ETKİLİ İLETİŞİM İLETİŞİM ÖĞELERİ VE ÖZELLİKLERİ İLETİŞİM Nitelikleri ne olursa olsun, iki sistem arasındaki bilgi alış verişidir. İletişim Süreci İletişimin gerçekleşmesi için bir dizi davranışın gerçekleşmesi gerekir. Bu anlamda iletişim bir süreçtir. İletişim sürecinin incelenmesinde dikkate alınması gereken beş öğeden söz edilebilir. Bu öğeler gönderici, alıcı, ileti, kanal ve dönüttür. İletişim Süreci İLETİŞİM SÜRECİ VE TEMEL BİLEŞENLERİ MESAJ KAYNAK KANAL GERİ BİLDİRİM HEDEF İletişim Kim Kaynak *** Ne Söyledi Hangi Yolla Mesaj Kanal *** Ne Etkisi Oldu Geri Bildirim *** Gürültü *** Kime Alıcı *** KAYNAK (Gönderici, Gönderen) iletişimi başlatandır. Kaynak, mesajı iletilmek üzere veren, iletiler zinciri üretendir. Kaynak (Gönderici, Gönderen) Kaynak, bir konuşmada konuşmacıyı, bir tebliğde sunanı, eserde yazarı, şiirde şairi, kitle iletişim sürecinde ise yayının veya mesajın üretimine katkıda bulunan kişi veya gurubu kapsar. İkna olayının olabilmesi için kaynağın bir takım özellikleri taşıması gerekmektedir. Bunlar; güvenirlilik, sosyo-demografik özellikler, empati gibi özellikler sayılabilir. Kaynak (Gönderici, Gönderen) İletişim sürecinin başarısı,önemli ölçüde göndericinin bilgi, yetenek ve özelliklerine bağlıdır. Gönderici başkasıyla paylaşan bilgisi olan kaynak ya da kişidir. Gönderici alıcıya göndereceği iletiyi hazırlarken alıcının ilgi alanına giren iletileri seçmeli ve bunların alıcı tarafından tanınan ifade ve semboller kullanılarak göndermeye özen göstermelidir. Soyut ifade ve sembollerden çok somut ifade ve sembolleri kullanmalıdır. HEDEF (Alıcı) Gönderici tarafından yollanan iletiyi alan kişidir. Başarılı bir iletişim gönderici tarafından yollanan iletinin alıcı tarafından alınarak ona bir anlam verildiği ve bunun davranışlarla gösterildiği zaman oluşmaktadır. İletişimin başarısında, hem gönderici hem de alıcının iletişim bakımından yeterlilikleri iletişim konusundaki tutumları ve istekleri önemli ölçüde etkilidir. HEDEF (Alıcı) Vericinin mesajını algılayan kişi alıcıdır. Alıcının işlevi vericinin karşıtıdır. Alıcının gelen mesajı alabilmesi için, mesajı almaya hazır olması gerekir. Alıcının örneğin;yüz yüze iletişimde dinlemesi, telefonu veya faksı açması, televizyon veya radyonun düğmesini çevirerek mesajı almaya hazır olması gerekir. Mesajın algılanmasında alıcının içinde bulunduğu psikolojik durumun, vericiye ait ön yargılarının, eşik değerlerinin ve şablonlarının da rolü vardır. MESAJ (İleti) İletişim süreci içinde kaynak ile alıcı arasında aynı anlamı taşıyan sembollerle ifade edilen duygu düşünce ve bilgilerdir. İleti yazı, söz veya işaretle iletilebilir. MESAJ (İleti) • Mesaj;”Konuşmacı ile dinleyici veya kaynak ile hedef arasındaki ilişkiyi sağlayan unsurdur. • Harf, rakam, renk, ses, ses tonu, yüz ifadesi (jest ve mimik) her türlü görsel ve işitsel işaretler, her türlü sözlü ve yazılı ifadeler kaynağın alıcıya ulaştırmak istediği duygu, düşünce ve davranışların kodlanmış halidir. • Bir mesajın istenilen amaca ulaşabilmesi ya da hedef kitle tarafından verilmek istenilen şekilde anlaşılabilmesi için şu özellikleri taşıması gerekir. 1. 2. 3. 4. Mesaj,hedef kitlenin dikkatini ekecek şekilde kurgulanmalı ve sunulup dağıtılmalıdır. Mesaj; anlamı bozmadan aktarabilecek şekilde hem kaynağı, hem hedef kitlenin ortaklaşa sahip oldukları yaşam deneyimlerini ifade eden işaretlerle verilmelidir. Mesaj, hedefte ihtiyaç uyandırmalı ve bu ihtiyaçların karşılanıp giderilmesi için bir şeyler önermeli ve yol gösterici olmalıdır. İhtiyaçların giderilmesinde ileti ile önerilen yol bireyin içinde bulunduğu grup normuna uygun düşmelidir. YA ÜMİTSİZSİNİZ YA YA ÇARESİZSİNİZ YA ÇARE SİZSİNİZ ÜMİT SİZSİNİZ KANAL (Yol) Kanal kaynakla alıcı arasındaki mesajın aktarılmasını,geçmesini sağlayan yoldur. Bu kavramın içine ışık ve ses dalgalarından iletişim araçlarına kadar mesajı aktaran tüm yollar girer. İletişimde kanal, önemli işlevi olan unsurlardan biridir. Kanal olmadan iletişimin olması mümkün değildir. Yüz yüze iletişimde kişinin bedeni, yüzü, giysileri ve sesi kanal olarak nitelendirilirken, kitle iletişiminde ise gazete, radyo ve televizyon birer kanaldır. Geridönüt (Geribildirim, Dönüt, Feedback) Geri besleme ya da yansıma olarak ta ifade edilebilen Geridönüt iletişim sürecinin son aşamasıdır. Geridönüt, kaynağın gönderildiği mesaja karşılık hedef kitlenin verdiği cevap mesaj olarak tanımlanabilir. Geribildirimler birkaç şekilde olabilir. Karşıdakine bakış şekli Kişinin beden hareketleri Kişinin sözlü olarak söyledikleri Bütün bunların hepsinin beraber ortaya konması Geridönüt (Geribildirim, Dönüt, Feedback) Gönderici tarafından gönderilen iletiyi alan ve onu yorumlayan alıcı artık kendisi bir kaynak durumuna dönüşür ve tepkisini göndericiye aktarır. Dönüt, göndericinin iletisinin alınıp alınmadığının öğrenilmesini sağlar. Bu tepkileri değerlendiren gönderici gerek duyarsa daha sonraki iletilerinde değişikliğe gidebilir Dönüt almanın, alıcının tepkilerini ölçüp ona göre iletiler düzenlemek yanında alıcının gönderici tarafından tepkilerinin değerlendirildiğini görmesinin, önemsendiğinin ve iletişim sürecine katıldığına inanmasının onun kendisine gönderilen iletileri benimsemesini kolaylaştırması gibi katkıları vardır. İLETİŞİM ENGELLERİ İLETİŞİM ENGELLERİ Kaynak (Gönderici) tan kaynaklanan iletişim engelleri Hedef (Alıcı)den kaynaklanan iletişim engelleri Kanaldan kaynaklanan iletişim engelleri Mesajdan kaynaklanan iletişim engelleri İLETİŞİM ENGELLERİ Örnek bir telefon görüşmesi… Lütfen bu örnekte karşınıza çıkan iletişim engellerini maddeler halinde yazınız. Dinlediğiniz bu örnekte iletişim engellerini ortadan kaldırmak için siz olsanız ne yapardınız? Göndericiden kaynaklanan iletişim engelleri Göndericiden Kaynaklanan Engeller Kaynağın alıcıyı tanımaması, Yeterli alan bilgisine sahip olmaması, Doğru kanalı kullanmaması, Göndericinin gönderdiği iletinin açık, net ve anlaşılır olmaması, Göndercinin tutarlı ve güvenilir olmaması, İletileri alıcının ilgi duyacağı şekilde hazırlamaması, Dönüt almaya özen göstermemesi. Alıcıdan kaynaklanan iletişim engelleri Alıcıdan kaynaklanan engeller Alıcı psikolojik durumu, Mesajla ilgili önbilgisinin olmaması, Alıcının kaynaktan kaçınması, Alıcının önyargılı olması, Alıcının yeterli dinleme becerisine sahip olmaması KAYNAK VE HEDEFİN İLETİŞİM ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ KORKULAR Toplum Önüne Çıkma Korkusu: Toplum karşısında, mikrofon veya kamera karşısında konuşurken yüzleştiğimiz en büyük engel korku ve heyecandır. Korkunun nedenleri: 1. Baskı dolu çocukluk 2. Sürekli stres ve hastalıklar 3. Asosyal bir iş ortamı 4. Başarısızlık inancı 5. Söylenecek bir sözün olmaması ÖN KABÜLLER : Yerleşmiş fikir ve inançlardır (şimdiye kadar hep başarısız oldum v.b.). Eğer “ben yapamam” diyorsanız o zaman bilmelisiniz ki yapmak istemiyorsunuz. Yani “ben yapmak istemiyorum” demek istiyorsunuzdur. DUYARSIZLIK: Çoğu zaman başkalarının duygu ve düşüncelerini dikkate almayı bir fazlalık olarak görmekteyiz. Özellikle hayatımızın akışı bazı zamanlar yoğun bir tempo içerisinde koşturmak durumunda kalmamız nedeniyle sadece kendi işimize odaklaşmış olabiliriz. İSİM TAKMA İsim takmak kişilerin benlik imajları üzerinde olumsuz etki yapar. Kişiye takılan özellikle kötü anlam ifade eden isimler, lakaplar kişilerin kendilerini bulundukları ortamdan soyutlamalarına sebep olabilir. ALINGANLIK: Alıngan kişi sürekli olarak, iletişim kurduğu kişi tarafından kendisine yönelik bir olumsuzluk arar ve bulduğunu düşünür. Böylece kendisi ve diğer insanlarla iletişim ağının arasına duvar örer, bunun sonucu olarak ta sağlıklı iletişim kuramaz. BEN MERKEZCİLİK Her konuda kendini öne çıkarma, sürekli kendinden bahsetme, hep kendisi hakkında konuşma ve öteki insanlardan daha önemli ve değerli olduğunu ön plana çıkarma haline ben merkezcilik denir. Ben merkezci biriyle iletişim sürecinde birey çok kısa bir süre sonra kendini önemsiz, değersiz ve varlığının dikkate alınmadığını hissetmeye başlayacaktır. Sağlıklı bir iletişimde her iki tarafında eşit ve dengeli bir biçimde yer almaları gerekmektedir. KARARSIZLIK Kişiler, karşılarındaki insana kendilerini ifade edebilmek için öncelikle kendilerinden emin olmalıdırlar. Kendisinden emin olmayan kişi düşüncelerini ifade etmekte zorlanır ve anlatmak istediklerini de anlatamaz. Buda doğal olarak sağlıklı iletişimi engeller. Mesaj (İleti) dan kaynaklanan iletişim engelleri Mesajdan kaynaklanan engeller Mesajın uzun olması, Mesajın karmaşık (içeriğinin fazla) olması, Mesajın alıcının bilgi düzeyinin çok üstünde yada çok altında olması, Mesajın açık, net ve anlaşılır olmaması, İletiden Kaynaklanan Engeller ÖRNEK Öğrenci ders esnasında cep telefonunu açık bırakarak mesaj sesinin duyulmasına izin veriyor. Öğrenci öğretmenin ve diğer öğrencilerin dikkatini dağıtmış, ortamda sorun yaratmıştır. Böyle bir durumda öğretmenin göndereceği iletişim engelleri şunlardır: 1-Çözüm İletileri a)Emir vermek, yönlendirmek: . “Telefonu derhal kapat ve çantana koy!” b)Uyarmak, gözdağı vermek: “Telefonunu kapatmazsan elinden alırım.” c)Ahlâk dersi vermek: “Bir üniversite öğrencisi derste ne yapılıp yapılmayacağını bilir.” d)Öğretmek, mantık yürütmek: “Telefon dikkat dağıtmak için icad edilmedi.” e)Öğüt vermek, çözüm getirmek: “Dersin düzenini bozmaya hakkın yok, yerinde olsam o telefonu kaldırırdım.” Çözüm iletileri öğretmenin gereksinimlerini yansıtmadığı için öğrencide olumsuz etki bırakmaktan öte gidemez.“Sınıfta otorite benim, benim dediğim olur” iletisi içerir. 2-Bastırıcı İletileri a)Yargılamak, eleştirmek, suçlamak: “Her derste sorun yaratmasan olmaz.sanki.” b)Ad takmak, alay etmek: “Sınıfın şarlatanı olmak zorunda mısın?” c) Yorumlamak, tanı koymak: “Dikkat çekmek için yapıyorsun.” d)Övmek, olumlu değerlendirme yapmak: “Bu yaptığın senin gibi akıllı bir öğrenciyle bağdaşmıyor.” e)Güven vermek, desteklemek, duygularını paylaşmak: “Anlıyorum alacağın mesaj şu an seni dersten daha çok ilgilendirdiğine göre önemli olmalı.” f)Sınamak, sorguya çekmek: “İlgini bütünüyle derse vermedikçe dersi nasıl anlayacaksın?” Bastırıcı iletiler de çözüm iletileri gibi sorun hakkında bilgi iletmediği ve öğrencide utanma ve yetersizlik duyguları yaratacağı için sorunu çözmeye katkıda ulunamaz.“Sorun öğretmenin kendisinde” iletisi içerir. 3. Dolaylı İletiler Dolaylı iletiler alay etme, iğneleme ve . utandırmayı amaçlar. Aynı örnek durumda: “Oyuncağınla evde oynarsın.” Çözüm iletileri ve bastırıcı iletiler kadar doğrudan olmadığı için daha az incitici olduğu kanısıyla kullanılan bu iletiler öğretmenin sinsi ve güvenilmez olduğu iletisine neden olur. Kanaldan kaynaklanan iletişim engelleri Kanal kaynaklanan engeller Mesaj için uygun kanal kullanılmaması, Kanaldaki parazitler, Kanalın alıcı tarafından bilinmemesi İletişimin Etkinliği İletişimin etkinliğinin ölçütü, bir iletişim sürecinde karşımızdakine ya da hedef kitleye yönelttiğimiz bildirinin karşılığında, amaçladığımız sonucun alınıp alınmamasıdır.Bu etkinin sağlanabilmesinin: 1. İletinin alıcının dikkatini çekecek biçimde kodlanması ve açık olması 2. İletiyi kodlayan simgeler konusunda alıcı ve vericinin ortak bilgisinin bulunması 3. İletinin alıcının gereksinmesine yanıt verecek nitelikte olması 4. Alıcının temel değerlerinin, tutumlarının tanınması gibi bazı koşulları vardır. Örnek olay Albay, binbaşıya : Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Erleri talim elbiseleri ile alayın talim meydanına getirin de olayı görsünler. Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz. O zaman erleri, üstü kapalı olan talimgaha götürürsün. Binbaşı, yüzbaşıya : Albayın emri ile yarin sabah dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta talim elbisesiyle yapılacaktır. Örnek olay Yüzbaşı, teğmene : Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir. Teğmen, başçavuşa : Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile albay tutulacak. kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir. Örnek olay Başçavuş, askere : Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir. Askerler kendi aralarında : Yarın sabah bizim başçavuş Albayı tutuklayacakmış. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değilmiş. Sonuç İLK EMİR; GÜNEŞ TUTULMASI SON GÖRÜŞ; ALBAYIN TUTUTLANMASI Ne olacak şimdi Albay tutuklanacak mı? Sen Dili Kabul edilmezlik alanında yer alan bir sorun karşısında duygularımızı açıklamadan oluşturacağımız tümceler “sen” ikinci kişi adılıyla biçimlenen tümceler olacaktır. Örn: “Terbiyesizlik ediyorsun.” Duygularımızı dile getirerek oluşturacağımız tümceler ise birinci kişi adılı, yani ben’li tümceler olacaktır. Örn: “Dikkatim dağıldı, rahatsız oldum.” Sen Dili Sen’li tümcelerde sorun, kaynağın engelleme duygusunun sorumluluğunu almayıp, alıcıyı suçlaması, yargılamasıdır. Bu tür tümceler kullanıldığında karşı tarafa genellikle olumsuz, savunmacı bir tutum oluşur. Yargılayıcı, denetleyici, üstünlük bildiren bu tutum karşısında öğrenci iç dünyasını kapatır. Sen Dili 1. Suçlayıcıdır. 2. Davranıştan çok kişiliğe yöneliktir. 3. Kişiye anlaşılmadığını hissettirir. 4. Yeniden konuşma isteğini engelleyicidir. 5. Neye kızıldığının anlaşılmamasına neden olur. 6. Kişiyi incitir, kırar. 7. Kişinin direnmesine, yani savunucu iletişime neden olur. Savunucu iletişim ise iletişimin içerik düzeyinden ilişki düzeyine geçmesine, ilişkinin bir savaş, bir kazanma sorununa dönüşmesine neden olacağı için öğretimin asıl amacına ulaşmasını engelleyecektir. Sen Dili Örnekler: “Yeterince açık konuşmuyorsun.” “Derse hep geç giriyorsun.” “Çok fazla gürültü ediyorsun.” “Dikkatini derse vermiyorsun.” “Arkadaşlarına haksızlık ediyorsun.” Ben Dili 1. Savunmaya itmez. 2. Suçluluk hissettirmez. 3. Duygunun nedeni anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur. 4. Ben iletisi alan kişi başkalarını düşünmeyi de öğrenir. 5.Yakınlaşmayı sağlar. 6. Anlaşmazlıkları azaltır. 7. Konuşan kişiyi rahatlatır. Ben Dili Bir örnek: 1. Yüksek sesle konuştuğunuz zaman dikkatim dağılıyor. Böyle olunca da gerginleşiyorum. Burada üç durum var; 1. Yüksek sesle konuştuğunuz zaman 2. dikkatim dağılıyor 3. Böyle olunca da gerginleşiyorum. Ben Dili Bir örnek: 1. Yüksek sesle konuştuğunuz zaman (davranışın yargılamadan tanımlanması) dikkatim dağılıyor (davranışın somut etkisi). Böyle olunca da gerginleşiyorum (duygunun ifadesi). İletişimin Zorluğu Düşündüğünüz, Söylemek istediğiniz, Söylediğinizi sandığınız, Söylediğiniz, Karşınızdakinin duymak istediği, Duyduğu, Anlamak istediği, Anladığını sandığı, Anladığı....... Arasında farklar vardır. Dolayısıyla, insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 neden var. En uzak mesafe ne Afrika’dır ne Çin, Ne gezegenler, ne de geceleri ışıldayan yıldızlar En uzak mesafe ki kafa arasındaki mesafedir … İLETİŞİMİ ETKİLEYEN TEMEL FAKTÖRLER ALGILARIN ROLÜ DUYGULARIN ROLÜ KÜLTÜRÜN ROLÜ KİŞİSEL ÖZELLİKLERİN ROLÜ 1-CİNSİYET 2-FİZİKSEL GÖRÜNÜM 3-KİŞİLİK YAPILARI 4- GEÇMİŞ DENEYİMLER EĞİTİMİN ROLÜ ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ROLÜ ALGILARIN ROLÜ ALGILARIN ROLÜ Algılarımız bize dış dünyadaki olaylar, nesneler ve insanlarla ilgili bilgi sağlar. İnsan organizması dış dünyadan gelen mesajları duyu organlarıyla alır ve beynin ilgili bölgesine iletir. Farklı algılamalar insanların birbirleri ile ilişkilerini belirler. Örneğin:”Dikkatli ol” mesajının algılanması kimden geldiğine göre (annesinden, doktorundan, amirinden, rakibinden) değişir. Alıcı,kendisine ulaşan sözcükleri, gördüğü hareketleri ve olayları kendi değer yargılarının ve çevre baskılarının etkisi altında kalır. Aynı mesaj, bir aile toplantısında başka, cenazede başka algılanabilir. İnsanların algılama sürecine etkisi olan bir diğer süreç onlara ilişkin yaptığımız kategorize etmemizdir. Diğer insanları onların algıladığımız çeşitli özelliklerine bağlı olarak (yaş, cinsiyet, giyim tarzı, duruşu, konuşması) belli sınıflara sokarız. İletişim kurarken sahip olunan bu önyargılar iletişime yön verir. Algılama ile ilgili olarak sözü edilmesi gereken bir diğer faktör hale etkisidir (yaygınlaştırma eğilimi). Hale etkisi bir kişinin diğer bir kişi veya olayı tek bir olumlu özelliğinden dolayı tümden olumlu veya tek bir olumsuz özelliğinden dolayı tümden olumsuz değerlendirilebilmesidir. DUYGULARIN ROLÜ DUYGULARIN ROLÜ Duygular yaşamımızda büyük yer tutar çünkü dış dünyayı algılama biçimimizi ve ona nasıl tepkide bulunacağımızı belirler. ÖRNEK: Depresyon da olan biri etrafında olan bitene olumsuz yönden bakar ve ortamdaki işaretleri yanlış değerlendirebilir. Sevinçli olduğumuz bir günde başımıza gelen tersliklere daha hoşgörülü bakabiliriz. Çok sevdiğimiz birinin hatalarını görmeyebiliriz. Mutluysak mutlu olmanın işaretlerini sergileriz, örneğin, gülümseriz, sosyal etkileşime girmek isteriz. Verici ve alıcının içinde bulunduğu duygusal durum mesajın verilmesini etkilediği gibi yorumlanmasını da etkiler. Özelikle korku ve kızgınlık duyguları vericinin ses tonu ve beden dilini kullanmada farklı vurgulara neden olacağı gibi,alıcının da mesajları gereksiz yere tehdit edici mahiyette algılayıp yorumlanmasına sebep olabilir. KÜLTÜRÜN ROLÜ İletişim söz konusu olduğu zaman, kültürler arasında büyük farklılıklar oluşur. Bu nedenle vericinin mesajları farklı anlamlara ve yorumlara yol açabilir. Anlamla ilgili engeller: Sözcükler farklı kültürdeki insanlara farklı anlamlar ifade edebilir. Örneğin Türkçede birbirine yakın iki insanın karşılıklı konuşmayı başlattığı ”Ne var ne yok” cümleciğinin karşılığı İngilizce de yoktur. Algılama farklılıklarıyla ilgili engeller: Farklı dillerde konuşan insanların dünyayı algılaması da farklı olur.Bir ülke insanı,kullandığı çevre ile ilgili bir çok farklı sözcükler üretir ki bu sözcüklerin diğer kültürlerde yeri yoktur. KİŞİSEL ÖZELLİKLERİN ROLÜ 1-CİNSİYET Sosyal etkileşimlerde karşımızdaki kişinin kadın veya erkek oluşuna bağlı olarak onlara farklı biçimlerde tepkide bulunabilir veya onlardan farklı davranış beklentiler içinde olabiliriz. Kadınların beden diline yönelik olarak, örneğin daha fazla gülümsedikleri, daha az kişisel alan kullandıkları, daha fazla göz teması kurdukları saptanmıştır. Ayrıca kadınlar daha açık, ifade edici ve yakın davranmaktadır. 2-FİZİKSEL GÖRÜNÜM: Diğer insanların fiziksel görünümü onlara karşı davranışlarımızı ve iletişim kurma biçimlerimizi etkileyebilir. Genel kanı fiziksel yönden çekici olmanın ilişkiler üzerinde olumlu etkisi olduğudur. Kısacası,fiziksel görünüm birbirini hiç tanımayan kişilere olan ilk tutumları olumlu yönde etkileme özelliği olsa bile,diğer özeliklere kıyasla (bilgi düzeyi,kişilik,sosyal beceriler vb,)uzun vadeli ilişkileri olumlu yönde etkileme özelliği sınırlı görünmektedir. 3-KİŞİLİK YAPILARI 3-KİŞİLİK YAPILARI Kişilik yapıları üzerinde sürdürülen çalışmalarda kişilerarası iletişimi etkileyebilecek önemli boyutlar arasında nevrotiklik ve içe dönüklük alınabilir. Her insan nevrotik olma ve olmama uçları arasında kalan bir çizgi üzerinde belli bir yerde bulunur. Önceden gördüğümüz üzere algı, iletişimi etkileyen önemli faktörlerden birisidir. Nevrotik bireylerin insanlarla olan etkileşimlerinde olumsuzluklara odaklanmaları olasıdır. Yüksek düzeyde nevrotik bireylerin daha fazla kişisel çatışma yaşadıkları gözlenmiştir. Kişilerarası iletişimde etkisi olabilecek diğer bir kişilik özelliği dışa dönüklük/içe dönüklüktür. İçe dönükler iz bırakabilecek olayları (bir araba kazası,bir arkadaş toplantısında yaşanan utandırıcı bir durum, sarhoş olma gibi) daha fazla hatırlar ve etkisinden kurtulamayabilirler. Dışa dönükler ise bu tür olayları daha çabuk unutup, kolayca yaşamlarına devam edebilirler. Bazı insanlar bir şey sorulmadıkça konuşmayı başlatmaz veya olabildiğince kısa keserler. Bazıları ise sadece belli ortamlar da konuşurlar. Kişi ne derece içe dönükse iletişim kurmaya o derece az ihtiyaç duyarlar veya iletişime o derece az önem verirler. Nevrotik davranışların kökeninde kaygı yatar. hatta nevrotik tepkilerin çoğuna davranış bozuklukları da denir. Kişide kaygı genellikle kuruntu, korku, huzursuzluk durumu olarak belirlenir. Nevrotik insanların çoğu Kaygılarının farkındadırlar. Bazı durumlarda kaygı öyle şiddetlenir ki dışarıdaki bir kişi tarafından gözlemlenebilir. Nevrotik bozuklukların temelinde endişe yatar. Nevrotik bireylerin özellikleri; Aşırı şefkat isterler ve diğer kişilere bağımlıdırlar. Güvensizlik duyarlar. Plan yapamazlar. Saldırgan ve düşmanca tutum içindedirler. Anormal cinsel davranışları vardır. Kaygı bozuklukları vardır. Duygusal bozukluklar vardır. 4- GEÇMİŞ DENEYİMLER 4- GEÇMİŞ DENEYİMLER Kişiler duymak istedikleri şeyleri duyarlar. Geçmişteki tecrübeleri yüzünden, benzer durumlarda aynı mesajları duymayı veya mesajı veren kişi olarak verdikleri aynı mesajın daha önceki gibi algılanmasını beklerler. Örneğin, yaptığı iş sürekli olarak tenkit edilen bir insan bir defasında yaptığı iş karşısında, samimi bir övgü bile alsa bile inanmakta güçlük çeker, alay edildiğini sanabilir. 5-DAVRANIŞ BİÇİMLERİ Kişiler birbirleri ile iletişim kurmada farklı davranış şekillerini benimserler. İletişim kurma sürecinde insanlarda üç çeşit davranış ortaya çıkar. 1. Güvenli (assertive) 2. Saldırgan (agresif) 3. Pasif (nonassertive) GÜVENLİ DAVRANIŞ BİÇİMİ GÜVENLİ DAVRANIŞ BİÇİMİ Güvenli davranan kişi aktiftir. Hareketleri dolaysız ve dürüsttür. Kendine ve başkasına karşı saygılıdır. Güvenli davranan kişi istekler, ihtiyaçlar ve doğruluk konusunda diğer insanlarla her zaman eşit olmayı teşvik eder. Dinleyerek, müzakere ederek, ilişkiler kurarak daima “kazan-kazan ” ilişkisini benimser. GÜVENLİ DAVRANAN KİŞİNİN BEDEN DİLİ Bedeni diktir fakat rahat bir duruş sergiler. Omuzlar diktir fakat az hareketlidir. Oturuşta bacaklar bitişiktir. Eller açık ve az hareketlidir. Başla tasdik gerektiğinde yapar. Düşünceli bir duruşu vardır. Bakışları karşısındakini önemser niteliktedir. Ses akıcıdır,rahattır,alçalmalar ve yükselmeler yoktur. Komik olaylarda yerinde güler. PASİF DAVRANIŞ BİÇİMİ PASİF DAVRANIŞ BİÇİMİ Pasif davranışın verdiği mesaj aşağılık duygusudur. Güvenli olmayanlar başkalarının istek,ihtiyaç ve doğrularının kendininkinden daha önemli olduğu görüşünü benimser. Bu tarz davranış çıkar ilişkisi açısından ”kaybet-kazan” olarak açıklayabiliriz. Anne ve çocuk arasındaki ilişki buna örnek gösterilebilir. PASİF DAVRANAN KİŞİNİN BEDEN DİLİ Hem pasif hem de dolaylı davranır. Başkalarının istek ve duygularını ön plana alır. Vücudu yığılmış gibi durur. Yüz hatları uzamış gibi ve çene sarkıktır. Bacaklar rasgele bırakılmıştır. Eller devamlı hareketlidir. Omuzlar çekmiş gibidir. Ses tonunda huzursuzluk vardır. Sinirli bir gülüş sergiler. Genelde vurguyu cümlenin sonuna koyar. Soru sorar gibi konuşular. Alt dudağını ısırırlar. SALDIRGAN DAVRANIŞ BİÇİMİ SALDIRGAN DAVRANIŞ BİÇİMİ Saldırgan davranış oldukça karmaşık bir tablo gösterir. Bu kişiler aktif veya pasif yolla saldırgan olabilirler. Bu davranışın üstünlük duygusu veya saygın olmayan bir ifadesi vardır. Uyumlu davranamazlar. Diğer insanların doğrularını(yararlarını) ön plana çıkarmaz,”kazan-kaybet” ilişkisini hedeflerler. SALDIRGAN DAVRANAN KİŞİNİN BEDEN DİLİ Beden duruşu dik ve gergindir. Omuzlar arkaya çekik ve hareketlidir. Dudaklar gergindir. Oturuş, gergin, öne doğru eşik ve hareketlidir. Başla tasdik etme keskin ve hızlı olur. Kaşlar çatıktır. Bakışlar öfkeyi ifade eder. Yüz aşırı kızarır. Ses tonu emir verir gibidir. EĞİTİMİN ROLÜ EĞİTİMİN ROLÜ İnsan doğduğunda itibaren önce çevresi onunla sonra da o çevresiyle iletişim kurar. Bu iletişim süreci içinde yaşamla ilgili birçok konuda eğitilir. İçinde bulunduğu toplumun kurallarını, değer yargılarını çevre ile kurduğu iletişim içinde öğrenir. İletişim eğitimle elde edilmiş dil ve terminolojiyle sürdürülür. Bireyin ait olduğu ortam ve toplumun geçerli dili, konuşma tarzı, şakaları, takdim tarzı, beden dili tamamen içinde yaşanan toplum tarafından öğretilmiş veya bireyin yaşarken öğrendiği nitelikler olup iletişim kurmada önem kazanır. ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ROLÜ ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ROLÜ Bir ortamın düzenlenişi, oturma düzeni gibi fiziksel çevre unsurları da iletişimi etkiler. Sözünü bilen kişinin Yüzünü ağ ede bir söz Sözünü pişirip diyenin İşini sağ ede bir söz. Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Balla yağ ede bir söz Yunus Emre ÜÇ ŞEY Hayatta bir kez gittiğinde asla geri dönmeyen üç şey: Zaman, sözcükler ve fırsattır. Hayatta hiç bir zaman kaybedilmemesi gereken üç şey: Barış, umut ve dürüstlüktür. Hayatta en değerli üç şey: Sevgi, kendine güven ve arkadaşlardır. Hayatta hiç emin olunamayacak üç şey: Düşler, başarı ve zenginliktir. Hayatta insanı geliştiren üç şey: Çok çalışma, samimiyet ve başarıdır. Hayatta insanı mahveden üç şey: Cesaretsizlik, gurur ve öfkedir. TEŞEKKÜRLER