HAÇLI SEFERLERİ Papalığın teşvikiyle hıristiyan Avrupalıların müslümanlara karşı tertip ettikleri saldırıların genel adı. En önemlisi dînî olmak üzere, siyâsî, sosyal ve iktisadî sebeplere dayanan Haçlı Seferlerini, Papa İkinci Urbanus 1095 senesinde toplanan Clermont Konsili’ndeki konuşmasıyla başlattı. Asırlarca devam eden Haçlı Seferleri, milyonlarca insanın can kaybına, devletlerin yıkılmasına ve ülkelerin tahribine sebeb oldu. Doğu hıristiyanlığının temsilcisi Bizans’ın, 1071 senesinde Malazgirt Meydan muharebesinde müslüman Selçuklu Devleti’ne yenilmesi, Türklerin İstanbul dâhil, Ege ve Marmara’ya kadar gelmelerine ve bütün Anadolu’ya kısa sürede sâhib olmalarına yol açtı. Anadolu Selçukluları Devleti’nin 1075 senesinde kurulmasıyla, Asya’ya yayılan Bizans İmparatorluğunu sarsması, hıristiyan Avrupalıları dehşete düşürdü. Bizans’ın düşmesiyle Türklerin Avrupa’nın hâkimi olmasını kimse engelliyemezdi. Bunun önüne geçilip, Türkler durdurulmalıydı. Hattâ Anadolu dâhil bütün ortadoğudan atılmalıydılar. İkinci büyük sebeb ise iktisadîydi. Avrupa, on birinci asırda müthiş bir fakirlik içindeydi. Kralların sarayları bile taş yığınlarından ibaretti. Altın, gümüş ve değerli mâdenlerin bir çoğu Türklerin ve Doğu kavimlerin elinde idi. Avrupa, en iptidaî maddeler için bile doğuya muhtaçtı. Zirâat çok iptidaî idi. Sulama sistemi yoktu. Fransa, Almanya, Venedik gibi büyük sayılan Avrupa devletlerinin senelik geliri, en mütevâzî Türk beylerinin gelirlerinden azdı. Halk, önüne gelenin yağma ve talanından bıkmış, bir asilzade veya eşkıya tarafından öldürüleceği günü bekliyordu. Bu sırada Büyük Selçuklu Sultânı Melikşâh vefat etmiş, iç karışıklıklar baş göstermişti. Şiî-Fâtımî Devleti, Selçukluların amansız düşmanı olup, hıristiyanların müttefiki idi. Bütün bunlar Papa İkinci Urbanus’a hıristiyanları birleştirme fikrini gösteriyordu. Böylece, bu papaz, mukaddes Kudüs şehrini, kendilerine göre dinsiz olan Türklerin elinden kurtarmak için faaliyete başladı. Sâdece Pierre L’Ermite isminde yoksul bir Fransız keşişi, etrafına elli bin Fransız toplamıştı. Bunlar, Almanya’ya gelince kendilerine elli bin Alman serserisi katılmıştı. Macaristan’da ve Balkanlarda daha da çoğalan çapulcu ordusu, 1096-1270 seneleri arasında tertiplenen sekiz haçlı seferinin ilki oldu. Birinci Haçlı Seferi (1096-1099): Papaz Pierre L’Ermit ve şövalye Yoksul Gautier öncülüğünde İstanbul’a gelen çapulcu sürüsü, Bizans İmparatoru tarafından hemen Anadolu’ya geçirildi. Bu çapulcu sürüsü, doğunun zenginliklerine kapılıp yağma ve tahribatlar yaparak yerli ahâliye zulüm ettiler. Bunları, Anadolu Selçuklu Sultânı Birinci Kılıç Arslan, İznik önlerinde durdurarak, kılıçtan geçirdi. Bunların arkasından Aşağı Lorraine Dükü Gedefrol Bouillon’un komutasında bir çok ünlü şövalye, soylu, kont ve dukalar ile Avrupa’nın bütün imkânlarını seferber ederek çıkarılan altı yüz bin kişilik ordu, İstanbul’a doğru yola çıktı. Daha Almanya’nın Rhein kıyılarında on bin yahûdiyi kılıçtan geçiren Haçlı ordusunun, ülkesinde de yağma ve katliamlara girişebileceği endişesi içinde olan Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, onlarla anlaştı. Buna göre Haçlılar erzak ihtiyaçlarının te’mini karşılığında, Anadolu’da aldıkları yerleri Bizans’a vereceklerdi. Andlaşma sonrası Anadolu’ya geçen Haçlılar, 1097 senesi Mayıs ayında Türkiye Selçuklularının başşehri İznik’i kuşattılar. Kanlı çarpışmalar iki taraftan da ağır kayıplara sebeb oldu. Altı yüz bin kişilik ordu karşısında verdiği kayıplara dayanamayan Birinci Kılıç Arslan geri çekildi. İznik, Bizans’ın eline geçti. Bizans İmparatoru, İzniklilere ve esir alınan saray efradına çok iyi muamelede bulundu. Eskişehir istikâmetinden Anadolu’ya giren Haçlı sürüsüne karşı Sultan Birinci Kılıç Arslan, yıpratma savaşlarına başladı. Anadolu’da Haçlıları en stratejik bölgelerde yakalayıp, anî baskınlarla imha hareketlerine girişti, pek çoğunu kırdı. Avrupa haçlılarının yanında, Bizans İmparatoru da durumdan faydalanarak Türkiye Selçuklularımın batı bölgelerindeki topraklarını işgal etti. Ermeniler ise; Türklerin Haçlılarla uğraşmalarını fırsat bilip, Toroslarda hıristiyan Kilikya Ermeni hâkimiyeti kurdular. Altı yüz bin kişilik kuvvetle Anadolu’ya geçen Haçlılar, Türklerin imha hareketi sonucu Antakya Kalesi önlerine geldiklerinde yüz bine inmişti. 1097 yılı Ekim ayında Antakya’yı kuşatan Haçlılar, kale içindeki hıristiyan ahâliden birinin ihaneti sonucu dokuz ay sonra, Haziran 1098’de şehre girebildiler. Büyük Selçuklu Devleti Musul Atabeği Kürboğa Bey’in kumandasındaki Müslüman Türk ordusu Antakya’yı Haçlılardan geri almak için teşebbüse geçti. Fakat şehir alınmak üzereyken aralarında çıkan fitne neticesinde Haçlıların huruç hareketiyle dağıldılar. Antakya’yı alan Haçlılar, kırk bine düşen kuvvetleriyle Kudüs’e hareket ettiler. ŞiîFâtımîlerin elinde olan şehir, kısa sürede Haçlıların eline geçti. Müslüman ve mûsevilerce mübarek olan Kudüs, hıristiyanların eline geçince büyük bir katliama uğradı. Haçlılar yetmiş bin müslüman ve yahûdiyi, mabetlere sığınan kadınlar ve çocuklar dâhil; acımasızca kılıçtan geçirdiler. Şehrin sokakları kan ve cesetlerden geçilmez oldu. Birinci Haçlı Seferi neticesinde Kudüs’te Katolik Latin Krallığı, Antakya ve Urfa’da birer Haçlı Devleti kuruldu. Hıristiyanlar Ortadoğu’yu, bu vesîle ile tanıyıp, Doğu Akdeniz kıyılarına yerleştiler. Müslümanlarca Mekke ve Medîne’den sonra en mübarek şehir Kudüs’ün, Şiî-Fâtımîlerce Haçlılara teslimi büyük üzüntüye yol açtı. Haçlıları Ortadoğudan atmak için hemen teşebbüse geçildi. 1144 senesinde Musul Atabeği İmâdeddîn Zengi, Urfa’yı geri aldı. Bu durum İkinci Haçlı Seferine sebeb oldu. İkinci Haçlı Seferi (1147-1149): Urfa’nın müslümanlar tarafından geri alınması üzerine, Papa Eugenius’un teşviki ve papaz Saint Bernard’ın propagandası neticesinde İkinci Haçlı Seferi başlatıldı. Fransa kralı Yedinci Louis ile Almanya imparatoru Üçüncü Konrad, haçlı elbiseleri giyerek yola çlktılar. Alman İmparatoru komutasında yetmiş beş bin kişilik ilk kafile, Konya ovasına geldi. Türkiye Selçukluları Sultânı Birinci Mes’ûd tarafından Haçlı ordusu imha edildi. Alman İmparatoru canını zor kurtararak beş bin kişiyle İznik’e sığındı. Fransa kralı Yedinci Louis, yüz elli bin kişi ile yola çıktı. Alman İmparatorunun geriye kalmış döküntü kuvvetleriyle İznik’te birleşti. Bu büyük orduya karşı meydan muharebesi yapmayı uygun bulmayan Sultan Mes’ûd, Haçlıları Toroslar geçidine çekti. Burada büyük kayıplara uğratılan Haçlıların artıkları Antakya’ya sığındılar. Şam’ı muhasara ettilerse de, Türkler tarafından mağlûb edildiler. Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192): Selâhaddîn Eyyûbî, Şiî-Fâtımî Devleti’ni ortadan kaldırıp, Eyyûbî Devleti’ni kurduktan sonra, Haçlılara karşı harekete geçti. 1097 senesinden beri Frankların elindeki Kudüs’ü, 1187 senesinde Hattın zaferinden sonra ele geçirdi. Hıristiyanların bir kaç kıyı şehir hariç, Ortadoğudan atılmaları Avrupalıları endişelendirdi. Papa Üçüncü Clemens’in teşvikiyle Fransa ve İngiltere kralları ile Alman İmparatoru, Üçüncü haçlı seferine katıldılar. Sonu hezîmet olmasına rağmen, Avrupa’nın en ünlü kral, imparator ve kumandanlarının katıldığı bu sefer meşhûrdur. Alman imparatoru Frederich Barbarossa, kara yolu, Fransız kralı Philippe Auguste ile İngiliz kralı Arslan yürekli Richard deniz yoluyla hareket ettiler. Alman İmparatoruna, Türkiye Selçukluları sultânı İkinci Kılıç Arslan, elçileriyle Anadolu’ya girmemesini teklif etmişse de, kabul etmedi. Yarım milyon civarındaki Haçlı ordusunu Anadolu’da imha eden Türkleri dinlemeyen İmparator Friderich Barbarossa, ordusunun büyük bir kısmını Selçuklu askerlerinin elinde kaybetti. Sonunda, Akdeniz’e ulaşamadan nehirde boğuldu. Başsız kalan ve ağır zayiat veren Haçlılar, perişan bir vaziyette Filistin’e ulaştılar. İngiltere kralı, deniz yoluyla Kıbrıs’a varıp, Bizans valisini adadan kovarak Latin Krallığını kurdu. Kıbrıs’tan Akka’ya geçen Arslan Yürekli Richard ve deniz yoluyla Akka’ya varan Fransız kralı, uzun süren muhasaradan sonra kaleyi aldı. (Bkz. Akka müdâfaası). Kudüs’ü yeniden almak için savaştılarsa da muvaffak olamadılar. Fransa ve İngiltere kralları, acı tecrübeler ve ağır kayıplar neticesinde Kudüs’ü alamıyacaklarını anlayınca, ülkelerine döndüler. Dördüncü Haçlı Seferi (1204): Papa Üçüncü Innocentius’un çağrısı, Foutges de Neville’nin propagandası neticesinde Bonifacio’nun tertip ettiği bu Haçlı seferine Almanya imparatoru Altıncı Heinrich katılmıştır. Papanın îtirâz etmesine rağmen Haçlılar, Venedik gemileriyle İstanbul önüne geldiler. 1204 yılında ortadoks Bizanslılardan İstanbul’u aldılar. Şehrin zenginliği, katolik hıristiyanları şaşkına döndürdü. İstanbul’u yağmalayıp, tahrip ettiler. Dindaşlarına her türlü zulmü, her çeşit kötülüğü yaptılar. Bizans imparatoru, tahtını İstanbul’dan İznik’e taşıdı. Bu olay, Bizans târihinde ilk defa oluyordu. Nihayet İstanbul’da 1261 senesine kadar devam eden “Latin İmparatorluğu” kuruldu. Bu sefer sonunda Venedik ve Ceneviz Devletleri, Yakındoğu’da, büyük nüfuz ve toprak parçaları elde edip zenginleştiler. Haçlılar, dindaşları olan İstanbul’un ortadoks hıristiyanlarına çok zulüm ve eziyet yaptılar. İstanbul’un san’at eserleri, zengin olmak hırsıyla, tahrib edildi, evler yağmalanıp, binlerce İstanbullu şehrin târihinde görülmemiş insanlık dışı tecâvüzlere uğradı, soyuldu ve işkenceyle öldürüldü. Dördüncü Haçlı Seferinden, müslümanlardan ziyâde, orta doks hıristiyanlar zarar gördü. Beşinci Haçlı Seferi (1217-1221): Papa Üçüncü Honorius’un teşvikiyle Macar kralı İkinci Andras, Kuzey Avrupa’dan gelen Haçlılarla, 1217 senesinde Akka’ya geldi. Kral Andras, müslümanlar karşısında dayanamayınca, geri döndü. Geride kalanlar Dimyat’asaldırıp, şehri aldılar. Daha sonra Kâhire’ye yöneldilerse de, Mısır’da Eyyûbîler tarafından bozguna uğratılıp, dağıtıldılar. Altıncı Haçlı Seferi (1228-1229): Papa dokuzuncu Gregörius’un teşvikiyle Alman imparatoru Üçüncü Frederich tarafından tertib edildi. Alman imparatoru Kudüs’e kadar geldi. Eyyûbî sultânı Melik Kâmil’in dış baskılardan bunaldığı bir devrede, Haçlıların Kudüs’e gelmeleri andlaşma zemini doğmasına sebeb oldu. Andlaşma ile Kudüs haclıların eline geçti. Fakat Türkler tarafından mağlûb edilmeleri neticesinde şehri, tekrar Eyyûbîler’in elinde bıraktı. Yedinci Haçlı Seferi (1248-1254): Kudüs’ün müslümanlar tarafından alınması üzerine, Fransa kralı St. Louis tarafından tertip edildi. Yeni kurulan Memlüklüler, 1250 senesinde Haçlıları, Mansûr’e Meydan Muharebesinde mağlûb edip, Fransa kralını da esir aldılar. Haçlılar dağıldı. St. Louis, Dimyat’ı müslümanlara verip ülkesine döndü. Sekizinci Haçlı Seferi (1268-1270): Antakya’nın müslümanlar tarafından fethedilmesi ve yedinci Haçlı seferinin öcünü almak için Fransa kralı St. Louis tarafından tertip edildi. Bu seserin hedefi, Kudüs olmayıp, Akdeniz kıyılarındaki müslüman denizciler üzerineydi. St Louis, Tunus’a çıktıysa da, salgın hastalıktan öldü. Fransa ordusu ülkesine geri döndü. 1096-1270 seneleri arasında, müslümanlara karşı tertib edilen Haçlı seferleri sonucunda bir takım Latin Devletleri kuruldu. Bunlar, Kudüs Krallığı, Kıbrıs Krallığı, Trablus Kontluğu, Antakya Prensliği, Urfa Kontluğu, İstanbul Latin İmparatorluğu, Mora Prensliği, Atina Dukalığı, Kefolanya Kontluğu, Naksos Dukalığı, Saint Jean Şövalyeleri idi. Bu Latin devletleri Türkler tarafından yıkılıp, Haçlılardan hiç bir iz bırakılmamıştır. Fakat Haçlı Seferleri, 1270 senesinde son bulmuş değildir. Her zaman hıristiyanlar, müslümanlara karşı askerî kuvvet birleşiminin yanında; siyâsî, kültürel, ve ekonomik alanlarda da cephe birliği içinde olmuşlardır. Asırlarca devam eden Haçlı seferleri sonucu, pek çok kan döküldü ve milyonlarca insan can verdi. Nice ülkeler harâb oldu. Dînî, siyâsî, sosyal, kültürel, iktisadî bir çok hâdiselere sebeb olan Haçlı seferlerinin getirip götürdüğü bir çok şeyler oldu. Müslümanlara karşı savaşa katılmaya teşvik için Avrupa’da bir çok hıristiyan tarikatları kuruldu. Seferlere iştirak için Avrupalıların dindarına, maceraperestine, işsiz-güçsüzüne ayrı ayrı vâdlerle propaganda yapılıp, müslümanların karşısında bütün bunların boş çıkması neticesinde papalığın ve kilisenin otoritesi sarsıldı. Bu seferler sonunda hıristiyanlar, müslümanları yakından tanıdılar. Muharebe meydanlarında aslanlar gibi cesûrâne döğüşen müslümanların, aslında çok merhametli, iyiliksever, misafirperver olduklarına bizzat şâhid oldular. Hıristiyan papazların bahsettikleri gibi olmaması, daha önceki düşüncelerini değiştirdi. Papalık, bu seferlerin masraflarını karşılamak gayesiyle Hıristiyanların ruhanî işleri için vergi almak âdetini çıkardı. Bulunduğu çevrenin kilisesine vergisini vermeyenler Hıristiyanlıktan afaroz edildi. Misyonerler faaliyetlerini artırıp, Asya ve Afrika’da Hıristiyanlığı yaymağa çalıştılar. Haçlı seferlerine katılan şövalyelerin müslümanlar karşısında güçsüzlüğü anlaşılınca, derebeylik idaresi zaata uğradı. Merkezî otoritenin hâkimiyeti artıp, Avrupa’da krallık rejimi kuvvetlendi. Köle durumundaki köylü, toprak sahibi efendilerinden arazi alarak, mal mülk sahibi oldular. Avrupa’da aralarında büyük eşitsizlik ve adaletsizlik uçurumu bulunan sınıflararası fark kısmen azaldı. Doğu san’at ve medeniyetini tanıyıp, İslâmî eserlere hayran olan Haçlılar, müslümanlardan san’at ve teknik alanda bir çok yenilikleri ve keşifleri öğrendiler. Bu ise Avrupa’da ilim ve tekniğin gelişmesine sebeb oldu. Müslümanlardan kâğıt ve pusulayı da öğrenen Haçlılarda gemicilik çok gelişti. Venedik, Cenova, Marsilya, Pisa gibi Akdeniz limanlarının önemi artıp, ticarî faaliyetler hız kazandı. Bu şehirler serbest bölgeler mâhiyetini alıp, Batı ve Doğunun ticâreti gelişti. Haçlı seferleri netîcesinde müslümanlar, Bizanslılar ve yahûdîler çok zarar gördü. İslâm ülkeleri ve devletleri harâb oldu. Yüz binlerce müslüman; Anadolu, Mısır, Ortadoğu ve özellikle Kudüs’te kılıçtan geçirilip, yerleşim alanları yağmalanarak yakılıp yıkıldı. Kadınlar ve çocuklar bile hunharca öldürüldü. Haçlıların kılıcından sâdece müslümanlar değil, yahûdîler, özellikle ortadoks Bizans da nasîbini aldı. İstanbul’un zenginliğine hayran kalan Latin katolikler, şehrin san’at eserlerini zengin olmak hırsıyla yağmaladılar. Ortadoks ahâliye saldırıp mal, can ve ırzlarına ziyadesiyle zarar verdiler. İstanbullular şehri terk etmek zorunda kaldı. Haçlı zulmü o kadar arttı ki, asırlardır İstanbul’da bulunan Bizans imparatorluk tahtı şehirden çıkarılıp, önceden Türkiye Selçukluları Devleti’nin başşehri olan İznik’e taşındı. Bizanslılar 1261 senesinde tekrar İstanbul’u Haçlılardan geri aldılar. Haçlı Seferleri neticesinde, İslâm medeniyetini tanıyan Avrupa’da ilim ve teknikte gelişmeler olup, merkezî otoritenin kuvvetlenmesi yanında, müslümanlara karşı asırlarca devam edecek askerî, siyâsî, iktisadî ve kültürel politikanın da tesbit edilip, safha safha tatbikine sebeb olmuştur. Batılıların İslâm ülkelerine karşı tatbik ettikleri yayılmacılık, sömürgecilik, islâm dînine saldırmaları ve müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıkları bütün dejenerasyon faaliyetleri hep Haçlı seferlerinin neticesidir. www.ehlisunnetbuyukleri.com