antibiyotiklerin klinik kullanımları,antibiyotik kullanımında genel

advertisement
ANTİBİYOTİKLERİN
KULLANIMLARI
KLİNİK
Bu başlık altında klinik kullanımda olan bazı
antibiyotiklerin etki spektrumları, seçildiği
enfeksiyon hastalıkları, önemli yan etkileri ve
mikroorganizmaların
bu
antibiyotiklere
geliştirdikleri direnç şekilleri ele alınacaktır.
BETA LAKTAM ANTİBİYOTİKLER
Beta laktam antibiyotiklerin hepsi 4 üyeli β- laktam halkasına
sahiptir. Bakterilerin hücre duvarı sentezini inhibe ederek
etki ederler. Bu grupta penisilinler, sefalosporinler,
karbapenemler ve monobaktamlar yer almaktadır.
PENİSİLİNLER
Penisilin grubu aşağıdaki başlıklar altında ele alınacaktır.
Doğal penisilinler
Penisilin G
Penisilin V
Penisilinaza
dirençli
penisilinler
(oksasilin,
dikloksasilin, nafsilin, metisilin)
Aminopenisilinler ( ampisilin, amoksilin)
Karboksi penisilinler
Karbenisilin
Tikarsilin
Geniş spektrumlu penisilinler
Azlosilin
Mezlosilin
Piperasilin
Beta laktam-betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları
(Ampisilin-sulbaktam, amoksisilin- klavulanik asit,
tikarsilin-klavulanik asit, piperasilin-tazobaktam)
Doğal penisilinler
Etki spektrumu:
Gram pozitif koklar
A grubu streptokoklar,viridans streptokoklar,
Streptococcus pneumoniae (dirençli suşlar
farklılıklar gösterir)
Gram negatif koklar
Neisseria meningitidis
Gram pozitif aerob basiller
Pasteurella multocida, Bacillus anthracis
Gram pozitif anaerob bakteriler
Clostridium, Fusobacterium, Actinomyces türleri
Spiroketler
Treponema pallidum, Borrelia türleri
Leptospira türleri, Listeria monocytogenes
coğrafi
Klinik kullanımı
Streptokokların neden olduğu farenjit, erizipel, pnömoni,
sepsis, menenjit, endokardit, kemik ve yumuşak doku
enfeksiyonları
Meningokoksik menenjit, tetanoz, gazlı gangren, aktinomikoz,
şarbon, leptospiroz, Listeria enfeksiyonları, sifiliz
Klinik sunumu
Penisilin G, parenteral, IV yolla, 4-6 saatte bir uygulanır.
Prokain penisilin G , sadece IM olarak kullanılır.
Penisilin V, mide asidinden etkilenmeyen tek penisilin olup
oral yoldan
kullanılır.Streptokoksik farenjitte ve ağır olmayan
infeksiyonlarda verilebilir.Farenjitte 10
günden az kullanımı etkili değildir.
Benzatin penisilin G , IM yoldan 3 haftada bir uygulanan bir
depo penisilindir.
Streptokokal farenjit , romatizmal ateş profilaksisi ve
sifilizde kullanılır.
Penisilinaza dirençli penisilinler
Etki spektrumu
Metisiline duyarlı stafilokoklar (MSS)
Doğal penisilinlerin etki spektrumu
Klinik kullanımı
MSS un etken olduğu veya şüphelenildiği enfeksiyonlar
(endokardit, sepsis, osteomyelit,
yumuşak doku infeksiyonları ,menenjit vs)
Aminopenisilinler
Ampisilin, amoksisilin
Etki spektrumu
Enterokoklar,
Haemophilus influenzae (beta laktamaz yapmayan)
Moraxella catarrhalis (beta laktamaz yapmayan)
Salmonella typhi, Shigella türleri (duyarlılığı coğrafi
farklılık
gösterir) E. coli ve Proteus türleri
Doğal penisilinlerin etki spektrumu
Klinik kullanımı
Akut otitis media, akut sinüzit, kronik bronşit alevlenmesi
(beta laktamaz yapan suşlar ve
penisiline dirençli pnömokoklar etkense uygun değil),
enterokok enfeksiyonları ve özellikle
gebelerin üriner infeksiyonlarında kullanılabilir.
Karboksi penisilinler ve üreidopenisilinler
Karbenisllin,tikarsilin(karboksi penisilinler)
Azlosilin,mezlosilin,piperasilin(üreidopenisilinler)
Geçmişte pek çok gram negatif çomağa ve Pseudomonas
türlerine etkin olan bu ajanlar hastanelerde gelişen yaygın
direnç nedeni ile duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça ampirik
olarak önerilemez
Betalaktam ve betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları
Ampisilin sulbaktam , amoksisilin klavulanik asit
Etki spektrumu
Metisiline duyarlı stafilokoklar
H.influenzae
M.catarrhalis
Streptokok ve enterokok türleri
E. coli, Klebsiella ve Proteus türleri
Neisseria türleri ( N. gonorrhoea dahil)
Anaeroblar ( Bacteroides fragilis dahil)
Aminopenisilinlerin etki spektrumu
Klinik kullanımı
Otitis media ,sinüzit, kronik bronşit alevlenmesi , insan ve
hayvan ısırmaları, yumuşak doku
enfeksiyonları(diyabetik ayak enfeksiyonları), osteomyelit,
septik artrit, abdominal ve
pelvik enfeksiyonlar (hafif, hastane dışında gelişen),
üriner infeksiyonlar (duyarlı suşlara)ve
gonorede kullanılabilir.
Klinik sunumu
Her iki kombinasyonun
da
oral
ve
parenteral
formları
bulunmaktadır.
Tikarsilin klavulanik asit
Etki spektrumu
Beta laktamaz yapan S. aureus, gram negatif çomaklar,bazı
Pseudomonas aeruginosa
türleri, anaeroblar (Bacteroides türleri dahil), amino
penisilinlerin etki spektrumu
Klinik kullanımı
Polimikrobiyal infeksiyonlar
İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,polimikrobial yumuşak
doku infeksiyonları
Piperasilin – tazobaktam
Etki spektrumu
Tikarsilin klavulanik aside benzer,ancak etkinliği daha
fazla olup, karbapenemlerle
karşılaştırılabilir
Klinik kullanımı
İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,ciddi yumuşak doku
infeksiyonları, baş boyun
enfeksiyonları , nozokomiyal enfeksiyonlar ve başka
polimikrobiyal enfeksiyonlardır.
Penisilinlerin yan etkileri
• Aşırı duyarlılık ( basit deri reaksiyonu, anafilaksi)
• Diğer beta laktam ilaçlarla çarpraz aşırı duyarlılık
görülebilir.
• Nötropeni, trombositopeni
• Renal toksisite
• Transaminaz yüksekliği
• Gastrointestinal yan etkiler
pseudomembranöz enterokolit)
(
bulantı,
kusma,
• Nörotoksisite ( Yüksek doz penisilin G ile konvülzüyon )
SEFALOSPORİNLER
Etki spektrumları farklı birinci, ikinci , üçüncü ve dördüncü
kuşak sefalosporinler klinik kullanımdadır.
Birinci kuşak sefalosporinler ( Sefazolin)
Etki spektrumu
Streptokoklar, metisiline duyarlı stafilokoklar, E. coli ve
Klebsiella türleri
Klinik kullanımı
Metisiline duyarlı stafilokok enfeksiyonları ve streptokokal
enfeksiyonlarda ( deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ,
endokardit, septik artrit, osteomyelit ) ve kolorektal
cerrahi dışında cerrahi profilakside kullanılabilir.
İkinci kuşak sefalosporinler ( Sefuroksim, sefoksitin)
Sefuroksimin oral ( sefuroksim aksetil) ve parenteral formları
mevcuttur. Sefoksitin sadece parenteral uygulanır.
Etki spektrumu
Metisiline duyarlı stafilokoklar, streptokoklar, Haemophilus
influenzae , Neisseria gonorrhoae ye etkilidir. Gram negatif
enterik
bakterilere
etkinliği
birinci
kuşak
sefalosporinlerden daha yüksektir.Sefoksitin sefamisin
grubundan bir sefalosporin olup gram pozitif ve negatif
anaerob bakterilere etkindir.
Klinik Kullanımı
Sefuroksim, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları ( otit,
sinüzit, kronik bronşit alevlenmeleri, toplum kökenli
pnömoni ), üriner enfeksiyonlarda kullanılabilir.
Sefoksitin, toplum kökenli ve çok ağır seyirli olmayan
intraabdominal ve pelvik enfeksiyonlarda tercih edilebilir.
Üçüncü kuşak sefalosporinler
Seftriakson, sefotaksim, seftizoksim, sefodizim, anti
pseudomonal etkili sefoperazon sulbaktam ve seftazidim
parenteral olarak kullanılır. Sefiksim oral kullanılabilen bir
sefalosporindir.
Etki spektrumu
Seftriakson, sefotaksim, seftizoksim, sefodizim etkinliği
birbirine benzer. Gram negatif enterik bakterilere, H.
influenzae, Streptococcus pneumoniae, Nesseria meningitidis,
N. gonorrhoae ye etkilidir. Antistafilokokal etkinliği
yeterli değildir.
Seftazidim ve sefoperazon- sulbaktam , Pseudomonas
aeruginosa ya etkili sefalosporinlerdir.
Son yıllarda ,özellikle hastane kökenli enterik bakterilerin
çoğu üçüncü kuşak sefalosporinleri inaktive eden geniş
spektrumlu beta laktamaz enzimleri sentezlemektedir ve bu
nedenle etkinliklerinde önemli azalma görülmektedir.
Klinik kullanımı
Gram negatif çomakların neden olduğu enfeksiyonlar (
bakteriyemi, sepsis, üriner enfeksiyon, nozokomiyal pnömoni)
, abdominal ve pelvik enfeksiyonlar ( antianaerob bir ilaçla
kombine edilmelidir, safra yolları enfeksiyonlarında safraya
yüksek oranda geçen sefaperazon ve seftriakson tercih
edilmelidir )
• Nötropenik ateş ( hastanedeki direnç durumu dikkate
alınarak antipseudomonal sefalosporinler, aminoglikozidlerle
birlikte veya tek başına kullanılabilir. )
• Yeni doğan menenjiti ( sefotaksim tercih edilmeli,
Listeria monocytogenes olasılığı için ampisilinle kombine
edilmelidir.)
• Çocuk ve erişkin yaş grubunda akut bakteriyel menenjit
• 50 yaşın üzerinde akut bakteriyel menenjit ampirik
tedavisinde ( ampisilinle kombine edilmelidir. )
• Gonore ve şankroid ( tek doz seftriakson )
• Lyme hastalığı santral sinir sistemik tutulumunda (
seftriakson )
Dördüncü kuşak sefalosporinler (sefepim)
Sefepim, üçünçü kuşak sefalosporinlerin çoğunu inaktive eden
geniş spektrumlu betalaktamazların çoğuna stabil olduğundan,
bu enzimleri sentezleyen gram negatif enterik bakterilerin
çoğuna etkindir. Nozokomiyal enfeksiyonlarda, nötropenik
ateşte tercih edilir. P. aeruginosa ya etkindir. Anti
stafilokokal etkinliği üçüncü kuşak sefalosporinlerden daha
iyidir. Anaerob bakteri enfeksiyonları için uygun bir seçim
değildir.
Sefalosporinlerin yan etkileri
• Aşırı duyarlık reaksiyonları Anafilaksi, anjioödem
nadirdir. Makülopapüler döküntü, ürtiker ve eozinofili
görülebilir. İlaç ateşi sıktır.
• Kanama metiltiotetrazol yan zinciri taşıyan (sefoperazon)
sefalosporinler K vitamini sentezini inhibe ederek
protrombin zamanını uzatırlar. Kanama komplikasyonu K
vitamini ile önlenebilir.
• Disülfiram benzeri reaksiyon Alkolle birlikte kullanımında
taşikardi, terleme, bulantı, kusma, dispne ,hipotansiyon ve
kofüzyon görülebilir. Sefoperazon gibi metiltiotetrazol yan
zinciri taşıyan sefalosporinlerin kullanımında saptanır.
• Trombositopeni, nötropeni , Coombs testi pozitifliği
• Renal toksisite
• Transaminaz, alkalen fosfotaz yüksekliği ( sefoperazon,
seftriakson)
• Gastrointestinal yakınmalar
• Kolesistit benzeri tablo ( seftriaksona bağlı safra çamuru
oluşması ile ilişkili bulunmuştur.)
• Yeni doğanda kern ikterus ( seftriakson)
• Tromboflebit ve enjeksiyon yerinde ağrı
• Süper enfeksiyonlar ( enterokok, pseudomonas ve kandida
enfeksiyonları )
MONOBAKTAMLAR
Bu gruptaki tek antibiyotik sentetik bir monobaktam olan
aztreonamdır.
Aztreonam
Etki spektrumu
Dar spektrumlu olup sadece gram negatif bakterilere
etkilidir.Beta laktamaz yapımını indüklemediğinden başka bir
beta laktamla kombine edilebilir.
Klinik kullanımı
Aztreonamın
duyarlı
olduğu
gram
negatif
bakteri
enfeksiyonları
( bakteriyemi, sepsis, pnömoni, üriner enfeksiyon ),
intraabdominal ve pelvik enfeksiyonlar
( antianaerobik bir antibiyotikle kombine edilmelidir) .
Yan etkileri:
Aztreonam yan etki oranı düşük, emniyetli bir
antibiyotiktir. Başka bir beta laktam ilaca aşırı
duyarlılığı olanlarda, çarpraz reaksiyon olasılığı çok düşük
olduğundan aztreonam kullanılabilir.
KARBAPENEMLER
Bu grupta imipenem ve meropenem klinik kullanımdadır .
İmipenem
İmipenem,
böbrek
tubuli
hücrelerinde
sentezlenen
dehidropeptidaz- 1 enzimi ile inaktive edildiğinden, bu enzimi
inhibe eden silastatin ile kombine olarak kullanılır.
Etki spektrumu
Karbapenemler gram negatif enterik bakterilere (Pseudomonas
ve Acinetobacter türleri dahil) , bazı enterokok türlerine (
E. fecalis), metisiline dirençli stafilokoklara,
streptokoklara ( penisiline dirençli pnömokoklar dahil ) ve
gram pozitif ve negatif anaerop bakterilere etkili
antibiyotiklerdir. İmipenemin gram pozitif bakterilere
etkinliği meropenemde daha iyidir.
Meropenem
Meropenem dehidropeptidaz- 1 enzimi ile
edilmediğinden tek başına kullanılabilir.
inaktive
Etki spektrumu
İmipenem gibidir. Meropenem, Enterobacteriaceae, Haemophilus
influenzae, P. aeruginosa ve gonokoklar gibi gram negatif
bakterilere imipenemden daha etkindir.
Klinik kullanımı
Karbapenemler gram negatif bakterilerin sentezlediği beta
laktamazların çoğuna stabildir. Ancak beta laktamaz yapımını
indükleyebilir. Beta laktamazlarla inaktive olabilen beta
laktam ilaçlarla bu nedenle kombine edilmemelidir.
Çoğul direnç gösteren gram negatif bakterilere bağlı
nozokomiyal enfeksiyonlar ve nötropenik ateşte tercih
edilmelidir. Abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, poli
mikrobiyal deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ve
osteomyelit ( diyabetik ayak gibi) te tek başına yeterlidir.
Meropenem, nörotoksik olmaması nedeniyle nozokomiyal
menenjitlerde ve üçüncü kuşak sefalosporinlere dirençli
pnömokok menenjitlerinde kullanılır.
Karbapenemler,
enfeksiyonlarında
metisiline
dirençli
kullanılmamalıdır.Ciddi
stafilokok
enterokok ve
Pseudomonas enfeksiyonlarında tek başına kullanılmamalıdır.
Cerrahi profilaksi ve duyarlı bakterilerin neden olduğu
toplum kökenli enfeksiyonlarda kullanılmamalı, dirençli
bakteri enfeksiyonları için saklanmalıdır.
Yan etkileri
İmipenemin hızlı infüzyonu bulantı ve kusmaya yol açabilir.
İmipenem yüksek dozlarda, renal yetmezliği olan hastalarda
ve sinir sisteminde patolojisi olan hastalarda daha sık
olmak üzere konvülzüyona yol açabilir. Meropenem hızlı
verilebilir ve nörotoksik değildir. Karbapenemlerin diğer
yan etkileri transaminazlarda yükselme ve tromboflebittir.
GLİKOPEPTİDLER
MAKROLİDLER
Eritromisin,
makrolidlerin
en
eski
üyesidir.Yeni
makrolidlerden ülkemizde klaritromisin, roksitromisin,
azitromisin ve diritromisin klinik kullanımdadır.Spiramisin
toksoplazmozda tercih edilen bir makroliddir Sadece
klaritromisinin parenteral formu bulunmaktadır.Bakteri
hücresinde protein sentezini inhibe ederek etki gösterirler.
Bakteriyostatik olup yüksek konsantrasyonları bakterisidal
etki gösterir.İntraselüler ve solunum salgılarında yüksek
konsantrasyonlara ulaşır, kan düzeyleri düşüktür.
Makrolidlerin ilk seçim olduğu durumlar
• Mycoplasma pneumoniae pnömonisi
• Chlamydia pneumonia pnömonisi
• Legionella pnömonisi
• Boğmaca, difteri
• Penisiline allerjik hastalarda; GAS infeksiyonları,
romatizmal ateş profilaksisi, yumuşak doku infeksiyonları,
sifiliz
• Toplum kökenli pnömoniler(riskli olmayan genç hastalarda)
• Genital Chlamydia enfeksiyonları
• Ureaplasma urealyticum enfeksiyonları,
• Campylobacter jejuni enfeksiyonları
Azitromisin, günde tek doz kullanılır.Gastrointestinal yan
etkileri eritromisinden daha azdır.Kısa süreli tedavileri
elverişlidir. Atipik Mycobacterium türlerine ve Toxoplasma
gondii ye etkilidir.
Klaritromisin, günde iki kez kullanılır, yan etkileri azdır
Farenjit, akut maksiller sinüzit, kronik bronşit
alevlenmeleri, toplum kökenli pnömoniler, Mycobacterium avium
kompleksi (MAC) ve Helicobacter pylori enfeksiyonlarında (FDA
onaylı) tercih edilebilir.
Yan etkileri
Eritromisinin gastrointestinal yan etkileri oldukça
fazladır.Bulantı, karın ağrısı ve ishal görülebilir. Yeni
makrolidlerde bu yan etki daha azdır.Emniyetli bir antibiyotik
olup gebede ve çocuklarda kullanılır. Kolestatik hepatit ve
ototoksisite diğer yan etkileridir.
LİNKOZAMİDLER
Linkozamid grubunda linkomisin ve klindamisin yer alır.
Klindamisin absorbsiyonu daha iyi ve antibakteriyel etkinliği
daha güçlü olması nedeniyle tercih edilir. Bakteri hücresinde
protein sentezini inhibe eder. Makrofaj ve PNL içinde yüksek
konsantrasyonlara ulaşır. BOS a geçmez. Oral ve parenteral
preparatları mevcuttur.
Antibakteriyel spektrumu ve klinik kullanımı
Gram
pozitif
ve
negatif
anaerob
bakterilere,
Propionobacterium türlerine, streptokok ve stafilokoklara
etkilidir. Başlıca anaerob enfeksiyonlarda, intraabdominal,
pelvik enfeksiyonlarda gram negatif enterik bakterilere
etkili antibiyotiklerle kombine olarak kullanılabilir.
Stafilokokal ve streptokokal enfeksiyonlarda alternatif
ilaçtır. Aspirasyon pnömonisi ve akciğer apsesinde anaerob
etkinliği nedeniyle seçilebilir.
enfeksiyonları ve osteomyelitlerinde
Diyabetik ayak
kombine tedavide
kullanılabilir. Aknede topik preparatları etkin bulunmuştur.
Klindamisin ayrıca antiparaziter bir ilaçtır. Bu alanda en
önemli kullanımı toksoplazmoz ve babezyozdur.
Yan etkileri
En önemli yan etkileri bulantı , kusma, ishal gibi
gastrointestinal
yan
etkileridir.
Pseudomembranöz
enterokolitin en önemli nedenlerinden biridir.Diğer yan
etkileri, hepatotoksisite ve kemik iliği inhibisyonudur.
AMİNOGLİKOZİDLER
Bu gruptan ülkemizde bulunanlar; streptomisin, kanamisin,
neomisin, streptomisin, gentamisin, tobramisin, netilmisin,
amikasin ve izepamisindir. Aminoglikozidler bakterilerin
protein sentezini inhibe ederek etkili olan bakterisidal
antibiyotiklerdir.Beta
laktam
ilaçlarla
kombinasyonu
sinerjiktir.Ancak aynı solusyon içinde verildiğinde inaktive
olabilirler. BOS a geçmezler, bu nedenle menenjitte intratekal
veya intraventriküler verildiğinde etkili olabilirler. Asit
ortamda inhibe olduğundan apse ve itihaplı bronş
sekresyonlarında aktivitesi azalır.
Klinik kullanımı
Neomisin, barsak bakterilerinin inhibisyonu gereken hepatik
koma ve abdominal cerrahi öncesi barsak temizliği amacı ile
oral olarak kullanılan bir aminoglikoziddir.
Kanamisin dirençli tüberküloz olgularında tercih edilir.
Streptomisin
brusellozda
tetrasiklinle
birlikte,
tüberkülozda, enterokok ve viridans streptokoklara bağlı
endokarditte penisilin veya vankomisinle kombine olarak
kullanılır. Veba ve tularemide ilk seçenektir.
Diğer aminoglikozidler, daha çok gram negatif enterik
bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda ,genellikle
kombinasyon
tedavisi
olarak
kullanılırlar.
Bu
enfeksiyonların başında nozokomiyal enfeksiyonlar ( pnömoni,
sepsis, üriner enfeksiyonlar, osteomyelit, septik artrit)
gelmektedir.Nötropenik ateşte antipseudomonal beta laktam
bir ilaçla kombinasyonu önerilir. Abdominal , pelvik
enfeksiyonlarda, diyabetik ayak enfeksiyonlarında anaerob
etkili bir antibiyotikle kombine edilmelidir.
Aminglikozidlerin günde tek doz kullanımları.
Aminoglikozidler konsantrasyona bağlı bakterisidal etki (
doz arttıkça öldürme gücü artar) ve post antibiyotik etki (
PAE)( doz arttıkça PAE artar)leri nedeniyle günde tek doz
kullanım için uygundur. Günlük doz bir seferde uygulanır. Bu
durumda toksik etkilerin artmadığı saptanmıştır.
Yan etkileri
En önemli yan etkileri nefrotoksisite ( doza bağlı; doz
arttıkça toksisite artar) ve ototoksisite ( işitme kaybı,
vestibüler toksisite) dir.Nefrotoksisite genellikle ilacı
kesince düzelmesine karşın ototoksisite irreverzibldir.
Netilmisin en az toksiktir.
TETRASİKLİNLER
Tetrasiklinler protein sentezi inhibitörü bakteriyostatik
antibiyotiklerdir.
Ülkemizde
sadece
oral
formları
bulunmaktadır. Doksisiklin uzun etkili bir tetrasiklin türevi
olup günde iki kez kullanılma avantajına sahiptir.
Klortetrasiklin ve oksitetrasiklin türevleri altı saatte bir
kullanılırlar
Klinik kullanımı
Brusellozda streptomisin ve rifampisinle kombine olarak,
Chlamydial pelvik inflamatuar hastalıkta, kolera,
leptospiroz, Lyme hastalığı, psittakoz, trahom, veba,
Rickettsia enfeksiyonları ve nongonokoksik üretritte ilk
seçenek olarak kullanılır.Mycoplasma pnömonisi, sifiliz ,
gonore, şarbon, tularemi, akne ve
alevlenmelerinde alternatif ilaçtır.
kronik
bronşit
Yan etkileri
Tetrasiklin
çocuklarda
dişlerde
lekelenme
ve
iskelet
gelişiminde duraklamaya yol açtığından 8 yaş altında
kullanılmaması önerilmektedir. Gebede akut karaciğer
yetmezliğine yol
fotosensitivite
açabilir.Ayrıca deri döküntüleri,
ve
böbrek
yetmezliğine
yol
açabilir.Gastrointestinal yan etkileri, özofagusta
ülserasyonlar görülebilir. Doksisiklin böbrek hastalarında
doz
ayarlanmadan
kullanılabilir.
Tetrasiklinlerin
absorbsiyonu süt ürünleri , demir, kalsiyum ve magnezyum
içeren antiasitlerle ve simetidinle azalır.
TRİMETOPRİM SÜLFAMETOKSAZOL ( TMP-SMZ)
TMP- SMZ, bakteri nukleik asit sentezi için gerekli folik asit
sentezini iki farklı basamakta inhibe eden kombine bir
antibiyotiktir. Oral ve parenteral formları bulunmaktadır.
Klinik kullanımı
Toplum
kökenli
üriner
sistem
enfeksiyonlarda
etken
mikroorganizmalar başta E. coli olmak üzere gram negatif
bakterilerdir. Ülkemizde bu bakterilerde TMP-SMZ a önemli
oranda direnç olduğundan duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça
seçilmemelidir. Aynı nedenle prostatit tedavisinde yerini
kinolonlara bırakmıştır.
Akut sinüzit, otit ve kronik bronşit alevlenmelerinde
alternatif bir antibiyotiktir.
Salmonella ve Shigella enfeksiyonlarının ampirik tedavisinde
ülkemizdeki direnç sorunu nedeniyle kullanılmamalıdır. Tifo
tedavisinde alternatif olarak, kolera tedavisinde ampirik
olarak seçilebilir.Ayrıca Pneumocystis carinii pnömonisi,
Nocardia
enfeksiyonları
ve
Toxoplasma
gondii
enfeksiyonlarının
tedavisinde
kullanılır.
Organ
transplantasyonu yapılan ve HIV enfeksiyonu olan hastalarda
yukarıda belirtilen enfeksiyonların profilaksisi amacıyla
tercih edilir. Brusellozda kombine tedavide yer alabilir.
Yan etkileri
Kern ikterus riski nedeniyle gebelikte, iki aydan küçük
bebeklerde ve süt veren annelerde kullanılmamalıdır.
Gastrointestinal semptomlar, deri döküntüleri ( Steven
Johnson sendromu ) kemik iliği süpresyonu, karaciğer ve
böbrek toksisitesi başlıca yan etkileridir.
KLORAMFENİKOL
Bakterilerin protein sentezini inhibe ederek etki gösterir.
Oral ve parenteral formları klinik kullanımdadır.
Klinik kullanımı
Kloramfenikol lipofilik olduğundan BOS a iyi geçer. Bakteriyel
menenjit etkenlerine bakterisidal etki gösterir. Beta laktam
allerjisi
olan
hastalarda
menenjit
tedavisinde
kullanılabilir.Tifo
tedavisinde
yerini
kinolonlara
bırakmıştır.Tifoda alternatif olarak kullanılabilir. Anaerob
etkinliği nedeniyle abdominal enfeksiyonlarda ve beyin
apsesinde penisilinle kombine olarak kullanılabilir. Ayrıca
epidemik tifüs, Q ateşi, veba , tularemi, listeria ve
melioidoz tedavisinde kullanılabilir. Göz tabakalarına ve aköz
hümöre geçişi iyi olduğundan göz enfeksiyonlarında lokal
olarak kullanılabilir. Kloramfenikol günümüzde ancak
alternatif tedavilerde kullanılabilecek bir antibiyotiktir.
Yan etkileri
En önemli yan etkileri doza bağlı olarak gelişen anemi,
lökopeni ve trombositopeni ve dozla ilişkisiz idiosenkrazik
bir reaksiyon olan aplastik anemi gibi hematolojik yan
etkileridir. Yeni doğanda kloramfenikolü detoksifiye eden
glukronil transferaz enzimi yetersiz olduğundan gri bebek
sendromu
(
kardiyovasküler
kollaps)
gelişebilir.
Gastrointestinal semptomlara yol açabilir. Tifo tedavisinde
parçalanan bakterilerden açığa çıkan endotoksinin dolaşım
yetmezliğine yol açmasıyla Herxheimer reaksiyonu adı verilen
tablo nadiren gelişebilir. Diğer bildirilen yan etkiler
başağrısı, konfüzyon, optik nörit ve periferik nörit gibi
nörotoksik bulgulardır.
KİNOLONLAR
Bu grubun ilk üyesi olan ve birinci kuşak kinolon olarak
adlandırılan nalidiksik asit üriner enfeksiyonlar ve
bakteriyel ishallerde kullanılmış dar spektrumlu bir
antibiyotiktir.İkinci kuşak kinolonlar daha geniş spektrumlu
olup gram negatif çomaklar dışında, stafilokoklara,
Haemophilus ve Moraxella türlerine, atipik pnömoni etkenlerine
( Mycoplasma, Legionella, Chylamydia türleri ), genital
enfeksiyon etkenlerine ( Mycoplasma, Ureoplasma, Chylamidia ,
Neisseria türleri) , Mycobacterium tuberculosis ve Brucella
gibi pek çok bakteriye etkindir.Bu grupta en çok klinik
deneyim olan kinolonlar; siprofloksasin ve ofloksasindir.Bu
gruptan diğer kinolonlar ise pefloksasin, enoksasin ve
norfloksasin dir. Pefloksasin ve ofloksasin BOS a geçişi en
iyi olan kinolonlardır. Siprofloksasin P. aeruginosa ya en
etkin kinolondur.M. tuberculosis e en etkili kinolon
ofloksasindir.İkinci kuşak kinolonların streptokoklara ve
anaerob bakterilere etkinliği azdır. Üçüncü kuşak kinolonlar
ın spektrumu streptokoklar ( S. pneumoniae dahil) lehine
genişlemiş olup bu grup kinolonlar toplum kökenli solunum
sistemi enfeksiyonlarında kullanılabilirler. Bu gruptan
ülkemizde bir ofloksasin türevi olan levofloksasin
bulunmaktadır. Dördüncü kuşak kinolonlar ( bazı kaynaklarda
üçüncü kuşak kinolonların ikinci grubu) ise üçüncü kuşak
kinolonların etki spektrumuna ek olarak anaerob bakterilere
olan etkinlikleri nedeniyle dikkati çekmektedirler. Bu gruptan
ülkemizde moksifloksasin bulunmaktadır. Günümüzde pek çok yeni
kinolon ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Klinik
kullanıma sunulan pek çok kinolonun ise yan etkileri nedeniyle
imali durdurulmuştur. ( Grepafloksasin, trovafloksasin,
temafloksasin vb.)
Klinik kullanımı
Gastrointestinal
enfeksiyonlar
:
Tifo,paratifo
gibi
salmonella enfeksiyonlarında, , invazif bakteriyel
gastroenteritlerde, kolerada seçilecek antibiyotikler ikinci
kuşak kinolonlardır. Ayrıca anaerob antibiyotiklerle kombine
edilerek
abdominal
ve
pelvik
enfeksiyonlarda
kullanılabilirler.
Üriner sistem enfeksiyonları: Basit sistitler, komplike
üriner sistem enfeksiyonları ve akut prostatitlerin
tedavisinde ve profilaksisinde seçilecek antibiyotiklerdir.
Genital enfeksiyonlar: Gonokoksik ve nongonokoksik
üretritlerde uygun alternatif ilaçlardır.
Solunum sistemi enfeksiyonları:Toplum kökenli pnömonilerde
ve kronik bronşit akut alevlenmelerinde pnömokoklara etkili
olan levofloksasin ve moksifloksasin kullanılabilir.
Nozokomiyal
pnömonilerde
siprofloksasin
özellikle
Pseudomonas türlerine en etkili olması nedeniyle tercih
edilir.
Kemik ve eklem enfeksiyonları:Kronik osteomyelitin uzun
süreli tedavisinde kinolonlar iyi bir oral tedavi
seçeneğidir. Kemik dokusuna geçişlerinin iyi olması da
seçilmeleri için önemli bir nedendir.
Diğer klinik kullanım alanları tüberküloz, bruselloz ve
meningokoksik menenjit profilaksisidir. Diyabetik ayak ve
dekübit yara enfeksiyonlarında anaeroblara etkili ilaçlarla
kombine edilerek kullanılabilir.
Yan etkileri
En sık gastrointestinal yan etkiler görülür. Baş ağrısı ,
baş dönmesi, konfüzyon gibi nörolojik bulgulara yol
açabilir. Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlarla birlikte
konvülziyon gelişebilir. Hayvan deneylerinde artropatiye yol
açması nedeniyle 16 yaşından küçüklerde önemli bir
endikasyonu olmadıkça kullanımı kontrendikedir. Tendinit ve
tendon rüptürü de nadir yan etkileri arasındadır. Allerjik
yan etkiler ve fotosensitiviteye yol açabilir. Kinolonların
emilimi antiasitler, sükralfat ve diğer metal içeren
ilaçlarla azalır. Bu nedenle ilaçların en az iki saatlik
aralıkla alınması önerilir. Teofilin ve kafeinle birlikte
kinolonlar alınırsa belirtilen ilaçların kan düzeyi artarak
toksisite bulguları ortaya çıkabilir.Ofloksasin ve
levofloksasin
kinolonlardır.
belirtilen
etkileşimin
en
az
görüldüğü
METRONİDAZOL VE ORNİDAZOL
Bu grup antibiyotikler anaerob bakteri enfeksiyonlarında (
abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, beyin apsesinde, tetanoz,
kemik ve yumuşak doku enfeksiyonları), C. difficile nin neden
olduğu pseudomembranöz enterokolitte, Helicobacter pylori
gastrit ve ülserinde kullanılabilir. Ayrıca protozoa
enfeksiyonları ( Entamoeba histolytica, Giardia lamblia,
Trichomonas vaginalis) başarı ile kullanıldığı diğer
hastalıklardır. Başlıca yan etkileri; gastrointestinal
( glossit, metalik tad, bulantı ,kusma) ve nörolojik (
başağrısı, başdönmesi, konfüzyon, periferik nöropati,
parestezi) toksisite bulgularıdır. Karaciğer toksisitesi
görülebilir.
KAYNAKLAR
1 Cunha BA : Antibiotic resistance . Antibiotic therapy, Part
I. Medical Clinics of North
America 2000, 84:1407- 1429.
2. Moellering RC Jr : Principles and Practice of Infectious
Diseases. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds), 5th
ed,Churchill Livingstone, Philadelphia, 2000,223-235
3. Reese RE, Betts RF : Antibiotic use. A Practical Approach
to Infectious Diseases, Richard E Reese , Robert E Betts
(eds), 4th ed, Little Brown and Company, Boston, 1996,
1059-1389.
4. Wilson WR : General principles of antimicrobial therapy.
5. İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi ,Topçu WillkeA,
Söyletir G, Doğanay M ( ed),
2. Baskı, Nobel Tıp Kitabevleri, 2002, 167-275.
ANTİBİYOTİK
KULLANIMINDA
GENEL PRENSİPLER
Antibiyotikler tedavide en çok kullanılan ve kullanımında en
çok hata yapılan bir ilaç grubudur. İnsan vücudunun her
organında enfeksiyon gelişebileceğinden her daldaki hekimin
antibiyotik kullanımını iyi bilmesi gerekir. Antibiyotiklere
direnç gelişimi ve tedaviye yeni antibiyotiklerin girmesi gibi
nedenlerle de bilgilerin devamlı yenilenmesi zorunludur.
Antibiyotik kullanımında dikkat edilmesi gereken kuralları
şöyle sıralayabiliriz.
1. Antibiyotik kullanma gerekliliğinin saptanması
Hastanın bir bakteriyel enfeksiyonu olmalıdır ya da
profilaktik antibiyotik kullanımının gerekli olduğu bir durum
olmalıdır ( cerrahi profilaksi, romatizmal ateş profilaksisi,
kalp kapak hastasında invazif girişimler öncesi profilaksi
gibi). Bakteriyel enfeksiyon olduğunu kanıtlayabilmek için
mikroorganizmanın kültürde üretilmesi, değişik boyama
yöntemleri ile bakterinin mikroskopik inceleme ile
gösterilmesi, antijen ve antikor saptayan serolojik testler
kullanılabilir. Klinik bulgular bazı bakteriyel enfeksiyonlar
için tipik olmakla birlikte güvenilir değildir. Aynı klinik
bulguları başka mikroorganizma enfeksiyonları veya enfeksiyon
dışındaki hastalıklar da verebilir.
Antibiyotiklerin etken izole edilip, duyarlılık testine göre
ya da diğer laboratuvar testleri ile kanıtlanarak
kullanılmasına kanıtlanmış bakteriyel enfeksiyon tedavisi
denir.Ampirik antibiyotik tedavisi ise olası enfeksiyon
etkenleri ve duyarlılık durumuna göre verilen tedavidir.
Ampirik tedavi toplum kökenli ciddi enfeksiyonlar ( menenjit,
sepsis), nozokomiyal ve nötropenik hastadaki enfeksiyonlarda
erken antibiyotik verilmesinin yaşamsal önemi nedeniyle
yapılmalıdır.Rutin kültür alınması, invazif girişim
gerektirdiğinden önerilmeyen ve olası etkenleri bilinen
enfeksiyonlarda( akut otit, akut sinüzit, beyin apsesi,
osteomyelit) da ampirik tedavi tercih edilir.
2. Uygun antibiyotiğin seçilmesi
Bu aşamada mikroorganizma, hasta ve antibiyotikle ilgili
faktörler gözden geçirilmelidir.
Mikroorganizma ile ilgili faktörler.
Hastalık etkeni nedir? İlk yanıtlanması gereken soru budur.
Etkenin belirlenmesi için çeşitli yöntemler vardır. Gram
boyası bunların en basiti olup, halen enfeksiyon tanısında
altın standarttır. Örneğin pnömonide balgamın Gram boyasında
PNL ve gram pozitif diplokokların görülmesi, pnömokoksik
pnömoni tanısı için çok değerlidir. Akut bakteriyel menenjitte
BOS un Gram boya ile incelenmesi yine etkenin erken
tanımlanması açısından yararlıdır. Dışkıda PNL bulunması
invazif bir ishal etkenini düşündürür. PNL yoksa toksik veya
viral bir gastroenterit olabilir.
Etkeni belirlemede esas yöntem kültürdür. Antibiyotik
başlamadan önce mutlaka yapılmalıdır. Kültür ve başka bir
laboratuvar incelemesi yapma olanağı yok ise o zaman genel
bilgilerden yararlanılır. Erişkin akut bakteriyel menenjitli
bir hastada olası etkenlere ( meningokok, pnömokok) yönelik
tedavinin başlanması örnek olarak verilebilir.
Mikroorganizma ile ilgili değerlendirilmesi gereken diğer
faktörler virulansı ve nozokomiyal ya da toplum kökenli bir
mikroorganizma oluşudur. Çünkü nozokomiyal patojenler
antibiyotiklere daha dirençlidir.
Etken bakterinin antibiyotik duyarlılık durumu nedir?
Yanıtlanacak ikinci sorudur.
Etken izole edilmişse antibiyotik duyarlılık testi yapılarak
uygun antibiyotik belirlenebilir.Bu amaçla aşağıdaki yöntemler
kullanılır.
Disk difüzyon yöntemi; hızlı üreyen aerob ve fakültatif
anaerob bakteriler için önerilen, kolay, pratik, standartlara
uygun yapılırsa halen tüm dünyada rutin laboratuvarlar için
seçilen bir testtir.Antibiyotiğin inhibisyon etkisini ölçen
kalitatif bir testtir.
Minimal inhibitör konsantrasyon
(
MIC
)
ölçümü,
Özel
durumlarda (yeni antibiyotiklerin etkinlik araştırması,
penisiline dirençli pnömokokların belirlenmesi gibi) yapılır
Bu test te inhibisyonu ölçer, ancak kantitatif bir testtir.
Minimal bakterisidal konsantrasyon (MBC) ise kantitatif ve
bakterisidal etkiyi saptayan bir testtir. Rutinde kullanılmaz.
Ancak nötropenik hasta gibi özel konakta, menenjit ve
endokarditte tedavi başarısızlığında yapılması gerekebilir.
Antibiyotik duyarlılık testi yapılamıyorsa etkenin veya olası
etkenin duyarlılık durumuna göre antibiyotik başlanabilir. Bu
durumda genel bilgilerden, ülkemizde yapılan çalışmalardan ve
hastane
enfeksiyonları
için
hastanede
saptanan
mikroorganizmaların duyarlılık durumunu içeren yerel
verilerden yararlanılabilir.
3. Hasta ile ilgili faktörler
Yaş Böbrek fonksiyonları yaşla ilgili farklılıklar gösterir.
Atılımı böbrekten olan antibiyotiklerin serumdaki yarı
ömürleri yenidoğanlarda daha fazladır. Çünkü böbrek
fonksiyonları yetersizdir. İlacın dozu buna göre
ayarlanmalıdır.
Yaşlılarda böbrek fonksiyonları dahil fizyolojik olaylarda
gerileme vardır. BUN ve kreatinin değerleri normal olsa bile
kreatinin klirensi düşüktür. Antibiyotiklere bağlı böbrek
toksisitesi ( aminoglikozid toksisitesi gibi) bu nedenle daha
sık görülür.Yaşlılarda izoniazid hepatotoksisitesi daha
sıktır. Hipersensitivite reaksiyonları da daha sık görülür.
Yeni doğanda hepatik fonksiyonlar yetersizdir. Glukronil
transferaz enziminin yetersizliği nedeni ile kloramfenikol
kullanılması halinde Gray sendromu adı verilen şok ve
kardiyovasküler kollapsla seyreden bir tablo gelişebilir. Yeni
doğanda sulfonamid ve seftriakson kullanılması kern ikterus
tablosuna yol açar. Çünkü bu antibiyotikler proteine
bağlanmakta bilirubinle yarışır. Sonuçta bağlanmamış bilirubin
düzeyi artar.
Tetrasiklinler gelişmekte olan kemik ve diş dokusunda
biriktiği için 8 yaşından küçük çocuklarda kullanılmamalıdır.
Kinolonlar kıkırdak toksisitesi ve artropati riski nedeniyle
16 yaşından küçüklerde önemli bir endikasyon olmadıkça
kullanılmamalıdır.
Çocuklarda mide asiditesi düşüktür. Bu nedenle 3 yaşından
küçük çocuklarda ve aklorhidrik hastalarda antibiyotik
absorbsionu artar.
Genetik ve metabolik bozukluklar
Glikoz 6 fosfat dehidrogenaz ( G6PD) eksikliği olanlarda
sülfonamidler ve kloramfenikol hemolize yol açar. Bazı
hemoglobinopatilerde de sülfonamid kullanımı hemoliz riski
nedeniyle sakıncalıdır.
Diyabetli hastalarda antibiyotiklerin IM absorbsiyonu
azalabilir.İdrarda yalancı şeker pozitıfliği görülebilir.
Gebelik ve laktasyon
Gebelikte penisilinler ( tikarsilin dışında ),
sefalosporinler ve makrolidler kullanılabilecek
antibiyotiklerdir. Tetrasiklinler teratojen etkisi yanı sıra
gebede karaciğer nekrozu, böbrek
yetmezliği ve pankreatitle seyreden ağır bir tabloya yol
açabildiğinden kontrendikedir.
Emziren anneden çocuğa geçen antibiyotik yan etkilere yol
açabilir. Bu durum özellikle
yenidoğanda sakıncalı antibiyotiklerin kullanımı ve bebeğin
prematüre olması halinde
çok önemlidir.
İmmünsüpresyon
İmmün süpresyonun durumuna göre olası etkenler farklıdır.
Normal konakta hastalık oluşturmayan mikroorganizmalar etken
olabilir. İmmün süpresif hastada ilaç toksisitesi daha çok
görülür. Antibiyotikleri daha yüksek dozda, parenteral
yoldan ve uzun süre vermek gerekebilir.
Aşırı duyarlılık
Kullanılacak antibiyotikle ilgili daha önce bir allerjik
reaksiyon olup olmadığı sorgulanmalı ve seçim buna göre
yapılmalıdır.
Karaciğer ve böbrek fonksiyonları
Antibiyotiklerin başlıca atılım yolları
karaciğerdir. Antibiyotik kulllanılan
böbrek
ve
hastada ilacın atılım yolları dikkate alınarak , hastanın
karaciğer ve böbrek fonksiyonları
araştırıldıktan sonra antibiyotik seçilmeli ve hasta
toksisite açısından yakından
izlenmelidir. Karaciğerde metabolize olan ilaçlar (
eritromisin, klindamisin,doksisiklin,
nafsilin, seftriakson) böbrek yetmezliğinde doz ayarlamadan
kullanılabilir. Bazı
antibiyotikler böbrek yetmezliğinde kreatinin klirensine
göre dozları ayarlanarak
kullanılabilir
(
penisilinler,
sefalosporinler,
aminoglikozidler, glikopeptidler).Bazıları ise
kontrendikedir( tetrasiklin ).Karaciğer patolojisi olan
hastalarda makrolidler, klindamisin,
kloramfenikol, doksisiklin dikkatle kullanılmalıdır.
4. Antibiyotikle ilgili faktörler
Antibiyotik seçiminde ilk dikkat edilecek konu seçilen
antibiyotiğin kanıtlanmış veya olası bakteri için invitro
etkin olmasıdır. Diğer bir konu ise klinik çalışmalarda
seçilen antibiyotiğin bu enfeksiyon için etkinliği kanıtlanmış
olmalıdır. Antibiyotiğin farmakokinetik özellikleri iyi
bilinmelidir. Farmaokinetik ilacın absorbsiyonu, vücut
kompartmanlarına dağılımı ve eliminasyonunu içerir. Kısaca
invitro ideal koşullarda test ettiğimiz antibiyotiğin invivo
koşullarda ne derece etkin olabileceğini tahmin etmemiz için
farmakokinetik özelliklerini dikkate almamız gerekir.Diğer
önemli bir konu ise antibiyotiklerin farmakodinamik
özellikleridir. Etki mekanizması ve toksisite konularını
içerir. Antibiyotiklerin bazıları bakteriyostatiktir, başka
bir deyişle bakterinin çoğalmasını inhibe ederler (
klindamisin,
kloramfenikol
gibi).
Bazıları
ise
bakterisidaldir. Bakterileri öldürürler. Bakterisidal etki
antibiyotiklerde farklı özellikler gösterir. Konsantrasyona
bağlı bakterisidal etki gösteren antibiyotiklerin dozları
arttırılınca bakterisidal etkileri artar. Aminoglikozidler ve
kinolonlar bu özellikleri nedeniyle günde tek doz
kullanılabilirler. Süreye bağlı bakterisidal etki gösteren
antibiyotiklerde, MBC üzerindeki düzeyin sürdürülmesi
bakterisidal etki için gereklidir. Dozu arttırmanın bir yararı
yoktur. Betalaktam antibiyotikler ve glikopeptidler
böyledir.Postantibiyotik etki ( PAE) ilaç düzeyi MBC altına
düştükten sonra da bir süre etkinliğin korunmasıdır. Kinolon
ve
aminoglikozidler
1-6
saat
süre
PAE
etki
gösterebilirler.İlaç konsantrasyonu arttıkça PAE artar.
Karbapenemler de gram negatif bakterilere 2 saat süre PAE
göstermektedir.Antibakteriyel
ilaçlar
mikroorganizma
miktarının
az
olduğu
erken
dönemlerde
daha
etkilidir.Betalaktam ilaçlar bakterilerin hızlı üreme
evresinde daha etkilidir.Oysa kinolonlar stasyoner evrede de
etkilidir.
Antibiyotik yan etkileri çok farklı organlarda görülebilir (
böbrek, karaciğer, kemik iliği, santral sinir sistemi
gastrointestinal sistem) Bazı antibiyotiklerin birlikte
kullanılan ilaçlarla etkileşerek toksisiteleri artar ve
emilimleri bozulabilir.
ANTİBİYOTİKLER
Dr. Aydoğan LERMİ
Kemoterapi: mikrop ve parazitlerin konakçıya zarar vermeden
öldürülmesi amacıyla yapılan tedavidir.
Antibiyotik: Doğadan- küflerden elde edilen antimikrobik
ilaçlara antibiyotik(ör:penisilin), laboratuvarda sentetik
olarak elde edilen antimikrobik ilaçlara antibakteriyel (ör:
sülfonamidler),
doğal
olanların
laboratuvarda
güçlendirilmesine semisentetik antibiyotik denir ancak
antibiyotik kelimesi rutinde hepsini kapsayacak anlamda
kullanılır.
Antibiyotikler 5 mekanizma ile mikropları öldürürler
1234-
Bakteri hücre duvarının sentezini bozarak,
Sitoplazmik membran permeabilitesini arttırarak,
Bakteri ribozomlarındaki protein sentezini bozarak,
Nükleik asit sentezini bozarak,
5- Bakteri metabolizmasını bozarak.
Antimikrobik spekturum: fazla sayıda bakteri ve mikroba karşı
etkili olan antibiyotiklere geniş spektrumlu antibiyotikler
denir.
ETKİ MEKANİZMALARINA GÖRE ANTİBİYOTİKLER:
HÜCRE DUVARI SENTEZİNİ BOZAN VE LİTİK ENZİMLERİ AKTİVE
EDEN ANTİBİYOTİKLER.
Bu ilaçlar genellikle bakterisid etkilidir.
• BETA LAKTAMLAR
o PENİSİLİNLER,
o SEFALOSPORİNLER,
o MONOBAKTAMLAR (AZTREONAM)
o KARBAPENEMLER
 İMİPENEM,
 ERTAPENEM,
 MEROPENEM,
• SİKLOSERİN,
• RİSTOSETİN,
• BASİTRAZİN,
• TEİKOPLANİN,
• VANKOMİSİN.
SİTOPLAZMA PERMEABİLİTESİNİ
(DETERJAN ETKİSİ)
BOZARAK
ETKİ
EDENLER
Bunlar katyonik deterjanlardır. Bu ilaçlar sitoplazmada
bulunan amino asid ve nukleotidler gibi önemli bileşiklerin
hücre dışına çıkmalarına neden olur ve bakterisid etki
gösterirler.
• POLİMİKSİNLER,
• GRAMİSİDİN,
• NİSTATİN,
•
•
•
•
•
AMFOTERİSİN B
KETOKONAZOL VE DİĞER İMİDAZOL GURUBU ANTİFUNGALLER,
FLUKONAZOL VE DİĞER TRİZOL ANTİFUNGALLER,
HEKZAKLOROFEN,
KATYONİK DETERJANLAR,
RİBOZOMLARDA PROTEİN
ANTİBİYOTİKLER
SENTEZİNİ
BOZARAK
ETKİ
EDEN
Bakterilerilerin 70 S ribozomu insanlardaki 80 S ribozomuna
göre antibiyotiklere daha duyarlıdır.
Bakteri 70S ribozomunda 23 S, 16 S ve 5 S alt üniteleri ve 70
S protein sentezi sırasında 30 S ve 50 S alt birimlerine
ayrılır.
30 S alt ünitesine bağlananlar: Aminoglikozidler, tetrasiklin.
Bu gruptaki ilaçlar memeli hücrelerinin mitokondrilerinde
bulunan 55S ribozomları aracılığıyla meydana gelen protein
sentezini de inhibe eder (en etkilisi kloramfenikoldür) ancak
sitoplazmada bulunan 80S ribozomlarındaki protein sentezine
etkili değildir.
• TETRASİKLİNLER 50S – 30 S
• AMİNOGLİKOZİDLER, ( aminoglikozidler
bakteriyostatiktir), 30 S
• MAKROLİDLER, 50S
• KLORAMFENİKOL,50S
• LİNKOZAMİDLER, 50S
• FUSUDİK ASİT,50S
dışında
hepsi
BAKTERİ DNA VE RNA SINI BOZARAK ETKİ EDENLER
Antineoplastikler (mitomisin, aktinomisin, daunorubisin,
doksorubisin) . Aktinomisinler ve rifamisinler: DNA’ya bağımlı
RNA polimeraz enzimini inhibe ederek mRNA sentezini
(transkripsiyon) önler. Kinolonlar (nalidiksik asid,
fluorokinolonlar): DNA giraz enzimini inhibe ederek,
bakterinin ölümüne neden olurlar. Mitomisinler: DNA zincirini
alkilleyerek DNA moleküllerinin birbirinden ayrılmasını önler.
Böylece DNA replikasyonu durur.
• Kinolonlar- DNA giraz ı inhibe ederler
• Rifampisin- DNA ya bağlı RNA polimerazı inhibe eder
• Trimetoprim/ Sulfa- tetrahidrofolat yapımını inhibe ederler
•
•
•
•
•
•
•
•
FLOROKİNOLONLAR,
RİFAMİSİNLER,
NALİDİKSİK ASİD,
METRONİDAZOL,
AKTİNOMİSİNLER,
MİTOMİSİNLER,
BLEOMİSİN,
ASİKLOVİR ( antiviral),
BAKTERİYEL ANTİMETABOLİTLER
• SÜLFONAMİDLER,
• SÜLFONLAR,
• PAS,
• İZONİYAZİD (İNH)
• ETAMBUTOL,
• TRİMETOPRİM,
PENİSİLİNLER:
I. DAR SPEKTRUMLU PENİSİLİNLER
a. DEPO PENİSİLİNLER,
i. PEN-G (BENZİL PENİSİLİN)
ii. PROKAİN PEN- G,
iii. TAKVİYELİ PROKAİN PEN –G
iv. KLEMİZOL PEN-G
v. BENZATİN PEN-G
b. FENOKSİ PENİSİLİNLER ( ASİDE DAYANIKLI)
i. PEN V(FENOKSİMETİL PENİDİLİN),
ii. FENETİSİLİN ( FENOKSİETİL PENİSİLİN),
iii. PROPİSİLİN ( FENOKSİPROPİL PENİSİLİN),
c. BETALAKTAMAZLARA ( PENİSİLİNAZA
(ANTİSTAFİLOKOKAL) PENİSİLİNLER
)
DAYANIKLI
i. METİSİLİN,
ii. NAFSİLİN,
iii. İZOKSAZOLİL PENİSİLİNLER
1.
2.
3.
4.
OKSASİLİN,
KLOLSASİLİN,
DİKLOKSASİLİN,
FLUKLOKSASİLİN,
II. GENİŞCE SPEKTURUMLU PENİSİLİNLER
a. AMİNOPENİSİLİNLER
i. AMOKSİSİLİN,
ii. AMPİSİLİN VE ESTERLERİ:
1. BAKAMPİSİLİN,
2. PİVAMPİSİLİN,
3. TALAMPİSİLİN,
iii. HETASİLİN,
iv. SİKLASİLİN,
v. EPİSİLİN,
III.
GENİŞ
SPEKTURUMLU
ANTİPSEUDOMONAL)
a. KARBOKSİPENİSİLİNLER
i. TİKARSİLİN,
ii. KARBENİSİLİN VE ESTERLERİ
1. KARİNDASİLİN
2. KARFENİSETİN,
b. ASİLÜREİDO PENİSİLİNLER
i. MEZLOSİLİN,
ii. AZLOSİLİN,
PENİSİLİNLER
(
iii. PİPERASİLİN,
c. DİĞER PENİSİLİNLER
i. AMİDİNOPENİSİLİNLER
1. AMİDİNOSİLİN (MESLİNAM),
ii. TEMOSİLİN
SEFALOSPORİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
I. KUŞAK SEFALOSPORİNLER
a. ORAL I. KUŞAKLAR
i. SEFALEKSİN,
ii. SEFAGLİSİN,
iii. SEFADROKSİL,
b. PARENTERAL I. KUŞAKLAR
i. SEFALOTİN,
ii. SEFAZOLİN
iii. SEFASETRİL
c. HEM ORAL HEM PARENTERAL OLAN I. KUŞAK
i. SEFRADİN
II. KUŞAK SEFALOSPORİNLER
a. ORAL II. KUŞAKLAR
i. SEFAKLOR,
ii. SEFTİBUTEN,
b. PARENTERAL II. KUŞAKLAR
i. SEFAMANDOL,
ii. SEFOKSİTİN,
iii. SEFOTETAN,
iv. SEFONİSİD,
v. SEFMETAZOL,
c. HEM ORAL HEM PARENTERAL II. KUŞAKLAR
i. SEFUROKSİM,
ii. SEFETAMET
III. KUŞAK SEFALOSPORİNLER
a. ANTİPSEUDOMONAL III. KUŞAKLAR
i. SEFOPERAZON,
ii. SEFTİZİDİM,
iii. SEFSULODİN,
b. ORAL III. KUŞAK
i. SEFPODOKSİM,
c. ORAL PARENTERAL III. KUŞAK
i. SEFİKSİM
d. DİĞERLERİ
i. SEFOTAKSİM,
ii. SEFTRİAKSON,
iii. SEFTİZOKSİM,
iv. MOKSOLAKTAM,
SEFALOSPORİNLERİN ANTİBAKTERİYEL ETKİLERİNE GÖRE
SINIFLANMASI
A- ANTİ STAFİLOKOKAL SEFALOSPORİNLER
a. SEFAZOLİN,
b. SEFALOTİN,
B- ANTİ HEMOPHİLUS SEFALOSPORİNLER
a. SEFUROKSİM
b. SEFAKLOR,
C- ANTİPSEUDOMONAL SEFALOSPORİNLER
a. SEFTAZİDİM,
b. SEFOPERAZON,
D- ANTİ ENTERİK GRAM NEGATİF SEFALOSPORİNLER
a.
b.
c.
d.
SEFOTAKSİM,
SEFTRİAKSON,
SEFTİZOKSİM,
SEFOPERAZON,
E- ANTİ ANAEROB ETKİLİ SEFALOSPORİNLER
a. SEFOKSİTİN
KİNOLONLARIN SINIFLANDIRILMASI
I. KUŞAK KİNOLONLAR
a. NALİDİKSİK ASİT,
b. OKSOLİNİK ASİT,
c. SİNOKSASİN
II. KUŞAK KİNOLONLAR
a. PİPEDİMİK ASİT
b. FLUMEKİN,
III. KUŞAK KİNOLONLAR
a. FLOROKİNOLONLAR
i. CİPROFLOKSASİN,
ii. OFLOKSASİN,
iii. ENOKSASİN,
iv. NORFLOKSASİN,
v. PEFLOKSASİN,
vi. LOMEFLOKSASİN,
vii. FLEROKSASİN,
viii. TEMAFLOSKASİN,
ix. AMİFLOKSASİN,
x. SPARFLOKSASİN.
FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE ANTİBİYOTİKLER
A- AKCİĞER DOKUSUNA İYİ GEÇENLER
a.
b.
c.
d.
e.
f.
PENİSİLİN G
AMPİSİLİN,
TETRASİKLİN,
ERİTROMİSİN,
SPİRAMİSİN,
FLOROKİNOLONLAR,
B- KEMİK DOKUYA İYİ GEÇENLER
a.
b.
c.
d.
METİSİLİN,
SEFAZOLİN,
KLİNDAMİSİN,
LİNKOMİSİN
C- HÜCRE İÇİNE GİRİŞİ İYİ OLAN ANTİBİYOTİKLER
a. TETRASİKLİNLER
b. MAKROLİDLER,
c. ETAMBUTOL,
d. KLORAMFENİKOL,
e. RİFAMPİSİN,
f. FLOROKİNOLONLAR,
g. KLİNDAMİSİN,
h. TRİMETOPRİM
D- BARSAKTAN EMİLMEYEN VE
PARÇALANMAYAN ANTİBİYOTİKLER
a. AMİNOGLİKOZİDLER
i. KANAMİDİN,
ii. NEOMİSİN,
iii. PROMOMİSİN,
b. KOLİSTİN
c. POLİMİKSİN B
d. VANKOMİSİN
MİDE
SIVISINDA
E- KAN BEYİN BARİYERİNİ GEÇEN ANTİBİYOTİKLER
a. KOLAY GEÇENLER
i. KOLRAMFENİKOL
ii. KO TRİMATOKSAZOL,
iii. 3. KUŞAK SEFALOSPORİNLER
iv. FLOROKİNOLONLAR
b. YÜKSEK DOZDA GEÇENLER
i. PENİSİLİNLER
ii. AMPİSİLİN
iii. GENTAMİSİN
c. TÜBERKÜLOZ MENENJİT TEDAVİSİNDE KULLANILANLAR
i. RİFAMPİSİN
ii. İZONİAZİD,
iii. STREPTOMİSİN
F- İDRARLA AKTİF ŞEKİLDE ATILAN ANTİBİYOTİKLER
a.
b.
c.
d.
e.
f.
g.
AMPİSİLİNLER,
SEFALOSPORİNLER,
AMİNOGLİKOZİDLER,
KOLİSTİN
POLİMİKSİN B
KO TRİMAKSAZOL,
KİNOLONLAR
G- SAFRADA AKTİF ŞEKİLDE ATILANLAR
a.
b.
c.
d.
e.
AMPİSİLİN,
MAKROLİDLER,
LİNKOMİSİN,
TETRASİKLİN
TİAMFENİKOL
ANTİBİYOTİK KOMBİNASYONLARI NEZAMAN GEREKLİDİR:
1. Febril nötropenik hastaların ampirik tedavisinde
potansiyel ölümcül patojenleri (gram + ve gram-) kapsamak
için kombine antibiyoterapi yapılır.
2. Polimikrobiyal enfeksiyonların tedavisinde kombine
antibiyoterapi yapılır.
3. Ciddi ve tedavisi zor enfeksiyonların tedavisinde
sinerjizm elde etmek için ( enterokok enfeksiyonları için
Penisilin + Genta gibi) kombine antibiyoterapi yapılır.
4. Tüberküloz tedavisinde direnç gelişimini önlemek için
kombine antibiyoterapi yapılır.
I. BAKTERİSİD
BİRBİRLERİNİN
–SİNERJİSTİK )
ANTİBİYOTİK KOMBİNASYONLARI (
ETKİSİNİ
ARTTIRIRLAR
ADDİTİF
a. BETALAKTAMAZLAR
b. AMİNOGLİKOZİDLER
c. POLİPEPTİT ANTİBİYOTİKLER
d. VANKOMİSİN
e. RİFAMPİSİN
f. FLOROKİNOLONLAR
II. BAKTERİYOSTATİK ANTİBİYOTİK KOMBİNASYONLARI (
KENDİ ARALARINDA ADDİTİF ETKİLİ ANCAK SİNERJİSTİK
ETKİ ETMEZLER, I. GURUBU ANTAGONİZE EDERLER)
a.
b.
c.
d.
e.
f.
MAKROLİDLER,
FUSİDİK ASİT,
TETRASİKLİN,
KLORAMFENİKOL,
LİİNKOMİSİN
KLİNDAMİSİN
g. SÜLFONAMİD.
BAKTERİSİDAL ANTİBİYOTİKLER
•
•
•
•
•
BETALAKTAMLAR
AMİNOGLİKOZİDLER
KİNOLONLAR,
GLİKOPEPTİTLER
RİFAMPİSİN,
• METRONİDAZOL
BAKTERİOSTATİK ANTİBİYOTİKLER
•
•
•
•
•
•
TETRASİKLİN
MAKROLİDLER,
KLORAMFENİKOL,
KLİNDAMİSİN,
SULFONAMİDLER,
TRİMETOPRİM
Bakterisidal antibiyotikler immün sistemin deprese olduğu (
Nötropenik ) veya iyi çalışmadığı ( menenjit, bektertiyel
endokarditler, vb. ) durumlarda kullanılır.
Antimikrobik ilaçların,bakteriostatik etki gücünün kantitatif
göstergesi minimum inhibitör konsantrasyonudur (MIC).
Bakterisid etki gücünün göstergesi ise minimum bakterisital
konsantrasyonudur (MBC), bu bakterilerin % 99.9 dan fazlasını
öldüren minimum ilaç konsantrasyonudur.
ZAMANA BAĞLI BAKTERİSİDAL ETKİ: Bazı antibiyotiklerin
bakterisidal etkisi zamana bağlıdır. Minimal inhibitör
konsantrasyonun üzerindeki dozlar bakterisidal etkiyi
arttırmaz. Bu antibiyotikler mümkün olan en düşük dozda ( MIC
ın üzerinde ) devamlı infüzyonla verilerek hem yan etkileri
azaltılır hemde maksimum bakterisidal etki elde edilir.
Devamlı infüzyon yerine sık aralıklarla da verilebilir.
• BETA LAKTAMLAR
• VANKOMİSİN
DOZA
BAĞLI
BAKTERİSİDAL
ETKİ:
Bazı
antibiyotiklerin
bakterisidal etkisi doza bağlı olarak artar. Bu antibiyotikler
büyük dozlarda uzun aralıklarda verilir. Uzun aralıklar
toksisiteyi azaltırken yüksek dozlar maksimum bakterisidal
etkiyi sağlar. (Günde tek doz aminoglikozid uygulaması gibi ).
• AMİNOGLİKOZİDLER,
• KLORAMFENİKOL,
• KİNOLONLAR,
POST ANTİBİYOTİK ETKİ: Bazı antibiyotikler düşük doz
uygulamayı takiben bakteri üremesini uzun süre duraklatırlar
ve fagositozu kolaylaştırırlar. Aminoglikozidler, Vankomisin,
Karbapenemler (imipenem; meropenem) ve Kinolonların post
antibiyotik etkileri vardır.
AMİNOGLİKOZİDLER
KULLANILMALIDIR:
NEDEN
GÜNDE
TEK
DOZ
1- Aminoglikozidler doza bağlı bakterisidal aktiviteye
sahiptir, bu nedenle
yüksek dozlarda bakterisidal etkileri artar.
2- Aminoglikozidlerin post antibiyotik etkileri vardır, MIC
altına düşen dozlarda bile bakterisidal etkileri devam eder.
3- Aminoglikozidlerin ilk karşılaşma etkileri vardır,
aminoglikozidlerle karşılaşan bakterilerde ( özellikle
Pseudomonas spp.) ilacın alımı saatler içinde giderek
azalır. Uzun aralıklarla uygulama bu etkiyi azaltır.
4- Aminoglikozidlere bağlı toksisite zamana bağlıdır.
5- Renal tübüllerde ve iç kulaktaki aminoglikozid biriklimi
kısa aralıklı düşük doz uygulamalarla artarken uzun aralıklı
yüksek doz uygulamalarla azalır.
Aminoglikozidlerin günde tek doz uygulaması bakterisidal
etkiyi arttırırken toksisitteyi azaltır.
INTRASELLULER BAKTERİLERE ETKİLİ ANTİBİYOTİKLER:
•
•
•
•
•
•
•
TETRASIKLINLER
KLORAMFENİKOL
TRİMETOPRİM / SÜLFOMETAKSAZOL
KİNOLONLAR
MAKROLİDLER
KLİNDAMİSİN
RİFAMPİSİN
BÖBREK YOLUYLA ATILAN ANTİBİYOTİKLER:
(karaciğer yetmezliğinde doz ayarlamaya gerek yok )
• SEFOPERAZON
• KLORAMFENİKOL
• KLİNDAMİSİN
• DOKSİSİKLİN
• ERİTROMİSİN
• METRONİDAZOL
• NAFSİLİN
• RİFAMPİSİN
• SULFAMETAKSAZOL
KARACİĞER YOLUYLA ATILAN ANTİBİYOTİKLER:
(Böbrek yetmezliğinde doz ayarlamaya gerek yok)
• AMİNOGLİKOZİDLER
• AZTREONAM
• SEFALOSPORİNLER (sefoperazon hariç)
• İMİPENEM
• KİNOLONLAR
• PENİSİLİN
• TRİMETOPRİM
• TETRASİKLİNLER ( doksisilin hariç )
• VANKOMİSİN
BEYİN OMURİLİK SIVISINA İYİ
ENFEKSİYONLARINDA
TERCİH
ANTİBİYOTİKLER:
GEÇEN VE MSS
EDİLEBİLECEK
• PENİSİLİNLER
• 3. JENERASYON SEFALOSPORİNLER
• KLORAMFENİKOL
• RİFAMPİSİN
• TRİMETOPRİM / SULFAMETAKSAZOL genellikle BOS a iyi geçer
ve MSS enfeksiyonlarında kullanılırlar.
o 2. Jenerasyon sefalosporinler, klindamisin, ve
aminoglikozidler BOS a iyi geçmezler.
ANTİBİYOTİK DİRENCİ (REZİSTANS) NEDİR?:
Antibiyotiklerin hepsi tüm mikroorganizmalara karşı etkili
değildir. Bazı mikropların bazı antibiyotiklere karşı doğal
dirençleri vardır. Antibiyotik direnci ya kalıtsaldır yada
daha sonradan kazanılan bir özelliktir.
Birçok direnç mekanizması var:
1- Mikrop üzerinde antibiyotiğin etki edeceği bölüm yoktur ör:
mikoplazma – üreoplazma – klamidia gibi mikropların hücre
duvarları yok, bu nedenle hücre duvarının yapımını engelleyen
antibiyotikler bu mikroplara karşı etkisiz. Yada diğer deyişle
bu mikroplar penisilin – sefalosporinlere dirençlidir.
2- Antibiyotik mikroorganizmanın içine giremez ör:
penisilinler Gram Negatif bakterilerin içine giremez ve gram
negatiflere etkisizdir. Yada diğer deyişle gram negatifler
penisilinlere dirençlidir.
3- Mikrop antibiyotiği inaktif hale getirir. Ör:
stafilokokların çoğu Betalaktamaz enzimi içerir bu enzim
betalaktam yapıdaki antibiyotikleri etkisiz hale getirir.
Penisilin ve Sefaloporinlere karşı dirençli dir.
4- Mikroorganizmalar antibiyotiğin hedefini değiştirir. Ör:
penisilin in bağlanması gereken protein PBP üzerindeki bir
değişiklik sonucu penisilin bağlanıp etki edemez ve bakteri
penisiline direnç kazanmış olur.
5- Bakteri metabolik yollarını değiştirebilir, antibiyotik bir
metabolik yolu bloke ederken bakteri alternatif bir yol
geliştirebilir ve direnç kazanır.
6- Mikrop içeri giren antibiyotiği dışarı atarak da direnç
kazanabilir. Buna efflux denir
Antibiyotik dirençleri ya bakteri kromozonunda var olan bir
özelliktir ( genetik direnç ), ya kromozomda bir mutasyon
sonucu ortaya çıkar yada plazmid denilen kromozom parçacıkları
yoluyla dışarıdan edinilir, Rezistan plazmidi (R-faktör)
Temel olarak iki tip antibiyotik direnci vardır.
INTRENSEK : bakterinin genetik yapısında var olan ve o
bakterinin tüm izolatlarında görülen direnç.
EDİNİLMİŞ : daha önce hassas olan bir bakterinin mutasyonla
veya dışardan DNA ( plazmid ) alarak antibiyotiklere direnç
kazanması dır.
HAMİLELİKTE KULLANILMAYAN ANTİBİYOTİKLER:
•
•
•
•
•
•
SULFONAMİDLER
AMİNOGLİKOZİDLER
KİNOLONLAR
KLARİTROMİSİN
ERİTROMİSİN
TETRASİKLİN
ANTİBİYOTİKLERİN SIK GÖRÜLEN YAN ETKİLERİ:
1- FOTOSENSİTİVİTE YAPAN ANTİBİYOTİKLER:
TETRASİKLİNLER
SULFONAMİDLER
KİNOLONLAR
AZİTROMİSİN
2- OTOTOKSİK ANTİBİYOTİKLER:
AMİNOGLİKOZİDLER
ERİTROMİSİN
KLARİTROMİSİN
AZİTROMİSİN
VANKOMİSİN
MİNOSİKLİN ( %20 )
3- DİSULFİRAM BENZERİ ETKİ YAPAN ANTİBİYOTİKLER:
METRONİDAZOL
KLORAMFENİKOL
BETALAKTAMLAR
Metiltiazol (MTT) yan zincirli olan betalaktamlar:
SEFAMANDOL
SEFOTETAN
SEFMETAZOL
SEFOPERAZON
MOKSOLAKTAM
MTT yan zinciri aynı zamanda hipoprotrombinemiye neden
olarak kanamaya meyli arttırırlar. Bu etki K vitamini
enjeksiyonuyla tedavi edilir.
4- NEFROTOKSİK ANTİBİYOTİKLER:
AMİNOGLİKOZİDLER: proksimal tubuler asidoz
METİSİLİN ( VE DİĞER PENİSİLİNLER ): akut insterstisyel
nefrit ve akut hemorajik sistit yaparlar.
SULFONAMİDLER obstruktif nefropati yapabilirler.
TETRASİKLİNLER Fanconi sendromu yaparlar: glukozuri ve
hiperfosfaturi ile seyreden reversible proksimal tubuler
asidoz.
5- EPİLEPSİYE MEYLİ ARTTIRAN ANTİBİYOTİKLER:
IMIPENEM: özellikle yaşlı, böbrek fonksiyonları bozuk
veya kardiyovasküler şikayetleri olan ve özgeçmişinde
epileptik atak hikayesi olan hastalarda epileptik atak
eşiğini düşürür. Bu hastalarda doz 0.5 grm/ 6 saat i
geçmemelidir. Meropenemde bu etki daha azdır.
IV AKÖZ PENİSİLİN yüksek dozlarda tüm penisilinler ve
beta laktam antibiyotikler MSS irritasyonu yaparlar.
KİNOLONLAR tüm kinolonlar GABA inhibitörüdür ve
epileptik atakları başlatabilirler.
METRONİDAZOL nadiren epileptik ataklara yol açar.
Metronidazol ayrıca aseptik menenjit benzeri tablo
yapabilir.
6- ANTİBİYOTİKLERLE İLGİLİ İLAÇ – İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ :
· Makrolidler en sık ilaç etkileşimlerine sebep olan
antibiyotiklerdir.
· Non sedatif antihistaminiklerle ( terfenadin astemizol
gibi)
verilirlerse Q-T uzamasına, ventriküler aritmilere ve
torsades de point lere yol açabilir.
· Serbest teofılin düzeyini arttırır.
· Serbest Digoksin düzeyini arttırır.
. Oral antikoagulanları düzeyini arttırır.
· Ergotaminlerle beraber verilirse akut ergo toksikasyonuna
yol açar (şiddetli periferal vazospazm ve dizestezi ).
· Benzodiazepinlerin etkisini arttırır.
7- ANTBİYOTİK ALIMINI TAKİBEN DÖKÜNTÜ:
1- Infeksiyöz mononükleoziste ampisilin alımını takiben
%65-100 döküntü olur.
2- Kronik lenfositik lösemide (KLL) aminopenisilin
bakampisilin ) alımını takiben %90 döküntü olur.
3- Allopürinol alan hastaya amoksisilin veya bakampisilin
verilirse %20 döküntü gelişir.
8- ANTİBİYOTİKLERİN RENKLİ YAN ETKİLERİ:
A- SARILIK
BEBEKTE: Sulfonamidler plasentan ve sütten geçerek
bebekte bilürübini albüminden ayırarak kernikterusa yol
açar. Süt veren annelerde, yeni doğanlarda ve term e
yakın hamilelerde kullanılmaz.
ERİŞKİNDE SARILIK: aşağıdaki antibiyotikler erişkinde
sarılık yaparlar.
OKSASİLİN
TETRASİKLİN
AMOKSİSİLİN / KLAVULONİK ASİT kolestatik hepatit
ERİTROMİSİN
intrahepatik
kolestatik
hepatit
SEFTRİAKSON psedokolestaz ( safra çamuru oluşturarak)
NOVOBİYOSİN
deriyi
ve
skleraları
boyar
hiperbilürübinemi yapmaz.
B -GRAY BABY :
Kloramfenikol alımını takiben 3-4 gün içinde ortaya çıkan
gri – siyanotik görünüm. Immatür hepatik ve
renal fonksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkan konjuge
olmamış yüksek serum kloramfenikol miktarına bağlıdır,
mortalitesi yüksektir %40.
C- RED MAN SENDROMU :
Teikoplanin veya Vankomisinin hızlı infüzyonuna bağlı olarak
ortaya çıkan histamin deşarjına bağlıdır, infüzyon
yavaşlatılarak veya histamin verilerek tedavi edilir.
D- SİYAH TİROİD:
Tetrasiklin uzun süre verilirse tiroidde siyahlaşmaya yol
açar. Minosiklin deride ve özellikle skar dokularında,
mukozalarda ve yeni kemik gelişiminin olduğu alanlarda
hiperpigmentasyona yol açar.
E- KAHVE RENGİ İDRAR:
Çok nadiren Metronidazol metabolitleri idrarda koyu
kahverengi görünüme yol açar.
F- DİŞLERDE RENKLENME :
Tetrasiklin dişlerde kahverengi renk bozukluklarına,
Ciprofloksazin ise prematür bebeklerde dişlerde yeşil
renklenmeye yol açar.
G- RENK KÖRLÜĞÜ:
Etambutol yüksek dozlarda optik nörite yol açar, klinikte
görme bulanıklığı, santral skotom, ve renk körlüğü
görülür.
PRATİK CERRAHİ
REHBERİ
PROFİLAKSİ
ANTİBİYOTİK
OPERASYON
MUHTEMEL
(* Penisilin
BAKTERİ
allerjisi
varsa)
DOZ
( PI =
preindüksiyon)
SÜRE
Sefazolin 1 gr
IV PI daha sonra
8 saatte bir 500
KARDİAK CERRAHİ
(pacemaker
yerleştirilmesi
dahil)
S. Aureus
S. Epidermidis
Sefazolin
Difteroidler
*Vanko +
IV PI daha sonra
Gram – enterik
Genta
12 saatte bir 1
basiller
mg IV.
Vankomisin 1 gm
gm IV.
X 48
saat
Gentamisin 2
mg/kg IV PI tek
doz.
Sefazolin 1 gr
IV PI daha sonra
8 saatte bir 500
mg IV.
S. Aureus
NON KARDİAK
VASKULER
CERRAHİ
S. Epidermidis
Difteroidler
Sefazolin
Vankomisin 1 gm
X 24
* Vankomisin IV PI daha sonra
Gram – enterik
saat
12 saatte bir 1
basiller
gm IV.
Sefazolin 1 gr
IV PI daha sonra
8 saatte bir 500
mg IV.
ORTOPEDİK
CERRAHİ
S. Aureus
Sefazolin
Vankomisin 1 gm
S. epidermidis * Vankomisin IV PI daha sonra X 48
12 saatte bir 1 saat
gm IV.
Sefazolin 1 gr
BEYİN CERRAHİSİ
S. Aureus
Sefazolin
IV PI tek doz.
S. Epidermidis * Vankomisin Vankomisin 1 gr
IV PI tek doz.
Sefazolin 1 gr
IV PI daha sonra
8 saatte bir 1
Sefazolin +
Oral
metronidazol
BAŞ BOYUN
anaeroblar
CERRAHİSİ
S. Aureus
*
Streptokoklar
klindamisin
+ gentamisin
gr IV.
Metronidazol 500
mg IV PI daha
sonra 12 saatte
bir 500 mg IV.
Klindamisin 600 X 48
mg IV PI daha
sonra 8 saatte
bir 600 mg IV.
Gentamisin 2 mg
/ kg IV PI tek
doz.
Oral
TORAKS
CERRAHİSİ
(PULMONER VE
OSEFAGİAL)
anaeroblar
S. Aureus
Streptokoklar
Gram negatif
enterik
Sefazolin 1 gr
Sefazolin
* Vankomisin
+ Gentamisin
basiller
IV PI tek doz
Vankomisin 1 gr
IV PI tek doz.
Gentamisin 2 mg
/ kg IV PI tek
doz .
GASTRO DUEDONAL
Sefazolin 1 gr
CERRAHI
(kanama, ülser,
Orofaringeal
flora
Sefazolin
IV PI tek doz.
Vankomisin 1 gr
H2 reseptör
blokeri
Gram negatif
enterik
* Vankomisin
IV PI tek doz.
Gentamisin 2 mg
kullanımı,
basiller
+ Gentamisin
kanama)
/ kg IV PI tek
doz.
BİLİER
GİRİŞİMLER (tüm
açık ve
laparoskopik
cerrahi
girişimler ve
kronik entübe
bilier sistem
girişimleri)
Gram negatif
enterik
basiller
S. Aureus
E. Fecalis
Sefazolin
Sefazolin 1 gr
IV PI tek doz.
Vankomisin 1 gr
IV PI tek doz.
* Vankomisin
Gentamisin 2 mg
+ Gentamisin
/ kg IV PI tek
Clostridiumlar
doz.
saat
Neomisin 1 gr PO
ve Eritromisin 1
gr PO
KOLOREKTAL
GİRİŞİMLER
(kolonun ve /
veya rektumun
açıldığı tüm
cerrahi
girişimler)
Oral
neomisin +
operasyondan 1
gün önce saat
Enterik aerob
eritromisin
13.00 14.00 ve
ve anaeroblar
VEYA
23.00 de .
Sefazolin +
Sefazolin 1 gr
metronidazol
IV PI tek doz.
Metronidazol 500
mg IV PI tek
doz.
Sefazolin 1 ger
Cefazolin +
APPENDEKTOMİ
(basit veya
komplike
appendisit)
metronidazol
IV PI tek doz.
Metronidazol 500
mg IV PI
Enterik aerob
doz.
* vankomisin
ve anaeroblar
Vankomisin
+
IV PI tek
metronidazol
Gentamisin
+ gentamisin
/ kg IV PI
doz.
tek
1 gr
doz.
2 mg
tek
Ampisilin 2 gr
IV Umblikal kord
klampe
edildikten sonra
tek doz.
Vankomisin 1 gr
IV Umblikal kord
Enterik aerob
SEZERYAN
Ampisilin
klampe
edildikten sonra
ve anaeroblar
tek doz.
* Vankomisin
E. fecalis
Gentamisin 2 mg
+ gentamisin
Grup B
/kg IV Umblikal
+
streptokoklar
kord klampe
metronidazol
edildikten sonra
tek doz .
Metronidazol 500
mg IV Umblikal
kord klampe
edildikten sonra
tek doz.
Sefazolin 1 gr
IV PI tek doz.
Enterik aerob
ve anaeroblar
HİSTEREKTOMİ
E. fecalis
Grup B
streptokoklar
Sefazolin
Vankomisin 1 gr
* Vankomisin IV PI tek doz.
+ gentamisin Gentamisin 2 mg
/ kg IV PI tek
doz.
Sefazolin 1 ger
IV PI tek doz
AÇIK VEYA
KAPALI BATIN
TRAVMASI
OPERASYONU
Sefazolin +
Metronidazol 500
metronidazol
mg IV PI tek
Enterik aerob
doz
* vankomisin
ve anaeroblar
Vankomisin 1 gr
+ gentamisin
IV PI tek doz
+
Gentamisin 2 mg
metronidazol
/ kg IV PI tek
doz
AMPİRİK
KLAVUZU
ANTİBİYOTERAPİ
TOPLUMDAN KAZANILMIŞ PNEMONİLER DE ANTİBİYOTİK
SEÇİMİ:
PATOJEN:
Streptococcus pneumonia,
H. influenza
Staf. aureus
Klebsiella pneumonia
Anaerob ağız patojenleri
Legionella spp.
Mycoplazma pnemonia
Clamidia pneumonia
AMPİRİK TEDAVİ:
SEFTRİAKSON
SEFOTAKSİM
OFLOKSAZİN
ERİTROMİSİN- Atipik pnemonilerde
AZİTROMİSİN- Atipik pnemonilerde
DOKSİSİKLİN- Atipik pnemonilerde
NOZOKOMİAL PNEMONİLERDE ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
PATOJ E N:
Klebsiella
Enterobakter
Serratia
Acinetobakter
Pseudomonas aeruginosa
Staf. aureus
AMPİRİK TEDAVİ:
III. JENERASYON SEFALOSPORİNLER
PİPERASİLİN
IMIPENEM ( + bir aminoglikpzidle beraber )
MENENJİTLERDE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
PATOJEN:
Pnemokok
Menengokok,
H. influenza
Listeria monositogenes ( immun supressif, yaşlı ve
yenidoğanlarda)
AMPİRİK TEDAVİ:
SEFTRİAKSON
Ampisilin)
+
VANKOMİSİN
(Listeria
şüphesi
varsa
SEPSISTE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
PATOJEN :
GRAM NEGATİF BASİLLER
S. aureus
Stafilokoklar.
AMPİRİK TEDAVİ:
III. JENERASYON SEFALOSPORİNLER
SEFOTAKSİM VEYASEFTİZOKSİM) veya
IMIPENEM + GENTA
(
SEFTRİAKSON,
INTRA
ABDOMİNAL
ENFEKSİYONLARDA
ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
AMPİRİK
PATOJEN :
E. coli
Proteus,
B.fragilis
AMPİRİK TEDAVİ:
AMPİSİLİN + SULBAKTAM veya
SEFTRİAKSON + METRONİDAZOL veya
OFLOKSAZİN + METRONİDAZOL veya
TİKARSİLİN + KLAVULONİK ASİT veya
PİPERASİLİN + TAZOBAKTAM veya
IMIPENEM
FEBRİL NÖTROPENİDE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
PATOJEN :
Gram negatif basiller
Pseudomonas aeruginosa,
S.aureus
AMPİRİK TEDAVİ:
PİPERASİLİN veya SEFTAZİDİM veya SEFEPİM + AMİNIGLİKOZİD
+/- VANKOMİSİN
UROSEPSİS
1-KOMPLİKE OLMAYAN
ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
PATOJEN:
E. coli
Proteus
Klebsiella
Enterokoklar
URİNER
ENFEKSİYONLARDA
AMPİRİK
AMPİRİK TEDAVİ:
AMPİSİLİN + SULBAKTAM veya
OFLOKSAZİN veya
AMPİSİLİN + GENTAMİSİN
2-KOMPLİKE ÜRİNER ENFEKSİYONLARDA AMPİRİK ANTİBİYOTİK
SEÇİMİ:
PATOJEN:
Pseudomonas aeruginosa
Serratia
AMPİRİK TEDAVİ:
III. JENERASYON SEFALOSPORİNLER + GENTAMİSİN veya
PİPERASİLİN + GENTAMİSİN
DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARINDA AMPİRİK
ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
NORMAL HASTADA PATOJENLER:
GRUP A STREPTOKOKLAR
S.aureus
AMPİRİK TEDAVİ:
SEFAZOLİN
HAYVAN ISIRIKLARINDA PATOJENLER:
Pastorella multicoda,
S. aureus
Streptokoklar
AMPİRİK TEDAVİ :
AMPİSİLİN + SULBAKTAM
DİYABETİK AYAK ENFEKSİYONLARINDA ( POLİMİKROBİAL )
PATOJENLER:
Gram negatif basiller
B. fragilis
S. aureus
AMPİRİK TEDAVİ:
AMPİSİLİN + SULBAKTAM veya
OFLOKSAZİN + METRONİDAZOL
ENDOKARDİTLER DE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ:
DOĞAL KAPAK ENDOKARDİTİNDE PATOJENLER:
Viridans streptokoklar
Enterokoklar
AMPİRİK TEDAVİ:
AMPİSİLİN + GENTA
YAPAY KAPAK ENDOKARDİTİNDE PATOJENLER:
S. aureus
S. epidermidis
Gram negatif basiller
Enterokoklar
AMPİRİK TEDAVİ :
VANKOMİSİN + GENTA
SEPSİS VE SEPTİK ŞOK
Septik şok vazojenik şokların bir türüdür.
Vazojenik şok: Distribütif şok.
Vasküler tonus ve permeabilitenin bozulması sonucu
intravasküler volümün dağılımı bozulmuştur, etiyolojik
sebeplerine göre kardiyak volüm artmış, azalmış yada normal
olabilir. Septik şok, anafilaktik şok, nörojenik şok, ilaç
veya toksisitelere bağlı olarak ortaya çıkan şok tabloları
vazojenik şok örnekleridir.
Sepsis ve septik şok:
kan dolaşımında bakterilerin bulunmasına bakteremi, bu durumun
tetiklediği iltihabi – inflamatuar cevaba sepsis, sepsis
tablosunun ilerleyerek dolaşımı ve solunumu bozması ile
gelişen şok tablosuna septik şok denir.
Septik şok genellikle kan dolaşımının gram negatif
bakterilerle invazyonu sonucu ortaya çıkan bakteriyeminin bir
sonucudur. ( endotoksik şok). Bakteremi, sepsis ve septik şok
birbirini takip eden patolojik süreçlerdir (Septik kaskad).
Bakteremi—-(
%20-40)—>
%25-40)—-> Septik şok
Sepsis
—–(
Gram negatif bakteriler dışında gram pozitif bakteriler,
virüsler, mantarlar da septik şok tablosu meydana getirebilir.
İntra abdominal enfeksiyonlar gibi ağır lokal enfeksiyonların
varlığında bakteremi olmadan septik şok tablosu gelişebilir.
Toksik şok sendromu gibi herhangi bir enfeksiyon oplmadan
lokal bir bölgeden toksinlerin vücuda girmesi sonucunda da
septik şok tablosu ortaya çıkabilir. Vücudun immün sistemini
bozan yada vücuda mikropların girişini kolaylaştıran her türlü
faktör septik şoka zemin hazırlar. Etkili antibiyotikler ve
yoğun bakım desteğine rağmen septik şok tabloları % 45 gibi
yüksek bir oranda ölümle sonuçlanır.
Gram negatif
bakteremilerin % 40 ında gram pozitif bakteremilerin %20 sinde
sepsis tablosu gelişir. Vakaların çoğunda bu tablo bakteremiyi
takiben 12 saat içinde ortaya çıkar. Sepsisli hastaların ise %
25- 40 ında septik şok gelişir. Predispozan hastalıkların
varlığında septik şok riski artar. Septik şok gelişme riski
baktereminin yoğunluğundan, endotoksin miktarından ve
bakterinin cinsinden bağımsızdır.
Sepsis tablolarının:
%40 ından gram negatif bakteriler ,
%32 sinden gram pozitif bakteriler sorumludur,
%16 sı polimikrobiyaldir,
%6 sı fungaldir,
%5i non klasifiye mikroorganizmalar ile meydana gelir,
%2 si intraabdominal anaeroblar ile meydana gelir.
Sepsis vakalarının %25 inde septik şok tablosu ortaya çıkar.
Gram negatif bakteremilerin
sebepleri nelerdir ?
en
sık
görülen
Üriner sistem toplumdan kazanılmış ve nasokomial gram
negatif bakteremilerin en sık görülen kaynağıdır.
Bakteremi genellikle üriner kataterizasyon veya cerrahi
girişimi takiben ortaya çıkar.
Hepatobilier sistem: kolesistit, kolanjit,
Abdominal kavite: apse, perforasyon, peritonit,
Deri: dekubit yaraları, cerrahi yara enfeksiyonları,
yanık,
Ürogenital sistem: özellikle kadınlarda PİD,
Hospitalize hastalarda her türlü kateterizasyon ve
invaziv girişim,
Üst GİS endoskopisi,
Granülositopenik hastalarda aşikar bir enfeksiyon odağı
olmadan ortaya çıkan gram negatif bakteremi ve sepsisler
genellikle alt GİS kaynaklıdır.
Bakteremi ve sepsiste sık rastlanan predispozan
faktörler nelerdir?
Hospitalizasyon, kateterizasyon ( özellikle İCU yatışı),
Travma,
Cerrahi girişimler, özellikle kirli cerrahi girişimler,
kolorektal, ürogenital,
Diyabet, özellikle kontrolsüz diyabet,
Lösemi, granülositopeni,
Genitoüriner sistem enfeksiyonları,
Radyoterapi, kemoterapi,
Kortikosteroid ve immün süpressif ilaç kullanımı,
Bunlar içinde granülositopeni ( WBC<1000/mm3)gram negatif
bakteremiye zemin hazırlayan en önemli faktördür. Gram negatif
bakteremi riski granülositopeni nin ağırlığı ve süresi ile
doğru orantılıdır. Hücre sayısı 1000 in altında ise 3 hafta
içinde gram negatif bakteremi şansı %50, hücre sayısı 100 ün
altında ise şans %100 dür.
Toplumdan kazanılmış ve nasokomial bakteremilerde
etkenler
TOPLUMDAN KAZANILMIŞ
BAKTEREMİLERDE EN SIK
ETKENLER
NOSOKOMİAL BAKTEREMİLERDE
EN SIK ETKENLER
E. coli
E. coli
Klebsiella spp.
Klebsiella spp.
Proteus spp.
Enterobacter spp.
Haemophilus influenza tip b
Serratia spp.
Bakteroides spp.
Pseudomonas spp.
Septik kaskad: sepsis basamakları.
Enfeksiyon: mikroorganizmaların normalde bulunmamaları
gereken yerde bulunmaları veya bulundukları yerde
inflamasyona neden olmalarıdır.
Bakteremi: bakterilerin kan dolaşımına katılmaları (
hemokültür ile tespit edilir).
Sepsis ( septisemi)-SIRS (Septic İnflamatory Response
Syndrome) bakteri yada bakteri ürünlerinin kan
dolaşımına katılmaları sonucu ortaya çıkan septik
inflamatuar cevaptır. Kanıtlanmış bir enfeksiyon varsa
bu tabloya SEPSİS; kanıtlanmış bir enfeksiyon yoksa bu
tabloya SIRS denir. SEPSİS
ve SİRS tanısı için
aşağıdakilerden en az ikisi bulunmalıdır:
1. Ateşin >38 C veya <36 C olması,
2. Nabzın >90/dk olması,
3. Solunum sayısının >20 / dk olması veya PaCO2 <32
mmHg olması,
4. Beyaz küre sayısının >12000/mm3 yada <4000 /mm3
olması.
Ciddi sepsis: Sepsis sonucu hipotansiyon, perfüzyon
bozuklukları ve organ disfonksiyonlarının ortaya çıkması
ile karakterizedir. Sepsis bulgularına ilaveten
aşağıdakilerden en az birinin varlığı ciddi sepsis
tanısıkoydurur:
1. Laktik asidoz,
2. Oligüri,
3. Bilinç bulanıklığı,
Septik şok: sepsis sırasında yeterli sıvı replasmanına
rağmen sistolik tansiyon un 90 mmHg nin altına düşmesi
veya tansiyonun normal değerinden 40 mmHg düşmesi haline
septik şok denir.
Refrakter septik şok: 1 saat boyunca yapılan sıvı
replasmanına ve farmakolojik müdahalelere rağmen septik
şok halinin devam etmesidir.
MSOF: Sepsis tablosu sırasında en az iki organ sistemde
ortaya çıkan yetmezlik tablosudur. Hiperdinamik ve
hipermetabolik bir tablodur ve mortalitesi %60 dır.
Sepsisin en önemli komplikasyonları nelerdir ?
Lökopeni,
Trombositopeni,
Septik şok,
Akut Tübüler Nekroz,
Dissemine İntravasculer Coagulopati (DİC),
Akut Respiratuvar Distress Sendromu ( ARDS),
Multi Sysyteme Organ Failure (MSOF ) yada (MODS).
Sepsis fizyopatolojisi:
Gram negatif bakteri duvarındaki Lipo Poli Sakkarit (LPS)
kısmı veya diğer bakteri ürünlerinin ( Peptidoglikan, TSST,
piyojenik toksin A, süperantijenler) kan dolaşımına katılması
immün hücreler aracılığıyla bir inflamatuar cevabın
gelişmesini tetikler. Bu maddelere eksojen mediatörler denir.
SEPSİSİ BAŞLATAN BAKTERİYEL KOMPONENTLER
EKSOJEN
MEDİATÖRLER
KAYNAK
ÖRNEK
Tüm gram negatif
Endotoksin ( LPSLipid A)
bakterilerin
hücre duvarında
bulunur
Peptidoglikan
Tüm bakterilerin
hücre duvarında
vardır.
Lipoteikolik asit
Tüm gram pozitif
bakterilerin
hücre duvarında
vardır.
E. coli sepsisis,
meningokoksemi.
Stafilokokal,
Streptokokal
septik şok.
Delici
S. aureus, S.
exotoksinler (
pore forming
Pygoenes, E.
Coli, Aeromonas
exotoksins)
spp.
Süperantijenler
enzimler
S. aureus,S.
pyogenes
S. pyogenes,C.
perfringens
Alfa hemolizin,
Streptolizin-O,
E. Coli
hemolizin,
Aerolizin.
TSST-1, Entero AF, piyojenik
exotoksin A+C,
IL-1 beta
convertaz,
Fosfolipaz C
Eksojen mediatörler makrofaj, nötrofil, endotel hücreleri ve
lenfositlerden ağır bir inflamatuar reaksiyonun tetiğini
çekecek olan endojen mediatörlerin salınımını başlatır.
Endojen mediatörler de ( prostaglandinler, lökotrienler, kinin
interlökin, tümör nekroz faktör ve platelet aktive edici
faktör ) diğer immün hücreleri uyararak yaygın ve sistemik bir
inflamatuar cevaba neden olur. Sistemik inflamatuar yanıt
sonucu ortaya çıkan reaktif oksijen radikalleri ve proteolitik
enzimler yaygın doku hasarına, vazodilatasyon ve
hipotansiyona, myokardial depresyona, nötrofil akümilasyonuna,
dolaşımın aksamasına, intravasküler volümün dağılımında
bozulmaya ve şoka yol açarlar. Sonuçta septik şokta hızla
ilerleyen hipoperfüzyon ve dokur hasarıyla karşılaşırız (
ARDS, DİC, ATN, MODS vb).
Bilinen en önemli endojen mediatörler ( sitokinler):
TNF – alfa,
İL-1,2,6,8 ve
PAF dır.
TNF-alfa ve İL-1 inflamasyonu başlatan en önemli
sitokinlerdir. Endojen mediatörler hücre metabolizmasını ve
oksijen ihtiyacını arttırır, kapiller permeabiliteyi arttırır,
vazodilatasyon yaparlar.
Myokard kontraktilitesini ve
sistemik vasküler rezistansı düşürerek intravasküler volümün
redistribüsyonuna, dokularda hipoksiye, yani sonuçta vazojenik
şoka yol açarlar.
SEPTİK ŞOK EPİDEMİYOLOJİSİ
Sepsis hastane başvurularının %2 sini oluşturur ancak
vakaların 2/3 ü hastanede gelişir. Sepsis mortalitesi
yüksektir;
Sepsiste %6
SIRS %7
Ciddi Sepsis %20
Septik şok %46
Gram negatif septik şokta %25
MSOF %60 mortalite vardır.
Septik şokta
nelerdir?
mortaliteyi
arttıran
sebepler
Erken ölüm
Ciddi asidoz,
Hipoperfüzyon,
2 veya daha fazla organ yetmezliği,
Geç ölüm
Var olan predispozan hastalıklar,
Hipotermi,
Trombositopeni,
Multipl enfeksiyon odaklarının varlığı.
SEPTİK ŞOK ETİYOLOJİSİ
Septik şokun en sık sebebi gram negatif bakteri
enfeksiyonlarıdır, daha az sıklıkla gram pozitif bakteriler,
virüs ve mantar enfeksiyonları görülür.
GRAM NEGATİF BAKTERİLER
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Coli ( en sık),
Klebsiella pneumoniae,
Enterobacteriaceae,
Proteus,
Pseudomonas ( özellikle nosokomial),
Serratia,
Neisseria meningitidis.
Gram negatif bakteriyel Sepsis için predispozan
faktörler:
Yenidoğan dönemi,
Üsriner disfonksiyon ( çok büyük risk .. özellikle yaşlı
hastalarda),
İmmün sistemi bozan hastalıklar;
1. Diyabet,
2.
3.
4.
5.
Siroz,
Alkolizm,
Kanser,
İatrojenik immün süpresyon;
1. Kemoterapi,
2. Radyoterapi,
Kortizon,
1. Sitotoksik ilaçlar ,
1. Total parenteral beslenme,
2. Üriner, bilier, gastrointestinal enfeksiyonlar.
GRAM POZİTİF BAKTERİLER ( %20 – 40)
1. Stafilokoklar,
2. Streptokoklar ( özellikle pnemokok)
1. Gram pozitif Sepsis için
predispozan
faktörler
1. Toplumdan kazanılmış enfeksiyonlar (
pnemoni),
2. İV katater,
3. Kronik enfeksiyon odakları,
4. Fonksiyonel yada cerrahi splenektomi
varlığı ( kapsüllü bakteriler:
pnemokok, menengokok ve Hib sepsisi
riski artar)
OPORTÜNİSTİK FUNGUSLAR (%2-3)
Fungal sepsisler için predispozan faktörler:
İmmün süpresyon,
Post op dönem,
Total parenteral beslenme,
Uzun süre yüksek doz antibiyotik kullanımı,
Uzun süre kalmış kataterler.
VİRÜSLER, MYCOBAKTERİLER, PROTOZOOLAR
1. Özellikle falciparum sıtmasında Sepsis tablosu
gelişir. İmmün süpressif hastalarda grip Sepsis
tablosuna yol açabilir.
SEPSİS KLİNİĞİ
Sepsis ve septik şokta klinik non spesifiktir. ( sepsise has
klinik bir bulgu yoktur, etken patojenden ve primer
patolojiden bağımsız bir klinik tablodur, enfeksiyon ve
enfeksiyon dışı birçok sebeple aynı tablo ortaya çıkabilir ör:
pankreatit, yanıklar vb.)
Sepsise özel bir klinik tablo yoktur en büyük özelliği
akut başlangıçlı olmasıdır.
1. Ateş,
2. Titreme,
3. Taşikardi,
4. Terleme,
5. Taşipne,
6. Hipotansiyon,
7. Mental konfüzyon erken dönemde görülebilir.
Predispozan faktörler varlığına veya infeksiyon odağının
varlığına bu klinik bulgular
sepsis şüphesi uyandırmalıdır.
Yenidoğan döneminde ve ileri yaşlarda başlangıç yavaş ve
bulgular belirsiz olabilir.
1. Hipotermi,
2. Hiperventilasyon ve respiratvuar alkaloz,
3. Döküntü
1. Peteşial döküntü – meningokok –
2. Ectyma gangrenosum – pseudomonas—
4. İshal,
5. Bulantı,
6. Kusma,
7. İleus varlığı Sepsis in ön bulgusu olabilir.
Sepsis in en sık rastlanan bulgusu ateştir. Ateşin
yüksekliği ve süresi ile enfeksiyon arasında korelasyon
vardır. Ancak yenidoğan da, çocuklarda ve yaşlılarda
hipotermi görülebilir.
Sepsis in en sık rastlanan ikinci bulgusu titremedir.
Genellikle ateşin çıkışından önce görülür.
Sepsis in en sık rastlanan üçüncü bulgusu terlemedir ve
genellikle ateşin düşüş döneminde görülür.
Sepsis in az görülen ancak en önemli bulgusu mental
konfüzyondur. Mental bozukluk halsizlik dalgınlık
şeklinde de olabilir. İleri dönemde anksiyete,
ajitasyonlar, stupor ve koma görülür.
Hiper vantilasyon ve respiratuvar alkaloz sepisin ilk
bulgularıdır. Artmış metabolik yük ve sitokinlerin
solunum merkezini uyarması sonucu ortaya çıkar.
Beraberinde taşikardi vardır. Sepsis in bu fazına sıcak
faz da denir. Ekstremiteler sıcaktır, kapillerler
dilatedir. Hasta kompansatuvar dönemdedir, daha sonra
hayati organlarda hipoperfüzyon ortaya çıkar, bilinç
iyice bulanıklaşır, laktik asit artar, respiratvuar
alkaloz asit yükünü kompanse edemez ve metabolik asidoz
başlar, periferik vazokonstrüksiyon sebebiyle perifer
soğur (soğuk faz = dekompansasyon), solunum bozulur,
bradikardi başlar, hasta şok tablosu içindedir,
perfüzyonun daha da bozulması ile hasta kaybedilir.
SEPSİS TE LABORATUVAR
Kan sayımı
1. Lökositoz + sola kayma veya lökopeni,
2. PNL lerde toksik granülasyon yada intrastoplazmik
vakuolizasyon,
3. Trombositopeni ( DİC başladığını gösterir),
4. Eritrosit morfolojisi normaldir DİC gelişimini
takiben mikroanjiopatik hemolitik anemi gelişir.
Kan kültürü ( %95)
İnfeksiyon odaklarının kültürü
1. İdrar,
2.
3.
4.
5.
6.
Balgam,
Deri ve lokal enfeksiyon odaklarının kültürü,
BOS kültürü,
Kateter kültürü,
Özellikle granülositopenik – immün süpressif
hastalarda enfeksiyon lehine bulgu olmasa da her
türlü odaktan kültür alınmalıdır.
TİT
1. Erken dönemde hafif proteinüri,
2. Şok u takiben ATN gelişimi ve oligüri görülür,
3. Özellikle diyabetiklerde ve yaşlılarda sepsisin
kaynağı genellikle üriner enfeksiyonlardır.
Elektrolitler ve glikoz
1. Sepsis ve septik şok sırasında hipoglisemi nadiren
görülür ancak yenidoğan sepsisi sırasında
hipoglisemi sık görülür.
2. Diyabetiklerde ise hiperglisemik ataklar görülür,
3. Geç dönemde laktik asit ve hipoperfüzyon nedeniyle
bikarbonat azalır –aniyon gap metabolik asidoz –
ortaya çıkar.
Karaciğer fonksiyon testleri:
1. Transaminazlarda artış ve hafif hiperbilürübinemi,
2. Hafif hipoalbüminemi görülür.
Enfeksiyon odağını tespite yönelik girişimler
1. Akciğer filmi
2. Tüm batın us
3. Gerekirse Lomber Ponksiyon
4. Sintigrafi yapılmalıdır.
AYIRICI TANI
Sepsis ve septik şok tablosu hemodinamik bozukluğa sebep
olacak her türlü şok tablosu ile karışır. En çok vazojenik şok
ile karışır. Bunlar içinde septik şok ile en çok karışanlar
Toksik şok,
Anafilaktik şok,
İlaç intoksikasyonlarına bağlı şok tabloları,
Okült hemorajilere bağlı şok tablosu,
Pulmoner
SEPTİK ŞOKTA TEDAVİ
Sepsiste ve septik şokta tedavi farklıdır. Sepsisin
tedavisinde birinci amaç enfeksiyon etkenini ortadan
kaldırmaktır. Septik şok ta ise ilk iş şok tablosu ile
mücadele etmektir.
Sepsis kliniği ile uyumlu bulguların varlığına amaç Sepsis in
varlığını konfirme etmek, odağı bulmak ve bir an önce tedaviye
başlamaktır. İlk önce hemokültürler alınır, antibiyotik
verilmeden önce alınan hemokültürlerde %95 oranında etkeni
saptamak mümkün olur. Muhtemel enfeksiyon odaklarından
kültürler alınır ( balgam, idrar, yara kültürü, plevral –
peritoneal mailer, gerekirse BOS kültürleri alınır).
Kültürlerin alınmasını takiben antibiyogram sonuçları
alınıncaya dek muhtemel odak ve patojene yönelik ampirik
antibiyoterapi başlanır. Hemo kültür sonuçları okült
enfeksiyon odaklarının tespitinde yol gösterici olabilir
Ör1: Yaşlı bir hastada hemokültürde Klebsiella üremiş ancak
akciğerde bir bulgu yoksa intraabdominal enfeksiyon odağı
aranmalıdır ( kolanjit, perforasyon, divertikülit vb).
Ör2: genç bir hastada hemokültürde Haemophilus İnfluensa
üremiş ancak akciğerde enfeksiyon odağı yoksa endokarditten
şüphelenilmelidir.
Ör3: YB hastasında Pseudomonas cephacia üremiş ve bir
enfeksiyon odağı yoksa İV ekipmanların ve solüsyonların
kontamine olduğu düşünülmelidir.
Ör4: yaşlı bir hastada salmonella colerasuis üremiş ancak odak
yoksa enfekte anevrizma akla gelmelidir.
Septik şokta ise ilk yapılacak iş şok tablosu ile mücadeledir,
yeterli doku perfüzyonu ve oksijenizasyonun sağlanmasına
çalışılır.
Solunum dolaşım desteği,
Oksijenizasyon,
Sıvı replasmanı: amaç yeterli doku perfüzyonu
sağlamaktır.
Erişkinde 0,5 – 1,5 ml/kg/saat,
Çocukta 30 – 60 ml/saat idrar çıkışı sağlamaktır.
İv bolus SF yada ringer laktat ile başlanır. Verilen
sıvı miktarını bir pulmoner arter katateri ile izlemek
yerinde olur. Pulmoner arter wedge basıncı 12 – 14 mmHg
ye çıkana dek sıvı replasmanı yapılır. Katater yoksa
boyun venleri dolana kadar replasman yapılır.
Erişkinde 1 – 2 saatte 1 – 1,5 litre verilir,
Çocukta 2 – 5 dakikada 20 ml/ kg hesabıyla
verilir. Gerekirse kan transfüzyonu yapılır.
Pozitif inotrop ilaçlar: amaç sıvı replasmanına rağmen
düzelmeyen perfüzyonu düzeltmektir. Bu amaçla dopamin (
5-10 mikro grm /kg/dk ) veya dobutamin ( 2-20 mikro grm
/ kg/ dk ) verilir. Bu ilaçlar ile doku perfüzyonu hala
sağlanamaz ise norepinefrin ( 2 – 12 mikro gr/ dk )
başlanabilir.
Solunum yetmezliği ve arteriyel oksijen basıncı 50 mmHg
altında olan hastalar entübe edilmelidir.
Gram negatif endotoksinlere karşı monoklonal antikorlar
Antibiyotikler :amaç en kısa sürede dolaşımı
mikroplardan ve mikrobik yan ürünlerden temizlemektir.
Damar yolu açılıp kan kültürü alındıktan hemen sonra
antibiyoterapi başlanmalıdır. Kültür sonuçları çıkıncaya
dek ampirik tedavi başlanmalıdır.
SEPSİS VE SEPTİK
PROTOKOLLERİ
ŞOK
TA
ANTİBİYOTERAPİ
TOPLUMDAN KAZANILMIŞ ENFEKSİYON – LÖKOPENİ YOK ( PNL
>1000)
Üriner sistem kaynaklı
3. j. Sefalosporin
,piperasilin, mezlosilin,
tikarsilin, kinolon
+/- aminoglikozid
Üriner sistem dışı
3. J
sefalosporin+metronidazol,
tikarsilin+klavulonik asit,
ampisilin+sulbaktam,
piperasilin+tazobaktam.
+/- aminoglikozid
NASOKOMİAL NÖTROPENİ YOK ( PNL >1000/mm3)
3.J
Sefalosporin+metronidazol,
tikarsilin+klavulonat,
Ampisilin+sulbaktam,
Piperasilin+tazobaktam,
İmipenem.
+/- aminoglikozid
NOSOKOMİAL NÖTROPENİK HASTA
Piperasilin+tazobaktam, Tikarsilin
klavulonat+aminoglikozid, İmipenem+aminoglikozid,
Seftazidim+metronidazol+aminoglikozid.
Katater kaynaklı enfeksiyon düşünülüyor ise + vankomisin
INTRA ABDOMİNAL ENFEKSİYON
Ampisilin+gentamisin+metronidazol,
Tikarsilin+gentamisin, 3. J Sefalosporin+metronidazol.
BİLİNMEYEN ODAK
Vankomisin+Gentamisin+Metronidazol,
Sefoksim+gentamisin.
Sepsiste ampirik antibiyotik pratik tablo
Muhtemel
odak
Muhtemel
organizma
Ampirik Antibiyoterapi
Ürosepsis
Gr – çomak /
enterokok
Ampisilin + genta,
Vankomisin + genta,
3. J SS + / – genta
İntra
abdominal
enfekiyon
Polimikrobik
/ anaerob
Ampisilin+genta+metronidazol,
Tikarsilin+genta,
3.JSS+metronidazol
Nasokomial Dirençli gram
pnemoni
negatif
Sellülitis
Streptokok /
Stafilokok
AG ( Genta yada
Tobra)+Antipseudomonal
(Tikarsilin yada Piperasilin
yada Seftazidim)
1.J SS sefazolin
S. aureus,
S.
İV katater
epidermidis,
Gr – Çomaklar
Vanko+Genta
Bilinmeyen
Geniş spektum
odak
Vanko+Genta+Metro,
Sefotaksim+Genta.
İLTİHABİ
BAĞIRSAK
HASTALIKLARI
İnflamatuar barsak hastalıkları;
Crohn’s; Ülseratif kolit
İBH;
Kron;
İltihabi bağırsak hastalıkları bağırsağın iltihaplanması ile
seyreden bir gurup hastalıktır. Bu hastalıklarda bağırsak
duvarı iltihaplanır, bağırsak fonksiyonu bozulur, gıda emilimi
ve bağırsak alışkanlıkları bozulur.
hastalıklarının iki çeşidi vardır:
İltihabi
bağırsak
1- Kron Hastalığı (Crohns Disease) ve
2- Ülseratif kolit .
Her ikisi de hayat boyu sürer ve kontrol altına alınmaz ise
birçok komplikasyona neden olur.
İltihabi bağırsak hastalıklarının sebebi nedir?
İltihabi
bağırsak
hastalıklarının
gerçek
sebebi
bilinmemektedir, ancak:
• Ailesel yatkınlık ( yakın aile bireylerinde olması),
• Bağırsaklara zarar veren viral yada bakteriyel bir hastalık
geçirmiş olmak,
• İmmün sistemi bozan bir hastalık yada ilaç kullanmanın
iltihabi barsak hastalıklarının başlamasını tetiklediği
düşünülmektedir.
İltihabi bağırsak hastalıkları bulaşıcı değildir kişiden
kişiye geçmez.
İltihabi bağırsak
nelerdir?
hastalıklarının
belirtileri
İltihabi bağırsak hastalıkları birçok şikayete neden olur.
Hastalığın şiddeti ve şikayetler hastadan hastaya çok değişir.
İltihabi bağırsak hastalıkları ataklar halinde seyreder. Arada
iyilik dönemleri görülür. Hastalığın yerine ve derinliğine
göre şikayetler değişir en sık görülen şikayetler:
Kramp tarzında karın ağrıları,
İshal,
İştahsızlık ve kilo kaybı,
Barsak kanamaları,
Kanlı ishal,
Barsakta ülserler oluşması,
Makat ve etrafında iltihap ve akıntı,
Gaz, şişkinlik,
Çabuk doyma,
Bağırsak guruldaması,
Bulantı, kusma, hastalığa bağlı en sık görülen bağırsak
şikâyetleridir.
Bağırsakta iltihaba bağlı olarak besin emilimi bozulur. Bu
hastaların neredeyse tamamında demir eksikliğine bağlı
kansızlık görülür. Çocuk yaşta ortaya çıkarsa büyüme ve
gelişmeyi bozar. Ayrıca bu hastalıklar barsak dışı şikayetlere
de sebep olur. En sık görülen bağırsak dışı şikayetler:
Ağızda aftlar,
Artrit ( kalça, diz, bilek eklemlerinde şişme ağrı ),
Osteoporoz,
Parmak çomaklaşması,
Cilt döküntüleri,
Cilt apseleri,
Göz iltihapları,
Karaciğer yağlanması,
Safra kesesi iltihabı dır.
İltihabi
edilir?
bağırsak
hastalıkları
nasıl
teşhis
Hastanın şikayetleri ve muayenesi teşhiste ilk adımdır.
Laboratuvar testleri tanıya yardımcıdır.
Kan sayımı,
CRP,
Sedimantasyon,
Dışkı mikroskopisi ve kültürü,
Dışkıda parazit aranması,
Clostridium difficile testleri,
Cheliak hastalığı testleri,
pANCA (Perinükleer antinötrofilik sitoplazmik antikor
): Ülseratif kolitli olanların yaklaşık yarısında, Kron
hastalarının beşte birinde pozitif tir.
ASCA (Saccharomyces cerevisiae antikorları), IgG ve
IgA: Crohn hastalarının yarısında pozitif bulunmaktadır.
Hastalığın kesin teşhisi kolonoskopi ile alınan parçanın
patolojik incelemesi ile konur. Kan testleri teşhise
yardımcıdır aynı zamanda hastalığın takibinde ve alevlenme
dönemlerinin izlenmesinde kullanılır.
iltihabi barsak hastalıkları nasıl tedavi edilir?
İltihabi bağırsak hastalıkları ömür boyu süren hastalıklardır.
Hastalık alevlenmeler ile seyreder. Stres in bu hastalıkları
alevlendirdiği iyi bilinmektedir.
Yeme alışkanlığı iyilik dönemlerini uzatabilir;
Az yağlı,
Meyveden zengin,
Az lifli ve
Et ve süt ürünlerinden fakir beslenmek iltihabi barsak
hastalıklarının alevlenme şansını azaltır.
İlaçlar:
Bağırsaktaki iltihabi alevlenmeyi azaltmak amacıyla birçok
ilaç kullanılır.
Anti inflamatuar ilaçlar,
Kortizon,
İmmun supresan ilaçlar,
İshal kesiciler,
Laksatifler,
Ağrı kesiciler tedavide kullanılmaktadır.
Cerrahi tedavi:
Çok ciddi iltihabi bağırsak hastalıklarında
iltihaplı kısmının çıkarılması gerekebilir.
bağırsağın
Referanslar:
1- American Academy of Family Physicians http://www.aafp.org/
2- National Digestive Diseases Information Clearinghouse
http://digestive.niddk.nih.gov/index.htm/
3- Canadian Family Physician http://www.cfpc.ca/cfp/
4- Health Canada http://www.hc-sc.gc.ca/
5- American Academy of Family Physicians. Inflammatory bowel
disease. American Academy of Family Physicians website.
http://familydoctor.org/online/famdocen/home/common/digestive/
disorders/252.html
6- American Gastroenterological Association website
http://www.gastro.org/wmspage.cfm?parm1=851 . June 25, 2007.
7- Botoman VA, Bonner GF, Botoman DA. Management of
inflammatory bowel disease. American Family Physician
websitehttp://www.aafp.org/afp/980101ap/botoman.html
Published 1998. June 27, 2007.
.
8- Brandt LJ, Steiner-Grossman P, eds. Treating IBD: A
Patient’s Guide to the Medical and Surgical Management of
Inflammatory Bowel Disease . New York, NY: Raven Press; 1989.
9- Carson-DeWitt R. Ulcerative colitis. EBSCO Health Library
websitehttp://www.ebscohost.com/thisTopic.php?marketID=15topic
ID=81 . Updated September 30, 2009. December 2, 2009.
10- DynaMed Editorial Team. Irritable bowel syndrome (IBS).
EBSCO DynaMed websitehttp://www.ebscohost.com/dynamed/what.php
. June 25, 2007.
11Mayo
Clinic.
Crohns
disease.
Mayo
Clinic
websitehttp://www.mayoclinic.com/health/crohns-disease/DS00104
. Updated August 8, 2009. November 10, 2010.
12- Steiner-Grossman P, Banks PA, Present DH, eds. The New
People Not Patients: A Source Book for Living With IBD .
Dubuque, IA: Kendall/Hunt Publishing Company; 1992.
13Ulcerative
colitis.
Mayo
Clinic.com
websitehttp://www.mayoclinic.com/health/ulcerative-colitis/DS0
0598 . Updated August 2009. December 10, 2010
KARACİĞER KANSERİ
(Malignant
Hepatoma;
Hepatocellular
Carcinoma; Primary Liver Cancer)
Karaciğer kanserlerinin en büyük sebeplerinden birisi kronik
hepatitlerdir. Tedavi edilmeyen Kronik Hepatit B ve Kronik
Hepatit C siroza ve karaciğer kanserine yol açabilir.
Karaciğer
Karaciğer sağ kaburga altında yer alan vücudumuzun en büyük
organıdır. Bağırsaklardan emilen tüm besinler karaciğerde
işlenerek kullanılırlar. Karaciğer bir filtre gibi kandaki tüm
zararlı maddeleri süzer ve atar. Karaciğer kanseri karaciğer
hücrelerinin kontrol dışı çoğalmalarıdır.
Kanser hücrelerin kontrol dışı çoğalmaları demektir. Kontrol
dışı çoğalan hücrelerin oluşturduğu kitleye tümör denir.
Kanserler kötü huylu tümörlerdir ve vücuda hızla yayılarak
diğer hücrelerinde çalışmasını bozarlar.
Karaciğer kanseri neden olur:
Karaciğer kanserleri birçok sebebe bağlı olabilir en sık
görülen sebeplerin başında kronik hepatitler yani kronik
hepatit B ve kronik hepatit C gelmektedir.
Karaciğer kanseri risk faktörleri şunlardır:
Erkek cins,
40 yaş üstü,
Kronik Hepatit B veya Kronik Hepatit C,
Siroz,
Aşırı alkol tüketimi,
Kötü beslenme,
Obezite,
Karaciğer Paraziter hastalıkları,
Hemakromatoz ( karaciğerde demir birikimi),
Metabolik hastalıklar ( Alfa 1 anti tripsin eksikliği ve
Tirozinemi ),
Bazı ilaç ve kimyasal maddeler
Aflatoksin: bakliyat ve baharatlarda üreyen bir
küf zehiridir,
Arsenik, Vinil klörür, Thoryum Klorür, Karbon
tetraklörür: Sanayi kimyasalları,
Hormonlar: Vücut geliştirme, Spor, Doping amacıyla
kullanılan
türevleri
Kullanmak karaciğer
faktörlerdir.
anabolik
kanser
steroid
riskini
ve
testosteron
arttıran
önemli
Karaciğer kanseri belirtileri
Karaciğer kanserinin erken dönemlerinde pek şikayet olmaz,
ileri dönemlerde şikayetler ortaya çıkmaya başlar. En sık
görülen şikayetler:
İştah kaybı,
Kilo kaybı,
Ateş,
Halsizlik,
Çabuk yorulma,
Karın ağrısı,
Karında şişme,
Bulantı,
İdrarda koyulaşma,
Ciltte ve gözlerde sarılık,
Ciltte kaşıntı,
Sersemlik hali,
Uykuya meyil,
Bu şikayetler karaciğer kanseri dışında birçok sebebe de bağlı
olarak oluşabilir. Karaciğer kanserine özgü şikayetler
değildir.
Karaciğer kanseri teşhisi nasıl konur
Yukarıda yer alan şikayetler karaciğer kanseri araştırmasını
gerektirir. Laboratuar testleri teşhise yardımcı olur:
Kan
testleri:
Karaciğer
fonksiyonlarını
değerlendirmeye
yarayan testlerdir.
SGOT, AST
SGPT , ALT
GGT,
LDH,
ALP,
Bilirubin,
Albümin,
Total Protein,
PT,
Hepatit A, Hepatit B, Hepatit C testleri,
Tümör markerları,
ANA, ASMA,
Bakır, serüloplazmin
Karaciğer ultrasonu, Bilgisayarlı Tomografi, Manyetik Rezonans
görüntüleme, gerekirse anjiografi yapılarak karaciğer kanseri
teşhisi doğrulanmaya çalışılır. Kesin teşhis biyopsi ile
konulur. Karaciğerde görülen bir lezyon var ise iğne biyopsisi
ile alınan parçanın incelemesi kesin teşhis koydurur.
Karaciğer kanseri tedavisi
Karaciğer kanser teşhisi konduktan sonra evrelemesi
yapılmalıdır. Evreleme karaciğer kanserinin ne derece
yayıldığını gösterir. Karaciğer kanserinde kemoterapi,
radyoterapi ve cerrahi tedavi yöntemleri denenir.
Cerrahi: tümöral bölgenin etraf doku ile birlikte
çıkarılmasıdır. Çok nadir durumlarda böyle bir imkan
ortaya çıkar. Karaciğer kanserleri genellikle teşhis
edildikleri dönemde yaygın olurlar.
Kriyosurgery (kriyocerrahi): bir metal uç ile kanser
dokusunun olduğu bölgenin dondurularak tedavisidir.
Etanol ablasyon (alkol ablasyon ): kanser dokusunun
içine alkol enjekte
öldürülmesidir,
ederek
tümör
hücrelerinin
Radyoterapi: radyasyon ile kanser hücrelerinin
öldürülmesidir. Dışarıdan yada radyoaktif maddelerin
yerleştirilmesi ile içeriden yapılabilir,
Radyofrekans ablasyon: bir metal uç ile tümör
hücrelerinin yakılmasıdır,
Kemoterapi: ilaçlar ile tümör hücrelerinin öldürülmeye
çalışılmasıdır. İlaçlar hap, iğne yada o bölgeye
yerleştirilen bir kateterden verilebilir.
Biyolojik tedavi: vücut hücreleri tarafından yapılan ve
kansere karşı mücadeleyi arttıran maddelerdir. Biyolojik
cevap arttırıcılar (biological response modifier (BRM))
de denir.
Karaciğer kanserinden korunma
Karaciğer kanserinden korunmak için hepatit aşılarınızı olun,
hepatitten korunun, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan
korunun, prezervatif kullanın, aşırı alkol kullanmayın,
kimyasal maddeler ile çalışırken gerekli önlemi alın.
Çocuklarınızı hepatite karşı aşılatın.
Referanslar:
1. American Cancer Society http://www.cancer.org/
2. A m e r i c a n
Liver
Foundation
3.
4.
5.
6.
7.
8.
http://www.liverfoundation.org/
BC Cancer Agency http://www.bccancer.bc.ca/
Canadian Cancer Society http://www.cancer.ca/
All about liver cancer. American Cancer Society website.
Available at: http://www.cancer.org/ . Accessed July 1,
2009.
Liver cancer. National Cancer Institute. National
Institutes of Health (NIH) website. Available at:
http://www.cancer.gov/ . Accessed July 1, 2009.
Salem, R, Lewandowski, RJ, Mulcahy, MF, et al.
Radioembolization for hepatocellular carcinoma using
Yttrium-90 microspheres: a comprehensive report of longterm outcomes. Gastroenterology. 2010;138:52.
SHARP: study of heart and renal protection. Clinical
Trials.gove
website.
Available
at:
http://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT00125593 . Updated
2006. Accessed July 1, 2009.
9. 3/19/2010 DynaMed Systematic Literature Surveillance
DynaMed’s Systematic Literature Surveillance : Saunders
D, Seidel D, Allison M, Lyratzopoulos G. Systematic
review: the association between obesity and
hepatocellular carcinoma—epidemiologic evidence. Aliment
Pharmacol Ther. 2010 Feb 18.
HEPATİT
KİŞİLER
C
RİSKİ
ALTINDAKİ
Hepatit C virüsü herkezde her yaşta görülebilir. Hepatit C
virüsü hasta kişilerin kan ve vücut salgılarıyla temas ile
bulaşır. Hepatit C ye karşı aşı yoktur hepatit C
aşağıda yer alan risk gurubunda sık görülür.
özellikle
Özellikle 1992 yılından önce kan transfüzyonu ve kan
ürünü almış olan kişiler,
Uzun süre diyaliz makinesine bağlı olan kişiler,
Dövme, vücut deldirme, body piercing yaptıran kişiler,
Şüpheli cinsel temasta bulunan kişiler, çok eşli
kişiler,
Hepatit C hastalığı için risk altındadır.
Eşler arasında cindel temas ile bulaşma ihtimali düşüktür
ancak çok partnerli kişiler risk altıdadır. Korunmasız cinsel
temas, şüpheli cinsel ilişki, ilişki sırasında kondom
kullanmamak riski arttırır. Erkekten kadına bulaşma şansı daha
fazladır. Gebelerde anneden çocuğa bulaşma ihtimali %5 dir.
Hepatit C bulaştığını
yapmalıyım?
düşünüyorum
ne
Bu durumda kısa sürede bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına
başvurun. Hastalığın erken dönemde yakalanması ilaç tedavisi
ile kronikleşme şansının düşürülmesi hastanın korunması
bugünkü tedavi yöntemler i ile mümkündür. Akut hepatit C
enfeksiyonunun 8 ila 12. haftalarında tedavi ile hastalığın
kronikleşme şansı azaltılabilmektedir.
HEPATİT B
Hepatit B dünyada en yaygın görülen kronik hastalıklardan
birisidir. Hastalık kişiden kişiye vücut salgıları ile
bulaşır. Hepatit B virüsü karaciğere yerleşme ve kronikleşme
şansı olan bir virüstür, hastalığın kronikleşmesi yaş ile
azalır, erişkin sağlıklı kişilerde hepatit B hastalığı %90
kronikleşmeden iyileşir ve bağışıklık bırakır. Ancak bebekler
ve çocuklarda durum çok daha ciddi seyreder. Hepatit B bulaşan
bebekler de hastalık % 90 kronikleşir, çocuklarda ise % 50
kronikleşir karaciğere yerleşir ve hayat boyu süren karaciğer
iltihaplarına, karaciğer yetmezliğine siroza ve karaciğer
kanserine neden olur.
Hepatit B dünyada çok yaygın görülen ve giderek yayılmaya
devam eden bir hastalıktır.
Hepati B virüsü AİDS virüsünden 100 kat daha bulaşıcıdır.
Dünya nüfusunun neredeyse üçte biri Hepatit B hastalığına
yakalanmıştır.
Bu insanların 400 milyonunda hastalık kronik hale gelmiş ve
virüs karaciğerlerine yerleşmiş durumdadır.
Her yıl bir milyon Kronik Hepatit B hastası hayatını
kaybetmektedir, neredeyse dakikada iki kişi hepatit B
nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Hepatit B aşı ile önlenebilen bir hastalık olmasına rağmen
her yıl 10 ila 30 milyon kişi Hepatit B ye yakalanmaktadır.
Hepatit B virüsü vücut salgıları ve kan ile bulaşır. Cinsel
temas, temiz olmayan aletler ile yapılan dövme, diş
müdahalesi, enjeksiyon, endoskopi, manikür, cerrahi girişimler
en sık görülen bulaşma yollarıdır. Altı aydan uzun süren
Hepatit B enfeksiyonu kronikleşmiş kabul edilir.
Kronik Hepatit B enfeksiyonu :
• Kronik karaciğer iltihabı,
• Siroz,
• Karaciğer yetmezliği,
• Karaciğer kanseri,
• Ölüme yol açabilir.
Kronik hepatit B hastalığı karaciğer yetmezliği başlayıncaya
dek yıllar boyunca hiçbir şikayete neden olmaz. Karaciğer
yetmezliği ise genellikle 40 yaş civarında başlar.
Download