Dersin İçeriği Corynebacteriler Listeria türleri Anaerob spor

advertisement
Dersin İçeriği
Corynebacteriler
Non-lipofilik, fermentatif
Corynebacterium diphteriae grup
Difteri Hastalığı
Difterinin laboratuvar teşhisi
Difterinin tedavisi
Non-lipofilik non-fermentatif Corynebacteriler
Lipofilik Corynebacteriler
Corynebacterium jeikeium (CDC group JK)
Listeria türleri
Listeria monocytogenes
L.monocytogenes’in virülans faktörleri
Listeria monocytogenes epidemiyolojisi
L.monocytogenes’in klinik önemi
Klinik örneklerden L.monocytogenes’in izolasyonu
Listeria enfeksiyonlarının tedavisi
L.monocytogenes’in identifikasyonu
Patojen diğer Listeria türleri
Anaerob spor yapmayan gram pozitif basiller
Propionibacterium türleri
KOCAELİ , Eylül 2012
2012 - 2013 eğitim yılı, doç. dr. zeki yumuk
gram pozitif sporsuz
basiller
Doç. Dr. Zeki Yumuk
G
ram pozitif bakteriler, genel olarak, hücre şekli,
hücrelerin kümelenmesi veya düzeni, spor
varlığı, oksijenle ilişkisi, fermantasyon tipi ve
peptidoglikan kimyası gibi gözlenebilir özelliklerine
göre sınıflandırılmaktadır.
Gram pozitif bakterilerde peptidoglikan yapısı
Gram pozitif bakteri grupları arasında, peptidoglikan yapı
farklılıklar göstermektedir. Gram pozitif bakterilerin
önemli bir bölümünde (bazı Gram negatif bakteriler)
peptidoglikan yapıda, 3ncü pozisyonda bulunan mesodiaminopimelik asit, serbest amino grubuna komşu peptid
zincirinin terminal D-alanininde bulunan serbest karboksil ile bağlanmaktadır (Şekil 1a). Bacillus, Clostridium,
Corynebacterium, Mycobacterium, ve Nocardia bu grupta
yer almaktadır. Diğer Gram pozitif bakterilerde, pozisyon
3’te diaminopimeli asit yerine lizin vardır, ayrıca glikan
zincirinin peptid subüniti, monokarboksilik L amino
asitleri veya glisin veya her ikisiyle bağlanmaktadır (Şekil
1b). Staphylococcus, Streptococcus, Micrococcus, Lactobacillus, ve Leuconostoc gibi Gram pozitiflerin çoğunda bu tip
peptidoglikan vardır. Bitkilerde hastalık yapan corynebacterilerde farklı bir peptidoglikan şekli vardır. Bunlarda peptidler arası köprü 3 ve 4 yerine 2 ve 3ncü pozisyonlarda
bağlanmaktadır (Şekil 1c). Peptidoglikanla ilgili bu tarz
bilgiler bakterilerin sınfılandırılmasında kullanılmaktadır.
Gram pozitif basiller, sporlu ve sporsuz olmak üzere
iki gruba ayrılır (Şekil 2). Bu dersin konusu sporsuz
basillerdir.
Gram pozitif sporsuz basiller birkaç şekilde
sınıflandırılmıştır:
1. Boyanma özelliklerine göre (Tablo 1)
2. Morfolojik özelliklerine göre: Coryneform
bakteriler (Tablo 2), Bu grup bakteriler
laktobasil ve gerçek myçelial aktinomicesler
arasında bir şekilde dallanma gösteren hücrelere sahiptir.
Şekil 1. Peptidoglikan yapısının farklı şekilleri
3
gram pozitif sporsuz basiller
Gram Pozitif Basil
Spor (-)
Spor (+)
Aerob
Anaerob
Bacillus spp.
Clostridium spp.
Lactobacillus,
Listeria,
Erysipelothrix,
Corynebacterium,
Mycobacterium,
Nocardia,
Propionibacterium,
Rhodococcus
Şekil 2. Gram pozitif basillerin sınıflandırılması
tablo 1. Gram pozitif sporsuz basillerin boyanma özelliklerine göre
sınıflandırılması
Düzgün boyanan
Lactobacillus
Listeria
Erysipelothrix
Düzgün boyanmayan (pleomorfik/değişik
şekiller /her zaman aynı boyanmayan)
Corynebacterium
Mycobacterium
Nocardia
Anaerob veya aerotöleran, toksin üretmeyen
Propionibacterium
Her iki sınıflamadan da anlaşılacağı gibi bu grupta,
Lactobacillus, Listeria, Erysipelothrix, Corynebacterium,
Mycobacterium, Nocardia, Propionibacterium, Rhodococcus gibi bakteriler vardır. Gram pozitif, basil ve
sporsuz olma dışında tam anlamıyla olmazsa da bakteri
hücreleri dallanma özelliği göstermektedir. Bu özellik
sayesinde boyalı preparatta bakteri mikroskop altında
V, Y veya ortogonal şekillerde görünebilir. Ayrıca,
pleomorfik görüntü de bu grubun bazı üyelerinin
özellikleri arasındadır.
Corynebacteriler
Bu tür bakteriler yüksek oranda G + C içeren
grupta yer almaktadır. Corynebacteriler lipofilik ve
fermantatif olma özelliklerine göre 3 gruba ayrılmakta4
dır (Tablo 3). Corynebacterium diphteriae grubun
üyeleri olan C.diphteriae, C.ulcerans, C.pseudotuberculosis non-lipofilik özelliğe sahiptir ve fermentasyon yapma
yeteneği vardır. Corynebacteriumların bir çoğu laboratuvar koşullarında identifiye edilemediğinden C.diphteriae dışında uzunca bir süre hastalık etkeni olarak ta
kabul görmemişlerdir (Tablo 4). Ancak teknolojideki
gelişmeler corynebacteriumların tür düzeyinde identifikasyonunu artık mümkün kılmasına rağmen bazı
hastanele laboratuvarlar hala bu konuda yetersizdir
(Tablo 5).
Corynebacteriumlar önemli birer hastalık etkeni
olarak karşımıza çıkmaktadır, bu nedenle tür düzeyinde
identifikasyonları önemlidir. İmmün sistemi baskılanmış kişilerde, hastanede yatan hastalarda, yoğun bakım
ünitelerinde Corynebacterium türlerinin neden olduğu
infeksiyonlar ciddi kayıplara neden olmaktadır.
tablo 2. Gram pozitif sporsuz basillerin morfolojik özelliklerine göre
sınıflandırılması
Corynebacterium
Mycobacterium
Nocardia
Rhodococcus
Propionibacterium
Coryneform bakterilerin >%40 kadarı Corynebacterium türü bakterilerden meydana gelmektedir. Bir
2012 - 2013 eğitim yılı, doç. dr. zeki yumuk
çalışmada, hastanede yatanların derilerinden ve
gönüllülerden izole edilen 1005 aerobik coryneformun
tablo 3. Coryebacteriumları sınıflandırılması
Non-lipofilik, fermentatif
Corynebacterium diphteriae grup (C.diphteriae, C.
ulcerans, C.pseudotuberculosis)
Non-lipofilik,non fermentatif
Lipofilik
Corynebacterium jeikeium
%59’u Corynebacterium ve %20 kadarı ise Brevibacterium
olarak identifiye (hücre duvarı analizi yöntemiyle) edilmiştir.
Geriye kalan %21’lik kısım herhangi bir cinse dahil edilememiştir.
tablo 4. corynebacteriumların önem
kazanma nedenleri
İmmün süprese hastaların sayısında artış
Bakteri sınıflandırmasındaki gelişmeler
İdentifikasyon yöntemlerinde gelişme
tablo 5. corynebacteriumların identifikasyonunda karşılaşılan zorluklar
Laboratuvar coryneform bakterileri nasıl identifiye
edeceğini bilemez
Uyguladığı metotlar yetersiz, uygunsuz olabilir.
Coryneform bakterilerin sınıflandırılması önemli derecede
değişmiştir, farkında değildir.
Kolonizasyonla enfeksiyon etkeni arasındaki ayırım
yapılamayabilir
Non-lipofilik, fermentatif
Corynebacterium diphteriae grup
Yeni yapılan 16S rRNA sekans çalışmalarında,
C.diphteriae grubunda C.diphteriae (4 biyotipi vardır:
gravis, mitis, belfanti ve intermedius) türünden başka
türlerde olduğunu göstermiştir. C.pseudotuberculosis,
C.macginleyi (pirazin amidaz negatif) ve C.ulcerans türü
bakteriler de bu grupta yer almaktadır. Bu gruptaki
bakteriler, Tinsdale besiyerinde sistinaza bağlı olarak
gri-kahverengi gölge oluşturmaktadır, ayrıca Corynebacteriumlardan beklenenden daha fazla miktarda yağ
asidi (%23-29) içermektedir. Bu grubun ayırımı için
sistinaz ve pirazinamidaz testlerinin yapılması
önerilir.
Fajlar aracılığıyla difteri toksini geni taşıyan
bakteriler:
1.C.diptheriae
2.C.ulcerans
3.C.pseudotuberculosis
C.diptheriae üreaz negatif, diğer ikisi pozitiftir ve
ayrıca ters CAMP pozitiftir. C.ulcerans glikojen,
trehalozu fermente eder.
Difteri Hastalığı
Difteri hastalığının etkeni Corynebacterium
diphteriae’dır. Gelişmiş ülkelerden daha fazla gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülmektedir. Difteri
toksoid aşısıyla aşılanan toplumlarda hastalığın
görülme sıklığı belirgin bir şekilde azalmıştır. Aşıya
rağmen, Doğu Avrupa, Güneydoğu Asya, Güney
Amerika ve Hint Yarımadası’nda hastalık yaygın
görülmektedir.
Yetişkinler her 10 yılda bir difteri aşısını tekrarlamalıdır. Difterinin yaygın görüldüğü bir ülkeye gidecek
olan kişilerin rapel yaptırması yararlı olmaktadır. Her
10 yılda difteri aşısı tekrar edilmediği için 30 yaşın
üstünde ki kişilerde difteriye karşı kandaki antikor
seviyesi azaldığından, bu grup insan hastalığa duyarlı
hale gelmektedir.
C.diphteriae toksin üreten bakterilere güzel bir
örnektir. C.diphteriae’nin virülansı tamamen difteri
toksini üretmesine bağlıdır.
Difteri toksini
Difteri toksini 58,342-Da ağırlığında 535 amino asitten
oluşan bir polipeptittir. Toksin 2 parçadan oluşmaktadır: A
parçası 21,500 Da ve B parçası 37,200 Da ağırlığındadır. B
parçası bağlanmayı sağlayan reseptörleri içeriri bu sayede
toksin molekülünün içeri girmesini sağlar. A parçası
biyolojik olarak aktif olan parçadır ve nikotinamid adenin
dinükleotid (NAD) molekülünde bulunan adenozin
difosfat riboz (ADPR) parçasının elongasyon faktör 2
(EF-2) molekülüne aktarılmasını katalizler ve EF-2’yi
inhibe eder. EF-2 bir proteindir, peptidil-transferaz
RNA’nın ökaryot ribozomlarında vericiden alıcı bölgeye
traslokasyonunu sağlar. Difteri toksini EF-2’nin çalışmasını
durdurması protein sentezini inhibe etmektedir. Difteri
toksinini, Beta corynefaj adı verilen bir bakteriyofajın
DNA’sında bulunan tox geni tarafından kodlamaktadır.
Tox+ corynefaj C.diphteriae ile meydana gelen enfeksiyonda, tox genini içeren gen bakteri kromozomuna entegre olur
(lizojen) ve onunla birlikte çoğalır. Sadece tox+ corynefajlar
difteriye hastalığına neden olmaktadır. Ayrıca, C.ulcerans
ve C.pseudotuberculosis de beta corynefaj taşır ve difteri
toksini oluşturmaktadır.
Solunum yollarında meydana gelen difteri hastalığı
insandan insana direkt temas, hapşırma ve öksürükle
bulaşabilmektedir. Bazı kişiler mikroorganizmayı
belirti göstermeden taşıyabilmekte (deri, üst solunum
yollarında) ve hastalığın yayılmasına neden olmaktadır.
Enkübasyon süresinde (2 – 7 gün) bakteri posterior
naszofarenks ve orofarenkste olarak çoğalmaktadır. Bu
süre içerisinde bakteri, fibrin ve enflamatuvar hücrelerin birleşimi difterik pseudomembran adı verilen
yapının oluşmasına neden olmaktadır. Bu pseudomembran tonsil, farenks, larenks ve posterior nazal
5
gram pozitif sporsuz basiller
yolların üstünü kapatacak şekilde yaygın olabilmektedir. Pseudomembranın öne doğru yayılması yumuşak
damak ve küçük dilin üzerini örtmesine neden olabilmektedir. Ağır olgularda pseudomembran trake, bronş
gibi yerlere yayılarak solunum obstrüksiyonuna neden
olabilmektedir. Hastalık faranjit şeklinde başlar,
toksinin üretilmesiyle birlikte daha sonra sistemik bir
hastalık şeklini alır.
C.diphteriae deri enfeksiyonuna neden olabilmektedir, deriden toksin sistemik dolaşıma geçer. Deride
meydana gelen lezyonlar folikülit, impetigo, pyoderma
ve seboreik dermatite benzer. Böcek sokması sonucu
meydana gelen enfeksiyonlardan da sorumlu olabilmektedir. Ektime difteritikum adı verilen ülseratif lezyon
meydana gelebilir. Bu lezyon vezikül ve püstül şeklinde
başlar, daha sonra drene olur ve ülseratif bir görüntü
alır.
Bakteri belli bir lokalizasyonda çoğalarak toksin
meydana getirir. Toksin kalp, santra ve periferal sinir
sistemi, böbrek ve karaciğere karşı direkt toksik etkilidir. Hastaların %20 – 70 kadarında diffüz miyokardiyopati meydana gelebilir. Yumuşak damakta paralizi,
posterior farengela duvarda paralizi ve siliar paralizi
orofarengeal aspirasyon riskini arttırmaktadır.
Difterinin tedavisi
Difterinin tedavisinde atlardan elde edilen antitoksinle henüz hedef hücreye bağlanmamış toksinler
nötralize edilir. Kardiyak ve nörolojik tutulumu etkili
bir şekilde tedavi edecek bir yöntem yoktur. Destek
tedavisi uygulanır. Penisilin veya eritromisin ile
hastanın solunum yollarında bulunan bakteri yok
edilebilir. Taşıyıcılardan bakterinin eradike edilmesi
için rifampisin ve eritromisin kullanılır. Yapılan
antibiyotik duyarlılık testi çalışmalarında c.diphteriae
suşlarının penisilin, ampisilin, sefuroksim, eritromisin,
tetrasiklin, siporfloksasin, gentamisin gibi antibiyotiklere duyarlı olduğunu göstermektedir.
Difterinin laboratuvar teşhisi
Kültür için orofarenks, nasofarenks veya deriden
silgeçle alınan örnek kullanılır. Silgeç dakrondan
yapılmış olmalıdır. Pseudomembran varsa silgeçle bu
membranın altından örnek alınmalıdır. Silgeçler yarı
katı transport (Amies gibi) besiyeriyle laboratuara
ulaştırılabilir. Laboratuara ulaşan silgeçler koyun kanlı
ağar ve/veya Columbia colistin-nalidixic acid (CNA)
agara, cystine ve potassium tellurite içeren besiyerlerine
ekilmelidir. Modifiye Tinsdale agar ve cystine-tellurite
kanlı agar besiyerlerinden C.diphteriae izole edilebilmektedir. Rutin olmasa da bazı laboratuarlarda yatık
Loeffler besiyeri kullanılır. Loeffler besiyerinde 8 – 18
saat kadar enkübasyondan sonra metilen mavisi ile
yapılan boyada metakromatik granülleri (Babes-Ernst
granülleri) olan difteroid hücreler ön tanıda yararlı
olmaktadır. Diğer coryneform bakteriler de Loeffler
besiyerinde benzer görüntü verebileceği için sadece ön
tanıda yararlı bir yöntem olarak düşünülmelidir.
Tinsdale besiyerinde siyah koloni ve koloni etrafında bir
halo yaparlar. Siyah koloni tellüritin indirgenmesi
6
kahverengi halo ise sistinaz aktivitesini göstermektedir.
Diğer bazı bakteriler de tellüriti indirgeyebilmektedir.
Tinsdale besiyeri her zaman bulunamayacağından
(tellürit içerir) yerine CNA besiyeri kullanılabilir.
C.diphteriae’nin biyotipleri
C.diphteriae’nin 4 biyotipi vardır: gravis, mitis, belfanti ve
intermedius. Biyotipler koloni tipi ve biyokimyasal testlerle
belirlenmektedir. Pratikte sadece intermedius biyotipi
koloni morfolojisine bakılarak belirlenebilmektedir.
İntermedius biyotipi küçük gri ve şeffaf koloniler oluşturur,
bu görüntü lpofilik suşlar için tipiktir. Mitis ve gravis
büyük, beyaz ve daha opak koloniler oluşturmaktadır, bu
görüntü ayırt edilmelerini yeterince sağlayamaz. İntermedius, mitisten dekstrin pozitif olmasıyla ayırt edilir. Mitis
ve gravis, glikojen ve nişasta reaksiyonlarıyla ayırt
edilebilir, gravis her ikisinde de pozitiftir. Belfanti nitrat
negatiftir, bunun dışında mitis gibi özellik taşımaktadır.
İntermedius en az sıklıkta görülen tiptir.
Difteri toksininin gösterilmesi
İzolat C.diphteriae olarak tanımlandığı zaman difteri
toksini yapma özelliği test edilmelidir. Modifiye Elek
immünopresipitasyon testi (bir immündiffüzyon metodudur) bu amaç için kullanılmaktadır. Moleküler metodlarla
da bakterinin tox genine bakılarak toksin üretimi araştırılabilmektedir. Moleküler teknikler arasında en önemlisi
PCR’dır. PCR’ın geliştirilmesinden sonra toksin üreten
suşların belirlenmesi kolaylaşmıştır.
Non-lipofilik non-fermentatif Corynebacteriler
Bu grup içerisinde yer alan Corynebacteriler yeni
yeni klinik önem kazanmaktadır. Sadece böyle bir grup
varlığının bilinmesi şimdilik yeterlidir.
Lipofilik Corynebacteriler
Bu grup içerisinde en önemli tür Corynebacterium
jeikeium’dur.
Corynebacterium jeikeium (CDC group JK)
Yaklaşık 30 yıl önce bilinmeye başlanan bir bakteri.
Daha çok bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde enfeksiyona neden olduğu anlaşılmaktadır. Endokardit,
pnömoni, yumuşak doku enfeksiyonu, deri döküntüsü,
septik emboli gibi hastalıklara neden olmaktadır.
Bağışıklık sistemi zayıflamış kanserli olanlar gibi
hastaların derilerinde bu bakterinin daha fazla kolonize
olduğu gösterilmiştir (kanserlilerinde %40 – 80, kanseri
olmayanlarda %13 – 75, hastane personelinde %13 – 36
oranında). Kolonizasyonlar daha çok inguinal, aksiler
ve rektal bölgede olmaktadır. Kolonizasyon oluştuğunda yıllarca kalabilmektedir. Kolonizasyon ayrıca
antibiyotik direnciyle de ilişkilendirilmiştir. Bakterinin
bulaşmasıyla ilgili bazı spekülasyonlar yapılmasına
2012 - 2013 eğitim yılı, doç. dr. zeki yumuk
rağmen (elle bulaşma, hastane personelinden bulaşma
gibi), bir olguda şöyle bir durum gözlenmiştir: Endokardit sonucu ölen bir hastadan 2 çeşit C. jeikeium izole
edilmiştir, bir tanesi duyarlı diğerinde ise çoklu ilaç
direnci bulunmuştur. Bu olguda, hastanın florasına
bulunan duyarlı suşun bir şekilde dirençli hale geçtiği
sonucuna varılmıştır. Yapılan başka bir çalışmada
bakteri yüzeylerden ve havadan izole edilmiştir, bu da
bakterinin hava yoluyla yayılabileceğini göstermektedir.
C.jeikeium diğer corynebacteriumlara göre antiseptik solüsyonlara daha dirençli bulunmuştur. Direnç
plazmid aracılığıyla aktarılmaktadır. Bazı suşlar
vankomisin dışında diğer antibiyotiklere dirençlidir.
C.jeikeium enfeksiyonlarında vankomisin başarılı
olmasına rağmen deri kolonizasyonlarını eradike
edememektedir. Kinolonların (özellikle ciprofloxacin)
Corynebacterium jeikeium’a etkili olduğu gösterilmiştir.
Listeria türleri
Gram pozitif, sporsuz, kapsülsüz, fakültatif
anaerob, çomak şeklinde bakterilerdir. Düşük G +C
grubundadır. Psikotrofturlar (0-7 oC’de üreyebilen,
optimum 20-30 oC, maksimum 35 oC üreyen). 10 – 25
oC arasında hareketidir. Saprofit özelliği olan bir
bakteridir, topraktaki bitkilerin kokuşmasını sağlar.
Toprakta, suda, insan ve hayvan dışkısında bol miktarda bulunur. Evcil hayvanların dışkılarında bulunması,
çevremizde sürekli listeriaların olmasının bir nedenidir.
Listeriya’nın türleri (*insanda hastalık yapan)
L.monocytogenes*
L.ivanovii*
L.seeligeri
L.innocua
L.welshimeri
L.grayi
Listeria monocytogenes gıdaların dekontamine
işlemine dirençlidir: Yüksek tuza dirençli, düşük pH’a
dirençli ve en önemlisi buzdolabı ısısında çoğalabilme
özelliğine sahiptir.
Listeria monocytogenes
L.monocytogenes lokalize ve jeneralize enfeksiyonlara neden olabilmektedir. En önemlisi hastalığın
santral sinir sistemini tutmasıdır, bu nedenle en
ölümcül (%20-30) enfeksiyon hastalıkları arasında
sayılmaktadır. Septisemi ve bakteriyemiye neden
olabilir, altta yatan hastalığı olanlarda ölüm oranı %70’e
kadar çıkabilmektedir. Gıdaların işlenmesine dirençli
olduğu söylenmişti, bu nedenle gastroenteritlere neden
olmaktadır.
L.monocytogenes’in virülans faktörleri
L.monocytogenes makrofaj ve bazı insan doku
kültürü hücrelerini istila edebilir ve bu hücrelerin içinde
yaşayabilmektedir.
L.monocytogenes’in hücreye girmesi
Bakteride, internalin adı verilen 80-kDa ağırlığında bir
yüzey proteini bulunmaktadır. İnternalin, insan epitel
hücrelerinin yüzeyinde bulunan E-cadherin adı verilen
adesyon reseptörüyle etkileşmektedir. Cadherinler 110 kDa
ağırlığında transmembran glikoproteinleridir ve dokuya
özgüdür. Yapılan çalışmalar L.monocytogenesin
internalin/E-cadherin etkileşmesi sonucunda hücre içine
girdiğini göstermektedir.
L.monocytogenes’in fagozomlardan kaçışı
L.monocytogenes, hücre içinde, lizozomal füzyon olmadan
önce fagozomlardan listeriolizin O adı verilen bir madde ve
çeşitli fosfolipazlar salgılayarak kurtulmaktadır. Böylelikle
bakteri hücre içinde ki öldürme mekanizmalarından
kurtulmaktadır. Listeriolizin O, hly geni tarafından
kodlanmaktadır ve streptokokların salgıladığı streptolizin
O’ya benzer özellikte bir çeşit por oluşturan hemolizindir.
Listeriolizin O, membranda bulunan kolesterole bağlanarak etki göstermektedir, bu sayede membranda delik
oluşturarak bakterinin epitel hücresine girmesini sağlar.
Bazı mutantlar, yani hly geni olmayan listerialar avirülandır. Bu gen örneğin Bacillus subtilis gibi bir bakteriye
aktarıldığında o bakteri stozole kaçma özelliği kazandırmaktadır.
L.monocytogenes’in hücreden çıkışı
Listeria fagolizozomdan sizotole kaçtıktan sonra bakterinin
yüzeyinde bulunan, ActA adı verilen başka bir protein
aktinin intrasellüler polimerizasyonunu sağlamaktadır.
Bu işlem sonucunda bakteri hücrenin içinden yüzeyine
doğru itilmektedir. Bu sayede bir hücreden başkasına
bakteri geçme özelliği kazanır. Hem de bağışıklık sistemine
maruz kalmadan.
Listeria monocytogenes epidemiyolojisi
Listeria türleri insanlarda, hayvanlarda ve çevrede
bol miktarda bulunmaktadır. L.monocytogenes dışında
ki tüm listerialar komensallerdir. L.monocytogenes
topraktan, sudan, kanalizasyondan, dışkıdan izole
edilmiştir. Evcil hayvanların bir çoğu L.monocytogenes
tarafından enfekte edilebilmektedir. Hayvanlarda
sepsis, rhomobensefalit, prematür doğum veya abortusa
neden olmaktadır. L.monocytogenes aynı zamanda
7
gram pozitif sporsuz basiller
tablo 6. plasentayı geçen bazı bakteriler
patojen
yetişkin
fetus
Protozoa
Toxoplazma gondii
Toxoplasmozis
Abortus, epilepsi, ensefalit, mikrosefali,
körlük, anemi, sarılık, döküntü, pnömoni,
diyare, hipotermi, sağırlık
Bakteri
Treponema pallidum
Sifiliz
Listeria monocytogenes
Listeriozis
Abortus, çoklu organ yetmezliği sifiliz
Granülomatozis infantoseptika (nodüler
inflamatuvar lezyon ve infant kan
zehirlenmesi), ölüm
DNA virüsü Sitomegalovirus
Parvovirüs B19
Genellikle asemp.
Eritema infeksiyo
Sağırlık, mental retardasyon, mikrosefali
Abortus
RNA virüsü
Lentivirüs (HIV)
Rubivirus
AIDS
Kızamık
İmmünsüpresyon
Ciddi doğumsal defektler, ölüm
gıdada da bulunabilmektedir. Çeşitli gıdaların yüzeyinde meydana getirdikleri biyofilimlerin içinde yaşamaktadırlar. Buzdolabında 4 derece bakterinin daha kolay
üremesini sağlar. Gıdalarla bulaşabildiği için insanlar
her gün bu bakteriye maruz kalabilmektedir, ayrıca
bazı L.monocytogenes taşıyıcıları da çevremizde
bulunmaktadır. Sağlıklı kişilerin %1 – 10 kadarının
barsak florasında L.monocytogenes izole edilmiştir.
İnsanda L.monocytogenes enfeksiyonu genellikle gıda
kaynaklı olmaktadır.
L.monocytogenes’in klinik önemi
L.monocytogenes bazı klinik sendromlara neden
olmaktadır. Kontamine gıdaların alınmasıyla geçici
taşıyıcılık en sık karşılaşılan durumdur. Bu durumda
bakteri dışkıyla atılmaktadır. Akut semptomatik
enfeksiyon genellikle gebelik sırasında meydana
gelmektedir. O da sıklıkla gebeliğin ikinci veya ücüncü
trimesterinde olur. Gebelikte hastalık influenza benzeri
semptomlarlar, ateş, boğaz ağrısı, miyalji, kırıklık, alt
abdominal ağrı ve sırt ağrısı şikayetleriyle ortaya
çıkmaktadır. Nadiren vajinal akıntı, diyare ve üriner
sistem semtomları görülmektedir. Akut dönemde alınan
kan kültürleri pozitif olabilmektedir. Fetusa geçerek
intrauterin enfeksiyon meydana gelebilmektedir. Bu
durumda doğum başlayabilir ve prematür doğum
olabilmektedir. Enfekte infant ve plasenta atıldıktan
sonra annede semptomlar geriler.
Gebe olmayanlarda da L.monocytogenes enfeksiyonu görülebilir: sepsis, subakut menenjit, meningoensefalit gibi. Yetişkinde L.monocytogenes enfeksiyonu
genellikle kanser gibi altta yatan bir hastalık sonucu
meydana gelmektedir. Çeşitli enfeksiyonlara neden
olabilir.
Çeşitli gıdaları kontamine edebilir (çiğ süt, çiğ
sebze, balık, tavuk, taze ve işlenmiş et gibi). Kontamine
gıdalarda koloni sayısı gramda bir milyarı geçmektedir.
Hastalıklı hayvan aynı zamanda süte bakterinin
geçmesine de neden olmaktadır. ABD’de toplanan sütün
tablo 7. gıda kaynaklı hastalık oluşturan mikroorganizmalardan bazıları
mikroorganizma
gıda
açıklama
Campylobacter jejuni
Pişmemiş veya az pişmiş et, çiğ süt,
su
Bütün gıda kaynaklı ajanlar arasında
en sık ishal nedeni
Clostridium botulinum
Evde hazırlanan yiyecekler
Nörotoksin üretir
Escherichia coli O157:H7
Et ve çiğ süt
Enterotoksin üretir
Listeria monocytogenes
Süt ürünleri, çiğ veya az pişmiş et,
deniz ürünleri
Toprak ve suda bol miktarda, kolaylıkla kontaminasyona neden olur,
buzdolabında ürer
Salmonella spp.
Çiğ veya az pişmiş yumurta, et, süt
ürünleri; meyve ve sebze
İkinci en sık gıda kaynaklı hastalık
etkeni
Shigella spp.
Salatalar, süt ve diğer süt ürünleri, su Üçüncü en sık gıda kaynaklı hast.
Staphylococcus aureus
Pişmiş yüksek proteinli gıdalar
Pişirmeyle yok olmayan toksin üretir
Toxoplasma gondii
Et (özellikle domuz eti)
Parazit, protozoa
Vibrio vulnificus
Pişmemiş veya az pişmiş deniz
ürünleri
Primer septisemiye neden olur
Yersinia enterocolitica
Domuz, süt ürünleri
Apandisiti taklit eden diyare,
buzdolabında ürer
8
2012 - 2013 eğitim yılı, doç. dr. zeki yumuk
Şekil 3. Listeria’nın immün sistemden kaçışı. 1) intrasellüler bakteri fagozomdan kaçıyor 2) Sitoplazmada
çoğalıyor 3)Konak aktin filamentlerini polarize ederek kuyruk “tail” oluşturuyor 4)Bakteriyi psödopodlara itekliyor 5)Başka bir hücrenin fagosite etmesini sağlıyor 6-7) işlem tekrar ediyor.
%4’ünde L.monocytogenes belirlenmiştir. Dondurma,
çiğ et aracılığıyla bulaşabilmektedir. Gıda yoluyla alınan
bakteri kanlı olmayan diyare, bulantı, kusma ve ateş,
halsizlik, kırıklık şikayetleriyle seyretmektedir. Kendi
kendine iyileşmektedir (immün yetmezliği olanlar
hariç). Etlerin pişirilmesi, sebzelerin yıkanması, çiğ süt
ürünlerinin tüketilmemesi enfeksiyondan uzak durmak
için gerekli önlemler arasındadır (Tablo 7).
Yeni doğanda L.monocytogenes infeksiyonu
Yeni doğanda hastalık “erken başlayan” veya “geç başlayan”
olarak iki kategoriye ayrılır. Uterusta enfekte olan yeni
doğanda genellikle sepsis gelişmektedir. Beyinde, böbrekte,
karaciğerde, akciğerde ve dalakta bakteri bulunan granülomlar görülebilir (erken başlayan kategori). Erken başlayan
kategoride mortalite yüksektir. Geç başlayan enfeksiyon
şeklide sık görülmektedir. Bu kategoride yeni doğan
bakteriye doğum sırasında maruz kalmaktadır. Yeni doğan
3 – 5 günlük olduğunda klinik belirtiler görülmeye başlar.
Geç başlayan enfeksiyon genellikle menenjit tarzında
görülmektedir. L.monocytogenes menenjiti olan bir yeni
doğanın beyin omurilik sıvısı Gram ile boyandığında
polimorfonükleer lökositler ve Gram pozitif çomak şeklinde
bakteri (%50 olguda) görülür ayrıca BOS’ta yüksek protein
ve düşük glikoz indeksi tespit edilmektedir. Geç başlayan
kategorisinde ki enfeksiyonda annede genellikle enfeksiyon
bulgusu yoktur.
Klinik örneklerden L.monocytogenes’in izolasyonu
Bakteri kan, BOS, genital yol, amniotik sıvı, anne
veya fetustan alınan biyopsi örneğinden izole edilebilmektedir. Klinik örneklerin veya kan kültürlerinin
Gram boyamasında bakteri düzgün gram pozitif basil
veya kısa kokobasil şeklinde görülmektedir. Polimorfo-
nükleer veya mononükleer hücre varsa, bakteri hücre
içinde de olabilmektedir. Difteroid basillerle karıştırılabilir.
Gıdalardan bakterinin izole edilmesi için Chromagar kullanılabilir.
L.monocytogenes’in identifikasyonu
Bakteri koyun kanlı agarda kolay üreyerek B grubu
beta hemolitik streptokoklara benzeyen grimsi beyaz
koloniler oluşturmaktadır. Yaklaşık 24 saatlik bir
inkübasyondan sonra dar bir beta hemoliz alanının
olduğu koloniler görülebilir. Daha uzun süre enkübe
edildiğinde hemoliz alanı genişlemektedir.
L.monocytogenes katalaz pozitif, fakültatif gram
pozitif basillerdir. Bakteri harektetlidir, hareket
“tumbling” adı verilen bir şekilde olmaktadır.
Özellikle 25 derecede asılı damla metodu ile hareket
daha belirgin görülmektedir. Yarı katı besiyerine
ekildikten sonra oda ısısında enkübe edildiğinde
şemsiye şeklinde bir hareket alanı görülmektedir.
Bakteri %40 safralı ortamda ürer, eskülini hidrolize
eder. Glikozdan asit meydana getirir, asetoin oluşturduğu için Voges-Proskauer reaksiyonu pozitiftir. L.monocytogenes’i Erysipelothrix rusiopathiae’den ayırt etmekde beta hemoliz reaksiyonu, pozitif katalaz, H2S
oluşturmaması, oda ısısında hareket ve eskülini hidrolize etme özelliğinden yararlanılır.
CAMP testi pozitiftir ancak bazen yorumlanması
zor olur.
Listeria enfeksiyonlarının tedavisi
Erken dönem kategorisinde ki enfeksiyon tedavi
edilmezse ölümcül olabilmektedir. L.monocytogenes
genellikle penisilin, ampisilin, aminoglikozidler,
eritromisin, tetrasiklin, trimetoprim-sulfmetaksazol ve
imipeneme duyarlıdır.
Patojen diğer Listeria türleri
9
gram pozitif sporsuz basiller
L.monocytogenes ve L.ivanovii benzer derecede
patojenik özellik göstermektedir. Diğer Listeria türleri
patojen değildir. L.ivanovii koyun ve sığırlarda bulaşıcı
abortus hastalığına neden olmaktadır. İnsanda enfeksiyon oluşturduğu şüphelidir.
Anaerob spor yapmayan gram pozitif basiller
Bu başlık altında Actinomyces, Arcanobacterium,
Bifidobacterium, Eggerthella, Eubacterium, Lactobacillus, Porpionibacterium, Pseudoramibacter ve diğer
birçok tür bulunmaktadır. Anearob dersinde bunlardan
bahsedilecektir.
Propionibacterium türleri
Yüksek G + C grubunda yer almaktadır. Propionibacterium acnes klinik örneklerden en sık izole edilen
gram pozitifi sporsuz basildir. Deri, nazofarenks, ağız
boşluğu, gastrointestinal ve genitoüriner sistemin
normal florasında bulunmaktadır. Derinin ve kıl
köklerinin florasında bulunduğundan kan kültürlerini
kontamine etme olasılığı yüksektir. Nadiren endokardit,
santral sinir sistemi şunt enfeksiyonu ve diğer enfeksiyonlara neden olmaktadır.
P.avidum ve P.granulosum’a nadiren rastlanmaktadır ve klinik açıdan bir önemleri yoktur. Morfolojileri
difteroid görünümünde tarif edilmektedir. Hücreler
belirgin bir şekilde pleomorfik ve değişik şekil ve
ebatlarda örneğin kok şeklinden çomak şekline kadar
görülebilmektedir. Bakteri hücreleri gram boyası ile
boyanmaktadır. Corynebacterialar gibi bu bakterilerde
çin harfleri, uçan kuş ve çit düzeninde görünmektedir.
P.acnes anaerob olmasına rağmen aerotöleran da
üreyebilmektedir.
10
2012 - 2013 eğitim yılı, doç. dr. zeki yumuk
11
Download