î : 73 6.6. .956 lan, memleket nazarında zaten vatandaşlarımız bilirler fakat bir de cem ve telfik edilmiş bir halde görmek Jâzımgelir ve bütün dünyaya da göstereceğiz. Dış memleketlere aksetsin diye söyleniyor, oralarda gazeteler elde edilmek için uğraşılıyor ve Türkiye'nin aleyhinde bu bakım­ dan da neşriyat yapmak için bütün çarelere başvurmaktan geri kalmıvorlar. Bizim sövliyceeğimiz şudur: 1950 de iktidara geldiğimiz zaman­ ki mevzuat olarak, tatbikat olarak matbuat re­ jimi ne idi, 1950 den bugüne kadar matbuat rejimi ne olmuştur? Evvelâ bunları mukayese etmek, ondan sonra söz sahibi olmak hakkını kendinde görmek lâzım gelir. Başka memleket­ lerin her hangi bir gazetesi buradan aldığı bir­ takım telkinlerle, Türkiye'de matbuat hürriye­ ti yok, kaldırıldı, yahut, zaten yoktu, bu sefer büsbütün kaldırıldı, diyecek olursa biz ona o kitabı sunacağız, senin memleketinde bunlar ya­ zılır mı diye soracağız. Gayet gülünç ve gayet feci birçok numuneler var elimde. Meselâ bun­ lardan birisi, devri sabıkın tamimlerinden biri­ si, bunlardan neler yok. Deniyor k i ; havadan, sudan bahsedemezsin. Diyor k i ; Türkiye matbu­ atı âtideki talimata riayet edecektir. Gazeteler büyük manşeti yalnız dahilî bir iş için kullana­ cak, harici haberler tek sütuna dizilmiş olacak, 24 puntoyu geçmiyeeck... Bu, uzun umumi fe­ lâket, korkunç bir şey, bunları okuyayım size. Biz iktidara geldiğimiz sıralarda gazeteci­ ler aleyhine her hangi bir dâva ikame edildiği zaman o gazeteci derhal hapse girerdi. Sevgili arkadaşlarım; çok partili hayata girdikten son­ ra, Parlâmentoda 60 kişilik bir muhalefet grupu bütün vatanperverliğiyle ve bütün eelâdetiy^ ahzi mevki ettikten sonra, bu Meclis kürsüsün­ den konuştuğum sözleri neşrettikleri için 13 ga­ zetecinin derhal tevkif edildiğini ve hapisha­ nelere sürüklendiklerini hepiniz bilirsiniz. Be­ nim o gün söylediklerimi alınız okuyunuz, ib­ retle okuyunuz. Bir tek tezyif kelimesi yok, ter­ biye nezaket ve nezahet içinde söylenmiş söz­ ler. Bunlardan Devlet menfaati, millet (menfaati çıkardılar ve arkasından 13 gazeteciyi tevkif ettiler. Bunların içinde Sam et Ağaoğlu vardı, bilmiyorum burada mı? Bunlara Bahadır Dülger dâhildi. Neden? Benim Meclis kürsüsünden, se­ çim tutanaklarını müzakere ettiğimiz gün, Ay­ dın seçimlerinin nasıl cereyan etmiş olduğu hakkında yaptığım konuşmayı nakil ettiklerin- C :1 den dolayı bu arkadaşları sürüm sürüm sürün­ dürdüler... Sevgili arkadaşlarım; 1950 ye böyle geldik. Şimdi buna bakacak olursak, 1950 de bizim ik­ tidara geldiğimiz zaman süt gibi bembeyaz ma­ vi ufuklar kadar engin bir hürriyet sanki Tür­ kiye'de vardı? Arkadaşlar böyle mi idi?... Na­ sıl böyle olur? Ben şimdi tekrar etmek suretiyle sizlerin başınızı ağrıtmak istemem. Muhterem Hilmi Bey arkadaşım burada anlattılar. 1945 - 1946 da ne­ ler söylemişler? Bakınız diyorlar k i ; «Yıkıcı, iptidai ve geri telkinlere Türkiye dayanamaz. Başka memleketlerde söz hürriyeti şu olabilir, bu olabilir ama bizim memleketin söze dayan­ ma kabiliyeti o derecede değildir. Başka memleketlerde hiçbir tesir yapmıyan sözler bu memlekette yer yer yangınlar çıkarabi­ lir, onun için ben bunu tahdidederim. Ben, Ame­ rika'da şöyle imiş,t bilmem nerede böyle imiş, bununla alâkalı değilim. Ben Türkiye'yi bilirim. O zaman böyle konuşuluyor. Daha neler. Başınızı ağırtmıyayım. Fakat asıl şayanı dikkat olanı, bugün burada, kanunu, kapalı ve karanlık diye, tasavvufu itibariyle korkunç fakat boş terane­ lerden ibaret olan nutku iradeden muhalefet li­ deri, 1950 seçimlerinden dört gün evvel istanbul'­ da söylediği propaganda nutkunda, seçimleri kazanacağından yüzde yüz emin olarak iktidara geldikten sonra neler yapacağını anlatıyor. {Şid­ det usullerini bertaraf edeceğim diyor. Şimdi de mülâyemet tavsiye ediyor. Allah Lillâh rızası için ne mülâyemet usulü takibediyorlar ya?! Başları­ nıza tabanca atıyorlar. Bir avuç akalliyet, büyük ekseriyete tahakküm etmek istiyor. Bu kanun çıkmayacak, eğer çıkarsa, nihayet «kalkın ey ehli vatan, ehli matbuatın hürriyeti nehyediliyor, di­ yor. Gazeteci diyor ki, '2 gün kaldı... Hani şu, Millî piyango bileti satanlar gibi çekilmeye 2 gün kaldı avazeleriyle biletlerini satmaya çalı­ şırlar... «îki gün kaldı, hareket etmezsen hamiyetperverane ve vatanperverane bir iş olmaz, sonra her şey bir sükût kefenine bürünecektir.» Böylö diyor ki, eğer bir tasaddide bulunmak istiyen, kanun dışı harekete temayül eden insan­ lar varsa, vakit kalmadı, iki gün kaldı, harekete geçiniz diyor. Muhterem arkadaşlar, bütün bunlar matbuat hürriyeti. Memleketin nizamı nerede kaldı? On­ dan sonra birçok neşriyata işaret etmek suretiyle 146 —