M. Meclisi B : 117 Burada önemli olan, kurumun yönetiminin ya da Bakanlığın tercihinin, çalışan insanların emeklerinin hangi statüde bulundukları zaman daha fazla elde edilebileceği noktasında birleşmedir. Türkiye'de iş­ çi - memur ayrımı çözümü belli oranda sonuçlandırıl­ mıştır ve geçmiş hükümetler zamanında, ilgili kanun uyarınca kurulan komisyonun tespit ettiği sıfatları ta­ şıyanlar, Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe ko­ nulmuştur. Eğer Sağlık Bakanlığında, belediye ve üni­ versite ve diğer kamu kurluşlarında, ilgili komisyo­ nun, «işçi statüsünde çalışması gerekir» demesine rağ­ men statüsü değişmeyen kişiler varsa; şimdi sayın Hükümetimizin, programına uygun olarak ve özellik­ le Cumhuriyet Halk Partisinin muhalefet döneminde, «Kamu görevlilerinden büyük çoğunluğun işçi hak­ larına kavuşturacağım» vaadine uygun olarak, bir uy­ gulama kararnamesiyle mesele çözümlenebilir. Ama bilinmelidir ki, Hükümet, yürürlükte olan mevzuatı­ mıza göre, dilediği kişileri işçi, dilediği kişileri me­ mur yapamaz. Yine Bilinmelidir k2, Sayın Bakan ve yet­ kililer, dilekçe almak suretiyle bir kimseyi memur; dilekçe almak suretiyle bir kimseyi işçi statüsüne ge­ çirmek, yürürlükteki mevzuata göre mümkün değil­ dir. Ya yeni bir kanun çıkarılır, yeni bir düzenleme yapılır, ilgili komisyonun tespit ettiği sıfatları taşı­ yanlardan geride kalanlar işçi statüsüne alınmak su­ retiyle kapsam genişletilir veya komisyonun tespit et­ tiği kişilere işçilik hakları verilir. Değerli arkadaşlarım, her işyerinde işçiler vardır. Eğer bu anlayıştan hareket edecek olursak, işçi sta­ tüsünde bulunanların hizmeti aksattığı düşüncesinden hareket edecek olursak, o zaman Türkiye'de işçi bı­ rakmamamız lazımgelir. Fabrikalarda çalışanları, ka­ rayollarında çalışanları, havayollarında çalışanları, de­ nizyollarında çalışanları ve tümüyle işçileri memurlaştırarak, hizmetin daha iyi görülebileceği noktasına varırız; ama bu yanlıştır. Artık, Türkiye'de, işçi hak­ larını geriye götürme, grev haklarım kısıtlama, çalış­ ma sürelerini uzatma, toplu iş sözleşmesi düzenini tersine çevirme imkânı kapanmıştır. Bunun yöneticile­ rimiz ve Hükümetimiz ve Sayın Bakanımız böyle bil­ mek suretiyle olaya yaklaşmalı ve soruna çözüm ge­ tirme gayretlerini elden bırakmamalıdır. Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumun­ da yeni bir uyuşmazlığın eşiğindeyiz maalesef ve maalesef, Sayın Bakana, sanıyorum uzmanları yan­ lış bilgi verdikleri için böyle bir uygulamaya doğru gidilmektedir. 1978 yılında, kurumda işçi statüsünde çalışacak olan kişilerin kadroları Sayın Bakan tarafından bîo- I — 300 26 ,2 . 1978 O : 2 ke edilmiştir ve halen Sosyal Sigortalar Kurumuna, ihtiyaç olmasına rağmen, işçi statüsünde bir tek kişi atanamamaktadır. Eğer söylenenler doğruysa, Müdür­ ler Kurulunun mevzuata uygun olarak tespit ettiği işçi kadrolarının, Sayın Bakan tarafından memur kadrosu olarak onaylanması kendisine söylenmiş ve­ ya düşünülüyormuş. Böylesine bir tutuma gidilmenin ne denli sakıncalar doğuracağını - eğer uygulamaya geçilecek olursa - hep bir birlikte göreceğiz. Yol parası sorumumda, Sayın Bakanın söylediğini bir bakıma rahatlatıcı bir açıklama olarak kabul edi­ yorum. Kendisiyle yaptığım görüşmede de bu düşün­ ceyi belirtmişti; ama kuruma verilen yazılı emir, Sa­ yın Bakanın söylediğinden biraz farklıdır ve yine zan­ nediyorum, Sayın Bakana hukuki durum tam izah edilmemiştir. Sayın Bakan toplu iş sözleşmesine gö­ re, ilgili sendikalarla, kurum yönetiminin servis ara­ bası verememesi karşısında işçilere yol parası öden­ mesiyle ilgili yaptıkları protokolün Müdürler Kurulu tarafından onaylanmasından sonra uygulamayı dur­ durmuştur ve son olarak kuruma verdiği yazılı emir­ de, 23 sayılı Kanunun 7 nci maddesine göre mesele­ nin Müdürler Kurulunda yeniden görüşülerek ve sü­ resi içerisinde Bakanlığa bildirilmesi istenmiştir. Ya­ zının dayandığı Kanunun ilgili maddesi, Müdürler Kurulunca alınacak kararın Genel Müdür tarafından veto edilerek Sayın Bakanın onayına sunulmasıdır; bu, Müdürler Kurulunun kararını değiştirerek işçilere yol parası verilmemesi şeklinde bir talimattır. Arkadaşlar, toplu sözleşme düzeni her defa söy­ lendiği gibi, müdahale istenmeyen düzendir. Eğer, hangi bir Bakan kendi anlayışına göre yapılan toplu sözleşmelere veya yapılacak olan toplu sözleşmelere ya da uygulamadan doğacak aksaklıkları giderecek olan anlaşmalara, kendi anlayışına göre müdahale edecek olur, toplu sözleşme düzenini tersine çevirme­ ye kalkışacak olursa, bunun adına güdümlü sendika­ cılık denir, bunun adına güdümlü toplu sözleşme de­ nir, bunun adına Devlet sendikacılığı denir; ama Tür­ kiye'de hür sendikacılık vardır, Devlet sendikacılığı yoktur, bunu herkes böyle bilmelidir, Sayın Bakanı­ mız da tavrını buna göre ayarlamalıdır. (AP sırala­ rından «Bravo» sesleri, alkışlar) Arkadaşlarım, işçi haklarına saygı duymak bakı­ mından, işçi haklarını geliştirmek bakımından, Sayın Bakanın ve Hükümetin olumlu şekilde getirecekleri her teklifi elbette biz destekleyeceğiz. Hiçbir noktada köstekleyici olmayacağız. Hatta, geçmiş yıllarda mu­ halefetin yaptığı, şimdi iktidarda bulunan Cumhuri-