DEMOKRASİ ve İNSAN HAKLARI - iop-fethiye

advertisement
DEMOKRASİ ve İNSAN HAKLARI
Yard.Doç.Dr.M.Metin ARSLAN*
A. TEMEL KAVRAMLAR
• Temel Haklar
Hak, düzenleyici (objektif) hukuk kurallarının bireylere tanıdığı bir ayrıcalıktır. Geniş anlamda ifade
edilecek olursa, bir şeyi yapmak ya da başkalarından belirli bir biçimde davranmayı ya da bir şeyi yapmayı isteme
yetkisidir. Hakkın sınırları, kullanılması ve korunması hukuk düzeni ile sağlanır.
Haklar, kamu hukukuna dayalı haklar ve özel hukuka dayalı haklar olmak üzere ikiye ayrılır. Kamu
hukukuna dayalı haklar, vatandaşı devlete karşı koruyan haklardır. Özel hukuka dayalı haklar ise, bireylerin
yararlarını ön plânda tutan herkesin eşit olarak yararlandığı haklardır.
Temel haklar kamu haklarıdır. Temel haklar, insan haklarının gelişim süreci göz önüne alınarak dört
grupta incelenebilir:
1. Grup Haklar: Kişisel Haklar (Negatif Statü Hakları)
17. ve 18. yüzyılda kazanılan bu haklar, aydınlanma çağı düşünürlerinin büyük ölçüde fikrî desteğine
dayalı olarak biçimlenmiştir. 19. yüzyılın başlarından itibaren önce Avrupa ülkelerinin, sonra bütün uygar ülkelerin
anayasalarında ve yasalarında yer almıştır. Devleti sınırlandıran bu haklar, bireye devletin, toplumun ve üçüncü
şahısların dokunamayacağı özel, bağımsız bir eylem alanının sınırlarını çizer. Devlet bireyin özel alanına giremez.
Ancak düzenleme yaparak Özgürlüklerin kısıtlanmasını kolaylaştırır.
Birinci kuşak insan hakları olarak da nitelendirilen bu haklar; yaşama ve koruma, özel yaşamın gizliliği,
düşünceyi yayma, din ve vicdan, haberleşme, yerleşme, seyahat, bilim ve sanat haklarıdır.
2. Grup Haklar: Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar (Pozitif Statü Hakları)
insanlar, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ikinci yarısı arasında ekonomik, sosyal ve kültürel haklar
elde ettiler. Bu hakların elde edilmesinde 19. yüzyılda Avrupa'ya yayılan sanayi devriminin etkisi büyüktür. Sanayi
devriminin yarattığı sonuçlar nedeniyle; işçi sınıfının siyasal ve sosyal eşitsizliklere tepkisi, karşı koyması bu
hakların kazanılmasında etkili olmuştur. Bu haklarda "sosyal eşitlik" düşüncesi vardır.
Ikinci kuşak hakları da denilen bu hakların tanınması ve anayasalara girmesi 20. yüzyılda gerçekleşti. 20.
yüzyılda insanlık, Birinci Dünya Savaşı ve ikinci dünya Savaşı denilen iki büyük felaket yaşadı. Bu savaşların
sonucunda milyonlarca insan öldü. insanlığın düşünce, bilim ve sanat mirası olan birçok eser yakıldı, yıkıldı ve yok
edildi. Dünya büyük bir ekonomik çöküntüye girdi.
20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan bu olumsuzluklar, insan haklarının önemini ve gerekliliğini ortaya
koydu. Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında kabul ettiği insan Hakları Evrensel Bildirgesi ile insan haklarının kapsamı
" Kırakkale Ünv,Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
1
Demokrasi Ve İnsan Hakları Ders Notları
genişledi. Birey; sosyal güvenlik, çalışma, sağlıklı yaşama, konut edinme, dinlenme, eğitim ve öğretim gibi ekonomik,
sosyal ve kültürel haklara kavuştu.
3. Grup Haklar: Siyasî Haklar (Aktif Statü Haklan)
19. ve 20. yüzyılda oluşturulan vatandaşlık tanımlarıyla, bireyin devlet yönetimine katılmasını ve kamu
hizmetinde bulunmasını sağlayan haklardır. Siyasî hakların tanınması ve anayasalara girmesiyle, geleneksel
demokrasi yapısında değişiklik oldu. Sosyal devlet anlayışı ve uygulamalarıyla siyasal haklar genişledi.
Siyasal örgütlenme, seçme ve seçilme, kamu hizmetlerine girme bu grup haklar arasındadır.
4. Grup Haklar: Çevre, Barış Hakkı (Dayanışma Hakları)
20. yüzyılın son dönemlerinde, teknoloji ve bilimsel ilerlemenin yol açtığı zararlar, dayanışma hakları adı
verilen hakları gündeme getirmiştir. Barış hakkı, çevre hakkı, gelişme hakkı, insanlığın ortak mal varlığına saygı
hakkı dayanışma haklarıdır. Bu haklar, Birleşmiş Milletler tarafından 1982 yılında insan hakları kapsamına
alınmıştır.
Bu hakların gerçekleşmesinde devletin çabası yeterli değildir. Birey ve grupların da çabası gerekir.
Bilim ve teknolojinin kötüye kullanılması olasılığı, insan onurunu zedeleyen bazı uygulamalara yol açabilir.
Son yıllardaki biyoloji-tıp alanındaki gelişmelerle insan kopyalamanın Avrupa Konseyi belgeleriyle yasaklanması, bilimin
kötüye kullanılmasına karsı insan haklarının korunmasına örnek verilebilir.
• İnsan Haklan
insan haklan kavramı, kişinin sırf bir insan olduğu için sahip olduğu haklar anlamına gelmektedir. İnsan haklan
dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez haklardır. Bir başka deyişle bu haklar, bireylerin yalnızca insan olmalarından
kaynaklanan ve hiçbir şekilde elinden alınamayacağı haklarıdır. Bu anlamda insan hakları, insan değerini korumayı ve
insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesini amaçlayan üstün kurallar bütünüdür. Zaman içerisinde insan haklarının
kapsamı giderek genişlemiştir. Günümüzde, temel haklar yanında birçok sosyal ve ekonomik haklar da insan hakları
kapsamında kabul edilir olmuştur. Yaşama hakkı, güvenlik hakkı, köle almama veya zorla çalıştırılmama hakkı, işkence
edilmeme hakkı başlıca temel haklardır.
insan, yalnızca biyolojik ihtiyaçlarını gidermeye yönelik davranış gösteren bir canlı değildir. Akıl ve düşünce
yetisi nedeniyle insan biyolojik olduğu kadar ahlâkî doğaya da sahiptir, Etik bir varlık olarak insan, biyolojik yaşamını
sürdürme ihtiyacı ötesinde onurlu bir yaşam sürdürmeye de ihtiyaç duyar. Onurlu bir yaşam sürdürme ihtiyacı, insanın insan
olmak ile kazandığı temel hakkıdır. Bu nedenle etik bir varlık olan insanın onurunu güvenceye alan tüm kurallar insan hakları
kapsamına girer. Bu anlayış Birleşmiş Milletler Antlaşması (1945). ve Evrensel insan Haklan Bildirgesi'nin (1948) başlangıç
bölümlerinde aynı ifadelerle kabul ve ilân edilmiştir: "insanlık ailesinin bütün üyelerinin özden saygın oluşlarının, eşit ve
vazgeçilmez haklarının kabulü dünyada özgürlük, adalet ve barışın temelini oluşturur."
Türk hukukunda da, insan etik bir varlık olarak benimsenmiş ve insan onurunun korunması güvence altına
alınmıştır. Bu doğrultuda Anayasamızda "insan haysiyetine aykırı ceza ve işlem uygulanamayacağı", "eziyet, işkence ve
angaryanın yasak olduğu" sürekli olarak vurgulanmıştır. Onurlu bir yaşam sürdürme güvencesi, etik bir varlık olarak insanın
temel haklarının korunması yönünde bir Ön şart olarak ele alınmıştır.
2
. Demokrasi Ve insan Hakları Ders Notları
insan doğası, insanın, insan olarak var olabilmesini öngören ahlakî temelini oluşturur. Diğer bir deyişle insan
haklarının temel dayanağı insanın ahlâk! doğasıdır. insan haklarına yaşamak için değil, insanca yaşamak için gereksinim
duyulur. Uluslararası insan Hakları Sözleşmelerinde belirtildiği gibi, insan haklan insan kişiliğinin özündeki onurdan
kaynaklanır. Bu nedenle insan hakları ihlâlleri, o kimselerin gereksinimlerini engellemekten öte insanlığını inkâr demektir.
insan doğası kavramı, insan olarak yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli doğal sınırlan belirler, insan haklarına
ilişkin ahlâkî doğa ise, bu sınırlar içerisindeki olanaklardan insanca var olabilme yönünde yararlanmayı anlatır. Bu anlamda
ahlâkî doğa, insanca var olabilme yönünde herkesin sahip olması gereken olanaklarda alt sınırlarını belirlemektedir.
insan haklarının evrensellik özelliği bu hakların eskimezlik, değişmezlik ve üstünlük anlamları taşıdığını
anlatmaktadır, insan hakları her zaman geçerli ideal özelliklere sahiptir. Bu nedenle, insan hakları tanınıp yasalarla yaptırıma
bağlanmış olmasa bile, bu eksiklik onların değerini azaltmaz. Diğer bir ifade ile ahlâkî değer taşıyan insan hakları, bir
ülkedeki mevcut yasalar üzerinde yer alır. Bu üstünlük, insan haklarının ülke yasalarını düzeltici, tamamlayıcı işlevlerinde
görülür.
Günümüzde insan hakları kuralları antlaşmalar, anayasalar ve yasalarla hukuk kuralları hâline getirilmiştir.
Birçok ülke anayasa ve yasalarında insan hakları doğrultusunda uyarlamalar yapmıştır. Böylece, birbirlerinden çok uzakta
bulunan ve farklı özelliklere sahip ülkelerde bile insan haklan ile ilgili benzer uygulamalar yapılmaktadır. Diğer bir ifade ile
insan hakları evrenselleşmiş ve insanlığın ortak bir değeri hâline gelmiştir.
insan haklarının evrenselliği, bu hakların İnsanlar arasında eşitlik fikrini savunmasında yatmaktadır. İnsan hakları
kurallarında "herkes" ve "her vatandaş" gibi kavramların kullanılması, insanlar arasında eşitlik fikrini vurgular. Bu
anlatımlarda herkesi, bütün insanları ve zamanları kapsayan bir genişlik, evrensellik fikri vardır. Bu noktadan hareketle
insan hakları "yeryüzündeki bütün insanların birbirlerine karşı salt insan olmaktan kaynaklanan ödevleridir" şeklinde
tanımlanmaktadır. Evrensellik özelliği nedeniyle insan hakları içerik, zaman ve yer bakımından değişmez özelliklere ve
değerlere dayalıdır.
İnsan hakları, insanların onur ve saygınlık sahibi, akıl ve vicdanlı, ahlâki seçim yapabilen, serbestçe davranabilen
varlıklar olduğu düşüncesi üzerine kurulmuştur. Bu özelliklerin hepsi veya bazılarının eksikliği, insanların doğuştan
kazandıkları hakların ihlâli demektir. Hakları ihlâl edilmiş insan, onurundan uzak yaşamaya zorlanmış demektir. Bu durum
bireyin tepkisine neden olur,
insanların sosyal varlık olma özellikleri nedeniyle insan hakları, birey kadar toplumsal yaşam için de önemlidir.
Eşitlik ve evrensellik özellikleri nedeniyle insan hakları, insanların bir arada yaşamalarından kaynaklanan toplum yaşamı için de
vazgeçilmez öneme sahiptir.
• Özgürlük
özgürlük, insanın serbestçe düşünme ve davranma durumudur. Hukuk düzeninin yasaklamadığı, kişinin başkalarına
zarar vermeyen davranışları özgürlük sayılır. 1789 insan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinde özgürlük "başkalarına zarar
vermeyen her şeyi yapabilme" olarak tanımlanmıştır.
özgürlük, diğer canlılarda olmayan insanın doğuştan sahip olduğu doğal haklardan biridir, insan; sahip olduğu
düşünme, problem çözme, değer ortaya koyma özelliklerini özgür olursa geliştirilebilir. Bilim, teknoloji, sanat ve düşünme
alanlarında yeni ürünler ortaya koyarak insanlığın ortak mirasına katkıda bulunabilir.
3
Demokrasi Ve İnsan Hakları Ders Notları ____________________________________________________________________________________________
Uluslar arası belgelerde ve devletin anayasalarında yer alan özgürlükler, birer hak olarak düzenlenmiştir. Buna göre
hak, bireyin Özgürlükleri kullanabilmesi için yapılan yasal düzenlemedir. Yasal düzenlemelerle ifade edilen temel
özgürlükler şunlardır: Düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, basın ve haberleşme özgürlüğü,
yerleşme ve seyahat özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü.
Atatürk "Medeni Bilgiler" adlı kitabında bireye ve bireysel özgürlüğe verdiği değeri şöyle ifade etmiştir:
"Her türlü hakkın kaynağı bireydir. Çünkü, gerçekten özgür ve sorumlu olan
varlık, sadece insandır. Bireyin birinci hakkı, doğuştan getirdiği yeteneklerini
gelistirebilmesidir.
Ancak,
bireysel
özgürlüğün,
ulusun
genel
çıkarlarının
gerektirdiği Ölçüde sınırlanması gerekebilir,"
Günümüzde bütün temel özgürlükler yasal olarak düzenlenmekte ve korunma altına alınmaktadır. Temel
özgürlüklerin niteliği Anayasamızda "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez hak ve hürriyetlere
sahiptir."(mad.12) hükmüyle belirtilmektedir.
Bir ülkede hak ve özgürlüklerin yasalarla korunma altına alınması yeterli değildir. Bu özgürlüklerden herkesin
yararlanabilmesi için ilgili kurum ve kuruluşların da oluşturulması ve yaygınlaştırılması gerekir.
• Demokrasi ve Demokratik Eğitim
Demokrasi, yönetenlerin güçlerini doğrudan doğruya halktan aldığı bir yönetim biçimidir. Demokrasi
yönetimlerinde, bir demokrasi kültürünün varlığından söz edilebilir. Bu kültür; kişilerin yönetime ilgi duymaları, başkalarının
fikirlerine saygı göstermeleri, sosyal yapıdaki farklılıklara karşı hoşgörülü olmaları, eşitlik ilkelerine bağlı kalmaları şeklinde
kendini gösterir.
Demokrasi "halk yönetimi" anlamını taşıdığına göre halkın yönetime ilgisizliği, demokrasi olgusunun özüne
aykırıdır. Bunun için demokratik toplumlar demokrasi kültürünü koruma ve geliştirme çabası içinde; her siyasal
düşüncenin, her sosyal sınıf ve grubun kendini açıkça ortaya koyabilmesine olanak sağlayacak koşulların oluşturulmasına
çalışmalıdır.
Demokrasinin amacı halkın iradesini egemen kılmaktır. Halkın iradesi herşeyin üstündedir.
Demokratik devletler ulusun egemenliğine dayanır. Ulusun iradesi her şeyin üstündedir. Ulusun iradesiyle anayasa
hazırlanır, halk oylamasıyla kabul edilir. Bu tür devletlerde kişi hak ve özgürlükleri anayasa ile devletin güvencesi altındadır.
Bunlardan düşünce özgürlüğü, siyasî hak ve özgürlükleri, seçme ve seçilme hakkı, siyasî parti kurma hak ve özgürlüğü, grev
lokavt hakkı başlıca temel hak ve özgürlüklerdendir.
Demokratik devletlerde kişiler kendilerine tanınan siyasî hak ve özgürlüklerle yönetime katılabilirler. Bunu bir siyasî
partiye girmek ya da seçimlerde o partiye oy vermek yoluyla yaparlar. Böylece kişiler istediklerini seçerek devlet yönetimine
getirirler. Yöneticiler belli bir zaman için iş başına gelir. Kişiler yönetime gelmek için kendileri de aday olabilirler. Yasama
organına üye seçilebilirler.
Demokratik devletlerde yasama, yürütme ve yargı görevleri birbirinden ayrıdır. Demokratik devlet, sosyal gelişmeyi
sağlamak amacıyla gerekli önlemleri alır. Böylece sosyal ve hukuk devleti ilkesiyle eşitlik sağlanmış olur.
4
____________________________________________________________Demokrasi Ve İnsan Haklan Ders Notları
Demokratik devletler;
• ulus egemenliği,
• özgürlük ve eşitlik,
• çoğulculuk,
• iktidar-muhalefet temel ilkelerine dayanır. Demokrasinin amacı ulusun iradesini egemen kılmaktır. Diğer
devlet yönetimlerinde bu temel öğeler yoktur.
Demokratik Eğitim
Eğitim bireylerin gelecekteki yaşamını şekillendirecek davranışları kazandıracak çok yönlü bir etkinliktir. Bu
nedenle bir insan hakkı olan eğitimin, insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde önemli bir yeri vardır.
Eğitimin insan haklan konusundaki en önemli görevi, bu hakların korunmasına yarayan ortak bir anlayış
geliştirmesidir. Bu nedenle insan hakları eğitimi, demokrasinin zorunlu koşullarından bindir, insan haklarına önem veren ve
bireyin özgürce ve eksiksiz olarak gelişimine olanak sağlayan demokrasi anlayışını, bir yaşam biçimine dönüştürmek ve
yaşatmak ancak eğitim süreci içinde gerçekleştirilebilir. Bu anlamda eğitim demokrasinin ön
koşuludur.
Genel olarak eğitim ve özel olarak insan hakları ve demokrasi eğitimi; demokrasiyi siyasal ve toplumsal
boyutlarıyla "yaşam biçimi" olarak yerleştirip yaşatmanın temel araçlarından biri ve başlıcası olarak görülmektedir. (Gülmez,
199610-11)
B. İNSAN HAKLARININ KISA TARİHÇESİ
insanlık tarihi incelendiğinde, bugünkü yüksek insanlık ülküsüne geçişin pek kolay olmadığı görülür, insanoğlu,
kendisinin ve kendisi gibi diğer insanların üstün bir varlık olduğunu, pek yavaş bir şekilde kavramıştır, insan haklarının, insan
Hakları Evrensel Bildirgesi öncesi tarihî gelişimi aşağıda incelenmektedir.
Çinli filozoflar {Lao-Tse, Konfiçyus) insanın iç dünyasını araştırmış ve zihinlerde özgürlüğün gereği üzerinde
durmuşlardır, özellikle Konfiçyus, insan sevgisini, her sorunun çözümü için baş şart olarak görmüştür. Bu konuda
Konfiçyus söyle demektedir: "Eğer insanların hepsi birbirini severse; o zaman güçsüzler güçlülerin avı olmayacak, aza sahip
olanlar çoğa sahip olanlarca yağmalanmayacak, yoksullar zenginlerin hakaretine maruz kalmayacak ve saflar
entrikacılarca bunalttlmayacaktır". Günümüzde bile ütopik olarak değerlendirilen bu düşünceler Çinli filozofların insan
haklan konusunda katettiği mesafeyi göstermek bakımından oldukça ilginçtir. Eski Yunan ve Roma'da filozof ve
düşünürler, Çin'deki gelişmeye benzer bir şekilde özgürlük, demokrasi ve serbest düşünce konularında önemli katkılarda
bulunmuşlardır.
1215 yılında ingiltere Kralınca imzalanan "Magna Carta Libertatum", insan haklarının devlet tarafından kabul
edildiği ilk belge Özelliğini taşır. Rönesans hareketinin etkisiyle canlanan aydınlanma, kilisenin istibdadına karşı çıkmayı
beraberinde getirmiştir. Katolik kilisesi ile bu kilisenin bağnazlığına karşı isyan eden Protestanlar arasında geçen amansız
kavgaların yaşandığı dönem, insan haklarının en fazla çiğnendiği dönemlerden biri olmuştur. 17. yüzyılda yeniden
canlanan yenileşme hareketleri, diğer ülkelere de yayılmıştır. Amerikalıların ingilizlere karşı ilân ettikleri "Bağımsızlık
Beyannamesi" ve 1789 yılında Fransa'da yayınlanan "insan Haklan Bildirgesi" bu tür gelişmelerin bir sonucudur.
16. ve 17. yüzyılda Avrupa'da çıkan insan hakları konusundaki yeni fikirler bütün dünyayı etkilemiştir, ingiliz
düşünür John Locke (1632-1704), devlet hâkimiyetinin karşılıklı hür bir antlaşma ile meydana geldiğini ileri sürmüştür.
Devletin vazifesinin, kişi hürriyeti ile özel mülkiyet gibi temel haklar ile kişilerin ilerlemesini ve refahını
5
Demokrasi Ve insan Haklan Ders Notlan
_______________________________________________________________________________
temin etmek olduğunu savunmuştur. Fransız düşünür Montesqueu (1694-1778), kanunu kraldan üstün gören bir anlayışla,
kanun yapan (meclis) ile uygulayanı (yönetimi) birbirinden ayırmıştır, insanın ilerlemesini aklın üstünlüğü esasına
dayandırmıştır. Bir diğer Fransız düşünür ve eğitimci Jean Jacques Rousseau (1712-1778), devleti, kişilerin kendi iradeleri
ile meydana getirdikleri bir oluşum olarak görür. Dolayısı ile devlet, kendini meydana getiren kişilere karşı aykırı bir
tutumda olamaz. Devletin görevi kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktır, düşüncesini savunmuştur.
I. ve II.Dünya Savaşı boyunca insan haklarında ciddi ihlâller olmuştur. Bu dönemde insan haklarının
uluslararası düzeyde korunması çabaları, yetersiz kalmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında sivil toplumlara karşı
nükleer silâhların kullanılması ve bunun sonucunda pek çok insanın ölmesi, bu dönemde insan haklarının ne
derece ihlâl edildiğinin en çarpıcı örneğidir.
II. Dünya Savaşı sonrası insan hakları konusundaki gelişmeler iki alt başlıkta incelenebilir. Bunlardan biri
Birleşmiş Milletler Örgütü öncülüğünde gerçekleştirilen global (dünya çapında) çabalardır. Diğeri ise Avrupa
devletlerinin kendi aralarında gösterdikleri çalışmalardan oluşmaktadır.
insan haklarının korunması, II. Dünya Savaşı sonralarında kuruluşunu tamamlayan Birleşmiş Milletler örgütü'nün
başlıca amaçlarından biri olarak kabul edilmiştir. Bu yönde gösterilen çabalar kısa bir sürede, 10 Aralık 1948 tarihinde kabul
edilen "insan Hakları Evrensel Beyannamesi" ile amacına ulaşmıştır. Evrensel beyanname ile insan haklan, devletlerin iç
konusu olmaktan çıkarak uluslararası ilkelere bağlanmıştır, insan Hakları Evrensel Beyannamesi, günümüz insan hakları
çabalarının tümüne kaynaklık eden genel bir kabule sahiptir. Bu beyannamede yer alan insan hakları ile ilgili hükümler
bütün ülkelerde tamamen veya kısmen yer almaktadır.
insan hakları ile ilgili diğer önemli bir girişim ise Avrupa devletlerinin kendi aralarında gösterdikleri bölgesel
çabalardır. Bu devletler insan haklan konusundaki çalışmalarını 5 Mayıs 1949 tarihinde kurulan Avrupa Konseyi çatısında
gerçekleştirmektedir. Çeşitli tarihlerde kabul edilen alt sözleşmelerle insan hakları konusunda ayrıntılı çalışmalar
yürütülmektedir.
insan haklarının uluslar arası düzeyde ilan edildiği, genellikle bildirge olarak adlandırılan evrensel anlamdaki
belgeler 17. ve 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
• İngiliz Haklar Beyannameleri
ingiltere'de 1215 yılında ilan edilen Magna Carta Libertatum (Büyük özgürlük Bildirgesi) ile kişisel haklar
konusunda Önemli adım atılmıştır. Bu bildirge ile kralın vergi ve askerlik konusunda yetkileri kısıtlanmış, "kanunsuz olarak
kendi ve eşitleri gibi yargılanmadan kimse mahkum edilemez." ilkesi benimsenmiştir.
ingiltere'de bu gelişmeye karşın insan hakları düşüncesinde en ciddi aşamalar başta John Locke olmak üzere
birçok düşünürün desteğiyle 17.yüzyılda gerçekleşmiştir. Yurttaşlık Hakları Bildirgesi (Haklar Bildirgesi, ingiltere, 1698)
ile yasanın krala karşı üstünlüğü ilkesi kabul edilmiştir. Böylece kralın iktidarı bir yasal çerçeve içine alınarak yetkileri
kısıtlanmış, kişi hak ve özgürlüklerine saygılı davranılması sağlanmıştır.
• Fransız İnsan ve Yurttaş Haklan Bildirgeleri
1789 Fransız insan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ile insan ve vatandaş hakları evrensel bir nitelik kazanmıştır,
insan haklan konusunda en önemli belgelerden olan bu bildiri, insanlık için bir dönem noktasıdır.
6
Demokrasi Ve İnsan Hakları Ders Notlan
On yedi metinden oluşan bu bildiriyi hazırlayanlar, doğal haklar ve aydınlanma düşüncesinden esinlenmiş;
Amerikan bağımsızlık bildirgelerinden etkilenmiştir. Fransız insan ve Yurttaş Hakları Bildirisi bu yönüyle orijinal bir belge
sayılmaz. Ayrıca içerik yönüyle de önceki yayınlanan bildirgelerden farklı bir yenilik getirdiği söylenemez. Bu bildirgenin
yarattığı büyük etki, evrensel oluşundan kaynaklanmaktadır.
1789 Fransız bildirgesinde hem insan ve vatandaş haklan sayılmış, hem de siyasî ilkeler ve anayasa esasları
belirtilmiştir.
Bildirgede yer alan insan ve vatandaş hakları şunlardır:
• Özgürlük hakkı;
Bireysel özgürlük,
Düşünce özgürlüğü, Basın
özgürlüğü, inanç
özgürlüğü.
• Mülkiyet hakkı
• Güvenlik hakkı
• Baskıya karşı direnme hakkı
Bildirgede özgürlük; "başkalarına zarar vermeyen her şeyi yapabilme hakkı", eşitlik ise yasalar önünde herkesin
eşit olduğu şeklinde belirtilmiştir.
Bildirgede yer alan siyasî ilkeler ve anayasa esasları şunlardır:
• Ulusal egemenlik ilkesi,
• Kuvvetler ayrılığı ilkesi,
• Dinsel inançlara saygı ilkesi,
• Eşitlik ilkesi
1789 Fransız insan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi; bireysel hak ve özgürlüklere yer vererek, bireyi devletin odağı
kabul etmesi yönünden, 18. yüzyılın sonlarında egemen olan bireyciliğin (ferdiyetçiliğin) bir yansıması olarak
değerlendirilir.
Fransa'da 1789 ihtilâli ile başlayan gelişmeler, 1793 yılında ikinci "insan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinin
hazırlanmasına yol açmıştır. 1793 Fransız insan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ile sosyal ve ekonomik haklara da yer verilmiş,
öğrenim ve sosyal yardım hakları da tanınmıştır. Bu bildirge birincisine göre daha demokratik bir nitelik taşır.
Bu bildirgede yer alan şu hükümler çok önemlidir:
Kamu yardımları kutsal bir borçtur. Toplum, çalışabileceklere iş bulmak,
çalışamayacak olanlara da yaşama olanakları vermek suretiyle yoksul
yurttaşların geçimlerini sağlamak zorundadır. Mad.21
öğrenim herkesin ihtiyacıdır. Toplum, kamu eğitiminin gelişmesine bütün
gücüyle yardım etmek ve öğretim olanaklarını bütün yurttaşlara sağlamak
zorundadır. Mad.22
7
Demokrasi Ve İnsan Hakları Ders Notlan __________________ _ ________________________________ . -----------------------------------------------------------
C. İNSAN HAKLARININ KORUNMASI
insan hakları devredilmez, vazgeçilmez ve ortadan kaldırılamaz haklardır. Bununla birlikte insanlık tarihi ciddî
insan hakları ihlâlleri ile doludur. Günümüzdeki yaygın ve büyük boyutlardaki insan hakları ihlâlleri bu hakların korunmasının
gerektiğini göstermektedir.
insanlık düşüncesi altında yatan ahlâki görüş, ancak insan haklarının kurumsal bir yapıya kavuşturulması ile
gerçekleştirilebilir- Diğer bir deyişle, insan hakları, bu hakların etkin bir şekilde korunması ve uygulamaya geçirilmesini
gerektirir. Acı tecrübeler bu hakların korunması için aktif bir çabanın gerekli olduğunu göstermiştir. Günümüzde ülkelerin
uygarlık düzeyleri ve o ülkeye duyulan saygı, bu ülkelerin insan haklarına sahip çıkma ve uygulama ölçüsüne göre
değişmektedir.
insan haklarının kime ve neye karşı korunacağı ihlâllerle ilgilidir, insan hakları ihlâlleri bireyler, gruplar ve
yönetim (devlet) tarafından yapılmaktadır.
insan haklan bu üç faktör tarafından açıkça ya da gizli olarak ihlâl edilebilir:
-Açık insan hakları ihlâlleri: Bunlar belirgin ve açıkça görülebilen ihlâllerdir, işkence, kötü muamele, zorla
çalıştırma, çocuk istismarı, köle ve kadın ticareti, yargılamasız öldürme uygulaması, kayıp insanlar, insanların zorla yerlerinden
edilmesi, göçe zorlama, soykırımı uygulaması başlıca açık insan hakları ihlâlleridir.
Açık insan hakları ihlâlleri: a) Bireysel ihlâller, b) Ağır insan hakları ihlâlleri, c) Terör ile ilgili insan hakları
ihlâlleri şeklinde üç ayrı alt grupta incelenmektedir. Bireysel ihlâller, belli bir kişiyi doğrudan ya da dolaylı olarak
ilgilendiren ihlâllerdir. Genellikle yargısal yolla çözümlenir. Ağır insan hakları ihlâlleri sistematik ihlâller olarak da bilinir
ve devletin neden olduğu ihlâlleri içerir. Birleşmiş Milletler insan Hakları Bildirgesinde (Madde 30) "özgürlükleri yok
etme özgürlüğü tanınamayacağı" kurala bağlanmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 18 Kasım 1994 tarihli kararı ile her
türlü terörü insan hakları ihlâli saymıştır.
Gizli (soyut) insan hakları ihlâlleri: Bu tür ihlâller genellikle insan haklarının sınırlanması işlemlerinde görülür.
Yönetimin yetkisini aşması olarak da değerlendirilebilir. Bu tür ihlâller genellikle anayasaya aykırılık, yargılamaya
aykırılık, yürütmeye aykırılık ve özel hukuka aykırılık şeklinde ortaya çıkar ve iç hukukta belirlenmiş yöntemlerle
çözümlenir.
• Ulusal hukukta
Cumhuriyet döneminde insan hakları konusu; 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları ile çeşitli düzeylerde
ele alınmıştır. 1924 Anayasasında, tıpkı 1876 Kanun-ı Esasi'de olduğu gibi, modem insan hakları anlayışına uygun, kesin,
sınırlı yasalarla belirtilen hak ve özgürlükler, güvence altına alınmıştır. Bu hak ve özgürlüklerden başlıcaları şunlardır:
- Kanun karşısında eşitlik sağlanması ve her türlü grup, sınıf, aile, kişi
ayrıcalıklarının kaldırılması (Madde 69).
- Doğa! haklar başlığı altında kişi dokunulmazlığı, vicdan, düşünme, söz,
yayım, yolculuk, çalışma, mülk edinme, toplanma, demek kurma ve
ortaklık kurma hürriyeti (Madde 70).
- Can, mal, ırz ve konuta hiçbir şekilde dokunulamayacağı (Madde 71) ve
işkence, eziyet ve angaryanın yasak olması (Madde 73).
8
Demokrasi Ve insan Haklan Ders Notlan
1961 Anayasası'nın insan hakları ile ilgili kısımları oldukça ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. 1961 Anayasası
konumuz açısından tarihî bir özelliğe sahiptir.
1982 Anayasası herkese çeşitli temel hak ve özgürlükler, sosyal ve ekonomik haklar tanımıştır. Bu hakların
korunması ve kullanılmasının sağlanması için devlete ödevler yüklenmiştir. Hak ve Özgürlüklerin sınırlandırılmasında temel
ölçüleri de koymuştur.
1961 Anayasası ile 1982 Anayasası arasında insan hakları yönünden, önemli bir far klılık yoktur. Devletimizi,
1961 Anayasası "Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayalı...", 1982 Anayasası "Türkiye Cumhuriyeti insan
haklarına saygılı" bir hukuk devleti olarak tanımlamaktadır.
1982 Anayasasında "insan haklarına saygılı olma" Cumhuriyetimizin temel niteliklerinden biridir. Anayasanın
insan hakları ile ilgili hükümleri, "Temel Haklar ve ödevler" başlığında, dört bölümden oluşan "ikinci Kısım"da toplanmıştır.
Anayasamız incelendiğinde klâsik hakların yanında sosyal ve ekonomik haklara da yer verildiği görülür.
Anayasamıza göre her vatandaş, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez hak ve özgürlüklere
sahiptir. Bunlar temel hak ve özgürlüklerdir.
Temel hak ve Özgürlüklerinin başlıcaları:
- Kişilerin dokunulmazlığı,
- Hür bir şekilde yaşama hakkı,
- Din ve vicdan özgürlüğü,
- Konut dokunulmazlığı,
- Düşünce özgürlüğü gibi hak ve özgürlükleridir.
Bu hak ve özgürlükler başkaları tarafından çiğnenemeyen, ortadan kaldırılamayan "dokunulmaz" niteliktedir.
Anayasamızda "hak" ve "özgürlük" olarak ifade edilen insan hakları, çeşitli maddelerde hükme bağlanmıştır.
Anayasamızın 10. maddesi yasalar önünde eşitliği getirir. Bu maddeye göre: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ile idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket
etmek zorundadırlar.
13. madde temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasını, 14. madde ise, temel hak ve özgürlüklerin kötüye
kullanılmamasını içine alır.
Madde 25'e baktığımızda ise düşünce ve kanaat özgürlüğünü görürüz. Bu maddeye göre: Herkes
düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve
kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
9
Demokrasi Ve insan Hakları Ders Notları
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu
İnsan haklan ile ilgili çalışmaların tamamında eğitim, hem kendisi bir hak olarak hem de diğer haklara saygının
kazandırılmasında Önemli bir araç olarak görülmüştür. Bu nedenle konu, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve diğer
ilgili mevzuatta ele alınmıştır.
1973 tarih ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 2. maddesinde Millî Eğitimimizin genel amaçlan
belirlenmiştir.
Buna göre; "Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk
milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini
seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik,
lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline
getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek." ile,
Hür ve bilimsel düşünme gücüne ve geniş bir dünya görüşüne sahip kişiler olarak yetiştirmek hedeflenmektedir.
Bu kanunda yer alan fırsat ve imkân eşitliği temel ilkesinde; (mad.8);
- Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanacağı,
- Maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim
görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımların yapılacağı,
- özel eğitimi geliştirmek ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için Özel tedbirler alınacağı
belirtilmiştir.
6 Nisan 1949 Tarihli Bakanlar Kurulu Kararı
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği insan Hakları Evrensel Bildirgesi,
Bakanlar Kurulunun 6 Nisan 1949 tarihli toplantısı ile kabul edilmiş ve Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Yine aynı Bakanlar
Kurulu Kararında, insan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin eğitim kurumlarında okutulması, tartışılması ve yorumlanması
kabul edilmiştir. Ayrıca, Evrensel Bildirge'nin radyo ve gazetelerde yayınlanıp tartışılması karara bağlanmıştır. Bakanlar
Kurulunun bu kararıyla, insan Hakları Evrensel Bildirgesinde geçen insan haklarının kabul edildiği teyit edilmiş ve
uygulamasına ilişkin kararlar alınmıştır.
İnsan Hakları Başmüşavirliği ile ilgili 26 Ağustos 1994 Tarihli Başbakanlık Genelgesi
insan haklarıyla ilgili olarak ülkemizde görülen bir başka gelişme "insan Haklan Başmüşavirliğinin kurulmasıdır,
insan Hakları Başmüşavirliği, ilgili Devlet Bakanlığı'na bağlı olarak görev yapmaktadır. 26 Ağustos 1994 tarihli Başbakanlık
Genelgesinde bu Başmüşavirliğin amaçlan: "Ülkemizde, insan haklarının korunması, insan hakları ihlallerinin önlenmesi ve
uluslararası düzeyde bu konuda yapılan haksız eleştirilerin ortadan kaldırılması" olarak belirtilmektedir.
Yine aynı Başbakanlık Genelgesinde insan Hakları Başmüşavirliğinin görevleri şu şekilde belirtilmektedir:
- insan hakları ihlâli iddialarını araştırmak;
- insan haklan konusunda uluslararası gelişmeleri izleyip değerlendirmek;
- insan haklan konusunda yapılacak çalışmalara katılmak ve raporlarını hazırlamak;
10
Demokrasi Ve insan Hakları Ders Notları
- Yurt içi ve yurt dışında, konuyla ilgili etkinliklerde koordinasyonu sağlamak;
- insan hakları konusunda toplum bilincini geliştirmek, yaygınlaştırmak, her aşama ve düzeydeki eğitimöğretim kurumlarında öğretilmesini temin etmek için öneriler hazırlamak;
- iç hukukumuzun uluslararası insan hakları standartlarıyla uyumlu hâle getirilmesi için çalışmalar yapmak,
- Konuyla ilgili olarak mevzuatı güncelleştirmek, öneriler hazırlamaktır.
14 Mart 1995 İnsan Hakları Eğitim Protokolü
insan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlanmıştır. Bu protokol ile
devletimiz bu konudaki "siyasî iradesi"ni belirlemiştir, insan hakları eğitimi konusunda, yükümlülüğünü nasıl ve hangi
kapsamda yerine getireceğini kamuoyuna açıklamıştır.
Protokole göre;
- ilköğretim "Vatandaşlık Bilgileri" dersi, "Vatandaşlık ve insan Hakları Eğitimi" olarak düzenlenecektir.
- Ortaöğretim kurumlarının programına seçmeli "Demokrasi ve insan Hakları" adıyla yeni ders
konulacaktır.
- Örgün ve yaygın eğitim programlarının içeriği, demokrasi ve insan hakları konuları bakımından
zenginleştirilecektir.
- On yıl içerisinde tüm öğretmenler hizmet ici eğitimi yoluyla insan hakları konusunda kurs ve
seminerlerden geçirilecek, tüm hizmet içi programlarında insan hakları konusuna yeterince yer
verilecektir.
- Yükseköğretim düzeyinde de, üniversitelerin öğretmen yetiştiren fakülte ve yüksek okullarmdaki
formasyon dersleri arasında "insan hakları" dersinin okutulmasıdır. Ayrıca, Edebiyat ve Fen Edebiyat
fakültelerinin öğretmen olmak isteyen öğrencilerine, öğretmenlik sertifikasının yanında "insan Hakları
Sertifikası"nın eklenmesi ve sosyal bilimler enstitülerinin bünyesinde insan Hakları Ana Bilim Dalı"
kurulmasının sağlanması amaçlanmıştır.
- Uluslararası hukukta
insan Hakları Evrensel Bildirgesi
Birleşmiş Milletler, kuruluşundan kısa bir süre sonra 10 Aralık 1948 tarihinde insan Hakları Evrensel
Bildirgesi'ni kabul etti. Bildirge, üye ülkelerin hemen tamamınca benimsendi ve onaylandı. İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi 6 Nisan 1949 tarihinde TBMM'de okunarak kabul edildi ve Resmî Gazetede yayımlandı.
insan Hakları Evrensel Bildirgesi, bugünkü modern insan hakları anlayışının temel kaynağı olarak kabul
edilmektedir. Kendinden sonra yapılan insan haklarıyla ilgili ulusal ya da uluslararası çalışmalarda bu bildiri kaynak
olarak alınmıştır. Bildirgenin kendisine özgü bir bağlayıcı gücü bulunduğu kabul edilmektedir. Bildirgede yer alan
hakların ihlâli. Birleşmiş Milletler Antlaşmasındaki maddelerin ihlâl edilmesi olarak kabul edilmektedir. Hukuksal bir
bağlayıcılığı olmasa da Bildirge, insanlığın ortak ülkü ve değerlerini dile getiren moral bir değere sahiptir.
Bildirge, bir ön söz ve 30 maddeden oluşmaktadır. Giriş kısmındaki "Bütün insanlar eşittirler ve vazgeçilmez
haklara sahiptirler" cümlesi, Bildirgenin temel felsefesini açıkça yansıtmaktadır. Bildirge, önce
11
D e m o k r a s i
V e
İ n s a n
H a k l a r ı
D e r s
N o t l a n
_
.
_
insanın kişiliğine bağlı temel hakları ve siyasal özgürlükleri açıklamaktadır (Madde 1 -21). Daha sonra, ekonomik,
sosyal ve kültürel haklar sıralanmaktadır (Madde 22-28). Son iki maddede, hakların kullanılması ve düzenlenmesi ile
ilgili hükümler yer almaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Sözleşmeleri
Başlangıçta, insan Hakları Evrensel Bildirgesi devletlere yasal yükümlülükler getirmiyordu. Bu nedenle devletler,
insan haklarını korumakla yükümlü kılan sözleşmeler hazırladırlar. Evrensel bildirgenin kabul edilişinden yirmi yıl sonra
"Kişisel ve Siyasal Haklara ilişkin Uluslar Arası Sözleşme" ile "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara ilişkin Uluslar Arası
Sözleşme" Birleşmiş Milletler genel kurulunda 16,12.1966 tarihinde onaylanarak kabul edilmiştir.
Tarihte "ikiz sözleşmeler" olarak adlandırılan bu sözleşmeler ancak on yıl sonra üye devletlerin onayıyla yürürlüğe
girdi. Devletler sözleşmelerde yer alan hak ve özgürlükleri korumakla yükümlü kılındı. Böylece insan hakları konusu,
devletlerin iç sorunu olmaktan çıktı.
Bu sözleşmeler bazı devletlerce kendi ekonomik, toplumsal ve siyasal koşullan nedeniyle geç imzalandı. Devletimiz
bu sözleşmeleri 2000 yılında imzaladı.
Avrupa İnsan Haklar, Sözleşmesi (ilk bölge olarak)
Avrupa Konseyine üye devletler, insan haklarını bölgesel düzeyde güvence altına almaya yönelik olarak, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 3 Eylül 1950 tarihinde imzalamışlardır. Türkiye, Sözleşme'yi, 10 Mart 1954 tarihinde
onaylamıştır.
Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan haklar listesi, insan Haklan Evrensel Bildirgesi'nde yer alan liste
ile karşılaştırıldığında iki önemli farklılık görülür: ilk fark Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin temel ve siyasî haklarla
sınırlı olup sosyal ve ekonomik hakları kapsamamasıdır. ikinci fark ise Avrupa insan Haklan Sözleşmesi'nde hak ve
özgürlüklerin, ayrıntılı olarak tanımlanması ve sınırlandırılmış olmasıdır. Bu sözleşmenin diğer önemli bir özelliği kişisel
başvuru hakkı tanımış olmasıdır.
Türkiye, kişisel başvuru hakkını 28 Ocak 1987 tarihinde kabul etmiştir. Benzer biçimde 25 Eylül 1989 tarihinde
de Avrupa insan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisi, Türkiye tarafından kabul edilmiştir.
Paris Şartı
21 Kasım 1990 tarihinde imzalanan "Yeni Bir Avrupa için Paris Şartı"; Avrupa'da bölünme ve çatışma döneminin
sona erdiğini, insan hakları ve hukuk ilkelerine dayanan bir iş birliği döneminin başladığını ilân etmiştir. Paris Şartı, insan hak
ve hürriyetlerine geniş yer vermiş ve her hak, ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Üye ülkelerin bu haklara mutlak saygı ve bağlılık
göstermesi gereği vurgulanmıştır. Üye ülke hükümetleri, bu hakların korunması ile sorumlu tutulmuştur. Türkiye, Paris
Şartı'nı imzalayarak uluslar arası alanda barış ve insan haklarının korunması yönünde yapıcı çabalara devam etmektedir.
Helsinki Nihaî Senedi
Avrupa Güvenlik ve işbirliği Konferanslarından ilk sonuç belgesi, 1 Ağustos 1975 tarihinde 33 Avrupa ülkesi,
Kanada ve Amerika tarafından imzalandı. Helsinki Nihal Senedi, hukukî nitelik bakımından bir sözleşme veya antlaşma
değildir. Dolayısıyla tarafları bağlayıcı gücü yoktur.
12
Demokrasi Ve İnsan Haklan Ders Notlan
Helsinki Nihaî Senedi, insan hakları, ekonomi ve güvenlik kısımlarından oluşmaktadır. Bununla birlikte
insan haklan konusu ayrıntılı olarak değil, devletlere düşen ödevler şeklinde ele alınmıştır. Bu farklı yöntem,
belgenin devletlerarası ilişkileri düzenleme amacı taşımasından ve yalnızca devletlere hitap etmesinden
kaynaklanmaktadır. Bu belgede, devletlerin "düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlüklerini de kapsamak üzere, insan
haklarına ve teme! özgürlüklerine saygılı"olmaları öngörülmüştür.
Helsinki Nihaî Senedi'nin önemi, yönetim şekilleri ne olursa olsun devletlerin insan hakları konusunda
ortak bir anlayışa sahip olmasını belgelemesidir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi
Çocuklar toplumun geleceğidir. Oysa dünyanın birçok yerinde, çocuklar hâla tıbbî bakım, sağlıklı
barınma, dengeli ve yeterli beslenme, e ğitim ve öğretim görme ve benzeri temel haklardan
yararlanamamaktadırlar. Dünya devletleri, bu soruna çözüm bulabilmek için sürekli bir arayış içindedirler. Haklarını
koruyacak zihnî ve fizikî olgunluktan yoksun olmaları çocukların haklarının güvence altına alınma ihtiyacını daha da
güçlendirmiştir*,.
.
Çocuk haklarını korumaya yönelik ilk uluslar arası girişim, Cenevre Çocuk Haklan Bildirgesi (1924) ile
olmuştur. (1959) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi, diğer önemli bir uluslar arası girişimdir. Çocuk
haklarını korumaya yönelik en son girişim, Çocuk Hakları Sözleşmesi ile yapılmıştır.
2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi, 18 yaşından küçük insanların bireysel
haklarını ayrıntılı olarak ele almak amacını taşımaktadır. Sözleşme, çocuk ihmali ve istismarının önlenmesi,
çocukların eğitim, kültür ve din faaliyetlerine katılmaları, bireysel haklarının korunması, ana baba hakları ile çocuk
haklarının dengesi gibi konuları düzenlemektedir. Sözleşmede, devlet ve aile çocuk haklarının korunmasında iki
önemli faktör görülmektedir.
Çocuk Haklan Sözleşmesi, taraf devletlerin üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirmelerini incelemekle
görevli Çocuk Hakları Komitesi kurmalarını Öngörmüştür. 130 ülke arasında yapılmıştır.
KAYNAKÇA
Akıllıoğlu, Tekin, insan Hakları, Ank.Ünv.Siyasal Bilgiler Fakültesi yayınları, Ankara 1995
Çeçen, Anıl, İnsan Haklan, Gündoğan Yayınları, Ankara 1995
Gülmez, Mesut, İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi, TODAlE yayınları, Ankara 1996
Kabaoğlu, ibrahim Ö., Dayanışma Haklan, TODAİE yayınlan Ankara 1996
Kongar, Emre, Toplumsal Değişme, Bilgi Yayınevi, Ankara 1972
Kuçuradi, İonna, İnsan ve Değerleri (Değer Problemi), Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara 1998
Mougon, Jacgues, İnsan Hakları (çev:A,Emekçi, A.Türker) iletişim Yayınları, İstanbul 1991
Soysal, Mümtaz, 100 soruda Anayasanın Anlamı, Gerçek Yayınevi, istanbul 1997
Uygun, Oktay, Türkiye'de Demokrasi ve İnsan Haklan, TODAlE Yayınları, Ankara 1996
13
Download