tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
ÜRETİM YÖNETİMİ VE PAZARLAMA BİLİM DALI
MARKA DEĞERİNİN ENDÜSTRİYEL PAZARLARDAKİ ROLÜ
VE ANKARA’DA İNŞAAT SEKTÖRÜNDE FAALİYET GÖSTEREN
İŞLETMELER ÜZERİNDE BİR UYGULAMA
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Yılmaz BATIBAY
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Rasih DEMİRCİ
ANKARA-2013
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
ÜRETİM YÖNETİMİ VE PAZARLAMA BİLİM DALI
MARKA DEĞERİNİN ENDÜSTRİYEL PAZARLARDAKİ ROLÜ
VE ANKARA’DA İNŞAAT SEKTÖRÜNDE FAALİYET GÖSTEREN
İŞLETMELER ÜZERİNDE BİR UYGULAMA
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Yılmaz BATIBAY
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Rasih DEMİRCİ
ANKARA-2013
ÖNSÖZ
Bu çalışma süresince ilgisini esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr.
Rasih DEMİRCİ'e teşekkürlerimi bir borç bilirim. Yüsek lisans öğrenimim
süresince bilgi ve tecrübeleri ile hayata dair farkındalık yaratmamı sağlayan çok
değerli hocalarıma da sonsuz teşekkür ederim. Eğitim hayatımın başından
sonuna kadar her aşamasında desteğini hiç esirgemeyen sevgili aileme de
sonsuz şükranlarımı sunarım.
Yılmaz BATIBAY
ANKARA, 2013
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ................................................................................................................i
İÇİNDEKİLER .....................................................................................................ii
TABLOLAR ......................................................................................................vii
ŞEKİLLER .........................................................................................................ix
GİRİŞ ...................................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
ENDÜSTRİYEL PAZARLAMA
1.1. Endüstriyel Pazarlama Kavramı................................................................5
1.2. Endüstriyel Pazarlamanın Önemi .............................................................7
1.3. Endüstriyel Pazarları Tüketim Pazarından Ayıran Özellikler ....................9
1.4. Endüstriyel Pazarların ve Alıcıların Özellikleri ........................................12
1.5. Çağdaş Endüstriyel Pazar ve Pazarlama ..............................................14
1.5.1. Üreticiler Pazarı ............................................................................15
1.5.2. Aracılar Pazarları .........................................................................16
1.5.3. Devlet Pazarları ............................................................................16
1.5.4. Kurumsal Pazarlar ........................................................................18
1.6. Endüstriyel Pazarlamada İlişki Yönetimi ................................................18
1.6.1. Endüstriyel Pazarlamada İlişki Türleri ...........................................20
1.6.1.1. Bir Defaya Mahsus Satın Alma .......................................21
1.6.1.2. Tekrarlanan Satın Alma İşlemi ........................................21
1.6.1.3. Uzun Dönemli (Sözleşmeye Dayalı) İlişkiler ...................22
1.6.1.4. Alıcı-Satıcı Ortaklığı ........................................................22
1.6.1.5. Stratejik Birleşmeler ........................................................23
1.6.2. Endüstriyel Pazarlamada İlişki Geliştirme .....................................23
1.6.3. Endüstriyel Pazarlamada Sadakate Giden Yol .............................24
1.7. Endüstriyel Pazarlarda Tüketici Davranışları ..........................................26
iii
1.7.1. Örgütsel Satın Alma Davranışında Etkili Olan Faktörler ...............27
1.7.1.1. Çevresel Etmenler ...........................................................28
1.7.1.2. Örgütsel Etmenler ...........................................................29
1.7.1.3. Kişilerarası İlişkiler ..........................................................29
1.7.1.4. Bireysel Etmenler ............................................................30
1.7.2. Endüstriyel Tüketicilerin Davranış Özellikleri ................................31
1.7.3. Endüstriyel Satın Almada Roller ...................................................32
1.7.4. Endüstriyel Pazarlamada Satın Alma Türleri ................................34
1.7.5. Endüstriyel Pazarlamada Satın Alma Süreci ................................35
1.7.6. Endüstriyel Alıcı Stratejileri ...........................................................39
1.8. Endüstriyel Pazarlarda Pazar Bölümleme, Hedef Pazar Seçimi
ve Konumlama .......................................................................................41
1.8.1. Etkin Bölümlendirme İçin Gerekli Olan Şartlar ..............................42
1.8.2. Endüstriyel Pazarları Bölümlendirme Yöntemleri .........................45
1.8.2.1. Makro/Mikro Bölümlendirme Yaklaşımı ............................45
1.8.2.2. Nest Yaklaşımı ................................................................46
1.8.3. Bölümlendirmede Rekabetsel Avantaj ..........................................48
İKİNCİ BÖLÜM
ENDÜSTRİYEL PAZARLARDA MARKA DEĞERİ VE SATIN ALMA
KARARINDAKİ ETKİSİ
2.1. Marka Tanımı ve Önemi ........................................................................51
2.1.1. Markalama İle Sağlanan Yararlar .................................................55
2.1.1.1. Markalamanın İşletmelere Sağladığı Yararlar .................55
2.1.1.2. Markalamanın Toplumsal Açıdan Yararları .....................57
2.1.2. Marka Yönetimi ve Marka Yönetimini Etkileyen Faktörler .............58
2.1.2.1. Marka Kimliği ..................................................................59
2.1.2.2. Marka İmajı .....................................................................62
2.2. Marka Değeri ve Algılamaları .................................................................64
iv
2.2.1. Marka Değeri ................................................................................65
2.2.2. Marka Bilinirliği .............................................................................67
2.2.3. Algılanan Kalite ............................................................................68
2.2.4. Markaya Duyulan Güven ve Bağlılık .............................................69
2.3. Endüstriyel Pazarlarda Marka ve Önemi ...............................................73
2.4. Endüstriyel Pazarlarda Markalama Nedenleri ........................................75
2.5. Endüstriyel Pazarlarda Marka Değeri ve Satın Alma Kararlarına Etkisi ..77
2.5.1. Endüstriyel Pazarlarda Marka Ederi .............................................77
2.5.2. Endüstriyel Pazarlarda Marka Değerinin Satın Alma Sürecine
Etkisi .............................................................................................77
2.6. Firmalar Arası Satın Alma İlişkisi ve Markanın Etkisi .............................79
2.6.1. Satın Almacının Algıladığı Firma Ederi ve İlişki Niyeti ..................81
2.6.2. Satın Almacının Algıladığı Marka Ederi ve İlişki Niyeti .................81
2.6.3. Satın Almacının Algıladığı Kanal Ederi ve İlişki Niyeti ..................82
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MARKA DEĞERİNİN ENDÜSTRİYEL PAZARLARDAKİ ROLÜ VE
ANKARA’DA İNŞAAT SEKTÖRÜNDE FAALİYET GÖSTEREN İŞLETMELER
ÜZERİNDE BİR UYGULAMA
3.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi ...............................................................84
3.2. Araştırmanın Modeli ...............................................................................85
3.3. Araştırmanın Hipotezleri ........................................................................86
3.4. Araştırmanın Kapsamı ve Kısıtları .........................................................87
3.5. Araştırmanın Yöntemi ............................................................................88
3.5.1. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ................................................88
3.5.2. Veri Toplam Yöntemi ve Uygulaması ...........................................89
3.5.3. Analiz Yöntemi .............................................................................91
3.6. Araştırma Bulguları ................................................................................92
3.6.1. Örneklem Grubuna Ait Tanımlayıcı Bilgiler ...................................92
v
3.6.1.1. Örneklem Grubunun Çalışan Kişi Sayısına Bağlı
Olarak Dağılımı ................................................................92
3.6.1.2. Örneklem Grubunun Üretilen Mal veya Hizmetlerin
Hangi Pazara Yönelik Olduğuna Bağlı Olarak Dağılımı ...93
3.6.2. Anket Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin Tanımlayıcı
İstatistikler .....................................................................................93
3.6.2.1. Marka Kimliği Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı
İstatistikler .......................................................................94
3.6.2.2. Marka İmajı Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı
İstatistikler .......................................................................94
3.6.2.3. Marka Değeri Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı
İstatistikler .......................................................................95
3.6.2.4. Marka Bilinirliği Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı
İstatistikler .......................................................................96
3.6.2.5. Algılanan Kalite Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı
İstatistikler .......................................................................96
3.6.2.6. Marka Sadakati Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı
İstatistikler ........................................................................97
3.6.2.7. Marka Bağlılığı Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı
İstatistikler .......................................................................98
3.6.3. Faktör Analizi ................................................................................98
3.6.4. Araştırma Hipotezlerinin Analizi ..................................................100
3.6.4.1. Çalışmanın 1. Hipotezi ...................................................102
3.6.4.2. Çalışmanın 2. Hipotezi ...................................................103
3.6.4.3. Çalışmanın 3. Hipotezi ...................................................104
3.6.4.4. Çalışmanın 4. Hipotezi ...................................................105
3.6.4.5. Çalışmanın 5. Hipotezi ...................................................106
3.6.4.6. Çalışmanın 6. Hipotezi ...................................................108
3.6.4.7. Çalışmanın 7. Hipotezi ...................................................109
vi
SONUÇ VE ÖNERİLER ..................................................................................111
KAYNAKÇA ...................................................................................................119
EKLER ............................................................................................................126
ÖZET ..............................................................................................................128
ABSTRACT ....................................................................................................130
vii
TABLOLAR
Tablo 1: Endüstriyel Pazarların Tüketici Pazarları İle Karşılaştırılması .............10
Tablo 2: Markanın Yedi Boyutu İle İlgili Anket Soruları .....................................90
Tablo 3: Ölçeğin Güvenilirlik Analizi ..................................................................91
Tablo 4: Örneklem Grubunun Çalışan Kişi Sayısına Bağlı Olarak Dağılımı ......92
Tablo 5: Örneklem Grubunun Üretilen Mal veya Hizmetlerin Hangi Pazara
Yönelik Olduğuna Bağlı Olarak Dağılımı .............................................93
Tablo 6: Marka Kimliği Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler ........................................................................94
Tablo 7: Marka İmajı Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler ........................................................................94
Tablo 8: Marka Değeri Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler ........................................................................95
Tablo 9: Marka Bilinirliği Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler ........................................................................96
Tablo 10: Algılanan Kalite Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler .......................................................................96
Tablo 11: Marka Sadakati Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler ......................................................................97
Tablo 12: Marka Bağlılığı Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler ......................................................................98
Tablo 13: KMO Örneklem Yeterlilik Ölçütü ve Barlett Anlamlılık Testi ..............99
Tablo 14: Açıklanan Toplam Varyans Tablosu (Total Variance Explained) .......99
Tablo 15: Örneklemin Dağılımının Normal Oldoğonu Test Etmek İçin
Kolmogorov-Smirnov Testi ..............................................................101
Tablo 16: Değişken Ortalamaları ve Standart Sapmalar Tablosu ...................101
Tablo 17: Marka Kimliği Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları ..........................102
Tablo 18: Marka İmajı Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları .............................103
Tablo 19: Marka Değeri Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları ..........................104
viii
Tablo 20: Marka Bilinirliği Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları ........................106
Tablo 21: Algılanan Kalite Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları .......................107
Tablo 22: Marka Sadakati Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları .......................108
Tablo 23: Marka Bağlılığı Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları ........................109
ix
ŞEKİLLER
Şekil 1: Endüstriyel Pazarlamada İlişki Türleri ..................................................20
Şekil 2: Endüstriyel Pazarlarda Makro/Mikro Pazar Bölümlendirme .................46
Şekil 3: Endüstriyel Pazarlarda Nest Yaklaşımına Göre Pazar Bölümlendirme .47
Şekil 4: Marka Kimliğinin Temeli .......................................................................60
Şekil 5: Marka İmajı Bileşenleri .........................................................................63
Şekil 6: Marka Bilinilirlik Piramidi .......................................................................68
Şekil 7: Stratejik Markalama Süreci ..................................................................76
Şekil 8: Temel Marka Stratejisi Kararları ...........................................................79
Şekil 9: Araştırmanın Modeli .............................................................................86
GİRİŞ
Endüstriyel ürünler tüketim pazarlarında talep edilen mal ve hizmetlerin
üretiminde kullanılırlar. Dolayısıyla, ilk bakışta söz konusu ürünler için gösterdiği
performansın müşterinin satın almasında önemli bir kriter olduğu söylenebilir.
Ancak, bu türden ürünleri satın alanlar için performans gibi objektif kriterlerin
yanı sıra, bazı sübjektif kriterlerin de kullanıldığından söz edilmeye başlanmıştır.
Öyleyse, endüstriyel malları üreten firmaların çoğunlukla bir duygusal satın alma
kriteri olarak ele alınan marka üzerinde de durmaları gerekmektedir.
Endüstriyel pazarlarda alıcı-satıcı iletişimi, çoğu durumda oldukça yoğun
görüşmelerin yaşandığı, çok çeşitli araçların kullanıldığı ve iki yönlü gerçekleşen
bir süreci oluşturmaktadır. Çoğu iletişim süreci, kişiler arasında (yüz yüze)
gerçekleşir ve bu sayede ilişkilerin derinleşmesi sonucunda bağlılık oluşur,
tarafların birbirlerine güvenleri artar ve alıcının kararında etkili olur.
Ağır rekabet koşulları ve değişen tüketici özellikleri, pazarlarda ayakta
kalabilmenin en önemli yolunun başarılı bir marka oluşturmaktan geçtiğini
anlayan üreticiler; bir marka yaratmaya ve sahip olmaya yönelmektedir. İşte bu
koşullar altında, üreticilerin yarattıkları başarılı markalar ve bu markaların
getirdiği rekabet avantajı ile marka değeri, iş dünyasında ve akademik
araştırmalarda giderek daha fazla önem kazanmaktadır.
Bu anlayışla günümüzde de marka ve marka değerinin oldukça önem
kazandığı görülürken, piyasa şartlarının gün geçtikçe ağırlaşması, marka
yaratmanın da önemini tartışılmaz hale getirmiştir. Marka hem tüketiciler hem de
işletmeler açısından ele alınması gereken bir konu olurken, işletmeler açısından
bakıldığında da, üreticilerin ürettikleri ürünlere talep ve bağlılık yaratmada marka
oldukça önemli olmaktadır. Bunun yanısıra haksız rekabetten korunma ve pazar
bölümlenmesini kolaylaştırması bakımından da önem arz etmektedir. Özellikle
de işletmeler rakipleri arasından sıyrılabilmek için tüketicilere ek bir değer
2
yaratma çabası içine girerek, avantajlı bir duruma geçmeye çalışırken,
etkileyebilecekleri yeni değerlerle güçlü bir marka yaratma çabası içine
girmektedirler. Tüketiciler açısından bakıldığında ise marka değeri ürün ve
hizmetler için gördükleri fonksiyonların ötesinde rol oynarlar. Tüketicilerin
markaya yönelik inanışları ile bu markanın tüketicilere sağladığı güvence, kalite
hakkında fikir verme vb. imtiyazlar tüketiciyi güvende bırakmaktadır.
Kurum markası, tüm firmalarda olduğu gibi inşaat sektöründe yer alan
firmalar için de hedeflerine ulaşmakda önem taşımaktadır. İnşaat firmalarının
kurum kültürleri, pazarlama ve iletişime bakış açıları, ortaya koydukları ürün ya
da hizmetlerin nitelikleri, gerekli kalite standartlarını sağlamaları, kurum dışı
profesyonel hizmetleri, teknolojiyi takip etmeleri, araştırma ve geliştirme
çalışmaları kuruma ait marka değerini oluşturmakta oldukça önemlidir.
Türkiye’de 90’lı yılların sonuna doğru yaşanan ekonomik kriz ortamında
yüksek
faiz
ve
enflasyon
sebebiyle
inşaat
sektörü
yeterli
gelişimi
gösterememiştir. İnşaat sektörünün bu ekonomik krizi atlatmasının ardından
hareketlenme başlamış, büyük ölçekli şirketler yurt dışında yürüttükleri
projelerine devam ederken, orta ölçekli firmalar da yurt dışına açılma eğilimi
göstermiştir. Bununla beraber son dönemlerde tüketicinin bilinçlenmesi kaliteli,
güven duyulan firmalar tarafından inşa edilmiş, estetik değer taşıyan, yaşam
kalitesini yükselten projelere yönelmeye başlamasıyla da inşaat sektöründe
rekabet ortamı büyümüş ve canlanmıştır. Böyleyce firmalar yapılarını gözden
geçirerek kurumsal bir marka olma ihtiyacına öncelik vermeye başlamışlardır.
Bu da firmalar arasındaki rekabetin artırmasına, marka çalışmalarının önem
kazanmasına yol açmıştır.
İnşaat sektöründe faaliyet gösteren firmaların, rakiplerinden ayrışarak
tercih edilmesi, tüketicinin güvenini kazanabilmesi, kurumsal marka algısı
oluşturabilmesi ve bunların sonucu olarak marka değeri taşıyabilmesi için
3
markalaşma süreçlerinin çok ciddi şekilde planlanması ve yönetilmesi
gerekmektedir. Ancak ülkemizde inşaat sektöründe faaliyet gösteren firmalar
adına kurum stratejilerinin ve marka modellerinin belirli bir çerçeveye sahip
olmadığı görülmektedir.
Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, inşaat sektörü
gerek yarattığı katma değer, gerekse yarattığı istihdam açısından Türkiye
ekonomisinin lokomotif sektörlerinden birisi olmuştur ve olmayı sürdürecektir.
Mevcut risklerini azaltabilmesi için yüksek oranlı ve istikrarlı büyüme hedefi her
zamankinden fazla olan Türkiye ekonomisi için, inşaat sektörünün önemi daha
da artacaktır. Türk inşaat sektörü ulusal ve uluslararası alanda büyük bir
potansiyele ve deneyime sahiptir.
Bütün bunlar dikkate alındığında, bu çalışmanın amacı, endüstriyel
pazarlarda ilişkilerin sürdürülmesi ve bunun üzerinde markanın rolünün, ayrıntılı
bir şekilde incelenmesidir.
Bu
amaca
uygun
olarak,
çalışmanın
ilk
bölümünde
endüstriyel
pazarlamanın tanımı ve önemi, endüstriyel pazarlarda ilişkilerin yönetimi, tüketici
davranışları ve pazar bölümleme incelenerek, araştırmaya başlanmıştır. İkinci
bölümde çalısmanın ana konusu olan endüstriyel pazarlamada markanın rolü
incelenmiştir. Bu bölümde ilk olarak markanın tanımı ve önemi ve marka
yönetimine yer verilmştir. Daha sonra endüstriyel pazarlamada marka değeri ve
firmalar arası satın alma ilişkileri anlatılmaya çalışılmıştır.
Çalısmanın son bölümü olan uygulama bölümünde, inşaat sektöründe
uygulanan bir araştırmaya yer verilmiştir. Ankara ilinde inşaat sektöründe
faaliyet gösteren firmaların yetkilileri ile yapılan mülakatta, gerekli olan bilgiler
elde edilmiştir.
4
Uygulama bölümünde, endüstriyel pazarlarda marka değerinin ilişkiler
üzerindeki rolünü belirlemek için anket uygulaması yapılmıştır. Ankara ilinde
faaliyet gösteren 150 inşaat firmasına müraceat edilerek 32 firmanın
cevaplaması neticesinde bu firmalarla yapılan anketlerde “marka kimliği”, “marka
imajı”, “marka değeri”, “marka bilinirliği”, “algılanan kalite”, “marka sadakati” ve
“marka bağlılığı”’nın denek grubu üzerindeki etkileri ile ilgili sorular sorulmuş,
seçilen denek grubuna ait anket uygulaması yapıldıktan sonra, elde edilen anket
sonuçları
ile
SPSS
programına
girilmiş
ve
değerlendirilmesi ile araştırma; sonuca erdirilmiştir.
elde
edilen
bulguların
BİRİNCİ BÖLÜM
ENDÜSTRİYEL PAZARLAMA
1.1. ENDÜSTRİYEL PAZARLAMA KAVRAMI
Endüstriyel
pazar
kavramı
konusunda
farklı
yaklaşımlar
olduğu
gözlemlenmektedir. Yaygın bir anlayışa göre endüstriyel pazarlar, örgütsel
pazarların içinde sayılmakta ve daha çok sanayi sektörü bağlamında
algılanmaktadır. Ayrıca örgütsel pazarlar içinde aracı pazarlar, hükümet
pazarları ve kurumsal pazarlar gibi değişik pazar türleri de yer almaktadır. Bazı
durumlarda endüstriyel pazarlar, örgütsel pazarlar olarakta belirtilmekte ve diğer
pazarlar ise endüstriyel pazarların içinde belirtilmektedir. Kısaca, endüstriyel
pazarlarda, endüstriyel işletmelerden oluşmaktadır.
Endüstriyel pazarlama, mal ve hizmetlerin, diğer mal ve hizmetlerin
üretiminde kullanılmak üzere tekrar endüstriyel müşterilere satılmasıdır. Morris
(1992) tarafından yapılan endüstriyel pazarlamanın diğer bir tanımı ise;
endüstriyel üreticiler ile endüstriyel tüketiciler arasındaki mal değişim sürecini
kolaylaştıran çalışmalar şeklindedir. Bir başka tanımda; endüstriyel pazarlama,
pazarlama faaliyetlerinin, mal ve hizmetleri kişisel kullanımları için satın alan
tüketiciler yerine organizasyonel tüketicilere yönlendirilmesidir (Eroğlu, 2005:
43).
Endüstriyel pazar, satılacak mal ya da hizmetlerin üretiminde kullanılmak
üzere ürün ya da hizmetlerin talep edilmesiyle oluşan bir yapıdır (Kotler ve
Keller, 2009: 222). Bir başka deyişle endüstriyel pazarda, nihai tüketici
pazarından farklı olarak, talep edilen mal ya da hizmetler nihai tüketim için
kullanılmak yerine, satılacak mal ya da hizmetlerin üretiminde kullanılmaktadır.
6
Burada dikkat çeken nokta, mal ya da hizmetler üretimde yeniden kullanılmak
üzere, kendi faaliyetlerini devam ettirebilmek için talep edilmektedir.
Bu tanımlardaki temel nokta pazarlama faaliyetlerinin işletmeler arasında
sürdürülmesidir. Endüstriyel pazarlama tanımlarının, pazarlamadan ayrıldığı
nokta da buradadır. Burdan hareketle endüstriyel pazarlamayla ilgili birkaç
noktaya dikkat çekilmesinde fayda bulunmaktadır. Öncelikle, endüstriyel
pazarlama, endüstriyel alıcılarda değer yaratmak amacıyla yürütülmektedir.
Endüstriyel alıcıda değer yaratma, alıcının herhangi bir ürün veya hizmete sahip
olurken elde ettiği yararın, o ürün veya hizmete sahip olmak için sarfettiği tüm
çaba ve maliyetlerden fazla olmasıdır. Diğer bir ifadeyle harcadığı toplam
maliyetler (para, zaman, çaba, emek, psikolojik rahatsızlık, vs.) ürünün sunduğu
faydalardan daha az ise endüstriyel alıcı bu değişimden değer elde edecektir.
Tanımdaki ikinci önemli nokta, pazarlama faaliyetlerinin nihai tüketicilere yönelik
değil, endüstriyel alıcılara yönelik yürütülmesidir. Bu sebeple endüstriyel
pazarlamada işletmelerin anlaması ve tatmin etmesi gerektiği kitle, nihai
tüketiciler yerine endüstriyel alıcılardır. Endüstriyel alıcıların tatmini ise
genellikle, işletme ihtiyaçlarının tam olarak karşılanması veya eldeki problemin
giderilmesi,
zamanında
teslimat
yapılması,
gerektiğinde
acil
teslimat
yapılabilecek esnekliğe sahip olunması, maliyetlerin uygun (veya mümkün
olduğunca
düşük)
olması,
kalite
seviyesinin
istenen
düzeyde
olması,
hammadde, ürün ve/veya parçalarda bulunabilirlik gibi unsurlarla ilgilidir. Ünlü
yönetim gurusu Peter Drucker’in de ifade ettiği gibi, “pazarlamanın amacı
müşterileri o kadar iyi tanıyıp anlamaktır ki, ürün veya hizmetler onlara tam
olarak uygun olsun ve kendi kendisini satsın”.
7
1.2. ENDÜSTRİYEL PAZARLAMANIN ÖNEMİ
Endüstriyel pazarlar büyük olduğundan, bu pazarlarda yer alan işletme
sayısı ve işletmelerde istihdam edilen kişi sayısı da o nispette de yüksektir.
Endüstriyel pazarlarda önemli miktarda ürün, hizmet ve para el değiştirir, çok
yoğun ve karmaşık ilişkiler sözkonusudur. Endüstriyel pazarlar toplam satışlar
açısından çok büyük boyutlu olup, tahminlere göre üretilmiş ürünlerin yarıdan
fazlası işletmelere satılmaktadır. Ayrıca, ürün ve hizmetlerin nihai tüketicilere
nazaran endüstriyel alıcılara toplam satışları, çok daha fazladır. Pazarda
üretilmiş tüm malların %50’si, tarımsal ürünlerin %80’i, maden, orman deniz
ürünlerinin neredeyse tümü endüstriyel üründür. Bu nedenle endüstriyel alımlar
geniş boyutludur ve çok yüksek meblağlar içermektedir. Bu nedenle tüketici
pazarlarından farklı oldukları için farklı bir şekilde değerlendirilmek zorundadır.
Endüstriyel alıcılar nihai tüketiciden daha rasyonel davranırlar ve
duygusal güdülerle değil, mantıksal güdülerle hareket ederler. Satın alacakları
mallar hakkında daha bilgilidirler ve bilgi toplamaya önem verirler. Bir örgütün
ihtiyaçlarını karşılamak için alım yaptıklarından, mamulün fonksiyonel özellikleri
ve teknik spesifikasyonu hakkında ayrıntılı bilgi istemeleri de doğaldır (Mucuk,
2010: 91).
İşletmeler arasındaki ilişkilerin ve endüstriyel pazarlamanın karmaşıklığı
aşağıda belirtilmektedir

Birbiriyle rekabet eden birçok tedarikçi aynı zamanda işbirliği içine girerek
ürün ve hizmetleri birlikte geliştirip sunarlar.

Bazı üreticiler rakiplerinden ürün alırlar ve/veya onlara ürün satarlar.

Bazı üreticiler hiçbir şey üretmeyip tüm sattıklarını başka tedarikçilerden
satın alırlar.

Bazı
işletmeler
ürünlerini
kendileri
tasarlar;
bazıları
tasarımı
başkalarından alır; diğerleri ise hiçbir tasarım bilgi ve becerisine sahip
8
olmayıp, tasarımlarını tamamen müşterilerinin istekleri doğrultusunda
yaparlar.

Bazı işletmeler müşterileri için tasarım temin ederler. Sözkonusu
müşteriler ise bu tasarıma uygun ürün üreterek kendi müşterilerine
satarlar.

Birçok perakendeci kendi ürünlerini kendisi tasarlar, ürünlerin nasıl
yapılacağını
tedarikçiye
belirtir
ve
tedarikçinin
işçilerinin
çalışma
koşullarını belirler.

Birçok üretici, toptancı ve perakendecilere satış yapdığı gibi, doğrudan
son kullanıcıya ve/veya nihai tüketicilere de satış yapar.

Birçok perakendeci ürünlerini kendi marka ismi altında satmak, bunların
tasarımını kendisi yapmakta ve bu ürünlerle ilgili gerekli üretim
anlaşmalarını yapmaktadır. Bu perakendeciler aslında birer “fabrikasız
üreticidirler”.

Birçok işletme büyük müşteriler adına temsilci olmakta, onlara gerekli
tedarikçileri/üreticileri bulmakta, seçmekte ve onları yönetmektedir.

Bazı işletmeler müşterilerine ürün satmamakta, fakat onlara bu ürünlerle
ilgili hizmetler sunmaktadırlar.

Bazı müşteriler tedarikçilerinden temin ettikleri ürünleri başka müşterilere
satarak onlara (tedarikçilerine) rakip haline gelirler.
Tüm bu özellikler endüstriyel pazarlama faaliyetlerinin tüketici pazarlama
faaliyetlerine göre çok daha fazla oyuncunun yer aldığı ve daha karmaşık bir
sürece sahip olduğunu göstermektedir.
9
1.3.
ENDÜSTRİYEL
PAZARLARI
TÜKETİM
PAZARINDAN
AYIRAN
ÖZELLİKLER
Endüstriyel ürün ile tüketim ürünleri pazarlamasını bir bütün olarak ele
alan çok genel bir pazarlama bilgisi ve teorisinin var olduğu bilinmektedir. Ancak,
her iki ürün türüne yönelik pazarlama arasında büyük farklar bulunmaktadır.
Endüstriyel pazarlama ile tüketim ürünleri pazarlaması arasında çok
önemli farklar bulunduğunu ve bu farklara dikkat edilmeyecek olursa,
işletmelerin bu durumda çok önemli kayıplara ve güçlüklerle karşılaşacağını
belirtmektedirler. Ames’e göre, endüstriyel pazarda pazarlamanın dört temel
boyutu tüketim ürünleri pazarından farklılık göstermektedir.
 Kar performansını geliştirmeye yönelik amaçlar belirlemek: Tüketim
ürünleri pazarından farklı olarak, endüstriyel pazarda işletmeler daha kar
odaklı çalışırlar. Tüketim ürünleri pazarında çok önemli olan Pazar payı ve
satış hacmi kavramları ve bunları geliştirmeye yönelik amaçlar endüstriyel
pazarda da önemlidir. Ancak, her iki pazarda önem dereceleri arasında
fark vardır.
 Müşteri gereksinimlerini belirlemek, özellikle endüstriyel pazarda müşteri
faaliyetlerine ilişkin ölçek ekonomisinin ve işletme faaliyette bulunduğu
sektörün yapısını belirlemek açısından çok daha önemli görülmektedir.
 Belirli temellere göre müşteri gruplarını seçmek: endüstriyel pazarlarda
uzun dönemli müşteri ilişkilerini kurmak ve bunları geliştirmek çok
önemlidir. Bu durum, endüstriyel pazarlamanın temel dayanaklarından
biridir. Dolayısıyla, endüstriyel pazarlamada Pazar bölümleme önemli bir
rekabet stratejisi olmasının ötesinde anlamlar içermektedir.
 Ürün/hizmet
bütününü
(paketini)
tasarlamak:
Ürünle
birlikte
satış
öncesinde, sırasında ve sonrasında sunulan hizmetler, ürünün somut
kısmından elde edilen yararları arttırırlar. Bu noktada, tüketim ürünleri ile
10
endüstriyel ürünler önemli ölçüde farklılaşırlar. Endüstriyel ürünlerde satış
öncesi, sırası ve sonrasında sunulan hizmetler, tüketim ürünlerine göre
daha fazladır ve stratejik olarak daha önemlidir.
Endüstriyel pazarlama ile ilgili stratejiler hazırlanırken bu farklılıkların
gözönünde bulundurulması, etkinliği artıracaktır. Tablo 1’de endüstriyel pazarları
tüketim pazarlarından ayıran özellikler özetlenmiştir.
Tablo 1: Endüstriyel Pazarların Tüketici Pazarları İle Karşılaştırılması
Endüstriyel Pazarlar
Endüstriyel pazarlar az sayıda, büyük
alıcılara sahiptir.
Endüstriyel alıcılar belirli coğrafik
bölgelerde toplanırlar.
Endüstriyel ürünlere olan talep
türetilmiştir.
Endüstriyel ürünlere olan talep
inelastiktir.
Endüstriyel ürünlere olan talep
dalgalanır.
Endüstriyel alıcılar daha rasyonel hareket
ederler.
Endüstriyel alıcıların bilgi düzeyi
yüksektir.
Endüstriyel pazarlamada tutundurma
aracı olarak kişisel satış yaygındır.
Endüstriyel pazarlamada alımlar
doğrudan (aracısız) yapılır.
Endüstriyel satın almada karşılıklı
alışveriş ilkesi vardır.
Endüstriyel ürünlerin alımı grup olarak
yapılır.
Tüketici Pazarları
Tüketici pazarları çok sayıda, küçük
alıcılara sahiptir.
Nihai tüketiciler ülkenin her bölgesine
dağılmışlardır.
Tüketim ürünlerine olan talep
doğrudandır (türetilmemiştir).
Tüketim ürünlerine olan talep elastiktir.
Tüketim ürünlerine olan talep oldukça
sabittir, dalgalanmaz.
Nihai tüketiciler daha duygusal hareket
ederler.
Nihai tüketicilerin bilgi düzeyi daha
düşüktür.
Tüketicilere yönelik pazarlamada
tutundurma aracı olarak reklam
yaygındır.
Tüketicilere yönelik pazarlamada alımlar
aracı kullanılarak yapılır.
Tüketicilerin alımında karşılıklı alışveriş
ilkesi yoktur, tüketici istediği
perakendeciden rahatlıkla alım yapar.
Tüketim ürünlerin alımı bireysel yapılır.
Kaynak: Arslan, F. Müge; Endüstriyel Pazarlama, İstanbul, Beta Basım A.Ş., 1.
Baskı, Mart, 2012, s. 20.
11
Bazı yönlerden endüstriyel pazar, tüketici pazarıyla benzerdir. Aslında her
iki pazar da satın alma rolü olan ve ihtiyaçlarını karşılamak için satın alma kararı
veren insanlardan oluşur. Bununla birlikte endüstriyel pazar, tüketiciler
pazarından birçok açıdan farklıdır. Bu farklılıkları dikkate alarak endüstriyel
pazarın niteliklerini dört temel başlık altında aşağdaki gibi tanımlayabiliriz
(Erdoğan vd., 2012: 62):
A) Pazar Yapısı ve Talep
• Endüstriyel pazar, daha az sayıda ancak büyük alıcılardan oluşur.
• Endüstriyel müşteriler, bölgesel olarak yoğunlaşmışlardır.
• Endüstriyel alıcıların talebi son kullanıcılardan doğar.
• Endüstriyel pazardaki talep elastik değildir, dolayısıyla bu pazardaki talep
kısa dönemli fiyat değişikliklerinden etkilenmez.
B) Karar Türleri ve Karar Süreci
• Endüstriyel alıcılar genellikle daha karmaşık satın alma kararlarıyla
karşılaşırlar.
• Kurumların satın alma süreci daha biçimseldir.
• Kurumların satın almalarında, alıcılar ve satıcılar birlikte daha yakın bir
şekilde çalışır ve uzun dönemli yakın ilişkiler kurar.
C) Satın Alma Biriminin Yapısı
• Endüstriyel satın alma sürecinde birçok ilgili kişi vardır.
• Kurumların satın almaları tüketicilerin satın alma çabalarına göre daha
uzmanlaşmış satın alma çabasını gerektirir.
12
D) Diğer Nitelikler
• Endüstriyel alıcılar, genellikle bir alıcı kurum yerine (toptancı ya da
perakendeci gibi) üreticilerden ürün ya da hizmet satın almayı tercih eder.
• Endüstriyel alıcılar ile ürün ya da hizmet tedarik eden arz edenler arasında
karşılıklık ilişkisi vardır.
• Endüstriyel alıcılar herhangi bir donanımı tümüyle satın almak yerine kimi
zaman kiralamayı tercih edebilir.
1.4. ENDÜSTRİYEL PAZARLARIN VE ALICILARIN ÖZELLİKLERİ
Endüstriyel pazarlar incelendiğinde tüketici pazarlarından oldukça farklı
oldukları görülmektedir. Bu sebeple endüstriyel pazarlamaya farklı bir açıdan
yaklaşılması gerekir. Endüstriyel pazarlama ile ilgili stratejiler hazırlanırken bu
farklılıkların gözönünde bulundurulması, etkinliği artıracaktır. Bu kısımda
endüstriyel pazarların özelliklerine değinilecektir.
1. Alıcıların sayısı: Endüstriyel pazarda bir ürünü satın alanların sayısı azdır.
Örneğin, her tüketici bir çift ayakkabı satın alır. Ama tekstil makinasını yalnızca
tekstil imalatçıları satın alır. Tekstil imalatçıları da son tüketici ile kıyaslandığında
genellikle daha az sayıdadır. Endüstriyel pazarlardaki müşteri sayısı tüketici
pazarlarındaki müşteri sayısına göre çok daha az olmasına karşı az sayıdaki
müşteriye yapılan satışın hacmi çok daha fazladır. Az sayıdaki müşteri, satış
listesinde daha baskındır. Bu hiç de garipsenecek bir durum değildir. En büyük
şirketlerin bile 100 veya daha az sayıda müşterisi olabilir ve bu az sayıdaki
müşteri, satışları ciddi oranda etkilemektedir (Harrison vd., 2000: 5).
2. Toplanma: Endüstriyel pazarlar tüketici pazarlarına göre daha çok coğrafi
toplanma eğilimi gösterirler. Özellikle imalatçılar belli coğrafi alanlarda, yörelerde
13
ya da bölgelerde toplanırlar. Örgütlenmiş sanayi bölgeleri de bu toplanmayı
sağlamada önemli rol oynar. Toplanma alıcılarla ilişkileri kolaylaştırır, ilişkilerin
maliyetini azaltır ve doğrudan ilişkileri geliştirir. Dağıtımla uğraşan aracı
kurumlar, hizmet işletmeleri ve ulaştırma işletmeleri ise tüm ülkeye yayılırlar.
3. Ürünün Karmaşıklığı: Endüstriyel pazarlarda karar verme birimlerinin
karmaşıklığına paralel olarak aynı kural, bu pazarlardaki ürünler için de
geçerlidir. Endüstriyel pazarlardaki ürünlerin sayısı ve çeşitliliği, son tüketici
pazarındaki ürünlere göre çok fazladır. Tüketim ürünleri genelde basit
özelliklerde olup çok fazla uzmanlık gerektirmezken endüstriyel ürünler belli bir
alanda spesifik bir özellik gerektirmektedir. Tüketim ürünlerinden çok genel
özellikler beklenmektedir; bu nedenle de standarttırlar. Örneğin, bir otomobilin
öncelikle hızlı olması istenir, daha sonra ise güzel görünmesi ve güvenli olması
beklenir. Fakat endüstriyel ürünlerin özellikle belli bir alandaki açığı kapaması
için fazlasıyla özelleştirilmiş olması gerekmektedir.
4. Talep: Endüstriyel ürünlere olan talep, tüketim mallarına olan son talepten
türetilmiş olup "üretilmiş", "müştak" veya "derive" talep denilir. Örneğin, teneke
kutu conserve yiyecekler; yuvarlak demir -konut; yassı demir - çelik ürünleri
makine imalat, otomotiv, ev ve büro eşyaları, boru ve profil sanayi, teneke
üreticileri, elektrikli üretim araçları vb. Ambalaj basan matbaaya olan talep de
üretilmiş taleptir. Örneğin, asansör pazarlayan bir yabancı firma açısından, eğer
bir ülkede terör varsa, turistik otel yatırımları azalır ve asansör de pazarlanamaz.
Dolayısıyla son tüketim mallarına olan talep yavaşlarsa, bu tüketim mallarının
yapımına giren tüm endüstriyel mallara olan talep geriler. Örneğin, otomobil
talebinin düşmesi, yassı, uzun vb demir talebini de yavaşlatacaktır (Akıncı,
2008: 14).
5. Karar Verme Süreci: Endüstriyel pazarlarda gerçekleşen satın alma ile
tüketim pazarındaki satın alma sürecinde gerçekleştirilen karar verme aşaması
14
birbirlerinden belirli konularda oldukça farklıdır. Bunlardan birincisi; hızlı tüketim
sektöründe, özellikle ev ürünlerinde karar verme aşamasında tek bir kişinin
kararı uygulanmaktadır. Bu tip konularda en karmaşık satın alma kararları bir
aile birliği tarafından gerçekleştirilir. Fakat endüstriyel pazarlarda durum
düşünüldüğünden çok daha farklıdır. Bir işletmeye yapılacak en ufak alımda örneğin bir kalem veya kartuş alımı- belki bir ofis boy kendi başına karar
verebilir. Fakat endüstriyel pazarlarda yeni bir makine veya farklı bir fabrika
alımında çok daha detaylı bir satın alma değerlendirmesi yapılması amacıyla
farklı alanlarda deneyimli çok sayıda kişiden oluşan gruplar veya satınalma
birimleri oluşturulur. Bu satınalma birimlerindeki kişiler satın alınacak ürün veya
hizmete göre özelleşmekte ve değişmektedir.
1.5. ÇAĞDAŞ ENDÜSTRİYEL PAZAR VE PAZARLAMA
Bir ülkenin iç pazarı, tüketiciler ile endüstriyel alıcılardan oluşur.
Tüketiciler, malları kişisel ihtiyaçları için satın alırlar; endüstriler ise mal ya da
hizmet üretmek için mallar satın alırlar. Başka deyişle, tüketicilerin satın alma
amacı tüketim, örgütlerin ise üretimdir. Üretim işletmeleri, otel, lokanta gibi
hizmet üreten işletmeler, yardım derneği gibi kar amacı gütmeyen kurumlar ve
devlet hizmetlerini yürüten kamu birimleri (devlet daireleri) mal ya da hizmet
üretmek için mallar ya da hizmetler satın alırlar, bu nedenle endüstriyel pazarları
oluştururlar. Fakat örgütsel pazarlar birbirinden farklı özellikler gösterirler.
Sözgelişi, kar amacı güden işletmelerin satın alma davranışları ile kar amacı
gütmeyen kurumların ve devlet birimlerinin satın alma davranışları birbirinden
çok farklıdır. Bu nedenle tüketiciler pazarı dışında kalan örgütsel pazarları tek bir
pazar olarak görmek doğru değildir.
Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren endüstriyel alıcıların başlıcaları; mal ve
hizmet üreticileri, satıcılar (toptancı ve perakendeci), hükümet birimleri ve kar
15
amacı gütmeyen örgütlerdir. Bu birimlere göre, başlıca dört grupta toplanan
önemli endüstriyel pazarlar: Üreticiler Pazarı, Aracılar Pazarlar, Devlet Pazarları
ve Kurumsal Pazarlardır.
1.5.1. Üreticiler Pazarı
Üretici pazarı, belli mal veya hizmetleri kendi üretimlerinde kullanmak için
satın alan bireylerden oluşan pazarlardır. Malları genellikle tekrar üretime
sokmak amacıyla satın alırlar.
Amacı satın aldığı ürünleri başka ürünler üretmekte yarı mamul olarak
kullanmak ve satın aldığı mamule bir değer katarak katma değerini arttırmak
sonucu kar bekleyen kuruluşlardan oluşan pazara üreticiler pazarı adı verilir. Bu
pazarlardaki talep miktarı tamamen tüketiciler pazarındaki hareketlerden
etkilenir. Alım miktarları yüksek az sayıda alıcıdan oluşan bir pazar yapısı arz
ettiği için bu pazarlarda yüz yüze birebir satış tekniklerini uygulamak ve
pazarlamacılar yardımıyla satış arttırma yoluna gitmek en çok tercih edilen
yöntemdir. Talepler fiyat değişimlerine tüketiciler pazarından daha az duyarlıdır;
çünkü sonuçta bu pazarda mübadeleye uğrayan mallar ara mallardır.
Kar sağlamak amacıyla kendi mallarının üretiminde veya günlük işlerinin
yürütülmesinde kullanmak üzere malları satın alanlar “üretici pazarları” olarak
sınıflandırılırlar. Üretici pazarları kendi üretiminde kullanmak üzere hammadde,
yarı mamul ve işlenmiş maddeleri satın alanların hepsini kapsar. Örneğin,
bakkaliye dükkanları ve süper marketler, plastik poşet; kağıt torba ambalaj için
gazete ve diğer kağıtlar, temizlik malzemesi, tezgah, yazarkasa gibi bir çok
mamulü, kendi faaliyetlerinde destek mamuller olarak kullandıklarından üretici
pazarlarının bir parçasıdırlar. Çiftçiler, tohumluk buğday gübre ve tarım
makinelerinin endüstriyel alıcısıdırlar. Ormancılık, balıkçılık, madencilik, inşaat,
16
ulaşım, haberleşme ve çeşitli hizmet endüstrileri gibi hayli geniş bir endüstriler
dizisi üretici pazarlarını oluştururlar. Üretici pazarı en geniş ve en fazla çeşitlilik
gösteren endüstriyel pazardır (Mucuk, 2010: 88).
1.5.2. Aracılar Pazarları
Toptancı, perakendeci gibi birimleri içermektedir. Aracıların en önemli
özelliği, kendilerinin üretim yapmamalarıdır. Aracılar, bazen tek bir tedarikçi ile,
bazen de birden çok tedarikçi ile çalışırlar. Bu, tek bir ürün satan aracı da
olabilir, çok sayıda ürün satan bir süpermarket de olabilir. Süpermarket, birden
fazla tedarikçi ile çalışır. Eğer aracı bir şahıs firması ise, firmanın sahibi tek karar
verme organıdır. Bir şahıs firması değilse organize bir satın alma durumu
mevcuttur. Bu birimler yeniden satmak üzere çok çeşitli ürünler satın alırlar ve
en son tüketiciye bu ürünleri satarak kar elde edip aracılık hizmeti yaparlar.
Bu pazardaki alıcıların aldıkları mallar üzerinde hiçbir değişiklik ya da
yenilik yapmadığı ya da mallara katma değer katacak eylemlerden uzak durduğu
genel olarak malları aldıkları gibi satarak ya da kiraya vererek gelir elde ettikleri
gözlenmiştir. Bu kurumlar genelde toptancılar, perakendeciler, distrübütörler ve
mümessillerden oluşur.
1.5.3. Devlet Pazarları
Devlet pazarı, devletin alıcı olduğu pazarlardır. Devlet kurumları çeşitli
hizmetleri gerçekleştirmek amacı ile endüstriyel ürünler satın alırlar. Satın
aldıkları ürünler hem çok çeşitli hem de çok pahalı (uçak, silah) olabileceği gibi
çok ucuz, sıradan ürünler (diş fırçası, temizlik malzemeleri) de olabilir. Bu
pazarın en belirgin özelliği, bürokratik işlemlerin çok ve zaman alıcı olmasıdır.
17
Bir diğer özelliği ise, satın alma davranışlarının kamuoyunun sürekli denetimi ve
baskısı altında bulunmasıdır. Satın almada akılcı (rasyonel) güdüler ön
plandadır. Fakat duygusal güdüler de ortaya çıkabilir. Bu pazardaki alıcılar
genelde ürünün özelliklerini çok detaylı belirleyerek ihale yöntemiyle en ucuz
ürünü almaya çalışırlar.
Merkezi devlet teşkilatı, ordu, belediye ve özel idare şeklindeki yerel
yönetimler ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT'ler), bunlara bağlı müesseseler ve
devlet teşkilatına bağlı çeşitli kuruluşlar hükümet pazarlarını oluştururlar. Her yıl
ülkenin yıllık gelirinin veya GSMH’nin önemli bir kısmı devlet teşkilatınca
harcanır. Bu yüzden hükümet pazarları çok büyük iş hacmine sahiptirler, zira
devlet pek çok mal ve hizmeti çoğu sürekli olmak üzere satın alma yoluna gider.
Devlet pazarlarında talep edilen mal ve hizmetlerin cins ve miktarları
çeşitli devlet kuruluşlarının yerine getirdiği toplumsal görev ve hizmetlerle ilgili
olduğundan onların bu özelliklerini yansıtır. Çok sayıda üretici ve satıcı işletme
devlete binbir çeşit mal veya hizmet arzeder.
Bu pazarlarda alımlar genellikle ihale usulü ile verilir; ülkemizde yasa
gereği ihaleyle alım yapılır. Kapalı zarf usulü ile verilen tekliflerden en uygun
olanı Devlet İhale Kanunu’na göre seçilir. Bazen de işler, müteahhit işletmelere,
pazarlık
usulü
ile
gerçekleştirilen
kontratlarla
verilir.
Yasa,
tüzük
ve
yönetmeliklerle devlet harcamaları belirli esas ve prosedürlere bağlandığından,
devlet birimleri ile iş yaparken bürokrasiden ve ödemelerde gecikmelerden
şikâyet edilir. Ancak devlet teşkilatının ve savunmaya yönelik olarak ordunun
alımları işletmeler için çok büyük satış imkânları yaratır.
18
1.5.4. Kurumsal Pazarlar
Kurumsal pazarlar, kurumlara, kamuya ya da kamunun belirli bir kesimine
hizmet sağlayan kuruluşlardır. Kurumların kimi devlete kimi de özel kişilere ya
da gruplara aittir. Oteller ve lokantalar hizmet işletmeleri arasında yer alırlar,
kurum sayılmazlar. Kurumların en belirgin niteliği; kar amacı dışında hareket
eden ve hizmet sunmayı amaçlayan örgütler olmalarıdır. Bu örgütler arasında;
hastaneler, kütüphaneler, okullar, yardım kurumları ve dernekler sayılabilir.
Bunlar da hizmet verirken çeşitli endüstriyel ürünler satın almaktadırlar.
Kar, Pazar payı veya yatırımın getiri oranı gibi, normal olarak iş
dünyasının ulaşmak istediği ve peşinden koştuğu amaçlarla ilgisi olmayan
örgütler, kurumsal pazarları oluştururlar. Kısaca kar amacı gütmeyen kurum ve
kuruluşlar bu pazarların satınalma karar birimleri veya alıcılardır. Kızılay, vakıflar
idaresi, müzeler, yardım kuruluşları, sendikalar, dernekler vb. örnek olarak
sayılabilir.
Kurumaların işletmelerden en önemli farkları kar amacı gütmemeleridir.
Kurumlar yaptıkları faaliyetlerin devamlılığını sağlayabilmek amacıyla ürün ve
hizmet satın alıp satarlar.
1.6. ENDÜSTRİYEL PAZARLAMADA İLİŞKİ YÖNETİMİ
Endüstriyel alıcılar ile onların arz edenleri arasında kurulan ilişkiler uzun
süreli ve kalıcı olma eğilimlidir. Birçok alıcı sık satın alınan unsurlar için iki ya da
üç arbeden seçer. Bu yönde alıcı aşırı bağımlılığı önlerken, düzenli arzı ve fiyat
rekabetini sağlar. Daha önceki yapılan alımlarla denenmiş ve uygun arz
edenlerle bağlılığı tercih eden alıcılar kaynak bağımlılığını uyğularlar. Bu tür
bağımlılık, özellikle alıcı, tesis donanımlarını değiştirerek, donanımlarla ilgili
çalışanları eğiterek (arz edenin ürününü kullanmak için) ya da diğer riskleri
19
üstlenerek önemli bir bağlantı kurmussa, bir arz edeni seçmek için gösterilen
çaba ve zaman miktarının bir sonucudur. Kaynak bağımlılığı, ayrıca yeni riskleri
üstlenmek korkusundan ya da yeni kaynakları işletmeyle uyumlu hale getirmek
için çaba gösterme isteğinin eksikliğinden ileri gelebilir. Kaynak bağımlılığı,
alıcılara geliştirilmiş iletişim akışı, müşterilerin isteklerine daha fazla uyum
gösteren ürünler ile kıtlık ya da diğer kriz durumlarında tercih edilebilir durumlar
gibi yararlar da sağlayabilir (Akıncı, 2008: 24).
Endüstriyel satınalma davranışının anlaşılması endüstriyel pazarlamayla
uğraşanlar için önemlidir. Endüstriyel ürünlerin satışıyla uğraşan satış
temsilcileri genellikle satış başarısına ulaşabilmek için; müşterilerle nasıl, nerede
ve ne zaman iletişim kurmaları gerektiğini sorgularlar. Bu anlamda, endüstriyel
satınalmanın satınalma karar sürecine formal ya da informal biçimde katılan pek
çok işletme çalışanın ortak kararı sonucunda gerçekleştirildiğinin farkına
varmak, endüstriyel pazarlamayla ugraşanların karşılaştıkları güç durumu
ortadan kaldırmalarında kolaylık sağlar. Endüstriyel pazarlarda satınalma, formal
bir örgütsel yapı içinde ve pek çok kısıtlayıcı faktör altında gerçekleştirilir.
Bundan dolayı, endüstriyel satınalma farklı etkileşim düzeylerinde olan ancak
benzer örgütsel amaçlara sahip pek çok kişinin katıldığı karmaşık bir karar
verme sürecidir. Endüstriyel pazarlamaya ilişkin ilk çalışmaları başlatan Webster
ve Wind (1972) bundan 35 yıl önce örgütlerin gerçekleştirdiği satınalma
faaliyetlerini basit bir faaliyetten öte karmaşık ve anlaşılması güç bir süreç olarak
tanımlamıştır. Günümüzde ise işletmeler, oldukça değişken bir iş ortamı ile karşı
karşıyadırlar. Bu yüzden satınalma sürecine katılan katılımcılar arasında gittikçe
daha çok sayıda iletişim, koordinasyon ve kontrol faaliyetleri gerçekleşmektedir.
Bu da endüstriyel pazarlamayla uğraşanları satınalma merkezi kavramına
yönlendirmektedir. Her ne kadar bu ve benzeri nedenlerden dolayı son yapılan
araştırmalarla endüstriyel satınalmanın karmaşıklığı giderilmeye çalışılsa da
satınalma merkezlerinin yapısı ve üyelerinin yerine getirdikleri roller konusunda
tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. İşletmelerin başarıya ulaşabilmesi için
20
benimsedikleri pazarlama iletişimi stratejisinin satınalma karar sürecine katılan
bireylerin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olması gerekir. Bu anlamda
endüstriyel pazarlama ile uğraşanların temel görevi, satınalma karar sürecine
herhangi bir şekilde katılan bu bireyleri ya da başka bir değişle karar verme
birimini tanımlamak olmalıdır.
1.6.1. Endüstriyel Pazarlamada İlişki Türleri
Endüstriyel pazarlamada alıcı ile satıcı arasında yaşanan ilişki farklı
boyutlarda olabilmektedir. İlişki, bazen sadece bir defaya mahsus bir alım
olabileceği gibi, kimi zaman uzun yıllar sürecek bir ortaklık veya stratejik
birleşme şeklinde olabilir. Yaşanabilecek ilişki türleri Şekil 1’de verilmiştir.
Bir Defaya
Mahsus
Satın Alma
Tekrarlana
n Satın
Alma
Tamamen Alışverişe Dayalı İlişki
Uzun
Dönemli
İlişkiler
Alıcı-Satıcı
Ortaklığı
Stratejik
Birleşmeler
Tamamen İşbirliğine Dayalı İlişki
Şekil 1: Endüstriyel Pazarlamada İlişki Türleri
Kaynak: Arslan, F. Müge; Endüstriyel Pazarlama, İstanbul, Beta Basım A. Ş., 1.
Baskı, Mart, 2012, s. 37.
Yukarıdaki şekilde görülebildiği gibi, alıcı ile satıcı arasında beş farklı tür
ilişki yaşanabilir. Bu ilişkiler arasında, bir defaya mahsus satın alma işlemi en
21
basit ilişki türü iken, stratejik birleşmeler alıcı-satıcı arasında yaşanabilecek en
yoğun ilişki türüdür. Endüstriyel pazarlamadaki ilişki türleri aşağıda anlatılmıştır
(Arslan, 2012: 38-40):
1.6.1.1. Bir Defaya Mahsus Satın Alma
Endüstriyel pazarlamada bir defaya mahsus satın alma işlemine çok nadir
rastlanır. Bu ilişki türünde, alıcı ve satıcı sadece bir kere bir araya gelmekte
olup, ilişkinin öncesi ve sonrası bulunmaz. Bir defaya mahsus satın almada,
rekabetçi fiyatlarla basit ürünler doğru bir zamanda, doğru bir yerde, tek tefalık
satın alınır. Bu tür ilişkinin sebebi, acil bir alım ihtiyacı, çok uygun bir fiyat veya
memnun kalınmayan bir alışveriş olabilir.
1.6.1.2. Tekrarlanan Satın Alma İşlemi
Tekrarlanan satın alma işleminde, alıcı sürekli aynı satıcıdan alışveriş
yapar, dolayısıyla tekrarlanan bir alışveriş sözkonusudur. Bu tür ilişkide alıcı
üründen, fiyattan veya tedarikçiden memnun kaldığı için alma devam eder. Ürün
ve tedarikçi, rakiplere nazaran tercih edilmiş olduğundan, bu tür ilişkide bir tür
bağlılık mevcuttur ancak yoğun bir ilişki yaşanmaz, sadece tekrarlanan alışveriş
üzerinde kurulu kısıtlı bir ilişki mevcuttur. Tekrarlanan satın alma işleminde
karşılıklı güven oluştuğundan, bir tür ilişkide, uzun dönemli bir ilişkinin ilk
tohumları atılabilir.
22
1.6.1.3. Uzun Dönemli (Sözleşmeye Dayalı) İlişkiler
Uzun dönemli ilişkiler, alıcı ile satıcının tekrarlanan satın alma işleminde,
daha yoğun bir ilişki yaşama isteği sonucunda oluşur. Burada, her iki taraf birbiri
ile uzun dönemli bir ilişki yaşama arzusundadır ve oluşabilecek problemleri
önceden önleyebilmek amacıyla aralarında sözleşme imzalarlar. Uzun dönemli
ilişkilerde, alıcı ile satıcı arasında fiyat konusunda bir çekişme yaşanır. Alıcı,
fiyatları mümkün olduğunca aşağıya çekmeye çalışırken, satıcı, mümkün olan
en yüksek fiyatla anlaşma sağlamaya gayret eder. Bu tür ilişkilerde bir, üç veya
beş yıllık sözleşmelerin imzalanması olağandır. Taraflardan herhangi biri istediği
takdirde,
sözleşmede
anlaşmaya
varılmış
koşullara
göre,
sözleşmeyi
feshedebilir.
1.6.1.4. Alıcı-Satıcı Ortaklığı
Endüstriyel pazarlamadaki yeni eğiliölerden biri, alıcı işletmelerin çok
fazla sayıda tedarikçi yerine sadece birkaç tedarikçi ile çalışmayı yeğlemeleridir.
Bu durumda da alıcı, genellikle birlikte iş yaptığı az sayıda tedarikçi ile ortak
olmayı tercih etmektedir. Böylece pazarda rekabet avantajı elde etme şansı
artmaktadır. Uzun dönemli ilişki ile ortaklık arasındaki en büyük fark, uzun
dönemli ilişkide her iki taraf da öncelikle kendi çıkarını düşünerken, ortaklıkta
ortak bir amaç için beraber hareket edilmesidir. Dolayısıyla, ilişkide fiyattan
ziyade kalite, teslimat, teknik destek gibi unsurlar önem kazanır. Örneğin satıcı,
endüstriyel alıcının kullanacağı parçaları düşük fiyata satarak, bitmiş, ürününün
toplam maliyetlerinin düşük kalmasına çabalar. Böylece pazarda daha fazla
sayıda nihai tüketici üreticinin ürünlerini tercih edeceğinden, kendi satışları da
artar. Sözleşmeye dayalo uzun dönemli ilişkilerden farklı olarak ortaklıkta, alıcı
yeni ürün geliştirirken tedarikçiyi de, ilk aşamalardan başlamak üzere, sürece
dahil eder. Ortaklıkta ayrıca ilişki boyunca karşılıklı bilgi paylaşımı vardır.
23
1.6.1.5. Stratejik Birleşmeler
Stratejik birleşmeler, ortaklığın bir adım ötesindeyaşanan ilişki türüdür.
Stratejik birleşmede, diğer ilişki türlerinden farklı olarak, her iki taraf stratejik ve
ortak bir amaç için güçlerini biraraya getirirler. Alıcı ile satıcı arasındaki stratejik
birleşmeler bazen üretimin aksamaması için oluşturulabilir. Örneğin, Intel
işletmesinin birçok seçkin tedarikçi ile stratejik birleşmeye sahip olduğu
bilinmektedir. Benzer bir şekilde Hewlett-Packard, lazer yazıcılarının lazer
motorları için Canon işletmesi ile stratejik birleşme gerçekleştirmiştir. Stratejik
birleşmede alıcı ile satıcılar, yönetim, sermaye, teknik bilgi gibi kaynaklarını
birleştirerek birbirlerinin pazardaki konumunu daha üst seviyeye çıkarmaya ve
böylece pazarda güç elde etmeye çalışırlar.
1.6.2. Endüstriyel Pazarlamada İlişki Geliştirme
Pazarlamanın çok bilinen gerçeklerinden biri, her ne kadar aksi görüşler
ileri sürülse de müşterileri kazanmanın, onları elde tutmaktan çok daha pahalı
olduğudur. Müşteriyi elde etmenin ve elde tutmanın maliyetinin ölçülebilirliği,
doğrudan pazarlamada da oldulça açıktr. İlişkisel pazarlamanın faydası
muhasebe teknikleri sayesinde ortaya koyulabilmektedir. Bu muhasebe
teknikleri; müşteri elde etmenin maliyetini, işletmeye ait olan müşterilerin
sayısındaki
değişiklikleri,
her
müşterinin
işletmeden
ne
satın
aldığını
açıklamaktadır. Bununla birlikte bu pazarlama planları yapma metodu
değiştirmek
zorunda
olduğu
anlamına
gelebilmektedir.
Eğer
pazarın
büyüklüğünü, satışların değerine ve yoğunluğuna göre olçersek, ilişkisel
pazarlamayı ve faydaları arasındaki bağlantıyı görmek daha zor olur.
İlişkisel pazarlamanın bedeli; işletme yönetiminin karmaşıklığı ve değişimi
olabilmektedir. Müşteriler hakkında bir şeyler öğrenip, sonrada müşterilerin
24
gereksinimleriyle karşılaşmak, bu yöntemin karmaşıklığının tanımlanmasında bir
cevap anahtarıdır. Emek ve para harcamaya, örneğin yeni bir bilgisayar
sistemine, yeni prosedürlere, çalışanların farklı şekilde eğitilmesine, ürünü ve
satış noktalarını yeniden düzenlemeye ihtiyaç duyulabilir, müşterilerle iletişim
değişebilir.
İşletmeler arasındaki ilişkinin başarılı olması, karşılıklı olarak birbirinin
varlığından
haberdar
olma,
ilişki
oluşturmada
deneme
süresi,
hızlı
büyüme/gelişme ve karşılıklı vaatlerin sunulması ile gerçekleşmektedir.
Dolayısıyla, işletmeler arasında ilişki bir anda oluşmamakta, belirli bir sürecin
sonucunda gelişmektedir, aynı bireyler arasındaki ilişkilerin olduğu gibi. Bu
sebeple, iş ilişkisinde bulunacak olan işletmeler once birbirlerinin farkına
varmalıdırlar. Burada genelde satıcı kendi tanıtımını yaparak ve tutundurma
faaliyetleri yürüterek alıcıları varlığından haberdar etmeye çalışır. İkinci
aşamada, her iki taraf birbiri ile iş yapmanın avantajlı olduğunu düşünüyorsa,
deneme amacıyla kısıtlı oranda sipariş verilir. Siparişin tatminkar bir şekilde
yerine getirilmesi durumunda ilişki, biraz daha ilerler ve alıcı daha yüksek
oranlarda sipariş vermeye ve ilişki kurmaya başlar. Her iki tarafın da gelişen
ilişkiden memnun kalması sonucunda, özellikle rakiplere karşı daha kuvvetli
olabilmek için, uzun surely ilişki tercih edilebilir ve karşılıklı sözleşme
imzalanabilir.
Böylece,
ortaklık
oluşturulabilir
veya
stratejik
birleşme
gerçekleştirilebilir. Her iki taraf ilişkiden memnun kaldığı sürece ilişki devam
eder.
1.6.3. Endüstriyel Pazarlamada Sadakate Giden Yol
Her işletmenin arzusu, müşterilerini tatmin ederek sadık hale getirmeye
çalışmaktır. Endüstriyel pazarlamada bu, daha da önemli hale gelmektir.
Rekabetin gettikçe artması, işletmeleri müşterilerini rakiplerden daha iyi tatmin
25
etmeye zorlamakta ve onlarla yakın ilişkiler geliştirmeye teşvik etmektedir.
Müşterilerin tatmin edilebilmesi için öncelikle onların yakından tanınması,
gerekir. Günümüzde yeni müşteriler türlerinin ortaya çıktığı görülmektedir.
Müşterileri elde tutmenın yolu, onlara değer sunmak olduğundan, değer
zincirinin, hattah tedarik zincirinin, dikkatli bir şekilde analizi yapılarak her
aşamada değer elde edilmeye çalışılmasında fayda bulunmaktadır. Bu sebeple
günümüzde, endüstriyel pazarlamada işletmelerin değil, daha çok tedarik
zincirlerinin, hatta ağların, rekabet ettiğine tanık olunmaktadır. Ağ, “içinden belli
bir tedarik zincirinin öne çıktığı tedarikçiler evrenidir”. Ağlar, birçok çeşit
paydaştan oluşmaktadır; örneğin, tedarikçiler, üniversiteler, kamuoyu, araştırma
merkezleri, sektörel kurumlar, müşteriler, özel veya genel danışmanlar, ulusal
veya uluslararası otoriteler, vs., ağları oluşturan katılımcılardır. Ağlarda, üyeler
arasında bilgi paylaşımı olduğu gibi, ortak araştırmalar yapılabilir, ürünler
geliştirilebilir, ürün üretiminde gerekli tedarik sağlanabilir ve sektörün önemli
oyuncuları arasında ilişkiler oluşturulabilir. Ağlar, endüstriyel faaliyetlerde
bulunan aktörler arasındaki değişimle (alışverişle) oluşur, doğal bir şekilde
ortaya çıkar ve zaman içinde gelişir. Dolayısıyla günümüzde her işletme,
hammadde çıkarılması aşamasından başlayarak tedarik zencirinde yer alan tüm
aracılarla işbirliğine giderek ve bir takım olarak hareket ederek, diğer ağlarla
rekabet etmeye başlamıştır. Durum böyle olunca, aracıların müşteri tatminini en
üst seviyede tutmaya çalışarak bir takımda yer almaya ve konumlarını korumaya
çalışmaları, kritik önem arzetmeye başlamıştır. Endüstriyel pazarlamada alıcılar
ve
satıcılar
arasında
uzun
surely
ilişkilerin
tercih
edilmesinin
temel
sebeplerinden biri de budur (Arslan, 2012: 49).
İlişki pazarlaması, müşterilerin sadakatini artırmak ve mevcut müşterilerle
daha büyük hacimli ve tekrar iş yapmak amacıyla müşterilerle daha yakın ve
duygusallığı da içeren uzun dönemli ilişkiler geliştirmeye dönük olarak
tasarlanan bir pazarlama stratejisi ve politikasıdır.
26
Son yıllarda, sadakat pazarlamasına doğru hareket eden global bir trend
geçerli hale gelmektedir. Farklı endüstri sektörlerinde yer alan pek çok firma, en
iyi müşte-rileriyle aralarında güçlü ilişkiler yerleştirme amacını güden sadakat
strateji ve prog-ramlarını etkin kılmak, değerlendirmek ve yürütmek için çaba
sarf etmektedir. Açıktır ki, medyanın sunduğu seçeneklerin verimliliği ve
parçalayıcı özelliği, yeni müşte-riler kazanmayı, mevcut müşterileri tatmin
etmekten çok daha zor bir hale getirmektedir. Medyanın yol açtığı bu duruma
ilaveten
müşteriler
daha
meşgul
oldukları
için
gönderilen
mesajları
anlamlandırmada daha az istekli olurlar. Birçok yönetici, vermek istedikleri
pazarlama mesajlarına müşterilerin tepki vermede daha az zaman ayırmasının
nedenlerini bulmaya çalışmaktadırlar (Haciefendioğlu, 2005: 71).
1.7. ENDÜSTRİYEL PAZARLARDA TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI
İşletmelerin pazarlama faaliyetleri, tüketicilerin davranışlarına göre
şekillenmektedir. İşletmeler belirli bir ürüne kimin ihtiyaç duyduğunu belirlemek
durumundadırlar. Tüketicilerin bir ürünü satınalmalarının genellikle bazı
nedenleri vardır. Ancak tüketicilerin ihtiyaçları çoğu kez anlaşılabilir ve ölçülebilir
bir biçimde ortaya çıkmadığından belirlenmeleri de kolay değildir. Özellikle yeni
ürüne karşı duyulan ihtiyaç ve istekler gizli olabileceğinden tanımlanmaları
zordur.
Endüstriyel malları pazarlayanlar da, alıcıların söz konusu rasyonel
davranma özelliklerine hitap etmeye çalışırlar; ama kişisel amaçlar yine de
alıcılar açısından etkili olur. Birçok fiili satınalma görevlisi alım işleminde örgüte
yararlı ve finansal avantaj sağlama ile birlikte gelen psikolojik tatmine (görevini
iyi yapmaktan ötürü) önem verirler. Ama yine de dostluk, arkadaşlık gibi sosyal
ilişkiler de alımlarda rol oynayabilir. Ancak bu ilişkiler, daha uygun fiyat, daha iyi
kalite ve servis gibi rakip satıcıların sunduğu avantajları gözardı etmeye yol
27
açtığı taktirde (alıcının kişisel çıkarı olsun olmasın), örgüt aleyhine sağlıksız bir
işbirliği oluşmuş demektir.
Endüstriyel alıcılar mantıksal güdülerle hareket edip alım kararı verirken
çeşitli ekonomik faktörleri gözönünde bulundururlar ki, bunların en önemlileri,
kalite düzeyi, servis ve fiyattır. Endüstriyel alıcıların çoğu kendi mal veya hizmet
üretimlerinde ya da kendi çalışmalarında kaliteye önem verirler; bunu sağlamak
için de girdi olarak veya başka şekilde kullanmak üzere talep ettikleri malların
belirli niteliklere sahip olmasını isterler; bu nitelik dökümüne spesifikasyon denir.
Satın alınacak malla ilgili olarak, servis imkânları ve kalitesi ile fiyat, ödeme
koşulları, özellikle kredili alım kolaylıkları da alıcılar için büyük önem taşır.
Pazarlamanın amacı, tüketicileri rakiplere nazaran daha fazla tatmin
ederek işletme amaçlarına ulaşmaktır. Tüketicilerin en iyi şekilde tatmin
edilebilmesi için işletmeler tarafından yakından tanınmaları gerekir. Tüketici
davranışları araştırmaları ile bu amaç yerine getirilmeye çalışılır. Aynı durum
endüstriyel pazarlama için de geçerlidir. Endüstriyel alıcıların tatmin edilebilmesi
için işletmeler tarafından incelenmelerinde fayda bulunmaktadır. Dolayısıyla
örgütsel satın alma davranışı dikkate alınmalıdır. Çalışmanın bu kısmında
örgütsel satın alma davranışı incelenecek, örgütsel satın alma davranışını
etkileyen dört unsur: çevresel etmenler, örgütsel etmenler, kişilerarası ilişkiler ve
bireysel etmenler anlatılacaktır.
1.7.1. Örgütsel Satın Alma Davranışında Etkili Olan Faktörler
Örgütsel satın alma davranışını inceleyen birkaç model bulunmaktadır.
Sözkonusu modeller: Sheth Modeli, Webster ve Wind Modeli, Anderson ve
Chambers’ın Ödül/Ölçüm Modeli ve Choffray Lilien Nodeli’dir. Hiçbir model farklı
örgüt türlerinin ve satın alma davranışlarının karmaşık yapısını tam olarak
28
kapsayamasa da modelleme, eldeki satın alma durumunu açıklamak ve satın
almadaki önemli faktörlerin tespit edilmesinde pazarlamada sözkonusu modeller
arasından en sık kullanılan model Webster ve Wind Modeli’dir. Bu sebeple
çalışmada sadece bu model incelenecektir. Webster ve Wind modeline göre
örgütsel satın alma davranışında etkili olan faktörler dörde ayrılır.
1.7.1.1. Çevresel Etmenler
Çevresel etmenler, hayli geniş boyutlu ve endüstriyel alıcıların kararlarını
büyük ölçüde etkileyen kontrol edilmeyen faktörlerdir. Çevresel etmenlerin
başlıcaları, kanun, tüzük ve yönetmelikler ve bunların getirdiği teşvik ve
sınırlamalarla ilgili yasal faktörler; para-kredi, gelir, enflasyon, vb. Gibi ekonomik
faktörler; diğer işletmelerin güç ve imkânlarıyla bağlantılı olarak rekabet durumu
ve teknolojik etmenlerdir.
Örgütsel alıcıların, satın alma ile ilgili bir karara varmaya çalışırken dış
dünyadan soyutlamak mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle, işletmelerin dış
çevresinde mevcut olan tüm etmenler ve değişimler satın alma davranışlarını
doğrudan etkiler. Örneğin, siyasi bir krizin oluşması, deprem olması, yeni
teknolojik gelişmelerin yaşanması, devlet tarafından geliştirilen yeni yasalar, vs.,
işletmenin satın alma davranışını etkiler. Benzer bir şekilde, ülkede ekonomik
durgunluk yaşanması işletmelerin, refah dönemine nazaran, maliyetlere daha
duyarlı olmalarına ve satın almada fiyata odaklanmalarına sebep olur (Arslan,
2012: 122).
29
1.7.1.2. Örgütsel Etmenler
Örgütsel etmenler örgütün amaçları, satın alma politikaları, mevcut
kaynak ve imkanları ve satın alma ile ilgili kimselerin oluşturduğu grubun
yapısıdır. Örneğin, örgütün imkanları, birçok satıcının arzuladığından daha uzun
vadeli ödemelerle satış yapılması halinde satınalmaya uygun olabilir.
Örgütsel etmenlerin işletmelerin satın alma kararında etkili olması
beklenen bir durumdur. İşletmedeki karar verme sürecini anlayabilmek için
öncelikle işletmenin işlerini nasıl yürüttüğünü, diğer bir ifadeyle işleyiş biçimini ve
çalışanların sorumluluk alanlarını anlamada fayda bulunmaktadır. İşletmede
sorumlulukların dağılımı, bilgi akışı ve karar verme süreçleri satın alma kararını
da dorudan etkilemektedir. Örneğin, işletmedeki resmi olan ve resmi olmayan
ilişkiler karar verme süreci ile ilgili ipuçları verirken ayrıca kararın ne olacağını da
belirler.
1.7.1.3. Kişilerarası İlişkiler
Kişilerarası faktörler, alımla ilgili kimselerin kendi aralarındaki ilişkilerdir.
Bunların aralarında bazılarının güç kullanımında kuvvetli veya zayıf olmaları,
uyumlu olmaları veya anlaşmazlıklar satınalma kararlarını etkiler.
Kişilerarası etmenler ile kastedilen, satın alma merkezinde yer alan
kişilerin satıcı işletmenin elemanları ile, birbirleriyle ve/veya işletmedeki diğer
çalışanlarla ilişkileridir. Orijinal Webster ve Wind (1972) Modeli’nde bu etmen
“Satın Alma Merkezi” olarak adlandırılmıştır ancak sonraki yıllarda farklı
akademisyenler konuyu daha daha geniş bir açıdan ele almanın daha doğru
olacağını düşünerek “Kişilerarasi İlişkiler” başlığına dönüştürmüşlerdir.
30
Kişilerarası etmenlerin satın almaya etkisi oldukça fazladır. Örneğin,
ilişkilerin yakın ve sıcak olması taraflararasındaki samimiyetiartıracağından, bilgi
paylaşımı kolaylaşır ve satın alma kararı daha çabuk ve rahat verilir. Satın alma
merkezinin büyüklüğü, üyelerin rolleri, mevkileri, bilgi seviyeleri, satın alma
becerileri, iletişim kurma becerileri, satın alma merkezi içindeki güç ilişkileri, vs.,
satın alma kararını doğrudan etkiler.
1.7.1.4. Bireysel Etmenler
Bireysel etmenler satın alma karar sürecine katılan kimselerin kişisel
karekteristik niteliklerdir ki, yaş, eğitim düzeyi, kişilik, örgütteki pozisyon ve gelir
durumu başlıcalarıdır .
Örgütsel satın alma işlemini her ne kadar satın alma merkezinde görev
alan bir grup kişi gerçekleştiriyorsa da, sonuçta bu kişiler birer bireydir ve satın
almada kendilerini kendileri yapan özelliklerden etkilenmektedir. Satın alma
merkezinde yer alan her bir bireyin eşsiz bir kişiliği, edinilmiş belirli tecrübeleri,
örgütte belirli işlevleri ve kişisel/örgütsel amaçlara en iyi nasıl ulaşacağına dair
farklı algıları bulunur. Dolayısıyla, örgütsel satın almada bireysel etmenler,
kişinin satın alma davranışını etkileyen demografik ve psikografik özellikleridir.
Sözkonusu özellikler kişinin yaşı, aldığı eğitimin türü ve seviyesi, işletme içindeki
mevkii, risk alma eğilimi, vs.’yi içerir. Örneğin, satın alma davranışını etkileyen
en önemli bireysel etmenlerden birinin, kişinin satın almadaki deneyimi olduğu
bulunmuştur. Deneyim, satın almada algılanan riski azaltmaktadır çünkü kişi
deneyimi sayesinde belirsizlikleri daha doğru bir şekilde değerlendirebilmektedir.
Ayrıca deneyim sahibi olan bireylerin, işletme içinde satın alma kararını grup
olarak değil, bireysel olarak verme ihtimallerinin de arttığı görülmektedir .
31
1.7.2. Endüstriyel Tüketicilerin Davranış Özellikleri
Endüstriyel tüketici davranışlarının özellikleri endüstriyel pazarların
özellikleri içinde belirtilmiştir. Endüstriyel pazarların özellikleri aynı zamanda
endüstriyel tüketicilerin özelliklerini içermektedir. Bu konuda birçok yazar, aynı
özellikleri ya endüstriyel pazarların içinde belirtmekte ya da endüstriyel tüketici
davranışı içinde belirtmektedirler. Bu özelliklerin yanında davranışsal farklılıklar
olabilmektedir.
Endüstriyel tüketici konumunda olan endüstriyel işletmelerin davranışları
konusunda ülkeden ülkeye farklılıklar görülebilmektedir. Bu konuda yapılan ilk
çalışmalardan White’nın yaptığı çalışmada; İtalya, Fransa, Almanya ve
İngiltere’de satın alma yöneticileri, satın alma kararında en önemli faktörlerin
sırasıyla kalite, pazar karakteristikleri ve fiyat olduklarını söylemişlerdir. Cattin’in
yaptığı bir başka çalışmada ise Amerika ve Avrupa ülkeleri arasında yöneticilerin
satın alma davranışlarında farklılıklar olduğu ortaya çıktı. Satın alma
davranışlarını etkileyen bu faktörler ise; fiyat, güvenilirlik, çalışanlar, teknoloji ve
performanstır.
Japonya’da yapılan bir araştırmada ise yöneticiler, ürün kalitesi, dağıtım
zamanı ve fiyat konularına daha fazla önem vermektedirler. Endüstriyel tüketici
davranışları aynı zamanda tüketim mallarının tüketici davranışları ile de farklı
özellikler içerebilmektedir. Bu özelliklerden bazıları şunlardır (Eroğlu, 2005: 49):
1. Endüstriyel mallar, kar elde etmek, maliyetleri düşürmek, işletme ve
çalışanların ihtiyaçlarını karşılamak ve sosyal ve yasal sorumluluklarını
yerine getirmek gibi amaçlarla satın alınır.
2. Endüstriyel malların satın alınması çoğunlukla tek kişinin yetkisinde ve
sorumluluğunda değildir. Satın alma kararına katılan herkesin kararda
32
etkisi bulunmaktadır. Tüketim mallarında ise çoğunlukla tüketici tek başına
karar verir.
3. Endüstriyel mallar satın alınırken tüm işletmenin ihtiyaçları karşılanmaya
çalışılır.
4. İşletmenin tüm birimlerin ihtiyaçları açık bir şekilde belirlenir.
5. Satın alma sürecine katılanlar, işletmenin amaçlarına ve kontrol
politikalarına uygun biçimde çalışmalarını geliştirirler ve aralarında düzenli
bir bilgi akışı sağlarlar.
6. Satın alımlarda sık sık fiyat ve teklif isteme, sözleşmeler gibi uygulamalar
gerçekleştirilir.
7. Endüstriyel alıcılar, son tüketicilerin satın almadıkları ve satın almayı
düşünmedikleri malları aldıkları gibi onların satın aldıkları her türlü ürünleri
de satın alırlar.
8. Satın alma endüstriyel alıcının tek alternatifi değildir. Ayrıca üretme veya
kiralama gibi alternatifleri de bulunmaktadır.
1.7.3. Endüstriyel Satın Almada Roller
Endüstriyel malların satın alınması, işletmelerin faaliyetlerini ve geleceğini
doğrudan etkileyecek olması, satın alma sorumlularının önemini artırmaktadır.
Satın alma kararına katılan kişilerin örgüt içindeki rolleri ve satın alma karar
sürecine olan etkileri farklıdır. Ayrıca endüstriyel mal satıcıların, satın alma
sürecine katılan sorumluları bilmeleri faaliyetlerini doğrudan etkileyebilecektir.
Satın alma kararının önemine ve toplam maliyetin büyüklüğüne göre işletmeler,
bünyelerinde satın alma ekibi veya satın alma departmanı kurabilir. Bazı
33
durumlarda bu sorumluluk bir bölümün sorumluluğuna bırakılabilir. İşletmelerin
idari yapısına göre de kararlar patron niteliğindeki veya üst yönetimdeki tek bir
kişiye de bırakılabilmektedir. Tabii bu kişi, tek kişilik satın alma ekibi konumunda
değil, son kararı veren tek kişi konumundadır. Satın alma sorumluları ve rolleri
ile ilgili görüşler, hemen hemen aynı şekildedir. Buna göre satın alma
sorumluları ve rolleri beş gruba ayrılmaktadır.
1. Kullanıcılar; çoğunlukla mal veya hizmeti satın alma isteğinde bulunan ve
ürün özelliklerini belirlemede genel bilgileri veren, mal veya hizmet
kullanıcılarıdır. Genelde işletmelerin üretim bölümünde çalışan kişilerden
oluşur.
2. Etkileyiciler; satın alma sürecini etkileyen ve satın alınacak mal ve
hizmetlerin
özelliklerinin
değerlendirilmesinde
teknik
belirlenmesinde
bilgi
sağlayan
ve
mevcut
kişilerdir.
seçeneklerin
Çoğunlukla
da
işletmelerin mühendis veya şef gibi teknik elemanlarından oluşur.
3. Satın Alıcılar; tedarik kaynağını seçen, satın alma pazarlığını yürüten ve
satın alma şartlarını belirleyen kişilerdir. Özellikle önemli alımlarda pazarlığa
üst kademe yöneticileri de katılabilmektedir. Bazı durumlarda satın alıcılar
aynı zamanda karar verici konumunda olabilmektedirler.
4. Karar Vericiler; tedarik kaynağını, mal ve hizmet alımlarının türlerini ve
şartlarını belirlemeye yetkili olan kişilerdir. Son kararı verme durumunda
olduklarından en önemli kişilerdir ve sorumlulukları da fazladır. Bu nedenle
karar alıcılar çoğunlukla üst kademe yöneticilerinden oluşmaktadır. Rutin ve
küçük miktarlı alımlarda karar vericiler aynı zamanda satın alıcılar
olabilmektedir.
5. Kilit Adamlar; satın alma sorumluları ile diğer departmanlar arasında bilgi
akışını sağlayan kişilerdir. Başkalarına bilgi akışını kontrol ederler. Bu
34
nedenle bazı durumlarda önemli rol oynarlar ve satın alma sürecinde kilit
adamlar olarak nitelendirilmektedir.
Endüstriyel
malların
satıcıları,
etkili
sonuçlara
ulaşabilmek
için,
endüstriyel malların alım kararına kimlerin katıldığını, her katılımcının alımlar
üzerindeki göreceli etkisini ve her katılımcının karar verirken kullandığı
değerlendirme kriterlerini öğrenmelidir.
1.7.4. Endüstriyel Pazarlamada Satın Alma Türleri
Endüstriyel satınalma türleri ürün ya da hizmetlerin kullanım sıklığına,
alımların değerine, varsa stratejik önem etkisine ve tedarikçiyle olan ilişkilere
bağlı olarak değişiklikler gösterir. Bunlara benzer çok sayıda faktörün önemli
ölçüde etkilediği endüstriyel satınalma karar türleri vardır. Bununla beraber
endüstriyle satınalma türlerini üç ana grupta toplamak mümkündür.
1. İlk kez satın alma kararı,
2. Gözden geçirilmiş tekrar satın alma kararı,
3. Doğrudan tekrar satın alma kararı.
İlk kez satın alma kararı, herhangi bir iş veya daha başka bir amaç için bir
maldan ilk kez alınması durumudur. İlk kez gerçekleşeceği için zor, karmaşık,
çok fazla bilgiye ihtiyaç duyulan ve hatalarla karşılaşma olasılığı yüksek olan bir
karar sürecidir. Satın alma kararı ile birlikte; malların özellikleri, fiyat şartları,
teslimat, sağlanacak hizmetler, ödeme zamanı ve şartları, sipariş miktarları ve
tedarik kaynakları gibi çeşitli konularda birbirlerini tamamlayıcı bilgiler almak söz
konusu olacaktır. Bu nedenle detaylı bilgiler ışığı altında bir çok alternatif çözüm
seçenekleri değerlendirilmelidir.
35
Endüstriyel sektörlerde ilk kez satın alma sırasında, öncelikle doğru ve
gerekli bilgilerin elde edilememesi gibi çeşitli nedenlerden dolayı yanlış kararlar
verme veya optimum kararı verememe riski bulunmaktadır. Daha sonra tekrar
alınacak mallar, özellikle aynı satıcıdan alınıyorsa ve süre çok fazla
uzamamışsa sipariş koşullarındaki değişiklikler gözden geçirilerek tekrar satın
alma söz konusu olur. Büyük değişiklikler olmadığı sürece gözden geçirilmiş
tekrar satın alma kararı, ilk kez satın alma kararı gibi uzun ve ayrıntılı bir süreç
değildir.
Doğrudan satın alma kararında ise, aynı mal, aynı şartlarda, aynı
miktarda ve aynı satıcıdan satın alınır. Genellikle küçük miktarlı ve rutin olarak
alınan mallarda söz konusudur. Bu tür alımlarda risk çok düşük olup, siparişte
karar almaya gerek yoktur.
1.7.5. Endüstriyel Pazarlamada Satın Alma Süreci
Endüstriyel alıcılar, satın alma karar sürecini yaşarlar. Özellikle malların
ilk kez satın alınması durumunda bütün aşamalardan mutlaka geçilir. Gözden
geçirilmiş satın alma veya rutin tekrar satın alma durumlarında satın alma
sürecinin bazı aşamaları atlanabilir.
Endüstriyel alıcıların satın alma karar süreçleri aşağıdaki gibi aşamalara
ayrılmaktadır (Erdoğan vd, 2012: 65-66):
A) İhtiyacın Farkına Varılması
Endüstriyel satın alma sürecinde ilk aşama, bir ürün ya da hizmeti satın
almakla çözülebilecek bir sorunun ya da ihtiyacın farkına varılmasıdır. Tüketim
ürünleri pazarında görülen satın alma karar sürecinde olduğu gibi ihtiyacın ya da
sorunun farkına varma ve beklenen durumla gerçekleşen durum arasında
36
farklılık olduğunda oluşur. Aynı zamanda ihtiyacın ya da sorunun farkına varma,
içsel ve dışsal uyarıcılardan kaynaklanabilir (Kotler ve Armstrong, 1996). İşletme
içinde herhangi bir donanım arızalanabilir ya da eskimiş olabilir. İşletme, yeni bir
donanım gerektiren yeni bir ürünün üretim kararını vermiş olabilir. Mevcut
tedarikçiler işletmeden ayrılabilir ya da belirli ürünleri tedarik etmekten
vazgeçebilir. Mevcut makineler verimli olmayabilir. Tüm bu ve benzeri durumlar
yeni ihtiyaçları ortaya çıkarır. İşçilerden üst yönetime kadar işletmedeki herkes
sorunun farkına varabilir. Sorunu farkına varma, sektördeki yeni gelişmeleri
işaret eden ticari dergideki bir makaleden, gerekli donanımları gösteren bir ticari
gösteriden ya da yeni ürünleri gösteren reklam ve satış temsilcileri gibi dışsal
kaynaklardan da gelebilir.
B) Ürüne İlişkin Niteliklerin Belirlenmesi
İhtiyacın farkına varıldığında, bir sonraki sorun satın alma kararını vermek
olabilir. Sorunu çözebilmek için ne yapmalı ya da bir şeyler satın almalı mı? Bu
soruların yanıtını bulmak işletme için önemlidir. Dolayısıyla eğer ulaşılan karar
bir ürünün ya da hizmetin satın alınması yönündeyse işletme arzu edilen ürün
niteliklerini -boyutu, içeriğinde bulunan materyaller, performansı vb. niteliklerbelirlemelidir. Diğer bir ifadeyle işletme içinde bir ihtiyacın farkına varıldığında
satın alma departmanı, ihtiyaç duyulan ürünün niteliklerini ve miktarını
tanımlayan genel bir “ihtiyaç” tanımı hazırlar. Ayrıntılı teknik niteliklerin
belirlenmesi sorumluluğunu işletme içindeki uzman ekipler üstlenir. Tedarikçiler
ürüne ilişkin bu teknik nitelikleri geliştirmek için kimi zaman müşteri işletmelerle
karşılıklı etkileşimi olanaklı duruma
getiren
bir çalışma ortamı içinde
bulunabilirler. Nitelikler yazılı duruma getirildiğinde, satın alma departmanı ürün
ya da hizmetin sağlayacağı yararlar ile potansiyel satın alma maliyetini
karşılaştırmak için bir değer analizi hazırlar. Bu analiz çok önemlidir. Çünkü
işletme, bu analizin sonucuna göre satın alma karar sürecinin devam edip
etmemesine karar verir. Analizin sonucunda, elde edilmesi beklenen yararlar
37
çok büyük maliyetlerle sağlanıyorsa bu takdirde işletme için çok şiddetli bir
ihtiyaç da söz konusu değilse satın alma ertelenebilir ya da satın alma karar
sürecine bu noktada son verilebilir.
C) Tedarikçilerin Tanımlanması ve Tekliflerin Alınması
Endüstriyel satın alma sürecinde üçüncü aşama, istenen ürünleri üreten
/üretebilecek ya da satan potansiyel tedarikçilerinin araştırılması ve eğer bu
tedarikçi ya da tedarikçiler uygunsa bunların satın almaya ilişkin tekliflerinin
istenmesidir. Müşteri, olası tedarikçileri satış temsilcilerinden, konferanslardan,
tanıtım
kampanyalarından,
fuarlardan,
reklamlardan,
kataloglardan,
sarı
sayfalardan kimi zaman da çalışanların sosyal çevrelerinden öğrenir. Müşteriler,
genellikle
potansiyel
tedarikçileri,
onların
beklentilerini
karşılayıp
karşılayamadıklarını görmek için inceler. Uygun teklif verenler listesine bir
tedarikçinin eklenmesinde kullanılan ölçüt, genel olarak üretim kapasitesini,
konumunu ve üretim kalitesini kapsar. Ancak son dönemlerde tedarikçinin itibarı,
güvenirliliği ve ünü de bu ölçütün kapsamına girmiştir. İstenen koşullara uygun
potansiyel tedarikçilerin bir listesi oluşturulduğunda, müşteri işletme bu listede
yer alan tedarikçilere ürün nitelikleri, talep edilen ürün miktarı, sevkiyat, teslim ve
ödeme koşulları ile satış sonrası talep edilen hizmetlere ilişkin bir öneri istek
formu (mektubu) yollar. Bu forma uygun olarak potansiyel tedarikçiler tekliflerini
hazırlayarak müşteri işletmeye iletirler.
D) Alternatiflerin Değerlendirilmesi
Endüstriyel satın alma sürecinde dördüncü aşama, müşteri konumundaki
işletmede farklı ölçütler kullanılarak potansiyel tedarikçilerden gelen önerilerin
değerlendirilmesidir. Her ne kadar çoğu kez fiyat anahtar ölçütlerden biri olarak
Kabul edilse de özellikle ürün önerileri arasında çoğu kez fiyat farkı olmadığında
müşteriler genellikle ürün kalitesi, tedarikçilerin geçmişteki performansı, sunulan
satış sonrası hizmetler, sözleşme koşulları, sipariş ve teslim koşulları, ödeme
38
dönemleri vb. ölçütleri de alternatifleri değerlendirmede kullanır. Gerçekte
burada iki tür değerlendirme yapılır: İlk değerlendirme ürünle ilgilidir. Bu
değerlendirme sırasında, ürün önerisinin istenen niteliklerle benzerlik gösterip
göstermediğine bakılır, teklif edilen ürün fiyatıyla tahmin edilen ürün maliyetleri
karşılaştırılır. İkinci değerlendirme ise tedarikçi işletme ile ilgilidir. Tedarikçi
işletmenin güvenirliliği, itibarı, ünü, satış, ödeme ve sevkiyat koşulları ile ilgili
önerileri bu değerlendirmede ele alınır.
Her iki değerlendirme sonuçları özenle ele alınarak en uygun bir ya da
birkaç alternatif tedarikçi seçilir. Genellikle bu değerlendirmeler sırasında
müşteri işletme içinde bir tutum ölçeği geliştirilerek tedarikçinin sahip olduğu
özelliklere ilişkin tutumlar likert ölçeği kullanılarak belirlenir.
E) Satın Almanın Yapılması
Satın alma kararı verildiğinde ya da verildikten sonra siparişin verilmesi
ile teslim ve ödeme koşulları gibi konuların müzakere edilmesi (görüşülmesi)
işletme içindeki satın alma departmanının sorumluluk alanı içindedir. Müşteri
işletme tek bir kaynaktan ya da birden fazla kaynaktan satın alma kararı
verebilir.
F) Ürün ve Tedarikçi Performansının Değerlendirilmesi
Seçilen tedarikçi işletme ya da işletmeler söz verdikleri zamanda teslimat
yaptı mı? Ürün, işletmenin istediği niteliklere sahip mi? Ürün beklendiği gibi
sorunu çözdü mü? Bu ve benzeri önemli soruların yanıtlarının gelecekteki satın
almaları
belirlenmesi
ve
değerlendirmesinden
ötürü
ürün
ve
tedarikçi
performansının değerlendirilmesinde biçimsel bir süreç izlenir. Bu tür tedarikçi
değerlendirmesi ya da satışçı analizi tedarikçiyi uygun kategorilerde mükemmel,
orta ya da zayıf gibi derecelendiren farklı bölümlerden oluşabilir. Öte yandan bu
analiz, önemlerini yansıtan bir ağırlığın verildiği fiyat, kalite ve hizmet gibi
39
performans
faktörleriyle
tedarikçilerin
değerlendirildiği
bir
sisteme
dayandırılabilir. Ancak bu söz konusu yöntemlere alternative olarak pozitif
performans için verilen artı noktalar ve zayıflıklar için verilen eksi noktalarla
birlikte bir maliyet oranı yöntemi kullanılabilir. Buradaki sonuç, tatmin düzeyini
yansıtacağı için belirli bir standardın üzerinde olmalıdır.
Pazarlamayla
uğraşanlar için, müşteri tatmini satın alma tekrarı için anahtar unsurdur. Bu
yüzden pazarlamayla uğraşanlar, müşteri ihtiyaçlarını yerine getirmek için özel
çaba harcar ve uygun, değerli hizmet sağlamaya çalışır.
Endüstriyel alıcıların satın alma karar sürecinde kullanabilecekleri çok
sayıda bilgi kaynağı vardır. Bu bilgi kaynakları karar sürecinin tüm aşamalarını
etkiler. Satın alma kararı sonucunda işletme ve satın alma kararını alanlar
açısından olumlu veya olumsuz durumlar ortaya çıkabilir. Satın alma sürecinin
yüksek düzeyde risk içermesi ve belirsizliklerin artması durumunda alıcılar daha
fazla bilgi kaynağına ihtiyaç duyar. Ekonomik risklerin yüksek olduğunu satın
alma süreçlerinde endüstriyel alıcılara göre kişisel ve ticari bilgi kaynakları daha
güvenilirdir. Satın alma sürecinin değerlendirilmesinin kolay olduğu durumlarda
ise kişisel olmayan bilgi kaynakları daha fazla kullanılmaktadır.
1.7.6. Endüstriyel Alıcı Stratejileri
Endüstriyel satın alma işlemi, uzman kişiler tarafından gerçekleştiriliyor
olsa bile, her işletmenin bir stratejisi bulunmaktadır. İşletmelerin uyguladıkları
kesin bir strateji olmayabilir veya stratejilerin yanında önem verdikleri bazı
konular olabilir. Her durumda da yöneticiler, satın alma işlemi için kararlarına
temel oluşturacak bir strateji belirleyecektir. Satın alma işlemi için çeşitli
stratejiler belirlenebilir. Leenders, Fearon ve England satın alma stratejilerini beş
ana gruba ayırmıştır (Eroğlu, 2005: 52):
40
1. Garantili (güvenilir) Arz Stratejisi; talep ve arzdaki değişme tahminlerini
dikkate alarak arz sahiplerinden siparişleri karşılayabilme garantisi ister.
Gelecekte de ürünleri sağlamayı garanti eden, güvenilir aracılar kullanmayı
temel alır. Özellikle arzın kısıtlı olduğu durumlarda bu strateji takip edilir.
2. Maliyetlerde İndirim Stratejisi; toplam elde etme maliyetlerini azaltmayı
temel alan bir stratejidir. Bu stratejinin kullanıldığı mallarda, satın alınan
üreticilerde ve satın alma metotlarında değişikliğe gitme seçenekleriyle
toplam maliyetlerde azaltmaya gidecek alternatif yolları arayıp bulmaya
çalışılır. Doğal olarak bu stratejide en önemli konulardan bir tanesi de fiyat
olmaktadır.
3. Üretici Desteği Stratejisi; üretici (satıcı) işletmelerin bilgi ve imkânlarını
paylaşma durumlarına dayanır. Bu stratejide en önemli konu iki taraf
arasındaki iletişim olacaktır.
4. Çevresel Değişim Stratejisi; ekonomik şartlarda, organizasyon yapısında,
çalışanlarda, yasal ve politik düzenleme ve kontrol biçimlerinde veya
mevcut sistemde meydana gelebilecek değişmelere uyumluluğu esas alan
bir stratejidir. Zaman içinde bu faktörlerde değişmelerin meydana gelmesi
ve bu değişmelerin işletme faaliyetlerini etkilemesi mümkün olduğu için,
birçok işletme belirli zamanlarda mutlaka kullanacaklardır.
5. Rekabet Seviyesine Dayalı Strateji; pazarda ortaya çıkabilecek fırsatları
değerlendirebilmeyi ve işletmenin güçlü taraflarını kullanmayı amaçlayan
bir stratejidir. Özellikle finansal açıdan güçlü olan işletmeler rekabetten
avantaj sağlamayı amaçlayacaklardır. Satıcı işletmelerin çokluğu da
pazarlık imkânı sağlayacaktır.
Bu stratejilerin yanında satın alma sürecine etki eden çevresel, ekonomik,
politik veya kültürel birçok faktör bulunmaktadır. Yöneticiler, bu faktörlerden
41
etkilenebileceği
gibi,
bu
faktörleri
mutlaka
önem
derecesinde
dikkate
alacaklardır. Satın alma stratejileri belirlenirken dikkate almaları gereken önemli
faktörler arasında; performans kriterleri, ekonomik kriterleri, bütünlülük kriterleri,
uyumluluk kriterleri, yasallık kriterleri sayılabilir.
1.8. ENDÜSTRİYEL PAZARLARDA PAZAR BÖLÜMLEME, HEDEF PAZAR
SEÇİMİ VE KONUMLANDIRMA
Durum analizinin en önemli sonuçlarından biri, şirketlere, fırsatların
nerede olduğunu ve nelere yoğunluk verilmesi gerektiğini belirlemede yardımcı
olmasıdır. Pazar belirleme, sosyal, kültürel, teknolojik, ekonomik, politik çevre
koşullarının olumlu ve olumsuz etkilerini belirleyerek, hedef alınacak/hizmet
sunulacak
pazara
nitelik
kazandırması
demektir.
Gelecekteki
büyüme
potansiyeli, şimdiki büyüklük, yatırım ihtiyacı, rekabet gücü, pazar ihtiyaçlarını
karşılama yeteneği ve beklenen kâr değerlendirme ölçütleri olarak düşünülebilir.
Her potansiyel pazar için ölçütler göz önüne alınarak karar verilmeye çalışılır.
Sonuçta, şirketin hizmet vermeyi kararlaştırdığı pazar belirlenir ve buna “Hedef
Pazar” denir.
Endüstriyel pazarlardaki pazar bölümleme uygulamaları, hem hangi
pazarların en iyi firsatları sunduğu hem de bu pazarlara uyum söz konusu
olduğunda pazarlama karması elemanlarının nasıl ele alınacağına ilişkin
kararları içeren karmaşık bir süreçtir. Özellikle çevresel koşullara bağlı olarak dış
ticaretin zorunlu olduğu günümüzde, ürünlerini dış pazarlara sunan endüstriyel
işletmelerde bu karmaşıklık düzeyi artmaktadır. Karmaşıklık düzeyi veri
toplamayı ve hem ulusal hem de uluslararası düzeyde bölümleme stratejilerinin
geliştirilmesi için pazar yöneticilerinin bu verileri analiz etmelerini zorunlu kılar.
Ancak burada belirtilmesi gereken en önemli nokta, bu durumda yöneticinin
toplayacağı bilginin türü ile ilgili ya da özellikle uluslararası pazar fırsatlarına
42
uyum göstermede kullanılacak Pazar karmasının oluşumuna ilişkin çok az
bilginin ve verinin var olduğudur.
Endüstriyel pazarlamada bölümlendirme titizlikle yerine getirilmesi
gereken bir faaliyettir. Endüstriyel pazarlarda yer alan pazarlamacılar, ürün ve
hizmetlerini işletmelere ve örgütsel alıcılara pazarlayıp satmaya çalışırlar, bu
sebeple pazarları onların istek ve ihtiyaçlarına bağlı olarak bölümlendirmek
isterler. Tüketim pazarlarında satın alma kararlarının genellikle duygusal olarak
verildiği, endüstriyel pazarlarda ise daha rasyonel davranıldığı gerçeğile
hareketle, endüstriyel pazarların bölümlendirilmesinde ve pazarı bölümlendirmek
için kullanılan kriterlerde belirli farklılıkların olacağı açıktır.
1.8.1. Etkin Bölümlendirme İçin Gerekli Olan Şartlar
Bölümlendirme sonucunda elde edilen her bir Pazar bölümü işletme için
uygun olmayabilir. Bu sebeple aşağıda belirtilen şartların dikkate alınmasında
fayda bulunmaktadır. Sözkonusu şartlara uyulması durumunda daha etkin
bölümlendirme yapılabilir (Arslan, 2012: 169-171):
i. Bölümlendirilecek
pazarın
heterojen
olmasına
dikkat
edilmelidir.
Bölümlendirme yapılması planlanan pazardaki istek ve ihtiyaçların farklı
olması gerekmektedir. Eldeki pazardaki istek ve ihtiyaçlar doğası gereği
benzer (homojen) ise, Pazar bölümlendirmeye gerek kalmaz, tek bir
pazarlama karması oluşturularak tüm pazar tatmin edilebilir.
ii. Pazar bölümü yeterince büyük olmalıdır. Her işletme ayakta kalabilmek için
para kazanmak ve kar elde etmek zorundadır. Dolayısıyla seçilecek olan
pazar bölümü işletmenin kar elde edebileceği miktarda müşteriye ve/veya
endüstriyel alıcıya sahip olmalıdır. Örneğin, pazar araştırması sonucunda
solaklara yönelik sinema film makarası veya zencefil özlü saç boyası için bir
43
pazar bulunduğu tespit edilebilir ancak pazarda sadece bir veya iki alıcı
işletme mevcutsa, büyük bir işletme için bu ürünlerin üretilmesi ve satışı çok
karlı olmayabilir. Benzer bir şekilde, ürün için güzel bir pazar olabilir fakat
alıcıların bu ürüne sahip olmak için yeterince parası bulunmayabilir. Böyle
bir durumda, başka bir Pazar bölümünün hedef alınmasıdaha doğru
olacaktır. Genelde işletmeler daha büyük pazar bölümlerini cazip bulurlar
ancak unutulmamalıdır ki bazen küçük, niş pazarlarda çok karlı olabilir.
iii. Pazar
bölümü
ölçülebilir
olmalıdır.
İşletmenin
üretim
miktarını
belirleyebilmesi için satış potansiyelini hesaplayabilmesi gerekir. Bunun
içinda pazarda bulunan potansiyel müşteri miktarının tespit edilmesi gerekir.
Bazen, pazarı bölümlendirmek için kullanılan kriterlerin çok özel olması
durumunda bu mümkün olmayabilir. Mesela, demografik veya coğrafik
kriterlere göre pazar bölümlendirildiğinde, ölçüm zor olmayabilir, ancak
yaşam tarzı veya yarar kriterlerine göre bölümlendirmede, pazar bölümünde
kaç kişi olduğu tam olarak tespit edilmeyebilir. Örneğin, Tirkiye’de ses ile
komut verilen bir bilgisayarın satılmak istenmesi durumunda kaç tüketicinin
böyle bir bilgisayara ihtiyaç duyabileceği doğru rakamlarla tespit edilebilir
mi? Benzer bir şekilde, solak gitarcılara yönelik gitar üretileceği düşünülürse,
öncelikle Türkiye’de kaç solak bulunduğu, bu solaklar arasında kaç
müzisyen olduğu, solak müzisyenlerin arasında kaç gitaristin olduğu tahmin
edilmesi gerekir.
iv. Pazar bölümü erişilebilir olmalıdır. İşletme, ürün için büyük bir pazar tespiy
etmiş olabilir ancak belirli sebeplerden dolayı bu pazar bölümüne
erişmiyorsa o pazar bölümünü hedef almamalıdır. Örneğin, bir medical
işletme, belirli bir ülkede ilaçlarına yüksek oranda talep bulunduğunu
öğrenebilir fakat o ülkeye siyasi sebeplerden dolayı ambargo uygulanıyorsa,
bu pazar bölümüne erişemeyebilir. Benzer bir şekilde, Türkiye’nin Doğu
illerinde birçok temel ürüne yüksek oranda ihtiyaç bulunmaktadır fakat kış
aylarında köy yolları yoğun kar yağışından dolayı kapandığından, bu
44
pazarlara erişmet kolay olmayabilir. Endüstriyel pazarları bölümlendirirken
işletme, yeni/ilk kullanıcıların önemli bir pazar oluşturduğunu keşfedebilir
fakat pazarda hangi endüstriyel alıcıların yeni/ilk kullanıcı olduğunu
belirleyemiyorsa, onlara erişemeyecektir. Dolayısıyla pazarı başka bir kritere
göre bölümlendirilmesi daha doğru olabilir.
v. Pazar bölümü tek bir pazarlama karmasına tepki vermeil, farklı olmalıdır.
Diğer bir ifadeyle, seçilen pazar bölümü için oluşturulan ürün, fiyat, dağıtım
kanalı ve tutundurma stratejileri sadece bu pazar bölümünü tam olarak
tatmin etmeli, diğer pazar bölümlerine uygun olmamalıdır; farklılık
taşımalıdır. Eğer aynı pazarlama karması birden fazla pazar bölümüne hitap
ediyorsa, bölümlendirmede hata yapılmış demektir ve bu pazar bölümleri
birleştirilmelidir.
vi. Uygulanabilir olmalıdır (Actionable): Pazar bölümü, işletmenin çekici ve
hizmet sağlayabileceği etkili programlar geliştirmesine uygun olmalıdır.
İşletme, geliştirmiş olduğu pazar bölümlendirmesi faaliyetinden avantaj elde
etmelidir. Örneğin, bir benzin istasyonu sahibi, müşterilerini farklı ihtiyaç ve
ödeme gücüne göre bölümlendirmek isteyebilir fakat, her bir müşteri
grubuna hizmet edecek yeni çalışanları işe alacak maddi güce sahip değilse
böyle bir strateji uygulamamalıdır.
Bölümlendirme bir işletme için etkili bir pazarlama tekniğidir fakat dikkatli
bir şekilde kullanılması gerekir. Kitlesel üretimden gün geçtikçe uzaklaşılan
günümüzde işletmeler, sıklıkla küçük veya erişilmesi çok maliyetli olan pazar
bölümlerine yönelebilmektedir. Bölümlendirme her ne kadar müşterilerin
ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak amacıyla yapılıyorsa da, fazla ürün çeşidi kafa
karışıklığı yaratabilmekte ve işletmelerin daha iyi pazar fırsatlarını kaçırmalarına
sebep olabilmektedir.
45
1.8.2. Endüstriyel Pazarları Bölümlendirme Yöntemleri
Endüstriyel pazarları bölümlendirmek için işletme iki farklı yöntemden
birini kullanabilir. Sözkonusu endüstriyel pazar bölümlendirme yaklaşımları:
Wind ve Cardozo (1974) tarafından geliştirilen Makro/Mikro Bölümlendirme
Yaklaşımı
ve
Bonoma
ve
Shapiro
(1984)
tarafından
geliştirilen
Nest
Yaklaşımı’dır.
1.8.2.1. Makro/Mikro Bölümlendirme Yaklaşımı
Wind ve Cardozo tarafından 1974’de geliştirilen bu modeled iki aşamalı
bir süreç vardır. İlk olarak işletmeler makro bölümlere ait bilgileri toplar. Makro
bölümler işletmenin pazarlama uyarcılarına farklı tepkiler veren bölümlerdir.
Eğer potansiyel müşteriler için farklı tepkiler göstermiyorsa, bu takdirde işletme
mikro bölümlere ilişkin bilgi toplar. Mikro bölümler, makro bölümlere göre daha
özgün ve daha homojen pazar bölümleridir.
Makro/Mikro bölümlendirme yaklaşımında bölümlendirme iki aşamada şu
şekilde gerçekleştirilebilir:

Mikro değişkenler ile Pazar bölümlerinin tanımlanması (sektörel yapı,
firma büyüklüğü)

Tedarikçi işletme, stratejilerine göre mikro değişkenler yardımıyla pazarın
daha küçük bölümlere ayrılması. Bu aşamaları Şekil 2’de görebilirsiniz.
Dolayısıyla, endüstriyel pazarlar once, genel kriterlere göre (makro
kriterler kullanılarak) makro pazar bölümlerine, elde edilen bu makro pazarlar ise
daha sonra özel kriterlere göre (mikro kriterler kullanılarak), mikro pazar
bölümlerine ayrılır.
46
Tüm Potansiyel
Endüstriyel Alıcılar
1. AŞAMA
MAKRO BÖLÜM 1
MAKRO BÖLÜM 2
MAKRO BÖLÜM 3
MİKRO
MİKRO
BÖLÜM 2A BÖLÜM 2B
MİKRO
MİKRO
BÖLÜM 3A BÖLÜM 3B
2. AŞAMA
MİKRO
MİKRO
BÖLÜM 1A BÖLÜM 1B
Şekil 2. Endüstriyel Pazarlarda Makro/Mikro Pazar Bölümlendirme
Kaynak: Arslan, F. Müge; Endüstriyel Pazarlama, İstanbul, Beta Basım A. Ş., 1.
Baskı, Mart, 2012, s. 198.
1.8.2.2. Nest Yaklaşımı
Bonoma ve Shapıro (1984), Makro/Mikro Bölümlendirme’yi bir adım öteye
götürmüş
pazarların
ve
yürütmüş
pratikte
oldukları
sadece
iki
araştırmaların
aşamalı
değil,
sonucunda,
beş
endüstriyel
aşamaya
kadar
bölümlendirildiğini tespit etmişlerdir. Dolayısıyla NEST Yaklaşımı’na göre
bölümlendirme yapıldığında, endüstriyel pazarlar en genel kriterlerden en özel
kriterlere doğru beş seviyeye kadar bölümlendirilebilmektedir. Bu yaklaşımdaki
önemli bir nokta, pazarın gerektiği kadar bölümlendirilmesi, örneğin üçüncü
aşamada
homojen
pazar
bölümlerinin
elde
edilmesi
durumunda
bölümlendirmenin burada kesilmesi, beş aşamaya kadar yürütülmemesi
gerektiğidir. Şekil 3’de, Nest Yaklaşımı’na göre bölümlendirme verilmiştir. Bu
yaklaşıma “Nest” (kuş yuvası) yaklaşımı denilme sebebi, ortaya çıkan şekil kuş
yuvasına benzemesidir.
47
Genellikle pazar grupları, bölümlemede kullanılan çeşitli değişkenlere
bağlı olarak farklı biçimlerdeki müşteriler, potansiyel müşteriler ve satın alma
durumlarından oluşan farklı değişkenlerin analizinden elde edilir. Burada sorun,
hangi ve ne kadar bölümleme temelinin kullanılacağı ve elde edilen sonuçlar
arasındaki farklılıkların nasıl yorumlanacağını bilmektir.
Genel Gözlenebilir
Kriterler (Makro)
Örgütsel Demografi
 Sektör
 İşletme Büyüklüğü
 Coğrafik Kriterler
İşletme Değişkenleri
 Teknoloji
 Kullanıcı Olup Olmama Durumu
 Müşteri Becerileri (Finansal)
Satın Alma Yaklaşımı
Orta
 Satın Alma Ünitesinin Yapısı
 Satın Alma Politikaları
 Satın Alma Kriterleri
Durumsal Faktörler
 Aciliyet
 Uygulama Alanı
 Siparişin Büyüklüğü
Bireysel Faktörler
 Motivasyon
 Alıcı-satıcı İlişkisi
 Risk Algısı
Özel Gizli Kriterler
(Mikro Kriterler)
Şekil 3. Endüstriyel Pazarlarda Nest Yaklaşımına Göre Pazar Bölümlendirme
Kaynak: Arslan, F. Müge; Endüstriyel Pazarlama, İstanbul, Beta Basım A. Ş., 1.
Baskı, Mart, 2012, s. 205.
48
1.8.3. Bölümlendirmede Rekabetsel Avantaj
Şimdiye kadar sürekli olarak bölümlendirmenin önemi, mevcut ürünlerin
bir süre sonra eskiyebileceği ve müşteri istek ve ihtiyaçlarına cevap
veremeyebileceği, bu sebeple bölümlendirme yapılıp, hedef pazarın seçilmesi,
konuma karar verilmesi ve hedef pazara en uygun pazarlama karmasının
oluşturulması gerektiği vurgulandı. Ancak unutulmaması gereken bir unsur, bu
işlemin sürekli olarak tekrarlanması gerektiğidir. Hiçbir işletme, tek bir ürünle ve
hiçbir değişiklik yapmadan, yıllarca ayakta kalamaz. Rakiplerin daha cazip bir
teklif sunmaları sonucunda pazar payları hızla azalabilir. Dolayısıyla işletmeler
sürekli olarak ürünlerini yenilemeli ve müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına uygun
hale getirmelidirler. Bunu yapabilmek için ise, aşağıdaki temel sorulara cevap
aramalıdırlar.

Mevcut ve potansiyel müşterilerimiz kimlerdir?

Müşterilerimizin mevcut ve gelecekteki ihtiyaçları nelerdir?

Müşterilerimiz değeri nasıl tanımlamakta, nasıl algılamaktadırlar?

Müşterilere na zaman ve nerede erişebiliriz?
Konumlandırmada rekabet avantajı elde edilebilmesi için işletmeler şu iki
noktaya dikkat etmelidirler: ürün ve/veya markaya ait kaç özellik vurgulanmalı ve
hangi farklılıklar tutundurulmalıdır. Ürünün ve/veya markanın birçok özelliği
bulunabilir fakat işletme bunların hepsini birden vurgulamaya çalışırsa tüketicinin
zihninde karışıklık olacak ve ürünün belirli bir yer edinmesi güç olacaktır.
Tüketici belirli bir özelliği duyduğu anda aklına tek bir marka gelmelidir; birden
fazla marka geliyorsa burada işletmelerin başarısız olduğu söylenebilir. Marka
tek bir özellikle özdeşleşmeli, o özelliğe ihtiyaç duyulduğunda tüketicinin aklına
doğrudan o marka gelmelidir. Bu sebeple, konumlandırmada hangi özelliğin
vurgulanacağı dikkatli bir şekilde seçilmeli ve müşteri ile her türlü iletişimde bu
özellik vurgulanmalıdır. Örneğin, güvenli otomobil denilince akla ilk gelen marka
49
Volvo iken, kalple dost margarin denilince akla ilk gelen marka Becel’dir.
Endüstriyel ürünlerden bir örnek verilecek olursa, hakimlerin en fazla tercih ettiği
steteskop markası olan Littmann rakipleri arasında kalite denildiğinde ilk akla
gelen markadır.
Benzer bir şekilde markanın rakip markalara nazaran birçok ayırtedici
özelliği bulunabilir ancak bunlardan biri seçilerek tutundurulmalıdır. Hangi
ayırtedici özelliğin seçileceği ise, şu kriterlere göre belirlenebilir (Kotler ve
Armstrong, 2008: 207).

Önemli olmalıdır. Müşteri için değer sunmalıdır.

Ayırtedici olmalıdır. Rakiplerin bu özelliği sunamaması gerekir.

Üstün
olmalıdır.
Farklılık
işletmeye
rakiplere
göre
bir
üstünlük
oluşturmalıdır.

İletilebilir olmalıdır. Farklılık müşterilere iletilebilmeli, onların dikkatini
çekebilmelidir.

Rakipler tarafından kolaylıkla taklit edilmemelidir.

Satın
alınabilecek
fiyatta
olmalıdır.
Müşterilerin
satınalamayacağı
düzeyde maliyetli olmamalıdır.

Karlı olmalıdır. İşletmeye kar sağlamalıdır.
Günümüzde marka ve markalaşma gerek uygulamacılar gerekse
akademisyenler tarafından daha çok tüketim malları için ele alınan ve tartışılan
bir konudur. Ancak, hızla yayılan globalleşme üretim mallarının üretimini de
kolaylaştırmakta ve böylece endüstriyel mallar olarak bilinen bu ürünlerin de
farklılaştınlabilmesi için markalaşma kullanılması gereken bir pazarlama aracı
olarak ortaya çıkmaktadır. Endüstriyel pazarlamada markalama, genelde
önemsizmiş gibi görülebilir çünkü endüstriyel alıcıların rasyonel davrandıkları,
duygularıyla hareket etmedikleri bilinir. Ancak unutulmamalı ki, endüstriyel alım
gerçekleştiren satın alma merkezinin üyeleri sonuçta birer insandır ve tamamen
50
duygusuz hareket etmeleri imkansızdır. Dolayısıyla, aynı tüketici pazarlarında
olduğu gibi, endüstriyel pazarlarda da yoğun bir şekilde markalama stratejileri
kullanılmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde, endüstriyel pazarlarda marka
değeri ve satın alma kararındaki etkisi ele alınacak, ardından endüstriyel
ürünlerde marka bileşenleri konusu üzerinde durulacaktır.
İKİNCİ BÖLÜM
ENDÜSTRİYEL PAZARLARDA MARKA DEĞERİ
VE SATIN ALMA KARARINDAKİ ETKİSİ
Endüstriyel pazarlarda üreticilerin farklılaştırılmış ürün sunma çabaları,
teknolojik gelişmeler, müşterilerin bilgi düzeylerinin artması, uluslararası rekabet
markalamaya verilen önemin artmasına neden olan etkenlerdir. Markalama
faaliyetleri ile güçlü bir markaya sahip olmak isteyen endüstriyel işletmeler;
pazara
yüksek
fiyatlı
ürünler
sunabilmek,
marka
yayma
stratejilerini
desteklemek, müşteri memnuniyetini arttırmak, alıcılarda güven duygusu
uyandırmak, aracı işletmelerin markaya daha fazla ilgi göstermesini sağlamak
ve dağıtım kanalı üyeleri üzerindeki güçlerini arttırmak gibi avantajlara da sahip
olmaktadırlar (Webster, 2000: 19).
Pazarlama alanında teknik anlamda, ürünün performans özellikleri ya da
ürünün somut özelliklerinin hitap ettiği alıcı ihtiyaçları daha ön plana çıkartılmıştır
(Han ve Sung, 2008: 807). Ancak fiyat ve ürünün diğer somut özellikleri satın
alma kararlarını tam olarak açıklamada yeterli değildir. Bu nedenle tedarikçinin
ünü, güvenilirliği, satış sonrası hizmetler gibi soyut özellikler rasyonel ve
sistematik karar sürecinde önemli olmaktadır (Pooler vd., 2004: 172). Alıcıların
bu soyut beklentilerini karşılayan en önemli kavram ise marka değeridir (Yılmaz
ve Erciş, 2012: 27).
2.1. MARKA TANIMI VE ÖNEMİ
İnsanlar, sadece yakın geçmişimizden itibaren değil, çok uzun zamandan
beri mal ve hizmetlerini markalamaktadırlar. İnsanlar, bir eşyayı beğenirlerse
52
bunun için kimi öveceklerini, gelecekte bu malı nereden temin edebileceklerini
veya bir sorunla karşılaştıklarında bu hatadan kimi sorumlu tutacaklarını
bilebilmek amacıyla eşyaların üzerine bir takım işaretler koymuşlardır. Mısırlılar,
Yunanlılar, Romalılar ve Çinliler gibi eski medeniyetler de sahiplik ve kaliteyi
belirtmek için yaptıkları çanak ve çömleklerin ve diğer eşyaların üzerine aitlik
bildiren işaretler koymuşlardır (Çifci ve Cop, 2007: 70).
Marka, günümüzde kullanılan en popüler kelimelerden biri haline gelmiş
durumdadır.
Fakat
herhangi
bir
insan
grubuna
markanın
ne
olduğu
sorulduğunda, alınan cevaplar oldukça farklıdır. Bazıları markanın bir isim ya da
ticari bir meta olduğunu, bazıları ise ürün, hatta taahhüt oduğunu düşünürler.
Aslında bunların tümü doğru olabilir (Pelin Tapçı, 2006: 22).
Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılan marka tanımı şöyledir: "Bir
teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden
ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla; kişi adları, sözcükler, şekiller, harfler, sayılar,
malların biçimi ve ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde
ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü
işaretlerdir (www.turkpatent.gov.tr, 2004).
Amerikan Pazarlama Birliği markayı; bir satıcı ya da satıcılar grubunun
ürünlerini ya da hizmetlerini tanımlamaya ve rakiplerinden ayırmaya yarayan
isim, sembol, terim, işaret, desen veya bunların bileşimi" (Keller, 1998: 2) olarak
tanımlamaktadır. Benzer şekilde Betts (1994) markayı sürdürülebilir, farklılaşmış
bir avantaj yaratmak için belli bir örgütün ürününü tanımlayan bir isim, sembol,
tasarım ya da bunların bir kombinasyonu şeklinde tanımlamaktadır. Bunların
yanı sıra, marka rasyonel değerler kadar duygusal değerleri de kullanarak,
bağlılıklar kurma yoluyla, bir şirketin geleceğini, ürünlerini ve hizmetlerini
güvence altına almak anlamına gelmektedir (Gilmore, 2003: 202). Öte yandan,
marka, tüketicinin ürünü, özellikleri, yararları ve kalitesiyle algılama şeklidir. Bu
53
anlamda, belirli değerleri, kültürü, kimliği ve hatta kullanıcıyı yansıtmaktadır
(Cüce, 2000: 22).
Markanın önemi kimi araştırmacılara göre Eski Mısırlı’lara, kimilerine göre
Eski Yunanlı’lara kadar uzanmaktadır. Ustaların ürettiği nesnelerin gerçek
kalitesini anlatmak için bu ürünlerin üzerine bir işaret koymaları ile başlayan bu
süreç, ürün kullanımının yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte ürün kalitesi ve
kaynağını (kökenini) gösterme çabasına dönüşmüştür. Örneğin, Yunan ve Roma
lambalarında, Çin porselenlerinde ve M.Ö. 1300'lü yıllarda Hindistan’da tescilli
markaların (trademark) kullanıldığı görülmektedir.
Tüketiciler, mal ve hizmetleri; kendi deneyimleri, ait oldukları sosyal
çevre, arkadaş grupları veya reklamlar aracılığıyla değerlendirmeyi öğrenir. Bu
etkileşim içinde tüketici, mal veya hizmetin markasına bir anlam yükler ve
satınalma karar sürecini yine bu markayla kolay hale getirir. Marka isminin en
belirgin faydası, tüketicinin satın alacağı mal veya hizmeti belirlemesine
yardımcı olmasıdır (Odabaşı ve Oyman, 2002: 360).
Marka, bir işaret olma özelliğinin yanı sıra beraberinde birçok özelliği de
taşımaktadır. İsim olmasının altındaki sorumluluk, bu ismin korunması ve
kalitesinin sürekliliğinin sağlanması sorumluluğunu getirmektedir. Don Schultz’a
göre; “21. yüzyılda marka ve marka yönetiminin önemi daha da artacaktır. Yeni
dönemde markanın tanımı da önemli değişiklikler gösterecektir. Marka yönetimi,
marka yaratmak, markaya bir imaj ve içerik yüklemek konularına odaklanacak”.
Schultz, “bunlarla birlikte müşteriye ulaşmak konusu da önem kazanacak. Marka
artık sahip olduğu imaj, içerik ve müşterisiyle tanımlanacak. Daha çok kurum
sahip oldukları markada müşterinin yarattığı farkı keşfedecek” demektedir
(Demirel, 2003: 76).
Marka, bir firmanın mal ve hizmetlerini tanımlayan ve onları rakiplerinden
ayırt etmeye ve farklılaştırmaya yarayan isim, sembol, tasarım veya bunların
54
birleşimidir. Bu tanıma göre marka ürünlere kimlik kazandıran, tüketiciye aldığı
ürünün kaynağını gösteren, firmayı benzer ürünleri üreten rakiplerine karşı
koruyan isim, sembol, tasarım veya bunların birleşimidir. Günümüzde güçlü
marka
inşa
eden
firmalar,
öz kaynak
olarak
marka
değerini
ortaya
koymaktadırlar. Marka, ürüne kimlik kazandırma ve rakiplerinden farklılaştırma
gibi klasik yararlarından öte günümüzde tek başına aktif bir değer haline
gelmektedir. Bu nedenden dolayı firmalar için güçlü bir markaya sahip olmak en
önemli amaç haline gelmektedir.
Marka, işletmenin ürününü rakiplerinin ürünlerinden farklılaştırmayı
sağlar. Örneğin, su farklı özelliklere sahip bir ürün değildir. Ancak süper
marketlerde her birinin içeriği ve marka ismi farklı olan şişe suları mevcuttur.
Marka sayesinde işletmeler mal ve hizmetlerini farklılaştırabilmektedir. Böylece
tüketicilere ulaşabilmektedir (Blythe, 2001: 135). Marka olmadan tüketicinin
gözünde bütün ürünler aynı niteliklere sahip olarak algılanmakta; bu da
tüketicinin en ucuz ürünü tercih etmesine neden olmaktadır. İşletmeler,
tüketicilerin dikkatlerini ürünlerine çekmek ve tüketicinin kendi ürününü tekrar
tanınmasını sağlamak amacıyla markayı kullanmaktadırlar (İsmail, 2006: 31).
İyi bir marka oluşturmak ve rekabetin yoğun olarak yaşandığı tüketici
pazarlarında başarılı olmak firmalar açısından büyük önem taşımaktadır. Marka
başarısının en önemli göstergelerinden birinin ise marka bağımlılığı oluşturmak
olduğunu söylemek mümkündür (Çiftyıldız ve Sütütemiz, 2007: 37).
Markalar hayat seyrine sahip değildir. Ürünler, hayat seyirleri boyunca
hareket ederken, markalar bunu yaşamazlar (Palumbo ve Herbig, 2000: 122).
Marka ile ürün arasındaki diğer bir fark ise şudur; Ürünün biçimi ve özellikleri
vardır, zaman içinde değişebilir veya genişletilebilir, somuttur ve fiziksel
bileşenleri bulunmaktadır. Fabrika veya bir hizmet sektöründe üretilir. Marka ise
yaratıcılığa dayanır, kişiliği vardır, ürünün aksine soyuttur ve duygusal bileşenleri
55
vardır. Ürün beynin rasyonel (sol) tarafına yönelik iken, marka beynin duygusal
(sağ) tarafına yöneliktir (Kırdar, 2007: 234).
2.1.1. Markalama İle Sağlanan Yararlar
Pazardaki rekabetin hızla artması sonucu, alınıp satılan mal ve hizmet
sayısı da artmış, zamanla bu ürünleri taşıdıkları özellikleriyle birbirinden ayırma
ihtiyacı meydana gelmiştir. Bu nedenle üreticiler hem ürünlerini diğer ürünlerden
ayırt etme hem de tüketiciye vaat ettikleri belli bir kalite düzeyini korumak
açısından ürünlerini markalama yoluna gitmişlerdir. Ürünleri ilk kez satınalırken
herhangi bir şekilde deneme imkânı olmayan tüketiciler, reklam veya başka
iletişim araçlarıyla tanıtılan bu markalardan haberdar edilmişlerdir. Markalama
faaliyeti yalnızca markayı meydana getiren üretici ve/veya aracılara fayda
sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda tüketicinin de belirli bir ürün grubundaki
tercihine de yardımcı olmaktadır. Marka, tüketicinin tercihinden dolayı kendini
güvende hissetmesine neden olabilir. Bir tüketicinin belirli bir markaya bağlı
olması, önüne çıkabilecek ürünle ilgili mühtemel riskleri en aza indirir ve ürünü
satınalmak için harcayacağı zamanı ve enerjiyi azaltabilir (Bişkin, 2010: 413).
2.1.1.1. Markalamanın İşletmelere Sağladığı Yararlar
Markaların işletmelere sağladıkları faydalardan belki de en önemlisi ürün
ya da hizmete değer katmasıdır. Bu değer markanın kullanımından kazanılan
deneyimden kaynaklanır. Bir marka hem fiziksel hem de algısal bir kavramdır.
Burada fiziksel kavramla anlatılmak istenen, örneğin markanın bir süpermarket
rafında fiziki haliyle bulunmasıdır. Markanın algısal boyutu ise tüketicilerin
belleklerindeki soyut yerleri ile ilişkilidir. Başarılı bir markanın, tüketiciye belirli
nitelikleri gösteren, tüketicinin dikkatini çeken, tanınabilir ve hatırlanabilir bir ismi
56
vardır. Bu durum işletmenin oluşturacağı genelde pazarlama özelde tutundurma
stratejilerinin etkinliğini arttırır. Markaların işletmelere sağladıkları faydalar
konusu kapsamında göz önüne alınması gereken bir başka nokta da, başarılı
markaların mevcut müşterilerin rakip ya da ikame ürünlere olan eğilimini oldukça
azaltmasıdır. Geleneksel olarak, pazarlamanın temel amacı bir zamanlar
sadece, belirli bir grup yeni müşteriyi etkileyerek satışları arttırmak idi. Ancak
pazarlamanın odak noktası artık işletmenin mevcut müşteri portföyüne
kaymaktadır. Mevcut müşterinin korunabilmesi oldukça önemlidir. Çünkü yeni bir
müşteri elde etmek, mevcut müşteriyi muhafaza etmekten daha maliyetlidir.
Güçlü bir markanın anlamı, yüksek pazar payı ile yüksek satış ve kâr
anlamına gelmektedir. Günümüzde marka satılabilir bir değer haline gelmiştir.
Markalı ürünlerin işletmeye sağladığı faydalar şöyle sıralanabilir (Çelik, 2007: 6):
­ Güçlü bir marka, şirketine yeni ürünleri için bir platform sağlar ve rekabetçi
saldırılara karşı marka gücünü ve dayanıklılığını arttırır.
­ Marka adı ürünün rakipleri tarafından kopyalanmasına engel olabilecek
yasal koruma imkânı sağlamaktadır.
­ Marka tescil edilerek yasal bir konum kazanır ve marka sahibine yasal bir
güvence sağlar.
­ Tutundurmaya yardımcı olur ve talep yaratmada etkilidir. Reklam ve
promosyon stratejileri ile firma markası tüketiciler tarafından daha kolay
anımsandığından ürün talebi artacaktır.
­ Firma ve ürün imajının yerleştirilmesini sağlar. Belli bir ürünle isim yapmış
yada tüketicilerin hafızasında yer eden bir markanın aynı isimle çıkardığı
başka bir ürüne tüketicilerin güven duymasını kolaylaştırır.
­ Üreticiye bir ölçüde pazarı denetleme olanağı sağlar, aracıların satış
çabalarını izleyebilir.
57
­ Yeni bir pazara girerken markalı ürünlerin o pazardan daha fazla pay
almaları ve ürünlerinin kolayca tanınma şansı markasız ürünlere göre daha
fazladır.
­ Fiyat istikrarına olumlu etki eder; marka sahibi firmaya, aracı kuruluşların sık
sık fiyat değişikliği yapmalarını, değişik aracıların malı farklı fiyatlardan
satmamalarını sağlamada yardımcı olur.
­ Piyasada daha önce başarılı olmuş bir marka, ürün hattına yeni ürünlerin
eklenmesini kolaylaştırır. Örneğin; Renault markası altında Broadway,
Megane gibi ürünler ürün hattına başarılı bir şekilde ilave edilmesi gibi.
2.1.1.2. Markalamanın Toplumsal Açıdan Yararları
Toplum açısından markalamanın aleyhine ve lehine görüşler vardır.
Aleyhine olanlar, markanın özellikle homojen ürünlerde gereksiz ve gerçek dışı
ürün farklılaştırmasına yol açtığını, reklam, ambalaj vb. maliyetleri artırdığını ileri
sürmektedir. Buna karşılık marka, fiyatlarda kararlılık sağlayabilir, ürünlerin
kalitesinin iyileşmesine ve firmaların taklitlerinden korunmak için daha çok yenilik
yapmalarına yarayabilir. Tüketicilerin korunmasına katkıda bulunur. Ancak çok
isim yapmış veya tanınmış markaların bazen fiyatları gereksiz yere artırdıkları ve
istemeseler de diğer firmalara bile bu açıdan yol gösterdikleri görülmektedir.
Başarılı marka yaratmanın yolunun tüketici ihtiyaçlarını en iyi şekilde
karşılamaktan geçtiğini anlayan işletmeler, pazarlama stratejilerini her geçen
gün daha da iyileştirmeye gayret etmektedirler. İşletmelerin her geçen gün
gelişen pazarlama faaliyetleri, içinde bulundukları yoğun rekabet ortamında
rakiplerinden geride kalmak istemeyen tüm işletmeleri, faaliyetlerini geliştirmeye
ve sürekli yenilikler yaratmaya zorlamaktadır. Ürünlerin kalitesinin gittikçe
artmasıyla birlikte, bundan nasibini alan pazardaki tüm işletmeler toplumun
refahının da artmasına neden olmaktadırlar. Pazarlama faaliyetlerinde görülen
58
bu iyileşme, toplumun da kalkınmasına ve artık dış pazarlarda daha güçlü
rakiplerle mücadele içerisine girilmesine neden olmaktadır (Karacan, 2006: 20).
2.1.2. Marka Yönetimi ve Marka Yönetimini Etkileyen Faktörler
Marka yönetimine dair tarihsel süreç, Procter and Gamble’da Richard
Deupre’nin başkanlığı dönemi ile başlatılır. Deupre’nin başkanlığı döneminde
yaratıcı ve girişimci bir yönetici olan McElroy, her bir P&G markası için bir
yönetici ve yardımcının olması gerektiğini vurgulayarak; bu kişilerin görevini
reklam ve diğer pazarlama faaliyetlerini yürütmek olarak belirlemiştir. İkinci
Dünya Savaşı sonrası dönemde marka yöneticiliği sistemine geçişin hızlandığı
gözlenmiştir. Johnson ve Johnson, General Electric, Heinz, Pillsbury gibi
kuruluşlar 1930’larla birlikte bu süreci hızlandırmıştır (Çelik, 2007: 105). 1967’de
Amerika Birleşik Devletleri’nde tüketim malları üreticilerinin %84’ünün marka
yöneticilerine sahip olduğu belirlenmiştir (Georges ve Fullerton, 1994: 175). Bu
süreç çeşitli tüketim ürünlerine sahip kuruluşların uymak zorunda kaldığı bir
durum olarak değerlendirilebilir.
Günümüzde, marka yönetimi ve marka değerini arttırma çabaları rekabet
stratejilerinin temel unsurlarından biri olarak görülmektedir. Bir markanın
oluşturulması veya lider bir markanın korunmasına yönelik kararları içerir.
Günümüzdeki uygulama alanlarına bakıldığında marka yönetimi bir marka
yaratma, markayı tüketici zihninde konumlandırma, bir markayı büyütme ya da
ömrünü
uzatma
gibi
uygulamaların
stratejik
kararlar
bütünü
olarak
değerlendirilmesi biçiminde yorumlanmaktadır. Ancak, marka yönetimi ile ilgili
kararlar, işletme içindeki diğer bölümlerin desteğini alan bir anlayış içerisinde
pazarlama stratejilerine bağlı olarak geliştirildiği zaman etkili olmaktadır. Böylece
etkin bir marka yönetimi süreci ile firmalar ürün yaşam eğrisindeki değişimlere
59
rağmen uzun yıllar rekabet ortamına direnerek karlılık ve verimliliklerini
arttırabilmektedirler (Aktuğoğlu, 2005: 324).
Marka yönetimininde gözönünde bulundurulan ve marka yönetimi
doğrudan etkileyen başlıca faktörler ise marka kimliği-kişiliği, marka imajı, marka
algılamalarıdır.
2.1.2.1. Marka Kimliği
Marka kimliği, marka stratejisini yaratmak ve korumak için yarattığı marka
çağrışımları kümesidir (Aaker, 2009: 84). Markanın stratejik kimliği; ismi, logosu
grafik sistemi ile insana ait bazı karakter özelliklerinin marka ile bütünleşmesidir.
Marka kimliği, marka stratejilerinin anlamlandırılmasını sağlar ve yaratılmak
istenen marka çağrışımlarının toplamını ifade eder (Taşkın ve Akat, 2008: 96).
Marka kimliği, markanın bütüncül yapılandırmasında/yönetilmesinde
temel bir kavram olarak değerlendirilmelidir. Buna göre marka kimliği, marka için
anlamı, yönelimi ve amacı belirlemeye yardımcı bir çerçevedir. Marka kimliği
kavramı, markanın tüm yönlerini kuşatmakta; markaya ilişkin parçalardan çok
bütünü önemsemektedir. Marka kimliği, rekabetçi ortamda markanın gelişimini
sürdürmesi ve kârlı bir büyüme sağlamasında temel bir kavram olarak
değerlendirilebilir.
Marka kimliği öz bir ifade ile; bir ürünün biçiminin görünen işaretlerinin,
reklâmının, renklerinin, ambalajının ve mesajının dışa vurumudur. Bu mesaj,
tüketici ya da müşteri ile üretici arasında iletişimi kurar. Tüketicinin markaya
bakış
açısını
oluşturan
kelimelerin,
imajların,
fikirlerin
ve
bileşenlerin
birlikteliğidir. Markanın stratejik kimliği; ismi, logosu, grafik sistemi ile insana ait
bazı karakter özelliklerinin marka ile bütünleşmesidir. Marka kimliği, marka
stratejilerinin
anlamlandırılmasını
sağlar
ve
yaratılmak
istenen
marka
60
çağrışımlarının toplamını ifade eder. Marka kimliği kullanıcı ve marka arasında
bir ilişki kurulmasına yardım eder. İsletmenin marka ismi ile birlikte kullandığı
bazı çağrışımlar, sloganlar, renkler ve logolar, marka kimliği oluşturmada
kullanılan araçlardır.
Marka kimliği iki temel marka unsurundan oluşmaktadır. Bunlar, “marka
konumlama” ve “marka kişiliği” unsurlarıdır. Marka konumlama ve marka kişiliği
konuları önemleri nedeniyle ayrı bir başlık altında incelenecektir. Şekil 4’de
marka kimliğini oluşturan ve etkileyen unsurlar yer almaktadır (Wallenklint, 1998:
7). Şekilde, çevrede yer alan unsurlar markanın hedef kitlesi ile etkileşimde
bulunduğu yollardır. Kimlik, çesitli marka unsurlarının ardarda sıralı olduğu bir
DNA gibidir.
Toplam Marka Kimliği
Marka Adı
Logo/Grafik
Sistem
Marka
Konumlandırma
Pazar İletişimleri
Satış Stratejileri
Stratejik Kişilik
Promosyon/Satış
Geliştirme
Ürün / Hizmet Performansı
Toplam Marka Kimliği
Şekil 4: Marka Kimliğinin Temeli
Kaynak: Taşkın, Ç., “Bir Beyaz Eşya Markası Üzerinde Marka Değeri ve
Bileşenlerinin ilişkilerinin Modellenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Doktora Tezi,
Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s. 83.
61
Marka kimliğini şu altı özelliği ile ortaya koyabiliriz (Çelik, 2007: 13):
1. Marka objektif özelliklerin bir bütünlüğüdür, marka, sorulduğunda insanın
aklına hemen gelen veya gizli olarak var olan ve neredeyse algılanamayan
bir niteliktir.
2. Marka bir şahsiyettir ve kendisine has karakteri vardır. Ürün ve hizmet
faaliyetlerinin iletişim biçimi, markaya belli bir “Şahsiyet tipi” atfetmektedir.
3. Marka kültürel bir bütünlük oluşturmaktadır. Her ürün belli bir kültürden
oluşur ve bu kültürün desteğinin fiziki somutlaşmasıdır. Bu bağlamda kültür,
markanın ilhamının ve enerjisinin kaynağı olan bir değer sistemidir.
4. Marka ilişkiler için bir çerçeve sunmakta ve genellikle insanlar arasında bir
alışveriş için fırsatlar oluşturmaktadır.
5. Marka spontane bir bağlantı/koordinasyon da olabilmektedir. Bir marka en
tanınmış ürünleri ve reklam aracılığıyla spontane bağlantıların bir sistemini
oluşturur ve bunlar bu markanın hitap edeceği alıcı veya kullanıcılardır.
Burada genellikle bu bağlantı hedef grupları ile karıştırılmaktadır. Hedef
grubu markanın potansiyel alıcı ve kullanıcılardır. Kurulan bağlantı ise hedef
gruplarının bütünleşmek istediği resimdir.
6. Marka arzulanan bir düşüncedir. Nasıl ki kurulan “bağlantı” hedef grubunun
dış aynası ise, arzulanan görüntü de iç aynadır. Örneğin Porsche’nin çok
sayıda müşterisi bu arabayı kendilerine bir şeyler kanıtlamak için
almaktadırlar.
Bu özellikler marka kimliğini ve gelişme imkânlarını tanımlamaktadır. Yine
bu özellikler yapılandırılmış bir bütün oluşturmakta ve bir noktanın diğerini
yansıttığı görülmektedir. Ayrıca bu özellikler, bir markanın iletişim aracılığıyla
hayatta kaldığını da (iletişim olmadan marka olmaz) göstermektedir.
62
2.1.2.2. Marka İmajı
İmaj, bir ürünün, bir kişinin, bir şeyin ‘Nasıl?’ bilindiğidir. Markalaşma
sürecindeki bir ürünün veya marka olmuş bir ürünün nasıl bilindiği sadece dış
görüntüsüyle değil o ürünün fiyatı ve kalitesi ile de alakalıdır. Bütün bunlar o
ürünün imajını oluşturur. Bundan dolayı ürünün imajını belirlerken sadece dış
görüntüsünü değil, fiyat ve kalitesini de olayın içine katmak gerekir. Marka imajı,
tüketicinin ürüne ne anlam yükledikleri ve ürünü neyle özdeşleştirdiklerinin
birleşimidir. Bu imaj çeşitli kaynaklardan elde edilen deneyimlerin tüketicinin
beyninde yorumlanmasıyla oluşur. Tüketici algısını şekillendiren deneyimlerin
elde edildiği kaynaklar, söz konusu ürünün denenmesi, üretici firmanın ünü,
ambalaj, marka adı, reklam, reklamın içeriği, reklamın yayınlandığı medya gibi
kaynaklar olabilmektedir. İmaj oluştururken hedef kısa dönemde tüketiciyi
etkilemek olarak belirlenir. Uzun vade de ise tüketiciye güven veren bir marka
olma çabası amacı güdülmektedir.
Marka imajı, geleneksel olarak marka ile ilişkili en temel ve bilinen
kavramlardan biridir. Marka imajını oluşturan ögeler ve kavramlar çok boyutlu bir
tanımlama çerçevesine sahiptirler. Marka imajı, tüketicinin zihninde yer alan
markanın bütüncül resmi olarak tanımlanabilir. Bu resmin oluşmasını etkileyen
ögeler, marka tanınırlığı, markaya yönelik tutum ve markanın kalitesine duyulan
güvendir. Marka imajı, tüketici belleğinde çağrışımlara bağlı olarak marka
hakkında yansıtılan algılamalardan oluşur.
Marka imajı, tüketicilerin markayı nasıl algıladıkları ile ilgili bir kavramdır.
Marka imajı öz bir ifade ile markaya ilişkin inanışlar bütünü olarak tanımlanabilir.
Markaya anlam ve değer katan unsurların toplamı olarak da görülebilir.
Tüketiciler ürünleri ve markaları oluşturdukları imaja göre değerlendirirler ve
üründen çok imajı satın alırlar. Marka imajı ile ürün imajı kavramları arasında
bağlantı olmasına rağmen, temel bir farklılık söz konusudur. Ürün imajı ile belirli
63
bir ürün grubuna yönelik tüketicideki tutum ve düşünceler açıklanırken, marka
imajı ile ürün grubu içindeki belirli bir markaya yönelik anlam ve değerler ifade
edilmeye çalışılır.
Marka
kişiliği marka
imajının
üç bileşeninden
biri olarak ifade
edilmektedir. Marka imajının diğer bileşenleri ise ürün nitelikleri ve tüketici
yararlarıdır. Araştırmalar marka imajının kişilik bileşeninin, tüketicilerin markayı
genç/yaşlı, erkeksi/kadınsı olarak görmelerinde yardımcı olan bir bileşen
olduğunu belirtmektedirler. Marka orjini de marka kişiliginin bir parçasıdır
(Thakor ve Chiranjeev, 1996: 29). Şekil 5’de, marka imajı bileşenleri yer
almaktadır.
Marka İmajı
Ürün Nitelikleri
Marka Kişiliği
Markanın Demografik
Özellikleri
 Orjin
 Yaş
 Cinsiyet
 Sosyal sınıf
Tüketici Yararları
Markanın Özellikleri
 Ayırt edicilik
 İlişki/ilgi/alaka
 Hatırlanabilirlik
 Esneklik
Şekil 5: Marka İmajı Bileşenleri
Kaynak: TAŞKIN, Ç., “Bir Beyaz Eşya Markası Üzerinde Marka Değeri ve
Bileşenlerinin ilişkilerinin Modellenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Doktora Tezi,
Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s. 96.
64
Marka imajı ile marka kişiliği arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır.
Marka imajı, tüketicilerin marka ismiyle ilişkilendirdikleri özellik ve çağrışımlar
bütünüdür. Marka kişiliği ise, marka sahibinin markayı tanımlamasıdır. Bu
doğrultuda marka imajı, marka kişiliğinin bir parçası olarak yorumlanmaktadır.
Ayrıca markanın değerinin daha çok marka imajı ve marka algılamasına bağlı
kaldığı düşünmektedir.
2.2. MARKA DEĞERİ VE ALGILAMALARI
Günümüzün, hem ulusal hem de uluslararası pazarlarında başarılı
markalara
sahip
olan
işletmelerin
öncelikli
olarak
stratejilerini
tüketici
beklentilerini karşılamak ve markalarını rakiplerinden farklılaştıracak belirleyici
özellikler üzerine dayandırdıkları görülmektedir. Yoğun rekabet ortamında
işletmeler marka değerini pazarda farklılaşmanın anahtarı olarak görmektedirler.
Özellikle 1990’lardan itibaren yoğun bir biçimde ele alınan marka değeri
kavramının gelişiminde, güçlü marka değerinin pazarlama uygulamalarındaki
başarılı yansımalarının yanı sıra pazardaki çeşitli değişimler de etkili olmuştur.
Güçlü bir markaya sahip olmanın ve dolayısıyla marka değerinin önemini arttıran
faktörler şu şekilde belirtilebilir (Aktuğoğlu, 2005: 324):
 Günümüz pazarlarında ürün ve hizmetler kalite, etkinlik, güvenilirlik vb.
yönlerden birbirinden ayırt edilmesi zor hale gelmişlerdir. Güçlü markalar,
ürün
ve
hizmetlere
duygu
ve
güven
katarak
tüketicinin
seçimini
kolaylaştıracak ipuçları sağlarlar.
 Eklenen bu duygu ve güven, tüketicilerle markalar arasında bir ilişki
oluşturulmasında yardımcı olarak tüketicilerin markalara olan bağlılığını
sağlar.
65
 Markalar bu tüketici ilişkilerine dayalı yaşam biçimleri oluştururlar.
Markaların kullanımı ile birlikte söz konusu yaşam biçimleri tüketicilere
aktarılır.
 Markalı yaşam biçimleri, ürün ya da hizmetlerin olduğu kategoriyi üstlere
çıkararak, markaların diğer ürünlerin önüne geçmelerini sağlar. Böylelikle
isletmeler karlı pazarlara girişlerde yeni markaların geliştirme maliyetleri
üzerindeki güçlüklerden sakınır.
2.2.1. Marka Değeri
Marka değeri kavramı 1980’li yıllarda ortaya çıkmış (Walgren vd., 1995:
26) ve günümüzde pazarlama alanında markadan daha fazla ilgi çekmiş ve bu
nedenden dolayı oldukça fazla araştırmada ele alınmıştır (Eagle vd., 2003:
1332). Marka değerinin hem akademik araştırmacılar için hem de uygulamacılar
için çok önemli bir konu haline gelmesinin temel nedeni işletmelerin, rekabet
avantajı
kazanmalarının
ancak
başarılı
markaya
sahip
olmak
ile
gerçekleşebileceğinin anlaşılmasıdır. Yüksek marka değerine sahip olan
işletmeler, marka yayma stratejisinde başarılı olmak, rakiplerin promosyonel
zorlamalarına karşı daha esnek hareket edebilmek ve rakiplerin rekabetçi
politikalarına karşı bariyer oluşturmak gibi avantajlara sahip olmaktadır. Marka
değeri konusunun önemli olmasına neden olan diğer bir faktör ise, 1980’li
yıllardan itibaren işletmeler arasında birleşme ve devralmaların artmaya
başlamasıdır. İşletmelerin sahip oldukları markaların değerinin, büyük ölçüde
birleşme ve devralmalardaki satın alma fiyatlarını yansıttığı kabul edilmiş ve
markaların işletmenin en önemli soyut varlıklarından biri olduğu ileri sürülmüştür.
Marka değeri “tüketicinin ürün hakkındaki düşüncesidir”. Bu, marka
değerinin ilk ilkesi olarak düşünülebilir. Marka üründen farklıdır ve bu farklı olan
şey tüketici tarafından ürüne yüklenir. Böyle bir tanımlamada değerin
66
yaratılmasında tüketici etkin bir katılımcı olarak göze çarpmaktadır. Marka
değeri ile ilgili çoğu tanım, bu farklılık üzerinde yoğunlaşmaktadır. Markanın
toplam değeri ya da marka değeri, iki değerle birlikte düşünülmelidir. Bu
değerlerden birincisi, pazarlama değişkenleri olan ürün, fiyat ve ambalajın
dağıtımla birlikte ölçülmüş yapısal değer; ikincisi ise eklenen değerdir ve soyut
yapısı nedeniyle anlaşılması daha zordur. Başka tanımlar da dikkate alındığında
marka değeri, eklenen değer, iyi niyet ve olumlu etkilerin birikimi, tüketicilerin,
dağıtıcıların ve satıcıların bir markanın rekabetiyle ilgili sahip oldukları duygu ve
düşüncelerin değeri ve markanın toplam değeri olarak tanımlanmaktadır.
Müşteri açısından yaklaşıldığında marka değeri, tüketicinin markanın ürün, fiyat,
tutundurma ya da dağıtımına olumlu-olumsuz cevaplarının, ürünün ya da
hizmetin isimli ya da isimsiz versiyonlarının getireceği katkılara göre
değişmesinde ortaya çıkan durum olarak belirlenebilir .
Marka değeri, basitçe bir ürün ya da hizmete marka isminin eklemiş
olduğu değer olarak tanımlanabilir. Marka değeri günümüzde işletmelerin piyasa
değerini oluşturan önemli bir varlık olarak görülmektedir. Marka değerinin
finansal ve tüketici esaslı olmak üzere iki boyutu vardır. Tüketici esaslı marka
değeri, markanın tüketici gözündeki değerini ve algısını ifade ederken, finansal
marka değeri mevcut markanın başka bir firma tarafından satın alınması
durumundaki bedelini ifade etmektedir. Tüketici esaslı marka değeri finansal
marka değerine temel teşkil etmektedir. Başka bir deyişle, tüketici esaslı marka
değerinin yüksek olması, markanın finansal değerinin de yüksek olmasını
sağlar.
Marka değeri, marka isminin hatırlanabilirliğine, markanın algılanan
kalitesine, marka çağrışımlarına ve patent, ticari marka, kanal ilişkileri gibi diğer
faktörlere de bağlıdır. Yüksek değeri olan markaların genel olarak şu üç özelliği
taşıdığı görülmektedir (Orday vd., 2011: 9):
67
­ Markanın tüketici tarafından farkındalığı
­ Marka imajı
­ Marka tercihi
2.2.2. Marka Bilinirliği
Tüketicilerin hafızalarındaki marka ismine erişebilirliği marka bilinilirliği
olarak ifade edilmektedir . Kısaca tüketicinin zihninde markanın varlık gücünü
ifade etmektedir.
Bir markanın varlığının tüketicinin belleğinde ne kadar güçlü yer aldığı ile
ilgili olan marka bilinirliği, marka değeri kavramının önemli bir bileşenidir. Marka
bilinirliği, tüketicilerin markayı tanımlayabilme veya tanıyabilme yeteneği olarak
ifade edilebilir. Bir başka ifade ile marka bilinirliği tüketicinin aklına marka isminin
gelmesi ile ilişkilidir. Marka bilinirliği, “marka tanıma” ve “marka hatırlama”
bileşenlerinden oluşur. Marka tanıma, tüketicinin önceki bir deneyimi markada
onaylayabilme yeteneği olarak açıklanabilir. Marka hatırlama ise, belli bir ürün
kategorisi söz edildiğinde tüketicilerin, belleklerinden o markayı bulup ortaya
çıkarabilme ya da markayı ve niteliklerini doğru bir şekilde hatırlayabilme
yeteneğidir (Müller ve Chandon, 2003: 211).
Marka bilinirliğinin işletmeler açısından önemine değinilecek olursa;
bilinirliğin yüksek olmasının, işletme ürünlerinin satın alınma olasılığını
arttırabileceği söylenebilir. Ayrıca, işletme ürünlerinin diğer müşterilere tavsiye
edilmesine de olanak sağlanmış olacaktır. Tüm bunlar, işletme satışlarının ve
pazar payının artması anlamına gelmektedir. Marka bilinirliği yüksek olan
işletmeler ürünlerini daha farklı bir şekilde fiyatlandırma olanağına sahiptir.
Marka bilinirliğinin yüksek olması müşteri bağlılığını olumlu etkileyebilir.
68
Aaker’e göre (2009: 82-83) marka bilinilirliğinin seviyeleri Şekil 6’da
gösterildigibidir.
Akla İlk Gelen
Marka Olma
Markayı
Hatırlama
Markayı
Tanıma
Markadan
Hebersizlik
Şekil 6. Marka Bilinilirlik Piramidi
Kaynak: AAKER, D. A.; Güçlü Markalar Yaratmak, MediaCat Kitapları, İstanbul,
2009, s. 83.
2.2.3. Algılanan Kalite
Algılanan kalite, hedeflenen amacına bağlı olarak bir ürünün veya
hizmetin genel kalitesi veya üstünlüğü hakkındaki alternatifler karşısında
müşterideki algısıdır. Algılanan kalite öncelikle müşterilerin algısıdır . Algılanan
kalite firmanın kalite kavramına tüketici açısından bakmasından başka bir şey
değildir. Bu açıdan algılanan kalite, ürünün spesifikasyonlara uygunluğu
konusundaki tüketici yargısı olarak tanımlanabilir
Algılanan kalite güçlü bir markanın önemli bir yapı taşı olarak görülür.
Kalite denildiğinde akla ürüne ait somut ya da soyut çeşitli özellikler gelmektedir.
Algılanan kalite ise, rakiplere kıyasla genel kalite ya da üstünlüğe ilişkin müşteri
algılamasıdır. Bir başka ifade ile algılanan kalite, müşterilerin algılaması ile
69
ilintilidir. Genellikle tüketiciler, belirli bir ürünü ya da hizmeti, kendi ürün sınıfının
özellikler kümesi içinde değerlendirirler ve her özellik açısından farklı markaların
nerede yer aldığına ilişkin algılar geliştirirler. Algılanan kalite, bir markaya ait
soyut, genel duyguları içermesinin yanısıra, ürünün kendisine özgü özelliklerini
vurgulayan ölçütleri de (güvenilirlik, performans, dayanıklılık gibi) kapsar.
Algılanan kalite, ürünün gerçek kalitesi olmayıp, tüketicinin ürün
hakkındaki değerlendirmesi ile ilgilidir. Marka çağrışımlarına benzer olarak,
algılanan kalite de, satın alma için bir neden oluşturarak ve markayı rakip
markalardan farklılaştırarak, tüketiciye değer sağlar .
2.2.4. Markaya Duyulan Güven ve Bağlılık
Marka bağlılığı endüstriyel marka değerinin diğer bir boyutudur. Tüketici
temelli marka değeri çalışmalarında marka bağlılığı, tüketicinin tüm rakip
pazarlama faaliyetlerine rağmen aynı markayı satın almasıdır . Bu tanım marka
bağlılığını tekrarlı satın alımlar olarak değerlendirdiği için yeterli bulunmamış ve
tüketicilerin markaya yönelik güçlü tutum ve inançlarının bağlılık açısından
önemli olduğu ileri sürülmüştür. Yukarıdaki özellikleri dikkate alınarak yapılan
geniş kapsamlı tanımlamada marka bağlılığı; tüketicinin markaya karşı olumlu
hisler duyması, bağlı olduğu markayı diğer markalardan daha sık satın alması,
satın almaya devam etmesi ve markayı daha uzun sürely kullanma niyetinde
olmasıdır.
İşletmelerin pazar payını arttırmaları ve yüksek fiyatlı ürünleri pazara
sunabilmeleri, müşterilerinde, işletme ya da marka bağlılığı oluşturmaları ve
bunu sürekli hale getirmeleriyle gerçekleşir. Bu durum ise endüstriyel pazarlar
açısından son derece önemlidir . Çünkü endüstriyel işletmeler, çoğu durumda,
üretim sürecinde birçok mal ve hizmetin bir arada tedarik edilmesini sağlamak
70
ve bunu sürekli hale getirmek isterler. Endüstriyel müşterilerin bu beklentileri,
tedarikçi işletmelere, alıcılar ile uzun vadeli işbirliğine dayanan, diğer bir ifadeyle
marka ya da işletme bağlılığını ortaya çıkaran ve bazı durumlarda karşılıklı
bağımlılıkla sonuçlanan ilişkilerin geliştirilmesi için fırsatlar sunmaktadır. Aynı
zamanda bu ilişki düzeyi tedarikçi işletmenin pazar payını arttırmakta ve aynı
marka adı altında yeni ürünleri pazara sunmasını kolaylaştırmaktadır.
Araştırmacılar endüstriyel pazarlarda marka bağlılığını tüketici temelli
marka bağlılığı tanımlarını esas alarak açıklamışlardır. Han ve Sung’a göre
marka bağlılığı; endüstriyel alıcının son yıllar içerisinde tedarikçinin belirli bir
markasına yönelik tekrarlı satın alma davranışı gösterme derecesidir. Bu
tanımlamada endüstriyel alıcıların belli bir markaya yönelik tekrarlı satın alma
davranışı göstermesinin marka bağlılığının oluşması için yeterli görülmektedir.
Rauyruen ve Miler, endüstriyel müşteri bağlılığını davranışsal ve tutumsal
bağlılık olmak üzere ikiye ayırarak açıklamıştır. Araştırmacılar Chaudhuri ve
Halbrook’un müşteri bağlılığı tanımlarını esas alarak davranışsal bağlılığı;
“endüstriyel müşterilerin bir hizmet sağlayıcının mallarını ya da hizmetlerini
tekrar satın alma ve hizmet sağlayıcı ya da tedarikçi ile olan ilişkilerini devam
ettirme istekliliği” şeklinde tanımlamışlardır. Tutumsal bağlılık ise “bir endüstriyel
müşterinin bir hizmet sağlayıcıya ya da tedarikçiye psikolojik ilgi ve tutumsal
taraftarlık düzeyi” dir.
Bazı endüstriyel mal ve hizmetler düşük fiyatlı ve kırtasiye malzemeleri,
güvenlik ve yeme hizmetleri gibi nispi olarak daha az risk içermektedir. Buna
karşın birçok endüstriyel mal ve hizmet ise satın alma sürecinde birçok
aşamadan geçer ve yüksek düzeyde finansal değere sahiptir. Bu gibi
durumlarda marka seçimine çok daha fazla önem verilir ve alıcılarda zorlayıcı bir
satın alma davranışı görülmez. Mühendislik, muhasebe, yönetici istihdamı ve
reklam gibi profesyonel hizmetlerde satın alma öncesi bilgi düzeyinin az
olmasından dolayı söz konusu hizmetler mallarla karşılaştırıldığında daha fazla
71
risk içerirler. Bu tür endüstriyel hizmetlerde marka bağlılığı büyük olasılıkla
tutumsal bağlılık şeklinde olur. Eğer müşteriler markanın satın alma kriterlerine
uygun olduğuna inanırlarsa satın alma eğilimi göstereceklerdir. Bu satın alma
davranışının tekrarlanması durumunda ise markaya yönelik davranışsal bağlılık
ortaya çıkacaktır.
İlişkisel pazarlama temelli yaklaşım açısından marka değerinin odak
noktası güven oluşturmak ve bunu sürdürmektir. Çünkü güven, uzun vadeli
ilişkilerin başarılı olabilmesini belirleyen en önemli unsurdur. Uzun vadeli,
güvenilir alıcı-satıcı ilişkisi oluşturmanın stratejik amaçlara ulaşmak açısından
oldukça önemli olduğu endüstriyel pazarlarda marka güveni, marka bağlılığı ile
marka değerini oluşturan temel unsurlardan biridir. Ticari ilişkiler açısından bu
olgudan iki önemli sonuç ortaya çıkar. İlk olarak bağlılık ve güven oluşumu,
sadece onları destekleyen somut göstergeler olduğu sürece etkili olur. Bu
yüzden endüstriyel pazarlamacılar pozitif marka değeri yaratacak pazarlama
faaliyetlerinde bulunmak zorundadır. Ancak, müşterilerin yetersiz bir tedarikçi
olarak
değerlendirdiği,
satın
alma
değerinin
ve
örgütsel
satın
alma
memnuniyetinin düşük olduğu durumlarda olumlu marka değeri yaratmak
mümkün değildir. İkinci olarak basit anlamda marka değeri yaratmak tek başına
yeterli değildir. Endüstriyel pazarlamacılar marka değerini, alıcı-tedarikçi
ilişkisinin performansına dönüştürmek zorundadır. Bu nedenle tedarikçi
işletmeler, tüm paydaşların işletmeyle ilişkilendirdiği olumlu marka değeri algıları
yaratmak zorundadır. Van Durme vd., işbirliğine dayalı ticari ilişkilerde marka
değerinin güven ve firma ünü olmak üzere iki boyuttan oluştuğunu ileri
sürmüşlerdir. Araştırmacılar bu kavramların birbirleriyle yakın ilişki içerisinde ve
marka değerini tamamlayan unsurlar olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmacılar
diğer bir işletme ile işbirliği yapan bir firmanın güven, firma ünü ya da işletmeyle
ilgili olumlu çağrışımlarının diğer işletmeyi etkilediğini vurgulamışlardır (Van
Durme vd., 2003: 52).
72
Marka bağımlılığı bir grup marka arasından zaman içerisinde bir karar
verme birimi ile bir veya daha fazla alternatif markaya verilen rassal olmayan
davranışsal yanıt yani satın alma işlemi olarak ifade edilebilir. Markanın uzun
dönemde başarısı, onu satın alan müşteri sayısına değil, sürekli satın alan
müşteri sayısına bağlıdır. Dolayısı ile firmalar mümkün olduğunca tüketicilere
uygun markalar yaratmaya çalışmalıdır.
Marka başarısının en önemli göstergelerinden biri tüketicilerde marka
bağlılığı oluşturabilmektir (Çiftyıldız ve Sütütemiz, 2007: 37). Firmalar arasındaki
kıyasıya rekabet, gerek ürün özellikleri gerekse diğer pazarlama faktörleri
açısından, tüketicilerin yararına gelişme göstermektedir. Firmalar, rakiplerinin
markalarına göre, kendi markalarının üstün yönlerini ortaya çıkararak, kendi
markalarının satın alınmasına yönelik sebepler ortaya koymaya çalışmaktadırlar.
Firmaların isteği, kendi markalarının satın alınması ve bu satın alınmanın her
ürün grubu için tekrarlanmasıdır. Böylece firmalar markalarına bağlılık yaratmış
olacaklardır.
Firmalar genel olarak, uzun dönemde kar elde etmenin, tüketicilerde
marka bağımlılığı oluşturma ve sürdürme stratejilerinden geçtiğini kavramaya
başlasalar da günümüzde hızla değişen koşullarda marka bağımlılığı yaratmak
oldukça zordur. Marka bağımlılığı yaratılsa da genelde bu bağımlılıklar kısa
süreli olmaktadır. Çok az marka uzun süre tüketicilerde marka bağımlılığını
sürdürebilmektedir. Bu sebeple firmalar tüketicilerin kendi markalarına karşı
sadakat göstermesini sağlamaya çalışırken, günün koşullarına uygun olarak
tüketicinin içinde bulunduğu durumları da dikkate alarak tüketicilerde bağımlılık
yaratmaya çalışmalıdır.
73
2.3. ENDÜSTRİYEL PAZARLARDA MARKA VE ÖNEMİ
Tüketici pazarlarında olduğu gibi endüstriyel pazarlarda faaliyet gösteren
işletmelerin marka kullanması yeni değildir. Örneğin, 1920 ve 1930’lu yıllarda
“DuPont” gibi iyi bilinen markalar ticari markalarını endüstriyel pazardaki
ürünlerini
farklılaştırmak
için
oluşturmuşlardır.
Endüstriyel
pazarlamada
markalama özellikle, 1990’lı yıllardan sonra hem akademik hem de pratik alanda
yoğun ilgi görmüştür. Markaların endüstriyel pazarlarda oynadığı önemli rol
yadsınamaz bir gerçektir. Endüstriyel pazarları tüketici pazarlarından farklı kılan
en önemli özelliklerden biri satın alma sürecidir. Endüstriyel pazarlamada satın
alma süreci tüketici pazarlarındakine göre çok farklıdır. Satın alma süreci daha
karmaşıktır ve eylemi daha fazla yoğunlaşma gerektirir. Dolayısıyla, endüstriyel
pazarlarda markanın önemli bir rolü riski ve belirsizliği azaltmak olmalıdır.
Endüstriyel pazarlarda güven, satın alıcı ve tedarikçiler arasındaki ilişkilere
dayanır ve marka bu ilişkide önemli rol üstlenir. Endüstriyel müşteriler yalnızca
bir üreticiden bir ürün satın almazlar, aynı zamanda firma ile ilişki de kurarlar. Bu
da
markalamanın,
endüstriyel
pazarlarda
satın
alma
kararı
sürecinde
düşünüldüğünden daha da fazla önemli bir rol oynadığını kanıtlar (Bengtsson ve
Servais, 2005: 707).
Günümüzde endüstriyel pazarlarda markanın önemi gittikçe artmakta ve
markalamaya daha fazla ilgi gösterilmektedir. Endüstriyel marka, bir tedarikçiyi
tanımlayan ve tedarikçinin rakiplerinden farklılaşmasını sağlayan, pazara
sunduğu önerilerin veya vaatlerin bütününü oluşturan araçtır. Endüstriyel
pazarlarda marka sadece logo, isim, şekil, paket veya bunların birleşiminden
oluşan görsel ve işitsel araçları kapsayan içsel anlamları olan bir araç değildir.
Marka, aynı zamanda tedarikçinin performansı ve faaliyette bulunduğu süre
boyunca pazara sunduğu vaatleri de kapsayan bir bütünleşik kavramdır
(Anderson ve Narus, 2004: 136). Endüstriyel pazarlarda marka; ürün, hizmet
veya işletme ile ilgili değerleri oluşturan, rakiplerinden farklılaşmayı sağlayan ve
74
endüstriyel alıcıya verilen güvenilir, sürekli vaatler bütünüdür. İşletmeye farklı bir
kimlik kazandırma aracıdır (Ward vd., 1999: 96). Müşterilerin değer algıları,
ürüne değer katan yenileşim kapasitesi, yüksek kalite, hizmet veya müşteri
desteği gibi uygulamalarla arttırılır (Anderson ve Narus, 2004: 170). Ayrıca
endüstriyel marka, pazarlama başarısını arttırmak için bir araç olarak kullanılır
ve işletmelere rekabet avantajı sağlar. Marka, ürünlerin konumlandırılmasına
yardımcı olur, alıcıların satın alma sürecini kolaylaştırır ve iletişim aracı olarak
tutundurma faaliyetlerini destekler.
Marka yönetimi tüketici pazarlarında oldukça yaygın olmasına rağmen,
hammadde, işlenmiş madde ve parça, tesis, yardımcı ekipman, üretim sürecinde
kullanılan maddeler ve endüstriyel hizmetlerin alınıp satıldığı (Ar, 2004: 18)
endüstriyel pazarlar için yeni sayılabilecek bir kavramdır. Ancak endüstriyel
pazarlarda da markalaşmanın öneminin açık bir şekilde anlaşılmaya başlandığı
söylenebilir (Rosenbröijer, 2001: 1). Nitekim Webster ve Keller (2004: 389)
pahalı olan sermaye mallarından, daha düşük fiyatlı ve sık satın alınan mallara
kadar tüm endüstriyel ürünler için marka oluşturulabileceğini ve Being, Emerson
Electric ve Praxair gibi firmaların bu durumun en iyi örnekleri olduğunu
belirtmektedirler.
Low ve Blois (2002: 386) endüstriyel pazarlarda güçlü bir markaya sahip
olmanın dokuz spesifik faydasını şu şekilde özetlemektedirler:
• Ürün talep edilecektir,
• Rakip ürünler reddedilecektir,
• Marka geliştirilebilecektir,
• Tüketici tatmini arttırılabilecektir,
• Dağıtım kanalı üzerinde güç oluşturulabilecektir,
75
• Lisans alıp/verme fırsatları doğabilecektir,
• Firma satılırken daha yüksek bir değerden satılabilecektir,
• Firmanın müşterisiyle kurduğu iletişim daha etkili olacaktır,
• Markaya güvenilecektir.
2.4. ENDÜSTRİYEL PAZARLARDA MARKALAMA NEDENLERİ
Endüstriyel pazarlarda marka değerinin yeterince araştırılmamasının iki
temel nedeni olduğu ileri sürülmektedir. Birincisi, endüstriyel pazarlarda marka
değeri kavramı bulunmamaktadır. İkincisi ise marka değeri endüstriyel
pazarlarda alıcı-satıcı ilişkisinde önemli bir faktör değildir (Kim vd., 1998: 66).
Ancak Thomas, bu görüşün aksine, marka değerinin endüstriyel pazarlarda
tüketici pazarından daha önemli olduğunu ileri sürmektedir (Thomas, 1993: 81).
Çünkü
marka
değerini
stratejik
bir
araç
olarak
kullanan
endüstriyel
pazarlamacılar, markalarının sahip olduğu değeri, rekabet avantajı elde
etmelerini sağlayan bir güç unsuru olarak kullanabilmektedir. Bununla birlikte
endüstriyel işletmeler, marka değerini, rekabetin yoğun olduğu pazarlarda
işletmenin daha güçlü bir rekabetçi konumuna gelmesini sağlamak için bir
“kaldıraç” olarak kullanabilmektedir. Söz konusu rekabetçi konuma gelmesinde
ürünlerini farklılaştırma, yeni alıcıların ilgisini çekme, pazara girişleri engelleme,
yüksek fiyatla ürün satışını sağlama, karlılık oranını arttırma ve kanal üyelerini
yönetme ve kontrol etme gücüne sahip olmak gibi avantajlara sahip
olmaktadırlar.
Marka yaratma, diğer bir ifadeyle bir markayı bilinir yapma, belli düzeyde
sadakat yaratma ve piyasadaki ömrünü uzatma stratejik olarak ele alınması
gereken bir süreçtir. Nitekim marka yaratmak kısa süreli taktiksel bir faaliyet
76
olarak düşünülmemeli, aksine firmanın tüm birimlerini ilgilendiren stratejik bir
konu olarak ele alınmalıdır (Temporal, 2003: 7). Bu süreç, hedef pazarın ve o
hedef pazarda, markaya istenen konumun belirlenmesi ile başlamalı, ardından,
istenen konumu destekleyici nitelikteki ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma
faaliyetleri belirlenmelidir (Webster ve Keller, 2004). Böylece, pazarlamanın
stratejik olarak ele alınması, marka yaratma ve koruma sürecinin amaçlara
ulaşma derecesi olarak ele alınan etkililiğini önemli düzeyde arttırabilir.
Stratejik markalama yaklaşımına ait yukarıda yapılan tartışmaya göre,
endüstriyel piyasalarda marka konumunun nasıl belirleneceği konusu karar
verilmesi gereken ilk ve dolayısıyla en önemli konu olmaktadır. Aksi takdirde,
süreç istenen etkililiğe ulaşamayabilecektir. Bu amaçla, markaya ilişkin en uygun
konumun belirlenmesi, marka bileşenlerinin tanımlanmasını ve belirlenmesini
gerektirir. Belirlenen en önemli marka bileşeni veya bileşenlerinin piyasadaki
başarılı
konumlandırılması
ise,
tutundurma
ve
dağıtım
faaliyetleriyle
gerçekleştirilebilecektir. Bu çerçevede, stratejik markalama süreci Şekil 7'deki
gibidir.
Marka
Bileşenlerini
Tanımla
Bir Yada İki
Marka Bileşenini
Seç
KONUMLANDIR
MARKA
Şekil 7: Stratejik Markalama Süreci
Kaynak: KAVAK, Bahtışen, KARABACAKOĞLU, Çağla, “Endüstriyel Ürünler İçin
Stratejik Markalama Süreci: Küçük İşletmeler Üzerinde Keşifsel Bir Araştırma”,
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, cilt 62, sayı 2, 2007, s. 118.
77
2.5. ENDÜSTRİYEL PAZARLARDA MARKA DEĞERİ VE SATIN ALMA
KARARLARINA ETKİSİ
Günümüzde markalama, endüstriyel pazarlardaki ürün sayısının ve
elektronik satın almanın da etkisiyle gittikçe daha çok önem kazanmaktadır. Bu
önem neticesinde, endüstriyel pazarlarda marka değerinin, onu oluşturan
öğelerin ve marka değerinin ürün üzerindeki etkilerinin incelenmesi gereği ortaya
çıkmıştır.
2.5.1. Endüstriyel Pazarlarda Marka Ederi
Marka ederi; bir markanın, ürünleri ve hizmetlerinin göreceli kalitesi,
finansal performansı, itibarı, müşteri sadakati ve memnuniyeti gibi unsurlarla
bütünsel algılanışına dayalı değeridir. Kesin tanımlaması oldukça güç olan
marka ederi için geliştirilmiş birçok tanımı vardır. Bunlar eklenen değer, iyi niyet
ve olumlu etkilerin birikimi, tüm etkileşim gruplarının markanın rekabeti ile ilgili
sahip olduğu düşünce ve duyguların ederi ve markanın toplam değeri olarak
özetlenebilir.
2.5.2. Endüstriyel Pazarlarda Marka Değerinin Satın Alma Sürecine Etkisi
Marka ürüne prestij sağlar. Marka değeri, satıcı işletme tarafından
belirlenen bir değer olmayıp müşteri tarafından algılanan bir değerdir. Bu
algılama, müşterinin elde ettiği yararlar ile ürün ve hizmetler üzerindeki yararlara
ulaşabilmek için katlanmak zorunda kaldıkları, markalar arasındaki kıyaslamaya
dair bir algılamadır.
Endüstriyel pazarlarda işletmeler satın alma kararı verirken, satın almayı
planladıkları ürünlerin veya parçaların belirli bir markaya ait olduğunu
78
bildiklerinde algıladıkları risk azalabilir, çünkü markalar insanlara güven verir.
Tüm diğer şartların eşit olması durumunda endüstriyel alıcı, markalı ve markasız
iki ürün arasında karar vermek zorunda kalırsa, markalı ürünü tercih etme
ihtimali çok daha yüksektir. Ayrıca, satın alma kararında tanınmış bir marka
tercih edildiğinde tepe yöneticilerin onayını almak daha kolaydır. İyi isim yapmış
markaların bir avantajı da, pazara yeni çıkardıkları ürünün müşteriler tarafından
kabul görmesinin daha kolay olmasıdır. Endüstriyel alıca yeni ürünü tanımasa
bile, tanınmış bir marka adı altında çıkarıldığını görünce, yeni ürünle ilgili
çekinceleri
azalır,
ürünü
denemeden
ürüne
güven
duyar.
Endüstriyel
pazarlamada markaların en önemli işlevi, “artan bilgi yeterliliği, risk azaltma ve
değer katılmış imaj veya fayda yaratmadır” (Kotler ve Pfoertsch, 2010: 30).
Kuvvetli markalar işletmelerin yüksek oranda kar elde etmelerine sebep
olurlar. Bunun temel nedenleri aşağıda verilmiştir (Arslan, 2012: 234):
 Yüksek satış hacmi elde edilir, çünkü markalama sayesinde yüksek oranda
sadık müşteri oluşur, bu da Pazar payının yüksek olmasına sebep olur,
 Kuvvetli markalara sahip ürünler daha yüksek fiyatla satılabilir ve yüksek
oranda indirim yapılmasına gerek duyulmaz,
 Kuvvetli bir marka denkliğine sahip olunduğunda aynı marka ismi başka
pazarlara aktarılabilir, böylece marka üzerinden daha fazla gelir elde
edilebilir.
İşletmelerin markalama stratejileri ile ilgili vermeleri gereken temel
kararlar Şekil 8’de verilmiştir. Şekil 8’e göre markalama ile ilgili verilmesi
gereken dört temel karar alanı: (i) Markanın konumunun ne olması istendiği, (ii)
marka isminin ne olması gerektiği ve nasıl korunacağı, (iii) marka sahibinin kim
olacağı ve (iv) markanın nasıl geliştirileceğidir (Kotler ve Armstrong, 2008: 231).
79
Marka Konumlandırma:
Marka İsminin Seçimi:
 Özellikler
 Yararlar
 İnanç ve Değerler
 Seçim
 Koruma
Marka Geliştirme:
Marka Sahibi:
 Üretici Markası
 Perakendeci Markası
 Lisans Verme
 Ortak Marka
 Ürün Hattına İlave
 Marka Genişleme
 Çoklu Marka
 Yeni Marka
Şekil 8: Temel Marka Stratejisi Kararları
Kaynak: Kotler, Philip ve Armstrong, Gary; Principle of Marketing, New Jersey,
USA, Pearson Education, Inc., Prentice Hall, Upper Saddle River, 12. Edition,
2008, s. 231.
2.6. FİRMALAR ARASI SATIN ALMA İLİŞKİSİ VE MARKANIN ETKİSİ
Alıcı ve tedarikçi konumundaki firmalar beraber çalışıp, birbirleri ile ilgili
deneyim edindikçe ve ortak amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterdikçe,
birbirlerinin
kaynaklarından
ve
yeteneklerinden
artan
oranda
faydalanmaktadırlar. Bu süreç sonucunda firmalar, karşılıklı istek ve ihtiyaçlarına
göre donanım, süreç veya yöntemlerini değiştirmeye başlamakta, bu aşamaya
gelindiğinde ise firmaların işlem maliyetleri ve yaptıkları fedakârlıklar azalmakta;
buna karşın o ilişkiden elde ettikleri faydalar artmaya başlamaktadır. Dolayısıyla,
alıcı firma ile tedarikçisi arasında kurulan ilişkiler, çeşitli fayda ve fedakârlıkları
da beraberinde getirmektedir. İşletmelerin karşılıklı olarak uzun vadeli ilişkiler
80
kurma
isteğinin
araştırmacıların
altında
değişim
bu
fayda/fedakârlık
odaklı
pazarlama
oranı
yerine
yatmaktadır.
ilişkisel
Bazı
pazarlamayı
önermelerinin nedeni de bu fayda ve fedakârlıklardır. Sharma ve Sheth’e (1997)
göre, piyasalardaki çalkantılı ve belirsiz yapının artması ile birlikte, firmaların
değişim odaklı stratejilerden, ilişki odaklı stratejilere geçmeleri gerektiği açıktır.
Tedarikçileri ile ilişkiler geliştirmek, alıcı firmalar için artık kritik bir kaynak
durumuna gelmektedir. Tedarikçi ile kurulan kaliteli bir ilişki, alıcı firmanın
algıladığı belirsizliği, dolayısıyla kontrolleri azaltarak verimliliği ve performansı
arttırabilecektir. İlişkinin devam etmesi ile de, kısa vadeli ilişkilerde sağlanması
daha zor olan, indirim, danışmanlık vb. gibi bir takım avantajlar da
sağlanabilecektir. Bunun yanı sıra, müşterinin ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılması,
algılanan riski azaltma, tedarikçi firmanın deneyim ve itibarından yararlanma ve
müşterinin hayat boyu değerinin artması gibi faydaları da söz konusudur. Bu
açıdan bakıldığında pazarlama, müşteri için algılanan değer yaratma süreci
olarak görülmelidir. Burada önemli olan, müşterinin ihtiyaç duyduğu ve onu
tatmin edecek nitelikteki kaynak ve faaliyetlerin yalnız öz ürün açısından değil,
tüm pazarlama faaliyetleri açısından da kullanılmasıdır. İlişki yoluyla değer
yaratma üründen daha fazla ve onun ötesine geçen bir süreç olarak görülmelidir.
Bir müşterinin, belli bir ürünü beli bir firmadan veya belli bir kanaldan
almak istemesine yönelik farklı eğilimleri vardır. Müşterilerin sahip oldukları bu
eğilimler ve bu eğilimler doğrultusundaki değerlendirmeleri, algılamaları
nedeniyle, müşteri bir firmayı genel özellikleriyle beğenebilir ve bu nedenle o
firmadan almak isteyebilir. Aynı şekilde müşteri belli bir firmanın kimliğinden
veya firma imajından çok etkilenmiş olabilir ve o firmaya ait bir markanın
ürününü almak, hatta bu ürün için yüksek fiyat verebilmeye razı olmaktadır.
Veya müşteri firmanın çalıştığı ortamı, perakendecilerini veya çalıştığı kanalı
sevdiği veya sözkonusu ortamlar ve kanallar firmaların daha kolay çalışmasına
imkanı sağladığı için müşteriler o ürünü satın almak isteyebilmektedir. Kısaca,
firmaların tedarikçileriyle ilişki kurma niyetini, isteğini harekete geçiren başlıca 3
81
etken vardır. Bu etkenler; müşterinin algıladığı marka ederi, firma ederi veya
kimliği ve kanal ederidir.
2.6.1. Satın Almacının Algıladığı Firma Ederi ve İlişki Niyeti
Firma ederi, müşterilerin firmaların isimlerine veya daha kapsamlı olarak
firma imajı ve firma kimliğine yönelik besledikleri duygular ve bunun sonucunda
firmanın ürünleri ve hizmetlerine karşı yaklaşımlarını yönlendiren olumlu etkilerin
bütünüdür. Burada “marka ederi” ile “firma ismi, marka kimliği ederini” ayrı
tutmak gerekmektedir. Çünkü bir firma birden fazla ürüne ve markaya sahip
olabilmektedir. Örneğin P&G farklı kategorilerde çok sayıda ürüne sahiptir ve bu
ürünlerin hepsinin kendi markası vardır ve kendi dallarında çok başarılıdırlar.
Öyle ki çoğu insan bu markaların üreticisinin P&G olduğunu bilmez ve firma
kimliği ederi ürünlerin ederinin arkasında kalmaktadır. Tam tersine örnek vermek
gerekirse; Dell tüm dünyada bilinen ünlü bir bilgisayar markasıdır. Dell firması
farklı ürün kategorilerinde Dimesion, Optiplex gibi markalara sahip olsa da tüm
bu ürünler Dell olarak adlandırılır. Yani bu durumda firma ismi ederi, marka
ederinin önüne geçmektedir. Her ne olursa olsun diyebiliriz ki, firma ismi ederi,
marka ederinden farklıdır ve bağımsız ürün markaları, müşteri tatmini ve
davranışsal bağlılıkla oluşmaktadır ve algılanan firma ederinin artması müşteri
ile tedarikçi arasındaki ilişki niyetini artırmaktadır.
2.6.2. Satın Almacının Algıladığı Marka Ederi ve İlişki Niyeti
Daha önceki bölümlerde anlatıldığı şekilde, marka ederi, marka
isimlerinin müşteriler üzerinde yarattığı olumlu etkilerin bütünüdür. Keller (1998)
marka denkliğinin, marka bilinirliği ve marka imajına dayandığını söylemektedir.
Marka bilinirliği ise temel olan şey marka hatırlama ve farkındalığıdır. Öyleki,
82
markanın ne kadar farkına varılıp ne kadar hatırlanırsa marka bilinirliği o derece
fazla olacaktır ve bu da marka ederinin artmasını sağlayacaktır. Benzer şekilde
marka imajı da marka ederini artırmaktadır. Marka bilinirliği ve marka imajının
yanında, üründen algılanan kalitenin de marka ederi üzerinde etkisi vardır.
Çünkü kalite ürüne ait bir özelliktir, ürün markayla ilişkilidir ve marka ederini de
marka oluşturmaktadır. Marka bilinirliğinden ve marka imajından etkilenen
müşteri markayla bir ilişki geliştirmek ister. Ve doğal olarak marka ederi fazla
olursa müşteri ile tedarikçi arasındaki ilişki niyeti de o derece yüksek olacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu ilişkinin firma veya kanal
ilişkisinden farklı olduğudur. Sadece marka ederine dayanan bir ilişki var olması
durumunda, müşteri bir firmaya ait markalardan birini sevmemeye başlarsa, o
sırada yine aynı firmadan almakta olduğu diğer markalardan da vazgeçebilir.
Böyle bir durumda müşterinin başka bir firmaya ait bir markayı satın alma
olasılığı, eski firmanın aynı ürün kategorisindeki markasını satın alma olasılığıyla
aynıdır.
2.6.3. Satın Almacının Algıladığı Kanal Ederi ve İlişki Niyeti
Müşteriler bazen tedarikçinin ilişkide bulunduğu kanal üyeleri için olumlu
veya olumsuz duygulara sahip olabilirler. Bu duyguların bütünü kanal ederini
oluşturmaktadır. Bu kanal içerisinde müşteri tedarikçinin çalıştığı satış
personelini, ajentaları veya dağıtıcıları sevebilmektedir ve tercihini de bu yönde
kullanmaktadır. Buna örnek olarak amazon ve e-bay’i verebilliriz. Buralarda
satışlar
internet
üzerinden
yapılmkata
ve
müşterilerin
hayatını
kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle müşterilerin çoğunlukla tercih ettikleri ürünler bu
internet sitelerinde yer alan ürünler olmaktadır. Yani diyebiliriz ki algılanan kanal
ederinin de, tedarikçi müşteri arasındaki ilişki niyetinde etkisi bulunmaktadır.
83
Vurgulanması gereken önemli bir nokta bu üç ederin de aynı anda bir
arada bulunmayabileceğidir. P&G örneğinde, ürün markası ederi, firma ve kanal
ederine göre çok daha yoğundur. Bunun yanı sıra kanal ederi algısının fazla
hissedildiği bir durumda firma ve marka ederi algısı düşükse, müşteri, o kanalda
yaşayacağı ilk birkaç sorunda o kanalı bırakabilmektedir. Yine tedarikçi firma,
marka ederi yüksek olan ürünlerinden birinin üretimini kestiğinde müşteri o
firmanın diğer ürünlerini almayı da kesebilmektedir. Önemli olan bu üç ederin de
aynı anda sağlanmasıdır çünkü bu üç ederin de birlikte sağladığı firmalarda ilişki
niyeti en yüksek seviyede olacaktır. Örneğin, IBM her ürününe başarılı bir marka
vermiştir. Bunun yanı sıra, kendi firma ismi ile bilinirliğe ve iyi bir imaja sahiptir.
Bunun yanında IBM.com sitesiyle müşterilerine internet üzerinden satış da
yapabilmektedir. Yani tüm ederlerinden fayda sağlamaktadır (Pelin Tapçı, 2006:
72).
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MARKA DEĞERİNİN ENDÜSTRİYEL PAZARLARDAKİ ROLÜ VE
ANKARA’DA İNŞAAT SEKTÖRÜNDE FAALİYET GÖSTEREN İŞLETMELER
ÜZERİNDE BİR UYGULAMA
3.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Bu
araştırmanın
genel
amacı,
“endüstriyel
pazarlarda
ilişkilerin
sürdürülmesi ve bunun üzerinde markanın rolünü araştırmaktır”. Bu genel amaç
çerçevesinde
araştırmanın
alt
amaçları
şöyle
özetlenebilir:
endüstriyel
pazarlarda satın alma sürecinin incelenmesi, satın alınan ürünün özelliğine veya
gerçekleşen alım tipine göre satın alıcıların temel karar kriterlerinin belirlenmesi,
satın alma sürecinde markanın ve marka değerinin hem kendi başına ve hem de
satın alıcılar tarafından değerlendirilen bu kriterler üzerindeki soyut ve somut
etkilerinin belirlenmesi. Markanın endüstriyel satın alma kararlarına etkisi
araştırılırken; aynı zamanda firma satın alma yetkililerinin marka kavramı ve
marka değeri ile ilgili düşünceleri, algılamaları ve markaya yönelik gerek
kurumsal, gerekse kişisel eğilimleri de ortaya konulacaktır.
Tüketim ürünleri pazarında geniş bir alana sahip olan markalamanın
önemi, endüstriyel pazarlarda da giderek artmaktadır. Bu konuda yapılan
deneysel araştırmalar sınırlı olsa da, markanın endüstriyel pazarlarda da
işletmelere üstünlük sağladığı bir gerçektir. Son araştırmalara baktığımızda
dünyanın en güçlü 100 markası arasında Coca Cola, McDonald’s ve Disney’in
yanı sıra Boeing, SAP, Xerox ve GE gibi ünlü endüstriyel markalar da yer
almaktadır.
İnşaat sektörü, başta demir - çelik, çimento, cam, seramik ve boya gibi bir
çok malzemeyi içeren diğer endüstriyel ürünlerin motorudur; ayrıca ekonomik
canlılığın en önemli göstergesidir. Ülkemiz gelişen, buna bağlı olarak ihtiyaçları
85
artan bir ülke konumundadır. Diğer ülkelerde olduğu gibi, gelişimin ana eksenini
ise kaçınılmaz olarak “inşaat” oluşturmaktadır. Barajlar, enerji üretim tesisleri,
yollar, havaalanları, kentsel mekânlar, fabrikalar, hastaneler ve diğer tüm
yaşamsal mekânlar ile o mekânları yaşanılır kılabilecek tüm altyapının ilk adımı
“inşaat”la atılmaktadır. Geleceğe güvenle yürüme kararlılığında olan bir ülke, bu
yürüyüşüne hiç şüphe yok ki “inşaat”la başlayacaktır.
İnşaat sektörünün ülke ekonomisi açısından oldukça önemli bir yere
sahip olduğu görülmektedir. İnşaat malzemeleri üreticileri küresel rekabete karşı
koyabilmeleri ancak değerli bir markaya sahip olabilmelerine bağlıdır. Güçlü ve
değerli bir markaya sahip olmak, aracı işletmelerin ve müşterilerin markaya
yönelik olumlu algılara sahip olmasına bağlıdır. Değerli markaların satışını
yapan işletmeler, markanın değiştirme maliyetinin yüksek olduğunu ve
müşterilerinin
markadan
duydukları
memnuniyetin
marka
performansını
belirleyen önemli etkenlerden biri olduğunu düşünmektedirler. Bu nedenle inşaat
malzemeleri üreticilerinin
aracılığı
yapan
işletmelerin,
satışını
yaptıkları
markanın değerine yönelik algılarının belirlenmesi oldukça önemlidir. Bununla
birlikte
üreticilerin
uyguladıkları
tutundurma
stratejilerinin
marka
değeri
oluşumunu ne derece etkilediğinin ortaya konulması gerekmektedir.
3.2. ARAŞTIRMANIN MODELİ
İlgili araştırmanın incelenmesi ile elde edilen bilgiler ışığında ve amaçları
doğrultusunda oluşturulan araştırma modeli şekil 9’da yer almaktadır. Bu
modelde belirlenen yedi marka boyutunun, endüstriyel pazarlarda ilişkilerin
sürdürülmesindeki rolünü göstermeye çalışılmıştır.
86
Marka Boyutları
H1
Marka Kimliği
H2
Marka İmajı
H3
Marka Değeri
H4
Marka Bilinirliği
Endüstriyel Pazarlamada
İlişkilerin Sürdürülmesi
H5
Algılanan Kalite
H6
Marka Sadakati
H7
Marka Bağlılığı
Şekil 9: Araştırmanın Modeli
3.3. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ
Araştırma
modelinde
yer
alan
marka
boyutlarının,
endüstriyel
pazarlardaki rolü, bu çalışmanın hipotezlerini göstermektedir. Bu bölümde
detaylı bir yazın taraması ışığında geliştirilen araştırma modeli ve her biri
modeldeki
ilişkileri
(etkileri)
gösteren
araştırma
hipotezleri,
endüstriyel
pazarlarda ilişkilerin sürdürülmesi üzerindeki etkilerine göre açıklanmaktadır.
87
H1:
Endüstriyel
pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
“marka
kimliği”
boyutunun
ilişkinin
H2: Endüstriyel pazarlamada “marka imajı” boyutunun ilişkinin sürdürülmesinde
etkisi vardır.
H3:
Endüstriyel
pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
“marka
değeri”
boyutunun
ilişkinin
bilinirliği”
boyutunun
ilişkinin
kalite”
boyutunun
ilişkinin
H4: Endüstriyel pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
“marka
H5: Endüstriyel pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
“algılanan
H6: Endüstriyel pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
“marka
sadakati”
boyutunun
ilişkinin
H7: Endüstriyel pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
“marka
bağlılığı”
boyutunun
ilişkinin
3.4. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE KISITLARI
Araştırmanın uygulama alanı olarak, endüstriyel pazarlar içinde en önemli
sektörlerden bir tanesi olan inşaat sektörü seçilmiştir. Ana kitle olarak Ankara
ilinde olan inşaat işletmeleri seçilmiştir. İşletmelerin öncelikle çalışan sayısına
dikkat edilirken, çalışan sayısının en az 50 olmasına dikkat edilmiştir. Bu
sınırlamanın temel sebebi, az sayıda çalışanı olan işletmelerin konumları ve
kişisel gözlemler sırasında elde edilen veriler itibariyle cevapların uygulama
amacına tam olarak yansımadığı anlaşılmıştır.
Ankara ilinde faaliyet gösteren 150 inşaat firmasına müraceat edilerek 32
firmanın cevaplaması neticesinde bu firmalarla yapılan anketlerde “marka
kimliği”, “marka imajı”, “marka değeri”, “marka bilinirliği”, “algılanan kalite”,
“marka sadakati” ve “marka bağlılığı”’nın denek grubu üzerindeki etkileri ile ilgili
sorular sorulmuş ve bu sorular ışığında anket bilgileri neticelenmiştir.
88
3.5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Bu bölümde endüstriyel pazarlamada, markanın rolünün araştırılmasında
takip edilen yöntem hakkındaki bilgilere yer verilmektedir. Sırasıyla araştırmanın
evremi ve örneklemi, veri toplama yöntemi ve uygulaması ve son olarak da veri
analizinde kullanılan yöntemler hakkındaki bilgiler sunulmaktadır.
3.5.1. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Çalışmanın örneklem çerçevesini, Ankara’da faaliyet gösteren inşaat
firmaları oluşturmaktadır. Orta ve büyük ölçekli firma tanımlamasında, Bakanlar
Kurulu tarafından 2005 yılında kabul edilen “Küçük ve Orta Büyüklükteki
İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik” esas
alınmıştır. Buna göre, bu çalışmada 50-250 arası kişi çalıştıran işletmeler orta,
250’den fazla kişi çalıştıran işletmeler ise büyük ölçekli işletmeler olarak
tanımlanmaktadır.
Orta ve büyük ölçekli işletmelerde geleneksel pazarlama kuramları, karar
mekanizmaları rasyonel, belirli bir hiyerarşik yapı içinde karar almanın süreç
içinde gerçekleştiği ön görüldüğünde, bu çalışmada incelenen endüstriyel
pazarlamada markanın rolü ve getirilen önerilerin de, daha çok orta ve büyük
ölçekli işletmelere yönelik olduğu düşünülmektedir. Nitekim, Ankara’de faaliyet
gösteren
inşaat
firmalardan,
pazarlama
faaliyetlerine
bütçe
ayıran
ve
kurumsallaşmış bir şekilde pazarlama faaliyetinde bulunan firmalar genellikle
orta ve büyük ölçekli firmalardır. Küçük ölçekli işletmelerde pazarlama
fonksiyonu daha çok işletme sahibi tarafından gerçekleştirilmekte; böylece
kişisel olmayan kitlesel pazarlama faaliyetleri yerine hedef pazardaki firmalarla
doğrudan ilişki kurma tercih edilmektedir; özellikle bütçe, teknik ve bilgi
yetersizliği
gibi
nedenlerle
gerçekleştirememektedirler.
sistematik
Dolayısıyla,
daha
bir
pazarlama
büyük
ölçekli
faaliyeti
firmaların,
çalışmadan daha fazla yararlanabilecekleri; aynı zamanda kurumsallaşmış
89
yapıdaki örgütlerde
katılımcıların
alanlarında
daha fazla
uzmanlaşması
nedeniyle daha güvenilir verilerin toplanacağı düşünülmektedir.
Bu çalışmalar Ankara ilindeki 32 firmanın cevapları neticesinde bu
firmalarla yapılan anketlerde “marka kimliği”, “marka imajı”, “marka değeri”,
“marka bilinirliği”, “algılanan kalite”, “marka sadakati” ve “marka bağlılığı”’nın
denek grubu üzerindeki etkileri ile ilgili sorular sorulmuş ve bu sorular ışığında
anket bilgileri neticelenmiştir.
3.5.2. Veri Toplam Yöntemi ve Uygulanması
Marka değerinin endüstriyel pazarlardaki rolünü incelemek üzere elde
edilmek istenen değerler, literatürden elde edilen bilgiler ve araştırmanın amacı
doğrultusunda hazırlanan bir veri toplama yöntemi olan "anket formu” ile
toplanmıştır. Anket sorularının cevapları tüketicinin, bir nesne, bir tutum ya da bir
davranış konusunda kendisine sunulan ifadelere katılma ya da katılmama
derecesini ölçen Likert ölçeği ile alınmıştır. Ölçek, “Hiç Katılmıyorum - 1”, “Az
Katılıyorum - 2”, “Orta Derecede Katılıyorum - 3”, “Çok Katılıyorum - 4”, “Tam
Katılıyorum - 5” şeklinde istenmiştir.
Anket formu iki bölümden oluşmuş olup, ilk bölümde 6 soruyla katılımcı
ve firmayla ilgili bir grup bilgiler elde edilmiştir. Anketin ikinci bölümünde de
Tablo 2’de görüldüğü gibi araştırma modelinde yer alan markanın yedi
boyutunun, endüstriyel pazarlarda rolünü incelemek üzere önceki çalışmalardan
alınmış ve bu çalışma için geliştirilmiş toplam 31 sorudan oluşan bir soru formu
hazırlanmış ve yüz yüze görüşmelerde bu sorular üzerinden değerler
toplanmıştır. Bu soru formunda yer alan soruların oluşturulmasında ve
seçiminde gerçekleştirilen literatür araştırmaları, konuyla ilgili okunan yurtiçi ve
yurt dışı kaynaklı makaleler ve süreli yayınlar, tezi hazırlayan kişinin profesyonel
iş hayatı süresince elde ettiği deneyimleri, gözlemleri ve kişisel merakları etkili
olmuştur.
90
Tablo 2: Markanın Yedi Boyutu İle İlgili Anket Soruları
Marka
Boyutları
Marka
Kimliği
Marka
İmajı
Marka
Değeri
Marka
Bilinirliği
Algılanan
Kalite
Marka
Sadakati
Marka
Bağlılığı
Anket Soruları
1. Kullandığınız markanın logosunu hemen tanıyabilirsiniz.
2. Kullandığınız marka kolay hatırlanan bir markadır.
3. Kullandığınız markanin kendisine has bir karakteri vardır.
4. Kullandığınız marka objektif özelliklere sahiptir.
5. Kullandığım markanın sembolünü gözümde canlandırabilirim.
6. Kullandığınız marka sizin istediğiniz imajı yansıtıyor.
7. Kullandığınız marka alternatif markalardan farklı bir imaja sahiptir.
8. Kullandığınız markanın güçlü ve güvenilir bir marka imajı
bulunmaktadır.
9. Kullandığınız marka yüksek bir marka değerine sahiptir.
10. Kullandığınız markayı diğer markalardan farklı buluyorsunuz.
11. Kullandığınız marka pazarındaki en popüler markadır.
12. Kullandığınız markayı aldığınızda, ödediğiniz paranın karşılığını
aldığınızı hisediyorsunuz.
13. Kullandığınız marka, pahalı bir markadır.
14. Diğer rakip firmalar arasında bu firmanın markasının farkına varırım.
15. Bu sektorun markaları sorulduğunda aklıma ilk gelecek marka
budur.
16. Rakip markalarla karşılaştırıldığında bu marka daha fazla sayıda
mağazada satılmaktadır.
17. Kullandığınız markanın ismini daha önceden duydunuz.
18. Kullandığınız markayı rakip markalara göre kolaylıkla
tanımlayabilirsiniz.
19. Kullandığınız marka kalite açısından diğer markalardan üstündür.
20. Kullandığınız marka sizin tüm beklentilerinizi karşılıyor.
21. Kullandığınız markanın işlevselliği oldukça yüksektir.
22. Kullandığım marka için alternatif markalara oranla daha fazla fiyat
ödemeye razıyım.
23. Kendi tercih ettiğim marka dışında diğer markalar hakkında bilgi
sahibi olmaya gerek duymam.
24. Kullandığım markayı satın alma fırsatım varsa, başka bir markayı
asla satın almam.
25. Kullandığım markanın rakiplerine göre ürünlerinin fiyatı yüksek olsa
bile tüketmeye devam ederim.
26. Kendimi kullandığım bu markanın sadık müşterisi olarak
görmekteyim.
27. Bu firmanın markasını kullanmaktan mutluluk duyuyorum.
28. Kullandığım marka için daha yüksek fiyat beni rahatsız etmez.
29. Kullandığım marka benim istek ve ihtiyaçlarımı karşılayan en uygun
markadır.
30. Kullandığım markayı sunan işletmeye güvenirim.
31. Kullandığım marka hakkındaki düşüncelerim olumlu yöndedir.
91
Sosyal bilimler alanında kullanılan bir ölçeğin güvenilirliği “Cronbach alfa”
yöntemi ile
gerçekleşmiştir.
İşletmelerden
toplanan
veriler
SPSS
16.0
programına uygulanmış olup, yapılan güvenilirlik analizi sonucunda Tablo 3’te
görüldüğü gibi Cronbach alfa değeri 0,90 olarak elde edilmiştir. Elde edilen
Cronbach
alfa
değerinin
yüksek
oluşu,
araştırmanın
güvenirliğinde
kanıtlanmıştır.
Tablo 3: Ölçeğin Güvenilirlik Analizi
Cronbach Alfa
Değeri
İfade Sayısı
0.902
31
Bu adımların ardından, 2013 yılı Şubat ve Mart ayları arasında
gerçekleştirilen anket uygulamasında, Ankara ilinde meskûn ve faal olan toplam
35 işletmelerin yetkilileri ile yüz yüze anket yapılmıştır. Yapılan incelemeler
sonucunda hatalı ve eksik doldurulduğu tespit edilen 3 anket çıkartılmış,
anketler çıkartılmış, analizler 32 şirket anketi üzerinden gerçekleştirilmiştir.
3.5.3. Analiz Yöntemi
Elde edilen anket formlarındaki cevaplar kodlanarak ‘SPSS ( Statistical
Package For Social Sciences- Sosyal Bilimler İçin İstatistik Paketi) For Windows
16.0 Sürümü’ ile analiz edilmiştir. Bu çalışmada Güvenilirlik Analizi, Frekans
Analizi, Faktör Analizi ve Tek Örneklem T-Test analizi ve uygulamalar SPSS
paket programı ile yapılmıştır. Anketten alınan cevaplar Likert tipi olup ve ankete
verilen cevaplara en olumsuzdan (Hiç Katılmıyorum) en olumluya doğru (Tam
Katılıyorum) 1-5 arasında değerler verilmiştir.
92
3.6. ARAŞTIRMA BULGULARI
Anket, SPSS istatistik programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Öncelikle,
katılımcıların firmalarında çalışan kişi sayısı ile üretilen mal veya hizmetlerin
hangi pazara yönelik olduğuna dair dağılımlar verilmiş olup, daha sonra, anket
sorularına verilen cevaplar tanımlayıcı istatistikler yardımıyla incelenmiş, her
boyuta ait ortalama ve standart sapmaları çıkartılmış ve ayrıca, araştırmada yer
alan hipotezlerin analizileri yapılmıştır. Faktör Analizi ve Tek Örneklem T-Test
yöntemleri kullanılmış, araştırmada yer alan tüm bulgular da P<0,05 anlamlılık
düzeyinde test edilmiştir.
3.6.1. Örneklem Grubuna Ait Tanımlayıcı Bilgiler
Çalışmanın bu bölümünde yapılan veri analizi sonucunda elde edilen
bulgular, tablolar yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. İlk olarak ankette yer alan
katılımcıların firmalarında çalışan kişi sayısı ile üretilen mal veya hizmetlerin
hangi pazara yönelik olduğuna dair dağılımlara ait ilişkin bilgiler yer almaktadır.
3.6.1.1. Örneklem Grubunun Çalışan Kişi Sayısına Bağlı Olarak Dağılımı
Tablo 4: Örneklem Grubunun Çalışan Kişi Sayısına Bağlı Olarak Dağılımı
Çalışan Kişi Sayısı
Frekans
Yüzde
50-250 kişi
13
40,6
250 kişiden fazla
19
59,4
Toplam
32
100.0
93
Tablo 4’de örneklemi oluşturan firmalarda çalışan kişi sayılarına göre
dağılımları görülmektedir. Buna göre ankete katılan firmaların; %40,6’sında
çalışan kişi sayısı 50-250 kişi arasında ve %59,4’ü çalışan kişi sayısı 250
kişiden fazla olarak belirlenmiştir.
3.6.1.2. Örneklem Grubunun Üretilen Mal veya Hizmetlerin Hangi Pazara
Yönelik Olduğuna Bağlı Olarak Dağılımı
Tablo 5: Örneklem Grubunun Üretilen Mal veya Hizmetlerin Hangi Pazara
Yönelik Olduğuna Bağlı Olarak Dağılımı
Üretilen Mal veya Hizmetlerin Hangi
Pazara Yönelik Olduğu
Frekans
Yüzde
Tüketim Pazarı
22
68,8
Endüstriyel Pazar
10
31,2
Toplam
32
100.0
Tablo 5’de örneklemi oluşturan firmalarda üretilen mal veya hizmetlerin
hangi pazara yönelik olduğuna göre dağılımları görülmektedir. Buna göre ankete
katılan firmaların; % 68,8’inin mal veya hizmetleri tüketim pazarına yönelik ve %
31,2’sinin mal ve hizmetleri endüstriyel pazarlara yönelik olduğu belirlenmiştir.
3.6.2. Anket Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler
Araştırmanın yedi boyutuna ait ankette belirtilen her bir ifadeye ilişkin
aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri aşağıda verilmiştir.
94
3.6.2.1. Marka Kimliği Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 6: Marka Kimliği Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler
N
Ortalama
Standart
Sapma
32
3,56
0,716
32
3,78
0,553
32
3,72
0,851
32
3,84
0,723
Marka Kimliği Boyutunun Soruları
Kullandığınız markanın logosunu hemen
tanıyabilirsiniz.
Kullandığınız marka kolay hatırlanan bir
markadır.
Kullandığınız markanin kendisine has bir
karakteri vardır.
Kullandığınız marka objektif özelliklere sahiptir.
(1= Hiç Katılmıyorum, 2= Az Katılıyorum, 3= Orta Derecede Katılıyorum, 4= Çok
Katılıyorum, 5= Tam Katılıyorum)
Tablo 6’da verilen katılımcıların marka kimliği boyutu ifadelerine ilişkin
bulgulara göre elde edilen tanımlayıcı istatistiklerden, ortalama ve standart
sapma değerleri verilmektedir. Söz konusu değerler incelendiğinde, sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
3.6.2.2. Marka İmajı Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 7: Marka İmajı Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin Tanımlayıcı
İstatistikler
Marka İmajı Boyutunun Soruları
Kullandığım markanın sembolünü gözümde
canlandırabilirim.
Kullandığınız marka sizin istediğiniz imajı
yansıtıyor.
Kullandığınız marka alternatif markalardan
farklı bir imaja sahiptir.
Kullandığınız markanın güçlü ve güvenilir bir
marka imajı bulunmaktadır.
N
Ortalama
Standart
Sapma
32
3,94
0,878
32
4,22
1,008
32
4,31
0,998
32
3,97
1,092
(1= Hiç Katılmıyorum, 2= Az Katılıyorum, 3= Orta Derecede Katılıyorum, 4= Çok
Katılıyorum, 5= Tam Katılıyorum)
95
Tablo 7’de verilen katılımcıların marka imajı boyutu ifadelerine ilişkin
bulgulara göre elde edilen tanımlayıcı istatistiklerden, ortalama ve standart
sapma değerleri verilmektedir. Söz konusu değerler incelendiğinde, sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
3.6.2.3. Marka Değeri Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 8: Marka Değeri Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler
Marka Değeri Boyutunun Soruları
Kullandığınız marka yüksek bir marka
değerine sahiptir.
Kullandığınız markayı diğer markalardan
farklı buluyorsunuz.
Kullandığınız marka pazarındaki en
popüler markadır.
Kullandığınız markayı aldığınızda,
ödediğiniz paranın karşılığını aldığınızı
hisediyorsunuz.
Kullandığınız marka, pahalı bir markadır.
N
Ortalama
Standart
Sapma
32
3,19
0,965
32
4,38
0,942
32
3,41
1,103
32
4,19
1,030
32
4,06
0,982
(1= Hiç Katılmıyorum, 2= Az Katılıyorum, 3= Orta Derecede Katılıyorum, 4= Çok
Katılıyorum, 5= Tam Katılıyorum)
Tablo 8’de verilen katılımcıların marka değeri boyutu ifadelerine ilişkin
bulgulara göre elde edilen tanımlayıcı istatistiklerden, ortalama ve standart
sapma değerleri verilmektedir. Söz konusu değerler incelendiğinde, sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
96
3.6.2.4. Marka Bilinirliği Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 9: Marka Bilinirliği Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler
Marka Bilinirliği Boyutunun Soruları
N
Ortalama
Standart
Sapma
Diğer rakip firmalar arasında bu firmanın
32
4,12
1,040
markasının farkına varırım.
Bu sektorun markaları sorulduğunda aklıma
32
3,81
1,030
ilk gelecek marka budur.
Rakip markalarla karşılaştırıldığında bu marka
32
3,56
1,014
daha fazla sayıda mağazada satılmaktadır.
Kullandığınız markanın ismini daha önceden
32
3,50
1,136
duydunuz.
Kullandığınız markayı rakip markalara göre
32
3,00
1,016
kolaylıkla tanımlayabilirsiniz.
(1= Hiç Katılmıyorum, 2= Az Katılıyorum, 3= Orta Derecede Katılıyorum, 4= Çok
Katılıyorum, 5= Tam Katılıyorum)
Tablo 9’da verilen katılımcıların marka bilinirliği boyutu ifadelerine ilişkin
bulgulara göre elde edilen tanımlayıcı istatistiklerden, ortalama ve standart
sapma değerleri verilmektedir. Söz konusu değerler incelendiğinde, sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
3.6.2.5. Algılanan Kalite Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 10: Algılanan Kalite Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler
Algılanan Kalite Boyutunun Soruları
N
Ortalama
Standart
Sapma
Kullandığınız marka kalite açısından
32
3,19
1,061
diğer markalardan üstündür.
Kullandığınız marka sizin tüm
32
3,94
0,878
beklentilerinizi karşılıyor.
Kullandığınız markanın işlevselliği
32
4,38
0,871
oldukça yüksektir.
(1= Hiç Katılmıyorum, 2= Az Katılıyorum, 3= Orta Derecede Katılıyorum, 4= Çok
Katılıyorum, 5= Tam Katılıyorum)
97
Tablo 10’da verilen katılımcıların algılanan kalite boyutu ifadelerine ilişkin
bulgulara göre elde edilen tanımlayıcı istatistiklerden, ortalama ve standart
sapma değerleri verilmektedir. Söz konusu değerler incelendiğinde, sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
3.6.2.6. Marka Sadakati Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 11: Marka Sadakati Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler
Marka Sadakati Boyutunun Soruları
Kullandığım marka için alternatif markalara
oranla daha fazla fiyat ödemeye razıyım.
Kendi tercih ettiğim marka dışında diğer
markalar hakkında bilgi sahibi olmaya gerek
duymam.
Kullandığım markayı satın alma fırsatım varsa,
başka bir markayı asla satın almam.
Kullandığım markanın rakiplerine göre
ürünlerinin fiyatı yüksek olsa bile tüketmeye
devam ederim.
Kendimi kullandığım bu markanın sadık
müşterisi olarak görmekteyim.
N
Ortalama
Standart
Sapma
32
4,44
0,982
32
4,28
0,991
32
3,94
1,076
32
4,44
0,669
32
4,22
0,792
(1= Hiç Katılmıyorum, 2= Az Katılıyorum, 3= Orta Derecede Katılıyorum, 4= Çok
Katılıyorum, 5= Tam Katılıyorum)
Tablo 11’de verilen katılımcıların marka sadakati boyutu ifadelerine ilişkin
bulgulara göre elde edilen tanımlayıcı istatistiklerden, ortalama ve standart
sapma değerleri verilmektedir. Söz konusu değerler incelendiğinde, sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
98
3.6.2.7. Marka Bağlılığı Boyutunun Sorularına Ait Tanımlayıcı İstatistikler
Tablo 12: Marka Bağlılığı Boyutunun Sorularına Verilen Cevaplara İlişkin
Tanımlayıcı İstatistikler
Standart
Marka Bağlılığı Boyutunun Soruları
N
Ortalama
Sapma
Bu firmanın markasını kullanmaktan
32
4,19
0,821
mutluluk duyuyorum.
Kullandığım marka için daha yüksek
32
4,00
1,136
fiyat beni rahatsız etmez.
Kullandığım marka benim istek ve
ihtiyaçlarımı karşılayan en uygun
32
3,53
1,218
markadır.
Kullandığım markayı sunan işletmeye
32
3,00
0,950
güvenirim.
Kullandığım marka hakkındaki
32
3,62
0,751
düşüncelerim olumlu yöndedir.
(1= Hiç Katılmıyorum, 2= Az Katılıyorum, 3= Orta Derecede Katılıyorum, 4= Çok
Katılıyorum, 5= Tam Katılıyorum)
Tablo 12’de verilen katılımcıların marka bağlılığı boyutu ifadelerine ilişkin
bulgulara göre elde edilen tanımlayıcı istatistiklerden, ortalama ve standart
sapma değerleri verilmektedir. Söz konusu değerler incelendiğinde, sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
3.6.3. Faktör Analizi
Verilerin değerlendirilmesinde yöntem olarak kullanılan Faktör Analizi,
SPSS programı ile uygulanmış, bu kısımda araştırmada kullanılan markanın
yedi boyutu değişken olarak programa girilmiştir. Aşağıda programdan elde
edilen analiz sonuçları görülebilmektedir.
99
Tablo 13: KMO Örneklem Yeterlilik Ölçütü ve Barlett Anlamlılık Testi
Kaiser-Meyer-Olkin Örneklem Yeterliliği
0,756
Ki Kare
Barlett Küresellik Testi
112.367
df
21
Anlamlılık
0,000
Tablo 13’de görüldüğü gibi çalışmada Kaiser-Meyer-Olkin (KMO)
örneklem yeterlilik ölçütü oldukça yüksek (0,756) çıkmıştır. KMO değerinin 0.70
üzeri olması “iyi”, 0.80 üzeri olması “çok iyi”, 0.90 üzeri olması ise “mükemmel”
olarak değerlendirilmektedir. Diğer önemli gösterge olan Barlett Testi anlamlı
(Sig. 0.000) çıkmıştır. Bunun anlamı değişkenler arasında kuvvetli korelasyonlar
olduğu ve veri setinin faktör analizine uygun olduğudur.
Tablo 14: Açıklanan Toplam Varyans Tablosu (Total Variance Explained)
Initial Eigenvalues
Component
Extraction Sums of Squared
Loadings
Total
% of
Variance
Cumulative
%
Total
% of
Variance
Cumulative
%
1
3,703
52,900
52,900
3,703
52,900
52,900
2
1,207
17,242
70,142
1,207
17,242
70,142
3
,878
12,542
82,684
4
,536
7,651
90,335
5
,300
4,292
94,627
6
,274
3,917
98,544
7
,102
1,456
100,000
Extraction Method: Principal Component Analysis
100
Faktör analizi yaparken grupların ayrıştırılabilmesi için Temel Bileşen
Analizi (Principal Component Analysis) yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada,
ankete verilen markanın yedi boyutuna ait sorulara yanıtlar için bir korelasyon
matrisi oluşturulmuştur. Buradan analize ait bilgiler Açıklanan Toplam Varyans
(Total Variance Explained) tablosu olan Tablo 14’de verilmiştir. Bu tablodan
görüldüğü gibi özdeğerleri 1’den büyük olan faktör sayısı 2’dir. Bu 2 faktörün
tümü toplam varyansın %70,142’sini açıklamaktadır. Birinci faktör toplam
varyansın %52,9’unu ve ikinci faktör %17,242’sini açıklamaktadır.
3.6.4. Araştırma Hipotezlerinin Analizi
Araştırmanın bu kısmında katılımcıların ankette yer alan sorulara
yanıtlarını ayrıntılı irdelemek amacıyla hipotez testleri yapılmıştır. Araştırmada
endüstriyel pazarlamada, marka boyutlarının ilişkilerin sürdürülmesinde etkisini
test etmek için SPSS programı kullanılarak Tek Örneklem T-Test analizi
yapılmıştır.
Araştırmada kullanılacak veri dağılımlarının belirlenmesi amacıyla
Kolmogorov-Smirnov Z testi yapılmıştır. Kolmogorov-Smirnov testi örneklemin
dağılımının normal dağılımdan farksızlığının sınandığı bir testtir. Örneklemin
dağılımının normal dağılıma uygunluğu, örneklemin hedef kitleyi temsil ettiği
şeklinde yorumlanır ve bu durumun ölçeğin geçerliliğini desteklediği kabul edilir.
Tablo 15’de görüldüğü gibi boyutların çoğunda anlamlılık değeri 0,05’den yüksek
(p>0,05) olduğu için örneklemin dağılımının normal dağılım gösterdiği sonucuna
varılmıştır.
101
Tablo 15: Örneklemin Dağılımının Normal Oldoğonu Test Etmek İçin
Kolmogorov-Smirnov Testi
One-Sample Kolmogorov-Smirnov Test
Boyut1
Boyut2
Boyut3
Boyut4
Boyut5
Boyut6
Boyut7
32
32
32
32
32
32
32
Mean
3,726
4,109
3,843
3,600
3,833
4,262
3,668
Std.Deviation
0,366
0,701
0,621
0,790
0,677
0,735
0,690
Absolute
0,182
0,267
0,158
0,151
0,222
0,262
0,107
Positive
0,162
0,164
0,123
0,126
0,122
0,158
0,064
Negative
-0,182
-0,267
-0,158
-0,151
-0,222
-0,262
-0,107
Kolmogorov-Smirnov Z
1,028
1,510
0,896
0,855
1,257
1,480
0,603
Asymp. Sig. (2-tailed)
0,241
0,021
0,399
0,458
0,085
0,025
0,860
N
Normal
Parametersa
Most Extreme
Differences
a. Test distribution is Normal.
Bu çerçevede, hipotezleri analiz etmek için Tek Örneklem T-Test yöntemi
için veri dağılımı uygun olup, bu testin normal dağılım varsayımı sağlanmaktadır.
Hipotezleri test etmeden önce değişkenlerin ortalamaları ve standart sapmaları
Tablo 16’da yer almaktadır.
Tablo 16: Değişken Ortalamaları ve Standart Sapmalar Tablosu
N
One-Sample Statistics
Standart
Ortalama
Sapma
Standart Hata
Ortalaması
Boyut1
32
3,726
0,36676
0,06483
Boyut2
32
4,109
0,70120
0,12396
Boyut3
32
3,843
0,62162
0,10989
Boyut4
32
3,600
0,79026
0,13970
Boyut5
32
3,833
0,67733
0,11974
Boyut6
32
4,262
0,73518
0,12996
Boyut7
32
3,668
0,69023
0,12202
102
“Marka Kimliği” boyutunun ortalaması 3,726, “Marka İmajı” boyutunun
ortalaması 4,109, “Marka Değeri” boyutunun ortalaması 3,843, “Marka Bilinirliği”
boyutunun ortalaması 3,600, “Algılanan Kalite” boyutunun ortalaması 3,833,
“Marka Sadakati” boyutunun ortalaması 4,262 ve “Marka Bağlılığı” boyutunun
ortalaması 3,668 olarak belirlenmiştir. Söz konusu değerler incelendiğinde,
sorulara verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk
düştüğü görülebilmektedir.
3.6.4.1. Çalışmanın 1. Hipotezi
Bu hipotezde marka kimliği boyutunun, endüstriyel pazarlamada ilişkilerin
sürdürülmesinde etkisi olup olmadığını test etmek için Tek Örneklem T-Testi
analizi kullanılmıştır.
Çalışmada test edilen hipotez aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
H0: Endüstriyel pazarlamada “marka kimliği” boyutunun ilişkinin sürdürülmesinde
etkisi yoktur.
H1: Endüstriyel pazarlamada “marka kimliği” boyutunun ilişkinin sürdürülmesinde
etkisi vardır.
Tablo 17: Marka Kimliği Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları
Test Değeri = 3
t
Boyut1 11,206
P<0,05
Serb.
Derecesi (df)
31
Anlm (Sig.) Ortalama
(2-tailed) (P)
Fark
0,000
0,72656
%95 Güven
Aralığında Fark
Taban
Tavan
0,5943
0,8588
103
Tablo 17’de görüldüğü gibi “marka kimliği” boyutunun genel ortalama
olarak kabul edilen 3 değerinden farklı olup olmadığı Tek Örneklem T-Testi ile
sınanmıştır. Anlamlılık (Sig.) değerine bakıldığında ortalama arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmakta ve değişkenin ortalama değeri olan 3’ten
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hipotezde endüstriyel pazarlamada “marka kimliği” boyutunun ilişkinin
sürdürülmesinde etkisi test edilmiş ve tablodan da anlaşılacağı üzere “marka
kimliği” boyutu için (t=11,206; P<0,05), anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Bu
kapsamda H1 hipotezi kabul edilmiştir. Dolayısıyla endüstriyel pazarlamada
“marka kimliği” boyutu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir etkiye sahiptir.
3.6.4.2. Çalışmanın 2. Hipotezi
Bu hipotezde marka imajı boyutunun, endüstriyel pazarlamada ilişkilerin
sürdürülmesinde etkisi olup olmadığını test etmek için Tek Örneklem T-Testi
analizi kullanılmıştır.
Çalışmada test edilen hipotez aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
H0: Endüstriyel pazarlamada “marka imajı” boyutunun ilişkinin sürdürülmesinde
etkisi yoktur.
H1: Endüstriyel pazarlamada “marka imajı” boyutunun ilişkinin sürdürülmesinde
etkisi vardır.
Tablo 18: Marka İmajı Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları
Test Değeri = 3
Boyut2
P<0,05
t
Serb.
Derecesi (df)
8,950
31
Anlm (Sig.) Ortalama
(2-tailed) (P)
Fark
0,000
1,10938
%95 Güven
Aralığında Fark
Taban
Tavan
0,8566
1,3622
104
Tablo 18’de görüldüğü gibi “marka imajı” boyutunun genel ortalama
olarak kabul edilen 3 değerinden farklı olup olmadığı Tek Örneklem T-Testi ile
sınanmıştır. Anlamlılık (Sig.) değerine bakıldığında ortalama arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmakta ve değişkenin ortalama değeri olan 3’ten
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hipotezde endüstriyel pazarlamada “marka imajı” boyutunun ilişkinin
sürdürülmesinde etkisi test edilmiş ve tablodan da anlaşılacağı üzere “marka
imajı” boyutu için (t=8,950; P<0,05), anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Bu
kapsamda H1 hipotezi kabul edilmiştir. Dolayısıyla endüstriyel pazarlamada
“marka imajı” boyutu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir etkiye sahiptir.
3.6.4.3. Çalışmanın 3. Hipotezi
Bu hipotezde marka değeri boyutunun, endüstriyel pazarlamada ilişkilerin
sürdürülmesinde etkisi olup olmadığını test etmek için Tek Örneklem T-Testi
analizi kullanılmıştır.
Çalışmada test edilen hipotez aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
H0: Endüstriyel pazarlamada “marka değeri” boyutunun ilişkinin sürdürülmesinde
etkisi yoktur.
H1: Endüstriyel pazarlamada “marka değeri” boyutunun ilişkinin sürdürülmesinde
etkisi vardır.
Tablo 19: Marka Değeri Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları
Test Değeri = 3
Boyut3
P<0,05
t
Serb.
Derecesi (df)
7,678
31
Anlm (Sig.) Ortalama
(2-tailed) (P)
Fark
0,000
0,84375
%95 Güven
Aralığında Fark
Taban
Tavan
0,6196
1,0679
105
Tablo 19’da görüldüğü gibi “marka değeri” boyutunun genel ortalama
olarak kabul edilen 3 değerinden farklı olup olmadığı Tek Örneklem T-Testi ile
sınanmıştır. Anlamlılık (Sig.) değerine bakıldığında ortalama arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmakta ve değişkenin ortalama değeri olan 3’ten
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hipotezde endüstriyel pazarlamada “marka değeri” boyutunun ilişkinin
sürdürülmesinde etkisi test edilmiş ve tablodan da anlaşılacağı üzere “marka
değeri” boyutu için (t=7,678; P<0,05), anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Bu
kapsamda H1 hipotezi kabul edilmiştir. Dolayısıyla endüstriyel pazarlamada
“markai” boyutu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir etkiye sahiptir.
3.6.4.4. Çalışmanın 4. Hipotezi
Bu hipotezde marka bilinirliği boyutunun, endüstriyel pazarlamada
ilişkilerin sürdürülmesinde etkisi olup olmadığını test etmek için Tek Örneklem TTesti analizi kullanılmıştır.
Çalışmada test edilen hipotez aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
H0:
Endüstriyel
pazarlamada
“marka
bilinirliği”
boyutunun
ilişkinin
“marka
bilinirliği”
boyutunun
ilişkinin
sürdürülmesinde etkisi yoktur.
H1:
Endüstriyel
pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
106
Tablo 20: Marka Bilinirliği Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları
Test Değeri = 3
t
Boyut4
4,295
Serb.
Derecesi (df)
31
Anlm (Sig.) Ortalama
(2-tailed) (P)
Fark
0,000
0,60000
%95 Güven
Aralığında Fark
Taban
Tavan
0,3151
0,8849
P<0,05
Tablo 20’de görüldüğü gibi “marka bilinirliği” boyutunun genel ortalama
olarak kabul edilen 3 değerinden farklı olup olmadığı Tek Örneklem T-Testi ile
sınanmıştır. Anlamlılık (Sig.) değerine bakıldığında ortalama arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmakta ve değişkenin ortalama değeri olan 3’ten
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hipotezde endüstriyel pazarlamada “marka bilinirliği” boyutunun
ilişkinin sürdürülmesinde etkisi test edilmiş ve tablodan da anlaşılacağı üzere
“marka bilinirliği” boyutu için (t=4,295; P<0,05), anlamlı bir farklılık tespit
edilmiştir. Bu kapsamda H1 hipotezi kabul edilmiştir. Dolayısıyla endüstriyel
pazarlamada “marka bilinirliği” boyutu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir etkiye
sahiptir.
3.6.4.5. Çalışmanın 5. Hipotezi
Bu hipotezde algılanan kalite boyutunun, endüstriyel pazarlamada
ilişkilerin sürdürülmesinde etkisi olup olmadığını test etmek için Tek Örneklem TTesti analizi kullanılmıştır.
Çalışmada test edilen hipotez aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
107
H0:
Endüstriyel
pazarlamada
“algılanan
kalite”
boyutunun
ilişkinin
“algılanan
kalite”
boyutunun
ilişkinin
sürdürülmesinde etkisi yoktur.
H1:
Endüstriyel
pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
Tablo 21: Algılanan Kalite Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları
Test Değeri = 3
t
Boyut5
6,960
Serb.
Derecesi
(df)
Anlm (Sig.)
(2-tailed) (P)
Ortalama
Fark
31
0,000
0,83333
%95 Güven
Aralığında Fark
Taban
Tavan
0,5891
1,0775
P<0,05
Tablo 21’de görüldüğü gibi “algılanan kalite” boyutunun genel ortalama
olarak kabul edilen 3 değerinden farklı olup olmadığı Tek Örneklem T-Testi ile
sınanmıştır. Anlamlılık (Sig.) değerine bakıldığında ortalama arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmakta ve değişkenin ortalama değeri olan 3’ten
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hipotezde endüstriyel pazarlamada “algılanan kalite” boyutunun
ilişkinin sürdürülmesinde etkisi test edilmiş ve tablodan da anlaşılacağı üzere
“algılanan kalite” boyutu için (t=6,960; P<0,05), anlamlı bir farklılık tespit
edilmiştir. Bu kapsamda H1 hipotezi kabul edilmiştir. Dolayısıyla endüstriyel
pazarlamada “algılanan kalite” boyutu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir etkiye
sahiptir.
108
3.6.4.6. Çalışmanın 6. Hipotezi
Bu hipotezde marka sadakati boyutunun, endüstriyel pazarlamada
ilişkilerin sürdürülmesinde etkisi olup olmadığını test etmek için Tek Örneklem TTesti analizi kullanılmıştır.
Çalışmada test edilen hipotez aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
H0:
Endüstriyel
pazarlamada
“marka
sadakati”
boyutunun
ilişkinin
“marka
sadakati”
boyutunun
ilişkinin
sürdürülmesinde etkisi yoktur.
H1:
Endüstriyel
pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
Tablo 22: Marka Sadakati Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları
Test Değeri = 3
t
Boyut6
9,714
Serb.
Derecesi
(df)
Anlm (Sig.)
(2-tailed) (P)
Ortalama
Fark
31
0,000
1,26250
%95 Güven
Aralığında Fark
Taban
Tavan
0,9974
1,5276
P<0,05
Tablo 22’de görüldüğü gibi “marka sadakati” boyutunun genel ortalama
olarak kabul edilen 3 değerinden farklı olup olmadığı Tek Örneklem T-Testi ile
sınanmıştır. Anlamlılık (Sig.) değerine bakıldığında ortalama arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmakta ve değişkenin ortalama değeri olan 3’ten
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hipotezde endüstriyel pazarlamada “marka sadakati” boyutunun
ilişkinin sürdürülmesinde etkisi test edilmiş ve tablodan da anlaşılacağı üzere
109
“marka sadakati” boyutu için (t=9,714; P<0,05), anlamlı bir farklılık tespit
edilmiştir. Bu kapsamda H1 hipotezi kabul edilmiştir. Dolayısıyla endüstriyel
pazarlamada “marka sadakati” boyutu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir etkiye
sahiptir.
3.6.4.7. Çalışmanın 7. Hipotezi
Bu hipotezde marka bağlılığı boyutunun, endüstriyel pazarlamada
ilişkilerin sürdürülmesinde etkisi olup olmadığını test etmek için Tek Örneklem TTesti analizi kullanılmıştır.
Çalışmada test edilen hipotez aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
H0:
Endüstriyel
pazarlamada
“marka
bağlılığı”
boyutunun
ilişkinin
“marka
bağlılığı”
boyutunun
ilişkinin
sürdürülmesinde etkisi yoktur.
H1:
Endüstriyel
pazarlamada
sürdürülmesinde etkisi vardır.
Tablo 23: Marka Bağlılığı Boyutunun T-Test Analiz Sonuçları
Test Değeri = 3
t
Boyut7
P<0,05
5,481
Serb.
Derecesi
(df)
Anlm (Sig.)
(2-tailed) (P)
Ortalama
Fark
31
0,000
0,66875
%95 Güven
Aralığında Fark
Taban
Tavan
0,4199
0,9176
110
Tablo 23’de görüldüğü gibi “marka bağlılığı” boyutunun genel ortalama
olarak kabul edilen 3 değerinden farklı olup olmadığı Tek Örneklem T-Testi ile
sınanmıştır. Anlamlılık (Sig.) değerine bakıldığında ortalama arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmakta ve değişkenin ortalama değeri olan 3’ten
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hipotezde endüstriyel pazarlamada “marka bağlılığı” boyutunun
ilişkinin sürdürülmesinde etkisi test edilmiş ve tablodan da anlaşılacağı üzere
“marka bağlılığı” boyutu için (t=5,481; P<0,05), anlamlı bir farklılık tespit
edilmiştir. Bu kapsamda H1 hipotezi kabul edilmiştir. Dolayısıyla endüstriyel
pazarlamada “marka bağlılığı” boyutu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir etkiye
sahiptir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Günümüzde hiçbir işletme yoktur ki pazarda tek başında bulunsun. Alanı
ne kadar niş olursa olsun, mutlaka bir şekilde belirli oranda rekabetle karşılaşıp,
bazı çok yoğun ve bazı sektörlerde ise rekabet az olacaktır. Bugün rakibi
bulunmayan başarılı bir işletmenin, çok yakın bir gelecekte büyük bir rekabet ile
karşılaşabileceği; sözkonusu rekabetin yerel ölçekte kalmayıp küresel de
olacağı mümkündür. Rekabet işletmeler arasında gerçekleştirilirken, endüstriyel
pazarların sürekli olarak analiz edilmeleri ve pazarlama stratejilerinin rakipler
gözönünde bulundurularak geliştirilmesi şarttır. İşletmenin geliştirmiş olduğu
pazarlama stratejileri mükemmele yakın olabilir, ancak rakibin pazarlama
stratejileri daha iyiyse tüketiciler üzerinde daha etkili olacaktır. Böyle bir
durumda rakip işletme başarıya ulaşacak, diğerleri ayakta kalma savaşı
verecektir. Stratejik davranılmasını gerektiren günümüz çetin rekabet ortamında
ele alınan pazarlama stratejilerinde rekabet analizi önemini korumaya devam
edecek, işletmeyi ön plana çıkaracak rekabet avantajının elde edilebilmesi için
gerekli çalışmaların yürütülmesini mümkün kılacaktır. Bunun yanı sıra tüketim
ürünleri pazarında geniş bir alana sahip olan markanın önemi, endüstriyel
pazarlarda da giderek artmaktadır. Bu konuda yapılan deneysel araştırmalar
sınırlı olsa da, markanın endüstriyel pazarlarda da işletmelere üstünlük sağladığı
bir gerçektir.
Endüstriyel markaların önemini bu kadar artıran ve onları dünyanın en
ünlü markaları arasına yerleştiren birçok etken bulunmaktadır. Bunlardan ilki,
işlevi bakımından birbirine benzeyen çok sayıda ürünün ortaya çıkması ve bu
ürünlerden bazılarının işletmeler dışında da kullanılmaya başlanmasıdır. Diğer
bir etken ise; işletmeler pazarında online alışverişin öneminin artmasıdır. Online
alıcılar, satın alma kararlarında riski azaltmak için marka gibi ipuçlarından
yararlanmaktadır. Çünkü güçlü markaların güven yarattığı bir gerçektir. Ürün
karmaşık olduğunda veya önemli bir hizmet ve destek gerektirdiğinde, algılanan
112
risk yüksek bulunduğunda ya da alıcının zamanı ve/veya kaynakları kısıtlı
olduğunda da marka, karar alma sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Bunların
yanı
sıra
yapılan
araştırmalarda
markalı
ürünler
kullanan
endüstriyel
işletmelerin, markasız ürünler kullananlara göre, rekabetçi üstünlük açısından
daha avantajlı oldukları görülmüştür. Çünkü marka, hem tedarikçi hem de
müşteri açısından bir takım faydalar sağlamaktadır.
Endüstriyel mal satın alma sürecinde karara katılanların rasyonel
kriterlerin yanı sıra marka adı, firmanın güvenilirliği, algılanan ürün kalitesi gibi
duygusal değerlerden de fazlasıyla etkilendikleri bilinmektedir. Ülkemizde
yapılan araştırmalarda da bu sonucu destekler niteliktedir. Şöyle ki, fiyat, ürün,
dağıtım ve satış sonrası hizmetler gibi faktörlerin eşit olması durumunda,
alıcının, satıcıların arasında tercih yapma durumunda, onların saygınlıkları ile
ilgilendikleri sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, endüstriyel ürünlerde ürünün teknik
kalitesi ve fiyatın farklılaştırılması zor olduğu için, marka konumu ürün
pazarlamasında güçlü bir rol üstlenmektedir. Öte yandan, marka adı ürünün
algılanan kalitesini ve ürüne verilmek istenen fiyatı da etkilemektedir. Bir
endüstriyel ürün olan muhasebe hizmetlerinin fiyatlandırılması üzerine bir
araştırma gerçekleştirmiştir. Araştırma kapsamına Yeni Zelanda’daki muhasebe
firmalarının muhasebe hizmet fiyatları alınmıştır. Sonuçta, marka ismi
kullanımının, muhasebe firmalarına yüzde 4 prim sağladığı saptanmıştır. Kişisel
bilgisayar, faks makinesi gibi malların satın alımlarını yapan uzman kişiler
üzerinde yapılan bir diğer araştırmada ise, marka değerinin endüstriyel
pazarlarda da geçerli olduğu ve satın alımı gerçekleştiren uzman kişilerin gözde
markalar için fazladan fiyat ödemeye razı oldukları tespit edilmiştir. Bir diğer
çalışmanın
sonucunda da endüstriyel ürünlerin markalanmasının temel
nedeninin ürünü daha iyi tanımlamanın yanı sıra, onu özel bir ürün şeklinde
vurgulamayı sağlamak ve sadık bir müşteri kitlesi yaratmak olduğu ortaya
çıkmıştır. Tüm bu araştırmalara bakıldığında, marka çağrışımlarının katkısı
olsun olmasın endüstriyel firmalar, marka isminin sağladığı yararlar konusunda
113
son derece olumlu düşünmekte, pazarlama faaliyetinin başarısı için markanın
önemli olduğunu hissetmekte ve markayı bir firma varlığı olarak görmektedirler.
Buna ek olarak endüstriyel firmalar tüketici anketlerinde birincil öneme sahip
marka kimliği, marka imajı, marka değeri, marka bilinirliği, algılanan kalite,
marka sadakati ve marka bağlılığı gibi faktörlerde farklılık yaratmada üretici
markalarının kullanımının etkili olduğunu düşünmektedirler.
Tüm bu sebeplerden dolayı markanın endüstriyel pazarlamada, ilişkilerin
sürdürülmasindeki rolü ile ilgili bu araştırma ele alınmış, bu durultuda markaya
belirlenmiş
yedi
boyutun
endüstriyel
pazarlarda
etkisi
olup
olmadığı
araştırılmıştır.
Araştırmanın amaçları dikkate alınarak, belirlenen yedi marka boyutu ile
ilgili bir araştırma modeli ve araştırma hipotezleri geliştirilmiştir. Çalışmada
öncelikle detaylı ve çok aşamalı bir ölçek geliştirme/uyumlaştırma süreci takip
edilmiş, ölçme araçları çeşitli analizlerle güvenilirlik ve geçerlilik açısından
incelenmiş, tatmin edici sonuçlara ulaşılmıştır. Çalışmanın örneklem çerçevesini,
Ankara’da
faaliyet
gösteren
orta
ve
büyük
ölçekli
inşaat
firmaları
oluşturmaktadır. Araştırmanın ana kütlesini Ankara ilindeki inşaat işletmeleri
oluşturmaktadır.
Anakitle,
bu
kapsama
göre
yaklaşık
150
işletmeden
oluşmaktadır. Uygulama bölümünde, endüstriyel pazarlarda marka değerinin
ilişkiler üzerindeki rolünü belirlemek için anket uygulaması yapılmıştır. Ankara
ilinde faaliyet gösteren 150 inşaat firmasına müraceat edilerek 32 firmanın
cevaplaması neticesinde bu firmalarla yapılan anketlerde “marka kimliği”, “marka
imajı”, “marka değeri”, “marka bilinirliği”, “algılanan kalite”, “marka sadakati” ve
“marka bağlılığı”’nın denek grubu üzerindeki etkileri ile ilgili sorular sorulmuş.
Seçilen denek grubuna ait anket uygulaması yapıldıktan sonra elde edilen anket
sonuçları ile SPSS programına girilmiş, elde edilen bulguların değerlendirilmesi
ile araştırma; sonuca erdirilmiştir.
114
Çalışmanın örneklem grubuna ait tanımlayıcı bilgiler ışığında ankete
katılan firmaların; % 40,6’sında çalışan kişi sayısı 50-250 kişi arasında ve %
59,4’ü çalışan kişi sayısı 250 kişiden fazla olarak belirlenmiştir. Ayrıca ankete
katılan firmaların; % 68,8’inin mal veya hizmetleri tüketim pazarına yönelik ve %
31,2’sinin mal ve hizmetleri endüstriyel pazarlara yönelik olduğu belirlenmiştir.
Araştırmanın yedi boyutuna ait ankette belirtilen her bir ifadeye ilişkin aritmetik
ortalama ve standart sapma değerleri hesaplanmıştır. Bu doğrultuda sorulara
verilen yanıtların ortalamasının genelde “Çok Katılıyorum”a denk düştüğü
görülebilmektedir.
Araştırmada verilerin değerlendirilmesine yöntem olarak faktör analizi
kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan markanın yedi boyutu değişken olarak
programa girilmiştir. Sonuçlara göre Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) örneklem
yeterlilik ölçütü oldukça yüksek (0,756) çıkmıştır. Diğer önemli gösterge olan
Barlett Testi anlamlı (Sig. 0.000) çıkmıştır. Bunun anlamı değişkenler arasında
kuvvetli korelasyonlar olduğu ve veri setinin faktör analizine uygun olduğudur.
Bu doğrultular ışığında faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizi yaparken
grupların ayrıştırılabilmesi için Temel Bileşen Analizi (Principal Component
Analysis) yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada, ankete verilen markanın yedi
boyutuna ait sorulara yanıtlar için bir korelasyon matrisi oluşturulmuştur. Temel
Bileşen Analizine göre iki faktörün özdeğerleri 1’den büyük olmuşdur. Bu iki
faktörün tümü toplam varyansın %70,142’sini açıklamaktadır. Birinci faktör
toplam varyansın %52,9’unu ve ikinci faktör %17,242’sini açıklamaktadır.
Araştırmanın
birinci
hipotezine
ilişkin
sonuçlara
göre
endüstriyel
pazarlamada “marka kimliği” boyutunun, ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir
etkiye sahip oldu ortaya çıkmıştır. Marka kimliği, marka yöneticisinin yaratmaya
ve yönetmeye çalıştığı eşsiz marka organizasyonu olarak görülmüş. Bu
organizasyonlar markanın fikri, inançları ya da kalitesini temsil eder ve markanın
müşterilere yönelik vaadini sunar. Ayrıca marka kimliği, bu özellikleri ile işlevsel,
115
duygusal ya da kendini ifade etme yararlarını kapsayan değer teklifini
geliştirerek marka ve müşteriler arasındaki ilişkinin kurulmasına yardım eder.
Sonuçta kimlik kavramsallaştırması, pazarlama iletişimi alanındaki kavram
bolluğuna yeni bir ek olmanın ötesinde görülmelidir. Kimlik, işletme yönetim
anlayışlarında, iletişim etkinliği ve verimine kadar çok çeşitli alanlarda marka ya
da kurumsal imaj yönetimini sağlıklı ve etkin bir şekilde planlama çabasının bir
sonucudur. Bu doğrultuda endüstriyel pazarlamada faaliyet eden inşaat
işletmeleri marka için anlamı, yönelimi ve amacı belirlemeye yardımcı referans
çerçeve olarak ele almaları zorunludur.
Araştırmanın
ikinci
hipotezine
ilişkin
sonuçlara
göre
endüstriyel
pazarlamada “marka imajı” boyutunun, ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir
etkiye sahip oldu ortaya çıkmıştır. İmaj işletmelerin fiziksel ve fonksiyonel
farklılıklarından çok psikolojik farklılıklarını ortaya çıkaran bir süreç olarak bilinir.
Marka imajı, markanın tüketiciler tarafından algılanma biçimidir. İşletmeler bir
markanın, ürünün, firma adının imajını reklamlar vasıtayla yaratmaktadır.
Günümüzde kuruluşların fiziksel ya da fonksiyonel farklılıklardan çok, psikolojik
farklılıklar yaratmak istemesinin temel nedeni, pazarda bulunan üretici firma,
kurum ve kuruluşların çokluğu, bunların binlerce ürün veya hizmet üretiyor
olmasıdır. Tüketicilerin ihtiyacından fazla, ürün ve hizmetin üretilmesi, bunların
hepsinin satılmasının gerekliliği, ürün ve hizmetlerle tüketiciler arasında,
psikolojik bağların oluşturulmasına önem verilmeye başlamasını getirmiştir.
Endüstriyel pazarlarında faaliyette bulunan inşaat firmaları marka ile tüketici
arasında duygusal bir bağ kurmaları gerekmektedir. Yani psikolojik bağlantılar,
tüketicinin ürünü, markayı, hizmeti, işletmeyi benimsemesi, kendi yaşamının bir
parçası
haline
getirmesini
sağlamakta
ve
böylece
marka
bağımlılığı
yaratılmakları gerekir. Bu bağımlılık, insanın, yaşamı boyunca aynı markayı
sürekli yaşamında tutmasını sağlar.
116
Araştırmanın üçüncü hipotezine ilişkin sonuçlara göre endüstriyel
pazarlamada “marka değeri” boyutunun, ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir
etkiye sahip oldu belirlenmiştir. Marka değeri konusunda, marka yöneticilerinden
ve sahiplerinden önemli bilgiler alınabilse de, esas anlam taşıyan marka bilgisi,
müşterilerin bakış açısından faydalanılarak anlaşılabilmektedir. Bu noktadan
hareketle, müşterilerle marka arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için, öncelikle
müşterilerin marka değerlemesinde önem verdiği noktaların belirlenmesi
gerekmektedir. Bundan dolayı da literatürdeki marka değeri çalışmaları,
genellikle alan çalışmalarını müşteriler üzerinde gerçekleştirmektedirler. Marka
değerinin müşteriler açısından en büyük önemi, müşterilerin marka bilgisini
kullanarak alışverişlerini güven içinde ve tatmin olarak yapabilmeleridir.
Müşteriler, değerli gördükleri markaları kullandıkları zaman, beklenmedik
ve/veya olumsuz bir sonuç ile karşılaşma olasılıklarının düşük olduğunu
varsaydıklarından, elde edecekleri tatmini de önceden tahmin edebilmektedirler.
Araştırmanın dördüncü hipotezine ilişkin sonuçlara göre endüstriyel
pazarlamada “marka bilinirliği” boyutunun, ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir
etkiye sahip oldu belirlenmiştir. Marka bilinirliği, farklı koşullardaki tüketicilerin
çeşitli marka unsurlarını (marka ismi, logo, sembol, karakter, ambalaj ve slogan)
değerlendirme yeteneklerinin etkilediği, hafızadaki markanın gücü ile ilişkilidir.
Marka bilgisi, yalnızca marka ismini bilmek ya da markayı daha önce görmüş
olmak anlamına gelmemektedir; bunun yanı sıra marka, marka ismi, marka
sembolü gibi çağrışımları tüketicinin zihninde birleştirmesi anlamına gelmektedir.
Markanın bilinirliği kavramı, tanınırlık ve hatırlanırlık bileşenleri ile birlikte marka
tercihini
yönlendirebilmektedir.
Marka
tanınırlığı,
tüketicinin
markayı
kategorileştirmek için yeteri derecede bilgi sahibi olması ile açıklanmaktadır. Bu
bağlamda
tanınırlık,
markanın
değerlendirilmesini sağlamaktadır.
diğer
markalardan
ayrılmasını
ve
117
Araştırmanın beşinci hipotezine ilişkin sonuçlara göre endüstriyel
pazarlamada “algılanan kalite” boyutunun, ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir
etkiye sahip oldu ortaya çıkmıştır. Algılanan kalite bir işletme için her zaman çok
önemli bir stratejik güvencedir. Algılanan kalite satın alma nedeni yaratır.
Tüketiciler genellikle kalite kavramındaki nesnel bilgiden yoksundur veya bu
bilginin sürecini, kaynaklarını elde etme yeteneğine sahip değildir. Ancak her
şekilde algılanan kalite, merkezi bir konumdadır. Eğer markanın algılanan
kalitesi yüksekse, reklam ve promosyon çalışmaları daha etkili olur ve
pazarlama programının bütün öğeleri daha etkin hale getirilebilir. Bunun yanında
algılanan kalite, bir markanın nasıl tercih edildiği ile yakından ilişkilidir ve
müşterilerin ne satın aldığı ile yakından ilgilenmektedir. Özellikle tüketicinin
motive olmadığı veya detaylı analiz yapamayacağı durumlarda, algılanan kalite,
marka sadakatini ve satın alma kararını doğrudan etkilemektedir. Aynı zamanda,
marka değerine tekrar yatırım yapılmasını sağlayacak kar için gerekli yüksek
fiyat
politikasını
da
desteklemektedir.
Ayrıca
algılanan
kalite,
marka
genişlemesinin temelini oluşturmaktadır.
Araştırmanın
altıncı
hipotezine
ilişkin
sonuçlara
göre
endüstriyel
pazarlamada “marka sadakati” boyutunun, ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir
etkiye sahip oldu ortaya çıkmıştır. Tüketiciler ihtiyaçlarının giderebilmek için
çoğu zaman satın alma karar sürecinde kendilerine bir statü veya kimlik
kazandıracağı
duygusuyla
hareket
ederek,
belirli
bir
markayı
tercih
etmektedirler. Tüketici ihtiyacının niteliği, markaya ait özelliklerin tüketiciler
tarafından algılanışı, marka imajı, markayı üreten firmaların kurum imajı ve
pazarlama stratejileri gibi pek çok faktör marka tercihini belirlemektedir. En genel
ifade ile marka tercihi; tüketici ihtiyaçları ile tüketicinin markaya ilişkin inanç ve
tutumlarının etkisiyle markanın değerlendirilmesi sonucunda satın alma karar
sürecinde belirli bir markanın belirlenmesi olarak ifade edilmektedir. Bir
markanın sürekli olarak tercih edilmesi ve satın alınması ise marka sadakatini
gündeme getirmektedir. Marka sadakati, tüketicinin her defasında tercih ettiği
118
aynı markayı satın alma eğilimi olarak tanımlanabilir. Endüstriyel pazarlarda
çalışan inşaat firmaları marka sadakati konusunda; tüketicinin sadece içinde
bulunulan zamanda değil, gelecek dönemlerde de onların markasını satın
almalarını sağlamaları gerekir.
Araştırmanın yedinci hipotezine ilişkin sonuçlara göre endüstriyel
pazarlamada “marka bağlılığı” boyutunun, ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir
etkiye sahip oldu ortaya çıkmıştır. Marka bağımlılığını tüketicilerin belirli bir
markaya ait düzenli ve tutarlı satın alma eğilimi ya da daha önceden satın alarak
kullandıkları bir markaya ait ürünleri almaya yatkın olmaları ya da bir ürün
kategorisi içindeki bir ya da birkaç markaya karşı olumlu yaklaşmaları olarak
tanımlayabiliriz. Tüketicinin bir markayı denemesi ve bu deneyim sonucunda
üründen memnun kalarak tekrar satın almalarıyla birlikte marka bağımlılığı
giderek güçlenir. Markanın tüketici ile kurduğu ilişkide satın alma sonucu oluşan
performans odaklı memnuniyet kadar, sürdürülen iletişimin de tutarlılığı,
etkileyiciliği, tatmin ediciliği marka bağımlılığının sürmesinde etkendir. Marka
bağlılığı sadece tüketicilerin tesadüfi bir şekilde sürekli olarak aynı markanın
ürünlerini almalarıyla oluşmaz. Davranışsal bir tepki olarak, belirli bir çabanın ve
iletişim sürecinin sonucudur.
Araştırma
sonuçları
genel
olarak
değerlendirildiğinde
araştırma
amaçlarına ulaşıldığı ve araştırma sorularına büyük ölçüde tatmin edici cevaplar
bulunduğu görünmektedir. Dolayısıyla araştırmada belirlenen markanın yedi
boyutu; yanı “marka kimliği”, “marka imajı”, “marka değeri”, “marka bilinirliği”,
“algılanan kalite”, “marka sadakati” ve “marka bağlılığı” endüstriyel pazarlarda
ilişkilerin sürdürülmesinde önemli bir röle sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
119
KAYNAKÇA
AAKER, D. A.; Güçlü Markalar Yaratmak, MediaCat Kitapları, İstanbul, 2009.
AKINCI, Tuğba, “Endüstriyel Pazarlarda Niş Pazarlama: Dema Sanayi A.Ş.
Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Kütahya, 2008.
AKTUĞOĞLU, Işıl Karpat, “Pazarlama Stratejileri İçinde Marka Değeri ve
Önemi”,
TMMOB
Makine
Mühendisleri
Odası,
Marka
Yönetimi
Sempozyumu, Gaziantep, 14–15 Nisan, 2005, s. 324–325.
ANDERSON, J. C., NARUS, J. A.; Business Market Management:
Understanding, Creating, and Delivering Value, Prentice Hall, 2004.
AR, A.A.; Marka ve Marka Stratejileri, Ankara, Detay Yayıncılık, 2004.
ARSLAN, F. Müge; Endüstriyel Pazarlama, İstanbul, Beta Basım A.Ş., 1.
Baskı, Mart, 2012.
BENGTSSON, Anders, SERVAIS, Per, “Co-branding on Industrial Markets”,
Industrial Marketing Management, Vol. 34, Issue. 7, 2005, pp. 706–
713.
BETTS, P., “Brand Development: Commodity Markets and ManufacturerRetailer Relationships”, Marketing Intelligence and Planning, Vol. 12,
No. 9, 1994, p. 18-23.
BİŞKİN, Ferdi, “Markanın Pazarlama Açısından Önemi ve Tüketici TercihleriMemnuniyeti Çerçevesinde Otomobil Sahipleri Üzerinde Bir Araştırma”,
Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Selçuk Üniversitesi, cilt 14,
sayı 20, 2010, s. 411-433.
120
BLYTHE, J.; Pazarlama İlkeleri, (Çev. Yavuz Odabaşı), Bilim Teknik Yayınevi,
İstanbul, 2001.
CÜCE, Uğur, “Markanın Gücü ve Markayı Taşıyan Güçler”, Marketing Türkiye,
Özel Sayı 2, 2000, s. 22.
ÇELİK, Metin, “Avrupa’da Türk Markalaşması”, İstanbul Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Radyo-Televizyon Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 2007.
ÇİFCİ, S., COP, R., “Marka ve Marka Yönetimi Kavramları: Üniversite
Öğrencilerinin Kot Pantolon Marka Tercihlerine Yönelik Bir Araştırma”,
Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, cilt 44, sayı 512, 2007, s. 69-89.
ÇİFTYILDIZ, S. S., SÜTÜTEMİZ, N., “Tüketici İlgisinin Marka Bağlılığına Etkisi”,
Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt 13, sayı 1,
2007, s. 37-55.
DEMİREL, Hande, “Markanın Yeni Tanımı”, Capital Dergisi, Yıl 11, Sayı 3,
Mart, 2003.
EAGLE, L., KITCHEN, P., ROSE, L., MOYLE, B., “Brand Equity and Brand
Vulnerability: The Impact of Grey Marketing/Parallel Importing on Brand
Equity and Values”, European Journal of Marketing, Vol. 37, No. 10,
2003, p. 1332-1349.
ERDOĞAN, Bayram Zafer, GEGEZ, Ahmet Ercan, ODABAŞI, Yavuz, TORLAK,
Ömer, TİMUR, Mehmet Necdet, ÖZTÜRK, Sevgi Ayşe, BARIŞ, Gülfidan,
EROĞLU, Elif; Pazarlama Yönetimi, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi
Yayini, 1. Baskı, 2012.
EROĞLU, Ahmet Hüsrev; Endüstriyel İşletmelerde Dağıtım Kanalları Seçim
ve Dizaynı, Ankara, Asil Yayın Dağıtım Ltd. Şti., 1. Baskı, Şubat, 2005.
121
GEORGES, S. Low, FULLERTON, Ronald, A., “Brands, Brand Management,
and the Brand Maneger System: A Critical History Evuluation”, Journal
of Marketing Research, May, 1994, s. 175.
GILMORE, F.; Marka Savaşçıları, İstanbul, Mediacat Yayınları, Çev: Fevzi
Yalım, 2003.
HACİEFENDİOĞLU, Şenol, “İlişki Pazarlaması ve Turizm Sektöründe Bir Saha
Araştırması”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Sayı 9, Cilt 1, 2005, s. 69-93.
HAN, S. L., SUNG, H. S., “Industrial Brand Value and Relationship Performance
in Business Markets- A General Structural Equation Model”, Industrial
Marketing Management, Vol. 37, 2008, p. 807-818.
HARRISON, M., HAGUE, P., HAGUE, N.; B2B Marketing, White Paper
Publications, 2000.
İSMAİL, K., “Hazır Giyim Ürünlerinde Markanın Tüketici Satın Alma Davranışı
Üzerindeki Etkileri”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2006.
KARACAN, Dilek, “Müşteri-Odaklı Marka Denkliği ve Marka Denkliği Unsurlarına
Yönelik Tüketici Tutumlarının Ölçülmesi: Otel İşletmeleri Üzerine Bir
Uygulama”, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, 2006.
KAVAK, Bahtışen, KARABACAKOĞLU, Çağla, “Endüstriyel Ürünler İçin Stratejik
Markalama Süreci: Küçük İşletmeler Üzerinde Keşifsel Bir Araştırma”,
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 62, sayı 2, 2007, s. 111-133.
KELLER, K. L.; Strategic Brand Management: Building, Measuring and
Managing Equity, New Jersey, Prentice Hall, 1998.
122
KIM, J., REID, D. A., PLANK, R. E., DAHLSTOM, R., “Examining The Role of
Brand Equity in Business Markets: A Model, Research Propositions, and
Managerial Implications”, Journal of Business-to-Business Marketing,
Vol. 5, No. 3, 1998, p. 65-89.
KIRDAR, Y., “Marka Stratejilerinin Oluşturulması; Coca-Cola Örneği”, Review of
Social, Economic & Business Studies, Vol 3:4, 2007, s. 233-250.
KOTLER, Philip, ARMSTRONG, Gary; Principle of Marketing, New Jersey,
USA, Pearson Education, Inc., Prentice Hall, Upper Saddle River, 12.
Edition, 2008.
KOTLER, Philip, ARMSTRONG, Gary; Principles of Marketing, Upper Seddle
River: Prentice-Hall, 7. ed., 1996.
KOTLER, Philip, KELLER, Kevin Lane; Marketing Management, Pearson
International Edition, 13th Edition, Upper Saddle River, N.J., Prentice
Hall-Pearson Education, 2009.
KOTLER, Philip, PFOERTSCH, Waldemar; B2B Marka Yönetimi: Fırmadan
Fırmaya Satışta (B2B) Marka Nasıl Yaratılır?, MediaCat, Kapital Medya
Hizmetleri A.Ş., İstanbul, 2010.
LOW, John, BLOIS, Keith, “The Evolution of Generic Brands in Industrial
Markets: The Challenges to Owners of Brand Equity”, Industrial
Marketing Management, Vol. 31, No. 5, 2002, p. 385- 392.
MORRIS, Michael H.; Industrial And Organizational Marketing, Second
Edition, MacMillan Publishing Company, New York, 1992, s.5.
MUCUK, İsmet; Pazarlama İlkeleri, İstanbul, Türkmen Kitabevi, 18. Basım,
2010.
123
MÜLLER, Brigitte, CHANDON, Jean-Louis, “The Impact of Visiting a Brand
Website on Brand Personality”, Electronic Markets, Vol. 13, No. 3, 2003,
pp. 210–221.
ODABAŞI, Yavuz, OYMAN, Mine; Pazarlama İletişimi Yönetimi, Eskişehir,
MediaCat Kitapları, 2002.
ORDAY, Nurdan, KARAASLAN, Rezzan, KAPLAN, Mustafa; Markalaşma
Kılavuzu, İstanbul Sanayi Odası Kalite ve Teknoloji Ihtisas Kurulu (ISOKATEK) Markalaşma Kılavuzu Çalışma Grubu, İstanbul, 2011.
PALUMBO, Fred, HERBIG, Paul, “The Multicultural Context of Brand Loyalty”,
European Journal of Innovation Management, Vol. 3, No. 3, 2000, p.
116–117.
PELİN TAPÇI, Canan, “Endüstriyel Pazarlarda Marka Değerinin Satın Alma
Davranışına Etkisi”, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, Haziran, 2006.
POOLER, V. H., POOLER, D. J., FARNEY, S. D.; Global Purchasing and
Supply Management, Boston, Kluwer Academic Publishers, 2004.
ROSENBRÖIJER, C. J., “Industrial Brand Management: A Distributors
Perspective in The UK Fine Paper industry”, The Journal of Product
and Brand Management, Vol. 10, No. 1, 2001.
SHARMA, A., SHETH, J. N., “Relationship marketing: an agenda for inquiry”,
Industrial Marketing Management, Vol. 26, 1997, p. 87-89.
TAŞKIN, Ç., AKAT, Ö.; Marka ve Marka Stratejileri, Alfa Aktüel Yayınları,
Bursa, 2008.
124
TAŞKIN, Çağatan, “Bir Beyaz Eşya Markası Üzerinde Marka Değeri ve
Bileşenlerinin ilişkilerinin Modellenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Doktora
Tezi, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008.
TEMPORAL, P., “The Power of Brands: How to Enhance Your Brand in
Asia”, http: www. Orientpacific.com brands.htm (15.12.2003).
THAKOR,
V.
Mrugank,
CHIRANJEEV,
Kohli,
S.,
“Brand
Origin:
Conceptualization and Review”, Journal of Consumer Marketing, Vol.
13, No. 3, 1996, p. 29.
THOMAS, R., “The Valuation of Brands”, Marketing and Research Today, Vol.
21, 1993, p. 80-90.
VAN DURME, J., BRODIE, R.J., REDMORE, D., “Brand Equity in Cooperative
Business Relationships: Exploring The Development of A Conceptual
Model”, Marketing Theory, Vol. 3, No. 1, 2003, p. 37-57.
WALGREN, C.J., COBB, C., RUBLE, A., DONTHU, N., “Brand Equity, Brand
Preference, and Purchase Intent”, Journal of Advertising, Vol. 24, No.
3, 1995, p. 25–40.
WALLENKLINT, Joakim, “Brand Personality – Brand Personality As a Way of
Developing and Maintaining Swedish Brands”, Lulea University of
Technology, Master’s Thesis, Department of Business Administration
and Social Science, 1998.
WARD, S., LIGHT, L., GOLDSTINE, J., “What High-Tech Managers Need to
Know about Brands”, Harvard Business Review, Vol. 79, 1999, p. 8895.
WEBSTER, Frederich, KELLER, Lane, “A Roadmap for Branding in Industrial
Markets”, Brand Management, Vol. 11, No. 5, 2004, p. 388-402.
125
WEBSTER,
F.
E., WIND,
Y.,
“A
General
Model
for
Understanding
Organizational Buying Behavior”, Journal of Marketing, Vol. 36(April),
1972, p. 12-19.
WEBSTER,
F.E.Jr.,
“Understanding
the
Relationships
among
Brands,
Consumers, and Resellers”, Journal of the Academy of Marketing
Science, Vol. 28, No. 1, 2000, p. 17-23.
www.turkpatent.gov.tr (2004).
YILMAZ, M. Kemal, ERCİŞ, Aysel, “Endüstriyel Pazarlarda Kişisel ve Kişisel
Olmayan Bilgi Kaynaklarının Marka Değeri Üzerindeki Etkilerinin
İncelenmesi”, Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, Cilt 4,
Sayı 2, 2012, s. 27-44.
126
EKLER
EK-1: ANKET FORMU
Değerli Cevaplayıcı,
Bu
anketin
amacı
“Marka
Değerinin
Endüstriyel
Pazarlardaki
Rolünü
Belirlemektir”. Anket uygulaması sonucu elde edilecek veriler, Gazi Üniversitesi’nde
hazırlanmakta olan bir Yüksek Lisans Tez çalışmasında kullanılacaktır. Ankete
vereceğiniz doğru ve sizi yansıtan cevaplar, sadece akademik amaçlarla kullanılacak ve
verilen bilgiler kesinlikle gizli tutulacaktır.
Gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz…
1. Adınız Soyadınız:
2. İş Ünvanınız:
Firma Tanıtımı
3. Firmanın Adı:
4. Kuruluş Yılı:
5. Firmanızda çalışan kişi sayısı:
50 – 250 kişi ( )
250 kişiden fazla ( )
6. Üretilen mal veya hizmetleriniz hangi pazara yöneliktir?
Tüketim Pazarı ( )
Endüstriyel Pazar ( )
Aşağıda bazı ifadeler yer almaktadır. Lütfen her bir ifadeyi dikkatlice okuyunuz. Bu
ifadeleri birlikte çalıştığınız firmanın markasını düşünerek yandaki ölçek üzerinde “hiç
katılmıyorum”dan “tam katılıyorum”a uzanan ölçek üzerinde değerlendiriniz.
1= Hiç Katılmıyorum
2= Az Katılıyorum
3= Orta Derecede Katılıyorum
4= Çok Katılıyorum
5= Tam Katılıyorum
1
2
3
Kullandığınız markanın logosunu hemen tanıyabilirsiniz.
Kullandığınız marka kolay hatırlanan bir markadır.
Kullandığınız markanin kendisine has bir karakteri vardır.
1
1
1
2
2
2
3
3
3
4
4
4
5
5
5
127
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
Kullandığınız marka objektif özelliklere sahiptir.
Kullandığım markanın sembolünü gözümde canlandırabilirim.
Kullandığınız marka sizin istediğiniz imajı yansıtıyor.
Kullandığınız marka alternatif markalardan farklı bir imaja sahiptir.
Kullandığınız markanın güçlü ve güvenilir bir marka imajı bulunmaktadır.
Kullandığınız marka yüksek bir marka değerine sahiptir.
Kullandığınız markayı diğer markalardan farklı buluyorsunuz.
Kullandığınız marka pazarındaki en popüler markadır.
Kullandığınız markayı aldığınızda, ödediğiniz paranın karşılığını aldığınızı
hisediyorsunuz.
Kullandığınız marka, pahalı bir markadır.
Diğer rakip firmalar arasında bu firmanın markasının farkına varırım.
Bu sektorun markaları sorulduğunda aklıma ilk gelecek marka budur.
Rakip markalarla karşılaştırıldığında bu marka daha fazla sayıda mağazada
satılmaktadır.
Kullandığınız markanın ismini daha önceden duydunuz.
Kullandığınız markayı rakip markalara göre kolaylıkla tanımlayabilirsiniz.
Kullandığınız marka kalite açısından diğer markalardan üstündür.
Kullandığınız marka sizin tüm beklentilerinizi karşılıyor.
Kullandığınız markanın işlevselliği oldukça yüksektir.
Kullandığım marka için alternatif markalara oranla daha fazla fiyat
ödemeye razıyım.
Kendi tercih ettiğim marka dışında diğer markalar hakkında bilgi sahibi
olmaya gerek duymam.
Kullandığım markayı satın alma fırsatım varsa, başka bir markayı asla satın
almam.
Kullandığım markanın rakiplerine göre ürünlerinin fiyatı yüksek olsa bile
tüketmeye devam ederim.
Kendimi kullandığım bu markanın sadık müşterisi olarak görmekteyim.
Bu markayı kullanmaktan mutluluk duyuyorum.
Kullandığım marka için daha yüksek fiyat beni rahatsız etmez.
Kullandığım marka benim istek ve ihtiyaçlarımı karşılayan en uygun
markadır.
Kullandığım markayı sunan işletmeye güvenirim.
Kullandığım marka hakkındaki düşüncelerim olumlu yöndedir.
1
1
1
1
1
1
1
1
2
2
2
2
2
2
2
2
3
3
3
3
3
3
3
3
4
4
4
4
4
4
4
4
5
5
5
5
5
5
5
5
1
2
3
4
5
1
1
1
2
2
2
3
3
3
4
4
4
5
5
5
1
2
3
4
5
1
1
1
1
1
2
2
2
2
2
3
3
3
3
3
4
4
4
4
4
5
5
5
5
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
1
1
2
2
2
3
3
3
4
4
4
5
5
5
1
2
3
4
5
1
1
2
2
3
3
4
4
5
5
128
ÖZET
BATIBAY, Yılmaz. Marka Değerinin Endüstriyel Pazarlardaki Rolü ve Ankara’da
İnşaat Sektöründe Faaliyet Gösteren İşletmeler Üzerinde Bir Uygulama, Yüksek
Lisans Tezi, Ankara, 2013.
Bu çalışmanın amacı, “endüstriyel pazarlarda ilişkilerin sürdürülmesi ve bunun
üzerinde markanın rolünü araştırmaktır”. Bu çerçevede araştırma amacının
doğrultusunda, araştırma modeli belirlenmiştir. Bu modelde araştırmanın
amaçları doğrultusunda belirlenen yedi marka boyutunun, endüstriyel pazarlarda
ilişkilerin sürdürülmesindeki rolünü göstermeye çalışılmıştır. Tezin detaylı bir
taraması ışığında geliştirilen araştırma modeli ve her biri modeldeki ilişkileri
gösteren araştırma hipotezleri belirlenmiştir. Çalışmada “marka kimliği”, “marka
imajı”, “marka değeri”, “marka bilinirliği”, “algılanan kalite”, “marka sadakati” ve
“marka bağlılığı” markanın yedi boyutu olarak belirlenmiştir. Araştırmanın
uygulama alanı olarakta, endüstriyel pazarlar içinde en önemli sektörlerden biri
olan inşaat sektörü seçilmiştir. Ana kitle olarak, Ankara ilinde faaliyet gösteren
150 inşaat firmasına müraceat edilip ve ancak 32 firmanın cevaplaması
neticesinde bu firmalarla yapılan anketlerde “marka kimliği”, “marka imajı”,
“marka değeri”, “marka bilinirliği”, “algılanan kalite”, “marka sadakati” ve “marka
bağlılığı”’nın denek grubu üzerindeki etkileri ile ilgili sorular sorulmuştur.
Araştırmada marka değerinin endüstriyel pazarlardaki rolünü incelemek üzere
elde edilmek istenen veriler; literatürden elde edilen bilgiler ve araştırmanın
amacı doğrultusunda hazırlanan bir veri toplama yöntemi olan "anket formu” ile
toplanmıştır. Elde edilen anket formlarındaki cevaplar kodlanarak SPSS
programı ile analiz edilerek, çalışmada Güvenilirlik Analizi, Frekans Analizi,
Faktör Analizi ve Tek Örneklem t-Test analizi yapılmıştır.
Çalışmanın örneklem grubuna ait tanımlayıcı bilgiler ışığında, ankete katılan
firmaların; % 40,6’sın’da çalışan kişi sayısı 50-250 kişi arasında ve % 59,4’ü 250
kişiden fazla olarak belirlenmiştir. Ayrıca ankete katılan firmaların; % 68,8’inin
129
mal veya hizmetleri tüketim pazarına yönelik ve % 31,2’sinin mal ve hizmetleri
endüstriyel pazarlara yönelik olduğu görünmüştür. Araştırmada verilerin
değerlendirilmesine yöntem olarak Faktör Analizi kullanılmıştır. Sonuçlara göre
Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) örneklem yeterlilik ölçütü oldukça yüksek (0,756)
çıkmış ve diğer önemli gösterge olan Bartlett Testi anlamlı (Sig. 0.000) olarak
gözükmüştür. Bu da değişkenler arasında kuvvetli korelasyon olduğu ve veri
setinin faktör analizine uygun olduğunu ifade etmektedir. Bu doğrultular ışığında
Faktör Analizi yapılmış olup, araştırmada hipotez sonuçları genel olarak
değerlendirildiğinde, araştırma amaçlarına ulaşıldığı ve araştırma sorularına
büyük ölçüde tatmin edici cevaplar alındığı görünmektedir. Dolayısıyla
araştırmada belirlenen markanın yedi boyutu olan; “marka kimliği”, “marka
imajı”, “marka değeri”, “marka bilinirliği”, “algılanan kalite”, “marka sadakati” ve
“marka bağlılığı” endüstriyel pazarlarda ilişkilerin sürdürülmesinde önemli bir röle
sahip olduğu kanıtlanmış oluyor.
Anahtar Sözcükler
1. Endüstriyel Pazarlama
2. Marka Kimliği
3. Marka İmajı
4. Marka Değeri
5. Marka Bilinirliği
6. Algılanan Kalite
7. Marka Sadakati
8. Marka Bağlılığı
130
ABSTRACT
BATIBAY, Yılmaz. The Role of Brand Value in Industrial Market and an
Application on Businesses in Construction Sector in Ankara, Postgraduate
Thesis, Ankara, 2013.
The aim of this study is “to research maintenance of relations in industrial
markets and the role of brand on this”. Within this framework, for the purpose of
this research, a research method has been adopted. In this model, we tried to
show the role of seven brand dimensions, determined in accordance with the
purpose of this research, in maintaining relations in industrial markets. The
research model that was developed within the light of a detailed review of
literature and some hypothesis showing the relations inside this model has been
determined. Seven dimensions of brand determined in this study are “brand
identity”, “brand image”, “brand value”, “brand recognition”, “perceived quality”,
“brand loyalty” and “brand constancy”. The execution area of this research is
one of the most significant sectors in industrial markets, construction sector. And
construction businesses in Ankara have been chosen as the main mass. In this
framework the main mass consists of 150 businesses. Among 150 construction
companies of Ankara which were chosen to answer our questionnaire, 32
companies did so and provided us with their answers. The questions in the
questionnaire were mainly related to the influences of “brand identity”, “brand
image”, “brand value”, “brand recognition”, “perceived quality”, “brand loyalty”,
and “brand constancy” on the experimental subject groups. A “questionnaire”
was used to compile the data related to the role of brand value in industrial
markets and the data obtained by literature review. The answers were coded
and analyzed with SPSS program. Reliability Analysis, Frequency Analysis,
Factor Analysis and One Sample T-Test were conducted in this study.
131
Within the light of descriptive information of the sample group, the figures below
were determined; the number of workers in %40,6 of the businesses included in
these questionnaires are between 50 and 250, and more than 250 in the other
%59,4. Moreover; the products and services of %68,8 are for consumer market
and of %31,2 are for industrial market. Factor analysis was used as a method of
analyzing the data. The Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) sample proficiency scale
was founded fairly high (0,756). And another indicator, The Barlett Test was
found significant (Sig. 0.000). That means there are strong correlations between
variables and the data set is convenient to factor analysis. The factor analysis
was conducted within the light of these outcomes. Analyzing the hypothesis
results in general, we realized that the aim of this study was achieved and there
were satisfactory answers for the research questions. As a result, we
understand that the seven dimensions of brand determined in this study, “brand
identity”, “brand image”, “brand value”, “brand recognition”, “perceived quality”,
“brand loyalty” and “brand constancy” have a significant role in maintaining
relations in industrial markets.
Key Words
1. Industrial Marketting
2. Brand Identity
3. Brand Image
4. Brand Value
5. Brand Recognition
6. Perceived Quality
7. Brand Loyalty
8. Brand Constancy
Download