve OS % 40; yüksek doz kemoterapi, kemik iliği transplantasyonu ile EFS ve OS sırasıyla % 30 ve % 45 bulunmuştur.2 2.11. Tedaviye cevabın değerlendirilmesi Primer tümör ve metastaz yerleri tek tek değerlendirilir. Nöroblastomaya özgü transkriptlerin (tirozin kinaz, GD2 sentetaz ve PgP9,5) araştırılması özellikle yüksek riskli hastalarda (minimal residüel hastalık) önemlidir. 2.11.1. Relaps ve refrakter hastalık tedavisi Relaps/rekürrans (nüks): Tedaviye tam yanıt (CR) veya çok iyi kısmi yanıt (VGPR) sonrası hastalığın tekrarıdır (INRC’ye göre PD (progressive disease)=ilerleyici hastalık). Erken relaps: tedavi kesiminden sonraki ilk bir yıl içinde gelişen relapstır. Tedavide kamptotesin grupları (topotekan, irinotekan), tirapazomin, temozolomid, pyrazaloakridin, rebekamisin tek başına ya da kombinasyonları verilebilir. Gemsitabin+ Okzaliplatin (Gemox) kullanıma girmesi beklenen bir ilaçtır. 20 Geç relaps: Bir yıldan sonra gelişen relaps. İndüksiyon tedavisinde kullanılan ilaçlarla tedavi edilir. Sistemik olarak, çok bölgeden gelişirse topotekan, irinotekan, etoposid veya temozolamid birliktelikleri veya siklofosfamid, karboplatin, temozolamid kombinasyonları verilebilir. Retinoidler, tirozin kinaz inhibitörleri (Gleevec®), talidomid denenebilir. Semptomatik olarak lokal RT ve düşük doz MIBG ağrıyı azaltmada etkin olabilir.33-37 Refrakter hastalık: Yeterli tedaviye rağmen aylar sonra bile makroskopik boyutlarda tümör varlığıdır (INRC’ye göre PR (partial remission) = kısmi yanıt). Rezistan nöroblastom: Hem refrakter hem de relaps hastalığı kapsar. Tablo 5’de tedaviye cevap kriterleri gösterilmiştir. 7 Tablo 6. Tedaviye yanıtın değerlendirilmesi 21 2.11.2. Tedavinin geç yan etkileri Sisplatin kullanımına bağlı ototoksisite önemlidir. Yüksek dozda alkilleyici ajanlar ve topoizomeraz inhibitörlerine bağlı olarak miyelodisplastik sendrom ve akut lenfoblastik lösemi gelişme riski artmıştır. Ayrıca tiroid ve beyin tümörleri, feokromositoma, osteosarkom, meme kanserleri, renal hücreli kanserler de bildirilmiştir. Orta ve yüksek risk grubundaki hastalar, yoğun kemoterapi sonrasında gelişebilecek olan, kardiyotoksisite, hepatotoksisite, endokrin fonksiyon bozuklukları, ototoksisite, nefrotoksisite nedeniyle uzun süre takip edilmelidirler.7,38 22 2.2.Sfingozin-1-Fosfat 2.2.1. Kimyasal yapısı Sfingozin 1-fosfat bir sfingolipid metabolitidir. Sfingolipidler uzun zincirli sfingoid baz iskeletinden (sfingozin gibi), değişik zincir uzunluğundaki (genellikle uzun veya orta uzunlukta) amid bağlı yağ asidi, ve çeşitli polar başlı (seramid için hidroksil, sfingomiyelin için fosforilkolin ve glikosfingolipidler için karbonhidrat kalıntıları) gruplardan oluşan lipid membran ailesindendir39 (Şekil 1). Seramid bütün sfingolipidlerde ortak olan çok önemli bir yapıdır ve sfingozin 1-fosfat sfingozine fosfat eklenmesiyle oluşturulur (Şekil 2). Şekil 1. Sfingolipid kimyasal yapısı Şekil 2. Sfingozin 1-fosfat kimyasal yapısı 23 2.2.2. Özellikleri Sphingolipidler hücre yüzeyini dış çevrenin zararlı etkilerine karşı, iki tabakalı lipid plazma membranının en dış kısmı ile korurlar. Endoplazmik retikulumda sentezleri başlar ve Golgi apparatusda tamamlanır. Bu lipidler plazma membranı ve endozomlarda zenginleştirilir. Sitozolde veziküllerle ve monomerik transportla taşınır.40 (Şekil 3). Sfingozin (Sph) gibi, tek hidrofobik zincirden oluşur ve membranlar arasında hareket etmek için yeterli erirliğe sahiptir.41 Bu bileşikler sinyal iletiminde rol oynarlar. Sfingolipid yapıda ikincil haberciler; 1. Seramid, 2. Sfingozin, 3. Sfingozin-1-fosfat, 4. Glukozilseramid, 5. Seramid-1-fosfat, olarak sıralanabilir. Sfingolipid metabolizması dinamiktir ve metabolitleri olan seramid, sfingozin ve sfingozin 1-fosfatın (S1P) hücre büyümesi, yaşamı ve ölümünde çok önemli rolleri vardır. İkincil haberciler G-protein çifti reseptörleri ile etkilerini yaparlar. Sfingozin 1-fosfat (S1P) bu reseptörlerin aktivatörlerinden biridir. G-protein çifti reseptör aktivatörleri: 1. Lysophosphatidic acid (LPA) 2. Sfingozin-1-fosfat (S1P) 3. Platelet activating factor (PAF) 4. Endocannobinoidler 5.Prostoglandinler 6. Retinol bileşikleri şeklindedir. 24 Şekil 3. Sfingolipidlerin metabolik yolları. SM: Sfingomiyelin, SMase: Sfingomiyelinaz, Cer: Seramid, CDase: Seramidaz, Sph: Sfingozin, SphK: Sfingozin kinaz 25 2.2.3. Metabolizması Şekil 4. Sfingozin-1-Fosfat metabolizması S1P sfingomyelinden oluşur. Sfingolipidlerin de novo sentezi endoplazmik retikulumun (ER) sitozolik yüzünde seramid (Ser) oluşturmak üzere serin ve palmitoil-CoA’nın palmitoiltransferaz ile serine kondensasyonu ile başlatılır. Membran fosfolipidi olan sfingomyelinin hidrolizi ile oluşan seramid, sfingolipid metabolismasının ortak bel kemiğidir.42 Seramid seramidazlar ile deaçile olur, sfingoid bazı yapar ve bunlardan memelilerde en yaygın bulunanı sfingozin (Sph) dir. Sfingoid bazın katabolize olması için, Sph kinazla (SphK) ile 1-OH şeklinde fosforile olması gerekir. Çünkü yüksek seviyedeki sfingozin hücreler için toksiktir. Bu reaksiyonun ürünü, Sfingozin-1-fosfat (S1P) da sfingozin fosfatazla defosforile olup sfingozine, irreversibl olarak endoplasmik 26 retikulumda S1P liyaz ile etanolamin fosfat ve hexadekanale yıkılır. Hücreler aynı zamanda S1P fosfataz ve Ser sentaz aktivitesi içerirler, S1P’ın Ser’e geri dönüşümüne izin verirler.43 (Şekil 4). Hücreler Ser, Sph ve S1P’ı dinamik bir denge içinde tutarlar. Ser, Sph, ve S1P ikincil haberci olarak gösterilir. Sfingolipid metabolizmasının spesifik enzimlerinin yerleşim yerleri kesin olarak bilinmesine rağmen, Ser, Sph ve S1P’ın subsellüler yerleşimi çok iyi tanımlanmamıştır (Şekil 5). Şekil 5. Sfingozin-1-Fosfat metabolizmasının biyokimyasal basamakları. AcidSMase: Asid sfingomiyelinaz, NeutralCDase: Nötral seramidaz, NeutralSMase: Nötral sfingomiyelinaz 27 Şekil 6. Sfingozin-1-Fosfat metabolizması enzimleri SM: Sfingomiyelin, SMase: Sfingomiyelinaz, Cer: Seramid, CDase: Seramidaz, Sph: Sfingozin, SphK: Sfingozin kinaz, S1Pase: Sfingozin 1 fosfataz, S1PL: Sfingozin 1 liyaz, P-Eth: Etanolaminfosfat, Hex: Heksadekenal Çeşitli stres uyarılar örneğin radyasyon, proinflamatuvar sitokinler ve kemoterapi ilaçları sfingomiyelinazı aktive eder, sfingomiyelinazın etkisiyle sfingomiyelin hidrolize olur ve seramide (N-açil sfingozin) dönüşür. Seramid, hücre büyümesini engeller, strese cevabı ve apoptozisi indükler.44 Apoptozis veya programlanmış hücre ölümü, bazen de novo seramid sentezi ile yönetilir. Seramid, seramidaz ile sfingozine metabolize olur. Sfingozin protein kinase C inhibisyonuna neden olur ve apoptozisi indükler.45,46 Seramid ve sfingozinin büyüme inhibitörü ve pro-apoptotik etkilerinin aksine, sfingozinden sfingozin kinaz (SphK) ile fosforilazasyonu sonucu oluşan S1P seramid kaynaklı apoptozisi inhibe eder. S1P’ın hücre içi konsantrasyonu düşüktür ve S1P hücre dışı agonist ve hücre içi mediatördür.47 Şekil 5’de hücre içi S1P seviyelerinin, sfingosine kinazlar (SphKs) tarafından yapım, S1P liyaz ve S1P fosfatazlar (SPPs) tarafından yıkım arasındaki denge ile korunduğu gösterilmiştir 48 (Şekil 6 ve 7). 28 Şekil 7. S1P oluşum ve yıkımı. 5 S1P reseptörleri (S1PRs), yuvarlak numaralarla gösterilmiştir. CD, seremidaz; CS, seramid sentaz; SphK, sfingozin kinaz; SPP, S1P fosfataz Trombosit kaynaklı büyüme faktörü (PDGF), insulin-benzeri büyüme faktörü (IGF) ve vasküler endotel büyüme faktörü (VEGF) gibi belli büyümeyi indükleyen proteinler SphK enzimlerin oluşumunu başlatarak S1P seviyesini artırır. TNFα, IL-1 gibi sitokinler, hipoksi, oksidize LDL ve çeşitli immün kompleksler SphK enzimlerini indüklerler.49 2.2.4. Kanda Sfingozin-1-Fosfat Homeostazisi S1P, plazmada albumin ve lipoproteinlere bağlı olarak bulunur. S1P, trombosit, damar endoteli ve eritrositler tarafından üretilir. Eritrosit sfingozin kinaz ve S1P’ın de novo sentezi tanımlanmamış bir kaynaktan, muhtemelen damar endotelinden sfingozinin alınımyla başlar.50-52 (Şekil 8). 29 Şekil 8. S1P’ın trombosit, damar endoteli ve eritrositle olan ilişkisi Genelde S1P’ın serum konsantrasyonu ortalama 0,4–1,1 μM dır.53 0,5 den 75 pmol/mg’a kadar değişen doku S1P seviyeleri oldukça düşüktür.54-56 Plazma S1P konsantrasyonu albumin ve lipoproteinler özellikle HDL ile sıkı bir şekilde bağlıdır. (51). Plazmada 0.2 den 0.9 M’a; oysa serumda 0.4 den 1.1 M’a kadar değişir.57 Bu stabil durum extrasellüler sıvıda bir rezervuar görevi görür ve S1P reseptörlere yeterli S1P kaynağı sağlar. Farklı dokularda S1P seviyeleri, 2 biyosentetik sfingozin kinazlar (SphKs) ve 2 parçalayan enzim S1P fosfatazlar, 1 S1P liyaz ve 3 lizofosfolipid fosfataz tarafından devam ettirilir.58 Biyolojik olarak aktif HDL-bağlı S1P hızlı bir şekilde HDL’den ayrılır. Dolayısıyla kan ve interstisyel sıvıların S1P’ı arasında belirgin konsantrasyon farkı vardır. S1P; trombosit aktivasyonu sonucunda trombositler 59 , inflamatuvar reaksiyonlar sonucunda mast hücreleri 60 ve endotel hücreleri gibi diğer non-hematopoietik hücreler tarafından üretilir.61 Trombositler aktive olduklarında ve trombotik olaylarda S1P üretirler.59 Tani ve ark ise sfingozin 1-fosfat’ın (S1P) trombositlerde depolandığını ve hücre dışına salgılandığını belirtmiştir.40 Yine de trombositler yüksek sfingozin (Sph) kinaz aktivitesine sahip olmasına rağmen, de novo sfingolipid biyosentezi için gerekli maddeleri sağlamak için yetersizdirler. Trombositlerin S1P sağladığı bilgisi, trombositleri yok edilmiş farelerde normal plazma S1P bulunmasından dolayı çelişkiye uğramıştır. Son çalışmalarda eritrositlerin trombositlere göre zayıf bir SphK ativitesi gösterdiği, S1P-parçalayan enzimlerin (S1P liyaz ve S1P fosfohidrolaz) az olduğu görülmüştür. Dolayısıyla, daha özel hücrelerin depolama ve plazmaya S1P vermesi 30 düşünülmektedir. SphK1/2 eksik farelerde gösterilmiştir ki, plazma S1P esas olarak eritrosit kaynaklıdır, fakat aynı zamanda lenf S1P radyasyona dirençli ayrı bir kaynaktan, muhtemelen lenf endotelinden gelmektedir.56,57 Eritrositlerin hemen hemen dolaşımdaki S1P’ın tek kaynağı olmadığı, Hla ve ark. belirttiği gibi, damar endotelinin dolaşan S1P üretiminde rol oynadığını vurgulamak önemlidir. Genetik olarak S1P1 inaktive olmuş farelerde, embriyon haldeyken yaşamlarını kaybetmiş ve düz kas hücrelerinin göç edememesinden dolayı damar oluşumu engellenmiştir.62 2.2.5. Sfingozin-1-Fosfat Reseptörleri S1P reseptörleri; lenfosit hareketi, hücre migrasyonu, anjiyogenezis, nörogenesis gibi çeşitli hücresel ve biyolojik oluşumların düzenlenmesinde rol oynarlar.63 (Şekil 9). Sphingosine 1-phosphate (S1P) hem hücre içi hem de hücre dışı alanda, hücre yüzey Gprotein-çifti reseptörlerine (GPCRs) bağlanarak etki eder.64,65 Şekil 9. Sfingozin-1-fosfat’ın hücre içi etkileri 31 Endotel diferansiyasyon gen (EDG) ailesinin G-protein-çifti reseptörlerinden (GPCRs) plasma ve serumda bulunan spesifik S1P reseptörleri tanımlanmıştır (Tablo 7). S1P bu reseptörlerle pek çok hücre içi ileti yollarını uyarma yeteneğine sahiptir.66 S1P reseptörleri endotel hücreleri, nöronlar, düz kas hücreleri ve lökositlerde bulunurlar. 58 Fakat hücrelerde farklı olarak eksprese olup, farklı görev görürler. Çeşitli heterotrimerik G-proteinlerine ayrı olarak bağlanan spesifik S1P reseptörleri pek çok downstream ileti yollarını düzenlerler (Tablo 9). İnsan nöroblastoma hücre serisinde yapılan bir çalışmada S1P’a hassas Edg reseptörlerin hücre içi endoplazmik retikulumdan kalsiyum salınımına neden olduğu bildirilmiştir.67 Tablo 7. Edg reseptörleri Diğer önemli fosfolipid medyatörlerine benzer şekilde, S1P’ın hücrelerde ikili etkisi vardır: hücre içinde ikincil haberci olarak, hücre dışında ise G protein-çifti reseptörleri (GPCRs) için ligand görevi görürler. GPCRs önceden endotelyal diferansiyasyon gen-1 (EDG-1) ailesi olarak bilinirdi. Şimdi ise S1P reseptörleri (S1PRs) olarak yeniden adlandırılmıştır. Bugüne kadar, EDG ailesi reseptörleri (GPCRs) olarak S1P1 (EDG-1), S1P2 (EDG-5), S1P3 (EDG-3), S1P4 (EDG-6), ve S1P5 (EDG-8) olarak 5 S1PR ailesi klonlanmıştır.68 (Tablo 8). Bu reseptör ailesi üyeleri farklı eksprese edilirler ve pek çok G proteinleri ile birleşmişlerdir. S1P, farklı hücre tiplerinde S1PRs’in ve ilgili G proteinlerin bol olduğu ve pek çok cevap ile sonuçlanan sinyal ileti yolaklarının farklı 32 dizilişlerini düzenleme ve aktive etme görevini görür.44 Farklılıklarına rağmen, S1PRs’in hepsi hücre motilitesini pozitif veya negatif yönden etkilemektedir. Örneğin çeşitli hücrelerde S1PR1 veya S1PR3’ün S1P ile aktivasyonu kemotaksisi ve membran dalgalanmasını indükler. Oysa aynı hücrede S1PR2 aktivasyonu aynı olayı inhibe eder.69 Damar endotel hücreleri birincil olarak S1P1, S1P2 ve S1P3’ü eksprese eder.62 S1P1 özellikle Gi’ye, S1P2 ve S1P3 Gi, Gq ve G12/13’e bağlanır. S1P’ın fizyolojik konsantrasyonlarda (0,5–1 μM) uyarılması, S1P1 tarafından Rac1-bağımlı bariyer koruyucu etkisiyle sonuçlanır. Oysa yüksek konsantrasyonlarda (>5 μM) ise S1P3 tarafından RhoA-bağımlı bariyer yıkımını uyarır.57 33 Tablo 9. S1P reseptörler ve ileti yolları Önceden EDG-1, EDG-5 ve EDG-3 endotel diferensiye genler olarak bilinen S1P1, S1P2 ve S1P3 reseptörleri kardiyovasküler sistemde yaygın olarak exprese olurlar. S1P1 reseptör anjyogenezis ve vasküler maturasyonda, S1P5 ise santral sinir sisteminde bulunur.70 (Şekil 10). EDG-2 birçok dokuda özellikle beyin, kalpte daha çok ve daha az olarak da karaciğer ve periferik kan lökositlerinde eksprese edilir. EDG-4 dağılımı 34 farklıdır. Testis, pankreas, prostat, dalak, lenf nodları ve timusda bulunurken; beyin, kalp, plesenta, ve sindirim sisteminde daha az tespit edilir. EDG-7 expression paterni kısıtlı olup, testis, prostat, pankreas, kalp ve akciğer ile sınırlıdır.67 S1P2 reseptörü, işitme ve denge fonksiyonda önemli bir rol oynarlar.71 S1P4 reseptör esas olarak hematopoietik sistem ve S1P5 beyin beyaz cevherde bulunur.39 Şekil 10. S1P spesifik reseptörleri ve fonksiyonları S1P; insan umbilikal ven endotel hücreleri (HUVECs), kardiyak fibroblastları ve oositler gibi birçok hücre serilerinde gösterilmiştir ki, kanser, kardiyovasküler hastalık, yara iyileşmesi ve inflamasyonda S1P reseptörleri üzerinden tedavi uygulamaları mümkün olabilmektedir.72 2.2.5.1. S1P Reseptörlerinin G-protein-çiftleri ve bağlı olduğu ileti yolakları S1P reseptör subtiplerinin G-protein çiftlerinin ayrımı ve ileti yolakları ile ilgisi önceden incelenmiştir 62,72 ve majör yolaklar Şekil 11’de gösterilmiştir. Kısaca S1P1 reseptör esas olarak Gi/o, oysa S1P2 ve S1P3 Gi/o, Gq ve G12/13, S1P4 ve S1P5 de Gi/o ve G12/13 ile birleşir. 35 Şekil 11. S1P reseptörleri, G-protein-çiftleri ve ileti yolakları. A) Gi/o, Gq veG12/13 proteinlere bağlı S1P reseptörleri B) Gi/o, Gq, ve G12/13 proteinleri yoluyla major ileti yolakları Gi/o yoluyla ileti şunlarla ilgilidir: 1) Proliferasyonu başlatmak için küçük guanosine triphosphatase (GTPase) Ras ve hücre dışı ileti düzenleyici kinaz (ERK) aktivasyonu; 2) Apoptozisin devamını sağlamak veya engellemek için fosfatidilinositol 3-kinaz (Pi3K) ve protein kinaz B (PKB/Akt) aktivasyonu; 3) Migrasyonu başlatmak, endotel bariyeri güçlendirmek ve vasodilatasyonu sağlamak için Pi3K ve küçük GTPase Rac indüksiyonu; 4) Pek çok hücre içi cevaplar için gerekli hücre içi serbest kalsiyumu ([Ca2+]i) artırmak amacıyla protein kinaz C (PKC) ve fosfolipaz C (PLC) aktivasyonu, Bundan başka siklik adenozin monofosfatı (cAMP) azaltmak için Gi/o yoluyla ileti ile adenil siklaz (AC) aktivitesi inhibe edebilir. Gq yoluyla ileti esas olarak PLC yolağını 36 aktive eder G12/13 yoluyla ileti migrasyonu inhibe etmek, endotel bariyeri azaltmak ve vazokonstrüksiyonu sağlamak için küçük guanosine triphosphatase (GTPase) Ras ve Rho-associated kinase (ROCK) aktivasyonunu başlatır. 2.2.6. Görevleri S1P’ın vasküler sistem, hücre büyümesi, apoptozis, adezyon, migrasyon, invazyon ve immune sistemin üzerine görevleri vardır.73 S1P’nin hücre içi ikincil haberci olduğunun belirginliği net bir şekilde onaylanmamasına rağmen, S1P’ın hücre yaşamı ve proliferasyonu üzerinde hücre içi etkisinin olduğu pek çok çalışmada gösterilmiştir. S1P’ın hücre büyümesini düzenlemesi.74,75 ve apoptosisi süprese etmesi.76 birçok araştırmacıyı S1P biyoaktif lipid medyatör olarak araştırmaya sevk etmiştir.77,85 (Şekil 12). Şekil 12. Sfingozin 1-fosfat’ın hücre içi ve dışı görevleri 37 Hücre iskeleti yapısının yeniden düzenlenmesi, hücre motilitesi angiogenezis, vasküler maturasyon 78,82-85 70,78-81 ve immün hücrelerin geçişi 59 , invazyon, gibi pek çok hücresel oluşum S1P üzerinden yapılmaktadır (Şekil 13). Yine de S1P’ın kendi reseptörleri üzerinden bilinen etkisinin aksine, hücre içi direk hedeflerinin tarifi zordur. Şekil 13. Sfingomiyelin metabolizması ve görevleri 2.2.6.1. Damar geçirgenliği üzerine etkisi S1P vasküler sistemin major düzenleyicisidir. S1P akciğerde endotel hücreleri arasındaki bağlantıları stabilize ederek, kapiller kaçakları önlemektedir.87 Lipopolisakkarid (LPS) ile pulmoner ödem yapılmış farelerde, S1P ile kapiller geçirgenliğin önlenebildiği belirtilmiştir. Bu sonuçlar da göstermiştir ki, S1P1 reseptör normal endotel bariyeri için gereklidir.88 Ayrıca endotel bariyerini sağlamakla kalmaz, trombin gibi bariyer yıkıcı etkisi olanları da engeller.89 38 Akut akciğer hasarı (ALI), akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) ve multiple organ sistem yetmezliği, pulmoner ve sistemik tehditlerin ortak sonucu oluşur. Akciğerde oluşan patoloji, pulmoner mikrovasküler alanda erkenden polimorf nüveli lökositlerin (PMN) adezyonu ve migrasyonudur. PMN’lerin aktivasyonu ile SphK’dan S1P hızlıca sentez edilir ve sonra kalsiyum girişi olur. Hayvan deneylerinde, intravenöz (1 μM) S1P infüzyonu sonucunda, hızlı ve belirgin olarak mikrovasküler geçirgenliği ve inflamasyonu, dolayısıyla da, infiltrasyonunu da azaltmıştır. 91 ödemi azalttığı gösterilmiştir. S1P, nötrofil S1P; hücre membranında endotel iskelet yapısının yeniden oluşumunu, hücreler arası bağlantılarının ve fokal adezyon komplekslerinin stabilizasyonunu ve dağılımını indükler.58 S1P analoğu olan FTY720 (fingolimod) tek doz (0,1 mg/kg) olarak intraperitoneal verildiğinde LPS ile oluşturulmuş pulmoner kapillerlerden kaçakları önlemişitr. S1P ayrıca LPS’in yaptığı renal hasarı da engellemektedir.72 2.2.6.2. Hücre migrasyonu üzerine etkisi Hücre hareketi, tümör büyümesi ve metastaz kadar, inflamasyon, yara iyileşmesi ve anjiyogenezis gibi birçok fizyolojik ve patolojik olayda önemlidir. Hücre motilitesinin moleküler mekanizması; çeşitli sinerjistik faktörlerle, büyüme faktörleri ve reseptörleri, adesif proteinler ve reseptörleri (integrin ve immunoglobulin ailesi), hücre iskeleti komponentleri ve membran reseptörlerini bağlayan üniteler ile kontrol edilen kompleks bir yapıdır. Zhang ve ark.75 göstermiştir ki düşük konsantrasyondaki (s10 gM) sfingozin (Sph) fare 3T3 hücrelerinin büyümesini protein kinase C (PKC) bağımsız yolla uyarmıştır. Sph veya katabolitleri sitoplazmik Ca+2 salınımını hızlandırır. Bu aynı zamanda, S1P’a dayandırılır. S1P’ın hücrelerde proliferasyonu indüklediği varsayılmasına rağmen, özellikle epidermal büyüme faktörü ve insulin ile sinerji sağlamaktadır.76 S1P hücre proliferasyonunu etkilemeksizin normal hücrelerde motiliteyi ve tümör hücrelerin invazyonunu, PKC bağımsız transmembran iletide değişiklikler yoluyla kontrol eder. Aksine Sph’ın N-metil türevleri PKC yolunun bloke edilmesiyle veya bilinmeyen bir mekanizma ile hücre proliferasyonunu inhibe eder. 77,78 S1P’ın hücre motilitesinde rolü olduğunu gösteren başka bir çalışmada, S1P1’i eksik olan farelerde, bu reseptörün lenfositlerin timus ve lenf nodlarından hareketi için gerekli olduğu gösterilmiştir.83 Ayrıca S1P anjiyogenezis düzenleyicisi olarak etki eder. Hangi 39 mekanizma ile anjiyogenezisi düzenlediği açık değildir. S1PR1 geni tahrip edilmiş hayvanların embriyolarında normal damar ağı oluşmasına rağmen, damar düz kas hücreleri ve perisitlerin eksikliği nedeniyle, bunların masif kanamadan intrauterin öldükleri gösterilmiştir.90 Damar düz kası ve endotelyal hücreler S1P için hedef yerlerdir. Birçok çalışmada S1P potent olarak, damar düz kas hücre migrasyonunu inhibe ettiği hücrelerde nitrik oksit üretimini uyardığı 51 91,92 ve endotel gösterilmiştir. İnsan umbilikal endotel hücrelerde (HUVEC) ise kemotaktik migrasyonu uyarır. S1P bazı hücrelerde hücre migrasyonunu düzenler. tümörigenezisde rol aldığı, Sfingozin-1-fosfat (S1P) son zamanlarda ovarian in vitro migrasyon ve invazyona neden olduğu bulunmuştur.78 S1P’ın kemotaktik cevapları immün, kardiyovasküler ve sinir sistemi gibi birçok hücrede tanımlanmıştır. Migrasyon hücre içi küçük guanosine triphosphatase (GTPase) ve kalıcı aktin hücre iskeleti modülasyonu ile ilgilidir.93 GTPase ailesinin en iyi tanımlanmış üyeleri bütün memeli doku hücrelerinde bulunan Rho, Ras, Rac, ve Cdc42 proteinleridir. Gi/o ya bağlı S1P1 ve S1P3 reseptörleri hücre polarizasyonu, lamellipodium oluşumu ve ekspansiyonu, hücrenin frontal ucundaki fokal komplekslerin organizasyonu ve adezyonunu kontrol eden Rac yolağını aktive ederek kemotaktik reseptörler gibi davranır. Aksine G12/13’e bağlı S1P2 ve S1P3 reseptörleri Rho/ROCK’u uyarır ve stress fiberlerini oluştur, frontal alan dışı kasılma ve hücre ayrılmasına neden olur. Kasılma ve ayrılma daha sonra stres fiberleri ile birlikte adezyon komplekslerinin bir araya toplanması ile ilgilidir.94 Bu bilgiler S1P reseptörlerinin uyardığı migrasyonun Rac- ve Rho-bağımlı ileti yolakları ile oluştuğunu vurgular. Rac, Cdc42 ve Rho’dan oluşan Rho ailesi küçük GTPaz’lar, aktin hücre iskeleti düzenleyicisi ve dolayısıyla hücre migrasyonu için gereklidir.95 (Şekil 14). Rac aktivitesi, fokal temaslar ve lamellipodlar, Rho stres fibrillerin oluşumunu ve fokal adezyonları, Cdc42 ise filopodların oluşumunu sağlar. S1P reseptörler Rho ailesi küçük GTPaz’ların düzenlenmesinde iso-form spesifik etkileri vardır. Edg-1 Rac, Edg-3, hem Rac hem de RhoA uyarılmasını, Edg-5 Rac inhibisyonunu ve aynı zamanda, RhoA uyarılmasını sağlarlar. S1P’ın damar düz kas hücresi migrasyonunu inhibe edici etkisi Rac inhibisyonu ile olmaktadır. Oysa S1P’ın uyardığı insan umbilikal ven endotel hücre kemotaksisi, Rac aktivasyonunun artmasıyla oluşmaktadır.69 40 Şekil 14. S1P ve reseptörleri tarafından düzenlenen hücre migrasyonu 2.2.6.3. Hücre proliferasyonu ve apoptozis üzerine etkisi Hücre içi S1P, hücre yaşamı ve proliferasyonunda rol oynar.70,74 S1P apoptozisi inhibe eder.54 S1P ve öncül maddeler olan seramid ve sfingozin arasındaki denge, hücre ölümünde önemli bir faktördür.79 Aynı zamanda S1P, hücre içinde etki gösterdiği, hücre proliferasyonunu hızlandırdığı ve bağımsız olarak apoptosisi baskıladığı bilinmektedir. 90 S1P antiapoptotik ve progrowth iken, prekürsörleri olan sfingozin ve seramid ise proapoptotik ve antiproliferatifdir. Stres uyarılar seramid ve sfingozin konsantrasyonunu artırır, apoptozise yol açar, yaşamsal faktörler SphK’ı aktive eder ve S1P birikir ve apoptozis baskılanır. Fertilize olmamış fare oositlerinde doxorubicin tarafından yapılan seramid yönetimli apoptozisin indüklenmesi, S1P tarafından bloke edilir.96 Oositlerde, S1PRs-bağımsız özellikteki S1P’ın anti-apoptotik etkisi kadar, S1P’ın seramid-yönetimli apoptotik ölüme karşı koruyucu etkisinin altı çizilmelidir. Sfingozin-1-fosfat, hücre dışı etkilerine rağmen, hücre içinde kalsiyum hemostazisini düzenlemede ve apoptozisi baskılamada ikincil haberci olarak fonksiyon görür. S1P’ın hücre içi hedefleri açıklanmayı beklemekle beraber, çeşitli kaynaklar ikincil haberci olarak rol oynadığını desteklemektedir. S1P, seramid kaynaklı apoptozise karşı korumada olduğu kadar hücresel proliferasyon ve hücre yaşamında ikincil haberci olarak bulunmaktadır.74 Hücre büyümesi uyaranları ve sitokinler SphK’ı uyararak S1P’ın hücre içi seviyelerini artırır. S1P ERK aktivasyonunu ve JNK inhibisyonunu içeren çeşitli sinyal kaskatını 41 başlatır. S1P, hücre yüzeyindeki S1P-spesifik G-protein reseptörlerine bağlanarak, prosurvival yolakları aktive ederek, otokrin ve/veya parakrin etki gösterir.97 (Şekil 15). Şekil 15. S1P hücre içi ikincil haberci olarak hücre yaşamı ve apoptozisi başlatan oluşumları. 2.2.6.4. İnflamasyon üzerine etkisi S1P, mononükleer fagositik hücreler ile T ve B lenfositlerin fonksiyonlarını etkiler. S1P1 reseptörü ile T ve B lenfositlerin dolaşıma ve dokulara göçünü yönetir.98 Çeşitli immünolojik olaylar ile aktive olan T ve B lenfositler aynı zamanda S1P1 ve S1P4 ekspresyonunu baskılar ve sonuçta reseptör ilişkili sinyal iletimi azalır.83 S1P’ın 3 ile 30 nM konsantrasyonda timositlerden T ve B lenfosit kemotaksisini uyarır. Kemokinler ve 42 S1P reseptör ileti yolu arasındaki ilişki tam net olmamakla beraber, T lenfositlerin periferik lenf nodlarına yönlendirilmesi, hem kemokinlere hem de S1P’a olan cevabı göstermektedir.99 Mast hücrelerinden salgılanan S1P otokrin ve parakrin mediyatör olarak S1P1‘i uyarır ve S1P bağlandığında mast hücreleri antijene doğru hareket ederler. S1P2 ise mast hücreleri üzerinde vardır ve uyarıldığında mast hücrelerinden degranülasyon olur.87 SphK1 aktivitesi ve S1P üretimi, sitokinler interlökin (IL)-1, tümör nekrozis faktör (TNF)α ve vasküler endotel growth faktör (VEGF) tarafından artırılır, bu da sfingolipidlerin pek çok inflamatuvar olaylarda rolü olduğunu göstermiştir.88 Kompleman sistem aktivasyonu ve anafilatoksin C5a’nın üretimi sonucu septik şok, ARDS ve romatoid artrit gibi immünkompleks hastalıklar oluşur. C5a SphK1’i de uyarır ve S1P oluşumu artar. SphK1 downregülasyonu C5a’nın etkilerini baskılar.100 C5a injeksiyon öncesi, SphK1 inhibitörü olan dimetilsfingozin (DMS) verilen farelerde nötrofil ve monosit infiltrasyonu yanında, C5a’nın tetiklediği nötropeni, serum TNF-α ve IL-6 seviyelerindeki artış önlenmiş olur.101 2.2.6.5. Vaskülogenezis ve anjiyogenezis üzerine etkisi S1P, endotel hücre büyümesini başlatır, dolayısıyla, VEGF tarafından sinyal iletisi ile kan damarlarının oluşumuna neden olur (101). VEGF T24, mesane tümör hücrelerinde SphK1’i indükler ve VEGF yönetimli Ras ve MAPKs aktivasyonu sağlanmış olur.103 Chae ve ark.104 S1P1 ekspresyonunun anjiyogenik damarların oluşumunu indüklediğini göstermişlerdir. SphK1–SphK2 tahrip edilmiş farelerde yapılan çalışmalarda, S1P’ın nöral ve vasküler gelişimde önemli bir rolü olduğu gösterilmiştir. VEGF gibi sinyal ileti sağlayan faktörler damar gelişiminden sorumludurlar.105 2.2.7. S1P4/EDG-6 S1P4/EDG-6, ilk olarak in vitro farklılaşan insan dentritik hücrelerinden klonlanmıştır. 19p13.3 kromozomunda bulunmaktadır. EDG-6, başlıca lenfoid ve hematopoetik dokularda eksprese olur. EDG-6’nın S1P’a afinitesi fazladır ve EDG-6 S1P seviyesi plazma ve serumda sırasıyla 200 nmol/L ve 500 nmol/L olduğunda bağlanabilir.50 S1P 43 spesifik olarak EDG-6’ya bağlandığında, mitogen-activated protein kinaz (MAPK) sinyal ileti yolunu aktive eder. S1P4 reseptörleri lenfoid sistemde az seviyede eksprese edilirler ve belirgin olarak immün kompartmanlarda/lökositlerde bulunurlar, fakat, aynı zamanda, bronş düz kaslarında da bulunurlar.106 Diğer S1P reseptörlerin aksine, S1P4/EDG-6 oldukça kısıtlı expression paternine sahiptir. Kısaca, S1P4/EDG-6 mRNA akciğer, timus, dalak, kemik iliği, apendix, periferik lökositlerde ve Burkitt lenfoma hücre serilerinde, promyelositik ve T-hücre serilerinde tespit edilmektedir. Bu ekspresyon profili en fazla hematopoetik hücrelere aittir. S1P4/EDG-6 ekspresyon beyin, kalp, karaciğer, böbrek, yağ dokusu, deri, uterus, testis veya mesanede bulunmaz.107 S1P4 hücre migrasyonunu başlatır, hücre morfolojisini etkiler ve migrasyonu uyaran ve inhibe eden S1P reseptörlerin dengesine katkı sağlar.83 Kohno ve ark.94 çeşitli hücre serilerinde yaptıkları çalışmada S1P’ın belirgin olarak S1P4/Edg-6 yoluyla hücre migrasyonuna yol açtığını belirtmişlerdir. S1P4, kemotaktik cevapların iletiminde yetersizdir veya onları inhibe eder. S1P4, T-hücre sitokin üretiminde rolü vardır ve T hücre proliferasyonunda inhibitör etki oluşturur. Fakat, S1P4, T hücrelerinin migrasyonunu etkilemez. Belirgin olarak, T hücre proliferasyonunu ve IL-2, IL-4 ve IFN-γ’yı baskılarken, inhibitör sitokin IL-10’nun oluşumunu artırır. Bu güne kadar S1P4/EDG-6 tarafından düzenlenen fonksiyonel bir hücre cevabı ile ilgili bir çalışma bildirilmemiştir. Spesifik expresyon özelliğinden dolayı, bu reseptör immün sistemde önemli bir rol oynar. Bunun yanında migrasyon, proliferasyon, diferansiyasyon veya immune hücrelerin yapısını etkiler. Gerçekten bu reseptör bilgisi, lösemi ve otoimmün hastalıkların patofizyolojisi kadar, inflamasyon ve yara iyileşmesinin kompleks yapısını anlamaya yardım eder. S1P4/EDG-6 S1P için yüksek afinitesi olan bir reseptördür ve esas olarak hematopoietik sistemde eksprese edilir. Bu reseptörün fonksiyonlarını daha detaylı açıklamak için çalışmalara ihtiyaç vardır.108 2.2.8. Sfingozin-1-Fosfat’ın kanser üzerine etkileri Normal hücreler (örn. endotelyal hücreler) S1P’a hassas değildir ama, tümör hücrelerinde bilinmeyen bir mekanizma ile hassasiyet artmıştır. S1P, endotel hücrelerinde anjiyogenez için gerekli olan matriks metalloproteaz aktivasyonuna yol açarak, tümör gelişimi esnasında yeni damarların oluşumunu ve hücre proliferasyonunu sağlar.89 44 Birçok malin hücre S1P1 değil de, S1P2 veya S1P3’ü eksprese eder. Bir çalışmada, melanoma hücreleri tek başına S1P2’yi eksprese ettiği gösterilmiştir.109 Meme kanserinde 110 , glioma hücreleri, mide kanser hücreleri de S1P2 S1P2 ve S1P3 eksprese eder. Normal mide hücresi S1P2 eksprese ederken, S1P3’ü eksprese etmez. Gastrik kanser hücrelerinde S1P3 expressionunun gösterilmesi S1P’ın indüklediği hücre motilitesine katkıda bulunduğunu açıklamaktadır. Wilms tümörlü hastalarda, S1P1 reseptörü, hücre migrasyonu ve invazyonuna neden olmaktadır.111 S1P’ın kanser hücrelerindeki reseptör tiplerine göre değişen proliferatif ve antiproliferatif davranışı, çok açık olmamakla beraber, bazı durumlarda hücre proliferasyonunda inhibitör sinyal oluşturabilir.112 S1P oluşturan Sfingozin Kinaz 1 (SphK1) enziminin fazla eksprese olması, fibroblastlarda tümör oluşumu ile sonuçlanması, bu enzimin onkojenik potensiyeli olduğunu düşündürmüştür. S1P insan meme kanser hücrelerinde estrogen-bağımlı tümörigenezisi başlatmaktadır ve insan glioblastoma hücrelerinin invazyonuna neden olmaktadır.119 Son zamanlarda endojen SphK1’in hücrelerin motilitesi, büyümesi ve ilaç direncinde rolü olduğu gösterilmiştir. Hem SphK1 hem de SphK2 meme kanser hücrelerinin aktivasyonunu ve migrasyonunu sağlamaktadır.113 Bu sonuçlar SphKs/S1P’ın, meme kanser hücrelerinin büyüme, metastaz ve ilaç direncinde çok önemli olduğunu göstermektedir.63 S1P’ın özellikle belli tümör hücre serilerinde, motilite engelleyici etkisi, bu bileşiğin veya onu taklit edenlerin metastazı baskılayan faydalı ajanlar olabileceğini tavsiye etmektedir. İncelenen 7 tümör hücre serisinin motilitesi S1P varlığında inhibe edilmiştir. İlginç olarak 2 endotel hücre serisi (CPAEs ve HUVECs), total olarak S1P’dan etkilenmemiştir. Murin splenik stromal endotelyal hücrelerinde, Sph türevlerinin inhibitör etkileri çalışılmıştır. Yine de gösterilmiştir ki, yüksek veya orta derecede duyarlı tümör tipleri varlığı yanında tamamen S1P’a duyarsız normal hücreler (endotelyal hücreler) de vardır. Bu iyi gelişmiş birçok tümörde, S1P’a hassas bilinmeyen hedef mekanizmaların varlığını, fakat, bazı normal hücrelerde olmadığını akla getirir. 2.2.9. Sfingozin-1-Fosfat’ın kanser tedavisindeki yeri Kanser tedavisinde, seramid ve S1P’ın intrensek etkilerini anlamak, yeni kapılar açacaktır. Hücre içi seramid artışı apoptozisi başlatacağından, kanser hücresi içinde 45 seramidi artıran yollar bulunmalıdır (Şekil 16). Seramidazı veya sfingozin kinazı inhibe ederek, S1P oluşumunu veya birikiminin önlenmesi ile tümör büyümesi de önlenebilecektir.86,114 Şekil 16. Tümör hücresinde seramid ile serumdaki S1P arasındaki denge S1P homeostazisi 3 enzim tarafından yapım ve yıkım arasındaki denge ile sağlanır (Şekil 17). Bu enzimler; sfingozini fosforilleyerek S1P yapan sfingozin kinaz (SphK), S1P’ı sfingozine geri dönüşümlü olarak çeviren S1P fosfatazlar (SPP1ve SPP2) ve S1P’ı geri dönüşümsüz olarak heksadekenal ve etanolamine fosfata yıkan S1P liyaz (SPL)’dır. Bu enzimlerde oluşan değişiklikler, S1P biyolojisini etkilemekte ve kanser gibi patolojik olaylarda etkileri görülmektedir .63 46 Şekil 17. S1P homeostazisi ve enzimleri Sphk1 onkogen gibi etki gösterir 115 ve akciğer, kolon, meme, over, beyin, mide ve böbrek kanserlerinde sağlıklı dokulara kıyasla etkisi artmıştır.116-118 Glioblastoma multiforme’li hastalarda artmış tümör Sphk1 ekspresyonu, daha kısa yaşam süresi ile bağlantılıdır.119 Yine kötü gidişli meme kanserlerinde artmış Sphk1 ekspresyonu gösterilmiştir. Dolayısıyla artmış S1P oluşumu, kanser hastalarında kötü prognoz 47 göstergesidir.120 Eritrolösemi yapılmış transgenik fare modelinde, artmış Sphk1 ekspresyonu ve aktivitesi artmış tümör oluşum potansiyeli ile ilişkilidir.121 Cytosine arabinoside, vincristine, daunorubicin ve iyonize radyasyon gibi çeşitli tedaviler, seramid birikimine neden olur. Daha sonra, sifingozin kinaz inhibisyonu kanser hücrelerinde apoptozisin indüklenmesini güçlü bir şekilde etkiler ve gamma ışınlarına hassasiyeti artırır. Lösemi ve lenfomalarda seramid yönetimli apoptotik yolakları indükleyen bazı tedaviler başarılı şekilde uygulanmaktadır.116 Eksojen S1P tedavisi (kanser olmayan), normal insan hücrelerinde, hücre ölümüne karşı koruyucu bir rolü vardır. Ovariumda kemoterapinin indüklediği apoptozise karşı baskılayıcı etkileri vardır ve aynı zamanda testisde erkek germ hücre apoptozisini engeller.121 Dolayısıyla, anti-kanser tedavi stratejisinde, SpK1 inhibitörleri kullanmak yatmaktadır. Hayvan modelleri çalışmaları, SpK1 inhibitörlerinin kanser hücresi proliferasyonunu ve tümör büyümesini önlediğini göstermiştir.122 Novel S1PR1 ve S1PR3 antagonistleri ile reseptör inhibisyonu, kanser hücre gelişimini inhibe eder.123 İnsan kronik myeloid lösemi hücrelerinde, trozin kinaz inhibitörünün (imatinib) kullanılması seramidi artırarak apoptozisi indüklemektedir. Sonuçta, belirgin SphK1 ekspresyonunda ve S1P oluşumunda artış olmuştur.124 Bir çalışmada da, S1P ve özellikle S1P4’ün meme kanserinde önemli bir rolü olduğu gösterilmiştir Kanser tedavisine diğer bir yeni yaklaşım, S1P’a yüksek afinitesi ve spesifitesi olan monoklonal antikorların kullanılmasıdır (Şekil 18). Anti-S1P monoklonal antikorlar çeşitli hayvan modellerinde, tümör progresyonunu belirgin olarak azaltmaktadır. AntiS1P monoklonal antikorlar, aynı zamanda, S1P’ın tetiklediği hücre proliferasyonunu, pro-anjiogenik sitokinlerin salınımını ve apoptozisden tümör hücrelerini korumayı önler.125 Bu bilgiler göstermiştir ki, S1P anti-kanser tedavisinde önemli bir yer oluşturmaktadır. 48 Şekil 18. S1P’ın “iç ve dış” ileti yolunda monoklonal antikor (sfingomab) hücre dışı S1P’ın proliferatif ve anjiyogenik etkilerini bloke eder. İlave olarak S1P1’e yönelik terapötik ajan FTY720 (fingolimod) multible skleroz tedavisinde kullanılmaktadır. 49 3. GEREÇ VE YÖNTEM Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Onkoloji Bölümü’nde nöroblastom tanısı almış 37 hasta (21 kız ve 16 erkek) çalışmaya kabul edildi. Hastalardan kan örnekleri 0cak 2011 ve Mart 2011 tarihleri arasında toplandı. Hasta grubu ile sağlık problemi olmayan kontrol grubunu oluşturan 25 çocuğun ebeveynlerinden onam alındı. RNA izolasyonu için hasta ve kontrol grubundan etilendiamin tetra asetik asitli (EDTA) tüplere 2 cc kan alınıp öncelikle aynı gün lökosit ayırımı yapıldı. Daha sonra 11828665001 katolog numaralı High pure RNA isolation kit kullanılarak RNA izolasyonu gerçekleştirildi. 3.1. Lökosit Ayırım Basamakları: 1. Lökosit sayısı CELL-DYN 1800 cihazı ile ölçüldü. Bulunan sayı 1000 ile çarpıldı. Sonuç ile 3 milyon eritrosit sayısı bölündü. (3000000/hastanın lökosit sayısıx1000). Bulunan sonuç kadar kan alındı. 2. Kanlar vida kapaklı ependorf tüp içine konulup eritrositleri uzaklaştırmak için örneğin 2 katı kadar 11814389001 katalog numaralı red blood cell lysis buffer (ROCHE) eklendi. 10 dakika shakerda bırakıldı. 3. Kanlar 13000 devirde 30 sn santrifüj edildikten sonra tüpdeki süpernatant dikkatli bir şekilde atıldı. Eğer tüpün dibinde beyaz pellet oluşmamış ise tekrar bir önceki miktar kadar red blood cell lysis buffer eklendi. 2 dakika elimizde terz-düz işlemi uygulandıktan sonra santrifüje edilip tüp üzerindeki süpernatant atıldı. 4. 200 µl PBS eklendi ve karıştırıldı. 5. 400 µl lysis binding buffer (ROCHE) eklendi ve karıştırıldı. 6. Örnek sayısı kadar filtreli ve collection tüpler hazırlandı ve numaralandırıldı. Hazırlanan karışım filtreli tüp içerisine konulup kapakları kapatıldı. 7. 15 sn 8000 devirde santrifüj edildi. collection tüpler atıldı, filtreli tüpler yeni collection tüplere aktarıldı. 50 3.2. RNA İzolasyon Basamakları ve cDNA sentezi: 1. Her bir örneğe 90 µl DNase incubation buffer+10 µl DNase I eklendi. 15 dakika +15 ile +25 ºC de inkübasyona bırakıldı. 2. Filtreli tüplerin içerisine 0,5 ml wash buffer I konulup 15 sn 8000 devirde çevrildi. Collection tüpler atıldı, fitreli tüpler yeni collection tüplere konuldu. 3. Filtreli tüplerin içerisine 0,5 ml wash buffer II konulup 15 sn 8000 devirde çevrildi. Collection tüpler atıldı, fitreli tüpler yeni collection tüplere konuldu. 3. Filtreli tüplerin içerisine 0,2 ml wash buffer II konulup 2 dakika 13000 devirde çevrildi, collection tüpler atıldı. 4. Filtreli tüpler kapaklı 1,5 ml’lik ependorf tüplere aktarıldı. 5. Her örneğe 50-100 µl elution buffer eklendi, bir dakika 8000 devirde çevrildi. 6. Elde edilen RNA’lar direkt olarak RT-PCR’da 05081955001 katalog numaralı transcriptor high fidelity cDNA synthesis kit (ROCHE) ile cDNA’ya çevrildi. 7. S1P4 gen ekspresyon değerlerini bulmak için öncelikle 05532957001 katalog numaralı realtime ready catolog assays BETA AKTİN (house keeping gene) ve 05583055001 katalog numaralı realtime ready designer assays (hedef gen S1P4) primer probe dizaynları ile 04707494001 katolog numaralı Light Cycler 480 probe master (master mix) kullanılmıştır. Hastaların S1P4 reseptör gen ekspresyon düzeyleri 04689054001 katalog numaralı sfingozin-1-fosfat reseptör 4 (S1pr4) gen (ROCHE) ile ölçülmüştür. S1pr4 özellikleri Tablo 9’da gösterilmiştir. Tablo 9. S1pr4 gen 3.3. İstatistiksel yöntemler İstatistiksel analizlerin tümü SPSS ver. 10,01 (statistical package for social sciences) paket programında yapılmıştır. Olguların verilerinin değerlendirilmesinde 51 Mann Whitney U testi kullanılmıştır. İstatistiksel olarak p<0,05 anlamlı olarak kabul edilmiştir. 4. BULGULAR 4.1. Genel özellikler (Tablo 10 ve Tablo 11) • Cins: 37 nöroblastom tanılı hastanın 21’i kız (% 56,8), 16’sı (% 43,2) erkekti. • Yaş: 4 yaş ve üzeri 12 (% 32,4), 4 yaş altındaki hastalar 25 (% 67,6) idi. • Tümör yeri: % 81,1 (30) sürrenal iken, sürrenal dışı yerleşim % 18,9 [% 5,4 (2) mediasten, % 5,4 (2) paraspinal, % 2,7 (1) mediasten-sürrenal-paraspinal, % 2,7 (1) sürrenal-paraspinal, %2,7 (1) santral sinir sistemi-sürrenal] bulundu. • Evre: 4 kişi (% 10,8) Evre I, 2 kişi (% 5,4) Evre IIb, 2 kişi (% 5,4) Evre III, 28 kişi (% 75,7) Evre IV ve 1 kişi (% 2,7) E IVS bulundu. • NSE: 15 (% 40,5) hastada 100 mg/dl’nin altında, 22’sinde ise (% 59,5) 100 mg/dl ve üzerindeydi. • VMA: 10 mg/dl altında olan hastalar 22 (% 59,5), 10 mg/dl ve üzerinde olanlar ise 15 (% 40,5) idi. • LDH: 1000 U/L altında olanlar 25 hasta (% 67,6), 1000 U/L ve üzerinde olanlar 12 (% 32,4) hastaydı. • Ferritin: 15 (% 40,5) hasta 150 ng/ml’nin üzerinde; 22 (% 59,5) hasta 0-150 ng/ml arasında değerlere sahipti. • Risk: 7 (% 18,9) hasta düşük, 1 (% 2,7) hasta orta-iyi histoloji, 10 (% 27) hasta orta-kötü histoloji, 19 (% 51,4) hasta yüksek risk grubunu oluşturmaktaydı. • Cerrahi tedavi: Tanı konulduktan sonra kemoterapi öncesi operasyonla kitlesi çıkarılanlar 10 hasta (% 27) iken, 27 hastaya (% 73) ilk değerlendirmelerinde inoperabıl kabul edilip kemoterapi başlandı. Her 4 kür kemoterapi sonrası hastalar laboratuar, klinik ve radyolojik olarak değerlendirildi. • 4 kür kemoterapi sonrası ilk değerlendirme: 9 (% 24,3) hasta CR, 1 (% 2,7) hasta VGPR, 13 (% 35,1) hasta PR, 9 (% 24,3) hasta NR ve 1 (% 2,7) hasta PD olarak bulundu. 4 hasta yeni tanı almış olup, henüz 4 kür kemoterapi almadıkları için, ilk değerlendirmeleri yapılmamıştı. 52 • Relaps durumu: Relaps olan hasta sayısı 6 (% 16,2) iken, olmayanlar 31 (% 83,8) idi. Relaps, ilk başvuru tarihinden yaklaşık bir yıl içinde oluşmuştu. Relaps, 3 hastada primer bölgede, 2 hastada santral sinir sisteminde ve bir hastada mediastende oluşmuştu. • Radyoterapi: 8 hasta (% 21,6) radyoterapi aldı. (bunların 5’i primer yere, 3’ü metastaz yerine) • Tedavi durumu: 11 (% 29,7) hasta idame tedavisinde, 5 (% 13,5) hasta yoğun KT almakta ve 16 (% 43,2) hasta ise kemoterapisi bitmiş olup, ayaktan takip edilmektedir. 4 hasta (% 10,8) ise hiç kemoterapi başlanmayan hastalardır. • İkinci değerlendirme: 8 kür sonrasındaki ikinci değerlendirmede hastaların ilk değerlendirmelerinde CR olan 8 hasta, CR’da, VGPR’da olan bir hasta PR’da, PR’da olan 13 hastanın 8’i CR, 1 hasta VGPR, 3 hasta PR ve bir hasta PD olarak değerlendirildi. 9 hasta NR iken 5’i PR, 2’si NR, bir hasta PD ve bir hasta CR durumunda bulundu. Bir hasta da PD iken PR haline geldi. İdame tedavisine başlanan 11 hastanın ikinci değerlendirmesinde 1’i (% 9,1) CR, 9’u (% 81,8) PR, 1 (% 9,1) hasta PD olarak tespit edildi. • Son durum: Hastaların 20’si (% 54,1) hastalıklı yaşıyorken, 16’sı (% 43,2) hastalıksız yaşamaktaydı. Bir hastamız ex olmuştu. • Sfingozin-1-fosfat 4 (S1P4) gen ekspresyon değerleri: Çalışma grubunda ortalama 0,0387±0,0647 (min: 0,0092; max: 0,3980); kontrol grubunda ortalama 0,0366±0,0238 (min: 0,0164; max: 0,1267) olarak görüldü. 53 Tablo10. Hastalar ve klinik özellikleri Genel Özellikler n (%) Cins Kız 21 (% 56,8) Erkek 16 (% 43,2) ≥4 yaş 12 (% 32,4 <4 yaş 25 (% 67,6) Yaş Tümör yerleşim yeri Sürrenal 30 (% 81,1) Mediasten 2 (% 5,4) Paraspinal 2 (% 5,4) Mediasten-sürrenal-paraspinal 1 (% 2,7) Sürrenal-paraspinal 1 (% 2,7) Santral sinir sistemi-sürrenal 1 (%2,7) Evre Evre I 4 (% 10,8) Evre IIb 2 (% 5,4) Evre III 2 (%5,4) Evre IV 28 (% 75,7) Evre IVS 1 (% 2,7) Risk Düşük, 7 (% 18,9) Orta-iyi histoloji 1 (% 2,7) 54 Orta-kötü histoloji 10 (% 27) Yüksek 19 (% 51,4) KT sonrası ilk değerlendirme CR 9 (% 24,3) VGPR 1 (% 2,7) PR 13 (% 35,1) NR 9 (% 24,3) PD 1 (% 2,7) Relaps olan 6 (% 16,2) Relaps Primer yere 3 (% 8,10) Santral Sinir Sistemi 2 (% 5,40) Mediasten 1 (% 2,70) Relaps olmayan 31 (% 83,8) Tedavi durumu Hiç kemoterapi almayan 4 (% 10,8) Yoğun kemoterapi almakta olan 5 (% 13,5) İdame tedavisinde olan 11 (% 29,7) Tedavisiz ayaktan takip edilen 16 (% 43,2) Son durum Hastalıklı yaşayan 20 (% 54,1) Hastalıksız yaşayan 16 (% 43,2) Eksitus 1 (% 2,7) 55 Tablo 11. Hastaların yaş ve laboratuvar ortalama değerleri Paremetreler Range Mean±SD Median Yaş (ay) 107 30,89±26,04 24 NSE 368 160,51±129,53 117 VMA 359 32,64±70,69 7 LDH 8248 1865±2282,65 806,50 Ferritin 1010 212,91±270,40 113 S1P4 gen ekspresyon değerleri 0,3888 0,0387±0,0647 0,0232 4.2. SP14 gen ekspresyon ortalama ve p değerleri (Tablo 12) • Cinsiyete göre: Erkek hastalarda ortalama 0,0567±0,0960 (min: 0,0132; max: 0,3980); kızlarda ise ortalama 0,0249±0,0126 (min: 0,0092; max: 0,0633) bulundu. Cinsiyetle ekspresyon değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,400). • Yaşa göre: 4 yaş ve üzeri hastalarda ortalama 0,0594±0,1080 (min: 0,0108; max: 0,3980); 4 yaşın altında ortalama 0,0287±0,0248 (min: 0,0092; max: 0,1359) olarak görüldü. S1P4 değerleri ile hasta yaşı arasında istatistiksel bir fark bulunamadı (p=0,112). • Tümör yerleşim yerine göre: Sürrenal yerleşimli olanlarda ortalama 0,0427±0,0714 (min: 0,0092; max: 0,3980), sürrenal dışı yerleşimlilerde ise ortalama 0,0215±0,0087 (min: 0,0126; max: 0,0344) tespit edildi. S1P4 değerleri ile tumör yerleşim yeri arasında istatistiksel bir fark bulunamadı (p=0,332). • Evrelere göre: Evre I, II, III ve IVS’de ortalama 0,0279±0,0195 (min: 0,092; max: 0,0718); Evre IV hastalarda ortalama 0,0421±0,0736 (min: 0,0108; max: 0,3980) idi ve evre IV ile diğer evreler ekspresyon değerleri açısından istatiksel olarak farklı değildi (p=0,789). 56 • Kemoterapi durumu: Henüz kemoterapi almadan bakılan 13 hastada ortalama ekspresyon değerini 0,0606±0,1031 (min: 0,0092; max: 0,3980); Kemoterapi alan 24 hastada ise ortalama S1P4 gen ekspresyon değeri 0,0268±0,0242 (min: 0,0108; max: 0,1359) bulduk. Bu iki grup arasında S1P4 değerleri karşılaştırıldığında fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,131). • NSE değerlerine göre: 100 mg/dl’nin altındaki değerlerde ortalama 0,0286±0,0172 (min: 0,0092; max: 0,0718); 100 mg/dl ve üzerinde olanlar ise ortalama 0,0455±0,0828 (min: 0,0108; max: 0,3980) şeklindeydi. Fark istatistiksel olarak anlamsızdı (p=0,686). • VMA değerlerine göre: 10 mg/dl altındaki değerlerde ortalama 0,0434±0,0809 (min: 0,0092; max: 0,3980); 10 mg/dl ve üzerinde olanlarda ise ortalama 0,0317±0,0294 (min: 0,0165; max: 0,1359) olarak bulundu. Fark istatistiksel olarak anlamsızdı (p=0,598). • LDH değerlerine göre: 1000 U/L altındaki değerlerde ortalama 0,0322±0,0262 (min: 0,0092; max: 0,1359); 1000 U/L ve üzerinde ise ortalama 0,0522±0,1091 (min: 0,0108; max: 0,3980) olarak tespit edildi. Fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,487). • Ferritin değerlerine göre: 0-150 ng/ml arasında olanlar ortalama 0,0333±0,0277 (min: 0,0092; max: 0,1359); 150 ng/ml’nin üzerinde ise ortalama 0,0465±0,0975 (min: 0,0108; max: 0,3980) değerlerine sahipti. Fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,141). • Risk durumuna göre: düşük-orta risk grubunda olan hastalarda ortalama 0,0317±0,0300 (min: 0,0092; max: 0,1359); yüksek risk grubunda olanlarda ise ortalama 0,0452±0,0862 (min: 0,0126; max: 0,3980) bulundu. İstatiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (p= 0,867) • Tanı anındaki cerrahi durumuna göre: Tanı konulduktan sonra kemoterapi öncesi operasyonla kitlesi çıkarılanlarda ortalama 0,0271±0,0172 (min: 0,0092; max: 0,0718); operasyon yapılamadan kemoterapiye başlanan hastalarda ortalama 0,0429±0,0750 (min: 0,0108; max: 0,3980) olarak bulduk. S1P4 değerleri ile cerrahi operasyon arasında istatistiksel bir fark bulunamadı (p=0,869). • Tedavi durumuna göre: Tedavisiz takip edilen hastaların ekspresyon değerleri ortalama 0,0309 ±0,0269 (min: 0,0108; max: 0,1359); kemoterapi almaya devam 57 eden hastalarda ise ortalama 0,0473 ±0,0893 (min: 0,0092; max: 0,3980); olup istatiksel olarak fark anlamlı değildi (p=0,268). Yoğun kemoterapi alan hastalarda ortalama 0,0433±0,0238 (min: 0,0092; max: 0,0718); idame tedavisinde olanlarda ortalama 0,0171±0,0053 (min: 0,0108; max: 0,0289) olarak bulundu. İdame tedavisindeki hastalar ile kemoterapisiz takip edilen hastaların S1P4 ekspresyon değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,023). • Radyoterapi durumuna göre: Radyoterapi alan grupta ortalama 0,0213±0,0072 (min: 0,0126; max: 0,0294); almayan grupta ortalama 0,0435±0,0725 (min: 0,0092; max: 0,3980) şeklindeydi. S1P4 değerleri ile radyoterapi durumu arasında istatistiksel bir fark bulunamadı (p=0,310). • Relaps durumuna göre: Relaps olan hastalarımızda ortalama 0,0226±0,0059 (min: 0,0126; max: 0,0296); olmayanlarda ortalama 0,0418±0,0704 (min: 0,0092; max: 0,3980) bulundu. Relaps olan hastaların ekspresyon değerleri olmayanlardan farklı değildi ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,908). • Son duruma göre: Hastalıksız yaşayan hastalarda ortalama 0,0309±0,0289 (min: 0,0092; max: 0,1359); hastalıklı yaşayanlarda ortalama 0,0457±0,0846 (min: 0,0108; max: 0,3980) tespit edildi. Bu iki hasta grubunda S1P4 değerleri arasında anlamlı fark yoktu (p=0,588). 58 Tablo 12. S1P4 gen ekspresyon değerleri ile klinik parametrelerin ilişkisi Parametreler S1P4 gen ekspresyon değerleri Minimum Maksimum Mean±SD p Cins Erkek 0,0132 0,3980 0,0567±0,0960 Kız 0,0092 0,0633 0,0249±0,0126 ≥4 yaş 0,0108 0,3980 0,0594±0,1080 <4 yaş 0,0092 0,1359 0,0287±0,0248 Sürrenal 0,0092 0,3980 0,0427±0,0714 Sürrenal dışı 0,0126 0,0344 0,0215±0,0087 Evre I,II,III,IVS 0,0092 0,0718 0,0279±0,0195 Evre IV 0,0108 0,3980 0,0421±0,0736 KT henüz almadan 0,0092 0,3980 0,0606±0,1031 KT almakta iken 0,0108 0,1359 0,0268±0,0242 <100 mg/dl 0,0092 0,0718 0,0286±0,0172 ≥100 mg/dl 0,0108 0,3980 0,0455±0,0828 <10 mg/dl 0,0092 0,3980 0,0434±0,0809 ≥10 mg/dl 0,0165 0,1359 0,0317±0,0294 <1000 U/L 0,0092 0,1359 0,0322±0,0262 ≥1000 U/L 0,0108; 0,3980 0,0522±0,1091 0-150 ng/ml 0,0092 0,1359 0,0333±0,0277 >150 ng/ml 0,0108 0,3980 0,0465±0,0975 0,400 Yaş 0,112 Tümör yeri 0,332 Evre 0,789 Kemoterapi durumu 0,131 NSE 0,686 VMA 0,598 LDH 0,487 Ferritin 59 0,141 Risk Düşük-orta 0,0092 0,1359 0,0317±0,0300 Yüksek 0,0126 0,3980 0,0452±0,0862 Operasyon yapılan 0,0092 0,0718 0,0271±0,0172 Operasyon yapılmayan 0,0108 0,3980 0,0429±0,0750 İdame tedavisindekiler 0,0108 0,0570 0,0230±0,0148 KT tedavisi bitenler 0,0167 0,1359 0,0324±0,0280 Alan 0,0126 0,0294 0,0213±0,0072 Almayan 0,0092 0,3980 0,0435±0,0725 Relaps olan 0,0126 0,0296 0,0226±0,0059 Relaps olmayan 0,0092 0,3980 0,0418±0,0704 Hastalıksız yaşayan 0,0092 0,1359 0,0315±0,0286 Hastalıklı yaşayan 0,0108 0,3980 0,0452±0,0848 Çalışma grubu 0,0092 0,3980 0,0387±0,0647 Kontrol grubu 0,0164 0,1267 0,0366±0,0238 0,867 Cerrahi durum 0,869 Tedavi durum 0,023 Radyoterapi 0,310 Relaps 0,908 Son durum 0,339 Vakalar 60 0,028 Tablo 13. Hastaların demografik özellikleri ve laboratuar değerleri Hasta no Hasta adı Yaş (ay) Cins NSE VMA LDH Ferritin S1P4 (mg/dl) (mg/dl) (U/L) (ng/ml) ekspresyon değerleri 1 B.O. 18 K 358 3 2 S.M. 6 E 157 4 3 A.B. 48 E 117 4 B.T. 24 E 5 B.A. 3 6 A.Y. 7 2085 987 0,0132 510 100 0,0239 38 781 188 0,0276 141 35 644 58 0,0165 E 53 30 597 110 0,0166 14 K 118 360 805 85 0,0289 B.T. 108 E 44 1 473 156 0,0167 8 T.K. 2 K 42 22 5011 207 0,0344 9 Ö.A. 18 E 164 5 1075 190 0,0132 10 B.K. 12 E 77 8 1038 24 0,0296 11 G.T. 36 K 2 3 1391 113 0,0286 12 E.G. 3 K 28 21 126 0,0236 13 E.Ç. 16 K 370 4 7038 218 0,0232 14 F.K. 72 K 370 3 6700 17 0,0126 15 H.K. 78 E 370 3 282 0,3980 16 L.T. 72 K 370 2 1027 0.0108 17 M.T. 1 K 26 23 452,00 230 0,0167 18 F.A. 12 K 188 30 791,00 55 0,0208 19 M.Y. 48 E 111 2 98 0,0142 113 0,0294 20 0,0198 220 0,0275 618 8700 6000 1690,00 20 H.K. 48 E 316 23 1242,00 21 N.A. 54 K 370 32 1560,00 22 L.B. 10 K 30 61 4 660,00 gen Tablo 13. Hastaların demografik özellikleri ve laboratuar değerleri (Devam) 62 5. TARTIŞMA Nöroblastom, adrenal medulla veya sempatik ganglionlarda normalde bulunan primordial nöral krest hücrelerinden köken alan bir tümördür. % 98’i 10 yaş altında olup, erkek/kız: 1,1’dir. Primer tümör % 65 olguda karın yerleşimlidir.3 Bizim 37 nöroblastom hastasındaki araştırmamızda, kız hastaların erkeklerden fazla olması hariç; tanı anındaki yaş ve tümör yerleşim yeri literatür bilgisiyle uyumlu idi.2 Prognoz belirleyicilerden olan NSE değerlerinin evre ile olan ilişkisi incelendiğinde Evre IV hastaların NSE değerleri ortalama 178,53±120,63 mg/dl (min: 2, max: 370 mg/dl) Evre I, II, III ve IVS hastaların ise 104,44±147,39 mg/dl (min: 22, max: 370 mg/dl) olup evre IV hastalar ile Evre I, II, III ve IVS arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,015). NSE hastalığın aktivasyonu ile paralel olduğundan ileri evrede yüksek olması beklenen bir durumdu. Yine evre IV’de hastalığın yaygınlığından dolayı kitle operasyonu yapılmayan hastalar çoğunluktaydı ve evre ile cerrahi operasyon arasında anlamlı bir fark vardı (p=0,002). Nöroblastom etiyolojisi kesin olarak bilinmemekle beraber genetik faktörler nöroblastom oluşumunda etkili olmaktadır. Bu faktörlerden allelik fazlalık olması, onkogen aktivasyonu, allelik kayıplar ve tümör supresör genlerin kayıpları sayılabilir. Ayrıca bazı genlerin ekspresyonlarındaki değişiklikler de sorumlu tutulmaktadır.3 Kanser yolakları ile ilgili araştırmaların hız kazanmasıyla hücre içi ileti yolları ile ilgili yeni bilgiler kanser oluşumunu açıklayıcı hale getirmektedir.128 Hücre içi sinyal iletiminde görevi olan ve sfingolipid yapıdaki ikincil habercilerden olan sfingozin1-fosfat’ın (S1P), hücre büyümesi, yaşamı ve ölümünde çok önemli rolleri vardır. Çeşitli çalışmalarda da S1P’ın vasküler sistem, hücre büyümesi, apoptozis, adezyon, migrasyon, invazyon ve immune sistemin üzerine görevleri olduğu ifade edilmiştir.73 S1P serum ve plazmada yüksek nanomolar konsantrasyonda bulunur.51,53 S1P hem hücre içi hem de hücre dışı alanda, hücre yüzey G-protein-çifti reseptörlerine (GPCRs) bağlanarak etki eder.64,65 Bugüne kadar, EDG ailesi reseptörleri (GPCRs) olarak S1P1 (EDG-1), S1P2 (EDG-5), S1P3 (EDG-3), S1P4 (EDG-6), ve S1P5 (EDG-8) olarak 5 S1PR ailesi klonlanmıştır.68 S1P bu reseptörlerle pek çok hücre içi ileti yollarını uyarma yeteneğine sahiptir ve farklı hücre tiplerinde farklı S1P reseptörleri ile sinyal ileti yolaklarını düzenleme ve 63 aktive etme görevini görür.44,66 S1P hücre içinde etki gösterdiği, hücre proliferasyonunu hızlandırdığı ve bağımsız olarak apoptosisi baskıladığı bilinmektedir. S1P antiapoptotik ve progrowth iken, prekürsörleri olan sfingozin ve seramid proapoptotik ve antiproliferatifdir.90 Bir tümörün büyümesi ve metastazı, tümör hücrelerinin migrasyonu, adezyonu, invazyonu ve proliferasyonu ile anjiyogenezis gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak oluşmaktadır. S1P’ın tümör hücresindeki etkilerini araştırmak amacıyla hücre serilerinde pek çok çalışmalar yapılmıştır. Ancak çocuk kanser vakalarında, S1P reseptör gen ekspresyonu durumu ile ilgili çalışmalar henüz oluşturulmamıştır. Hücre serilerinde yapılan bir çalışmada, S1P ve özellikle S1P4’ün meme kanserinde önemli bir rolü olduğu ve hücre migrasyonuna neden olduğu gösterilmiştir.125 Balthasar ve arkadaşları127 tiroid kanser hücrelerinin metastazı ve migrasyonu ile ilgili bir çalışmada, S1P1 ve S1P3’ün migrasyona neden olduğu, S1P2’nin ise migrasyonu inhibe ettiğini göstermişlerdir. Biz 37 nöroblastom hastasında sfingozin 1-fosfat reseptörlerinden biri olan S1P4 gen ekspresyon değerlerini araştırdık. Ortalama S1P4 gen ekspresyon değeri 0,0387±0,0647 olarak bulundu. Sağlam çocukların ki ise 0,0366±0,0238 idi. Nöroblastom hastaları ve sağlık sorunu olmayan sağlam çocuklardaki S1P4 gen ekspresyon değerleriyle karşılaştırdığımızda, ortalama S1P4 gen ekspresyon değerlerinin sağlam çocukların ortalama değerlerine göre yüksek olduğunu gördük. Literatürde S1P’ın hücre migrasyonuna72 neden olduğu ve antiapoptotik89 özellik gösterdiği vurgulanmıştır. Yine Long ve arkadaşları126 hücre serilerinde yaptığı bir çalışmada, S1P4’ün hücre migrasyonuna neden olduğunu göstermiştir. Fakat nöroblastom hastalarında ortalama S1P4 gen ekspresyon değerinin kontrol grubuna göre yüksek olmasını açıklayıcı klinik bir çalışmaya literatürde rastlanmamıştır. Çeşitli kanser hücre tipleri ile S1P4 gen ekspresyonu etkileşimi, farklı hücre serileri çalışmalarında ifade edilmiştir. Van Brocklyn ve arkadaşları119 S1P’ın insan meme kanser hücrelerinde estrogen-bağımlı tümörigenezisi başlattığını ve insan glioblastoma hücrelerinin invazyonuna neden olduğunu göstermiştir. Ancak, literatürde ne nöroblastom ne de diğer kanser tanısı almış çocuk hastalarda, S1P4 gen ekspresyon değerleri ile ilgili klinik bir çalışma henüz oluşturulmamıştır ve dolayısıyla referans aralığını gösteren bir bilgi de yoktur. Ekspresyon değerlerinin nöroblastom tanısı almış 64 hastalarda normal çocuklara göre yüksek olması, S1P4 geninin hasta grubunda fazla eksprese edildiğini göstermektedir. Biz nöroblastom tanılı hastalar ile sağlam çocukların ekspresyon değerleri arasındaki farkı istatistiksel olarak anlamlı bulduk (p=0,028). Dolayısıyla, hücre serilerinde yapılan çalışmalarda, S1P4’ün hücre migrasyonu yaptığı ve apoptozisi inhibe ettiği 94 gösterilmesi bilgisinden hareketle, nöroblastom tanılı hastalarda kanser hücrelerinin migrasyonunun artabileceği ve hücrelerin apoptozise gidişi engellenebileceği sonucu çıkabilmektedir. Kanser çocuklarda S1P4 gen ekspresyonu ile ilgili klinik çalışmaya literatürde rastlanmadığı için hastaların klinik ve laboratuvar özelliklerinin ekspresyon değerleri ile olan ilişkisine ait bilgilere de ulaşılamamıştır. Biz nöroblastom tanılı hastaların S1P4 gen ekspresyon değerlerinin çocukların yaşı ve cinsi ile ilgili ilişkisine baktığımızda istatistiksel olarak bir fark göremedik (p=0,400). Yine tümörün yerleşim yeri, evresi, laboratuvar değerleri (NSE, VMA, LDH, ferritin) ve hastalığın son durumu ile S1P4 gen ekspresyonu sonuçları arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı. Hasta sayısı azlığının bunda bir etkisi olup olmadığını araştırmak amacıyla geniş hasta serileriyle yapılan klinik çalışmalara ihtiyaç olacaktır. French ve arkadaşları116 cytosine arabinoside, vincristine, daunorubicin gibi çeşitli kemoterapötikler ve iyonize radyasyonun kullanılması ile S1P’ı oluşturan SphK enzim inhibisyonuna ve seramid birikimine neden olarak apoptozisin indüklendiğini göstermişlerdir. Biz kanser çocuklarda kemoterapötik ilaçların klinik takipte S1P4 gen ekspresyonuna olan etkisini gösterebilen literatür bilgisine rastlamadık. S1P4 gen ekspresyon değerlerinin kemoterapi ile olan ilişkisini incelediğimizde, yeni nöroblastom tanılı ve henüz kemoterapi başlanmamış 13 hastada bakılan S1P4 gen ekspresyon değerleri ile kemoterapi başlatılmış ve devam eden 24 hastada bakılan değerler kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p=0,131). Kemoterapötik ilaçların tipleri ve kullanma sürelerinin ekspresyon değerlerini nasıl etkilediği konusunda da literatür bilgisi henüz oluşturulmamıştır. Biz çalışmamızda yoğun kemoterapi aldıktan sonra idame tedavisine başlatılan 11 hastamızı kemoterapi tedavisi bitmiş ayaktan takip ettiğimiz 16 hastamızın değerleri ile karşılaştırdık. İdame tedavisi sırasında siklofosfamid, vinkristin, karboplatin, etoposid, dakarbazin, melfalan ve 13 Cis retinoik asid 6 ay süre ile kullanılmaktadır. İdame tedavisinde olan hastaların ortalama S1P4 gen ekspresyon değerleri (0,0230±0,0148), 65 tedavisiz takip edilen hastalarımızın ortalama değerlerinden (0,0324±0,0280) düşüktü. İdame tedavisi sırasında kemoterapi ile ekspresyon değerleri baskılanmışken, kemoterapisiz takipte değerlerin yükseldiği görüldü. Bu iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,023). Kemoterapisi kesilip ayaktan takip edilen hastalarda S1P4 gen ekspresyon değerlerinin tekrar yükselme nedeni, kemoterapinin ekspresyon değerlerini baskıladığı ve kesilmesi ile baskının ortadan kalktığı ifadesi ile açıklanabilir. Başka bir deyişle S1P4’ün tümör hücrelerinde yapılan çalışmalardaki etkileri göz önüne alındığında, kemoterapinin nöroblastom hastalarında apoptozise gidişi artırdığı ve migrasyonu azalttığı ifade edilebilir. Kemoterapi ilaçları ve kullanma sürelerinin S1P4 gen ekspresyon değerlerine nasıl etki ettiğine dair daha detaylı bilgiler için ileriye dönük çalışmalar yapılmalıdır. Nöroblastom hastalarının son durumlarına baktığımızda, bir hastamızın eksitus olması dışında hastalıksız yaşayan 16 hastanın ortalama S1P4 gen ekspresyon değerleri (0,0315±0,0286) ile hastalıklı yaşayan 20 hastanın değerleri (0,0452±0,0848) arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,339). Bununla beraber, tümörü kaybolmayıp ama ilerlemeden yaşamaya devam eden hastaların S1P4 gen ekspresyon değerleri tümör dokusu tamamen kaybolanlardaki değerlere göre yüksekti. Bu da tümör dokusunun antiapoptotik ve migrasyon yaptırıcı özellikteki S1P4’ü fazla eksprese etmeye devam ettiğini göstermektedir. Kanser vakalarında tümörün gelişimi ve kemoterapinin etkinliği üzerine sfingozin 1-fosfat 4 reseptör etkilerini kesin olarak ortaya koyabilecek geniş hasta grubunu içeren klinik araştırmalara ihtiyaç vardır. Hatta diğer sfingozin 1-fosfat reseptörlerinin gen ekspresyon çalışmaları yapılarak kanser vakalarındaki davranışı araştırılmalıdı 66 6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER 1. 37 nöroblastom hastasında tümör % 81,1 (30) sürrenal yerleşimli; sürrenal dışı yerleşim % 18,9 [% 5,4 (2) mediasten, % 5,4 (2) paraspinal, % 2,7 (1) mediasten-sürrenal-paraspinal, % 2,7 (1) sürrenal-paraspinal, %2,7 (1) santral sinir sistemi-sürrenal] bulundu. Tümör yerleşim yeri literatür ile uyumluydu. 2. 4 kişi (% 10,8) Evre I, 2 kişi (% 5,4) Evre IIb, 2 kişi (% 5,4) Evre III, 28 kişi (% 75,7) Evre IV ve 1 kişi (% 2,7) E IVS bulundu. Evrelere göre sfingozin-1-fosfat 4 gen ekspresyon değerlerine bakıldığında anlamlı bir ilişki bulunamadı. 3. Evre IV hastaların NSE değerleri ortalama 178,53±120,63 mg/dl; Evre I, II, III ve IVS hastaların ise 104,44±147,39 mg/dl olup evre IV hastalar ile Evre I, II, III ve IVS arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,015). Diğer laboratuvar testlerinden VMA, LDH ve ferritin ile evreler arasında anlamlı bir fark bulunamadı. 4. 4 kür kemoterapi sonrası ilk değerlendirmede 9 (% 24,3) hasta CR, 1 (% 2,7) hasta VGPR, 13 (% 35,1) hasta PR, 9 (% 24,3) hasta NR ve 1 (% 2,7) hasta PD olarak bulundu. 4 hasta yeni tanı almış olup, henüz 4 kür kemoterapi almadıkları için ilk değerlendirmeleri yapılmamıştı. 5. 8 kür sonrasındaki ikinci değerlendirmede hastaların ilk değerlendirmelerinde CR olan 8 hasta CR’da; VGPR’da olan bir hasta PR’da; PR’da olan 13 hastanın 8’i CR; 1 hasta VGPR; 3 hasta PR ve bir hasta PD olarak değerlendirildi. 9 hasta NR iken 5’i PR, 2’si NR, bir hasta PD ve bir hasta CR durumunda bulundu. Bir hasta da PD iken PR haline geldi. 6. Çalışma grubunda sfingozin-1-fosfat 4 (S1P4) gen ekspresyon ortalama değerleri (0,0387±0,0647) kontrol grubunda ortalama (0,0366±0,0238) olarak görüldü. Mann-Whitney U yöntemi ile bakıldığında nöroblastom tanılı hastalar ile sağlam çocukların ekspresyon değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,028). 7. Hastalıksız yaşayan hastalarda ortalama S1P4 gen ekspresyon ortalama değerleri 0,0309±0,0289; hastalıklı yaşayanlardakiler ise 0,0457±0,0846 olarak tespit edildi. Bu iki hasta grubunda hastalığın son durumuna gore S1P4 değerleri arasında anlamlı fark yoktu (p=0,588). 67 8. Henüz kemoterapi almadan bakılan 13 hastada S1P4 gen ekspresyon ortalama değeri 0,0606±0,1031; kemoterapi alan 24 hastada ise ortalama S1P4 gen ekspresyon değerini 0,0268±0,0242 olarak bulduk. Bu iki grup arasında S1P4 değerleri karşılaştırıldığında fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,131). 9. İdame tedavisinde olan hastaların ortalama S1P4 gen ekspresyon değerleri (0,0230±0,0148), tedavisiz takip edilen hastalarımızın ortalama değerlerinden (0,0324±0,0280) düşüktü. İdame tedavisi sırasında kemoterapi ile ekspresyon değerleri baskılanmışken, kemoterapisiz takipte değerlerin yükseldiği görüldü. Bu iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,023). 10. Literatürde ne nöroblastom ne de diğer kanser tanısı almış çocuk hastalarda, S1P4 gen ekspresyon değerleri ile ilgili klinik bir çalışma henüz oluşturulmamıştır ve dolayısıyla referans aralığını gösteren bir bilgi de yoktur. Bizim çalışmamızda S1P4 gen ekspresyon değerlerinin nöroblastom tanısı almış hastalarda normal çocuklara göre yüksek olması, S1P4 geninin hasta grubunda fazla eksprese edildiğini göstermektedir. S1P’ın hücre serilerinde yapılan çalışmalardaki etkinliği göz önünde bulundurulduğunda buradan nöroblastom tanılı hastalarda kanser hücrelerinin migrasyonunun artabileceği ve hücrelerin apoptozise gidişi engellenebileceği sonucu çıkabilmektedir. 11. Kemoterapisi devam eden hastalardaki S1P4 gen ekspresyon ortalama değerleri tedavisi kesilen hastalarınkine gore düşüktü tümör hücrelerinde yapılan çalışmalardaki davranışı göz önüne alındığında, kemoterapinin nöroblastom hastalarında apoptozise gidişi artırdığı ve migrasyonu azalttığı ifade edilebilir. Yine de nöroblastom ile S1P4 arasındaki ilişkinin daha net istatistiksel olarak gösterilmesi için çalışmaya devam edilmesi ve vaka sayısının arttırılması gerektiği kanaatindeyiz. 68 KAYNAKLAR 1. Kutluk T. First national pediatric cancer registry in Turkey: a Turkish pediatric oncology group study (abstract). Ped Blood & Cancer 2004; 43:452. 2. Nur Olgun, on behalf of the Turkish pediatric oncology group. An intermediary analysis of the neuroblastoma treatment protocol-2003 of the Turkish pediatric oncology group (TPOG) at October 2006. J Pediatr Hematol Oncol 2007; 29:14. 3. Olgun N, Aksoylar S. Nöroblastom. Özkan A. Pediatrik Onkoloji.1.Baskı, İstanbul: Nobel Tıp kitapevleri Ltd Şti, 2009:763-786. 4. Maris JM, Weiss MJ, Mosse Y, Hii G, Guo C, White PS et al. Evidence for a hereditary neuroblastoma predisposition locus at chromosome 16p12-13. Cancer Res 2002; 15;62(22):66516658. 5. Look AT, Hayes FA, Nitschke R et al. Cellular DNA content as a predictor of response to chemotherapy in infants with unresectable neuroblastoma. N Eng J Med 1984; 311: 231-235. 6. Koneko Y, Knudson AG. Mechanism and relevance of ploidy in neuroblastoma. Genes Chromosomes Cancer 2000; 29 (2): 89-95. 7. Brodeur GM, Maris JM. Neuroblastoma. In: Pizzo PA, Poplack DG eds. Principles and Practice of Pediatric Oncology. 5th ed, Philedelphia: Lippincott-Roven, 2006; p. 933-970. 8. Altungoz O, Aygun N, Tumer S, Ozer E, Olgun N, Sakizli M. Correlation of modified Shimada classification with MYCN and 1p36 status detected by fluorescence in situ hybridization in neuroblastoma. Cancer Genet Cytogenet 2007; 15;172(2):113-119. 9. Seeger RC, Brodeur GM, Sather H, Dalton A, Siegel SE, Wong KY, et al. Association of multiple copies of the N-myc oncogene with rapid progression of neuroblastomas. N Engl J Med 1985; 313(18):1111-1116. 10. Spitz R, Hero B, Skowron M, Ernestus K, Berthold F. MYCN-status in neuroblastoma: characteristics of tumours showing amplification, gain, and non-amplification. Eur J Cancer 2004; 40(18):2753-2759. 11. Van Roy N, Cheng NC, Laureys G, Opdenakker G, Versteeg R, Speleman F. Molecular cytogenetic analysis of 1;17 translocations in neuroblastoma. Eur J Cancer 1995; 31A(4):530-535. 12. Spitz R, Hero B, Ernestus K, Berthold F. Gain of distal chromosome arm 17q is not associated with poor prognosis in neuroblastoma. Clin Cancer Res 2003; 15;9(13):4835-4840. 13. Shaffer LG, Heilstedt HA. Terminal deletion of 1p36. Lancet 2001; 358 Suppl:S9 14. Attiyeh EF, London WB, Mossé YP, Wang Q, Winter C, Khazi D, et al. Children's Oncology Group. Chromosome 1p and 11q deletions and outcome in neuroblastoma. N Engl J Med 2005; 24;353(21):2243-2253. 15. Nakagawara A. Moleculer and Development Biology of Neuroblastoma. In: Cheung NKV, Cohn SL eds. Neuroblastoma 1st ed, Berlin-Heidelberg: Springer-Verlag, 2005; p 41-53. 16.Maris JM, Hogarty MD, Bagetell R, Cohn SL. Neuroblastoma. Lancet 2007; 369: 2106-2120. 69 17.Krams M, Hero B, Berthold F. et al. Full-length telomerase reverse transcriptase messenger RNA as an independent prognostic factorin neuroblastoma. Am J Pathol 2003; 162: 1019 18.Brodeur GM. Neuroblastoma: biological insights into a clinical enigma. Nat Rev Cancer 2003; 3 (3): 203-216. 19. Rudnick E, Khakoo Y, Antunes NL, Seeger RC, Brodeur GM, Shimada H, et al. Opsoclonusmyoclonus-ataxia syndrome in neuroblastoma: clinical outcome and antineuronal antibodies-a report from the Children's Cancer Group Study. Med Pediatr Oncol 2000; 36(6):612-622. 20. Wilken B, Baumann M, Bien CG, Hero B, Rostasy K, Hanefeld F. Chronic relapsing opsoclonusmyoclonus syndrome: combination of cyclophosphamide and dexamethasone pulses. Eur J Paediatr Neurol 2008; 12(1):51-55. 21. Shimada H, Ambros IM, Dehner LP, et al. The international neuroblastoma pathology classification (the Shimada system). Cancer 1999; 86:364. 22. Olgun N, Kansoy S, Aksoylar S, et al. Experience of the Izmir Pediatric Oncology Group on Neuroblastoma: IPOG-NBL-92 Protocol. Ped Hematol Oncol 2003; 20:211. 23. Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Nöroblastoma Tedavi Protokolü (TPOG-NBL-2003) İzmir, 2003. 24. Kushner B, Cohn SL, Matthay KK, et al. Treatment of Neuroblastoma In: Cheung NKV, Chon SL eds. Neuroblastoma 1st ed. Berlin-Heidelberg: Springer-Verlag, 2005; p.123-192. 25. Rubie H, Plantaz D, Coze C, Michon J, Frappaz D, Baranzelli MC, et al. Neuroblastoma Study Group, Société Française d'Oncologie Pédiatrique. Localised and unresectable neuroblastoma in infants: excellent outcome with primary chemotherapy. Neuroblastoma Study Group, Société Française d'Oncologie Pédiatrique. Med Pediatr Oncol 2001; 36(1):247-250. 26. Schmidt ML, Lukens JN, Seeger RC, et al. Biological factors determine prognosis in infants with stage IV neuroblastoma: a prospective Children’s Cancer Group study. J Clin Oncol 2000; 18:1260. 27. Matthay KK, Villablanca JG, Seeger RC, et al. Treatment results of high risk neuroblastoma with intesive chemotherapy, radiotherapy, autologous bone marrow transplantation, and 13-cis retinoic acid. N Engl J Med 1999; 341:1165. 28. Reynolds CP, Villablanca JG, Gerbing Rb, Stram DO, Seeger RC, Matthay KK. 13-cis retinoic acid improves overall survival following myeloablative therapy for high risk neuroblastoma: a randomized Children’Cancer Group (COG) study. ASCO Annual Meeting, abstract 2002: p. 1564. 29. Berthold F, Boos J, Burdach S, Erttmann R, Henze G, Hermann J, et al. Myeloablative megatherapy with autologous stem-cell rescue versus oral maintenance chemotherapy as consolidation treatment in patients with high-risk neuroblastoma: a randomised controlled trial. Lancet Oncol 2005; 6(9):649-658. 30. Berthold F, Simon T. Clinical presentation In: Cheung NKV, Cohn SL. eds, Neuroblastoma. 1st ed, Berlin-Heidelberg: Springer-Verlag, 2005; p.63-85. 31. Wolden SL, Gollamudi SV, Kushner BH, LaQuaglia M, Kramer K, Rosen N et al. Local control with multimodality therapy for stage 4 neuroblastoma. Int J Radiat Oncol Biol Phys 2000; 46(4):969-974. 70 32. Matthay KK, Catlaberry RP. Treatment of Advanced Neuroblastoma: The USA experience In: Brodeur GM, Sawada T, Tsuchida Y, Voute PA eds. Neuroblastoma. 1st ed, Amsterdam: Elsewier Science, 2000; p. 453-469. 33. Matthay KK, Kushner BH. Treatment of relapsed and refractory neuroblastoma. In: Cheung NKV, Cohn SL eds. Neuroblastoma. 1st ed, Berlin-Heidelberg: Springer-Verlag, 2005; p.193-211 34.. Aquino VM, Weitman SD, Winick NJ, Blaney S, Furman WL, Kepner JL. Phase I trial of tirapazamine and cyclophosphamide in children with refractory solid tumors: a pediatric oncology group study. J Clin Oncol 2004; 22(8):1413-1419. 35. Kushner BH, Kramer K, Modak S, Cheung NK. Irinotecan plus temozolomide for relapsed or refractory neuroblastoma. J Clin Oncol 2006; 24(33):5271-5276. 36. Rubie H, Chisholm J, Defachelles AS, Morland B, Munzer C, Valteau-Couanet D. Phase II study of temozolomide in relapsed or refractory high-risk neuroblastoma: a joint Société Française des Cancers de l'Enfant and United Kingdom Children Cancer Study Group-New Agents Group Study. J Clin Oncol 2006; 24(33):5259-64 37. Simon T, Längler A, Harnischmacher U, Frühwald MC, Jorch N, Claviez A et al. Topotecan, cyclophosphamide, and etoposide (TCE) in the treatment of high-risk neuroblastoma. Results of a phaseII trial. J Cancer Res Clin Oncol 2007; 133(9):653-61 38. Laverdierc C, Gurney O, Sclar C. Late effects of treatment In: Cheung NKV, Cohn SL. eds. Neuroblastoma. 1st ed, Berlin-Heidelberg: Springer-Verlag, 2005; p.277-288. 39. Verzijl D, Peters SL, Alewijnse AE. Sphingosine-1-phosphate receptors: zooming in on ligandinduced intracellular trafficking and its functional implications. Mol Cell 2010; 28;29(2):99-104. 40. Tani M, Ito M, Igarashi Y. Ceramide/sphingosine/sphingosine 1-phosphate metabolism on the cell surface and in the extracellular space. Cell Signal 2007; 19(2):229-237. 41. Bandhuvula P, Saba JD. Sphingosine-1-phosphate lyase in immunity and cancer: silencing the siren. Trends Mol Med 2007; 13:210–217. 42. Skoura A, Hla T. Regulation of vascular physiology and pathology by the S1P2 receptor subtype. Cardiovasc Res 2009; 82(2):221-228. 43. Ryu Y, Takuwa N, Sugimoto N, Sakurada S, Usui S, Okamoto H et al. Sphingosine-1phosphate, a platelet-derived lysophospholipid mediator, negatively regulates cellular Rac activity and cell migration in vascular smooth muscle cells. Circ Res 2002; 90(3):325-332. 44. Spiegel S, Kolesnick R. Sphingosine 1-phosphate as a therapeutic agent. Leukemia 2002; 16(9):1596-602. 45. Maceyka M, Milstien S, Spiegel S. Sphingosine-1-phosphate: the Swiss army knife of sphingolipid signaling. J Lipid Res 2009; 50 Suppl:S272-276. 46. Spiegel S, Merrill AH Jr. Sphingolipid metabolism and cell growth regulation. FASEB J 1996; 10: 1388–1397. 47. Cuvillier O. Sphingosine in apoptosis signaling. Biochim Biophys Acta 2002; 1585(2-3):153162. 71 48. Alvarez SE, Milstien S, Spiegel S. Autocrine and paracrine roles of sphingosine-1phosphate.Trends Endocrinol Metab. 2007; 18(8):300-307. 49. Hannun YA, Obeid LM. Principles of bioactive lipid signalling: lessons from sphingolipids. Nat Rev Mol Cell Biol 2008; 9(2):139-150. 50. Yatomi Y, Igarashi Y, Yang L, Hisano N, Qi R, Asazuma N, Satoh K et al. Sphingosine-1phosphate, a bioactive sphingolipid abundantly stored in platelets, is a normal constituent of human plasma and serum. J Biochem 1997;121:969–973. 51. Sachinidis A, Kettenhofen R, Seewald S, Gouni-Berthold I, Schmitz U, Seul C et al. Evidence that lipoproteins are carriers of bioactive factors. Arterioscler Thromb Vasc Biol 1999; 19:2412–2421. 52. Murata N, Sato K, Kon J, Tomura H, Yanagita M, Kuwabara A et al. Interaction of sphingosine 1-phosphate with plasma components, including lipoproteins, regulates the lipid receptormediated actions. Biochem J 2000; 352:809–815. 53. Venkataraman K et al. Extracellular export of sphingosine kinase-1 a contributes to the vascular S1P gradient. Biochem. J 2006; 397:461–471. 54. Spiegel S, Milstien S. Sphingosine-1-phosphate: an enigmatic signalling lipid. Nat Rev Mol Cell Biol 2003; 4:397–407. 55. Schwab SR, Pereira JP, Matloubian M, Xu Y, Huang Y, Cyster JG. Lymphocyte sequestration through S1P lyase inhibition and disruption of S1P gradients. Science 2005;3 09:1735–1739. 56. Ito K, Anada Y, Tani M, Ikeda M, Sano T, Kihara A, Igarashi Y. Lack of sphingosine 1phosphate-degrading enzymes in erythrocytes. Biochem Biophys Res Commun 2007; 357:212–217. 57. Pappu R, Schwab SR, Cornelissen I, Pereira JP, Regard JB, Xu Y et al. Promotion of lymphocyte egress into blood and lymph by distinct sources of sphingosine-1-phosphate. Science 2007; 316:295–298. 58. Wang L, Dudek SM. Regulation of vascular permeability by sphingozin 1 phosphate. Microvasc Res 2009; 77(1):39-45. 59. English D, Welch Z, Kovala AT, Harvey K, Volpert OV, Brindley DN et al. Sphingosine 1phosphate released from platelets during clotting accounts for the potent endothelial cell chemotactic activity of blood serum and provides a novel link between hemostasis and angiogenesis. FASEB J 2000; 14:2255–2265. 60. Mitra P, Oskeritzian CA, Payne SG, Beaven MA, Milstien S, and Spiegel S. Role of ABCC1 in export of sphingosine-1-phosphate from mast cells. Proc Natl Acad Sci U S A 2006; 103:16394–16399. 61. Ancellin N, Colmont C, Su J, Li Q, Mittereder N, Chae SS et al. Extracellular export of sphingosine kinase-1 enzyme: sphingosine 1-phosphate generation and the induction of angiogenic vascular maturation. J Biol Chem 2002; 277:6667–6675. 62. Hla, T, Lee MJ, Ancellin N, Paik JH, Kluk MJ. Lysophospholipids—receptor revelations. Science 2001; 294:1875–1878. 63. Leong WI, Saba JD. S1P metabolism in cancer and other pathological conditions. Biochimie 2010; 92(6):716-23. 64. Young N, Van Brocklyn JR. Signal transduction of sphingosine-1-phosphate G protein-coupled receptors. Scientific World Journal 2006; 6:946-66. 72 65. Morris AJ, Panchatcharam M, Cheng HY, Federico L, Fulkerson Z, Selim S et al. Regulation o f blood and vascular cell function by bioactive lysophospholipids. J Thromb Haemost 2009; 7 Suppl 1:38-43. 66. Meyerzu Heringdorf D, Himmel HM, Jakobs KH. Sphingosylphosphorylcholine-biological functions and mechanisms of action. Biochem Biophys Acta 2002; 1582(1-3):178-189. 67. Villullas IR, Smith AJ, Heavens RP, Simpson PB. Characterisation of a sphingosine 1-phosphateactivated Ca2+ signalling pathway in human neuroblastoma cells. J Neurosci Res 2003; 73(2):215-226. 68. Takuwa Y, Okamoto H, Takuwa N, Gonda K, Sugimoto N, Sakurada S. Subtype-specific, differential activities of the EDG family receptors for sphingosine-1-phosphate, a novel lysophospholipid mediator. Mol Cell Endocrinol 2001; 177(1-2):3-11. 69. Okamoto H, Takuwa N, Yokomizo T, Sugimoto N, Sakurada S, Shigematsu H, Takuwa Y. Inhibitory regulation of Rac activation, membrane ruffling, and cell migration by the G protein-coupled sphingosine-1-phosphate receptor EDG5 but not EDG1 or EDG3. Mol Cell Biol 2000; 20(24):9247-9261. 70. Takabe K, Paugh SW, Milstien S, Spiegel S. "Inside-out" signaling of sphingosine-1-phosphate: therapeutic targets. Pharmacol Rev 2008; 60(2):181-195. 71. MacLennan AJ, Benner SJ, Andringa A, Chaves AH, Rosing JL, Vesey R et al. The S1P2 sphingosine 1-phosphate receptor is essential for auditory and vestibular function. Hear Res 2006; 220(12):38-48. 72. Pham TC, Fells JI Sr, Osborne DA, North EJ, Naor MM, Parrill AL. Molecular recognition in the sphingosine 1-phosphate receptor family. J Mol Graph Model 2008; 26(8):1189-201. 73. Kluk MJ, Hla T. Role of the sphingosine 1-phosphate receptor EDG-1 in vascular smooth muscle cell proliferation and migration. Circ Res 2001; 89(6):496-502. 74. Olivera A and Spiegel S. Sphingosine-1-phosphate as second messenger in cell proliferation induced by PDGF and FCS mitogens. Nature 1993; 365:557–560. 75. Zhang H, Desai NN, Olivera A, Seki T, Brooker G, and Spiegel S. Sphingosine-1-phosphate, a novel lipid, involved in cellular proliferation. J Cell Biol 1991; 114:155–167. 76. Sadahira Y, Ruan, F, Hakomori S, Igarashi Y. Sphingosine 1-phosphate, a specific endogenous signaling molecule controlling cell motility and tumor cell invasiveness. Proc Natl Acad Sci 1992; 89:9686–9690. 77. Felding-Habermann B, Igarashi Y, Fenderson BA, Park LS, Radin NS, Inokuchi J et al. A ceramide analogue inhibits T cell proliferative response through inhibition of glycosphingolipid synthesis and enhancement of N,N-dimethylsphingosine synthesis. Biochemistry 1990; 29:6314-6322. 78. Endo, K, Igarashi, Y, Nisar, M, Zhou, Q, Hakomori, S. Cell membrane signaling as target in cancer therapy: inhibitory effect of N,N-dimethyl and N,N,N-trimethyl sphingosine derivatives on in vitro and in vivo growth of human tumor cells in nude mice. Cancer Res 1991; 51:1613-1618. 79. Cuvillier O, Pirianov G, Kleuser B, Vanek PG, Coso OA, Gutkind S et al. Suppression of ceramide-mediated programmed cell death by sphingosine-1-phosphate. Nature 1996; 381:800–803. 80. Wang F, Van Brocklyn JR, Hobson JP, Movafagh S, Zukowska-Grojec Z, Milstien S et al. Sphingosine 1-phosphate stimulates cell migration through a Gi-coupled cell surface receptor: potential involvement in angiogenesis. J Biol Chem 1999; 274:35343–35350. 73 81. Lee MJ, Thangada S, Paik JH, Sapkota GP, Ancellin N, Chae SS et al. Akt-mediated phosphorylation of the G protein-coupled receptor EDG-1 is required for endothelial cell chemotaxis. Mol Cell 2001; 8:693–704. 82 Rosenfeldt HM, Hobson JP, Maceyka M, Olivera A, Nava VE, Milstien S et al. EDG-1 links the PDGF receptor to Src and focal adhesion kinase activation leading to lamellipodia formation and cell migration. FASEB J 2001; 15:2649–2659. 83 Gràeler M, Shankar G, and Goetzl EJ. Cutting edge: suppression of T cell chemotaxis by sphingosine 1-phosphate. J Immunol 2002; 169:4084–4087. 84 Sugimoto N, Takuwa N, Okamoto H, Sakurada S, Takuwa, Y. Inhibitory and stimulatory regulation of Rac and cell motility by the G12/13-Rho and Gi pathways integrated downstream of a single G protein-coupled sphingosine-1- phosphate receptor isoform. Mol Cell Biol 2003; 23:1534–1545. 85. Lee MJ, Thangada S, Claffey KP, Ancellin N, Liu CH, Kluk M et al. Vascular endothelial cell adherens junction assembly and morphogenesis induced by sphingosine-1-phosphate. Cell 1999; 99:301– 312. 86.. Ogretmen B, Hannun YA. Biologically active sphingolipids in cancer pathogenesis and treatment. Nat Rev Cancer 2004; 4(8):604-616 87. McVerry BJ, Garcia JG. In vitro and in vivo modulation of vascular barrier integrity by sphingosine 1-phosphate: mechanistic insights. Cell. Signal 2005; 17: 131–139. 88. Tauseef M, Kini V, Knezevic N, Brannan M, Ramchandaran R, Fyrst H et al.. Activation of sphingosine kinase-1 reverses the increase in lung vascular permeability through sphingosine-1-phosphate receptor signaling in endothelial cells. Circ Res 2008; 103:1164–1172. 89. Garcia JG, Liu F, Verin AD, Birukova A, Dechert MA, Gerthoffer WT et al. Sphingosine 1phosphate promotes endothelial cell barrier integrity by Edg-dependent cytoskeletal rearrangement. J Clin Invest 2001; 108:689–701. 90. Liu Y, Wada R, Yamashita T, Mi Y, Deng CX, Hobson JP et al. Edg-1, the G protein-coupled receptor for sphingosine-1-phosphate, is essential for vascular maturation. J Clin Invest 2000; 106:951– 961. 91. Peng X, Hassoun PM, Sammani S, McVerry BJ, Burne MJ, Rabb H et al. Protective effects of sphingosine 1-phosphate in murine endotoxin-induced inflammatory lung injury. Am J Respir Crit Care Med 2004; 169:1245–1251. 92. Bornfeldt KE, Graves LM, Rainse EW, Igarashi Y, Wayman G, Yamamura S et al. Sphingosine1-phosphate inhibits PDGF-induced chemotaxis of human arterial smooth muscle cells: spatial and temporal modulation of PDGF chemotactic signal transduction. J Cell Biol 1995; 130:193–206. 93. Takuwa Y, Takuwa N, Sugimoto N. The Edg family G protein-coupled receptors for lysophospholipids: their signaling properties and biological activities. J Biochem 2002; 131(6):767-771. 94. Kohno T, Matsuyuki H, Inagaki Y, Igarashi Y. Sphingosine 1-phosphate promotes cell migration through the activation of Cdc42 in Edg-6/S1P4-expressing cells. Genes Cell 2003; 8 (8):685-697. 95. Hall A. Rho GTPases and the actin cytoskeleton. Science 1998; 279: 509–514. 96. Perez GI, Knudson CM, Leykin L, Korsmeyer SJ, Tilly JL. Apoptosis-associated signaling pathways are required for chemotherapy-mediated female germ cell destruction. Nat Med 1997; 3:1228– 1232. 74 97. Maceyka M, Payne SG, Milstien S, Spiegel S. Sphingosine kinase, sphingosine-1-phosphate, and apoptosis. Biochim Biophys Acta 2002; 1585(2-3):193-201 98. Goetzl EJ, Rosen H. Regulation of immunity by lysosphingolipids and their G protein-coupled receptors. J Clin Invest 2004; 114(11):1531-1537. 99. Yopp AC, Ochando JC, Mao M, Ledgerwood L, Ding Y, Bromberg JS. Sphingosine 1-phosphate receptors regulate chemokine-driven transendothelial migration of lymph node but not splenic T cells. J Immunol 2005; 175 (5):2913-2924 100. Melendez AJ, Ibrahim FB. Antisense knockdown of sphingosine kinase 1 in human macrophages inhibits C5a receptor-dependent signal transduction, Ca2+ signals, enzyme release, cytokine production, and chemotaxis. J Immunol 2004; 173(3):1596-1603. 101. Vlasenko LP, Melendez AJ. A critical role for sphingosine kinase in anaphylatoxin-induced neutropenia, peritonitis, and cytokine production in vivo. J Immunol 2005; 15;174(10):6456-6461. 102. Liu F, Verin AD, Wang P, Day R, Wersto RP, Chrest FJ et al. Differential regulation of sphingosine-1-phosphate- and VEGF-induced endothelial cell chemotaxis. Involvement of G(ialpha2)linked Rho kinase activity. Am J Respir Cell Mol Biol 2001; 24(6):711-719. 103. Wu W, Shu X, Hovsepyan H, Mosteller RD, Broek D. VEGF receptor expression and signaling in human bladder tumors. Oncogene 2003; 22(22):3361-3370. 104. Chae SS, Paik JH, Allende ML, Proia RL, Hla T. Regulation of limb development by the sphingosine 1-phosphate receptor S1p1/EDG-1 occurs via the hypoxia/VEGF axis. Dev Biol 2004; 268(2):441-447. 105. Mizugishi K, Yamashita T, Olivera A, Miller GF, Spiegel S, Proia RL. Essential role for sphingosine kinases in neural and vascular development. Mol Cell Biol 2005; 25(24):11113-11121. 106. Gra¨ ler MH, Bernhardt G, Lipp M. EDG6, a novelG-protein-coupled receptor related to receptors for bioactive lysophospholipids, is specifically expressed in lymphoid tissue. Genomics 1998; 53:164-169. 107. Kluk MJ, Hla T. Signaling of sphingosine-1-phosphate via the S1P/EDGfamily of G-proteincoupled receptors. Biochim Biophys Acta 2002; 1582:72–80 108. Wang W, Graeler MH, Goetzl EJ. Type 4 sphingosine 1-phosphate G protein-coupled receptor (S1P4) transduces S1P effects on T cell proliferation and cytokine secretion without signaling migration. FASEB J 2005; 19(12):1731-1733. 109. Yamaguchi H, Kitayama J, Takuwa N, Arikawa K, Inoki I, Takehara K et al. Sphingosine-1phosphate receptor subtype-specific positive and negative regulation of Rac and haematogenous metastasis of melanoma cells. J Biochem 2003; 374:715. 110. Goetzl EJ, Dolezalova H, Kong Y, Zeng Y et al. Dual mechanisms for lysophospholipid induction of proliferation of human breast carcinoma cells. Cancer Res 1999; 59:4732. 111. Li MH, Sanchez T, Yamase H, Hla T, Oo ML, Pappalardo A et al. S1P/S1P1 signaling stimulates cell migration and invasion in Wilms tumor. Cancer Lett 2009; 276: 171-179. 112. Yamashita H, Kitayama J, Shida D, Yamaguchi H, Mori K, Osada M, et al. Sphingosine 1phosphate receptor expression profile in human gastric cancer cells: differential regulation on the migration and proliferation. J Surg Res 2006; 130(1):80-87 75 113. Hait NC, Oskeritzian CA, Paugh SW, Milstien S, Spiegel S. Sphingosine kinases, sphingosine 1phosphate, apoptosis and diseases. Biochim Biophys Acta 2006; 1758(12):2016-2026 114. Saddoughi SA, Song P, Ogretmen B. Roles of bioactive sphingolipids in cancer biology and therapeutics. Subcell Biochem 2008; 49:413-4140 115. Xia P, Gamble JR, Wang L, Pitson SM, Moretti PA, Wattenberg BW et al. An oncogenic role of sphingosine kinase. Curr. Biol 2000; 10: 1527-1530. 116. French KJ, Schrecengost RS, Lee BD, Zhuang Y, Smith SN, Eberly JL et al. Discovery and evaluation of inhibitors of human sphingosine kinase. Cancer Res 2003; 63: 5962-969. 117. Johnson KR, Johnson KY, Crellin HG, Ogretmen B, Boylan AM, Harley RA et al. Immunohistochemical distribution of sphingosine kinase 1 in normal and tumor lung tissue. J. Histochem. Cytochem 2005; 53:1159-1166. 118. Kawamori T, Kaneshiro T, Okumura M, Maalouf S, Uflacker A, Bielawski J et al. Role for sphingosine kinase 1 in colon carcinogenesis. FASEB J 2009; 23: 405-414. 119. Van Brocklyn JR, Jackson CA, Pearl DK, Kotur MS, Snyder PJ, Prior TW. Sphingosine kinase-1 expression correlates with poor survival of patients with glioblastoma multiforme: roles of sphingosine kinase isoforms in growth of glioblastoma cell lines. J Neuropathol Exp Neurol 2005; 64:695-705. 120. Ruckhaberle E, Rody A, Engels K, Gaetje R, von Minckwitz G, Schiffmann S et al. Microarray analysis of altered sphingolipid metabolism reveals prognostic significance of sphingosine kinase 1 in breast cancer. Breast Cancer Res Treat 2008; 112:41-52. 121. Le Scolan E, Pchejetski D, Banno Y, Denis N, Mayeux P, Vainchenker W et al. Overexpression of sphingosine kinase 1 is an oncogenic event in erythroleukemic progression. Blood 2005; 106:18081816 122. French KJ, Upson JJ, Keller SN, Zhuang Y, Yun JK, Smith CD. Antitumor activity of sphingosine kinase inhibitors. J Pharmacol Exp Ther 2006; 318:596–603 123. Davis MD, Clemens JJ, Macdonald TL, Lynch KR. Sphingosine 1-phosphate analogs as receptor antagonists. J Biol Chem 2005; 280:9833–9841 124. Baran Y, Salas A, Senkal CE, Gunduz U, Bielawski J, Obeid ML et al. Alterations of ceramide/sphingosine 1-phosphate rheostat involved in the regulation of resistance to imatinib-induced apoptosis in K562 human chronic myeloid leukemia cells. J Biol Chem 2007; 282: 10922–10934. 125. Visentin B, Vekich JA, Sibbald BJ, Cavalli AL, Moreno KM, Matteo RG et al. Validationof an anti-sphingosine-1-phosphate antibody as a potential therapeutic in reducing growth, invasion, and angiogenesis in multiple tumor lineages. Cancer Cell 2006; 9:225–238. 126. Long JS, Fujiwara Y, Edwards J, Tannahill CL, Tigyi G, Pyne S et al. Sphingosine 1-phosphate receptor 4 uses HER2 (ERBB2) to regulate extracellular signal regulated kinase-1/2 in MDA-MB-453 breast cancer cells. J Biol Chem 2010; 285(46):35957-35966. 127. Balthasar S, Samulin J, Ahlgren H, Bergelin N, Lundqvist M, Toescu EC et al. Sphingosine 1phosphate receptor expression profile and regulation of migration in human thyroid cancer cells. Biochem J 2006; 398(3):547-556. 76 128. Dinçer Y. Kanser Biyokimyası. Özkan A. Pediatrik Onkoloji.1.Baskı, İstanbul: Nobel Tıp kitapevleri Ltd Şti, 2009:113-127. 77 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Sema Yılmaz Doğum Tarihi : 30/0771965 Medeni Durumu : Evli Adres : Süleyman Demirel Blv. Huzurevleri mah. Yeter Bey sitesi B Blok, Kat: 2, Daire: 4, Çukurova/ ADANA Telefon : 0532 375 0988 E-posta : [email protected] Mezun Olduğu Tıp Fakültesi : İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Görev Yerleri : Keçiborlu Merkez Sağlık Ocağı, Isparta; Zeynep Kamil Kadın Doğum ve Çocuk Eğitim-Araştırma Hastanesi, İstanbul Dernek Üyelikleri: Türk Milli Pediatri, Adana Çocuk Kanser Derneği Yabancı Dil : İnglizce 78