130 yıllık tarihî bir soru: Amerika kıtası Müslüman olur mu? Emrah Şahin © Canada Türk, Ağustos 2010 Amerika’nın Filipin Adaları konsolosu Alexander Russell Webb, 1892 yazında Sultan II. Abdülhamid’e bir mektup gönderir. Önce kendini tanıtır: Doğma büyüme Hristiyan Amerikalı, İslam’la yeni müşerref. Sonra planını anlatır: Amerika’da birinci sınıf haftalık bir dergi kuracağım, İslami kitap ve risaleler basıp dağıtacağım, din dersleri vereceğim ve büyük şehirlerde Müslüman cemaatleri kurup örgütleyeceğim. Yapacağım, niyetliyim. Ama bir meramım var, beni teşvik edin ve planıma destek verin. Sultan ve etrafındaki Türk aydınları için kaçmaz fırsat! Alexander Russell Webb, nam-ı diğer Webb Efendi Bu mektup ve muhatabı önemli. Webb’in niyetini açıkladığı, teşvik ve destek istediği en esaslı mektup. Webb’in hitap ettiği kişi “Yüce hükümdar, Resulullah’ın halifesi, Müslümanların lideri” Sultan Abdülhamid Han, ayrıca Müslüman aydınlar. Sonuç da önemli. Bir yıl sonra İstanbul gazeteleri, Webb’in Amerika’da çıkan İslami yazılarını tercüme etmeye başladı. Dahası, Pan-İslam lideri bir grup Türk aydını, Amerikan İslam ile aktif olarak ilgilenmeye ve Webb için destek toplamaya başladı. Onlar için artık Webb, Webb değildi, Webb Efendi’ydi. Abdülhamid Webb Efendi’yi teşvik etti ve planına da destek verdi. Mesela, Webb Efendi’ye düzenli bir maaş bağladı. Bir dönem Webb Efendi’nin Moslem World ve Voice of Islam gazetelerinin masraflarını karşıladı. Hatta, Mirza Abdurrahim adında bir Osmanlı aydını Amerika’ya geldi, gördü ve yazdı. Amacı, Webb’i görmenin yanı sıra, Amerikan İslam hakkındaki dedikoduları araştırmak ve Amerika’daki Müslüman cemaatlerini ziyaret etmekti. Mirza Abdürrahim’in Amerika’da İslamiyet adlı kitapçığı, 130 sene önce Amerika’nın Müslüman olup olamayacağını soruşturdu. Bu kitapçık, Amerika kıtasındaki ilk araştırmacı-gazetecilik örneklerimizden. Konuları da acayip. Örnek, Webb’in özel hayatı ve Amerika hükûmeti için yaptığı yurt dışı görevleri (konsolosluk geçmişi), Amerikalıların aile-toplum hayatı ile Müslüman olma kaabiliyetleri. Yazılış tarzı ve içeriğini incelersek, hem Mirza ve Webb’in düşünce dünyasını hem de 1890’ların Amerika’sı ve İslam’ını anlayacağız. Mirza Abdürrahim, sözlerini ayet, hadis ve İslami-kültürel deyişlerle destekler. Mesela; “Gerçek her zaman göründüğü gibi değildir!” (Leyse’l-haber ke’l-‘ayân). Göründüğü gibi olmayan gerçek, Amerikan İslamı’dır. Bunu söylemesinin sebebi, Webb ve yeni büyüyen Amerikan-Müslüman cemaatleri hakkındaki dedikodulardır. Webb gerçekten Müslüman oldu mu? Para için diğer Müslümanları sömürüyor mu? Az sayıda da olsa, Amerika Müslümanları dinlerinde muhlis ve samimi mi? Acaba!!... Mirza, Webb’i ilk kez Mısır’da duyar. Eline geçen bir el ilanında Webb, İslam inancı üzerine kitaplar ister. Fars veya Arap dilinde bir zahmet! Bundan hareketle, Webb ve cemaati Farsça ve Arapça biliyor herhâlde diye düşünür. Yanlış tahmin! Webb’le buluşunca ilk olarak bunu sorar. “Madem bu dilleri bilmiyorsun, neden kitapları Mısır’dan istedin birader?” Webb Efendi dalar ve kopar. Bir zaman sonra; “Öyle icap ediyordu,” der. Meğer, Hintli Müslümanlardan, İslami kitapları tercüme edecek Müslüman aydınlar gönderecekleri sözünü almış. Yazık ki söz lafta kalmış. Söz verdikleri parasal yardımı da göndermemişler. “Mısır’a döndükten sonra duydum ki,” diye ekler, “Hintli Müslümanlar sözlerini tutamamışlar; çünkü kendi işlerine bakacaklarmış da Webb’in Amerikan İslam planıyla ilgilemeyeceklermiş. Bu konuda münakaşa bile yapmışlar. Kim bilir, belki bu yüzden Padişah‘ın ‘yüce kapı‘sını çalmaya karar verdi.” (Yüce kapı, Bab-ı Ali demek, devrin Osmanlı hükûmeti). Ne var ki Webb Efendi, Hintli Müslümanlara verdiği sözü tuttu ve bütün zamanını İslam’ın hizmetine adadı. Muslim World gazetesini çıkardı, bir sürü İslami kitapçık yazıp dinî dersler verdi. Bütün bunlar için Hintlilerden hiç destek almadı. Amerikalılardan da destek istemem, dedi. Nedenini de soruyla anlattı; “Dinî açıdan meşru mudur, ortaya çıkıp Ey Hristiyanlar, bize yardım edin de İslami davaya hizmet edelim, İslam öğretilerini size yaymaya çalışalım, demek?” Cevap sorunun içindeydi. Bu noktadan sonra, Osmanlı da işin içindeydi. Mirza Abdurrahim, Webb ve yeni emekleyen Amerikan-Müslüman cemaatleri hakkındaki dedikoduları çürüttü. Hepsi yalandı. Webb gerçek bir Müslümandı. Belki birçok Türk’ten (Osmanlı) daha iyi bir Müslüman. Diğer Müslümanları sömürmüyor, aksine onları bilinçli birer Müslüman yapıyordu. Dahası, İslam nurunu Amerika kıtasına yaymaya namzetti. Mirza, Amerikan İslam’a gönülden inandı. II. Abdülhamid’in ve bizim desteğimizi de alırsa, yaklaşık elli yıl sonra Amerika’nın çoğu Müslüman olacaktır…