SULARLA BULAŞAN HASTALIKLAR-1 RAHŞAN KOLUTEK Genel Bilgiler Yeryüzündeki tüm hastalıkların hemen hemen yarısı sularla ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde; Atık suların ancak %5’inin arıtılabilmesi, Endüstriyel ve evsel atıkların çevreye, akarsulara ve yer altı sularına denetimsiz bir şekilde verilmesi de ayrı bir sorundur. Genel Bilgiler Toplumdaki aktif hastaların ya da taşıyıcıların barsaklarındaki mikroorganizmalar dışkı ile suya geçmekte ve sonuçta su, enfeksiyon kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür suların içilmesi, gıda hazırlamada kullanılması, banyo yapılması, hatta solunmasıyla edilmesiyle enfeksiyon gelişebilmektedir. Genel Bilgiler Suların arıtılması ve dezenfeksiyonu, Sağlıklı bir atık hijyeni sağlanması, Sağlık ve hijyen ( temizlik ) konularında eğitim verilmesi su ile bulaşan enfeksiyonları azaltacaktır. Yaşamın devamı açısından suyun ne denli önemli bir kaynak olduğu bilinciyle, bizden sonraki kuşaklara sağlıklı içme suyu ve yaşanabilir bir çevre bırakmamız konusunda bizlere çok büyük görevler düşmektedir. Sularla bağlantılı hastalıklar Bulaşma yollarına göre; 1. Sudan kaynaklanan hastalıklar 2. Su yokluğundan kaynaklanan hastalıklar 3. Suda yaşayan canlılarla bulaşan hastalıklar 4. Su ile bağlantılı vektörlerle yayılan hastalıklar Sularla bağlantılı hastalıklar 1. 2. Sudan kaynaklanan hastalıklar: Özellikle ılıman ve sıcak iklimlerde insan ve hayvan dışkısı ile kirlenen sularda bol m.o. bulunur. Aynı kaynaktan su alan insanların enfekte olmaları ile salgınlar çıkar (Tifo, Kolera, Viral Hepatit, vb). Su kıtlığından kaynaklanan hastalıklar: Susuzluğa bağlı olarak kişisel hijyen bozulur. Vücudun, yiyeceklerin ve giysilerin yıkanamayışı nedeniyle hastalık yayılma olasılığı artar (Trahom, Basilli Dizanteri, Paraziter hst, vb). Sularla bağlantılı hastalıklar 3. 4. Suda yaşayan canlılarla bulaşan hastalıklar: Bazı bakteriler ve parazit yumurtaları sulardaki omurgasız canlılarda (salyangoz, midye, vb) yerleşip, gelişir. Bu tür suların içilmesi ya da kullanılması sonucu enfeksiyon (Tifo, V.Hepatit, Şistosomiazis) m.g. Su ile bağlantılı vektörlerle yayılan hastalıklar: Su birikintilerinde gelişen larvalardan çıkan sinekler, taşıdıkları patojen mikroorganizmalarla insanları enfekte ederler (Sıtma, vb). Sularla ilişkili sık görülen hastalıklar İshal Dizanteri Barsak parazitozları Tifo ve paratifo Kolera Hepatit A ve E Sıtma Mantar hastalıkları Anemi Fluorosis Malnutrisyon İshaller İshal; dışkı miktarının ve sayısının fazlalaşması, kıvamının bozularak yumuşak, sulu bir görünüm alması olarak tanımlanır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ishali; 24 saatte 3’ten fazla veya her zamankinden daha sık veya sulu dışkılama olarak tarif etmektedir. Yalnızca sık dışkılama, kıvam bozuk değilse ishal sayılmaz. İshaller İshaller genellikle Sindirim sistemin enfeksiyonuna bağlı olarak oluşur. Enfeksiyonun tipine göre sulu (kolera) veya kanlı (dizanteri) olabilir. Gelişmekte olan ülkelerde hastaneye yatışların %30 nedeni ishaldir. İshalli hastaların %80’i akut ishal, %10’u kronik ishal ve %10’u ise dizanteridir. İshaller İshaller dünyadaki ölümlerin %4’ünden sorumludur. Dünyada her yıl 5 yaşın altındaki çocuklarda yaklaşık bir milyar ishal vakası görülmekte ve bunlardan ~ 2.2 milyon çocuk ölmektedir. Ölenlerin çoğu iki yaşın altındadır ve ölüm nedeni genellikle akut dehidratasyondur ( Su kaybı ). İshaller İshalin etkeni bakteriyel, viral ( virüs ), paraziter olabilir. Bunların da çoğu kontamine ( kirlenmiş ) sularla bulaşır. İshal ayrıca kızamık, sıtma gibi hastalıkların seyri esnasında da görülebilir. Kimyasal ilaçların barsakları irritasyonu ( tahriş ) sonucu da ishal gelişebilir. Ciddi ishal; sıvı-elektrolit kaybına yol açar ve hayatı tehdit edici olabilir. İshaller Oldukça koyu ve hacimli bir dışkı ile karakterize, az sıklıkta görülen ishal; büyük ihtimalle ince barsak hastalığına bağlıdır. Kalın barsak tipi ishallerde ise; sık sık ve az miktarda dışkılama ile birlikte, dışkıladıktan sonra geçen kramp tarzında karın ağrısı vardır. İshaller - Korunma ve Tedavi İçme sularının arındırılması, Sanitasyonun ( sağlıklı su temininin ) geliştirilmesi, Kişisel hijyenin sağlanması, Sağlık personelinin eğitimi, Tedavide sıvı-elektrolit desteği ve beslenmeye devam edilmesi önemlidir. Basilli Dizanteri (: Şigelloz) Shigella cinsi bakterilerin neden olduğu, kanlı mukuslu ishal, karın ağrısı ve ateşle seyreden akut, enfeksiyöz bir kolittir ( kalın barsak iltihabı). Ülkemizde sık görülen bir enfeksiyondur. <200 Shigella bakterisi dizanteri oluşturabilir. Bakteriler soğuk ve nemli ortamlarda haftalarca, oda ısısındaki sularda 6 ay ve toprakta 9-12 gün canlı kalabilirler. Basilli Dizanteri Shigella’lar; kontamine ( bulaşmış )sularla sulanan sebzeler ve hastaların kullandığı tuvaletlerle yayılabileceği gibi; sinekler de bulaşmada önemlidir. En çok 1-5 yaşındaki çocuklarda görülür. Kuluçka süresi 1-3 gün, Dışkılama sayısı 20-40, Antibiyotikler, tabloyu 2-3 gün içinde düzeltir. Amipli Dizanteri (: Amebiyaz) Entamoeba histolytica’nın neden olduğu kolittir. Amip; dünyadaki en yaygın barsak przt.’lerinden, Gelişmekte olan ülkelerin problemi, Dünya nüfusunun ~ %10’u amip ile enfekte ( bulaşma ), 1997’de 105 insan yaşamını yitirmiş, Yurdumuzda, GAB ve Marmara’da yaygın. Amipli Dizanteri En önemli kaynak; portörlerdir (taşıyıcı insanlar ) Portör; 15 milyon/gün amip çıkarır Bulaşma; amip kistlerinin ağız yoluyla alınması ile olur. Eller ve karasineklerin de rolü büyüktür.. Bakteri, hücre ve gıdalarla beslenip, çoğalırlar. Patojen hale gelip, dokulara saldırırlar. Amipli Dizanteri Kuluçka dönemi: birkaç gün-birkaç ay (6-10 gün) Klinik: bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal (8-40) Dışkı; kanlı-mukuslu, ancak cerahatsiz olup, parlak kırmızı renkte ve kırmızı jöleye benzer görünümdedir. Çocuklarda ateşle birlikte ölümcül seyreder, Hastaların ¾’ünde 4 hafta kadar sürer. Amipli Dizanteri - Korunma Enfeksiyonun yayılmasında ilk kaynak sulardır, Marul, maydonoz gibi sebzeler sık kontamine olur, Suların kaynatılması ile amiplerin öldüğünden emin olunabilir, Sebzeler kistlerden arındırılmak için pratik olarak; kuvvetli deterjanlarla yıkanmalı ve sirke içinde 10-15 dakika bekletilmelidir. BARSAK PARAZİTLERİ Enterobius vermicularis (:Kıl kurdu) İnsanlardaki en yaygın parazittir. İç çamaşırı giyme oranı düşük toplumlarda ve ilkokul çocukları arasında daha yaygındır. Kıl kurdu birkaç ay - birkaç yıl yaşayabilir. Ağız yoluyla alınan yumurtalar ince barsakta açılır, dışarı çıkan larvalar çekumda (k.bağırsak bölümü )olgunlaşır, barsak mukozasına yapışarak, kan ve organik maddelerle beslenirler. Ascaris lumbricoides (:Barsak solucanı) Dünyada ve ülkemizde ikinci sıklıkta görülen barsak parazitidir. Yaşam süresi bir yıldır. Dünyada ~ 1milyar kişi bu parazitle enfekte olup, her yıl 60 bin kişinin ölümüne yol açmaktadır. Okul öncesi ve okul çocuklarında daha sıktır. TR’de Doğu, GAB ve İç Anadolu’da yaygındır. Esas konakçısı insandır. Yumurtalar; insan dışkısı ile kontamine toprakta ve kirli sularla yıkanmış sebzelerde bulunur. Ascaris lumbricoides Ascaris yumurtaları, toprakta 22oC’de üç hafta, 510oC’de iki yıl kadar canlılıklarını korurlar ve nemli ortamda iki hf. içinde enfektif hale gelirler. Bulaşma; içinde larva bulunan yumurtaların oral yolla alınmasıyla olur. Kuluçka süresi 70 gündür. Karın ağrısı, bulantı-kusma, kabızlık yada ishal yanında; burun kaşıntısı, diş gıcırdaması ve ağızdan salya akması; ayrıca ürtiker, ateş, terleme ve gece korkuları bulunabilir. Tifo ve Paratifo Tifo; Salmonella typhi’nin sebep olduğu ateş, baş ağrısı, karın ağrısı, şuur bulanıklığı ile karakterize, insanlara özgü, sistemik enf. hast. Paratifo ise; Salmonella paratyphi A, B ve C bakterilerinin neden olduğu, semptomların ( belirtiler ) tifodan daha hafif olduğu klinik tablodur. Tifo Enfekte insanların idrar ve dışkıları ile kontamine olmuş su ve gıdaların alınması ile bulaşır. Kanalizasyon sularının, içme ve kullanma sularına karışması sonucu tifo salgınları görülür. Hastaların kullandığı bardak, havlu gibi eşyalar.. Sinekler mekanik taşıyıcılık yapar. Dünyada yılda 17 milyon kişi enfekte olmaktadır. Tifo Salmonella’ların doğal yerleşim yerleri barsaklar, Toprak, akarsu ve diğer su kaynaklarında bulunur. 7oC – 48oC ısıda ve pH 4 – 8 arasında ürerler. 65.5oC’de 37 saniyede, 74oC’de ise 1 saniyede inaktive olur. Salmonella’lar doğrudan temas ettiklerinde dezenfektanlara çok duyarlı olup, dezenfeksiyon için kullanılan klor konsantrasyonlarında ölürler. Tifo Hastalık; içinde bol miktarda bakteri bulunan su ve yiyeceklerin, çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmesi sonucunda gelişir. Kuluçka süresi ortalama 10-14 gündür. 1.hf: Halsizlik, baş ağrısı ve yavaş yükselen ateş.. 2.hf: Ateş ~40oC, hasta dalgın ve şuuru bulanıktır. Barsaklar gazlı, yüz soluk, dil paslı, dudaklar kuru ve çatlaktır. Hastaların ~%50’sinde ishal vardır. Tifo Komplikasyonlar: barsaklarda kanama ve delinme, safra kesesi ve yolları enf, perikardit, miyokardit, arterit (kalp hastalıkları ), osteomiyeli ( kemik gelişim yetersizliği ), orşit, Kc ve dalak apseleri, vb. Tifoya bağlı ölüm oranı <%1 dir. Hasta olmadıkları yada hastalığı geçirdikleri halde, dışkı ve/veya idrarlarında bakteri bulunan kişilere taşıyıcı (portör) denir. Antibiyotik tedavisi; tifo ve paratifoda 14 gün, lokal organ enfeksiyonları ve kronik taşıyıcılığın giderilmesi için 4-6 hf sürdürülür. Tifo Korunma: Aşıların koruyuculukları %100 değildir. Kişisel hijyen kurallarının eksiksiz uygulanması, Taşıyıcıların tespit edilip, tedavi edilmesi, Taşıyıcıların gıda ile ilgili işlerde çalıştırılmaması Hastaların kullandığı tuvaletlerin dezenfekte edilmesi, Hastalarla temastan sonra ellerin yıkanması Su ve yiyeceklerin temiz olması, Sağlıklı atık giderim sistemi kurulması çok önemlidir. Kolera Kolera; insanlara su ve besinlerle sindirim kanalından bulaşan; kusma ile başlayıp, pirinç yıkantı suyu görünümünde şiddetli ishal ile seyreden bir ince barsak enfeksiyonudur. Kolera; yaptığı büyük salgınlar ve bu salgınlarda görülen yüksek ölüm oranları ile eski çağlardan beri tanınan bir enfeksiyon hastalığıdır. Tedavi edilmediğinde özellikle düzensiz beslenen, malnutrisyonlu (gelişme geriliği ) bireylerde vücudun susuz kalmasına ve ölüme yol açabilir. Kolera Kolera, su kaynaklarının sağlıklı olmadığı, hijyenin, sanitasyonun uygun yapılmadığı bölgelerde salgınlar oluşturabilir. Enfekte ( Hasta ) insanların dışkıları ile kontamine olmuş su ve besinlerle diğer insanlara geçer. Kontamine olmuş sularla yıkanan sebze ve meyvelerin yenmesi ile de bulaşır. Kolera Kolera vibriyonlarının (Vibrio cholerae) dış etkilere karşı direnci azdır. Vibrion 55oC’de 10-15 dakikada, kaynama derecesinde ise 1-2 dakikada ölür. Kuruluğa, güneş ışığına, asitlere hiç dayanamaz. Mide asiditesi, vibrioları kısa sürede inaktive ( yok etme ) eder ve bu durum birçok kimseyi koleraya yakalanmaktan kurtarır. Çeşitli eşya ve besinler üzerinde birkaç saat ile birkaç gün arasında canlı kalabilirler. Kolera Temiz çeşme, nehir ve göl sularında haftalarca canlı kalabilmelerine karşılık, saprofit bakterilerden zengin ve kolera içeren nehir, deniz yada kanalizasyon sularında birkaç günden fazla yaşayamazlar. Kolera Kolera, insanlar arasında fekal - oral (anal ve ağız )kontaminasyonla yayılım gösterir ( Hasta veya portör dışkıları ile enfekte olmuş içecek yada yiyeceklerle bulaşır) . Kontamine çiğ yenen sebze ve meyveler, midye ve istiridye gibi deniz ürünleri ile içme ve kullanma suları hastalığın yayılmasında önemli rol oynarlar. Ayrıca karasinek ve hamamböceği gibi mekanik taşıyıcılıkla yiyecekleri kontamine ederler. Kolera Kolera fekal-oral yolla bulaşan diğer hastalıklar gibi; Alt yapısı yetersiz olan, içme ve kullanma sularının kanalizasyon sularına karışabildiği, Sularının sık sık kesildiği, İnsan dışkısının gübre olarak kullanıldığı, Tuvalet atıklarının arıtma işleminden geçirilmeden akarsu, deniz ve göllere boşaltıldığı, Kişisel hijyen kurallarının uygulanmadığı, Sosyoekonomik yönden gelişmemiş ülkelerde büyük salgınlara yol açmaktadır. Kolera Kolera vibriyonlarının ( Mikropları ) doğal kaynağı insanlardır. Ayakta gezen atipik ( taşıyıcılar )ve hafif olgular hastalığın yayılmasına neden olurlar. Epidemiler genellikle deniz seviyesinden fazla yüksek olmayan yerlerde, yağışlı, nisbi nem ve hava sıcaklığının yüksek olduğu mevsimlerde çıkmaktadır. Vaka sayısı akarsuların ve kanalların geçtiği bölge çevresinde daha fazladır. Kolera Kuluçka dönemi kısadır. Birkaç saatten 7 güne kadar değişmektedir; ortalama 2-3 gündür. Hastalık tablosunun oluşumundan, vibriyonların salgıladığı bir enterotoksin sorumludur. Kolera ani ve yavaş olmak üzere iki farklı görünümde başlayabilir. Kişi sıhhatte iken, boşalır gibi bir kusma, karın ağrısı ve boşalır gibi diare ortaya çıkar. Hasta tuvalete gitmeye fırsat bulamaz. Zaman geçtikçe kusmuk ve dışkının volümleri artar, rengi açılır ve pirinç yıkantı suyu görünümünü alır. Kolera Hasta günde 8-10 hatta 15 litre sıvı kaybeder. Kusmalar nedeniyle ağızdan sıvı ve katı besin almak imkansızlaşır. Organizmada dokusal bir tahribat olmaz. Kaybedilen sıvı ve elektrolitler yerine konur ve asidoz önlenirse 1-2 gün gibi kısa bir sürede şifa sağlanabilir. Bu tür olgularda eğer gerekli tedavi uygulanmaz ise ölüm oranı %50’ye kadar çıkabilmektedir. Kolera Kolera destek tedavisinin çok önemli olduğu hastalıkların başında gelir. Toplum sağlığı açısından kolera tedavisinin hastanelerde yapılması zorunludur. Tedavinin başarısı ancak kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin süratle yerine konması ile mümkündür. Hastaneye kabul edilen hastalar ilk iş olarak “koleralı yatakları” na yatırılmalıdırlar. Kolera Korunmada hijyenik önlemler çok önemlidir. İÇME SULARI: Kesinlikle kaynatılmadan içilmemelidir. Şehir şebekesindeki sular bilimsel olarak klorlanmalıdır. Kuyu ve akarsulardan sağlanan sular sodyum hipoklorit ile dezenfekte edilmelidir. Sodyum hipoklorit; çamaşır sularının içinde ortalama %5 oranında bulunmaktadır. Bu tür çamaşır sularından 1 lt suya 2-3 damla veya 1 teneke suya 1 çorba kaşığı ilave etmek içme sularının dezenfeksiyonu için yeterlidir. Kolera Kanalizasyon olmayan yerlerde sızdırmaz tip hela çukurları açılmalı, bu tür çukurların yakınında kuyu açılması engellenmelidir. Su kuyuları ile fosseptikler arasında en az 30 m mesafe olmalıdır. Sinek ve hamam böceği gibi mekanik taşıyıcılık yapan artropodlarla etkili mücadele yapılmalıdır. Portör taraması yapılmalı; portör olarak kabul edilen kişilere bir günde oral yolla 8 g streptomisin verilerek bulaştırıcılıkları engellenmelidir. Kolera EĞİTİM: Salgınlar sırasında toplum aydınlatılmalı, hastalığın bulaşma yolları hakkında bilgi verilmelidir. Salgınlar sırasında halka, karışık gıdalar almamaları, alkollü içeceklerle mide asiditelerini bozmamaları önerilmelidir. Büyük salgınlarda okulların kapatılması, gereksiz seyahatlerin önlenmesi ve koleralı bölgeye gidip, gelenlerin sınırlarda ciddi bir şekilde kontrol edilmeleri gereklidir. HEPATİTLER Karaciğer, vücudun hemen her etkinliğinde düzenleyici, destekleyici, düzeltici rolleri olan, vazgeçilemez bir organdır. Bu organın çalışma düzeninin bozulmasına yol açan karaciğer hücresi iltihabına HEPATİT diyoruz. Buna yol açan nedenler; Mikroorganizmalar (Bakteri, Virüs, Amip..) İlaçlar (Anksiyolitik, Kas gevşetici, Ağrı kesici) Hormonlar (Steroidler) Zehirler (Mantar zehirleri) Birikim hastalıkları (Yağlanma) Sarılık ise; Cildin, iç örtülerin (mukozaların) ve göz aklarının sararması ile belirginleşen ve birçok hastalığa bağlı olarak gelişebilen bir bulgudur. Ortaya çıkması için; bilirubin maddesinin yapımında artış, atılımında azalma yada bu nedenlerin birlikte bulunması gerekir. Ancak; her hepatit olgusunda sarılık olmayabileceği gibi, her sarılık olgusu da hepatite bağlanmamalıdır. HER SARILIK = HEPATİT ” DEĞİLDİR Hepatitler dışında; İlaçlar (Göz anjiyografisinde kullanılanlar), Hemolitik kan hastalıkları, Büyük hematomlar ve Karaciğer enzim yetersizlikleri de sarılığa yol açabilir. PRİMER HEPATOTROP VİRÜSLER: Hepatit A virüsü (HAV) Hepatit B virüsü (HBV) Hepatit C virüsü (HCV) Hepatit D virüsü (HDV) Hepatit E virüsü (HEV) Hepatit G virüsü (HGV) Hepatit TT virüsü (HTTV) SEKONDER HEPATOTROP VİRÜSLER EBV, CMV, HSV, VZV, Coxsackie, Rubella, Rubeola, Adenovirüs, Sarı Humma, vd. EKZOTİK VİRÜSLER: Marburg, Lassa, Ebola.. AKUT VİRAL HEPATİTLERİN ETİYOLOJİK AJANLARI HCV 20% HBV %40 DİĞER %10 HAV %30 Hepatit A Virüsü (HAV) Tek serotipi vardır ve sadece insanlarda hastalık yapar. Kalıcı bağışıklık bırakır. Su ve deniz suyunda 3-10 ay kadar yaşayabilir. HAV’ın ısı, eter ve mide asidine direnci fazla olup, klor, formalin ve UV karşısında çabuk inaktive olur. (-70oC) - (-20oC) ısıda bir kaç yıl, +4oC’de aylarca yaşayabilmesine rağmen; 98oC ısıda bir dakikada harabolur. Viral Hepatit Işık mikroskobu ile görülemeyecek kadar küçük, virüs adı verilen mikroorganizmaların, insan karaciğerinde oluşturdukları yaygın iltihaplanmaya VİRAL HEPATİT denir. Akut Viral Hepatitler; uzun süreli iş-güç kaybına sebep olmaları, bazen de kronik hepatit, siroz ve ölümle sonuçlanmaları nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunudur. VİRÜSLERİN BULAŞMA YOLLARI Hepatit A Virüsü Hepatit E Virüsü Hepatit Hepatit Hepatit Hepatit Hepatit B Virüsü C Virüsü D Virüsü G Virüsü TT Virüsü Hepatit A ve E Hepatit A ve E; fekal-oral yolla yayılır. Çoğunlukla insan dışkısı ile kontamine olmuş sularla ve insandan insana bulaşır. Uygun alt yapı ve hijyen koşulları olmayan yerlerde, çiğ yenen sebze ve meyveler, bazen süt ve süt ürünleri ile kabuklu deniz hayvanları, bulaştırmada rol oynayan diğer kaynaklardır. Hepatit A virüsü; gelişmekte olan ülkelerde çocuk yaş grubunu enfekte ederken; hepatit E ise, daha çok genç yaştaki bayanlarda görülür. Hepatit A Hastalık; 15-45 günlük kuluçka süresinin ardından, ateş, halsizlik, iştahsızlık, bulantı ve karın ağrısı belirtileri ile kendini gösterir. Birkaç gün sonra sarılık ortaya çıkar. Genelde ilk dikkat çekici bulgu, idrar renginin koyulaşmasıdır. İdrar, “az su içen normal insanlardaki gibi” koyu sarı/çay rengindedir. Göz akları ve dil altı sararır; en son cilt sararır. Hastalık 1-2 haftadan birkaç aya kadar sürebilir. Ülkemizde çocuklar arasında çok yaygındır. Hepatit E Virüsü (HEV) Hemen hemen tüm özellikleri HAV’a benzemektedir. Dışkı ile kirlenmiş sular ile geniş kitleleri içeren salgınlara yol açar. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde salgınlar yapmıştır. Ülkemizde Anti-HEV sıklığı %5 civarında olup, genellikle 15-40 yaş grubunu etkiler. Gebelerde %20 olasılıkla ağır formda seyreder ve ölümcül tablolara yol açabilir. Aşısı veya tedavisi yoktur. A ve E Hepatitlerinden Korunmada Genel İlkeler ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ Kişisel hijyen kuralları, özellikle el yıkama, Halkın bilgilendirilmesi, Su ve besinlerin fekal kontaminasyonunun önlenmesi, Süt ve süt ürünlerinin hijyenik olarak sunulması, Karasinek, fare vb ile mücadele, Kirli sulardan elde edilen deniz kabukluları.. Gıda imalathane ve depolarının hijyenik olması, Hepatit geçiren hastaların izolasyonu İnfekte kişilerin okula, kreşe ve işe gönderilmemesi Hepatit A Aşısı Çocukluğunda A hepatiti geçirmemiş olan aşağıdaki risk gruplarına yapılması önerilmektedir. 1. Gelişmekte olan bölgelere seyahat edenlere, 2. Kronik karaciğer hastalığı olanlara, 3. Faktör VIII alan Hemofili hastalarına, 4. Uyuşturucu kullananlara ve homoseksüellere, 5. Laboratuvarda hepatit A virüsüyle çalışanlara, 6. Mental geriliği olan kişilere, 7. Çocuk bakım merkezlerinde çalışan personele, 8. Temizlik işçileri ve gıda elleyicilerine. SITMA (MALARYA) Dünyadaki en önemli paraziter infeksiyon hastalığıdır. İnsanlara genellikle anofel türü dişi sivrisineklerle bulaşır. 45o kuzey ve 40o güney enlemleri arasında kalan, tropikal ve subtropikal bölgelerde; bataklıklara komşu alanlarda sık görülür. 40 yıl önce sadece Afrika’da sıtmaya bağlı olarak yılda 2.5 milyon kişi ölmekteydi. Sıtma günümüzde Afrika’da 5 yaş altındaki çocuk ölümlerinin ilk beş nedeninden biridir ve yılda ortalama 1 milyon çocuk bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Buna karşılık Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’dan eradike edilmiştir. Sıtma Sıtma olgusu saptanan illerin başında Diyarbakır, Batman, Adana ve Şanlı Urfa gelmektedir. Kuluçka süresi ortalama 14 - 30 gündür. Üşüme-titreme, yüksek ateş ve bol terleme ile karakterize sıtma nöbeti, akut sıtmanın en önemli belirtisi olup; yurdumuzda sık görülen vivax sıtmasında 48 saatte bir tekrarlar. Hastaların çoğunun dudakları uçuklar (herpes labialis). Sıtma küçük çocuklarda daha ağır seyreder. Gebelikte de daima ağırlaşmaya meyillidir; düşük (abortus) ve erken doğum sık görülür. Sıtma Parmak ucundan alınan bir damla kanın boyalı mikroskobik tetkiki ile çok kısa sürede kesin teşhisi konulabilen bir hastalıktır. Her ateşli sıtma hastası yatırılmalı, bol sulu içecek (limonata vs) verilmeli, klinik belirtilere göre semptomatik tedavi (kan transfüzyonu, demirli preparatlar, beslenme vs) uygulanmalıdır. İlaç tedavisi; Chloroquine ve Primaquine adlı ilaçlarla yapılır. Sıtma - Korunma Endemik bölgelerde taramalar yapılarak sıtmalılar belirlenmeli ve tedavi edilmelidir. Nüfus hareketleri önlenmeli, Endemik bölgeye gidenlere profilaktik olarak haftada bir kez, 2 tablet (300 mg baz) chloroquine veya 1 tablet (25 mg) pirimetamin verilmelidir. Bilinçli ve etkili sivrisinek mücadelesi yapılmalıdır. Bu amaçla İnsektisitlerle (DDT, Fenitritation, Malation, Popoxur, vb) ve şahsi korunma yöntemleri (Cibinlik, pencerelere tel, sinek kaçırıcı ilaçlar) ile erişkin sivrisineklere karşı tedbir alınmalıdır. Sıtma - Korunma Larvalara ( Yumurta ) karşı durgun sular ve bataklıklar kurutulmalı, nehir yatakları düzenlenmeli, özellikle pirinç ekimi bilimsel usullerle yapılmalı, Ayrıca havuz ve göl gibi su birikintileri sık sık dalgalandırılıp, larvaların barınmasına elverişsiz hale getirilmeli, Su birikintilerinde larva yiyen Gambusia veya Respora cinsi balıklar yetiştirilmeli, Kurutulamayan su birikintilerinde larvaların nefes almasına engel olmak için petrol ürünleri kullanılmalıdır. BAZI HİJYEN KURALLARI Başkalarının (hastaların) kan, tükürük, idrar, dışkı gibi atıkları ile doğrudan temas etmemeye özen gösterilmeli; eldiven giyilmelidir. Hastaların kullandığı malzemeler, öncelikle kirleri temizlendikten sonra sabunlu su (veya deterjan) ile iyice yıkanmalı; durulama sonrası dezenfektan solüsyon içinde bekletilmelidir. İdrar veya dışkı ile bulaşmanın muhtemel olduğu hallerde, mümkünse hastalık iyileşene kadar hastanın kullanacağı tuvalet (klozet) ayırılmalıdır. BAZI HİJYEN KURALLARI Tuvalet tek ise, hastanın her kullanımından sonra bir dezenfektanla temizlenmelidir. Tarak, jilet, diş fırçası, şapka, iç çamaşırı, yatak takımları gibi özel eşyalar ortak kullanılmamalı, Risk altındaki kişiler aşılanmalıdır. Özellikle çocukluk çağı hastalıklarını ve Hepatit B’yi geçirmemiş kişiler ile sağlık personelinin aşılanmaları gereklidir. KURU ve TEMİZ YERLERDE MİKROPLAR UZUN SÜRE BARINAMAZ! Bu nedenle hiçbir zaman ortamı kirli ve nemli bırakmayınız! Temizlik ve bulaşık bezlerini kapalı ortamda ıslak ve sıkılı halde bırakmayınız, daima açarak havadar bir yere asınız ve kuru muhafaza ediniz! EL YIKAMA Kendimizi ve çevremizdeki insanları bulaşıcı hastalıklardan koruma amacıyla almamız gereken önlemlerin başında el yıkama gelir. Elleri sabunla köpürterek ve ovalayarak yıkamak en iyi temizlik yöntemidir. Kalabalık yerlerde mümkünse sıvı sabun kullanılmalı veya sabunluklar süzgeçli olmalıdır. Toplu yaşam mahallerindeki lavabolarda elleri iki kez sabunlamakta yarar vardır. Sabunluğa bırakılmadan önce sabun, suyun altına tutularak köpüğü akıtılmalıdır.