Mekke-Medine Gezi Rehberi Hazırlayan Mücahit Gençay Almak isteyenler için İnce banyo havlusu (El sabunu, şampuan, havlu, el havlusu genelde otel tarafından verilir). Dileyen küçük dikiş seti alabilir. Kadınlar için patik (Soğuk zeminde tavaf esnasında kullanılır), güneş kremi. Pişik olmamak için ince bir tayt. 1 adet ince pijama takımı. 3- Büyük valiz; Bu zorunlu değildir. Dileyen yanına almasın. Eğer yanımıza alıyorsak en fazla 20 kg olacak. içerisine; Giderken hazırlanan kahvaltılıklar konulur. Dönüşte hurma ve hediyelikleri bu valize koyacağız İnşallah. Eğer bu valizi yanımıza almamışsak hurmalar için koli yaptırırız. * Aşırı kıyafet alıp valizinizi boş yere doldurmayın. * Ayağımıza rahat, hafif, yürüyüş ayakkabısı gereklidir. Sıfır almayın, ayağımızın alıştığı bir ayakkabı olsun, ayakkabı vurmasın. * Uçağa binerken sıvıları almayabilirler, az sıvı götürmekte fayda var. * Elbiselerinizi, pasaport ve kimliklerinizi büyük valize kesinlikle koymayın. Büyük valiz yanlışlıkla karışırsa havaalanında kaybolur gider. Elbiseleri el valizine koyun. Kimlik ve pasaportu sırt çantasına koyun. Büyük valiz kaybolursa üzülmeyin. * Getirmek isteyenler için; Kalem, not defteri, telefon, para kesesi, kemer, tıraş seti, zemzem getirmek için boş şişe, ince el havlusu, tarak, güneş gözlüğü, güneş kremi, power bank, korona maskesi, tavaf tesbihi, priz dönüştürücü, bel çantası, roll on deodorant, antibiyotik, ayak kremi, pişik kremi, yara bandı, merhem, kokusuz pudra, koli bandı. Yolculuk Öncesi Ön Hazırlık * Yanınıza şunları almayın; Demir kaşık çatal bıçak, makas, beyaz çorap almayın, yerlerde kirlenir. Yanımıza almamız gerekenler * Dileyen menenjit aşısı olabilir. 1- Sırt çantası İçerisine: TC kimlik, Pasaport, 500 Riyal civarı para (Daha fazlası tercihe kalmış, Türk lirası da bazı yerlerde geçerlidir), İçme suyu, 2-3 adet meyve suyu, Tesbih, erkekler için namaz takkesi, Kur'an veya Dua kitabı, terlik (Önü açık terlik olmalıdır veya ayağı tam kapatmayan terlik olmalıdır), klimalardan korunmak için şal, terlik için 2 adet poşet, şarj cihazı ve cep telefonu, küçük paket Islak mendil (İhramlı iken kullanılmaz), küçük paket peçete, Para kemeri. * Erkeklerin Umre sonunda saçlarını kazıtması kuvvetli sünnettir. Erkeklerin oraya giderken, oradayken ve dönerken sakal tıraşı olmamaları kuvvetli sünnettir. Mümkün olduğunca saçlarımızı kazıyıp sakallarımızı kesmemeye gayret edelim. * Oraya turistik geziye değil ibadete gidiyoruz. Onun için hediyelerle değil amel defterimizi sevaplarla doldurmaya gayret edelim. 2- Küçük valiz (55x40x20 cm ebatında) içerisine: Elbise, (hanımlar için en az 2 ferace), 2-3 takım iç çamaşır, 3-4 çorap, orta kalınlıkta ceket (Medine geceleri serin olur), 1-2 başörtüsü, kullanılan ilaçlar (ağrı kesici, soğuk algınlığı ilacı, mide hapı vs alınabilir, şart değil), Orta kalınlıkta 1 Seccade (Say alanı zemin soğuk olur, çok ince seccade olmasın), diş fırçası, diş macunu, tırnak makası, banyo lifi, dileyen kalıp sabun alabilir. Erkekler için ihram. Sayfa | 1 Mekke Efendimiz a.s buyuruyor ki; Yalnız 3 Mescid için yolculuğa çıkılır. 1. Mescid-i haram. 2. Mescidi Nebevi. 3. Mescid-i Aksa. Mescid-i Haram, Allah Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de buyurduğuna göre "İnsanların Kabe-i Muazzama'yı ziyaretinde, Allah'ın hakkı vardır" buyruluyor. Kabe, Beytullah yani Allah'ın evidir. Yeryüzünde kurulan ilk mabet, ilk mescittir. Kuruluşu taa Hz. Adem Aleyhisselam’a uzanır. Yeniden inşası Hz. İbrahim a.s ve oğlu İsmail a.s'a nasip olmuştur. Allah Teala Mekke şehri için "Ümmül kurâ" yani "Şehirlerin Anası" diyor. Şehirlerin anası çünkü insanlığın neslinin başladığı yer burası. Mekke ve Medine'ye ancak Müslümanlar girebilir, Suudi Arabistan hükümetinin koyduğuda bir kuraldır, Suudi Arabistan'a yabancılar gelebilir ama Müslüman olmayanlar Mekke ve Medine'ye giremezler. Efendimiz a.s buyuruyor ki "Hac ve Umre yapanlar Allah'ın misafirleridirler. Ondan bir şey isterlerse Allah Teala onlara cevap verir. Onlar Allah'tan af isterlerse Allah onları affeder." Bizler Mekke'de Allah Teala'nın misafirleriyiz. Allah Teala'dan ne kadar istirhamımız, ne kadar duamız varsa onu isteyeceğiz. Efendimiz a.s Mekke'de 13 yıl peygamberlik yaptı, müşrikleri İslam'a davet etti. Çok zorlukları çekti. En son Sevgili Peygamberimizi öldürmek istediklerinde Peygamberimiz Medine'ye hicret etmek zorunda kaldı. O Mekke'den ayrılırken şöyle diyordu "Ey Mekke! Şüphesiz Allah'ın arzının en hayırlısı ve en sevgilisisin. Vallahi Allah'ın emriyle senin dışına çıkarılmasaydım senden ayrılmazdım" demiştir. Yeryüzünün dünyanın kalbi Mekke'dir. Mekke'nin kalbine Kabe'dir. Öyle mübarek bir yere gidiyoruz. Efendimiz a.s buyuruyor ki; "Mescid-i Haram'da kılınan namaz, diğer yerlerde kılınan namazdan 100.000 kat daha faziletlidir." Çünkü burası Kıble, bütün dünya okunan ezanı duyduğu vakit Kabe'ye yöneliyor. Burada bulunduğumuz sürece farz namazlarımızın tamamını burada kılmaya gayret edeceğiz. Zayıf bir hadis vardır ama bizler itimat ederiz. Buyuruyor ki Sevgili Peygamberimiz; "Kabe'yi ilk gördüğünüz anda yapılan dualar kabul edilir." Onun için gönlünüzden bir dua belirleyin. Kabe'yi gördüğümüz an "Ya Rabbi Şu Beytinin, Kabe'nin hürmetine şu duamı kabul et" diye dua edin. اس ِّبا ْل َحجِّ يَأْت ُوكَ ِّر َجاالً َوع َٰلى ُك ِّل ِّ ََّواَذ ِّْن فِّي الن َ ام ٍر َيأْت َ ْج عَميق ِّ ض ٍ َين ِّم ْن ك ُِّل ف "İnsanları Hacca çağır. Gerek yaya gerek çeşitli binek üzerinde, uzak-yakın her yerden sana gelsinler. Gelsinler de, hacda kendilerini bekleyen dünyevî ve uhrevî faydaları görsünler." Buyuruyor Rabbimiz. Yine Efendimiz a.s Ashabına anlatıyor; "Kabe'ye bakınca Kardeşim Salih ve Hud'u, yünden alaca gömlekler giymiş, kızıldevelerin üzerinde Kabe'yi tavaf ederken, telbiye getirirlerken gördüm" buyuruyor. Bizler anlıyoruz ki Bu Kâbe'ye bakınca Hz. Adem a.s'ın hatırası var. Hz. İbrâhim a.s, İsmail a.s, Salih a.s, Hud a.s, Efendimiz a.s gibi bir çok mübarek şahsiyetlerin, Peygamberlerin, evliyanın uğrak yeridir. Ayak bastığımız yerlere kadar buralar mübarek yerlerdir. Mikat Sınırı Nedir? Bizim gibi başka memleketlerden gelen hacıların İhramsız geçemeyecekleri, ihramsız geçmelerinin yasak olduğu yerlere Mikat sınırı diyoruz. Mikatın içerisi artık Harem bölgesidir. Yani mübarek bir yerdir, İhram giydik, niyet ettik, telbiye getirdik, namazını kıldık, artık saygın, mübarek bir beldeye geldik. Koku sürünemeyiz. Dikişli elbise giyemeyiz. Kokulu sabunla elimizi yıkayamayız. Vücudumuzdan kıl koparamayız. Hiçbir canlıya zarar veremeyiz. Tartışmak, kavga etmek, gıybet etmek hepsi bitti. Artık sabır var.. Sabırla Allah'a yöneliş var. Biz nerede ihrama giriyoruz? İlk olarak Mekke'ye gelecek olanlar taa Ankara'dan İstanbul'dan uçağa binmeden ihrama girerler. Niyetini uçak havalanında ederler. Çünkü ineceğimiz yer, Cidde mikat sınırının içerisidir. Cidde'ye varmadan ihrama girmemiz lazım. Önce Medine'ye gidecek olanlardan serbest kıyafetleriyle Medine'ye varırlar, Mekke için yola çıkacakları zaman Medine'nin çıkışında Zülhüleyfe dediğimiz Mikat sınırında ihrama girerler. Yemen bölgesinden gelenler Yelemlem'de, Irak tarafından gelenler Zat-ı Irk'ta, diğerleri de Karn-ı Menâzil, Cuhfe, Hudeybiye, Cirane, Tenim dediğimiz bölgelerde i-hrama girerler. Bunlar Mikat sınırıdır. Mekke'ye giderken otobanların tabelalarında İngilizce "For non Muslims" yani Müslüman olmayanlar şu farklı yoldan gidecekler diye uyarılar vardır. Çünkü Harem bölgesine Müslüman olmayanlar, kafirler, müşrikler giremezler. Çünkü Allah Teala'nın ayeti var "630 senesi, Mekke'nin Fethinden sonra Müslüman olmayanlar Hareme yaklaşmasınlar" buyruluyor. Bizim mezhep imamımız imam-ı Azam Ebu Hanife "Müşriklerin Kabe'ye ibadet etmek için yaklaşmasınlar" diye Sayfa | 2 yorumluyor, ama diğer üç mezhep ibadet maksadı olsun olmasın Müslüman olmayanlar Mekke'ye giremezler diye hüküm vermişlerdir. Onun için göz göre göre Müslüman olmayanlar Mekke'ye giremezler. Suudi Arabistan hükümeti bize vize verirken uyarıyor, "Eğer müslüman değilsen Mekke'ye giremezsin" diye. Senelerdir buna dikkat ediyorlar. Yollarda dikkat edersen görürüz, Harem sınırlarını geçerken Kur'an rahlesi göreceğiz, bazı yollarda yazılar var. "İşte burası Harem bölgesinin sınırıdır" diye belirtmek için. UMRENİN FAZİLETİ Efendimiz a.s buyuruyor ki "İki Umre, arasında işlenen günahlara kefarettir. Makbul bir haccın karşılığı ise ancak cennettir" buyuruyor. Efendimiz a.s buyuruyor ki; "Telbiye getirene Müjde vardır. Ashabı sordu; "Nedir o Müjde Allah'ın resulü, Cennet midir? Evet cennettir" buyruluyor. Onun için niyetimizi alınca bolca Telbiye getireceğiz. Kabe'yi görene kadar Telbiye getireceğiz. TELBİYE UMREYİ NASIL YAPACAĞIZ? Erkekler 2 parça dikişsiz elbise giyerler. İzar ve Rida diyoruz. Kadınların üzerlerindeki elbise ihram kabul edilir. Yüzü ve elleri açık olur. Allah Teala'nın huzuruna böyle kavuşacağımıza inandığımız için böyle giyiniriz. Yani insan Dünyadayken en uhrevi haline bürünür. Kabirlerimizden kalkınca kefenlerimiz de aynı böyle olur. Kadınlar kefenlenirken bembeyaz bir kefenle kefenlenir, başörtüsü vardır, göğüs örtüsü vardır, uzunca bir elbise gibi kefenlenir. Erkeklerde 3 parça kefenlenir ama kabirden kalkınca 2 parça kalır. İşte insan İhrama girdiğinde sanki Allah Teala'nın huzuruna, hesap vermeye, günahlarımızla yüzleşmeye, hesap vermeye, mahşer alanına gidiyoruz. İşte umremizi yaparken ihramımızı giyeriz. Umremize niyet ederiz. Ardından "Lebbeyk Allahümme lebbeyk" diye terbiye getiririz. İki rekat ihram namazını kılacağız. Sonra doğru Kabe'ye varacağız inşallah. 7 defa Kabe'yi tavaf edeceğiz. Ardından Safa ve Merve tepeleri arasında 7 sefer gidip geleceğiz. Sonra saçlarımızdan bir tutam keseceğiz. Böylelikle ihramdan çıkmış olacağız. Umrenin bir zamanı yoktur, her zaman yapılabilir. Her gün yapılabilir. Gece yapılabilir gündüz yapılabilir. Hac gibi değildir. HAC NE ZAMAN YAPILIR? Hacı olacaklar Kurban bayramının arefe günü öğlen ile ikindi vakti arasında Arafatta olmaları lazım. Akşam ve yatsıda müzdelifede olmaları lazım. Sabah namazının ardından Mina'da şeytan taşlayacaklar. Ardından Kabe'yi tavaf edecekler, Safa ve Merve arası sayı edecekler. Ancak öyle Hacı olunur. Kurban bayramı dışında hiçbir vakit Hac yapılamaz. Ama umre her zaman yapılabilir. Hac zor, her yıl 4 milyon insan aynı anda haccediyor. Efendimiz a.s hac ve umre ibadetinde "Rabbi yessiri" çokça okuyarak niyet ediyor. Demek ki Hac ve umre çok meşakkatli bir iş.. Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Emret Allah'ım emret! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk! Senin ortağın yoktur işte Allah'ım buyur! İnnel hamde, venniğmete, lekevel mülk, la şerikelek! Hamd Ancak sanadır, Nimet ancak senden gelir, mülkün yegane sahibi sensin. Senin ortağın yoktur! Hz. Ömer efendimizin, Peygamberimizden umre için izin istediğinde Peygamberimiz ona "Kardeşim! Duanda bizi de ortak et, bizi de unutma" buyurmuştur. İhram'dan çıkınca sivil elbiselerimizle bol bol tavaf yapacağız. Aslında çokça umre yapmaktansa çokça tavaf yapmak daha evla.. Efendimiz a.s buyuruyor ki "Kişi tavaf için her ayağını koyup diğerini kaldırdıkça her adımı sebebiyle Allah onun bir hatasını siler ve yerine bir sevap yazar".. Tavaf esnasında bolca dua edilir, bolca zikir çekilir, tefekkür edilir, Kur'an okunur.. İbrahim a.s ihtiyarlık yaşlarına gelene kadar evlat sahibi olamıyor. İhtiyarlık vakti geldiğinde Hacer anamızdan İsmail a.s doğuyor. İbrahim a.s Allah Teâlâ'nın emriyle eşi Hacer anamızı ve evladı İsmail aleyhisselam'ı hiç kimsenin yaşamadığı, ot bitmez, bomboş bir araziye bırakıyor. O zamanlar Kabe'de yoktu. Sert bir havası var, çok sıcak. İşte Hacer anamız ve İbrahim Aleyhisselam bu vesileyle bir imtihan oluyor. İmtihanın neticesinde Hacer anamıza zemzem suyu veriliyor. İbrahim aleyhisselama da Kabe'yi evladı İsmail Aleyhisselam ile beraber inşa etmek nasip oluyor. Kabe'yi inşa ettikten sonra "Rabbena Tekabbel minna" "Allah'ım bunu bizden kabul buyur" diye dualar ediyor, Mekke'nin bereketli olması için dualar ediyor. SAY İBADETİ Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki "Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın belirlediği şeairlerdendir, nişanelerdendir". İbrâhim a.s'ın hanımı Hacer validemiz, Safa ve Merve arasında, evladı İsmail Sayfa | 3 a.s'a su aramak için bir Safa tepesine gidiyor, bir Merve tepesine gidiyor. İşte bu arada 7 defa gidip geliyor, en son Oğlu İsmail a.s'ı bıraktığı yerden zemzem çıkıyor. "Zammi, Zammi" yani "Dur, akıp kaybolma" diye seslenince o suyun adı Zemzem olarak kalıyor. Hatim duvarının diğer adı Hicri İsmail'dir. Çünkü Orada İsmail a.s ile annesi Hacer validemizin kabirleri de bulunuyor. İnşallah Kabe'yi tavaf ederken İsmail Aleyhisselam'ın kabrini de, Hacer validemizin kabrini de ziyaret etmeye niyet edelim. Oradan geçerken Fatiha'mızı okuyalım. Safa ve Merve tepeleri arasına say alanı diyoruz. Say, tavaf gibi müstakil bir ibadet değildir. Yani say tek başına olmaz, umre yaparsak anca tavaftan sonra say yapılabilir. Say alanında yeşil bir ışık var. Orada erkekler koşarlar. Peygamberimiz de koşmuştur. Hanımlar edebe uygun olmadığı için koşmazlar. Bu yeşil ışıkta neden koşuyoruz? Çünkü Hacer validemiz zamanında burası çukurdu. Oğlu İsmail a.s'ı bıraktığı yere gözüyle bakıyordu. Ama çukura girdiğinde evladını göremiyordu. Endişe ediyordu. Görmek için o çukurdan hemen geçiyor orada koşuyordu. Onun için bizlerde orada koşuyoruz. Cahiliye devrinde Mekke'nin yönetimi Darün Nedve dediğimiz seçkin kişilerce yapılırdı. Bu meclis bir istişare kurulu gibiydi. 40 yaşından küçükler kabul edilmezdi. Darün Nedve'de kimler var; Başta en azılı kafirler var; Ebu Cehil, Ebu Leheb, As b. Vail, sonrasında müslüman olacak Ebu Süfyan vardı. Peygamberimizin dedesi Abdülmüttalipte bu meclisteydi. İşte o Darün Nedve Hicri İsmail'in yani hatim duvarının hemen karşısındaydı. Mescid-i Haram'da göreceğiz. Mermerlele kaplı alan Eski Mekke'dir. Yani Efendimiz a.s zamanında Mekke şehrinin sınırları ancak Mescid-i Haram kadardı. Sonradan nüfus çoğaldı. Evler, oteller arttı. Onun için Mescid-i Haram'da, mermere bastığımız yerler çok kıymetli yerler. Bunu nereden biliyoruz? Çünkü Mekke'nin çevresinde Ebu kubeys dağı var, bir yanımda Safa tepesi var diğer yanında Merve tepesi vardı. Mekke bunların arasında kuruluydu. Bugün Ebu Kubeys tepesinin yerinde kralın sarayı vardır. İnsanlar Safa ve Merve'nin toprağını ala ala geriye çok az bir şey bırakmıştır. Yani Safa tepesi, Merve tepesi, Ebu Kubeys dağından neredeyse hiç eser kalmamıştır. İşte Mekke bu kadar bir yerleşim yeriydi. Eski Mekke'nin yerine Mescid-i Haram yapıldı. Bugün mescid çok büyük. 3 katlı tavaf alanı var. Aynı anda 2 milyon kişi namaz kılabiliyor. KABE-İ MUAZZAMA Kabe'yi ilk inşa eden Hz. Adem a.s'dır. Onu yıkılıp kaybolduktan sonra yeniden inşa eden Hz. İbrahim a.s'dır. Kabe'nin aslında ilk hali dikdörtgendir. Kabe Efendimiz a.s zamanında yıkılıyor, yeniden inşa edilmesi gerekiyor. İnşa edilirken de malzemeler yetmiyor. Onun için bir Hatim dediğim yeri açık kalıyor. Elhamdülillah, bugün orası açıktır. Yani Kabe'nin içi sayılıyor ama açık, işte bizler orada namaz kılabiliyoruz. Hep de Hz Aişe validemiz Peygamberimizin vefatından sonra Kabe'nin içine girmek istiyor. Kabe'nin içine girerken sahabelerden birisi "Ey Ayşe! Bizde Kabe'nin içine girmek istiyoruz" dediğinde Hz Ayşe validemiz hatim duvarına işaret ediyor "Orası da Kabe'nin içidir, orada namaz kıl" diye karşılık veriyor. Eğer nasibimiz varsa hatimin içerisinde, Kabe'nin içerisinde namaz kılabiliriz. Efendimiz a.s'ın doğumundan 6 ay kadar evvel Yemen Valisi Ebrehe Kabe'yi yıkmak için gelmişti. Kabe'ye saldırmaya kalktığında Ebabil dediğimiz bir kuş sürüsü, gagasında bir, ayaklarında iki taş bulunuyor. O taşlar bir bir o ordunun üzerine yağmur gibi yağdı. O Ebrehe'nin ordusunun askerlerine o taşlar düştü, Başından giriyor dübürlerinden çıkıyordu. Nihayetinde yenilmiş ekin yaprağına döndü. Tıpkı yaprak kurtlarının yaprağı yiyip, o yaprağı delik deşik ettiği gibi o ordu da delik deşik oldu.. İşte o zamandan beri bütün Arap Yarımadası Kabe'nin ne kadar mübarek bir yer olduğunu biliyordu. Efendimiz a.s henüz genç yaştayken Kabe sellerden dolayı hasar almış, hasar alan yerleri onarılmak isteniyor. Mekke'nin dağları hep Kabe'nin yönünde uzandığı için, yağan yağmur hep Mekke'yi bir vadi gibi dolduruyor. Bir de Mekke'nin civarı hep kayalık.. Kayalarda suyu emmeyince biriken su hep Kabe'yi basıyor. O sel suları zaman zaman Kabe'ye zarar veriyor. İşte Peygamber daha genç yaştayken Kabe onarılmak isteniyor. O dönem insanlar korkuyorlar. Eğer Kabe'ye dokunursak bizim de başımıza bela gelir diye çekindiler. Sonra biz bu işi hayırlı bir nedenden dolayı yapacağı deyince işe başladılar. Kabe'nin taşlarını yerinden bir bir söktüler. Temele kadar indiler. Temelde yeşil taşları gördüler. O taşları yerinden oynatınca deprem oldu. Öyle olunca o taşları hiç ellemeden bıraktılar. Kâbe'nin temelinden itibaren yeni bir harçla, aynı taşlarıyla yerine koydular. İşte hacerül esved taşını koyma işini hangi kabile yapacak meselesi başlayınca efendimiz a.s'a sordular. O da her kabileden bir kişi gelip Hacerül esvedin bir ucundan tutsun diye tavsiyede bulundu. Böylece her kabileden beraberce Hacerül Esved yerine kondu. Cahiliye döneminde Kabe'nin etrafında putlar vardı. İnsanlar Kabe'yi ıslık çalarak, çıplak halde tavaf ediyorlardı. İslam bunların hepsini ortadan kaldırdı. Sayfa | 4 Revaklar; Osmanlı Devleti yaptırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman emriyle Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kanunî Sultan Süleyman Kâbe'ye bir minber, Medine'ye de bir mihrap gönderir. Bunların üzerinde "Bu Süleyman'dandır. Ve Allah'ın adıyla başlar" yazıyor. İnşallah Medine de o mihrabı göreceğiz. Hacerül Esved; asıl adı Hacerül Es'ad'dır. Yani Saadetli taştır. Efendimiz a.s buyuruyor ki "Hacer'ül Esved cennettendir" Sonradan bu taşa insanlar günahkâr elleriyle dokuna dokuna karardığı söyleniyor. Onun için siyah taş anlamına gelen Hacerül Esved adını alıyor. İbrahim a.s Kabe'yi inşa ederken Allah Teâlâ tarafından vahyediliyor; Ebu Kubeys tepesinde parlak, ay gibi, nur gibi parlayan bir taş olarak alınıp yerleştiriliyor. Mübarek bir taştır. Kıyamet gününde insanlara şahit edecektir. "Ya Rabbi bu kişi beni selamladı." Diye şahitlik edecek. Daha evvelleri, Kabe bu kadar var kalabalık değilken hacer-ül Esved öpülerek istilam edilirdi. Şimdi kalabalık ve izdihamdan dolayı sadece elimizle selam verip "Bismillahi Allahu Ekber" diyoruz. Gümüş bir kabzası var, içinde siyah bölüm Hacerül Esveddir. Sevgili Peygamberimizden Hacer'ül Esved'i öpmüştür. Bazen de avuç içini öperek selam vermiştir. Hatta Hz Ömer efendimizin Hacerül Esved ile alakalı bir rivayeti var. "Ey taş! Sen sadece bir taşsın. Eğer Allah resulünü seni öperken görmeseydim sana bir değer vermezdim." Diyor.. 930 yılında Hacerül Esvedi Karmatîler kaçırmış 20 yıl sonra yerine konmuştur. Ara ara bazı hadiseler yaşamış, parçalanmış, kırılmış, azalmış.. Netice olarak bu kadar kalmış. Daha evvel hacer-ül esved'in gümüş kabzası altındandı. Osmanlı zamanında böyleydi. Hacer-ül esved'in daha evvelki altın kabzası Şu anda İstanbul'da Topkapı sarayı'nda Kutsal Emanetler bölümünde bulunuyor. Yine İstanbul Süleymaniye camii'nin avlusunda Kanuni Sultan Süleyman'ın kabri vardır. O Süleymaniye türbesinin girişinde hacer'lesved'in bir parçası bulunmaktadır. Sokullu Mehmet paşa camii'nde bir parçası daha var. Edirne eski camisinde bir parçası daha var. Tebbet suresini biliyoruz. Tebbet suresi Ebu leheb'in cehennemlik olduğu anlatılan bir sure. Tebbet suresi nazil olduğunda onun karısı ümmül Cemil sureyi duyar duymaz fırlıyor Efendimiz aleyhissalatu vesselam'ı arıyor. Sonra bakıyor ki Hz Ebubekir efendimiz Kabe'nin hatim dediğimiz duvarın içerisinde duruyor. Geliyor "Ey Ebubekir, arkadaşın Muhammed nerede? Amcasına ve bana karşı bir şiir yazmış, bizi hicvetmiş, bizi kötülemiş, karalamış, vallahi onu bulayım şöyle yapacağım Böyle yapacağım" diye sözler söylüyor. Halbuki Ebubekir efendimiz çok şaşkın, hemen yanında Efendimiz aleyhissalatu vesselam vardı. Allah teala o kafir kadının gözüne Peygamberimizi o an göstermiyor. İşte bu Hadise hatim dediğimiz duvarın içinde gerçekleşiyor. Sevgili Peygamberimiz Mekke'de 13 yıl geçirdi, 13 yıl sıkıntılar çekti. İşte hep o sıkıntıları Kabe'nin civarında yaşadı. Dualarını hep Kabe'nin etrafında etti, hep Kabe'yi önüne alarak mescidi aksa'ya doğru namazlar kıldı. Mübarek Kabe'nin etrafında 70'e yakın peygamber kabri bulunduğu rivayet ediliyor. Kabe'ye her gün 120 rahmet iner. 60'ı tavaf edenleredir. 40'ı namaz kılanlara, 20'si Kabe'yi izleyenleredir. ALTINOLUK Altınoluk, Kabe'nin damında biriken suyun akması için yapılmış. İlk emeviler döneminde yapılmış, şu anki Kabe'nin üzerinde bulunan Altınoluk Osmanlı zamanında Sultan Abdülmecid döneminde yaptırılmıştır. Üzerinde Bismillahirrahmanirrahim "Rabbiyallah" yani Rabbimiz Allah'tır yazmaktadır. Efendimiz aleyhissalatu vesselam altınoluk'un altından geçerken defalarca kez "Allah'ım, senden ölüm anında rahat isterim. Hesap anında af isterim" diye dua etmiştir. RÜKNÜ YEMANİ Rüknü Yemani; Yemen köşesi demektir. Sevgili peygamberimiz buradan geçerken bu köşeyi de istilam etmiştir. Mübarek eliyle mesh etmiştir. Burayla alakalı başka rivayetler de var. Efendimiz a.s Cebrail Aleyhisselam vahiy getirdi mi diye rüknu yemani köşesine bakarmış, Cebrail a.s'ı rüknü Yemani'de beklermiş. Rüknü Yemani'den Hacer'ül Esved'e kadar Rabbena Atina ve Rabbenağfirli duaları okunur. İLK KIBLEMİZ MESCİD-İ AKSA Sevgili peygamberimiz Mekke'de 13 yıl peygamber olarak kalmıştır, 14 yıl boyunca kıblemiz Filistin'de Kudüs'te bulunan Mescidi Aksa idi. Peygamberimiz hem Mescid-i Aksa'ya yönelmek için hem de mescid-i harama yani Kabe'ye aynı anda yönelmek için rüknu yemani ve Hacer-ül Esved arasına gelir öyle namaz kılardı. Böylelikle iki mübarek mescide de yönelmiş olurdu. Bir diğer sebebi de Kabe'nin Hatim duvarının karşısında Mekkeli müşriklerin makamı vardı. Sevgili peygamberimiz onlarla ters düşmemek için, daha rahat ibadetlerini yapabilmek için Kabe'nin Hacer'ül Esved yönüne dururdu. Mekkeli müşrikleri tahrik etmek istemezdi. Hem de kendisi rahatsız edilmek istemezdi. Peygamberimiz 40 Sayfa | 5 yaşında peygamber olmuştur, 13 yıl Mekke, 16 veya 18 ay kadar da Medine'de yani toplam 14,5 yıl kıblemiz Mescidi Aksa olmuştur. Peygamberimizin 23 yıllık peygamberliğinde sadece 9 yıl Kabe'ye yönelerek namaz kılmıştır. HACERÜL ESVED’İ ÖPEBİLİR MİYİZ? Hacer'ül esved'in etrafı genelde çok büyük izdiham oluyor. Oraya kadınlar da giriyor erkekler de giriyor. İtiş kakış oluyor. Erkeğin seni kadına kadının teni erkeğe değiyor. Onun için biz Hacer-ül esvedi gidip öpmenin doğru olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü Hacer esved'i öpmek sünnet ama başkalarını ezmek, insanlara sıkıntı vermek, mahremiyete dikkat etmemek daha büyük bir sıkıntı.. Onun için tavsiye etmiyoruz. Ama ben girerim, günah olursa da razıyım, Rabbim affeder derseniz de ben karışmam. Ben 3 defa girmeye çalıştım birinde ihramım açıldı, birinde ayağımı çiğnediler, 3 sefer de rahat girebildim. Yani sıkıntılı bir süreç. Bir de bir hoca anlatıyor, 3 defa Hacı nasip olmuş. Bir o kadar da umre için Kâbe'ye gelmiş, hacer-ül esved'i öpmek bana daha hiç nasip olmadı diyor. Onun için siz bilirsiniz, karar sizin. Ama Kabe'nin duvarına varacağız inşallah. Kabe'ye dokunacağız, öpeceğiz inşallah. MÜLTEZEM Efendimiz aleyhissalatu vesselam buyuruyor ki "Hacer-ül Esved ile Kabe'nin kapısının arası mültezemdir. İhtiyaç veya sıkıntı sahibi her kim mültezemde Allah'a dua ederse Allah Teala o duayı kabul eder" buyuruyor. Mültezem'e girmeye çalışabiliriz. Hacer-ül Esved gibi çok kalabalık, yine girip girmemeyi siz bilirsiniz, tenha bir vaktini bulduğunuzda gireceksiniz. Ama eğer mültezime giremedik O halde her tavaf esnasında Mültezemin hizasına geldiğimizde Allah teala'dan en çok istediğimiz, en samimi dualarımızı yapacağız. Mültezem’de Hz Ömer efendimizin bir hatırası var. Hz Ömer efendimiz, Kabe’nin duvarına, Mültezeme alnını koymuş, gözlerinden yaşlar akarken birisi omzuna dokunuyor. Hz. Ömer efendimiz de hiddetli birisi. Kendisinin o aciz halini göstermek istemiyor. Onun için hemen arkasını dönüyor, bakıp sertliğini sergileyecek. Bakıyor ki Efendimiz a.s.. Hemen gönlü yumuşuyor. Peygamberimiz buyuruyor ki “İbkî Ya Ömer! İbkî! Ağla Ey Ömer Ağla! Burası ağlama yeridir” buyuruyor. Kabe örtüsü her yıl yenileniyor. Her yıl yeniden dikilmeye başlanıyor. Çok meşakkatli bir iş. Kabe'nin örtüsünde kare kare "Allah" yazıyor. Göreceksiniz. Allah lafzinin altında "La ilahe illallah Muhammedurrasullullah" yazıyor. Onun altında "Sübhanallahi ve bihamdihi, Sübhanallahilazîm" yazıyor. Kabe'nin örtüsünün üzerinde hacer-ül esved'in hizasında 4 kandil bulunur. İçlerinde hep "Bismillahi Allahu Ekber" yazar. Bizler de hacer'ül esvedi selamlarken bismillahi allahu ekber diyeceğiz. Yine Kabe'nin örtüsünde Kabe'nin kapısını örten kısımda 4 defa yan yana "Allahu nurussemavati vel arz" yazar. Yani "Allah Teala göklerin ve yerin nurudur" yazar. Yine orada Fatiha suresi yazılıdır. Yine orada "Legad sadegallahu resulehürru'ya bilhakk" yani "Allah Teala resulünün rüyasını kesinlikle gerçekleştirdi" yazar. Yine orada "Fevelli vecheke şedral" ayeti yazar. Yani "Yüzünü mescidi harama çevir" yazar. Bir yerinde "La ilahe illallahul melikül hakkul mübin. Muhammedürrasullullahi sadigul vağdül emin" yazar. Yine Kabe'yi çevreleyen ayetlerde İbrahim a.s, Kabe ve Hac ayetleri yazar. Onun altındaki ayetlerde de rahmet ayetleri vardır. Mesela "Allah Teâlâ buyurdu ki Ben Tevbe edip Salih amel işleyenler için muhakkak çok bağışlayanım." Yazıyor. Onun yanındaki kandillerde Allah Teala'nın isimleri var. "Ya Hayyu Ya Kayyum" "Ya Rahman Ya Rahim" . "O müminleri müjdeli ki Allah'tan çok büyük bir ikram vardır" yazar. Köşelerde kare formunun içerisinde besmele ile beraber İhlas Suresi yazar. Kabe örtüsü her yıl hac mevsiminde Kurban Bayramı'nın arefe gününde, insanlar Arafattayken örtü değiştiriliyor. Daha evvel Kabe'nin örtüsünü Osmanlı devleti dikerdi. Örtü Kabe'ye götürülmeden İstanbul'da sergilenirdi. Kabe'ye gidemeyenler İstanbul'da örtüsüne bakmaya gelirlerdi. Kabe'nin İçi İçeride 3 sütun vardır. Bunlar Kabe'nin çatısı ayakta tutar. Çatıya çıkan bir merdiven var. Kabe'nin içinde yeşil duvar örtüsü var. Efendimiz a.s Mekke Fethedildiği gün Kabe'nin içine Bilali Habeşi ve evlatlığı Zeyd B. Harise ile beraber giriyor. İçeride ne kadar putlar varsa hepsini çıkarıyor. "Hak geldi, batıl zâyi oldu. Zaten batıl hep zâyi olmaya yüz tutmuştur" ayetini okuyor. Kabe'nin içine kıble sorulmaz. Kabe'nin içinde ne yöne durursan dur. Ama peygamberimiz girer girmez karşıya yönelerek 2 rekat namaz kılmıştır. Sonra çıkıp "Ey Kureyş! Sayfa | 6 Benden ne beklersiniz" diye sormuştur. Onlarda "Sen bizim en kerim, en cömert kardeşimizsin" dediklerinde Peygamberimiz "Bende size Yusuf a.s'ın kardeşlerine söylediğini söylüyorum. Bugün size kızma ve kınama yok. Affedildiniz" buyuruyor. Makam-ı Cibril; Kabe'nin kapısının sağında, beyaz sütünün üzerinde 8 tane taş var. Buraya Makamı Cibril deniyor. Kabe imamı da evvelden burada namaz kıldırırdı. Niye Makamı Cibril deniliyor? Çünkü Peygamberimize Miraç gecesinde 5 vakit namaz farz kılınıyor. Miraçtan dönünce Cebrail a.s 2 gün üst üste peygamberimize burada namaz kıldırıyor. 2 gün kıldırıyor çünkü vakitleri iyice görsün diye peygamberimize öğretiyor. Bir gün sabah vakti girince kıldırıyor ertesi gün sabah vakti güneş doğmaya yakın kıldırıyor. Birinde yatsıyı ilk vaktinde kıldırıyor, diğerinde gecenin ortalarina doğru kıldırıyor. Böylelikle peygamberimizin Cebrail a.s'dan namazı nasıl kılacağını bütün detaylarıyla öğrenmiş oluyor. Kur'anı Kerim'de 2 yerde geçiyor. İbrahim Aleyhisselam ve oğlu İsmail Aleyhisselam'ın beraberce Kabe'yi inşa etmesi esnasında kullandığı iskeledir. Kabe'nin inşaatı tamamlandıktan sonra İbrahim Aleyhisselam "Rabbena Tegabbel Minna" "Allah'ım! Bunu bizden kabul buyur" diye dua etmiştir. Rabb'imizde bu hadiseyi bizlere Kur'an-ı Kerim'de anlatıyor. Makam-ı İbrahim'in içerisinde İbrahim a.s'ın ayak izleri duruyor. Kabe'yi iskele olarak kullandığı için onun ayak izleri çıkmış, böylelikle bugünlere kadar ulaşmıştır. Hatta Cahiliye Arapları bile bu hatıraya çok önem vermişlerdir. Hatta şöyle hatıra da var. Biliyorsunuz sevgili peygamberimiz doğmadan evvel babası vefat etmiştir. Küçük yaşlarda süt annesi Halime büyütmüştür 2 yıl kadar. Ardından 4 yaşına kadar annesi Amine büyütmüştür. Annesinin vefatından sonra 8 yaşına kadar da dedesi abdülmuttalip büyütmüştür. 8 yaşından sonra diğer evladı, Peygamberimizin de amcası Ebu Talib'e emanet etmiştir. İşte Peygamberimiz dedesi abdülmuttalib'in yanında daha 4 yaşından büyük, 8 yaşından küçükken dedesi onu yanından ayırmazdı. Günün birinde bir mecliste otururken iz sürücülerden birisi Peygamberimizin ayağına dikkatlice baktı. O zamanında iz sürücüleri meşhur.. Birinin izini süreceklerse çölde çok iyi nereye gittiklerini tespit ederlerdi. İzini sürdükleri kişinin devesinin pisliğini eşer, pisliğin içindeki hayvanın yediği yemin nereden geldiğine kadar iyi bilir, iyi dikkat ederlerdi. İşte O iz sürücülerden birisi Peygamberimizin ayağına iyice baktı. O kadar çok inceledi ki dedesi abdülmuttalip kızdı. "Niçin torunumun ayaklarına bakıp duruyorsun?" Dedi. O adam da dedi ki "Senin torununun ayakları ne kadar da çok Makamı İbrahimdeki İbrahim Aleyhisselam'ın ayaklarına benziyor.." böyle demişti. Ki biliyoruz, Peygamberimiz yaklaşık 40 nesil evveli İbrahim a.s'a dayanmaktadır. Daha evveli daha büyük bir yerdi. Zamanla tavafa mani olmasın diye Makamı İbrahim'in muhafazasını küçülttüler. Daha evveli "Beni Şeybe" kapısı vardı. O kapıdan girer girmez Makam-ı İbrahim bizi karşılıyordu. Makam-ı İbrahim; Sayfa | 7 Zemzem; Hacer oğlu İsmail a.s'a su bulmak için koşturduğunu biliyoruz. Safa tepesine oradan Merve tepesine 7 defa gidip geliyor. Gelen giden başkaları var mı diye.. İşte orada Allah Teâlâ Hacer validemize, evladı İsmail a.s'ı koyduğu yerden zemzem çıkarıyor. Hacer validemiz "Zammi Zammi!" "Dur, akıp kaybolma" anlamında bir şey söylüyor. Böylelikle bu mübarek su zemzem adını alıyor. Zemzem kuyusu 30 metre derindir. 1950'lili yıllarda Umreye gidenler anlatıyor, evvelinde böyle değildi. Hacerül Esved'in karşısında bir zemzem kuyusu vardı. İki taraftan merdivenlerle inilirdi. Orada zemzem içilir, hacılar üzerine zemzem döker, zemzemle abdest alırlardı. 2003 yılına kadar böyle devam etti. Şimdi ise bu kuyu tavafa mani oluyor diye taşındı. Şuan sadece bir kapak var, üzerinde "Biru Zemzem" yani zemzem kuyusu yazıyor. Efendimiz a.s buyuruyor ki; "Zemzem ne niyetle içilirse ona şifa olur" buyuruyor. Hz. Ömer efendimiz Kıyamet günü hesap zamanında susuzluk çekmemek için içmiştir. Peygamberimiz zemzemi içerken de "Allah'ım senden faydalı ilim, geniş rızık, her türlü hastalıktan şifa diliyorum" diyerek içermiş. Zemzem ayakta içilir. Metaf Alanı; Tavaf alanına Metaf deniliyor. Bediüzzaman şöyle diyor; Sath-ı Arz yani yeryüzü mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minberdir diyor. Metaf alanında Kral kapısının yanında Pembe bir sütun vardır. Orası Miraç Sütunudur. Peygamberimizinin Mescidi Haram'dan Mescidi Aksa'ya vardığı İsraMiraç yolculuğuna başladığı yerdir burası. Safa tepesine yakın yerde Asansör var. Dışarıdan giriliyor. Orası Erkam b. Erkam yani Darül Erkamın evidir. İslam'ın ilk yılları, gizliden gizliye Müslümanların toplandığı evdir. Osmanlı zamanında burada bir kubbe vardı. Şimdi Suudi Arabistan o kubbeyi yıktı, yerine asansör koydular. Peygamberimizin Hane-i Saadeti; Sevgili Peygamberimiz 5 evde yaşamıştır. 1. Sevgili Peygamberimizin doğduğu evdir. Bugün yerinde Mekke Kütüphanesi vardır. 2. Süt annesi Halîme validemizin evi. 3. Hz. Hatice Validemizle evlendiklerinde yaşadıkları ev.. 28 yıl bu evde yaşıyor Peygamberimiz. Bu evde 6 evladı dünyaya geliyor. Sonra Medine’ye hicret ediyor, bugün kabri İstanbul Eyüp Sultan’da bulunan Medineli Ensar; Ebu Eyyüb El Ensari’nin evinde kalıyor. Ardından da Mescid-i Nebevi İnşa ediliyor. Orada hanımlarına hücreler inşa ediliyor. Sevgili Peygamberimiz o odalarda yaşıyor. Bu evlerden gözümüzde en kıymetli, en mübarek yer, Mekke'de Kabe'ye komşu olan Hz. Hatice Validemiz ile beraber yaşadıkları ev.. Daha detayıyla şöyle ki; Peygamberimiz Mekke'de önce annesi Amine, sonra Süt Annesi Halime, Sonra yine öz annesi Amine, sonra Dedesi Abdülmuttalip, sonra amcası Ebu Talibin yanında yaşadı. Peygamberimizin 25 yaşında iken 40 yaşındaki Hz. Hatice validemiz ile evledi. 28 yıl aynı evde yaşadılar. 52 yaşında iken hanımı vefat etti. Aynı yıl amcası Ebu Talip vefat etti. O seneye Hüzün yılı dediler. Peygamberimiz 53 yaşında geldiğinde Mekke'den ayrılmak zorunda kaldı. Medine'ye hicret etti. Peygamberimizinin Mekke yılları çok sıkıntılıydı. 6 çocuğu da burada doğdu. Çocuklarından Kasım ve Abdullah vefat etti. Erkek çocukları vefat edince Araplar peygamberimize Ebter yani soyu kesik dediler. Sonra Kevser suresi indi. Yine Peygamberimiz hicret edeceği gece Hz. Ali efendimizi kendi evinde kendi yatağına yatırdı. O gece Yasin suresinin ilk ayetleri nazil oldu. Sevgili peygamberimizin Mekke’deki bu evinin daha nice hatıraları vardır. Sevgili Peygamberimize ilk vahiy geldiğinde sevgili Peygamberimiz bu evine koşarak gelmiş, Hatice Validemize “Beni ört” demiş. Örtüsüne bürünmüş yatmıştır. Müddessir, Müzzemmil, Duha, İnşirah, Elemtera, Liilafi gibi çok surelerin nazil olduğu evdir bu ev. Peki bu eve sonra oldu? Sevgili Peygamberimiz Medine’ye hicret etmek zorunda kalınca Peygamberimizin amcası Ebu Talib’in Müslüman olmayan oğlu âkil bu evi başkalarına sattı. Hatta Mekke’nin fethinden sonra Mekke’liler Sevgili Peygamberimize burada kal dediklerinde “Âkil bize ev mi bıraktı ki kalalım?” diye serzenişte bulunmuştur. Mekke’yi fethetmesine rağmen Sevgili Peygamberimiz o evine geri dönmeyi istememiştir. Onun yerine Medine’deki evinde yaşamaya devam etmiştir. Bu ev ile ilgili yine bir hatırayı anlatmak istiyorum; Biliyoruz, Sevgili Peygamberimiz 8 yaşında iken 2 yıl kadar dedesi Abdülmuttalib’in yanında yaşamıştır. O vefat edince 25 yaşına kadar amcası Ebu Talib’in yanında kalmıştır. 25 yaşına gelince Hatice Validemiz ile evlendi. Hatice Validemiz 40 yaşında, daha önce evlilik yapmış, Mekke’nin en zengin insanlarından biriydi. Öyle olunca Peygamberimizin Amcası yeğeni Muhammed a.s için endişe etti. O düşündü ki bu kadın çok güzel, çok soylu, çok zengin, daha evvel de evlilik yapmış birisidir. Onun için benim yeğenimi ezer, benim yeğeni ona söz geçiremez. Bu kadın Yeğenime bakmaz diye endişe ediyordu. Onun için bu evlilik olduktan sonra Sevgili Peygamberimizin evine bir gözcüyü misafir olarak gönderdi. Dedi ki onların evlerindeki hallerini Sayfa | 8 gözetle, birbirlerine nasıl davrandıklarına bir bak, sonra da bana onların haberini getir dedi. O adam Sevgili Peygamberimiz ve Hatice Validemizin kapısını çaldı, evliliklerini tebrik için geldiğini söyledi. Ardından onları izlemeye başladı. O adam döndüğünde Ebu Talib’e şöyle haber verdi; Onları evlerinde çok saadetli gördüm. Kapı çaldığında karı koca ikisi birden kapıya koştular. Hz. Hatice evinde Sevgili Peygamberimize hürmet ediyordu. Onun sözlerine önem veriyordu. Ona hizmet ediyordu diye haber verir. Böyle duyunca Ebu Talibin gönlü rahatlar.. bir türbesi vardı, onun yanında Hz. Kasımın küçük kubbeli bir Türbesi vardı. Suudi hükümeti maalesef onları hep yıktılar. Ebu Kubeys; Osmanlı Mekke'de hüküm sürdüğü zamanlarda hiç bayrak dikmemiş, "Hadimül Haremeyn" yani iki haremin hizmetçisiyiz derlerdi. Efendimiz a.s ilk açıktan tebliği Ebu Kubeys tepesinde yapmıştır. Meşhur hadise; "Size şu dağın ardında düşman ordusu var, size saldıracak desem bana inanır mısınız, o halde ben Allah'ın Resulüyüm, Ahir zaman nebisiyim buna iman edin" dediği yer burasıdır. Sonra da Tebbet süresinin inmesine vesile olan aynı zamanda peygamberimin amcası olan Ebu Leheb eline bir taş aldı. "Bizi bunun için mi buraya toparladın, yuh olsun sana" diye taşı attı. Hilton otel (Zemzem tower'in sağındaki kısa binalar.. Daha evvel orada Hz. Ebu Bekir mescidi vardı. Hz. Ebu Bekir efendimizin evi buradaydı. Aynı yerin devamında Şubeyke Kabristanı var. Orada Yasir ailesinin kabri bulunmaktadır. Hz Sümeyye ve Hz. Yasir.. Cennetül Mualla Kabristanı; Hz. Abdurrahman (Hz. EbuBekirin oğlu, Hz. Aişe validemizin kardeşinin kabri), Hz Osman b. Talha (Kabe'nin anahtarları hala bu ailededir. Peygamberimizin Hadisi vardır; Sizden ancak Zalimler bu anahtarı alacaktır buyrulur.), Hz. Attab b. Esid(Peygamberimizin Mekke'ye atadığı ilk vali), Hz. Süfyan b. Ümeyye (Mekke'nin Fethinde Müslüman olmuş kişi), Hz. Abdullah b. Amr, Hz. Abdülmuttalip (Peygamberimizin dedesi), Ebu Talib. Kabirleri buradadır. En önemlisi de Hz. Hatice annemiz burada, oğlu Hz. Kasım burada. Efendimiz a.s buyuruyor ki "Kendi zamanındaki yeryüzü kadınlarının en hayırlısı İmran kızı Meryem'dir. Benim Ümmetimin en hayırlı kadını da Hatice'dir" Peygamberimize ilk iman eden kişidir. Mekke'nin en zengin kişisi iken bütün mal varlığını İslam yolunda harcayan mübarek kadındır. Hz. Aişe validemiz "Hayatım boyunca Hatice'yi kıskanmaktan kendimi hiçbir zaman alamadım" demiştir. Osmanlı zamanında Hz Hatice annemizin Hz. Esma (Hz. Ebu Bekir efendimizin kızıdır, Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir ile hicret için evinden çıkıp Sevr dağına geldiğinde Hz. Esma hamile idi, hem de gayet hamileliği olgunlaşmıştı, doğumu yakındı. Peygamberimize erzak getirebilmek için kuşağını ikiye bölüyor erzaklari sırtına bağlıyor getiriyor. Kuşağını yırtıp erzak getirdiğini görünce Peygamberimiz buyuruyor ki "Ey Esma, Sana cennette iki kuşak vardır" onun için ona "Zâtün Nikâteyn" deniliyor. Kendisine de Hamile halde hicret ediyor. Medine'de doğum yapıyor, evladı Hz. Abdullah b. Zübeyr, Medine'de doğan ilk muhacir çocuğudur. Çok büyük bir zattır. Mekke Valisidir. Kabe kuşatmasından Haccacı zalim tarafından şehit ediliyor. Sayfa | 9 Cin Mescidi; Cinlerin peygamberimize tâbi olduğu yerdir. Hatıra olarak buraya bir mescid yapılmıştır. Hemen karşısında Mescidi Şecere vardır. Ağaç mucizesinin yaşandığı yerdir. Müşrikler Sevgili peygamberimize gelip bize bir mucize göster derler. Peygamberimiz "Şu ağaç gelip bana şahitlik etse bana iman eder misiniz" der. Onlar evet deyince ağaç yerinden kalkar kökleriyle beraber peygamberimizin yanına gelir. "Esselamu aleyke ya Resulullah" der. Raye Mescidi; Peygamberimizin Sancağını diktiği yerdir. Ardından şükür namazı kılmıştır. Mescidi Ten'im; Hz. Aişe validemiz Mekke'de iken tekrar umre yapmak istediğini söyleyince Peygamberimiz Hz. Aişe validemizi kardeşiyle beraber buraya gönderir. Harem sınırlarını burada bitiyor. En yakın Mikat sınırı burasıdır. Reci kuyusu hadisesi de burada yaşanmıştır. 2 kabile İslam'ı öğrenmek için 10 muallim ister, sonra bu Muallimleri isteyenler bu Muallimleri öldürürler. Hatta son öldürülen Sahabiye son arzun nedir diye sorarlar, 2 rekat namaz kılmak ister, hayatta en cok lezzet alarak kıldığı namazın bu olduğunu, eğer korktum sanmasayacak olsaydınız namazı uzatırdım der, ardından şehit edilir. O esnada salavat getirir. Sevgili Peygamberimiz o şehit edilirken Taa Medine'den Allah tarafından haberdar edilir. "Ve aleykesselam ya Hubeyb" diye karşılık verir Peygamberimiz. Bu da bir başka mucizedir. Mekke'de bütün dağlar kayalıktır. Toprak neredeyse yoktur. Sevr Dağı; Efendimiz Medine'ye hicret edeceği vakit müşrikleri aldatmak için Medine'nin ters istikametine doğru gidiyor. Oradan Mekke'nin yüksek dağlarından birisi olan Sevr dağına çıkıyor. Yanında Hz. Ebu Bekir efendimiz vardı. 3 gün burada konaklıyorlar. Araplar müthiş bir şekilde iz sürebiliyorlar. İz sürerek dağın tepesine kadar çıkıyorlar. Mağaranın ağzına geliyorlar. Hz. Ebu Bekir efendimiz çok tedirgin, müşriklerin ayaklarını görüyor. "Ey Allah'ın resulü! Eğilseler bizi görecekler" diyor. Çünkü tırmanması Bir saatten uzun süren bir dağın zirvesine kadar çıkmış, mağaranın ağzına kadar gelmişlerdi. Hz peygamber efendimiz "La tahzen, İnnallahe meana" Üzülme! Allah bizimle beraberdir buyuruyor. Müthiş bir teslimiyet. Sevgili Peygamberimiz elinden gelen önlemleri almaya çalışmış. Gerisini Allah'a bırakmıştı. Allah Teala da resulünü öyle koruyor ki mağaranın girişine güvercinler yumurtlamış, örümcekler ağ yapmış. O müthiş derecede iz süren müşrikler bu hayvanların mağaranın girişini kapattıklarını görünce kendilerinden emin bir halde "Bu hayvanlar bir kaç günde bunu yapamaz, demek ki bu mağaraya giren olmamıştır" diye eğilip bakmadan dönüp gidiyorlar. Demek ki Rabbimiz dilerse biz kullarının işlerini böyle kolaylaştırıyor. Böyle Resulünü koruyor. Arafat; Hz Adem ve Hz Havva validemiz Cennetten kovulup dünyaya gönderiliyor. Dünyada uzun bir süre birbirlerini arıyorlar. İşte Arafat dağı'nın tepesinde birbirlerini bulduklarına dair bir rivayet var. Buranın diğer adı Cebeli Rahme’dir. Arafat sadece bir tepelik değil, Arafat 15 km'lik bir alandır. Ortası Cebeli Rahmedir. Hacı olacaklar Arefe günü, güneş batmadan evvel bu 15 km'lik alan içinde bulunmaları gerekiyor. Bir an bile olsalar onların hacları geçerlidir. Efendimiz a.s buyuruyor ki "Hac Arafattır" Arefe günü burada vakfe yapılır. İnsanlar üzerlerinde ihramlarıyla mahşer alanını canlandırırlar. Hesap anı da aynı böyle olur, güneşin altında hesap anı beklenir. İşte o hesap anı gelmeden Arafatta hacılar Rablerine kendilerini affettirebilmek için yalvarırlar. Onun için Hac Arafattır. Arafat'ta hacılar öğlen ve ikindi namazını Cem ederler. Öğlen ve ikindi namazını öğlen vaktinde kılarlar. Önce öğle namazını sünnet kılınır, ardından gamet getirilir, öğlen namazının farzı kılınır, öğlenin son sünneti kılınmadan bir gamet daha getirilir peşine ikindi namazının farzı kılınır. Arada kalan ikindi namazının ilk sünneti de terk edilir. Böylece iki namaz peş peşe öğlen vaktinde kılınmış olur. Buna Cemi Takdim denir. Arafat vakfesi farzdır. Arafata çıkmadan hacı olunmaz. Efendimiz a.s'ın Veda Hutbesini irad ettiği yerdir. Arafat dediğimiz 15 kmlik alanın içerisinde, Cebeli Rahme ve çevresinde birkaç farklı yerde Veda Hutbesini İrad etmiştir. Müzdelife; Güneşin batması ile beraber akşam ezanlarıyla insanlar Arafat'tan Akın Akın müzdelifeye doğru yürürler. Müzdelife'de Akşam ve yatsı namazları Cem-i Tehir edilir. Akşam ve yatsı namazı yatsı vaktinde kılınır. Kamet getirilir akşamın farzı kılınır, akşamın son sünneti kılınmadan yine gamet getirilir yatsı namazının farzı kılınır. Yine bir an bile olsa müzdelife de beklemek vakfetmek hacılara vaciptir. Yani terk etmemek gerekir. Terk edenin haccı olur ama ceza vardır. Bu topraklara Büyük baş hayvan kesip fakirlere dağıtmalıdır. Kur'an-ı Kerim'de buyuruluyor "Arafat'ta vakfedip sel gibi Sayfa | 10 müzdelifeye doğru Akın ettiğiniz zaman Meşaril Haram'da Allah'ı zikredin." Rabbim bizlere de mebrur haclar nasip etsin. Müzdelifede sabah olurken, yani bayram sabahı yerlerden taşlar müzdelifede toplanır. Günün doğmasıyla beraber Mina’ya gidilir. Mina’ya giderken Muharres Vadisinden geçilir. Buradan olabildiğince hızlı geçilir. Çünkü burada Fil suresinde anlatılan Ebrehe ve ordusu helak olmuştur. Sevgili Peygamberimiz burada bize uzun süre durmadan hızlıca geçmemiz gerektiğini söylemiştir. Ardından Mina’ya gelinir. Mina; Şeytan taşlama yeridir. 3 şeytan vardır. Küçük, orta, büyük diye. Onlara 7'şer taş atılır. Evvelden olduğumuz yerden taşlar atılırdı. Şimdi 4 milyon hacı aynı anda taş attığı için 5 katlı bir taşlama alanı yapılmıştır. Bayram günü bu taşlar atılır sonra ihram'dan çıkılır. 1 ihram yasağının bir kısmı kalkar. Ama yine de insanlar eşleriyle beraber olamazlar. Bayramın diğer günleri de taşlar atılır. Son taşın atılmasıyla artık bütün ihram yasakları kalkmış olur, hac tamamlanmış olur.. Biliyoruz Hac Kurban zamanı olur, bizlerde Kurban Bayramının arefesinin sabah namazından teşrik tekbirlerine başlarız. 23 vakit. Bayramın 4. Günü ikindi vakti bitirilir. İşte hacılar da o anlarda haccını bitirmiş olurlar. Arafat nefisle hesaplaşmadır. Müzdelife, Allah Teala'ya kavuşmadır. Mina da günaha, zalime ve şeytana taş atmaktır. Mina alanına Biat Mescidi vardır. Akabe Bölgesi diyoruz. Peygamberimizin peygamberliğinin ilk yıllarında, insanlara İslam'ı anlatma derdindeydi. İnsanlar da gerek Hac döneminde gerekse panayırların kurulduğu bazı zamanlarda buralara gelirler, çadırlar kurarlardı. Sevgili Peygamberimiz bu çadırlara gelir o insanlara İslam'ı anlatırdı. Hatta Ebu Leheb, sevgili peygamberimizin girdiği çadırları takip eder, çadırdan çıktıktan sonra "kusura bakmayın Bu benim yeğenimdir, delidir, aklı başında değildir, ona aldırış etmeyin" derdi. İşte o yıllarda eski adıyla yesrib, yeni adıyla Medine'den 6 insan Peygamberimize iman ediyor, ona söz veriyor. Ertesi yıl 12 kişi olarak gelip Müslüman oluyorlar. 3. Yılda Medine'den 72 kişi gelip Müslüman oluyorlar. Sevgili peygamberimize biat ediyorlar, Müslüman olacaklarını, puta tapmayacaklarını, evlatlarını öldürmeyeceklerinin sözlerini veriyorlar. Ertesi sene de sevgili peygamberimiz Medine'ye hicret ediyor. O gün Medine'den gelen o 6 kişi, sonra 12 kişi, daha sonra 72 kişi Peygamberimize söz verirlerken bu yolda gerekirse canlarını vereceklerinin sözünü verdiler. Çünkü Arap Yarımadası müşrik, puta tapıyor. Bazısı Yahudi bazısı Hristiyan. Kimse Müslümanları istemiyordu. Bunu iyi bildikleri halde onlar Müslüman oldular. Mescidi Cirane; burası başka bir mikat sınırıdır. Sevgili Peygamberimiz buradan ihrama girmiş, umre yapmıştır. Huneyn savaşı burada olmuştur. Peygamberimiz müşrik ordusuna karşı 12.000 kişilik bir ordu hazırlayarak savaşmıştır. Düşünün ki 10 sene önce kendisine 6 kişi biat etti. 10 yıl sonra 12.000 kişiyle Huneyn Savaşı'na yürüdü. Bu savaş Mekke'nin fethinden sonra olmuştur. Bu savaşta çok büyük bir savaş ganimeti kazanılmıştır. Sevgili Peygamberimiz bu ganimeti sahabelere bölüştürürken Mekkelilere daha cömert davranıyor, çünkü Mekkeliler müşrikti, Mekke yeni fethedildi. Onlar daha yeni Müslüman olmuş. Onlar dünyaları severler diye sevgili peygamberimiz mekkelilere Savaş ganimesini daha çok veriyor. Bunu görünce Medineliler Peygamberimize kızıyorlar. "Sen kendi vatanından kendi milletinden insanlara daha çok verdin, oysa onlar seni vatanından kovdular, biz sana sahip çıktık diye" düşünmeye başlıyorlar. Sevgili peygamberimiz etrafına Medineliler yani Ensarı toplar. "Ey Ensar! Duydum ki bana gönlünüz kırılmış. Siz siz ziyandayken Allah Teala benimle sizi hidayete erdirmedi mi? Siz fakirdiniz Allah Teala sizi benimle zengin etmedi mi? Siz birbirinize düşmanken Allah Teala benimle sizi birbirinize dost etmedi mi?" Diye sorar. Onlar hep bir ağızdan "Minnet ve Şükran Allah resulünedir" derler. Ardından "Sen yalanlanmıştın biz seni doğruladık, seni öldürmek istemişlerdi biz sana sahip çıktık derseniz doğru söylersiniz kimse bunu yalanlayamaz. Ama bugün birilerinin kalbini İslam'a ısındırmak için onlara deve koyun vermişim. Onlar evlerine deve ve koyunları ile giderken siz istemez misiniz evinize Allah resulü ile gidesiniz? İstemez misiniz dünya malı onların olsun, ben de sizinle beraber Medine'ye döneyim? Allah'a yemin ederim ki insanların hepsi bir yöne gitseler, Ensar başka yöne gitse Ben ensar'la beraber gelirim" buyuruyor. Böyle deyince Medinelilerin gönlü yatışır. Mescidi Cirane'de Hudeybiye şehitleri de vardır. Hudeybiye; Ne oldu Hudeybiye de? Henüz Mekke fethedilmemişti. Müslümanlar Medine'de yaşıyorlardı. Sevgili Peygamberimizi rüyasında Kabe'yi tavaf ettiğini gördü. Hemen ashabını yanına alarak Mekke'ye Kabe'yi tavaf etmek için yola koyuldular. İhrama girdiler. Henüz Mekke’ye gelmeden bir ağacın altında Sevgili Peygamberimiz Ashabından biat istiyor. Ashabı Mekke’ye Sayfa | 11 vardıklarında gerekirse canlarını ortaya koyacaklar, Müşriklerle savaşacaklar, bu savaştan kaçmayacaklarına dair söz verdiler. İşte biz bu biata “Biatür Rıdvan” diyoruz. Yani Razı olunmuş Biat.. Allah Teala onun için ayette öyle diyor; "Şüphesiz Allah Hudeybiye'de O ağacın altında sana biat ettikleri zaman müminlerden razı oldu. Onların kalplerindeki ihlası bildiği için üzerlerine sekinet, huzur ve güven indirdi. Onlara yakın bir fetih ve pek çok ganimetler nasip edecek. Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir" (Fetih 18-19) Müslümanlar Mekke'ye vardıklarında müşrikler Müslümanları Kabe'ye almadılar. Neticesinde sevgili Peygamberimiz Mekkeli müşriklerle Hudeybiye anlaşmasını yaptılar. Hudeybiye antlaşması'na göre Müslümanlar ancak bir yıl sonra Kabe'yi tavaf etmek için gelebileceklerdi. Müslümanlardan bir kısmının hoşuna gitmediği bir olay. Ama Allah teala Fetih suresinde "İşte bu apaçık bir fetihtir" buyurdu. Yani siz bilmezsiniz, Allah bilir. Siz Mekke Umre niyetiyle geldiniz, eliniz boş dönüyor zannediyorsunuz, Ama bu yaptığınız anlaşma bir fetihtir buyruluyor. müttakimizdir. Akrabalık bağını en çok gözetlenimizdir" diye haber veriyor. Sevgili Peygamberimizin son evliliğidir. Bu evlilikle beraber sevgili Peygamberimiz Mekke'de yemek vermek ister. Bu yemeği yemek yiyelim müşriklerle beraber yiyelim diye teklifte bulunur. Onlar ise "bizim senin yemeğine ihtiyacımız yoktur" diye reddederler. Sevgili peygamberimiz Mekke'nin çıkışında Medine yolunda 15 kilometrede nikahı kıyılır. Aradan 40 yıl geçer, Meymune validemiz Mekke'ye gelirken yine tam burada rahatsızlanır, peygamberimizle nikahlandığı yerde vefat eder. Meymune validemizin kabri de oradadır. Gerçekten de ilerleyen zamanlarda müşrikler Hudeybiye anlaşmasını fesh edecekler. Sonra da pişman olacaklar. İşte o zaman Sevgili peygamberimiz Bu anlaşmanın feshedilmesini göstererek Mekke'yi fethetmek için gelecek. İşte bu Hudeybiye Barış anlaşması yapıldıktan sonra Peygamberimiz, Ashabının moralinin bozuk olduğunu görüyor. Onlara öğüt verse de Ashabı Peygamberimizi dinlemiyorlar. O sırada sahabenin birisi "ey Allah'ın resulü Sen yapacağını, bizim halimize bakma, Sen ne yaparsan biz senin ardından geleceğiz" derler. Orada saçlarını tıraş ederler. İhrama girip Umreyi tamamlayamadıkları için Ceza olarak Kurban kestiler. O yıl Umre yapamadılar. Hudeybiye anlaşmasına göre ertesi yıl Umre yapmak için Müslümanlar Mekke’ye geldiler. Müşrikler ise 3 gün Mekke’yi boşalttılar. Müslümanlar doya doya umre ve tavaf yapmışlardır. İşte kaza umresini yaparken Sevgili peygamberimiz tavaf esnasında ashabına "sağ omuzlarınızı açın müşriklere pazularınızı gösterin." (Iztıba) Buyuruyor. Ardından ilk 3 şavtta çalımlı yürüyor. (Remel). O yüzden bizlerde umre yaparken bu sünnetleri tutarız. Bu 3 günün sonunda Peygamber efendimizin amcası Hz Abbas, Meymune validemizin Peygamberimize eş olma talebini iletirler. Bu vesileyle Peygamberimiz Meymune annemiz ile evlenir. Meymune Validemiz Hz. Abbas'ın eşinin kardeşidir. Bir de sevgili peygamberimizin vefat eden hanımlarından Hz Zeynep'in kardeşidir. Hz. Aişe validemiz anlatıyor; "Meymune aramızda en Sayfa | 12 Hac veya Umre ibadetinin içinde Medine'yi ziyaret yoktur. Yani bir insan Medine'ye uğramadan Hacı olabilir veyahut Umre yapabilir. Ama Efendimiz a.s buyuruyor ki; "Kim Kabe'ye kadar gelir de, benim kabrimi ziyaret etmeden giderse bana eza etmiş, bana kusur etmiş olur." Onun için İslam'ın ilk yıllarından beri Medine de hac güzergahına dahil edilmiştir. Farz değildir, ama bu hadisi şerife göre şarttır.. Zaten eskiler Hacca develerle, atlarla, daha sonra otobüslerle arabalarla gelirlerdi. Türkiye'den, Mısırdan, Suriye'den, Irak'tan hep gelenlerin güzergahı ilk Medine.. Yani yolunun üzeri.. Aksi istikametten gelen Yemen, Ummanlılar da zaten Mekke'ye yakınlar, onlarda zahmet edip Medine'ye de uğramalılar. Medine-i Münevvere; Mescidi Nebevî Allah Teala bazı yerleri mukaddes kılmıştır. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescidi Aksa bu mübarek yerlerdendir. Peygamberimizin mescidi de mübarek bir yerdir. Çünkü İslam Mekke'de doğdu belki ama Medine'den dünyaya yayıldı. Efendimiz a.s'ın kabri Medine'de. Onun için Medine'nin ayrı bir kıymeti var. Efendimiz a.s'ın şöyle duası var; "Ey Allah'ım! Medine’mizi mübarek kıl. Mahsullerimizi, ölçtüğümüz sağımızda bize bereketli eyle! Ey Allah'ım! Şüphesiz İbrahim a.s senin kulundur, halil'in ve nebi'indir. İbrahim a.s sana Mekke için dua etti ben de onun Mekke için istediklerinin bir mislini daha fazlası ile Medine için istiyorum." Diye duası var." Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor; Ancak şu üç mescit için yolculuğa çıkılır. 1-Mescid-i Haram. 2-Mescid-i Nebevi 3-Mscid-i Aksa yani ancak şu şehirlerde hususi ibadet etmek için yolculuğa çıkılır. Mekke, Medine ve Kudüs için. Medine’nin tam adı Medine-i Münevvere'dir. Münevvere yani "Allah Resulünün nuru ile nurlanmış, aydınlanmış şehir" demek oluyor. Medine'nin tam ortasında Mescid-i Nebevi var. Mescidi Nebevî gözümün ilk gördüğü Kubbe-i Hadra bulunuyor. Sevgili Peygamberimizin mübarek kabri, o yeşil kubbenin altındadır. Mescidin ilk sınırları da Ravza-i Mutahhara dediğimiz yerdir. Orası da Sevgili Peygamberimizin kabri ile Minberi arasında bulunan alandır. Küçük bir yerdir. İslam'ın temelleri o küçük mescidde atılmıştır. O mescid zamanla büyümüş bugün 1 milyon kişinin aynı anda namaz kılabileceği bir kapasiteye ulaşmıştır. Mescid-i Nebevi'nin hemen yanında Cennetül Baki kabristanı bulunur. Sevgili Peygamberimiz 610 yılında Medine'ye hicret ettiğinde bütün Medine şehri, sadece Mescidi Nebevi kadardır. Namaza giderken Mescidi Nebevi'nin bahçesine girdiğimizde artık hep o sahabilerin evlerinin bulduğu yerlerdir. Onun için Mescid-i Nebevi'nin içinde dolaşmak, bahçesinde dolaşmak bile insana huzur verir. O zamanlar Medine'de 8.000 kişi yaşıyordu. 4.000 kişi Evs ve hazrec yani Medineliler, kalan 4.000 kişi ise Beni Kaynuka, Beni Nadir, Beni Kurayza yani Yahudi kabileleridir. Sevgili Peygamberimizin Medine'ye hicretinden evvel Yahudiler, Araplara şöyle diyorlardı; "Bize yakında bir peygamber gelecek, sizi bu şehirden çıkarak!" Böyle diyorlardı. O peygamber Arapların içinden çıkınca Yahudiler bunu kabullenemediler. Peygamberimizin Peygamber olduğunu bildikleri Sayfa | 13 halde, Onu tanıdıkları halde, mucizelerini çok defa gördükleri halde "Bize başka bir peygamber gelecek, bu bizim Peygamberimiz değil, Peygamber Yahudilerden çıkacak" diye inat ettiler. Bakara Suresinde Allah Teâlâ şöyle buyurur; "Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yani o Hristiyanlar ve Yahudiler) peygamberi, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler." Netice de Yahudi Kabileleri farklı zamanlarda Müslümanlara ihanet ettiler, Medine'den çıkarıldılar. yanına defnedilmeyi istemiştim ama Ömer'e feda olsun" diyerek buna müsaade etmiştir. Onun için Peygamberimizi Selamlamak için girdiğimizde Önce Sevgili Peygamberimize selam verilir. Daha sonra Hz. Ebu Bekire, sonra Hz. Ömer'e selam verilir. Denilir ki "Essalatü ve sselamü aleyke ya Resulullah! Esselamu aleyke ya Ebu Bekir sıddîk! Esselamu aleyke ya Ömerul Hattab! Denir. Mescid-i Nebevi'nin çatısında hareketli Kubbeleri var. Akşam ezanına yakın açılır, Sabah güneşten etkilenmemek için kapanır. Mescidin bahçesinde şemsiyeler var, onlarda güneş aldığında açılır, akşam ise kapanırlar. Sevgili Peygamberimizi Selamlamak için gireceğimiz yer "BabüsSelam" yani selam kapısı. Girişinde küçük bir Selam minaresi var. Oradan girenler sadece Selamlama yaparlar, namaz kılacak alan yok. Kubbe-i Hadra; Yeşil Kubbenin altında Peygamberimizin kabri bulunur. Peygamberimizin hayattayken peygamberimizin bir evi yoktu. Ancak hanımlarının odaları vardı. Bir gün bir hanımının yanında kalır, diğer gün başka bir hanımının yanında kalırdı. O odalar Hucurat yani, Hücreler denir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Aişe validemizin odasında hayatını kaybetmiştir. Onun için o odaya defnedildi. Hz. Aişe validemiz Peygamberimizin vefatından sonra o odada yaşamaya devam etti. 2 yıl sonra babası Hz. Ebu Bekir efendimiz vefat etti. Onu da Sevgili Peygamberimizin yanına defnettiler. Hz. Aişe yine o odada yaşamaya devam etti. Daha sonra Hz. Ömer efendimiz vefat etti. Hz. Aişe validemizden müsade istediler, Hz. Ömer'i de oraya defnettiler. Hz. Ömer efendimiz de oraya defnedilince "Bana namahremdir" diyerek o odadan ayrıldı. Hatta Hz. Aişe validemiz "Ben vefat edince, Eşim Muhammed a.s ve Babam Hz. Ebu bekirin Sayfa | 14 Validemizin evi bugün ki Reisiyye Minaresinin yeriydi. Kubbe-i Hadra'nın yanında Gümüş Kubbe var. Orası Hz. Osman efendimizin mihrabıdır. Kubbe-i Hadra'nın 8-10 metre önünde de Ebu Eyyüb el Ensari'nin evi bulunmaktaydı. Peygamberimizin Kasva adındaki devesi buraya çökmüştür. 7 ay boyunca Sevgili Peygamberimiz burada misafir kalmıştır. (Tübba hükümdarının hatırasının hikmeti sebebiyle sevgili peygamberimiz burada kalmıştır) Hayberin Fethiyle beraber mescid genişletilmiş, Hz.Ebu Bekir efendimizin evi Mescide bitişik olmuştur. Şuan da Hz. Ebu Bekir kapısı dediğimiz yer Hz. Ebu Bekir efendimizin evinin olduğu yerdir. Daha evveli Kıblemiz Mescidi Aksa idi. Namazlar Kudüs'e yönelerek kılınırdı. Onun için Mescid ilk inşa edildiğinde Sevgili Peygamberimizin hanımlarının odası mescidin arkasında kalıyordu. 16-18 ay sonra ayet nazil oldu. Kıble yönü Kabe yani Mekke oldu. Peygamberimizin hanımlarının odası ön tarafa gelmiş oldu. İlim talebeleri yani Ashabı Suffa için Suffa denilen bir gölgelik yapılmıştı Mescidin ön tarafındaydı, o da arka tarafa geçmiş oldu. Sevgili Peygamberimizin Mihrabı; İlk zamanlar mihrap yoktu. Sevgili Peygamberimiz bir hurma kütüğüne çıkarak Cuma ve Bayram hutbesini irad ederdi. Şimdi Peygamberimizin namaz kıldırdığı yere bir mihrab konuldu. O mihrabın yeri Peygamberimiz ayaklarını koyduğu yere secde edilecek şekilde ayarlandı. Yani hürmeten Sevgili Peygamberimizin namaz kıldırdığı yerin azcık gerisine mihrap yerleştirildi. Sevgili Peygamberimizin aynı anda 9 hanımı olmuştur. Mescid-i Nebevi'de 9 hücre bulunuyordu. Bilal-i Habeşi efendimiz diyor ki "Ben Hafsa validemizin odasının üzerine çıkar oradan ezan okurdum" diyor.. Hz. Hafsa O mihrabın solunda şöyle bir Hadisi Şerif yazar; "Ma beyne beyti ve minberi ravzati riyazül cenne" "Evim ile minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir". Mihrabın sağında da Sayfa | 15 şöyle bir hadis var; "Benim şu mescidimdeki bir vakit namaz, mescid-i haram dışında kılınan bin vakit namazdan efdaldir." O halde Medine'de ki en büyük ibadet namazdır. Her bir namaz 1000 kat daha değerli. Ravza-i Mutahhara, Ravza bahçe, Tahir temiz, Mutahhar tertemiz demek yani Ravza-i Mutahhara tertemiz bahçe demektir. Serîr/İtikaf Sütunu "Bu serîr yani itikaf sütunudur" yazıyor. Sevgili Peygamberimiz Ramazan ayında itikafa girdiği zaman mescidinden ayrılmaz, evine gitmez, bu sütunun dibinde uyurmuş. Hz. Aişe sütunu; diğerine üzerinde "Bu aişe Sütunudur" yazar. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki; "Mescidimde öyle bir yer vardır ki eğer oranın kıymetini bilseydiniz birbirinizle kura çekmek zorunda kalırdınız" diyor. Ashabı kiram'da edebinden oranın neresi olduğunu soramıyor. Dışarıdan birisi gelse de sorsa diye beklerlermiş. Diyorlar ki bunu bilse bilse Hz. Aişe validemiz bilir. Hz. Aişe annemiz de gece kimse kalmayınca mescide gelir namaz kılarmış. Onun namaz kıldığı yeri Ashabı Kiram tesbit etmiş, o bahsedilen sütun burasıdır demişler. Onun için Hz. Aişe sütunu denmiştir. Diğer bir sütun; "Bu sütun Bekçiler/Muhafızlar sütunudur" yazan bir yer daha var. Sevgili peygamberimizin bir koruması yoktu ama Allah resulünün başına bir iş gelmesin, bir zarar görmesin diye bazı sahabiler gönüllü olarak bu sütunun yanında beklerlermiş. Ne zamana kadar? "Allah seni insanların şerrinden koruyacaktır" ayeti nazil olana kadar. Daha sonra sevgili peygamberimiz "Sizin beni korumanıza gerek yoktur" buyurmuştur. Yine de Ashabı Kiram sevgili Peygamberimizin bir isteği olur mu acaba diye orada bekleyenler olmuştur. Elçiler Sütunu "Hâze üstünetül vüfûd” yani Bu elçiler sütunudur" yazar. Sevgili Peygamberimiz Sayfa | 16 dışarıdan gelen misafirlerini burada karşılamıştır. Buraya halka sütunu da deniyor. Namaz kılanlara engel olmayacak şekilde arkada halka oluşturulur, ders ve sohbet yapılırmış. Bir de Hz. Aişe sütunu ile İtikaf sütunu arasında bir de Tevbe sütunu bulur. Diğer adı "Ebu Lübâbe sütunudur" O sahabi bir hatası sebebiyle 6-8 gün kendisini buraya bağlayıp Tevbe ediyor. Onun için böyle isimlenmiş. Sevgili Peygamberimiz sabah namazını mihrabında kıldırdıktan sonra "aranızda Rüya görenleriniz var mı?" diye sorar, oradan bir sohbet hasıl olurdu. İşte o sohbeti bu Tevbe sütununda yapardı. Bu direklerin üzerlerine yazıları yazan Osmanlı Devleti.. O hatıralar kaybolmasın diye güzelce yerlerini belirlemiştir. Mescidin sınırı belli olması için Mescidin orijinal yerleri belli olsun diye "Burası Muhammed a.s'ın Mescididir" yazmaktadır. (Sevgili Peygamberimizin Kabrini çalmak isteyen ve onu kurtaran Nurettin Zengi anlatılabilir) Osmanlı bu topraklara Yavuz Sultan Selim ile hâkim olmuştur. Yavuz Sultan Selim çok mübarek bir padişah, 8 yıl hükümdar olmuş ama İran, Kudüs, Mısır, Mekke, Medine Anadolu hep o Fethetmiştir, ona nasip olmuştur. "Hâkimul Haremeyn" diyorlar ona, yani "İki haramın, Mekke ve Medine'nin hâkimi" diyorlar. O bunu duyar duymaz bunu değiştirin biz ancak "Hâdimül Haremeyn" olabiliriz yani "İki haremin hademesi, hizmetkârı" olabiliriz diyor. Yavuz Sultan Selim'den itibaren Abdülhamid han hazretlerine kadar Mekke, Medine, Mısır, Filistin, Kudüs hep Osmanlı Devletiydi. Onun için Osmanlı çok hizmet vermiş bu mübarek yerlere.. ama 600 Yıl boyunca hiç bir Osmanlı Padişahına Mekke Medine'ye gelmek nasip olmuyor. Neden? Çünkü Mekke Medine çok uzak, en az 2 ay gidiş, 2 ay geliş mesafesi var. Eğer ülkenin başını terk ettiğini öğrenilirse ülkeye saldırı olabilir. Veyahut yolda başına bir iş gelirse onu koruyacak bir ordusu yok. Ordusunu yanına alsa ülkeyi koruyacak kimseler yok.. Onun için Osmanlı Padişahları çok hizmetler vermişler ama hiçbirine mübarek yerelere gelmek nasip olmamıştır. Kubbe-i Hadra yani Yeşil kubbesi 1855 yılında Osmanlı padişahı 2. Mahmud tarafından yaptırılmıştır. İnşaat esnasında ustalar büyük titizlikle çalışıyorlar. Abdestlerini alıyorlar. Diyorlar ki biz çok sessiz olalım, Sevgili Peygamberimizi rahatsız etmeyelim. Dünya kelamı konuşmayalım. "Ben sübhanallah deyince sen bana malayı uzat. La ilahe illallah deyince harcı ver. Allahu Ekber deyince suyu dök" diye anlaşarak inşa ediyorlar. Hurma kütüğü hadisesini biliyoruz, İlahisi var. Efendimiz a.s Hutbe irad ederken bir hurma kütüğü vardı, ona çıkar öyle hutbe okurdu. Sahabiler onun çok ayakta durmaktan yorulduğunu fark ediyorlar. 3 basamaklı bir minber yaptırıyorlar. Sevgili Peygamberimiz Hurma kütüğünü tek edince kütükten bir inilti, uğultu, ağlama sesi duyuluyor. Onun için İlahide de diyoruz. "Aşkından kütükler bile inledi, Onu kimseler teskin edemedi, Mübarek elini değince dindi, Bir kütük kadar olamadık ki." Diyor. Şuan ki Mescid-i Nebevi'de duran minberi 4. Murat hediye etmiştir. Peygamberimizi Selamlama; Sevgili Peygamberimiz buyruluyor ki; "Kim beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda Ziyaret etmiş gibidir." Bizler bunun için Medine'ye geliyoruz. Yine buyuruyor ki "Kim bana uzaktan salât ederse bana melekler aracılığıyla ulaştırılır." Filanca kişi sana salât ve selâm etmiştir diye. (A.s.m) "Kim bana kabri başında salât ederse ben ona mukabelede bulunurum Sayfa | 17 buyuruyor" onun için kabri başında çokça salat selam etmek lazım. Hatta büyük salavatlardan Salavat-i Kübra, Salaten tüncina, Salati münciye gibi salavatlardan da okuyabiliriz. Medine'ye edeple gelmek lazım. Çünkü onun kabri başında Allah'ın Resulü a.s bizleri görüyor, duyuyor, işitiyor olacak. Büyük bir hürmetle gelmek lazım. Hata ediyoruz, nefsimizden dolayı o anı kameralarla çekiyoruz. Hâlbuki orası salât etme, selamlama, hürmet etme yeridir. Şair Nâbi hac yolculuğuna çıkıyor. Bakıyor ki yanındaki insanlarda büyük bir gaflet hali var. Kendisine şöyle bir şiir yazıyor: Sakın terki edepten, kûy-i mahbûb-i Hudâ’dır bu,Nazar-gâh-ı ilâhîdir, Makâm-ı Mustafâ’dır bu. (Şair Nâbi) Yani "Edebi terk etmekten sakın. Zira burası Allah-ü Teala’nın sevgilisi olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak Teala’nın nazar evi, Resul-i ekremin makamıdır.” Mürâ’ât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha, bakıyor oluyor. Onun için selamlamaya aynı zamanda "Muvacihe" yani yüzleşme diyoruz. Sevgili Peygamberimizin Kabrinin üzerinde Yeşil zemin üzerine yazılan 2 ayet vardır. Onlar Hucurat Suresinin ilk ayetleri yazılıdır. "Ey iman edenler! Allah Resulünün huzurunda sesinizi yükseltmeyin. Birbirinize hitap eder gibi ona hitap etmeyin. Olur da amelleriniz boşa çıkıverir" diyor. Nasıl selamlama yapacağız? Essalatü vesselamü aleyke Habibullah, Hayrahalgillah, Seyyidel evveline Vel ahirin" ya Resulullah, Nure arşillah, Esselamü aleyke ya Ebu Bekir Sıddık! Esselamü aleyke ya Halifeti Resulillah! Esselamü Ömerul Hattab! Esselamü aleyke ya Emîrul Mü'minîn! Metâf-ı kudsiyândır bûse-gâh-ı enbiyâdır bu. Yani “Ey Nabi! Bu dergaha, edebin şartlarına riayet ederek gir. Zira burası, büyük meleklerin etrafında pervane olduğu ve peygamberlerin hürmetine eğilerek öptüğü tavaf yeridir.” Yani Ey Nâbi! Haberin olsun, burası böyle mübarek bir yerdir. O kalbin uyanık olsun. Gafil olma bu andan diyor. Mescidi Nebevi'ye ulaştığında bakıyor ki Müezzin bu şiiri okuyor. Nâbi şaşırıyor. Daha dün yazmış şiiri, kimse işitmemiş, ama şiirini müezzin okuyor. Namazdan sonra müezzine soruyor bu şiiri nereden duydun? O "Dün gece sevgili Peygamberimizi rüyamda gördüm. Bana bu şiiri okudu. Bu şiirle ümmetimden nâbiyi karşıla" dedi diyor. Böyle söyleyince Nâbi heyecanından düşüp bayılıyor.. çok acayip bir hadise.. Sevgili Peygamberimiz buyruluyor ki; "Kim benim kabrimi ziyaret ederse ona şefaatim vacip olur". Rabbim bizleri bu dünyada Sevgi Peygamberimizin Kabrini ziyaretçi, ahirette ise ona komşu olanlardan eylesin. Hanımlar da Peygamberimiz kabrini Ravza'dan ve Hücre-i Saadetin arka tarafından ziyaret edecekler. Sabah ve öğlen namazından sonra selamlama koridoru açılıyor. Hanımlar Sevgili peygamberimizi oradan selamlamayacaklar. Selamlamaya girdiğimiz andan itibaren dünyalık sohbeti kesmek lazım. Ağır ağır ilerlerken hep salavatlar getirmek lazım. Selamlama anında şunu düşünmek lazım. Sevgili Peygamberimiz kıbleye doğru sağ tarafa çevrili bir halde defnedilmiştir. Müslümanlar böyle defnedilir. İşte selamlama anında sevgili Peygamberimizin yüzü bize doğru Sayfa | 18 Orada yeşil demir korkuluklar var. İçeri bakabilirsek içeride yeşil bir örtü var. İçeriyi göremiyoruz. Yeşil örtünün hizasında kırmızı bir yer var. O kırmızı yer Sevgili Peygamberimizin başının olduğu yerdir. Onun solunda az daha aşağıda bir kırmızı işaretli yer daha var orası da Hz. Ebu Bekir efendimizin kabrine denk geliyor. Cibril Kapısı; Cebrail a.s Dıhyetül Kelbi adında bir sahabinin kılığına girer bazen öyle vahiy getirirdi. Cebrail a.s Cibril kapısından girermiş. Buraya Osman kapısı da denir. Çünkü Hz. Osman efendimizin evi buradaydı. Ve burada şehit edildi. Nisa kapısı; Cibril Kapısının hemen yanında bulunuyor. Zamanında kadınlar mescide oradan girip çıkıyordu. Cennetül Baki Kabristanı; Maalesef bu Kabristanı kadınlar giremiyor. Yalnız erkekler girebiliyor. Peygamberimizin âli Beytinin bulduğu kabirlerin başına hele kimseyi katmazlar. Çünkü Şii olan İranlılar Hz. Fatıma annemizin kabrine hürmet edeceğiz diye neredeyse önünde eğiliyorlar. Hele ki kadınlar bu konuda daha tehlikeli.. Onun için Suudi Arabistan hükümeti böyle bir önlem almış. En iyisi oraya kimseyi sokmamak demişler.. Demek ki milletin hakkından gelememişler. 10.000'e yakın sahabi vardır. Osmanlı zamanında sahabilerin kabri türbe şeklindeydi, kim nerede belliydi. Suudi Arabistan bu şirke girer diye bütün türbeleri yıktırdı. Hatta Suudi Arabistan kabirlerin başına mezar taşı dikip kimin kim olduğu bile belli olmasın istiyor. Onun için kabirlerin başına 1 taş dikilenler erkek, ayak ucuyla beraber 2 taş dikenler kadın kabirleri oluyor. Sevgili Peygamberimizin a.s buyuruyor ki; “Medine'de vefat etmeye gücü yeten burada vefat etsin! Zira ben burada vefat edene şefaat ederim" buyruluyor. Onun için bir duamız, bu mübarek beldelerde ölebilmek, bu yerlere defnedilebilmek.. Cennetül Baki'ye girince şöyle demek lazım; Esselamü aleyküm Ya Dâre kavmin mü'minîn. Ve innâ inşâallahü biküm lâhikûn. Es'elullahe lî ve lekumûl afiyeh. Türkçesi: Allah'ın selamı üzerinize olsun ey müminler diyarı! Allah Teala dilediğinde bizlerde size katılacağız. Kendime ve size Allah'tan afiyet ediliyorum. Cennetül Baki'nin girişinde solda sekizgen bir yapı vardır. Orası Sevgili Peygamberimizin Ehli Beyti vardır. Hz. Fatıma (Efendimiz a.s'a en çok benzeyen, Peygamberimizin vefatından sonra Sayfa | 19 dayanamayan 6 ay sonra Vefat eden sahabidir. Peygamberimizin vefatı esnasında ona yaklaşıyor önce hüngür hüngür ağlıyor, sonra yüzünde güller açıyor. Ne oldu dediklerinde babasının birazdan vefat edeceği duyduğunda ağladığını söylüyor. Kendine en yakın kavuşacağının kendisi olduğunu duyduğunda da güldüğünü söylüyor), Hz Abbas (Peygamberimizden 3 yaş büyük olan amcasıdır. Zamanında müslüman olmuş, Müslümanlığını gizlemiş, Mekke'de olan biten haberleri Sevgili Peygamberimize ulaştırmıştır), Hz Hasan (Cennetin gençlerindendir, zehirlenerek şehit edilmiştir, Hz Zeynelabidin (Hz. Hüseyin'in oğlu, adının anlamı Abidleri ışığıdır. Medine'de kapı kapı dolaşır insanları imana, İslam'a çağırırdı. Hz Hüseyin'in kabri burada yoktur. Hz. Hüseyin efendimiz Peygamberimizin torunlarından birisidir. Cennet gençlerinin efendilerindendir. Efendimiz a.s'ın en çok sevdiği, kucakladığı, öptüğü, omzunda gezdirdiği torunudur. Kendisi Halifelik meselesi yüzünden Yezid tarafından Kerbela'da şehit edilmiştir. Başına pala darbeleri indirilmiş, başı bedeninden koparılmış, 3 gün mızrağı ucuna takılarak sergilenmiş, ardından kefenlenerek defnedilmiştir. Şiilere göre onun başı ve bedeni Kerbela'dadır. Sünnilere göre onun başı Şam'dadır. Osmanlı Zamanında Cennetül Baki; Kabristanın girişinde kare taşlar vardır. Orada Sevgili Peygamberimizin kızlarından Hz Zeynep, Hz Rukiyye, Hz Ümmü Gülsüm vardır. Hz Osman efendimizin ilk hanımı Rukiyye'dir. 2. Hanımı Ümmü Gülsüm'dür. Sevgili Peygamberimiz Hz Fatıma annemiz hariç bütün evlatların kendisi toprağa vermiştir. Kare taşlarla çevrilmiş küçük bir çocuk kabri vardır. Orası da Peygamberimizin 1.5 yaşında vefat eden, Mariya annemizden olan İbrâhim vardır. Sevgili Peygamberimiz çocuğunun vefatıyla üzülüyor ağlıyor. Ağladığını gören sahabiler "Sende mi üzülüyorsun dediklerinde o, "Kalp mahzun olur, göz ağlar ama ağzımızdan Allah Teala'nın hoşuna gitmeyen bir söz çıkmaz" diyor. Yine İmam Malik ve İmam Nafi burada defnedilir. Sevgili Peygamberimizin hanımları da hepsi yanyana defnedilmiştir. 9 taş yanyanadır. Hz. Aişe, Hafsa, Cüveyriye, Zeynep, Zeynep, Safiyye, Sevde, Ümmü Habibe, Ümmü Seleme.. Hz. Osman efendimizin Kabri Şerifleri burada. Hz. Halime Sevgili Peygamberimizin süt annesi burada. Hz Sad b. Muaz, Ebu said el Hudri burada. Sayfa | 20 kapanıyor, uzun bir süre yerden kalkmıyor. Sahabi korkuyor acaba bir şey mi oldu diye.. Sevgili Peygamberimiz daha sonra açıklıyor; Allah Teâlâ bana vahyetti ki "Sana 1 salât edene ben 10 salât ederim. Sana 1 selam edene ben 10 selam ederim" diye müjde verdi. Onun için şükür secdesi ettim de başımı kaldıramadım." Diyor. Onun için bizlerde salavat getirelim buyrun. (A.s.m) Hz. Ali efendimiz'in Kabri nerededir? Hz. Ali efendimiz Halife iken Abdullah b. Mülcem adında bir haricî onu şehit etmiştir. Bazı görüşlere göre Hz. Ali efendimizin kabrini Şiiler alıp Irak Necef şehrine getirmiştir. Orada büyük cami İmam Ali Türbesi vardır. Bizim inancımıza göre orası boştur. Hz. Ali Küfe şehrindedir. Bir rivayete göre de Hz. Ali efendimizin bedenini Sünniler alıp Medine'ye getirmişlerdir.. Defnedildiği yeri de kimselere söylememiştir. Çünkü söylenirse onu şehit eden Hariciler kabrine de saldırır diye gizli tutmuşlardır. Onun için Hz. Ali efendimizin kabri gizlidir. Tam olarak nerede olduğu bilinmiyor. Mescid-i Gamâme; Sevgili Peygamberimizin ömrünün sonlarına doğru Müslümanların sayısı arttı. Artık Mescid-i Nebevi'ye sığamaz hale geldi Müslümanlar. Onun için Sevgi Peygamberimizin Cuma namazı, bayram namazı, yağmur duası gibi kalabalık zamanlarda araziye çıkar orada namaz kıldırırdı. O esnalarda Peygamberimizi bir bulut takip ederdi. Ona gölgelik olurdu. Başka rivayete göre de yağmur duası burada yapıldığı için buraya hatıra kalsın diye bu mescidi inşa etmişler. Onun için adı Mescid-i Gamâme yani Bulut Mescididir. Hz Ebubekir efendimiz, Peygamberimizin vefatından sonra ona hürmeten onun kıldırdığı yerin biraz gerisinde namazları kıldırmış. Onun için Hz. Ebu Bekir mescidi inşa edilmiş. Hz. Ömer efendimiz zamanında çok kalabalıklar olduğu için daha önce çıkmış. Sonra Hz Osman efendimiz başka bir yerde, Hz. Ali efendimiz başka bir yerde kıldırmış. Ömer b. Abdülaziz zamanında buralara hep küçük mescitler inşa edilmiştir. İcabet Mescidi; Sevgili Peygamberimizin yaptığı 3 dua var, 2 dua kabul oldu, birisi kabul edilmedi diyor. 1- Toplu helak 2- Kıtlık duaları kabul edildi. 3- Ayrılık olmasın diye ettiğim dua kabul edilmedi buyruluyor. Kuba Mescidi; Sevgili Peygamberimizin hicretinde Medine'ye 5 km kala burada konaklar. 14 gün kadar burada kaldığı rivayet edilir. İlk mescid burada inşa edilir. Sevgili Peygamberimiz Hicretten sonra da her hafta 2 gün burayı ziyaret ettiği rivayet edilir. Çarşamba ve cumartesi günleri diye rivayet ediliyor. Buyuruyor ki "Kim evinde güzelce temizlenir, abdest alır, sonra Kuba mescidine gelir ve iki rekat namaz kılarsa ona bir umre sevabı verilir" buyuruyor. Kur'an-ı Kerim'de geçen bir mesciddir. "İlk günden takva üzerine kurulan mesciddir, burada namaz kılmak elbette daha faziletlidir. Orada temizlenmeyi seven erler vardır. Allah Teala temizlenenleri sever" diye bahsedilir. Rânûnâ Vadisi, Cuma Mescidi; Sevgili Peygamberimiz Kuba'dan ayrılıp Medine'ye giderken cuma günü, Cuma vakti giriyor. Cuma namazı farz kılınıyor. İlk Cuma namazı orada kıldırıyor. Daha bilmediğimiz ama hatıraları olan çok mescidler vardır.. Benim bildiklerim bu kadar. Ebuzer el Gifârî mescidi yerinin bir hatırası var; Sevgili Peygamberimiz burada secdeye Sayfa | 21 Uhud Şehitliği; Uhud dağları 7 km uzunluğundadır. Efendimiz a.s Uhud dağlarını arkasına alır. Önünde Ayneyn yani Okçular tepesi bulunur. Peygamberimiz okçularını bu tepeye yerleştiriyor. Başlarına bir komutan tayin ediliyor. “Ve ne olursa olsun bu tepeyi terk etmeyin. Bizim hepimizin şehit edildiğini görseniz bile buradan ayrılmayın" deniliyor. Savaş bu meydanda gerçekleşiyor. Savaşın başında Müslümanlar galip geliyor, Orada okçular tepesindeki sahabiler bakıyorlar ki Müşrikler yere düşmüş, malları yerde kalmış. Ganimetleri alalım diye o tepeyi terk ediyorlar. O tepeyi ganimetler için terk edince o bölge savunmasız kalıyor. Orada çok az bir sahabi kalıyor. Ganimet için aşağı indiklerinde müşrikler tekrar güç bulup geliyorlar. Bu kez o aşamadıkları Okçular Tepesini çok rahat bir şekilde aşıyorlar. Müşrikler İslam ordusuna büyük hasarlar veriyorlar. Müslümanlar için çok çetin bir savaş oluyor. Her detayın en ince ayrıntısına kadar bildiği İslam Tarihinde bu tepeyi terk eden okçuların kim olduğunu söylemiyor Sahabiler. Neticede bu Savaşın kazananı olmuyor maalesef Müslümanlar çok kayıplar veriyor. ama Hz. Hamza efendimizin Şehadeti burada olmuştur. Hz Vahşi tarafından Peygamberimizin amcası şehit edilmiştir. Daha sonra ciğeri dağlanmıştır. Daha sonrasında Sevgili Peygamberimiz Vahşiye hiçbir zaman lanet etmiyor. Sebebini de “Amcam Hamza’yı ve Vahşiyi kolkola cennete girerlerken gördüm” diye haber veriyor. Abdullah b. Cahş burada şehit düştü. Enes b. Nadr burada doğrandı. Talha b. Ubeydullah kılıcı eliyle siper etmesi sonucunda eli kesilmiş çolak kalmıştır. Musab b. Umeyr burada sancağı elinden düşürmeme çabası var. Önce sağ eli kesiliyor. Daha sonr sol eli kesiliyor. Omuzlarını arasında tutuyor sancağı. O haliyle şehit düşüyor. Onun şehit düşmesiyle Peygamberimiz a.s şehit edildi sanılıyor. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor; "Uhud öyle bir yerdir ki biz uhudu severiz, Uhud da bizi sever.." Uhud mağarası; Uhud dağının ortasında bir yarık var, biraz mağaraya benziyor. Efendimiz a.s burada konaklamıştır. İçerisinin çok güzel koktuğuna dair rivayetler var. Sevgili Peygamberimizi öldürmek için atılan taş sonucu Peygamberimizin mübarek dişleri Uhudda kırıldı. O dişler şehit olmuştur diyoruz. O dişlerin kırılmasıyla Sevgili Peygamberimizin ağzından kanlar aktı. Hz. Fatıma ve Hz. Ali efendimiz o kanı durdurmak için çaba sarf ettiler. O esnada Musab Bin Umeyr şehit düşünce müşrikler "Muhammed a.s ölmüştür" diye bağırdılar. Müslümanlar üzüldüler. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Münafıklar "Demek ki o bir peygamber değildi, eğer peygamber olsaydı öldürülmezdi" diye kendilerini belli ettiler. O esnada Sevgili Peygamberimiz çıktı, Ashabına seslenmeye başlayınca onun hayatta olduğu ortaya çıktı. O esnada bir ayet nazil oldu. "O ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz." (Âl-i İmrân, 3/144) diye buyurulmaktadır. Yani savaş esnasında Müslümanlar büyük bir imtihandan geçtiler. Kıbleteyn Mescidi; 13 yıl Mekke döneminde ve 16 ay Medine dönemini boyunca Sevgili Peygamberimiz Kudüs'te Mescidi Aksa'ya yönelerek namaz kıldı. Daha sonra ayet nazil oldu. Sevgili Peygamberimiz Kıbleteyn Mescidi, O gün ki Beni Saide namazgahında öğlen namazını kıldırırken ayet nazil oldu. Namazın içinde bu ayeti okuyarak arkasını döndü. Arkasındaki safı yararak arkasına döndü. Yüzünü Mescidi Harama doğru çevirdi. Hanzala yeni evlenmişti. İlk gece eşiyle beraber olmuş, gusul abdesti alamadan apar topar savaşa gelmek zorunda kalmıştı. O haliyle Uhudda şehit düştü. Hanzalanın hali Peygamberimize anlatılınca o melekler tarafından yıkanmıştır diye haber vermişti. Sayfa | 22 Hendek savaşı; Diğer adı Ahzab savaşı. Bu savaş yapıldığındaki mevzilerin olduğu yerlere şimdi 7 Mescidler yapılmıştır. Mekke'nin Fethinden önce Müşriklerin birlik olup Medine'ye saldırdığı son savaş. Uhud gibi, Bedir gibi bir savaş değil. Çünkü Hendek savaşında 5 büyük kabile Müslümanları yok etmek için geldiler. Dışarıda Müşriklerle savaştı. Bu savaş esnasında Yahudilerden Beni Kurayza ihanet ettiler. Bir yandan Sevgili Peygamberimiz onlarla mücadele etti. Çok sıkıntılı bir zaman. Sevgili Peygamberimiz ilk defa Öğlen, ikindi ve akşam namazlarını kılamamıştır. Çok sinirlenmiş, çok öfkelenmiş. "Allah'ım kâfirlerin karınlarını ateşle doldur" diye dua etmiştir. Çok dualar ediyor Sevgili Peygamberimiz. Artık savaşın son günlerinde Allah Teâlâ tarafından bir rüzgar, bir fırtına çıkar da müşrikler savaşı bırakıp gitmek zorunda kalırlar. Nasıl hendekler kazıldı? Medine'nin girişinde sağında ve solunda volkanik araziler var. İnsanların geçemeyeceği yerler orası. Düşmanların gelebileceği bir yer var, oraya da Selman b. Farisinin önerisiyle Hendekler kazılıyor. 5.5 km uzunlugunda, 9 metre genişliğinde, 4.5 metre derinliğinde hendek kazılıyor. Yani birinin oradan geçmesi imkansız. Hendek savaşı esnasında büyük bir kaya çıkıyor. Sahabiler o kayayı kıramıyor. Sevgili Peygamberimiz eline kazmayı alıp vurunca "Yemenin, Şamın ve Bizans'ın" müjdesini veriyor. Bu bir mucizedir. Çünkü o gün müslümanlar 3.000 kişiler ve 10.000 kişi onları katletmek için gelmişler. Müslümanlar sayıca azlar. Ve Peygamberimiz o zamanın en büyük devletlerinin yıkılacağının Sasani ve Bizans'ın parcalanacağının, o bölgelerin Müslüman olacağının haberini veriyor. Bizans'ın yıkılmasıyla Anadolu ve İstanbul, Sasanilerin parçalanmasıyla İran, Irak, Filistin toprakları Müslüman oluyor. Hicaz Demir Yolu Medine Tren İstasyonu; 2. Abdülhamit han'ın yaptırdığı bir proje. İstanbul'dan Şam'a, Oradan Medine'ye tren rayları döşeniyor. İstanbul'dan Medine'ye yolculuk 5 güne iniyor. Sayfa | 23 10 yıl hizmet ediyor. Medine'ye girişte rayların altına keçe döşeniyor. Sevgili Peygamberimizin mübarek ruhu incinmesin, o rahat olmasın diye. Bunu yapınca 2. Abdülhamid Han'ın kabrine de aynısı yapılıyor. İstanbul'da Çemberlitaş civarında Sultan Abdülhamitin kabrinin hemen yanından tramvay hattı geçiyor. O Sevgili Peygamberimize böyle hürmet etti, biz de ona edelim diye İstanbul Belediyesi Metro hattını yeniledi. 2. Abdülhamid'in kabrinin oradan geçen rayları yenilediler, altına özel bir sistem hazırlandı. Gürültüyü azalttılar. Bunu İstanbul Metrosu internette de yayınladılar. Amberiye Cami; Yine 2. Abdülhamid Han'ın buraya hatıra olarak yaptırdığı camidir. Vezirini Medine’ye gönderiyor. Ravza-i Mutahhara’nın bahçesinden bir avuç toprak al gel diye emrediyor. O Vezir bu görevini unutuyor. Ancak Tren kalkmak üzereyken aklına geliyor. Nasıl olsa Efendimiz a.s buraya da ayak basmıştır, burası da mübarek beldedendir diye trene binmeden hemen yerden bir avuç toprak alıyor. Abdülhamid han Hazretlerine getirince o “Bunun Amberi var ama Miski yok” deyince o vazifeli kişi olanları anlatıyor, unuttum, tren kalkmak üzereydi, bende buradan aldım deyince Abdülhamid han’da "Madem biz Medine'den 1 avuç toprak aldık. O halde o toprak aldığın yere bir mescid hediyemiz olsun" diyerek Amberiye Mescidini yaptırıyorlar. 2025 Şevval Umresi Sayfa | 24