eğitim işleri başkanlığı

advertisement
EĞİTİM İŞLERİ BAŞKANLIĞI
2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI
MÜFREDAT TASLAĞI
DEĞERLENDİRME RAPORU
ŞUBAT 2017
-0-
İÇİNDEKİLER
A. GİRİŞ ……….…………………………………….…..…...…..….…….……..…2
1) Müfredatın Öğrenci Üzerindeki Etkisi……………………………… 3
2) Müfredatın Toplumsal Hayata Etkisi……………………….…….....3
B. EĞİTİM POLİTİKASI………...…………….………………………………...… 4
1) Karma Eğitim Modeli ……………….………..………………….…..4
2) Kılık-Kıyafet ……………………………………………………..........4
3) Laiklik …………………………………………….............................. 4
4) Dil ……………………………………………….……………….......... 5
5) Tarih…………………………….…………..……………….…........... 5
6) Milliyetçilik………………………………...………………….............6
7) Kemalizm ve Resmi İdeoloji………………..…….……................. 6
8) Eğitim Kalitesi………………………………………….…................6
9) Öğretmenin Yeterliliği ve Öğrenci Başarısı ...............................7
C. DERS KİTAPLARININ İÇERİĞİ……………………………………..............8
1) Dini Açıdan Kitapların İçeriği………….……………....................8
2) Ahlaki Açıdan Kitapların İçeriği………….…..…………………...8
3) Sosyal Ve Kültürel Açıdan Kitapların İçeriği…..........................9
7.SONUÇ VE ÖNERİLER …………………………..……………………………10
-1-
A. GİRİŞ
Milli Eğitim Bakanlığının, hazırlamış olduğu yeni müfredat taslağını halkın
görüşüne sunması üzerine HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanlığı olarak bu konuda bir
çalışma yapma ihtiyacı hissettik. Bu çalışmada sadece yeni müfredat taslağını inceleme
ve değerlendirme yerine, eğitim sistemini bir bütün olarak ele alıp istek, şikâyet ve
önerilerimizi çeşitli başlıklar altında rapora dönüştürmeyi uygun gördük.
Toplumumuzun inancı, değerleri ve ihtiyacı ile çağın gereklerini dikkate alarak iyi bir
eğitim sistemi, iyi bir eğitim programı ve neticesinde iyi yetişmiş bir nesil için katkıda
bulunmaya çalıştık. Derdimiz, toplumumuzun geleceğidir.
Eğitim, bir ülkenin en önemli ve temel kurumlarından biridir. Çünkü eğitim,
toplumun geleceğini inşa etmektir. Eğitimin amacı yeni nesilleri yetiştirmek,
çocuklarımızı geleceğe hazırlamaktır. Bu yeni nesil eğitim kurumlarında yetişecek ve
yarının idarecileri olacaklardır.
Dolayısıyla eğitim programı, bireylerin yetişmesi ve toplumun şekil almasında
önemli rol oynamaktadır. Sağlıklı eğitim sistemi sağlıklı bireylerin yetişmesine vesile
olacağı gibi, sorunlu eğitim sistemi de sorunlu bireylerin yetişmesine kaynaklık
edecektir.
Eğitim politikasının aynası, ders kitaplarıdır. Yetiştirilmek istenen insan tipinin
kimliği, kendisini bütün açıklığıyla ders kitaplarında gösterir. Bugün Türkiye’de yeni
nesillerin bir kısmı düşmanlarına hayran; kendi tarihine, örfüne, geleneğine, inanç ve
değerlerine yabancı hatta düşman olarak yetiştirilmişse, sorumluyu uzaklarda aramaya
gerek yoktur. Bu sonucun ortaya çıkmasında sorunlu eğitim programının rolü büyüktür.
Eğitim sistemini bir bütün olarak değerlendirildiğinde birçok sorunu bünyesinde
barındırdığı görülür.
Her şeyden önce eğitim, toplumun gerçekliğinden kopuktur. Toplumun inanç ve
değerleriyle pek çok yönden uyuşmamaktadır. Dolayısıyla toplumun beklenti ve
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Bunun bir neticesi olarak eğitim sistemi istenilen
başarı seviyesini yakalayamamakta, toplumun birçok kesimi tarafından da şikâyet
konusu olmaktadır. Yoğun şikâyetler ve verimsizlik nedeniyle her yeni gelen hükümet
tarafından, hatta aynı hükümetin farklı bakanları tarafından sürekli eğitim programına
müdahale edilmekte, eğitim programları değiştirilmekte, ancak bir türlü rayına
oturtulamamaktadır. Sürekli ve hızlı değişiklikler beraberinde eğitim politikalarının
istikrarsız, güvensiz ve başarısız olmasını netice vermektedir.
65. Ak Parti hükümeti Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müfredatın değiştirilmesi
amacıyla “Yeni Müfredat Taslağı”nın halkın görüşüne sunulması bu fasit daireden çıkış
bulunması bakımdan isabetli bir adım olmuştur. Ancak bu taslak programda birçok
yanlışın devam ettirildiği görülmektedir. Bu raporda bunlardan birkaçına yer verilmiştir.
- Resmi ideolojik yaklaşım; müfredat taslağının tüm kısımlarına sinmiştir. Din
kültürü ve ahlak bilgisinin okutulmadığı ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflarda dahi eski müfredata
göre yoğunluk farkı söz konusu olsa bile resmi ideolojiyi körpe zihinlere zerketme
eğilimi devam ediyor görünmektedir. Müfredatın ortaokul ve lise kısmında Türkiye
Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi olduğu gibi korunmuştur. Kemalist bir
nesil yetiştirmek, bu müfredatın en belirgin hedeflerinden biri olarak öne çıkmış
görünmektedir.
- Müfredat üzerinde yapılan değişikliklerin çoğu günü kurtarma anlayışıyla
yapıldığı için uzun ömürlü olamamaktadır. Müfredat; Batı ülkelerinden herhangi
-2-
birinden iktibas edilerek değil, Türkiye gerçekliği dikkate alınarak hazırlanmalı; halkın
değerlerine uygun, örfüyle uyumlu, geleneği ve tarihiyle barışık hale getirilmelidir.
- Din eğitimi ana sınıfından itibaren çocuk eğitiminin esasları dikkate alınarak
çocukların düzeyine uygun olarak verilmelidir.
- Ders saatlerinde değişiklik öngörülmemiştir. Günlük ders saatlerinin fazla oluşu
noktasında eğitimcilerin şikâyetleri söz konusudur. Verimsiz uzun ders saatleri yerine
daha kısa sürede daha iyi verim elde etmenin yolları aranmalıdır.
Bu memleketin faydalı, sağlıklı ve sorumlu bireyler yetiştiren bir eğitim sistemine
ihtiyacı vardır. Toplumun inanç ve değerlerine bağlı, kültürünü özümsemiş, tarihini
reddetmeyen, kendine, ailesine ve topluma faydalı olan bireylerin yetiştiği bir eğitim
sistemine şiddetle ihtiyaç vardır.
Dolayısıyla eğitim sistemi; eğitim politikaları ve müfredatıyla, sorun olmaktan
çıkarılıp Türkiye’de % 99’u Müslüman olan halkın inanç ve değerleriyle örtüşen bir
yapıya büründürülmelidir. Kitap hazırlama komisyonlarının bu hassasiyetleri göz
önünde bulundurarak halkın inanç ve değerlerinin ruhunu kitaplara yansıtması gerekir.
1) Müfredatın Öğrenci Üzerindeki Etkisi
Eğitim programının öğrenci üzerinde doğrudan etkisi vardır ve bu etki büyüktür.
Çünkü öğrencinin gözünde okul; öğrenmenin, hayata dair bilgi elde etmenin ve geleceğe
hazırlanmanın yeridir. Öğrenci ilkokul çağından itibaren ailesinden ve çevresinden bu
yönde telkinler alır. Bu durum öğrenciyi, okuldan aldıklarını doğru ve gerekli bilgiler
olarak kabul etmeye ve bunları hayatında esas almaya sevkeder. Dolayısıyla okuldan
aldığı bilgiler; onun inancı, ahlaki yapısı ve davranışlarına yön verecek, hayatı da buna
göre şekillenecektir. Başka bir anlatımla öğrenci; fırıncının elindeki hamurun şekil
alması gibi, okuldan aldıklarıyla kişilik kazanmaktadır.
2) Müfredatın Toplumsal Hayata Etkisi
Türkiye’de ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarındaki öğrenci sayısının 18 milyon
dolayında olduğu, bunun da ülke nüfusunun yaklaşık % 22,5’ine tekabül ettiği göz önüne
alındığında, müfredatta yapılacak bir değişikliğin toplum hayatına ne kadar etki edeceği
daha iyi anlaşılmış olur. Neredeyse toplumdaki her dört kişiden biri, ilk ve orta dereceli
okullarda verilen eğitimi almaktadır. Bu öğrenciler, okulda edindikleri bilgi ve
kazandıkları davranışları toplumsal hayata yansıtmaktadırlar. Gençlerimizin, mensubu
oldukları toplumun inanç ve değerlerine bağlı, kültür ve geleneğine aşina, sorumluluk
duygusuyla yetiştikleri takdirde sağlıklı bir toplum yapısının oluşmasına vesile
olacaklardır. Aksi takdirde, inanç ve ahlaki değerlerin yozlaşmasına, toplumun da ifsat
olmasına sebebiyet vereceklerdir. Unutulmamalıdır ki ağaç kökleri üzerinde yükselir.
"Bugünün küçüğü, yarının büyüğüdür" atasözünde de ifade edildiği gibi yarın
memleketimizi, idaremizi, ekonomimizi emanet edeceklerimizin bugün okul çağında
olan çocuklarımız olduğunu hatırdan çıkarmadan onları yetiştirmek zorundayız. İnsan
şahsiyetinin şekillendiği en önemli süreç olan eğitim döneminin doğru programlanması,
ailesine ve toplumuna faydalı bireylerin yetişmesine ve sağlıklı bir toplum yapısının
oluşmasına temel teşkil edecektir.
-3-
B. EĞİTİM POLİTİKASI
1) Karma Eğitim Modeli
Milli Eğitimin Temel İlkeleri başlığı altında, karma eğitim kısmında madde 15’te
şöyle denmektedir: «Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak
eğitim türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya erkek
öğrencilere ayrılabilir»
Eğitim bilimcileri ve pedagoglar tarafından dünyanın her yerinde şiddetli
eleştirilere muhatap olan karma eğitim "yüzyılın pedagoji yanlışı" olarak kabul
edilmekte ve hızla bu uygulamadan vazgeçilmektedir. Amerika, Japonya ve kimi Avrupa
ülkelerinde deneye dayalı olarak yapılan uygulamalarda kız-erkek ayrı eğitim modelinde
başarı oranının yükseldiği ispatlanmıştır.
Karma eğitimin, özellikle ergenlik dönemindeki öğrencilerin akademik ve kişilik
gelişimini olumsuz etkilediği bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Bu gerçeklik göz önünde
bulundurulmadığı için eğitimde arzulanan düzeyde bir başarı elde edilememektedir.
Bundan hareketle karma eğitim modelinin zorunlu olmaktan çıkarılması,
toplumumuzun inanç ve ahlaki değerlerine de daha uygun olan kız-erkek ayrı eğitim
modelinin teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir.
2) Kılık-Kıyafet
Eğitim kurumlarında kılık-kıyafet noktasındaki dayatmacı anlayış yönetmelik
değişiklikleriyle geriletilmişse de hiç kimsenin eğitim hakkının inancı veya tesettürü
nedeniyle elinden alınamayacağının yasal ve anayasal teminattan yoksun olması keyfi
uygulamaların önünü açabilecektir.
Başörtüsü mevzusu inançla alakalı bir mesele olduğu için tartışmaya açık bir konu
haline getirilmemelidir. Bireyin inancı dikkate alındığında başörtüsü takma veya
takmama, bir dayatma konusu olmamalıdır.
Bununla birlikte hem öğrenciler hem de eğitimciler adaba ve ahlaka ters
düşmeyecek şekilde giyinmeli, toplumun manevi değerleri ve hassasiyetlerine azami
derecede önem vermelidirler.
3) Laiklik
Milli Eğitimin Temel İlkeleri başlığı altında, laiklik kısmı madde 12’de şöyle
denmektedir: «Türk Milli Eğitiminde laiklik esastır. Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi,
ilkokul ve ortaokul ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında
yer alır»
% 99’u Müslüman olan ülkemizde göreceli bir anlam ihtiva eden laiklik kavramının
eğitimde temel bir esas ve bir dayatma unsuru olarak yer alması, ciddi bir sorundur.
Geçmiş dönemlerdeki laiklik uygulamalarına bakıldığında toplumsal hayatta ne gibi
sosyal ve siyasi sorunlara, eğitim alanında ise nasıl bir pedagojik soruna yol açtığı
görülecektir.
Laiklik, Fransa'da ortaya çıkıp Avrupa ve oradan da diğer ülkelere yayılmış
olmakla birlikte, her ülkede biri birinden çok farklı uygulamalara sahne olmuştur.
Türkiye'deki uygulama biçimi ise laikliğin halk arasında da din düşmanlığı şeklinde
algılanmasına sebebiyet vermiştir.
-4-
4) Dil
Anayasa’nın 42. maddesinin son fıkrasında «Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim
ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve
öğretilemez» hükmü bulunmaktadır.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 10/2. maddesinde ise «Milli birlik ve bütünlüğün
temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde,
özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş
eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Milli Eğitim
Bakanlığınca gereken tedbirler alınır» şeklinde bir düzenleme getirilmiştir.
Bir devletin resmi dilinin olması kuşkusuz zorunludur. Ancak bütün ülkede bir tek
anadilin var olduğunu iddia etmek, diğer anadillerin varlığını inkâr ile vatandaşlara
öğretmesinin önüne engeller koymak insan temel hak ve özgürlükleriyle bağdaşmaz.
Türkiye'de yaşayan birçok farklı etnik yapıya mensup insan vardır. Bunların etnik
aidiyetlerinin yok sayılması ve ana dillerinde eğitim imkânından mahrum bırakılmaları
siyasi ve sosyal huzursuzluklara neden olduğu gibi, ana dilleri farklı çocukların eğitimde
fırsat eşitliğinden yararlanamamalarına sebebiyet vermektedir.
Bir insanın ana sütü kadar kendisine helal olan ana dilde eğitim hakkı en kalabalık
ikinci nüfusa sahip Kürtler başta olmak üzere yeteri kadar talep olması halinde herkese
tanınmalıdır.
5) Tarih
Milletler geleceklerini tarihleri üzerine bina ederler. Kendi tarihini bilmeyenler
geleceklerini sağlam temeller üzerinde kuramazlar. Bir milletin medeniyeti onun tarihi
ile belli olur.
Halkımız Müslümandır, dolayısıyla okulda öğrencilere İslam Tarihi de
okutulmalıdır. Çünkü İslam Tarihi aynı zamanda Müslümanların ortak tarihi ve ortak
hafızasıdır. Müfredatta, Türk tarihi dışında herhangi bir Müslüman kavmin tarihine yer
verilmemesi büyük bir eksikliktir.
Müfredat taslağında; Müslüman Türkler dışında herhangi bir Müslüman kavmin
edebiyatına dolayısıyla İslam dünyasının edebiyatına yeteri kadar yer verilmemiştir.
Farklı etnik yapıların yüzyıllarca aynı kaderi paylaştığı bu topraklarda toplumsal barışın
yeniden tesis edilmesi adına diğer halkların da kültür ve edebiyatlarına müfredatta
mutlaka yer verilmelidir.
Felsefe derslerinde; Batı felsefesi ayrıntılı yer alırken İslam düşünce tarihi ile ilgili
bölümler sınırlı kalmıştır.
Yeni müfredatta buluşlar/icatlar tarihi ele alınmalı. Bu konuda hem ülkemizde
hem de İslam âleminde büyük buluşlar/eserler yapmış şahsiyetler tanıtılmalıdır.
Tarih dersinde mutlaka ümmet kavramına vurgu yapılmalıdır. Yeni nesillerde
ümmet bilincinin oluşması, hem dünya hem de ahiret saadetinin teminatı olacaktır.
Müfredatta İstiklal mahkemelerine değinilmesi olumludur. Bununla birlikte bu
mahkemelerin kuruluş amacı, yapısı, çalışma sekli, kararları, sonuçları ve baktıkları
önemli davalara da objektif olarak yer verilmelidir.
-5-
Şeyh Said olayı ile alakalı resmi tarih bakış açısını yansıtan, objektiflikten uzak,
yanlı bakış açısı terk edilmeli; somut bilgi ve belgeler ışığında konu yeniden ele
alınmalıdır.
Askeri darbelerin nedenleri, oluşumu, sonuçları objektif olarak ele alınmalı ve
darbelerin yaşanmaması adına kollektif bir bilinç oluşturulmalıdır.
İlk insanla ilgili hem bilimsel hem de dini gerçekliklerle bağdaşmayan yanlış
tanımlamalara yer verilmemeli, aksine ilk insanın bir peygamber olduğu net bir şekilde
işlenmelidir.
6) Milliyetçilik
Bir kavmin diğer kavimlere üstünlüğü esasına dayalı menfi milliyetçilik anlayışı,
aynı topraklarda yaşayan farklı kavimlere mensup vatandaşları ayrıştıran ve aralarına
düşmanlık koyan sosyal bir sorundur. Türkiye gibi farklı kavimlere mensup insanların
bir arada yaşadığı ülkelerde, vatandaşları bir arada tutan ortak değerler öne
çıkarılmalıdır. Birlikte yaşayan kavimlerden birini öne çıkaran menfi milliyetçiliği ortak
değer ve ortak payda olarak kabul eden anlayıştan şiddetle kaçınılmalıdır.
Başka kavimleri yok sayan ırkçı nitelemeli "Andımız" isimli metnin her sabah
öğrencilere topluca okutulmasına son verilmesi son derece yerinde bir karar iken, bu
metnin halen ders kitapların başında yer almaya devam etmesi, büyük bir yanlıştır. Yeni
ders kitapları basılırken bu çelişkinin giderilmesi ve toplumun birlik ve beraberliğine
zarar veren bu ayrıştırıcı metne yer verilmemesi gereklidir.
Bu coğrafyada Müslüman olan kavimleri bir arada tutacak olan yegâne bağın İslam
olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır.
7) Kemalizm ve Resmi İdeoloji
Mevcut ders kitaplarındaki yerli yersiz ideolojik Atatürkçülük ve Kemalizm
vurgusu pedagoji bilimiyle bağdaşmamaktadır.
Örneğin; Müzik 4.Sınıf ders kitabının 70. sayfasında: «Türkü ölümden odur
kurtaran, odur yeniden Türklüğü kuran... Ulusu, yurdu odur yaratan» şeklindeki
ifadeler ile Hayat Bilgisi 3. sınıf ders kitabında, "Atatürk" adlı şiirde; «Ulusu, yurdu
odur yaratan» ifadeleri halkın inanç ve manevi yapısına taban tabana zıttır. Daha pek
çok ders kitabında aşırı yüceltici, ilahlaştırıcı ifadelere yer verilmiş olması hiçbir faydası
bulunmayan buna karşılık pek çok mahzurlar taşıyan bir uygulamadır.
Her tarihi şahsiyet gibi Mustafa Kemal'in de tarihin tabii seyri içinde oynadığı rol,
gerçeklikten koparılmadan ve ideolojik bir boyuta vardırmadan ele alınmalıdır.
8) Eğitim Kalitesi
Eğitimin kaliteli olabilmesi için öğrenciyi merkeze alan, bilginin yanında değerler
eğitimini de aynı şekilde önemseyen, sadece maddi yönü değil manevi yönü de dikkate
alan, toplumun ihtiyaçları ve çağın gereklerine göre yapılandırılan bir eğitim sistemi ve
müfredatına ihtiyaç vardır.
Öğrenciyi sadece sınavlara değil hayata da hazırlayan, salt bilgi ile donatmaya
değil; aldığı bilgileri doğru yerde ve doğru zamanda kullanmasını bilen bireyler olarak
yetiştirecek bir eğitim sistemi olmalıdır.
-6-
Eğitim anlayışı ve politikalarında sık sık yaşanan değişimler maalesef eğitim
alanında istikrarsızlıkla neticelenmektedir. Bu toplumun inanç ve değerlerine uygun bir
eğitim sistemi oturtulması, öncelikli hususlardan biridir.
Hafta içi tüm günleri derslerle doldurmak, hafta sonlarını da kurslarla doldurmak
yerine "az ders, çok etkinlik" şeklinde programlar uygulanmalıdır. Öğretmenlerin ders
yükü azaltılarak daha verimli olmaları sağlanmalıdır.
Okullardaki deney ihtiyacını karşılayacak laboratuvar ve araç-gereçlerin
bulunması gerekir. Maalesef birçok okulda ya laboratuvar yoktur veya deneyde
kullanılacak araç-gereç bulunmamaktadır. Bu durum teorik olarak verilen dersin
yeterince anlaşılamamasına neden olmaktadır.
Eğitim kalitesi açısından bölgeler arası ciddi farklar söz konusudur. Dolayısıyla
öğrencilerin eğitim seviyeleri farklı olmaktadır. Bu eşitsizliğin giderilmesi gerekir.
Sık yaşanan öğretmen değişiklikleri, eğitim kalitesini zayıflatmakta, sınıfı ve
öğrenciyi geriye götürmektedir. Bu konuda gereken tedbirler alınmalıdır.
9) Öğretmenin Yeterliliği
Yeni taslak programda dile getirilen kazanımlar ne kadar nitelikli olursa olsun,
bunları uygulayacak olan kuşkusuz öğretmenlerdir. Bu açıdan öğretmenlerin yeterliliği,
donanımı, kültürü ve gayreti çok önemlidir.
Eğitimde kalitenin artırılması için öğretmenlerin eğitimlerinin gözden geçirilmesi,
onları daha donanımlı hale getirecek ayrı bir formasyon programına ihtiyaç vardır.
Eğitim fakülteleri ile öğretmenlik mesleğinin cazibeli hale getirilmesi,
öğretmenlerin itibarlarının yükselmesinin sağlanması için tedbirler geliştirilmeli,
öğretmenlerin ekonomik durumları ve özlük hakları iyileştirilmelidir.
10)
Öğrenci Başarısı
Okulların, öğretmenlerin ve eğitim programlarının varlık sebebi öğrencilerin iyi
yetiştirilmesidir. Dolayısıyla öğrencinin başarılı ve geleceğe hazırlıklı olması; eğiticilerin
yeterliliğine, okulların ve eğitim programlarının kalitesine bağlıdır. Ayrıca
öğretmenlerin donanımlı, eğitim programlarının ise toplumun ihtiyaçlarına cevap
verebilecek ve çağın gereklerine uygun hale getirilmesi gerekir.
Öğrencinin başarılı olması sadece bilgi yüklü olması, sınavlarda yüksek not alması
değil, bunun yanında kişiliği, ahlaki yapısı, anlayışı, kısaca manevi gelişimi ile
mümkündür. Manevi yönden eksik bırakılan ve sadece bilgi yüklenen öğrenci için
kaliteden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla müfredatta bilginin yanında manevi
değerler eğitimine de yeterince yer verilmelidir.
-7-
C. DERS KİTAPLARININ İÇERİĞİ
1) Dini Açıdan Kitapların İçeriği
Mevcut kitapların içeriğindeki metinlerin ve görsellerin birçoğunda Cumhuriyetin
kuruluşunun öncesi ve sonrası arasında mukayese yapılmaktadır. Cumhuriyet öncesi
dönem değerlendirilirken İslam dininin öğretileri, İslam hukuku, İslam’da kadın hakları,
Müslümanların kılık ve kıyafetleri, sosyal yaşam şekli ve Müslüman halkın örfüyle ile
alay edilmekte, kötüleyici karalayıcı ifadeler kullanılmaktadır. Cumhuriyet sonrası ise
iyi, güzel, modern ve arzu edilen, olması gereken veya hedeflenen durum olarak ifade
edilmektedir. Bu şekilde öğrencilerde; İslam’ın çağın gerisinde kaldığı, insana doğru ve
iyi şeyler vermediği, günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediği fikri ve düşüncesi meydana
getirilmek istenmektedir. Taslak programda da bu çarpık bakış aynen devam ettirildiği
görülmektedir. Yeni müfredat taslağında bir yandan değerler eğitimine vurgu
yapılmakta, diğer yandan toplumun manevi değerlerine hakaret edilmeye devam
edilmektedir.
Kitaplarda; dinleri inkâr eden, ahiret inancını yok sayan ve materyalizmi aşılayan
içerikler olmamalıdır. Ne yazık daha önce kitaplarda bu istikamette konulara yer
verilmiştir. Örneğin; ilk insanların konuşma ve yemek pişirme gibi şeyleri bilmedikleri,
bitki kökleriyle beslendikleri, zamanla yaparak-yaşayarak birçok şeyi öğrendikleri ifade
edilmiştir. Hâlbuki dinimiz; ilk insanın bir peygamber olduğunu ve dolayısıyla üstün
özelliklere sahip olduğunu bize haber veriyor. İlkini kabul eden insan, dinimizin
söylediklerini inkâr etmiş olacaktır.
3. sınıf müzik kitabının kazanım kısmı müzik kültürü bölümünde; «Atatürk ile
ilgili müzikleri doğru ve anlamına uygun söyler» denmektedir. Verilen müzik
parçalarının çoğu akidevi açıdan sorunludur. Örneğin; Müzik 4.Sınıf ders kitabının 70.
sayfasında: «…Ulusu, yurdu odur yaratan» şeklinde ifadeler yer almaktadır. Akidevi
olarak sorunlu olan bu sözleri anlamına uygun olarak söyletmenin kazanım olarak
değerlendirilmesi daha büyük bir sorundur. Yeni çıkacak müzik kitaplarında bu hususa
çok dikkat edilmelidir.
İsviçre’den iktibas edilen Medeni Kanunun kabulünün bir ihtiyaç olduğu iddiasını
kabul ettirebilmek için, kaynağını İslam Hukukundan alan Mecelle’ye haksız ve
mesnetsiz eleştirilere son verilmelidir.
2) Ahlaki Açıdan Kitapların İçeriği
Kitaplarda öğrencilere fayda vermeyen, öğrencilerin ahlaki gelişimini olumsuz
yönde etkileyecek, toplumun değer yargılarına ters düşen çarpık ilişkilerin anlatıldığı
roman özetleri ve şiirlere yer verilmektedir. Öğrencilerin karşı cinse olan duygularını
kabartacak ve aşk hayallerine daldıracak kimi roman özetlerinin, hikâyelerin ve şiirlerin
ders kitaplarında yer alması eğitimden alınan verimi düşürmektedir.
Sınıf ortamı resmedilirken oturma planı kız ve erkek öğrencelerin yan yana
oturtulması şeklinde verilmektedir. Bu alandaki uzmanların tespitleri göz önünde
bulundurulduğunda erkek ve kız çocuklarının aynı sıralarda birlikte oturtulmaları
psikolojik ve pedagojik anlamda doğru bir uygulama değildir.
İlkokul kitaplarında öğrenciler resmedilirken kız öğrencilerin etek boyu genellikle
diz üstü olacak şekilde çizilmiştir. Yönetmeliklere göre kız öğrencilerin etek boyu diz
kapağını örtecek şekilde olması gerekirken ısrarla bunun zıddına çizimlerin tercih
-8-
edilmesi kasıtlıdır. Ayrıca halkın kahir ekseriyetinin Müslüman olduğu ve kadınlarının
çoğunun başını örttüğü bir topluma sunulan eğitim müfredatında anne, öğretmen,
öğrenci… Bütün resimlerinde tektipçiliğin tipik örneği olarak daima başı açık kadın
resimleri verilmektedir. Din kültürü ve Hz. Muhammed’in hayatı gibi kitaplarda bile aynı
yanlışın sürdürülmesi kaygı vericidir.
3) Sosyal ve Kültürel Açıdan Kitapların İçeriği
Öğrencinin sosyal hayata hazırlanması açısından kitaplarda; toplumumuzun inanç
ve değerleri esas alınarak aile yapısı ve yaşantısı, okul hayatı, mahalle ortamı, akrabalar
arası münasebetler, toplumumuzun örf ve adetleri ile toplumun ihtiyaçları konularına
yeterince yer verilmelidir.
Ayrıca öğrencinin içinde yaşadığı toplumun düğün, taziye, folklor, yemek ve
benzeri sosyal özelliklerinin kitaplarda yeterince yer alması gerekir.
Böylelikle öğrenci; içinde yaşadığı toplumu daha yakından tanımış olmakla birlikte
o toplumun bir parçası olduğunu hisseder ve aidiyet duygusu gelişir.
Ancak şimdiye dek okutulan kitaplarda gerekli - gereksiz birçok yerde aile yapısı,
toplumun örf ve adetleri, özellikle de inanç ve değerlerinin dikkate alınmadığı veya
kötülendiği gözlemlenmiştir. Ayrıca toplumumuzun kültürü yeterince işlenmediği gibi
Batı kültürüne de çok yer verilmiştir. Bu, öğrencilerin kendi öz değerlerine karşı
yabancılaşması ve Batı kültürü ve yaşam tarzına özenmesine sebebiyet vermiştir.
Dolayısıyla ders kitaplarında yer alacak metin ve görsellerde bu konulara karşı
duyarlı olunmalıdır.
-9-
D) SONUÇ VE ÖNERİLER
Hiç şüphesiz eğitim programının öğrenciler üzerindeki etkisi büyüktür. Bu etki,
eğitim programının tabiatına göre müspet veya menfi olabilecektir. Eğitim programının
öğrenciler üzerindeki etkisi, haliyle toplumsal hayata ve dolayısıyla ülkenin geleceğine
de yansıyacaktır. Bu durum, eğitim programının ne denli önemli olduğunun işaretidir.
Dolayısıyla eğitim programı; üzerinde özenle durulması, titizlikle hazırlanması ve
dikkatle uygulanması gereken bir konudur.
Eğitim programında temel unsur ders kitapları ve içerikleridir. Bu nedenle ders
kitaplarının dikkatli bir şekilde hazırlanması büyük önem taşımaktadır. Seçilecek
konuların ve içeriğinin toplumumuzun ihtiyaçları ve çağın gereklerine uyumlu olmalıdır.
Onun için kitaplarda yer alacak metinlerin;
-Toplumumuzun inanç, ahlak ve kültürel değerleriyle uyumlu olmasına,
-Dini inkâr eden, ahireti yok sayan ve materyalizmi aşılayan içerikte olmamasına,
-İslam’ı ve İslami yaşam tarzını kötü, Batı’yı ve Batı yaşam tarzını iyi gösteren
özellikte olmamasına,
-Türk milliyetçiliğini teşvik eden, öne çıkaran, yücelten ve Türkiye’deki herkesi
Türk gören anlayışı dayatan içerikte olmamasına,
-Türk dilini, Türkiye’nin tek dili olarak yansıtan ve yücelten içerikte olmamasına,
-Kemalizm ve resmi ideolojiyi dayatan anlayışta olmamasına,
-İslam dünyasında kabul görmüş İslam âlimlerinin kitaplarından çokça istifade
edilmesine özen gösterilmelidir.
Bununla birlikte kitaplarda yer alacak görsellerin;
-Toplumumuzun inanç, ahlak ve kültürel değerleriyle uyumlu olmasına,
-Cinselliğin ön plana çıkarıldığı çıplak bedenler, İslami motifleri kötü, Batı
motiflerini iyi gösteren şekilde olmamasına,
-Kız ve erkek öğrencilerin sınıf oturma düzeninde yan yana verilmemesine,
-Kız öğrencilerin kıyafetlerinin vücudu göstermeyecek şekilde kalın, geniş ve uzun
olmasına,
-Bayanların tesettürlü bir şekilde verilmesine özen gösterilmelidir.
Ayrıca;
-İlkokul 2. sınıftan başlamak üzere tüm okullarda Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin
hayatı ve Temel Dini Bilgiler okutulmalıdır.
-Ortaokul 1. sınıftan başlamak üzere İslam Tarihi tüm okullarda okutulmalıdır.
-Karma eğitim modelinden vazgeçilmelidir.
-Kılık ve kıyafet serbest bırakılmalı, isteyen öğrenci inancının gereği olan kıyafetle
okula gelebilmelidir. Başörtüsü konusu yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
-Anadilde eğitim hakkı tanınmalı ve Kürtçeye resmi dil statüsü kazandırılmalıdır.
-Sınıflardaki kalabalık öğrenci sayısının azaltılması ve standart düzeye getirilmesi
için ihtiyaç kadar derslik açılmalıdır.
-Her okulun bünyesinde bir atölyenin bulunması sağlanmalıdır.
- 10 -
-Beden eğitimi derslerinde kız ve erkek öğrencilerin farklı zamanlarda ders
işlemeleri sağlanmalıdır.
-Her okula kütüphane bulunmalıdır.
% 99'u Müslüman olan bir memlekette birçok okulda halen mescidin bulunmaması
büyük bir eksikliktir. Her okulda mescit bulunmalıdır.
HÜDA PAR
Eğitim İşleri Başkanlığı
- 11 -
Download