SøYER - video.eba.gov.tr

advertisement
øMAM-HATøP LøSELERø
SøYER
DERS KøTABI
YAZARLAR
Ekrem ÖZBAY
Eyüp KOÇ
Ahmet YAPICI
Ahmet TÜRKAN
øsa HEMøù
Mehmet BAYDAù
DEVLET KİTAPLARI
BEŞİ NCİ BASKI
.........................., 2014
MøLLÎ EöøTøM BAKANLIöI ................................................................................. : 4836
DERS KøTAPLARI DøZøSø ...................................................................................... : 1427
14.?.Y.0002.3978
Her hakkı saklıdır ve Millî E÷itim Bakanlı÷ına aittir. Kitabın metin, soru ve úekilleri
kısmen de olsa hiçbir surette alınıp yayınlanamaz.
Editör
: Ahmet EKùø
Dil Uzmanı
: Erdal ALTUN
Görsel Tasarım
: Ertu÷rul ÇAKIR
Dilek ANDER
Emre ANDER
Rehberlik Uzmanı
: Erdal USLUER
Program Geliútirme Uzmanı : Dr. Yalçın BAY
E÷itim Teknolojisi Uzmanı
: Ahmet KOPMAZ
Veysel KUBAT
ISBN: 978-975-11-3370-0
Millî E÷itim Bakanlı÷ı, Talim Terbiye Kurulunun 01.12.2009 gün ve 218 sayılı kararı ile
ders kitabı olarak kabul edilmiú, Destek Hizmetleri Genel Müdürlü÷ünün 28.03.2014 gün
ve 1310094 sayılı yazısı ile beşinci defa 212.292 adet basılmıútır.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın;
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet;
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Mehmet Âkif Ersoy
GENÇLİĞE HİTABE
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini,
ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en
kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek
isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti
müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın
vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok
namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek
düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili
olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün
tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil
işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere,
memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet
içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini,
müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde
harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen,
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
øÇøNDEKøLER
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
1. Hz. Muhammed’in Hayatını Ö÷renmenin Önemi ...........................................................10
2. øslam Öncesi Arabistan Yarımadası’na Genel Bakıú ......................................................11
3. øslam Öncesi Mekke’de Sosyal Durum ...........................................................................14
3.1. Hz. øbrahim’in Ailesiyle Mekke Bölgesine Geliúi ve Kâbe’nin Yapımı ...................14
3.2. Kabile Hayatı ve Sosyal Sınıflar ...............................................................................16
3.3. Fil Olayı .....................................................................................................................18
4. øslam Öncesi Mekke’de Kültürel Durum ........................................................................20
4.1. Yazı ve Edebiyat ........................................................................................................21
4.2. Bazı Adetler ve Uygulamalar ....................................................................................22
5. øslam Öncesi Mekke’de Ekonomik Durum .....................................................................23
6. øslam Öncesi Mekke’de Dinî Durum...............................................................................26
6.1. Putperestlik ................................................................................................................27
6.2. Haniflik ......................................................................................................................30
6.3. Kâbe ve Hac...............................................................................................................31
Okuma Metni: Kâbe’ye Osmanlı Katkısı .........................................................................35
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
1. Hz. Muhammed’in Soyu ve Ailesi ..................................................................................38
2. Hz. Muhammed’in Do÷umu ve Çocuklu÷u ....................................................................39
3. Hz. Muhammed’in Gençlik Dönemi ...............................................................................41
3.1. Erdemliler Birli÷i’ne (Hilful’Fudul) Katılması .........................................................42
3.2. Ticaretle U÷raúması ve Hz. Hatice ile Evlenmesi .....................................................44
4. Hz. Muhammed’in Yetiúkinlik Dönemi ...........................................................................45
Okuma Metni: Eú Olarak Hz. Hatice ................................................................................45
4.1. “Emin Kiúi” Olarak Anılması ....................................................................................47
4.2. Hira Günleri ...............................................................................................................50
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
1. ølk Vahiy...........................................................................................................................53
2. Vahyin Kesintiye U÷raması ve Yeniden Baúlaması .........................................................54
3. ølk Ça÷rı ve ølk Müslümanlar ..........................................................................................55
4. Ça÷rının Yaygınlaútırılması ve Sonuçları ........................................................................56
4.1. ølk Tepkiler ................................................................................................................57
4.2. Habeúistan’a Hicret....................................................................................................60
4.3. Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in Müslüman Oluúu ..........................................................64
4.4. Müslümanlara Yönelik Boykot ve Baskılar...............................................................66
4.5. Hüzün Yılı .................................................................................................................67
5. Taif’e Yolculuk ................................................................................................................68
Okuma Metni: Addas ve Hz. Peygamber .........................................................................70
6. øsrâ ve Miraç Olayı ..........................................................................................................71
7. Medinelilerle Görüúme ve Akabe Antlaúmaları...............................................................72
8. Medine’ye Hicret .............................................................................................................75
8.1. Mekke’den Çıkıú ve Hicret Yolculu÷u ......................................................................75
8.2. Kuba’da ølk Mescidin Yapılması ...............................................................................78
8.3. Hicret Yolunda ølk Cuma Namazı ve ølk Hutbe.........................................................79
8.4. Hicretin Sosyal ve Kültürel Sonuçları .......................................................................80
VII
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI: MEDøNE DÖNEMø
1.Medine’de ølk Etkinlikler .................................................................................................84
1.1. øslam Kardeúli÷inin Oluúturulması ............................................................................84
1.2. Mescid-i Nebi’nin Yapılması ve Bölümleri ..............................................................85
1.3. Nüfus Sayımı .............................................................................................................87
1.4. Medine Sözleúmesi ....................................................................................................88
2. øbadet Konusundaki Geliúmeler ......................................................................................89
2.1. Ezan ...........................................................................................................................89
2.2. Kıblenin De÷iúmesi ...................................................................................................90
2.3. Oruç Emri .................................................................................................................91
3. Müúriklerle Mücadele ......................................................................................................91
3.1. ølk Seriyye ve Gazveler .............................................................................................91
3.2. Bedir Savaúı ...............................................................................................................92
3.3. Uhut Savaúı ................................................................................................................95
3.4. Hendek Savaúı ...........................................................................................................99
3.5. Hudeybiye Antlaúması .............................................................................................102
4. øslam’a Ça÷rı Mektupları...............................................................................................104
5. Yahudilerle øliúkiler ......................................................................................................105
6. Mekke’nin Fethi ve Sonuçları ......................................................................................108
7. Hristiyanlarla øliúkiler ....................................................................................................113
8. Hz. Muhammed’e Gelen Elçiler ....................................................................................115
9. Veda Haccı ve Veda Hutbesi ..........................................................................................116
10. Hz. Muhammed’in Vefatı ............................................................................................118
Okuma Metni:Adiy Bin Hamit’in Müslüman Olması .................................................120
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
1. Kur’an’a Göre Hz. Muhammed.....................................................................................126
1.1. Hz. Muhammed Bir ønsandır ..................................................................................126
1.2. Hz. Muhammed Ümmi Bir Peygamberdir...............................................................128
1.3. Hz. Muhammed Âlemlere Rahmet ve Evrensel Bir Elçidir ...................................129
1.4. Hz. Muhammed Müminlere Örnektir ......................................................................132
1.5. Hz. Muhammed Allah’ın Koruması Altındadır .......................................................134
2. Aile Reisi Olarak Hz. Muhammed ................................................................................135
2.1. Aile Bireylerine (Ehl-i Beyt) Karúı Tutumu ............................................................135
2.2. Çocuklarına ve Torunlarına Karúı Sevgisi ...............................................................136
3. Güzel Ahlak Örne÷i Olarak Hz. Muhammed ................................................................137
3.1. Dürüstlü÷ü, Güvenilirli÷i ve Cömertli÷i .................................................................137
3.2. Merhameti ve Alçak Gönüllülü÷ü ...........................................................................140
3.3. Adaletli Davranması ................................................................................................141
3.4. Hoúgörülü Oluúu ......................................................................................................143
3.5. Sabırlı Oluúu ve Kararlılı÷ı......................................................................................144
4. Bir E÷itimci Olarak Hz. Muhammed ............................................................................145
4.1. Hz. Muhammed’in Konuúmasındaki Üslubu ..........................................................147
4.2. Kolaylaútırmayı ve Müjdelemeyi Ö÷ütlemesi .........................................................149
4.3. Soru Sorarak Ö÷retmesi...........................................................................................150
4.4. Örnekler Vererek Ö÷retmesi ....................................................................................150
4.5. Tartıúarak økna Etmesi .............................................................................................151
SÖZLÜK.................................................................................................................................154
KAYNAKÇA ..........................................................................................................................157
VIII
SøYER
1.ÜNøTE
HZ. MUHAMMED’øN
DOöDUöU ORTAM
ÜNøTEMøZE HAZIRLANALIM
1. Hz. Muhammed’in çocuklu÷u ve gençli÷i hakkında bilgi
toplayınız.
2. Bir toplumun sosyal, kültürel, ekonomik ve dinî yapısı
denildi÷inde neler kastedilir? Araútırınız.
3. Kur’an-ı Kerim’den Fil suresinin mealini okuyunuz.
4. “Cahiliye” kavramıyla ilgili bilgi toplayınız.
9
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
1. Hz. Muhammed’in Hayatını Ö÷renmenin Önemi
Hz. Muhammed insanları iyiye, do÷ruya, güzele yönlendirmiú ve onları hakka ça÷ırmıú, iman ederek yararlı iúler yapanları Allah’ın mükâfatlandıraca÷ını müjdelemiútir. O, insanları Allah’ın buyruklarına
uyma ve kötülüklerden sakınma konusunda uyarmıútır. Peygamberimiz insanları bilmedikleri konularda
aydınlatmıútır. Getirdi÷i ilkeler sayesinde insanları inkâr ve cehaletin karanlı÷ından çıkarıp øslam’ın aydınlı÷ıyla tanıútırmıútır. Bu nedenle onun hayatını ö÷renmek önemlidir.
øslam inanç esaslarından biri olan peygamberlere iman, onların hayatlarını ö÷renmeyi gerektirir. Bilgi,
imanın önemli bir boyutunu oluúturur ve inanç bilgi ile güçlenir. Bu yüzden Hz. Muhammed’e inanan her
Müslümanın onun hayatını bilmesi gerekir.
Hz. Muhammed’in hayatını anlatan kitaplara genel olarak siyer denir. Siyer, “sire” kelimesinin ço÷ulu
olup sözlükte yol ve hayat tarzı anlamlarına gelir. Terim olarak ise Hz. Peygamber (s.a.v.)1in do÷umundan
vefatına kadar hayatını konu alan ilme denir.
Siyerin konusu; Hz. Peygamberin do÷umu, çocuklu÷u, gençli÷i, evlili÷i, aile hayatı, elçi olarak görevlendiriliúi, øslam’ı tebli÷i, hicreti, insanlar arası iliúkileri, katıldı÷ı savaúlar ve vefatına kadar olan tüm
faaliyetleridir.
Siyer ilminin amacı, Hz. Muhammed’in peygamberlik dönemindeki faaliyetlerini temel kaynaklardan
do÷ru tespit etmek, tanıtmak ve iyi anlaúılmasını sa÷lamaktır.
Siyer ilminin temel kaynaklarına gelince birinci
derecede kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. økinci derecede ise Hz. Peygamberin hadisleri ve sonradan yazılan siyer kitaplarıdır.
NOT EDELøM
øbn øshak: es-Sire
(öl. H 151/M 768)
Vakidi: Kitabü’l-Me÷azi
(öl. H 208/M 823)
øbn Hiúam: es-Siretü’n-Nebeviyye
(öl. H 219/M 834)
øbn Sa’d: Kitabü’t-Tabakat
(öl. H 230/M 845)
ølk yazılan siyer-me÷azi kitaplarıdır.
Hz. Peygamberin hayatını Kur’an-ı Kerim’den
ba÷ımsız düúünmek mümkün de÷ildir. Çünkü
Kur’an ona nazil oldu. Kur’an’ı en iyi anlayıp uygulayan da o idi. Ayrıca Kur’an’da Hz. Peygamber dönemindeki muharebeler, anlaúmalar, Yahudi,
Hristiyan, münafık ve bedevilerle iliúkiler, hicret
gibi konularla ilgili bilgiler yer alır. Bununla beraber
Kur’an, Hz. Muhammed’in beúerî yönü ve ahlaki kiúili÷ine sıkça dikkatimizi çeker.2
Hadis kitaplarında Hz. Peygamberin hayatı ve kiúili÷i ile ilgili bilgiler yer alır. Bu sebeple hadis
kitapları da siyer için önemli bir baúvuru kayna÷ıdır. Di÷er taraftan Hz. Peygamberin hayatıyla ilgili 8.
asrın baúlarından itibaren toplanan bilgi ve yazılan kitaplar da önemli kaynaklardandır. Örne÷in, øbn
øshak’ın “es-Sire” adlı eseri, bu manada yazılan ilk kaynaktır.3
KONUùALIM
Arap Yarımadası’nı gösteren bir haritadan Hz. Muhammed’in do÷du÷u, çocuklu÷u ile gençli÷inin geçti÷i bölge ve úehirleri bulunuz. Sonra o bölgenin sosyal ve dinî özellikleri üzerinde konuúunuz.
1 Sallallahü aleyhi vesellem (Allah’ın salat ve selamı onun üzerine olsun.)
2 Kalem suresi, 4; Tevbe suresi, 128; Âl-i ømrân suresi, 159. ayetler.
3 Hüseyin G. Yurdaydın, øslam Tarihi Dersleri, s. 1.
10
SøYER
Örnek kabul edilen Hz. Peygamberin hayatını bilmek ve onu tanımak inananlara güç verir.
Ayrıca Kur’an-ı Kerim onda inananlar için güzel
˴ ϛ˴ Ϊ˸ Ϙ˴ ˴ϟ
örneklerin oldu÷unu úöyle belirtir: ϲϓ˶ Ϣ˸ Ϝ˵ ˴ϟ ϥΎ
˴ ϛ˴ Ϧ˴
˸ Ϥ˶ϟ Δ˲ Ϩ˴ δ˴ Σ˴ Γ˲ Ϯ˴ γ˸ ˵΃ Ϳ
ή˴ ϛ˴ Ϋ˴ ϭ˴ ή˴ Χ˶ ϵ΍˸ ϡ˴ Ϯ˴
˸ ϴϟ΍˸ ϭ˴ ˴ Ϳ΍ ϮΟ˵ ή˴
˸ ϳ ϥΎ
˶ ΍ ϝϮ
˶ γ˵ έ˴
΍ή˱ ϴΜ˶ ϛ˴ ˴ Ϳ΍ “Allah’ın Resulü, sizin için, Allah’a ve
ahiret gününe kavuúmayı umanlar ve Allah’ı
zikredenler için güzel bir örnektir.”4 O, tanınmadan ondaki güzel örnekler de tanınamaz. Onun
ahlakının kayna÷ı Kur’an-ı Kerim’dir. Nitekim
Hz. Aiúe, Hz. Muhammed’in ahlakı hakkında
soru soran birine “Onun ahlakı Kur’an’dır.”5
cevabını vermiútir.
YORUMLAYALIM
“(Resulüm!) De ki: E÷er
Allah’ı seviyorsanız bana
uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı ba÷ıúlasın. Allah son derece ba÷ıúlayıcı ve
esirgeyicidir.”
Âl-i ømrân suresi, 31. ayet.
Yukarıdaki ayeti yandaki metinle
iliúkilendirerek yorumlayınız.
Bütün yaratılmıúlar arasında en de÷erli olan, insandır. ønsanlar arasından seçilmiú olan Allah’ın Elçisi
ise inananlar için ayrı bir öneme sahiptir. Hz. Muhammed’i do÷ru anlamak ve do÷ru örnek almak øslam’ı
da do÷ru anlamak demektir. Hz. Muhammed, Kur’an’a göre yaúadı÷ı için onun hayatının ö÷renilmesi,
Kur’an’ın da anlaúılmasına yardımcı olur.
2. øslam Öncesi Arap Yarımadası’na Genel Bakıú
Arap Yarımadası, Asya, Avrupa ve
Afrika’nın kesiúti÷i önemli bir noktada
bulunur. Yarımadanın batısında Kızıldeniz, güneyinde Hint Okyanusu ve Aden
Körfezi, do÷usunda Umman ile Basra
Körfezi vardır. Asya Kıtası’yla birleúen
kuzey kesiminde ise Filistin ve Suriye
sınır olarak kabul edilir.
. Hireliler
øslam öncesi Arap Yarımadası’ndaki
toplumda “bedevi” ve “hadari” denen
iki çeúit hayat tarzı vardı. Hadariler
köy, kasaba ve úehirlerde yaúarken
bedeviler çöl ve vahalarda konar göçer olarak çadırlarda yaúarlardı. Arap
Yarımadası’nda yaúam, kabile esasına
göre devam ediyordu.
. Necran
Arap Yarımadası.
NOT EDELøM
Çölde, çadırla konup göçerek yaúayan kimselere bedevi denir.
ùemsettin Sami, Kamus-ı Türki, C 1, s.103.
4 Ahzâb suresi, 21. ayet.
5 Müslim, Müsâfirîn, 139.
11
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
KARùILAùTIRALIM
Bedevi
Hadari
Geçimleri hayvancılıktır.
Geçimleri ticarettir.
Bedevi ve hadari arasındaki farkı yaúam tarzı açısından karúılaútırınız.
Arap Yarımadası’nın bir iç (merkez) bir de dıú (kıyı) bölgeleri vardı. øç bölgeler çok az ya÷ıú alan
ve aralarında bazı vadilerin bulundu÷u sıra da÷lardan oluúuyordu. Dolayısıyla bu bölgelerde nüfus
azdı. Kurak olan iç bölgelerde yaúayan insanlar, su kaynakları olan yerlerde hayvanlarını otlatırlardı.
Sular çekilip otlar kurudu÷u zaman, baúka yerlere göçerlerdi. Onların geçim kayna÷ı, hayvancılıktı.
Yaúadıkları çöl úartları tarım, sanat ve ticaret gibi u÷raúlara imkân vermemiútir.
Kıyı bölgeler iç bölgelerden oldukça farklıdır. Bu bölgeler ya÷murlu ve tarıma elveriúlidir. Dolayısıyla kıyının bu özellikleri yerleúik hayata geçmeyi kolaylaútırmıútır. Arap Yarımadası’ndaki ülke,
úehir ve köyler bu kıyı bölgelerinde kurulmuútur.
Arap Yarımadası’nda çok eski dönemlerde
yaúayan ve sonradan soyları yok olan Ad, Semut
ve Medyen gibi kavimler vardı. Bunların dıúında
Kahtani ve Adnaniler de yarımadada yaúamaktaydı. Kahtanilerin ana vatanı, Yemen’di. Adnaniler
ise Araplarla karıúmıú ve Araplaúmıú bir topluluktu. Bunlara Hicaz Arapları da denir.
NOT EDELøM
Arap Yarımadası’nda kuzeydo÷usunda Hireliler, kuzeybatısında Gassaniler, güney
Yemen’de de Sebeliler ve Himyeriler krallıklar kurmuúlardır.
Hicaz, zaman zaman yabancıların ilgisini çekse
de hiçbir dönemde yabancı istilasına u÷ramamıútır. Bunda bölgenin da÷lık, yollarının dar ve bölgeye asker sevkinin güç oluúu etkili olmuútur. Hicaz
halkı nesiller boyu hür yaúamıú, soy ve diline yabancı unsurlar karıúmadan safiyetini korumuútur.6
NOT EDELøM
Hicaz sözlükte ayırmak, kapamak, tıkamak, önünü kesmek vb. anlamlara gelir.
Co÷rafi olarak Hicaz, ùam’dan Necran’a kadar uzanan da÷ları yer yer kesen vadilerden meydana gelir. Bölge batısında yer alan Tihame ile do÷usundaki Necit’i birbirinden ayırdı÷ı için Hicaz adını almıútır. Fakat Hicaz denilince Tihame’yi de içine alan
geniú bölge kastedilir. Hicaz, Hz. Muhammed’in do÷up yaúadı÷ı ve vefat etti÷i bölge
olması nedeniyle øslam tarihi açısından önemli bir yerdir. En önemli úehirleri Mekke, Medine ve
Taif’tir. Hicaz’ın ana merkezi Mekke’dir.
øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Evrensel Mesajı, s. 19.
6 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 10; Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 25.
12
SøYER
Yemen’den baúlayıp Akabe Körfezi’ne ulaúan ticaret yolu, Mekke ve Medine üzerinden
ÖYKÜ OLUùTURALIM
geçerek Akdeniz sahiline ulaúmaktaydı. Ayrı( Hicaz, Mekke, Medine,
ca Mekke çevresinde yılın belli zamanlarında
Taif, ticaret, çöl, bedevi ve
hadari)
panayırlar kuruluyordu. ønsanlar bu vesileyle
buraya gelip ticaret yapıyor ve Kâbe’yi ziyaret
Sınıfta üç gruba ayrılıp yukarıdaki
kelimeleri içine alan bir öykü oluúturunuz.
ediyorlardı. Kâbe’nin dinî bir merkez olması,
Hicaz’ın Yemen-Suriye ticaret yolu üzerinde
bulunması, belli zamanlarda Mekke’de panayırların kurulması, buranın önemini daha da artırıyordu.
Yarımadanın önemli yerleúim bölgelerinden biri olan Yemen, arazilerinin düzenli ya÷mur alması
ve ticaret kavúa÷ı olması nedeniyle verimli bir bölgeydi. Bu sebeple Yemen’e yeúil toprak (el-arzu’lhadra) denilirdi. Yemenliler çok eskiden beri Hindistan ve Güney Afrika sahilleri ile Orta Do÷u arasında ticari faaliyetlerde bulunurlardı. Ancak daha sonra Hicaz Arapları ticarette Yemenlileri geride
bıraktı.7
øslam öncesi Arap Yarımadası’nda çeúitli dinlere rastlanıyordu. Örne÷in; Medine, Hayber, Fedek
ve Yemen’de az da olsa Yahudi vardı. Onlar, MÖ 6. yüzyılda Babil Kralı Buhtunnasr’ın Kudüs’ü
iúgal edip Yahudileri Babil’e götürdü÷ü sırada, bir kısmının kaçarak yarımadanın bazı úehirlerine
(Medine, Hayber, Yemen ve Fedek) yerleúen Yahudilerdir. Arap Yarımadası’nın kuzey bölgesinde
yaúayan Gassani ve Hireliler arasında Hristiyanlık yayılmıútı. Güney Arabistan’da da bu dinin mensupları yo÷un olarak Necran’da bulunuyordu. Hristiyanlık, Hicaz bölgesinde de biliniyordu; ancak
önemli bir etki oluúturmamıútı.
Arap Yarımadası’nda oturan øran asıllı Mecusiler (ateúe tapanlar) de vardı. Bunlar özellikle bugünkü Bahreyn, Umman ve Yemen bölgelerinde bulunuyordu. Araplar arasında Güneú’e tapanlara
da rastlanıyordu. Onlar arasında Ay, Güneú ve Zühre Yıldızı kutsal sayılırdı. Güneú’e tapanlar güneúin do÷uúu, zevali ve batıúı sırasında günde üç vakit dua ederlerdi. øslamiyetten önce yarımadada
putperestlik çok yayılmıútı. Her ailenin bir putu vardı. Çeúitli nesnelerden yaptıkları putlara bilinçsizce tapıyorlardı. øslam öncesi Arap Yarımadası’na Cahiliye Dönemi âdet ve uygulamaları damgasını vurmuútu.
Dünyanın di÷er yerlerinde oldu÷u gibi Arap Yarımadası’nda da insanlar hür, esir ve kölelerden
oluúuyordu. Genelde kadınlar bir eúya muamelesi görüyor ve haklarına riayet edilmiyordu. Kadının
hukuku yoktu. Avrupa’da da durum çok farklı de÷ildi. Kadın hiçbir hak iddia edemez, erkek onu
istedi÷i zaman alır, istedi÷i zaman boúardı. O, evde hizmetçi olarak tutulurdu. Zerdüútlerin devrinde
bir erkek en yakın akrabasıyla bile evlenebilirdi. Kadın, bir esir gibi algılanırdı. Hindistan’da kadın
zavallı bir varlık olarak kabul edilir, merasim ve ayinlerden uzak tutulurdu. Kadının dini, efendisine
hizmet etmekten ibaretti. En iyi kadın, kocasının naaúı üzerinde kendini yakan kadındı. Yunanlılar, kadınların halk arasında dolaúmasına hoú bakmazdı. Ailede sadece babanın sözü geçerdi. Eski
Fransa’da da durum aynıydı. Eski Roma’da da baba, çocukları üzerinde istedi÷i tasarrufa sahipti.
7 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 27-28.
13
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
Bizans’ta kadın, erke÷in malı sayılırdı ve üzerinde istedi÷i gibi tasarruf hakkı vardı. Kadının hayatı
ve ölümü eúinin elindeydi. Kadın önce babasının, evlendikten sonra kocasının, kocası ölünce de
o÷lunun esiri olurdu.8
Siyasi açıdan da Avrupa, Afrika ve Asya kıtaları birbirinden farksızdı. Örne÷in, øspanya ve güney
Fransa’da saltanat yüzünden siyasi krizler vardı. Yine Fransa’da Vizigotlarla Franklar arasındaki
kavgalar sürüp gidiyordu. Anglosaksonlar øngiltere adasını istila etmiúlerdi. Hint, Tibet ve Çin savaúlarla birbirlerine girmiúti. øran, Bizans’la sürekli mücadele hâlindeydi. Afrika’da ise Romalı ve
Yunanlılar Mısır’ı sömürme yarıúına girmiúlerdi.9 øslam öncesi bütün kıtalar dinî, sosyal ve siyasi
yönlerden birbirinden çok farklı de÷ildi.
3. øslam Öncesi Mekke’de Sosyal Durum
Bir toplumun sosyal durumu denildi÷i zaman aile hayatı, nüfusu, e÷itimi, ekonomisi, kısaca toplumun yaúama biçimi akla gelir. øslam’dan önce Arap Yarımadası’nda sosyal durumu kabileler arası
güç dengesi, kan ba÷ı, gelenekler, kabile meclis baúkanları ve úehir eúrafı belirliyordu.
Mekke’nin ilk sakinleri Amalika kabilesi olarak bilinir.10 Daha sonra buraya Güney Arabistan’dan
Cürhüm kabilesi gelip yerleúmiútir. Hz. øbrahim, eúi Hacer ve o÷lu øsmail de Mekke’ye Filistin bölgesinden gelmiúlerdir. Daha sonra Hz. øbrahim, o÷lu øsmail’le birlikte Kâbe’yi eski temelleri üzerine
inúa etmiúlerdir. Cürhümlüler Mekke’yi ve Kâbe’yi bir süre idare ettikten sonra Yemen’den gelen
Huzaa kabilesi Bekir kabilesi ile birleúerek Cürhümlüleri Mekke’den çıkarmıúlardır. Huzaalıların
Mekke idaresi iki asırdan fazla sürmüútür.11
Hz. Muhammed’in beúinci göbekten dedesi olan Kusay,12 Huzaa kabilesi reisi ölünce yönetimi ele
geçirmiútir. Böylece yönetim Hz. Muhammed’in mensup oldu÷u Kureyú kabilesine geçmiútir.
3.1. Hz. øbrahim’in Ailesiyle Mekke Bölgesine Geliúi ve Kâbe’nin Yapımı
Mekke, Arap Yarımadası’ndaki úehirler içinde ayrı bir öneme sahiptir. Kur’an-ı Kerim bu úehirden “Ümmü’l-Kura” (úehirlerin anası) diye bahseder. Nitekim En’âm suresinin 92. ayetinde “Bu
(Kur’an), Ümmü’l-Kura (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdi÷imiz ve kendinden öncekileri do÷rulayıcı mübarek bir kitaptır...” buyrulur.
Her çeúit ziraata elveriúsiz olan Mekke ya÷macı ve istilacılara karúı korunaklı bir yerdi. Dar geçitlerden geçilerek ulaúılabilen, yüksek da÷larla çevrili bir vadi üzerinde kurulmuú oldu÷undan müdafaası kolay bir úehirdi.13 Eskiden beri Mekke, Suriye’den Yemen’e veya Yemen’den Suriye’ye giden
kervanların buluúup ayrıldıkları yer olarak kullanılırdı.14
8 Ali Himmet Berki-Osman Keskio÷lu, Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 9-10.
9 Ali Himmet Berki-Osman Keskio÷lu, Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 5-6.
10 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 28.
11 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 11; øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 28.
12 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 29.
13 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 18. ve 24.
14 Muhammed Hüseyin Heykel, Hz. Muhammed’in Hayatı C 1, s. 142.
14
SøYER
Hz. øsmail’in Mekke’ye geliúi úöyle olmuútur: Hz. øbrahim, ateúe atılma15 olayından sonra Irak
taraflarından Filistin bölgesine gelir. Burada eúleri Sara ile Hacer arasında çıkan anlaúmazlık üzerine16
o÷lu øsmail ve Hacer’i Mekke’ye götürerek Kâbe’nin bulundu÷u mahalde uygun bir yere yerleútirir.
Kendilerine bir miktar yiyecek ve su bırakır. Sonra kendisi yoluna devam eder.
Hacer, “Ey øbrahim, bizi burada bırakıp da nereye gidiyorsun?” diye sorar. øbrahim Hacer’in sorusuna cevap vermeden yoluna devam edince,
Hacer, “Bunu sana Allah mı emretti?” diye ardından tekrar seslenir.
øbrahim, “Evet.” diye cevap verir.
Bunun üzerine Hacer, “Öyleyse bizi kaybetmeyeceksin.” diye karúılık verir.
øbrahim, Hacer’le øsmail’den uzaklaútıktan sonra, “Ey Rabb’imiz! Soyumdan bazısını senin
kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında çorak bir vadiye yerleútirdim. Rabb’imiz! Namazı dosdo÷ru
kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir,
onları ürünlerinden rızıklandır, umulur ki úükrederler.”17 diye dua eder. Bir süre sonra Hacer’le
øsmail’in yiyecek ve suyu tükenir. Bunun üzerine Hacer biraz ilerideki “Safa Tepesi”ne çıkar. Etrafa
bakınır; fakat kimseyi göremez. Oradan inerek “Merve Tepesi”ne yürür, yine etrafa bakar. Buradan
da kimseyi göremez. Hacer, Safa ile Merve tepeleri arasında hızlıca yedi sefer gider, gelir. Döndü÷ünde øsmail’in yanından bir suyun aktı÷ını görür. Hacer, suyun akıp gitmemesi için etrafına set yapar.18 Sonra anne-o÷ul buraya yerleúir ve buradan geçen Arap kafilelerinden yiyecek temin ederlerdi.
Bu arada bu su (zemzem) bazı Arap kabilelerinde onun yakınına yerleúme arzusu uyandırdı ve ilk
gelen Cürhüm kabilesi oldu.19 Zamanla Cürhümlüler Mekke’nin ilk sakinleri kabul edilen Amalika
kabilesini oradan çıkararak Mekke’ye kendileri yerleúti.20
Arap Yarımadası’nda yer yer çöller vardır.
15 Sâffât suresi, 97. ayet.
16 Muhammed Hüseyin Heykel, Hz. Muhammed’in Hayatı, C 1, s. 142.
17 øbrahim suresi, 37. ayet.
18 Kamil Miras, Sahih-i Buhari, Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve ùerhi, C 6, s. 14-18.
19 Muhammed Hüseyin Heykel, Hz. Muhammed’in Hayatı, C 1, s. 142-143.
20 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 131.
15
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
Hz. øsmail, Mekke’de Cürhüm kabilesi içinde
yetiúti. Aslen Arap olmayan Hz. øsmail onlardan
Arapça ö÷rendi. Sonra onlardan bir kızla evlendi
ve çocukları Cürhümlülerle karıúıp kaynaútı. Zamanla onun neslinden, “el-Arabü’l-Müsta’ribe”
yani Araplaúmıú Araplar denilen kuzey Arapları
türeyecek21 ve Hz. øsmail’in o÷lu Adnan’dan dolayı onlara Adnaniler denilecektir.22
YORUMLAYALIM
“Hatırla ki øbrahim úöyle
demiúti: “Rabb’im! bu úehri
(Mekke’yi) emniyetli kıl,
beni ve o÷ullarımı putlara
tapmaktan uzak tut.”
øbrahim suresi, 35. ayet.
Yukarıdaki ayetten hareketle Hz.
Hz. øbrahim, o÷lu øsmail’i ve eúini arada bir ziøbrahim’in Mekke’yle ilgili beklentilerini
yaret ediyordu. Yine bir ziyareti sırasında Hz. øbrayorumlayınız.
him, o÷lu øsmail’e, “Ey øsmail, Cenab-ı Hak bana
burada bir mabet (beyt) inúa etmemi emretti.” der
ve Kâbe’yi eski temelleri üzerine birlikte inúa ederler. Bu, Kur’an-ı Kerim’de úöyle anlatılır: “øbrahim ve
øsmail, Kâbe’nin temelini yükseltirken Rablerine úöyle dua ettiler: ‘Ey Rabb’imiz! bunu bizden kabul
et. Sensin her úeyi bilen, her úeyi duyan. Rabb’imiz, bizi sana teslim olanlardan kıl. Soyumuzdan da
sana teslim olacak bir topluluk çıkar. Bize ibadet yollarını göster. Tövbemizi kabul et. ùüphesiz yalnız
sensin, tevbeleri kabul eden ve rahmet da÷ıtan. Rabb’imiz onlara içlerinden senin ayetlerini okuyacak, onlara kitap ve hikmeti ö÷retecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder’…”23 Kâbe’nin inúası tamamlandıktan sonra Hz. øbrahim, Allah’ın, “ønsanlar arasında haccı ilan et…”24 emri gere÷i insanları hacca davet etmiú ve bu ça÷rıya uyanlar Kâbe’yi ziyaret etmeye baúlamıúlardır. Hz. øbrahim zamanında
hac ibadeti farz kılınmıú ve Mekke, emin bir belde olmuútur. Hz. øsmail de vefatına kadar Kâbe’nin hizmetini
üstlenmiú sonra bu görevi Hz. øsmail’in çocukları yürütmüútür.
3.2. Kabile Hayatı ve Sosyal Sınıflar
Kabile, aynı soydan gelen birbirlerine kan ve nesep yoluyla akraba olan úahısların oluúturdu÷u topluluktur.25 øslam öncesi Arabistan Yarımadası’nda insanlar, kabileler hâlinde yaúıyordu. Kabileler, uzak akrabaları
da içine alan asabiyet üzerine kurulmuútu. Hz. Peygamber asabiyeti “bir kimsenin haksız olmasına ra÷men
kavmine yardımcı olması”26 úeklinde tanımlamıú ve asabiyet davasının øslam’ın ruhuna aykırı oldu÷unu
söylemiútir.27 Araplarda soya çok önem verildi÷i için herkes, baba tarafından akrabalarını veya kabilesini ezbere sayabilirdi. Kabile erkek soyundan gelen akraba ba÷ına dayanırdı. Araplarda bu tarz kabilecilik anlayıúı
hâkim oldu÷u için aralarında kavga eksik olmazdı.
øslam öncesi Araplarda göçebe ve yerleúik olarak iki tür kabile hayatı vardı. Mekke, Medine ve Taif’te
oturan kabileler kısmen yerleúik hayata geçmiúlerdi. Medine ve Taif gibi tarıma elveriúli yerlerde oturanlar,
geçimlerini genellikle tarımla, Mekke gibi tarıma elveriúli olmayan merkezlerde oturanlar ise geçimlerini
ticaretle temin ediyorlardı. Yerleúik hayata geçenler, geçimlerini genelde tarım, ticaret ve el sanatlarıyla sa÷larlardı. Göçebeler çöl ve vahalarda yaúarlardı. Geçimlerini ise hayvancılık, avcılık ve baskın gibi yollarla
sa÷larlardı. Göçebe olsun yerleúik olsun sosyal yapının temelini kabile oluúturuyordu. Yerleúik ve göçebeler
dıúında yarı göçebe hayat yaúayan bir kesim daha vardı. Onlar, ticaret kervanlarının u÷radı÷ı konaklama
yerlerinin bulundu÷u vaha ve vadilerde yaúayan kabilelerdi.28
21 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 28.
22 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 107-108; øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 22.
23 Bakara suresi, 127-129. ayetler.
24 Hac suresi, 27. ayet.
25 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 24.
26 Ebu Davut, Edeb, 112.
27 Müslim, ømare, 57.
28 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 35.
16
SøYER
YORUMLAYALIM
Asabiyet, Cahiliye Döneminde bir kabilenin ya da kabileden birinin
baúka bir kabile tarafından, hangi sebeple olursa olsun, saldırıya u÷ramasını
engelleyen veya herhangi bir saldırının meydana gelmesi hâlinde bunun
do÷uraca÷ı maddi ve manevi zararın telafi edilmesinde en etkili faktördü.
Heyet, Dinî Kavramlar Sözlü÷ü, s. 32.
Yukarıdaki ifadeyi toplumun düzeni açısından yorumlayınız.
Bir kabile bireyi, ister haklı ister haksız olsun her halükârda kabilesini savunurdu. Bu birlik
ruhu, kabilenin bütün fertlerini birbirine ba÷lardı. O dönemde kan davaları çok yaygındı. Kabilesinden biri öldürülen kiúi, kabile sorumlulu÷u duygusuyla hareket ederek ölenin intikamını alıncaya
kadar kabilesi ile birlikte hareket ederdi. Araplar; zilkade, zilhicce, muharrem ve recep aylarını haram kabul ettikleri için savaúmazlardı. E÷er bu aylarda savaú yapılırsa bunun kötü bir úey oldu÷unu
ifade etmek için ona “ficar” derlerdi. Bir kabilenin fertleri hür, köle ve mevaliden oluúurdu. Hür
olanlar da eúraf ve avam olmak üzere ikiye ayrılırdı. Zengin, kumandan, úair, hatip ve kâhinler di÷er
insanlardan daha üstün (eúraf) sayılırdı. Di÷erleri ise avam kabul edilirdi.
Kadın ve erkek köleler panayırlarda alınıp satılırdı. Sahibi ölünce akrabalarına miras olarak
kalırdı. Bu insanlar muhtelif iúlerde çalıútırılırdı. Köleli÷in ana kayna÷ı savaúlardı. Savaúta esir alınanlar köleleútirilirdi. Bu esirler bir mal gibi pazara çıkartılırdı. Bununla beraber köleler birbiri ile
evlenebilirdi. Bunlardan do÷an çocuklar da köle kabul edilirdi. Bir köle, kendi de÷erinin karúılı÷ını
kazanıp sahibine ödeyerek hürriyetine kavuúabilirdi. Hürriyetine kavuúturulan kölelere “mevali”
denirdi. Bu insanlar köleler ile hürler arasında bir sınıf oluútururdu. Bunlar kabilenin bir üyesi sayılır ve alınıp satılmazdı. Fakat evlenme ve miras gibi konularda hürler gibi muamele görmezlerdi.29
Kabileler arasında de÷iúik úekillerde akrabalık kurulabiliyordu. Kabileler dıúarıya tamamen kapalı de÷ildi. Örne÷in, bir kimse kendi kabilesini terk eder veya kabilesinden kovulur da baúka bir
kabileye sı÷ınırsa o kabileye üye olarak kabul edilirdi. Böyle kimselere anlaúmalı (hilf) denirdi.
Resmî koruma altına alınan (car), savaú veya baskınlarda ele geçirilen, yahut satın alınan köleler
azat edilirse vela ba÷ı kurulur, azat edilen köle azat eden kabilenin mevlası olurdu. øúte bu yollarla
akrabalık kurulabildi. Bunlar da hür olan kabilenin bir üyesi gibi muamele görürdü.
Sosyal Sınıflar
Mevali
( Azat edilen köleler )
Hürler
Eúraf
Avam
29 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 39-40.
17
Köleler
(Kadın- erkek)
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
Kabile; kendisine seyyit, úeyh, melik veya emir denilen bir kiúiyi baúkan seçerdi. Baúkan seçilecek kiúide cömertlik ve kahramanlık gibi bazı özellikler aranırdı. Kabile baúkanlı÷ı babadan o÷ula
geçmezdi. Ancak çocuklardan biri gereken niteliklerini taúıyorsa baúkan olabilirdi. Kabile baúkanının görevi, kabile arasında hakemlik yapmaktı. Problemler kabilenin örfüne göre çözülürdü. Bunun
yanında kabile baúkanına danıúmanlık yapan bir de meclis olurdu.30
Yerleúik hayata geçenlerde göçebelerdeki meclis yerine “mele”, denilen bir kurum geliútirilmiúti. Mele, her kabilenin önde gelenlerinden bir iki kiúinin seçilmesiyle oluúturulan bir meclisti.
Bu kurumun çekirde÷ini Kusay oluúturmuútu. Toplantı yeri olan “Dar’ün-Nedve”de toplanırlar ve
úehrin tamamını ilgilendiren iúleri görüúürlerdi. Mekke Döneminde bu meclisin üyeleri Hz. Peygamberin baú muhalifleriydi.31
3.3. Fil Olayı
Yemen’de MÖ 1400-650 yılları arasında Mainliler hüküm sürer. Main Krallı÷ı’ndan sonra MÖ
750-115 yılları arasında Sebe Krallı÷ı kurulur. Bu krallık Himyeriler tarafından yıkılır. Kahtani
Araplarından olan Himyeriler, MÖ 115 - MS 525 tarihleri arasında yaúarlar.
Himyeriler, Kral Zunuvas zamanında MuYORUMLAYALIM
sevili÷i benimserler. Bu arada Yemen’in kuzeyinde bulunan Necran bölgesinde de Hristi“Kahrolası o hendek
yanlık yayılmaya baúlar. Hristiyanlık Necran’a
sahipleri ki bol yakıtlı bir
Habeúistan’dan gelmiúti. Zunuvas, Habeú
ateúin (ateúli bir hendenüfuzunun ülkesine uzanmasından ve yerli÷in ) sahibidirler. Onlar o
lerle Habeúli Hristiyanların siyasal bütünleúateú hende÷inin üzerine oturmuúlardı ve
mesinden endiúe duyar. Bu sebeple Zunuvas,
inananlara yaptıklarını seyrediyorlardı.
Necran’daki Hristiyanları ya Musevi olup kurMüminler sırf Allah’a inanıyor diye öç
tulmaları ya da ölümü kabul etmeleri gibi iki
alıyorlardı.”
seçenek arasında bırakır. Necranlılar Musevi
Bürûc suresi, 4-8. ayetler.
olmayı kabul etmezler. Bunun üzerine ZunuAyet meallerini yandaki metinle iliúkivas tarafından hepsi hain ilan edilir ve içi ateú
lendirerek yorumlayınız.
dolu çukurlara (uhdud) atılarak diri diri yakılır. Zunuvas’ın katliamından kurtulan bir úahıs, Habeú hükümdarına giderek Hristiyanlara
yapılan bu zulmü haber verir. Habeú hükümdarı, Eryat adlı kiúinin komutasında içinde Ebrehe’nin
de bulundu÷u bir orduyu Zunuvas üzerine gönderir. Yapılan savaúta Zunuvas’ın ordusu yenilir ve
kendisi de denizde bo÷ularak ölür. Böylece Himyeri Devleti de ortadan kalkar. Habeú hükümdarının
gönderdi÷i Eryat, Yemen’i Habeúistan’a ba÷lı bir eyalet hâline getirir.
Zamanla Eryat’ın yardımcısı Ebrehe ile Eryat arasında bir anlaúmazlık çıkar. Halkın deste÷ini
de arkasına alan Ebrehe, Eryat’ı öldürerek Yemen yönetimini ele geçirir. Ebrehe, Habeú hükümda30 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 36.
31 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 25.
18
SøYER
rına itaatini arz eden bir mektup yazar. Mektupta úimdiye kadar eúi benzeri görülmemiú bir mabet
yaptıraca÷ını ve bütün Arapları hacca gittikleri mabetlerini (Kâbe) terk ettirip kendi yaptırdı÷ı mabede çevirece÷ini belirtir. Habeú hükümdarı yeni bir iç savaúa meydan vermemek için Ebrehe’nin
itaatini ve Yemen valili÷ini onaylar. Valili÷i onaylandıktan sonra Ebrehe, Sana úehrinde Kulleys adı
verilen bir mabet yaptırır. Bu arada Yemenliler, bu mabede iú gücü ve ekonomik katkı sa÷larken
büyük sıkıntı çekerler. Mabet tamamlandıktan sonra Ebrehe, bütün halkın burayı ziyaret etmesini ister. Onun bu hareketi Arapların tepkisine yol açar. Bunun üzerine Kinane kabilesinden bir
úahıs Sana’ya giderek kiliseye girip içine pisler. Olayı duyan Ebrehe, mabedi kirletenin bir Arap
oldu÷unu ö÷renince Kâbe’yi yıkmak amacıyla önünde filler bulunan ve Habeúlilerden oluúan bir
orduyla Mekke üzerine yürür. Mekke yakınlarına kadar sokularak Kureyú kabilesinin mallarını
ya÷malarlar. Bu arada Hz. Muhammed’in dedesi Abdülmuttalip’in de iki yüz civarında devesini
götürürler.32
YORUMLAYALIM
Mekke yakınlarında bir yerde konaklayan
Ebrehe, Mekke’nin reisi olan Abdülmuttalip’e
“Rabb’im! Onlara karúı
haber göndererek onu yanına ça÷ırır. Abdülsenden baúkasından yardım
muttalip gelince Ebrehe, “Ben sizinle savaúmaistemiyorum. Rabb’im! Bu
ya de÷il, Kâbe’yi yıkmaya geldim. E÷er bana
kutsal mabedi onlardan sen koru, Kâbe’nin
saldırırsanız sizinle savaúırım. Saldırmazsanız
düúmanı senin de düúmanındır.”
benim sizin kanınıza ihtiyacım yok.” der. AbHeyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi,
dülmuttalip, “Bizim size saldıracak gücümüz
C 1, s. 139.
yok. Senden iste÷im, aldı÷ın develerimi geri
Abdülmuttalip’in yukarıdaki duasını
vermendir.” der. Ebrehe, “Seni gördü÷ümde
o günkü Arapların Kabe’ye bakıúı açısınheybetinden korkmuútum. Ama konuúunca küdan yorumlayınız.
çümsedim. Sen Kâbe’yi bırakıp da develerinin
derdine mi düútün?” der. Bunun üzerine Abdülmuttalip, “Develer benim, ben develerimi istiyorum. Kâbe’nin de sahibi vardır. Onu, o korur.”
der ve Ebrehe’nin huzurundan ayrılır. Do÷ruca Kâbe’ye giderek Allah’a dua eder.
Kâbe’yi tahrip etmekten vazgeçmesi için yapılan bütün teklifleri reddeden Ebrehe, ordusuna
hücum emri verir. Ancak ordunun önünde bulunan büyük filler yerinden bile kımıldayamaz. Fillerin yönleri Yemen’e çevrilince filler yürürler, Mekke’ye çevrilince hareket etmeyip sabit dururlar.
Akın akın gelen ve baúlarına kızgın taúlar ya÷dıran ebabil kuúları tarafından ordunun büyük bir kısmı imha edilir. Canını zor kurtaran Ebrehe, yaralı olarak Yemen’e döner ve kısa bir süre sonra orada
ölür.33 Fil Olayı Kur’an-ı Kerim’de úöyle anlatılır: “Ey Muhammed, (Kâbe’yi yıkmaya gelen) fil
sahiplerine Rabb’inin ne yaptı÷ını görmedin mi? Rabb’in onların tuzaklarını boúa çıkarmadı
mı? Rabb’in onların üzerine kızgın taúlar atan “ebabil” kuúlarını gönderdi. Nihayet onları
yenilmiú ekin yapra÷ı gibi yaptı.”34
32 Philip K. Hitti, øslam Tarihi, C 1, s. 97-98; øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 25
33 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s.137-138; øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı,
s. 26.
34 Fil suresi, 1-5. ayetler.
19
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
Fil Olayı’nı gösteren temsilî resim.
Ebrehe’nin ordusunun önünde filler oldu÷u için buna Fil Olayı denilmiútir. Araplar için bu hadise büyük öneme sahip oldu÷undan o yılı, tarih baúlangıcı olarak kabul etmiúlerdir. Peygamberimiz
de o yıl dünyaya gelmiútir.
4. øslam Öncesi Mekke’de Kültürel Durum
Bir toplumun tarihî süreç içinde kazandı÷ı maddi ve manevi de÷erler toplamına kültür denir. Yazı
ve edebiyat, kültürün en önemli unsurlarındandır. Kültürün gelecek nesillere aktarılmasında, geliúmesinde ve zenginleúmesinde yazının önemi büyüktür. Duygu ve düúünceleri biçimlendirme sanatı olan
edebiyat için de yazının önemi küçümsenemez.
øslam öncesi Arap Yarımadası’nda yaúayan insanların kendilerine mahsus dinî yaúantıları, örf-âdetleri, sanat anlayıúları ve bir hayat tarzları vardı. Yazı çok yaygın de÷ildi. Fakat edebiyat, özellikle úiir
ve hitabet çok geliúmiúti. Bunun yanında tarih, astroloji, kâhinlik ve büyücülük gibi alanlarda göz ardı
edilemeyecek seviyede sözlü bir kültür birikimleri vardı.
20
SøYER
4.1. Yazı ve Edebiyat
øslam öncesi Araplar, güney Arabistan’da geliúen “müsnet” adı verilen bir yazıyı kullanıyorlardı.
Bugün kullanılan yazıyı, kuzey komúuları Nebatlılardan øslam dininin ortaya çıkmasından kısa bir
süre önce aldılar. O yazı çeúitli safhalardan geçerek günümüze kadar gelmiútir. Önceleri noktasız
ve harekesiz olan Arap yazısı, øslamiyetten sonra
Ebu’l-Esved ed-Düeli (öl. 688) tarafından harekelenmiú, Halil bin Ahmet (öl. 791) tarafından da
noktalanıp harekelenmiú bugünkü hâlini almıútır.35
Noktasız ve harekesiz Arap yazısı.
øslam’ın do÷du÷u sırada Hicaz’da yazı biliniyordu; ancak yaygın de÷ildi. Mekke’de çok az kiúi okuma yazma biliyordu. øslam’dan önce Araplar
arasında anlaúma metinleri, köle mükellefiyeti senetleri, mektuplar, mezar kitabeleri ve muallakât
(Kâbe’nin duvarına asılan úiir) metinleri, Arapça yazılıp mühürlenen metinlerdi. Bu metinler deri,
hurma dalı, çanak çömlek kırıntısı, deve kemi÷i, yumuúak düz taú, tahta levha ve papirüs gibi nesneler
üzerine yazılıyordu. Bütün bunlara ra÷men o dönemde Arap kültürü, hafızalarda muhafaza edilerek
nesilden nesile aktarılıyordu. Dolayısıyla sözlü rivayetler yazılı belgelerden daha çok ön planda idi.36
øslam öncesi Arap edebiyatında nesir (düz yazı) den ziyade úiire önem verilirdi. Ancak nesep (soy
bilgisi) ve eyyamü’l-Arap (kabileler arasında geçen savaúlar)’la ilgili az da olsa nesirler de vardı.
Ayrıca Araplar arasında, kısa hikâye, atasözleri ve geçmiúe ait destansı rivayetler yaygındı. Bunların
içerisinde úiir ve hitabet çok geliúmiúti.
ùiir, Arapların de÷er verdi÷i büyük bir sanat dalıydı. ùairler, insanlar arasında üstün tutulurdu.
Çünkü úairin, kabilesini úiirle savunması, bir savaúçının kılıçla savunmasından daha üstün kabul edilirdi. ønsanlar úairlerin çevresine toplanıp okudu÷u úiirleri dinlerlerdi. Ukaz, Micenne ve Zü’l-Mecaz
gibi ünlü panayırlar vardı. Araplar alıúveriú için buralara gelirler, úairler de yeni úiirlerini sunmak için
bu panayırları bir fırsat olarak de÷erlendirirlerdi. Bir úairi kabilesi yalnız bırakmazdı. ùiir
okurken onu gayrete getirirler ve onunla gurur
duyarlardı. Yapılan yarıúmalarda birinci seçilen úiir, deve derisine yazılarak Kâbe’nin duvarına asılırdı. ùiir yarıúmalarının yapıldı÷ı en
ünlü panayır Ukaz Panayırı idi. Bir kabileden
bir úair çıktı÷ı zaman di÷er kabilelerden heyetler bu kabileyi kutlamaya gelirlerdi.37 Genelde
övgü, yergi, cömertlik, mersiye, kahramanlık,
Allah, ahiret inancı ve kadın úiire konu olarak seçilirdi. Dolayısıyla Arap úiiri øslam öncesi hayatın
Cahiliye Dönemi Kâbe duvarı üzerine asılan temsilî úiir metni.
hemen hemen her alanına ıúık tutardı.
35 øsmail Cerraho÷lu, Tefsir Usulü, s. 91-92.
36 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 44.
37 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 164.
21
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
Söz söyleme sanatı olan hitabet, Arapların büyük önem verdi÷i kültür de÷erlerinden biridir. Çocuklarını genç yaútan itibaren buna alıútırırlardı. Çünkü toplum içinde hatip olan kimse ya úairden hemen
sonra veya aynı düzeyde kabul görürdü. Hitabetin konusu úiirde oldu÷u gibi genelde kahramanlık,
cömertlik, dü÷ün, niúan, taziye, kabile hayatı, kabileler arasındaki ikili iliúkiler, övgü ve yergi idi. Bunlarla birlikte savaúlarda intikam, barıúa ça÷rı ve çeúitli toplantılarda yapılan konuúmalar da hitabette
önemli bir yere sahipti.38
øslam öncesi Araplar, soy kütüklerine dair bilgilere ayrıca önem veriyorlardı. O dönemde tarihle ilgili
bilgiler iki alanda geliúme göstermiútir. Biri soy úecereleri, di÷eri ise “eyyamü’l-Arap” denilen, kabileler
arasında geçen savaúları anlatan sözlü bilgilerdir. Gerek soy bilgileri gerekse savaúlarla ilgili rivayetler
kulaktan kula÷a aktarılarak korunmuútur. Bu da Araplarda ayrıca bir tarih bilinci oluúturmuútur.
øslam öncesi Araplarda, yazı fazla yaygın olmadı÷ından yazıya dayalı kültür yerine, söze dayalı
kültür ileri seviyede geliúmiútir.
4.2. Bazı Âdet ve Uygulamalar
øslam öncesi Arapların inanç, âdet ve uygulamalarına cahiliye âdetleri denir. Cahiliye, belli bir döneme iúaret eder, hiç bilgisi olmayan anlamına
gelmez. Bu kavram, Arapların øslam’dan önceTARTIùALIM
ki inanç, tutum ve davranıúlarını øslam sonrası
“Cahiliye” kavramı sizce ne anlam
dönemden ayırmak için kullanılmıútır. Hayata
ifade etmektedir?
karúı bilgisiz insandan ziyade úirk, küfür ve isBilgi ve inanç açısından tartıúınız.
yan gibi günah olan inanç, söz, fiil ve davranıú
sahiplerine de cahil denilmiútir. øslam’a uymayan her türlü inanç, söz, fiil ve davranıú bu kavram içerisinde de÷erlendirilmiútir.39
Di÷er toplumlarda oldu÷u gibi o dönemdeki Araplarda da kibir, asabiyet, içki, kumar, kan dökme,
hırsızlık yapma, yetim malı yeme, kız çocuklarını topra÷a gömme, putperestlik, zulüm ve haksızlık vardı. Kâhinlik ve büyücülük gibi uygulamalar da yaygındı. Kâhinlere büyük saygı duyulurdu. Hastalık ve
sıkıntılı zamanlarda onlardan çare beklenirdi. Anlaúmazlıkların çözümü için kâhinlere baúvurdukları da
olurdu. Rüyalarını onlara yorumlatırlar, ileride baúlarına neler gelece÷ini onlardan sorarlardı. Kâhinler
okuyup üfleyerek, sihir yaparak, tapınaklara kurban adayarak hastaları tedavi ettiklerini iddia ederlerdi.
Bunlar øslam’ın çirkin saydı÷ı âdet ve uygulamalardı. Ayrıca Araplar tedavide ot tohumları ve úerbetler
(özellikle bal úerbeti) kullanırlardı. Kan alma ve a÷rıyan organı kızgın demirle da÷lama da tedavide
önemli bir yöntemdi. Büyücülerin gizemli gücü oldu÷una inanırlardı. Sıkıntıya düúen bazı kimseler
çözüm için falcıların bilgisine baúvururdu. Her kabilenin en az bir putu, her putun da kutsandı÷ı günü
vardı. Bu günlerde pazar ve panayırlar kurulurdu. Her kabilenin kendi geleneklerine göre bayram törenleri olurdu. Dinî bayramlar úiir, müzik, içki ve kadınların yer aldı÷ı e÷lencelerle kutlanırdı.
øslam öncesi Arapların âdet ve uygulamaları arasında yapacakları iúlerle ilgili fal oku çekme, sınırsız
içki tüketme, kimi kabilelerde kız çocuklarından utanma ve kadınlara gereken de÷eri vermeme gibi
øslam’ın reddetti÷i eylemler de yer alıyordu.
Evlenme, farklı úekillerde gerçekleútirilirdi. Evlilikte nikâhın dinî bir mahiyeti yoktu. Boúanma
38 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 43.
39 Heyet, Dinî Kavramlar Sözlü÷ü, s. 79.
22
SøYER
yaygındı ve bu hak genelde erke÷e aitti. Nadir
YORUMLAYALIM
de olsa bazı kadınlar boúanma hakkının kendisine verilmesini úart koúabilirdi. Boúanan bir
Cahiliye Döneminde norkadının baúkasıyla evlenebilmesi için bir yıl
mal nikâhın dıúında, süreli
beklemesi gerekirdi. Evli kadın ancak çocuk
nikâh (nikâh-ı mut’a), eúleri
karúılıklı
de÷iútirme (nikâh-ı
do÷urduktan sonra aileden sayılırdı. Erkek çobedel), bir erkekten çocuk sacuk övünç kayna÷ı idi. Kur’an bu konuya úu
hibi
olmak
için
eúi ona sunma (nikâh-ı istibúekilde de÷inir: “ Ne zaman birine bir kız
da), büyük o÷lun babasının ölümünden sonra
çocu÷u oldu÷u müjdesi verilse hemen yüzü
üvey annesiyle evlenebilmesi (nikâh-ı makt),
kararır, içi öfkeyle dolar. Kendisine verilen
baúlık ve mehir vermemek için kızların debu kötü müjdeden ötürü kıyı bucak insan÷iútirilmesi (nikâh-ı úi÷ar) gibi nikah çeúitleri
lardan kaçar. Yazıklar olsun, izledikleri
bulunmaktadır.
düúünce tarzı ne kadar kötüdür.”40 Bazen
øbrahim Sarıçam, Hz Muhammed ve Evrensel
kız çocuklarının diri diri topra÷a gömüldü÷ü
Mesajı, s.40.
de olurdu. Bu uygulamayı da Kur’an úöyle
Yukarıda belirtilen Cahiliye Dönemi
kınar: “ Diri diri topra÷a gömülen kıza
evlenme úekillerinin aile ve toplum yapısıhangi günah sebebiyle öldürüldü÷ü sorulnı nasıl etkileyece÷ini yorumlayınız.
du÷unda... Kiúi neler getirdi÷ini ö÷renmiú
olacaktır. ”41 Erkekler hür ve köleler olarak
ikiye ayrıldı÷ı gibi kadınlar da hür ve cariye olarak iki gruba ayrılırdı. Cariyeler alınıp satılırdı.
Ancak Mekke, Medine ve Taif gibi yerleúim merkezlerindeki bazı kabile baúkanı ve ileri gelenlerin kızları, kabile içinde birçok erkekten daha itibarlı sayılırdı.42
Kız çocu÷undan utanma ve içki içme gibi olumsuzlukları Arapların hepsinin yaptı÷ı söylenemez. O dönemde Arapların, zayıfı kollamak, cömertlik, ahde vefa, misafirperverlik, sı÷ınanı himaye etme ve felaket karúısında sabırlı davranma gibi güzel davranıúları da vardı. Onların arasında
içki içmeyen, fuhúa yanaúmayan, hırsızlık yapmayan, kan dökmeyen ve puta tapmayan insanlar
vardı. Ancak øslam’ın onaylamadı÷ı puta tapma ve kan dökme gibi Allah’ın yasaklamıú oldu÷u
davranıúlar o döneme damgasını vurmuútur. Bundan dolayı o dönemin âdetleri, Cahiliye Dönemi
âdetleri diye adlandırılmıútır. øslam geldikten sonra bu çirkin davranıúların hepsini yasaklamıútır.
5. øslam Öncesi Mekke’de Ekonomik Durum
Arap Yarımadası’nda ekonomiyi genellikle tabiat úartları etkilemiútir. Yarımadada øslam öncesi
ekonomi; tarım, hayvancılık ve ticarete dayanıyordu. Tarım genellikle sulak bölgelerde, hayvancılık ise otla÷ı bol olan bölgelerde yapılıyordu. Hem tarıma hem de hayvancılı÷a elveriúli olmayan
bölgelerde ise ticaretle u÷raúılıyordu. Mekke, tarım ve hayvancılı÷a elveriúli olmadı÷ı için insanlar
ticarete yönelmiúti. Ancak Mekke’nin ekonomisi yarımadanın di÷er bölgelerinden ba÷ımsız düúünülemezdi. Çünkü, Mekke güneyle kuzeyi ba÷layan bir kavúak noktasıydı.
40 Nahl suresi, 58-59. ayetler.
41 Tekvîr suresi, 8, 9 ve 14. ayetler.
42 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 40.
23
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
Tarımın, geçim kaynakları arasında önemli bir yeri vardı. Fakat tarım ya÷ıúa ba÷lıydı. Bu nedenle düzenli ya÷ıú alan Yemen toprakları çok verimliydi. Bu bölgede sulu tarımdan yararlanmak
üzere barajlar yapılmıútı. Ayrıca Yemen, bu÷day üretimiyle de meúhurdu. Yemen’in dıúında Taif,
Medine, Necit, Hayber ve Basra bölgeleri de tarım yapılabilen önemli yerlerdi.
Hayvancılık, özellikle bedevi Arapların tek serveti ve geçim kayna÷ı idi. Onların zenginli÷i
sahip oldukları koyun, keçi, sı÷ır ve deve sürüleriyle ölçülürdü. Besledikleri hayvanların et, süt,
kıl, yün ve derisinden faydalanırlardı. øhtiyaç fazlasını satarak di÷er ihtiyaçlarını karúılarlardı.
Yerleúik hayata geçenler, tarım ve ticaretle u÷raúmalarına ra÷men, kervan taúımacılı÷ı için deve,
akınlarda kullanmak üzere at beslerlerdi.
Ticaret, Arabistan’ın en önemli gelir kayna÷ı idi. Yemenliler, eskiden beri ticaretle u÷raúırlardı.
Hindistan ve Güney Afrika sahilleri ile Orta Do÷u arasında ticari faaliyetlerde bulunurlardı. Mısır,
Fenike ve Asurluların ihtiyaç duydu÷u pek çok ürünü Hindistan’dan alırlar, kara ve deniz yoluyla
onlara ulaútırırlardı. Hindistan’dan daha çok mücevherat, fil diúi, baharat ve pamuk alırken Do÷u
Afrika sahillerinden ıtriyat, abanoz, deve kuúu tüyü ve altın ithal ederlerdi.43
Yemen önce Habeúlilerin, sonra da øranlıların sömürgesi durumuna düúünce sömürgeciler deniz
ticaretini ellerine geçirdi.44 Yarımadanın kara ticareti ise Mekke’de toplandı. Mekke; Habeúistan, ùam
ve Yemen arasında ticari bir merkez hâline geldi. Mekke’nin önemi o kadar büyüdü ki Roma, Bizans,
øran ve Habeú imparatorlukları burayı kendi ülkelerine katmak için zaman zaman teúebbüslerde bulundular. Fakat Mekke hiçbir zaman yabancı hâkimiyeti altına girmedi.45 Bu hususa Kur’an’da úöyle
iúaret edilir: “Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken bizim (Mekke’yi) güven içinde kutsi
bir yer yaptı÷ımızı görmediler mi?...”46
Ticaret kervanlarını gösteren temsilî resim.
43 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 44-45; øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 40.
44 Philip K. Hitti, øslam Tarihi, C 1, s. 79.
45 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 25.
46 Ankebût suresi, 67. ayet.
24
SøYER
Arap Yarımadası’ndaki ticaret yolları.
Mekke’de bir mabedin oluúu, panayırların kurulması ve ticari faaliyetlerin yo÷unlu÷u her yıl ziyaretçi sayısını artırıyordu. Bütün bunlarla birlikte Kureyúlilerin Mekke’ye gelen insanlara yardımda bulunmaları, onlara hizmet etmeleri ve onları korumaları Arapların onlara saygı duymasını sa÷lamıútır.47
Böylece hem Mekke hem de úehrin yöneticileri sevgi ve saygı oda÷ı hâline gelmiútir.
Kureyú kabilesinin ticaret kervanları bütün Araplar arasında tanınıyordu. Saldırılardan emin olarak
her yöne korkusuzca gidip geliyordu. Kureyú kervanları Yemen’den aldıkları malları kuzeye götürüyor, dönerken Mısır ve ùam’dan çeúitli mallar getiriyorlardı. Hicaz Araplarının kendilerine mahsus
paraları yoktu. Dinar (Bizans’ın altın parası) ve dirhem (Yemen ve øran’ın gümüú parası) kullanıyorlardı. Yollar üzerinde kervanların konakladı÷ı pazarlar vardı. Pazarlara kervanların geliúiyle gerek o
yörenin gerekse komúu bölgelerin insanları toplanırdı. øki taraf arasında alıúveriú yapılırdı. Kervanlar
o yörede yetiúen bazı ürünleri de alarak yollarına devam ederdi. O yöre halkı memleketlerinde ihtiyaç
duydukları eúyaları bu kervanlardan karúılardı. O pazarların en önemlileri “Dumetül Cendel, Muúakkar, Suhar, Deba, Mehre, Aden, Sana, Ukaz, Zü’l-Mecaz, Netat, Hecer, Rabiye, Ezriat ve Busra idi.”48
Kureyúliler kıúın Yemen’e, yazın ise Suriye’ye kervan çıkarırlardı. Hz. Muhammed’in büyük dedesi Abdimenaf; Bizans imparatoru ile ticari anlaúma yapmıútı. Abdimenaf’ın dört o÷lundan Haúim
ùam’a, Abdüúúems Habeúistan’a, Muttalip Yemen’e ve Nevfel de øran’a kervan götürürdü. Kureyú
tüccarları bu dört kardeúin himayesi altında de÷iúik bölgelere gider, kimse onlara herhangi bir saldırıda bulunmazdı. Bunların her biri gittikleri bölgenin idarecilerinden dokunulmazlık belgesi (eman)
almıútı.49 Ancak kuzey ve güney yolculukları daha güvenli ve daha kârlı idi. Bu yollara Kur’an-ı
47 Hasan øbrahim Hasan, øslam Tarihi, C 1, s. 83; Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 141.
48 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 142; øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 42.
49 Hasan øbrahim Hasan, øslam Tarihi, C 1, s. 84.
25
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
Kerim’de de iúaret edilmiútir: “Kureyú’e kıú ve yaz seyahatleri kolaylaútırıldı÷ı için onlar, kendilerini açlıktan doyuran ve her çeúit korkudan emin kılan úu evin (Kâbe’nin) Rabb’ine kulluk
etsinler.”50 Bu ticaret seyahatlerinde yalnızca ekonomik kâr sa÷lamıyorlardı. Aynı zamanda gittikleri
ülkelerin kültür, ticaret, siyasi ve sosyal yapılarıyla ilgili bilgiler de ö÷reniyorlardı. Böylece hem maddi yönden güçleniyorlar hem de fikren geliúiyorlardı.
TARTIùALIM
Arap Yarımadası’nda ticaret yolları, Yemen’deki Sana úehrinden baúlayarak Taif,
Mekke, Medine, Hayber, Hicr, Tebük, Maan, Teyma, Mute, ve Busra üzerinden yaz ve
kıú boyunca ùam’a ulaúırdı. Bu yolun dıúında Kızıldeniz sahilini takip ederek Akabe
Körfezi’ndeki Eyle üzerinden Akdeniz sahiline ulaúan bir yol daha vardı. Ayrıca
Mekke’yi øran, Irak ve Bahreyn’e ba÷layan yollar da mevcuttu.
Harita üzerinde Mekke’yi ùam’a, Akdeniz sahiline, øran’a, Irak ve Bahreyn’e
ba÷layan ticaret yollarını bulunuz ve Mekke açısından önemi üzerinde tartıúınız.
6. øslam Öncesi Mekke’de Dinî Durum
Allah, ilk insan toplulu÷undan itibaren farklı
zaman ve yerlerde elçiler görevlendirmiútir. Bu
elçiler Allah’ın dinini (tevhit inancını) insanlara
tebli÷ etmiútir. Kimi insanlar elçilere inanmıú,
kimileri de inanmamıútır. Fert bazında inanmayanlar olsa da tarihte dinsiz bir topluma rastlanmamıútır. Ancak zaman içinde dinden uzaklaúma ve sapmalar olmuútur. Allah, yanlıú yollara
sapanları do÷ru yola ça÷ırmak için tekrar elçiler göndermiútir. Tevhit inancından uzaklaúan
Mekke toplumunu Hakk’a davet etmek üzere
son elçi Hz. Muhammed görevlendirilmiútir.
ARAùTIRALIM
Kabilelerin ortak kullandıkları tapınakları vardı. Örne÷in,
la
Himyerilerin
Sana’da Riyam,
H
Tay kabilesinin Fels, Ka’b kabilesinin de
Ruda adlı tapınakları vardı.
Kabilelere mahsus ortak tapınaklar oldu÷u gibi putlar da vardı. Örne÷in; Sakif
kabilesinin Lât, Kureyú ve Kinane kabilelerinin Uzza, Evs ve Hazreç kabilelerinin
Menat adında putları vardı. Kâbe’ye üç
yüz altmıú tane put konulmuútu. Onların
en büyü÷ü ve en önemlisi olarak Hübel
adındaki put kabul ediliyordu.
øslam öncesi Mekke’deki dinî duruma bakıldı÷ında Hz. øbrahim’in tebli÷ etti÷i Allah
inancının özünü kaybetti÷i, dinî kuralların bozuldu÷u ve insanların ço÷unun putlara tapmaya
Bir fayda sa÷lamayan ve herhangi
baúladı÷ı görülür. Ancak “Hanif” dinine menbir zararı önlemeyen putlara insanlar
sup bir grup insan, yaúantılarını Hz. øbrahim’in
neden tapıyorlardı? Araútırınız.
tebli÷ etti÷i din üzere devam ettirmeye çalıúıyordu. Ayrıca yarımadada Hristiyan ve Yahudiler, sayıları az olmakla birlikte ateúe ve yıldızlara tapan kimseler de vardı. Bütün bunların yanında Kâbe, dinî bir merkez olma özelli÷ini koruyor ve
insanlar burayı ziyaret etmeye devam ediyordu.
50 Kureyú suresi, 1-4. ayetler.
26
SøYER
6.1. Putperestlik
Hz. øbrahim’in neslinden gelen kuzey Arapları önceleri tevhit inancına sahiptiler. Putperestlik
onların arasına sonradan sokulmuútur. Zamanla Allah’a úirk koúmaya baúlamıúlar; put, heykel ve dikili taúlara tapmayı âdet hâline getirmiúlerdir. Putperestli÷in tabii sonucu olarak da putevleri úeklinde tapınaklar inúa etmiúlerdir. Herkes bir tapınak sahibi olmak istemiú, buna gücü yetmeyenler ise
Kâbe veya di÷er tapınaklardan birinin önüne bir taú dikerek tapına÷ı ziyaret eder gibi o taú etrafında
tavaf yapmıúlardır. Yerleúik hayata geçenler, putevleri yaparken göçebe olanlar da bazı çadırlarını
putevi hâline dönüútürmüúlerdir.
Her aile bir put temin ederek evine koyar
ve ona tapardı. Yolculu÷a çıkarken ve döndükleri zaman ilk iú olarak o puta u÷rarlardı.
Ona ellerini ve yüzlerini sürerlerdi.51 Kur’an-ı
Kerim’de putlara, úu ayette iúaret edilir: “Gördünüz mü o Lât ve Uzza’yı? Ve üçüncüleri
olan ötekini, Menat’ı.”52
YORUMLAYALIM
Allah, Kur’an’da “Andolsun ki (müúriklere); ‘Gökleri ve yeri yaratan kimdir?’
diye sorsan, hiç tereddütsüz
‘Allah’tır’ derler. De ki, ‘Allah’ı bırakıp
taptıklarınızın ne oldu÷unu hiç düúündünüz mü? E÷er Allah bana bir zarar vermek
istese (bu güçler) onun verece÷i zararı
önleyebilir mi? Yahut bana rahmet dilese
onun rahmetini (benden) esirgeyebilirler
mi? De ki, ‘Allah bana yeter! (müminler)
Emin olanlar, (yalnızca) ona güvensinler.”
buyurur.
Kur’an’da müúriklerin baúka putlarından
úöyle bahsedilir: “Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Vedd’en, Suva’dan,
Ye÷us’tan, Ye’uk’tan ve Nesr’den asla
vazgeçmeyin.”53 Putperestler dua, secde ve
etrafını tavaf ederek, adakta bulunarak, kurban
keserek ve sadaka vererek putlara tapınırlardı. Bu tapınmalarla sa÷lık, servet, savaúlarda
zafer ve erkek çocuk dileme gibi hep dünyevi
isteklerde bulunurlardı.
Zümer suresi, 38. ayet.
Yukarıdaki ayetin mealini okuyarak
akıl ve inanç açısından yorumlayınız.
Zamanla Kureyúliler, edindikleri putları Kâbe’nin çevresine yerleútirmeye ve önünde fal okları çekmeye baúladılar. Araplar yolculu÷a çıkmak, ticaret yapmak, evlenmek, nesebi úüpheli bir
çocu÷un babasını belirlemek ve su kuyusu açmak gibi iúleri yapmak istediklerinde fal oklarından
çekerlerdi. Çekilen ok üzerinde ne yazıyorsa ona göre hareket ederlerdi.54 Müúrikler arasında bazen
putlara saygısızlık edenler de olurdu. Putların huzurunda çektikleri fal oklarının ço÷u kez kendi istekleri do÷rultusunda çıkmasını beklerlerdi. Beklentileri gerçekleúmedi÷i zaman kızarlar ve putlara
hakaret ederlerdi. Örne÷in, Tabale’de bulunan Zülhalasa Tapına÷ı’na öç alma iste÷i ile bir kiúi gelir
ve fal oku çektirir. Çıkan okta öç alması yasaklanır. Ok çekme iúi üç defa tekrarlanmasına ra÷men
sonuç de÷iúmez. Bunun üzerine adam hiddetlenerek okları putun yüzüne fırlatır ve úöyle haykırır:
“Senin baban öldürülseydi öcünü almaktan beni alıkoymazdın.55
51 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 52.
52 Necm suresi, 19-20. ayetler.
53 Nuh suresi, 23. ayet.
54 Hasan øbrahim Hasan, øslam Tarihi, C 1, s. 92-93.
55 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 55-56; øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 39.
27
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
TARTIùALIM
Hübel putunun yanında üzerinde gelenlerin isteklerine karúılık “diyet, evet, hayır,
sizdendir, sizden de÷ildir, iliúiktir ve sular” yazılı yedi adet fal oku vardı. ùansını denemek isteyen kiúi görevli tarafından Hübel’in yanına götürülür. Kiúi “Ey Tanrı’mız iúte
filan o÷lu filan; úu iúi yapmayı tasarlıyor, hakkında do÷ruyu bildir.” diye dilekte bulunur
ardından da ona ok çektirilirdi.
Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C1, s. 136.
Metindeki bilgileri insan iradesi açısından tartıúınız.
Cahiliye Dönemi fal okları çekiliúini gösteren temsilî resim.
Cahiliye Araplarına göre putlar, Allah’a ulaúmanın ve onun hoúnutlu÷unu kazanmanın tek yolu
idi. Putperestler, Allah’ın varlı÷ına inanmakla birlikte putların kendilerini Allah’a yaklaútırdı÷ını iddia ediyorlardı. Bu konuda Kur’an-ı Kerim bize úu bilgiyi veriyor: “Din yalnız Allah’ındır. Allah’ı
bırakıp kendilerine (putlardan) koruyucu ve dostlar edinenler, ‘Biz bunlara sadece bizi Allah’a
daha çok yaklaútırsınlar diye kulluk ediyoruz.’ derler...”56
56 Zümer suresi, 3. ayet.
28
SøYER
Bu insanlar, hem Allah’a inandıklarını söylüyorlar hem de putlaútırdıkları úeylerden yardım bekliyorlardı. Bu tür inanç sahiplerini Kur’an “müúrik” olarak isimlendirir. Müúrikler; kendilerini, gökleri
ve yeri yaratanın Allah oldu÷unu da kabul ediyorlardı. Fakat Allah’ın tek güç ve kudret sahibi oldu÷u
noktasında baúka varlıkları devreye sokuyorlardı.
YORUMLAYALIM
Mekke’ye put, Huzaa kabilesinden olan ve Kâbe’nin perdedarlı÷ını yapan Amr bin Luhay tarafından getirilmiútir. Amr, a÷ır bir hastalı÷a yakalanır. Yakalandı÷ı hastalıktan kurtulmak için Suriye’de Belka
denilen yerde suyu úifalı kabul edilen pınara gider. O pınarın suyunda
yıkanır ve úifa bulur. Burada insanların birtakım nesnelere taptıklarını görür. Bu nedir diye sorunca onlar, “Bunlara tapıyoruz; çünkü bunlar, ya÷mur istersek ya÷dırır,
yardım istersek yardım eder.” derler. Bunun üzerine Amr, onlardan birkaç tanesini
alarak getirip Kâbe’nin yanına diker. Böylece putperestlik Arap Yarımadası’nın merkezine girmiú olur.
Arapların putlara ve taúlara tapmaya baúlaması ise úöyle olmuútur: Mekke’den
ayrılıp yolculu÷a çıkan kimseler, Mekke’ye ba÷lılıklarını ve hareme saygılarını ifade etmek üzere yanlarında haremden alınmıú bir taú parçası götürürlerdi. Konakladıkları yerlerde o taúı koyup Kâbe’yi tavaf eder gibi etrafını tavaf ederlerdi. Bunu
Kâbe’ye ba÷lılık ve hareme saygılarını ifade etmek için yaparlardı. Daha sonra bu
âdet onları, önceki dinlerini unutturmaya ve o nesnelere tapmaya kadar götürmüútür.
Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 173-174;
øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 54.
Bir kimsenin iyi veya kötü bir çı÷ır açmasını yukarıdaki metni göz önünde bulundurarak yorumlayınız.
29
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
6.2. Haniflik
Hanif, sözlükte batıldan do÷ruya dönen kimseye denir. Dinde ise Hz. Muhammed’den önce Araplar arasında Allah’ın birli÷ine inanan ve putperestli÷i reddedenlere Hanif denilir. Di÷er bir ifadeyle
Hz. øbrahim’in tebli÷ etti÷i inanç üzere olan müminlere verilen addır.
Hanif tabirinin bizzat Hz. øbrahim için kullanıldı÷ı Kur’an-ı Kerim’de “øbrahim, ne Yahudi ne de
Hristiyan idi; fakat o Allah’ı bir tanıyan dosdo÷ru bir Müslüman idi, müúriklerden de de÷ildi.”57
úeklinde vurgulanır. Hz. Muhammed’in tebli÷ etti÷i øslam dini ile Hz. øbrahim’in tebli÷ etti÷i Hanif
inancının tevhit esasına dayalı oldu÷u yine Kur’an’da belirtilir: “ De ki, ‘Rabb’im beni do÷ru yola,
dosdo÷ru dine, Allah’ı birleyen øbrahim’in dinine iletti. O, ortak koúanlardan de÷ildi.”58
Kur’an’da Hz. øbrahim’in dinine uyanlar ve Hanif inancında olanlar övülür. Örne÷in, Nisâ suresinin 125. ayetinde “øúlerinde do÷ru olarak kendini Allah’a veren ve øbrahim’in, Allah’ı bir tanıyan dinine tabi olan kimseden dince daha güzel kim vardır? Allah øbrahim’i dost edinmiútir.”
buyrulur.
Cahiliye Döneminde Allah’ın birli÷ine inanan ve cahiliye âdet ve inançlarına karıúmayan bazı
insanlar vardı. Tevhit inancına sahip olan bu insanlar, Hz. øbrahim’in tebli÷ etti÷i din üzerine yaúarlar,
Yahudilik ve Hristiyanlıktan uzak dururlar ve putperestleri eleútirirlerdi. Putlar adına kesilen kurbanlardan yemezler ve kız çocuklarının topra÷a gömülmesine karúı çıkarlardı. Bu insanların ço÷u okuryazardı. Bunlar, bireysel olarak dinî hayat yaúayan, Haniflerdi.59
Güçlü bir hatip olan Kuss bin Saide, Hz. Hatice’nin amcao÷lu Varaka bin Nevfel, Hz. Ömer’in
amcası Zeyd bin Amr, Hz. Hamza’nın kız kardeúinin o÷lu Ubeydullah bin Cahú ve Taifli ünlü úair
Ümeyye bin Ebu’s-Salt onların önde gelenlerindendi. Bunlar bir pazar yerindeki insanlara; aslında
cansız, dilsiz, sa÷ır olan hiçbir fayda sa÷lamayan ve hiçbir zararı önlemeyen birtakım putlar önünde
e÷ilmenin, onların önünde secde etmenin zillet oldu÷unu ilan etmiúlerdi.60 Hanifler, cahiliye yanlıúlarına karúı direnen inanmıú bir grup insandı.
DEöERLENDøRELøM
“Ey ønsanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız.
Yaúayanlar ölür, ölenler fena bulur. Olacak olur. Ya÷mur ya÷ar, otlar
biter. Çocuklar do÷ar, analarının, babalarının yerini alır. Sonra hepsi
ölüp gider. Olayların ardı arkası kesilmez, hepsi birbirini kovalar.
Kulak veriniz, dikkat ediniz. Gökte haber, yerde ibret alacak úeyler var.
Yeryüzü bir büyük divan. Gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler
durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoúnut olup da mı
kalıyorlar? Yoksa orada kalıp da uykuya mı dalıyorlar?
57 Âl-i ømrân suresi, 67. ayet.
58 En’âm suresi, 161. ayet.
59 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 39.
60 Ali Himmet Berki-Osman Keskio÷lu, Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 21.
30
SøYER
Yemin ederim, Allah indinde bir din vardır ki úimdi içinde bulundu÷unuz
dinden daha sevgilidir. Ve Allah’ın gelecek bir peygamberi vardır ki gelmesi pek
yakındır. Gölgesi baúımızın üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki ona inanır, o da
ona do÷ru yolu gösterir. Vay o talihsize ki ona isyan eder, karúı çıkar. Yazıklar
olsun ömürleri gaflet ile geçen ümmetlere.
Ey insanlar! Hani, babalarınız, dedeleriniz, hani süslü köúkler, taútan evler
yapan Âd ve Semut kavmi, hani dünya varlı÷ına gururlanıp da kavmine, “Ben, sizin
en büyük Rabb’inizim.” diyen firavun ile nemrut? Onlar size göre daha zengin,
kuvvet ve kudretçe sizden daha üstün de÷il miydiler? Bu yer, onları de÷irmeninde
ö÷üttü, toz etti, da÷ıttı. Kemikleri bile çürüyüp da÷ıldı. Evleri yakılıp ıssız kaldı.
Yerlerini, yurtlarını úimdi köpekler úenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflet etmeyin.
Onların yoluna gitmeyin. Her úey fanidir. Baki olan ancak Allah’tır ki birdir, orta÷ı
ve benzeri yoktur. Tapılacak ancak odur. Do÷mamıú ve do÷urmamıútır. Bizden
önce gelip geçenlerde bize ibret olacak úey çoktur. Ölüm ırma÷ının girecek yerleri
var; ama çıkacak yeri yoktur. Büyük küçük hep göçüp gidiyor. Giden geri gelmiyor.
Kesin olarak biliyorum ki herkese olan bana da olacaktır.”
Cevdet Paúa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tarih-i Hulefa , s. 48.
Hanif olan Kuss bin Saide’nin yukardaki hitabesini okuyarak øslam
inancı açısından de÷erlendiriniz.
LøSTELEYELøM
Cahiliye Döneminde Hanif olarak yaúayan insanların özelliklerini listeleyiniz.
6.3. Kâbe ve Hac
Kâbe, Mekke’de Mescid-i Haram’ın ortasında taútan yapılmıú dört köúeli bir binadır.61 Kâbe’nin
ilk binasında tavan, eúik, pencere ve kapı yoktu. Bunlar Kusay bin Kılâb zamanında yapılmıútır. Kâbe,
tarih boyunca Araplar tarafından mukaddes kabul edilmiútir.62
˴ ϭ˴΃ ϥ͉ · “ùüphesiz, âlemlere
˴ Ϥ˶ ˴ϟΎ˴όϠ˸ ˶ϟ ϯΪ˱ ϫ˵ ϭ˴ Ύϛ˱ έ˴ Ύ˴Βϣ˵ Δ˴ Ϝ͉ Β˴ Α˶ ϱά˶ ͉Ϡ˴ϟ αΎ
Kur’an-ı Kerim’de yer alan Ϧϴ
˶ ϭ Ζ˸
˳ ϴΑ˴ ϝ͉
˶ ϨϠ͉ ˶ϟ ϊ˴ ο˵
˶
bereket ve hidayet kayna÷ı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet) Mekke’deki (Kâbe) dir.”63
mealindeki ayet, Kâbe’nin ilk yapılan mabet oldu÷unu vurgular. ølk zamanlar Kâbe, gösteriúten uzak,
mütevazı, kare úeklinde basit ve sade bir bina idi. Kâbe’nin ilk defa ne zaman ve kim tarafından ya61 Heyet, Dinî Kavramlar Sözlü÷ü, s. 350.
62 Ali Himmet Berki-Osman Keskio÷lu, Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 25.
63 Âl-i ømrân suresi, 96. ayet.
31
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
pıldı÷ı hususunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetlerden Kâbe’nin
Hz. øbrahim’den önce de var oldu÷u; ancak yıkılıp uzun zaman içinde yerinin kayboldu÷u ve øbrahim
tarafından bulunarak yeniden yapıldı÷ı anlaúılmaktadır. Fakat Hz. øbrahim’den önce kimin tarafından
inúa edildi÷i hususunda Kur’an’da herhangi bir bilgi yer almamaktadır.64 Kâbe’nin, Hz. øbrahim ve
øsmail tarafından önceki temel üzerine yeniden inúa edildi÷ine Bakara suresinin 127. ayetinde, “Bir
zamanlar øbrahim øsmail’le beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor, (úöyle diyorlardı): Ey
Rabb’imiz bizden bunu kabul buyur, úüphesiz sen iúitensin bilensin.” úeklinde iúaret edilir. Yine
Kur’an’da belirtildi÷ine göre Kâbe’nin bakım ve temizli÷i øbrahim ve øsmail’e havale edilmiútir. Nitekim úöyle buyrulur: “… øbrahim ve øsmail’e, Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde
edenler için ‘evimi (Kâbe)’yi temiz tutun.’ diye emretmiútik.”65
Kâbe’yi gösteren temsilî resim.
NOT EDELøM
Bugün Kâbe’nin do÷u köúesine tavafa baúlangıç iúareti olarak konulan siyah taú (Hacer-i Esvet), kuzeybatı tarafında “Hatim ve Mizab-ı Kâbe”, kuzeydo÷u duvarında “kapı”, kuzeydo÷u duvarının karúısında ise “Makam-ı øbrahim
ve Zemzem Kuyusu” vardır.
64 Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 24, s. 15.
65 Bakara suresi, 125. ayet.
32
SøYER
øslamiyetten önce dinî vazifeler Kâbe’nin
içinde eda edilirken sonradan bu küçük bina
ziyaretçileri ve hacca gelenleri almaz olur. Bunun üzerine Kâbe’nin etrafındaki boú alan, ibadet mekânı olarak Kâbe’ye katılır. Bu eklenen
alan mukaddes sayılır ve “Harem” adı verilir.
øslamiyette namaz farz olunca namazlar burada
kılınmaya baúlanır. Onun için buraya “Mescid-i
Haram” denmiútir. Burası Hz. Ömer zamanına
kadar etrafı çevrilmeden boú bir alan olarak kalır. Hz. Ömer Devrinde, hacıları almadı÷ı ortaya
çıkınca Hz. Ömer Mescid-i Haram’ı geniúletmeye ve etrafını bir duvarla çevirmeye ihtiyaç duyar. Etrafındaki evleri satın alır ve onları yıktırarak Mescid-i Haram’a ilave eder. Etrafına da bir
duvar ördürür. Daha sonra Hz. Osman Devrinde
de etraftaki di÷er evler satın alınarak mescide
katılır ve içine revaklar yapılır.66 Böylece Mescid-i Haram kademeli olarak geniúletilir.
øNCELEYELøM
Harem sözlükte “yasaklanmıú korunmuú, dokunulmaz” manasına gelen Harem
kelimesi haram ile eú anlamlıdır. Terim olarak Mekke ve
Medine’nin, çevre sınırları (Hz. Peygamber tarafından çizilen) için kullanılır. Bu
bölgelere Harem adının verilmesi, zararlılar dıúındaki canlılarının öldürülmesi ve
bitki örtüsüne zarar verilmesinin haram
kılınmıú olmasındandır. Bundan dolayı
Mekke’ye el-Beledü’l-Haram denildi÷i
gibi Kâbe ise el-Beytü’l-Haram, çevresindeki mescit de el-Mescidü’l-Haram
diye anılmaktadır.
Heyet, Dinî Kavramlar Sözlü÷ü, s. 232.
Kâbe, Mekke toplumu için önemliydi. Çünkü
el-Beledü’l-Haram ve el-Mescidü’lyapacakları iúleri Kâbe’nin içinde bulunan HüHaram’ın resimlerini sınıfa getirerek
bel putu önünde fal okları çekerek karara ba÷inceleyiniz.
lıyorlardı. Kâbe’nin Mekke toplumu için di÷er
bir önemi de dinî bir merkez olmasıydı. Burası
kutsal sayılıyor ve hac ayları dıúında da insanlar tarafından ziyaret ediliyordu. Ayrıca Araplar, Mekke’nin “Harem”inde hiçbir zaman savaúmama
konusunda anlaúmıúlardı. Dolayısıyla hareme giren herkes, her çeúit saldırıdan korunmuú oluyordu.
Kâbe’nin kutsiyeti Mekke toplumunu her yönden etkiliyordu.
Hac, kelime olarak Allah’a yönelme ve günahlardan arınma anlamına gelir. Terim olarak ise
Mekke’de bulunan Kâbe’yi ve civarındaki kutsal yerleri belirli zaman içinde, usulüne uygun olarak
ziyaret etmektir.
OKUYALIM
Kur’an-ı Kerim’de Kâbe için; “el-Beytü’l-Haram” (Mâide suresi, 2.
ayet.), “el-Beytü’l-Muharrem” (øbrahim suresi, 37. ayet.), “el-Beytü’l-Atik”
( Hac suresi, 29-33. ayetler.), “el- Beytü’l-Ma’mur” (Tûr suresi, 4. ayet.),
ve “el-Beyt” (Bakara suresi, 125-127. ayetler.) isimleri kullanılır.
Yukarıdaki ayetlerin anlamlarını Kur’an-ı Kerim’den bularak okuyunuz.
66 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 129-130.
33
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
øslam öncesi Araplar tarafından Kâbe haccediliyordu. Araplar, haram aylarda savaú yapmamak
üzere anlaútıklarından bu aylarda hac için Mekke’ye gelirlerdi. Özellikle zilkade, zilhicce ve muharrem aylarında haclarını yaparlardı. Yine bu aylarda Mekke’den memleketlerine emin bir úekilde
giderlerdi.67
Hz. øbrahim, o÷lu øsmail ve eúi Hacer’i Mekke’ye bıraktı÷ında, soyundan bazılarını namaz kılmaları için Kâbe’nin yanına yerleútirdi÷ini, insanların kalplerini onlara meylettirmesini ve onları rızıklandırmasını68 Allah’tan niyaz etmiúti. Allah bu niyazı kabul etmiú ve Hz. øbrahim’e, “Bütün insanları
hacca ça÷ır, yaya olarak ve hızlı yürüyen her türlü binek üstünde dünyanın en uzak köúelerinden sana (Kâbe’ye) gelsinler.”69 diye buyurmuútur. Hz. øbrahim bu buyruk üzerine insanları hacca
davet etmiútir. ømkân bulan her Müslümanın burayı ziyaret etmesi gerekti÷i yine Kur’an’da úöyle
ifade edilir: “…Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.
Kim inkâr ederse bilmelidir ki Allah bütün âlemlerden müsta÷nidir.”70
SøYER – HZ. MUHAMMED – MEKKE – MEDøNE – TAøF
HADARø – BEDEVø – HøCAZ – HANøF – MELE – FøL
OLAYI– KERVAN – TøCARET – KÂBE – EBREHE – EBABøL
H
G
S
K
E
R
V
A
N
G
K
S
A
N
ø
F
B
M
S
N
B
A
B
S
E
H
J
ø
R
L
E
Y
M
E
S
Y
A
L
V
L
R
Z
ø
K
A
ø
D
B
ø
S
E
E
Ç
A
N
B
K
E
U
E
S
L
F
M
H
U
D
Ç
A
E
M
T
V
E
ø
L
M
E
J
A
U
B
F
E
Y
ø
L
ø
E
Y
R
U
H
T
E
R
B
U
O
M
D
M
S
B
C
Y
R
A
K
Z
L
E
ø
L
K
L
E
E
E
C
T
A
A
ø
N
Y
Â
B
ø
E
Y
ø
M
C
Y
S
E
U
B
S
L
E
ø
T
K
ø
I
K
Y
M
E
E
ø
U
P
H
A
H
ø
N
ø
E
S
L
U
F
ø
A
H
Z
M
U
H
A
M
M
E
D
B
T
Yukarıda verilen kelimeleri tabloda bulunuz.
67 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 130.
68 øbrahim suresi, 37. ayet.
69 Hac suresi, 27-28. ayetler.
70 Âl-i ømrân suresi, 97. ayet.
34
34
SøYER
OKUMA METNø
KÂBE’YE OSMANLI KATKISI
Kâbe’nin yapısı 1040 (1630) yılına kadar Emevi ve Abbasi dönemindeki tamiratlar
dıúında herhangi bir de÷iúikli÷e u÷ramadan devam etmiútir. 16. yüzyılın sonlarına do÷ru
kuzeybatı duvarında tehlikeli boyutlarda çatlamalar meydana gelmiú; fakat østanbul uleması
Kâbe’nin yıkılıp yeniden yapılmasının caiz olmadı÷ına karar vermiútir. Daha sonra I. Ahmet,
Baúmimar Mehmet A÷a’dan harap durumdaki Kâbe’nin yıkılma tehlikesine karúı önlem
alınmasını istemiú, hazineden de gerekli tahsisat ayrılmıútır. Muharrem 1021’de (Mart 1612)
yapılan ve 80 bin altın harcanan bu tamiratta duvarlar, yıkılmıú olan kısımları tamamlandıktan
sonra østanbul’da hazırlanan altın ve gümüúlerle süslü dört ayak ve on altı kiriúten oluúan demir
kuúaklarla takviye edilmiú, ahúap çatı elden geçirilmiú, eskiyen ya÷mur olu÷u sökülüp yerine
gümüú kaplama üzerine altın süslemeli yeni bir oluk takılmıútır. Bu arada kapı kemeri yenilenmiú
ve üzerindeki gümüú kitabe levhası alınarak yerine altın bir kitabe levhası konulmuútur.
IV. Murat zamanında Mekke o güne kadar görülmemiú úiddette bir fırtına ve sel baskınına
maruz kaldı. 1039 (1629-30) yılında sular Mescid-i Haram’a girerek Kâbe duvarlarının yarısına
kadar çıktı ve ertesi gün akúama do÷ru kuzeybatı duvarı tamamen, kuzeydo÷u duvarı kapıya
kadar, güneybatı duvarının da altıda bir kadarı yıkıldı. Mekke emiri ilim adamlarını toplayarak
ne yapılması gerekti÷i hususunda görüú aldıktan sonra Kâbe’nin etrafını tahtalarla kapattırıp
üzerine yeúil bir örtü örttürür ve durumu østanbul’a bildirir. Bunun üzerine Mısır’dan Mimar
Rıdvan A÷a ile Medine Kadısı Mehmet Efendi, Kâbe’nin yapımına memur edilir. Temmuz 1631’e
kadar yaklaúık altı buçuk ay süren bu çalıúmalar sırasında Hacer-i Esvet köúesi hariç bütün
duvarlar temellerine kadar taú taú sökülerek orijinalitesine dokunulmadan yeniden yapılır.
Yıpranmıú ve harap olmuú kısımlar yenileriyle de÷iútirilir.
1517 yılında Mısır’ın fethiyle Kâbe’nin örtüsünü yaptırma Osmanlı padiúahlarına geçti
ve Yavuz Sultan Selim, Kâbe örtülerinin eskiden oldu÷u gibi yine Mısır’dan gönderilmesini
istedi. Kanuni Sultan Süleyman zamanından itibaren Kâbe’nin dıú örtüsü Mısır’da, iç örtüsü
østanbul’da hazırlanmaya baúlandı; ancak iç örtünün kumaúı yine Mısır’da dokunuyordu.
Nihayet III. Ahmet Döneminden itibaren kumaúların tamamının østanbul’da dokunması âdet
oldu. øç örtü østanbul’dan, son olarak 1861’de, tahta çıkıúı münasebetiyle Sultan Abdülaziz
tarafından gönderildi ve 1943 yılına kadar kullanıldı. Kâbe’nin örtüleri Osmanlılar Döneminde
uzun bir süre yeúil, daha sonra siyah atlastan yapılmıútır. Hicaz’ın Osmanlı idaresine girmesinin
ardından her yıl Kâbe’nin yıkanması ve kokulandırılması için Haremeyn tahsisatından pay
ayrılmıútır.
I. Dünya Savaúı sırasında Mekke Emiri ùerif Hüseyin, Osmanlı Devleti’ne karúı
ayaklanınca örtülerin ikisi de yine Mısır’dan gönderilmeye baúlandı.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 24, s. 17.(Özetlenmiútir.)
35
1. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN DOöDUöU ORTAM
ÜNøTEMøZø DEöERLENDøRELøM
A- Aúa÷ıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Hz. Muhammed’in hayatını ö÷renmenin önemini açıklayınız.
2. Siyerin konusunu ve amacını yazınız.
3. Hz. Peygamberin hayatını anlatan kitaplara neden siyer denilmiútir? Açıklayınız.
4. Hz. Muhammed’in hayatını ö÷renmede Kur’an niçin önemlidir? Açıklayınız.
5. Mekke’de ticaretin geliúme nedenini anlatınız.
B- Aúa÷ıdaki çoktan seçmeli soruların do÷ru seçeneklerini iúaretleyiniz.
1. Yerleúik hayat yaúayan Araplara ne ad verilir?
A) Bedevi
B) Mekki
C) Hadari
D) Arabi
E) Recebi
2. Aúa÷ıdakilerden hangisi haram aylardandır?
A) Ramazan
B) ùaban
C) Zilhicce
D) ùevval
E) Safer
3. Aúa÷ıdaki putların hangisinin önünde fal oku çekilirdi?
A) Lât
B) Menat
C) Uzza
D) Hübel
E) Nesr
4. Aúa÷ıdakilerden hangisi øslam’dan önce yerleúik hayat yaúayan Arapların her kabilenin önde gelenlerinden bir iki kiúinin seçilmesiyle oluúturdukları meclistir?
A) Car
B) Hilf
C) Mevali
D) Hilfu’l Fudul
E) Mele
5. Aúa÷ıdakilerden hangisi Haniflerden de÷ildir?
A) Kuss bin Saide
B) Varaka bin Nevfel
D) Ubeydullah bin Cahú
E) Zeyd bin Amr
C) Kusay bin Kilâb
C- Aúa÷ıdaki cümlelerde boú bırakılan yerleri parantez içindeki uygun kelimelerle doldurunuz.
(Filistin, Semut, Amalika, Kureyú, Fil, ebabil, sanat, ticaret.)
1. Hz. øbrahim, øsmail ve Haceri Mekke’ye ......................... bölgesinden getirmiútir.
2. Mekke’nin ilk sakinleri ......................... kabilesidir.
3. Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin ordusuna …………..kuúları tarafından kızgın taúlar atılmıútır.
4. Kureyúlilerin kıúın Yemen’e, yazın ise Suriye’ye çıkardıkları kervanla ilgili Kur’an-ı Kerim’de
……………..suresinde bilgi verilir.
5. Mekke’nin ekonomisi ……………e dayanıyordu.
D- Aúa÷ıdaki bilgilerin do÷rularını (D), yanlıúlarını (Y) ile iúaretleyiniz.
1. (...) Cahiliye Döneminde boúanan bir kadının baúkasıyla evlenebilmesi için bir yıl beklemesi gerekirdi.
2. (...) øslam öncesi Arap edebiyatında úiir ve hitabet çok geliúmiútir.
3. (...) Adnanilerin anavatanı Yemen’dir.
4. (...) Arap Yarımadası, Asya, Afrika ve Avrupa’nın kesiúti÷i bir noktada bulunur.
5. (...) øslam öncesi Araplar, ticarette kendi paraları olan dinar ve dirhemi kullanıyorlardı.
36
SøYER
2.ÜNøTE
PEYGAMBERLøK ÖNCESø
HZ.
MUHAMMED
H
Z. M
UHAMMED
ÜNøTEMøZE HAZIRLANALIM
1. Hz. Muhammed’in soyu ile ilgili bilgi toplayarak sınıfta arkadaúlarınızla
paylaúınız.
2. Hilfu’l-Fudul kavramının anlamını ö÷reniniz.
3. Peygamberlerin, insanlardan seçilmiú olması niçin önemlidir?
Araútırınız?
4. Kendinize ˶örnek almak istedi÷iniz birinde aradı÷ınız ilk dört özelli÷i
defterinize yazınız.
5. Peygamberimize insanlar neden güveniyorlardı? Araútırınız.
37
SøYER
1. Hz. Muhammed’in Soyu ve Ailesi
Peygamberimizin soyu, iki büyük Arap toplulu÷undan biri olan ve øsmailo÷ulları diye de anılan
Adnanilere dayanır. Onun soyu, Hz. øsmail ve Hz. øbrahim’e kadar uzanır.1
Hz. Muhammed, Mekkeliydi. Hem anne hem de baba tarafından Kureyú kabilesine mensuptu.
Babası Abdullah, Kureyú’in Haúimo÷ulları, annesi Âmine ise Zühreo÷ulları kolundandı. Her iki taraf
da Mekke’de saygınlı÷ı olan ailelerdi. Babası Abdullah onun do÷umundan kısa bir süre önce vefat
etmiúti. Dedesi Abdülmuttalip (ùeybe) Mekke’nin en ö˶ nemli yöneticilerinden biri idi. Mekkeliler ona
büyük saygı duyarlardı. ùeybe de kendi babası Haúim gibi cömert bir insandı. Hacıların su ve yemek
ihtiyaçlarını karúılamaya büyük katkı sa÷lıyordu. Örne÷in, Zemzem Kuyusu’nu yeniden bulup tamir
ettirmiú ve hacıların hizmetine sunmuútu. Peygamberimizin amcaları; Haris, Ebu Talip, Ebu Lehep,
Zübeyr, Abbas ve Hamza Mekke toplumunda saygın kiúilerdi.
Hz. Muhammed’in Aile Kütü÷ü
Abdülmuttalip
(ùeybe)
Haris
Ebu Talip
Zübeyr
Abdullah/
Âmine
Abbas
Hamza
Ümmü Gülsüm
Abdullah
Hasan
Hüseyin
Ebu Lehep
Hz. Muhammed/
Hz. Hatice
Kasım
Zeynep
Rukiye
Hz.Fatıma/
Hz. Ali
Muhsin
Ümmü
Gülsüm
Zeynep
øbrahim
(Hz. Mariye’den
do÷du.)
Peygamberimizin babası Abdullah, Mekke’nin en saygın ailesine mensup ve akranları arasında
çok be÷enilen bir gençti. Babası Abdülmuttalip ona Zühreo÷ulları reisi Vehb’in kızı Âmine’yi uygun
gördü. Âmine de Kureyú’in úerefli ve iffetli kızlarındandı. Abdullah, Âmine ile zamanın geleneklerine
göre evlendirildi. Böylece güzel ve saygın bir yuva kurulmuú oldu.
Abdullah, bazı ihtiyaçlarını karúılamak amacıyla bir ticaret kervanıyla Suriye’ ye gitti. Fakat dönüúte hastalandı ve kervan ile devam edemeyece÷ini anlayınca Medine’de dayılarının yanında kaldı.
Yol arkadaúları Mekke’ye dönüp durumu haber verince Abdülmuttalip, büyük o÷lu Haris’i Abdullah
ile ilgilenmek üzere Medine’ye gönderdi. Ancak Haris oraya ulaúmadan kardeúi Abdullah Medine’de
vefat etmiúti. Bu acı haber baúta Âmine olmak üzere tüm aileyi yasa bo÷du. Peygamberimiz henüz
dünyaya gelmeden yetim kalmıútı.
1 Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 30, s. 408.
38
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
NOT EDELøM
Abdülmuttalip Hz. Peygamberin dedesidir. Asıl adı ùeybe’dir. Abdülmuttalip, üstün karakterli, inançlı, iyi kalpli, bir insan, adil bir reisti. Ömrünün sonuna do÷ru puta tapmayı terketmiú, içkiyi ve kumarı bırakmıú, Kâbe’nin çıplak
olarak tavaf edilmesini yasaklamıútı. Allah’ın varlı÷ına, ceza ve mükâfat yeri
olarak ahiretin mevcudiyetine inanmıú, zaman zaman Hira Ma÷arası’na çekilip ibadetle
meúgul olmuútu.
Abdülmuttalip, sa÷lı÷ında torunu Muhammed’e gereken ihtimamı göstermiú; kendisinden sonra da onun bakımını o÷lu Ebu Talip’e vasiyet etmiúti.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 1, s. 273.
2. Hz. Muhammed’in Do÷umu ve Çocuklu÷u
Peygamberimiz 20 Nisan (12 Rebiyülevvel)
571 tarihinde Mekke’de do÷du. Babasının adı
Abdullah, annesinin adı ise Âmine’dir.
BøLGø KUTUSU
Arap
Yarımadası’nın
Hicaz bölgesinde yer alan
Mekke, Kâbe’nin bulundu÷u úehirdir. Peygamberimizin do÷du÷u asırda burası
aynı zamanda çok önemli bir ticaret merkezi idi. Kâbe ise insanlar için yeryüzünde
kurulan ilk mabettir. Hz. øbrahim ve o÷lu
Hz. øsmail tarafından inúa edilmiútir. Namazlarda yöneldi÷imiz kıblemizdir.
Babası Abdullah vefat ettikten sonra yetim
olarak do÷an Hz. Muhammed, artık dedesinin himayesinde idi. Abdülmuttalip, torununa
Âmine’nin de istedi÷i isim olan ve çok övülmüú
anlamına gelen Muhammed adını verdi. Bu
ismi o zamana kadar kimse kullanmıú de÷ildi.
Dedesi Mekkelilere bir ziyafet vererek onun do÷umunu kutladı.
Mekkeli aileler, geleneksel olarak çocuklarını hem düzgün konuúsunlar hem de temiz havada sa÷lıklı büyüsünler diye bedevi kabilelerden
sütannelere verirlerdi. Hz. Muhammed de kısa
bir süre annesi Âmine tarafından emzirildikten
sonra Halime adında bir sütanneye verildi. Peygamberimiz dört sene kadar bu ailede kaldı. økinci senenin sonunda sütannesi onu Mekke’ye getirip teslim etmek istedi. Ancak yayla havasının
çocu÷una iyi geldi÷ini gören annesi Âmine ve dedesi Abdülmuttalip, o sıralar Mekke’de görülen
bir salgın hastalı÷ı da göz önünde bulundurarak
yeniden onu sütannesine teslim ettiler. Bazen onu
annesiyle özlem gidersin diye Mekke’ye getiriyorlardı. Neticede dört yaúında iken sütannesi onu
getirip ailesine teslim etti.
39
Heyet, Dinî Kavramlar Sözlü÷ü, s. 350.
Peygamberimizin do÷du÷u evin yerine inúa edilen ve bugün
Mekke Kütüphanesi olarak kullanılan yapı.
SøYER
NOT EDELøM
Peygamberimizin Kur’an’da ve hadislerde geçen bazı isim ve sıfatları úunlardır:
• Ahmet: Allah’a çok hamt eden, övgüye layık olan. Saf suresi, 6. ayet.
• Rauf-Rahim: Çok úefkatli, çok merhametli. Tevbe suresi,128. ayet.
• Rahmet: Merhametli. Enbiyâ suresi, 107. ayet.
• Nebi: Peygamber, haberci. ùahit: Tanık ve delil. Mübeúúir: Müjdeci. Nezir: Uyarıcı.
Dai: Davet edici. Siraç: Aydınlatıcı. Ahzâb suresi, 45- 46. ayetler.
• Resul: Elçi-peygamber. Fetih suresi, 29. ayet.
• Mustafa: Seçilmiú. Ahmet bin Hanbel, Müsned, C 5, s. 25.
• Muhammed: Çok övülen anlamındaki bu isim, Kur’an-ı Kerim’de dört ayrı surede yer almaktadır. Âl-i ømrân suresi 144, Ahzâb suresi 40, Muhammed suresi 2 ve Fetih suresi 29. ayetler.
• Kur’an-ı Kerim’in 47. suresi Muhammed suresidir.
Peygamberimiz, dört yaúından altı yaúına kadar öz annesinin yanında kaldı. Annesi Âmine, hem
Medine’deki akrabalarıyla hasret gidermek hem de kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmek amacıyla o÷lu Muhammed’i de yanına alarak Medine’ye gitti. Ancak ziyaretlerini gerçekleútirdikten sonra
dönüú yolunda hastalanarak Medine’ye 190 km mesafedeki Ebva’da vefat etti. Peygamberimiz sevgili annesini kaybetmenin acısını yaúamıú ve öksüz kalmıútı.
Annesinin vefatı üzerine Hz. Muhammed’i bakıcısı Ümmü Eymen Mekke’ye getirip yaúlı dedesine teslim etmiútir.
ARAùTIRALIM
BøR GECE
On dört asır evvel, yine böyle bir
geceydi,
Derken, büyümüú, kırkına gelmiúti ki öksüz,
Kumdan, ayın on dördü bir öksüz
çıkıverdi!
Bir nefhada insanlı÷ı kurtardı o masum,
Lakin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi
gözler;
Baúlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Kaç bin senedir, hâlbuki bekleúmedelerdi!
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabi
Âlemlere rahmetti, evet, ùer-i mübîni,
Bir kerre, zuhur etti÷i çöl, en sapa yerdi;
ùehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.
Bir kerre de, mâmûre-i dünya, o zamanlar,
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Medyun ona cemiyyeti, medyûn ona ferdi.
Sırtlanları geçmiúti beúer yırtıcılıkta;
Medyundur o masum’a bütün bir beúeriyyet.
Diúsiz mi bir insan, onu kardeúleri yerdi!
Ya Rab, bizi mahúerde bu ikrar ile haúret.
Fevzâ bütün afakını sarmıútı zeminin,
Mehmet Âkif Ersoy, Safahat, s. 455.
Salgındı, bugün úark’ı yıkan, tefrika derdi.
Yukarıdaki úiirde Hz. Muhammed’in içinde do÷du÷u toplumun yapısı
hakkında neler anlatılmaktadır?
40
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
BøLGø KUTUSU
Mekke yakınlarında bulunan Sa’do÷ulları kabilesinden bir grup kadın, emzirmek üzere çocuk almak için Mekke’ye geldi. øçlerinde Halime de vardı. Halime,
yol arkadaúlarından geride kalmıútı. O henüz Mekke’ye gelmeden yol arkadaúları
varlıklı aile çocuklarını alıp dönmüúlerdi. Muhammed’i yetim diye kimse almamıútı. Halime Mekke’yi dolaútı, yetim diye kimsenin almadı÷ı Muhammed’i almaya
karar verdi. Onu alıp köyüne döndü. Muhammed’i sütannesi ve onun ailesi çok sevdi. Çünkü o
geldikten sonra evlerine huzur, bereket ve mutluluk gelmiúti. Hz. Muhammed sütannesinin yanında dört yıl kaldı. Sonra Halime onu Mekke’ye getirdi ve öz annesi Âmine’ye teslim etti.
Mustafa Asım Köksal, øslam Tarihi, C 2, s. 27-31.
Torununun bakımını sekiz yaúına kadar dedesi Abdülmuttalip üstlendi. Dedesi onu çok severdi.
ùehrin meselelerini görüúmek üzere ileri gelenlerle toplantılar yaparken bile Muhammed, onun yanına
koúardı. Amcaları bazen bu duruma karúı çıkmak isterlerdi. Ancak Abdülmuttalip, “Bırakın onu… O
kendini büyük bir insan yerine koyuyor. O kadar akıllı ki umarım bir gün büyük bir adam olacaktır.’’2
diyerek onu mecliste yanı baúına oturturdu. Hz. Muhammed sekiz yaúında iken çok sevdi÷i dedesini
de kaybetti. Dedesi, vefat etmeden önce onu amcası Ebu Talip’e emanet etti.
DÜùÜNELøM
ANNECøöøM !
Hz. Peygamber sütannesi Halime’yi zaman zaman görürdü. Ona karúı derin bir sevgi
beslerdi. Onunla her karúılaútı÷ında “Anneci÷im!” diyerek saygısını dile getirirdi. Oturması için ona yer gösterir ve ihtiyaçlarını karúılamaya çalıúırdı. Halime’nin yaúadı÷ı
köyde kuraklık sonucu kıtlık olmuú ve hayvanlar hastalıktan ölmüútü. Bundan dolayı da yoksulluk
baú göstermiúti. Geçim sıkıntısı çeken Halime’nin aklına Hz. Muhammed geldi. Onu ziyaret etti ve
derdini anlattı. Hz. Muhammed, Hatice ile evliydi. Sütannesi Halime’yi misafir etti ve ona ikramda bulundu. Hatice, eúinin sütannesi Halime’ye kırk koyun ve bir deve hediye etti. Bu durumdan
çokça memnun olan Halime, aldı÷ı hediyelerle birlikte köyüne mutlu bir úekilde döndü.
øbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakat, C 1, s. 113-114. (Özetlenmiútir.)
Peygamberimizin ne kadar vefalı oldu÷unu göstermesi açısından yukarıdaki örnek
üzerinde düúününüz.
3. Hz. Muhammed’in Gençlik Dönemi
Hz. Muhammed, yirmi beú yaúına kadar amcası Ebu Talip’in yanında ve himayesinde kaldı. Ebu
Talip Mekkelilerin saygısını kazanmıú, üstün vasıflı bir kiúi idi. Aynı zamanda Hz. Ali’nin de babası olan bu hoúgörülü ve merhametli insan, Hz. Muhammed’i en az kendi çocukları kadar severdi.
Peygamberimizin ikinci annem dedi÷i Ebu Talip’in hanımı Fatıma binti Esed, kendi çocuklarından
önce onu yedirir, giydirir ve saçlarını tarardı. Ebu Talip, Mekkelilerin ço÷u gibi ticaretle u÷raúıyordu.
Peygamberimiz de amcasına yardım amacıyla on yaúlarındayken baúkalarının koyunlarını güderek
çobanlık yapmıútır. 3
2 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 42.
3 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 46.
41
SøYER
øslam öncesi Cahiliye Dönemi Arap kabileleri sürekli birbirleriyle savaúırlardı. Ço÷u kez basit bir
nedenle çıkan bu savaúlar uzun süre aralıksız devam ederdi. Dolayısıyla asayiú bozulur, can ve mal
emniyeti ortadan kalkardı. Kâbe’yi ziyaret etme imkânı bile kalmazdı. Hiç olmazsa belli zamanlarda
savaúa ara verip güven içinde dolaúmak, alıúveriú yapmak ve Kâbe’yi rahatça ziyaret etmek için haram
aylarda savaúmak yasaklandı.
Hz. Muhammed on beú-yirmi yaúları arasındayken Kureyú ve müttefiki Kinane ile Kays-Aylan
kabileleri arasında baúlayan ilk Ficar Savaúları devam ediyordu. Haúimo÷ullarının sancaktarı Hz. Peygamberin amcası Zübeyr idi. Hz. Muhammed, bu savaúlarda geri planda durup çatıúmaya girmedi. Bu
savaúları Kureyú kazandı. Ardından bir anlaúma imzalandı. Ancak intikam için yapılan bu savaúlar
farklı kabileler arasında sık sık meydana geliyordu.
Cahiliye Döneminde Arabistan ve Hicaz’da huzursuzluk ve güvensizlik hâkim olmuútu. Bu durum
zaman zaman iyiye do÷ru gitse de øslamiyetin gelip barıúı sa÷lamasına kadar devam etti.
øslam, barıú dini oldu÷u için haram ayların kutsallı÷ını kaldırmamıú ve bu aylarda savaúmayı yasaklamıútır. Bu konuda yüce Allah úöyle buyurmuútur: “Sana haram ayda savaúmayı soruyorlar.
De ki: “O ayda savaú büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük
günahtır. Fitne ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler sizi dininizden
döndürünceye kadar sizinle savaúmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da ahirette de boúa gitmiútir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.”4
Bu ayet, øslam’ın barıú için her fırsatı de÷erlendirdi÷ini ve zorunlu olmadıkça savaúı tasvip etmedi÷ini göstermektedir.
3.1 Erdemliler Birli÷ine (Hilfu’l- Fudul ) Katılması
Cahiliye Arapları arasında zaman zaman yapılan ittifak, dostluk ve dayanıúma yeminleri vardı.
Bu yeminlerin her birinin amaçları ve úartları farklı idi. Genelde bir güçlü kabile ile bir zayıf kabile
ahitleúir ve zayıf taraf kuvvetlinin himayesine girerek kendini emniyette hissederdi.
Basit nedenlerle çıkan ancak büyük haksızlık ve yıkımlara sebep olan ficar savaúlarından dolayı
Mekke’de can ve mal emniyeti tehlikede idi. Bu durum özellikle hac ve ticaret için dıúarıdan gelenleri
ve yerli, zayıf insanları fazlaca etkiliyordu. Onlar sık sık zulme u÷ruyor ve gasp ediliyorlardı. Güçlüler, yabancıların malına el koyuyordu. Karúılı÷ında tek kuruú ödemiyorlardı. Haksızlı÷a u÷rayanlar,
hakkını arama ve karúı koyma cesaretini gösteremiyorlardı. Kureyú’in ve Mekke’nin itibarı zedeleniyordu.
Bir gün Mekke’ye dıúarıdan bir tüccar gelmiúti. Mekke’nin ileri gelenlerinden biri bu tüccarın
malını gasbetti. Tüccar, Mekkelilerden yardım istedi. Fakat kimse ona yardım etmedi. Sonra bu tüccar
yüksek bir yere çıkarak Mekkelilere úöyle seslendi: “Ey Mekkeliler! øçinizde hiç adaleti, hakkı savunan, haksızlı÷a u÷rayanlara yardım eden kimse yok mu? Ticaret malı ile Mekke’de zulme u÷rayan
kimseye yardım ediniz…”5 Bu ça÷rıya karúılık olarak Mekke’nin ileri gelenleri ne yapabileceklerini
düúündüler.
4 Bakara suresi, 217. ayet.
5 øbn Hiúam, Siret-i Nebi, C 1, s. 183.
42
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
Peygamberimizin amcası Zübeyr de Mekke’deki bu durumdan çok rahatsızdı. Savaútan zarar görenlere yardım etmek ve ficar savaúları konusunda bir durum de÷erlendirmesi yapmak üzere ileri
gelenlere bir toplantı teklif etti. Abdullah bin Cüdân’ın evinde gerçekleúen bu toplantıya Haúim, Zühre
ve Teym aileleri katıldılar. Ancak yaúlı ve ileri gelenlerin katılabildi÷i bu toplantıya yirmi yaúlarındaki
Hz. Muhammed de davet edilmiúti. Çünkü o, güvenilir ve saygın bir kiúiydi. Haktan, barıútan ve adaletten yana idi. Hz. Muhammed bu toplantıya katılmıú ve peygamberlikten sonra da bu sözleúmeden
hep övgüyle bahsetmiútir. Böyle bir teklif gelirse yine katılırım demiútir. Bu konuda:“ øslam, Cahiliye Döneminde yapılan böyle anlaúmaları ancak destekler.”6 buyurarak bu anlaúmanın arkasında
durmuútur.
Toplantıya katılanlar yaptıkları görüúmeler neticesinde aúa÷ıdaki kararları alarak aralarında bir
antlaúma imzalamıúlardır. Bu kararlar úunlardır:
1. øster Mekke içinden ister dıúından olsun, haksızlı÷a u÷ramıú kimse bırakılmayacaktır.
2. Mekke’de zulme asla fırsat verilmeyecek ve zalime asla müsamaha gösterilmeyecektir.
3. Hakkını alıncaya kadar haksızlı÷a u÷rayanla beraber hareket edilecektir.
DÜùÜNELøM
Hz. Muhammed úöyle buyurmuútur:
“ Abdullah bin Cüd’an’ın evinde bir antlaúmada bulundum ki, bana karúılı÷ında mor koyunlar verseler onun bozulmasını istemem. ùayet øslam’da da
böyle bir antlaúmaya ça÷rılsam hemen katılırım.”
øbn Hiúam, Siret Tercemesi, C 1, s. 185.
Peygamberimizin bu sözlerini, onun haksızlıklara karúı duyarlı oluúu yönünden
düúününüz.
Bu konudaki kararlılıklarının bir ifadesi olarak cemiyet üyeleri, úöyle yemin etmiúlerdir:
“Allah’a yemin ederiz ki zulme u÷rayanın yanındayız. Zalimin, gaspetti÷ini sahibine iade edinceye
kadar hepimiz bir tek el gibi olaca÷ız. Bu birlik, denizlerde bir damla su kaldı÷ı Hira ve Sibir da÷ları
yeryüzünde dikili durdu÷u müddetçe devam edip gidecektir. Zulme u÷rayanın mali durumunda tam
eúitli÷i sa÷lanıncaya kadar birlik de devam edip gidecektir.”7
Erdemliler Encümeni olarak da bilinen Erdemliler Birli÷i, (Hilfu’l-Fudul) Kureyú’ten bazı erdemli kimselerin bir araya gelerek kurdukları ve peygamberimizin de katıldı÷ı birli÷in adıydı. Mekke’de
zayıf ve kimsesizlerin haklarını savunmak, adaleti tesis etmek ve zulme son vermek bu teúkilatın en
önemli hedefiydi. Bu birlik, uzun süre etkin bir biçimde faaliyetlerini sürdürmüútür.
Hilfu’l- Fudul üyeleri, çok kere mazlumun hakkını almak üzere devreye girip adaleti sa÷lamıú ve
Mekkelilerin takdirini kazanmıútır. Bu teúkilat, haksızlık yapanlara karúı caydırıcı olmuútur. Çünkü
bu üç güçlü kabile ile çatıúmayı kimse göze alamıyordu. Hz. Muhammed, haksızlı÷a u÷ramıú bir yabancının hakkını bizzat kendisi Ebu Cehil’den alıp hak sahibine vermiú ve Ebu Cehil ona bir zorluk
çıkaramamıútır.
6 Ahmet bin Hanbel, el-Müsned, C 1, s. 317.
7 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 52 - 55.
43
SøYER
3.2. Ticaretle U÷raúması ve Hz. Hatice ile Evlenmesi
Hz. Muhammed, amcası Ebu Talip’in yanında küçük yaúlarda ticaretle meúgul olmaya baúladı. Daha
dokuz-on yaúlarında iken Ebu Talip, ticaret için gitti÷i Suriye’ye onu da götürdü. Busra kasabasında
Peygamberimizin rahip Bahira ile görüútü÷ü rivayetleri bu seyahatle ilgilidir. Rivayetlere göre Bahira,
øncil’de verilen bilgiler ıúı÷ında onun beklenen peygamber olabilece÷ini amcasına söylemiútir.8
Peygamberimiz on yedi yaúlarında iken amcası Zübeyr ile Yemen’e giden bir ticaret kervanına
iútirak ederek ticari bilgi ve görgüsünü daha da geliútirmiútir. Hz. Muhammed, dürüstlü÷ü ve zekâsı
ile herkesi kendisine hayran bırakmıútı. Onu Muhammedü’l-Emin (Güvenilir, dürüst Muhammed)
diye isimlendirmiúlerdi. Amcalarıyla gitti÷i ilk ticari seferlerden sonra Mekkeli zenginlerin ticaret
kervanlarını tek baúına sevk ve idare etmiú ve çok baúarılı olmuútur. Ayrıca bazı kimselerle ortaklık
da yapmıútır. Örne÷in, Saib bin Abdullah adındaki Mekkeli bir tüccar, peygamberlikten önce Hz.
Muhammed ile ticari ortaklık yapmıú ve çok memnun kalmıútır. øslamiyetten sonra bu zat Müslüman
olmuú, zaman zaman Peygamberimizle ortaklık yaptıkları yıllardaki güven ve baúarısından hep övgü
ile bahsetmiútir.9
Hz. Muhammed, çocuklu÷undan itibaren Suriye ve Yemen’e yaptı÷ı seyahatlar yanında gençlik ve
yetiúkinlik dönemlerinde de çeúitli bölgelere ticari seferlerde bulunmuútur. Hz. Muhammed’in zekâsı,
dürüstlü÷ü ve baúarısı, Kureyú’in asil bir ailesinden olan Hatice’nin dikkatini çekmiúti. Hatice, Peygamberimize ticaret ortaklı÷ı teklif etti. Hz. Muhammed bu teklifi kabul etti. Mekkeli bu saygın ve
zengin kadın, kölesi Meysere’yi yardımcı olarak Hz. Muhammed’in yanına verdi. Hz. Peygamberin
yönetiminde Suriye’ye bir ticaret kervanı gönderdi. Bu kervanı o tek baúına sevk ve idare ederek
Suriye’ye gidip geldi. Bu seyahat onun Suriye’ye yaptı÷ı ikinci ticari seferdi. Bu ticaretten beklenenden fazla kâr edildi. Meysere, onun mükemmel kiúili÷ini, iffet, mertlik ve merhametini överek
Hatice’ye anlattı.
Hatice’nin ona karúı olan saygı, güven ve takdir hisleri daha da güçlendi. Aracılar koyarak her
konuda hayran kaldı÷ı Hz. Muhammed’e evlilik teklif etti. Peygamberimiz bu teklifi kabul etti. Hatice, meúhur ve iffetli bir kadındı. Mekkeliler onu tahire (temiz kadın) ve afife (iffetli kadın) olarak
bilirlerdi. Ebu Talip, onu amcası Amr bin Esed’ den istedi. Mekke’nin ileri gelenlerinin de katıldı÷ı bir
merasim ile evlendiler. Ebu Talip ve Varaka bin Nevfel taraflar adına birer konuúma yaptılar. Nikâh,
Varaka bin Nevfel tarafından kıyıldı. Develer kesilip misafirlere ziyafet verildi.10
Hz. Muhammed ve Hz. Hatice çok mutlu ve uyumlu bir evlilik hayatı yaúadı. Hz. Hatice, Hz.
Muhammed’e her konuda destek oldu. Zorda kaldı÷ı zamanlarda hep onun yanındaydı. Ona güvenir,
inanır ve her konuda yardımcı olurdu. Hz. Muhammed de onu çok severdi. Bu evlilikten ikisi erkek
dördü kız olmak üzere altı çocukları oldu. Erkek çocuklarının isimleri Kasım ve Abdullah’tır. Her
ikisi de küçük yaúlarda vefat etti. Kızlarının adları ise Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır.
Cahiliye Arapları kız çocuklarını u÷ursuz sayarken Peygamberimiz, kızlarının hepsini özenle büyütüp
evlendirdi. Peygamberimiz, Hz. Hatice’nin sa÷lı÷ında baúka bir hanımla evlenmedi. Daha sonraları
evlendi÷i Mısırlı Mariye’den de bir o÷lu do÷du. Onun adı ise øbrahim’di. Hz. Fatıma hariç tüm çocukları Peygamberimizden önce vefat etti. Onun soyu, Hz. Ali ile evlenen Fatıma’nın çocukları ile
devam etti.
8 Mevlânâ ùibli, Asr-ı Saadet, øslam Tarihi, C 1, s. 131.
9 Ahmet bin Hanbel, Müsned , C 3 , s. 425.
10 Ali Himmet Berki-Osman Keskio÷lu, Hatemü’l Enbiyâ Hz. Muhammed, s. 47-48.
44
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
OKUMA METNø
Eù OLARAK HZ. HATøCE
Hz. Peygamberin sevgili eúi Hz. Hatice, Mekke’de do÷du. Kureyú kabilesinin Esedo÷ulları soyuna
mensuptu. Babası Huveylit, Kureyú’in ileri gelenlerindendi. Hz. Hatice, Müslüman olmadan önce iffet
ve úerefiyle tanınmıú saygın dul bir hanımdı. Bu yüzden kendisine, iffetli ve namuslu anlamına gelen
“Tahire” lakabı verilmiúti.
Hz. Hatice’nin bu özelliklerinden dolayı pek çok kiúi kendisiyle evlenmek istediyse de o, bu teklifleri
geri çevirdi. Ticaretle u÷raúan Hz. Hatice, Mekke’nin büyük tüccar aileleri arasında yer almıú ve
Mekke’nin zenginlerinden biri olmuútu. O, ticarette do÷ruluk, dürüstlük ve güveni ilke edindi÷i için
ticari ortaklık kurarken ortaklarının güvenilir ve dürüst olmasına çok önem verirdi.
Hz. Hatice, kırk yaúında iken Hz. Muhammed’le evlendi. Böyle bir evlilik için Hz. Hatice’nin ye÷eni
aracılık etmiúti. Hz. Hatice’nin ye÷eni, bir defasında Hz. Muhammed ile birlikte ticaret amacıyla aynı
kafilede yer almıúlardı. Bu yolculuktan dönünce o, Hz. Muhammed’in güvenilir, zeki ve kabiliyetli biri
oldu÷unu Hatice’ye anlatmıútı. Hz. Muhammed bu sıralarda yirmi beú yaúlarında idi. Baúka tanıdıklarının
da tavsiyesi üzerine Hz. Muhammed’e ticaret kervanlarında kendisine yardımcı olmasını teklif etti. Hz.
Muhammed bu teklifi kabul edip Hz. Hatice’nin kervanlarında çalıúmaya baúladı. Çok kısa zamanda
Hz. Muhammed baúarısıyla, dürüstlü÷üyle Hz. Hatice’nin güvenini kazanmıútı. Hz. Hatice, güzel ahlakı
ve davranıúlarına hayran oldu÷u Hz. Muhammed’e evlenme teklif etti. Hz. Muhammed aldı÷ı bu teklifi
amcalarına götürdü. Amcası Ebu Talip, kardeúleri ile birlikte Hz. Muhammed’i de yanlarına alarak Hz.
Hatice’nin evine gittiler. Ona talip oldular. Hz. Hatice’nin amcası Amr bin Esed bu evlili÷e izin verdi.
Bunun üzerine Hz. Muhammed, o sıralarda, kırk yaúlarında olan Hz. Hatice ile evlendi.
Hz. Hatice, Hz. Muhammed’in örnek kiúili÷inden çok etkilenmiúti. Bunun sonucunda Hz. Hatice onu
hem sevmiú hem de önceden oldu÷u gibi servetinin idaresini ona bırakmıútır. ùeref ve asalet bakımından
bir zirve olan Hz. Muhammed, Hz. Hatice gibi soylu bir kadınla evlenerek maddi bakımdan rahatlamıútı.
Bütün Mekke halkı onlara gıpta ve saygıyla bakıyordu. Onların evlili÷i gerçek saygının ve samimiyetin
simgesi olmuútu.
Hz. Muhammed’in Hatice’den dört kızı, iki o÷lu oldu. Kızları, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve
Fatıma’dır. Hz. Peygamberin soyu Fatıma’dan devam etti. Erkek çocuklarının adı, Kasım ve Abdullah’tır.
O÷lu Kasım’dan dolayı da Hz. Muhammed’e Ebu’l-Kasım künyesi verilmiútir. Her ikisi de küçük yaúta
ölmüútür.
Hz. Hatice, Hz. Muhammed’in hayatına anlam katan bir kiúiydi. Her açıdan ona destek vermiúti.
Hz. Muhammed ilk vahiy tecrübesini onunla paylaúmıú, o da vahyin gerçekli÷ine hemen inanmıú ve
bütün varlı÷ı ile onu desteklemiútir. Hz. Muhammed, Hira Ma÷arası’nda bulundu÷u bir sırada ilk
vahyi alınca büyük bir korku ve heyecana kapılarak evine dönmüútü. Yaúadı÷ı tecrübeyi Hz. Hatice’ye
anlatan Hz. Muhammed, korktu÷unu söylemiúti. Hz. Hatice onu úu sözleriyle teselli etmiúti:
“Hiç korkma!... Allah seni asla kötülük içine atmaz. Allah sana mutlaka iyilikle muamele edecektir.
Çünkü sen yakınlarına yardım ediyor, ailene bakıyor, hayatını dürüstlükle kazanıyor, di÷er insanların
do÷ruluktan ayrılmamalarını sa÷lıyor, yetimlere sı÷ınacak bir yer temin ediyor, sözünde do÷ru, emanete
hıyanet etmez, hiçbir dayana÷ı olmayanların yardımcısı, muhtaçlara iyilik için koúan ve herkes ile iyi
geçinip nezaketle muamele eden bir kimsesin.”
45
SøYER
Hz. Hatice daha sonra Hz. Muhammed’i dinî konularda bilgili olan amcasının o÷lu Varaka’ya
götürmüú ve o da bilgi ve güven vermesi noktasında eúine yardımcı olmuútu. Sonra da herkesten evvel
kendisine inandı÷ını ve peygamberlik ça÷rısına uydu÷unu bildirdi. Hz. Hatice, kıtlık yıllarında Hz.
Muhammed’in yoksulluk çeken amcası Ebu Talip’e destek için Hz. Ali’yi evine almasına razı olmuú ve
onu evladı gibi görmüútür.
Hz. Hatice, Hz. Muhammed’in acı ve sıkıntılı günlerinde hiçbir zaman ümitsizli÷e düúmemiú ve onu
yalnız bırakmamıútır. ølk vahiyden sonra yaúanan kesinti (fetretu’l-vahiy) dönemi Hz. Muhammed için
derin bir üzüntü dönemi oldu. Hz. Hatice, bu dönemde de peygamberlik görevine duydu÷u tereddütsüz
inancı dolayısıyla, Hz. Muhammed’in en büyük manevi destekçisi olmaya devam etmiútir.
Mekkeli müúrikler Haúimo÷ullarını üç yıla yakın bir süre boykot etti÷inde Hz. Muhammed ile beraber
zorluklara gö÷üs germiú; imanı ve sevgisiyle bir eú olarak destek vermiú; sıkıntılarına üzüntülerine
çare olmaya çalıúmıútır. Hz. Muhammed, onun bu maddi ve manevi deste÷ini úöyle takdir etmektedir:
“Bütün insanlar, beni red ve inkâr ederken, o, bana iman etti. ønsanlar beni yalanlarken o beni tasdik
etti ve insanlar bana mali ambargo uygulayıp iktisadi bir sıkıntıya bo÷arken o malını mülkünü benim
için seferber etti.”
Hz. Hatice, Hz. Muhammed’in sadece eúi de÷il, aynı zamanda yakın bir dostu, bir dert orta÷ı olmuú,
sıkıntılı anlarında onu teselli etmiútir.
Hz. Hatice yirmi beú yıl kadar süren bir evlilikten sonra hicretten üç yıl kadar önce vefat etti. Onun vefatı
Hz. Muhammed’i son derece üzmüútü. Hz. Muhammed onun vefat etmesinden sonra baúka hanımlarla
evlenmesine ra÷men onu hiç unutmamıú, her zaman sevgi ile anmıú ve hakkında güzel sözler söylemiútir.
Hz. Muhammed, bir defasında onu úu sözlerle övmüútür: “Allah, bana ondan daha hayırlısını vermedi.
O, hiç kimsenin kabul etmedi÷i bir zamanda bana iman etti, herkesin beni yalanladı÷ı bir zamanda o
beni tasdik etti, kimsenin bana bir úey vermedi÷i sırada o malını benim için kullandı ve çocuklarımın
annesi oldu.”
Prof. Dr. Nahide Bozkurt,
Ortaö÷retim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ö÷retim Programı, s. 82 - 83.
4. Hz. Muhammed’in Yetiúkinlik Dönemi
Hz. Muhammed’in evlili÷inden peygamberli÷ine kadar olan yetiúkinlik döneminde nasıl bir hayat sürdürdü÷üne dair kaynaklarda detaylı bilgi verilmemiútir. Ancak ticaretle meúgul oldu÷u ve yeteri derecede kazanç sahibi
oldu÷u bilinmektedir. Öte yandan eúi Hz. Hatice’nin ticari iúlerini de sürdürmüútür. ùam, Ürdün, Yemen, Umman
ve Bahreyn baúta olmak üzere Arabistan’ın çeúitli bölgelerine ticari seferler düzenlemiútir. Hatta Habeúistan’a bile
gitmiú olabilece÷ine dair rivayetler kaynaklarda yer almıútır.11
Hz. Peygamber, çocuklu÷undan beri çevresini düúünen biri idi. Ailesini, akrabalarını ve yaúadı÷ı toplumun haklarını daima gözetirdi. Onların sıkıntılarını ve sevinçlerini paylaúırdı. Yardımlarına koúardı. Bu
tutumunu yetiúkinlik döneminde de aynen sürdürmüútür. Nitekim Hz. Ali’yi evine alıp bakımını üstlenerek
amcası Ebu Talip’in yükünü hafifletmiútir. Durumu iyi olan di÷er amcası Abbas’a da Cafer’i yanına alması
için ricada bulunmuútur. 12
ølk vahyin geliúinde Hz. Muhammed’in yaúadı÷ı tereddüt ve heyecanı teskin etmek için Hz.
Hatice’nin söyledi÷i sözler, Peygamberimizin bu dönemde nasıl bir hayat yaúadı÷ını göstermektedir.
11 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 58-59.
12 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 66.
46
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
Hz. Muhammed, çok vefakârdı. Bunu
öncelikle aile büyüklerine karúı göstermiútir.
Altı yaúında kaybetti÷i annesini hayatının
sonuna kadar unutamamıútır. Yıllar sonra bir
gün Ebva köyünden geçerken annesinin kabrini ziyaret etmiú, kabrin üzerini düzeltmiútir. Sonra da gözyaúlarına hâkim olamamıú,
niçin a÷ladı÷ını soranlara, “Annemin benim
hakkımdaki úefkat ve merhametini düúündüm de onun için a÷ladım.”13 demiútir. Hz.
Muhammed, henüz kendisi do÷madan önce
vefat eden babasının mezarını da zaman zaman ziyaret ederdi.
ÖRNEK ALALIM
“Hiç korkma!... Allah
seni asla kötülük içine atmaz. Allah sana mutlaka
iyilikle muamele edecektir.
Çünkü sen yakınlarına yardım ediyor,
ailene bakıyor, hayatını dürüstlükle kazanıyor, di÷er insanların do÷ruluktan
ayrılmamalarını sa÷lıyor ve yetimlere sı÷ınabilecekleri bir yer temin ediyorsun.
Sözünde do÷ru, emanete hıyanet etmez,
hiçbir dayana÷ı olmayanların yardımcısı,
muhtaçlara iyilik için koúan ve herkes ile
iyi geçinip nezaketle muamele eden bir
kimsesin.”
Dedesinin yanında kaldı÷ı süre içinde
onunla bakıcısı Ümmü Eymen ilgilenmiúti. Hz. Muhammed, hayatı boyunca Ümmü
Eymen’in yaptı÷ı iyilikleri de unutmamıútır.
Gördü÷ü her yerde, ona sevgisini göstermiútir. Hz. Muhammed, dedesinin vefatına çok
üzülmüú, defni sırasında gözyaúlarını tutamamıútır. Henüz çocukluk yaúlarında iken
çok sevdi÷i dedesinin acısını yüre÷inde hissetmiútir.
Buhari, Bedu’l-Vahiy, 3; Müslim, øman, 252.
Hatice validemizin Peygamberimizi
anlatan yukarıdaki sözlerinden örnekler çıkaralım.
Peygamberimiz, amcası Ebu Talip’i ve
onun ailesini de çok sever ve sayardı. Bu ailenin Hz. Muhammed’e çok iyili÷i dokunmuútu. Aile,
yoksul olmasına ra÷men Hz. Muhammed’i yanlarına almıú ve ona öz çocukları gibi bakmıútı.
Hz. Muhammed de ticaretle u÷raúarak varlıklı hâle geldikten sonra amcasına destek olmuútu. Hz.
Muhammed amcası Ebu Talip’in hanımı Fatıma binti Esed’e son derece saygılı davranırdı. O,
Medine’ye hicret etti÷inde Hz. Peygamber, onu sık sık ziyaret ederdi.Vefat edince çok üzülmüú
ve sebebini soranlara, “Nasıl üzülmeyeyim. Ben yetim bir çocuk olarak ona sı÷ınmıúken o,
çocuklarını aç tutar, beni beslerdi. Onlardan önce benim saçlarımı tarardı. O, benim anam
gibi idi.”14 diye cevap vermiútir.
4.1. “Emin Kiúi” Olarak Anılması
Hz. Muhammed, gençli÷inde her türlü cahiliye kötülüklerinden, putlardan, kumardan, içki
meclislerinden ve çirkin e÷lencelerden uzak durmuútur. Hz. Peygamber, çocukluk, gençlik ve yetiúkinlik yıllarında her zaman erdemli davranıúlarda bulunmuú, toplumun takdirini kazanmıútır.
13 Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı, C 1, s. 104.
14 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s . 45-46.
47
SøYER
Onun gençlik dönemine rastlayan ve herkese örnek olan erdemli davranıúlarından biri de Kâbe
hakemli÷idir. Yeryüzünün ilk mabedi olan Kâbe, Hz. øbrahim ve o÷lu Hz. øsmail tarafından inúa
edilmiútir. Hasar gördükçe zaman zaman ya tamir edilmiú veya yeniden yapılmıútır. Hz. Muhammed otuz beú yaúlarında iken bir sel felaketinden dolayı büyük hasar gören Kâbe Mekkeliler tarafından onarıma alınarak eski temeller üzerine yeniden yapılmıútı. Sıra Hacer-i-Esvet’in yerine
konulmasına gelince anlaúmazlık çıkmıú ve kabileleler neredeyse birbirleriyle savaúacak duruma
gelmiúti. Bunun üzerine Kureyú’in ileri gelenlerinden Ebu Ümeyye bin Mugire, “ Beni ùeybe kapısından Kâbe’ ye ilk girecek kimseyi hakem tayin edelim.” deyince orada bulunan herkes bu fikri
kabul etmiútir. Hz. Muhammed o kapıdan girince de çok sevinmiúler ve bu güvenilir kimsenin
hükmüne razıyız demiúlerdir.
Çünkü Peygamberimiz, güzel ahlakı, sa÷lam karakteri ve dürüstlü÷ü ile herkesin güvenini kazanmıútı. Toplum ona hayrandı. ønsanlar ona dürüst ve güvenilir anlamına gelen “Muhammed’ül- Emin”
(güvenilir Muhammed) ismini vermiúti. Mekke’de “elEmin” (emin kiúi) denildi÷inde Hz. Muhammed akla
gelirdi.15 Durum kendisine
anlatılınca Hz. Peygamber,
Hacer-i Esvet’i bir örtü içine
koydu. Bütün kabile reislerinin katılımı ile örtüyü kaldırdı ve taúı kendi elleriyle
yerine yerleútirdi.16 Böylece sorun giderilmiú ve barıú
sa÷lanmıú oldu. Bu olay Hz.
Muhammed’e ne kadar güvenildi÷ini göstermektedir.
Hz. Muhammed, çocuklu÷undan itibaren temiz bir hayat
yaúayarak bu güven ve saygınlı÷ı kazanmıútır. Yüce Allah
da “ Ömrüne andolsun…” 17
buyurarak onun bu örnek yaúantısına iúaret etmiútir.
Kâbe tamirinin temsilî resmi.
15 Ahmet Cevdet Paúa, Peygamber Efendimiz, s. 26.; ø. Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.79.
16 Mevlânâ ùibli, Asr-ı Saadet, øslam Tarihi, C 1, s. 135-136.
17 Hicr suresi, 72. ayet.
48
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
v e göze
t i m ri
Ye kirle
fa
Ba
t
rıú
.
sa
yg
ılı
Ne
ı.
yd
ara
za
ı.
Tu
ts
r ya
ke
yd
Spo
ibi
ı.
yd
i.
rdi.
rdu.
Cesu
Fıtratı temizdi.
Ha
tip
i.
ti.
rdı
rd
.
Ça
E÷
ço i t i m
ve k ön e
rir em
di.
pa
ve
enili
di.
zıydı.
ya
se
ui
Müteva
i.
ok
ret
ar
ıç
d
lı i
kl
ca
Ti
cu
l
tum
ah
pard
bır
Sa
Ço
Güv
Yü
zm
bili e
rdi.
na
lıl
di
ya
Te
ço m i z
k
ed d li÷
er ikk e
di
. at
tir
an
Ya
ú
Cömertti.
A
krab
düúkü aya
ndü.
k
lıú
an
dı.
K
uz ötü
ak ad
du etl
ru erd
rd en
u.
e haya
øffet v i.
yd
sahibi
Karakteri yüksekti.
Ad
ild
i.
an
øns larını .
a
h k nurdu
u
sav
Do÷ru sözlüydü.
ın
rın
Kızcukla arını
ço hakl u.
da unurd
sav
ir
ib
atl i.
k
f
ùe a id
bab
Ka
Vefakârdı.
ârdı.
naatk
Güze
Hoú
gör
ülüy
lıydı.
l ahlak
Ak
ıllı
u
ml
yu .
u
i
ve eút
øyi bir
ve
zek
iyd
i.
dü.
Gü
ler
Peygamberimizin gençli÷inde ve yetiúkinli÷inde sahip
oldu÷u bazı üstün meziyetler.
49
yü
zlü
yd
ü.
SøYER
4. 2. Hira Günleri
Hz. Muhammed, kırk yaúlarına do÷ru, yaúadı÷ı toplumun kötülüklerinden uzak kalmak
için yalnızlı÷ı seçiyordu. Dedesi Abdülmuttalip ve bazı Haniflerin yaptı÷ı gibi ramazan
ayı gelince Mekke yakınlarında bulunan Nur
Da÷ı’ndaki bir ma÷araya gider ve orada inzivaya çekilirdi. Orada ibadetini yapar ve tefekkür ederdi. Zaman zaman ihtiyaçları için úehre
iner, erzak alır tekrar Hira’ya dönerdi. Dinî ve
ahlaki bozulmalar onu çok rahatsız ediyordu.
O, çocuklu÷undan beri bir Hanif gibi yaúıyordu. Toplumun kötü yaúantısını benimsemiyordu. Fakat o, buna ra÷men daima toplumu
düúünüyordu. Ancak onları bu ahlaki çöküntüden kurtaracak çareyi bulamıyordu. O, âdeta bir çıkmazda idi. Ne yapaca÷ını úaúırmıútı.
Kur’an’da Allah, o zamanki hâline iúaretle
Peygamberimize hitaben, “O, (Rabb’in) seni
úaúırmıú hâlde bulup do÷ru yola iletmedi mi?” 18 buyurmuútur.
Hira Ma÷arası.
Hz. Peygamberin bu ibadet ve tefekkür hâli vahiy gelinceye kadar devam etti. Bu süreçte bazı rüyalar görüyordu. Bu rüyalar aynen çıkıyordu. Bu durum, peygamberli÷e bir hazırlıktı. Vahyin geliúine
kadar bu tür rüyalar devam etti.19
Allah, onu küçüklü÷ünden itibaren peygamberlik için hazırlamıútı. O, úirk, zulüm, putlara tapmak
ve her türlü kötülükten uzak durmuútu. Hz. Muhammed, yaúadı÷ı toplumda sadakati, dürüstlü÷ü ve
güzel ahlakı ile tanınmıútı.
Allah, insanlardan diledi÷ini peygamber olarak seçer. Yüce Allah, bu konuda úöyle buyurmuútur:
˵ όΠ˴
˵ ϴΣ˴ Ϣ˵ ˴Ϡϋ˸ ˴΃ ˵Ϳ΍ ... “… Allah, peygamberli÷i kime verece÷ini daha iyi bilir…”20 Allah, son
... Ϫ˵ Θ˴ ˴ϟΎγ˴ έ˶ Ϟ˴
˸ ϳ Κ˸
peygamber olarak Hz. Muhammed’i seçmiúti.
NOT EDELøM
Hz. Muhammed, Hira’dan her iniúinde evinden önce Kâbe’ye gidip tavafta
bulunmayı
âdet edinmiúti. Zaman zaman azık olarak yanına çok az miktarda süt,
b
kurutulmuú et veya zeytinya÷ı ile kuru ekmek alır, bunlar tükenince evinden yeni
yiyecekler tedarik edip tekrar döner ve tefekküre devam ederdi.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 19, s. 121.
18 Duhâ suresi, 7. ayet.
19 Ali Himmet Berki - Osman Keskio÷lu, Hatemü’l-Enbiyâ Hz. Muhammed, s. 57.
20 En’âm suresi, 124. ayet.
50
2. ÜNøTE: PEYGAMBERLøK ÖNCESø HZ. MUHAMMED
ÜNøTEMøZø DEöERLENDøRELøM
A- Aúa÷ıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Hilfu’l-Fudul hangi amaca yönelik kurulmuútur? Belirtiniz.
2. Peygamberimiz, gençli÷inde hangi iúle u÷raúmıútır? Yazınız.
3. Hz. Peygamberin gençli÷inde göstermiú oldu÷u erdemli davranıúlardan ikisini yazınız.
4. Ficar Savaúları ve haram aylar hakkında kısaca bilgi veriniz.
5. Hz. Muhammed’in Kâbe hakemli÷ini kısaca anlatınız.
B- Aúa÷ıdaki çoktan seçmeli soruların do÷ru seçeneklerini iúaretleyiniz.
1. Aúa÷ıdakilerden hangisi Peygamberimizin annesinin vefat etti÷i yerin adıdır?
A) ùam
B) Taif
C) Ebva
D) Busra
E) Mekke
2. Aúa÷ıda verilen isimlerden hangisi Hz. Muhammed’in çocuklarından biri de÷ildir?
A) øbrahim
B) Zeynep
C) Ali
D) Fatıma
E) Kasım
3. Hz. Muhammed’e niçin “el- Emin” denmiútir?
A) Sabırlı oldu÷u için
B) Dürüst ve güvenilir oldu÷u için
C) Hoúgörülü oldu÷u için
D) Kimseyi küçümsemedi÷i için
E) Cömert oldu÷u için
4. Peygamberlikten önce Hz. Muhammed’in, ilgisini çeken ve kendisine yakın hissetti÷i dinî grup
aúa÷ıdakilerden hangisidir?
A) Yahudiler
B) Hanifler
D) Sabiiler
E) Putperestler
C) Hristiyanlar
C- Aúa÷ıdaki cümlelerde boú bırakılan yerleri parantez içindeki uygun kelimelerle doldurunuz.
(Ali, Mekke, Hilfu’l-Fudul, 632, Erdemliler Birli÷i, Fatıma, Medine, Hasan, Hüseyin, 571, Taif.)
1. Hz. Muhammed ................ yılında ................ de do÷du, ................ yılında ................ de vefat etti.
2. Hz. Muhammed’in yirmi yaúlarında iken katıldı÷ı ve Mekke’de zulüm ve haksızlı÷a son
vermek amacıyla kurulan birli÷e ................ veya ................birli÷i denmiútir.
3. Peygamberimizin nesli, kızı Hz. ................ve damadı Hz. ............... nin çocukları olan ................
ve................ isimli torunlarıyla devam etmiútir.
D- Aúa÷ıda bilgilerin do÷rularını (D), yanlıúlarını (Y) ile iúaretleyiniz.
1. (…) Peygamberimiz do÷duktan kısa bir süre sonra babası Abdullah vefat etmiútir.
2. (…) Hz. Muhammed’in sütannesinin adı Halime’dir.
3. (…) Kâbe hakemli÷inden sonra Peygamberimiz kendisine vahiy gelinceye kadar her sene ramazan
ayında Hira Da÷ı’ndaki bir ma÷araya çekilerek ibadet ve tefekkür ile meúgul olmuútur.
4. (…) Peygamberimizi en çok koruyan amcası Ebu Lehep’tir.
5. (…) Peygamberimizin en küçük o÷lu øbrahim’dir.
51
SøYER
3.ÜNøTE
PEYGAMBER OLARAK HZ.
MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
ÜNøTEMøZE HAZIRLANALIM
1. Harita üzerinden Mekke, Medine ve Taif úehirlerinin co÷rafi konumlarını
inceleyiniz.
2. Vahiy, risalet, nübüvvet, tebli÷, hicret ve peygamber kelimelerini sözlükten
araútırınız.
3. Kur’an-ı Kerim mealinden Alak suresinin ilk beú ayetinin anlamını
okuyunuz.
4. Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa hakkında bilgi toplayınız.
52
5559
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
1. ølk Vahiy
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yaúadı÷ı dönemde dünya genelinde, dinî, siyasi ve kültürel problemler vardı. O dönemin iki büyük gücünden biri olan Bizans, tarihinin en zor dönemini geçirmekteydi. Taht kavgaları, sivil ve askerî idarede görülen bozulmalar ve farklı mezheplere gösterilen
tahammülsüzlük Bizans toplumunu sarsmaktaydı. Arap Yarımadası’na komúu olan øran’daki Sasani Devleti ise Bizans ile sürekli mücadele hâlindeydi. Mecusili÷e inanan øranlılar, ateúi kutsal
saymaktaydı. Bu toplumlarda kölelik egemendi ve kadınlara gereken önem verilmezdi.
Dünya genelinde oldu÷u gibi Arap Yarımadası’nda da hukuksuzluk, cehâlet ve ahlaki bunalım
hat safhada idi. ønsanlar Allah’ın gönderdi÷i emir ve yasakları unutmuú, kendi arzularına göre bir
hayat yaúamaya baúlamıúlardı. Allah yerine putlara ve baúka tanrılara tapıyor, birbirlerine zulüm
ve haksızlık yapıyorlardı. Adalet, do÷ruluk, merhamet ve yardımseverlik gibi kavramlar gerçek
anlamını ve de÷erini yitirmiúti.
Mekke toplumundaki yanlıú inanç ve ahlaki çöküntü Peygamberimizi üzmekteydi.
BøLGø KUTUSU
Hz. Muhammed gençli÷inden itibaren yaúa“Gizli konuúmak, seslenmek,
dı÷ı bu kötü ortamdan ve kargaúadan uzakemretmek” gibi anlamlara gelen
laúmaya çalıúıyordu. Yılın belirli zamanlavahiy, Allah’ın melek aracılı÷ıyla
rında özellikle ramazan ayında Mekke’nin
peygambere
ilahî
hitapta
kuzeyinde yer alan Hira Ma÷arası’nda inbulunmasıdır.
zivaya çekiliyor ve derin düúüncelere dalıyordu. Bu sessiz ve sakin ortamda, içinde
yaúadı÷ı toplumun yanlıú davranıúlarını düúünüyor, insanlı÷ı bu kötü durumdan kurtarmak için çözümler arıyordu. Orada tefekküre dalıyor
ve o zamana kadar yaúamadı÷ı garip hâllere úahit oluyordu. Uyku hâlinde iken rüyalar görüyor ve
gördü÷ü her rüya aynen gerçekleúiyordu.
Hz. Muhammed 610 yılının ramazan ayında, bir pazartesi gecesi, yine Hira Ma÷arası’na çekilmiú ve düúüncelere dalmıútı. Gün do÷mak üzereydi ki daha önce hiç görmedi÷i bir varlık Peygamberimize “Oku!” diye seslendi. Peygamberimiz ürperti ve endiúe içerisinde, “Ben okuma bilmem!”
dedi. Tanımadı÷ı bu varlık ikinci kez, “Oku!” dedi. Hz. Muhammed yine, “Okuma bilmem!” dedi.
Cebrail üçüncü kez aynı istekte bulununca Peygamberimiz, “Ne okuyayım?” diye sordu. O zaman
Cebrail, Alak suresinin ilk beú ayetini ona okudu:
“Yaratan Rabb’inin adıyla oku! O, insanı bir aúılanmıú yumurtadan yarattı. Oku!
ønsana bilmediklerini belleten, kalemle
(yazmayı) ö÷reten Rabb’in, en büyük kerem sahibidir.”1
DEöERLENDøRELøM
ølk inen ayetlerde hangi mesajların verilmek istendi÷ini arkadaúlarınızla de÷erlendiriniz.
1 Alak suresi, 1-5. ayetler.
53
SøYER
Peygamberimize ilk vahyin geldi÷i yer: Nur Da÷ı (Mekke).
Cebrail, bu ayetleri okuduktan sonra gözden kayboldu. Hz. Muhammed inen ayetleri tekrarladı.
Heyecan ve korku içinde evine geldi. Hemen yattı ve eúi Hz. Hatice’den üzerini örtmesini istedi.
Sakinleúince eúine baúından geçenleri anlattı. Hz. Hatice, “Sen daima eli açık ve cömert davranırsın,
iyilik yaparsın; fakir ve muhtaçlara yardıma koúarsın, misafiri a÷ırlarsın. Böyle bir insanı Allah (c.c.)
yalnız bırakır mı?” diyerek onu teselli etti.2
Her zaman eúinin en büyük destekçisi olan Hz. Hatice, Resulullahı alıp Varaka bin Nevfel’e götürdü. Varaka, Haniflerden olup øbraniceyi bilir, Tevrat ve øncil’i okurdu. Hz. Peygamber, yaúadıklarını Varaka’ya anlattı ve ona fikrini sordu. Varaka bunun üzerine Hz. Peygambere úunları söyledi:
“Gördü÷ün Allah’ın Musa’ya da gönderdi÷i Cebrail’dir. Keúke senin peygamberlik günlerinde genç
olsaydım da kavminin seni Mekke’den çıkaracakları zamanı görseydim.’’ dedi. Kureyú kabilesi içinde büyük itibar gören ve Mekkeliler tarafından “Muhammedü’l- emin” diye bilinen Hz. Peygamber
bu söze hayret ederek, ‘‘Onlar beni çıkaracaklar mı?’’ diye sordu. O da, ‘‘Evet, vahyi tebli÷ eden herkes düúmanlı÷a u÷ramıútır. ùayet senin davet günlerine yetiúirsem sana yardım ederim.’’ diye cevap
verdi.3 Ancak bu olayın üzerinden çok geçmeden Varaka vefat etti.
2. Vahyin Kesintiye U÷raması ve Yeniden Baúlaması
Hz. Muhammed’e gelen Alak suresinin ilk ayetlerinden sonra bir müddet vahiy kesildi. Bu süre
içinde o, Hira Ma÷arası’na gidiyor ve mele÷in tekrar gelmesini bekliyordu. Günler, haftalar süren bu
bekleyiú boyunca vahiy mele÷i gelmedi. Vahyin kesintiye u÷radı÷ı bu döneme “Fetretü’lYORUMLAYALIM
Vahiy” denir. Bu dönemde vahyin gelmemesi
Vahyin kesintiye u÷raması Hz.
sebebiyle Hz. Peygamber sıkıntılı günler yaúaPeygamberi neden üzmüútür?
mıútı. O, zaman zaman Rabb’i tarafından terk
edildi÷i fikrine kapılmıútı. Yine bir gün Hira
Yorumlayınız.
2 Buhari, Sahih-i Buhari ve Tercümesi, C 1, s. 147.
3 Buhari, Tecrid-i Sarih, C 1, s. 14.
54
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Ma÷arası’na gitmiú ve dönüúte gökyüzünde vahiy mele÷ini görmüútü. Büyük bir ürperti ve heyecana kapılan Hz. Peygamber, telaúlı bir úekilde evine gelerek yata÷ına uzandı. Bu esnada vahiy
mele÷i tekrar gelerek ona úöyle hitap etti: “Ey bürünüp sarılan (Resulüm)! Kalk ve (insanları)
uyar. Sadece Rabb’ini büyük tanı. Elbiseni temiz tut. Kötü úeyleri terket.”4 Bu ayetlerle Hz.
Muhammed’e insanları Allah’ın yoluna davet etme görevi verilmiútir. Böylece Hz. Peygamberin
davet görevi fiilen baúlamıú oldu.
KONUùALIM
3. ølk Ça÷rı ve ølk Müslümanlar
ølk Müslümanlardan olan Zeyd
bin Harise, küçükken ailesinden
ayrı düúmüú ve Peygamberimizin
himayesinde yaúamını devam ettirmiúti.
hi
Zeyd’in ailesi, Peygamberimize gelerek
onu kendilerine vermesini istedi. Peygamberimiz de Zeyd’i ça÷ırarak ona isterse ailesi ile
gidebilece÷ini isterse yanında kalabilece÷ini
önerdi. Ancak O, Peygamberimizin yanında
kalmayı tercih etti.
ønsanları øslam’a davet etme emrini alan
Hz. Peygamber, ilk dönemlerde daveti gizli
olarak yapmıútır. Bu süre içinde Peygamberimiz, öncelikle aile bireylerine, yakın dostlarına ve daveti kabul edece÷ine inandı÷ı kiúilere
øslam’ı tebli÷ etmiútir. Peygamberimizin davetine icabet eden ilk kiúi, eúi Hatice olmuútur. O,
Mekkelilerin alay, hakaret ve eziyetlerine karúı
kocasını teselli etmiú ve ona moral vermiútir.
Hz. Peygambere ilk iman edenlerden biri
Ebu Talip’in o÷lu Ali’dir. Peygamberimizin
amcası olan Ebu Talip’in ailesi kalabalıktı ve
maddi durumu ise zayıftı. Bu yüzden Peygamberimiz, amcasının yükünü hafifletmek için
Ebu Talip’in o÷lu Ali’nin bakımını üstlenmiúti. Peygamberimizin evinde kalan Ali, bir gün
onu ve eúi Hatice’yi namaz kılarken gördü.
Onlara yaptıklarının ne oldu÷unu sordu. Peygamberimizin, kendisine namazı ve øslam’ı
anlatması üzerine Hz. Ali düúünmek için izin
istedi. Ertesi gün Ali, Müslüman oldu. O sırada
Ali on yaúında idi.
ørfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, s. 51.
ølk Müslüman olanların hayat hikâyelerini
araútırarak sınıfta arkadaúlarınızla konuúunuz.
BøLGø KUTUSU
Peygamberimiz
øslam’a
davetin ilk yıllarında tebli÷
için genç bir Müslüman olan
Erkam’ın evini kullandı. Bu
evde Müslüman olmayanlara øslam’ı anlatıyor, Mekke dıúından gelenlerle burada görüúüyor ve Müslümanlara dinlerini ö÷retiyordu.
Ayrıca Müslümanlar burada topluca ibadet
yapıyorlardı. Burası, øslam tarihinde “Darü’l
Erkam” (Erkam’ın evi) diye meúhur olmuútur.
Zeyd bin Harise de øslam’ı ilk kabul edenlerdendir. Hz. Muhammed’in azatlı kölesi olan
Zeyd’in ve Hz. Peygamberin kızlarının da
øslam’ı kabul etmesi ile birlikte Peygamberimizin hanesinde herkes Müslüman olmuútur.
Hz. Ebu Bekir de ilk Müslüman olanlardandır. Zengin ve saygın bir tüccar olan
Hz. Ebu Bekir, Peygamberimizin çocukluk
arkadaúı ve dostudur. Bu yakınlı÷ı sebebiyle
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi,
C 8, s. 520. (Özetlenmiútir.)
4 Müddessir suresi, 1-5. ayetler.
55
SøYER
hiç tereddüt etmeden øslam’ı kabul etmiútir. Osman bin Affan, Zübeyr bin Avvam, Sa’d bin Ebi
Vakkas, Abdurrahman bin Avf, Talha bin Ubeydullah gibi úahsiyetler Hz. Ebu Bekir aracılı÷ı ile
Peygamberimizin huzuruna gelmiú ve Müslüman olmuúlardır. Bu sahabelere øslam tarihinde “ølk
Müslümanlar” denir.
øslam’ı kabul edenlerin sayısının otuza yaklaútı÷ı bu dönemde Müslüman olanların ço÷unlu÷u
gençler, köleler ve kadınlardı. Bunlar dinlerini gizli ö÷reniyorlar ve ibadetlerini de gizli yapıyorlardı.
Ancak Hz. Peygamber, ö÷le vakitlerinde Kâbe’de namaz kılabiliyordu. Bu süreçte Mekkeli müúrikler Hz. Peygamber ve Müslümanlarla alay ediyorlar, onları küçümsüyorlardı.
4. Ça÷rının Yaygınlaútırılması ve Sonuçları
Hz. Peygamberin øslam’a gizli davet dönemi yaklaúık üç yıl (M 610-613) sürmüútür. Peygamberimiz “Sana emrolunanı açıkça söyle ve müúriklere aldırma.”5 ve “(Önce) en yakın akrabanı
uyar.”6 ayetleri nazil olunca tüm insanları açıkça øslam’a davet etmeye baúladı.
Hz. Peygamber öncelikle akrabalarını øslam’a davet etmek maksadıyla bir yemek tertip etti.
Yeme÷e Peygamberimizin amcaları, halaları ve di÷er akrabaları katıldı. Yemekten sonra Hz. Peygamber konuúmaya baúlamadan önce amcası Ebu Lehep aya÷a kalktı. Peygamberimizin tebli÷inden
önceden haberdar olan Ebu Lehep ye÷enine, “Ben kendi akrabalarına senin getirdi÷in gibi kötü úey
getiren birini görmedim.”7 diye ba÷ırdı ve orayı terk etti. Onun ardından oradaki topluluk da da÷ıldı.
Peygamberimiz bunun üzerine bir müddet sonra tekrar bir yemek daveti tertip ederek tüm akrabalarını ça÷ırdı. Yemekten sonra akrabalarına úöyle seslendi:
‘‘Kavmine benim getirdi÷imden daha
TARTIùALIM
hayırlı bir úey getiren birini bilmiyorum.
Ben sizi iki kelimeye davet ediyorum. O da
Peygamberimiz øslam’ı tebli÷e niAllah’tan baúka ilah olmadı÷ına ve benim
çin önce yakın akrabalarından baúlade onun kulu ve elçisi oldu÷uma iman etmemıútır?
nizdir. Ben size ve tüm insanlara peygamber
Arkadaúlarınızla tartıúınız.
olarak gönderildim. Bu hususta hanginiz
bana yardımcı olarak cenneti kazanmayı
kabul eder?’’8 Orada bulunanların ço÷unlu÷u olumlu sözler söylediler. Ancak Ebu Lehep, “Bu bir
úerdir, kötülüktür, bugün ona uyacak olursanız zillete düúersiniz ve bunu korumaya kalkarsanız öldürülürsünüz.” diyerek karúı çıktı. Bunun üzerine kalabalık da÷ıldı. Böylece Hz. Peygamberin akrabalarını øslam’a davet etme giriúimi sonuçsuz kalmıútır.
Bir müddet sonra Hz. Peygamber, Mekkelilere øslam’ı açıktan tebli÷ etmek amacıyla Safa
Tepesi’ne çıkarak úöyle seslenmiúti: “Ey Kureyú hâlkı! ùayet ben size, úu tepenin arkasında, úehri
istila etmek isteyen bir düúman ordusu gelip karargâh kurmuú desem, bana inanır mısınız?”
5 Hicr suresi, 94. ayet.
6 ùu’arâ suresi, 214. ayet.
7 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 88.
8 Mustafa Asım Köksal, Hz. Muhammed ve øslamiyet, C 1, s. 262.
56
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Mekkeliler ise bu soruya úöyle cevap verdiler: “Sen asla yalan söylemedin ve biz senin her söyledi÷ine inanırız.” Hz. Peygamber, “Allah beni, sizi ikaz edip kötü úeylerden korumak ve úayet
beni dinlemeyecek olursanız Allah’ın öfkesinin sizi tehdit etti÷ini söylemek üzere gönderdi.”
dedi. Orada bulunanlardan Ebu Lehep, Hz. Peygamberin sözünü keserek úöyle ba÷ırdı: “Bu manasız
ve saçma bildiri için mi bizi rahatsız ettin ve zamanımızı boú yere geçirttin?”9 Bunun üzerine orada
bulunan topluluk, da÷ılmıú ve böylece ilk açıktan davet giriúimi de sonuçsuz kalmıútır.
NOT EDELøM
Ebu Lehep, her fırsatta Peygamberimizin øslam’ı tebli÷ine engel olmaya
çalıúmıútı. O, eúi Ümmü Cemil ile birlikte Peygamberimizin geçti÷i yollara
dikenler, pislikler atıyordu. Peygamberimize karúı bu amansız düúmanlıkları
sebebiyle onlar hakkında Leheb suresi nazil olmuútur:
“Ebu Lehep’in iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi.
O, alevli bir ateúte yanacak. Odun taúıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüú
bir ip oldu÷u hâlde karısı da (ateúe girecek).”
Leheb suresi, 1-5. ayetler.
4.1. ølk Tepkiler
Hz. Peygamber, karúılaútı÷ı tüm zorluklara
TARTIùALIM
ra÷men insanları Allah’ın birli÷ine inanmaya
Hz. Muhammed’e vahiy gelmeve putlara tapmamaya ça÷ırmıútır. Buna karúıden önce ona güvenip “el-Emin” diye
lık Mekkeli müúrikler onunla alay ettiler. Hz.
hitap eden Mekkelilerin, vahyin gelPeygamber onların gittikleri yolun yanlıú olmesinden sonra ona tepki göstermedu÷unu, putlara tapmanın boú ve faydasız bir
lerinin nedenlerini sınıfta arkadaúlarınızla
inanç oldu÷unu ifade etti. O, putlar hakkında
tartıúınız.
inen, “Siz ve Allah’tan baúka taptıklarınız,
cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz.
E÷er onlar ilah olsalardı, oraya girmeyeceklerdi. Hepsi orada temelli kalacaktır. ”10 ayetini
müúriklere okudu÷u zaman müúriklerin tepkisi daha da arttı. Onlar, Peygamberimize hakaret ederek
onun geçece÷i yollara dikenler ve çöpler atmaya baúladılar.
Müúriklerin alay ve hakaretlerine ra÷men øslam, Mekke’de her geçen gün yayılıyordu. Bu durumdan endiúeye kapılan Mekkeliler Ebu Talip’e geldiler. Ona, ‘‘Ey Ebu Talip! Ye÷enin bizim tanrılarımız hakkında kötü úeyler söylüyor. Atalarımızın ve bizim takip etti÷imiz yolun yanlıú oldu÷unu
iddia ediyor. Putlarımızı yerin dibine batırıyor. Onu bu iúten vazgeçir; yoksa biz ne yapaca÷ımızı
biliriz. øki taraftan biri yok olmadan bu iú düzelmez.’’11 diyerek onu tehdit ettiler. Bunun üzerine
9 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 90.
10 Enbiyâ suresi, 98-99. ayetler.
11 Nedvi, Siyretü’n-Nebeviyye, s. 83.
57
SøYER
Ebu Talip, kavminin söylediklerini Peygamberimize anlattı ve ona, “Bana ve kendine acı.
YORUMLAYALIM
Benim üstesinden gelemeyece÷im iúleri bana
Peygamberimiz, müúriklerin
yükleme! Gücümün yetmeyece÷i úeylerle beni
taptı÷ı putlara fiziki saldırıda bukarúı karúıya bırakma!” dedi. Hz. Peygamber,
lunmamıú ancak insanlara putlara
amcasının artık kendisini himaye etmekten
tapmanın yanlıúlı÷ını anlatmıútır.
vazgeçece÷ini zannetti. Bu nedenle amcasına,
Peygamberimizin bu yolu tercih etme“ølahî tebli÷ vazifemi terk etmem için sa÷
sinin sebeplerini sınıfta arkadaúlarınızla
elime Güneú’i sol elime Ay’ı verseler ben bu
yorumlayınız.
davamdan vazgeçmem.” diyerek kararlılı÷ını gösterdi.12 Peygamberimizin kararlı duruúu
ve øslam’ın Mekke’de günden güne büyümesi
üzerine müúrikler, Hz. Peygamberle anlaúmak istediler. Bu amaçla Utbe bin Rebia’yı, ona elçi olarak
gönderdiler. Utbe, ona e÷er zenginlik istiyorsa servet verebileceklerini, liderlik istiyorsa onu baúlarına
lider yapacaklarını, evlilik istiyorsa úehrin en soylu ve en güzel kadını ile evlendirmeye hazır olduklarını söyledi. Utbe, Hz. Peygamberden bunun karúılı÷ında putları ve inançları aleyhinde konuúmamasını ve o güne kadar yaptıklarından vazgeçmesini istedi. Hz. Peygamber ise müúriklerin sözcüleri
olan Utbe’nin teklifine úöyle cevap verdi: ‘‘Ben saydıklarınızın hiçbirine sahip de÷ilim. Ancak
Rabb’im, beni size peygamber olarak gönderdi. Ben size Allah’ın emirlerini tebli÷ ediyorum.
øman ederseniz dünya ve ahirette mutlu olursunuz. Yeter ki putlara tapmaktan vazgeçip Allah’a
iman ve kulluk ediniz.’’13
Anlaúma tekliflerinin reddedilmesi üzerine müúrikler bu kez ona bir yıl putlara tapma, bir yıl da
Allah’a tapmayı önerdiler. Ancak Mekkelilerin bu teklifi Peygamberimize inen úu ayetlerle reddedilmiútir: “De ki: “Siz ey hakikati inkâr edenler! Ben tapmam sizin taptı÷ınıza, siz de tapmazsınız
benim taptı÷ıma. Ve ben tapmayaca÷ım (asla) sizin tapıp durdu÷unuza, siz de (hiç) tapmayacaksınız benim taptı÷ıma. Sizin dininiz size, benimki bana!”14
Mekkelilerin teklifleri Hz. Peygamber tarafından geri çevrilince Müslümanlara yönelik eziyet ve
iúkenceler artmaya baúladı. Müúrikler, iúkence ve zulümlerle Müslüman olmak isteyenlerin gözünü
korkutmayı hedeflediler. Müslüman olanları inançlarından vazgeçirmeye zorladılar. øslam’ın yayılıúını engellemek amacıyla özellikle köle, fakir ve kimsesiz Müslümanlara karúı acımasız eziyet ve
iúkencelere baúvurdular.
Bilal-i Habeúi, Yasir ailesi, Suheyb-i Rumi ve Ebu Fuheyre gibi köle ve kimsesiz Müslümanlar
Mekkelilerin eziyetlerine maruz kaldılar. Umeyye bin Halef, kölesi Bilal’i kızgın çöl sıca÷ında kumlara yatırır ve onun üzerine taúlar koyardı. Dininden vazgeçmesi için ona eziyet ederdi. Annesi ve babası
ile birlikte Müslüman olan Ammar bin Yasir de eziyet ve iúkenceye u÷rayan ilk Müslümanlardandır.
Onları günün en sıcak vaktinde kumlarda sürükleyen müúrikler, onlara dinlerini inkâr etmelerini ve
putlara tapmalarını telkin ederlerdi. A÷ır iúkence ve eziyetlere dayanamayan Ammar’ın annesi Sümeyye ve babası Yasir öldü. Böylece Yasir ailesi øslam tarihinin ilk úehitleri oldu.
12 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 101.
13 øbn Hiúam, Siret-i Nebi, C 1, s. 315-316.
14 Kâfirûn suresi, 1-6. ayetler.
58
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Hz. Peygamber, øslam’ı yaymak için her fırTARTIùALIM
satı de÷erlendiriyordu. Bir defasında hac mevsiminde Mekke’ye gelen di÷er kabile mensuplarına
ølk Müslümanların çektikleri ezida øslam’ı anlatmak amacıyla Ukaz, Mecenne ve
yet ve iúkencelerin øslam’ın yayılıúını
Mina panayırlarına gitti. Onlara Kur’an ayetlerini
nasıl etkiledi÷ini tartıúınız.
okuyup anlatarak øslam’ı tebli÷ etti. Bunun üzerine Mekkeli müúrikler, onun görüútü÷ü kimselere
Hz. Muhammed’in “kendi kabilelerinden oldu÷unu ve onun cinlenmiú bir büyücü” oldu÷unu söylediler. Hz. Peygamberi, muhataplarına karúı karalamaya çalıútılar. Böylece Peygamberimizin bu gayreti
müúriklerin engellemeleri yüzünden sonuçsuz kaldı.
Müúriklerin, Hz. Peygamberin mesajına tepki göstermesinin temel sebebi onların dinî inançlarıydı.
Mekkelilerin kutsal saydıkları Kâbe, Arap kabilelerinin taptı÷ı putlarla dolu bir mekândı. Müúrikler,
hem taptıkları putların kendilerini Allah’a daha çok yakınlaútıraca÷ını iddia ediyorlar hem de kendilerinin atalarının yolunu takip ettiklerini söylüyorlardı. Bu sebeple Hz. Peygamberin putlara tapmama ve
Allah’ın birli÷ine iman etme ça÷rısını reddettiler. Geleneklerine düúkün olan Mekke halkı, atalarından
ve babalarından devraldıkları putperestli÷in do÷ru bir yol oldu÷una inanmıúlardı. Kur’an-ı Kerim ise
onların bu anlayıúını úöyle tenkit etmekteydi: ‘‘Onlara (müúriklere), ‘‘Allah’ın indirdi÷ine uyun.’’
denildi÷i zaman onlar, ‘Hayır, biz atalarımızı üzerinde buldu÷umuz úeye uyarız.’ derler. Ya ataları bir úey anlamamıú, do÷ruyu da bulamamıú idiyseler?’’15
Mekkelilerin, Hz. Peygamberin øslam’a ça÷rısına gösterdikleri tepkilerin sebeplerinden biri de ekonomiktir. Çünkü Mekke, Arap Yarımadası içinde merkezî bir konumda bulunmakta idi. Mekke’de bulunan Kâbe, yıllardır tüm Arap kabileleri için bir çekim merkeziydi. Her yıl putlarını ziyaret için Kâbe’ye
gelen Araplar, Mekkeliler için aynı zamanda ticari yönden büyük bir kazanç kapısıydı. Müúriklerin ileri
gelenleri, øslam’ın Mekke’de hâkim oldu÷u zaman putlarla dolu olan Kâbe’nin bu özelli÷ini kaybedece÷ini ve zarara u÷rayacaklarını düúünüyorlardı. Ayrıca müúrikler kervan ticareti sayesinde Mekke’nin
ticari hayatına da hâkimdiler. Onlar, putperest yapının sona ermesi hâlinde Araplar nezdindeki itibarlarını da kaybedeceklerine inanıyorlardı. Dolayısıyla Mekke, bu putperest yapı sayesinde ayakta durmakta ve ticaretle u÷raúan müúriklerin liderleri, bu yapının bozulmasından endiúe etmekte idiler.16 Hz.
Peygamberin putların terk edilmesine yönelik ayetler okuması, úirki eleútirmesi onları bu yönden endiúeye sevk etmiúti. Onlar, ekonomik ve siyasi nüfuzlarının yok olaca÷ını düúünerek Peygamberimize
düúman olmuúlardı. Hz. Peygambere en çok düúmanlı÷ı Mekkeli tüccar ve yönetici sınıfının yapması
bu açıdan dikkat çekicidir.
Hz. Peygamber, Kureyú’in ahlaksızlıklarını, kaKONUùALIM
dınları, zayıfları ve yetimleri ezen insanlık anlayıúını
Hz. Peygambere ve ilk Müseleútiriyordu. Onları øslam ahlakına davet ediyordu.
lümanlara bireysel, ekonomik
Tüm insanların do÷uútan hür ve eúit oldu÷unu ilan
ve toplumsal açıdan gösterilen
ediyordu. Mekke’nin toplumsal yapısında ise kölesınıfta tahtaya yazınız ve arttepkileri
k
lik önemli bir unsur idi. Müúriklerin ileri gelenleri,
kadaúlarınızla konuúunuz.
Hz. Muhammed’in köle ile efendiyi eúit saymasına
tepki gösterdiler. Onlar, øslam’a Mekke’nin toplumsal yapısını bozaca÷ı gerekçesi ile karúı çıktılar. Peygamberimize de bu sebeple düúman olmuúlardı.
15 Bakara suresi, 170. ayet.
16 Sabri Hizmetli, øslam Tarihi, s. 124.
59
SøYER
Arapların sosyal yaúamında kabilecili÷in
önemli bir yeri vardır. Mekke toplumunda kabile
içi dayanıúma kadar kabile rekabetleri de önemli
bir yer tutar. Mekke’deki Haúimiler ve Ümeyyeo÷ulları rekabeti de birçok insanın Müslüman olmasına mani olmuútur. Ebu Cehil’in de mensubu
oldu÷u Ümeyyeo÷ulları kabilesi bu rekabeti sürekli canlı tutmuú ve Hz. Peygambere düúmanlık
göstermiútir.
DEöERLENDøRELøM
“Hayır! Do÷rusu siz yetime
ikram etmiyorsunuz, yoksulu
yedirmeye birbirinizi teúvik
etmiyorsunuz. Haram-helal
demeden mirası yiyorsunuz. Malı aúırı
biçimde seviyorsunuz.”
Fecr suresi, 17-20. ayetler
Hz. Peygamberin davetine yönelik tepkilerin
bir sebebi de Mekkelilerin liderlik anlayıúıydı.
Yukarıdaki ayetleri okuyarak müúrikleBu cahiliye anlayıúına göre liderlerin zengin ve
rin ahlak anlayıúlarını de÷erlendiriniz.
erkek çocuk sahibi olmaları beklenirdi. Oysa Hz.
Peygamber hem zengin de÷ildi hem de sadece kız
çocukları olan bir insandı. Bu durumu kabullenemeyen Kureyúliler peygamberli÷in zengin ve erkek
çocuk sahibi olan bir kiúiye gelmesi gerekti÷ini iddia ediyorlardı. Onlara göre Mekke’den Velit bin
Mugire ve Taif’ten Ebu Mesut’un peygamber olması daha do÷ru idi. Onların bu iddiasına ise Kur’an-ı
Kerim’de úöyle cevap verilmiútir: “Ve yine úöyle derler: “Bu Kur’an, neden iki úehrin ileri gelenlerine inmiú de÷il? Rabb’inin rahmetini yoksa onlar mı bölüútürüyorlar?...’’17
4.2. Habeúistan’a Hicret
Hz. Muhammed’in peygamberli÷inin
dördüncü yılı (M 614) Müslümanlara yönelik iúkence ve baskıların arttı÷ı bir yıl olmuútur. Birçok Müslüman iúkenceye u÷ramıú ve
hatta bazıları akrabaları tarafından ev hapsine tabi tutulmuútu. Müslümanlar, dinlerini
serbestçe yaúayamamıú ve müúriklerin hakaretlerine maruz kalmıúlardı. Çekilen sıkıntı
ve eziyetleri gören Peygamberimiz müminleri rahatlatmak amacıyla onlara úu tavsiyede
bulunmuútu: “Habeú ülkesine gidiniz. Zira
orada kimseye zulmetmeyen ve adaletle
hükmeden bir hükümdar vardır.”18
Müslümanların hicret edece÷i ülke olarak Habeúistan’ın (bugünkü Etiyopya) tercih edilmesinin çeúitli nedenleri vardır. Öncelikle Arap Yarımadası’nda bulunan di÷er
kabileler putlara tapmakta idi. Üstelik Kureyú kabilesinin bunlarla iyi iliúkileri vardı.
Habeúistan’a yapılan hicretin güzergâhı.
17 Zuhruf suresi, 31-32. ayetler.
18 øbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakat, C 1, s. 204-205.
60
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
O úartlarda hiçbir Arap kabilesi ticari ve dinî iliúkilerinden dolayı Müslümanlar için Kureyú’i karúısına alamazdı. Yemen bölgesi de Mecusi oldu÷u için semavi bir dine tahammül gösteremezdi. Bu
sebepten Habeú ülkesi o gün için hicrete en uygun yerdi. Peygamberimizin hicret için Müslümanlara
tavsiye etti÷i Habeúistan, Kızıldeniz sahilinde bulunmaktaydı ve Mekkeliler tarafından adaletli yönetimi ile bilinmekteydi. Halkı ehl-i kitap olan Habeúistan, Müslümanların dinlerini serbestçe yaúayabilecekleri bir ortama sahipti. Ayrıca oraya gidecek olan Müslümanlar sayesinde øslam, baúka
insanlara da ulaúmıú olacaktı.
Peygamberli÷in beúinci yılında (M 615) Hz. Peygamberden hicret izni alan muhacirler, Mekke’den
gizlice ayrıldı. Kafilede on bir erkek ve dört kadın vardı. Kafile, Kızıldeniz kıyısından bir gemi ile
Habeúistan’a geçti. Kafilede Hz. Osman ve eúi Peygamberimizin kızı Rukiye, Zübeyr bin Avvam,
Abdurrahman bin Avf gibi ilk Müslümanlar da vardı. Bu yolculuk øslam tarihindeki ilk hicret olarak
anılmaktadır.
Habeú ülkesine ulaúan muhacirler Habeú Necaúisi Ashame’den güzel ve adaletli muamele gördüler. Onun ülkesinde dinlerini serbestçe yaúadılar. Ancak bir süre sonra “Mekkelilerin Müslüman
oldu÷u” úeklindeki asılsız haber üzerine bir kısmı tekrar Mekke’ye dönmeyi tercih etti. Dönen Muhacirler, Mekke yakınlarına geldikleri zaman haberin do÷ru olmadı÷ını ö÷rendiler. Habeúistan’a tekrar
dönmenin güç olması sebebiyle bazıları gizlice bazıları da himaye yoluyla Mekke’ye girmek zorunda
kaldılar.
Habeúistan’dan dönen Muhacirler, orada dinlerini serbestçe yaúadıklarına iliúkin güzel haberler
getirdiler. Bu haberi duyan ve baskılardan bunalan Müslümanlar da Habeúistan’a hicret etmeye karar
verdiler. ølk hicretten bir yıl sonra (M 616) seksen iki erkek, on sekiz kadından oluúan ikinci kafile Peygamberimizin amcası Ebu Talip’in o÷lu ve Hz. Ali’nin kardeúi olan Cafer’in baúkanlı÷ında
Habeúistan’a hicret etti.
Necaúinin ülkesine gelen Müslümanlar orada ilk muhacirler gibi adaletle ve iyilikle karúılandılar.
Ancak Müslümanların bu hicreti, Mekkeli müúrikleri øslam’ın orada yayılaca÷ı ve kendilerini tehdit
edece÷i endiúesine sevk etti. Bu sebeple Kureyúliler, Amr bin As ve Abdullah bin Rebia’yı birçok hediye ile birlikte Necaúi’ye gönderdiler. Amaçları Mekke’den gelen muhacirleri Necaúi’ye úikâyet etmek ve onları oradan çıkartıp tekrar Mekke’ye geri götürmekti. Onları dinleyen Necaúi, Müslümanları
huzuruna ça÷ırttı ve Kureyú temsilcileri ile karúı karúıya getirdi. Müslümanlar adına konuúan Cafer
bin Ebi Talip, Müslümanların durumunu anlatan bir konuúma yaptı.
NOT EDELøM
Habeúistan’da kalan muhacirler, Hayber’in fethi esnasında Necaúi’nin tahsis
etti÷i gemiyle Medine’ye döndüler. Cafer’in baúkanlı÷ındaki muhacirler, do÷ruca
Hayber’de bulunan Hz. Peygamberin yanına gittiler.
Cafer’i karúısında gören Peygamberimiz, “Hangisine sevinece÷imi
bilmiyorum. Hayber’in fethine mi, yoksa Cafer’in geliúine mi?” diyerek onu kucaklayıp
alnından öptü. Medine’ye döndükten sonra Mescid-i Nebevi’nin yanı baúında onun için bir
oda hazırlattı ve onu buraya yerleútirdi. Cafer, Mute Savaúı’nda úehit oldu.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 6, s. 548. (Özetlenmiútir.)
61
SøYER
BøLGø KUTUSU
Cafer bin Ebu Talip, Mute Savaúı’nda úehit olmuútur. Hz. Peygamber, Yüce
Allah’ın Cafer’in kesilen iki koluna karúılık iki kanat ihsan etti÷ini ve onlarla cennette uçtu÷unu haber vermiútir. Bu sebeple kendisine “tayyar” (uçan) ve “zü’1cenaheyn” (iki kanatlı) lakapları verilmiútir. Kırk yaúında úehit olan Cafer’e hem
Habeúistan’a hicret etti÷i, hem de buradan dönüúünde kendi baba yurdu olan Mekke’ye de÷il,
do÷rudan Medine’ye gitti÷i için “zü’1-hicreteyn” (iki hicret sahibi) denilmiútir. Ayrıca ashabın
muhtaçlarını, fakirlerini daima gözetti÷inden dolayı “ebü’l-mesakin” (fakirlerin babası) lakabıyla da anılıyordu. Hz. Peygamber, ahlakı itibariyle kendisine benzedi÷ini belirterek Cafer’i
takdir ve taltif ederdi.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 6, s. 548. (Özetlenmiútir.)
Cafer, konuúmasının sonunda Hz. øsa ve annesi Meryem’den bahseden Meryem suresinin ilk ayetlerini okudu. Bunun üzerine Necaúi, “Bu, øsa’ya gelmiú olanla aynı yerden geliyor.” dedi ve Müslümanları Mekkelilere teslim etmeyi reddetti.
Necaúi’nin huzurundan eli boú çıkan Mekkeli elçilerden Amr bin As, “Vallahi, ben yarın Necaúinin yanına gidip onlar hakkında söyleyece÷im úeyle onların köklerini kazıtaca÷ım!” dedi. Ertesi gün,
Necaúi’nin yanına gidip, “Ey hükümdar! Onlar øsa bin Meryem hakkında çok büyük, a÷ır bir söz
söylüyorlar! Onları ça÷ır da, onun hakkında ne düúündüklerini onlara bir sor.” dedi. Bunun üzerine,
Necaúi, bu hususu sormak için Müslümanları tekrar yanına ça÷ırdı. “Söyleyin bakalım, Meryem o÷lu
øsa hakkında ne düúünüyorsunuz?” diye sordu.
Cafer, ona, “...Meryem o÷lu øsa Mesih, Allah’ın Peygamberi, Meryem’e ulaútırdı÷ı kelimesidir. O, Allah tarafından bir ruhdur...”19 ayetini okuyunca Necaúi, ‘‘Vallahi, øsa bin Meryem
NOT EDELøM
senin söyledi÷inden farklı biri de÷ildir.’’ dedi.
Peygamberimiz, Necaúi’nin
Bunun üzerine, getirdikleri hediyeleri kendiMüslümanlara gösterdi÷i ilgiyi
lerine iade edilen Amr ve Abdullah, elleri boú
ve yaptı÷ı iyilikleri unutmaolarak geri döndüler.20 Muhacirler, Necaúi’nin
mıútır. 630 yılında onun vefat
ülkesinde, huzur ve güven içinde dinlerini yahaberini aldı÷ı zaman gıyabında cenaze namaúadılar. Habeúistan’a giden Müslümanlardan
zı kılmıú ve ona dua etmiútir.
bazıları Kureyú’in boykotu bitirmesinden sonTirmizi, Cenaiz, 960.
ra Mekke’ye geri döndü. Bir grup muhacir de
hicretten sonra Medine’ye döndü. Habeú ülkesinde kalan son grup ise hicretten yedi yıl sonra
Hayber’in fethi esnasında Medine’ye dönmüútür.
19 Nisâ suresi, 171. ayet.
20 Mustafa Asım Köksal, Hz. Muhammed ve øslamiyet, C 2, s. 43.
62
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
LøSTELEYELøM
“Ey hükümdar! Biz cahiliye halkından bir kavimdik. Putlara tapardık. Ölmüú
hayvan eeti yerdik. Bütün kötülükleri yapardık. Akrabalarımızla ilgilerimizi keser,
akraba hakkı gözetmezdik. Komúularımızı unutur, komúuluk vazifelerini yerine getirmezdik. øçimizden güçlü olan, güçsüz ve zayıf olanı ezerdi. Yüce Allah bize kendimizden,
soyunu sopunu, do÷rulu÷unu, eminli÷ini, iffet ve nezahetini bildi÷imiz Resulü gönderinceye
kadar, biz hep bu kötü durum ve tutumda idik. O Peygamber, bizi, bizim ve babalarımızın
Allah’tan baúka taptı÷ımız, taútan, a÷açtan, altın ve gümüúten yapılmıú putları bırakarak
Allah’ın birli÷ine inanmaya ve yalnız ona ibadet etmeye davet etti.
Yine o Peygamber; do÷ru söylemeyi, emaneti sahibine vermeyi, akraba haklarını gözetmeyi, komúulara iyi davranmayı, haramlardan uzak, kan dökmekten geri durmamızı bize
emretti. Yine o, bizi her türlü çirkin, yüz kızartıcı söz ve iúlerden, yalan söylemekten, yetim
malı yemekten, iffetli kadınlara dil uzatmak ve iftira etmekten de men ve nehyetti. Ayrıca,
hiçbir úeyi kendisine eú ve ortak tutmaksızın, yalnız Allah’a ibadet etmemizi, namaz kılmamızı, zekât vermemizi, oruç tutmamızı da bize emretti. Biz onu do÷ruladık ve ona iman
ettik.
Allah tarafından getirdi÷i úeylere göre ona tabi olduk. Bir ve tek olan Allah’a ibadet
ettik, ona hiçbir úeyi úirk koúmadık. onun bize haram kıldı÷ını haram, helal kıldı÷ını helal
olarak kabul ettik. Bunun üzerine, kavmimiz bize düúman kesildi. Bizi dinimizden döndürmek, Yüce Allah’a ibadetten vazgeçirip putlara taptırmak, öteden beri helalleútirip serbestçe iúleyegeldi÷imiz kötülükleri tekrar iúletmek için bizi iúkenceden iúkenceye u÷rattılar.
Onlar kuvvetli olup bize zulmettikleri, bizimle dinimiz arasına gerildikleri ve tazyiklerini
arttırdıkları zaman, biz senin ülkene çıkmak, sı÷ınmak zorunda kaldık.
Senin himayende bulunmayı ve sana komúu olmayı baúkalarına tercih ettik.
Ey hükümdar! Biz senin yanında hiçbir zulme u÷ramayaca÷ımızı umuyoruz.”
øbn Hiúam, Siret-i Nebi, C 1, s. 336.
Yukarıdaki Hz. Cafer’in Necaúi’nin huzurunda yaptı÷ı konuúma metnini okuyarak
Hz. Cafer’in øslam’ın kendilerine kazandırdıkları hakkındaki düúüncelerini listeleyiniz.
*....................................................................................................................................
*....................................................................................................................................
*....................................................................................................................................
*....................................................................................................................................
*....................................................................................................................................
63
SøYER
4.3. Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in Müslüman Oluúu
Hz. Peygamberin amcası Hamza, hem avcılık yapan hem de güreúen kuvvetli bir kiúiydi. Hamza,
her av dönüúünde tavaf için önce Kâbe’ye giderdi. Tavafını yaptıktan sonra Kureyú’in ileri gelenlerinin yanına u÷rar, onlarla bir müddet sohbet eder ve ardından da evine giderdi.21
Peygamberimiz bir gün Safa Tepesi’ne do÷ru giderken Ebu Cehil ile karúılaútı. Ebu Cehil, ona
birçok hakarette bulundu. Bu hakaretlerle incinen Hz. Peygamber üzüntü içinde evine döndü. Ebu
Cehil’in alay ve hakaretlerine úahit olan biri, avdan dönmekte olan Hamza’ya olup bitenleri anlattı.
Ye÷enini çok seven Hamza, ona yapılan hakaretleri içine sindiremedi ve öfkeyle Kâbe’ye do÷ru
yürüdü. Kureyú kabilesinin ileri gelenlerinin yanına gelen Hamza, elindeki yayı büyük bir öfke ile
Ebu Cehil’in baúına vurdu. Ona, “Ye÷enim Muhammed’e söver, hakaret edersin öyle mi? øúte ben de
onun dinindenim, haydi bana da hakaret etsene!” diye ba÷ırdı. Ebu Cehil’in yanında bulunanlar ona
arka çıktılar. Ancak Ebu Cehil, onlara iúaret ederek Hamza’nın haklı oldu÷unu söyledi. Hamza’nın
oradan ayrılmasından sonra adamlarına, “Aman iliúmeyin, sonra hiddetlenir de Müslüman olur.”
diyerek onları yatıútırdı.22
Ebu Cehil, Hz. Hamza’nın Müslüman olmasından endiúe ediyordu. Çünkü Hamza, Mekke’de
saygın ve kendisinden çekinilen bir Kureyúliydi. Onun Müslüman olması Müslümanlar için büyük
bir kazanç, müúrikler içinse büyük bir kayıp olurdu. Ebu Cehil endiúesinde haklı çıktı ve Hamza,
ye÷eninin yanına giderek øslam’ı kabul etti÷ini açıkladı. Müúriklerin a÷ır baskı ve iúkenceleri altında
bunalan Müslümanlar için Hz. Hamza’nın Müslüman olması büyük bir moral oldu. Hz. Hamza’nın
Müslüman oluúu ile Müslümanlar güçlendiler. Mekkeliler Müslümanlara karúı söz ve davranıúlarını
bir kez daha gözden geçirmek zorunda kaldılar (M 616).
NOT EDELøM
570 yılında do÷an Hz. Hamza, Peygamberimizin hem amcası hem de süt kardeúidir. Mert biri olan Hz. Hamza Bedir ve Uhut savaúlarında dillere destan bir
kahramanlık örne÷i göstermiú ve Uhut Savaúı’nda úehit olmuútur. Bu özelli÷inden dolayı o, “úehitlerin efendisi ve Allah’ın aslanı” unvanlarıyla bilinir.
Abbasi Halifesi Nasır-Lidinillah (1180-1225)’ın annesi tarafından mezarı türbe hâline
getirilmiútir. Türbenin yanına daha sonraki dönemlerde mescit ve kütüphane yapılmıú. Osmanlılar zamanında bu yapının bakımına itina gösterilmiútir. Bölgenin yönetimi Osmanlıların elinden çıktıktan sonra türbe ve çevresindeki bütün yapılar yıkılmıútır.
Müslümanlar arasında kahramanlı÷ın sembolü olan Hz. Hamza, Türk folklorunda güreúçilerin piri sayıldı÷ı gibi menkıbevi hayatı Müslüman milletlerin edebiyatlarında kendi
adıyla anılan eserlere (Hamzaname) konu olmuútur.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 15, s. 500. (Özetlenmiútir.)
21 Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 15, s. 500.
22 Ali Himmet Berki, Osman Keskio÷lu, Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 97.
64
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Hz. Hamza’nın øslam’ı kabul ediúinden kısa bir süre sonra Müslümanları sevindiren di÷er bir olay ise
Ömer bin Hattab’ın Müslüman olmasıdır.
Ömer, okuma-yazma bilen ve Mekke ùehir Devleti’nin dıú iliúkilerine bakan biri olup oldukça sert bir
mizaca sahipti. Mekke’de Peygamberimize ve Müslümanlara en fazla düúmanlık gösterenlerin baúında
gelmekte idi. Bir gün Hz. Peygamberi öldürmek niyetiyle kılıcını kuúanarak evinden çıktı. Peygamberimizin ve Müslümanların bulundu÷u Darü’l- Erkam’a do÷ru yürümeye baúladı. Yolda karúılaútı÷ı Nuaym bin Abdullah, Ömer’in hiddetli yürüyüúünden úüphelenerek, “Nereye gidiyorsun Ey Ömer?” diye
sordu. Ömer, “Muhammed’i öldürmeye...” diye cevap verdi. Müslümanlı÷ını gizleyen Nuaym, bunun
üzerine Ömer’i vazgeçirmek amacıyla, “Bunu yaparsan düúmanlı÷ı daha da artırırsın. Muhammed’i öldürürsen Haúimo÷ulları seni rahat bırakır mı? Sen önce kendi aileni düzelt.” dedi. Nuaym, Hz. Peygamberi korumak ve zaman kazanmak amacıyla eniútesi ile kız kardeúinin Müslüman olduklarını Ömer’e
haber verdi.
Bunun üzerine Ömer, kız kardeúinin evine do÷ru hiddetle yürümeye baúladı. Eve yaklaútı÷ı zaman
içeriden Kur’an sesleri duyan Ömer, kapıya sertçe vurdu.
Kız kardeúi Fatıma ve kocası Said bin Zeyd daha önce gizlice Müslüman olmuúlardı ve evlerinde
Habbab bin Ered’den Kur’an ö÷reniyorlardı. Kapının sertçe çalınması üzerine telaúlanan ev halkı hemen Kur’an sayfalarını sakladı. Habbab’ı da evin bir köúesine gizlediler. øçeriye giren Ömer, “Nedir
okudu÷unuz úey?” diye ba÷ırdı. Ömer, “Bir úey yok!” diyen eniútesinin yakasına yapıútı. Kocasına yardım etmek için Ömer’e müdahale eden Fatıma, Ömer’in attı÷ı sert tokat ile yere düútü. Yüzü kan içinde
kalan Fatıma, Ömer’e hiddetle ba÷ırdı: “Ey Ömer! Ne istiyorsun? Evet, biz øslam’ı kabul ettik. Haydi!
Ne istiyorsan yap!” Kardeúinin yüzünü kan içinde gören Ömer, üzülerek piúman oldu ve kalbi yumuúadı. Onun gönlünü almaya çalıúarak az önce okuduklarını istedi. Fatıma, Tâhâ suresinin ilk ayetlerinin
yazılı oldu÷u sayfaları Ömer’e verdi. Kur’an ayetlerini okuyan Ömer’i bir sessizlik kapladı. Bir müddet
sustu ve ardından,
“Beni Muhammed’e götürün.” diye seslendi.
Bu tabloya úahit olan Habbab, gizlendi÷i yerden çıkarak sevinçle, “Allah’a yemin olsun ki Hz. Peygamber, önceki gün iki Ömer (Ömer bin Hattab ve Ebu Cehil)’ den biri ile øslam’ı kuvvetlendirmesi için
Allah’a dua etmiúti. O, sen olacaksın ey Ömer! Bu ortaya çıktı.” dedi. Ömer daha sonra Darü’l- Erkam’a
do÷ru yürüdü. Erkam’ın evinde bulunan Müslümanlar Ömer’in silahlı olarak kendilerine do÷ru geldi÷ini görünce korkuya kapıldılar. Peygamberimize haber verdiler. Orada bulunan Hz. Hamza, “Telaúlanmayın! E÷er iyilik için gelmiúse iyili÷i ondan esirgemeyiz. Ancak kötülük için gelmiúse o zaman onu kendi
kılıcıyla öldürürüz.” dedi. Hz. Peygamber ise “Çekinmeyin, bırakın gelsin.’’ dedi.
øçeriye giren Ömer’i karúılayan Hz. Peygamber ona geliú sebebini sordu. Ömer ise iman etmek için
geldi÷ini söyledi ve kelime-i úehadet getirerek
Müslüman oldu. Peygamberimiz ve orada buDEöERLENDøRELøM
lunanlar büyük bir sevinç yaúadılar. Daha sonra
Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in
topluca Kâbe’ye gittiler ve orada namaz kıldılar.
Müslüman olmalarının önemiÖmer’i Müslümanların arasında gören müúrikler
ni øslam’ın Mekke’de yayılbüyük bir úaúkınlık yaúadılar. Ömer, orada artık
masına katkısı açısından arkadaúlarınızla
Müslüman oldu÷unu açıkça ilan etti ve böylece
de÷erlendiriniz.
Müslümanların safına katılmıú oldu (M 616).
65
SøYER
NOT EDELøM
øslam’ın ilk yıllarında toplumsal konumları ve kiúilikleri yönüyle etkili iki
úahsiyet olan Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in Müslüman olması, Mekke Döneminin
önemli olaylarındandır. Peygamberli÷in altıncı yılında (M 616) Hz. Hamza ve
Hz. Ömer’in Müslüman olması ile Müslümanlar daha da güçlendiler.
Kâbe’de ilk kez topluca namaz kılmaya baúladılar.
Hz. Hamza’nın ardından Hz. Ömer gibi önemli bir kiúili÷i kaybeden müúrikler ise bu olaydan
sonra Müslümanlara karúı yeni yaptırımlar uygulamanın yollarını aramaya baúladılar.
4.4. Müslümanlara Yönelik Boykot ve Baskılar
Mekkelilerin tüm engellemelerine ra÷men øslam, Mekke’de yayılmaya devam etmiútir. Müúriklerin Müslümanlara yönelik iúkence ve baskıları da bir sonuç vermemiúti. Muhacirler Habeú ülkesinde
iyi karúılanmıú, Hamza ve Ömer gibi iki önemli úahsiyet de Müslüman olmuútu. Müslümanların sayısı
ise her geçen gün artmaktaydı. Bütün bunlar Kureyúlileri yeni tedbirler almaya sevk etti. Bu amaçla
bir araya gelen Kureyú’in önde gelenleri, Hz. Muhammed kendilerine teslim edilinceye kadar Müslümanları boykot etme kararı aldılar. Mekkeli müúriklerin karar altına aldıkları boykot, úu maddeleri
içermekteydi:
a. Hz. Muhammed, kendilerine teslim edilinceye kadar Müslümanlarla barıú anlaúması yapılmayacak.
b. Müslümanlara merhamet gösterilmeyecek.
c. Müslümanlara kız verilmeyecek ve onlardan kız alınmayacak.
d. Müslümanlarla alıúveriú yapılmayacak.
e. Müslümanlarla görüúülmeyecek, onlarla oturulup konuúulmayacak.
f. Müslümanların evlerine girilmeyecek.
Mekkeliler bunlarla Hz. Peygamberin öldürülmek üzere kendilerine verilmesini sa÷lamak istiyorlardı. Ayrıca Müslümanları Hz. Peygamberin etrafından uzaklaútırmayı ve onu yalnızlı÷a itmeyi
amaçlamıúlardı. Mekkeliler, boykot anlaúmasını Mansur bin økrime aracılı÷ı ile yazıya döktüler ve bu
metni Kâbe’nin duvarına astılar.
Ebu Talip mahallesinde yaúamak zorunda bırakılan Müslümanlar boykot süresince büyük sıkıntılar
çektiler. Özellikle Hz. Peygamber, amcası Ebu Talip ve eúi Hz. Hatice, ihtiyaç sahibi Müslümanlar
için tüm servetlerini harcadılar. Müslümanlar bu süre içinde açlık ve hastalıklarla mücadele ettiler.
Bazı çocuklar açlık ve hastalıktan ölürken yiyecek sıkıntısı çeken bazı Müslümanlar da deri parçalarını suda piúirerek bunlarla karınlarını doyurmaya çalıútılar. Dünya tarihinde eúine ender rastlanan
bu boykot, vicdan sahibi kimi Mekkelileri rahatsız etmekteydi. Bazı Mekkeliler, erzak yüklü devenin
66
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
iplerini çözerek onu Müslümanların bulundu÷u mevkiye do÷ru sürüyorlardı. Ancak bu giriúimler her
zaman baúarılı olmuyordu. Ço÷u zaman Ebu Cehil ve Ebu Lehep tarafından engelleniyordu.
Boykot sırasında kimi Mekkeliler Müslüman olan akrabalarına yardım etmeye çalıúmıúlardır. Hz.
Hatice’nin ye÷eni, bir gün halasına kölesiyle bir miktar bu÷day göndermiúti. Yolda köleyi sırtında
bu÷day çuvalı ile gören Ebu Cehil, durumu anlayarak köleye müdahale etti ve bu÷dayı kölenin elinden almak istedi. Müúriklerden Ebul Bahteri ise Ebu Cehil’e hiddetlenerek, “Halasına bir miktar bu÷day göndermek isteyen insana engel olmak do÷ru de÷ildir.” dedi. Bunun üzerine Ebu Cehil, kölenin
Hz. Hatice’nin yanına gitmesine müsaade etti.
Mekke’de Müslümanlara uygulanan boykotu benimsemeyen insanlar da mevcuttu. Bunlar kendi akrabalarının u÷radı÷ı bu zulümden baúından beri rahatsızlık duymaktaydı. Bunlardan biri olan
Hiúam, bu zulme son vermek niyetiyle Abdülmuttalip’in torunu Züheyr’in yanına gitti ve ona, “Sen
güzel yiyip içiyorsun, evinde rahatça yaúıyorsun; ama dayılarının çekti÷i sıkıntı ve eziyetleri hiç düúünmüyorsun? Yemin olsun ki Ebu Cehil’in dayıları hakkında böyle bir karar verilseydi, o buna asla
razı olmazdı.” dedi.
“Ben tek baúıma ne yapabilirim ki…’’ diyen Züheyr’i ikna eden Hiúam di÷er akrabalarını da yanına alarak boykotun kaldırılması konusunda ilk adımı attı. Bu grup Kâbe’ye gelerek orada bulunanlara
boykotun vicdan ve merhamet sahiplerini rahatsız etti÷ini ve kendi akrabalarına yapılan bu eziyetin
sona ermesi gerekti÷ini ilan etti. Ebu Cehil bu iste÷e karúı çıktıysa da di÷erlerinin deste÷i ile boykot
kaldırıldı (M 619).23
BøLGø KUTUSU
-M 616-619 yılları arasında Müslümanlara uygulanan boykot, onların açlık ve
hastalık gibi sıkıntılara düúmesine sebep oldu.
-Müslümanlar boykot sebebiyle dinlerinden dönmediler, aksine dinlerine daha
sıkı sarıldılar.
-Boykot, kabilecilik sebebiyle müúrikler arasında görüú ayrılı÷ının ortaya çıkmasına sebep oldu.
-Müslümanlar, Hz. Peygamberin etrafında birleútiler.
-Müúrikler, boykot kararı ile istedikleri hedefe ulaúamadılar.
-Boykot, müúrikler açısından baúarısızlıkla sonuçlandı.
4.5. Hüzün Yılı
Sıkıntılarla geçen üç yıllık boykotun bitmesi ile Hz. Peygamber ve Müslümanlar rahatladılar. Ancak kısa bir süre sonra iki acı olay yaúadılar. Hz. Peygamber, önce kendisini müúriklere karúı himaye
eden amcası Ebu Talip’i, kısa bir müddet sonra da en büyük yardımcısı olan eúi Hz. Hatice’yi kaybetti.
Bu iki kayıp Peygamberimizi ve Müslümanları çok üzdü. Bu sebeple peygamberli÷in onuncu yılı
olan 620 yılına “Hüzün Yılı” adı verildi.
23 Mustafa Asım Köksal, Hz. Muhammed ve øslamiyet, C 2, s. 116.
67
SøYER
Ebu Talip, Abdülmuttalip’in vefatından sonra sekiz yaúındaki ye÷eni Muhammed’in bakımını
üstlenmiútir. Gençli÷i ve peygamberli÷i boyunca her zaman ye÷enine destek olan Ebu Talip müúriklerin tüm baskı ve tehditlerine ra÷men ye÷enini himaye etmekten vazgeçmemiútir. Kureyú kabilesinin saygın bir büyü÷ü olan Ebu Talip, hayatta iken müúrikler do÷rudan Peygamberimizin úahsına
dokunamamıúlardır. Ebu Talip, her zaman oldu÷u gibi boykot yıllarında da her gece ye÷eninin evinin önünde nöbet tutmuú, ço÷u geceler o÷ullarını ve ye÷enlerini Peygamberimizi korumakla görevlendirmiúti. Ebu Talip, hastalanıp ölüm döúe÷ine düúünce ye÷enini korumaları hususunda kendi
kabilesine vasiyette bulunmuú ve vefat etmiútir.
Ebu Talip’in vefatından sonra Peygamberimizin úahsına yönelik saldırılar artmaya
baúladı. Hz. Peygamber, bir gün yolda yürürken müúriklerden biri ile karúılaútı. Adam,
hakaretler savurarak yerdeki pis topra÷ı Peygamberimizin üzerine attı. Üzeri kirlenen Hz.
Peygamber evine gitti. Onu bu hâlde gören kızı
Fatıma, üzüntü ile babasının baúını ve elbisesini temizlemeye baúladı. Kızının üzüntüsünü
gören Peygamberimiz, “A÷lama kızım! Allah,
babanı koruyacak.” diyerek onu teselli etti.
Hz. Peygamber bu esnada amcasını hatırladı ve
içini çekerek, “Ebu Talip ölmeden önce Kureyú bana dokunamazdı.”24 dedi.
KONUùALIM
Hz. Hatice’nin kendisine
olan ba÷lılı÷ını, sevgisini ve
Müslümanlara yaptı÷ı yardımları hiç unutmayan Peygamberimiz, onu her zaman hayırla yâd ederdi.
Bir gün Hz. Hatice’nin kız kardeúi Hale,
Peygamberimizin huzuruna girmek için izin
istedi. Hale’nin sesi Hz. Hatice’ye benzedi÷i için sesi duyan Peygamberimiz, “ Kimse
bana inanmadı÷ı zaman o inandı. Herkes
müúrik iken o mümin oldu. Kimse bana
yardım etmezken o bana yardım etti.” diyerek eúi Hatice’den övgüyle söz etmiútir.
Amcasının vefatı ile üzülen Hz. Peygamber,
Ahmet bin Hanbel, el-Müsned, C. 6, s. 117.
eúi Hatice’yi de kısa bir süre sonra kaybetti.
Yukarıdaki metni okuyarak Hz.
Peygamberimizle yirmi beú yıl mutlu bir evliHatice’nin
Peygamberimizin tebli÷ine
lik hayatı sürdüren Hz. Hatice, peygamberli÷in
verdi÷i destek hakkında arkadaúlarınızla
baúlangıcından beri eúinin en büyük destekçisi
konuúunuz.
olmuú ve ona ilk iman eden kiúi unvanını almıútı. Servetinin tamamını øslam için harcayan Hz. Hatice, altmıú beú yaúında Mekke’de vefat etmiútir.
5. Taif’e Yolculuk
Hz. Hatice ve Ebu Talip’i kaybeden Hz. Muhammed’e yönelik baskıların daha da artması Peygamberimizi bir çıkıú yolu aramaya sevk etti. Peygamberimiz, kendisine hem destek bulmak hem de
øslam’ı Mekke dıúında da yaymak amacıyla en yakın úehir Taif’e gitmeye karar verdi. Ziyaret için bu
úehri seçmesinin sebebi, Taiflilerin Mekkelileri tanımaları ve Hz. Peygamberin Taif’te akrabalarının
olmasıdır. O günün úartlarında Taif, Mekke’ye yürüyerek bir günde gidilebilen ve yolu sarp olan bir
úehir idi. Ba÷ları, bahçeleri ve temiz havası ile meúhurdu. Mekkeli zenginler tatil ve dinlenme amacıyla yazları Taif’e gelir, putperest Taifliler de ticaret ve ibadet maksadı ile Mekke’ye gelip giderlerdi.
Dolayısıyla iki úehrin önde gelenleri arasında güçlü bir ticari ve sosyal ba÷ vardı.25
24 Taberi,Tarih-i Taberi, C 3, s. 105.
25 Nahide Bozkurt, Siyer, s. 46.
68
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Peygamberimiz, 620 yılında
Zeyd bin Harise’yi de yanına
alarak Taif’e gitti. Taiflilerin ileri gelenleri ile görüúerek onlara
øslam’ı tebli÷ etti. Taifliler, Hz.
Peygamberin davetini reddederek onu küçümsediler ve onunla alay ettiler. Hz. Peygambere
karúı incitici ve sert davranan
Taifli liderler, onu aúa÷ıladılar.
ùehirdeki köleleri ve çocukları
ona karúı kıúkırttılar. Bunlar Hz.
Peygamberi ve Zeyd’i taú ya÷muruna tuttular. Ayakları kan
Kızıldeniz’e yakın olan Taif, Mekke’ye komúu bir úehirdir.
içinde kalan Allah’ın Resulü
yere düútü. Taifliler onu kaldırıp yürütüyor ve Hz. Peygamber yürümeye baúlayınca ona tekrar taú atıyorlardı. Zeyd ise Peygamberimize siper olmaya çalıúıyor; ancak gelen onlarca taútan Peygamberimizi koruyamıyordu. Allah’ın
Elçisi, Taif’te hayatının en zor, sıkıntılı ve eziyetli günlerinden birini yaúamıútır.
YORUMLAYALIM
Peygamberimiz, kendisini taúlayan Taif halkı için dönüú yolunda úu duayı yapmıútır:
“Onların yok olmalarını de÷il, Rabb’imin bu müúriklerin zürriyetinden
Allah’a ortak koúmayan, ona ibadet eden bir nesil meydana getirmesini diliyorum.”
Buhari, Tecrid-i Sarih, C 9, s. 35.
Taif halkı, hicretin dokuzuncu senesinde (M 630) topluca Müslüman olmuútur.
Yukarıdaki metni Peygamberimizin Taif seferinin sebep ve sonuçları açısından
yorumlayınız.
Hz. Peygamber, Taif çıkıúında bir ba÷a sı÷ındı. Orada yorgun ve bitkin bir hâlde ellerini kaldırarak
Allah’a úöyle yalvardı: “ Allah’ım! Kuvvetsiz ve çaresiz kaldı÷ımı, halk nazarında hor ve hakir
görüldü÷ümü; ancak sana arz ve úikâyet ederim. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin hor görüp de dalına bindi÷i biçarelerin, Rabb’i sensin. Benim de Rabb’im sensin... Allah’ım!
Senin gazabına u÷ramayayım da çektiklerim ne olursa olsun hepsine katlanırım! Fakat senin af
ve merhametin bana bunları göstermeyecek kadar geniútir. Allah’ım, senin gazabına u÷ramaktan, ilahî rızana uzak kalmaktan; senin o karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahiret iúlerini yoluna koyan ilahî nuruna sı÷ınırım. Allah’ım! Sen hoúnut oluncaya kadar affını dilerim. Allah’ım!
Her kuvvet ve her kudret ancak seninle kaimdir.’’26
26 Ramazan el-Buti, Fıkhussire, s. 143.
69
SøYER
Ba÷ın sahipleri Utbe ve ùeybe adında iki kardeúti. Putlara tapan bu iki kardeú, Hz. Peygamberi ve
Zeyd’i kanlar içinde görünce onlara merhamet gösterdiler. Köleleri Addas’a bir tabak üzüm vererek
onlara ikram etmesini söylediler. Addas’a Hz. Peygamberin bir deli oldu÷unu, onunla konuúmaması
gerekti÷ini telkin etmeyi de ihmal etmediler. Ancak Hz. Peygamberle konuúan köle Addas da ona
iman ederek Müslümanlar arasına katıldı.27 Ba÷da bir müddet dinlenen Peygamberimiz ve Zeyd oradan ayrılarak Mekke’ye do÷ru yola çıktılar.
OKUMA METNø
ADDAS VE HZ. PEYGAMBER
Hz. Peygamber, Taiflilerin saldırısı üzerine bir ba÷a sı÷ındı. Bu ba÷da çalıúan Addas,
Tevrat ve øncil’i bilen bir Hristiyan’dı. Hristiyan köle, elinde bir tabak üzümle Hz. Peygamberin yanına geldi ve ona üzüm ikram etti. Üzümden alan Peygamberimiz onu a÷zına
götürürken, “Bismillah” dedi. Köle merakla, “Söyledi÷in bu söz nedir? Kavmimden ayrılalı bu sözü buralarda söyleyen kimseyi görmedim.” diye sordu ve aralarında úu konuúma
geçti:
– Sen hangi úehirdensin?
– Ninovalıyım.
– Orası benim kardeúim Yunus’un úehridir.
– Sen Yunus’u nereden biliyorsun?
– Yunus bir peygamberdi, ben de bir peygamberim. Bütün peygamberler kardeútir.
Bu sözleri duyan Addas’ın ilgisi ve merakı artmıútı. Heyecanla sordu:
– Senin adın nedir?
– Muhammed.
– Sen Allah’ın Mekke’ye gönderdi÷i peygamber misin?
Peygamberimizin, “Evet.” demesi üzerine köle,
“Ben senin özelliklerini øncil’de görürdüm ve Tevrat’ta peygamberli÷ini okurdum.
Bana dinini ö÷ret.” diyerek Hz. Peygamberin eline sarıldı. Peygamberimiz de ona øslam’ı
ö÷retti ve Addas orada Müslüman oldu.
Taberi, Tarih-i Taberi, C 3, s. 109.
Peygamberimizin Taif’te karúılaútı÷ı olayın haberi Mekke’ye ulaúmıútı. Ebu Cehil ve Mekkeliler
de onu úehre sokmamak üzere söz birli÷i etmiúlerdi. Mekke’den gelen biri, bu haberi Hz. Peygambere
ulaútırdı. Peygamberimiz de bunun üzerine do÷rudan Mekke’ye girmek yerine Hira (Nur) Da÷ı’na
gitti. Oradan Mekke’ye haberci gönderdi ve himaye istedi. Mut’im bin Adiy, onun himaye iste÷ini
kabul etti ve Peygamberimiz kendi öz vatanı olan Mekke’ye onun himayesi altında girdi. Mut’im,
o÷ullarını ve kabile mensuplarını silahlandırarak Peygamberimizin úehre girmesini ve Kâbe’ye gitmesini sa÷ladı.
27 Taberi, Tarih-i Taberi, C 3, s.109.
70
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
NOT EDELøM
Peygamberimiz, Mut’im’in Taif dönüúünde kendisine yaptı÷ı bu iyili÷i hiç
unutmamıútır. Mut’im, Bedir Savaúı’nda müúrik olarak ölmüútü. O÷lu Cübeyr,
Bedir esirlerinin bırakılmasını istemek amacıyla Peygamberimize geldi÷i zaman
Peygamberimiz ona,
“Mut’im sa÷ olsaydı ve bunları benden isteseydi hepsini ona ba÷ıúlardım.” demiútir.
ørfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, s. 75.
Peygamberimiz Taif’ten döndükten sonra
Mekke’ye hac ve ticaret için gelen kabile mensuplarına øslam’ı anlatmaya baúladı. Onlarla
panayır yerlerinde görüúüyordu. Kur’an ayetlerini okuyarak onları øslam’a davet ediyordu.
Peygamberimizin bu faaliyetleri karúısında
Mekkeliler de boú durmuyorlardı. Mekke dıúından gelen insanlara “Muhammed’in davetine inanmayın, onunla konuúmayın, o deli ve
sihirbazdır.” diye telkinde bulunuyorlardı.
TARTIùALIM
Peygamberimizin øslam’ı tebli÷
etmek için özellikle Mekke’de düzenlenen panayır ve fuarları tercih
etmesinin sebeplerini arkadaúlarınızla tartıúınız.
Mekkelilerin engelleme çabalarına ra÷men Hz. Peygamber görüútü÷ü herkese øslam’ın mesajını
anlatıyordu. Hz. Peygamberin bu gayretleri boúa çıkmamıú ve birçok insan Müslüman olmuútur.
6. øsrâ ve Miraç Olayı
Hz. Muhammed’in peygamberli÷inin on
YORUMLAYALIM
birinci yılında (M 621) øsrâ ve Miraç mucizesi
meydana gelmiútir. Peygamberimiz, recep ayıøsrâ suresinin 1. ayetinin
nın yirmi yedinci gecesinde vahiy mele÷i Cebmealini okuyarak sınıfta arkarail tarafından Mekke’deki Mescid-i Haram’dan
daúlarınızla yorumlayınız.
Kudüs’deki Mescid-i Aksa’ya götürülmüútür.
Bu yolculu÷a “øsrâ” denir. Daha sonra semaya yükselen Hz. Peygamber, Allah’ın huzuruna çıkmıú ve onunla konuúmuútur. Bu olaya ise
“Miraç” denir. øsrâ mucizesi Kuran’ı Kerim’de úöyle ifade edilmektedir: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldı÷ımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın úanı yücedir. Bütün eksikliklerden uzaktır o! Gerçekten,
herúeyi iúiten, her úeyi gören odur.”28
28 øsrâ suresi, 1. ayet.
71
SøYER
Hz. Peygamberin sıkıntı ve zorlukları en yo÷un biçimde yaúadı÷ı bir dönemde gerçekleúen øsrâ ve
Miraç mucizesi, hem onun için hem de Müslümanlar için büyük bir moral kayna÷ı olmuútur. Bu mucize onun peygamberlik görevinin dönüm noktalarından biridir. Çünkü bu mucize ona, müúriklerin
baskı ve zulümlerine karúı sabretme gücü vermiútir. øsrâ ve Miraç olayı Müslümanlara da öz güven
vermiútir. Bu mucize ile hem Hz. Peygambere olan inanç ve ba÷lılıkları artmıú hem de müúriklerin
alay ve hakaretlerine karúı dirençli olmuúlardır. øsrâ ve Miraç mucizesi bu öneminden dolayı Müslümanlarca sonraki dönemlerde sürekli canlı tutulmuú ve bu olayın gerçekleúti÷i zaman dilimi (Miraç
Kandili) kutlu vakitlerden biri olarak kabul edilmiútir.
Hz. Peygamberin Mekke’ye gidiú ve geliúi iki ay mesafede olan Kudüs’e bir gecede gidip geldi÷i
haberi Mekkeliler arasında tartıúma konusu oldu. Bu habere inanmayan müúrikler, böyle bir haberi
duymakla Hz. Peygamberin deli ve sihirbaz oldu÷u hakkında güçlü bir delil bulduklarını zannettiler.
Bu sevinçle Hz. Ebu Bekir’in yanına gelen Mekkeliler ona, “Arkadaúın Muhammed bu gece Kudüs’e
gidip geldi÷ini, göklere çıktı÷ını söylüyor. Ne dersin?” diye sordular. Hz. Ebu Bekir hiç tereddüt etmeden, “Bunu o söylüyorsa do÷rudur.” diye cevap verdi. Bu sebeple Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir’e,
“sıddık” unvanını vermiútir.
Hz. Peygamberin Kudüs’e gitti÷i haberine inanmayan Mekkeliler, ona Mescid-i Aksa ve o bölgeye giden kervanları hakkında sorular sordular. O ise müúriklerin tüm sorularını do÷ru cevapladı.
Hz. Peygamberin dediklerinin do÷ru çıkması üzerine Mekkeliler ona, “sihirbaz” diyerek inkârlarını
sürdürdüler.
NOT EDELøM
Peygamberimiz Miraç’tan úu ilahî lütuflarla döndü:
1. Müminlere günde beú vakit namaz kılmak farz oldu.
2. Bakara suresinin son iki ayeti vahyedildi.
3. Ümmetinden úirk koúmayanların cennete girecekleri müjdesi verildi.
Buhari, Tecrid-i Sarih, C 2, s. 261.
7. Medinelilerle Görüúme ve Akabe Anlaúmaları
Medine halkı, Hz. Peygamberin risaletini Mekke’ye gidip gelen yolcular aracılı÷ıyla önceden
duymuútu. 620 yılının hac mevsiminde Mekke’ye gelen Medineliler Hz. Peygamberle görüútüler. Peygamberimiz onlara øslam’ı tebli÷ etti ve Kur’an ayetlerini okuyarak açıkladı. Altı kiúiden oluúan bu
grup Müslüman oldu ve ertesi sene Akabe’de tekrar buluúmak üzere Hz. Peygambere söz vererek
Medine’ye döndü. Bu Müslümanlar Medine’ye varınca oranın halkına øslam’ı ve Hz. Muhammed’i
anlattılar. Böylece kısa zaman içinde øslam, Medine’de ilk meyvelerini vermeye baúladı.
72
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
621 yılı hac döneminde bir önceki yıl Akabe’de Hz. Peygamberle görüúen ve Müslüman olan altı
kiúinin de aralarında bulundu÷u onu Hazreçli, ikisi Evsli on iki kiúi yine Akabe mevkiine gelerek Hz.
Peygamberle gizlice buluútu. Baúlarında Esad bin Zürare bulunmaktaydı. Orada bulunan Müslümanlar,
“Allah’a úirk koúmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, kimseye iftira etmeyeceklerine, Allah’a ve Resulüne itaatten ayrılmayacaklarına”29 dair Hz.
Peygambere söz verdiler. Bu sözleúme øslam tarihinde Birinci Akabe Sözleúmesi diye bilinmektedir.
Medine’ye dönecek olan Müslümanlar Hz. Peygamberden kendilerine øslam’ı ö÷retecek ve namaz
kıldıracak bir ö÷retmen vermesini istediler. Hz. Peygamber de onlara e÷itici olarak genç sahabe Mus’ab
bin Umeyr’i görevlendirdi. Medine’de Esad bin Zürare’nin evine yerleúen Mus’ab, Medinelilere øslam’ı
tebli÷ ediyor, güzel ahlakı ve ikna edici konuúması ile insanların øslam’a yönelmesini sa÷lıyordu. Müslüman olanların evlerine giderek onlara Kur’an’ı ö÷reten Mus’ab’ın gayretleri ve Esad bin Zürare’nin
deste÷i ile øslam, úehirde hızla yayılmaya baúladı. Evs kabilesi reislerinden Sa’d bin Muaz ve Üseyt
bin Hudayr, Mus’ab’ın ikna edici tatlı üslubuna ve tebli÷ etti÷i mesajın etkileyicili÷ine hayran kalarak
Müslüman oldular. Onların Müslüman oluúuyla Medine’de Evs ve Hazreç kabilesinin tamamına yakını
Müslüman oldu. Mus’ab, bu olumlu geliúmeleri Hz. Peygambere haber verdi. Bu haberleri alan Hz.
Peygamber ve Müslümanlar büyük sevinç yaúadılar. Bu sebeple bu yıla (M 621) “senetü’l-ibtihaú” (Sevinç Yılı) denildi.30
Medinelilerin øslam’a ilgi göstermesinin alBøLGø KUTUSU
tında çeúitli sebepler yatmaktadır. Medine’de
On dokuz yaúında Müsyaúayan Arap kabileleri ile Yahudiler arasında bir
lüman olan Mus’ab bin
rekabet vardı. Medineli Yahudiler yakında geleUmeyr, zengin bir ailenin
cek olan son peygamber sayesinde Araplara karúı
çocu÷u idi. Peygamberimiz
üstünlük kuracaklarını iddia ediyorlardı. Çünkü
tarafından øslam’ı ö÷retmek
amacıyla Medine’ye gönderildi. Bu nedenle
onlar, son peygamberin kendilerinden gelmesini
Mus’ab, øslam tarihinin ilk muallimi (ö÷retbekliyorlardı. Medineliler, Yahudilerle birlikte
men) olarak bilinir. øslam’ın Medine’de yayaúadıkları için ahiret, cennet, cehennem, peyyılmasında çok eme÷i olan Mus’ab, Bedir ve
gamber gibi konulara aúina idiler. Çünkü YahudiUhut savaúlarında Müslümanların sancaktarlerle konuúmalarında bu konular sık sık gündeme
lı÷ını yaptı ve Uhut Savaúı’nda úehit oldu.
gelirdi. Bu sebeple øslam’ı duyan Medineliler bu
ça÷rıya kulak vermekte zorlanmadılar. Medine’de
Arap kabileleri arasında da düúmanlık vardı. Evs
ve Hazreç kabileleri arasındaki iç çatıúma ve kısa zaman önce yaptıkları Buas Harbi onlara büyük sıkıntılar yaúatmıútı. Bu iki kabile úehre barıú getirecek ve halkı birleútirecek bir unsur arıyordu. Akabe’de Hz.
Peygamberle görüúen ve Müslüman olanlar bunu açıkça söylemiúlerdi.
Medine’de øslam’ın yayılması devam ederken 622 yılının hac mevsiminde Mekke’ye yaklaúık beú
yüz kiúilik bir grup geldi. Bunlardan yetmiú beú tanesi Müslüman oldu, içlerinden iki tanesi de kadın idi.
Baúlarında Medine’nin Müslüman olmasında büyük eme÷i olan Mus’ab oldu÷u hâlde Peygamberimizle
görüúmek için Akabe mevkiine geldiler. Mekkeli müúriklerin dikkatini çekmemek için farklı yollar takip
ettiler. Peygamberimiz; Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali ve amcası Abbas’ı da yanına alarak Akabe’ye geldi.
29 øbn Hiúam, es-Siyretü’n-Nebeviyye, C 2, s. 93.
30 ørfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, s. 81.
73
SøYER
Akabe Sözleúmeleri’nin yapıldı÷ı yer (Mekke).
Peygamberimizden önce söz alan amcası
FøLM øZLEYELøM
Abbas, ye÷enine itibar gösterdiklerini ve düúmanlarına karúı onu koruduklarını söyleyerek,
Arkadaúlarınızla birlikte
“ E÷er siz onu Medine’ye davet ediyorsanız ve
Hz. Peygamberin hayatını anonu düúmanlarına karúı korumak hususunda
latan “Ça÷rı” filmini izleyiniz
vefalı olacaksanız diyecek yok… Ancak yanıve yorumlayınız.
nıza vardı÷ı zaman onu yalnız bırakacaksanız
onu bize bırakınız.” dedi. Medineliler Abbas’ı
dinledikten sonra Peygamberimizi de dinlemek
istediler. Peygamberimiz onlara Kur’an ayetlerini okuduktan sonra, “Eúlerini ve çocuklarını korudukları gibi kendisini de koruyacaklarına, iyi günlerde, sıkıntılı zamanlarda kendisine itaat
edeceklerine, bollukta ve darlıkta mali yardımda bulunacaklarına, iyili÷i emredip kötülü÷e engel olacaklarına” dair onlardan söz istedi.31 Medineliler bu hususlarda Hz. Peygamberle sözleútiler.
Bu sözleúme økinci Akabe Sözleúmesi olarak anılmaktadır. Medineli Müslümanlardan söz alan Peygamberimiz onlardan, aralarında iletiúim sa÷lamak için on iki tane temsilci seçmelerini istedi. Onlar
da dokuzu Hazreç’ten üçü de Evs’ten olmak üzere on iki temsilci seçtiler ve sessizce Akabe’den
ayrıldılar.32 Böylece Hz. Peygamber ve Müslümanlara Medine yolu açılmıú oldu. Bundan sonra Müslümanlar fert fert veya gruplar hâlinde Medine’ye hicret etmeye baúladılar.
NOT EDELøM
Akabe Sözleúmeleri, Mekke’de ezilen ve bunalan Müslümanların sı÷ınacakları yeni ve güvenli bir yurdun kapısını açtı. Akabe’de Medinelilerle yapılan görüúmeler ve onların øslam’ı kabul etmeleri hicretin zeminini hazırladı. Böylece
øslam, Mekke dıúına çıkarak Arap Yarımadası’nda yayılmaya baúladı.
31 øbn Hiúam, es-Siyretü’n-Nebeviyye, C 2, s. 103.
32 øbn Hiúam, Siret-i Nebi, C 2, s. 103.
74
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
8. Medine’ye Hicret
Müslümanların Mekke’de dinlerini serbestçe yaúama imkânının kalmaması, can güvenliklerinin
tehlikeye girmesi ve Peygamberimizin øslam’ı Mekke dıúındaki insanlara ulaútırma iste÷i Hz. Peygamberi ve Müslümanları Medine’ye hicret etmeye zorlamıútır. Bu nedenle Hz. Peygamber, økinci Akabe
Sözleúmesi’nden sonra Müslümanların Medine’ye hicret etmelerine izin verdi. Medine, Mekke’ye yaklaúık 400 km uzaklıkta olup o günün úartlarında deve ile on üç günlük bir mesafede idi.
Müslümanların Medine’ye hicret etme kararları müúriklerin tepkisini çekti. Çünkü Müslümanların Medine’ye yerleúerek bir güç hâline
gelmeleri Mekke’nin siyasi ve ekonomik varlı÷ı için bir tehdit oluúturacaktı. Zira Medine,
müúriklerin ùam ticaret yolu üzerinde bulunan
bir úehirdi. Bu yolun denetimi Müslümanların
eline geçerse Mekkelilerin kervan ticareti zarar
görecekti. Ayrıca Müslümanlar Medine’de di÷er
Araplarla ittifak yaparak Mekke’ye saldırabilirdi. Bundan dolayı müúrikler, Müslümanların
Mekke dıúına çıkmalarına mâni olmaya çalıúmıúlardı. Müúrikler hicret için yola çıkan Müslümanları yakalayarak hapsediyor, karı-kocayı
birbirinden ayırıyor ve Muhacirlerin tüm mallarına el koyuyorlardı.
BøLGø KUTUSU
Peygamberimizin
hicret
için izin vermesi üzerine Hz.
Ömer, di÷er Müslümanların
aksine Mekke’den gizlice ayrılmadı. Yolculuk için hazırlı÷ını yaparak kılıcını kuúandı ve Kâbe’yi tavaf
etti. Ardından orada bulunan müúriklere meydan okuyarak,
“øúte ben Medine’ye gidiyorum. Çocu÷unu yetim, eúini dul bırakmak ve annesini
a÷latmak isteyen varsa peúime düúsün.” dedi
ve Mekke’den ayrıldı. Mekkelilerin hiçbiri
Ömer’in peúine düúemedi.
Mustafa Asım Köksal, Hz. Muhammed ve
øslamiyet, C 2, s. 293.
Mekkelilerin engellemelerine ra÷men Müslümanlar tek tek veya küçük gruplar hâlinde
Medine’ye hicret etmiúlerdir. Ancak sahipleri tarafından alıkonulan köleler ve akrabaları tarafından ev
hapsinde tutulan bazı Müslümanlar ise Medine’ye hicret edemediler. Müslümanların Medine’ye hicret
etmeleri üzerine Hz. Ebu Bekir de hicret etmek için Peygamberimizden izin istedi. Hz. Peygamber
ona, “Acele etme! Allah sana hayırlı bir arkadaú verecektir.”33 diyerek beklemesini söyledi.
8.1. Mekke’den Çıkıú ve Hicret Yolculu÷u
Müslümanların Medine’ye hicret etmeleri Mekkeli müúrikleri rahatsız etmiúti. Bu nedenle
Kureyú’in önde gelenleri konuyu görüúmek için “Darü’n - Nedve”de bir araya geldiler. Bu toplantıda
Hz. Muhammed’e karúı nasıl bir tavır takınılaca÷ını tartıútılar. Müúrikler, Müslümanların Medine’ye
hicret etmelerini engelleyememiúlerdi. Ancak Hz. Peygamberin hicreti engellenirse Mekke’ye yönelik
tehdit yok edilebilirdi.
Kureyú’in toplantısında Hz. Peygamberle ilgili üç farklı görüú ortaya atıldı. ølk olarak Peygamberimizin hapsedilmesi görüúü tartıúıldı; ancak Müslümanların onu kurtarmak için Mekke’yi basabilece÷i
endiúesi ile bu fikir reddedildi.
33 øbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakat, C 1, s. 226.
75
SøYER
Sürgüne gönderme teklifi ise Hz. Peygamberin Mekke dıúına giderse orada taraftar toplayabilece÷i ve tekrar kendilerine saldırabilece÷i endiúesi ile kabul görmedi. Son olarak onu öldürme
fikri ortaya atıldı. Kureyú’in öncüleri bu fikre Hz. Peygamberin kabilesinin bunu bir kan
davasına dönüútürebilece÷i gerekçesi ile önce
so÷uk baktılar. Ancak Ebu Cehil, “Kureyú’in
bütün kollarından birer genç seçelim. Bunlar
Muhammed’e beraber hücum etsinler ki kimin
darbesi ile öldü÷ü belli olmasın. Böylece Haúimiler bütün Kureyú kabilelerini karúılarına
alamazlar ve kan davasına kalkıúamazlar. Diyet ödemeye razı olurlar ve bu konu kapanır.”
dedi. Ebu Cehil’in fikri orada bulunanların tamamı tarafından kabul gördü.
BøLGø KUTUSU
Müslümanlar içind e Medine’ye ilk hicret
eden kiúi Ebu Seleme’dir.
P
Peygamberimizin amcası
Abbas ise Mekke’nin fethinden kısa bir süre önce hicret eden
son kiúi olmuútur.
Hz. Peygamberin Medine’ye hicret güzergâhı.
Allah, Kureyú’in öldürme kararını Cebrail aracılı÷ıyla Hz. Peygambere haber verir.
YORUMLAYALIM
Bunun üzerine ö÷le vaktinde hızlı bir úekilde
Mekkeli müúriklerin de÷erli
Ebu Bekir’in evine giden Hz. Peygamber, ona
eúyalarını Peygamberimize emahicret izni verildi÷ini ve birlikte yola çıkacaknet etmelerinin sebeplerini yolarını söyler. Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Berumlayınız.
kir, hicret hazırlı÷ına baúlarlar. Hz. Ebu Bekir,
hazır tuttu÷u iki devesini kölesi Amir’e teslim
eder. Daha sonra henüz Müslüman olmayan ancak güvenilir bir rehber olan Abdullah bin Uraykıd
ile kararlaútırılan zamanda yola çıkmak üzere anlaúır. Peygamberimiz ise Hz. Ali’ye hicret haberini
verir ve ona, “Bu gece gidiyorum. Sen benim yata÷ımda yat. Üzerini ört ki müúrikler yatakta
benim yattı÷ımı zannetsinler. ùu emanetleri sahiplerine teslim et ve birkaç gün sonra sen de
gel.” der.34
34 øbn Hiúam, Siret-i Nebi, C 2, s. 147.
76
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Müúrikler Hz. Peygamberi evinden dıúarıya çıktı÷ı zaman öldürmeyi planlamıúlardı. Peygamberimiz evinde yol hazırlı÷ı yaparken Ebu Cehil, adamları ile evin etrafını kuúatmıútı. Gece geç vakitte herkese uykunun a÷ırlı÷ının çöktü÷ü bir anda Hz. Peygamber, Kur’an okuyarak evinden çıktı ve
avucuna aldı÷ı topra÷ı müúriklerin üzerine serpti. Müúriklerin arasından mucizevi bir úekilde geçerek
Hz. Ebu Bekir’in evine do÷ru yürüdü. Hz. Ebu Bekir ile buluúan Peygamberimiz gizlice Mekke’nin
güneyinde ve úehre 5 km uzaklıkta bulunan Sevr Da÷ı’na gitti.
TARTIùALIM
“Hatırla ki kâfirler seni tutup ba÷lamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah bütün o tuzak kuranların üstündeEnfâl suresi, 30. ayet.
dir.’’
Yukarıdaki ayeti okuyunuz ve müúriklerin Hz. Peygamberi niçin öldürmek istediklerini arkadaúlarınızla tartıúınız.
Hz. Peygamberin evinin önünde bekleyen müúrikler ise gün a÷armaya baúlayınca yatakta yatanın
Hz. Ali oldu÷unu gördüler. Hiddetlerinden ne yapacaklarını úaúıran müúrikler Hz. Ali’yi döverek önce
Kâbe’ye hapsettiler; ancak daha sonra serbest bıraktılar. Mekke’yi didik didik aradılar ve Peygamberimiz ile Hz. Ebu Bekir’in baúına yüz deve ödül koydular. Ayrıca Medine’ye giden bütün yolları ve
da÷ları da aramaya koyuldular.
Mekkeli müúrikleri yanıltmak amacıyla kuzeydeki Medine tarafına de÷il de güneydeki Sevr
Da÷ı’na do÷ru giden Peygamberimiz ve Hz. Ebu Bekir orada bulunan ma÷aralardan birinde gizlenerek üç gün üç gece kaldılar.
Bu süre içinde o bölgede koyunları otlatan Hz. Ebu Bekir’in kölesi onlara süt getiriyor ve o÷lu Abdullah da Mekke’den haberler veriyordu. Bu arada iz takibi hususunda maharetli olan Arap rehberler
eúli÷inde Peygamberimizi arayan Mekkeliler, Sevr Da÷ı’na gelmiúler ve ma÷aranın önüne kadar izleri
takip etmiúlerdi. Onların yaklaútı÷ını gören Hz. Ebu Bekir, “Ey Allah’ın Elçisi! E÷ilip baksalar bizi
görecekler!” diye telaúlandı.
˴͉ ϥ͉ · ϥ˸ ΰ˴ Τ˸ Η˴ ϻ...
˴ “...Korkma! Allah bizimledir...’’35, ‘‘øki yoldaú ki üçün˴ όϣ˴ Ϳ΍
Peygamberimiz, ... ΎϨ˴
˶
cüsü Allah’tır, hiç endiúe edilir mi?”36 diyerek onu sakinleútirdi. Ma÷aranın önüne kadar yaklaúan
müúrikler ma÷aranın giriú kısmındaki örümcek a÷ının ve güvercin yuvasının bozulmamıú oldu÷unu
görünce içeriye kimsenin girmemiú oldu÷u zannıyla geri dönmek zorunda kaldılar. Üç gün boyunca
her tarafta Peygamberimizi arayan Mekkeliler, artık onun uzaklaútı÷ına kanaat getirdiler ve aramayı
bıraktılar. Bunun üzerine dördüncü günün sabahında daha önceden anlaútıkları úekilde kılavuz Abdullah ve köle Amir, iki deve ile birlikte ma÷aranın önüne geldiler. Peygamberimiz, Hz. Ebu Bekir,
Abdullah ve köle Amir’le birlikte Mekkelilerin kullanmadı÷ı sahil yolunu takip ederek Medine’ye
do÷ru yola çıktı.
Kureyú’in Hz. Peygamber için koydu÷u yüz deve ödülü birçok kiúiyi onu yakalama hevesine sevk
etmiúti. Süraka da bunlardan biriydi. Peygamberimizi yakalamak amacıyla takibe baúlayan Süraka
35 Tevbe suresi, 40. ayet.
36 Buhari, Tecrid-i Sarih, C 10, s. 119.
77
SøYER
çölde onların izlerini buldu ve atını hızla Peygamberimize do÷ru sürdü. O sırada atı sürçtü ve yere
düútü, Süraka da atıyla birlikte yere yuvarlandı. Süraka, yaúanan bu durumu kendisi hakkında bir
u÷ursuzluk olarak düúündü. Bundan endiúelenerek Hz. Peygamberden özür diledi ve eman istedi. Peygamberimiz de onu affederek ona eman verdi ve ona bu olayı kimseye duyurmamasını söyledi. Bunun
üzerine Süraka, yolda takip için gelenleri farklı yerlere yönlendirerek onların Peygamberimizin peúinden gitmelerini önlemiú oldu.
Süraka’nın takibinden kurtulan
Medine yolcuları Eslemo÷ullarının
topraklarından geçerken Büreyde,
daha önceden duydu÷u ödülü almak
amacıyla yanına adamlarını alarak
Hz. Peygamberin önüne çıktı. Ancak
Büreyde, Peygamberimizin sıcak ve
samimi konuúmasından etkilenerek
Müslüman oldu ve kendi topraklarından çıkıncaya kadar adamlarıyla
birlikte ona eúlik etti.
Hz. Peygamberin Mekke’den
çıktı÷ı haberini alan ve onun yolunu
Mescid-i Nebi (Medine).
gözleyen Medineli Müslümanlar ise
onu karúılamak ve görmek umuduyla
her gün yola çıkmakta idiler. Peygamberimiz ve beraberindekiler ise deve ile on üç gün süren yolu sekiz günde almıúlar ve Medine yakınlarındaki Kuba
köyüne varmıúlardı.
Böylece 610 yılında Hira Ma÷arası’nda baúlayan peygamberlik görevinin Mekke Dönemi, 622
yılında Sevr’den baúlayan Medine yolculu÷u ile sona ermiúti.
YORUMLAYALIM
Peygamberimizin hicret esnasında;
-Hz. Ali’yi kendi yata÷ına yatırması,
-Hz. Ebu Bekir’le gizli buluúması,
-Medine’ye ters istikamette bulunan Sevr’e giderek müúrikleri yanıltması,
-Medine yolunu takip etmeyerek sahil yolundan gitmesi gibi davranıúlarını tedbir ve tevekkül anlayıúı açısından yorumlayınız.
8.2. Kuba’da ølk Mescidin Yapılması
Müslümanlar Hz. Peygamberi Medine’ye üç kilometre uzaklıkta olan Kuba köyünde karúıladılar.
Peygamberimiz Kuba’ya gelince Kulsüm bin Hedm’in evinde misafir oldu. Peygamberimizin hicret
sırasında emanetleri sahibine vermek üzere bıraktı÷ı Hz. Ali de Kuba’ya gelerek Peygamberimize ve
Müslümanlara yetiúti.
78
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Peygamberimiz Kuba’da yaklaúık
iki hafta kaldı ve bu süre içinde Kuba
Mescidi’ni inúa etti. ølk hicret eden Müslümanlar Kuba’da hurmalık bir alanı kendilerine mescit edinmiúlerdi. Peygamberimiz
bu alanı geniúleterek oraya mescit inúa etti
ve mescidin yapımında bir iúçi gibi çalıútı.
Bu mescit, onu inúa edenler ve orada ibadet
edenler Kur’an’da úöyle övülmektedir: “...
ølk günden takva üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman
elbette daha do÷rudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok
temizlenenleri sever.”37
Kuba Mescidi (Medine).
Bu mescit, inúa edilen ilk mescit olma
özelli÷ini taúımakla birlikte aynı zamanda Müslümanların øslam’ı serbestçe yaúayabilecekleri yeni dönemin sembolüdür. Bu yüzden Peygamberimiz zaman zaman Kuba Mescidi’ni ziyaret etmiútir.
8.3. Hicret Yolunda ølk Cuma Namazı ve ølk Hutbe
Peygamberimiz Kuba’da bir müddet kaldıktan sonra hazırlıklarını yaptı ve bir cuma sabahı
Medine’ye do÷ru yola çıktı. Yanında birçok Müslümanla birlikte Salim bin Avfo÷ullarının vadisine
geldi÷i zaman ö÷le vakti olmuútu. Burada konaklayan Hz. Peygamber, cuma namazının farz oldu÷unu
Müslümanlara bildirdi. Yaklaúık yüz kiúilik bir toplulu÷a orada iki hutbe irat ederek onlarla birlikte
cuma namazı kıldı.38 Böylece 622 yılında hicret esnasında Medine yakınlarındaki Ranuna Vadisi, ilk
cuma namazının kılındı÷ı yer olarak tarihe geçti. ølk cuma namazının kılındı÷ı bu yerdeki mescit bugün
Cuma Mescidi olarak anılır.
LøSTELEYELøM
“Ey insa
insanlar! Ölmeden önce Allah’a tevbe ediniz, fırsat elde iken iyi iúlere koúunuz.
Allah’ı çok anmak, gizli ve aúikâr çok sadaka vermek suretiyle onunla aranızdaki ba÷ı
kuvvetlendiriniz. Böyle yaparsanız, rızıklandırılır, yardım görürsünüz, kaçırdıklarınızı tekrar
elde edersiniz.
Ey ønsanlar! Kendinize ahiret için azık hazırlayıp önceden gönderin. Her kim ki kendisini
yarım hurma ile de olsa ateúten kurtarabilecek olursa hemen o hayrı iúlesin. Onu da bulamazsa
bari güzel úeylerle kendisini kurtarsın.
Nefislerimizin úerlerinden ve kötü iúlerimizden Allah’a sı÷ınırız. Allah’ın hidayet verdi÷ini
kimse saptıramaz. Onun saptırdı÷ını da kimse do÷ru yola koyamaz.
Sözlerin en güzeli, Allah Kitabı (Kur’an-ı Kerim)’ dır. Allah’ın kalbini Kur’an ile süsledi÷i, küfürden sonra øslam’a soktu÷u, Kur’an’ı di÷er sözlere tercih eden kimse felah bulup kurtulmuútur.
37 Tevbe suresi, 108. ayet.
38 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 125.
79
SøYER
Allah’ın sevdi÷ini seviniz. Allah’ı bütün kalbinizle (can ve gönülden) seviniz. Allah kelamı
Kur’an’dan ve zikrinden usanmayınız.
Allah’ın kelamına karúı kalbiniz katılaúmasın.Yalnız Allah’a kulluk edip ibadetinizde O’na hiç bir
úeyi ortak yapmayınız. Ondan hakkıyla sakınınız.
Yaptı÷ınız iyi úeyleri dilinizle do÷rulayınız. Allah’ın rahmet ve merhametiyle birbirinizi seviniz.”
øbn Hiúam, es-Siyretü’n-Nebeviyye, C 2, s. 163. (Özetlenmiútir.)
Yukarıdaki Peygamberimizin Ranuna Vadisi’nde kıldırdı÷ı ilk cuma namazının hutbesini
okuyarak Müslümanların kulluk hayatına iliúkin ilkeleri listeleliyiniz.
- Allah’ı çokça anmak.
-
8.4. Hicretin Sosyal ve Kültürel Sonuçları
Peygamberimizin ve Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret etmeleri øslam tarihinin en önemli olaylarından biridir. Müúriklerin baskı ve eziyetleri sebebiyle Mekke’den çıkmak zorunda kalan Hz.
Peygamber hicretle birlikte Medine øslam toplumunu oluúturmuútur.
Medine’ye göç eden Müslümanlar, servetlerini
Mekke’de bırakmak zorunda kaldılar. Bu sebepNOT EDELøM
le Müslümanların birço÷u Medine’ye fakirlik ve
Muhacir: Mekke’den Medine’ye
yokluk içinde varmıúlar; ancak Medinelilerin desgöç eden Müslümanlara denir.
te÷i ile kısa zamanda kendi ihtiyaçlarını kendileEnsar: Muhacirlere sahip çıkan ve onlara
ri karúılar hâle gelmiúlerdir. Ensarın Muhacirlere
yardım eden Medineli Müslümanlara denir.
göstermiú oldu÷u yardımseverlik ve dayanıúma
duygusu Kur’an-ı Kerim’de úu úekilde övülmüútür: “øman edip hicret edenler, Allah yolunda cihat edenlerle onlara kucak açıp yardım eden ensar var ya iúte gerçek müminler bunlardır. Bunlara bir ma÷firet, pek de÷erli bir nasip vardır.”39
Hicretle birlikte Peygamberimiz Medine’de farklılıklardan oluúan; ancak adalet ve barıú ekseninde
bir arada yaúayan bir toplum kurmuútur. Hicret sonrasında Medine’de farklı soy ve dine mensup Arap
kabileleri øslam sayesinde bir arada yaúama imkânı bulmuúlardı. Böylece øslam öncesinde savaúların
ve hukuksuzlu÷un çokça yaúandı÷ı Medine’de barıú ve kardeúlik hakim olmuútur. Bu durum Kur’an-ı
Kerim’de úöyle ifade edilmektedir: “...Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düúman idiniz de Allah kalplerinizi birbirine ısındırmıú ve onun lütfu ile kardeú oluvermiútiniz. Siz bir ateú çukurunun tam kenarında iken oraya düúmekten de sizi o kurtarmıútı. Allah
size ayetlerini böylece açıklıyor, ta ki do÷ru yola eresiniz.”40
Hicretle birlikte Müslümanlar Medine’de Yahudilik ve Hristiyanlık gibi iki ilahî kökenli dinin mensupları ile yaúamaya baúlamıúlardır. Her din mensubu kendi inancını serbestçe yerine getirmiú ve her
türlü baskıdan uzak kalmıútır. Böylece dünya tarihine farklı din mensuplarının barıú ve hoúgörü içinde
birarada yaúama örne÷ini sunmuúlardır.
Hicret, øslam’ın Arap Yarımadası’nda ve di÷er bölgelerde yaúayan insanlara ulaúmasını sa÷layan
bir açılım olmuútur. Hicretten sonra øslam’ın yayılması hızlanmıú ve birçok kabile, toplum ve devlete,
øslam daveti ulaúmıútır.
39 Enfâl suresi, 74. ayet.
40 Âl-i ømrân suresi, 103. ayet.
80
3. ÜNøTE: PEYGAMBER OLARAK HZ. MUHAMMED VE MEKKE DÖNEMø
Peygamberimizin Medine’ye hicreti, sebep ve sonuçları itibarıyla çok önemli oldu÷u için Müslümanlar tarafından her zaman hafızalarda canlı tutulmuútur. Bu sebeple Hz. Ömer’in hâlifeli÷i zamanında uygulamaya konulan takvimin baúlangıç noktası olarak Peygamberimizin Medine’ye hicreti
esas alınmıútır.
MEKKE DÖNEMø KRONOLOJøSø
610
Hz. Peygamberin Hira Ma÷arası’nda ilk vahyi alması.
Alak suresinin ilk beú ayetinin nüzulü.
613
Açık davetin emredilmesi üzerine Hz. Peygamberin yakın akrabalarını øslam’a ça÷ırması.
614
Müúriklerin, zayıf Müslümanlara eziyet etmeye baúlamaları.
615
Habeúistan’a ilk hicret.
Habeúistan’a ikinci hicret.
Hz. Hamza’nın Müslüman olması.
616
Hz. Ömer’in Müslüman olması.
Hz. Peygamberin ve Müslümanların Darü’l Erkam’dan çıkmaları.
Müslümanlara karúı sosyal ve ekonomik boykotun baúlaması.
619
Boykotun sona ermesi.
Ebu Talip’in ve Hz. Hatice’nin vefatı (Hüzün Yılı).
620
Hz. Peygamberin Zeyd bin Harise ile Taif’e gitmesi ve Mutim bin Adiy’in himayesinde
Mekke’ye dönmesi.
Hac mevsiminde Medineli Hazreç kabilesinden bir grubun Akabe’de Hz. Peygamberle
görüúüp Müslüman olması.
øsrâ ve Miraç hadisesi.
621
Beú vakit namazın farz kılınması.
Birinci Akabe Biatı ve Hz. Peygamberin øslamiyeti ö÷retmesi için Mus’ab bin Umeyr’i
Medine’ye göndermesi.
økinci Akabe Biatı.
Müslümanların Medine’ye hicret etmeye baúlamaları.
Müúriklerin Darü’n- Nedve’de toplanıp Hz. Peygamberi öldürme kararı alması.
622
Hz. Peygamberin Hz. Ebu Bekir ile birlikte hicreti ve Sevr Ma÷arası’na sı÷ınmaları.
Sevr Ma÷arası’ndan Medine’ye do÷ru yola çıkmaları.
Kuba’ya varıú.
Kuba Mescidi’nin inúası.
Hz. Peygamberin Kuba’dan ayrılması ve Ranuna Vadisi’nde ilk cuma namazını kıldırması,
Aynı gün Medine’ye ulaúması.
81
SøYER
ÜNøTEMøZø DEöERLENDøRELøM
A- Aúa÷ıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. øslam’ın ilk yıllarında Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in Müslüman olmalarının önemini açıklayınız.
2. 620 yılının Hüzün Yılı olarak adlandırılmasının sebeplerini açıklayınız.
3. Müslümanlara uygulanan ekonomik ve sosyal boykotun amaçlarını yazınız.
4. Medine’ye hicretin sosyal ve kültürel sonuçlarını açıklayınız.
B- Aúa÷ıdaki çoktan seçmeli soruların do÷ru seçeneklerini iúaretleyiniz.
1. Peygamberimize ilk vahiy hangi yılda ve nerede gelmiútir?
A) 610 yılı/Medine
D) 610 yılı/Mekke
B) 571 yılı/Mekke
E) 571 yılı/Medine
C) 622 yılı/Medine
2. Peygamberimiz ve Müslümanlar ilk cuma namazını nerede kılmıúlardır?
A) Medine
B) Mekke
C) Ranuna
D) Taif
E) Kuba
3. Aúa÷ıdakilerden hangisi ilk Müslümanlar arasında yer almaz?
A) Hatice
B) Ali
C) Ebu Süfyan
D) Ebu Bekir
E) Zeyd
C- Aúa÷ıdaki cümlelerde boú bırakılan yerleri parantez içindeki uygun kelimelerle doldurunuz.
( Zeyd, Alak, Habeúistan, Akabe, Taif. )
1. Peygamberimize gelen ilk vahiy ............................. süresinin ilk beú ayetidir.
2. Hz. Muhammed Medineli Müslümanlarla hicretten önce ............................. denilen yerde görüúmüútür.
3. Peygamberimiz Taif’e ............................. ile birlikte gitmiútir.
4. ............................. Müslümanların ilk hicret etti÷i yerdir.
D- Aúa÷ıdaki bilgilerin do÷rularını (D), yanlıúlarını (Y) ile iúaretleyiniz.
1. (...) Hz. Ömer ve Hz. Hamza’nın øslam’ı kabul etmesi Müslümanlara büyük moral ve güç vermiútir.
2. (...) Peygamberimize vahyin gelmesinin bir müddet kesilmesine Hüzün Yılı denir.
3. (...) Müslümanların yaptı÷ı ilk hicret Medine’ye olmuútur.
4. (...) øsrâ ve Miraç olayı peygamberli÷in ilk yıllarında gerçekleúmiútir.
82
SøYER
4.ÜNøTE
HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI:
MEDøNE DÖNEMø
ÜNøTEMøZE HAZIRLANALIM
1. Medine hakkında bilgi toplayınız.
2. øslam’ın savaú ve barıúa bakıúı hakkında bilgi toplayınız.
3. Veda Hutbesi’ni ve ønsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni okuyarak
içeri÷i hakkında düúününüz.
83
SøYER
1. Medine’de ølk Etkinlikler
YORUMLAYALIM
Hz. Muhammed Medine’ye hicretinden kısa
bir zaman sonra sosyal, siyasal ve askerî açıdan
øslam toplumunun temelini oluúturan bazı adımlar attı. Bunlar; Müslümanların kardeú ilan edilmesi, Mescid-i Nebevi’nin inúası, nüfus sayımı
ve Medine Sözleúmesi’dir.
Ey Sevgili
Ay do÷du üzerimize
Veda Tepesi’nden
ùükür gerekti bize
Allah’a davetinden
Sen güneúsin, sen aysın
Sen, nur üstüne nursun
Sen süreyya yıldızısın
Ey sevgili ey Resul!
Sizce úiirde hangi duygulara yer verilmiútir? Yorumlayınız.
1.1. øslam Kardeúli÷inin Oluúturulması
Hz. Muhammed øslam dinini tebli÷ etmeye
baúladı÷ı andan itibaren bu dine girenleri hangi
ırk, kabile ve ülkeden olursa olsun eúit olarak
kabul etti. Kabile kardeúli÷inin yerine øslam
kardeúli÷ini getirdi. Bu sistemde Habeúistanlı
bir köle ile Kureyúli bir asilzade arasında fark
kalmıyor ve bunlar kardeú ilan ediliyordu. Bu
kardeúli÷i Müslümanlar kısa sürede özümsediler. Müslümanlardan herhangi biri putperest
akrabasıyla iliúkisini kesip aralarında kan ba÷ı
bulunmayan baúka bir kabileye mensup bir
Müslümanla maddi ve manevi dayanıúma içerisine giriyordu.
BøLGø KUTUSU
Hz. Peygamberin Medine’de
bulunan ensar ve muhacirleri
bu
birbirleriyle kardeú ilan etmesibi
ne muahat denir.
Hz. Peygamber bu dayanıúmayı Medine’ye hicretinden sonra muhacirle ensar arasında da tesis
etmek istedi. Bu amaçla Peygamberimiz hicretten yaklaúık beú ay sonra ensarla muhacir aile baúkanlarının katıldı÷ı bir toplantı düzenledi. Muhacirlerin bu yeni yerleúim merkezine uyumlarını kolaylaútırmak maksadıyla ensarı iúbirli÷i yapmaya teúKARùILAùTIRALIM
vik etti. Buna göre Medineli her aile baúkanı, en
azından maddi imkânı bulunanlar, muhacir bir
øslam dinini kabul etmeaileyi yanlarına alacaklardı. Her iki aile ortak
den önce Evs ve Hazreç kabileleri, aynı atanın
soyundan geldikleri hâlde yıllarca savaúmıúolarak çalıúacak, elde ettikleri kazançları paylalardı. Kabileler arası yaptıkları savaúlarda tüúacak ve birbirlerine mirasçı olacaklardı. Topkenecekleri bir sırada Allah, hidayetini lutfelantıya katılan herkes, bu formülü benimseyince
dip øslam sayesinde onları kurtardı ve kardeú
Hz. Peygamberin arzu etti÷i eúitlik esasına datopluluklar hâline getirdi. Böylece birbirlerine
yalı kardeúlik anlaúması gerçekleúmiú oldu.
kenetlendiler. øslam’a girmede âdeta birbirleriyle yarıútılar.
Hz. Muhammed’in iki ayrı úehir insanını
kardeú yapmasıyla inancı u÷runa Mekke’de
her úeyini bırakan muhacirlerin mali sıkıntıları
hafiflemiú oldu. Bunun yanında øslam kardeúli÷inin temelleri somut bir úekilde atılarak ensar
ve muhacirin güven içinde dostça ve kardeúçe
yaúamaları da sa÷landı.1
Evs ve Hazreç kabilelerinin nasıl “ensar” haline dönüútü÷ünü øslam’dan önceki
hayatlarıyla birlikte düúünerek karúılaútırınız.
1 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, s. 181.
84
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Peygamberimizin tesis etti÷i bu anlaúma gere÷ince ensar ve muhacir kardeúler birbirlerine mirasçı
olmuúlardı. Ancak Bedir Savaúı’ndan sonra inen “...Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine (varis olmaya) daha uygundur...”2 ayetiyle mirasçılık hükmü kaldırıldı.
YORUMLAYALIM
Muhacirler, “ensar kardeúlerimiz, bize mal-mülk verdi, iaúemizi temin etti.” diyerek
boú
b oturmuyorlardı. Her biri elinden gelen gayreti göstererek mümkün oldukça kimseye
yük olmamaya çalıúıyordu. Bunun en canlı örne÷i, ensardan Sa’d bin Rebi’nin yaptı÷ı teklife, muhacirlerden olan Abdurrahman bin Avf’ın verdi÷i cevaptır.
Hz. Peygamber tarafından birbirlerine kardeú tayin edilen Sa’d bin Rebi, Abdurrahmân bin Avf’a,
“Ben, mal bakımından Medineli Müslümanların en zenginiyim. Malımın yarısını sana ayırdım!” demiúti. Büyük sahabe Abdurrahman bin Avf’ın verdi÷i cevap, yapılan teklif kadar ibret vericiydi: “Allah, sana malını hayırlı kılsın! Benim onlara ihtiyacım yok. Bana yapaca÷ın en büyük
iyilik, alıú veriú yaptı÷ınız çarúının yolunu göstermendir.”
Ertesi sabah, Kaynuka çarúısına götürülen Abdurrahmân bin Avf, ya÷, peynir gibi úeyler alıp satarak
ticarete baúladı. Çok geçmeden epeyce bir kazanç elde etti ve kısa zamanda Medine’nin sayılı tüccarları arasında yer aldı.
øbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakat, C 3, s.125.
Yukarıdaki metni muhacir-ensar iliúkileri açısından yorumlayınız.
1.2. Mescid-i Nebevi’nin Yapılması ve Bölümleri
Peygamberimiz Medine’ye vardı÷ı zaman Müslümanlar onu misafir etmek için, “Bize buyur ey
Allah’ın Resulü!” diye bine÷inin yularından tutarak davet etmiúlerdi. O ise bine÷inin nerede durursa
orada inece÷ini söyledi. Peygamberimizin bine÷i Sehl ve Süheyl adlı iki yetimin arsasında durdu. Daha
sonra Peygamberimiz bu yetimlerin arsasını satın alarak oraya mecsit yapmaya karar verdi.
Mescidin inúasına arsanın düzeltilmesi ile baúlandı. Burada bulunan hurma a÷açları kesildi ve tümsekler düzeltildi. Binanın temelinde taú, duvarBøLGø KUTUSU
larında ise kerpiç kullanıldı. Kesilmiú olan hurPeygamberimiz, mesma dalları mescidin kıblesine dizildi. Bunların
cidin temelinin kazılması
üzerine hurma a÷açlarının dal ve yapraklarından
aúamasından çatısı örtülene
çatı yapıldı.
dek inúaatın bütün safhalaMescidin kıblesi Kudüs’e do÷ruydu ve üç
rında di÷er Müslümanlarla
birlikte çalıúmıútır.
kapısı vardı. Birinci kapı bugünkü kıble duvarında, yani güney kısımda, ikinci kapı ise do÷u
kısmındaydı. Peygamberimiz bu kapıyı kullanırdı. Üçüncü kapı ise batı yönünde bulunuyordu. Kıble,
Kudüs’ten Kâbe’ye çevrilince güney yönündeki kapı kapatılarak kuzey yönünde yeni bir kapı açıldı.
Di÷er kapılarda herhangi bir de÷iúiklik yapılmadı.3
Mescidin inúası yaklaúık yedi ay sürdü. Yapımı tamamlandıktan sonra Hz. Muhammed yedi ay
boyunca yanında misafir olarak kaldı÷ı Eyüp el-Ensari’nin evinden ayrılarak mescidin bir bölümünde
ailesiyle beraber kalması için kendisine tahsis edilen odaya geçti.
2 Ahzâb suresi, 6. ayet.
3 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s.100.
85
SøYER
SUNU HAZIRLAYALIM
E
Eyüp el-Ensari: Asıl ismi Halit bin
Mescid-i Nebevi’nin bugünkü görünümü.
Baúlangıçta mescide minber yapılmadı÷ından
Hz. Peygamber cuma hutbelerini bir hurma kütü÷üne dayanarak veriyordu. Daha sonra buraya
bir minber yapıldı.
Hz. Peygamber Mescid-i Nebevi’yi çok amaçlı kullanmıútır. Öncelikle bu mescit bir ibadet
mekânıdır. Müslümanların vakit namazlarını ve
cuma namazını cemaatle kılmak için toplandıkları kutsal bir mekândır. Bunun yanında ashab-ı
suffenin ilmî faaliyetlerde bulundu÷u bir e÷itim
kurumu görevini de yerine getirmiútir.
Zeyd’dir. Medine’nin Hazreç kabilesindendir. Hz. Peygamberi yaklaúık yedi ay evinde
misafir etmiútir. Bu misafirlik günlerinde
Hz. Eyüp, Hz. Peygamberle ilgili olarak tatlı
bir hatırasını úöyle anlatıyor: “Allah Resulü evimizin alt katına yerleúmiúti. Ben de
üst katta odada idim. Bir gün yukarıdan
yere bir miktar su dökülmüútü. Suyun
tavandan sızarak Resulullahın üzerine
gelmemesi için suyu bir bez parçası ile
kurutmaya çalıútık. Bunun üzerine Resulullahın yanına inip dedim ki: Ya Resulullah senin bulundu÷un bir yerin üstünde bulunmak bize yakıúmaz, yukarıdaki
odaya teúrif eder misiniz? Resulullah o
günden sonra üst katta kaldı.” (Müslim,
Sahih, C 2, s. 192.)
Hz. Eyüp el-Ensari østanbul’un fethi için
yapılan sefere katılmıútı. Yaúının çok ilerlemesinden dolayı østanbul’a yaklaútıkları bir
sırada hastalanmıútı. Öldü÷ü takdirde cenazesinin ordunun varaca÷ı en ileri noktaya
kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyet etmiúti. O, vasiyet etti÷i úekilde
defnedilmiútir. Mezarı bugün østanbul’un
Eyüp ilçesindeki Eyüp Camii’nin avlusunda
bulunmaktadır.
Mescid-i Nebevi’de, dıúarıdan gelen komúu
kabilelerin elçileri kabul edilirdi. Özellikle 626
yılından itibaren Medine’ye çeúitli bölgelerden
gelen heyetler Peygamberimizle bu mescitte görüúürdü. Bunun yanında burada savaú ve barıú
gibi önemli kararlar alınırdı. Hz. Peygamber, dıMustafa Asım Köksal, øslam Tarihi C 2, s. 27-31.
úarıdan gelecek bir saldırıya karúı nasıl bir önlem
alınaca÷ını ve herhangi bir yere düzenlenecek
Eyüp el-Ensari ve türbesi hakkında arseferleri burada sahabelerle istiúare ederdi. Daha
kadaúlarınızla beraber bir sunu hazırlasonra da bu karar uygulanırdı. E÷er orduyu bizzat
yınız.
kendisi kumanda edecekse mescitte iki rekât namaz kılar, sonra zırhını giyinmiú olarak buradan
çıkar ve kapıya getirilen atına binerek seferi baúlatırdı. Seferden dönüúte de do÷ruca mescide gider, yine iki rekât namaz kılar ve seferin de÷erlendirmesini yapardı.4
4 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s.101.
86
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Mescid-i Nebevi bazen savaúta yaralanan
askerlerin tedavi edildi÷i bir mekân görevini
de üstlenmiútir. Örne÷in, Hendek Savaúı’nda
yaralanan Sa’d bin Muaz, mescitte bir çadırda
tedavi edilmiú; fakat kurtarılamamıútı.
DÜùÜNELøM
Mescid-i Nebevi’nin üzerine inúa
edildi÷i arsa, Es’at bin Zürare’nin
vesayetinde bulunan Sehl ve Süheyl adında
ensardan iki yetim çocu÷a aitti. Hz. Peygamber burasını mescit yapmak üzere satın
almak için çocuklarla konuútu. Çocuklar, bu
arsayı karúılıksız olarak ba÷ıúlamak istediler.
Peygamberimiz bunu kabul etmedi, onlardan
arsayı satın aldı.
Bu mescit, Hz. Muhammed’in vefatına kadar øslam toplumunun ana konularını ilgilendiren önemli hususların çözümlendi÷i bir mekân
olmuútur. Daha sonra øslam topraklarının geniúlemesi, nüfusun artması ve farklı ihtiyaçların da
ortaya çıkmasından dolayı mescit dıúında baúka
kurumlar da (hastane gibi) inúa edilmeye baúlanmıútır.
Peygamberimizin yetimlerin haklarına
karúı gösterdi÷i hassasiyetini düúününüz.
DEöERLENDøRELøM
Hz. Muhammed, Mescid-i Nebevi’nin bitiúi÷ine “suffe” adı verilen bir yer yaptırmıútı. Burada genellikle yoksul, kimsesiz ve yetim kiúiler kalırdı. Bunlar, ço÷unlukla
Peygamberimizin yanında bulunur, ona gelen ayetleri ö÷renir, konuúmalarını dinlerdi.
Ayrıca suffede kalanlar, yeni bilgiler ö÷renmeye ve kendilerini geliútirmeye çalıúırlardı.
Bunlar arasında yabancı dil ö÷renenler bile vardı. Suffede yetiúenler, Peygamberimiz tarafından
baúka topluluklara øslam’ı anlatmak ve ö÷retmek için gönderilirdi. Örne÷in, suffede ö÷renim gören Muaz bin Cebel, Yemen bölgesine Kur’an ve dini ö÷retmek için gönderilmiúti.
Hz. Muhammed Bedir Savaúı’nda esir alınan bazı kimseleri, suffede ö÷retmen olarak görevlendirdi. Bu kiúilere, on Müslümana okuma yazma ö÷retmeleri karúılı÷ında serbest bırakılaca÷ı
sözü verildi. Sonuçta bir kısmı görevini tamamlayınca serbest kalarak Mekke’ye döndü. Bir kısmı
ise Müslüman oldu ve burada ö÷retmenli÷e devam etti.
Ashab-ı suffenin e÷itim ö÷retim açısından önemini düúünerek cami ve mescidin
øslam’daki yerini arkadaúlarınızla de÷erlendiriniz.
1.3. Nüfus Sayımı
Peygamberimiz, Medine’ye yapılabilecek baskınları önceden haber almak ve komúu Arap kabileleri ile anlaúmalar yapmak üzere úehir dıúına küçük askerî birlikler çıkarıyordu. Bu birliklerin bazısına
da bizzat kendisi katılıyordu.
Hz. Muhammed, savaúı temenni etmemekle birlikte muhtemel bir savaúta Müslümanların kuvvetini tespit etmek amacıyla nüfus sayımı yapılmasının gerekli oldu÷unu düúündü. Peygamberimiz
bu maksatla arkadaúlarına úehirde ne kadar Müslüman yaúıyorsa isimlerini yazıp getirmelerini istedi.
Sahabeden görevlendirilen kimseler, Peygamberimizin iste÷iyle úehirde bir nüfus sayımı yaptı. Hazırlanan listelere bin beú yüz kiúinin ismi yazılmıútı.5
5 Buhari, Cihat, 180.
87
SøYER
Nüfus sayımında tespit edilen bin beú yüz
Müslümandan baúka, Medine’de henüz Müslüman olmamıú bir çok Arap kabilesi de bulunmaktaydı. Yahudiler de önemli bir nüfusa
sahipti. Bu iki grup da nüfusa katıldı÷ından úehirde yaklaúık on bin kiúi yaúamaktaydı.6
TARTIùALIM
Hz. Muhammed Medine’ye hicretinden kısa bir süre sonra niçin nüfus
sayımı yaptırmıútır? Arkadaúlarınızla
tartıúınız.
1.4. Medine Sözleúmesi
Hz. Peygamber Medine’ye geldi÷inde úu gruplar bulunuyordu:
• Muhacir ve ensardan meydana gelen Müslümanlar.
• Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kureyza’dan meydana gelen Yahudiler.
• øslam’a girmemiú olan Araplar.
Hz. Peygamber Medine’ye hicret etti÷i sırada burada bütün úehir halkını içeren bir idari yapı yoktu.
Her kabile kendi içinde birlik oluúturuyordu. Hz. Peygamber bu da÷ınıklı÷ı gidermek amacıyla önce
ensarla muhacir arasında kardeúlik anlaúmasını gerçekleútirerek Müslümanlar arasında toplumsal
kaynaúmaya yönelik önemli bir adım attı. Fakat Medine’de sadece Müslümanlar yaúamadı÷ı için bu
yeterli de÷ildi. ùehirde yaúayan di÷er topluluklarla da anlaúmak gerekiyordu. Bu anlaúma sa÷lanırsa
úehir, dıúarıdan gelecek saldırılara karúı tam bir birlik ve dayanıúma içerisinde savunulabilirdi. Bundan dolayı Hz. Muhammed, Müslümanların yanı sıra Medine toplumunu oluúturan Yahudileri ve di÷er
Arap kavimleri bir úehir devleti halinde teúkilatlanmaya ikna etti. Durumu görüúmek üzere Enes bin
Malik’in evinde bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya katılanlar, Medine toplumunu oluúturan bir sözleúme üzerinde anlaúmaya vardılar.
DÜùÜNELøM
Medine Sözleúmesi’nin Bazı Maddeleri ùunlardır:
• Yahudiler kendi dinlerinde serbest kalacaklar.
• Müslümanlarla Yahudiler, barıú içinde yaúayacaklar.
• Dıúarıdan bir saldırı olursa Medine birlikte savunulacak.
• Müslümanlarla Yahudiler arasında bir anlaúmazlık çıkarsa Hz. Muhammed hakem kabul edilecek.
• øki taraftan biri, üçüncü bir tarafla savaúırsa birbirine yardımcı olacaklardı.
• Kan diyetleri kabileler arasında eúit olarak ödenecek.
Yukarıdaki maddeleri okuyarak Medine Sözleúmesi’nin toplumsal barıúa olan katkısını düúününüz.
6 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 183.
88
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Medine Sözleúmesi’yle Medine’deki bütün
BøLøYOR MUYDUNUZ?
halk siyasi bir birlik etrafında birleúmiú oldu.
Farklı dinlere mensup toplulukların bir arada
øslam tarihinde önemli bir
yaúamalarını sa÷layan bu sözleúme úehre dıúarıyeri olan Medine Sözleúmesi’yle
dan yapılacak olan her türlü düúman saldırısına
Müslümanların ve Yahudilerin din,
karúı taraflara ortak sorumluluklar yüklüyordu.
inanç ve vicdan özgürlü÷ü garanti
Sözleúmede açık bir biçimde Yahudilerin Mekaltına alınmıútır.
keli Kureyúlilere ve onların müttefiklerine yardım etmeleri yasaklanıyordu. Bunun yanında bir
düúman saldırısı hâlinde buna karúı çıkmak üzere Müslüman-Yahudi ittifakı kurulacak, úehrin savunması için gereken masraflar ortak olarak karúılanacaktı. Fakat Medine dıúında yapılacak bir savaú
hâlinde hiçbir toplulu÷un di÷erine yardımda bulunma sorumlulu÷u olmayacaktı.
2. øbadet Konusundaki Geliúmeler
Müslümanlar Medine’ye hicret ettikten sonra artık bir øslam toplumu oluúmaya baúladı. Mekke’de
yapamadıkları bir çok ibadeti rahat bir úekilde yapma imkânı elde ettiler. Hicretten kısa bir süre sonra
Müslümanların hayatını etkileyecek ibadetler konusunda da yeni geliúmeler yaúanmaya baúladı. Bunların baúlıcaları, ezan, kıblenin de÷iúmesi ve ramazan ayında orucun farz kılınması idi.
2.1. Ezan
Mescid-i Nebevi’nin yapımı tamamlandıktan sonra namaz vakitlerinde Müslümanların buraya nasıl ça÷rılacakları konusunda farklı görüú ayrılıkları ortaya çıktı. Namaz vakitleri, ses veya bir iúaretle
bildirilmedi÷i için úehrin yakın bölgelerinde oturanlar mescide erken gelip namaz vaktini beklerlerdi.
Uzak mahallelerde oturanlar ise namaza geç kalırlardı. Bu durum namaz vakitlerinin bir iúaretle bildirilmesini gerekli kılıyordu.
Peygamberimiz bu konuyu arkadaúlarıyla
görüútü. Toplantıda farklı fikirler ileri sürüldü.
Kimi namaz vakitlerinde yüksek bir yerde ateú
yakılmasını veya bayrak çekilmesini kimi de çan
veya boru çalınmasını teklif etti. Bayrak çekme
teklifinin uykuda olanlara bir fayda sa÷lamayaca÷ını düúünen Hz. Peygamber di÷er teklifleri de
baúka dinlere ait uygulamalar oldu÷u için benimsemedi. Toplantıda namaz vakitlerinin yüksek
bir sesle ilan edilmesi teklifi geçici olarak kabul
edildi. Bunun üzerine Bilal-i Habeúi, namaz vakitlerinde “es-salah, es-salah” (namaza! namaza!) diye, seslenmeye baúladı. Bu ça÷rıyı duyan
Müslümanlar namazlarını cemaatle kılmak için
mescide geliyorlardı.
89
østanbul Eminönü’nde bulunan Yeni Cami.
SøYER
Aradan çok zaman geçmeden ensardan Abdullah bin Zeyd ezan ile ilgili bir rüya gördü.
Rüyasını Peygamberimize anlattı÷ı zaman o
da rüyasının hak oldu÷unu söyledi. Zeyd’e bu
rüyayı güzel ve gür sesli Bilal’e ö÷retmesini
istedi. Bilal-i Habeúi, Medine’nin yüksek bir
yerine çıkarak ezanı okumaya baúladı. Bilal’in
okudu÷u ezanı evinde duyan Hz. Ömer koúarak
Peygamberimize geldi ve aynı rüyayı gördü÷ünü söyledi.7 Daha sonra Mescid-i Nebevi’nin
arka tarafına ezan okumak için özel bir yer yapıldı. Bu úekliyle de uygulamaya devam edildi.
TARTIùALIM
2.2. Kıblenin De÷iúmesi
øslam’ın ilk yıllarında namaz, Kudüs’e yönelerek kılınıyordu. Hz. Muhammed Medine’ye
hicretinden önce namaz kılarken elinden geldi÷i kadar Kâbe’yi arkasına almazdı. Kâbe,
kendisiyle Kudüs arasında kalacak úekilde namaza dururdu. Böylece hem Kâbe’ye hem de
Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya yönelmiú oluyordu.
Hicretten sonra Mescid-i Nebevi’nin kıbleleri de
Kudüs yönüne bakacak úekilde yapılmıútı. Hz.
Peygamber Medine’de Mescid-i Aksa’ya yöneldi÷inde Kâbe’nin arka tarafta kalmasından dolayı üzülüyordu. Kıblenin Kâbe’ye çevrilmesini
arzu ediyordu.8
Hicretten yaklaúık on altı ay sonra, úaban ayının on beúinci günü Peygamberimiz Medine’de
Selemeo÷ulları Yurdu’nda ö÷le namazı kıldırırken kıblenin de÷iútirilmesini isteyen vahiy geldi. Kur’an’da bu durum úöyle anlatılır:
Ezan, mana ve muhtevası bakımından hem namaz hem de øslam için
bir ça÷rıdır. Yani ezan vasıtasıyla insanlar bir taraftan namaza ça÷rılırken
di÷er taraftan øslam’ın üç temel ilkesini
oluúturan Allah’ın varlı÷ı ve birli÷i, Hz.
Muhammed’in onun elçisi oldu÷u ve asıl
kurtuluúun (felah) ahiret mutlulu÷unda
bulundu÷u gerçe÷i açıklanmıú olur. Yerkürenin güneú karúısındaki konumu ve kendi
çevresinde dönüúü ile namaz vakitlerinin
oluútu÷u göz önünde bulunduruldu÷u takdirde günde beú defa okunan ezanın kesintisiz devam etti÷i, bu ilahî mesajın günün
her anında yeryüzünden yükseldi÷i anlaúılır.
Sizce ezan, øslam’ın evrenselli÷i açısından ne gibi fonksiyonlar icra ediyor
olabilir? Tartıúınız.
Kıbleteyn Mescidi.
˸
͋ Ϯϓ˴ ΎϫΎ
˵ ϴΣ˴
˴ ή˸ Η˴ Δ˱ ˴Ϡ˸Βϗ˶ Ϛ˴ Ϩ˴͉ ϴ͋ϟ˴ϮϨ˵ ˴Ϡϓ˴ ˯Ύ˴
˴ Ο˵
˴ο
...˵ϩή˴ τ˸ η˴ Ϣ˸ Ϝ˵ ϫϮ
˵ ϭ ΍Ϯ͊ϟ˴Ϯϓ˴ Ϣ˸ Θ˵ Ϩϛ˵ Ύ˴ϣ Κ˸
˴ ϭ ϡ΍
˸ ϭ ϝ˴
˸ ϭ ΐ˴ ͊ϠϘ˴ Η˴ ϯή˴ ϧ˴ Ϊ˸ ϗ˴
˸ Ϥϟ΍˸ ή˴ τ˸ η˴ Ϛ˴ Ϭ˴ Ο˴
͉ ϲϓ˶ Ϛ˴ Ϭ˶ Ο˴
˶ Ϥδϟ΍
˶ ή˴ Τ˴ ϟ΍ Ϊ˶ Π˶ δ˴
“(Ey Muhammed!) Yüzünü gökyüzüne çevirip durdu÷unu görüyoruz. Seni elbette hoúnut oldu÷un
kıbleye çevirece÷iz. Hemen yüzünü Mescid-i Haram’a do÷ru çevir. (Ey müminler) siz de nerede
olursanız, (namazda) yüzlerinizi, onun tarafına çeviriniz...” 9
Bu ayet üzerine Hz. Peygamber yönünü hemen Kudüs’ten Kâbe’ye çevirdi. Cemaat de saflarıyla
birlikte döndü. Kudüse do÷ru baúlanılan namazın son iki rekâtı Kâbe’ye yönelerek tamamlandı. Bundan dolayı Selemeo÷ulları Mescidi’ne “Mescid-i Kıbleteyn” (øki Kıbleli Mescit) denilmiútir.
7 Buhari, Ezan, 1-19.
8 øbn Kayyim el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, C 3, s. 247.
9 Bakara suresi, 144. ayet.
90
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
2.3. Oruç Emri
Hz. Peygamber oruç farz olmadan önce her
ayın üç gününde oruç tutardı. Muharrem ayındaki aúure gününde de oruç tutan Peygamberimiz, arkadaúlarına da o gün oruç tutmalarını
tavsiye ederdi.
YORUMLAYALIM
“Oruç kötülüklere karúı kalkandır. Oruç tuttu÷unuz gün
kötü bir söz söylemekten sakının. Kötü bir iú yapmayın. ùayet biri söver
ve kavga etmek isterse ona ben oruçluyum
deyin.”
Bedir Gazvesi’nden bir ay önce, úaban ayında, Müslümanlara her yıl ramazan ayında oruç
tutmalarını farz kılan Kur’an’ın úu ayetleri
Buhari, Oruç, 2-3.
nazil oldu: “Ey iman edenler! Allah’a karúı
Yukarıdaki hadisi orucun insan davragelmekten sakınmanız için oruç, sizden önnıúına etkisi açıúından yorumlayınız.
cekilere farz kılındı÷ı gibi size de farz kılındı.
Oruç sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta ya
da yolculukta olursa tutamadı÷ı günler sayısınca baúka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela
fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. E÷er bilirseniz oruç tutmanız sizin için
daha hayırlıdır. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, do÷ru yolun ve hak ile batılı
birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisine indirildi÷i ramazan ayıdır.
Öyle ise içinizden kim bu aya ulaúırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadı÷ı günler sayısınca baúka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu
da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaútırmasına karúılık Allah’ı yüceltmeniz ve úükretmeniz
içindir.” 10
Orucun farz kılınmasını emreden bu ayetle Müslümanlar hicretin ikinci yılı ramazan ayında ilk
defa oruçlarını tuttular. ùevval ayının birinci günü de Peygamberimizle beraber ilk bayram namazını
kıldılar. Orucun farz kılınmasından kısa bir süre sonra mali bir ibadet olan zekât da Müslümanlara
farz kılındı.
NOT EDELøM
3. Müúriklerle Mücadele
Gazve: Hz. Muhammed’in
katıldı÷ı bütün seferlere denir.
Medine’ye hicretle beraber artık Müslümanların bir yurda sahip olmuútu. Bu arada, Müslümanlara karúı her türlü eziyetleri yapmaktan
kaçınmayan müúriklere karúı savaúma iznini
veren vahiy geldi. Bu amaçla hicri birinci yıldan
itibaren seriyye ve gazveler düzenlendi.
Seriyye: Hz. Muhammed’in
bizzat katılmayıp bir sahabenin komutası altında gönderdi÷i birliklere denir.
3.1. ølk Seriyye ve Gazveler
Hz. Muhammed Medine’ye hicret ettikten sonra da Mekkeli müúriklerin düúmanlıkları sona ermiú de÷ildi. Müúrikler, önce Medine’de bulunan ensarı Hz. Peygamberi korudukları için tehdit etmiúlerdi. Ensarın
10 Bakara suresi, 183-185. ayetler.
91
SøYER
bu tehditlere boyun e÷medi÷ini gören Mekkeli müúrikler bunun üzerine Medine’deki
münafıklarla irtibata geçtiler. Hz. Peygamber
Müslümanların düúmanlarıyla savaúa izin verilmesi üzerine Kureyúlileri bu tehditlerinden
vazgeçirmek için onları ticaret yolları üzerinde sıkıútırmaya karar verdi. Bu úekilde onların Müslümanlara karúı olan düúmanlıklarına
karúılık verilmiú olacaktı. Bu maksatla çeúitli
stratejik noktalara seriyye ve gazveler düzenlendi.
DEöERLENDøRELøM
Hz. Muhammed, Medine’ye hicret
ettikten sonra Mekkeli müúriklerin,
Müslümanları rahat bırakmaya niyetleri yoktu. Müslümanların Mekke’de
bıraktıkları malları ya÷malıyor, arazi ve evlerine
el koyuyor, baskı ve saldırılara devam ediyorlardı.
Bu durum karúısında, Müslümanlar kendilerini savunmak zorunda kalıyordu. “Kendileriyle savaúılanlara (müminlere), zulme u÷ramıú olmaları
sebebiyle (savaú konusunda) izin verildi. ùüphe
yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette
kadirdir.”1 ayetiyle Müslümanlara kendilerini savunma izni verildi.
Hz. Peygamber Bedir Gazvesi’nden önce
bu amaca yönelik dört gazve ve dört seriyye tertip etti. Bu seriyyelerden birincisi Hz.
Hamza’nın komutasında yapılan Sifülbahr
Seferi, ikincisi Ubeyde bin Haris kumandanlı÷ında gerçekleútirilen Rabi÷ Seriyyesi,
üçüncüsü Sa’d bin Ebi Vakkas baúkanlı÷ında
düzenlenen Harrar Seriyyesi, dördüncüsü ise
Abdullah bin Cahú baúkanlı÷ında gönderilen
Batn-ı Nahle Seriyyesi’dir. Bu seriyyelerden
Batn-ı Nahle Seriyyesi hariç di÷erlerinde çarpıúma meydana gelmemiútir.
Hz. Muhammed’in Bedir Savaúı’nda esir alınan düúman askerlerinden her birini on Müslümana okuma yazma ö÷retmesi karúılı÷ında özgür
bırakması, onun amacının öldürmek veya cezalandırmak olmadı÷ını gösterir. Nitekim, “Ey
insanlar düúmanla karúılaúmayı istemeyin!
Allah’tan iyilik isteyin…” sözüyle de savaúın
arzu edilmemesi gerekti÷ini vurgulamıútır. Peygamberimiz Uhut Savaúı’nda Müúriklerin saldırılarıyla yaralanıp zor úartlar altında kaldı÷ında
bile, “Ya Rabb’i! Kavmimi affet. Çünkü onlar
cahil, ne yaptıklarını bilmiyorlar. Onlara hidayet eyle.” diye dua etmiútir.
Hz. Muhammed’in katıldı÷ı savaúların tümü
savunma amaçlı idi. O, her zaman barıú ortamının
savaútan daha hayırlı oldu÷unu düúünüyor, düúmanlarını savaútan vazgeçmeye ve barıú yapmaya
ça÷ırıyordu. Barıúın sa÷lanması için birçok maddesi Müslümanların aleyhine oldu÷u hâlde Hudeybiye Antlaúması’nı imzalamıútı. Müslümanların ilk
baúta üzüntüyle karúıladı÷ı bu anlaúma, daha sonra
barıú adına çok önemli sonuçlar do÷urmuútu.
3.2. Bedir Savaúı
Bedir Savaúı, Müslümanların Kureyúli müúriklerle yaptıkları ilk büyük savaútır.
Savaúın sebebi Suriye’den dönen müúriklere
ait kervanın Müslümanlar tarafından durdurulmak istenmesiydi. Kuúkusuz bir savaú
gücü hazırlamak için en çok gerekli olan úey
paradır. Bundan dolayı, Kureyúli müúrikler
Medine’ye saldırıp øslam’ı ortadan kaldırmak için hazırlanıyordu. Yapılacak savaúın
masraflarını karúılamak üzere, Ebu Süfyan’ın
baúkanlı÷ında büyük bir ticaret kervanını Medine yolu ile ùam’a göndermiúlerdi. Medineli Müslümanlar büyük bir tehdit altındaydılar. Mekke’den çıkarken bütün mallarını
bırakmıú, Mekkeli müúrikler de bunlara el
koymuúlardı.
Hz. Muhammed, her zaman barıútan yana olmuú, çevresindeki çeúitli gruplarla uzlaúma yoluna gitmiú ve ikili anlaúmalar yapmıútır. Hiçbir
zaman da anlaúmayı bozan taraf olmamıútır. Hz.
Muhammed’in yaklaúık yirmi üç yıl süren mücadelesi, öncelikle barıú ve adaletin tesisi içindi. O,
hiçbir zaman savaúı bir çıkar yolu olarak görmedi.
Fakat kaçınılmaz oldu÷unda da gere÷ini yaptı.
Yukarıdaki metinden hareketle øslam’ın
savaú ve barıúa karúı olan tavrını de÷erlendiriniz.
1Hac suresi, 39. ayet.
92
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Hicretin ikinci yılında (M 624), Ebu
BøLøYOR MUYDUNUZ?
Süfyan’ın baúkanlı÷ında Suriye’den Mekke’ye
do÷ru bu büyük kervanın döndü÷ü haberi Hz.
Hz. Muhammed Bedir GazvePeygambere ulaútı. O da hemen kervanla ilgili
si’ne çıkarken yerine Abdullah bin
olarak sahabelerle görüú alıúveriúinde bulundu.
Ümmü Mektum isminde âmâ bir
Suriye’den dönen bu büyük kervanı Bedir’de
sahabeyi vekil olarak bırakmıútır.
durdurabileceklerini belirtti. Tabii gerekti÷inde
savaú da yapılacaktı. Hem ensar hem de muhacir
bu sefere gönüllü olarak katılabileceklerini belirtti. Gönlünü ferahlatan bu cümleleri iúittikten sonra
Hz. Peygamber ve Müslümanlar Medine’den Bedir’e do÷ru hareket etti.
Müúriklerin kervanı Bedir’e yaklaútı÷ında Ebu Süfyan, Müslümanların gelmekte oldu÷unu haber almıútı. Hemen güzergâhını de÷iútirdi ve Mekkelilerden yardım istedi. Bunun üzerine Mekkeliler bin kadar gönüllü asker topladılar. Kervanlarının bir saldırıya u÷ramadan kurtuldu÷u haberini
aldıktan sonra Müúriklerden Utbe bin Rebia artık savaúmaya gerek kalmadı÷ını, kervanın sa÷ salim
kurtuldu÷unu söyledi. Ancak Ebu Cehil’in kendisini korkaklıkla itham etmesinden dolayı bu fikrinden
vazgeçti. Böylece Mekkeli müúrikler Medine’ye do÷ru yola çıktı. Nihayet Bedir’e yakın bir yerde
konakladılar.
Zübeyr bin Avvam ve arkadaúları Bedir’e yakın bir yerde konaklayan Kureyúlilerin Bedir kuyusundan su almak için gönderdikleri kölelerden ikisini yakaladılar. Bunları, Hz. Peygamberin huzuruna
getirdiler. Bu kölelerin verdi÷i bilgilerden Kureyú ordusunun bin civarında oldu÷u anlaúılmıútı.11 Müslümanların sayısı ise yetmiú dördü muhacir, geri kalanı ensardan olup toplam üçyüz beú kiúiydi.
Müslümanlar, Bedir Kuyusu’na müúriklerden önce ulaúmıútı. Hz. Peygamber Hubab bin Münzir’in
tavsiyesi üzerine kendilerine en yakın kuyu hariç di÷er kuyuları kapattırdı. Resulullah, kendilerinden
üç misli fazla olan Mekkeli müúrikler karúısında Allah’a úöyle dua etmiútir: “Ya Rabb’i iúte Kureyú!
Kibir ve gururla geldi. Sana meydan okuyor, peygamberini yalanlıyor. Ya Rabb’i! Peygamberlere yardım sözünü, bana da zafer vaadini yerine getirmeni senden istiyorum. Allah’ım! E÷er
sen bu bir avuç Müslüman’ı helak edersen sana ibadet eden bulunmayacaktır.” Hz. Ebu Bekir
dayanamayıp Peygamberin elinden tuttu ve “Bu kadar dilek yeter ya Resulullah, Allah vadetti÷i
zaferi sana ihsan edecektir.” dedi.12
Savaú, Arap geleneklerine göre mübareze (teke tek vuruúma) ile baúladı. Bu mübarezede Hz. Ali,
Hz. Hamza ve Hz. Übeyde bin el-Haris, Mekke’nin en önemli üç adamı olan Utbe bin Rebia, kardeúi
ùeybe ve Velit bin Utbe’yi öldürdüler. Sonra iki ordu karúılıklı saldırıya geçti. Savaúın sonunda müúriklerden yetmiú kiúi ölmüú, Müslümanlardan ise on dört kiúi úehit olmuútu. Sayısal olarak müúriklerin Müslümanlardan kat kat üstün olmasına ra÷men Müslümanlar savaúı kazanmıúlardır. Bu durum
Kur’an’da úöyle geçmektedir: “O zaman sen müminlere úöyle diyordun: øndirilen üç bin melekle
Rabb’inizin sizi desteklemesi sizin için yeterli de÷il midir? Evet, siz sabreder ve Allah’tan hakkıyla sakınırsanız, onlar (düúmanlarınız) hemen úu anda üzerinize gelseler de Rabb’iniz, özel
iúaretler taúıyan beú bin melekle sizi takviye eder. Allah bunu sırf size bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zira zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah
katındandır.”13
11 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s.119.
12 øbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakat, C 3, s. 601.
13 Âl-i ømrân suresi, 124-126. ayetler.
93
SøYER
Bedir Savaúı’nın yapıldı÷ı yeri gösteren temsilî resim.
94
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Savaúın sonunda Ebu Cehil, Ümeyye bin Halef gibi müúriklerin önde gelen liderleri ölmüútür.
Reislerinin neredeyse tamamını kaybeden Kureyúliler de savaútan ma÷lup olarak ayrılmıúlardır.
Bedir Savaúı’nda elde edilen galibiyet, öncelikle øslam’ın yayılmasının baúlangıcı olmuútur. Çünkü
øslam’ın karúısında çelikten bir duvar gibi duran Kureyú reisleri, Bedir’de öldürülmüúlerdir.
Resulullah, savaúta ele geçirilen esirlerin ne yapılaca÷ı hususunda sahabelere danıúmıútır. Sahabelerin ileri sürdü÷ü farklı görüúler arasından Hz. Ebu Bekir’in fikri kabul edilmiútir. Buna göre, esirler
belli bir fidyeyi ödedikten sonra salıverileceklerdi. Fidye ödemeye güç yetiremeyen her bir esir, on
Müslüman çocu÷a okuma yazma ö÷retecekti. Okuma yazma bilmeyen ve fidye vermeye de güç yetiremeyenler ise úartsız olarak salıverilecekti. Bu uygulama evrensel bir din olan øslam’ın ilk emri olan
oku mesajının dikkat çekici bir örne÷ini ortaya koymaktadır.
Bedir Savaúı’nda Allah’ın Müslümanlara yardım etti÷i, Kur’an’da úöyle geçmektedir: “Hatırlayın
ki siz Rabb’inizden yardım istiyordunuz. O da, ben peú peúe gelen bin melek ile size yardım
edece÷im, diyerek duanızı kabul buyurdu.”14
Bedir Savaúı’nın sonucunu Yahudiler kabullenemediler. Müslümanların baúarılarıyla kendi otoritelerinin sarsılaca÷ını düúünen bir grup Yahudi bu zaferden sonra kıskançlıklarını artırdılar. Kaynukao÷ulları çarúısında bir Yahudi, Müslüman bir kadına saldırdı. Hz. Peygamber onlara yaptıkları
bu davranıúın Medine Antlaúması’na aykırı oldu÷unu söyledi. Ancak onlar, bunu kabul etmediler.
Bunun üzerine Kaynukao÷ulları Medine Antlaúması’nı ihlal ettiklerinden dolayı Medine’den sürüldüler. Kaynukao÷ulları, Müslümanlarla Medine’deki Yahudi kabileleri arasında yapılan vatandaúlık
anlaúmasını ilk bozan grup olmuútur.
3.3. Uhut Savaúı
Mekkeli müúrikler Bedir yenilgisinin intikamını almak için hazırlık yapıyordu. Kaynukao÷ullarının Medine’den sürülmesinden sonra Müslümanlarla Yahudiler arasındaki münasebetler gergin bir hâl almıútı. Bunun üzerine bir Yahudi
heyeti Kureyúlileri savaúa tahrik etmek için
YORUMLAYALIM
Mekke’ye gitti. Bu heyet, Medine’de çıkaUhut Savaúı öncesinde Medine
bilecek bir olayda müúriklere destek verebidıúında
savaúılmasını isteyenler,
leceklerini söyledi. Müúrikler bu amaç do÷Peygamber Efendimizin arzusuna
rultusunda çevre kabilelerden askerlerin de
aykırı davranmakla hata ettiklerini anlayarak
katılımıyla üç bin civarında asker topladı. Bu
fikirlerinden vazgeçtiler. Fakat Resulullah,
ordu Medine’ye do÷ru hareket etti. Durumu
“Bir peygamber zırhını giydikten sonra,
Hz. Muhammed’e amcası Abbas bir mektupla
savaúmadan onu çıkarmaz, e÷er sabreder,
bildirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sahagörevinizi tam yaparsanız, Allah’ın yardıbelerle toplantı yaptı. Savaúın stratejisi hakmıyla zafer bizimdir.” dedi.
kında farklı görüúler ileri sürüldü. Görüúlerden
øbn Kayyim el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, C 2, s. 231.
birincisi Medine’de kalınarak savunma savaúı
Yukarıdaki parçayı okuyarak Hz.
yapılması, ikincisi düúmanın úehir dıúında karMuhammed’in kararlılı÷ını yorumlayınız.
úılanmasıydı. Hz. Peygamber savunma savaúı
14 Enfâl suresi, 9. ayet.
95
SøYER
yapılması taraftarıydı. Ancak Bedir Savaúı’na katılamamıú olan gençler ile Hz. Hamza meydan savaúı
istedi. Ço÷unluk úehir dıúında düúmanın karúılanması taraftarı olunca Hz. Peygamber de ço÷unlu÷un
fikrine saygı gösterdi. Müslüman askerler Uhut Da÷ı’na do÷ru Medine’den 25 Ocak 625 tarihinde
hareket etti.
Peygamberimiz Uhut’a gelince savaú için en elveriúli yeri araútırdı. Askerlerini Uhut Da÷ı’nın
çıkıúı olmayan bo÷azlardan birine yerleútirdi.
Müslüman askerler Medine’yi karúısına almıú
YAZALIM
ve sırtını da÷a vermiúti. Müslümanların üzerine
Uhut Savaúı’ndan sonra müúyayıldıkları arazi kendilerinden dört misli fazla
riklerin cesaretleri arttı÷ı için
olan düúman kuvvetine karúı koymaya imkân
Medine’de Müslümanların güverecek nitelikteydi. Özellikle arkadaki geçidi
venli÷i geniú ölçüde sarsıldı.
Resulullah (s.a.v.) bir taraftan gerekli savuniyi tutmak gerekiyordu. Bu yüzden Peygambema tedbirleri alıyor, bir taraftan da øslam’ı
rimiz Uhut Da÷ı ile Ayneyn Tepesi arasındaki
yaymak
için her fırsattan yararlanmaya çabu geçide düúmanın cephe gerisinden saldırısılıúıyordu. Müslümanlı÷ı kabul edip dinin hünı önlemek için Abdullah bin Cübeyr komutakümlerini ve Kur’an-ı Kerim’i ö÷renmek issındaki elli okçuyu yerleútirdi. økinci bir emre
teyen kabilelere ö÷retmenler gönderiyordu.
kadar buradaki yerlerini kesinlikle terk etmeYine kendisine baúvuran bir kabile heyetine
melerini istedi. Hatta úu uyarıyı yaptı: “KuúHz. Peygamber on ö÷retmenini gönderdi. Ancak onlar bu ö÷retmenlere yolda pusu kurduların cesetlerimizi didikleyip parçalamaya
lar. Sekiz kiúiyi úehit ettiler. økisini de yakalabaúladı÷ını görseniz bile görev yerlerinizi
yarak Mekke’ye götürdüler. Bunlardan Zeyd
terk etmeyin.”15
bin Desine’yi, babası Bedir’de öldürülmüú
olan Safvan bin Ümeyye köle olarak satın
Mübareze ile baúlayan savaúın ilk bölüaldı. Babasının öcünü almak için Zeyd’i ölmünde Müslümanların taarruzuna maruz kalan
dürmek istedi. Bunun için de Mekke’nin ileri
düúman kaçmaya baúladı. Ayneyn Geçidi’ni
gelenlerini seyretmesi için davet etti. Bu sıtutan okçuların ço÷u da savaú kazanıldı diye
rada Ebu Süfyan, Zeyd’e yaklaúarak “Do÷ru
yerlerini terk ettiler. Okçuların baúında bulusöyle, hayatının kurtarılması için senin yerine
nan komutan, onları geri çevirmeye çok çalıútı
Muhammed (s.a.s.)’in öldürülmesini istemez
ise de bunda muvaffak olamadı. Bu durum, her
miydin?” demiúti.
úeyi tersine çevirdi. Halit bin Velit komutasınZeyd hiç tereddüt göstermeden “Asla,
da bir grup süvari, Müslümanları arkadan çeviResulullah (s.a.v.)’ın hayatı yanında, benim
rerek üzerlerine ani bir baskın yaptı. øki saldırı
hayatım hiçtir. Benim kurtulmam için de÷il
onun öldürülmesini, Medine’de aya÷ına bir
arasında kalan Müslüman birlikleri telaúlandı.
diken batmasını bile istemem.” diye cevap
Bu telaú içerisinde Mus’ab bin Umeyr’i úehit
verdi. Bu kuvvetli iman karúısında Ebu Süfeden müúriklerden Abdullah bin Kamie onu
yan, “Gerçek úu ki, hiç kimse, arkadaúları taHz. Peygambere benzeterek “Muhammed’i ölrafından Muhammed kadar sevilmemiútir.”
dürdüm.” diye haykırmaya baúladı. Bunu dudemekten kendini alamamıútır.
yan Müslümanlar da÷ılmaya baúladı. Bu sırada
øbn Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, C 2, s.167.
Resulullah yaralanmıútı. Fakat aralarında birYukarıdaki metinden hareketle hakiki
kaç kadının da yer aldı÷ı az sayıdaki sahabe,
bir imanda olması gereken özellikleri defsavaúı terk etmeyip Hz. Peygamberi savunmaterinize yazınız.
ya devam etti. Hz. Muhammed, sahabelerle
beraber Uhut Da÷ı’nın yamacında güvenli bir
15 øbn Hiúam, Siret-i Nebi, C 2, s. 65.
96
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
yere çekildi. O sırada Ebu Süfyan, Müslümanların bulundu÷u yerin önüne gelerek Peygamberin ve
yakın arkadaúlarının sa÷ olup olmadı÷ını sordu. Bir cevap alamayınca, “Tabi hepsi öldüler. Putumuz
Hübel’e hamdü senalar olsun.” dedi. Bu sırada, Hz. Ömer herkesin hayatta oldu÷unu söyledi. Ebu
Süfyan, Hz. Ömer’in sesini tanıdı. Ebu Süfyan, “Bugün bir baúka güne bedeldir. Dün size, bugün
bize. Ödeúmiú olduk.” dedi ve ekledi: “østerseniz gelecek yıl Bedir’de buluúmak üzere geliniz.” Hz.
Ömer, Ebu Süfyan’a Peygamberimizin úu sözleriyle cevap verdi: “Nasıl istersen öyle olsun. Fakat
eúit sayılmayız. Çünkü bizim úehitlerimiz cennete gitti, sizin ölüleriniz ise cehennemi boyladı.” Ebu
Süfyan da buna bir karúılık vermeden atına binip gitti.16
Tekrar saldırmayı göze alamayan düúman
askerleri savaú alanından çekilmeye baúladı.
BøLøYOR MUYDUNUZ?
Müslümanlar, aralarında Hz. Hamza’nın da
Uhut Savaúı’ndan dönen Müslübulundu÷u yetmiú úehit verdi. Müúriklerden
man birlikler bayan sahabelerden
ise yirmi iki kiúi öldü. Hz. Peygamber, Uhut
Amr’ın kızı Hint’e, eúi, kocası ve
kardeúlerinin öldü÷ünü söylediler.
Gazvesi’nden sonra úehitleri defnedip aynı
O, hemen Resulullahın durumunu
gün Medine’ye döndü. Yaralı olan Hz. Peysordu.
Onun sa÷ oldu÷unu ö÷renince úu
gamber ertesi gün sabaha do÷ru, hem düúmaveciz sözleri söylemiútir: “Madem ki sen
nın baskısını önlemek hem de Müslümanlahayattasın, di÷er bütün felaketler bir yana
rın zayıf düúmedi÷ini göstermek maksadıyla
konabilir.”
Medine’den sekiz mil uzaklıktaki Hamraü’lMuhammed Hamidullah, øslam Peygamberi,
Esed’e kadar gitti. Burada beú gün kaldı. TaC 1, s. 236.
kip edildi÷ini anlayan müúrik ordusu, tekrar
geri dönmeye cesaret edemedi÷i için Mekke’ye do÷ru gitti.17
Uhut Savaúı’ndaki Müslümanların ruh hâlleri Kur’an’da úöyle dile getirilmektedir: “Gevúemeyin, hüzünlenmeyin. E÷er gerçekten iman etmiú kimselerseniz üstün olan sizlersiniz. E÷er siz
(Uhut’ta) bir yara aldıysanız, úüphesiz o topluluk da (müúrikler de Bedir’de) benzer bir yara
almıútı. øúte günleri insanlar arasında böyle döndürür dururuz. Allah, sizden iman edenleri
ayırt etmek, sizden úahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.”18
DEöERLENDøRELøM
Uhut Savaúı’nda úehit düúen Hz. Hamza’nın küçük kızı Ümame, Mekke’de
kalmıútı. Kaza Umresi’nden Medine’ye dönerken “amca, amca” diyerek Resulullahın peúinden koútu. Hz. Ali onu kucaklayıp, “Al, amcamızın kızı”, diyerek eúi
Hz. Fatıma’ya verdi. Medine’ye varınca Hz. Ali, Hz. Cafer Tayyar ve Zeyd bin
Harise hepsi de çocu÷un bakımının kendilerine verilmesini istemiúlerdi. Cafer Tayyar’ın eúi
Esma, Ümame’nin teyzesiydi. Resulullah, “Teyze, anne yerindedir.” buyurdu ve çocu÷un
bakımını ona verdi.
øbn Kayyim el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, C 2, s. 369.
Hz. Muhammed’in úehit çocuklarına verdi÷i de÷eri arkadaúlarınızla de÷erlendiriniz.
16 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 236.
17 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 127.
18 Âl-i ømrân suresi, 139-140. ayetler.
97
SøYER
r
Uhut Savaúı’nın yapıldı÷ı yeri gösteren temsilî resim.
98
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Uhut Savaúı’ndan kısa bir süre sonra Medine’de bulunan Yahudi kabilelerinden Nadiro÷ulları, Hz.
Peygambere suikast yapmak istedi; ancak bunda baúarılı olamadılar. Bunun yanında sahabeden Amr b.
Ümeyye tarafından yanlıúlıkla öldürülen iki kiúinin diyeti henüz ödenmemiúti. Medine Sözleúmesi’ne
göre Yahudiler bu diyetin kendi paylarına düúen kısmını ödemekle yükümlüydü. Ancak onlar paylarına düúen diyeti ödememekte direterek sözleúmeye uymadılar. Hz. Peygamber onlara bu sözleúmenin
úartlarına uymaları gerekti÷ini hatırlattı. Ancak onlar bunu reddederek kalelerine çekilip Müslümanlara karúı savaúmaya baúladılar. Çok geçmeden
TARTIùALIM
bir sonuç elde edemeyeceklerini anladıklarında
Uhut Savaúı’nın sonuçlarını
teslim oldular. Daha sonra Beni Nadiro÷ulları
arkadaúlarınızla tartıúınız.
Medine’den sürüldü. Bunlardan bir kısmı Suriye taraflarına bir kısmı da Hayber’e gitti.
3.4. Hendek Savaúı
Uhut Savaúı’ndan sonra Medine’den sürülen
Yahudilerden Nadiro÷ullarının liderleri yeni bir
NOT EDELøM
savaú için Mekkeli müúrikleri kıúkırtıyorlardı.
Hendek Savaúı, Medine
Bu amaçla Mekke’ye Huyey bin Ahtab liderliúehrinin saldırıya elveriúli olan
kısımlarına hendek kazıldı÷ı
÷indeki bir Yahudi heyeti Müslümanlara karúı
için bu isimle anılmıútır. Bu
Kureyú müúriklerine ittifak teklifi yaptı. Kureyúsavaúın
di÷er
bir ismi de “Ahzab”dır.
lileri Müslümanlara karúı bir savaú yapmaya ikna
Ahzab, hizipler, gruplar anlamına gelir.
ettiler. Bununla beraber di÷er Arap kabilelerini
Bu savaúa Mekke müúrikleri, bazı Arap
de bu savaúa katmayı düúünen Yahudiler, önce
kabileleri ve Yahudiler birlikte katıldıklaGatafan kabilesine gittiler. Müslümanlara karúı
rından dolayı Ahzab adı verilmiútir.
kendilerine yardım etmeleri karúılı÷ında onlara
Hayber’in bir yıllık hurma mahsulünü vermeyi
teklif ettiler. Gatafan kabilesi de bu teklifi kabul etti. Sonra çevredeki di÷er Arap kabilelerinin de savaúa katılımının sa÷lanmasıyla yaklaúık on bin kiúilik bir müttefik düúman ordusu oluúturuldu ve bu
ordu çok geçmeden Medine’ye do÷ru ilerlemeye baúladı. Ordunun baúında Ebu Süfyan bulunuyordu.
Hz. Peygamber durumu ö÷rendi÷inde ashabıyla bu durumu görüútü. Savunma savaúı yapılması fikri
benimsendi.
Peygamberimiz yanında bir kaç sahabe ile birlikte úehrin nasıl savunulaca÷ını keúfetmek için
Medine çevresinde dolaúmaya çıktı. Bu keúifte, úehrin özellikle kuzeybatı tarafındaki kısmının savunmaya elveriúli olmadı÷ı görüldü. Yapılan iútiúare toplantısında sahabeden øranlı Selman-ı Farisi bir
fikir ileri sürdü. Farslıların savaúlarda düúman süvari birliklerinin savunma cephesini aúmalarına engel olabilecek geniúlikte úehrin etrafına hendekler kazdıklarını, Müslümanların da böyle bir savunma
stratejisi uygulamasının uygun düúece÷ini Hz. Peygambere belirtti. Selman-ı Farisi’nin bu fikri uygun
görüldü. Sahabeler vakit geçirmeden gruplar hâlinde úehrin zayıf noktalarında kendilerine ayrılan
kısımları kazmaya baúladı. Resulullah da Mescid-i Nebevi’nin inúasında oldu÷u gibi kendisi de bizzat
hendek kazdı.19
19 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 130.
99
SøYER
Hendek Savaúı’nın yapıldı÷ı yeri gösteren temsilî resim.
100
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Hende÷in kazılması kısa bir sürede tamamDÜùÜNELøM
landı. Bu arada müúrikler de çok geçmeden
Medine’ye yaklaútılar. Müúrikler, güçlü bir atın
Peygamberimiz, gazvelerinbile atlayamayaca÷ı kadar derin ve geniú olan
de saldırı yerine savunma taktihendekleri gördüklerinde úaúırdılar. Çünkü daha
÷ini uygulamaya önem vermeönce böyle bir savaú stratejisiyle karúılaúmasinin nedenlerini düúününüz.
mıúlardı. Müslümanlar da üç bin kiúilik orduyla
hende÷in karúı tarafında savunmaya geçmiúlerdi. Müttefik düúman ordusu hende÷in aúılamayaca÷ını anlayınca süvari birliklerini geri çekip okçuları öne geçirdiler ve karúılıklı ok atıúlarıyla savaú
baúladı.
Savaú sürerken Medine’de bulunan Yahudi kavmi Kureyzao÷ullarının Müslümanlara saldıraca÷ı
haberi alındı. Hz. Peygamber bu haberin do÷ru olup olmadı÷ını ö÷renmek için Sa’d bin Muaz’ı görevlendirdi. Sa’d, olayın do÷rulu÷unu teyit etti. Sa’d, Kureyzao÷ullarının reisi Ka’b bin Esed’den bundan
vazgeçmelerini istemiú; ancak olumlu bir cevap alamamıútı. Bu olay üzerine Müslümanların endiúeleri
daha da artmıútı. Çünkü arka taraftan gelecek bir saldırıdan emin de÷illerdi. Bu durum Kur’an’da úöyle
ifade edilir: “Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmiúlerdi. Hani gözler
kaymıú ve yürekler a÷ızlara gelmiúti.”20
Bu arada düúman saflarında bulunan Eúca kabilesi reisi Nuaym bin Mesut øslamiyeti kabul ederek
gizlice Hz. Muhammed’in yanına geldi ve Müslümanlara yardım edebilece÷ini söyledi. Hz. Peygamber ona “Harp hiledir.” prensibinden hareketle bir çalıúma yapabilece÷ini söyledi. Nuaym bu amaçla
kabileler arası görüúmelere baúladı. Önce Kureyzao÷ullarına gitti ve onlara, “Burası sizin memleketiniz; mallarınız, çoluk çocu÷unuz ve kadınlarınız var. Baúka bir yere gidecek hâliniz yok. Ama Kureyú ve Gatafan kabilesi öyle de÷il. Harbi kazanırsa ganimet bilirler. Kazanamazlarsa güven içinde
memleketlerine giderler.” diyerek onları vazgeçirmeye çalıútı. Hatta onların eúrafından bazı adamları
yanlarına alarak rehin tutmalarını teklif etti. Oradan çıktı, Kureyú ve Gatafan kabilesine gitti. Onlara da
“Kureyzao÷ulları’nın Muhammed’le anlaútı÷ını ve Kureyú ile Gatafan arasından bir çok adamları alıp
ona teslim edece÷ini” söyledi. Nuaym, giriúti÷i faaliyet sonucunda Yahudi-müúrik ittifakını bozmayı
baúardı.
Düúman ordusu kısa süreli bir savaúa hazırlanmıútı. Savaú uzadı÷ı için yiyecek stokları azaldı. Mevsim kıú oldu÷undan havalar iyice so÷umuútu. Hayvanlar úiddetli rüzgârdan dolayı telef oluyorlardı. Bu
durum Kur’an’da úöyle anlatılır: “Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; hani size
ordular saldırmıútı da biz onlara karúı bir rüzgâr ve sizin görmedi÷iniz ordular göndermiútik.
Allah ne yaptı÷ınızı en iyi görmekteydi.”21
Ebu Süfyan bu zor úartlar altında daha fazla dayanma imkânı kalmadı÷ını belirterek Mekke’ye dönüú emri verdi. Hendek kuúatması 1 Ocak 627 tarihinde baúlamıú, yirmi üç gün devam etmiútir. Savaúta
Müslümanlardan altı kiúi úehit düúmüú, müúriklerden ise üç kiúi ölmüútü. Sa’d bin Muaz, savaúta aldı÷ı
yaralarının sonucunda daha sonra Medine’de vefat etmiútir.
Müslümanlar savaúın seyri içerisinde çok zor anlar yaúadılar. Bir yandan sayısı kendilerinden kat kat
fazla ve teçhizat olarak da üstün bir orduyla karúı karúıyaydılar. Bunun yanında Medine’deki Yahudilerin
20 Ahzâb suresi, 10. ayet.
21 Ahzâb suresi, 9. ayet.
101
SøYER
arkadan saldırabilece÷i tehlikesi endiúeyi bir kat daha arttırmıútı. Müslümanlar tam bir kuúatılmıúlık
hâlini yaúamıúlardı. Bundan dolayı Hz. Peygamber müúriklerin Mekke’ye geri dönmelerinden sonra
Kureyzao÷ulları üzerine yürüdü. Kureyzao÷ulları yirmi beú günlük kuúatmadan sonra teslim oldu.
Hz. Peygamber, onlara ceza olarak kendi kutsal kitapları olan Tevrat’ın hükmünü uyguladı.22
Hendek Savaúı, Mekkelilerin her türlü saldırganlı÷ının sonu olmuútu. Artık bundan sonra Müslümanlar düúmanlarına karúı üstünlük sa÷ladılar. Mekkeli müúrikler de Medine’ye saldırı imkânı
bulamadılar.
3.5. Hudeybiye Antlaúması
Hz. Peygamber bir gün, rüyasında Kâbe’yi tavaf etti÷ini gördü. Bunun üzerine sahabelerine umreye gitmeye karar verdi÷ini açıkladı. Yıllardır vatanından uzak kalan sahabeler için bu çok sevindirici bir haberdi. Hz. Peygamber Abdullah Ümmü Mektum’u yerine vekil bırakarak yaklaúık bin
dörtyüz kiúiyle umre yapmak üzere Medine’den yola çıktı. Yanına da kurban etmek için yetmiú deve
aldı. Sadece umre amacıyla gittiklerini belirtmek için yanlarına kılıç dıúında savaú aleti almadılar.
Hz. Peygamber ve arkadaúları Medine’nin biraz dıúındaki mikat mahalli Zulhuleyfe’de umre
niyetiyle ihrama girdiler. Peygamberimiz, umre yapmak amacıyla geldiklerini Kureyúlilere haber
vermek üzere bir elçi gönderdi. Elçi, geri döndü÷ünde Hz. Peygambere Kureyúlilerin Müslümanları
úehre sokmak istemediklerini, bunun için çevre kabilelerden asker topladıklarını haber verdi.
Peygamberimiz amacının savaú olmadı÷ını vurgulamak için bir elçi daha gönderdi. Kureyúliler onu
da dinlemediler. Bu sefer Hz. Peygamber Hz.
Ömer’i göndermek istediyse de o, Kureyúlilerin
BøLGø KUTUSU
kendisine çok kızgın oldu÷unu, bu yüzden úehRıdvan Biatı: Hudeyre girmesine izin vermeyebileceklerini belirtti.
biye’de Hz. PeygambeSonunda Hz. Muhammed Mekkeliler üzerinde
re ve Müslümanlara Hz.
nüfuzu olan Hz. Osman’ı Mekke’ye gönderdi.
Osman’ın öldü÷ü úeklinde
Hz. Osman, Kureyúlilere sadece umre amacıyla
haberler geldi. Peygamberigeldiklerini, baúka bir niyetlerinin olmadı÷ını
miz Mekkeli müúriklerle savaúmadan
oradan
ayrılmayacaklarına dair
söylediyse de Kureyúliler bunu kabul etmediler.
biat almaya karar verdi. Hudeybiye’deki
Ancak isterse Hz. Osman’ın kendisinin umre
ikameti sırasında gölgelendi÷i “semure”
yapabilece÷ini belirttiler. Hz. Osman da arkadenilen bir çeúit çöl a÷acının altında asdaúları ile beraber umre yapmak istedi÷ini söyhabından, ölünceye kadar savaúmak üzere
ledi. Bu iste÷i kabul etmeyen Kureyúliler, Hz.
biat aldı. Bu biata Rıdvan Biatı denir.
Osman’ı bir müddet alıkoydular. Hz. Osman’ın
Müslümanların ziyaretleri sebebiyle
dönüúü gecikti÷i için Müslümanlar telaúlandı.
bu a÷acın kutsiyet kazanmasından endiúe
eden Hz. Ömer, hilafeti sırasında onun keOnun, öldürüldü÷ü yolunda haberler dolaúmasilip imha edilmesini emretmiútir.
ya baúladı. Bu haberleri duyan Hz. Peygamber
yeni bir savaú ihtimalinin belirdi÷ini düúünerek
Bugün bu a÷acın bulundu÷u yerde Hudeybiye Mescidi vardır.
sahabelerden ölünceye kadar müúriklerle savaúmak üzere biat aldı.
22 Tevrat’ttaki hüküm: Vatana ihanetin cezası eli silah tutan erkeklerin idam edilmesi, çocuk ve kadınların esir edilip malların da ganimet olarak alınmasıdır. (Kitab-ı Mukaddes, Tesniye, 20/10-14.
102
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Bu arada Hz. Osman döndü. Müslümanların kararlılı÷ı karúısında Kureyú Peygamberimize Süheyl
bin Amr’ın baúkanlı÷ında bir barıú heyeti gönderdi ve görüúmelere baúlandı.
Peygamberimiz, Hz. Ali’den anlaúma metYORUMLAYALIM
ninin baúına “Rahman ve rahim olan Allah’ın
Hudeybiye Antlaúması
adıyla.” cümlesini yazmasını istedi. Süheyl heniçin bir zaferdir? Yorumlayınız.
men karúı çıktı ve “Biz rahman diye bir úey tanımıyoruz. Baúlangıç cümlesi ‘Allah’ın adıyla’ úeklinde olmalı.” dedi. Hz. Peygamber tamam deyip Hz.
Ali’ye, Süheyl’in dedi÷i úekilde yazmasını söyledi. Sonra Peygamberimiz Hz. Ali’den ikinci cümleyi
“Bu, Allah’ın Resulü Muhammed ile Süheyl bin Amr’ın üzerinde anlaúıp kabul etikleri...” úeklinde
yazmasını istedi. Süheyl yine itiraz etti. “Hayır, Allah’ın Resulü úeklinde olmaz. Biz seni Allah’ın
Resulü kabul etmedi÷imiz için bütün bunlar oluyor. E÷er Allah’ın Resulü oldu÷unu kabul etseydik
seninle savaúmazdık. Allah’ın Resulü olarak de÷il de Abdullah’ın o÷lu olarak yazılsın.” dedi. Resulullah bunu da kabul etti. Ancak Hz. Ali, istenen de÷iúikli÷i yapmayaca÷ını ifade etti. Sahabeler de Hz.
Ali’nin de÷iúiklik yapmamasını istiyordu. Bunun üzerine Resulullah Hz. Ali’ye silinmesi istenen kelimenin hangisi oldu÷unu sordu. Hz. Ali de gösterdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber ‘Allah’ın Resulü’
ifadesini kendi elleriyle sildi ve Hz. Ali’ye “Abdullah’ın o÷lu Muhammed’ úeklinde yazdırdı. Giriú
cümlesi böyle tamamlandıktan sonra anlaúmanın maddelerinin yazımına geçildi. 23
DÜùÜNELøM
Ebu Cendel isimli sahabe, Bedir Gazvesi’nden önce Mekke’de Müslüman oldu. Bu
sebeple babası tarafından hapsedilerek zincire vuruldu ve hicret etmesine izin verilmedi.
Hudeybiye Antlaúması’nda Mekkelilerin temsilcisi olan babası Süheyl bin Amr ile Hz.
Peygamber anlaúma konularını görüúüp yazılı metni imzaya hazır hâle getirdikleri sırada Mekke’de hapsedildi÷i yerden kaçan Ebu Cendel’in, ayaklarındaki zincirleri sürüyerek geldi÷i görüldü. Bunun üzerine Süheyl Hazreti Muhammed’den antlaúma gere÷ince o÷lunun
iadesini istedi. Hz. Peygamber anlaúmanın henüz imzalanmadı÷ını ve Ebu Cendel’in onun dıúında
tutulması gerekti÷ini söylediyse de Süheyl bunu kabul etmedi ve o÷lu iade edilmedi÷i takdirde antlaúmayı imzalamayaca÷ını söyledi. Hz. Peygamber onun kendi hatırı için anlaúma dıúı tutulmasını
istedi; fakat Süheyl bunu da kabul etmedi. Bu arada o÷luna iúkence etmeyece÷ine dair söz verdi÷i
hâlde onu sürükleyerek götürmeye baúladı. Müslümanları derin üzüntüye sevkeden ve “Yevmü Ebi
Cendel” diye anılacak olan bu olaya çok üzülen Peygamberimiz, Ebu Cendel’i teskin etmeye çalıútı
ve Kureyúlilerle yaptı÷ı anlaúmaya sadık kalaca÷ına dair Allah adına söz verdi÷ini belirterek ona sabır tavsiye etti. Cenab-ı Hakk’ın kendi durumunda olanlar için yakında bir çıkıú yolu gösterece÷ini
söyledi. Ebu Basir isimli sahabe de Ebu Cendel gibi Müslüman oldu÷u için Kureyúliler tarafından
Mekke’de hapsedilmiúti. Ebu Basir bir yolunu bulup Kureyúlilerin elinden kurtularak Kızıldeniz
sahilindeki Sifülbahr mevkiine yerleúti. Bunu haber alan Ebu Cendel, kendisi gibi hapsedilmiú yetmiú kadar Müslümanla oraya kaçtı. Sifülbahr’deki Müslümanların ticaret kervanları için tehlikeli
bir güç haline geldi÷ini gören Kureyúliler, Müslüman olup Medine’ye gidenlerin iadesini öngören
maddeden vazgeçtiklerini, özellikle de Ebu Basir, Ebu Cendel ve arkadaúlarının Medine’ye kabul
edilmelerini Hz. Peygambere bildirdiler. Buna karúılık ticaret kervanlarının vurulmasına meydan
verilmemesini istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber Ebu Basir ve arkadaúlarına bir mektup göndererek Medine’ye gelmelerini emretti. Mektup Sifülbahr’e ulaútıktan az sonra Ebu Basir vefat etti.
Onun ölümünden sonra oradaki Müslümanların reisi durumunda olan Ebu Cendel arkadaúlarıyla
birlikte Medine’ye gitti.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi, C 10, s. 186.
Yukarıdaki metinden hangi düúüncelere ulaúabiliriz? Arkadaúlarınızla beraber düúününüz.
23 øbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakat, C 2, s. 97.
103
SøYER
Hz. Ömer bu anlaúma imzalandı÷ında çok hiddetlenmiú ve Müslümanlar için bunun bir acziyet oldu÷unu belirtmiúti. O günlerde Müslümanların aleyhinde gibi görünen bu anlaúma daha sonra lehlerine
dönmüútür. Hudeybiye’de on iki gün kalan Hz. Peygamber ve ashabı, anlaúmanın imzalanmasından
sonra umre niyetiyle geldikleri için kurbanlarını keserek ihramdan çıktılar ve Medine’ye döndüler.
Bu anlaúma, øslam’ın Arap kabileleri arasında yayılmasına fırsat vermiútir. Kureyúlilerle
yapılan anlaúma sonunda øslam’a davet imkânı
geniúledi. ønsanlar bölük bölük øslam’a girmeye
baúladılar. Tarihçiler bu antlaúma ile Mekke’nin
fethi arasındaki geçen zamanda Müslüman
olanların sayısının, o güne kadarki Müslüman
olanlardan daha fazla oldu÷unu belirtmektedirler. Bu antlaúmanın imzalanmasıyla bir güven
ortamı meydana geldi. Bunun sayesinde Hz.
Peygamber davetçi elçilerini çeúitli bölgelere gönderme imkânı bulmuútur. Hudeybiye
Antlaúması Kur’an’da úöyle zikredilmektedir:
“ùüphesiz, biz sana apaçık bir fetih verdik.
Ta ki Allah, senin geçmiú ve gelecek günahlarını ba÷ıúlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni do÷ru yola iletsin ve Allah sana,
úanlı bir zaferle yardım etsin. O, inananların
imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve
yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”24
TARTIùALIM
Hudeybiye Antlaúması, 628 yılında
Mekke’ye yaklaúık 17 km uzaklıktaki
Hudeybiye mevkiinde yapılmıútır.
Antlaúmanın úartları:
1) øki taraf arasında on senelik barıú
olacak.
2) Müslümanlar, velisinin izni olmadan
øslam’ı kabul eden Kureyúlileri geri iade
edecek.
3) Kureyú, Müslümanlardan kendilerine gelenleri iade etmeyecek.
4) Arap kabilelerinden isteyen kabile, iki
taraftan birisiyle ittifak yapabilecek. Müslümanlar bu sene umre yapmayıp gelecek
seneye erteleyecek. Gelecek sene Mekke’ye
Kureyú úehri boúalttıktan sonra girilecek,
Müslümanların yanında kılıçtan baúka bir
úey bulunmayacak ve geceli gündüzlü üç gün
Mekke’de kalınacak.
Sizce Hudeybiye Antlaúması’nın en önemli
maddesi hangisidir? Tartıúınız.
4. øslam’a Ça÷rı Mektupları
Hudeybiye Antlaúması’ndan sonra oluúan
barıú ortamında øslam hızla yayılmaya baúlamıútı.
BøLGø KUTUSU
Peygamberimiz øslam’ın mesajını Arap Yarımaøslam’a davet için göndedası dıúında da duyurmak amacıyla zamanın iki
rilen elçilerden bazıları úunbüyük devleti olan Bizans ve Sasani baúta olmak
lardır:
üzere komúu devlet hükümdarlarına ve Arap ka• Bizans imparatoruna
bilelerine mektuplar gönderdi. Çünkü o, sadece
Dıhyet’ül-Kelbi
Araplara de÷il, bütün insanlara peygamber ola• øran kisrasına Abdullah bin Huzafe
rak gönderilmiúti. Hz. Peygamber, bu mektuplar• Habeú necaúisine Amr bin Ümeyye
da kendisinin Allah tarafından görevlendirilmiú
• Mısır mukavkısına Hatip bin Ebi Belta
bir elçi oldu÷unu bildiriyordu. Yöneticilerin ve
• Gassani melikine Haris bin Ümeyye
halklarının Allah’a úirk koúmayı bırakarak øslam
dinine girmesini istiyordu. E÷er yöneticiler bu
ça÷rıyı kabul etmezlerse halklarının da günahını yüklenmiú olacaklardı.
24 Fetih suresi, 1-4. ayetler.
104
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Hz. Peygamberin mektubunu alan hükümdarlar farklı tepkiler ortaya koydular. øran Kisrası Perviz,
Hz. Peygamberin elçisini iyi karúılamadı. Elçinin getirdi÷i mektubu da yırtıp attı. Daha da ileri giderek
Hz. Muhammed’in yakalanıp øran’a getirilmesini istediyse de bunda baúarılı olamadı. Ancak kisra çok
geçmeden o÷lu tarafından öldürüldü.
DÜùÜNELøM
Bismillahirrahmanirrahim, Allah’ın kulu ve peygamberi Muhammed’den Bizans
ømparatoru Herakliyus’a. Allah’ın selamı hak yolda olanlara olsun. Seni øslam’a
ça÷ırıyorum. øslam’ı kabul et ki kurtuluúa eresin. Allah da sana mükâfatını iki kat versin.
E÷er kabul etmezsen halkın günahını çekersin. “Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda
ortak olan söze geliniz. Sadece Allah’a kulluk edelim ve ona hiçbir úeyi ortak koúmayalım.
Allah’ı bırakıp da birbirimizi ilahlaútırmayalım. E÷er yüz çevirirlerse úahit olun ki biz
Âl-i ømrân suresi, 64. ayet.
Müslümanız, deyin.”
Herakliyus mektupta okuduklarından etkilenmiú, gelen elçilere de iyi davranıp
hediyeler vererek geri göndermiútir. Durum böyle oldu÷u hâlde sizce Herakliyus niçin
Hz. Muhammed’e iman etmemiú olabilir? Düúününüz.
Habeúistan necaúisi, Hz. Peygamberin elçisini çok iyi karúıladı. Bazı kaynaklarda øslam’ı kabul
etti÷i bildirilmektedir.25 Necaúi vefat etti÷inde, Peygamberimiz onun gıyabi cenaze namazını kılmıútır.
Mısır mukavkısı, Hz. Peygamberin elçisini iyi karúıladı. Kendisi øslam’ı kabul etmese de elçiye bazı
hediyeler vererek onu u÷urladı. Gassanilerin melikine, Haris bin Ümeyye gönderildi. Gassaniler, Bizans ømpatorlu÷u’na tabi idi. Bundan dolayı kendilerini çok güçlü gördüler. øçlerindeki bu gururla Hz.
Peygamberin gönderdi÷i elçiyi öldürdüler. Hz. Peygamber bunu duydu÷unda çok üzüldü. Elçiye yapılan bu muamele Mute Savaúı’na sebep oldu. Bizans ømparatoru Herakliyus da Peygamberin elçisine
iyi davrandı.
Hz. Peygamberin gönderdi÷i mektuplar evrensel bir niteliktedir. Çünkü bu mektuplar ırk ve bölge
ayırt etmeksizin o gün yeryüzünde hâkim olan devlet baúkanlarına gönderilmiútir.
5. Yahudilerle øliúkiler
Medine’de Yahudilerin üç kabilesi vardı. Bunlar; Kaynuka, Nadir ve Kureyza kabilesiydi. Bu kabileler genellikle toprak sahibi, tüccar ve sanatkârlardan oluúurdu. Kaynuka kabilesi sarraflık yapan
zengin bir kabileydi. Yahudiler, Araplara göre úehir üzerinde maddi açıdan daha etkindi.
Hz. Peygamber Medine’ye geldi÷inde Yahudilere karúı hiçbir düúmanlık yapmamıútır. Medine Sözleúmesi’nde belirtildi÷i üzere eúit úartlarla
herkesin kendi dininde kalması esası üzerine bir
antlaúma imzalanmıútır. Ancak daha sonraki geliúmelerden, Yahudilerin bu antlaúma úartlarına
pek de uymadıkları ortaya çıkmıútır.
BøLøYOR MUYDUNUZ?
Yahudi âlim Abdullah bin Selam Hz. Muhammed’in Medine’ye
hicret etmesinden kısa süre sonra
Müslüman oldu.
25 øbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakat, C 2, s. 23.
105
SøYER
Hz. Peygamber zaman zaman Yahudilere pazar yerlerinde øslam’a girmeleri için davette bulunmuútur. Ancak onlar Hz. Peygamberin bu davetine düúmanlıkla karúılık vermiúlerdir. Hâlbuki Hz. Muhammed, Yahudilerin peygamberlerinden Hz. Musa’ya da saygı gösteriyor ve onu övüyordu. Hatta bir
Yahudi cenazesi geçerken ona saygı göstermiú ve aya÷a kalkmıútı.
Bedir Savaúı’ndan sonra Medine’de kabileler arasında bir güvensizlik ortamı oluúmuútu. Medine
çarúısında meydana gelen bir olay, iliúkilerin iyice bozulmasına sebep olmuútur. Müslüman bir kadın
alıúveriú yapmak için gitti÷i kuyumcu dükkânında tacize u÷radı. Kadının imdat ça÷rısına müdahale
eden bir sahabe, çıkan arbedede öldürüldü. Bu olaya Hz. Peygamber çok üzüldü. Kaynukao÷ullarını
kendi pazar yerinde toplayarak onlardan Medine Antlaúması’na sadık kalmalarını istedi. Ancak Yahudiler Hz. Peygamberi tehdit ettiler. Bunun üzerine Resulullah, Kaynukao÷ulları üzerine yürüdü. Kendilerini øslam’a davet etti. Fakat onlar olumsuz cevap vererek kalelerine çekildiler. Müslümanlar, bu
kaleyi on beú gün kuúattı. Yaklaúık yedi yüz Yahudi, kalelerinden çıkarak öldürülmedikleri takdirde
bütün mallarını bırakıp Medine’den ayrılmaya razı oldular.
BøLGø KUTUSU
Medine’de bulunan Kaynukao÷ulları Medine Antlaúması’nı ihlal etmiúlerdi. Bu sebeple
Medine’yi terk etmeleri istendi. Kaynukalılar, bu
úehirden çıkarken Resulullah onlara úöyle söylemiúti: “Her zaman için tekrar Medine’ye iúlerinizi halletmek üzere gelebilirsiniz; yeter ki burada
oturup kalıúınız üç günü geçmesin.”
Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 578.
Di÷er Yahudi kabilesi olan Nadiro÷ullarının Medine’den çıkarılması ise úöyle olmuútur: Müslüman olan Amr bin Ümeyye, müúrik olan Amir kabilesine mensup bazı kiúileri öldürmüútür. Medine Antlaúması’na göre Müslümanlar ve Yahudiler kendilerinin dıúında birini öldürürse ceza diyetini
ortaklaúa ödeyeceklerdi. Nadiro÷ulları, ortak olarak verilmesi gereken diyetin bir kısmını vermeye
yanaúmadı. Hz. Peygamberi öldürmek için bir suikast düzenlemiúlerse de Peygamberimiz bundan
haberdar oldu÷u için çabaları boúa gitmiúti. Ayrıca Uhut Savaúı öncesinde Yahudiler müúrikleri Müslamanlara saldırmaları için tahrik etmiúlerdi. Bu nedenlerden dolayı Hz. Peygamber Nadiro÷lularının
üzerine yürümeye karar verdi. Muhammed bin Mesleme’yi de elçi olarak gönderdi, on gün içerisinde
úehri terk etmeleri gerekti÷ini bildirdi. Bunun üzerine Nadiro÷ulları göç etmeye baúladıkları zaman
münafıkların baúı Abdullah bin Ubey araya girdi. Di÷er Yahudilerin kendilerine yardım edeceklerini
belirterek teslim olmamalarını istedi. Buna inanan Nadiro÷ulları direnmeye çalıútılar. Fakat yardım
gelmeyince teslim oldular.
Yapılan antlaúma gere÷ince, savaú malzemeleri hariç develerine yükleyebildikleri eúyaları alarak
úehri terk ettiler. Bunlardan bir kısmı Hayber’e, bir kısmı da Suriye’ye gitti.26
26 Nahide Bozkurt, Siyer, s. 75.
106
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Peygamberimiz Yahudi kabilelerini Medine’den aynı anda çıkarmamıútı. ølk olarak
Kaynukao÷ullarının Medine’yi terk etmelerini
istedi÷inde di÷er Yahudi kabileler Medine’de
kalmıútı. Aynı úekilde Nadiro÷ulları da úehri
terk ettiklerinde Kureyzao÷ullarının Medine’de
kalmasına izin verilmiúti.
DÜùÜNELøM
Medine’de MüslümanYahudi iliúkilerinin bozulma
sebeplerini düúününüz.
Hz. Peygamber, Nadiro÷ullarının úehri terk etmeleri gerekti÷ini bildirdi÷i zaman, Kureyzao÷ullarından Medine Sözleúmesi’ne sadık kalacaklarına dair teminat almıútı. Nadiro÷ullarından Hayber’e
sı÷ınan bir grup, Medine’yi terk etmelerinin acısını unutamıyorlardı. Bundan dolayı Müslümanların yok edilmesi için ellerinden gelen çabayı sarfediyorlardı. Bu hususta baúvuracakları ilk grup
úüphesiz Kureyúli müúriklerdi. Huyey bin Ahtab baúkanlı÷ında bir grup Yahudi, Mekke’ye gitti.
Müslümanlara karúı yapılacak bir savaúta kendilerinin de destek olacaklarını belirttiler. Bu kıúkırtmalar sonucunda Hendek Savaúı ortaya çıkmıútı. Kureyzao÷ulları, daha önceleri antlaúmaya sadık
oldukları hâlde Hendek Savaúı’nda ihanet etmiúlerdi. Bundan dolayı Hendek Savaúı’nın bitti÷i gün
Hz. Peygamber Beni Kureyza üzerine yürüdü. Kureyzalılar kalelere sı÷ınarak taúkınlık yapmaya
devam ettiler. Bu yüzden kuúatma biraz uzadı. Daha fazla bir úey yapamayacaklarını anladıklarında, Sa’d bin Muaz’ın yapaca÷ı hakemli÷i kabul edeceklerini söyleyerek kuúatmanın kaldırılmasını
istediler. Hz. Peygamber, Kureyzao÷ulları’nın teklifini kabul ederek Sa’d bin Muaz’ı hakem olarak
tayin etti. Sa’d bin Muaz daYahudilerin kendi kutsal kitapları olan Tevrat’a göre hüküm verdi.
Tevrat’ın hükmüne göre vatana ihanetin cezası, Yahudiler içinde eli silah tutan erkekler
TARTIùALIM
idam edilecek, çocukları ve kadınları esir olaHayber’in fetih gerekçesi ile
cak ve malları ganimet sayılacaktır.27
Hendek Kuúatması arasındaki ba÷
nedir? Arkadaúlarınızla tartıúınız.
Medine’nin kuzeydo÷usunda, Suriye
yolu üzerinde, Medine’ye yaklaúık 170 km
mesafede Hayber isminde büyük bir Yahudi yerleúim merkezi bulunmaktaydı. Daha
önce Medine’den çıkarılmıú olan Yahudiler
buraya yerleúmiúlerdi. Müslümanlara karúı
müúrik Arapları harekete geçiren, Hendek
Savaúı’nı hazırlayan bunlardı. Ayrıca, Hendek Savaúı’nda Kurayzao÷ullarına düúmanla
iú birli÷i yaptıranlar da yine Hayber’deki bu
Yahudi topluluk olmuútu.
Resulullah Hayberlilerle barıú yapmak
istiyordu. Hudeybiye’den döndükten sonra,
Abdullah bin Revaha’yı Hayber’e gönderdi.
Fakat Yahudiler barıú teklifini kabul etmediler. Onlar, komúuları Gatafan kabilesiyle bir-
Hayber Kalesi.
27 Kitab-ı Mukaddes, Tesniye, 20/10-14.
107
SøYER
likte Medine’ye saldırmak için hazırlanıyorlardı. Bundan dolayı düúman hazırlı÷ını tamamlamadan
harekete geçmek gerekiyordu. Savaúın zorlu÷unu hisseden Hz. Peygamber arkadaúlarına, “Cihadı
isteyenler bizimle gelsin.”28 diyerek Hayber üzerine yürünece÷ini ilan etti. Müslümanlar 628 yılında Medine’den Hayber’e hareket etti.
Hayber, kaleleri sa÷lam, ele geçirilmesi zor bir yerdi. Sayıca da Yahudiler, Müslümanlardan üstündüler. Gece vakti Hayber’e gelen Hz. Peygamber ansızın hücum etmeyi istemedi÷inden sabahın
olmasını bekledi. Sabahleyin Müslümanları karúısında gören Yahudiler korkuya kapılıp tekrar kalelerine sı÷ındılar ve savunmaya geçtiler.
Hayber’de birçok kalenin bulunması ve Yahudilerin sayıca Müslümanlardan fazla olmasından dolayı kuúatma uzun sürdü. Ancak Yahudiler dıúarıdan bekledikleri deste÷i alamayınca teslim olduklarını bildirdiler. Hayber’in fethinden sonra Müslümanlar büyük bir ganimet elde etmiúlerdir. Bir tarım
merkezi olan Hayber’in fethiyle Yahudilerin Arap Yarımadası’ndaki güçleri büyük ölçüde zayıfladı.
6. Mekke’nin Fethi ve Sonuçları
Müslümanlarla Mekke müúrikleri arasında yapılan Hudeybiye Antlaúması’nın maddelerinden birinde iki tarafa da çevre kabilelerle ittifak kurma hakkı verilmiúti. Bu anlaúmaya dayanarak Huzaa
kabilesi Müslümanlarla, Huzaalıların düúmanı olan Bekir kabilesi ise müúriklerle ittifak kurmuútu.
Hicretin 8. yılı úaban ayı içerisinde Bekir kabilesi Huzaalılara saldırarak bu kabileden 23 kiúiyi öldürmüú, Kureyúli müúrikler de Bekir kabilesine silah yardımı yapmıútı. Bunun üzerine Huzaalılardan
Amr bin Salim yanında bir grupla beraber Medine’ye Hz. Peygamberin yanına gelerek olanları ona
anlattı. Hz. Peygamber durumu ö÷rendi÷inde üzüldü. Kureyúlilere, yaptıklarının anlaúmaya aykırı
oldu÷unu belirterek durumun düzeltilmesi için iki seçenek önerdi. Ya Bekir kabilesi ile olan ittifaklarını bozacaklar ya da ölen yirmi üç kiúinin diyetini vereceklerdi. Peygamberimiz, bunlardan birini
yapmadıkları taktirde kendileriyle savaúacaklarını belirtti. Kureyúliler, Hz. Peygamberin önerisini
hafife aldılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber savaú kararı alınca Ebu Süfyan Medine’ye gelerek, Hudeybiye Antlaúması’nın yenilenmesini istedi. Ancak Hz. Peygamber bunu kabul etmedi. Ebu Süfyan
da bir netice alamadan Mekke’ye geri döndü. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber müttefik kabilelere
haber vererek savaú hazırlıklarının yapılmasını istedi.
Müslümanlar çevredeki Arap kabilelerinin de katılımıyla 1 Ocak 630 yılında Medine’den yola
çıktı. Mekke yakınlarındaki Merru’z Zehran denilen vadide konakladı. Hz. Peygamber burada Müslümanların sayısının çok oldu÷unu göstermek için on bin ateú yakılmasını emretti. Müúrikler bu
ateúleri gördüklerinde çok telaúlandılar. Ebu Süfyan olayı anlamak için bir tepeden baúka tepeye
çıkıyordu. Bu arada Hz. Peygamberin amcası Hz. Abbas eúiyle birlikte Mekke’den ayrılıp Medine’ye
Hz. Peygamberin yanına gitmeye karar vermiúti. Mekke’den fazla uzaklaúmadan Müslümanların
kamp yerine rastladılar. Hz. Peygamber amcasını görünce, “Amca, senin hicretin son hicret, benim
peygamberli÷im de son peygamberliktir.”dedi.29 Daha sonra Hz. Abbas da Müslümanların arasına
katıldı.
28 Asım Köksal, øslam Tarihi, C 6, s. 130.
29 øbn Kayyim el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, C 3, s. 451.
108
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Mekke’nin fethini gösteren temsilî resim.
109
SøYER
Hz. Abbas gece vakti Mekke’ye gitti. Ebu
Süfyan’a Müslümanların büyük bir orduyla
geldiklerini bildirdi. Ancak niyetlerinin úavaú
yapmak olmadı÷ını, e÷er teslim olurlarsa kendileri için iyi olaca÷ını söyledi. Görüúmek amacıyla kendisini Hz. Peygamberin yanına götürebilece÷ini belirtti. Ebu Süfyan’la beraber Hz.
Peygamberin çadırına geldiler. Hz. Peygamber
Mekkelilerin, Müslüman ordusuna direnmeye
kalkmamaları için Ebu Süfyan’a Müslüman askerlerinin oldu÷u kampı gezdirdi. Hz. Peygamber ondan Mekke’ye dönmesini ve halka úöyle
söylemesini istedi: “Ebu Süfyan’ın evine sı÷ınanlara, Kâbe’ye sı÷ınanlara ve kendi evinde
kalanlara hiçbir úey yapılmayacaktır.”30
TARTIùALIM
Ebu Süfyan’a Müslüman askerlerin
oldu÷u bölge gezdirilirken Sa’d bin
Ubade ona,
“Ey Ebu Süfyan, bugün en büyük
savaú günüdür, bugün Kâbe’de kan dökmenin helal kılındı÷ı gündür.” demiúti.
Ebu Süfyan, Sa’d’ın sözlerini Resulullaha
söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber;
“Sa’d yanlıú söylemiú, bugün Cenab-ı
Hakk’ın Kâbe’yi yüceltece÷i gündür.
Bugün Kâbe’nin tevhit elbisesine bürünece÷i gündür.” dedi. Sa’d’ın kan dökmesinden endiúelendi÷i için hemen Hz. Ali’yi
gönderdi ve ensarın sanca÷ının Sa’d’dan
alınıp o÷lu Kays’a verilmesini emretti.
Kamil Miras, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve ùerhi,
C 10, s. 331.
Yukarıdaki olayı Mekke’nin fethinde
Peygamberimizin gösterdi÷i hassasiyet
açısından arkadaúlarınızla tartıúınız.
BøLøYOR MUYDUNUZ?
Hz. Peygamber Mekke’nin
fethedildi÷i gün Kâbe’ye geldi÷inde
bburanın etrafında üç yüz altmıú put
vardı. Bunların en büyü÷ü olan
“Hübel”, Kâbe’nin üstüne konulmuútu.
Di÷erleri Kâbe’nin etrafına ve içine
yerleútirilmiúlerdi. Peygamberimiz putları
devirirken úöyle diyordu: “Hak geldi,
batıl yok oldu, esasen batıl yok olmaya
øsrâ suresi, 81. ayet.
mahkûmdur.”
Kâbe’den genel görünüm.
Ebu Süfyan Mekke’ye dönerek olanları kavmine iletti. Mekkelilerin direnmekle bir úey elde
edemeyeceklerini ve Müslümanların da savaú
yapmak istemediklerini bildirdi. Ertesi sabah erken saatlerde Müslümanlar dört bir koldan úehre
girdi. ùehre giriú esnasında Halit bin Velit’in baúında bulundu÷u küçük bir birlik hariç Mekkelilerle kayda de÷er bir çarpıúma olmadı. Müslümanlar sekiz yıl önce zorunlu olarak ayrıldı÷ı bu úehre
barıú içerisinde girdiler.
Hz. Peygamber daha sonra Kâbe’ye girdi. Kâbe’nin içi putlarla doluydu. Duvarlarına resimler
asılmıútı. Peygamberimizin emriyle burada bulunan putlar kırıldı ve dıúarıya çıkarıldı. Daha sonra
Resulullah burada namaz kıldı. Bu arada Müslümanlara çok eziyet ettikleri için öldürülmesi emredilen yaklaúık yirmi kiúi vardı. Bunlar da kendilerine ne yapılaca÷ını merak ediyorlardı. Birkaçı hariç
bunların ço÷u da affedildi. Bunlar arasında Ebu Süfyan’ın hanımı Hint ve Ebu Cehil’in o÷lu økrime
de vardı.
30 øbn Kayyim el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, C 3, s. 452.
110
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Müslümanlar Mekke’yi fethettiklerinde hiçbir taúkınlık yapmadılar. Sekiz yıl önce terk ettikleri mahallelerini, evlerini gezerek hasretlerini giderdiler. Hz. Peygamber de Mekke’de fazla kalmadan úehrin
idaresini Attab bin Esid’e bırakarak Huneyn’e do÷ru hareket etti.
Mekke’nin fethinden sonra Arap kabilelerinin ço÷u Müslümanların siyasi otoritesini kabul ettiler.
Birçok kabile de gruplar hâlinde Medine’ye Hz. Peygamberin yanına gelerek Müslüman olduklarını
bildirdiler.
BøLGø KUTUSU
Arabistan’ın en büyük kabilelerinden olan SaPeygamberimiz Meskif ve Hevazin øslam’a karúı olan düúmanlıklarını
cid-i
Haram’ı dolduran
eskiden oldu÷u gibi devam ettirmekteydiler. Bu iki
kalabalı÷a bakarak, “Ey
kabile, øslam’ın Arabistan co÷rafyasında daha fazKureyúliler, size ne yapala büyümesine engel olmak için savaúmanın kaçıca÷ımı düúünüyorsunuz?”
nılmaz oldu÷una inanıyordu. Bunun için Hevazin
diye hitap etti. Onlar da
kabilesinden Malik bin Avf önderli÷inde yaklaúık
“Bize bir ye÷enin ve cömert bir kardeúin
yirmi bin kiúilik bir ordu kurdular. Müttefik düúdavranaca÷ı gibi davranacaksın.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamman kabileleri Müslümanlara karúı bir ölüm kaber de Hz. Yusuf’un kardeúlerine Mısır’a
lım savaúı yapmak niyetindeydiler. Askerler savaú
geldi÷inde söyledi÷i úu sözlerle karúılık
meydanından kaçmasınlar diye onların bütün malverdi: “Allah sizi affetsin, o affedicilerin
larını ve eúlerini de beraberinde götürmeye karar
en büyü÷üdür.”
verdiler. Hz. Peygamber düúman hakkında bilgi
øbn Kayyim el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, C 2, s. 394.
alması için Abdullah bin Ebi Hadred’i Huneyn
Vadisi’ne gönderdi. Bu sahabenin vermiú oldu÷u
bilgiler do÷rultusunda on iki bin kiúilik bir kuvvetle Huneyn Vadisi’ne do÷ru hareket edildi.
Düúman askerleri Huneyn’deki vadinin yamaçlarında pusu kurmuú Müslümanları bekliyorlardı.
Müslüman askerleri düúmanın buradaki varlı÷ından habersiz sabahın alacakaranlı÷ında sayı üstünlü÷üne güvenerek vadide gururla ilerliyorlardı. Düúman askerleri, bulundukları hakim noktalardan ansızın
ok atıúına baúladılar. Bunun yanında yamacın üst tarafında oldukları için büyük taúları da Müslüman
askerlerinin üzerlerine yuvarlıyorlardı. Müslüman öncü birlikleri ok atıúlarına dayanamayarak kaçıúmaya baúladılar. Kur’an-ı Kerim bu hususu úöyle anlatır: “ùüphesiz ki Allah, size bir çok yerde ve
Huneyn Savaúı yapıldı÷ı günde yardım etmiúti. O gün sayınızın çoklu÷u sizi gururlandırmıútı.
Fakat çoklu÷unuz size bir fayda sa÷lamamıútı da o geniú yeryüzü size dar gelmeye baúlamıútı.
Sonra da yüz çevirip geri kaçmıútınız.” 31 Bu durum karúısında Hz. Peygamber, gür sesli amcası Hz.
Abbas’tan onları ça÷ırmasını istedi. Bu ça÷rı üzerine Müslümanlar toparlandı. O ana kadar savunma
yaparlarken hücuma geçtiler. Düúmanlar savaú alanını terk edince bütün mallar Müslümanlara kaldı.
Ele geçirilen ganimetler Cirane denilen mevkide toplandı ve orada koruma altına alındı. Müslümanlar
bu savaúta dört úehit verdi, karúı taraftan ise yetmiú kiúi öldürüldü.
Huneyn’de yenilen düúman, üç yöne do÷ru kaçmaya baúladı. Savaúın komutanı olan Malik bin
Avf’ın da bulundu÷u bir grup düúman askeri Taif úehrine sı÷ındı.
Müslümanlar Huneyn Savaúı’ndan sonra düúman askerlerinin sı÷ındı÷ı Taif úehrini kuúattı. Taifliler
düúman saldırılarına karúı úehrin surlarını tamir etmiúler ve içerisine de bolca yiyecek depolamıúlardı.
Müslümanların bu savaúta baúarılı olabilmeleri için de÷iúik savaú taktikleri uygulamaları gerekiyordu.
Çünkü surlara tırmanan askerlerin üzerlerine içeriden kızgın ya÷ ya da büyük taú kütleleri atılıyordu.
31 Tevbe suresi, 25. ayet.
111
SøYER
Bu sebeple kaleyi ele geçirmek zorlaúıyordu. Müslümanlar savaúta o kadar zor durumda kalmıúlardı
ki sahabeler Hz. Peygambere, “Ya Resulallah Sakif’in okları bizi yaktı, onlara beddua et.” diye istekte
bulundu. Hz. Peygamber ise, “Allah’ım, Sakif’e do÷ru yolu göster.” úeklinde dua etmiútir.32
YORUMLAYALIM
Huneyn’de ele geçirilen esirler arasında Beni Sa’d kabilesinden Haris’in kızı ùeyma da bulunuyordu. ùeyma, kendisini esir alanlara, Hz. Peygamberin sütkardeúi oldu÷unu söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamberin huzuruna götürüldü. Peygamberimiz
onu gördü÷ünde tanıdı ve gözleri yaúardı. Hemen hırkasını yere serip sütkardeúini onun üzerine oturttu. Kendisine pek çok iltifatta bulundu. Dilerse kabilesine geri verilece÷ini, isterse
Medine’ye götürülece÷ini açıkladı. ùeyma yaúlı oldu÷undan ailesinin yanına dönmeyi istedi.
Hz. Peygamber de ona mal ve hediyeler vererek ailesinin yanına gönderdi.
Hz. Peygamberin sütkardeúi ùeyma’ya karúı olan davranıúını akrabalık iliúkileri açısından yorumlayınız.
DEöERLENDøRELøM
Huneyn Savaúı’nda ele geçirilen ganimetin büyük bir kısmı Kureyúlilere verilince Medineli Müslümanlar buna kırıldılar ve iki gurup arasında so÷uk hava esmeye baúladı. Sa’d bin
Ubade, Hz. Peygamberin huzuruna girdi, “Ey Allah’ın Resulü! Medineli Müslümanlar sana
kırılmıú. Çünkü kendi kavmin olan Kureyú’e ve di÷er Arap kabilelerine büyük ikramlarda
bbulundu÷un hâlde ensarın eline hiçbir úey geçmedi, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Ey
Sa’d! Sen bu iúe ne diyorsun?” diye buyurdu. Sa’d da “Ben de onlardan biri oldu÷uma göre...”
Hz. Peygamber, “Peki, ensarı uygun bir yerde topla da bana haber ver.” dedi.
Sa’d, ensarı bir araya topladıktan sonra Hz. Peygambere gelerek haber verdi. Resulullah yanlarına gitti.
ùöyle buyurdu: “Kula÷ıma gelen haberlerin ve aranızda beliren kızgınlı÷ın iç yüzü nedir?”
Hz. Peygamberin bu hitabına ensarın ileri gelenleri, “Ey Allah’ın Resulü! Reislerimiz bir úey söylemiú
de÷ildir. øçimizden bazı gençler ise Allah, Resulullahı affetsin, Kureyú eúrafına bol bol verdi÷i hâlde, bizi
ihmal ediyor, hâlbuki kılıçlarımız onlara karúı yaptı÷ımız savaúın kan izlerini hâlâ muhafaza etmektedir.”
dedi. Allah Resulü úöyle devam etti: “Ey ensar! Ben size geldi÷im zaman yolunuzu úaúırmıú, fakru zaruret
içine düúmüú ve birbirinize düúman kesilmiú bir durumda de÷il miydiniz? Allah (benim getirdi÷im din
sayesinde) sizi hidayete erdirmiú, refaha kavuúturmuú ve sizi birbirinize sevdirmiúti.”
“Evet, Allah ve Resulünün bize lütfu, ihsanı sayısızdır.” dediler.
Resulullah, “Ey ensar! Bana cevap vermeyecek misiniz?”
“Ne cevap verelim ya Resulallah, minnet yalnız Allah’a ve Resulünedir. Lütuf yalnız ondandır.”
-ùüphe yok ki siz isteseydiniz konuúurdunuz. E÷er konuúsaydınız do÷ru söyler, herkesi inandırır ve
bana diyebilirdiniz ki, “Sen bize kendisine inanılmamıú bir peygamber olarak geldin de biz sana iman ettik,
kendi hâline terk edilmiú geldin de biz sana yardım elini uzattık, sürgün geldin seni barındırdık, yoksul
geldin ihtiyaçtan kurtardık.”
Ey ensar! Siz bana de÷ersiz bir dünya varlı÷ı u÷runa mı kırıldınız? Bense onunla bazı insanların kalbini
øslamiyete yaklaútırmaya çalıútım, sizi de o sarsılmaz imanınıza havale ettim. ønsanların bir kısmı koyun
ve deve sürüleriyle memleketlerine dönerken siz, Allah Resulü ile yurdunuza dönmekten memnun kalmaz
mısınız? Allah’a yemin ederim ki Mekke’den hicret etmiú olmasaydım, mutlaka ensardan biri olurdum.
Bütün insanlar bir yola girmiúken sadece ensar baúka bir yol tutsa ben, úüphesiz ki, ensarın yolunu takip
ederdim. Allah’ım! Ensarın o÷ullarına ve ensarın torunlarına merhamet et!’
Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 529.
Yukarıdaki metni okuyarak de÷erlendiriniz.
32 øbn Hiúam, Siret-i Nebi, C 4, s. 131.
112
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Taif’in kısa sürede fethedilemeyece÷i anlaúılmıútı. Hz. Peygamber, Taif Kuúatması’nı kaldırarak
Huneyn’de ganimetlerin toplandı÷ı Cirane’ye do÷ru hareket etti. Müslümanlar bu kuúatmada on dört
úehit verdiler. Hz. Peygamber Taif Kuúatması’ndan sonra geldi÷i Cirane’de on üç gün kalarak Huneyn
Savaúı’nda ele geçirilen ganimet ve esirleri taksim ettirdi. Ganimetlerin beúte biri hazineye ayrılarak
geriye kalanlar ise savaúa katılanlar arasında paylaútırıldı. Bu taksimde yeni Müslüman olmuú bazı
kimselere di÷erlerine nispetle daha fazla mal verdi. Müellefe-i Kulub (kalpleri øslamiyete yeni ısındırılmıú kimseler) diye anılan bu kiúilerin ço÷u yeni Müslüman olmuú Mekkelilerden oluúuyordu.
7. Hristiyanlarla øliúkiler
Hz. Peygamber Hudeybiye Antlaúması’ndan sonra çeúitli bölgelere elçilerini gönderdi. Bu elçilere
muhataplardan kimileri iyi davranırken kimileri de kötü muamelede bulundu. Hatta öldürenler bile
oldu. Örne÷in, Hz. Peygamberin Bizans’a ba÷lı Busra’ya gönderdi÷i elçi Haris bin Umeyr el-Ezdi buranın Hristiyan valisi olan ùurahbil bin Amr el-Gassani tarafından öldürüldü. Bu durum, Mute
Savaúı’na sebep oldu. Bu savaútan önce Hz. Peygamber birli÷in baúına önce Zeyd bin Harise’yi tayin
etmiúti. E÷er o úehit olursa yerine sırasıyla Cafer bin Ebi Talip ve Abdullah bin Revaha’nın geçmesi
tavsiyesinde bulunmuútu.
YORUMLAYALIM
Herakliyus’a Hz. Muhammed hakkında bilgi verebilecek bir kiúi aranırken o sıralarda Suriye’de ticaret amacıyla bulunan Ebu Süfyan ve yanında olan birkaç kiúiyi getirmiúlerdir. Herakliyus’la Ebu Süfyan arasındaki diyalog úu úekilde olmuútur:
Herakliyus Ebu Süfyan’a, “Peygamberin kabilenizdeki konumunu bana anlat.” dedi.
Ebu Süfyan,
“En saygın ailemizdendir.”dedi.
“Ondan önce, onun söyledi÷i türden úeyler söyleyen oldu mu?” diye devam etti imparator.
Ebu Süfyan, “Hayır.”dedi.
“Hiç yalan söyledi÷i ya da aldattı÷ı için suçlandı mı?”
“Asla!”
ømparator tekrar sordu: “Ya fikirleri, görüúleri ve muhakeme gücü için ne dersin.”
“Kimse onu hiç úüpheye düúürmedi. Muhakemesinde de bir kusur bulmadı.”
Onun peúinden kimler gidiyor. Gururlular mı, yoksa mütevazılar mı?”
“Mütevazılar.”
“Onu takip edenler azalıyor mu, artıyor mu?”
“Artıyor, hiç kimse de onu terk etmiyor.”
“ønsanların ne yapması gerekti÷ini söylüyor?”
“Bir olan Allah’a kulluk etmelerini istiyor, insanların atalarının taptıklarına tapmalarını yasaklıyor. Yalnızca Allah’a kulluk etmelerini, zekât vermelerini, sözlerini tutmalarını, görev ve
sorumluluklarını yerine getirmelerini söylüyor.”
Bunun üzerine Herakliyus úöyle demiútir: “Anlıyorum ki o, gerçekten peygamberdir. Peúinden
gidenler onu terk etmiyor dediniz. Bu da onların gerçek inanç sahibi olduklarını ispatlıyor.”
Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 70.
Ebu Süfyan Hz. Muhammed’e çok kin duyan bir kiúi olmasına ra÷men Herakliyus’a
niçin onun aleyhinde bir úey söylememiútir? Yorumlayınız.
113
SøYER
Hz. Muhammed, arkadaúlarına savaúta uymaları gereken talimatları verdikten sonra orduyu
Seniyyetü’l-Veda denilen mevkiye kadar u÷urladı. Baúarılı olmaları için Allah’a dua ederek geri
döndü. Müslümanlar Medine’den çıktıktan sonra
düúmandan haber getiren istihbarat askerleri HristiDEöERLENDøRELøM
yanların sayısının yüz bin kadar oldu÷unu söyledi.
Zeyd, düúmanın bu hazırlıklarını ve sayısını haber
MUTE
aldı÷ında arkadaúlarıyla bir durum de÷erlendirmesi
Mute’de ilk karúılaúma
ølk úark ve garp toslaúması
yaptı. Sonunda düúman üzerine ilerlemenin uygun
Ayın burca ulaúması,
olaca÷ı görüúü ortaya çıktı.
Ufku aúma, ufku aúma…
Müslümanlar, Mute kasabasına kadar ilerledi.
Mute’de ilk karúılaúma.
Burada karúılarında güçlü bir ordu buldular. øki
Sa÷da øslam, soldaysa Rum;
ordu arasında úiddetli çatıúmalar meydana geldi.
Küfür yüz bin, øslam birkaç…
Hz. Peygamberin tayin etti÷i komutanlar bir bir
Küfre alem bu defa haç;
úehit düútü. Resulullahın tayin etti÷i son komutan
Nispet dıúı korkunç durum.
Abdullah bin Revaha da úehit edilince sanca÷ı bu
Sa÷da øslam, soldaysa Rum.
sefer Halit bin Velit aldı. Müslümanlar Halit bin
Velit’in etrafında toplanarak pek çok düúman askeZeyd, Abdullah, Cafer úehit;
Üç kumandan teker teker…
rini öldürdüler. Gece oldu÷unda savaúa ara verildi.
Birbirine girdi asker;
Halit bin Velit düúman ordusunun sayısının fazla
Baúbu÷, Halit bin Velit…
oldu÷unu gördü÷ünde de÷iúik bir taktik uygulamaZeyd, Abdullah, Cafer úehit.
ya karar verdi. O gece, on bin ateú yaktırdı ve askerlerden sa÷da olanlarını sola, önde olanlarını arkaya
Uçan úehit Cafer Tayyar;
geçirmek suretiyle yeniden konuúlandırdı. Bizans
Çifte kola çifte kanat…
ordusu gece on bin ateú yakıldı÷ını görünce MüsAl renginle gö÷ü kanat!
Kahraman yok sana ayar.
lümanlara takviye kuvvet geldi÷i endiúesine kapılUçan
úehit, Cafer Tayyar!
dı. Sabah oldu÷unda önceki günden farklı olarak
de÷iúik askerler görünce bu endiúeleri bir kat daha
Halit, Halit, örnek baúbu÷;
arttı. Müslümanların ilk hücumudan sonra düúman
De÷iútirdi iki yanı,
ordusu kaçmak zorunda kaldı. Halit bin Velit komuKöstekledi sert düúmanı,
tasındaki askerler düúmanı bir müddet takip ettikten
Döndü; hilal elinde tu÷…
Halit, Halit, örnek baúbu÷.
sonra topluca geri çekildi. Böylece iki ordu birbirinden ayrılmıú oldu. Mute Savaúı Müslümanların
øslam artık gelesidir.
kesin zaferiyle sonuçlandı.
Mekke hedef, Kâbe merkez.
Bizanslı Hristiyanlarla yapılan bu ilk savaúta,
Art korunsun hele bir kez…
Mute keúif hamlesidir.
büyük bir ordu karúısında Müslümanların az úehit
øslam artık gelesidir.
vermesi bir zaferdir. Bizanslıların geri kaçmasından
dolayı büyük bir imparatorluk ordusu az sayıdaki
Necip Fazıl Kısakürek, Esselam Mukaddes
Müslüman kuvvetlerine karúı bir baúarı elde edeHayattan Levhalar, s. 96.
memiútir. Hz. Peygamberin çok sevdi÷i sahabeler
bu savaúta úehit düútü. Evlatlı÷ı Zeyd bin Harise,
Yukarıdaki úiirde Mute Savaúı ile ilgili hangi duygulara yer verilmiútir?
kısa zaman önce Habeúistan’dan Medine’ye gelmiú
Arkadaúlarınızla de÷erlendiriniz.
olan amcasının o÷lu Cafer bin Ebi Talip ve ensarın büyük úairi Abdullah bin Revaha úehit olan bu
114
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
güzide úahsiyetlerdendi. Peygamberimiz bu sahabelerin úehit oldu÷u haberini aldı÷ında gözyaúlarını
tutamamıútır.
Du
me
tu’l
-Ce
nde
l
Mute Savaúı’ndan birkaç ay sonra Arabistan’ın kuzeyinde
bulunan Gassanilerin di÷er Arap kabilelerini yanına alarak Müslümanlara karúı savaú hazırlıkları içerisinde oldukları haberleri
Hz. Peygambere geldi. Hz. Peygamber bunun üzerine çevredeki kabilelere de haber vererek savaú hazırlıklarının yapılmasını
istedi. Peygamberimiz di÷er savaúlardan farklı olarak Rumlar
üzerine yapılacak bu seferin hazırlıklarını çok önceden haber
vermiúti. Bununla da katılımın fazla olmasını istiyordu. Bu savaúta Müslümanları bekleyen bazı zorluklar bulunmaktaydı. O
dönemde Hicaz bölgesinde úiddetli bir kuraklık vardı. Ürünlerin
hasat mevsimi gelmiúti. Mevsimin yaz olması nedeniyle sıcaklar çok úiddetliydi. Suriye sınırına yaklaúık 700 km’lik bir yol
vardı. Bütün bunlara ilaveten karúılaúılacak olan düúman ise
Bizans’tı.
Medain-i Salih
Engellere ra÷men Hz. Peygamber yapılan hazırlıklardan sonra otuz bin kiúilik bir orduyla Tebük’e do÷ru yola çıktı. Ancak
bu savaúa katılmayıp bahaneler ileri süren bir grup münafık Abdullah bin Ubey’le beraber Medine’nin çıkıúında ordudan ayTebük Savaúı’nın yapıldı÷ı yer.
rıldı. Bazı sahabeler de çeúitli bahaneler ileri sürerek bu savaúa
katılmamıúlardı. Bununla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de úöyle
buyrulur: “Ey ønananlar! Size ne oldu ki Allah yolunda savaúa çıkın denildi÷i zaman yere çakılıp
kalıyorsunuz. Yoksa siz, dünya hayatını ahiret hayatına tercih mi ediyor sunuz? ùunu iyi bilin
ki dünya hayatının mutlulu÷u ahirete nispetle pek azdır. E÷er gazaya çıkmazsanız, Allah size
yakıcı bir azapla azap eder ve sizin yerinize bir milleti getirir. Ona (peygambere) hiçbir zarar da
veremezsiniz. Allah her úeye kadirdir.”33
Müslümanlar uzun bir yolculu÷a çıktılar. Meúakkatli bir yolculuktan sonra ordu 700 km uzaklıktaki Tebük’e vardı. Fakat ortada bir düúman askeri yoktu. Peygamberimiz Tebük’te birkaç hafta
kaldı. O bölgede bulunan bazı kabilelerle anlaúmalar yaptı. Daha sonra savaú yapılmadan Medine’ye
dönüldü.
Çok zor úartlar altında yapıldı÷ından bu seferin rastladı÷ı zamana Saatü’l Usre (Zorluk Zamanı),
bu gazaya Gazvetü’l-Usre (Zorluk Gazası), bu seferi gerçekleútiren orduya da Ceyúü’l-Usre (Zorluk
Ordusu) denilmiútir.
8. Hz. Muhammed’e Gelen Elçiler
Mekke’de Müslümanların tek otorite sahibi olmasından sonra civar kabilelerden heyetler gelmeye
baúladı. Bu heyetlerin Medine’ye Hz. Peygamberin yanına geliúleri daha çok hicretin dokuzuncu yılına denk geldi÷i için bu yıla “Elçiler Yılı” adı verildi. Bu heyetlerden bazıları küçük gruplar hâlinde
gelirken kimileri de topluca geliyordu.
33 Tevbe suresi, 38-39. ayetler.
115
SøYER
Hz. Peygamber øslam’a girmek amacıyla
NOT EDELøM
Medine’ye gelen bu heyetleri iyi karúılıyorHz. Muhammed’e gelen hedu. Bu heyetlerden bazıları, kabilelerinin nayetlerden
bazıları úunlardır:
maz ibadetinden muaf tutulmasını istiyordu.
Hz. Peygamber ise onlara ibadetsiz bir dinin
Beni Temim, Beni Zeyde,
olmayaca÷ını söylüyordu. Bazıları da putlaBeni Amir, Beni Sa’d bin Bekir,
rına dokunulmamasını úart koúuyor, ResululAbdulkays, Beni Hanife, Beni Tay, Kinde,
lah da onlara Allah’tan baúka ilah olmadı÷ını,
Hemdan.
øslam’ın da her türlü putperestli÷i reddetti÷ini
söylüyordu. Bu heyetler, önceleri sahabenin
evlerinde misafir edilirken daha sonra yapılan misafirhanelerde a÷ırlanmıútır. øslam’ı kabul eden
her kabileye dinlerini ö÷retecek sahabeler gönderiliyordu. Bazı kabileler de bizzat Medine’ye geliyorlardı.
Hz. Peygamber Mekke Döneminde Taif’e øslam dinini anlatmaya gitti÷inde burada yaúayan
Sakifliler Hz. Peygamberi úehirden taúlayarak kovmuúlardı. Taif Muhasarası’nda Müslümanlara
karúı mukavemet göstermiúlerdi. øúte bu kabile bir iki ay sonra Medine’ye gelip øslam’a girdiklerini belirtmiútir. Resulullah, bu kabilenin Müslüman olmasına çok sevinmiú, onlara øslam’ı
BøLøYOR MUYDUNUZ?
anlatarak çeúitli ikramlarda bulunmuútur.
Taif’te oturan Sakif kabilesinden bir heyet hicretin dokuzuncu
Resulullah sabırla hareket etmiú, gereken
yılında Medine’ye gelip Müslüman
yerde mukavemetini göstermiú, ancak asla
oldu÷unda, Hz. Peygamber onlara
adaletten sapmamıútır. Bunun için düúmanlauymaları gereken hususları içeren
rına bile temennileri hep dua yönünde olmuúbir yazı verdi. Siyasi, sosyal ve ekonomik
tur. Neticede insanlar da büyük kitleler halinde
meseleleri içeren bu yazının metninde çevre
øslam’a girmiútir. Bu durum Kur’an’da úöyle
ile ilgili olarak onların vadilerinin tümünün
koruma altına alındı÷ını, yabani a÷açları
ifade edilir: “Allah’ın yardımı ulaúıp fetih
kesmenin ve hayvanları öldürmenin yasak
müyesser olunca, insanların da bölük böoldu÷unu bildirdi. Vecc Vadisi’ne Sa’d bin
lük Allah’ın dinine girdi÷ini görünce, artık
Ebi Vakkas’ı koruyucu tayin etti.
Allah’ına hamt edip onu tespih et. Ona sı÷ın
Vakidi, Kitabü’l-Megazi, C 3, s. 973.
ki o tövbeleri çok kabul eder.”34
9. Veda Haccı ve Veda Hutbesi
Hicretin 10. yılı zilkade ayında Hz. Peygamber hac için hazırlanmaya baúladı. Arkadaúlarının da hazırlanmalarını istedi. Bunun üzerine sahabe hazırlıklara baúladı. Bu durumu haber alan
Medine civarındaki Müslümanlar da Medine’ye
gelmeye baúladılar. Hac hazırlıkları tamanlandı÷ında zilkade ayının sonlarına do÷ru Hz. Peygamber arkadaúları ile beraber Medine’den hareket etti. Peygamberimiz bütün ailesini ve kızı
BøLøYOR MUYDUNUZ?
Hac ibadeti, hicretin dokuzuncu
yılında farz kılınmıútı. Ancak
o yıl Hz. Peygamberin kendisi
hacca gidememiúti. Hz. Ebu
Bekir’i hac emiri tayin ederek Mekke’ye
göndermiúti.
34 Nasr suresi, 1-3. ayetler.
116
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
Fatıma’yı da yanına almıútı. Mikat
mahalli olan Zü’l-Huleyfe mevkiine
geldiklerinde Müslümanlar ihramlarını giydiler. Telbiye getirerek Mekke yoluna koyuldular. On günlük bir
yolculuktan sonra nihayet kuúluk
vakti Mekke’ye vardılar. Peygamberimiz ve arkadaúları Kâbe’yi yedi
defa tavaf etti. Daha sonra Peygamberimiz Safa ile Merve arasında sa’y
yaptı. Hz. Peygamber Mekke’de
birkaç gün kaldıktan sonra Mina’ya
Peygamberimizin Veda Hutbesi’ni verdi÷i Arafat Tepesi.
gitti. Ö÷le ve ikindi namazlarını orada
kıldı. Sabah olunca Arafat’a gitti ve
orada vakfe yaptı. Hz. Peygamber arkadaúlarından buraya çadır kurmalarını istedi. Bir müddet bu çadırda konakladı. Daha sonra çadırından çıkarak Arafat Vadisi’nin ortasına geldi. Burada meúhur hutbesini okudu. Hz. Peygamber çadırının bulundu÷u yere tekrar geldi. O sırada tebli÷ vazifesinin tamamlan˸ Ϥϛ˸ ˴΃ ϡ˴ Ϯ˴
˱ Ω˶ ϡ˴ ϼ˴ γ˸ Ϲ΍˸ Ϣ˸ Ϝ˵ ˴ϟ Ζϴ
˴ Ω˶ Ϣ˸ Ϝ˵ ˴ϟ Ζ˵ Ϡ˴
˵ ο
dı÷ını belirten úu ayetler nazil oldu: ... ΎϨϳ
˸ ϴϟ΍˸ ...
˸ ϤΗ˸ ˴΃ ϭ˴ Ϣ˸ Ϝ˵ Ϩϳ
˶ έ˴ ϭ˴ ϲΘ˶ Ϥ˴ ό˸ ϧ˶ Ϣ˸ Ϝ˵ ϴ˸ ˴Ϡϋ˴ Ζ˵ Ϥ˴
˶
“...Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak
øslam’ı seçtim...” 35 Hz. Ebu Bekir inen bu ayeti duyunca Hz. Peygamberin vefatının yakın oldu÷unu
hissetmiú ve a÷lamıútı. Peygamberimiz hac görevini yerine getirdikten sonra Mekke’den ayrıldı.
KARùILAùTIRALIM
Veda Hutbesi:
Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu
seneden sonra sizinle burada bir daha birleúemeyece÷im.
ønsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay
ise bu úehriniz (Mekke) nasıl mukaddes bir úehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınız
da öyle mukaddestir. Her türlü tecavüzden korunmuútur.
Ashabım! Yarın Rabb’inize kavuúacaksınız ve bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklarınıza dönüp de birbirinizin
boynunu vurmayınız.
Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup da iúitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiú olur.
Ashabım! Kimin yanında bir emaneti varsa onu sahibine versin. Faizin her çeúidi kaldırılmıútır, aya÷ımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerekir. Ne zulmediniz
ne de zulme u÷rayınız. Allah’ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü aya÷ımın altındadır. ølk kaldırdı÷ım faiz de Abdülmuttalip’in o÷lu
(amcam) Abbas’ın faizidir.
35 Mâide suresi, 3. ayet.
117
SøYER
Ashabım! Cahiliyet Devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıútır. Kaldırdı÷ım ilk kan davası Abdülmuttalip’in torunu (amcazadem) Rebia’nın kan davasıdır.
ønsanlar! Bugün úeytan, sizin úu topraklanızda yeniden tesir ve hakimiyetini kurmak
gücünü ebedî surette kaybetmiútir. Fakat siz, bu kaldırdı÷ım úeyler dıúında, küçük gördü÷ünüz iúlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan sakınınız.
ønsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da
sizin üzerinizde hakları vardır.
Müminler! Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç úaúırmazsınız. O emanet Allah’ın kitabı Kur’an’dır.
Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeúidir, böylece bütün
Müslümanlar kardeútir. Din kardeúinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz etmek baúkasına helal de÷ildir. Me÷er ki gönül hoúlu÷u ile kendisi vermiú olsun.
ønsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
“Allah’ın elçili÷ini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve ö÷ütte bulundun
diye úehadet ederiz.” cevabını verdiler.
Bunun üzerine Hz. Muhammed,
“ùahit ol ya Rab! ùahit ol ya Rab! ùahit ol ya Rab!” dedi.
Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 544.
Veda Hutbesi’nde yer alan ilkelerle ønsan Hakları Evrensel Beyannamesi arasında ne
gibi benzerlikler görüyorsunuz? Karúılaútırınız.
10. Hz. Muhammed’in Vefatı
DÜùÜNELøM
Veda Haccı ve Hutbesi sanki Hz.
Muhammed’in bir ayrılık mesajı oldu. Hac ibadetini yapıp Medine’ye döndü ve bir süre sonra
hastalandı. Rahatsızlı÷ı günden güne artıyordu.
øyice a÷ırlaúıp mescide çıkamaz duruma geldi÷inde Hz. Ebu Bekir’e namazları kıldırmasını
söyledi.
“Ey ønsanlar! Kim Muhammed’e tapıyor idiyse bilsin ki o,
ölmüútür. Kim de Allah’a tapıyorsa
bilsin ki Allah ölümsüzdür…”
Sizce Hz. Ebu Bekir bu sözüyle insanlara hangi mesajı vermek istemiútir? Düúününüz.
Peygamberimiz, 8 Haziran 632 tarihinde altmıú üç yaúındayken Medine’de vefat etti. Vefat etti÷i yere defnedildi. Onun Ravza-i Mutahhara olarak
adlandırılan mezarı, Medine’de Mescid-i Nebevi’nin içindedir.
118
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
YORUMLAYALIM
Peygamberimizin vefatına sahabe çok üzülmüútü. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Münafıklar, “Muhammed hak peygamber olsaydı ölmezdi.” diyorlardı. Bunun üzerine Hz. Ömer kılıcını çekerek úöyle haykırmıútı: “Vallahi Resulullah ölmedi. O, Hz.
Musa’nın kavminden kırk gün ayrılıp gitti÷i gibi Rabb’ine gitti. Musa’nın kavmi de onun öldü÷ünü söylemiúti. Oysa o ölmemiú, geri dönmüútü. øúte Hz. Musa’nın geri döndü÷ü gibi vallahi
Resulullah da geri dönecektir. Kim, Muhammed öldü derse onu kılıcımla iki parça ederim.”
Hz. Muhammed’in ölüm haberini alan Hz. Ebu Bekir hemen mescide geldi. Herkes a÷lıyordu.
Hz. Ebu Bekir, sessizce Peygamberimizin odasına girdi. Yüzündeki örtüyü kaldırdı. A÷layarak
Peygamberimizin alnından öptü ve “Anam babam sana feda olsun ey Allah Resulü! Senin hayatın
da güzel, ölümün de güzel.” dedi. Dıúarı çıktı ve orada bulunanlara, “Muhammed, ancak bir
peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiútir. ùimdi o ölür ya da öldürülürse
gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse Allah’a hiçbir úekilde zarar vermiú olmayacaktır. Allah, úükredenleri ödüllendirecektir.” (Âl-i ømrân, 144. ayet.)
ayetini okudu. Hz. Ebu Bekir’in bu sözleri, Peygamberimizin vefatı karúısında úaúkınlı÷a düúen
Hz. Ömer’i ve bütün Müslümanları sakinleútirdi.
Peygamberimizin vefatının sahabe üzerinde bıraktı÷ı derin üzüntüyü yorumlayınız.
Peygamberimizin Medine’de kabrinin üzerinde bulunan Yeúil Kubbe.
119
SøYER
OKUMA METNø
ADøY BøN HATøM’øN MÜSLÜMAN OLMASI
Adiy bin Hatim Hristiyandı. Kavminin de ileri gelenlerindendi. Halkından mirba (savaú ganimetlerinden dörtte bir pay) alırdı. Bu, Arapların liderlere karúı yaptı÷ı úeydi. Bu zat, Resulullahın
adını ve davetini iúitince bu iúe kızıp kendi ülkesini terk ederek ùam Hristiyanlarına sı÷ındı. Adiy,
kendisi úöyle anlatıyor: Resulullahın o anki vardı÷ı seviye ve itibar karúısında kendimi kıyaslayınca hiç de iyi durumda olmadı÷ımı anladım. Dedim ki úayet ona varırsam, melik mi yalancı
peygamber mi bunu anlarım. E÷er gerçekten peygamber ise o zaman da ona uyarım.
Bu niyetle yola çıkıp Medine’de Resulullaha ulaútım. O, mescitteydi, yanına girdim. Selam
verdim. O da, “Kim bu adam?” diye sordu. Ben de Adiy bin Hatim dedim. Resulullah hemen
aya÷a kalkıp beni aldı ve evine götürdü. Tam evine varacaktık ki zayıf, yaúlı bir kadın onu engelledi. Hz. Peygamber bu kadını dinliyor, o da uzun uzun derdini anlatıyordu. O an anladım ki o bir
melik falan de÷il. Tekrar yürüdük. Resulullah ile eve girer girmez, deriden bir minder aldı, içi lif
dolu idi. Onu bana uzatıp otur dedi. Ben hayır, sen otur, dedim. Hayır sen oturmalısın diye ısrar
edince ben oturdum, kendisi ise topra÷a oturdu.
Ben kendi kendime vallahi bu bir hükümdar davranıúı olamaz, diyordum. Sonra Resulullah,“Ey,
Adiy bin Hatim, sen Allah’tan baúka ilah tanır mısın?” dedi. Hayır, dedim. “Peki, Allah’tan
büyük bir varlık tanır mısın?” dedi. Ben yine hayır, dedim. “Peki, sen kavminden mirba almaz
mıydın?” dedi. Evet, dedim. “Ama bu senin dininde helal olmaz.” dedi. Ben, evet do÷ru vallahi
dedim. Bunun üzerine Resulullah úöyle konuútu: “Ey Adiy! Belki de senin bu dine girmemen,
bu dine ba÷lıların ihtiyaç içinde oldu÷unu görmendendir. Unutma ki Allah öyle bolluk verecek ki onlara, mal mülk da÷ıtsan alacak kimse bulamayacaksın. Yine belki onların düúmanlarının çoklu÷u engelliyor seni. Ama Allah öyle lütfedecek ki ta Kadisiye’den kalkan
bir kadın, Beytullah’ı ziyaret için buraya emniyet içinde devesine binip gelecek. Yine belki
de senin bu dine girmemen úundandır: Hani bakıyorsun krallar ve sultanlar hep onların
dıúında kalıyor. Vallahi, Allah sana iúittirecek. Babil’deki beyaz saraylara kadar hepsi fethedilecektir.” Bunun üzerine Adiy hemen Müslüman oldu÷unu söylüyor.
Adiy úunu da ekliyor: Ben ikisini gördüm. Binekle emniyet içinde gelen kadın gördüm. Kisra
hazinelerine akın eden atlıların da önündeydim. Vallahi üçüncü de mutlaka gelecektir.
Ramazan el-Buti, Fıkhussire, s. 446.
120
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
KRONOLOJø
MøLADø
HøCRø
Mescid-i Nebevi’nin inúası.
Namaza ça÷rı için ezanın meúru kılınması.
Muhacirlerle ensar arasında kardeúlik tesis edilmesi.
622
Medine Anayasası’nın hazırlanması.
Medine ùehir Devleti’nin kuruluúu.
Savaúa izin verilmesi.
Kıblenin de÷iúmesi.
623
1
Orucun farz kılınması.
Teravih namazının kılınmaya baúlanması.
Bedir Gazvesi.
Peygamberimizin kızı Rukiye’nin vefatı.
ølk Ramazan Bayramı’nın kutlanması ve bayram namazının kılınması.
624
2
Kaynukao÷ulları Yahudilerinin Medine’den çıkarılması.
Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın evlenmesi.
Zekâtın farz kılınması.
Hz. Hasan’ın do÷umu.
Uhut Gazvesi.
625
3
Hamraü’l-Esed Gazvesi.
Nadiro÷ulları Yahudilerinin Medine’den çıkarılması.
Hz. Hüseyin’in do÷umu.
626
4
Hz. Ali’nin annesi Fatıma binti Esed’in vefatı.
121
SøYER
627
5
Hendek (Ahzâb) Gazvesi.
Kureyzao÷ulları Yahudilerinin ihanet etmesi.
Medine’de kuraklık yaúanması ve Hz. Peygamberin ya÷mur duası yapması.
Hz. Peygamberin, annesi Âmine’nin kabrini ziyaret etmesi.
Hudeybiye Antlaúması.
628
6
Huzaao÷ulları, Eslemo÷ulları, Huúenio÷ulları heyetlerinin Medine’ye gelip
Müslüman olması.
Hz. Muhammed’in davet mektupları göndermesi.
Hayber Seferi.
Kaza umresinin yapılması.
Halit bin Velit ve Amr bin el-As’ın Müslüman olmaları.
629
7
Hz. Peygamberin kızı Zeynep’in vefatı.
Mute Savaúı.
Mekke’nin Fethi.
Huneyn Gazvesi.
630
8
Taif Gazvesi.
Hz. Peygamberin süt kardeúi ùeyma ile görüúmesi.
Hz. Peygamberin umre yapması.
Tebük Gazvesi.
Hz. Ebu Bekir’in hac emiri tayin edilmesi.
631
9
Necran Hristiyanlarından bir heyetin Medine’ye gelmesi.
Hz. Peygamberin o÷lu øbrahim’in vefatı.
Hz. Muhammed’in Veda Haccı ve Veda Hutbesi.
632
10
Hz. Muhammed’in Medine’de vefatı.
122
4. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÇAöRISI VE MEDøNE DÖNEMø
ÜNøTEMøZø DEöERLENDøRELøM
A- Aúa÷ıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Suffenin øslam dininin yayılmasına katkısı nasıl olmuútur? Yazınız.
2. Hz. Muhammed’in øslam dinini yayma çabaları hakkında bildiklerinizi yazınız.
3. Hz. Muhammed’in arkadaúlarıyla istiúareye önem vermesini örneklerle açıklayınız.
4. Hudeybiye Antlaúması’nın Müslümanlar için getirdi÷i avantajları yazınız.
5. Veda Hutbesi’nin içerdi÷i evrensel prensipler nelerdir? Açıklayınız.
B- Aúa÷ıdaki soruların do÷ru seçeneklerini iúaretleyiniz.
1. Aúa÷ıdakilerden hangisi Hz. Muhammed’i Medine’de misafir eden sahabedir?
A) Sa’d bin Ubade
B) Hz. Ebu Bekir
D) Halit bin Velit
E) Eyüp el-Ensari
C) Mus’ab bin Umeyr
2. Aúa÷ıdakilerden hangisi Hz. Muhammed’in Medine Sözleúmesi’yle ulaúmak istedi÷i sonuçlardan
biri de÷ildir?
A) Medine’yi birlikte savunmak
B) Medine’de huzurlu ve özgür bir ortam oluúturmak
C) Mekke’ye geri dönmek
D Medine’de hoúgörüye dayalı bir ortam oluúturmak
E) Medine’de birlik ve beraberli÷i sa÷lamak
3. Aúa÷ıdakilerden hangisi suffenin karúılı÷ıdır?
A) Bir úehir adı
B) Bir kabile adı
D) Mescid-i Nebevi’nin bir bölümü
E) Kâbe’nin do÷u kısmı
C) Bir savaú adı
4. Medine’den çıkarılan ilk Yahudi kavmi aúa÷ıdakilerden hangisidir?
A) Kaynukao÷ulları
B) Kureyzao÷ulları
D) Haúimo÷lları
E) Nadiro÷ulları
C) Ümeyyeo÷ulları
5. Peygamberimiz Hudeybiye Antlaúması’nı Mekkeli müúriklerden kiminle imzalamıútır?
A) Süheyl bin Amr
B) Ebu Süfyan
D) Halit bin Velit
E) Ebu Cehil
C) Amr bin el-As
C. Aúa÷ıdaki cümlelerde boú bırakılan yerleri parantez içindeki uygun kelimelerle doldurunuz.
(Selman-i Farisi, Medine, Hz. Ebu Bekir, Veda Hutbesi, Hz. Ömer, Ebu Cendel.)
1. Evs ve Hazreç……………………úehrinin en önemli kabilelerindendi.
2. Hendek Savaúı sırasında Arapların bilmedi÷i úehrin etrafına hendek kazılması fikrini ortaya atan
sahabe…………………….dir.
123
SøYER
3. Hudeybiye Antlaúması sırasında Mekke’den kaçarak gelen kiúi Süheyl’in o÷lu………..dir.
4. Hz. Muhammed’in 632 yılında Arafat’ta yaptı÷ı konuúmaya……………..denir.
5. Peygamberimiz, rahatsızlı÷ı artınca namaz kıldırması için……………………….’i görevlendirmiútir.
D- Aúa÷ıdaki bilgilerin do÷rularını (D), yanlıúlarını (Y) ile iúaretleyiniz.
1. (...) Hz. Muhammed, Medine’ye hicretinden hemen sonra yabancı ülkelere davet mektupları göndermiútir.
2. (...) Medine’deki nüfus sayımında bin beú yüz civarında Müslümanın bu úehirde yaúadı÷ı tespit edilmiútir.
3. (...) Hz. Hamza Uhut Savaúı’nda úehit düúmüútür.
4. (...) Halit bin Velit Mekke’nin fethi sırasında Müslüman olmuútur.
5. (...) Hz. Muhammed hayatında iki defa hac vazifesini yerine getirmiútir.
124
SøYER
5.ÜNøTE
HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
ÜNøTEMøZE HAZIRLANALIM
1. Hz. Muhammed’in üstün ahlaki özelliklerinin neler oldu÷unu
araútırınız.
2. Ehl-i beyt sevgisi hakkında bir araútırma yapınız.
3. Hz. Muhammed’in e÷itim ve ö÷retime verdi÷i önem hakkında bilgi
edininiz.
4. Lokman Peygamberin o÷luna nasihatlerini Kur’an’dan araútırınız.
125
SøYER
1. Kur’an’a Göre Hz. Muhammed
1.1. Hz. Muhammed Bir ønsandır
Bütün Peygamberler gibi Hz. Muhammed (s.a.v.) de bir insandır. Bir anne-babanın çocu÷u olarak dünyaya gelmiú, küçük yaúta öksüz kalmıútır. Ona önce dedesi Abdülmuttalip, ondan sonra
amcası Ebu Talip bakmıú ve onu korumuúlardır.
Hz. Muhammed risalet görevine baúlamadan önce, sahip oldu÷u güzel ahlak sebebiyle kavmi
tarafından sevilip sayılıyordu. Onlar Peygamberimize olan takdir dugularını, ona “Muhammedü’lEmin” sıfatını vererek ifade etmiúler; fakat kendilerini øslam’a davet etmesiyle birlikte tutum ve
davranıúlarını de÷iútirmiúlerdi.
Mekkeli müúriklere göre, insani özellikler taúıyan bir varlık, peygamber olamazdı.
YORUMLAYALIM
Kur’an onların tepkilerini úu úekilde ifade etHz. Muhammed, Müslümanları
mektedir: “…Bu ne biçim peygamber (bizkendisine insanüstü özellikler atfetmemeleri konusunda uyarmıútır.
ler gibi) yemek yiyor, çarúılarda dolaúıyor!
Sahabenin
kendisini aúırı övmesi karúısında,
Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle bir“Hristiyanların Meryem o÷lu øsa’yı aúırı sulikte o da uyarıcı olmalıydı! Yahut kendirette övdükleri gibi sakın sizler de beni övmesine bir hazine verilmeli veya içinden yiyede aúırı gitmeyiniz. ùüphesiz ki ben ancak bir
ce÷i (meúakkatsizce geçimini sa÷layaca÷ı)
kulum. Onun için bana Allah’ın kulu ve elçisi
bir bahçesi olmalıydı…”1 Müúrikler, di÷er
deyiniz.” buyurmuútur.
insanlar gibi beslenen, evlenip çocuk sahiBuhari, Enbiyâ, 50.
bi olan, insanların arasına karıúan bir varlı÷ı
Hristiyanların Hz. øsa’yı aúırı yüceltmeAllah’ın elçisi olarak düúünemiyorlardı. Onlerinin olumsuz sonuçlarını ve Hz. Peygamların düúüncesine göre peygamber insanüstü
berin bu konudaki uyarısını yorumlayınız.
bir varlı÷ın özelliklerini taúımalıydı. Mesela
elçi, bir melek olabilirdi. Kur’an müúriklerin
bu yaklaúımlarının yeni olmadı÷ını, önceki peygamberlere de aynı düúünceyle karúı çıkıldı÷ını úöyle haber verir: “Zaten kendilerine hidayet rehberi geldi÷inde, insanların (buna) inanmalarını
sırf, ‘Allah, peygamber olarak bir beúer mi gönderdi?’ demeleri engellemiútir. (Onlara) úunu
söyle: E÷er yeryüzünde yerleúmiú gezip dolaúan melekler olsaydı elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik.”2 Bu ayetten anlaúılıyor ki insanlar için en uygun elçi bir
insan olabilir. ønsanların duygu ve düúüncelerini en iyi úekilde anlayabilme, onlara örnek olabilme
açısından en uygun varlık, insandır. Bu durum úu ayette de açıkça ifade edilmiútir: “E÷er peygamberi bir melek kılsaydık, muhakkak onu insan suretine sokar onları yine düúmekte oldukları
kuúkuya düúürürdük.”3
Kur’an’da her peygamber gibi Hz. Muhammed için de beúer (insan), abd (kul) ve resul (elçi)
˴ Α Ύϧ˴ ˴΃ Ύ˴Ϥϧ͉ · Ϟ˸ ϗ˵ “ De ki:
sıfatları kullanılmıútır. Bir ayette úöyle buyrulur. ...Ϊ˲ Σ΍
˴ ϳ Ϣ˸ Ϝ˵ ˵ϠΜ˸ ϣ˶ ή˲ θ˴
˶ ϭ˴ Ϫ˲ ˴ϟ˶· Ϣ˸ Ϝ˵ Ϭ˵ ˴ϟ˶· Ύ˴Ϥϧ͉ ˴΃ ϲ͉ ˴ϟ˶· ϰΣϮ˵
˶
Ben yalnızca sizin gibi bir beúerim. (ùu var ki) bana, ilahınızın, tek bir ilah oldu÷u vahyolunu1 Furkân suresi, 7-8. ayetler.
2 øsrâ suresi, 94-95. ayetler.
3 En’âm suresi, 9. ayet.
126
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
yor…”4 Bu ayette Hz. Peygamberin di÷er insanlarda bulunan özelliklere sahip olmakla birlikte
vahiy alması yönüyle onlardan ayrıldı÷ı ifade edilmektedir.
Hz. Peygamberi ola÷anüstü iúlere gücü yeten, tabiatüstü kanunlara hükmeden, birtakım ilahî nitelikler taúıyan bir varlık olarak algılayan yaklaúım Kur’an’da úöyle reddedilir: “De ki: Ben size
Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem, size ben bir mele÷im de
demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım…”5 Kur’an’da peygamberin, kıyamet saatini
bilmedi÷i,6 her insan gibi ruhun mahiyeti hakkında bilgi sahibi olmadı÷ı,7 bazen hataya meyletti÷i8
ifade edilmiútir. Hz. Muhammed tecrübelere dayalı iúlerde kendisinin de hata yapabilece÷ini úu úekilde ifade etmektedir: “Ben de insanım. Allah’tan size söylediklerim gerçektir. Ama kendi nefsimden söylediklerim ise, (bilin ki) ben ancak bir beúerim, isabet de ederim, hata da ederim.”9
NOT EDELøM
Hz. Peygamber, o÷lu øbrahim’in ölümüne çok üzülmüú ve gözleri yaúarmıútır.
Bazı Müslümanların bu olayı garip karúılaması üzerine, “Göz yaúarır, kalp üzülür
ancak bu dil asla isyan konuúmaz. Vallahi ey øbrahim, ölümün sebebiyle
hepimiz üzgünüz.” diyerek duygularını ifade etmiútir.
Müslim, Fezail, 15.
Hz. Muhammed, insanlar arasında mütevazı bir insan olarak yaúamıú, onlar gibi kendi eme÷iyle
rızkını temin etmiútir. Koyun gütmekten ticaret yapmaya kadar birçok iúte çalıúmıútır. “Hiçbir insan
kendi eme÷i ile kazandı÷ından daha hayırlı bir lokma yememiútir.”10 diyerek Müslümanları kendi emekleriyle dünya hayatını kazanmaya teúvik etmiútir.
Hz. Muhammed, her insan gibi ölümlüdür. “Muhakkak her insan gibi sen de öleceksin...”11
ayeti hiçbir insana ebedî dünya hayatı verilmedi÷ini ifade etmektedir.
Hz. Muhammed, insanlara tebli÷ etti÷i ilahî emirlerden kendisini muaf tutmamıútır. Hatta vahyolunan ilahî emirleri, ilk olarak kendisi uygulamıútır. Önce kendisi namaz kılmıú, zekât vermiú ve oruç
tutmuútur. Sahabe de bu ibadetleri yerine getirmede onu takip etmiútir.
Hz. Muhammed, insanlarla iç içe yaúardı. Onlarla sohbet eder, onların sorunlarını dinler, hasta
ve yaúlıları ziyaret ederdi. Bir defasında sahabeden birine, Allah Resulü ile oturup oturmadıkları
soruldu÷unda úöyle demiútir: “ Evet, hem de ço÷u zaman Resulullah, sabah namazını kıldıktan sonra
güneú do÷uncaya kadar mescitten ço÷u defa çıkmazdı. Bu zaman içinde sahabe ile konuúurdu.”12 Tarih boyunca bazı insanlar, kendilerinden birinin peygamber seçilmesini kabul edemezken bir kısım
insanlar da peygamberlerine tanrısal sıfatlar vermiúlerdir. Her iki anlayıú da do÷ru de÷ildir. Kur’an,
4 Kehf suresi, 110. ayet.
5 En’âm suresi, 50. ayet.
6 A’râf suresi, 187. ayet.
7 øsrâ suresi, 85. ayet.
8 Tevbe suresi, 43 ve 113. ayetler.
9 Müslim, Fedail, 38.
10 Buhari, Büyû, 15.
11 Zümer suresi, 30. ayet.
12 Müslim, Mesacit, 286.
127
SøYER
peygamberin bir insan oldu÷unu kabul eder.
Fakat bu peygamber Hristiyanların iddia etti÷i
gibi tanrısal özellikler taúımaz. øslam, insanlara tevhide dayalı bir Allah inancı ö÷retir. Bu
anlayıúa göre peygamber dahi olsa hiçbir varlık
Allah’a benzemez. O, bütün sıfatlarında tektir.
Kur’an’ın ifadesiyle “ …Onun benzeri hiçbir
úey yoktur…”13
YORUMLAYALIM
yoktur.”
“De ki: O Allah birdir. Allah
sameddir. O, do÷urmamıú ve
do÷mamıútır. Onun hiçbir dengi
øhlâs suresi, 1-4. ayetler.
Yukarıdaki ayetleri hiçbir insanın
Allah’a ait niteliklere sahip olamaması açısından yorumlayınız.
Hz. Muhammed, asık suratlı bir kimse de÷ildi. Onun yüzünden tebessüm eksik olmaz, yer
yer insanlarla úakalaúırdı. Bir defasında yaúlı
bir kadın gelir ve “ Ey Allah’ın Elçisi! Benim
için dua et de Allah beni cennete koysun.” der.
Peygamberimiz, “Yaúlı kadınlar cennete giremez.” diye cevap verir. Kadın üzülür ve a÷lamaya baúlar. Bu durum karúısında tebessüm
eden Hz. Muhammed kadına, “Üzülme! Sen
yaúlı olarak de÷il, bir genç kız olarak cennete
gireceksin.”14 der.
Hz. Peygambere insan üstü vasıflar atfetmek
yanlıútır. Fakat Peygamberimizin vahiy aldı÷ını
ve insanların ahlakça en mükemmeli oldu÷unu
göz ardı ederek onu sıradan bir insan konumuna Taúlar içerisinde yakut ne kadar de÷erliyse
indirmek de do÷ru de÷ildir. Evet o bir insandır. ønsanlar arasında da Hz. Muhammed öyle kıymetlidir.
Fakat örnek ahlakı, üstün zekası, dini tebli÷deki
kararlılı÷ı ve insanları idare etmedeki üstün yetene÷iyle yaratılmıúların en mükemmelidir.
1.2. Hz. Muhammed Ümmi Bir Peygamberdir
Ümmi kelimesi anne anlamına gelen “ümm”den türemiútir. Annesinden do÷du÷u hâl üzere kalan,
okuma ve yazma bilmeyen kimseye ümmi denir. Arap toplumuna da ümmi denildi÷ini Hz. Peygamberin úu sözünden anlıyoruz: “Biz ümmi bir milletiz…”15
Hz. Muhammed’in peygamberlik öncesinde okuma yazma bilmedi÷i bilinmektedir. Bu durumu
Peygamberimiz açıkça ifade etmiútir. Bilindi÷i gibi Peygamberimiz ilk vahyin kendisine geldi÷i esnada Cebrail’in “Oku!” hitabına, “Ben okuma bilmem.”16 diyerek cevap vermiútir. Kur’an’da da Hz.
Peygamberin risalet öncesinde okuma yazma bilmedi÷i belirtilmiútir: “Sen bundan önce ne bir yazı
okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı batıla uyanlar kuúku duyardı.” 17 Di÷er bir ayette
ise, “Yanlarındaki Tevrat ve øncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi peygambere uyanlar (var
ya), iúte o peygamber onlara iyili÷i emreder, onları kötülükten meneder…”18 buyrularak onun
13 ùûrâ suresi, 11. ayet.
14 Tirmizi, ùemail, 204.
15 Buhari, Savm, 13; Müslim, Sıyam, 15.
16 Buhari, Bedu’l-Vahiy, 3.
17 Ankebût suresi, 48. ayet.
18 A’râf suresi, 157. ayet.
128
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
ümmili÷ine iúaret edilmiútir. Kur’an, Mekkeli müúriklerin ifadeleri ile de peygamberin ümmi oldu÷unu haber vermektedir. Ayette úöyle buyrulur: “ Yine onlar dediler ki : (Bu ayetler), onun, baúkasına
yazdırıp da kendisine sabah akúam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır.”19
Kur’an, Hz. Muhammed’in önceden ehl-i kitap veya baúka herhangi bir kaynaktan bilgi almadı÷ını
da haber verir. Bir ayette úöyle buyurulur: “ øúte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı vahyettik. Sen,
kitap nedir, iman nedir bilmezdin.”20 Bunun dıúında Hz. Muhammed, zamanının ünlü úair, kâhin ve
bilge kiúilerinin önüne oturup onlardan da ders almamıútır.
Onun okur-yazar olmayıúı, kendisine gelen vahiyle baúka düúüncelerin birbirine karıúması ihtimalini ortadan kaldırmıútır. Ümmi sıfatına sahip olan Peygamberimizin; Tevrat, øncil ve di÷er kaynaklarda geçen bir takım bilgilerden haber vermesi onun peygamberli÷inin kanıtlarındandır. Ayrıca onun
ümmili÷i Kur’an’daki bilgilerin baúka kaynaklara dayalı oldu÷u úeklindeki eleútirileri de hükümsüz
kılmıútır. Nitekim Peygamberimize karúı çıkan müúrikler onun úair, sihirbaz ve mecnun oldu÷unu iddia etmiúlerdir. Bir kısmı da kendi uydurdu úeklinde tepki göstermiúlerdir. Fakat sen úu kaynaktan
Kur’an’ı ö÷renip yazdın tarzında bir yaklaúımda bulunmamıúlardır.
1.3. Hz. Muhammed Âlemlere Rahmet ve Evrensel Bir Elçidir
Rahmet, merhamete muhtaç olana iyilik etmeyi gerektiren úefkat duygusudur. Rahmette hem úefkat hem de iyilikte bulunmak manaları vardır. Hz. Muhammed’in temel niteliklerinden biri de tüm
˱ ϤΣ˸ έ˴ ϻ͉· ϙΎ
˴ ˸ ˴
˴ Ϥ˶ ˴ϟΎ˴όϠ˸ ˶ϟ Δ˴
insanlı÷a rahmet olarak gönderilmesidir. Bu durum ayette úöyle ifade edilir: Ϧϴ
˶ Ϩ˴ Ϡγ˴ έ˸ ΃ Ύ˴ϣϭ˴
“(Resulüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.”21
Hz. Muhammed’in peygamberli÷inden önce bütün dünyada insanların ahlaki durumu çok kötü bir
seviyede idi. Arap Yarımadası’nda Hz. øbrahim’e dayalı tevhit içerikli din anlayıúı bozulmuú, insanlar
putlara tapınmaya baúlamıútı. Güçlüler zayıfları eziyor ve kadınlara de÷er verilmiyordu. Kan davaları,
içki kullanmak ve fuhuú yapmak hayatın bir parçası hâline gelmiúti. Arap Yarımadası’nın dıúında da
durum bundan pek farklı de÷ildi. Yahudilik ve Hristiyanlık ilahî özünü kaybetmiú, bu dinlere ba÷lı olan
insanlar arasında savaúlar ortaya çıkmıútı. Hint Kıtası’nda kast sistemine ba÷lı olarak zayıf insanlar
devamlı ma÷dur oluyordu. ønsanlar içinde bulundukları kötü duruma tepki gösteremiyorlardı. Hindular
kocası ölen bir kadını yakıyorlardı. Mecusili÷in din olarak kabul edildi÷i øran’da hayır ve úer tanrılarının savaútı÷ına inanılırdı. Burada da kadının hiçbir de÷eri yoktu.22
Peygamberimiz, tüm dünyada iman ve ahlak anlayıúının iyice bozuldu÷u bir ça÷da elçi olarak gönderilmiúti. O, önce içinde yaúadı÷ı toplumda dini, tebli÷ etmiúti. ølk baúlarda kendisine çok az insan
inanmıútı. Bunlar da genellikle köle, zayıf ve fakir insanlardı. Fakat Hz. Peygamber yılmamıú ve sevgiye dayalı bir anlayıúla onları dine ça÷ırmaya devam etmiúti. Onların büyücü, kâhin, sihirbaz gibi çirkin
vasıflarla kendisini nitelemelerine sabırla karúı koymuútu. Bu sözlü sataúmalarla yetinmeyen Mekkeli
müúrikler çeúitli davranıúlarla ona eziyet etmiúlerdi. Tüm bu yapılanlar karúısında o, halkı için hayır
dualar etmiú, merhamet duygusunu devamlı diri tutmuútu. Kur’an’da bu durum úöyle ifade ediliyor:
“ Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuúak davrandın! ùayet sen kaba, katı yürekli olsaydın hiç
úüphesiz etrafından da÷ılıp giderlerdi...”23
19 Furkân suresi, 5. ayet.
20 ùûrâ suresi, 52. ayet.
21 Enbiyâ suresi, 107. ayet.
22 Nedvi, Rahmet Peygamberi, s. 23-33.
23 Âl-i ømrân suresi, 159. ayet.
129
SøYER
Hz. Muhammed, Uhut Savaúı’nda kendini yaralayan müúrikler için, “Allah’ım, halkımı cezalandırma; çünkü onlar bilmiyorlar.”24 úeklinde dua etmiútir. Müúriklere beddua etmesi istendi÷inde, “Unutmayın ki ben lanetçi olarak de÷il, rahmet olarak gönderildim.”25 diye cevap
vermiútir.
Hz. Muhammed, insanlar arasında kardeúlik ba÷ı oluúturmuútur. Kan davalarına, zayıfların ezilmesine son vermiú; sevinç ve üzüntüleri paylaúmayı ö÷retmiútir. Bunun en güzel örne÷i Medine’de,
ensar ile muhacirler arasında kurulan kardeúlik iliúkisinde görülmüútür. Ensar, Mekke’den ayrılan
Müslümanlarla her úeylerini paylaúma fedakârlı÷ını göstermiútir. Kur’an’da bu durum úöyle ifade
edilir: “Ve topluca Allah’ın ipine yapıúıp ayrılmayın: Allah’ın size olan nimetini hatırlayın:
Hani siz birbirinize düúman idiniz, (Allah) kalplerinizi birleútirdi. Onun nimetiyle kardeúler
hâline geldiniz. Siz ateúten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz, (Allah) sizi ondan kurtardı…”26 Peygamberimiz sadece inananlara de÷il, bütün insanlı÷a gönderilmiú bir rahmet peygamberidir. Onun evrensel bir elçi oldu÷u pek çok ayette vurgulanır. Nitekim Sebe suresinin 28.
ayetinde úöyle buyrulur: “Biz seni bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” Bu
durum baúka bir ayette ise, “De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin
sahibi olan Allah’ın elçisiyim…”27 úeklinde ifade edilir.
Peygamberimizin geliúiyle köleler, kadınlar, kız çocukları ve yetimler toplumda hak ettikleri
de÷eri elde etmiúlerdi. Allah’ın Elçisi üstünlü÷ün mal, ırk ve cinsiyet gibi de÷erlerle alakalı olmadı÷ını ö÷retmiú ve bu de÷erlere ba÷lı olarak ayrım yapılmasını reddetmiúti. Çünkü Allah, üstünlü÷ün ancak iman ve güzel davranıúlarla mümkün oldu÷unu Kur’an-ı Kerim’de úöyle ifade eder:
“… ùüphesiz Allah katında en üstün olanınız, ona karúı derin bir sorumluluk bilincine sahip
olanınızdır. Allah her úeyi bilendir, her úeyden haberdar olandır.” 28
BøLGø KUTUSU
Hz. Peygamber, bir bayram sabahı camiden evine dönmektedir. Yolda
bbayramlık elbiseleri içinde, oynayan çocukları görür. Fakat bir çocuk, Hz.
Muhammed’in dikkatini çeker. Eski bir elbise giyinmiú bu
çocuk, oyuna katılmamakta, kenardan di÷er çocukları
seyretmektedir. Peygamberimiz çocu÷a yaklaúarak
oyuna katılmama sebebini sorar. Çocuk yetim
oldu÷unu söyler. Peygamberimiz çocu÷u evine götürür. Burada çocuk
yıkanır, karnı doyurulur, yeni elbiseler giydirilir ve cebine para konur.
Çocu÷un yüzünü avuçlarına alan Peygamberimiz, “Ben baban, Aiúe
annen ve Hasan ile Hüseyin kardeúlerin olsun ister misin?” der.
“Evet.” cevabı veren çocuk sevinç içinde di÷er çocukların arasına karıúır.
Said Alpsoy, Bir ønsan Olarak Hz. Muhammed, s. 74.
27 øbn Mace, Kitabu’l- Fiten, 23.
25 Müslim, Birr, 87.
26 Âl-i ømrân suresi, 103. ayet.
27 A’râf suresi, 158. ayet.
28 Hucurât suresi, 13. ayet.
130
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
Hz. Muhammed, sahip oldu÷u merhamet duygusuyla çocukları, özellikle yetim çocukları çok severdi.
Onların ihtiyaçlarını karúılar, onları öper, saçlarını okúar ve onlarla úakalaúırdı.
Peygamberimiz hem insanlar hem de di÷er
canlılar için rahmettir. Hz. Muhammed hayvanları sever ve korurdu. O, hayvan haklarından söz
eden ilk kiúidir. “Hayvanlara iúkence yapılmasını lanetlemiútir.”29 Onlara eziyet edilmesini, susuz bırakılmalarını ve onlara a÷ır yük taúıtılmasını
yasaklamıútır.
Hz. Muhammed tabiatın korunmasına da önem
vermiútir. Su havzalarını, nehir kenarlarını ve gölleri kirletmeyi de yasaklamıútır. Do÷anın bir parçası olan a÷açların ehemmiyetine dikkat çekerek
Müslümanları a÷aç dikmeye teúvik etmiútir. Bir hadisinde, “Bir kimse a÷aç diker de bunun meyvesinden insan, hayvan veya kuú yerse, yenen úey
onun için bir sadakadır.”30 buyurmuútur.
BøLGø KUTUSU
“Hz. Peygamber, hicretin
sekizinci yılında Mekke’nin fethine giderken yolun kenarında
yeni do÷muú yavrularını emziren
bbir köpek gördü. Bir sahabeyi
ça÷ırarak köpe÷in ve yavrularının rahatsız edilmemesini sa÷lamak üzere orada
nöbet tutmasını emretti.”
øsmail Lütfi Çakan, Örnek Kul Son Resul, s. 40.
NOT EDELøM
Ünlü Alman úairi Goethe,
“Muhammed’in Terennümleri”
adlı bir úiirinde, Hz. Peygamberi
bbir pınardan fıúkıran ırma÷a benzetir. Öyle bir ırmak ki sahip oldu÷u manevi güç sayesinde öteki bütün akarsuları sinesinde toplar ve onları muazzam
bir zaferle ilahî ummana kavuúturur.
øslam’ın evrensel mesajı, Hz. Muhammed ile
kemale ermiútir. Nitekim Mâide suresinin 3. ayetinde, “…Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize
nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak
Muhammed økbal, Cavidname, s. 17.
øslam’ı be÷endim…” buyrulur. Hz. Peygamberden
sonra insanları dine ça÷ıracak bir elçi gelmeyecek˴ γ˵ έ˴ Ϧ˸ Ϝ˶ ˴ϟ˴ϭ Ϣ˸ Ϝ˵ ˶ϟΎΟ˴ έ Ϧ˸ ϣ˶ Ϊ˳ Σ˴ ˴΃ Ύ˴Α˴΃ Ϊ˲ Ϥ͉ Τ˵
͉ Ϣ˴ Η˴ ΎΧ˴
˴ ϭ Ϳ΍
˴ ϴΒ˶ Ϩϟ΍
˴ ϛ˴ Ύ˴ϣ “Muhammed
tir. Bu durum úu ayetle açıklanmıútır. ...Ϧϴ͋
˴ ϣ ϥΎ
˶ ͉ ϝϮ
˶
sizden herhangi birinin babası de÷il; fakat Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur...”31
Peygamberimizin øslam’ı ilk önce Arap toplumuna tebli÷ etmesi onun evrensel oluúuna engel de÷ildir. Peygamberimiz önce akrabalarını, daha sonra da di÷er insanları dine davet etmiútir. Sürekli yayılan
øslam, Arap Yarımadası ile sınırlı kalmamıútır. Civar kabile ve devlet baúkanlarına gönderilen davet mektuplarıyla farklı co÷rafyalardaki insanlara da ulaúmıútır.
YORUMLAYALIM
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla! Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’den Mısır
halkının büyük baúkanı mukavkısa: “Allah’ın selamı, hidayet yoluna girmiú bulunan kimse
üzerinde olsun! Buna göre seni øslam’a ça÷ırıyorum. øslam’a gir, sonunda emniyet ve selamet içinde olursun ve Allah sana iki defa sevap verecektir; úayet bundan kaçınacak olursan bütün
Mısırlıların günahı senin üzerinde toplanacaktır. Ve (siz) ey (mukaddes) kitap sahipleri! Gelin sizinle
bizim aramızda ortak olan bir tek kelimede (yani) Allah’tan baúka hiçbir tanrıya tapmamak, ona hiçbir
úeyi ortak koúmamak, Allah’tan baúka aramızda hiç bir kimseyi amir ve efendi yapmamak (konusunda) birleúelim...
— Siz úahit olun ki kesinlikle bizler, (Allah’a) itaat edip teslim olan Müslümanlarız.”
Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 1, s. 315- 316.
Peygamberimizin evrenselli÷i açısından yukarıdaki mektubu yorumlayınız.
29 Buhari, Zebaih, 25.
30 øbrahim Canan, øslam’da Çevre Sa÷lı÷ı, s. 81-82.
31 Ahzâb suresi, 40. ayet.
131
SøYER
1.4. Hz. Muhammed Müminlere Örnektir
ønsanlar dini anlama ve yaúama konusunda kendilerine örnek olacak kiúilere ihtiyaç duymuúlardır.
Bu nedenle Allah, peygamberlerini insanlara örnek olması ve onları e÷itmesi için göndermiútir. Hz.
Muhammed; dini anlama, yaúama ve tebli÷ hususlarında müminlere güzel bir örnektir.
Yüce Allah, Kur’an’da örnek bir insanda bulunması gereken ahlaki özellikleri belirtmiútir. Bunlardan bazıları; dürüstlük, güvenilirlik, samimiyet, ilkeli davranmak, verdi÷i söze ba÷lılık ve sorumluluk
duygusudur. Kur’an’ı inceledi÷imizde en güzel ahlaki vasıfların peygamberlerde oldu÷u görülür. Allah, peygamberlerin örnek alınmasını isteyerek úöyle buyurmuútur: “ øbrahim’de ve onunla beraber
olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır…”32
Allah’ın
sevgisini
kazanmak,
Hz.
Muhammed’in söz ve davranıúlarının oluúturdu÷u de÷erleri model almakla mümkündür.
Nitekim bir ayette, “(Resulüm!) de ki: ùayet
Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da
sizi sevsin ve günahlarınızı ba÷ıúlasın...”33
diye buyrulur.
YORUMLAYALIM
“Benden gördü÷ünüz úekilde
namaz kılınız.”
Buhari, Ezan, 18.
Yukarıdaki hadisi Hz. Peygamberin örnek olması açısından yorumlayınız.
Dini do÷ru bir úekilde anlamak ve yaúamak gerekir. Hz. Peygamberin açıklamaları ve uygulamaları
olmadan øslam’ı do÷ru anlamak mümkün de÷ildir. Kur’an’da bir takım ibadetler emredilmiútir. Fakat
onların nasıl yapılaca÷ı konusunda ayrıntıya girilmemiútir. Bu ibadetlerin nasıl yapılaca÷ı Peygamberimizin açıklamaları ve uygulamaları ile úekillenmiútir. Mesela Kur’an’da namaz emredilir. Fakat vakitleri, kaç rekât oldu÷u ve nasıl kılınaca÷ı Peygamberimizin sözlerine ve fiili uygulamalarına ba÷lıdır.
øslam’ın temel ibadetlerinden olan zekât, Kur’an’da emredilmiútir. Ancak kimlerin, hangi mallardan
zekât verecekleri ve bunların oranları gibi hususları Peygamberimizin açıklamalarından ö÷reniyoruz.
Nitekim Ahzâb suresinin 21. ayetinde úöyle buyrulur: “Andolsun ki Resulullahta, sizin için, Allah’a
ve ahiret gününe kavuúmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.”
Hz. Peygamber güzel ahlak konusunda da örnek alınacak en güzel modeldir. Nitekim Rabb’imiz,
“Elbette sen yüce bir ahlak üzeresin.”34 buyurarak onun ahlakını övmüútür. Allah Resulünün ahlakı
soruldu÷unda Hz. Aiúe de onun ahlakının Kur’an oldu÷unu söylemiútir.35
Hz. Peygamberi örnek almak; onun söz ve
davranıúlarının özünü do÷ru anlamakla mümkündür. Uygulamalarının amacını ve özünü
iyi kavramadan ona benzemeye çalıúmak, onu
örnek almaktan ziyade taklit etmektir. Allahın
Resulünün içinde yaúadı÷ı zaman ve mekânın
gere÷i olarak sergiledi÷i davranıúları taklit etmeye çalıúmak, iúin özünden uzaklaúarak Hz.
Peygamberin verdi÷i mesajı yanlıú anlamaktır.
YORUMLAYALIM
“De ki: E÷er Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da
sizi sevsin…”
Âl-i ømrân suresi, 31. ayet.
Yukarıdaki ayeti okuyarak Peygamberimizi örnek almakla Allah sevgisi arasındaki iliúkiyi yorumlayınız.
32 Mümtehine suresi, 4. ayet.
33 Âl-i ømrân suresi, 31. ayet.
34 Kalem suresi, 4. ayet.
35 Müslim, Salatü’l- Musafirin, 139.
132
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
Örne÷in, günlük hayatta temizlik, øslam dininin çok önem verdi÷i bir konudur. A÷ız temizli÷i bunların baúlıcalarıdır. Peygamberimiz, “E÷er ümmetime zahmet vermeyecek olsaydım, her abdest
alıúlarında misvak kullanmalarını emrederdim.”36 hadisiyle a÷ız ve diú temizli÷inin önemini
vurgulamıútır. Dolayısıyla misvak kullanmaktaki amaç, a÷ız ve diú temizli÷idir. Temizli÷in kendisiyle yapıldı÷ı nesne ise bir araçtır. Hz. Muhammed zamanında diú temizli÷i için en uygun malzeme
misvak idi. Günümüzde misvak kullanılabilece÷i gibi teknolojik geliúmelere ba÷lı olarak üretilen
diú fırçaları ve macunları da tercih edilebilir. Bu noktada sadece misvak kullanmayı úart koúmak,
Hz. Peygamberin örnekli÷ini do÷ru anlamamak olur.
Hz. Muhammed akla verdi÷i önem konusunda da bizlere modeldir. Onun elde etti÷i baúarılarda
aklı kullanmasının büyük payı vardır. Ayrıca
o istiúareye de önem vermiútir. Örne÷in; Resulullah, Bedir’de ordunun nereye konuúlanaca÷ı
konusunda sahabeyle istiúare etmiú ve bu konuda Hubab’ın önerisine uymuútur.37
BøLGø KUTUSU
Bir gün Hz. Peygamber
Selman-ı Farisi ile berabber mescitte otururken Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin’in
kayboldu÷u haberi gelir.
Onunla beraber herkes, Medine ve etrafına da÷ılarak çocukları aramaya baúlarlar. Sonunda Selman-ı Farisi onları
bir da÷ın ete÷inde bulur. Korkudan birbirine sarılan çocuklar, kendilerine tıslayan yılana bakmaktadırlar. Hz. Peygamber, yılana do÷ru hareket eder ve
yılan kaçar. Torunlarının ellerini, kendi
yüzüne sürerek korkularını gidermeye
çalıúan Hz. Peygamber, “ Annem babamsınız, Allah katında da ne de÷erlisiniz.” diyerek torunlarını omuzlarına
alıp Medine’ye do÷ru yürümeye baúlar.
Hz. Peygamber, baúkalarının sırtından geçinmeyi hoú görmemiútir. Kendisi de elinin eme÷i
ile geçinmiútir. Nitekim, “Hiç kimse kendi elinin eme÷i ile kazandı÷ından daha hayırlı bir
lokma yememiútir.”38 buyurmuútur.
Hz. Muhammed adaletli olma konusunda
bizlere rehber olmuútur. O, hayatı boyunca
adaletli olmayı kendisine prensip edinmiútir.
ønsanlar arasında ayrım yapmaksızın adaletle
hükmetmiútir. Hiçbir kimseye imtiyaz tanımamıútır.
Hz. Muhammed aile hayatı konusunda da
Müslümanlara yol göstericidir. Peygamberimiz,
ailesi ve çocukları ile çok iyi iletiúim kurardı.
Ailenin her bireyine önem verir, çocuklarını
ve torunlarını çok sever ve onlarla ilgilenirdi.
Peygamberimiz aile bireyleriyle úakalaúmayı
severdi. Onun ailesi, huzurlu bir ailenin en güzel örne÷i idi.
Said Alpsoy, Bir ønsan Olarak
Hz. Muhammed, s. 72.
36 Buhari, Cuma, 8; Müslim, Taharet, 42.
37 øbrahim Canan, Kütüb-i Sitte ve ùerhi, C 16, s.138.
38 Buhari, Büyû, 15.
133
SøYER
1.5. Hz. Muhammed Allah’ın Koruması Altındadır
Peygamberler her yönden, insanların en seçkinleridir. Onlar peygamberlik öncesi hayatlarında
Allah’ın rahmeti ve yardımı sayesinde kenBøLGø KUTUSU
di toplumlarında ahlaki ve insani duruúlarıyla
kabul görmüúlerdir. Vahiy almaya baúladıkları
Peygamberlerin küçük
hatalarına “zelle” denir.
zaman da tüm söz ve davranıúlarında ilahî deneOnların bu hataları da
time tabi olmuúlardır. Allah’tan aldıkları vahiy
Allah tarafından düzeltilir.
konusunda peygamberler asla hata yapmazlar.
Aúa÷ıdaki ayet bu konuyla
Aldıkları vahyi hiçbir eksiltme ve ilave yapmailgilidir:
dan tebli÷ ederler.
“(Peygamber), âmânın kendisine
Hz. Muhammed, çocuklu÷undan itibaren Algelmesinden dolayı yüzünü ekúitti ve
lah tarafından özel bir koruma altına alınmıútır.
çevirdi.(Resulüm! onun hâlini) sana kim
O, insanların içine düútükleri batıl inanç ve davbildirdi! Belki o temizlenecek, yahut ö÷üt
ranıúlardan uzak tutulmuútur. Nitekim o, “ Beni,
alacak da o ö÷üt ona fayda verecek.”
Rabb’im ne de güzel terbiye etti.”39 diyerek
Abese suresi, 1- 4. ayetler.
Allah tarafından e÷itildi÷ini ifade etmiútir.
Peygamberimiz Allah’tan gelen vahyi oldu÷u gibi tebli÷ etmiútir. øndirilen ayetlere Hz.
NOT EDELøM
Peygamberin kendine ait hiçbir ilave yapmadı÷ı
“Ey Resul, Rabb’inden
Kur’an’da úöyle vurgulanmıútır: “ O arzusuna
sana indirileni duyur; e÷er
göre konuúmaz. O (bildirilenler) vahyedibunu yapmazsan, Onun
lenden baúkası de÷ildir.”40 Ayetlerin nüzulü
elçili÷ini yapmamıú olursun.
esnasında, her bir ayeti ezberlemek için çaba
Allah seni insanlardan korur…”
içerisine giren ve endiúe duyan Hz. Muhammed,
Mâide suresi, 67. ayet.
Allah tarafından úöyle teskin edilmiútir: “(Resulüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini
kımıldatma. ùüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleútirmek) ve onu okutmak bize aittir.
O hâlde, biz onu okudu÷umuz zaman, sen onun okunuúunu takip et.”41 Di÷er bir ayette de úöyle
buyrulmaktadır: “Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu biz koruyaca÷ız.”42
Allah, elçisini hayatı boyunca korumuútur. Örne÷in, Medine’ye hicreti esnasında Peygamberimizin evinin kapısında onu öldürmek için toplananlar onun evden çıkıúını göremediler. Sabahleyin
Peygamberimizin yata÷ında Hz. Ali’yi gördüklerinde çok úaúırdılar. Allah, Mekkeli müúriklerin bu
sinsi planlarını Resulüne haber vererek onu bu tuzaktan kurtarmıútır. Bu durum ayette; “Hatırla ki
kâfirler seni tutup ba÷lamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana
tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü
Allah, tuzak kuranların da üstündedir.”43 úeklinde ifade edilmiútir. Yine hicret esnasında peúine
düúen kimseler Allah’ın yardımı ile Peygamberimize ulaúamadılar. Kur’an’da bu olay úu úekilde
anlatılmıútır: “ E÷er siz ona (elçimiz Muhammed’e) yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allah ona
39 Acluni, Keúfü’l- Hafa, C 1, s. 72.
40 Necm suresi, 3-4. ayetler.
41 Kıyâmet suresi, 16-18. ayetler.
42 Hicr suresi, 9. ayet.
43 Enfâl suresi, 30. ayet.
134
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
yardım etmiúti: Hani yalnız iki kiúiden biri oldu÷u hâlde, inkâr edenler kendisini (Mekke’den)
çıkardıkları sırada ikisi ma÷arada iken arkadaúına, ‘Üzülme, Allah bizimle beraberdir!’ diyordu. (øúte o zaman) Allah ona (yardım etti, kalbini) yatıútıran (huzur ve güvenini) indirdi ve onu,
sizin görmedi÷iniz askerlerle destekledi; inanmayanların sözünü alçalttı…”44
Müslümanlar Bedir Savaúı’nda kendilerinden çok daha kalabalık ve donanımlı olan Mekkeli müúrikleri yenmiúlerdir. Allah, bu savaúta Hz. Peygambere ve Müslümanlara yardımını Kur’an’da úöyle
bildirmektedir: “(Bedir’de) karúılaúan iki grubun hâlinde sizin için bir ibret vardır: Biri Allah
yolunda çarpıúan bir grup, di÷eri ise bunları apaçık kendilerinin iki misli gören inkârcı bir grup,
Allah, diledi÷ini yardımıyla destekler…”45
2. Aile Reisi Olarak Hz. Muhammed
Toplumu meydana getiren en küçük birime aile denir. Aile; anne, baba ve çocuklardan meydana
gelir. Sa÷lıklı iliúkilere dayalı ailelerden oluúan toplumlar huzurlu ve mutlu olurlar.
Hz. Muhammed aileye büyük önem vermiútir. Kendisi evlenip çocuk sahibi olmuú, Müslümanları da evlenmeye teúvik etmiú ve bu konuda onlara örnek olmuútur. Peygamberimiz, eúlerin birbirine
karúı sorumluluklarını hatırlatmıú ve ailede her bireyin di÷erleri üzerinde hakkı oldu÷unu ısrarla vurgulamıútır. Çocuklara büyük önem veren Allah’ın Elçisi, onlara sevgi ve merhametle davranmıútır.
2.1. Aile Bireylerine (Ehl-i beyt ) Karúı Tutumu
Ehl-i beyt, ev halkı anlamına gelmektedir. Bu terkip ev sahibiyle onun eúini, çocuklarını, torunlarını
ve yakın akrabalarını içine alır. Bu kavram Kur’an’da üç yerde geçmektedir.46 “...Namazı kılın, zekatı
verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey ehl-i
beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek
LøSTELEYELøM
47
ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” ayetinde
Tarih boyunca Müslümanlar
T
ehl-i beyt kavramıyla Hz. Muhammed’in ailesi
ehl-i bbeyte büyük sevgi beslemiúkastedilmektedir. Bu ayet, Peygamberimiz, eúi
lerdir. Bu
u sevginin bir tezahürü olarak
çocuklarına Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin,
Ümmü Seleme’nin yanındayken nazil olmuútur.
Zehra, Cafer, Abbas gibi ehl-i beytten olan
Peygamberimiz o sırada orada bulunan Hz. Fakimselerin isimlerini vermiúlerdir. Ülkemizde de
tıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i kolehl-i beyt sevgisi bütün Müslümanları birleútiren
larının altına alarak, “Allah’ım, bunlar benim
bir unsurdur.
ehl-i beytimdir. Onları günahlarından temizÜlkemizdeki insanların ehl-i beyt sevgisini
le!” diye dua etmiútir. Bunun üzerine Ümmü
nasıl ifade ettiklerini listeleyiniz.
Seleme validemiz kendisinin ehl-i beytten olup
* Hz. Hüseyin’in úehadet yıl dönümünde etolmadı÷ını sormuú, Peygamberimiz de, “Sen
kinliklerin
düzenlenmesi.
zaten hayır üzeresin, peygamber eúisin.” úeklinde cevap vermiútir. 48
*...
*...
Cahiliye Devri Arap toplumunda kabilenin
44 Tevbe suresi, 40. ayet.
45 Âl-i ømrân suresi, 13. ayet.
46 Hûd suresi, 73. ayet; Kasas suresi, 12. ayet; Ahzab suresi, 33. ayet.
47 Ahzâb suresi, 33. ayet.
48 Tirmizi, Menakıb, 31.
135
SøYER
hâkim ailesini ifade eden ehl-i beyt tabiri, øslami dönemden günümüze kadar sadece Hz. Peygamberin
ailesi ve soyu anlamına gelen bir terim olarak kullanılmıútır. Genel manada Hz. Peygamberin birinci
dereceden akrabaları, eúleri, çocukları ve torunları ehl-i beytten sayılmıútır. Daha özel anlamıyla ehl-i
beyt, Hz. Muhammed’in soyunun kendileri ile devam etti÷i Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz.
Hüseyin’den oluúur.49
Peygamberimiz, aile bireylerine sevgi, úefkat ve merhametle yaklaúırdı. Eúlerine karúı hoúgörü ve
adaletle davranırdı. Ailesine zaman ayırır ve onlarla vakit geçirmeyi önemserdi. Peygamberimiz dıúarıda oldu÷u gibi ev içinde de tebessüm eden bir insandı. Hz. Aiúe bu konuyla ilgili úöyle buyurmuútur:
“Resulullah, evinde gülen, tebessüm eden, yumuúak huylu bir insandı.”50
Peygamberimiz, ev iúlerine yardımcı olmaktan kaçınmazdı. Yeri geldi÷inde özel iúlerini kendisi
yapar, ayakkabılarını kendisi onarır, sökü÷ünü kendisi diker ve koyun sa÷ardı.51 Ev halkıyla úakalaúır,
bazen onlarla yarıúırdı. Bir defasında Hz. Aiúe ile koúu yapmıútı. Ev halkının sevinç ve üzüntülerini
paylaúırdı. Aile bireyleri ile sohbet yapmayı severdi.
Hz. Muhammed toplumun temeli olan aile kurumunu korumaya büyük önem vermiútir. Bu nedenle
aile bireylerine özellikle çocuklara büyük zarar veren boúanmayı hoú görmemiútir.
BøLGø KUTUSU
Her zaman istiúareye önem veren Peygamberimiz, pek çok konuda aile
bireylerinin
görüúlerine müracaat ederdi.
b
Hicretin altıncı yılında Müslümanlar, Kâbe’yi ziyaret etmek istedi. Ancak
Mekkeli müúrikler bu ziyareti engellemeye çalıútı. Görüúmeler sonucunda iki taraf arasında
Hudeybiye Barıú Antlaúması imzalandı. Bu anlaúmaya göre Kâbe gelecek yıl ziyaret
edilecekti. Bu durumdan sahabe memnun olmadı. Peygamberimizin ihramdan çıkma iste÷ini
hemen gerçekleútirmediler. Allah Resulü bu duruma çok üzüldü. Olayı eúi Ümmü Seleme’ye
anlattı. Ümmü Seleme validemiz ona úöyle dedi: “Ya Resulallah! Sen kalk ve kurbanlı÷ını kes.
Onlar da sana uyacaklar ve kurbanlarını kesecekler.” Hz. Peygamber, eúinin dedi÷ini yaptı.
Arkadaúları da onun yaptıklarına uydu. Böylece yapılan anlaúmaya sadık kalındı ve ertesi yıl
Kâbe ziyaret edildi.
Buhari, ùurut, 15. (Özetlenmiútir.)
2.2. Çocuklarına ve Torunlarına Karúı Sevgisi
Peygamberimiz çocuklarını ve torunlarını çok sever, onlara de÷er verirdi. Onları öper, onlarla úakalaúır ve onlara hediyeler sunardı. Enes bin Malik bu konuda úöyle demektedir: “Ben Resulullah
kadar çocuklarına merhamet ve úefkatle davranan hiçbir kimse görmedim.”52
49 Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi, C 10, s. 498-499.
50 Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, C 1, s. 333.
51 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 63.
52 Müslim, Fedail, 62.
136
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
Peygamberimiz çocuklarına düúkündü. Hayatta kalan tek çocu÷u Fatıma yanına geldi÷inde onu
ayakta karúılar, öper ve yanına oturturdu. O giderken yine aya÷a kalkar ve onu yolcu ederdi. Aynı zamanda Hasan ve Hüseyin’i de çok sever, onları öper ve onlarla úakalaúırdı. Hz. Hasan’ı bir defasında
öpüyordu ki Temim kabilesinden birinin bu durum tuhafına gitti. Kendisinin on tane çocu÷u oldu÷u
hâlde hiçbirini öpmedi÷ini söyledi. Peygamberimiz çok üzüldü, “Allah senin kalbinden merhameti
aldıysa ben ne yapabilirim.” cümlesiyle tepkisini gösterdi ve “ Merhamet etmeyene merhamet
edilmez.”53 buyurdu.
Hz. Peygamberin çok sevdi÷i kızı Hz. ZeyNOT EDELøM
nep genç yaúta vefat etmiú ve geride Ümame
Peygamberimiz bir defasında
isimli bir kız çocu÷u bırakmıútı. Bir defasında
Hz. Hüseyin’i sırtına almıú yürüPeygamberimiz, kendisine hediye edilen çok
yordu. Onlara bir adam rastladı ve
de÷erli bir gerdanlı÷ı aileden en çok sevdi÷i kiadam Hz. Hasan’a, “ Ey çocuk,
úiye hediye edece÷ini söyledi. Aile bireylerinbindi÷in binek ne güzeldir.” dedi. Peygamden her biri merakla hediyenin kime gidece÷ini
bermiz de,“ O da ne güzel binicidir.” úekbeklerken hediye Ümame’ye verilmiúti. Hasan
linde cevap verdi.
Tirmizi, Menakıb, 31.
ve Hüseyin gibi Ümame de bazen namaz esnasında Peygamberimizin sırtına çıkıyordu. Peygamberimiz ise onları incitmeden sırtından indiriyordu.
Peygamberimiz, çok sevdi÷i o÷ulları Kasım ve øbrahim’i küçük yaúta kaybetmesi üzerine gözyaúı dökmüútür. Kasım’ı çok seven Peygamberimiz kendisine “Ebu’l-Kasım” diye hitap edilmesinden
mutluluk duyardı.54
YORUMLAYALIM
Hz. Peygamberin sevgisi Müslümanların
çocukları ile sınırlı de÷ildi. O, bütün çocukları
çok severdi. Bir savaúta çocuklar da ölmüútü.
Durumu ö÷renen Peygamberimiz çok üzüldü. Bir kiúi,
“Ey Allah’ın Resulü! Onlar müúriklerin çocuklarıydı.”
diye onun üzüntüsünü hafifletmeye çalıútı. Bunun üzerine
Peygamberimiz: “Müúriklerin çocukları dahi sizden daha
iyidir. Sakın çocukları öldürmeyin! Sakın çocukları öldürmeyin!” buyurdu.
Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 44-45.
Yukarıdaki olayı Hz. Muhammed’in çocuk sevgisine verdi÷i önem açısından
yorumlayınız.
3. Güzel Ahlak Örne÷i Olarak Hz. Muhammed
3.1. Dürüstlü÷ü, Güvenilirli÷i ve Cömertli÷i
Hz. Peygamber, hayatı boyunca dürüstlü÷ü, güvenilirli÷i ve cömertli÷i ile herkesin takdirini kazanmıútır. O, hayatının hiçbir devresinde do÷ruluktan ayrılmamıútır. O, Müslümanların da do÷ru, güvenilir ve cömert olmasını istemiútir.
53 Buhari, Edeb, 18.
54 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 2, s. 234.
137
SøYER
Hz. Muhammed, risalet görevinden önce
Mekke toplumunda dürüstlü÷ü ile tanınıyordu. Mekkeli müúrikler, hiç yalan söylemedi÷i
için onu “sadık” diye isimlendirmiúlerdi.55
Peygamberimiz, øslam’ı ilk önce yakınlarına tebli÷ etmiúti. Onları Safa Tepesi’nde
toplamıú ve onlara, “ùu tepenin ardından
düúman ordusu geliyor desem bana inanır
mısınız?” diye hitap etmiúti. Hep bir a÷ızdan “Elbette inanırız. Çünkü sen bu zamana kadar yalan söylemedin.” úeklinde cevap
vermiúlerdi.
NOT EDELøM
Do÷rulu÷un zıddı olan ikiyüzlülük, yalancılık, sahtekârlık gibi
olumsuz davranıúlar insanlar arası
iliúkilerde kötü sonuçlar meydana
getirir. Bu sebeple Hz. Peygamber Müslümanları uyararak úöyle demiútir: “økiyüzlülü÷ün
belirtisi üçtür: Konuútu÷unda yalan söyler.
Kendisine emanet bırakıldı÷ında ona hıyanet
eder ve söz verdi÷inde sözünde durmaz.”
Buhari, ùehadet, 28; Müslim, øman, 107-109.
Hz. Peygamber, do÷rulu÷u imanla beraber zikrederek onun önemini vurgulamıútır. Bir defasında
bir kiúi Allah Resulüne gelerek úöyle dedi: “Ya Resulallah! øslam hakkında bana öyle bir söz söyle ki
onu senden sonra hiç kimseye sormayayım.” Hz. Peygamber úöyle cevap verdi: “Allah’a inandım
de, sonra da dosdo÷ru ol.”56
Peygamberimiz, do÷ru ve dürüst oluúunun yanı
sıra güvenilir bir kiúili÷e de sahipti. Peygamberlik
öncesinde Mekke halkı arasında en dürüst ve en
güvenilir kiúi olarak bilinirdi. Nitekim Mekkeliler
ona “el-Emin” diye hitap ederlerdi. Kâbe’nin tamiri sırasında Hacer-i Esvet (Siyah Taú)’in yerine konulması ihtilaf konusu olmuútu. Kâbe’ye ilk gelen
kiúinin verece÷i kararın kabul edilmesi benimsenmiúti. O gün oradakiler Kâbe’ye ilk giren kimsenin
Muhammed olması sebebiyle çok sevinmiúlerdi.
Çünkü o, güvenilir bir insandı.
Gençli÷inde Hz. Hatice ile ticari ortaklık yapan
Hz. Muhammed’in do÷rulu÷u onun üzerinde büyük tesir bırakmıú, bunun üzerine ona evlilik teklif
etmiúti. Hz. Hatice, ilk vahyin geliúi ile tedirginlik
yaúayan Hz. Peygamberi teskin ederken onun do÷rulu÷unu úu sözleriyle teyit etmiútir: “Allah seni
esirgesin, Ey Ebu’l- Kasım. Allah seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacaktır. Çünkü sen do÷rusun,
emanete riayet edersin, akrabanı gözetirsin, merhametlisin ve güzel ahlaklısın.” 57
YORUMLAYALIM
Hudeybiye Antlaúması yapılmıútı. Bu anlaúma gere÷ince müúriklerden Müslüman olup Medineli Müslümanlara sı÷ınanlar müúriklere teslim
edilecekti. Ebu Basir isimli kiúi Müslüman
oldu÷u için Mekkeli müúrikler tarafından
hapse atılmıútı. Bir yolunu bulan Ebu Basir
Medine’ye kaçarak Peygamberimize sı÷ındı.
Mekkeli müúrikler anlaúma gere÷ince Ebu
Basir’i geri götürmek istediler. Ebu Basir
teslim edilmemeyi ummaktaydı. Fakat Allah
Resulü verilen sözü yerine getirmeye kararlıydı ve úöyle dedi: “ Bildi÷in gibi biz Kureyú
müúriklerine söz verdik. Dinimizde vefasızlı÷a yer yoktur.”
øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel
Mesajı, s. 267.
Yukarıdaki olayı sözünde durmak açısından yorumlayınız.
Mekkeli müúrikler, Peygamberimize pek çok ithamda bulunmalarına ra÷men onun yalancı oldu÷unu söyleyememiúlerdir. Hz. Muhammed’in mektup göndererek øslam’a davet etti÷i liderlerden biri de
55 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 69.
56 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 265.
57 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 69.
138
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
Bizans Kayseri’dir. Kayser, Peygamberimizin yalan söyleyip söylemedi÷ini o esnada orada bulunan
Ebu Süfyan’a sordu÷unda ondan úu cevabı almıútır: “Muhammed asil do÷muútur, do÷ru ve emindir.
Hiç bir söz ve vaadinden dönmemiútir.”58
Mekkeli müúrikler, Peygamberimize düúmanlık etmekle birlikte önemli eúyalarını ona emanet etmekten geri durmamıúlardır. Bu husus Medine’ye hicrete kadar böylece devam etmiútir. Hicret yolculu÷una çıkmaya hazırlanan Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye bu emanetleri sahiplerine ulaútırmasını özellikle tembih etmiútir.
Cömertlik, sahip olunan imkânların, meúru ölçüler içinde, hiçbir karúılık beklemeksizin baúkalarının istifadesine sunulmasıdır. Cömertli÷in zıddı ise cimriliktir. Cimrilik, sahip olunan imkânları
baúkalarıyla paylaúmaya yanaúmamaktır. Bu iki kavramla alakalı di÷er bir kavram ise israftır. øsraf,
sahip olunan imkânların ihtiyaç olunmayan yerlerde kullanılmasıdır. Yüce Allah’ın bir ismi de cömert
anlamına gelen “Kerim” dir. Allah, cömertli÷i överken cimrilik ve israfı kınamıútır.
Hz. Muhammed’in ahlaki yönlerinden biri de cömertli÷idir. ønsanların en cömert olanı Peygamberimiz idi. O, sahip oldu÷u tüm imkânları insanlarla paylaúmıútır. Peygamberimiz çok sade bir hayat
yaúamıú ve her zaman baúkalarını kendine tercih etmiútir. Ondan bir úey isteyenin iste÷ini imkânlar
ölçüsünde asla geri çevirmemiútir. Bir defasında bir adam Resulullahtan birkaç tane koyun istemiútir. Peygamberimiz, sürünün tamamını adama vermiútir. ølk önce bu durumu úaka sanan kiúi, gerçek
oldu÷unu anladı÷ında Müslüman olmuú ve ba÷lı oldu÷u toplulu÷u da øslam’a davet ederek böyle bir
cömertli÷in ancak peygamberlere özgü olabilece÷ini dile getirmiútir.59
Peygamberimizin kumaúa ihtiyacı oldu÷u bir gün kendisine bir kumaú verilmiúti. Bir adam yanına
gelerek kumaúın çok güzel oldu÷unu ifade etti. Peygamberimiz de hemen kumaúı ona hediye etti.
Peygamberimizin bir özelli÷i de hediyeleúmeyi sevmesi idi. Bir gün yeni satın aldı÷ı bir deveyi
Hz. Ömer’e hediye etmiútir.60 Her Müslüman’ın dürüstlük ve cömertlik konusunda Peygamberimizi
örnek alması gerekir.
58 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 70.
59 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 55.
60 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 56.
139
SøYER
NOT EDELøM
Peygamberimiz bir hadisinde, “Cömert insan Allah’a, cennete ve insanlara yakındır, Cehennem ateúinden ise uzaktır. Cimri insan ise Allah, cennet ve insanlardan uzak olup cehenneme yakındır. Cahil olmakla birlikte
cömert insan, çok ibadet etmesine ra÷men cimri olandan daha makbuldür.” buyurur.
Tirmizi, Birr, 40.
3.2. Merhameti ve Alçak Gönüllülü÷ü
Merhamet; acımak, ba÷ıúlamak, úefkat göstermek ve iyilikte bulunmak gibi anlamlara gelir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed, insanlara ve di÷er canlılara karúı çok merhametli ve
úefkatliydi. Akrabalarını ve komúularını ziyaret eder, onlara úefkat gösterir; yetimi, düúkünü ve mazlumu gözetirdi.
Allah Resulü, “ Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.”61 ayetinin gere÷i olarak
Müslümanlara úefkat kanatlarını açmıú, onların üzüntü ve sevinçlerini paylaúmıútır. Onların karúılaútı÷ı sıkıntılar kendisini derinden yaralamıútı. Peygamberimizin bu ruh hâli bir ayette úöyle ifade edilmiútir: “ Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiútir ki sizin sıkıntıya u÷ramanız
ona çok a÷ır gelir. O size çok düúkün, müminlere karúı çok úefkatlidir, merhametlidir.”62 Bu
ayette Allah, kendi isimlerinden olan Rauf (úefkatli) ve Rahim (merhametli) sıfatlarını peygamberine
layık görerek onun merhametinin büyüklü÷üne iúaret etmiútir.
Hz. Muhammed, sahip oldu÷u úefkat ve merhamet sebebiyle insanları daima cezbetmiútir. ønananinanmayan, kadın-erkek, küçük-büyük, zengin-fakir, özgür-köle ayrımı yapmadan her sınıf insana úefkatle yaklaúmıútır. Onun merhametinden herkes
etkilenmiútir. Bu durum Kur’an’da úöyle ifade
YORUMLAYALIM
edilmiútir: “ O vakit Allah’tan bir rahmet ile
Hz. Muhammed, tabiatın koonlara yumuúak davrandın! ùayet sen kaba,
runması ve hayvanlara merhamet
katı yürekli olsaydın, hiç úüphesiz etrafından
konusunda da çok duyarlı idi. Hz.
da÷ılıp giderlerdi…”63 Allah Resulü; yoksulMuhammed, bir yolculuk esnasında dinlenmek için bir yerde konaklamıútı. Orada,
lara, güçsüzlere, hastalara, çocuklara, yaúlılara,
a÷aca yuva yapmıú bir kuúun yavrularını bir
yolda kalmıúlara, yetimlere daha fazla ilgi ve
adamın alması üzerine kuú çırpınmaya baúúefkat gösterilmesini tavsiye etmiútir.
lamıútı. Olayı gören Allah Resulü, o kimseyi
uyararak yavruların yuvalarına konulmalarını
Hz. Peygamber yetimlerin gözetilmesine
sa÷lamıútır.
dikkat çekmiú ve bir hadisinde úöyle buyurmuútur: “Müslüman evlerinin en hayırlısı, içinde
Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 47.
yetime bakılıp iyilik edilen evdir; Müslüman
Yukarıdaki metni okuyarak Hz. Peygambeevlerinin en kötüsü ise içinde yetime kötülük
rin merhameti açısından yorumlayınız.
edilen evdir.”64
61 ùuarâ suresi, 215. ayet.
62 Tevbe suresi, 128. ayet.
63 Âl-i ømrân suresi, 159. ayet.
64 øbn Mace, Edeb, 6.
140
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
O, kendisine iúkence eden, hatta onu öldürmeye kalkan Mekkeli müúriklere dahi úefkat duygularını
hiç eksik etmemiútir. O, Rabb’inden halkını affederek hidayete erdirmesini niyaz etmiútir. Nitekim bir
ayette bu durum úöyle ifade edilir: “(Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse (üzüntüden) kendini tüketeceksin.”65
Tevazu, Peygamberimizin örnek kiúili÷inin
ayrılmaz bir parçası idi. O, halkın içinde sade
NOT EDELøM
bir insan olarak yaúardı. Peygamberimiz hastalaBir yolculuk esnasında saharı ziyaret eder, köle ve fakirlerle oturur, onlarla
b
beden
birkaç kiúi yemek için bir
keçi kesmeye karar vererek arayemek yerdi. Öyle ki onu tanımayanlar onun bularında iú bölümü yaptı. Buna
lundu÷u bir meclise girdikleri zaman kimin Algöre
onlardan
biri hayvanı kesecek, di÷eri
lah Resulü oldu÷unu anlayamazlardı. Mütevazı
derisini yüzecek ve öbürü de piúirecekti.
bir hayat yaúayan Allah Resulü kendisini kul ve
Hz. Muhammed de ateú için odun toplayabeúer olarak ifade eder, kendisine insanüstü nica÷ını söyledi. Arkadaúları bu iúi de kenditelikler verilmemesine özellikle dikkat çekerdi.66
lerinin yapabileceklerini söylediklerinde o
Bir defasında Hz. Peygamber verdi÷i bir ziyafetúöyle cevap verdi: “Gerçekten isteyerek
bunu yapaca÷ınızı biliyorum. Ancak ben
te arkadaúlarına hizmet ederken uzaklardan bir
bir grup içinde seçkin bir durumda buatlı gelerek onlara yaklaútı. “Bu kavmin efendisi
lunmaktan hoúlanmam. Böyle insanları
kimdir?” diye sorarak, “Onu arıyorum.” dedi.
Yüce Allah da sevmez.”
Peygamberimiz, “benim” demedi. O sırada sahaAfzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 63.
belere hizmet etmekte oldu÷undan, úu muhteúem
cevabı verdi: “Bir kavmin efendisi, ona hizmet
edendir.”67 Adiy bin Hatim et-Tai, Müslüman olmadan önce Medine’ye gelir. Hz. Peygamberin yanında birtakım insanları ve çocukları görünce onda
øran ve Bizans krallarında bulunmayan vasıflar oldu÷unu fark eder. Adiy, Peygamberimizin yolda yaúlı
bir kadını uzun müddet dinledi÷ine úahit olur. Daha sonra Adiy bin Hatim Peygamberimizin evine
gider. Hz. Peygamber, oturması için içi lif dolu minderini ona verir ve kendisi yere oturur. Bu davranıú
karúısında çok etkilenen Adiy bin Hatim, “Vallahi bu bir kral de÷ildir.” diyerek Müslüman olur.68
3.3. Adaletli Davranması
Her hak edene hakkını vermeye adalet denir. Ferdî ve sosyal
iliúkilerde adalet, en temel ahlaki de÷erdir. Bir toplumda sosyal
barıúın olması adaletin uygulanmasına ba÷lıdır. Adaletin zıddı
zulümdür. Zulüm; güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak baúkasını u÷rattı÷ı kötü durum, kıyım, acımasızlık
gibi anlamlara gelir. Kur’an pek çok yerde adaletin önemine
de÷inir. Nisâ suresinin 58. ayetinde úöyle buyrulur: “ Allah
size, mutlaka emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmetti÷iniz zaman adaletle hükmetmenizi
emreder…”
65 ùuarâ suresi, 3. ayet.
66 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 63.
67 Selim Gündüzalp, Peygamberimizin Hayatından Seçilmiú Öyküler, s. 51.
68 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 270.
141
SøYER
Adalet; bir hükmün, kiúinin kendisi, ailesi veya akrabaları aleyhine dahi olsa uygulanmasıdır.
Nitekim Rabbimiz konuyla ilgili úöyle buyuruyor: “Ey inananlar! Adaleti titizlikle ayakta tutan,
kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için úahitlik eden kimseler olsun.
(Haklarında úahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah (onlara) sizden daha layıktır…”69 Hz. Muhammed, Kur’an’da emredilen adalet ilkesini en güzel úekilde uygulamıútır.
Mekke toplumunda o, adaleti ile de tanınıyordu. Kâbe’nin tamiri sırasında Hacer-i Esvet’in hangi
kabile tarafından yerleútirilece÷i Araplar arasında
sorun olmuú, onun adil çözümü herkesi memnun
etmiúti. Peygamberimiz genç bir tüccar iken do÷rulu÷u, dürüstlü÷ü ve adaletiyle di÷er insanlardan
ayrılmıútı. Hz. Muhammed, peygamber olmadan
önce zulme u÷rayan kimsesiz, zavallı insanların
haklarını korumak için “Hilfu’l-Fudul” (Erdemliler Birli÷i) kurulmuútu. Bu birli÷in üyelerinden
biri de Peygamberimizdi.
Hz. Peygamber Medine Devleti’nin baúkanı
oldu÷unda, bütün davalarda, renk, inanç ve ırk
ayrımı gözetmeksizin herkese adalet ile hüküm
vermiútir. Bir defasında Kureyúli bir kadın suçlu
bulunmuútu. Hırsızlık hükmünün çocuklarına uygulanmamasını isteyen ailesi, Üsame bin Zeyd’i
Peygamberimize gönderdiler. Durumu ö÷renen
Hacer-i Esvet
Allah’ın Resulü hiddetlenerek úöyle dedi: “Sizden öncekiler iúte bu yüzden helak olmuútur.
Onlar kanunları fakirlere uygular, zenginleri ise affederlerdi. Allah’a yemin olsun ki kızım Fatıma dahi hırsızlık yapsaydı cezayı uygulardım.” 70
Allah Resulünün adaletine, ona düúmanlık hisleriyle dolu olan Yahudiler de güveniyordu. Onlardan bir kısmı sorunlarını çözmesi için ona geliyorlardı. Konuyla ilgili olarak Rabb’imiz de elçisini
úöyle yönlendirir: “Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. Sana gelirlerse ister aralarında
hüküm ver ister onlardan yüz çevir. E÷er onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler.
E÷er hüküm verirsen aralarında adaletle hükmet. Allah adil olanları sever.” 71
Hz. Muhammed, hak etmeyene sorumluluk vermemiútir. Yönetimde görev almak isteyen bir sahabeyi, bu iúin a÷ır bir görev oldu÷u, e÷er yerine getiremezse daha a÷ır bir sorumluluk altına girece÷i
konusunda uyarmıútır.72
Allah Resulü hayatı boyunca adaletle hüküm vermiú ve sahabelere de adil olmalarını ö÷ütlemiútir.
Bir defasında Hz. Ali’ye úöyle demiútir. “Sana iki kiúi muhakeme için geldi÷inde, hiçbir zaman ikisini de dinlemeden karar verme. Her ikisini de dinledi÷inde do÷ruyu bulman mümkündür.”73
69 Nisâ suresi, 135. ayet.
70 Buhari, Hudud,11.
71 Mâide suresi, 42. ayet.
72 Müslim, ømaret, 17.
73 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 75.
142
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
3.4. Hoúgörülü Oluúu
Hoúgörü; farklılıklara karúı tahammül etmek, anlayıú göstermek, baúkalarının düúünce, inanç, örf
ve âdetlerine saygılı olmaktır.
Toplum hayatında hoúgörü çok önemlidir. Çünkü her toplumda farklı inanç, kültür, örf ve âdetler
bulunur. Her insan, kendi kabul etti÷i de÷erler do÷rultusunda yaúamak ister. Toplumun yapısı farklılıklara açık ise o toplumda huzur olur. Farklılıklar o toplumun zenginli÷i kabul edilir. Bu zenginlik de
ancak hoúgörü ile gerçekleúir. ùayet farklılıklara izin verilmez, herkesin aynı de÷erleri kabul etmesi
istenirse o zaman toplumda kaos ortaya çıkar. Bu yüzden øslam dini, toplumsal barıú için hoúgörüye
büyük önem verir.
Allah, Kur’an’da Müslümanlara müsamahayı tavsiye eder. Pek çok sorunun bu yolla kendili÷inden
çözülece÷ine dikkatimizi çeker. Bu konuda úöyle buyurur: “øyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülü÷ü) en güzel bir úekilde önle. O zaman seninle arasında düúmanlık bulunan kimse, sanki candan
bir dost olur.”74
Peygamberimiz de hoúgörülü olmayı tavsiye etmiútir. Bir hadisinde, “Hoúgörülü ol ki hoú
görülesin.”75 buyurmuútur. Hoúgörülü olabilmek için olumsuz duyguları kontrol etmek gerekir. Olaylara geniú açıdan bakamayan, akli muhakemede bulunamayan telafisi mümkün olmayan davranıúlar
sergileyebilir. Oysa olaylara sabırla yaklaúmasını bilen, kötü sonuçların meydana gelmesini engellemiú olur. Allah, bu davranıú úeklini överek úöyle buyurur: “O takva sahipleri ki bollukta da, darlıkta
da harcarlar; öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler. Allah da güzel davrananları sever.”76
Peygamberimiz insanların kaba tavır ve davranıúlarına aynı üslupla cevap vermemiútir. Onları anlayıú ve sabırla karúılayarak e÷itmiútir. Bir gün yolda yürürken yanına yaklaúan bir kimse Hz. Peygamberin elbisesini hızla çeker. Gömle÷in yakası sert oldu÷u için boynunda iz bırakır. Bununla da
yetinmeyen bu kiúi, “ Ey Muhammed! Senin yanında bulunandan bana vermeleri için adamlarını
görevlendir.” der. Adama dönerek gülümseyen Peygamberimiz hiç kızmaz ve adamın istedi÷i de kendisine verilir.77
Günün birinde, yaúlı sahabe Mahreme bin Nevfel, Hz. Muhammed’in Müslümanlara elbise da÷ıttı÷ını duyar. O÷lu Misver ile beraber Allah Resulünün evinin önüne gelir ve o÷luna Peygamberimize
seslenmesini söyler. Fakat Misver çekinir. Bunun üzerine Mahreme, “Evladım o bir zorba de÷ildir.” diyerek o÷lunu rahatlatır. Mahreme bin Nevfel’in
bu sözünden Hz. Muhammed’in içinde yaúadı÷ı toplum tarafından nasıl algılandı÷ı açıkça
TARTIùALIM
78
görülür.
Yurdundan zorla çıkarılan Hz.
Muhammed, söz sahibi olarak tekrar
Mekke’ye döndü÷ü zaman müúriklere
nasıl davranmıútır? Siz onun yerinde
olsaydınız davranıú tarzınız ne olurdu?
Peygamberimiz kendisine eziyet eden Mekkeli müúriklere dahi müsamahalı davranmıútır.
Mekke’nin fethedildi÷i günü kendilerine nasıl
davranılaca÷ını kaygı ile bekleyen müúriklere
Allah Resulü, “Bugün hepiniz özgürsünüz,
Arkadaúlarınızla tartıúınız.
74 Fussilet suresi, 34. ayet.
75 Ahmet bin Hanbel, Müsned, C1, s.248.
76 Âl-i ømrân suresi, 134. ayet.
77 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, s. 277.
78 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, s. 270.
143
SøYER
hiçbir úekilde aúa÷ılanmayacaksınız.” diyerek tarihte benzeri az görülen bir hoúgörü örne÷i ortaya
koymuútur. Peygamberimizin bu yaklaúımı müúriklerin ço÷unun bir müddet sonra Müslüman olmalarına sebep olmuútur. 79
Hz. Muhammed, Medine’ye hicret ettikten sonra Yahudiler ve Medineli müúrik Araplarla anlaúma
yaparak onlara inanç ve kültürlerini serbestçe yaúayabilme imkânını sunmuútur. O, hiçbir zaman onların inanç ve kültürel de÷erlerini yaúamalarına engel olmamıútır.
NOT EDELøM
Hristiyan Necran heyeti bir gün Medine’ye gelir ve Peygamberimizin mescidine
gider. O sırada Peygamberimiz ve ashabı, ikindi namazını kılmaktadır. øbadet
vakti geldi÷i için Necran heyeti de do÷uya yönelerek ibadet etmeye baúlar. Bu durumdan
rahatsız olan birkaç sahabe olaya engel olmak ister. Fakat Peygamberimiz devreye girerek
Hristiyan grubun rahatça ibadet yapmalarını sa÷lar.
øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 278.
3.5. Sabırlı Oluúu ve Kararlılı÷ı
Sabır, sıkıntılara ve zorluklara karúı gö÷üs germek, bunlar karúısında yılgınlık göstermemektir. Hz.
Muhammed’in özelliklerinden biri de sabırlı oluúudur. O, peygamberli÷inden önce ve sonra karúılaútı÷ı birçok sıkıntıya karúı sabır göstermiútir.
Hz. Muhammed, risalet görevinden önce Mekke toplumunun en çok sevdi÷i kiúiydi. Vahyin baúlamasıyla Hz. Muhammed’e karúı tavır ve davranıúlar de÷iúti. Mekkeli müúrikler önce yalanladılar
ve alaya aldılar. Böylece psikolojik olarak onu yıldırmaya çalıútılar. Peygamberimize mecnun (deli)
diyerek onun moralini bozmak istediler. Kur’an bu olayı úöyle ifade eder: “Dediler ki: Ey kendisine Kur’an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!”80 Onu úairlikle itham ettiler. Kur’an’da bu duruma úöyle de÷inilir. “ Mecnun bir úair için tanrılarımızı bırakacak mıyız?
derlerdi.”81 Bu dönemde Peygamberimize yöneltilen ithamlardan biri de kâhinlik idi. Bu ve di÷er
sözlü saldırılara karúı Allah; elçisini sabra ça÷ırmıú, aceleci olmamasını, Rabb’inin hükmünü beklemesini istemiútir: “Sen Rabb’inin hükmünü sabırla bekle, balık sahibi (Yunus) gibi (aceleci)
olma…” 82
Sözlü sataúmalar kısa bir süre sonra fiili saldırılara dönüúmüútür. Peygamberimiz bu saldırganlıklara karúı sabretmiú ve ashabına de sabretmeyi tavsiye etmiútir. Örne÷in, bir hadisinde úöyle buyurmuútur: “ Kim sabırlı davranırsa Allah ona sabır melekesi verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha
hayırlı ve daha geniú bir ihsanda bulunulmamıútır.”83
79 øbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve ùerhi, C 12, s. 232-234.
80 Hicr suresi, 6. ayet.
81 Sâffât suresi, 36. ayet.
82 Kalem suresi, 48. ayet.
83 Buhari, Zekât, 50; Müslim, Zekât, 124.
144
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
Peygamberimiz, Mekke Döneminde tüm gücüyle dini tebli÷ etmeye çalıúmıú, müúriklerin baskı
ve eziyetlerine sabretmiútir. Fakat asla do÷ru bildi÷i yolda yürümekten geri kalmamıútır. Bu süreçte
øslam’ı tebli÷ amacıyla gitti÷i Taif’te sözlü ve fiili saldırılara u÷ramıú ve bu durumu sabırla karúılamıútır. Allah, daha önceki peygamberlerin de zorluk ve eziyetlere u÷radı÷ını belirterek Peygamberimize
sabrı tavsiye etmiú ve onu teselli etmiútir.“ Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıútı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine ra÷men sabrettiler, sonunda yardımımız
onlara yetiúti...”84
Hz. Muhammed’i yolundan döndüremeyeceklerini anlayan Mekkeli müúrikler, ona liderlik, makam ve zenginlik gibi dünyevi nimetleri teklif
TARTIùALIM
ederek onu davetinden vazgeçirmeye çalıútılar.
E÷itim ve ö÷retim açısından
Bu teklifleri kabul edilmeyince Ebu Talip’ten
sabırlı ve kararlı olmanın önemini
ye÷enini himaye etmeyi bırakmasını istediler.
tartıúınız.
Ebu Talip bu durumu Peygamberimize bildirince onun cevabı, davetinde ne kadar samimi ve
kararlı oldu÷unun açık bir ifadesidir: “Güneú’i
sa÷ elime, Ay’ı sol elime verseler yine de bu
davamdan vazgeçmem.”85
YORUMLAYALIM
Peygamberimizin sabrı ve kararlılı÷ı arkadaúlarını da etkilemiútir. Onlar en zor günlerde
Hz. Muhammed’i korumuú ve øslam’ın yayılması için pek çok zorlu÷a katlanmıúlardır.
“Asra yemin ederim ki
insan gerçekten ziyan içindedir.
Bundan ancak iman edip iyi
ameller iúleyenler, birbirilerine hakkı
tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler
müstesnadır.”
Allah, sahabenin bu onurlu duruúunu úöyle
ifade eder: “Müminler içinde Allah’a verAsr suresi, 1-3. ayetler.
dikleri sözde duran nice erler vardır. øúte
Yukarıdaki ayet meallerini yorumlayınız.
onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiútir; kimi de (úehitli÷i) beklemektedir. Onlar hiçbir úekilde (sözlerini) de÷iútirmemiúlerdir.”86
4. Bir E÷itimci Olarak Hz. Muhammed
ølk emri “Oku!” olan øslam dini ilme büyük önem vermiútir. Kur’an’da “bilmek” manasına gelen
“ilim” kökünden yedi yüz seksen, ilmin gere÷i olan “tefekkür”le ilgili on sekiz, akletmek ve düúünmek ile ilgili kırk dokuz kelime vardır.87 Bilenlerle bilmeyenlerin aynı olmayaca÷ını88 ifade eden
Rabb’imiz Peygamberine “…Rabb’im ilmimi arttır de.’’89 úeklinde dua etmesini ö÷retmiútir. Bilginin önemine vurgu yapan Kur’an, insanların âlimlerden faydalanmalarını ve bilmediklerini onlara
84 En’âm suresi, 34. ayet.
85 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 2, s. 921.
86 Ahzâb suresi, 23. ayet.
87 Abdullah Özbek, Bir E÷itimci Olarak Hz. Muhammed, s. 67-68.
88 Zümer suresi, 9. ayet.
89 Tâ-Hâ suresi, 114. ayet.
145
SøYER
sormalarını emretmiútir: “…E÷er bilmiyorsanız bilenlere sorunuz.” 90
YORUMLAYALIM
“ ølim ö÷renmek, kadın-erkek
Peygamberimizin ilimle ilgili bazı sözleri
her Müslüman’a farzdır.”
úöyledir: “ølim müminin yitik malıdır. Onu
øbn Mace, Mukaddime, 17.
nerede bulursa alsın.”91 “Âlimler gökteki
yıldızlar gibidir. Yıldızlar nasıl karanlıkYukarıdaki hadisi Peygamberimizin
ta yol gösterirse, âlimler de yeryüzünde
ilme verdi÷i önem açısından yorumlayınız.
rehberdirler.”92 Bütün peygamberler insanlara gönderilen e÷itimcilerdir. Çünkü onlar, evrenin ve canlıların yaratılıúını, insanın dünyada var olma gayesini, dünya hayatının sonu ve ahiretle
ilgili hususları insanlı÷a ö÷retmiúlerdir. Onlar her konuda insanlara yaúantıları ile örnek olmuúlardır.
YORUMLAYALIM
Kur’an-ı Kerim’deki, “...Kitap ve hikmeti ö÷reten bir peygamber göndermekle Allah müminlere büyük bir lütufta
bulunmuútur...”93 ayeti ile “Allah beni bir
Peygamberimiz yabancı ülkelerle sa÷lıklı iletiúim kurabilmek
maksadıyla yabancı dil ö÷renmenin önemini
fark etmiútir. Onun emri ile Zeyd bin Sabit
Farsça, Yunanca, Kıptice ve Habeú dillerini
ö÷renmiútir.
muallim (ö÷retmen) olarak göndermiútir.”94
hadisi, tebli÷ görevinin e÷itim ve ö÷retimden
ibaret oldu÷unu göstermektedir.
Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi,
C 2, s. 840.
Hz. Muhammed ilk zamanlar tebli÷ faaliyeti için kendi evini kullanmıútır. Kısa bir
Peygamberimizin yabancı dil ö÷renmeyi
tavsiye etmesinin sebeplerini araútırarak
yorumlayınız.
zaman sonra ise “Darü’l- Erkam” (Erkam’ın
Evi) e÷itim için bir merkez olmuútur. Burada
Kur’an ayetleri okunmuú, yazılmıú ve ezberlenmiútir. Bunun yanı sıra øslam’ı ö÷renmek
isteyen kimselere burada bilgi verilmiútir.
Hz. Muhammed, Akabe Sözleúmeleri’nde görüútü÷ü Medinelilerin e÷itimi ile de yakından ilgilenerek onlara Mus’ab bin Umeyr’i Kur’an’ı ve øslam’ı ö÷retecek bir muallim olarak göndermiútir.
Medine’ye hicretten hemen sonra inúa edilen Mescid-i Nebevi, e÷itim-ö÷retim faaliyetlerinin
yapıldı÷ı ilk mekân olmuútur. Zaman içerisinde ö÷retim faaliyetleri Mescid-i Nebevi’nin bitiúi÷indeki “suffe”de devam etmiútir. Orada bazı sahabeler, Kur’an ve yazı ö÷reniyorlardı. Suffedeki
ö÷renci sayısının bazen dört yüzü aútı÷ı rivayet edilmektedir.
Hz. Peygamberin e÷itim adına yaptıkları, o dönem göz önünde bulunduruldu÷unda büyük bir
geliúmedir. Peygamberin teúviki ile Mescid-i Nebevi ve suffe yetersiz kalmıú ve Medine’nin de÷iúik
90 Nahl suresi, 43. ayet.
91 Tirmizi, ølim, 19.
92 Ahmet bin Hanbel, el-Müsned, C 3, s. 157.
93 Âl-i ømrân suresi, 164. ayet.
94 øbn Mace, Mukaddime, 17.
146
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
yerlerine dokuz mescit daha yapılmıútır. Kuúkusuz bu mescitler de ibadetlerin yanında, birer e÷itimö÷retim merkezleri olmuúlardır.
Hz. Muhammed, ilim ö÷renmede kadın-erkek ayrımına gitmemiú ve her kesimden insanın ilim
ö÷renmesine imkân sa÷lamıútır. Peygamberimiz belli günlerde sadece kadınlara yönelik dersler yapmıútır. O dönemde bazı kadınların da ö÷retmenlik yaptıkları bilinmektedir. Nitekim ùifa isimli kadın
ö÷retmen, Hz. Hafsa validemize yazı ö÷retmiútir.95
Hz. Muhammed’in faaliyetlerinde yazının önemli bir yeri vardır. O, Kur’an ayetlerini yazdırmıú,
Medine Sözleúmesi’ni yazılı olarak düzenletmiú ve Medine’de yapılan ilk nüfus sayımını da yazılı
olarak kayıt altına aldırtmıútır. Hz. Peygamber devlet gelirlerini, gelirlerin tahmini, takdiri ve tahsilatını yazıya geçirtmiú ayrıca sefere çıkmadan önce ordudaki askerlerin isimlerini de kaydettirmiútir.96
Resulullah, anne-babaların, gençlere ok atmayı ve yüzmeyi ö÷retmelerini tavsiye etmiútir. Ayrıca
aritmetik (özellikle feraiz konusuyla ilgili matematik), tıp , sa÷lık, astronomi, soy bilgisi ve tilavet
esasları do÷rultusunda Kur’an-ı Kerim okumayı vb. ö÷retmelerini de istemiútir.97
Hz. Peygamber, cehaletin yaygın oldu÷u bir toplumda bir e÷itici olarak kısa zamanda büyük bir
de÷iúim gerçekleútirmiútir. Bu insanlar, Hz. Peygamberin e÷itim ve ö÷retiminden geçtikten sonra insanlı÷ın en medeni toplumu olmayı baúarmıúlardır. Peygamberimizden sonra iki asır bile geçmeden
Arapça, uluslararası ilim dili olmuútur.98 Müslümanlar, insanlık tarihinin en özgün medeniyetlerinden
biri olan øslam medeniyetini kurmuúlardır. Kuúkusuz bu medeniyetin temellerini bir e÷itimci olarak
Hz. Peygamber atmıútır.
4.1. Hz. Muhammed’in Konuúmasındaki Üslubu
ønsanlar konuúarak iletiúim kurarlar. Etkili
bir iletiúim için, konuúmanın içten ve güzel yapılması gerekir. Allah’ın terbiyesinden geçen ve
insanlara dini tebli÷ için gönderilen bir elçinin
konuúması sıradan bir konuúma olamazdı. Allah,
Peygamberine, “(Resulüm!) Sen, Rabb’inin
yoluna hikmet ve güzel ö÷ütle ça÷ır ve onlarla en güzel úekilde mücadele et...”99 buyurarak
tebli÷ esnasında güzel bir üslup kullanmasını emretmiútir.
YORUMLAYALIM
“Söz kalpten çıkarsa kalbe
kadar gider, dilden çıkarsa kula÷ı
aúamaz.”
Arap Atasözü
Yukarıdaki sözü yorumlayınız.
Allah, Kur’an’da güzel sözü kökü toprakta, gökyüzüne do÷ru uzamıú, dal budak salarak meyve
veren ulu bir a÷aca; kötü sözü ise köksüz, yıkılmak üzere olan çürük bir a÷aca benzeterek100 insanlara
güzel söz söylemeyi emretmektedir.101 Allah, Hz. Musa’yı Mısır Firavunu II. Ramses’e tebli÷ için gönderirken ona yumuúak söz söylemesini emretmiútir. “Firavuna gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona
yumuúak söz söyleyin. Belki o, aklını baúına alır veya korkar.’’102 Allah Resulü, Kur’an’da tavsiye
95 øbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.316-318.
96 øbrahim Sarıçam, ølk Dönem øslam Tarihi, s. 206.
97 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 2, s. 839.
98 Muhammed Hamidullah, øslam Peygamberi, C 2, s. 819.
99 Nahl suresi, 125. ayet.
100 øbrahim suresi, 24-26. ayetler.
101 Bakara suresi, 83. ayet; Nisâ suresi, 8. ayet; øsrâ suresi, 23. ayet.
102 Tâ-Hâ suresi, 43 - 44. ayetler.
147
SøYER
edilen güzel ve etkili konuúmayı en güzel úekilde yerine getirmiútir. Peygamberimiz konuúmalarında çok seçici olmuú ve konuúmalarını pedogojik esaslara dayandırmıútır.103 Öncelikle Hz.
Muhammed, söyledi÷i sözleri içselleútirmiú ve
hayatına aksettirmiútir.
NOT EDELøM
Hikmet kavramı çok kapsamlı
bbir kelimedir. Bazı anlamları úunlardır:
øyiye yönlendiren, kötülükten
alıkoyan söz, kesin delillere dayanan bilgi,
akla uygun özlü söz, bizzat Kur’an’ın kendisi, nübüvvet, peygamberin ilahî hükümleri bilmesi ve insanlara ö÷retme yöntemi
vb. dir. Allah, hikmetin yanı sıra güzel
ö÷ütlerde bulunmayı istiyor ve muhataplarla yapılan tartıúmanın (mücadele) kesin
bilgiye dayalı ve muhatabı iknaya yönelik
olmasını murat ediyor.
Hz. Muhammed’in söyledikleri insanları
derinden etkilemiútir. O, hiçbir zaman yapmacık, samimiyetten uzak konuúmalar yapmamıútır. Peygamberimiz sade konuúur, kelimeleri
tane tane söylerdi. Onun hitabetinde kelimeler
özenle seçilir, gereksiz olanlara yer verilmez;
fakat lazım olan hiçbir lafız da atlanmazdı. Nitekim o, “Cevamiu’l- kelim (az, öz söyleme
kabiliyeti) ile gönderildim.”104 buyurmuútur.
Hz. Aiúe, “Allah Resulü sizler gibi konuúmazdı.
Türkiye Diyanet Vakfı øslam Ansiklopedisi,
O, konuútu÷unda yanındaki kiúi konuútuklarını
C 7, s. 503-504.
ezberlerdi.”105 diyerek onun konuúmasının net
ve anlaúılır oldu÷una de÷inir. Hz. Muhammed,
önemli gördü÷ü konuları tekrar ederek sözlerinin, muhatabının aklında ve gönlünde yer etmesini
sa÷lardı.
Peygamberimizin konuúma esnasında dikkat etti÷i noktalardan biri de muhatabının seviyesi idi.
Bedevi bir insan için kullandı÷ı kelimeler veya konuúmanın içeri÷i, kültürlü bir insan için kullandı÷ı
kelimelerden farklı idi. Nitekim bu konuda peygamberimiz di÷er Müslümanları da uyarmıútır. Bir
hadisinde úöyle buyurur: “Biz peygamberler, herkese seviyesine göre muamele etmek ve akılları
ölçüsünde hitap etmekle emrolunduk.”106 Peygamberimiz, konuúmasında insanları rencide edici
sözlerden kaçınırdı. Ferdî yanlıúlara de÷inirken, “ønsanlara ne oluyor ki úöyle úöyle yapıyorlar.”
tarzında genellemeler yaparak hatalardan söz ederdi. Böylece yanlıúlar dile getirilir; fakat yanlıúı
yapan kiúinin onuru kırılmazdı.
Peygamberimizin konuúmaları tekdüzelikten uzaktı. Konuúmalarını jest ve mimiklerle destekler
ve bakıúlarıyla insanlar üzerinde hakimiyet kurardı. Sadece bazı insanlara yönelme veya hitap etme
hatasına asla düúmezdi. Konuúmalarında her zaman edebe riayet ederdi. Nezakete büyük önem veren
Peygamberimiz kaba sözler söylemezdi. Müslümanlara da kötü söz söylemeyi yasaklamıútır. Ayrıca
o, kötülüklerin tasvir edilmesini de yasaklamıútır.
Konuúmalarına bazen yemin ile baúlayan Peygamberimiz bu úekilde dinleyiciyi uyarır ve dikkatini bir noktada toplardı. Bu konuúmaların birinde, “Varlı÷ımı elinde tutan zata (Allah’a) yemin
ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de tam iman etmiú
olmazsınız. Size yaptı÷ınız takdirde birbirinizi sevecek bir úey söyleyeyim mi? Aranızda selamı
yaygınlaútırın.”107 buyurmuútur.
103 Abdullah Özbek, Bir E÷itimci Olarak Hz. Muhammed, s. 123.
104 Buhari, Tabir, 22.
105 Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 251.
106 Gazali, øhyau Ulumi’d- Din, C 1, s. 144.
107 Müslim, øman, 98.
148
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
Hz. Muhammed, ayrıca insanları gereksiz tartıúmalar, yalan ve kırıcı konuúmalardan sakındırmıútır. Hz. Peygamber bir hadisinde , “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuúsun ya da sussun.”108 buyurmuútur.
4.2. Kolaylaútırmayı ve Müjdelemeyi Ö÷ütlemesi
Allah, øslam’ı insanların rahatlıkla kabul
edip yaúayabilece÷i bir düzen içinde göndermiútir. ønsanın gücünü aúan konularda sorumluluk
yüklememiútir. Bu husus Kur’an’da úöyle ifade edilir: “Allah hiçbir kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez.”109 Di÷er bir
ayette, “...Allah sizin için kolaylık ister, zorluk
istemez...”110 denilerek dinde asıl olanın kolaylık oldu÷u vurgulanmıútır.
YORUMLAYALIM
“Kolaylaútırın, zorlaútırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”
Buhari, Cihad, 164.
Yukarıdaki hadisi dini kolaylaútırma açısından yorumlayınız.
Hz. Aiúe validemiz Peygamberimizden bahsederken, “ O, iki úey arasında tercih yapma durumunda
kaldı÷ında, günah olmadı÷ı sürece, kolay olanını seçerdi.” demiútir.111
Güneúin altında oruç tutmaya gayret eden bir kimseyi Peygamberimiz engellemiú, normal úekilde oruç tutmasını emretmiú ve,
“ Aúırı gidenler helak oldular.” demiútir.112 Yine bir
hadislerinde bu konuya, “ Allah’a en sevimli gelen
amel, az da olsa devamlı olanıdır.”113 úeklinde de÷inmiútir. Allah Resulü, dinde emredilmeyen davranıúların, ibadetmiú gibi algılanıp uygulanmasını
do÷ru bulmamıú ve úöyle buyurmuútur: “ …Kim bu dini
güçleútirirse, din onu ma÷lup eder. Siz kolay olanı yapınız
ve mutedil olunuz.”114 Baúka bir hadisinde ise, “…Allah beni
zorlaútırıcı olarak de÷il; ö÷retici ve kolaylaútırıcı olarak gönderdi…”115 demiútir.
Peygamberimizin bir özelli÷i de korkutucu olmaktan daha çok müjdeleyici olmasıdır. Peygamberler için beúir (müjdeleyici) ve nezir (uyarıcı) kelimeleri birçok ayette beraber kullanılır.
Allah Resulü, iman edip güzel amel iúleyenlerin ahiret âleminde sonsuz
nimetlere kavuúacaklarını müjdeler. ønkârcıları da sabırla dine davet eder,
küfürde israr edenleri ise can yakıcı bir azapla uyarırdı. Bu konuda bazı ayetler úöyledir: “ Sen sadece bir uyarıcısın. Biz, seni Hak ile birlikte müjdele108 Tirmizi, Kıyamet, 51.
109 Bakara suresi, 286. ayet.
110 Bakara suresi, 185. ayet.
111 Buhari, Edeb, 80; Müslim, Fedail, 77.
112 Muhammed Ebu Zehra, øslam Hukuku Metodolojisi (Fıkıh Usulü), s. 274.
113 Buhari, øman, 32.
114 Buhari, øman, 29.
115 Müslim, Talak, 4.
149
SøYER
yici ve uyarıcı olarak gönderdik. Geçmiú her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı bulunmuútur.”116
“Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların
ço÷u bunu bilmezler.”117 Müslümanların dini yaúama ve tebli÷ konusunda Peygamberimizin uyarılarını dikkate almaları gerekir.
4.3. Soru Sorarak Ö÷retmesi
E÷itim açısından soru sorarak ö÷retmek, etkili ö÷retim yöntemlerinden biridir. Bu úekilde
ö÷retim; düúünmeye, bireysel giriúim yetene÷inin geliúmesine, serbest konuúma ve tartıúmaya imkân sa÷lar.
Peygamberimiz bilgi sahibi olabilmek, bazı
sorunları çözebilmek için soru sormanın önemine úöyle de÷inmiútir: “ Güzel soru ilmin
yarısıdır.”118, “Âlimlerle beraber olunuz,
bilenlere sorunuz, bilenlerle arkadaúlık yapınız.” 119
Hz. Muhammed bazen dinleyenlerin zihinlerini konuya hazırlamak ve dikkatlerini
çekmek için bu yolu seçerdi. Hz. Muhammed
mekkelileri Safa Tepesi’nde topladı÷ında sözlerine, úu soruyla baúlamıútı: “… Ne dersiniz?
Size úu da÷ın ardından bir takım atlıların
geldi÷ini haber versem bana inanır mısınız.” Müúrikler “Biz senin yalan söyledi÷ine
hiç úahit olmadık.” demiúlerdi. Bunun üzerine
Hz. Muhammed: “ O hâlde ben size úiddetli
bir azabın önünde bir korkutucuyum.” diye
cevap vermiúti.120
YORUMLAYALIM
Peygamberimiz ara sıra etrafında bulunanlara bir konuyu ö÷retmek için soru sorardı. Nitekim
Muaz bin Cebel’i, Yemen’e, vali olarak gönderirken bu yöntemi kullanmıútır.
Hz. Muhammed: “Sana bir úey sorarlarsa
nasıl hüküm vereceksin?”
Muaz: Allah’ın kitabıyla.
Hz. Muhammed: “ùayet Allah’ın kitabında yoksa?”
Muaz: Allah Resulünün sünneti ile.
Hz. Muhammed: “Ya onda da bulamazsan?”
Muaz: Aklımı çalıútırır içtihat ederim. Bunun dıúında baúka bir úey düúünmem. Böyle
bilir, böyle yaparım.
Hz. Muhammed: “Allah’ın Elçisini muvaffak kılan Allah’a hamt olsun.”
Abdullah Özbek, Bir E÷itimci Olarak
Hz. Muhammed, s. 157.
Bu diyalo÷u okuyarak verilmek istenen
temel mesajı yorumlayınız.
Yerine göre Hz. Muhammed sorulan soruya baúka bir soru ile de karúılık verirdi. Bir defasında
bir adam gelerek, “ Kıyamet ne zaman kopacak.” diye sordu. Bu sorunun cevabının bu kiúiye bir
fayda sa÷lamayaca÷ını bilen Peygamberimiz, “ Sen kıyamet için ne hazırladın?”121 diye sorarak
kıyamet gününe hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekmiútir.
116 Fâtır suresi, 23-24. ayetler
117 Sebe suresi, 28. ayet .
118Acluni, Keúfü’l-Hafa, C 1, s. 431
119 Acluni, Keúfü’l-Hafa, C 1, s. 393.
120 Müslim, øman, 355.
121 Müslim, Birr, 6.
150
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
4.4. Örnekler Vererek Ö÷retmesi
Konuların anlatımında örneklendirme e÷itim açısından önemlidir. Bu yönteme temsil (örnek)
getirme denir. Bu yolla konunun iyi anlaúılması, akılda kalıcı olması ve muhatabın daha kolay
kavraması hedeflenir.
Peygamberimiz pek çok konuyu örneklerle izah etmiútir. Böylece bu mevzular daha dikkatli bir
úekilde dinlenmiú, kavranmıú ve unutulmamıútır. Peygamberimizin bir hadisdeki örneklendirmesi
úöyledir: “ Allah’ın benimle gönderdi÷i hidayet ve ilim, bir araziye ya÷an bol ya÷mura benzer. Bu arazinin bir kısmı güzel ve uygundur, suyu kabul eder, çayır ve bol ot yetiútirir. Bir
kısmı da çoraktır, suyu üstünde tutar. Allah ondan insanları faydalandırır, onlar da bundan
içerler, hayvanlarını sularlar ve ekin ekerler. Ya÷murun ya÷dı÷ı di÷er bir kısım arazi de düz
ve kaypaktır, ne suyu üstünde tutar ne de çayır bitirir. øúte Allah’ın dinini anlayan, Allah’ın
benimle gönderdi÷i dinin ö÷ütlerini tutan ve bunu ö÷renip ö÷reten kimseler, suyu kabul eden
veya tutan arazi gibidir. Kibrinden baúını kaldırmayan ve benim kendisiyle gönderildi÷im
Allah’ın hidayetini kabul etmeyen kimse ise su tutmayan arazi gibidir.”122
Peygamberimiz, Müslümanların arasındaki birli÷i bir vücudun organlarına benzeterek úöyle
ifade etmiútir: “ Birbirini sevmede, birbirine acımada ve úefkat göstermede Müslümanlar bir
vücut gibidir. Ondan bir uzuv rahatsız olursa vücudun di÷er organları da uykusuzluk ve
humma ile onu bu sıkıntılara ortak olmaya ça÷ırır.”123
Peygamberimiz mümin ile münafı÷ın Kur’an ile iliúkisini úu örnekle ifade etmiútir: “Kur’an
okuyan müminin misali portakal gibidir. Kokusu güzel ve tadı hoútur. Kur’an okumayan
müminin misali de hurma gibidir. Kokusu yoktur. Fakat tadı lezzetlidir. Kur’an okuyan münafıkların misali, kokusu güzel; fakat tadı acı fesle÷en gibidir. Kur’an okumayan münafı÷ın
misali ise, kokusu bulunmayan ve tadı da acı olan Ebu Cehil karpuzu gibidir.”124
Yukarıdaki örneklerden de anlaúılaca÷ı gibi Peygamberimiz pek çok konuyu örneklerle anlatmıútır. Bu metotla konuların daha kolay anlaúılmasını ve zihinlerde daha kalıcı olmasını sa÷lamıútır.
4.5. Tartıúarak økna Etmesi
Tartıúma, bir konu veya problem üzerinde birlikte konuúarak mümkün olan en uygun çözüm
yollarını arama metodudur. Tartıúmadan maksat, bir konuya de÷iúik yönlerden bakabilmektir. Müslümanlara emredilen istiúare de bir nevi tartıúmadır. E÷itimde do÷ru sonuçlara ulaúabilmek için en
uygun yollardan biri de ilmî tartıúmadır.
Hz. Muhammed tartıúma metodunu hem müúriklerin sorularına cevap verirken hem de sahabeleri e÷itirken kullanmıútır. Onun tartıúmasında kaba söz ve alaya yer yoktur. Tartıúmada daima
edebe riayet edilmiútir. Peygamberimizin tartıúmalarından bazı örnekler aúa÷ıda verilmiútir:
Kendisine zinayı mübah kılması úartıyla Müslüman olaca÷ını söyleyen kimseyle Peygamberimiz arasında úöyle bir tartıúma geçer.
Hz. Muhammed: Bu ne demek oluyor? Senin annen var mı?
Adam: Evet.
122 Buhari, ølim, 20.
123 Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.
124 Buhari, Et’ıme, 30; Tirmizi, Edeb, 79.
151
SøYER
Hz. Muhammed: Kız kardeúin var mı?
YORUMLAYALIM
Adam: Evet.
Hz. Muhammed: Annenle zina edilmesini
ister misin?
Kendisine saltanat ve mülk verildi÷i için büyüklenen nemrut ile
Hz. øbrahim arasında úöyle bir tartıúma geçmektedir.
Hz. øbrahim: Benim Rabb’im hem diriltir,
hem de öldürür.
Nemrut: Ben de diriltir ve öldürürüm.
Hz. øbrahim: Allah güneúi do÷udan getirir.
Haydi sen de onu batıdan getir.
Bu delil karúısında nemrut çaresiz kalır ve
söyleyecek bir söz bulamaz.
Adam: Hayır!
Tartıúma sonunda adam bu düúüncesinden
vazgeçer ve tövbe eder.125
Bedir Savaúı’nda ordunun bulunması gereken yer ile ilgili istiúarede bunlardan biridir.
Peygamberimizin orduyu yerleútirdi÷i yerin
uygun bir mekân olmadı÷ı kanaatine varan Hubab bin Münzir úöyle der: “Bu yeri siz kendi
Bakara suresi, 258. ayet.
görüúünüze göre mi belirlediniz, yoksa Allah
Uyarlanmıútır.
mı öyle istedi?” Hz. Muhammed, kendi görüHz. øbrahim’in bu tartıúmada takip etti÷i metodu yorumlayınız.
úü do÷rultusunda belirledi÷ini söyler. Bunun
üzerine Hubab, seçilen yerin savaú için münasip olmadı÷ını, askerlerin Bedir kuyusuna en yakın yerde yerleútirilmelerinin ve di÷er kuyuların da
iúlevsiz kılınmasının gerekti÷ini söyler. Peygamberimiz de Hubab’ın görüúünü benimser ve ordu bu
do÷rultuda konuúlandırılır.
Ey nebi! Biz seni úahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
125 Ahmet bin Hanbel, el-Müsned, C 5, s. 256-257.
152
5. ÜNøTE: HZ. MUHAMMED’øN ÖRNEK KøùøLøöø
ÜNøTEMøZø DEöERLENDøRELøM
A- Aúa÷ıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.
1. Hz. Peygamberin beúerî yönünü kısaca anlatınız.
2. Hz. Muhammed’in adaletini açıklayınız.
3. Hz. Muhammed’in hoúgörüsü hakkında bilgi veriniz.
4. Hz. Muhammed’in ö÷retmenli÷i hakkında bilgi veriniz.
B- Aúa÷ıdaki çoktan seçmeli soruların do÷ru seçeneklerini iúaretleyiniz.
1. Aúa÷ıdakilerden hangisi Peygamberimize ait bir özellik de÷ildir?
A) Hoúgörülü olması
B) Cömert olması
D) Sosyal statüye göre de÷er vermesi
E) Tutumlu olması
C) Adaletli olması
2. Hz. Muhammed için aúa÷ıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Hz. Muhammed bizler gibi yer, içer; sevinir, üzülürdü.
B) Hz. Muhammed Allah’tan vahiy alırdı.
C) Hz. Muhammed hiçbir konuyu kendi görüúüne dayanarak açıklamazdı.
D) Hz. Muhammed arkadaúlarıyla istiúare ederdi.
E) Hz. Muhammed ümmi idi.
3. Müslümanların ilk e÷itim-ö÷retim merkezi aúa÷ıdakilerden hangisidir?
A) Mescid-i Nebevi
B) Suffe
D) Darü’l- Erkam
E) Mescid-i Haram
C) Darü’n- Nedve
4. Hz. Peygamberin, “Güneú’i sa÷ elime, Ay’ı da sol elime koysalar yine de yolumdan dönmem.”
sözü onun hangi yönünü göstermez?
A) Cesaret
B) Kararlılık
C) østikrar
D) Hoúgörü
E) Kendine Güven
C- Aúa÷ıdaki cümlelerde boú bırakılan yerleri parantez içindeki uygun ifadelerle doldurunuz.
(müjdeleyici, âlimler, rahmet, merhamet, alaycı, uyarıcı)
1. “ (Resulüm!) Biz seni âlemlere ancak ............... olarak gönderdik.” (Enbiyâ suresi, 107. ayet.)
2. “Ey Peygamber! ùu bir gerçek ki seni hakikatin bir úahidi, bir............... ve ...............olarak
gönderdik. (Ahzâb suresi, 45. ayet.)
3. ............... gökteki yıldızlar gibidir. Yıldızlar nasıl karanlıkta yol gösterirse ............... de yeryüzünde rehberdirler.”
D- Aúa÷ıdaki bilgilerin do÷rularını (D), yanlıúlarını (Y) ile iúaretleyiniz.
1. (...) Hz. Muhammed bir hadisinde, “ Allah beni muallim olarak gönderdi.” buyurmuútur.
2. (...) ønsanlar bir peygamberi örnek almadan da dini en güzel úekilde anlayıp yaúayabilirler.
3. (...) Hz. Muhammed, Farsça, Yunanca ve Kıptice ö÷renmesi için Hz. Ali’yi görevlendirmiútir.
4. (...) Hz. Muhammed, iki úey arasında tercih yapmada serbest oldu÷unda zor olanı de÷il, kolay olanı
tercih ederdi.
153
SÖZLÜK
A
adl: Adalet, insaflı olmak,iúi do÷ru olmak.
afak: Ufuklar, görüú alanı.
avam: Hiçbir özelli÷i olmayan sıradan insanlar.
azat etmek: Serbest bırakmak, salıvermek. Köle
ve cariyelerin özgürlü÷ünü geri vermek.
B
beddua: Birinin kötü duruma düúmesini gönülden isteme.
bedevi: Çölde, çadırda yaúayan göçebe.
beúer: ønsano÷lu, insan.
biçare: Çaresiz, zavallı kimse.
boykot: Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle
amaca ulaúmak için her türlü iliúkiyi kesmek.
buhran: Kargaúa, kriz.
büyü: Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde
etmek iddiasında olanların baú vurdukları gizli
iúlem ve davranıúlara verilen genel ad.
C
cahiliye: øslam öncesi ça÷, Arapların o dönemdeki yaúantısı.
D
Darü’l-Erkam: Erkam’ın evi, Kâbe yakınında
bulunan ve Hz. Muhammed’in e÷itim ve ö÷retim
yaptı÷ı ev.
Darü’n-Nedve: Mekkeli müúriklerin önemli
meseleleri görüúmek ve karar almak için toplandıkları yer.
diyet: øslam hukukuna göre, öldürme ve yaralamalarda suçlunun ödemek zorunda oldu÷u para
veya mal, kan parası, kefaret.
ülkenin yöneticisi anlamında kullanılır.
ensar: Mekkeli Muhacirlere yardım eden Medineli Müslümanlar.
eúraf: Bir yerin zenginleri, sözü geçenler ve ileri
gelenleri.
evrensel: Evrenle ilgili. Bütün insanlı÷ı ilgilendiren, âlemúümul.
F
fedakâr: Özverili.
fena bulmak: Geçici olmak,yok olmak, ölmek.
fetret: øki olay arasındaki süre.
fevza: Kaos ortamı, kargaúa.
fıtrat: Yaradılıú, hilkat, huy, yapı, tabiat.
Ficar Savaúları: Haram aylarda yapılan savaúlar.
fudul: Erdemliler, faziletliler.
G
gayb: Göz önünde bulunmayan. His ve aklın
ötesinde kalan, insan tarafından kavranamayan.
Manevi âlem.
gazve: Hz. Muhammed’in bizzat katıldı÷ı seferler.
H
Hacer-i Esvet: Kâbe’nin do÷u köúesinde bulunan siyah taú.
hadari: Yerleúik hayata geçmiú olan Araplar.
hanif: øslamiyetten önce putlara tapmayı reddedip Allah’ın birli÷ine inanan ve Hz. øbrahim’in
dini üzere yaúayan kimse.
haram: Din kurallarına aykırı olan, dince yasak
olan.
E
harem : Korunan yer, yasak bölge. Mekke ve
ebabil: Sürü sürü, peú peúe gelen kuúlar.
Medine úehirleriyle çevrelerindeki belirli bölgeehl-i beyt: Hz.Muhammd’in evi ile kızı, damadı ler.
ve torunlarından oluúan ailesi.
hasret: Özleyiú, iç çekme. Çok özleyip kavuúaehl-i kitap: Kitap ehli. øslam inancına göre ya- mama üzüntüsü.
hudi ve hristiyanlara verilen isim.
hatim: Kâbe’nin kuzeybatı duvarının karúısında
eman vermek: øslam ülkesine girmek isteyen yerden bir metre yükseklikte bir buçuk metre kagayrimüslim yabancıya can ve mal güvencesi lınlı÷ında yarım daire úeklindeki duvar.
sa÷lamak.
havra: Yahudilerin ibadet için toplandıkları yer,
emir: Müslüman ülkelerde bir kavim, úehir veya sinagog.
154
195
hezimet: Bozguna u÷ramak, yenilgi.
Hicaz: Arap Yarımadası’nın kuzeybatı kısmı
olup Haremeyn-i ùerifeyn’in bulundu÷u kutlu
bölge.
Hicr-i øsmail: Kâbe’nin kuzeybatı duvarı ile Hatim arasındaki boúluk.
Hicr-i Kâbe: Kâbe’nin kuzeybatı duvarı ile hatim arasındaki boúluk.
hilf: Yemin, sözleúme.
hill: Dıúarıdan Mekke’ye gelen kiúilerin ihrama
girmek zorunda oldukları sınırlar içinde oldu÷u
hâlde harem bölgesi dıúında kalan yerlere verilen
isim.
himaye: Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk, gözetim.
hüsran: Ümit edilenin elde edilememesinden
duyulan elem.
hüzün: Gönül üzgünlü÷ü, gam, keder, sıkıntı.
I
ıtır: Güzel koku, ıtır çiçe÷i.
ø
iffet: Haramdan uzak durmak, helal ve güzel olmayan söz ve davranıúlardan sakınmak
iftihar etmek: Övünmek.
ikrar: øtiraf etmek, hakikati yazı, söz ve iúaretle
açı÷a çıkarmak..
inziva: Toplum hayatından kaçıp tek baúına yaúamak
israf: Savurganlık, tutumsuzluk, gereksiz yere
para, zaman ve emek harcamak.
K
kâhin: Do÷a üstü yollardan gizli, bilinmeyen
úeyleri gelece÷i bilme iddiasında bulunan kimse.
kanaatkâr: Elindeki ile yetinen, tok gözlü.
kilise: Hristiyanların ibadet için toplandıkları
yer.
medyun: Borçlu, minnettar.
meleke: Yeti, kabiliyet.
mersiye: A÷ıt.
Merve: Hz. øbrahim; Hacer ve øsmail’i Mekke’ye
bıraktı÷ında Hacer’in yiyecek ve su bulabilmek
için çıktı÷ı tepelerden biri.
mevali: Azat edilen köleler. Köle azat eden kiúiler.
mevla: Azat edilen köle. Köle azat eden kiúi.
mikat: Mekke’ye gidenlerin veya hac ve umre
yapacakların ihrama girecekleri noktalar.
miras: Birine ölen yakınından kalan mal-mülk,
servet veya para.
muahat: Hz. Peygamberin Medine’de ensar ve
muhacirlerden bazılarını birbirleriyle kardeú ilan
etmesi.
muhacir: Mekke’den Medine’ye hicret eden
Müslümanlar.
münafık: Kalbi ile inanmadı÷ı halde inkârını
saklayıp, dili ile inandı÷ını söyleyerek mümin
görünen kimse
müúrik: Allah inancı olmakla bereber put veya
baúka bir varlı÷ı Allah’a ortak koúan kimse.
mütevazı: Alçak gönüllü, gösteriúsiz, iddiasız.
N
nazil: ønen, inmiú.
necaúi: Habeú ülkesinde krallara verilen unvan.
nefha: Esinti, güzel koku.
nesep: Soy, baba soyu, sülale.
nesir: Dilin söz dizimi kurallarına uygun olarak
kullanılan anlatım biçimi, manzum olmayan söz
ve yazı, düz yazı.
P
panayır: Belli zamanlarda ve genellikle küçük
yerleúim birimlerinde kurulan, sergi niteli÷ini de
taúıyan büyük pazar.
papirüs: Eski Mısırlıların yazı ka÷ıdı yapmak
için saplarından faydalandıkları bir bitki. Bu bitkiden yapılan yazı ka÷ıdı.
M
R
ma’mure-i dünya: ønsanlar tarafından imar edilrahip: Genelde manastırda yaúayan Hristiyan
miú bayındır dünya.
din adamı.
masum: Temiz, suçsuz, günahsız.
mecnun: Sevdadan dolayı kendisini kaybetmiú. Ravza-i Mutahhara: Tertemiz çiçekli bahçe,
Peygamberimizin mezarının bulundu÷u yer.
Çılgın, deli.
155
196
revak: Üstü örtülü, önü açık yer, sundurma.
ruhban: Dünyadan el etek çekmiú Hristiyan din
adamı.
rukusi: Hristiyanlık ve yıldızlara tapıcılık karması bir dine verilen ad.
S
Sabiiler: Gök cisimlerine tapanlar.
sadakat: Ba÷lılık, dostluk.
sadık rüya: Hz. Muhammed’in peygamberlikten önce gördü÷ü ve aynen gerçekleúen rüyalar.
Safa: Hz. øbrahim, Hacer ve øsmail’i Mekke’ye
bıraktı÷ında Hacer’in yiyecek ve su bulabilmek
için çıktı÷ı tepelerden biri.
sahih: Gerçek, do÷ru, hakiki, hikmet, bilgelik,
ilim, sebep, gizli sebep, açık delil.
salim fıtrat: Kusursuz yaradılıú.
say: Hac ve umrede Kâbe’nin do÷u tarafındaki
Safa Tepesi’nden baúlayarak Merve’ye dört gidiú, Merve’den Safa’ya üç dönüú olmak üzere bu
iki tepe arasındaki gidiú geliú.
seriyye: Hz. Muhammed’in bizzat katılmayıp
bir sahabenin kumandası altında gönderdi÷i birlikler.
seyyit: Peygamber soyundan gelen kimse. Efendi. Kabile reisi.
sıddık: Çok do÷ru olan, do÷rulu÷un zirvesinde
olan, sözünü davranıúları ile do÷rulayan kimse.
siyer: Hz. Muhammed’in hayatını anlatan ilim.
suffe: Hz. Peygamberin mescidine bitiúik, üstü
örtülü ve etrafı açık mesken.
ù
úark: Do÷u.
úecere: Soy kütü÷ü.
úefkat: Acıyarak sevmek, merhamet etmek.
úehbal: Kuú kanadının en uzun tüyü.
úer-i mübin: Apaçık din.
úeyh: Yaúlı. Kabile reisi.
úirk: Allah’ın birden çok oldu÷una inanma,
Allah’a ortak tanıma, eú koúma.
resini yedi kez dönme.
tebli÷ etmek: Taúımak, ulaútırmak, bildirmek.
tecvit: Güzel okumak veya yazmak.
tefekkür: Düúünme, düúünüú.
telbiye: Hac veya umreye niyetlenen bir kimsenin ihrama girdi÷i zaman ve daha sonra bir
takım vecibeleri tamamlayıncaya kadar yüce
Allah’ı öven sözler.
tevazu: Alçak gönüllülük, gösteriúsizlik.
tevhit: Allah’ın birli÷ine inanma, bir sayma, bir
olarak bakmak. Birlik, bütünlük.
Ü
ümmi: Ehl-i kitap olmayan veya okuma-yazma
bilmeyen.
V
vaat: Bir iúi yapmak için verilen söz, bir iúi yapmayı üzerine alma, söz verme.
vahiy: Bir buyruk ve düúüncenin Allah tarafından Peygambere bildirilmesi.
vakfe: Belirlenen zamanda hac için ihramlı olarak Arafat sınırları içinde bulunmak.
Y
yergi: Bir kimseyi, bir toplumu bir düúünceyi,
bir nesneyi veya bir görene÷i yermek için yazılmıú yazı veya söylenmiú söz, taúlama, hicviye,
hiciv.
Z
zelle: Peygamberlerin küçük hataları.
zeval: Sona erme.
zuhur: Ortaya çıkma.
T
talim: Ö÷retmek.
tahsin: Bir iúi güzel yapmak.
tasvip etmek: Benimsemek.
tavaf: øslam dininde hac sırasında Kâbe’nin çev156
197
KAYNAKÇA
Acluni, Keúfü’l- Hafa, Beyrut, 1351/1932.
Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi Cilt I-VI, ønkılab Yayınları, østanbul, 1996.
Ahmet bin Hanbel, el-Müsned, Cilt I-VI, Ça÷rı Yayınları, østanbul,1982.
Alpsoy, Said, Bir ønsan Olarak Hz. Muhammed, østanbul, Tarihsiz.
Ateú, Süleyman, Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Kılıç Yayınları, Ankara, 1983.
Berki, Ali Himmet-Keskio÷lu Osman, Hatem’ül-Enbiyâ Hz. Muhammed ve Hayatı, Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları, Ankara, 1991/1997.
Buhari, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, Cilt I-XII, Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları,
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1976/1982.
Buhari, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve ùerhi (çev.: ve úerh eden Kamil Miras), Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları, Ankara, 1990.
Buhari, Sahih-i Buhari, Ça÷rı Yayınları, østanbul,1982.
Buhari, Sahih-i Buhari, Tercemesi (çev.: Mehmet Sofuo÷lu), Ötüken Neúriyat, østanbul, 1987.
Canan, øbrahim, Aile Reisi Olarak Hz. Peygamber, Ra÷bet Yayınları, østanbul, 2005.
Canan, øbrahim, øslam’da Çevre Sa÷lı÷ı, Cihan Yayınları, østanbul, 1986.
Canan, øbrahim, Kütüb-i Sitte, Akça÷ Yayınları, Ankara, 1990.
Cerraho÷lu, øsmail, Tefsir Usulü, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1985.
Cevdet Paúa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tarih-i Hulefa, Çile Yayınları, østanbul, 1981.
Çakan, øsmail Lütfi, Örnek Kul Son Resul, Ensar Neúriyat, østanbul, 2005.
Derveze, øzzet, Kur’an’a Göre Hz. Muhammed’in Hayatı, Yöneliú Yayınları, østanbul, 1989.
Ebu Zehra, Muhammed, øslam Hukuku Metodolojisi (Fıkıh Usulü), Fecr Yayınları, Ankara, 1986.
Ebu Davut, Sünen, Ça÷rı Yayınları, østanbul, 1992.
El-Buti, Ramazan, Fıkhussire, (çev.: Ali Nar-Orhan Aktepe), Gonca Yayınları, østanbul, 1987.
Ersoy, Mehmet Âkif, Safahat, ønkılap Yayınları, østanbul, 2003.
Esed, Muhammed, Kur’an Mesajı (çev.: Cahit Koytak-Ahmet Ertürk), øúaret Yayınları, østanbul, 2000.
Faruki, øsmail Raci, øslam Kültür Atlası (çev.: M. Okan Kibaro÷lu-Zerrin Kibaro÷lu), ønkılab Yayınları,
østanbul, 1997.
Gazali, øhyau Ulumi’d- Din, Bedir Yayınları, østanbul, 1984.
Gündüzalp, Selim, Peygamberimizin Hayatından Seçilmiú Öyküler I., Zafer Yayınları, 2004.
Hamidullah, Muhammed, øslam Peygamberi (çev.: Salih Tu÷), ørfan Yayıncılık, østanbul, 1993.
Hasan, øbrahim Hasan, øslam Tarihi (çev.: øsmail Yi÷it-Sadrettin Gümüú), Kayıhan Yayınları, østanbul, 1987.
Heyet, Do÷uútan Günümüze Büyük øslam Tarihi, Ça÷ Yayınları, østanbul, 1989.
Heyet, Dinî Kavramlar Sözlü÷ü, Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları, Ankara, 2006.
Heyet, Kur’an- Kerim ve Açıklamalı Meali, Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları, Ankara, 2006.
Heyet, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir Cilt I-V, Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları, Ankara, 2007.
Heyet, Maarif Vekaleti, øslam Ansiklopedisi Cilt I-XII, Maarif Basımevi, Ankara, 1960.
Heyet, Türkiye Diyanet Vakfı, øslam Ansiklopedisi, østanbul, 1982/2007.
Heykel, Muhammed Hüseyin, Hz. Muhammed’in Hayatı, (çev.: Vahdettin ønce), Yöneliú Yayınları, østanbul,
2000.
Hitti, Philip, øslam Tarihi (çev.: Salih Tu÷), Bo÷aziçi Yayınları, østanbul, 1989.
Hizmetli, Sabri, øslam Tarihi, Ankara Üniversitesi. ølahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara,1991.
157
øbn Hiúam, Siret-i Nebi (çev.: Hasan Ege), Kahraman Yayınları, østanbul, 2001.
øbn Hiúam, Abdülmelik, es-Siyretü’n-Nebeviyye, I-IV, Beyrut, 1971.
øbn øshak, Siyer (çev.: Sezai Özel), Akabe Yayınları, østanbul, 1988.
øbn Kayyim El Cevziyye, Zadu’l-Mead, øklim Yayınları, østanbul, 1996.
øbn Mace, Sünen (çev.: Haydar Hatipo÷lu), Kahraman Yayınları, østanbul, 1982.
øbn Sa’d, Kitabü’t Tabakat, Cilt I-VIII, Beyrut, 1985.
økbal, Muhammed, Cavitname (çev.: Annemarie Schimmel), Turizm ve Kültür Bakanlı÷ı Yayınları,
Ankara, 2005.
øslam Tarihi, ùamil Yayınları, østanbul,1980/1987.
Köksal, Mustafa Asım, øslam Tarihi, Köksal Yayıncılık, østanbul, 1999.
Malik Bin Enes, Muvatta (çev.: Komisyon), Beyan Yayınları, østanbul, 1994.
Müslim, Sahih-i Müslim (çev.: Mehmet Sofuo÷lu), Ça÷rı Yayınları, østanbul, 1992.
Nedvi, Ebu’l- Hasen, Rahmet Peygamberi, øz Yayıncılık, østanbul, 2008.
Nedvi-es-Siyretü’n-Nebeviyye (çev.: Osman Keskio÷lu), øslami Neúriyat, østanbul, 1981.
Nesai, Sünen, Ça÷rı Yayınları, østanbul, 1981.
Ortaö÷retim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ö÷retim Programı, Millî E÷itim Bakanlı÷ı, Din Ö÷retimi
Genel Müdürlü÷ü, Ankara, 2005.
Özbek, Abdullah, Bir E÷itimci Olarak Hz. Muhammed, Esra Yayınları, østanbul, 1994.
Paúa, Ahmet Cevdet, Peygamber Efendimiz (Sadeleútiren: Mahir øz), østanbul, 2003.
Paúa, Ahmet Cevdet, Peygamberler ve Halifeler Tarihi, Dergah Ofset, østanbul, 1997.
Sami, ùemsettin, Kamus-ı Türki, Tercüman Gazetesi Yayınları, østanbul, 1986.
Sarıçam, øbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları, Ankara,
2004 /2007.
Sarıçam, øbrahim, ølk Dönem øslam Tarihi, Anadolu Üniversitesi, Açıkö÷retim Fakültesi. Yayınları, Eskiúehir, 2007.
Suruç, Salih, Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, Cilt I-II, Nesil Yayınları, østanbul, 1981.
ùark-øslam Klasikleri, Muallakât, (çev.: ùerafettin Yaltkaya), Millî E÷itim Bakanlı÷ı Yayınları,
østanbul, 1989.
ùibli, Mevlânâ, Asrı Saadet (çev.: Komisyon) Eser Neúriyat, østanbul, 1977.
ùibli, Mevlânâ, Peygamberin Hayatı, Timaú Yayınları, østanbul, 2005.
Taberi, Tarih-i Taberi, Ebu Cafer Muhammed bin Cerirü’t Taberi Tercemesi (çev.: M. Faruk Gürtunca),
Sa÷lam Yayınevi, østanbul, Tarihsiz.
Tirmizi, Sünen, Ça÷rı Yayınları, østanbul, 1992.
Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neúriyat, østanbul, 1940.
Yurdaydın, Hüseyin G, øslam Tarihi Dersleri, Ankara Üniversitesi, ølahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara,
1988.
Yücel, ørfan, Peygamberimizin Hayatı, Diyanet øúleri Baúkanlı÷ı Yayınları, Ankara, 1999.
158
Download