2-sinif-sularla-bulasan-hastaliklar

advertisement
SULARLA BULAŞAN
HASTALIKLAR-1
RAHŞAN KOLUTEK
Genel Bilgiler

Yeryüzündeki tüm hastalıkların hemen hemen
yarısı sularla ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde;


Atık suların ancak %5’inin arıtılabilmesi,
Endüstriyel ve evsel atıkların çevreye,
akarsulara ve yer altı sularına denetimsiz bir
şekilde verilmesi de ayrı bir sorundur.
Genel Bilgiler

Toplumdaki aktif hastaların ya da taşıyıcıların
barsaklarındaki mikroorganizmalar dışkı ile suya
geçmekte ve sonuçta su, enfeksiyon kaynağı
olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu tür suların içilmesi, gıda hazırlamada
kullanılması, banyo yapılması, hatta
solunmasıyla edilmesiyle enfeksiyon
gelişebilmektedir.
Genel Bilgiler




Suların arıtılması ve dezenfeksiyonu,
Sağlıklı bir atık hijyeni sağlanması,
Sağlık ve hijyen ( temizlik ) konularında eğitim
verilmesi
su ile bulaşan enfeksiyonları azaltacaktır.
Yaşamın devamı açısından suyun ne denli
önemli bir kaynak olduğu bilinciyle, bizden
sonraki kuşaklara sağlıklı içme suyu ve
yaşanabilir bir çevre bırakmamız konusunda
bizlere çok büyük görevler düşmektedir.
Sularla bağlantılı hastalıklar
Bulaşma yollarına göre;
1.
Sudan kaynaklanan hastalıklar
2.
Su yokluğundan kaynaklanan hastalıklar
3.
Suda yaşayan canlılarla bulaşan hastalıklar
4.
Su ile bağlantılı vektörlerle yayılan hastalıklar
Sularla bağlantılı hastalıklar
1.
2.
Sudan kaynaklanan hastalıklar:

Özellikle ılıman ve sıcak iklimlerde insan ve hayvan
dışkısı ile kirlenen sularda bol m.o. bulunur.

Aynı kaynaktan su alan insanların enfekte olmaları
ile salgınlar çıkar (Tifo, Kolera, Viral Hepatit, vb).
Su kıtlığından kaynaklanan hastalıklar:

Susuzluğa bağlı olarak kişisel hijyen bozulur.

Vücudun, yiyeceklerin ve giysilerin yıkanamayışı
nedeniyle hastalık yayılma olasılığı artar (Trahom,
Basilli Dizanteri, Paraziter hst, vb).
Sularla bağlantılı hastalıklar
3.
4.
Suda yaşayan canlılarla bulaşan hastalıklar:

Bazı bakteriler ve parazit yumurtaları sulardaki
omurgasız canlılarda (salyangoz, midye, vb) yerleşip,
gelişir.

Bu tür suların içilmesi ya da kullanılması sonucu
enfeksiyon (Tifo, V.Hepatit, Şistosomiazis) m.g.
Su ile bağlantılı vektörlerle yayılan hastalıklar:

Su birikintilerinde gelişen larvalardan çıkan sinekler,
taşıdıkları patojen mikroorganizmalarla insanları
enfekte ederler (Sıtma, vb).
Sularla ilişkili sık görülen hastalıklar







İshal
Dizanteri
Barsak
parazitozları
Tifo ve paratifo
Kolera
Hepatit A ve E
Sıtma




Mantar hastalıkları
Anemi
Fluorosis
Malnutrisyon
İshaller

İshal; dışkı miktarının ve sayısının
fazlalaşması, kıvamının bozularak yumuşak,
sulu bir görünüm alması olarak tanımlanır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ishali; 24 saatte
3’ten fazla veya her zamankinden daha sık
veya sulu dışkılama olarak tarif etmektedir.

Yalnızca sık dışkılama, kıvam bozuk değilse
ishal sayılmaz.
İshaller

İshaller genellikle Sindirim sistemin
enfeksiyonuna bağlı olarak oluşur.

Enfeksiyonun tipine göre sulu (kolera) veya kanlı
(dizanteri) olabilir.

Gelişmekte olan ülkelerde hastaneye yatışların
%30 nedeni ishaldir.

İshalli hastaların %80’i akut ishal, %10’u kronik
ishal ve %10’u ise dizanteridir.
İshaller

İshaller dünyadaki ölümlerin %4’ünden
sorumludur.

Dünyada her yıl 5 yaşın altındaki
çocuklarda yaklaşık bir milyar ishal vakası
görülmekte ve bunlardan ~ 2.2 milyon
çocuk ölmektedir.

Ölenlerin çoğu iki yaşın altındadır ve
ölüm nedeni genellikle akut
dehidratasyondur ( Su kaybı ).
İshaller

İshalin etkeni bakteriyel, viral ( virüs ), paraziter olabilir.

Bunların da çoğu kontamine ( kirlenmiş ) sularla
bulaşır.

İshal ayrıca kızamık, sıtma gibi hastalıkların seyri
esnasında da görülebilir.

Kimyasal ilaçların barsakları irritasyonu ( tahriş ) sonucu
da ishal gelişebilir.

Ciddi ishal; sıvı-elektrolit kaybına yol açar ve hayatı
tehdit edici olabilir.
İshaller

Oldukça koyu ve hacimli bir dışkı ile karakterize,
az sıklıkta görülen ishal; büyük ihtimalle ince
barsak hastalığına bağlıdır.

Kalın barsak tipi ishallerde ise; sık sık ve az
miktarda dışkılama ile birlikte, dışkıladıktan
sonra geçen kramp tarzında karın ağrısı vardır.
İshaller - Korunma ve Tedavi

İçme sularının arındırılması,

Sanitasyonun ( sağlıklı su temininin ) geliştirilmesi,

Kişisel hijyenin sağlanması,

Sağlık personelinin eğitimi,

Tedavide sıvı-elektrolit desteği ve beslenmeye
devam edilmesi önemlidir.
Basilli Dizanteri (: Şigelloz)

Shigella cinsi bakterilerin neden olduğu, kanlı
mukuslu ishal, karın ağrısı ve ateşle seyreden
akut, enfeksiyöz bir kolittir ( kalın barsak iltihabı).

Ülkemizde sık görülen bir enfeksiyondur.

<200 Shigella bakterisi dizanteri oluşturabilir.

Bakteriler soğuk ve nemli ortamlarda haftalarca,
oda ısısındaki sularda 6 ay ve toprakta 9-12 gün
canlı kalabilirler.
Basilli Dizanteri

Shigella’lar; kontamine ( bulaşmış )sularla sulanan
sebzeler ve hastaların kullandığı tuvaletlerle
yayılabileceği gibi; sinekler de bulaşmada önemlidir.

En çok 1-5 yaşındaki çocuklarda görülür.

Kuluçka süresi 1-3 gün,

Dışkılama sayısı 20-40,

Antibiyotikler, tabloyu 2-3 gün içinde düzeltir.
Amipli Dizanteri (: Amebiyaz)

Entamoeba histolytica’nın neden olduğu kolittir.

Amip; dünyadaki en yaygın barsak przt.’lerinden,

Gelişmekte olan ülkelerin problemi,

Dünya nüfusunun ~ %10’u amip ile enfekte ( bulaşma ),

1997’de 105 insan yaşamını yitirmiş,

Yurdumuzda, GAB ve Marmara’da yaygın.
Amipli Dizanteri

En önemli kaynak; portörlerdir (taşıyıcı insanlar )

Portör; 15 milyon/gün amip çıkarır

Bulaşma; amip kistlerinin ağız yoluyla alınması
ile olur. Eller ve karasineklerin de rolü büyüktür..

Bakteri, hücre ve gıdalarla beslenip, çoğalırlar.

Patojen hale gelip, dokulara saldırırlar.
Amipli Dizanteri

Kuluçka dönemi: birkaç gün-birkaç ay (6-10 gün)

Klinik: bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal (8-40)

Dışkı; kanlı-mukuslu, ancak cerahatsiz olup,
parlak kırmızı renkte ve kırmızı jöleye benzer
görünümdedir.

Çocuklarda ateşle birlikte ölümcül seyreder,

Hastaların ¾’ünde 4 hafta kadar sürer.
Amipli Dizanteri - Korunma

Enfeksiyonun yayılmasında ilk kaynak sulardır,

Marul, maydonoz gibi sebzeler sık kontamine olur,

Suların kaynatılması ile amiplerin öldüğünden
emin olunabilir,

Sebzeler kistlerden arındırılmak için pratik olarak;

kuvvetli deterjanlarla yıkanmalı ve

sirke içinde 10-15 dakika bekletilmelidir.
BARSAK PARAZİTLERİ
Enterobius vermicularis (:Kıl kurdu)

İnsanlardaki en yaygın parazittir.

İç çamaşırı giyme oranı düşük toplumlarda ve
ilkokul çocukları arasında daha yaygındır.

Kıl kurdu birkaç ay - birkaç yıl yaşayabilir.

Ağız yoluyla alınan yumurtalar ince barsakta açılır,
dışarı çıkan larvalar çekumda (k.bağırsak bölümü
)olgunlaşır, barsak mukozasına yapışarak, kan ve
organik maddelerle beslenirler.
Ascaris lumbricoides (:Barsak solucanı)

Dünyada ve ülkemizde ikinci sıklıkta görülen
barsak parazitidir. Yaşam süresi bir yıldır.

Dünyada ~ 1milyar kişi bu parazitle enfekte olup,
her yıl 60 bin kişinin ölümüne yol açmaktadır.

Okul öncesi ve okul çocuklarında daha sıktır.

TR’de Doğu, GAB ve İç Anadolu’da yaygındır.

Esas konakçısı insandır.

Yumurtalar; insan dışkısı ile kontamine toprakta
ve kirli sularla yıkanmış sebzelerde bulunur.
Ascaris lumbricoides

Ascaris yumurtaları, toprakta 22oC’de üç hafta, 510oC’de iki yıl kadar canlılıklarını korurlar ve nemli
ortamda iki hf. içinde enfektif hale gelirler.

Bulaşma; içinde larva bulunan yumurtaların oral
yolla alınmasıyla olur. Kuluçka süresi 70 gündür.

Karın ağrısı, bulantı-kusma, kabızlık yada ishal
yanında; burun kaşıntısı, diş gıcırdaması ve
ağızdan salya akması; ayrıca ürtiker, ateş,
terleme ve gece korkuları bulunabilir.
Tifo ve Paratifo

Tifo; Salmonella typhi’nin sebep olduğu ateş,
baş ağrısı, karın ağrısı, şuur bulanıklığı ile
karakterize, insanlara özgü, sistemik enf. hast.

Paratifo ise; Salmonella paratyphi A, B ve C
bakterilerinin neden olduğu, semptomların (
belirtiler ) tifodan daha hafif olduğu klinik
tablodur.
Tifo

Enfekte insanların idrar ve dışkıları ile kontamine
olmuş su ve gıdaların alınması ile bulaşır.

Kanalizasyon sularının, içme ve kullanma
sularına karışması sonucu tifo salgınları görülür.

Hastaların kullandığı bardak, havlu gibi eşyalar..

Sinekler mekanik taşıyıcılık yapar.

Dünyada yılda 17 milyon kişi enfekte olmaktadır.
Tifo
Salmonella’ların doğal yerleşim yerleri barsaklar,
 Toprak, akarsu ve diğer su kaynaklarında bulunur.
 7oC – 48oC ısıda ve pH 4 – 8 arasında ürerler.
 65.5oC’de 37 saniyede,
74oC’de ise 1 saniyede inaktive olur.
 Salmonella’lar doğrudan temas ettiklerinde
dezenfektanlara çok duyarlı olup, dezenfeksiyon
için kullanılan klor konsantrasyonlarında ölürler.

Tifo

Hastalık; içinde bol miktarda bakteri bulunan su
ve yiyeceklerin, çiğ veya az pişmiş olarak
tüketilmesi sonucunda gelişir.
 Kuluçka süresi ortalama 10-14 gündür.
 1.hf: Halsizlik, baş ağrısı ve yavaş yükselen
ateş..
 2.hf: Ateş ~40oC, hasta dalgın ve şuuru
bulanıktır. Barsaklar gazlı, yüz soluk, dil paslı,
dudaklar kuru ve çatlaktır. Hastaların
~%50’sinde ishal vardır.
Tifo

Komplikasyonlar: barsaklarda kanama ve delinme,
safra kesesi ve yolları enf, perikardit, miyokardit,
arterit (kalp hastalıkları ), osteomiyeli ( kemik gelişim
yetersizliği ), orşit, Kc ve dalak apseleri, vb.

Tifoya bağlı ölüm oranı <%1 dir.

Hasta olmadıkları yada hastalığı geçirdikleri halde,
dışkı ve/veya idrarlarında bakteri bulunan kişilere
taşıyıcı (portör) denir.

Antibiyotik tedavisi; tifo ve paratifoda 14 gün, lokal
organ enfeksiyonları ve kronik taşıyıcılığın
giderilmesi için 4-6 hf sürdürülür.
Tifo
Korunma:

Aşıların koruyuculukları %100 değildir.







Kişisel hijyen kurallarının eksiksiz uygulanması,
Taşıyıcıların tespit edilip, tedavi edilmesi,
Taşıyıcıların gıda ile ilgili işlerde çalıştırılmaması
Hastaların kullandığı tuvaletlerin dezenfekte edilmesi,
Hastalarla temastan sonra ellerin yıkanması
Su ve yiyeceklerin temiz olması,
Sağlıklı atık giderim sistemi kurulması çok önemlidir.
Kolera

Kolera; insanlara su ve besinlerle sindirim
kanalından bulaşan; kusma ile başlayıp, pirinç
yıkantı suyu görünümünde şiddetli ishal ile seyreden
bir ince barsak enfeksiyonudur.

Kolera; yaptığı büyük salgınlar ve bu salgınlarda
görülen yüksek ölüm oranları ile eski çağlardan beri
tanınan bir enfeksiyon hastalığıdır.

Tedavi edilmediğinde özellikle düzensiz beslenen,
malnutrisyonlu (gelişme geriliği ) bireylerde vücudun
susuz kalmasına ve ölüme yol açabilir.
Kolera

Kolera, su kaynaklarının sağlıklı olmadığı,
hijyenin, sanitasyonun uygun yapılmadığı
bölgelerde salgınlar oluşturabilir.

Enfekte ( Hasta ) insanların dışkıları ile
kontamine olmuş su ve besinlerle diğer
insanlara geçer.

Kontamine olmuş sularla yıkanan sebze ve
meyvelerin yenmesi ile de bulaşır.
Kolera





Kolera vibriyonlarının (Vibrio cholerae)
dış etkilere karşı direnci azdır.
Vibrion 55oC’de 10-15 dakikada,
kaynama derecesinde ise 1-2 dakikada ölür.
Kuruluğa, güneş ışığına, asitlere hiç dayanamaz.
Mide asiditesi, vibrioları kısa sürede inaktive (
yok etme ) eder ve bu durum birçok kimseyi
koleraya yakalanmaktan kurtarır.
Çeşitli eşya ve besinler üzerinde birkaç saat ile
birkaç gün arasında canlı kalabilirler.
Kolera

Temiz çeşme, nehir ve göl sularında haftalarca canlı
kalabilmelerine karşılık, saprofit bakterilerden zengin
ve kolera içeren nehir, deniz yada kanalizasyon
sularında birkaç günden fazla yaşayamazlar.
Kolera



Kolera, insanlar arasında fekal - oral (anal ve
ağız )kontaminasyonla yayılım gösterir ( Hasta
veya portör dışkıları ile enfekte olmuş içecek
yada yiyeceklerle bulaşır) .
Kontamine çiğ yenen sebze ve meyveler, midye
ve istiridye gibi deniz ürünleri ile içme ve
kullanma suları hastalığın yayılmasında önemli
rol oynarlar.
Ayrıca karasinek ve hamamböceği gibi mekanik
taşıyıcılıkla yiyecekleri kontamine ederler.
Kolera

Kolera fekal-oral yolla bulaşan diğer hastalıklar
gibi;
 Alt yapısı yetersiz olan, içme ve kullanma
sularının kanalizasyon sularına karışabildiği,
 Sularının sık sık kesildiği,
 İnsan dışkısının gübre olarak kullanıldığı,
 Tuvalet atıklarının arıtma işleminden
geçirilmeden akarsu, deniz ve göllere
boşaltıldığı,
 Kişisel hijyen kurallarının uygulanmadığı,
 Sosyoekonomik yönden gelişmemiş ülkelerde
büyük salgınlara yol açmaktadır.
Kolera




Kolera vibriyonlarının ( Mikropları ) doğal
kaynağı insanlardır.
Ayakta gezen atipik ( taşıyıcılar )ve hafif
olgular hastalığın yayılmasına neden
olurlar.
Epidemiler genellikle deniz seviyesinden
fazla yüksek olmayan yerlerde, yağışlı,
nisbi nem ve hava sıcaklığının yüksek
olduğu mevsimlerde çıkmaktadır.
Vaka sayısı akarsuların ve kanalların
geçtiği bölge çevresinde daha fazladır.
Kolera





Kuluçka dönemi kısadır. Birkaç saatten 7 güne kadar
değişmektedir; ortalama 2-3 gündür.
Hastalık tablosunun oluşumundan, vibriyonların
salgıladığı bir enterotoksin sorumludur.
Kolera ani ve yavaş olmak üzere iki farklı görünümde
başlayabilir.
Kişi sıhhatte iken, boşalır gibi bir kusma, karın ağrısı
ve boşalır gibi diare ortaya çıkar. Hasta tuvalete
gitmeye fırsat bulamaz.
Zaman geçtikçe kusmuk ve dışkının volümleri artar,
rengi açılır ve pirinç yıkantı suyu görünümünü alır.
Kolera





Hasta günde 8-10 hatta 15 litre sıvı kaybeder.
Kusmalar nedeniyle ağızdan sıvı ve katı besin
almak imkansızlaşır.
Organizmada dokusal bir tahribat olmaz.
Kaybedilen sıvı ve elektrolitler yerine konur ve
asidoz önlenirse 1-2 gün gibi kısa bir sürede şifa
sağlanabilir.
Bu tür olgularda eğer gerekli tedavi uygulanmaz
ise ölüm oranı %50’ye kadar çıkabilmektedir.
Kolera

Kolera destek tedavisinin çok önemli olduğu
hastalıkların başında gelir.

Toplum sağlığı açısından kolera tedavisinin
hastanelerde yapılması zorunludur.

Tedavinin başarısı ancak kaybedilen sıvı ve
elektrolitlerin süratle yerine konması ile mümkündür.

Hastaneye kabul edilen hastalar ilk iş olarak “koleralı
yatakları” na yatırılmalıdırlar.
Kolera
Korunmada hijyenik önlemler çok önemlidir.
İÇME SULARI:
 Kesinlikle kaynatılmadan içilmemelidir.
 Şehir şebekesindeki sular bilimsel olarak
klorlanmalıdır.
 Kuyu ve akarsulardan sağlanan sular sodyum
hipoklorit ile dezenfekte edilmelidir.
 Sodyum hipoklorit; çamaşır sularının içinde
ortalama %5 oranında bulunmaktadır.
 Bu tür çamaşır sularından 1 lt suya 2-3 damla
veya 1 teneke suya 1 çorba kaşığı ilave etmek
içme sularının dezenfeksiyonu için yeterlidir.
Kolera




Kanalizasyon olmayan yerlerde sızdırmaz tip hela
çukurları açılmalı, bu tür çukurların yakınında kuyu
açılması engellenmelidir.
Su kuyuları ile fosseptikler arasında en az 30 m
mesafe olmalıdır.
Sinek ve hamam böceği gibi mekanik taşıyıcılık
yapan artropodlarla etkili mücadele yapılmalıdır.
Portör taraması yapılmalı; portör olarak kabul edilen
kişilere bir günde oral yolla 8 g streptomisin
verilerek bulaştırıcılıkları engellenmelidir.
Kolera



EĞİTİM:
Salgınlar sırasında toplum aydınlatılmalı, hastalığın
bulaşma yolları hakkında bilgi verilmelidir.
Salgınlar sırasında halka, karışık gıdalar almamaları,
alkollü içeceklerle mide asiditelerini bozmamaları
önerilmelidir.
Büyük salgınlarda okulların kapatılması, gereksiz
seyahatlerin önlenmesi ve koleralı bölgeye gidip,
gelenlerin sınırlarda ciddi bir şekilde kontrol
edilmeleri gereklidir.
HEPATİTLER


Karaciğer, vücudun hemen her etkinliğinde
düzenleyici, destekleyici, düzeltici rolleri olan,
vazgeçilemez bir organdır.
Bu organın çalışma düzeninin bozulmasına yol açan
karaciğer hücresi iltihabına HEPATİT diyoruz.





Buna yol açan nedenler;
Mikroorganizmalar (Bakteri, Virüs, Amip..)
İlaçlar (Anksiyolitik, Kas gevşetici, Ağrı kesici)
Hormonlar (Steroidler)
Zehirler (Mantar zehirleri)
Birikim hastalıkları (Yağlanma)
Sarılık ise;

Cildin, iç örtülerin (mukozaların) ve göz aklarının
sararması ile belirginleşen ve birçok hastalığa bağlı
olarak gelişebilen bir bulgudur.

Ortaya çıkması için; bilirubin maddesinin yapımında
artış, atılımında azalma yada bu nedenlerin birlikte
bulunması gerekir.

Ancak; her hepatit olgusunda sarılık olmayabileceği
gibi, her sarılık olgusu da hepatite bağlanmamalıdır.
HER SARILIK = HEPATİT ”
DEĞİLDİR
Hepatitler dışında;
 İlaçlar (Göz anjiyografisinde kullanılanlar),
 Hemolitik kan hastalıkları,
 Büyük hematomlar ve
 Karaciğer enzim yetersizlikleri de sarılığa
yol açabilir.

PRİMER HEPATOTROP VİRÜSLER:
 Hepatit A virüsü (HAV)
 Hepatit B virüsü (HBV)
 Hepatit C virüsü (HCV)
 Hepatit D virüsü (HDV)
 Hepatit E virüsü (HEV)
 Hepatit G virüsü (HGV)
 Hepatit TT virüsü (HTTV)

SEKONDER HEPATOTROP VİRÜSLER
 EBV, CMV, HSV, VZV, Coxsackie, Rubella, Rubeola, Adenovirüs,
Sarı Humma, vd.
 EKZOTİK VİRÜSLER: Marburg, Lassa, Ebola..
AKUT VİRAL HEPATİTLERİN
ETİYOLOJİK AJANLARI
HCV
20%
HBV
%40
DİĞER
%10
HAV
%30
Hepatit A Virüsü (HAV)

Tek serotipi vardır ve sadece insanlarda hastalık yapar. Kalıcı
bağışıklık bırakır.

Su ve deniz suyunda 3-10 ay kadar yaşayabilir.

HAV’ın ısı, eter ve mide asidine direnci fazla olup, klor,
formalin ve UV karşısında çabuk inaktive olur.

(-70oC) - (-20oC) ısıda bir kaç yıl, +4oC’de aylarca
yaşayabilmesine rağmen;
98oC ısıda bir dakikada harabolur.
Viral Hepatit

Işık mikroskobu ile görülemeyecek kadar küçük,
virüs adı verilen mikroorganizmaların, insan
karaciğerinde oluşturdukları yaygın iltihaplanmaya
VİRAL HEPATİT denir.

Akut Viral Hepatitler; uzun süreli iş-güç kaybına
sebep olmaları, bazen de kronik hepatit, siroz ve
ölümle sonuçlanmaları nedeniyle önemli bir halk
sağlığı sorunudur.
VİRÜSLERİN BULAŞMA YOLLARI
Hepatit A Virüsü
Hepatit E Virüsü
Hepatit
Hepatit
Hepatit
Hepatit
Hepatit
B Virüsü
C Virüsü
D Virüsü
G Virüsü
TT Virüsü
Hepatit A ve E

Hepatit A ve E; fekal-oral yolla yayılır.

Çoğunlukla insan dışkısı ile kontamine olmuş sularla
ve insandan insana bulaşır.

Uygun alt yapı ve hijyen koşulları olmayan yerlerde,
çiğ yenen sebze ve meyveler, bazen süt ve süt
ürünleri ile kabuklu deniz hayvanları, bulaştırmada
rol oynayan diğer kaynaklardır.

Hepatit A virüsü; gelişmekte olan ülkelerde çocuk
yaş grubunu enfekte ederken; hepatit E ise, daha
çok genç yaştaki bayanlarda görülür.
Hepatit A



Hastalık; 15-45 günlük kuluçka süresinin
ardından, ateş, halsizlik, iştahsızlık, bulantı ve
karın ağrısı belirtileri ile kendini gösterir.
Birkaç gün sonra sarılık ortaya çıkar.
Genelde ilk dikkat çekici bulgu, idrar renginin
koyulaşmasıdır. İdrar, “az su içen normal
insanlardaki gibi” koyu sarı/çay rengindedir.

Göz akları ve dil altı sararır; en son cilt sararır.

Hastalık 1-2 haftadan birkaç aya kadar sürebilir.

Ülkemizde çocuklar arasında çok yaygındır.
Hepatit E Virüsü (HEV)

Hemen hemen tüm özellikleri HAV’a benzemektedir.

Dışkı ile kirlenmiş sular ile geniş kitleleri içeren
salgınlara yol açar.

Güneydoğu Anadolu Bölgemizde salgınlar yapmıştır.

Ülkemizde Anti-HEV sıklığı %5 civarında olup,
genellikle 15-40 yaş grubunu etkiler.

Gebelerde %20 olasılıkla ağır formda seyreder ve
ölümcül tablolara yol açabilir.

Aşısı veya tedavisi yoktur.
A ve E Hepatitlerinden Korunmada
Genel İlkeler
■
■
■
■
■
■
■
■
■
Kişisel hijyen kuralları, özellikle el yıkama,
Halkın bilgilendirilmesi,
Su ve besinlerin fekal kontaminasyonunun önlenmesi,
Süt ve süt ürünlerinin hijyenik olarak sunulması,
Karasinek, fare vb ile mücadele,
Kirli sulardan elde edilen deniz kabukluları..
Gıda imalathane ve depolarının hijyenik olması,
Hepatit geçiren hastaların izolasyonu
İnfekte kişilerin okula, kreşe ve işe gönderilmemesi
Hepatit A Aşısı
Çocukluğunda A hepatiti geçirmemiş olan aşağıdaki
risk gruplarına yapılması önerilmektedir.
1.
Gelişmekte olan bölgelere seyahat edenlere,
2.
Kronik karaciğer hastalığı olanlara,
3.
Faktör VIII alan Hemofili hastalarına,
4.
Uyuşturucu kullananlara ve homoseksüellere,
5.
Laboratuvarda hepatit A virüsüyle çalışanlara,
6.
Mental geriliği olan kişilere,
7.
Çocuk bakım merkezlerinde çalışan personele,
8.
Temizlik işçileri ve gıda elleyicilerine.
SITMA (MALARYA)



Dünyadaki en önemli paraziter infeksiyon
hastalığıdır. İnsanlara genellikle anofel türü dişi
sivrisineklerle bulaşır. 45o kuzey ve 40o güney
enlemleri arasında kalan, tropikal ve subtropikal
bölgelerde; bataklıklara komşu alanlarda sık görülür.
40 yıl önce sadece Afrika’da sıtmaya bağlı olarak
yılda 2.5 milyon kişi ölmekteydi. Sıtma günümüzde
Afrika’da 5 yaş altındaki çocuk ölümlerinin ilk beş
nedeninden biridir ve yılda ortalama 1 milyon çocuk
bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Buna karşılık Kuzey Amerika, Avrupa ve
Avustralya’dan eradike edilmiştir.
Sıtma





Sıtma olgusu saptanan illerin başında Diyarbakır,
Batman, Adana ve Şanlı Urfa gelmektedir.
Kuluçka süresi ortalama 14 - 30 gündür.
Üşüme-titreme, yüksek ateş ve bol terleme ile
karakterize sıtma nöbeti, akut sıtmanın en önemli belirtisi
olup; yurdumuzda sık görülen vivax sıtmasında 48 saatte
bir tekrarlar. Hastaların çoğunun dudakları uçuklar
(herpes labialis).
Sıtma küçük çocuklarda daha ağır seyreder.
Gebelikte de daima ağırlaşmaya meyillidir; düşük
(abortus) ve erken doğum sık görülür.
Sıtma



Parmak ucundan alınan bir damla kanın boyalı
mikroskobik tetkiki ile çok kısa sürede kesin teşhisi
konulabilen bir hastalıktır.
Her ateşli sıtma hastası yatırılmalı, bol sulu içecek
(limonata vs) verilmeli, klinik belirtilere göre
semptomatik tedavi (kan transfüzyonu, demirli
preparatlar, beslenme vs) uygulanmalıdır.
İlaç tedavisi; Chloroquine ve Primaquine adlı
ilaçlarla yapılır.
Sıtma - Korunma




Endemik bölgelerde taramalar yapılarak sıtmalılar
belirlenmeli ve tedavi edilmelidir.
Nüfus hareketleri önlenmeli,
Endemik bölgeye gidenlere profilaktik olarak
haftada bir kez, 2 tablet (300 mg baz) chloroquine
veya 1 tablet (25 mg) pirimetamin verilmelidir.
Bilinçli ve etkili sivrisinek mücadelesi yapılmalıdır.
Bu amaçla İnsektisitlerle (DDT, Fenitritation,
Malation, Popoxur, vb) ve şahsi korunma yöntemleri
(Cibinlik, pencerelere tel, sinek kaçırıcı ilaçlar) ile
erişkin sivrisineklere karşı tedbir alınmalıdır.
Sıtma - Korunma




Larvalara ( Yumurta ) karşı durgun sular ve
bataklıklar kurutulmalı, nehir yatakları düzenlenmeli,
özellikle pirinç ekimi bilimsel usullerle yapılmalı,
Ayrıca havuz ve göl gibi su birikintileri sık sık
dalgalandırılıp, larvaların barınmasına elverişsiz hale
getirilmeli,
Su birikintilerinde larva yiyen Gambusia veya
Respora cinsi balıklar yetiştirilmeli,
Kurutulamayan su birikintilerinde larvaların nefes
almasına engel olmak için petrol ürünleri kullanılmalıdır.
BAZI HİJYEN KURALLARI



Başkalarının (hastaların) kan, tükürük, idrar, dışkı
gibi atıkları ile doğrudan temas etmemeye özen
gösterilmeli; eldiven giyilmelidir.
Hastaların kullandığı malzemeler, öncelikle kirleri
temizlendikten sonra sabunlu su (veya deterjan) ile
iyice yıkanmalı; durulama sonrası dezenfektan
solüsyon içinde bekletilmelidir.
İdrar veya dışkı ile bulaşmanın muhtemel olduğu
hallerde, mümkünse hastalık iyileşene kadar
hastanın kullanacağı tuvalet (klozet) ayırılmalıdır.
BAZI HİJYEN KURALLARI




Tuvalet tek ise, hastanın her kullanımından sonra
bir dezenfektanla temizlenmelidir.
Tarak, jilet, diş fırçası, şapka, iç çamaşırı, yatak
takımları gibi özel eşyalar ortak kullanılmamalı,
Risk altındaki kişiler aşılanmalıdır.
Özellikle çocukluk çağı hastalıklarını ve Hepatit
B’yi geçirmemiş kişiler ile sağlık personelinin
aşılanmaları gereklidir.
KURU ve TEMİZ YERLERDE MİKROPLAR
UZUN SÜRE BARINAMAZ!
Bu nedenle hiçbir zaman ortamı
kirli ve nemli bırakmayınız!
Temizlik ve bulaşık bezlerini kapalı ortamda
ıslak ve sıkılı halde bırakmayınız,
daima açarak havadar bir yere asınız ve
kuru muhafaza ediniz!
EL YIKAMA





Kendimizi ve çevremizdeki insanları bulaşıcı
hastalıklardan koruma amacıyla almamız gereken
önlemlerin başında el yıkama gelir.
Elleri sabunla köpürterek ve ovalayarak yıkamak
en iyi temizlik yöntemidir.
Kalabalık yerlerde mümkünse sıvı sabun
kullanılmalı veya sabunluklar süzgeçli olmalıdır.
Toplu yaşam mahallerindeki lavabolarda elleri iki
kez sabunlamakta yarar vardır.
Sabunluğa bırakılmadan önce sabun, suyun altına
tutularak köpüğü akıtılmalıdır.
Download