ANTİBİYOTİKLERİN KULLANIMLARI KLİNİK Bu başlık altında klinik kullanımda olan bazı antibiyotiklerin etki spektrumları, seçildiği enfeksiyon hastalıkları, önemli yan etkileri ve mikroorganizmaların bu antibiyotiklere geliştirdikleri direnç şekilleri ele alınacaktır. BETA LAKTAM ANTİBİYOTİKLER Beta laktam antibiyotiklerin hepsi 4 üyeli β- laktam halkasına sahiptir. Bakterilerin hücre duvarı sentezini inhibe ederek etki ederler. Bu grupta penisilinler, sefalosporinler, karbapenemler ve monobaktamlar yer almaktadır. PENİSİLİNLER Penisilin grubu aşağıdaki başlıklar altında ele alınacaktır. Doğal penisilinler Penisilin G Penisilin V Penisilinaza dirençli penisilinler (oksasilin, dikloksasilin, nafsilin, metisilin) Aminopenisilinler ( ampisilin, amoksilin) Karboksi penisilinler Karbenisilin Tikarsilin Geniş spektrumlu penisilinler Azlosilin Mezlosilin Piperasilin Beta laktam-betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları (Ampisilin-sulbaktam, amoksisilin- klavulanik asit, tikarsilin-klavulanik asit, piperasilin-tazobaktam) Doğal penisilinler Etki spektrumu: Gram pozitif koklar A grubu streptokoklar,viridans streptokoklar, Streptococcus pneumoniae (dirençli suşlar farklılıklar gösterir) Gram negatif koklar Neisseria meningitidis Gram pozitif aerob basiller Pasteurella multocida, Bacillus anthracis Gram pozitif anaerob bakteriler Clostridium, Fusobacterium, Actinomyces türleri Spiroketler Treponema pallidum, Borrelia türleri Leptospira türleri, Listeria monocytogenes coğrafi Klinik kullanımı Streptokokların neden olduğu farenjit, erizipel, pnömoni, sepsis, menenjit, endokardit, kemik ve yumuşak doku enfeksiyonları Meningokoksik menenjit, tetanoz, gazlı gangren, aktinomikoz, şarbon, leptospiroz, Listeria enfeksiyonları, sifiliz Klinik sunumu Penisilin G, parenteral, IV yolla, 4-6 saatte bir uygulanır. Prokain penisilin G , sadece IM olarak kullanılır. Penisilin V, mide asidinden etkilenmeyen tek penisilin olup oral yoldan kullanılır.Streptokoksik farenjitte ve ağır olmayan infeksiyonlarda verilebilir.Farenjitte 10 günden az kullanımı etkili değildir. Benzatin penisilin G , IM yoldan 3 haftada bir uygulanan bir depo penisilindir. Streptokokal farenjit , romatizmal ateş profilaksisi ve sifilizde kullanılır. Penisilinaza dirençli penisilinler Etki spektrumu Metisiline duyarlı stafilokoklar (MSS) Doğal penisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı MSS un etken olduğu veya şüphelenildiği enfeksiyonlar (endokardit, sepsis, osteomyelit, yumuşak doku infeksiyonları ,menenjit vs) Aminopenisilinler Ampisilin, amoksisilin Etki spektrumu Enterokoklar, Haemophilus influenzae (beta laktamaz yapmayan) Moraxella catarrhalis (beta laktamaz yapmayan) Salmonella typhi, Shigella türleri (duyarlılığı coğrafi farklılık gösterir) E. coli ve Proteus türleri Doğal penisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı Akut otitis media, akut sinüzit, kronik bronşit alevlenmesi (beta laktamaz yapan suşlar ve penisiline dirençli pnömokoklar etkense uygun değil), enterokok enfeksiyonları ve özellikle gebelerin üriner infeksiyonlarında kullanılabilir. Karboksi penisilinler ve üreidopenisilinler Karbenisllin,tikarsilin(karboksi penisilinler) Azlosilin,mezlosilin,piperasilin(üreidopenisilinler) Geçmişte pek çok gram negatif çomağa ve Pseudomonas türlerine etkin olan bu ajanlar hastanelerde gelişen yaygın direnç nedeni ile duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça ampirik olarak önerilemez Betalaktam ve betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları Ampisilin sulbaktam , amoksisilin klavulanik asit Etki spektrumu Metisiline duyarlı stafilokoklar H.influenzae M.catarrhalis Streptokok ve enterokok türleri E. coli, Klebsiella ve Proteus türleri Neisseria türleri ( N. gonorrhoea dahil) Anaeroblar ( Bacteroides fragilis dahil) Aminopenisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı Otitis media ,sinüzit, kronik bronşit alevlenmesi , insan ve hayvan ısırmaları, yumuşak doku enfeksiyonları(diyabetik ayak enfeksiyonları), osteomyelit, septik artrit, abdominal ve pelvik enfeksiyonlar (hafif, hastane dışında gelişen), üriner infeksiyonlar (duyarlı suşlara)ve gonorede kullanılabilir. Klinik sunumu Her iki kombinasyonun da oral ve parenteral formları bulunmaktadır. Tikarsilin klavulanik asit Etki spektrumu Beta laktamaz yapan S. aureus, gram negatif çomaklar,bazı Pseudomonas aeruginosa türleri, anaeroblar (Bacteroides türleri dahil), amino penisilinlerin etki spektrumu Klinik kullanımı Polimikrobiyal infeksiyonlar İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,polimikrobial yumuşak doku infeksiyonları Piperasilin – tazobaktam Etki spektrumu Tikarsilin klavulanik aside benzer,ancak etkinliği daha fazla olup, karbapenemlerle karşılaştırılabilir Klinik kullanımı İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,ciddi yumuşak doku infeksiyonları, baş boyun enfeksiyonları , nozokomiyal enfeksiyonlar ve başka polimikrobiyal enfeksiyonlardır. Penisilinlerin yan etkileri • Aşırı duyarlılık ( basit deri reaksiyonu, anafilaksi) • Diğer beta laktam ilaçlarla çarpraz aşırı duyarlılık görülebilir. • Nötropeni, trombositopeni • Renal toksisite • Transaminaz yüksekliği • Gastrointestinal yan etkiler pseudomembranöz enterokolit) ( bulantı, kusma, • Nörotoksisite ( Yüksek doz penisilin G ile konvülzüyon ) SEFALOSPORİNLER Etki spektrumları farklı birinci, ikinci , üçüncü ve dördüncü kuşak sefalosporinler klinik kullanımdadır. Birinci kuşak sefalosporinler ( Sefazolin) Etki spektrumu Streptokoklar, metisiline duyarlı stafilokoklar, E. coli ve Klebsiella türleri Klinik kullanımı Metisiline duyarlı stafilokok enfeksiyonları ve streptokokal enfeksiyonlarda ( deri ve yumuşak doku enfeksiyonları , endokardit, septik artrit, osteomyelit ) ve kolorektal cerrahi dışında cerrahi profilakside kullanılabilir. İkinci kuşak sefalosporinler ( Sefuroksim, sefoksitin) Sefuroksimin oral ( sefuroksim aksetil) ve parenteral formları mevcuttur. Sefoksitin sadece parenteral uygulanır. Etki spektrumu Metisiline duyarlı stafilokoklar, streptokoklar, Haemophilus influenzae , Neisseria gonorrhoae ye etkilidir. Gram negatif enterik bakterilere etkinliği birinci kuşak sefalosporinlerden daha yüksektir.Sefoksitin sefamisin grubundan bir sefalosporin olup gram pozitif ve negatif anaerob bakterilere etkindir. Klinik Kullanımı Sefuroksim, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları ( otit, sinüzit, kronik bronşit alevlenmeleri, toplum kökenli pnömoni ), üriner enfeksiyonlarda kullanılabilir. Sefoksitin, toplum kökenli ve çok ağır seyirli olmayan intraabdominal ve pelvik enfeksiyonlarda tercih edilebilir. Üçüncü kuşak sefalosporinler Seftriakson, sefotaksim, seftizoksim, sefodizim, anti pseudomonal etkili sefoperazon sulbaktam ve seftazidim parenteral olarak kullanılır. Sefiksim oral kullanılabilen bir sefalosporindir. Etki spektrumu Seftriakson, sefotaksim, seftizoksim, sefodizim etkinliği birbirine benzer. Gram negatif enterik bakterilere, H. influenzae, Streptococcus pneumoniae, Nesseria meningitidis, N. gonorrhoae ye etkilidir. Antistafilokokal etkinliği yeterli değildir. Seftazidim ve sefoperazon- sulbaktam , Pseudomonas aeruginosa ya etkili sefalosporinlerdir. Son yıllarda ,özellikle hastane kökenli enterik bakterilerin çoğu üçüncü kuşak sefalosporinleri inaktive eden geniş spektrumlu beta laktamaz enzimleri sentezlemektedir ve bu nedenle etkinliklerinde önemli azalma görülmektedir. Klinik kullanımı Gram negatif çomakların neden olduğu enfeksiyonlar ( bakteriyemi, sepsis, üriner enfeksiyon, nozokomiyal pnömoni) , abdominal ve pelvik enfeksiyonlar ( antianaerob bir ilaçla kombine edilmelidir, safra yolları enfeksiyonlarında safraya yüksek oranda geçen sefaperazon ve seftriakson tercih edilmelidir ) • Nötropenik ateş ( hastanedeki direnç durumu dikkate alınarak antipseudomonal sefalosporinler, aminoglikozidlerle birlikte veya tek başına kullanılabilir. ) • Yeni doğan menenjiti ( sefotaksim tercih edilmeli, Listeria monocytogenes olasılığı için ampisilinle kombine edilmelidir.) • Çocuk ve erişkin yaş grubunda akut bakteriyel menenjit • 50 yaşın üzerinde akut bakteriyel menenjit ampirik tedavisinde ( ampisilinle kombine edilmelidir. ) • Gonore ve şankroid ( tek doz seftriakson ) • Lyme hastalığı santral sinir sistemik tutulumunda ( seftriakson ) Dördüncü kuşak sefalosporinler (sefepim) Sefepim, üçünçü kuşak sefalosporinlerin çoğunu inaktive eden geniş spektrumlu betalaktamazların çoğuna stabil olduğundan, bu enzimleri sentezleyen gram negatif enterik bakterilerin çoğuna etkindir. Nozokomiyal enfeksiyonlarda, nötropenik ateşte tercih edilir. P. aeruginosa ya etkindir. Anti stafilokokal etkinliği üçüncü kuşak sefalosporinlerden daha iyidir. Anaerob bakteri enfeksiyonları için uygun bir seçim değildir. Sefalosporinlerin yan etkileri • Aşırı duyarlık reaksiyonları Anafilaksi, anjioödem nadirdir. Makülopapüler döküntü, ürtiker ve eozinofili görülebilir. İlaç ateşi sıktır. • Kanama metiltiotetrazol yan zinciri taşıyan (sefoperazon) sefalosporinler K vitamini sentezini inhibe ederek protrombin zamanını uzatırlar. Kanama komplikasyonu K vitamini ile önlenebilir. • Disülfiram benzeri reaksiyon Alkolle birlikte kullanımında taşikardi, terleme, bulantı, kusma, dispne ,hipotansiyon ve kofüzyon görülebilir. Sefoperazon gibi metiltiotetrazol yan zinciri taşıyan sefalosporinlerin kullanımında saptanır. • Trombositopeni, nötropeni , Coombs testi pozitifliği • Renal toksisite • Transaminaz, alkalen fosfotaz yüksekliği ( sefoperazon, seftriakson) • Gastrointestinal yakınmalar • Kolesistit benzeri tablo ( seftriaksona bağlı safra çamuru oluşması ile ilişkili bulunmuştur.) • Yeni doğanda kern ikterus ( seftriakson) • Tromboflebit ve enjeksiyon yerinde ağrı • Süper enfeksiyonlar ( enterokok, pseudomonas ve kandida enfeksiyonları ) MONOBAKTAMLAR Bu gruptaki tek antibiyotik sentetik bir monobaktam olan aztreonamdır. Aztreonam Etki spektrumu Dar spektrumlu olup sadece gram negatif bakterilere etkilidir.Beta laktamaz yapımını indüklemediğinden başka bir beta laktamla kombine edilebilir. Klinik kullanımı Aztreonamın duyarlı olduğu gram negatif bakteri enfeksiyonları ( bakteriyemi, sepsis, pnömoni, üriner enfeksiyon ), intraabdominal ve pelvik enfeksiyonlar ( antianaerobik bir antibiyotikle kombine edilmelidir) . Yan etkileri: Aztreonam yan etki oranı düşük, emniyetli bir antibiyotiktir. Başka bir beta laktam ilaca aşırı duyarlılığı olanlarda, çarpraz reaksiyon olasılığı çok düşük olduğundan aztreonam kullanılabilir. KARBAPENEMLER Bu grupta imipenem ve meropenem klinik kullanımdadır . İmipenem İmipenem, böbrek tubuli hücrelerinde sentezlenen dehidropeptidaz- 1 enzimi ile inaktive edildiğinden, bu enzimi inhibe eden silastatin ile kombine olarak kullanılır. Etki spektrumu Karbapenemler gram negatif enterik bakterilere (Pseudomonas ve Acinetobacter türleri dahil) , bazı enterokok türlerine ( E. fecalis), metisiline dirençli stafilokoklara, streptokoklara ( penisiline dirençli pnömokoklar dahil ) ve gram pozitif ve negatif anaerop bakterilere etkili antibiyotiklerdir. İmipenemin gram pozitif bakterilere etkinliği meropenemde daha iyidir. Meropenem Meropenem dehidropeptidaz- 1 enzimi ile edilmediğinden tek başına kullanılabilir. inaktive Etki spektrumu İmipenem gibidir. Meropenem, Enterobacteriaceae, Haemophilus influenzae, P. aeruginosa ve gonokoklar gibi gram negatif bakterilere imipenemden daha etkindir. Klinik kullanımı Karbapenemler gram negatif bakterilerin sentezlediği beta laktamazların çoğuna stabildir. Ancak beta laktamaz yapımını indükleyebilir. Beta laktamazlarla inaktive olabilen beta laktam ilaçlarla bu nedenle kombine edilmemelidir. Çoğul direnç gösteren gram negatif bakterilere bağlı nozokomiyal enfeksiyonlar ve nötropenik ateşte tercih edilmelidir. Abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, poli mikrobiyal deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ve osteomyelit ( diyabetik ayak gibi) te tek başına yeterlidir. Meropenem, nörotoksik olmaması nedeniyle nozokomiyal menenjitlerde ve üçüncü kuşak sefalosporinlere dirençli pnömokok menenjitlerinde kullanılır. Karbapenemler, enfeksiyonlarında metisiline dirençli kullanılmamalıdır.Ciddi stafilokok enterokok ve Pseudomonas enfeksiyonlarında tek başına kullanılmamalıdır. Cerrahi profilaksi ve duyarlı bakterilerin neden olduğu toplum kökenli enfeksiyonlarda kullanılmamalı, dirençli bakteri enfeksiyonları için saklanmalıdır. Yan etkileri İmipenemin hızlı infüzyonu bulantı ve kusmaya yol açabilir. İmipenem yüksek dozlarda, renal yetmezliği olan hastalarda ve sinir sisteminde patolojisi olan hastalarda daha sık olmak üzere konvülzüyona yol açabilir. Meropenem hızlı verilebilir ve nörotoksik değildir. Karbapenemlerin diğer yan etkileri transaminazlarda yükselme ve tromboflebittir. GLİKOPEPTİDLER MAKROLİDLER Eritromisin, makrolidlerin en eski üyesidir.Yeni makrolidlerden ülkemizde klaritromisin, roksitromisin, azitromisin ve diritromisin klinik kullanımdadır.Spiramisin toksoplazmozda tercih edilen bir makroliddir Sadece klaritromisinin parenteral formu bulunmaktadır.Bakteri hücresinde protein sentezini inhibe ederek etki gösterirler. Bakteriyostatik olup yüksek konsantrasyonları bakterisidal etki gösterir.İntraselüler ve solunum salgılarında yüksek konsantrasyonlara ulaşır, kan düzeyleri düşüktür. Makrolidlerin ilk seçim olduğu durumlar • Mycoplasma pneumoniae pnömonisi • Chlamydia pneumonia pnömonisi • Legionella pnömonisi • Boğmaca, difteri • Penisiline allerjik hastalarda; GAS infeksiyonları, romatizmal ateş profilaksisi, yumuşak doku infeksiyonları, sifiliz • Toplum kökenli pnömoniler(riskli olmayan genç hastalarda) • Genital Chlamydia enfeksiyonları • Ureaplasma urealyticum enfeksiyonları, • Campylobacter jejuni enfeksiyonları Azitromisin, günde tek doz kullanılır.Gastrointestinal yan etkileri eritromisinden daha azdır.Kısa süreli tedavileri elverişlidir. Atipik Mycobacterium türlerine ve Toxoplasma gondii ye etkilidir. Klaritromisin, günde iki kez kullanılır, yan etkileri azdır Farenjit, akut maksiller sinüzit, kronik bronşit alevlenmeleri, toplum kökenli pnömoniler, Mycobacterium avium kompleksi (MAC) ve Helicobacter pylori enfeksiyonlarında (FDA onaylı) tercih edilebilir. Yan etkileri Eritromisinin gastrointestinal yan etkileri oldukça fazladır.Bulantı, karın ağrısı ve ishal görülebilir. Yeni makrolidlerde bu yan etki daha azdır.Emniyetli bir antibiyotik olup gebede ve çocuklarda kullanılır. Kolestatik hepatit ve ototoksisite diğer yan etkileridir. LİNKOZAMİDLER Linkozamid grubunda linkomisin ve klindamisin yer alır. Klindamisin absorbsiyonu daha iyi ve antibakteriyel etkinliği daha güçlü olması nedeniyle tercih edilir. Bakteri hücresinde protein sentezini inhibe eder. Makrofaj ve PNL içinde yüksek konsantrasyonlara ulaşır. BOS a geçmez. Oral ve parenteral preparatları mevcuttur. Antibakteriyel spektrumu ve klinik kullanımı Gram pozitif ve negatif anaerob bakterilere, Propionobacterium türlerine, streptokok ve stafilokoklara etkilidir. Başlıca anaerob enfeksiyonlarda, intraabdominal, pelvik enfeksiyonlarda gram negatif enterik bakterilere etkili antibiyotiklerle kombine olarak kullanılabilir. Stafilokokal ve streptokokal enfeksiyonlarda alternatif ilaçtır. Aspirasyon pnömonisi ve akciğer apsesinde anaerob etkinliği nedeniyle seçilebilir. enfeksiyonları ve osteomyelitlerinde Diyabetik ayak kombine tedavide kullanılabilir. Aknede topik preparatları etkin bulunmuştur. Klindamisin ayrıca antiparaziter bir ilaçtır. Bu alanda en önemli kullanımı toksoplazmoz ve babezyozdur. Yan etkileri En önemli yan etkileri bulantı , kusma, ishal gibi gastrointestinal yan etkileridir. Pseudomembranöz enterokolitin en önemli nedenlerinden biridir.Diğer yan etkileri, hepatotoksisite ve kemik iliği inhibisyonudur. AMİNOGLİKOZİDLER Bu gruptan ülkemizde bulunanlar; streptomisin, kanamisin, neomisin, streptomisin, gentamisin, tobramisin, netilmisin, amikasin ve izepamisindir. Aminoglikozidler bakterilerin protein sentezini inhibe ederek etkili olan bakterisidal antibiyotiklerdir.Beta laktam ilaçlarla kombinasyonu sinerjiktir.Ancak aynı solusyon içinde verildiğinde inaktive olabilirler. BOS a geçmezler, bu nedenle menenjitte intratekal veya intraventriküler verildiğinde etkili olabilirler. Asit ortamda inhibe olduğundan apse ve itihaplı bronş sekresyonlarında aktivitesi azalır. Klinik kullanımı Neomisin, barsak bakterilerinin inhibisyonu gereken hepatik koma ve abdominal cerrahi öncesi barsak temizliği amacı ile oral olarak kullanılan bir aminoglikoziddir. Kanamisin dirençli tüberküloz olgularında tercih edilir. Streptomisin brusellozda tetrasiklinle birlikte, tüberkülozda, enterokok ve viridans streptokoklara bağlı endokarditte penisilin veya vankomisinle kombine olarak kullanılır. Veba ve tularemide ilk seçenektir. Diğer aminoglikozidler, daha çok gram negatif enterik bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda ,genellikle kombinasyon tedavisi olarak kullanılırlar. Bu enfeksiyonların başında nozokomiyal enfeksiyonlar ( pnömoni, sepsis, üriner enfeksiyonlar, osteomyelit, septik artrit) gelmektedir.Nötropenik ateşte antipseudomonal beta laktam bir ilaçla kombinasyonu önerilir. Abdominal , pelvik enfeksiyonlarda, diyabetik ayak enfeksiyonlarında anaerob etkili bir antibiyotikle kombine edilmelidir. Aminglikozidlerin günde tek doz kullanımları. Aminoglikozidler konsantrasyona bağlı bakterisidal etki ( doz arttıkça öldürme gücü artar) ve post antibiyotik etki ( PAE)( doz arttıkça PAE artar)leri nedeniyle günde tek doz kullanım için uygundur. Günlük doz bir seferde uygulanır. Bu durumda toksik etkilerin artmadığı saptanmıştır. Yan etkileri En önemli yan etkileri nefrotoksisite ( doza bağlı; doz arttıkça toksisite artar) ve ototoksisite ( işitme kaybı, vestibüler toksisite) dir.Nefrotoksisite genellikle ilacı kesince düzelmesine karşın ototoksisite irreverzibldir. Netilmisin en az toksiktir. TETRASİKLİNLER Tetrasiklinler protein sentezi inhibitörü bakteriyostatik antibiyotiklerdir. Ülkemizde sadece oral formları bulunmaktadır. Doksisiklin uzun etkili bir tetrasiklin türevi olup günde iki kez kullanılma avantajına sahiptir. Klortetrasiklin ve oksitetrasiklin türevleri altı saatte bir kullanılırlar Klinik kullanımı Brusellozda streptomisin ve rifampisinle kombine olarak, Chlamydial pelvik inflamatuar hastalıkta, kolera, leptospiroz, Lyme hastalığı, psittakoz, trahom, veba, Rickettsia enfeksiyonları ve nongonokoksik üretritte ilk seçenek olarak kullanılır.Mycoplasma pnömonisi, sifiliz , gonore, şarbon, tularemi, akne ve alevlenmelerinde alternatif ilaçtır. kronik bronşit Yan etkileri Tetrasiklin çocuklarda dişlerde lekelenme ve iskelet gelişiminde duraklamaya yol açtığından 8 yaş altında kullanılmaması önerilmektedir. Gebede akut karaciğer yetmezliğine yol fotosensitivite açabilir.Ayrıca deri döküntüleri, ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.Gastrointestinal yan etkileri, özofagusta ülserasyonlar görülebilir. Doksisiklin böbrek hastalarında doz ayarlanmadan kullanılabilir. Tetrasiklinlerin absorbsiyonu süt ürünleri , demir, kalsiyum ve magnezyum içeren antiasitlerle ve simetidinle azalır. TRİMETOPRİM SÜLFAMETOKSAZOL ( TMP-SMZ) TMP- SMZ, bakteri nukleik asit sentezi için gerekli folik asit sentezini iki farklı basamakta inhibe eden kombine bir antibiyotiktir. Oral ve parenteral formları bulunmaktadır. Klinik kullanımı Toplum kökenli üriner sistem enfeksiyonlarda etken mikroorganizmalar başta E. coli olmak üzere gram negatif bakterilerdir. Ülkemizde bu bakterilerde TMP-SMZ a önemli oranda direnç olduğundan duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça seçilmemelidir. Aynı nedenle prostatit tedavisinde yerini kinolonlara bırakmıştır. Akut sinüzit, otit ve kronik bronşit alevlenmelerinde alternatif bir antibiyotiktir. Salmonella ve Shigella enfeksiyonlarının ampirik tedavisinde ülkemizdeki direnç sorunu nedeniyle kullanılmamalıdır. Tifo tedavisinde alternatif olarak, kolera tedavisinde ampirik olarak seçilebilir.Ayrıca Pneumocystis carinii pnömonisi, Nocardia enfeksiyonları ve Toxoplasma gondii enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Organ transplantasyonu yapılan ve HIV enfeksiyonu olan hastalarda yukarıda belirtilen enfeksiyonların profilaksisi amacıyla tercih edilir. Brusellozda kombine tedavide yer alabilir. Yan etkileri Kern ikterus riski nedeniyle gebelikte, iki aydan küçük bebeklerde ve süt veren annelerde kullanılmamalıdır. Gastrointestinal semptomlar, deri döküntüleri ( Steven Johnson sendromu ) kemik iliği süpresyonu, karaciğer ve böbrek toksisitesi başlıca yan etkileridir. KLORAMFENİKOL Bakterilerin protein sentezini inhibe ederek etki gösterir. Oral ve parenteral formları klinik kullanımdadır. Klinik kullanımı Kloramfenikol lipofilik olduğundan BOS a iyi geçer. Bakteriyel menenjit etkenlerine bakterisidal etki gösterir. Beta laktam allerjisi olan hastalarda menenjit tedavisinde kullanılabilir.Tifo tedavisinde yerini kinolonlara bırakmıştır.Tifoda alternatif olarak kullanılabilir. Anaerob etkinliği nedeniyle abdominal enfeksiyonlarda ve beyin apsesinde penisilinle kombine olarak kullanılabilir. Ayrıca epidemik tifüs, Q ateşi, veba , tularemi, listeria ve melioidoz tedavisinde kullanılabilir. Göz tabakalarına ve aköz hümöre geçişi iyi olduğundan göz enfeksiyonlarında lokal olarak kullanılabilir. Kloramfenikol günümüzde ancak alternatif tedavilerde kullanılabilecek bir antibiyotiktir. Yan etkileri En önemli yan etkileri doza bağlı olarak gelişen anemi, lökopeni ve trombositopeni ve dozla ilişkisiz idiosenkrazik bir reaksiyon olan aplastik anemi gibi hematolojik yan etkileridir. Yeni doğanda kloramfenikolü detoksifiye eden glukronil transferaz enzimi yetersiz olduğundan gri bebek sendromu ( kardiyovasküler kollaps) gelişebilir. Gastrointestinal semptomlara yol açabilir. Tifo tedavisinde parçalanan bakterilerden açığa çıkan endotoksinin dolaşım yetmezliğine yol açmasıyla Herxheimer reaksiyonu adı verilen tablo nadiren gelişebilir. Diğer bildirilen yan etkiler başağrısı, konfüzyon, optik nörit ve periferik nörit gibi nörotoksik bulgulardır. KİNOLONLAR Bu grubun ilk üyesi olan ve birinci kuşak kinolon olarak adlandırılan nalidiksik asit üriner enfeksiyonlar ve bakteriyel ishallerde kullanılmış dar spektrumlu bir antibiyotiktir.İkinci kuşak kinolonlar daha geniş spektrumlu olup gram negatif çomaklar dışında, stafilokoklara, Haemophilus ve Moraxella türlerine, atipik pnömoni etkenlerine ( Mycoplasma, Legionella, Chylamydia türleri ), genital enfeksiyon etkenlerine ( Mycoplasma, Ureoplasma, Chylamidia , Neisseria türleri) , Mycobacterium tuberculosis ve Brucella gibi pek çok bakteriye etkindir.Bu grupta en çok klinik deneyim olan kinolonlar; siprofloksasin ve ofloksasindir.Bu gruptan diğer kinolonlar ise pefloksasin, enoksasin ve norfloksasin dir. Pefloksasin ve ofloksasin BOS a geçişi en iyi olan kinolonlardır. Siprofloksasin P. aeruginosa ya en etkin kinolondur.M. tuberculosis e en etkili kinolon ofloksasindir.İkinci kuşak kinolonların streptokoklara ve anaerob bakterilere etkinliği azdır. Üçüncü kuşak kinolonlar ın spektrumu streptokoklar ( S. pneumoniae dahil) lehine genişlemiş olup bu grup kinolonlar toplum kökenli solunum sistemi enfeksiyonlarında kullanılabilirler. Bu gruptan ülkemizde bir ofloksasin türevi olan levofloksasin bulunmaktadır. Dördüncü kuşak kinolonlar ( bazı kaynaklarda üçüncü kuşak kinolonların ikinci grubu) ise üçüncü kuşak kinolonların etki spektrumuna ek olarak anaerob bakterilere olan etkinlikleri nedeniyle dikkati çekmektedirler. Bu gruptan ülkemizde moksifloksasin bulunmaktadır. Günümüzde pek çok yeni kinolon ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Klinik kullanıma sunulan pek çok kinolonun ise yan etkileri nedeniyle imali durdurulmuştur. ( Grepafloksasin, trovafloksasin, temafloksasin vb.) Klinik kullanımı Gastrointestinal enfeksiyonlar : Tifo,paratifo gibi salmonella enfeksiyonlarında, , invazif bakteriyel gastroenteritlerde, kolerada seçilecek antibiyotikler ikinci kuşak kinolonlardır. Ayrıca anaerob antibiyotiklerle kombine edilerek abdominal ve pelvik enfeksiyonlarda kullanılabilirler. Üriner sistem enfeksiyonları: Basit sistitler, komplike üriner sistem enfeksiyonları ve akut prostatitlerin tedavisinde ve profilaksisinde seçilecek antibiyotiklerdir. Genital enfeksiyonlar: Gonokoksik ve nongonokoksik üretritlerde uygun alternatif ilaçlardır. Solunum sistemi enfeksiyonları:Toplum kökenli pnömonilerde ve kronik bronşit akut alevlenmelerinde pnömokoklara etkili olan levofloksasin ve moksifloksasin kullanılabilir. Nozokomiyal pnömonilerde siprofloksasin özellikle Pseudomonas türlerine en etkili olması nedeniyle tercih edilir. Kemik ve eklem enfeksiyonları:Kronik osteomyelitin uzun süreli tedavisinde kinolonlar iyi bir oral tedavi seçeneğidir. Kemik dokusuna geçişlerinin iyi olması da seçilmeleri için önemli bir nedendir. Diğer klinik kullanım alanları tüberküloz, bruselloz ve meningokoksik menenjit profilaksisidir. Diyabetik ayak ve dekübit yara enfeksiyonlarında anaeroblara etkili ilaçlarla kombine edilerek kullanılabilir. Yan etkileri En sık gastrointestinal yan etkiler görülür. Baş ağrısı , baş dönmesi, konfüzyon gibi nörolojik bulgulara yol açabilir. Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlarla birlikte konvülziyon gelişebilir. Hayvan deneylerinde artropatiye yol açması nedeniyle 16 yaşından küçüklerde önemli bir endikasyonu olmadıkça kullanımı kontrendikedir. Tendinit ve tendon rüptürü de nadir yan etkileri arasındadır. Allerjik yan etkiler ve fotosensitiviteye yol açabilir. Kinolonların emilimi antiasitler, sükralfat ve diğer metal içeren ilaçlarla azalır. Bu nedenle ilaçların en az iki saatlik aralıkla alınması önerilir. Teofilin ve kafeinle birlikte kinolonlar alınırsa belirtilen ilaçların kan düzeyi artarak toksisite bulguları ortaya çıkabilir.Ofloksasin ve levofloksasin kinolonlardır. belirtilen etkileşimin en az görüldüğü METRONİDAZOL VE ORNİDAZOL Bu grup antibiyotikler anaerob bakteri enfeksiyonlarında ( abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, beyin apsesinde, tetanoz, kemik ve yumuşak doku enfeksiyonları), C. difficile nin neden olduğu pseudomembranöz enterokolitte, Helicobacter pylori gastrit ve ülserinde kullanılabilir. Ayrıca protozoa enfeksiyonları ( Entamoeba histolytica, Giardia lamblia, Trichomonas vaginalis) başarı ile kullanıldığı diğer hastalıklardır. Başlıca yan etkileri; gastrointestinal ( glossit, metalik tad, bulantı ,kusma) ve nörolojik ( başağrısı, başdönmesi, konfüzyon, periferik nöropati, parestezi) toksisite bulgularıdır. Karaciğer toksisitesi görülebilir. KAYNAKLAR 1 Cunha BA : Antibiotic resistance . Antibiotic therapy, Part I. Medical Clinics of North America 2000, 84:1407- 1429. 2. Moellering RC Jr : Principles and Practice of Infectious Diseases. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds), 5th ed,Churchill Livingstone, Philadelphia, 2000,223-235 3. Reese RE, Betts RF : Antibiotic use. A Practical Approach to Infectious Diseases, Richard E Reese , Robert E Betts (eds), 4th ed, Little Brown and Company, Boston, 1996, 1059-1389. 4. Wilson WR : General principles of antimicrobial therapy. 5. İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi ,Topçu WillkeA, Söyletir G, Doğanay M ( ed), 2. Baskı, Nobel Tıp Kitabevleri, 2002, 167-275. ANTİBİYOTİK KULLANIMINDA GENEL PRENSİPLER Antibiyotikler tedavide en çok kullanılan ve kullanımında en çok hata yapılan bir ilaç grubudur. İnsan vücudunun her organında enfeksiyon gelişebileceğinden her daldaki hekimin antibiyotik kullanımını iyi bilmesi gerekir. Antibiyotiklere direnç gelişimi ve tedaviye yeni antibiyotiklerin girmesi gibi nedenlerle de bilgilerin devamlı yenilenmesi zorunludur. Antibiyotik kullanımında dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle sıralayabiliriz. 1. Antibiyotik kullanma gerekliliğinin saptanması Hastanın bir bakteriyel enfeksiyonu olmalıdır ya da profilaktik antibiyotik kullanımının gerekli olduğu bir durum olmalıdır ( cerrahi profilaksi, romatizmal ateş profilaksisi, kalp kapak hastasında invazif girişimler öncesi profilaksi gibi). Bakteriyel enfeksiyon olduğunu kanıtlayabilmek için mikroorganizmanın kültürde üretilmesi, değişik boyama yöntemleri ile bakterinin mikroskopik inceleme ile gösterilmesi, antijen ve antikor saptayan serolojik testler kullanılabilir. Klinik bulgular bazı bakteriyel enfeksiyonlar için tipik olmakla birlikte güvenilir değildir. Aynı klinik bulguları başka mikroorganizma enfeksiyonları veya enfeksiyon dışındaki hastalıklar da verebilir. Antibiyotiklerin etken izole edilip, duyarlılık testine göre ya da diğer laboratuvar testleri ile kanıtlanarak kullanılmasına kanıtlanmış bakteriyel enfeksiyon tedavisi denir.Ampirik antibiyotik tedavisi ise olası enfeksiyon etkenleri ve duyarlılık durumuna göre verilen tedavidir. Ampirik tedavi toplum kökenli ciddi enfeksiyonlar ( menenjit, sepsis), nozokomiyal ve nötropenik hastadaki enfeksiyonlarda erken antibiyotik verilmesinin yaşamsal önemi nedeniyle yapılmalıdır.Rutin kültür alınması, invazif girişim gerektirdiğinden önerilmeyen ve olası etkenleri bilinen enfeksiyonlarda( akut otit, akut sinüzit, beyin apsesi, osteomyelit) da ampirik tedavi tercih edilir. 2. Uygun antibiyotiğin seçilmesi Bu aşamada mikroorganizma, hasta ve antibiyotikle ilgili faktörler gözden geçirilmelidir. Mikroorganizma ile ilgili faktörler. Hastalık etkeni nedir? İlk yanıtlanması gereken soru budur. Etkenin belirlenmesi için çeşitli yöntemler vardır. Gram boyası bunların en basiti olup, halen enfeksiyon tanısında altın standarttır. Örneğin pnömonide balgamın Gram boyasında PNL ve gram pozitif diplokokların görülmesi, pnömokoksik pnömoni tanısı için çok değerlidir. Akut bakteriyel menenjitte BOS un Gram boya ile incelenmesi yine etkenin erken tanımlanması açısından yararlıdır. Dışkıda PNL bulunması invazif bir ishal etkenini düşündürür. PNL yoksa toksik veya viral bir gastroenterit olabilir. Etkeni belirlemede esas yöntem kültürdür. Antibiyotik başlamadan önce mutlaka yapılmalıdır. Kültür ve başka bir laboratuvar incelemesi yapma olanağı yok ise o zaman genel bilgilerden yararlanılır. Erişkin akut bakteriyel menenjitli bir hastada olası etkenlere ( meningokok, pnömokok) yönelik tedavinin başlanması örnek olarak verilebilir. Mikroorganizma ile ilgili değerlendirilmesi gereken diğer faktörler virulansı ve nozokomiyal ya da toplum kökenli bir mikroorganizma oluşudur. Çünkü nozokomiyal patojenler antibiyotiklere daha dirençlidir. Etken bakterinin antibiyotik duyarlılık durumu nedir? Yanıtlanacak ikinci sorudur. Etken izole edilmişse antibiyotik duyarlılık testi yapılarak uygun antibiyotik belirlenebilir.Bu amaçla aşağıdaki yöntemler kullanılır. Disk difüzyon yöntemi; hızlı üreyen aerob ve fakültatif anaerob bakteriler için önerilen, kolay, pratik, standartlara uygun yapılırsa halen tüm dünyada rutin laboratuvarlar için seçilen bir testtir.Antibiyotiğin inhibisyon etkisini ölçen kalitatif bir testtir. Minimal inhibitör konsantrasyon ( MIC ) ölçümü, Özel durumlarda (yeni antibiyotiklerin etkinlik araştırması, penisiline dirençli pnömokokların belirlenmesi gibi) yapılır Bu test te inhibisyonu ölçer, ancak kantitatif bir testtir. Minimal bakterisidal konsantrasyon (MBC) ise kantitatif ve bakterisidal etkiyi saptayan bir testtir. Rutinde kullanılmaz. Ancak nötropenik hasta gibi özel konakta, menenjit ve endokarditte tedavi başarısızlığında yapılması gerekebilir. Antibiyotik duyarlılık testi yapılamıyorsa etkenin veya olası etkenin duyarlılık durumuna göre antibiyotik başlanabilir. Bu durumda genel bilgilerden, ülkemizde yapılan çalışmalardan ve hastane enfeksiyonları için hastanede saptanan mikroorganizmaların duyarlılık durumunu içeren yerel verilerden yararlanılabilir. 3. Hasta ile ilgili faktörler Yaş Böbrek fonksiyonları yaşla ilgili farklılıklar gösterir. Atılımı böbrekten olan antibiyotiklerin serumdaki yarı ömürleri yenidoğanlarda daha fazladır. Çünkü böbrek fonksiyonları yetersizdir. İlacın dozu buna göre ayarlanmalıdır. Yaşlılarda böbrek fonksiyonları dahil fizyolojik olaylarda gerileme vardır. BUN ve kreatinin değerleri normal olsa bile kreatinin klirensi düşüktür. Antibiyotiklere bağlı böbrek toksisitesi ( aminoglikozid toksisitesi gibi) bu nedenle daha sık görülür.Yaşlılarda izoniazid hepatotoksisitesi daha sıktır. Hipersensitivite reaksiyonları da daha sık görülür. Yeni doğanda hepatik fonksiyonlar yetersizdir. Glukronil transferaz enziminin yetersizliği nedeni ile kloramfenikol kullanılması halinde Gray sendromu adı verilen şok ve kardiyovasküler kollapsla seyreden bir tablo gelişebilir. Yeni doğanda sulfonamid ve seftriakson kullanılması kern ikterus tablosuna yol açar. Çünkü bu antibiyotikler proteine bağlanmakta bilirubinle yarışır. Sonuçta bağlanmamış bilirubin düzeyi artar. Tetrasiklinler gelişmekte olan kemik ve diş dokusunda biriktiği için 8 yaşından küçük çocuklarda kullanılmamalıdır. Kinolonlar kıkırdak toksisitesi ve artropati riski nedeniyle 16 yaşından küçüklerde önemli bir endikasyon olmadıkça kullanılmamalıdır. Çocuklarda mide asiditesi düşüktür. Bu nedenle 3 yaşından küçük çocuklarda ve aklorhidrik hastalarda antibiyotik absorbsionu artar. Genetik ve metabolik bozukluklar Glikoz 6 fosfat dehidrogenaz ( G6PD) eksikliği olanlarda sülfonamidler ve kloramfenikol hemolize yol açar. Bazı hemoglobinopatilerde de sülfonamid kullanımı hemoliz riski nedeniyle sakıncalıdır. Diyabetli hastalarda antibiyotiklerin IM absorbsiyonu azalabilir.İdrarda yalancı şeker pozitıfliği görülebilir. Gebelik ve laktasyon Gebelikte penisilinler ( tikarsilin dışında ), sefalosporinler ve makrolidler kullanılabilecek antibiyotiklerdir. Tetrasiklinler teratojen etkisi yanı sıra gebede karaciğer nekrozu, böbrek yetmezliği ve pankreatitle seyreden ağır bir tabloya yol açabildiğinden kontrendikedir. Emziren anneden çocuğa geçen antibiyotik yan etkilere yol açabilir. Bu durum özellikle yenidoğanda sakıncalı antibiyotiklerin kullanımı ve bebeğin prematüre olması halinde çok önemlidir. İmmünsüpresyon İmmün süpresyonun durumuna göre olası etkenler farklıdır. Normal konakta hastalık oluşturmayan mikroorganizmalar etken olabilir. İmmün süpresif hastada ilaç toksisitesi daha çok görülür. Antibiyotikleri daha yüksek dozda, parenteral yoldan ve uzun süre vermek gerekebilir. Aşırı duyarlılık Kullanılacak antibiyotikle ilgili daha önce bir allerjik reaksiyon olup olmadığı sorgulanmalı ve seçim buna göre yapılmalıdır. Karaciğer ve böbrek fonksiyonları Antibiyotiklerin başlıca atılım yolları karaciğerdir. Antibiyotik kulllanılan böbrek ve hastada ilacın atılım yolları dikkate alınarak , hastanın karaciğer ve böbrek fonksiyonları araştırıldıktan sonra antibiyotik seçilmeli ve hasta toksisite açısından yakından izlenmelidir. Karaciğerde metabolize olan ilaçlar ( eritromisin, klindamisin,doksisiklin, nafsilin, seftriakson) böbrek yetmezliğinde doz ayarlamadan kullanılabilir. Bazı antibiyotikler böbrek yetmezliğinde kreatinin klirensine göre dozları ayarlanarak kullanılabilir ( penisilinler, sefalosporinler, aminoglikozidler, glikopeptidler).Bazıları ise kontrendikedir( tetrasiklin ).Karaciğer patolojisi olan hastalarda makrolidler, klindamisin, kloramfenikol, doksisiklin dikkatle kullanılmalıdır. 4. Antibiyotikle ilgili faktörler Antibiyotik seçiminde ilk dikkat edilecek konu seçilen antibiyotiğin kanıtlanmış veya olası bakteri için invitro etkin olmasıdır. Diğer bir konu ise klinik çalışmalarda seçilen antibiyotiğin bu enfeksiyon için etkinliği kanıtlanmış olmalıdır. Antibiyotiğin farmakokinetik özellikleri iyi bilinmelidir. Farmaokinetik ilacın absorbsiyonu, vücut kompartmanlarına dağılımı ve eliminasyonunu içerir. Kısaca invitro ideal koşullarda test ettiğimiz antibiyotiğin invivo koşullarda ne derece etkin olabileceğini tahmin etmemiz için farmakokinetik özelliklerini dikkate almamız gerekir.Diğer önemli bir konu ise antibiyotiklerin farmakodinamik özellikleridir. Etki mekanizması ve toksisite konularını içerir. Antibiyotiklerin bazıları bakteriyostatiktir, başka bir deyişle bakterinin çoğalmasını inhibe ederler ( klindamisin, kloramfenikol gibi). Bazıları ise bakterisidaldir. Bakterileri öldürürler. Bakterisidal etki antibiyotiklerde farklı özellikler gösterir. Konsantrasyona bağlı bakterisidal etki gösteren antibiyotiklerin dozları arttırılınca bakterisidal etkileri artar. Aminoglikozidler ve kinolonlar bu özellikleri nedeniyle günde tek doz kullanılabilirler. Süreye bağlı bakterisidal etki gösteren antibiyotiklerde, MBC üzerindeki düzeyin sürdürülmesi bakterisidal etki için gereklidir. Dozu arttırmanın bir yararı yoktur. Betalaktam antibiyotikler ve glikopeptidler böyledir.Postantibiyotik etki ( PAE) ilaç düzeyi MBC altına düştükten sonra da bir süre etkinliğin korunmasıdır. Kinolon ve aminoglikozidler 1-6 saat süre PAE etki gösterebilirler.İlaç konsantrasyonu arttıkça PAE artar. Karbapenemler de gram negatif bakterilere 2 saat süre PAE göstermektedir.Antibakteriyel ilaçlar mikroorganizma miktarının az olduğu erken dönemlerde daha etkilidir.Betalaktam ilaçlar bakterilerin hızlı üreme evresinde daha etkilidir.Oysa kinolonlar stasyoner evrede de etkilidir. Antibiyotik yan etkileri çok farklı organlarda görülebilir ( böbrek, karaciğer, kemik iliği, santral sinir sistemi gastrointestinal sistem) Bazı antibiyotiklerin birlikte kullanılan ilaçlarla etkileşerek toksisiteleri artar ve emilimleri bozulabilir. ANTİBİYOTİKLER Dr. Aydoğan LERMİ Kemoterapi: mikrop ve parazitlerin konakçıya zarar vermeden öldürülmesi amacıyla yapılan tedavidir. Antibiyotik: Doğadan- küflerden elde edilen antimikrobik ilaçlara antibiyotik(ör:penisilin), laboratuvarda sentetik olarak elde edilen antimikrobik ilaçlara antibakteriyel (ör: sülfonamidler), doğal olanların laboratuvarda güçlendirilmesine semisentetik antibiyotik denir ancak antibiyotik kelimesi rutinde hepsini kapsayacak anlamda kullanılır. Antibiyotikler 5 mekanizma ile mikropları öldürürler 1234- Bakteri hücre duvarının sentezini bozarak, Sitoplazmik membran permeabilitesini arttırarak, Bakteri ribozomlarındaki protein sentezini bozarak, Nükleik asit sentezini bozarak, 5- Bakteri metabolizmasını bozarak. Antimikrobik spekturum: fazla sayıda bakteri ve mikroba karşı etkili olan antibiyotiklere geniş spektrumlu antibiyotikler denir. ETKİ MEKANİZMALARINA GÖRE ANTİBİYOTİKLER: HÜCRE DUVARI SENTEZİNİ BOZAN VE LİTİK ENZİMLERİ AKTİVE EDEN ANTİBİYOTİKLER. Bu ilaçlar genellikle bakterisid etkilidir. • BETA LAKTAMLAR o PENİSİLİNLER, o SEFALOSPORİNLER, o MONOBAKTAMLAR (AZTREONAM) o KARBAPENEMLER İMİPENEM, ERTAPENEM, MEROPENEM, • SİKLOSERİN, • RİSTOSETİN, • BASİTRAZİN, • TEİKOPLANİN, • VANKOMİSİN. SİTOPLAZMA PERMEABİLİTESİNİ (DETERJAN ETKİSİ) BOZARAK ETKİ EDENLER Bunlar katyonik deterjanlardır. Bu ilaçlar sitoplazmada bulunan amino asid ve nukleotidler gibi önemli bileşiklerin hücre dışına çıkmalarına neden olur ve bakterisid etki gösterirler. • POLİMİKSİNLER, • GRAMİSİDİN, • NİSTATİN, • • • • • AMFOTERİSİN B KETOKONAZOL VE DİĞER İMİDAZOL GURUBU ANTİFUNGALLER, FLUKONAZOL VE DİĞER TRİZOL ANTİFUNGALLER, HEKZAKLOROFEN, KATYONİK DETERJANLAR, RİBOZOMLARDA PROTEİN ANTİBİYOTİKLER SENTEZİNİ BOZARAK ETKİ EDEN Bakterilerilerin 70 S ribozomu insanlardaki 80 S ribozomuna göre antibiyotiklere daha duyarlıdır. Bakteri 70S ribozomunda 23 S, 16 S ve 5 S alt üniteleri ve 70 S protein sentezi sırasında 30 S ve 50 S alt birimlerine ayrılır. 30 S alt ünitesine bağlananlar: Aminoglikozidler, tetrasiklin. Bu gruptaki ilaçlar memeli hücrelerinin mitokondrilerinde bulunan 55S ribozomları aracılığıyla meydana gelen protein sentezini de inhibe eder (en etkilisi kloramfenikoldür) ancak sitoplazmada bulunan 80S ribozomlarındaki protein sentezine etkili değildir. • TETRASİKLİNLER 50S – 30 S • AMİNOGLİKOZİDLER, ( aminoglikozidler bakteriyostatiktir), 30 S • MAKROLİDLER, 50S • KLORAMFENİKOL,50S • LİNKOZAMİDLER, 50S • FUSUDİK ASİT,50S dışında hepsi BAKTERİ DNA VE RNA SINI BOZARAK ETKİ EDENLER Antineoplastikler (mitomisin, aktinomisin, daunorubisin, doksorubisin) . Aktinomisinler ve rifamisinler: DNA’ya bağımlı RNA polimeraz enzimini inhibe ederek mRNA sentezini (transkripsiyon) önler. Kinolonlar (nalidiksik asid, fluorokinolonlar): DNA giraz enzimini inhibe ederek, bakterinin ölümüne neden olurlar. Mitomisinler: DNA zincirini alkilleyerek DNA moleküllerinin birbirinden ayrılmasını önler. Böylece DNA replikasyonu durur. • Kinolonlar- DNA giraz ı inhibe ederler • Rifampisin- DNA ya bağlı RNA polimerazı inhibe eder • Trimetoprim/ Sulfa- tetrahidrofolat yapımını inhibe ederler • • • • • • • • FLOROKİNOLONLAR, RİFAMİSİNLER, NALİDİKSİK ASİD, METRONİDAZOL, AKTİNOMİSİNLER, MİTOMİSİNLER, BLEOMİSİN, ASİKLOVİR ( antiviral), BAKTERİYEL ANTİMETABOLİTLER • SÜLFONAMİDLER, • SÜLFONLAR, • PAS, • İZONİYAZİD (İNH) • ETAMBUTOL, • TRİMETOPRİM, PENİSİLİNLER: I. DAR SPEKTRUMLU PENİSİLİNLER a. DEPO PENİSİLİNLER, i. PEN-G (BENZİL PENİSİLİN) ii. PROKAİN PEN- G, iii. TAKVİYELİ PROKAİN PEN –G iv. KLEMİZOL PEN-G v. BENZATİN PEN-G b. FENOKSİ PENİSİLİNLER ( ASİDE DAYANIKLI) i. PEN V(FENOKSİMETİL PENİDİLİN), ii. FENETİSİLİN ( FENOKSİETİL PENİSİLİN), iii. PROPİSİLİN ( FENOKSİPROPİL PENİSİLİN), c. BETALAKTAMAZLARA ( PENİSİLİNAZA (ANTİSTAFİLOKOKAL) PENİSİLİNLER ) DAYANIKLI i. METİSİLİN, ii. NAFSİLİN, iii. İZOKSAZOLİL PENİSİLİNLER 1. 2. 3. 4. OKSASİLİN, KLOLSASİLİN, DİKLOKSASİLİN, FLUKLOKSASİLİN, II. GENİŞCE SPEKTURUMLU PENİSİLİNLER a. AMİNOPENİSİLİNLER i. AMOKSİSİLİN, ii. AMPİSİLİN VE ESTERLERİ: 1. BAKAMPİSİLİN, 2. PİVAMPİSİLİN, 3. TALAMPİSİLİN, iii. HETASİLİN, iv. SİKLASİLİN, v. EPİSİLİN, III. GENİŞ SPEKTURUMLU ANTİPSEUDOMONAL) a. KARBOKSİPENİSİLİNLER i. TİKARSİLİN, ii. KARBENİSİLİN VE ESTERLERİ 1. KARİNDASİLİN 2. KARFENİSETİN, b. ASİLÜREİDO PENİSİLİNLER i. MEZLOSİLİN, ii. AZLOSİLİN, PENİSİLİNLER ( iii. PİPERASİLİN, c. DİĞER PENİSİLİNLER i. AMİDİNOPENİSİLİNLER 1. AMİDİNOSİLİN (MESLİNAM), ii. TEMOSİLİN SEFALOSPORİNLERİN SINIFLANDIRILMASI I. KUŞAK SEFALOSPORİNLER a. ORAL I. KUŞAKLAR i. SEFALEKSİN, ii. SEFAGLİSİN, iii. SEFADROKSİL, b. PARENTERAL I. KUŞAKLAR i. SEFALOTİN, ii. SEFAZOLİN iii. SEFASETRİL c. HEM ORAL HEM PARENTERAL OLAN I. KUŞAK i. SEFRADİN II. KUŞAK SEFALOSPORİNLER a. ORAL II. KUŞAKLAR i. SEFAKLOR, ii. SEFTİBUTEN, b. PARENTERAL II. KUŞAKLAR i. SEFAMANDOL, ii. SEFOKSİTİN, iii. SEFOTETAN, iv. SEFONİSİD, v. SEFMETAZOL, c. HEM ORAL HEM PARENTERAL II. KUŞAKLAR i. SEFUROKSİM, ii. SEFETAMET III. KUŞAK SEFALOSPORİNLER a. ANTİPSEUDOMONAL III. KUŞAKLAR i. SEFOPERAZON, ii. SEFTİZİDİM, iii. SEFSULODİN, b. ORAL III. KUŞAK i. SEFPODOKSİM, c. ORAL PARENTERAL III. KUŞAK i. SEFİKSİM d. DİĞERLERİ i. SEFOTAKSİM, ii. SEFTRİAKSON, iii. SEFTİZOKSİM, iv. MOKSOLAKTAM, SEFALOSPORİNLERİN ANTİBAKTERİYEL ETKİLERİNE GÖRE SINIFLANMASI A- ANTİ STAFİLOKOKAL SEFALOSPORİNLER a. SEFAZOLİN, b. SEFALOTİN, B- ANTİ HEMOPHİLUS SEFALOSPORİNLER a. SEFUROKSİM b. SEFAKLOR, C- ANTİPSEUDOMONAL SEFALOSPORİNLER a. SEFTAZİDİM, b. SEFOPERAZON, D- ANTİ ENTERİK GRAM NEGATİF SEFALOSPORİNLER a. b. c. d. SEFOTAKSİM, SEFTRİAKSON, SEFTİZOKSİM, SEFOPERAZON, E- ANTİ ANAEROB ETKİLİ SEFALOSPORİNLER a. SEFOKSİTİN KİNOLONLARIN SINIFLANDIRILMASI I. KUŞAK KİNOLONLAR a. NALİDİKSİK ASİT, b. OKSOLİNİK ASİT, c. SİNOKSASİN II. KUŞAK KİNOLONLAR a. PİPEDİMİK ASİT b. FLUMEKİN, III. KUŞAK KİNOLONLAR a. FLOROKİNOLONLAR i. CİPROFLOKSASİN, ii. OFLOKSASİN, iii. ENOKSASİN, iv. NORFLOKSASİN, v. PEFLOKSASİN, vi. LOMEFLOKSASİN, vii. FLEROKSASİN, viii. TEMAFLOSKASİN, ix. AMİFLOKSASİN, x. SPARFLOKSASİN. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE ANTİBİYOTİKLER A- AKCİĞER DOKUSUNA İYİ GEÇENLER a. b. c. d. e. f. PENİSİLİN G AMPİSİLİN, TETRASİKLİN, ERİTROMİSİN, SPİRAMİSİN, FLOROKİNOLONLAR, B- KEMİK DOKUYA İYİ GEÇENLER a. b. c. d. METİSİLİN, SEFAZOLİN, KLİNDAMİSİN, LİNKOMİSİN C- HÜCRE İÇİNE GİRİŞİ İYİ OLAN ANTİBİYOTİKLER a. TETRASİKLİNLER b. MAKROLİDLER, c. ETAMBUTOL, d. KLORAMFENİKOL, e. RİFAMPİSİN, f. FLOROKİNOLONLAR, g. KLİNDAMİSİN, h. TRİMETOPRİM D- BARSAKTAN EMİLMEYEN VE PARÇALANMAYAN ANTİBİYOTİKLER a. AMİNOGLİKOZİDLER i. KANAMİDİN, ii. NEOMİSİN, iii. PROMOMİSİN, b. KOLİSTİN c. POLİMİKSİN B d. VANKOMİSİN MİDE SIVISINDA E- KAN BEYİN BARİYERİNİ GEÇEN ANTİBİYOTİKLER a. KOLAY GEÇENLER i. KOLRAMFENİKOL ii. KO TRİMATOKSAZOL, iii. 3. KUŞAK SEFALOSPORİNLER iv. FLOROKİNOLONLAR b. YÜKSEK DOZDA GEÇENLER i. PENİSİLİNLER ii. AMPİSİLİN iii. GENTAMİSİN c. TÜBERKÜLOZ MENENJİT TEDAVİSİNDE KULLANILANLAR i. RİFAMPİSİN ii. İZONİAZİD, iii. STREPTOMİSİN F- İDRARLA AKTİF ŞEKİLDE ATILAN ANTİBİYOTİKLER a. b. c. d. e. f. g. AMPİSİLİNLER, SEFALOSPORİNLER, AMİNOGLİKOZİDLER, KOLİSTİN POLİMİKSİN B KO TRİMAKSAZOL, KİNOLONLAR G- SAFRADA AKTİF ŞEKİLDE ATILANLAR a. b. c. d. e. AMPİSİLİN, MAKROLİDLER, LİNKOMİSİN, TETRASİKLİN TİAMFENİKOL ANTİBİYOTİK KOMBİNASYONLARI NEZAMAN GEREKLİDİR: 1. Febril nötropenik hastaların ampirik tedavisinde potansiyel ölümcül patojenleri (gram + ve gram-) kapsamak için kombine antibiyoterapi yapılır. 2. Polimikrobiyal enfeksiyonların tedavisinde kombine antibiyoterapi yapılır. 3. Ciddi ve tedavisi zor enfeksiyonların tedavisinde sinerjizm elde etmek için ( enterokok enfeksiyonları için Penisilin + Genta gibi) kombine antibiyoterapi yapılır. 4. Tüberküloz tedavisinde direnç gelişimini önlemek için kombine antibiyoterapi yapılır. I. BAKTERİSİD BİRBİRLERİNİN –SİNERJİSTİK ) ANTİBİYOTİK KOMBİNASYONLARI ( ETKİSİNİ ARTTIRIRLAR ADDİTİF a. BETALAKTAMAZLAR b. AMİNOGLİKOZİDLER c. POLİPEPTİT ANTİBİYOTİKLER d. VANKOMİSİN e. RİFAMPİSİN f. FLOROKİNOLONLAR II. BAKTERİYOSTATİK ANTİBİYOTİK KOMBİNASYONLARI ( KENDİ ARALARINDA ADDİTİF ETKİLİ ANCAK SİNERJİSTİK ETKİ ETMEZLER, I. GURUBU ANTAGONİZE EDERLER) a. b. c. d. e. f. MAKROLİDLER, FUSİDİK ASİT, TETRASİKLİN, KLORAMFENİKOL, LİİNKOMİSİN KLİNDAMİSİN g. SÜLFONAMİD. BAKTERİSİDAL ANTİBİYOTİKLER • • • • • BETALAKTAMLAR AMİNOGLİKOZİDLER KİNOLONLAR, GLİKOPEPTİTLER RİFAMPİSİN, • METRONİDAZOL BAKTERİOSTATİK ANTİBİYOTİKLER • • • • • • TETRASİKLİN MAKROLİDLER, KLORAMFENİKOL, KLİNDAMİSİN, SULFONAMİDLER, TRİMETOPRİM Bakterisidal antibiyotikler immün sistemin deprese olduğu ( Nötropenik ) veya iyi çalışmadığı ( menenjit, bektertiyel endokarditler, vb. ) durumlarda kullanılır. Antimikrobik ilaçların,bakteriostatik etki gücünün kantitatif göstergesi minimum inhibitör konsantrasyonudur (MIC). Bakterisid etki gücünün göstergesi ise minimum bakterisital konsantrasyonudur (MBC), bu bakterilerin % 99.9 dan fazlasını öldüren minimum ilaç konsantrasyonudur. ZAMANA BAĞLI BAKTERİSİDAL ETKİ: Bazı antibiyotiklerin bakterisidal etkisi zamana bağlıdır. Minimal inhibitör konsantrasyonun üzerindeki dozlar bakterisidal etkiyi arttırmaz. Bu antibiyotikler mümkün olan en düşük dozda ( MIC ın üzerinde ) devamlı infüzyonla verilerek hem yan etkileri azaltılır hemde maksimum bakterisidal etki elde edilir. Devamlı infüzyon yerine sık aralıklarla da verilebilir. • BETA LAKTAMLAR • VANKOMİSİN DOZA BAĞLI BAKTERİSİDAL ETKİ: Bazı antibiyotiklerin bakterisidal etkisi doza bağlı olarak artar. Bu antibiyotikler büyük dozlarda uzun aralıklarda verilir. Uzun aralıklar toksisiteyi azaltırken yüksek dozlar maksimum bakterisidal etkiyi sağlar. (Günde tek doz aminoglikozid uygulaması gibi ). • AMİNOGLİKOZİDLER, • KLORAMFENİKOL, • KİNOLONLAR, POST ANTİBİYOTİK ETKİ: Bazı antibiyotikler düşük doz uygulamayı takiben bakteri üremesini uzun süre duraklatırlar ve fagositozu kolaylaştırırlar. Aminoglikozidler, Vankomisin, Karbapenemler (imipenem; meropenem) ve Kinolonların post antibiyotik etkileri vardır. AMİNOGLİKOZİDLER KULLANILMALIDIR: NEDEN GÜNDE TEK DOZ 1- Aminoglikozidler doza bağlı bakterisidal aktiviteye sahiptir, bu nedenle yüksek dozlarda bakterisidal etkileri artar. 2- Aminoglikozidlerin post antibiyotik etkileri vardır, MIC altına düşen dozlarda bile bakterisidal etkileri devam eder. 3- Aminoglikozidlerin ilk karşılaşma etkileri vardır, aminoglikozidlerle karşılaşan bakterilerde ( özellikle Pseudomonas spp.) ilacın alımı saatler içinde giderek azalır. Uzun aralıklarla uygulama bu etkiyi azaltır. 4- Aminoglikozidlere bağlı toksisite zamana bağlıdır. 5- Renal tübüllerde ve iç kulaktaki aminoglikozid biriklimi kısa aralıklı düşük doz uygulamalarla artarken uzun aralıklı yüksek doz uygulamalarla azalır. Aminoglikozidlerin günde tek doz uygulaması bakterisidal etkiyi arttırırken toksisitteyi azaltır. INTRASELLULER BAKTERİLERE ETKİLİ ANTİBİYOTİKLER: • • • • • • • TETRASIKLINLER KLORAMFENİKOL TRİMETOPRİM / SÜLFOMETAKSAZOL KİNOLONLAR MAKROLİDLER KLİNDAMİSİN RİFAMPİSİN BÖBREK YOLUYLA ATILAN ANTİBİYOTİKLER: (karaciğer yetmezliğinde doz ayarlamaya gerek yok ) • SEFOPERAZON • KLORAMFENİKOL • KLİNDAMİSİN • DOKSİSİKLİN • ERİTROMİSİN • METRONİDAZOL • NAFSİLİN • RİFAMPİSİN • SULFAMETAKSAZOL KARACİĞER YOLUYLA ATILAN ANTİBİYOTİKLER: (Böbrek yetmezliğinde doz ayarlamaya gerek yok) • AMİNOGLİKOZİDLER • AZTREONAM • SEFALOSPORİNLER (sefoperazon hariç) • İMİPENEM • KİNOLONLAR • PENİSİLİN • TRİMETOPRİM • TETRASİKLİNLER ( doksisilin hariç ) • VANKOMİSİN BEYİN OMURİLİK SIVISINA İYİ ENFEKSİYONLARINDA TERCİH ANTİBİYOTİKLER: GEÇEN VE MSS EDİLEBİLECEK • PENİSİLİNLER • 3. JENERASYON SEFALOSPORİNLER • KLORAMFENİKOL • RİFAMPİSİN • TRİMETOPRİM / SULFAMETAKSAZOL genellikle BOS a iyi geçer ve MSS enfeksiyonlarında kullanılırlar. o 2. Jenerasyon sefalosporinler, klindamisin, ve aminoglikozidler BOS a iyi geçmezler. ANTİBİYOTİK DİRENCİ (REZİSTANS) NEDİR?: Antibiyotiklerin hepsi tüm mikroorganizmalara karşı etkili değildir. Bazı mikropların bazı antibiyotiklere karşı doğal dirençleri vardır. Antibiyotik direnci ya kalıtsaldır yada daha sonradan kazanılan bir özelliktir. Birçok direnç mekanizması var: 1- Mikrop üzerinde antibiyotiğin etki edeceği bölüm yoktur ör: mikoplazma – üreoplazma – klamidia gibi mikropların hücre duvarları yok, bu nedenle hücre duvarının yapımını engelleyen antibiyotikler bu mikroplara karşı etkisiz. Yada diğer deyişle bu mikroplar penisilin – sefalosporinlere dirençlidir. 2- Antibiyotik mikroorganizmanın içine giremez ör: penisilinler Gram Negatif bakterilerin içine giremez ve gram negatiflere etkisizdir. Yada diğer deyişle gram negatifler penisilinlere dirençlidir. 3- Mikrop antibiyotiği inaktif hale getirir. Ör: stafilokokların çoğu Betalaktamaz enzimi içerir bu enzim betalaktam yapıdaki antibiyotikleri etkisiz hale getirir. Penisilin ve Sefaloporinlere karşı dirençli dir. 4- Mikroorganizmalar antibiyotiğin hedefini değiştirir. Ör: penisilin in bağlanması gereken protein PBP üzerindeki bir değişiklik sonucu penisilin bağlanıp etki edemez ve bakteri penisiline direnç kazanmış olur. 5- Bakteri metabolik yollarını değiştirebilir, antibiyotik bir metabolik yolu bloke ederken bakteri alternatif bir yol geliştirebilir ve direnç kazanır. 6- Mikrop içeri giren antibiyotiği dışarı atarak da direnç kazanabilir. Buna efflux denir Antibiyotik dirençleri ya bakteri kromozonunda var olan bir özelliktir ( genetik direnç ), ya kromozomda bir mutasyon sonucu ortaya çıkar yada plazmid denilen kromozom parçacıkları yoluyla dışarıdan edinilir, Rezistan plazmidi (R-faktör) Temel olarak iki tip antibiyotik direnci vardır. INTRENSEK : bakterinin genetik yapısında var olan ve o bakterinin tüm izolatlarında görülen direnç. EDİNİLMİŞ : daha önce hassas olan bir bakterinin mutasyonla veya dışardan DNA ( plazmid ) alarak antibiyotiklere direnç kazanması dır. HAMİLELİKTE KULLANILMAYAN ANTİBİYOTİKLER: • • • • • • SULFONAMİDLER AMİNOGLİKOZİDLER KİNOLONLAR KLARİTROMİSİN ERİTROMİSİN TETRASİKLİN ANTİBİYOTİKLERİN SIK GÖRÜLEN YAN ETKİLERİ: 1- FOTOSENSİTİVİTE YAPAN ANTİBİYOTİKLER: TETRASİKLİNLER SULFONAMİDLER KİNOLONLAR AZİTROMİSİN 2- OTOTOKSİK ANTİBİYOTİKLER: AMİNOGLİKOZİDLER ERİTROMİSİN KLARİTROMİSİN AZİTROMİSİN VANKOMİSİN MİNOSİKLİN ( %20 ) 3- DİSULFİRAM BENZERİ ETKİ YAPAN ANTİBİYOTİKLER: METRONİDAZOL KLORAMFENİKOL BETALAKTAMLAR Metiltiazol (MTT) yan zincirli olan betalaktamlar: SEFAMANDOL SEFOTETAN SEFMETAZOL SEFOPERAZON MOKSOLAKTAM MTT yan zinciri aynı zamanda hipoprotrombinemiye neden olarak kanamaya meyli arttırırlar. Bu etki K vitamini enjeksiyonuyla tedavi edilir. 4- NEFROTOKSİK ANTİBİYOTİKLER: AMİNOGLİKOZİDLER: proksimal tubuler asidoz METİSİLİN ( VE DİĞER PENİSİLİNLER ): akut insterstisyel nefrit ve akut hemorajik sistit yaparlar. SULFONAMİDLER obstruktif nefropati yapabilirler. TETRASİKLİNLER Fanconi sendromu yaparlar: glukozuri ve hiperfosfaturi ile seyreden reversible proksimal tubuler asidoz. 5- EPİLEPSİYE MEYLİ ARTTIRAN ANTİBİYOTİKLER: IMIPENEM: özellikle yaşlı, böbrek fonksiyonları bozuk veya kardiyovasküler şikayetleri olan ve özgeçmişinde epileptik atak hikayesi olan hastalarda epileptik atak eşiğini düşürür. Bu hastalarda doz 0.5 grm/ 6 saat i geçmemelidir. Meropenemde bu etki daha azdır. IV AKÖZ PENİSİLİN yüksek dozlarda tüm penisilinler ve beta laktam antibiyotikler MSS irritasyonu yaparlar. KİNOLONLAR tüm kinolonlar GABA inhibitörüdür ve epileptik atakları başlatabilirler. METRONİDAZOL nadiren epileptik ataklara yol açar. Metronidazol ayrıca aseptik menenjit benzeri tablo yapabilir. 6- ANTİBİYOTİKLERLE İLGİLİ İLAÇ – İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ : · Makrolidler en sık ilaç etkileşimlerine sebep olan antibiyotiklerdir. · Non sedatif antihistaminiklerle ( terfenadin astemizol gibi) verilirlerse Q-T uzamasına, ventriküler aritmilere ve torsades de point lere yol açabilir. · Serbest teofılin düzeyini arttırır. · Serbest Digoksin düzeyini arttırır. . Oral antikoagulanları düzeyini arttırır. · Ergotaminlerle beraber verilirse akut ergo toksikasyonuna yol açar (şiddetli periferal vazospazm ve dizestezi ). · Benzodiazepinlerin etkisini arttırır. 7- ANTBİYOTİK ALIMINI TAKİBEN DÖKÜNTÜ: 1- Infeksiyöz mononükleoziste ampisilin alımını takiben %65-100 döküntü olur. 2- Kronik lenfositik lösemide (KLL) aminopenisilin bakampisilin ) alımını takiben %90 döküntü olur. 3- Allopürinol alan hastaya amoksisilin veya bakampisilin verilirse %20 döküntü gelişir. 8- ANTİBİYOTİKLERİN RENKLİ YAN ETKİLERİ: A- SARILIK BEBEKTE: Sulfonamidler plasentan ve sütten geçerek bebekte bilürübini albüminden ayırarak kernikterusa yol açar. Süt veren annelerde, yeni doğanlarda ve term e yakın hamilelerde kullanılmaz. ERİŞKİNDE SARILIK: aşağıdaki antibiyotikler erişkinde sarılık yaparlar. OKSASİLİN TETRASİKLİN AMOKSİSİLİN / KLAVULONİK ASİT kolestatik hepatit ERİTROMİSİN intrahepatik kolestatik hepatit SEFTRİAKSON psedokolestaz ( safra çamuru oluşturarak) NOVOBİYOSİN deriyi ve skleraları boyar hiperbilürübinemi yapmaz. B -GRAY BABY : Kloramfenikol alımını takiben 3-4 gün içinde ortaya çıkan gri – siyanotik görünüm. Immatür hepatik ve renal fonksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkan konjuge olmamış yüksek serum kloramfenikol miktarına bağlıdır, mortalitesi yüksektir %40. C- RED MAN SENDROMU : Teikoplanin veya Vankomisinin hızlı infüzyonuna bağlı olarak ortaya çıkan histamin deşarjına bağlıdır, infüzyon yavaşlatılarak veya histamin verilerek tedavi edilir. D- SİYAH TİROİD: Tetrasiklin uzun süre verilirse tiroidde siyahlaşmaya yol açar. Minosiklin deride ve özellikle skar dokularında, mukozalarda ve yeni kemik gelişiminin olduğu alanlarda hiperpigmentasyona yol açar. E- KAHVE RENGİ İDRAR: Çok nadiren Metronidazol metabolitleri idrarda koyu kahverengi görünüme yol açar. F- DİŞLERDE RENKLENME : Tetrasiklin dişlerde kahverengi renk bozukluklarına, Ciprofloksazin ise prematür bebeklerde dişlerde yeşil renklenmeye yol açar. G- RENK KÖRLÜĞÜ: Etambutol yüksek dozlarda optik nörite yol açar, klinikte görme bulanıklığı, santral skotom, ve renk körlüğü görülür. PRATİK CERRAHİ REHBERİ PROFİLAKSİ ANTİBİYOTİK OPERASYON MUHTEMEL (* Penisilin BAKTERİ allerjisi varsa) DOZ ( PI = preindüksiyon) SÜRE Sefazolin 1 gr IV PI daha sonra 8 saatte bir 500 KARDİAK CERRAHİ (pacemaker yerleştirilmesi dahil) S. Aureus S. Epidermidis Sefazolin Difteroidler *Vanko + IV PI daha sonra Gram – enterik Genta 12 saatte bir 1 basiller mg IV. Vankomisin 1 gm gm IV. X 48 saat Gentamisin 2 mg/kg IV PI tek doz. Sefazolin 1 gr IV PI daha sonra 8 saatte bir 500 mg IV. S. Aureus NON KARDİAK VASKULER CERRAHİ S. Epidermidis Difteroidler Sefazolin Vankomisin 1 gm X 24 * Vankomisin IV PI daha sonra Gram – enterik saat 12 saatte bir 1 basiller gm IV. Sefazolin 1 gr IV PI daha sonra 8 saatte bir 500 mg IV. ORTOPEDİK CERRAHİ S. Aureus Sefazolin Vankomisin 1 gm S. epidermidis * Vankomisin IV PI daha sonra X 48 12 saatte bir 1 saat gm IV. Sefazolin 1 gr BEYİN CERRAHİSİ S. Aureus Sefazolin IV PI tek doz. S. Epidermidis * Vankomisin Vankomisin 1 gr IV PI tek doz. Sefazolin 1 gr IV PI daha sonra 8 saatte bir 1 Sefazolin + Oral metronidazol BAŞ BOYUN anaeroblar CERRAHİSİ S. Aureus * Streptokoklar klindamisin + gentamisin gr IV. Metronidazol 500 mg IV PI daha sonra 12 saatte bir 500 mg IV. Klindamisin 600 X 48 mg IV PI daha sonra 8 saatte bir 600 mg IV. Gentamisin 2 mg / kg IV PI tek doz. Oral TORAKS CERRAHİSİ (PULMONER VE OSEFAGİAL) anaeroblar S. Aureus Streptokoklar Gram negatif enterik Sefazolin 1 gr Sefazolin * Vankomisin + Gentamisin basiller IV PI tek doz Vankomisin 1 gr IV PI tek doz. Gentamisin 2 mg / kg IV PI tek doz . GASTRO DUEDONAL Sefazolin 1 gr CERRAHI (kanama, ülser, Orofaringeal flora Sefazolin IV PI tek doz. Vankomisin 1 gr H2 reseptör blokeri Gram negatif enterik * Vankomisin IV PI tek doz. Gentamisin 2 mg kullanımı, basiller + Gentamisin kanama) / kg IV PI tek doz. BİLİER GİRİŞİMLER (tüm açık ve laparoskopik cerrahi girişimler ve kronik entübe bilier sistem girişimleri) Gram negatif enterik basiller S. Aureus E. Fecalis Sefazolin Sefazolin 1 gr IV PI tek doz. Vankomisin 1 gr IV PI tek doz. * Vankomisin Gentamisin 2 mg + Gentamisin / kg IV PI tek Clostridiumlar doz. saat Neomisin 1 gr PO ve Eritromisin 1 gr PO KOLOREKTAL GİRİŞİMLER (kolonun ve / veya rektumun açıldığı tüm cerrahi girişimler) Oral neomisin + operasyondan 1 gün önce saat Enterik aerob eritromisin 13.00 14.00 ve ve anaeroblar VEYA 23.00 de . Sefazolin + Sefazolin 1 gr metronidazol IV PI tek doz. Metronidazol 500 mg IV PI tek doz. Sefazolin 1 ger Cefazolin + APPENDEKTOMİ (basit veya komplike appendisit) metronidazol IV PI tek doz. Metronidazol 500 mg IV PI Enterik aerob doz. * vankomisin ve anaeroblar Vankomisin + IV PI tek metronidazol Gentamisin + gentamisin / kg IV PI doz. tek 1 gr doz. 2 mg tek Ampisilin 2 gr IV Umblikal kord klampe edildikten sonra tek doz. Vankomisin 1 gr IV Umblikal kord Enterik aerob SEZERYAN Ampisilin klampe edildikten sonra ve anaeroblar tek doz. * Vankomisin E. fecalis Gentamisin 2 mg + gentamisin Grup B /kg IV Umblikal + streptokoklar kord klampe metronidazol edildikten sonra tek doz . Metronidazol 500 mg IV Umblikal kord klampe edildikten sonra tek doz. Sefazolin 1 gr IV PI tek doz. Enterik aerob ve anaeroblar HİSTEREKTOMİ E. fecalis Grup B streptokoklar Sefazolin Vankomisin 1 gr * Vankomisin IV PI tek doz. + gentamisin Gentamisin 2 mg / kg IV PI tek doz. Sefazolin 1 ger IV PI tek doz AÇIK VEYA KAPALI BATIN TRAVMASI OPERASYONU Sefazolin + Metronidazol 500 metronidazol mg IV PI tek Enterik aerob doz * vankomisin ve anaeroblar Vankomisin 1 gr + gentamisin IV PI tek doz + Gentamisin 2 mg metronidazol / kg IV PI tek doz AMPİRİK KLAVUZU ANTİBİYOTERAPİ TOPLUMDAN KAZANILMIŞ PNEMONİLER DE ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: PATOJEN: Streptococcus pneumonia, H. influenza Staf. aureus Klebsiella pneumonia Anaerob ağız patojenleri Legionella spp. Mycoplazma pnemonia Clamidia pneumonia AMPİRİK TEDAVİ: SEFTRİAKSON SEFOTAKSİM OFLOKSAZİN ERİTROMİSİN- Atipik pnemonilerde AZİTROMİSİN- Atipik pnemonilerde DOKSİSİKLİN- Atipik pnemonilerde NOZOKOMİAL PNEMONİLERDE ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: PATOJ E N: Klebsiella Enterobakter Serratia Acinetobakter Pseudomonas aeruginosa Staf. aureus AMPİRİK TEDAVİ: III. JENERASYON SEFALOSPORİNLER PİPERASİLİN IMIPENEM ( + bir aminoglikpzidle beraber ) MENENJİTLERDE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: PATOJEN: Pnemokok Menengokok, H. influenza Listeria monositogenes ( immun supressif, yaşlı ve yenidoğanlarda) AMPİRİK TEDAVİ: SEFTRİAKSON Ampisilin) + VANKOMİSİN (Listeria şüphesi varsa SEPSISTE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: PATOJEN : GRAM NEGATİF BASİLLER S. aureus Stafilokoklar. AMPİRİK TEDAVİ: III. JENERASYON SEFALOSPORİNLER SEFOTAKSİM VEYASEFTİZOKSİM) veya IMIPENEM + GENTA ( SEFTRİAKSON, INTRA ABDOMİNAL ENFEKSİYONLARDA ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: AMPİRİK PATOJEN : E. coli Proteus, B.fragilis AMPİRİK TEDAVİ: AMPİSİLİN + SULBAKTAM veya SEFTRİAKSON + METRONİDAZOL veya OFLOKSAZİN + METRONİDAZOL veya TİKARSİLİN + KLAVULONİK ASİT veya PİPERASİLİN + TAZOBAKTAM veya IMIPENEM FEBRİL NÖTROPENİDE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: PATOJEN : Gram negatif basiller Pseudomonas aeruginosa, S.aureus AMPİRİK TEDAVİ: PİPERASİLİN veya SEFTAZİDİM veya SEFEPİM + AMİNIGLİKOZİD +/- VANKOMİSİN UROSEPSİS 1-KOMPLİKE OLMAYAN ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: PATOJEN: E. coli Proteus Klebsiella Enterokoklar URİNER ENFEKSİYONLARDA AMPİRİK AMPİRİK TEDAVİ: AMPİSİLİN + SULBAKTAM veya OFLOKSAZİN veya AMPİSİLİN + GENTAMİSİN 2-KOMPLİKE ÜRİNER ENFEKSİYONLARDA AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: PATOJEN: Pseudomonas aeruginosa Serratia AMPİRİK TEDAVİ: III. JENERASYON SEFALOSPORİNLER + GENTAMİSİN veya PİPERASİLİN + GENTAMİSİN DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLARINDA AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: NORMAL HASTADA PATOJENLER: GRUP A STREPTOKOKLAR S.aureus AMPİRİK TEDAVİ: SEFAZOLİN HAYVAN ISIRIKLARINDA PATOJENLER: Pastorella multicoda, S. aureus Streptokoklar AMPİRİK TEDAVİ : AMPİSİLİN + SULBAKTAM DİYABETİK AYAK ENFEKSİYONLARINDA ( POLİMİKROBİAL ) PATOJENLER: Gram negatif basiller B. fragilis S. aureus AMPİRİK TEDAVİ: AMPİSİLİN + SULBAKTAM veya OFLOKSAZİN + METRONİDAZOL ENDOKARDİTLER DE AMPİRİK ANTİBİYOTİK SEÇİMİ: DOĞAL KAPAK ENDOKARDİTİNDE PATOJENLER: Viridans streptokoklar Enterokoklar AMPİRİK TEDAVİ: AMPİSİLİN + GENTA YAPAY KAPAK ENDOKARDİTİNDE PATOJENLER: S. aureus S. epidermidis Gram negatif basiller Enterokoklar AMPİRİK TEDAVİ : VANKOMİSİN + GENTA SEPSİS VE SEPTİK ŞOK Septik şok vazojenik şokların bir türüdür. Vazojenik şok: Distribütif şok. Vasküler tonus ve permeabilitenin bozulması sonucu intravasküler volümün dağılımı bozulmuştur, etiyolojik sebeplerine göre kardiyak volüm artmış, azalmış yada normal olabilir. Septik şok, anafilaktik şok, nörojenik şok, ilaç veya toksisitelere bağlı olarak ortaya çıkan şok tabloları vazojenik şok örnekleridir. Sepsis ve septik şok: kan dolaşımında bakterilerin bulunmasına bakteremi, bu durumun tetiklediği iltihabi – inflamatuar cevaba sepsis, sepsis tablosunun ilerleyerek dolaşımı ve solunumu bozması ile gelişen şok tablosuna septik şok denir. Septik şok genellikle kan dolaşımının gram negatif bakterilerle invazyonu sonucu ortaya çıkan bakteriyeminin bir sonucudur. ( endotoksik şok). Bakteremi, sepsis ve septik şok birbirini takip eden patolojik süreçlerdir (Septik kaskad). Bakteremi—-( %20-40)—> %25-40)—-> Septik şok Sepsis —–( Gram negatif bakteriler dışında gram pozitif bakteriler, virüsler, mantarlar da septik şok tablosu meydana getirebilir. İntra abdominal enfeksiyonlar gibi ağır lokal enfeksiyonların varlığında bakteremi olmadan septik şok tablosu gelişebilir. Toksik şok sendromu gibi herhangi bir enfeksiyon oplmadan lokal bir bölgeden toksinlerin vücuda girmesi sonucunda da septik şok tablosu ortaya çıkabilir. Vücudun immün sistemini bozan yada vücuda mikropların girişini kolaylaştıran her türlü faktör septik şoka zemin hazırlar. Etkili antibiyotikler ve yoğun bakım desteğine rağmen septik şok tabloları % 45 gibi yüksek bir oranda ölümle sonuçlanır. Gram negatif bakteremilerin % 40 ında gram pozitif bakteremilerin %20 sinde sepsis tablosu gelişir. Vakaların çoğunda bu tablo bakteremiyi takiben 12 saat içinde ortaya çıkar. Sepsisli hastaların ise % 25- 40 ında septik şok gelişir. Predispozan hastalıkların varlığında septik şok riski artar. Septik şok gelişme riski baktereminin yoğunluğundan, endotoksin miktarından ve bakterinin cinsinden bağımsızdır. Sepsis tablolarının: %40 ından gram negatif bakteriler , %32 sinden gram pozitif bakteriler sorumludur, %16 sı polimikrobiyaldir, %6 sı fungaldir, %5i non klasifiye mikroorganizmalar ile meydana gelir, %2 si intraabdominal anaeroblar ile meydana gelir. Sepsis vakalarının %25 inde septik şok tablosu ortaya çıkar. Gram negatif bakteremilerin sebepleri nelerdir ? en sık görülen Üriner sistem toplumdan kazanılmış ve nasokomial gram negatif bakteremilerin en sık görülen kaynağıdır. Bakteremi genellikle üriner kataterizasyon veya cerrahi girişimi takiben ortaya çıkar. Hepatobilier sistem: kolesistit, kolanjit, Abdominal kavite: apse, perforasyon, peritonit, Deri: dekubit yaraları, cerrahi yara enfeksiyonları, yanık, Ürogenital sistem: özellikle kadınlarda PİD, Hospitalize hastalarda her türlü kateterizasyon ve invaziv girişim, Üst GİS endoskopisi, Granülositopenik hastalarda aşikar bir enfeksiyon odağı olmadan ortaya çıkan gram negatif bakteremi ve sepsisler genellikle alt GİS kaynaklıdır. Bakteremi ve sepsiste sık rastlanan predispozan faktörler nelerdir? Hospitalizasyon, kateterizasyon ( özellikle İCU yatışı), Travma, Cerrahi girişimler, özellikle kirli cerrahi girişimler, kolorektal, ürogenital, Diyabet, özellikle kontrolsüz diyabet, Lösemi, granülositopeni, Genitoüriner sistem enfeksiyonları, Radyoterapi, kemoterapi, Kortikosteroid ve immün süpressif ilaç kullanımı, Bunlar içinde granülositopeni ( WBC<1000/mm3)gram negatif bakteremiye zemin hazırlayan en önemli faktördür. Gram negatif bakteremi riski granülositopeni nin ağırlığı ve süresi ile doğru orantılıdır. Hücre sayısı 1000 in altında ise 3 hafta içinde gram negatif bakteremi şansı %50, hücre sayısı 100 ün altında ise şans %100 dür. Toplumdan kazanılmış ve nasokomial bakteremilerde etkenler TOPLUMDAN KAZANILMIŞ BAKTEREMİLERDE EN SIK ETKENLER NOSOKOMİAL BAKTEREMİLERDE EN SIK ETKENLER E. coli E. coli Klebsiella spp. Klebsiella spp. Proteus spp. Enterobacter spp. Haemophilus influenza tip b Serratia spp. Bakteroides spp. Pseudomonas spp. Septik kaskad: sepsis basamakları. Enfeksiyon: mikroorganizmaların normalde bulunmamaları gereken yerde bulunmaları veya bulundukları yerde inflamasyona neden olmalarıdır. Bakteremi: bakterilerin kan dolaşımına katılmaları ( hemokültür ile tespit edilir). Sepsis ( septisemi)-SIRS (Septic İnflamatory Response Syndrome) bakteri yada bakteri ürünlerinin kan dolaşımına katılmaları sonucu ortaya çıkan septik inflamatuar cevaptır. Kanıtlanmış bir enfeksiyon varsa bu tabloya SEPSİS; kanıtlanmış bir enfeksiyon yoksa bu tabloya SIRS denir. SEPSİS ve SİRS tanısı için aşağıdakilerden en az ikisi bulunmalıdır: 1. Ateşin >38 C veya <36 C olması, 2. Nabzın >90/dk olması, 3. Solunum sayısının >20 / dk olması veya PaCO2 <32 mmHg olması, 4. Beyaz küre sayısının >12000/mm3 yada <4000 /mm3 olması. Ciddi sepsis: Sepsis sonucu hipotansiyon, perfüzyon bozuklukları ve organ disfonksiyonlarının ortaya çıkması ile karakterizedir. Sepsis bulgularına ilaveten aşağıdakilerden en az birinin varlığı ciddi sepsis tanısıkoydurur: 1. Laktik asidoz, 2. Oligüri, 3. Bilinç bulanıklığı, Septik şok: sepsis sırasında yeterli sıvı replasmanına rağmen sistolik tansiyon un 90 mmHg nin altına düşmesi veya tansiyonun normal değerinden 40 mmHg düşmesi haline septik şok denir. Refrakter septik şok: 1 saat boyunca yapılan sıvı replasmanına ve farmakolojik müdahalelere rağmen septik şok halinin devam etmesidir. MSOF: Sepsis tablosu sırasında en az iki organ sistemde ortaya çıkan yetmezlik tablosudur. Hiperdinamik ve hipermetabolik bir tablodur ve mortalitesi %60 dır. Sepsisin en önemli komplikasyonları nelerdir ? Lökopeni, Trombositopeni, Septik şok, Akut Tübüler Nekroz, Dissemine İntravasculer Coagulopati (DİC), Akut Respiratuvar Distress Sendromu ( ARDS), Multi Sysyteme Organ Failure (MSOF ) yada (MODS). Sepsis fizyopatolojisi: Gram negatif bakteri duvarındaki Lipo Poli Sakkarit (LPS) kısmı veya diğer bakteri ürünlerinin ( Peptidoglikan, TSST, piyojenik toksin A, süperantijenler) kan dolaşımına katılması immün hücreler aracılığıyla bir inflamatuar cevabın gelişmesini tetikler. Bu maddelere eksojen mediatörler denir. SEPSİSİ BAŞLATAN BAKTERİYEL KOMPONENTLER EKSOJEN MEDİATÖRLER KAYNAK ÖRNEK Tüm gram negatif Endotoksin ( LPSLipid A) bakterilerin hücre duvarında bulunur Peptidoglikan Tüm bakterilerin hücre duvarında vardır. Lipoteikolik asit Tüm gram pozitif bakterilerin hücre duvarında vardır. E. coli sepsisis, meningokoksemi. Stafilokokal, Streptokokal septik şok. Delici S. aureus, S. exotoksinler ( pore forming Pygoenes, E. Coli, Aeromonas exotoksins) spp. Süperantijenler enzimler S. aureus,S. pyogenes S. pyogenes,C. perfringens Alfa hemolizin, Streptolizin-O, E. Coli hemolizin, Aerolizin. TSST-1, Entero AF, piyojenik exotoksin A+C, IL-1 beta convertaz, Fosfolipaz C Eksojen mediatörler makrofaj, nötrofil, endotel hücreleri ve lenfositlerden ağır bir inflamatuar reaksiyonun tetiğini çekecek olan endojen mediatörlerin salınımını başlatır. Endojen mediatörler de ( prostaglandinler, lökotrienler, kinin interlökin, tümör nekroz faktör ve platelet aktive edici faktör ) diğer immün hücreleri uyararak yaygın ve sistemik bir inflamatuar cevaba neden olur. Sistemik inflamatuar yanıt sonucu ortaya çıkan reaktif oksijen radikalleri ve proteolitik enzimler yaygın doku hasarına, vazodilatasyon ve hipotansiyona, myokardial depresyona, nötrofil akümilasyonuna, dolaşımın aksamasına, intravasküler volümün dağılımında bozulmaya ve şoka yol açarlar. Sonuçta septik şokta hızla ilerleyen hipoperfüzyon ve dokur hasarıyla karşılaşırız ( ARDS, DİC, ATN, MODS vb). Bilinen en önemli endojen mediatörler ( sitokinler): TNF – alfa, İL-1,2,6,8 ve PAF dır. TNF-alfa ve İL-1 inflamasyonu başlatan en önemli sitokinlerdir. Endojen mediatörler hücre metabolizmasını ve oksijen ihtiyacını arttırır, kapiller permeabiliteyi arttırır, vazodilatasyon yaparlar. Myokard kontraktilitesini ve sistemik vasküler rezistansı düşürerek intravasküler volümün redistribüsyonuna, dokularda hipoksiye, yani sonuçta vazojenik şoka yol açarlar. SEPTİK ŞOK EPİDEMİYOLOJİSİ Sepsis hastane başvurularının %2 sini oluşturur ancak vakaların 2/3 ü hastanede gelişir. Sepsis mortalitesi yüksektir; Sepsiste %6 SIRS %7 Ciddi Sepsis %20 Septik şok %46 Gram negatif septik şokta %25 MSOF %60 mortalite vardır. Septik şokta nelerdir? mortaliteyi arttıran sebepler Erken ölüm Ciddi asidoz, Hipoperfüzyon, 2 veya daha fazla organ yetmezliği, Geç ölüm Var olan predispozan hastalıklar, Hipotermi, Trombositopeni, Multipl enfeksiyon odaklarının varlığı. SEPTİK ŞOK ETİYOLOJİSİ Septik şokun en sık sebebi gram negatif bakteri enfeksiyonlarıdır, daha az sıklıkla gram pozitif bakteriler, virüs ve mantar enfeksiyonları görülür. GRAM NEGATİF BAKTERİLER 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Coli ( en sık), Klebsiella pneumoniae, Enterobacteriaceae, Proteus, Pseudomonas ( özellikle nosokomial), Serratia, Neisseria meningitidis. Gram negatif bakteriyel Sepsis için predispozan faktörler: Yenidoğan dönemi, Üsriner disfonksiyon ( çok büyük risk .. özellikle yaşlı hastalarda), İmmün sistemi bozan hastalıklar; 1. Diyabet, 2. 3. 4. 5. Siroz, Alkolizm, Kanser, İatrojenik immün süpresyon; 1. Kemoterapi, 2. Radyoterapi, Kortizon, 1. Sitotoksik ilaçlar , 1. Total parenteral beslenme, 2. Üriner, bilier, gastrointestinal enfeksiyonlar. GRAM POZİTİF BAKTERİLER ( %20 – 40) 1. Stafilokoklar, 2. Streptokoklar ( özellikle pnemokok) 1. Gram pozitif Sepsis için predispozan faktörler 1. Toplumdan kazanılmış enfeksiyonlar ( pnemoni), 2. İV katater, 3. Kronik enfeksiyon odakları, 4. Fonksiyonel yada cerrahi splenektomi varlığı ( kapsüllü bakteriler: pnemokok, menengokok ve Hib sepsisi riski artar) OPORTÜNİSTİK FUNGUSLAR (%2-3) Fungal sepsisler için predispozan faktörler: İmmün süpresyon, Post op dönem, Total parenteral beslenme, Uzun süre yüksek doz antibiyotik kullanımı, Uzun süre kalmış kataterler. VİRÜSLER, MYCOBAKTERİLER, PROTOZOOLAR 1. Özellikle falciparum sıtmasında Sepsis tablosu gelişir. İmmün süpressif hastalarda grip Sepsis tablosuna yol açabilir. SEPSİS KLİNİĞİ Sepsis ve septik şokta klinik non spesifiktir. ( sepsise has klinik bir bulgu yoktur, etken patojenden ve primer patolojiden bağımsız bir klinik tablodur, enfeksiyon ve enfeksiyon dışı birçok sebeple aynı tablo ortaya çıkabilir ör: pankreatit, yanıklar vb.) Sepsise özel bir klinik tablo yoktur en büyük özelliği akut başlangıçlı olmasıdır. 1. Ateş, 2. Titreme, 3. Taşikardi, 4. Terleme, 5. Taşipne, 6. Hipotansiyon, 7. Mental konfüzyon erken dönemde görülebilir. Predispozan faktörler varlığına veya infeksiyon odağının varlığına bu klinik bulgular sepsis şüphesi uyandırmalıdır. Yenidoğan döneminde ve ileri yaşlarda başlangıç yavaş ve bulgular belirsiz olabilir. 1. Hipotermi, 2. Hiperventilasyon ve respiratvuar alkaloz, 3. Döküntü 1. Peteşial döküntü – meningokok – 2. Ectyma gangrenosum – pseudomonas— 4. İshal, 5. Bulantı, 6. Kusma, 7. İleus varlığı Sepsis in ön bulgusu olabilir. Sepsis in en sık rastlanan bulgusu ateştir. Ateşin yüksekliği ve süresi ile enfeksiyon arasında korelasyon vardır. Ancak yenidoğan da, çocuklarda ve yaşlılarda hipotermi görülebilir. Sepsis in en sık rastlanan ikinci bulgusu titremedir. Genellikle ateşin çıkışından önce görülür. Sepsis in en sık rastlanan üçüncü bulgusu terlemedir ve genellikle ateşin düşüş döneminde görülür. Sepsis in az görülen ancak en önemli bulgusu mental konfüzyondur. Mental bozukluk halsizlik dalgınlık şeklinde de olabilir. İleri dönemde anksiyete, ajitasyonlar, stupor ve koma görülür. Hiper vantilasyon ve respiratuvar alkaloz sepisin ilk bulgularıdır. Artmış metabolik yük ve sitokinlerin solunum merkezini uyarması sonucu ortaya çıkar. Beraberinde taşikardi vardır. Sepsis in bu fazına sıcak faz da denir. Ekstremiteler sıcaktır, kapillerler dilatedir. Hasta kompansatuvar dönemdedir, daha sonra hayati organlarda hipoperfüzyon ortaya çıkar, bilinç iyice bulanıklaşır, laktik asit artar, respiratvuar alkaloz asit yükünü kompanse edemez ve metabolik asidoz başlar, periferik vazokonstrüksiyon sebebiyle perifer soğur (soğuk faz = dekompansasyon), solunum bozulur, bradikardi başlar, hasta şok tablosu içindedir, perfüzyonun daha da bozulması ile hasta kaybedilir. SEPSİS TE LABORATUVAR Kan sayımı 1. Lökositoz + sola kayma veya lökopeni, 2. PNL lerde toksik granülasyon yada intrastoplazmik vakuolizasyon, 3. Trombositopeni ( DİC başladığını gösterir), 4. Eritrosit morfolojisi normaldir DİC gelişimini takiben mikroanjiopatik hemolitik anemi gelişir. Kan kültürü ( %95) İnfeksiyon odaklarının kültürü 1. İdrar, 2. 3. 4. 5. 6. Balgam, Deri ve lokal enfeksiyon odaklarının kültürü, BOS kültürü, Kateter kültürü, Özellikle granülositopenik – immün süpressif hastalarda enfeksiyon lehine bulgu olmasa da her türlü odaktan kültür alınmalıdır. TİT 1. Erken dönemde hafif proteinüri, 2. Şok u takiben ATN gelişimi ve oligüri görülür, 3. Özellikle diyabetiklerde ve yaşlılarda sepsisin kaynağı genellikle üriner enfeksiyonlardır. Elektrolitler ve glikoz 1. Sepsis ve septik şok sırasında hipoglisemi nadiren görülür ancak yenidoğan sepsisi sırasında hipoglisemi sık görülür. 2. Diyabetiklerde ise hiperglisemik ataklar görülür, 3. Geç dönemde laktik asit ve hipoperfüzyon nedeniyle bikarbonat azalır –aniyon gap metabolik asidoz – ortaya çıkar. Karaciğer fonksiyon testleri: 1. Transaminazlarda artış ve hafif hiperbilürübinemi, 2. Hafif hipoalbüminemi görülür. Enfeksiyon odağını tespite yönelik girişimler 1. Akciğer filmi 2. Tüm batın us 3. Gerekirse Lomber Ponksiyon 4. Sintigrafi yapılmalıdır. AYIRICI TANI Sepsis ve septik şok tablosu hemodinamik bozukluğa sebep olacak her türlü şok tablosu ile karışır. En çok vazojenik şok ile karışır. Bunlar içinde septik şok ile en çok karışanlar Toksik şok, Anafilaktik şok, İlaç intoksikasyonlarına bağlı şok tabloları, Okült hemorajilere bağlı şok tablosu, Pulmoner SEPTİK ŞOKTA TEDAVİ Sepsiste ve septik şokta tedavi farklıdır. Sepsisin tedavisinde birinci amaç enfeksiyon etkenini ortadan kaldırmaktır. Septik şok ta ise ilk iş şok tablosu ile mücadele etmektir. Sepsis kliniği ile uyumlu bulguların varlığına amaç Sepsis in varlığını konfirme etmek, odağı bulmak ve bir an önce tedaviye başlamaktır. İlk önce hemokültürler alınır, antibiyotik verilmeden önce alınan hemokültürlerde %95 oranında etkeni saptamak mümkün olur. Muhtemel enfeksiyon odaklarından kültürler alınır ( balgam, idrar, yara kültürü, plevral – peritoneal mailer, gerekirse BOS kültürleri alınır). Kültürlerin alınmasını takiben antibiyogram sonuçları alınıncaya dek muhtemel odak ve patojene yönelik ampirik antibiyoterapi başlanır. Hemo kültür sonuçları okült enfeksiyon odaklarının tespitinde yol gösterici olabilir Ör1: Yaşlı bir hastada hemokültürde Klebsiella üremiş ancak akciğerde bir bulgu yoksa intraabdominal enfeksiyon odağı aranmalıdır ( kolanjit, perforasyon, divertikülit vb). Ör2: genç bir hastada hemokültürde Haemophilus İnfluensa üremiş ancak akciğerde enfeksiyon odağı yoksa endokarditten şüphelenilmelidir. Ör3: YB hastasında Pseudomonas cephacia üremiş ve bir enfeksiyon odağı yoksa İV ekipmanların ve solüsyonların kontamine olduğu düşünülmelidir. Ör4: yaşlı bir hastada salmonella colerasuis üremiş ancak odak yoksa enfekte anevrizma akla gelmelidir. Septik şokta ise ilk yapılacak iş şok tablosu ile mücadeledir, yeterli doku perfüzyonu ve oksijenizasyonun sağlanmasına çalışılır. Solunum dolaşım desteği, Oksijenizasyon, Sıvı replasmanı: amaç yeterli doku perfüzyonu sağlamaktır. Erişkinde 0,5 – 1,5 ml/kg/saat, Çocukta 30 – 60 ml/saat idrar çıkışı sağlamaktır. İv bolus SF yada ringer laktat ile başlanır. Verilen sıvı miktarını bir pulmoner arter katateri ile izlemek yerinde olur. Pulmoner arter wedge basıncı 12 – 14 mmHg ye çıkana dek sıvı replasmanı yapılır. Katater yoksa boyun venleri dolana kadar replasman yapılır. Erişkinde 1 – 2 saatte 1 – 1,5 litre verilir, Çocukta 2 – 5 dakikada 20 ml/ kg hesabıyla verilir. Gerekirse kan transfüzyonu yapılır. Pozitif inotrop ilaçlar: amaç sıvı replasmanına rağmen düzelmeyen perfüzyonu düzeltmektir. Bu amaçla dopamin ( 5-10 mikro grm /kg/dk ) veya dobutamin ( 2-20 mikro grm / kg/ dk ) verilir. Bu ilaçlar ile doku perfüzyonu hala sağlanamaz ise norepinefrin ( 2 – 12 mikro gr/ dk ) başlanabilir. Solunum yetmezliği ve arteriyel oksijen basıncı 50 mmHg altında olan hastalar entübe edilmelidir. Gram negatif endotoksinlere karşı monoklonal antikorlar Antibiyotikler :amaç en kısa sürede dolaşımı mikroplardan ve mikrobik yan ürünlerden temizlemektir. Damar yolu açılıp kan kültürü alındıktan hemen sonra antibiyoterapi başlanmalıdır. Kültür sonuçları çıkıncaya dek ampirik tedavi başlanmalıdır. SEPSİS VE SEPTİK PROTOKOLLERİ ŞOK TA ANTİBİYOTERAPİ TOPLUMDAN KAZANILMIŞ ENFEKSİYON – LÖKOPENİ YOK ( PNL >1000) Üriner sistem kaynaklı 3. j. Sefalosporin ,piperasilin, mezlosilin, tikarsilin, kinolon +/- aminoglikozid Üriner sistem dışı 3. J sefalosporin+metronidazol, tikarsilin+klavulonik asit, ampisilin+sulbaktam, piperasilin+tazobaktam. +/- aminoglikozid NASOKOMİAL NÖTROPENİ YOK ( PNL >1000/mm3) 3.J Sefalosporin+metronidazol, tikarsilin+klavulonat, Ampisilin+sulbaktam, Piperasilin+tazobaktam, İmipenem. +/- aminoglikozid NOSOKOMİAL NÖTROPENİK HASTA Piperasilin+tazobaktam, Tikarsilin klavulonat+aminoglikozid, İmipenem+aminoglikozid, Seftazidim+metronidazol+aminoglikozid. Katater kaynaklı enfeksiyon düşünülüyor ise + vankomisin INTRA ABDOMİNAL ENFEKSİYON Ampisilin+gentamisin+metronidazol, Tikarsilin+gentamisin, 3. J Sefalosporin+metronidazol. BİLİNMEYEN ODAK Vankomisin+Gentamisin+Metronidazol, Sefoksim+gentamisin. Sepsiste ampirik antibiyotik pratik tablo Muhtemel odak Muhtemel organizma Ampirik Antibiyoterapi Ürosepsis Gr – çomak / enterokok Ampisilin + genta, Vankomisin + genta, 3. J SS + / – genta İntra abdominal enfekiyon Polimikrobik / anaerob Ampisilin+genta+metronidazol, Tikarsilin+genta, 3.JSS+metronidazol Nasokomial Dirençli gram pnemoni negatif Sellülitis Streptokok / Stafilokok AG ( Genta yada Tobra)+Antipseudomonal (Tikarsilin yada Piperasilin yada Seftazidim) 1.J SS sefazolin S. aureus, S. İV katater epidermidis, Gr – Çomaklar Vanko+Genta Bilinmeyen Geniş spektum odak Vanko+Genta+Metro, Sefotaksim+Genta. İLTİHABİ BAĞIRSAK HASTALIKLARI İnflamatuar barsak hastalıkları; Crohn’s; Ülseratif kolit İBH; Kron; İltihabi bağırsak hastalıkları bağırsağın iltihaplanması ile seyreden bir gurup hastalıktır. Bu hastalıklarda bağırsak duvarı iltihaplanır, bağırsak fonksiyonu bozulur, gıda emilimi ve bağırsak alışkanlıkları bozulur. hastalıklarının iki çeşidi vardır: İltihabi bağırsak 1- Kron Hastalığı (Crohns Disease) ve 2- Ülseratif kolit . Her ikisi de hayat boyu sürer ve kontrol altına alınmaz ise birçok komplikasyona neden olur. İltihabi bağırsak hastalıklarının sebebi nedir? İltihabi bağırsak hastalıklarının gerçek sebebi bilinmemektedir, ancak: • Ailesel yatkınlık ( yakın aile bireylerinde olması), • Bağırsaklara zarar veren viral yada bakteriyel bir hastalık geçirmiş olmak, • İmmün sistemi bozan bir hastalık yada ilaç kullanmanın iltihabi barsak hastalıklarının başlamasını tetiklediği düşünülmektedir. İltihabi bağırsak hastalıkları bulaşıcı değildir kişiden kişiye geçmez. İltihabi bağırsak nelerdir? hastalıklarının belirtileri İltihabi bağırsak hastalıkları birçok şikayete neden olur. Hastalığın şiddeti ve şikayetler hastadan hastaya çok değişir. İltihabi bağırsak hastalıkları ataklar halinde seyreder. Arada iyilik dönemleri görülür. Hastalığın yerine ve derinliğine göre şikayetler değişir en sık görülen şikayetler: Kramp tarzında karın ağrıları, İshal, İştahsızlık ve kilo kaybı, Barsak kanamaları, Kanlı ishal, Barsakta ülserler oluşması, Makat ve etrafında iltihap ve akıntı, Gaz, şişkinlik, Çabuk doyma, Bağırsak guruldaması, Bulantı, kusma, hastalığa bağlı en sık görülen bağırsak şikâyetleridir. Bağırsakta iltihaba bağlı olarak besin emilimi bozulur. Bu hastaların neredeyse tamamında demir eksikliğine bağlı kansızlık görülür. Çocuk yaşta ortaya çıkarsa büyüme ve gelişmeyi bozar. Ayrıca bu hastalıklar barsak dışı şikayetlere de sebep olur. En sık görülen bağırsak dışı şikayetler: Ağızda aftlar, Artrit ( kalça, diz, bilek eklemlerinde şişme ağrı ), Osteoporoz, Parmak çomaklaşması, Cilt döküntüleri, Cilt apseleri, Göz iltihapları, Karaciğer yağlanması, Safra kesesi iltihabı dır. İltihabi edilir? bağırsak hastalıkları nasıl teşhis Hastanın şikayetleri ve muayenesi teşhiste ilk adımdır. Laboratuvar testleri tanıya yardımcıdır. Kan sayımı, CRP, Sedimantasyon, Dışkı mikroskopisi ve kültürü, Dışkıda parazit aranması, Clostridium difficile testleri, Cheliak hastalığı testleri, pANCA (Perinükleer antinötrofilik sitoplazmik antikor ): Ülseratif kolitli olanların yaklaşık yarısında, Kron hastalarının beşte birinde pozitif tir. ASCA (Saccharomyces cerevisiae antikorları), IgG ve IgA: Crohn hastalarının yarısında pozitif bulunmaktadır. Hastalığın kesin teşhisi kolonoskopi ile alınan parçanın patolojik incelemesi ile konur. Kan testleri teşhise yardımcıdır aynı zamanda hastalığın takibinde ve alevlenme dönemlerinin izlenmesinde kullanılır. iltihabi barsak hastalıkları nasıl tedavi edilir? İltihabi bağırsak hastalıkları ömür boyu süren hastalıklardır. Hastalık alevlenmeler ile seyreder. Stres in bu hastalıkları alevlendirdiği iyi bilinmektedir. Yeme alışkanlığı iyilik dönemlerini uzatabilir; Az yağlı, Meyveden zengin, Az lifli ve Et ve süt ürünlerinden fakir beslenmek iltihabi barsak hastalıklarının alevlenme şansını azaltır. İlaçlar: Bağırsaktaki iltihabi alevlenmeyi azaltmak amacıyla birçok ilaç kullanılır. Anti inflamatuar ilaçlar, Kortizon, İmmun supresan ilaçlar, İshal kesiciler, Laksatifler, Ağrı kesiciler tedavide kullanılmaktadır. Cerrahi tedavi: Çok ciddi iltihabi bağırsak hastalıklarında iltihaplı kısmının çıkarılması gerekebilir. bağırsağın Referanslar: 1- American Academy of Family Physicians http://www.aafp.org/ 2- National Digestive Diseases Information Clearinghouse http://digestive.niddk.nih.gov/index.htm/ 3- Canadian Family Physician http://www.cfpc.ca/cfp/ 4- Health Canada http://www.hc-sc.gc.ca/ 5- American Academy of Family Physicians. Inflammatory bowel disease. American Academy of Family Physicians website. http://familydoctor.org/online/famdocen/home/common/digestive/ disorders/252.html 6- American Gastroenterological Association website http://www.gastro.org/wmspage.cfm?parm1=851 . June 25, 2007. 7- Botoman VA, Bonner GF, Botoman DA. Management of inflammatory bowel disease. American Family Physician websitehttp://www.aafp.org/afp/980101ap/botoman.html Published 1998. June 27, 2007. . 8- Brandt LJ, Steiner-Grossman P, eds. Treating IBD: A Patient’s Guide to the Medical and Surgical Management of Inflammatory Bowel Disease . New York, NY: Raven Press; 1989. 9- Carson-DeWitt R. Ulcerative colitis. EBSCO Health Library websitehttp://www.ebscohost.com/thisTopic.php?marketID=15topic ID=81 . Updated September 30, 2009. December 2, 2009. 10- DynaMed Editorial Team. Irritable bowel syndrome (IBS). EBSCO DynaMed websitehttp://www.ebscohost.com/dynamed/what.php . June 25, 2007. 11Mayo Clinic. Crohns disease. Mayo Clinic websitehttp://www.mayoclinic.com/health/crohns-disease/DS00104 . Updated August 8, 2009. November 10, 2010. 12- Steiner-Grossman P, Banks PA, Present DH, eds. The New People Not Patients: A Source Book for Living With IBD . Dubuque, IA: Kendall/Hunt Publishing Company; 1992. 13Ulcerative colitis. Mayo Clinic.com websitehttp://www.mayoclinic.com/health/ulcerative-colitis/DS0 0598 . Updated August 2009. December 10, 2010 KARACİĞER KANSERİ (Malignant Hepatoma; Hepatocellular Carcinoma; Primary Liver Cancer) Karaciğer kanserlerinin en büyük sebeplerinden birisi kronik hepatitlerdir. Tedavi edilmeyen Kronik Hepatit B ve Kronik Hepatit C siroza ve karaciğer kanserine yol açabilir. Karaciğer Karaciğer sağ kaburga altında yer alan vücudumuzun en büyük organıdır. Bağırsaklardan emilen tüm besinler karaciğerde işlenerek kullanılırlar. Karaciğer bir filtre gibi kandaki tüm zararlı maddeleri süzer ve atar. Karaciğer kanseri karaciğer hücrelerinin kontrol dışı çoğalmalarıdır. Kanser hücrelerin kontrol dışı çoğalmaları demektir. Kontrol dışı çoğalan hücrelerin oluşturduğu kitleye tümör denir. Kanserler kötü huylu tümörlerdir ve vücuda hızla yayılarak diğer hücrelerinde çalışmasını bozarlar. Karaciğer kanseri neden olur: Karaciğer kanserleri birçok sebebe bağlı olabilir en sık görülen sebeplerin başında kronik hepatitler yani kronik hepatit B ve kronik hepatit C gelmektedir. Karaciğer kanseri risk faktörleri şunlardır: Erkek cins, 40 yaş üstü, Kronik Hepatit B veya Kronik Hepatit C, Siroz, Aşırı alkol tüketimi, Kötü beslenme, Obezite, Karaciğer Paraziter hastalıkları, Hemakromatoz ( karaciğerde demir birikimi), Metabolik hastalıklar ( Alfa 1 anti tripsin eksikliği ve Tirozinemi ), Bazı ilaç ve kimyasal maddeler Aflatoksin: bakliyat ve baharatlarda üreyen bir küf zehiridir, Arsenik, Vinil klörür, Thoryum Klorür, Karbon tetraklörür: Sanayi kimyasalları, Hormonlar: Vücut geliştirme, Spor, Doping amacıyla kullanılan türevleri Kullanmak karaciğer faktörlerdir. anabolik kanser steroid riskini ve testosteron arttıran önemli Karaciğer kanseri belirtileri Karaciğer kanserinin erken dönemlerinde pek şikayet olmaz, ileri dönemlerde şikayetler ortaya çıkmaya başlar. En sık görülen şikayetler: İştah kaybı, Kilo kaybı, Ateş, Halsizlik, Çabuk yorulma, Karın ağrısı, Karında şişme, Bulantı, İdrarda koyulaşma, Ciltte ve gözlerde sarılık, Ciltte kaşıntı, Sersemlik hali, Uykuya meyil, Bu şikayetler karaciğer kanseri dışında birçok sebebe de bağlı olarak oluşabilir. Karaciğer kanserine özgü şikayetler değildir. Karaciğer kanseri teşhisi nasıl konur Yukarıda yer alan şikayetler karaciğer kanseri araştırmasını gerektirir. Laboratuar testleri teşhise yardımcı olur: Kan testleri: Karaciğer fonksiyonlarını değerlendirmeye yarayan testlerdir. SGOT, AST SGPT , ALT GGT, LDH, ALP, Bilirubin, Albümin, Total Protein, PT, Hepatit A, Hepatit B, Hepatit C testleri, Tümör markerları, ANA, ASMA, Bakır, serüloplazmin Karaciğer ultrasonu, Bilgisayarlı Tomografi, Manyetik Rezonans görüntüleme, gerekirse anjiografi yapılarak karaciğer kanseri teşhisi doğrulanmaya çalışılır. Kesin teşhis biyopsi ile konulur. Karaciğerde görülen bir lezyon var ise iğne biyopsisi ile alınan parçanın incelemesi kesin teşhis koydurur. Karaciğer kanseri tedavisi Karaciğer kanser teşhisi konduktan sonra evrelemesi yapılmalıdır. Evreleme karaciğer kanserinin ne derece yayıldığını gösterir. Karaciğer kanserinde kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedavi yöntemleri denenir. Cerrahi: tümöral bölgenin etraf doku ile birlikte çıkarılmasıdır. Çok nadir durumlarda böyle bir imkan ortaya çıkar. Karaciğer kanserleri genellikle teşhis edildikleri dönemde yaygın olurlar. Kriyosurgery (kriyocerrahi): bir metal uç ile kanser dokusunun olduğu bölgenin dondurularak tedavisidir. Etanol ablasyon (alkol ablasyon ): kanser dokusunun içine alkol enjekte öldürülmesidir, ederek tümör hücrelerinin Radyoterapi: radyasyon ile kanser hücrelerinin öldürülmesidir. Dışarıdan yada radyoaktif maddelerin yerleştirilmesi ile içeriden yapılabilir, Radyofrekans ablasyon: bir metal uç ile tümör hücrelerinin yakılmasıdır, Kemoterapi: ilaçlar ile tümör hücrelerinin öldürülmeye çalışılmasıdır. İlaçlar hap, iğne yada o bölgeye yerleştirilen bir kateterden verilebilir. Biyolojik tedavi: vücut hücreleri tarafından yapılan ve kansere karşı mücadeleyi arttıran maddelerdir. Biyolojik cevap arttırıcılar (biological response modifier (BRM)) de denir. Karaciğer kanserinden korunma Karaciğer kanserinden korunmak için hepatit aşılarınızı olun, hepatitten korunun, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunun, prezervatif kullanın, aşırı alkol kullanmayın, kimyasal maddeler ile çalışırken gerekli önlemi alın. Çocuklarınızı hepatite karşı aşılatın. Referanslar: 1. American Cancer Society http://www.cancer.org/ 2. A m e r i c a n Liver Foundation 3. 4. 5. 6. 7. 8. http://www.liverfoundation.org/ BC Cancer Agency http://www.bccancer.bc.ca/ Canadian Cancer Society http://www.cancer.ca/ All about liver cancer. American Cancer Society website. Available at: http://www.cancer.org/ . Accessed July 1, 2009. Liver cancer. National Cancer Institute. National Institutes of Health (NIH) website. Available at: http://www.cancer.gov/ . Accessed July 1, 2009. Salem, R, Lewandowski, RJ, Mulcahy, MF, et al. Radioembolization for hepatocellular carcinoma using Yttrium-90 microspheres: a comprehensive report of longterm outcomes. Gastroenterology. 2010;138:52. SHARP: study of heart and renal protection. Clinical Trials.gove website. Available at: http://clinicaltrials.gov/ct2/show/NCT00125593 . Updated 2006. Accessed July 1, 2009. 9. 3/19/2010 DynaMed Systematic Literature Surveillance DynaMed’s Systematic Literature Surveillance : Saunders D, Seidel D, Allison M, Lyratzopoulos G. Systematic review: the association between obesity and hepatocellular carcinoma—epidemiologic evidence. Aliment Pharmacol Ther. 2010 Feb 18. HEPATİT KİŞİLER C RİSKİ ALTINDAKİ Hepatit C virüsü herkezde her yaşta görülebilir. Hepatit C virüsü hasta kişilerin kan ve vücut salgılarıyla temas ile bulaşır. Hepatit C ye karşı aşı yoktur hepatit C aşağıda yer alan risk gurubunda sık görülür. özellikle Özellikle 1992 yılından önce kan transfüzyonu ve kan ürünü almış olan kişiler, Uzun süre diyaliz makinesine bağlı olan kişiler, Dövme, vücut deldirme, body piercing yaptıran kişiler, Şüpheli cinsel temasta bulunan kişiler, çok eşli kişiler, Hepatit C hastalığı için risk altındadır. Eşler arasında cindel temas ile bulaşma ihtimali düşüktür ancak çok partnerli kişiler risk altıdadır. Korunmasız cinsel temas, şüpheli cinsel ilişki, ilişki sırasında kondom kullanmamak riski arttırır. Erkekten kadına bulaşma şansı daha fazladır. Gebelerde anneden çocuğa bulaşma ihtimali %5 dir. Hepatit C bulaştığını yapmalıyım? düşünüyorum ne Bu durumda kısa sürede bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurun. Hastalığın erken dönemde yakalanması ilaç tedavisi ile kronikleşme şansının düşürülmesi hastanın korunması bugünkü tedavi yöntemler i ile mümkündür. Akut hepatit C enfeksiyonunun 8 ila 12. haftalarında tedavi ile hastalığın kronikleşme şansı azaltılabilmektedir. HEPATİT B Hepatit B dünyada en yaygın görülen kronik hastalıklardan birisidir. Hastalık kişiden kişiye vücut salgıları ile bulaşır. Hepatit B virüsü karaciğere yerleşme ve kronikleşme şansı olan bir virüstür, hastalığın kronikleşmesi yaş ile azalır, erişkin sağlıklı kişilerde hepatit B hastalığı %90 kronikleşmeden iyileşir ve bağışıklık bırakır. Ancak bebekler ve çocuklarda durum çok daha ciddi seyreder. Hepatit B bulaşan bebekler de hastalık % 90 kronikleşir, çocuklarda ise % 50 kronikleşir karaciğere yerleşir ve hayat boyu süren karaciğer iltihaplarına, karaciğer yetmezliğine siroza ve karaciğer kanserine neden olur. Hepatit B dünyada çok yaygın görülen ve giderek yayılmaya devam eden bir hastalıktır. Hepati B virüsü AİDS virüsünden 100 kat daha bulaşıcıdır. Dünya nüfusunun neredeyse üçte biri Hepatit B hastalığına yakalanmıştır. Bu insanların 400 milyonunda hastalık kronik hale gelmiş ve virüs karaciğerlerine yerleşmiş durumdadır. Her yıl bir milyon Kronik Hepatit B hastası hayatını kaybetmektedir, neredeyse dakikada iki kişi hepatit B nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Hepatit B aşı ile önlenebilen bir hastalık olmasına rağmen her yıl 10 ila 30 milyon kişi Hepatit B ye yakalanmaktadır. Hepatit B virüsü vücut salgıları ve kan ile bulaşır. Cinsel temas, temiz olmayan aletler ile yapılan dövme, diş müdahalesi, enjeksiyon, endoskopi, manikür, cerrahi girişimler en sık görülen bulaşma yollarıdır. Altı aydan uzun süren Hepatit B enfeksiyonu kronikleşmiş kabul edilir. Kronik Hepatit B enfeksiyonu : • Kronik karaciğer iltihabı, • Siroz, • Karaciğer yetmezliği, • Karaciğer kanseri, • Ölüme yol açabilir. Kronik hepatit B hastalığı karaciğer yetmezliği başlayıncaya dek yıllar boyunca hiçbir şikayete neden olmaz. Karaciğer yetmezliği ise genellikle 40 yaş civarında başlar.