avrupa b rl ğ ve türk ye`de kl m değ ş kl ğ pol t kalarının yen leneb lr

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
POLİTİKALARININ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI
AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek Lisans Tezi
Ayşe Kaya Dündar
Ankara-2005
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
POLİTİKALARININ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI
AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek Lisans Tezi
Ayşe Kaya Dündar
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Nesrin Algan
Ankara-2005
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ
ANABİLİM DALI
AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
POLİTİKALARININ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI
AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı : Doç. Dr. Nesrin Algan
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı
İmzası
....................................................................
........................................
....................................................................
........................................
....................................................................
........................................
....................................................................
.........................................
....................................................................
.........................................
....................................................................
.........................................
Tez Sınavı Tarihi ......10 Mayıs 2005.................
1. GİRİŞ
Bu tezin amacı, Avrupa Birliği üyelik sürecinde; Türkiye’nin yeni taraf olduğu İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile birlikte Yenilenebilir Enerji Kaynakları açısından
enerji politikalarının değerlendirilmesidir.
Bu çerçevede, öncelikle İklim Değişikliği süreci ve çerçeve sözleşmesi, ardından
yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji politikaları, Avrupa Birliği ve Türkiye
açısından değerlendirilerek detaylı olarak incelenmiştir.
Tez beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş bölümüdür ve kısa bir açıklama
yer almaktadır. Kavramsal çerçeve başlığı altında incelenen ikinci bölümde iklim
değişikliği, sera etkisi, iklim değişikliğinin tarihçesi gibi kavramlar açıklanmıştır.
Üçüncü bölümde Avrupa Birliği ve Türkiye açısından İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü ile ilgili programlar yer almaktadır. İDÇS’de Türkiye
ve Avrupa Birliği’nin durumu ile Kyoto Protokolü’ndeki son gelişmeler hakkında
detaylı bilgiler bulunmaktadır. Dördüncü bölüm iklim değişikliğinin yenilenebilir
enerji kaynakları açısından genel enerji perspektifleri, ilgili mevzuat ve stratejileri
içermektedir. Bu bölümde hem Avrupa Birliği ile ilgili strateji ve mevzuat hem de
Türkiye açısından mevcut politikalar yer almaktadır.
Sonuç bölümünde genel bir değerlendirme yapılarak, Türkiye’nin önündeki engeller
tanımlanmış ve sonuca ulaşılabilmesi için yapılması gerekenler anlatılmıştır.
1
2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Türkiye ve Avrupa Birliği İklim Değişikliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile
ilgili politikaların karşılaştırıldığı ve değerlendirildiği bu çalışmada kullanılan en
önemli kavramlar iklim değişikliği, sera gazları, sera etkisi, küresel iklimde gözlenen
değişimler, iklim değişikliği kavramının tarihçesi gibi tanımlamalardır. Bu tanım ve
kavramlar aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır.
2.1. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Küresel iklim sistemi, Yerküre'nin yaklaşık 4.5 milyar yıllık tarihi boyunca
milyonlarca kez değişme eğilimi göstermiştir. Etkileri jeomorfolojik ve klimatolojik
olarak iyi bilinen en son ve en önemli doğal iklim değişiklikleri, 4. Zaman’daki
(Kuvaterner’deki) buzul ve buzularası dönemlerde oluşmuştur (Şekil 1).
19. yüzyılın ortalarından beri, iç ve dış etmenlerle ilişkili doğal değişebilirliğe ek
olarak, ilk kez insan etkinliklerinin de küresel iklimi etkilediği yeni bir döneme
girilmiştir. 1
Şekil 1. Kuzey Yarımkürede Geçen Binyıllık Dönemdeki Yıllık Ortalama Sıcaklık
Değişimleri.
Kaynak: http://www.grida.no/climate/ipcc_tar/wg1/052.htm, 16.08.2004.
1
(http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/oik548.pdf), 05.09.2004.
2
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BM/İDÇS), iklim
değişikliğini “karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim
değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini
bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik”2 biçiminde
tanımlamaktadır. İklim değişikliğine yol açan başlıca sera gazları3;
•
Karbondioksit (CO2),
•
Metan (CH4),
•
Diazot monoksit (N2O),
•
Hidroflorokarbonlar (HFCs),
•
Perflorokarbonlar (PFCs),
•
Kükürt hegzafloroid (SF6) olarak tanımlanmaktadır.
Yukarıda verilen ilk üç sera gazı emisyonlarının, insan etkileri sonucu ortaya çıkan
küresel ısınma içerisindeki payları sırasıyla %50, %18 ve %6 olduğu tahmin
edilmektedir. HFCs ve PFCs Montreal Protokolü uyarınca kullanımı kısıtlanan CFCs
gibi ozon tabakasını incelten maddelere alternatif olarak kullanılmaktadır.
Atmosferik CO2 konsantrasyonu, 1750 yılından bu yana %35 oranında artmış, ve
artmaya devam etmektedir. Artış, ortalama olarak yıllık %0.4 veya 1.5 ppm
olmaktadır. Geçen 20 yılda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %80’i fosil
yakıtlar ve çimento üretimi nedeniyle, kalan bölümü ise ağaçsızlanma sonucu
oluşmuştur. CH4 ve N2O atmosferik konsantrasyonları, 1750 yılından günümüze
%151 ve %17 oranında artmıştır.4 (Çizelge 1).
2
(http://www.rec.org.tr/iklim-belgeler/02-UNFCCC%20Metni%20Turkce.pdf), 30.03.2005.
UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin Birleşmiş Milletler
Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, Ağustos 2004.
4
IPCC Synthesis Report; 2001.
3
3
Çizelge 1. 20. Yüzyılda Sera Gazlarının Atmosferdeki Değişimleri
Sanayi Öncesi
2000 Yılı
Atmosferik Birikim Konsantrasyon (1000Gözlenen Artış
Konsantrasyon
1750)
CO2
280 ppb
378 ppb
35 ± 4%
CH4
700
1750
151 ± 25%
N2O
270
316
17 ± 5%
Artış ± 15% 1750 yılından itibaren, bölgelere göre değişkenlik
Troposferic O3
göstermiştir
HFCs, PFCs, SF6
Son 50 yılda küresel olarak artış göstermiştir
Kaynak: Dündar, Cihan, Arıkan, Yunus, Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik, Türkiye IV. Enerji
Sempozyumu, s:334.
2.1.1. Sera Etkisi
Uzun dönemde, yeryüzünün, güneşten aldığı enerji kadar bir enerjiyi uzaya vermesi
gerekir. Güneş enerjisi yeryüzüne kısa dalga boyu radyasyon olarak ulaşır. Gelen
radyasyonun bir bölümü, yeryüzünün yüzeyi ve atmosfer tarafından geri yansıtılır.
Ama bunun büyük bölümü, atmosferden geçerek yeryüzünü ısıtır. Yeryüzü bu
enerjiden, uzun dalga boyu, kızılötesi radyasyonla kurtulur (başka bir deyişle onu
uzaya geri gönderir). Gezegenimizin yüzeyi tarafından yukarıya salınan kızılötesi
radyasyonun büyük bölümü atmosferdeki su buharı, karbondioksit ve doğal olarak
oluşan diğer “sera gazları” tarafından emilir. Bu gazlar enerjinin, yeryüzünden
geldiği gibi doğrudan uzaya geçmesini engeller. Birbiriyle etkileşimli birçok süreç
(radyasyon, hava akımları, buharlaşma, bulut oluşumu ve yağmur dahil) enerjiyi
atmosferin daha üst tabakalarına taşır ve enerji oradan uzaya aktarılır. Sera gazı
emisyonları, atmosferin kızılötesi enerji emme kapasitesini arttırarak, iklimin gelen
ve giden enerji arasında tutturduğu dengeyi bozmaktadır.5 Bu mekanizma Şekil 2’de
gösterilmiştir.
5
UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin Birleşmiş Milletler
Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, Ağustos 2004.
4
Şekil 2. Sera Etkisi Mekanizması.
Kaynak: (http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm), 25.08.2004.
2.1.2. Küresel İklimde Gözlenen Değişimler
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC), değişik sera gazı emisyon
senaryoları için çalıştırılan iklim modelleri, iklimdeki değişikliğin gelecekte de
süreceğini göstermektedir. 6 Buna göre:
a) 20. yüzyılda küresel ortalama yüzey sıcaklığı 0.4-0.8 °C arasında (yaklaşık 0.6 °C)
artmıştır (Şekil 3). Sera gazlarıyla birlikte, aerosollerdeki artışların gelecekteki
etkilerini de içeren IPCC’nin gelişmiş iklim modellerinin sonuçlarına göre, küresel
ortalama yüzey sıcaklığının 1990-2100 döneminde 1.4-5.8 °C arasında yükseleceğini
öngörülmektedir.
b) En iyi tahminlere göre, küresel ortalama deniz seviyesinde 2100 yılına kadar
yaklaşık 50 cm'lik bir yükselme öngörülmektedir. Deniz seviyesi yükselmesinin en
iyi tahmini, esas olarak okyanusların termal genişlemesi ile dağ buzullarının ve örtü
buzullarının (kutuplardaki deniz ve kara buzullarının) erimesinden kaynaklanan
6
IPCC Synthesis Report; 2001.
5
pozitif katkılara dayanılarak geliştirilmiştir. Düşük ve yüksek öngörülere göre 2100
yılına kadar 15 cm ile 95 cm yükselme beklenmektedir.
Sıcaklık değişikliği (C°)
0.8
1998
0.6
0.4
0.2
0.0
-0.2
-0.4
-0.6
-0.8
1860 1870 1880 1890 1900 1910 1920 1930 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000 2010
Yıl
Şekil 3. Küresel Ortalama Sıcaklıklarda Gözlenen Farklar.
Kaynak: (http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm), 25.08.2004.
2.1.3. İklim Değişikliğinin Olası Etkileri
a) Ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğrudan etkileyecek önemli
değişikliklerin :
-
Hidrolojik döngüde,
-
Kara ve deniz buzullarının erimesi ve deniz seviyesi yükselmesinde,
-
İklim kuşaklarının yer değiştirmesinde etkisi olmaktadır.
b) Küresel ortalama sıcaklıktaki 1 C°'lik bir artış, ormanların işlevini ve
biyolojik çeşitliliğini önemli bir biçimde bozabilecektir.
c) Atmosferdeki eşdeğer CO2 birikimlerinin iki katına çıkmasına bağlı olarak,
-
Sıcaklıktaki ve su varlığındaki olası değişiklikler sonucunda, dünya
ormanlarının
önemli
bir
bölümünde
vejetasyon
tiplerindeki
bozulmalar,
6
-
Orman yangınlarında artışlar görülebilecektir.
ç) Küresel ortalama sıcaklıklarda 1-3.5 °C arasındaki bir artışın,
-
Orta enlem bölgelerinde, bugünkü sıcaklık kuşaklarının gelecek
yüzyılda kutba doğru yaklaşık 150-550 km kaymasına,
-
Eş sıcaklık eğrilerinin yaklaşık 150-550 m yükselmesiyle eşdeğer bir
değişikliğin oluşmasına neden olabilecektir.
d) Küresel ısınma nedeniyle, dağ buzullarının, yarı donmuş toprakların ve kar
örtüsünün yayılışında beklenen azalma olabilecek, hidrolojik ve fizyografik
sistemleri, toprağın duyarlılığını ve bunlarla ilişkili sosyo-ekonomik
sistemleri etkileyecektir.
e) Bitki örtüsünün düşey dağılışının daha yükseklere kayacağı öngörülmektedir.
İklim istekleri dağların doruklarıyla sınırlanan bazı türler, habitatın ortadan
kalkması ya da azalan göç potansiyeli yüzünden yok olabilecektir.
f) Karasal sucul ekosistemler ise, su sıcaklığındaki, akarsu rejimlerindeki ve su
seviyelerindeki değişimlerin etkisiyle iklim değişikliğinden etkilenebilecektir.
g) Göllerdeki ve akarsulardaki ısınmanın en önemli biyolojik etkisi, biyolojik
üretkenlikte bir artma beklenen yüksek enlemlerde ve soğuk su türlerinin
alçak enlemlere olan sınırlarında ortaya çıkacaktır. Geniş ve derin ılıman
kuşak göllerinin ısınması üretkenliklerini arttırırken, bazı sığ göllerde ve
akarsularda ısınma, oksijensiz koşulların olabilirliğini arttırır.
ğ) Akım değişebilirliğindeki, özellikle de büyük taşkınların ve kuraklık
olaylarının sıklıklarındaki ve sürelerindeki artışlar, akarsulardaki su kalitesini,
biyolojik üretkenliği ve yaşam ortamını azaltır ve zayıflatır.
7
h) Sulak alanların coğrafi dağılışı, sıcaklıktaki ve yağışlardaki değişikliklerle
kayabilecektir.
ı) İklim değişikliğinin, gel-git dışı sulak alanlardan kaynaklanan sera gazı
çıkışları üzerinde de etkili olabileceği beklenmektedir.
i) İklim değişikliği ve deniz seviyesindeki yükselme ya da fırtınalardaki ve
fırtına kabarmalarındaki değişiklikler, kıyıda ve kıyı habitatında erozyona,
tatlı su akiferlerinde ve haliçlerinde tuzluluk artışına, nehirlerdeki ve
körfezlerdeki gel-git genliğinde değişime, çökel ve besin maddesi taşınımında
değişikliklere, kıyı alanlarında kimyasal ve mikrobiyolojik kirlenme
örneklerinde değişikliğe ve kıyı taşkınlarında artışa yol açar. Kıyı
ekosistemlerindeki değişikliklerin başlıca olumsuz etkileri, turizm, tatlı su
hazneleri balıkçılık ve biyolojik çeşitlilik üzerinde olacaktır.
j) Kalp-damar ve solunum hastalıklarından kaynaklanan ölümler ve sıcak hava
dalgalarının şiddetindeki ve süresindeki artışlar nedeniyle oluşan hastalıklar,
dolaylı etkilerin başında gelmektedir. Soğuk bölgelerdeki sıcaklık artışları
ise,
soğuk
hava
dalgalarıyla
ilişkili
ölümlerde
bir
azalmayla
sonuçlanabilecektir. Taşkınlar ve fırtınalar gibi ekstrem hava olaylarındaki
artışlar, ölüm, yaralanma ve psikolojik hastalıkların ortaya çıkma oranlarında
bir yükselme ve tatlı su varlığında bir kirlenme oluşturabilecektir.
k) İklim değişikliğinin dolaylı etkileri, malarya, humma, sarı humma ve bazı
virüs kökenli beyin iltihapları gibi enfeksiyon salgınlarının taşınma
potansiyelindeki artışları içermektedir.
8
2.1.4. İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri7
Türkiye’nin de içinde yer aldığı Doğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğine en fazla
duyarlılık göstermesi ve etkilenmesi beklenen alanlardan biridir. İklim değişikliğinin
Türkiye üzerindeki olası etkileri arasında, su kaynaklarının zayıflaması, orman
yangınlarında artış, kuraklık, erozyon, çölleşme ve bunlara bağlı ekolojik bozulmalar
bulunmaktadır.
a) Sıcaklık değişiklikleri
-
Atmosferdeki CO2 gazı birikimini (insan etkinlikleri sonucunda atmosfere
verilen salımlarla ilişkili fazla birikimler) azaltmak için hiç önlemin alınmadığını
kabul eden senaryoya göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye üzerindeki yıllık
ortalama sıcaklıklarda (1961-1990 normaliyle karşılaştırıldığında) yaklaşık 3-4
°C artış,
-
CO2 birikimlerini 750 ppm’de durdurmayı öngören senaryoya göre, yıllık
ortalama sıcaklıklarda yaklaşık 2-3 °C artış,
-
CO2 birikimlerini 550 ppm’de durduran senaryoya göre, yıllık ortalama
sıcaklıklarda yaklaşık 1-2 °C artış öngörülmektedir.
b) Yağış değişiklikleri
-
Salımların kontrol edilmediği senaryoya göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye
üzerindeki yıllık ortalama yağışlarda yaklaşık 0 ile –1 mm/gün değişiklik
(azalma),
-
CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de durdurmayı öngören her iki senaryoya
göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye üzerindeki yıllık ortalama yağışlarda yaklaşık
0 ile –0.5 mm/gün değişiklik (azalma) öngörülmektedir.
7
Murat Türkeş (ed), İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu,
TTGV, Ağustos 2002.
9
c) Vejetasyon biyokütle değişiklikleri
-
Salımların kontrol edilmediği senaryo ile CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de
durdurma senaryolarına göre; Türkiye üzerindeki vejetasyon biyokütlesinde
(kgC/m2) 2080’li yıllara kadar iklim değişikliği nedeniyle önemli bir değişiklik
öngörülmemiştir.
ç) Önemli akarsu havzalarındaki akım değişiklikleri
-
Salımların kontrol edilmediği senaryoda; Türkiye akarsularının yıllık akımlarında
yaklaşık % 20-50 azalma,
-
CO2 birikimlerini 750 ppm’de durduran senaryoda; Türkiye akarsularının yıllık
akımlarında yaklaşık % 5-25 azalma,
-
CO2 birikimlerini 550 ppm’de durduran senaryo altında, Türkiye akarsularının
yıllık akımlarında yaklaşık % 0-15 azalma öngörülmektedir.
d) İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’de su stresi
-
Salımların kontrol edilmediği senaryo ile CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de
durduran sera gazı salımları senaryolarına göre; Türkiye ve Orta Doğu bölgesi,
dünyanın su stresinde artış beklenen stresli ya da su sıkıntısı çeken alanları
arasında değerlendirilmiştir.
e) Tarımsal ürün üretimindeki değişiklikler
-
Salımların kontrol edilmediği senaryoya göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye’nin
tarımsal ürün üretiminde yaklaşık % 0 ile –2.5 arasında azalma,
-
CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de durdurmayı sağlayan salım senaryolarına
göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye’nin tarımsal ürün üretiminde yaklaşık % 0-2.5
arasında bir artış öngörülmektedir.
10
2.2.
İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ
OLGUSUNUN
TARİHÇESİ
VE
İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİNİN GELİŞİM SÜRECİ
İklim Değişikliği olgusunun dünya gündemindeki gelişimi Şekil 4’te özet olarak
verilmiştir.
Şekil 4. İklim Değişikliği Müzakerelerinin Dönüm Noktaları.
Kaynak: UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin Birleşmiş
Milletler Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, Ağustos 2004.
a) 1972 Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı (Stockholm Konferansı)
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda uluslararası düzeyde yürütülen
çalışmalar 1970’li yılların sonlarında başlamıştır. Bu süreçte öncelikle elde edilen
bilimsel veriler ışığında karar vericilerin konuya ilgisi sağlanmış, daha sonra temel
eylem
stratejileri
geliştirilmiş ve
somut
yükümlülükler
ve
mekanizmalar
belirlenmiştir (Şekil 4).
1970’te Roma Kulübü MIT üniversitesine insanlığın geleceği üzerine bir rapor
hazırlatmıştır. Rapor, yaşamı sona erdirecek beş ana trendi incelemektedir: Hızlanan
endüstrileşme, hızlı nüfus artışı, yaygın kötü beslenme, yenilenemez kaynakların yok
11
edilmesi, bozulan çevre. Raporda enerji ile ilgili tahminler şöyle özetlenebilir: 1970
yılı başlangıç alındığında kömür kaynakları 150 yıl, doğal gaz 49 yıl, petrol 50 yıl
sonra tükenecektir. Raporda 19 yenilenemez kaynak tahmini vardır. Ancak enerji ile
doğrudan ilgili olan kaynaklar sadece kömür, doğal gaz ve petroldür.
Çevre alanında uluslararası toplumun attığı ilk somut adım olarak anılan 1972 BM
Stockholm İnsan Çevresi Konferansı sonuç belgelerinde enerji ile ilgili deklarasyon
ve tavsiyeler yer almaktadır. Sonuç prensiplerinde toksik, diğer madde ve ısı
salınımlarının, doğanın kendini yenileme kapasitesini engellemeyeceği, eko
sistemlere zarar vermeyeceği koşulu aranmaktadır.8
İklim değişikliği ile ilgili olarak uluslararası toplumun aldığı kararlar, öncelikle
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)
işbirliği içerisinde 1988 yılında kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
(IPCC) tarafından hazırlanan bilimsel raporların verilerine dayandırılmaktadır. Bu
raporlarda kullanılan verilerin elde edilmesinde önemli bir misyonu olan Hawaii’deki
en eski gözlemevi Mauna Loa istasyonunda 1958 yılından bu yana yapılan ölçümlere
göre, sanayi devriminin başladığı 1750’li yıllarda 280 ppmv civarında olan CO2
birikimi, 2000’li yılların başında 378 ppmv seviyesine ulaşmıştır (Şekil 5).
8
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve
Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004.
12
CO2 birikimi (ppmv)
390
380
370
Mauna Loa, Hawaii
2003 Mayıs (378.4)
2003 Yıllık (375.7)
360
350
340
330
320
310
1958 1963 1968 1973 1978 1983 1988 1993 1998 2003
Yıl
Şekil 5. Mauna Loa İstasyonu 1958–2003 Dönemi CO2 Değişimi.
Kaynak: (http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm), 25.08.2004.
b) 1979 WMO Birinci Dünya İklim Konferansı9
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından organize edilen Birinci Dünya İklim
Değişikliği Konferansında, iklim değişikliği ciddi bir problem olarak gündeme
gelmiştir. Bu toplantıda, iklim değişikliğinin insan aktivitelerini nasıl etkileyeceği
açıklanmış, WMO, UNEP ve ICSU tarafından Dünya İklim Programı’nın (WCP)
kurulması yönünde adımlar atılmıştır. 1980 ve 1990 yıllarının başlarına kadar pek
çok toplantı yapılmış, bilim insanları, politikacılar ve çevre uzmanları küresel
hareketliliğin politik ve küresel boyutlarını tartışmışlardır. Bu toplantılar sırasıyla;
Villach Konferansı (Ekim 1985), Toronto Konferansı (Haziran 1988), Ottawa
Konferansı (Şubat 1989), Tata Konferansı (Şubat 1989), Hague Konferansı ve
Deklarasyonu (Mart 1989), Nordwijk Bakanlar Konferansı (Kasım 1989), Cairo
Compact (Aralık 1989) ve Bergen Konferansıdır (Mayıs 1990).
9
Climate Change Information Sheet 17, (http://unfccc.int/essential_background/background_
publications_htmlpdf/climate_change_information_kit/items/300.php), 15.09.2004.
13
c) 1987 Brundtland Raporu 10
1987 yılında hazırlanan Ortak Geleceğimiz Raporu’nun en önemli özelliği fakirliği
de bir çevre sorunu kabul etmesi, Sürdürülebilir Kalkınma kavramını açıklaması ve
bir kalkınma stratejisi olarak kabul etmesidir. Rapor’da; fosil yakıtların çevrenin
asitlenmesine, atmosfer kirliliğine, iklim değişikliği ve küresel ısınmaya neden
olması sebebiyle ülkelerin enerji stratejilerinde, enerjinin etkin kullanımına ve enerji
tasarrufuna yöneltmeleri önerilmektedir. Yine Rapor’da gelecekte, enerji kaynaklı en
önemli sorun olarak iklim değişikliği ihtimali öngörülmekte, nükleer enerji
santrallerinin kurulması ise ancak bugün çözülmemiş sorunların aşılması ile kabul
görebileceği belirtilmektedir.
ç) 1990 IPCC İlk Değerlendirme Raporu (FAR) 11
1988 yılında UNEP ve WMO tarafından kurulan IPCC, iklim sistemi ve iklim
değişikliği hakkında bilgi oluşturmak, iklim değişikliğinin çevresel, sosyal ve
ekonomik etkilerini göz önünde bulundurarak gerekli stratejiler belirlemek amacıyla
ilk değerlendirme raporunu hazırlamıştır. Rapor, iklim değişikliği konusunda karar
vericiler için bilimsel veriler öngörmüş, iklim değişikliği sözleşmesi görüşmelerinin
temelini oluşturmuştur.
d) 1990 İkinci Dünya İklim Konferansı12;
WMO, UNEP ve diğer uluslararası organizasyonlar tarafından düzenlenen İkinci
Dünya İklim Konferansı’nda bakanlar düzeyinde katılım olmuş, 137 ülke ve Avrupa
Birliği katılmıştır. Konferansın sonuç bildirisinde; uzun süren pazarlıklar sonunda,
10
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve
Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004.
11
Climate Change Information Sheet 17, (http://unfccc.int/essential_background/background_
publications_htmlpdf/climate_change_information_kit/items/300.php), 15.09.2004.
12
Climate Change Information Sheet 17, (http://unfccc.int/essential_background/background_
publications_htmlpdf/climate_change_information_kit/items/300.php), 15.09.2004.
14
herhangi bir emisyon indirimi hedefi konulamamıştır. Ancak, daha sonra İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine de konu olacak “common concern of humankind”,
dürüstlüğün önemi, ülkelerin farklı gelişmişlik düzeylerine göre ortak fakat
farklılaştırılmış sorumluluklar, sürdürülebilir kalkınma ve önleyici prensipler
kavramları tartışılmıştır. INC/FCCC, Şubat 1991 ve Mayıs 1992 arasında beş toplantı
organize etmiştir. Amaç 1992 Rio “Yeryüzü Zirvesi”ne sözleşme hazırlıklarını
tamamlamaktır.
e) 1992 Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (Rio Konferansı)
Çevre ile ilgili en bilinen ve en somut çıktılara sahip olan toplantı ise 1992 yılında
Rio da Janeriao’da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’dır. Konferans
Ortak Geleceğimiz Raporu’nda kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma (SK)
stratejisinin de etkisi ile kalkınmaya ağırlık vermiştir. Rio Konferansı’nda kabul
edilenler arasında enerji ile ilgili en önemli belgeler 21. yüzyılın eylem planını
özetleyen Gündem 21 Belgesi ile BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’dir.
Kaynakların Korunması ve Yönetim bölümünde atmosfer kirliliğinde enerji
kullanımının önemi belirtilerek, hükümetlere, iklim değişikliğine yol açan sera
gazları ile mücadele, enerji etkinliğine ağırlık verilmesi, temiz enerji kullanılması,
sürdürülebilir enerji-çevre-ekonomi kararlarının ortak alınması, tüketiciler için etkin
enerji kullanım etiketleri geliştirmeleri önerilmiştir13.
1972 Stockholm Konferansından 20 yıl sonra toplanan Rio Zirvesinde 154 ülke ve
Avrupa Birliği, hazırlanan sözleşmelere taraf olduklarını bildirmişlerdir. Zirvede bu
ülkelerin taraf oldukları belgeler;
• Gündem 21
13
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve
Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004.
15
• Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
• İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
• Ormanların Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda İlkeler Bildirimidir.
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 yılında yürürlüğe girmiştir. 21
Eylül 1994 tarihine kadar gelişmiş ülkeler, ilk ulusal bildirimlerini ve stratejilerini
hazırlayacaklarını bildirmişlerdir. 28 Mart-7 Nisan 1995 tarihleri arasında Berlin’de
yapılan 1. Taraflar Konferansına (COP1) 117 taraf ülke, 53 gözlemci ülke, 2000’in
üzerinde gözlemci ve gazeteci katılmıştır. “Berlin Buyruğu” olarak geçen COP1’de
sözleşmenin yapısal ve finansal boyutları tartışılmıştır. Aralık 1995 yılında
hazırlanıp, Nisan 1996 yılında yayımlanan IPCC 2. Değerlendirme Raporu (SAR),
2000 bilim insanı ve uzman tarafından hazırlanmıştır.
f) COP2-COP3
1996 yılında yapılan COP2’nin ardından 1997 yılında Kyoto’da yapılan COP3,
gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarını 2000 yılından sonra azaltmasını
öngören düzenlemeler için bir protokol oluşturulmasını hedeflemektedir (Kyoto
Protokolü).
g) 2000 Birleşmiş Milletler Binyıl Zirvesi (Milenyum Zirvesi)
2000 yılında New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde bir araya gelen
dünya liderleri tarafından kabul edilen ve Binyıl Kalkınma Hedefleri olarak anılan
toplam 8 hedefin hemen hepsinin gerçekleşmesi yeterli, güvenilir, maliyet etkin bir
şekilde elde edilebilir ve temiz enerjinin varlığına bağlıdır. Bununla beraber Çevresel
Sürdürülebilirliğin Sağlanması başlıklı 7. Hedef’in gerçekleşebilmesi için enerji ile
ilgili somut adımların atılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu kapsamda her ülke için;
kişi başı alım gücü paritesi başına enerji kullanımı (amaç daha düşük enerji
16
yoğunluğu), kişi başı CO2 salımı, katı yakıt kullanan nüfusun oranı (amaç daha az
katı yakıt tüketmek) gibi göstergelerin hesaplanması hedeflenmiştir14. Kabul edilen
belgede aşağıda belirtilen hedefler açıkça görülmektedir.
•
Bölüm V. Geleceğimizin güvence altına alınması15:
İklim değişimi ile
başetmek; Küresel ısınma tehdidinin azaltılması için karbon ve öteki "sera
gazları"nın %60 oranında azaltılması gerekmektedir. Buna ulaşmanın yolu enerji
verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla ağırlık
vermektir. Kyoto Protokolü’nün hayata geçirilmesi önemli bir ilk adım olacaktır.
•
Bölüm IV. Ortak Çevrenin Korunması: Kyoto Protokolü'nün, tercihen Birleşmiş
Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın 2002 yılında gerçekleşecek olan
onuncu yıldönümünden önce yürürlüğe girmesi ve sera gazları üretiminde
öngörülen azaltmanın gerçekleşmesi için her çabayı harcamak.16
ğ) 2001 IPCC Üçüncü Değerlendirme Raporu (TAR) 17
Tüm dünya ülkelerinden binlerce uzmanın katılımıyla ve sadece gözlemler değil,
çeşitli model sonuçları da kullanılarak yürütülen araştırmaların sonucunda 2001
yılında hazırlanan IPCC 3. Değerlendirme Raporu’nda (TAR) “son 50 yıl içinde
gözlemlenen ısınmanın büyük ölçüde insan etkinliklerine bağlanabileceğine gösteren
yeni ve daha güçlü kanıtlar elde edildiği” tespit edilmiştir. IPCC Üçüncü
Değerlendirme Raporuna göre, 1990-2100 döneminde küresel ortalama yüzey
sıcaklığı 1.4–5.8°C arasında yükselecektir. Öngörülen bu ısınma oranı, 20. yüzyılda
gözlenen değişikliklerin çok üzerindedir ve büyük bir olasılıkla en azından geçen
14
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve
Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004.
15
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın "21. Yüzyılda Birleşmiş Milletler" Raporu, UNIC, Ankara, 3
Nisan 2000. (http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_01.html), 20.09.2004.
16
Birleşmiş Milletler Binyıl Bildirgesi, BM Ankara Enformasyon Merkezi, 12 Eylül 2000.
(http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_02.html), 20.09.2004.
17
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın "21. Yüzyılda Birleşmiş Milletler" Raporu, UNIC, Ankara , 3
Nisan 2000. (http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_01.html), 20.09.2004.
17
10,000 yıl süresince gerçekleşenlerden daha yüksektir. Yine bu dönem içinde, deniz
seviyesinin 9–88 cm arasında yükseleceği öngörülmektedir. Bu yükselme, önemli
sosyo-ekonomik etkiler yaratacak, adalar, limanlar, bazı tarım alanları, tatlı su
kaynakları, turizm alanları ve verimli kıyı bölgeleri tehdit altında kalacaktır.
h) 2002 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (Johannesburg
Zirvesi) 18
Rio Konferansı’nda ortaya konulan belgelerin ve sürdürülebilir kalkınmanın 10 yıllık
uygulamasının değerlendirilmesi amacıyla 2002 yılında düzenlenen Johannesburg
Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde en büyük tartışmalar enerji alanında
yaşanmıştır. Konferans öncesinde yayımlanan WEHAB – Enerji Belgesi ve birçok
ülkenin talebine rağmen ABD ve OPEC’in baskısıyla belli bir zaman dilimi
içerisinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının tüm dünyada kullanımının belli bir
hedefe ulaşması konusunda somut bir taahhütte bulunulmamıştır. Konferansta;
• Uygulama Planı
• Siyasi Bildirge
• Johannesburg Yenilenebilir Enerji Bildirgesi kabul edilen başlıca belgelerdir.
Uygulama Planı’nda esas olarak 9. (enerjiye erişimin kolaylaştırılması), 20.
(yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması), 37., 38., ve 39. (iklim
değişikliği
ve
Kyoto
Protokolü)
maddeleri
enerji
sektörünü
doğrudan
ilgilendirmektedir. Johannesburg Uygulama Planı’nın etkin bir şekilde takip edilmesi
görevi, Rio’dan sonra olduğu gibi yine Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu
tarafından yerine getirilecektir. Bu çerçevede Komisyon, 2006-2007 yıllarını
kapsayan dönemde Sürdürülebilir Kalkınma için Enerji, Endüstriyel Kalkınma, Hava
18
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji
ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004.
18
Kirliliği/Atmosfer, İklim Değişikliği konularını, 2010-2011 yıllarını kapsayan
dönemde de Ulaştırma, Kimyasallar, Atık Yönetimi, Madencilik, Sürdürülebilir
Tüketim ve Üretim Kalıpları için On Yıllık Program Çerçevesi konularını ele
alacaktır.19
Johannesburg Zirvesi’nde, yenilenebilir enerji taraftarları farklı bir oluşumla başarı
elde etmeyi hedeflemişlerdir. Bu amaçla oluşturulan Johannesburg Yenilenebilir
Enerji Koalisyonu, Avrupa Birliği’nin başı çektiği ve Türkiye dahil olmak üzere
AB üyelik sürecindeki ülkeler ile ada devletlerinin katılımıyla geniş bir ittifak haline
gelmiştir (Ek 1). Johannesburg’da yayımladıkları bir Bildiri ile kararlılıklarını
kamuoyuna duyuran bu Koalisyon, 2004 yılı Haziran ayında Bonn’da düzenlenen
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Konferansı ardından oluşturulan Siyasi Bildirge (Ek
2) ve Uygulama Planı ile çalışmalarını giderek etkinleştiren bir konuma getirmiş,
2004 yılında Rusya Federasyonu’nun Kyoto Protokolü’ne katıldığını açıklamasında
bu çalışmaların da katkısı olmuştur.
ı) COP9
Rusya Federasyonu’nun Kyoto Protokolü’ne taraf olma işlemlerinin 2004 yılına
sarkması sebebiyle tarihsel bir buluşma olmamakla beraber, Kyoto Protokolü’nün
esneklik düzenekleri arasında yer alan Temiz Kalkınma Düzeneği (Clean
Development Mechanism, CDM) kapsamında yürütülecek ormancılık faaliyetlerine
ilişkin usullerin tespit edilmesi, COP9’un en ayırt edici özelliklerinden birisini
oluşturmuştur.
19
“Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi, Johannesburg Uygulama Planı, Çevre ve Orman
Bakanlığı, 2004.
19
COP-9’da, Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişiklikleri ve Ormancılık
(LULUCF-AKAKDO) faaliyetlerinin Ulusal Sera Gazı Salımları Envanterlerinde
beyanına dair 2005 yılından itibaren izlenecek yeni uygulamalar belirlenmiştir.
2004-2006 yılları Sekreterya Bütçesi ile büyük ihtimalle COP10’a paralel
gerçekleşmesi beklenen Kyoto Protokolü 1. Taraflar Buluşması (MOP1) için
yapılacak teknik ve mali düzenlemeler de tamamlanmıştır.
Genel oturumun en önemli görüşme maddelerinin başında, Ek-I ülkelerinin sera gazı
salımlarının artışı ile ilgili olarak Sekreterya’nın hazırladığı raporun değerlendirmesi
yer almıştır. Ayrıca hemen hemen bütün Ek-I ülkelerinin Ulusal Bildirim’lerin
hazırlanması konusunda halen güçlükler yaşadığı dile getirilmiştir. Bu kapsamda,
2004 yılının 2. yarısında konuyla ilgili bir atölye çalışmasının düzenlenmesi, ayrıca
Ek-I ülkelerinin daha somut adım atmaları için COP10’a kadar bir değerlendirme
raporunun hazırlanması kararlaştırılmıştır.
Konferans’ın Üst-Düzey Bölümü’nde bilimsel açıdan her türlü altyapının hazır
olmasına rağmen esas belirsizliğin politik alanda yaşandığı dile getirilmiştir.
i) COP10
Taraflar Konferansı’nın onuncusu (COP10) 6-17 Aralık 2004’te Arjantin’in başkenti
Buenos Aires’te gerçekleştirilmiş, Türkiye, 24 Mayıs 2004 tarihinde Sözleşme’ye
katılmasının ardından COP10’da ilk defa Taraf ülke olarak temsil edilmiştir.
Konferans’ta uyum seçenekleri, az gelişmiş ülkelerin Ulusal Eylem Planları’nın
desteklenmesi, iklim değişikliğiyle ilgili çalıştay ve teknik raporlar konusunda
bilimsel değerlendirmelerden oluşan Buenos Aires Çalışma Programı kabul edilmiş
ve BM İDÇS Sekreteryası tarafından Mayıs 2005’te Bonn’da taraf ülkelerin
katılımıyla bir seminer düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.
20
BM İDÇS 11. Taraflar Toplantısı (COP11) ve Kyoto Protokolü 1. Taraflar Toplantısı
(COP/MOP 1) 7-18 Kasım 2005 tarihlerinde düzenlenecektir.
2.3. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ
İDÇS, 1992 yılında Rio’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma
Konferansında imzaya açılmıştır. 1994 yılında 55 ülke ve Avrupa Birliğinin onay
işlemlerini tamamlamasıyla yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeye 2004 yılı itibariyle 189
ülke ile Avrupa Birliği taraf olmuştur. Sözleşme, hükümlerin yer aldığı 26 Maddeye
ilave olarak iki Ek Liste içermektedir. Ek-I olarak adlandırılan birinci listede,
Sözleşmenin imzaya açıldığı tarih olan 1992 yılında “İktisadi İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatı’na (OECD) üye 24 ülke ile Avrupa Birliği, ayrıca pazar ekonomisine geçiş
süreci yaşayan orta ve doğu Avrupa ülkeleri ile eski Sovyet Birliğinden ayrılan bazı
ülkeler yer almaktadır. Ek-II listesinde ise sanayileşmiş olarak nitelendirdiğimiz 24
OECD üye ülkesi ile AB yer almaktadır.
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin amacı, sera gazlarının atmosferdeki
konsantrasyonunun iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkisini
önleyecek bir seviyede sabit tutulmasını sağlamaktır. Bu amaçla ülkelere ortak
yükümlülükler verilmiştir (Madde 4). Bu yükümlülükleri üç kategoriye ayırabiliriz.
1. Sözleşmeye taraf olan tüm ülkelerin yerine getirmesi gereken genel
yükümlülükler;
-
Ulusal sera gazı envanterini hazırlamak ve bildirimini yapmak,
-
İklim değişikliğinin azaltılmasını ve iklim değişikliğine uyumu kolaylaştırıcı
tedbirleri içeren programları geliştirmek ve bildirimini yapmak,
21
-
İlgili teknolojilerin, çalışmaların ve uygulamaların hayata geçirilmesinde ve
yaygınlaştırılmasında işbirliğini sağlamak,
-
İlgili sosyal, ekonomik ve çevresel politikalarda ve eylemlerde iklim
değişikliğini göz önüne almak.
2. Sözleşmenin Ek-I listesinde yer alan gelişmiş ülkeler (OECD) ile pazar
ekonomisine geçiş sürecindeki ülkelerin yerine getireceği yükümlülükler;
-
İklim değişikliğini azaltmak amacıyla, sera gazlarının insan kaynaklı
emisyonlarını sınırlandırmak yönünde ve sera gazı yutaklarını
ve
rezervuarlarını arttırmak yönünde tedbirler almak ve politikalar benimsemek,
-
İklim değişikliğini önlemek için aldıkları tedbirlerin ve izledikleri
politikaların neler olduğunu bildirmekle, ayrıca mevcut sera gazı emisyonları
ve öngörülen emisyonlarla ilgili elde edilen bilgiyi iletmek,
-
Geçtiğimiz yüzyılın sonunda, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını daha
önceki seviyesine geri çevirmek ve bunu gerçekleştirmek içinde öncelikle
bireysel ya da ortaklaşa olarak 1990 yılı seviyesine indirmek (Bu koşul Ek-I
ülkeleri tarafından kısaca sera gazı emisyonlarını 2000 yılında 1990 yılı
seviyesinde sabitlemek olarak yorumlanmaktadır).
3. Sözleşmenin Ek-II listesinde yer alan sanayileşmiş ülkelerin yerine getireceği
taahhütler. Bu ülkeler aynı zamanda Ek-I listesinde yer aldıkları için sayılan
taahhütlere ilaveten gelişme yolundaki ülkelere,
-
Ulusal bildirimlerini hazırlamaları için maddi yardım sağlamayı,
-
İklim değişikliğini önlemek için alınacak tedbirlerinin ve izlenecek
politikanın uygulama maliyetini karşılayabilmeleri için gerekli maddi kaynağı
22
sağlamayı ve gerekirse bu ülkelere teknoloji transferi yapmayı taahhüt
etmişlerdir.
2.4. KYOTO PROTOKOLÜ VE DÜZENEKLERİ20
1997 yılında 3. Taraflar Konferansı’nda (COP3) kabul edilen belge Kyoto Protokolü
olarak bilinmektedir. 1998 yılı Kasım ayında Buenos Aires’te yapılan COP4
müzakerelerinde protokolün nasıl işleyeceğine dair karar verilmiştir. Buenos Aires
Eylem Planı, Protokol’de yer alan kurallara ilişkin müzakerelerle uygulamaya
(finansman ve teknoloji transferi gibi) ilişkin müzakereler arasındaki bağlantının
kurulmasını sağlamış ve bu kapsamda müzakereler için son tarih, 2000 yılı
sonlarında Lahey’de yapılan COP6’da belirlenmiştir. Ancak, 2001 yılı Temmuz
ayında Bonn’da yapılan toplantıda müzakere görüşmeleri yeniden başlamıştır.
Hükümetler, Bonn Anlaşması ile Buenos Aires Eylem Planı’nın tartışmalı yönlerine
ilişkin bir anlaşmaya varmışlardır. Bu arada IPCC tarafından yayınlanan üçüncü
rapor da, dünyadaki ısınmayla ilgili o güne dek bulunan en ikna edici kanıtları ortaya
koyarak müzakereler için olumlu bir hava yaratmıştır.
Fas’ın Marakeş kentinde yapılan COP7, Marakeş Anlaşması ile Kyoto Protokolü’ne
göre daha ayrıntılı kurallar içeren bir müzakere metni oluşturulmuştur.
Ancak, Protokol’ün yürürlüğe girebilmesi için Sözleşme Taraflarından en az 55’inin
bu belgeye taraf olması (onaylaması, kabul etmesi ya da katılması), bunların
arasındaki Ek-I Taraflarının,
bu grubun 1990 yılı toplam karbondioksit
emisyonlarının %55’ini temsil edebilecek sayıda olması gerekmektedir. Rusya
Federasyonu’nun 18 Kasım 2004 tarihinde söz konusu kararını Birleşmiş Milletler’e
20
http://www.rec.org.tr/iklim-kyoto.htm, 04.04.2005.
23
iletmesiyle her iki koşulun da gerekleri yerine getirilmiş ve Kyoto Protokolü 16
Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Ek-I Tarafları için bağlayıcılık taşıyan emisyon hedefleri, Protokol’ün özünü
oluşturmaktadır. Buna göre söz konusu Taraflar, 2008-2012 dönemindeki
emisyonlarını, 1990 yılındaki emisyon düzeylerinin en az %5’i kadar indireceklerdir.
Bu çerçevede, bütün Ek-I taraflarının kendi emisyon hedefleri belirlenmiş, Kyoto’da
karara bağlanan bu hedefler Protokol’ün Ek-B listesinde belirtilmiştir. Avrupa Birliği
üyesi 15 ülke, Protokol çerçevesinde şekillenen ve “balon” adı verilen bir hesaplama
yönteminden yararlanma konusunda anlaşmaya varmıştır. Buna göre, söz konusu
ülkeler toplam emisyon azaltma hedefini kendi aralarında oransal olarak
paylaşacaklardır.
Genellikle, Taraflar emisyonlarını azaltırken ya da sınırlandırırken 1990 yılını temel
almaktadır (temel yıl). Bununla birlikte, EIT Tarafları Sözleşme çerçevesinde başka
bir yılı temel alabilirler. HFC, PFC ve SF6 emisyonları için bütün Taraflar temel
olarak 1990 ya da 1995 yılını seçebilir. Ayrıca Taraflar, arazi kullanımı, arazi
kullanım değişiklikleri ve ormancılık sektöründe ele alınan karbon yutaklarını
arttırarak atmosferden uzaklaştırılan sera gazı miktarlarını arttırıp emisyonlarını
dengeleyebilirler. Ancak, sera gazlarının uzaklaştırılmasında sadece belirli etkinlikler
geçerli sayılmaktadır ve bu yollar da belirli kurallara tabidir. Bunun yanı sıra,
hedeflere ulaşmak için bu sektördeki emisyonların ne ölçüde kullanılabileceği de
yine özel kurallarla belirlenmiştir.
Protokol’ün kuralları aşağıdaki başlıklarda odaklaşmaktadır:
-
Yasal bağlayıcılık taşıyan emisyon hedefleri ve genel yükümlülükler dahil
olmak üzere, Yükümlülükler;
24
-
Ülke içinde atılacak adımlar ve üç yeni uygulama mekanizması dahil olmak
üzere, Uygulama;
-
Bir Uyum Fonu’nun devreye sokulması dahil olmak üzere, Gelişmekte olan
ülkeler üzerindeki etkilerin en aza indirilmesi;
-
Ülke raporlarının ayrıntılı değerlendirilmesi dahil olmak üzere, Hesaplama,
raporlama ve değerlendirme;
-
İhtilaflı durumları değerlendirecek bir Uyum Komitesi’nin çalışmaları dahil
olmak üzere Sözleşme hükümlerine uygun hareket edilmesi; Uygunluk;
Protokol, üç düzeneği devreye sokarak bu alanda yeni bir dönem başlatmıştır. Bu üç
Mekanizma, Ortak Uygulama (JI), Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM) ve
Emisyon Ticareti (ET)’dir. Bu Mekanizmalarla; Tarafların Emisyon azaltma ya da
karbon yutaklarını geliştirme girişimlerini, kendi ülkeleri yerine başka yerlerde daha
düşük maliyetle gerçekleştirebilmelerine olanak tanıyarak, iklim değişikliğine yol
açan etmenleri azaltıcı uygulamalarının daha maliyet etkin hale getirilmesi
hedeflenmektedir (Çizelge 2).
Marakeş Anlaşmaları, belirtilen mekanizmaların emisyon hedeflerine ulaşılması için
hangi
ölçekte
kullanılabileceği
konusunda
herhangi
bir
nicel
sınırlama
getirmemektedir. Bununla birlikte Ek-I Taraflarının, kullandıkları mekanizmalarının
“ülke içindeki girişimleri tamamlayıcı nitelikte” olduğunu gösteren bilgileri
sağlamaları gerekmektedir. Yükümlülüklerin gerçekleştirilmesi için girişilen
çabalarda ülke içi politikaların ve önlemlerin “belirli bir ağırlığı” olmalıdır.
Bu mekanizmalardan yararlanmak isteyen Ek-I Taraflarının Kyoto Protokolü’nü
onaylamış olmaları, ayrıca emisyonlarla ilgili metodoloji ve bildirim yükümlülükleri
açısından Protokol çerçevesindeki yükümlülüklerine sadık kalmaları, ayrıca bu
25
ülkelerin ulusal bir kayıt sistemine de sahip olmaları gerekmektedir. İlk yükümlülük
dönemi söz konusu olduğunda, LULUCF (arazi kullanımı, arazi kullanımı
değişiklikleri ve ormancılık) sektörü raporlarının zamanlamasında belirli bir esneklik
tanınabilmektedir.
Marakeş Anlaşmaları, hükümetlerinin takdir hakkına bağlı olmak üzere, iş
çevrelerinin,
çevreyle
ilgili
STK’nın
ve
diğer
“tüzel
kişiliklerin”
bu
mekanizmalardan herhangi birini ya da üçünü birden kullanmalarına olanak
tanımaktadır.
Çizelge 2. Ek 1 ve Ek 1 Dışı Ülkeler Arasındaki Kyoto Düzenekleri.
EK-I ÜLKELERİ
EK-I DIŞI ÜLKELERLE
ARASINDA
BERABER
EMİSYON
TEMİZ KALKINMA
ORTAK UYGULAMA
TİCARETİ
MEKANİZMASI
DÜZENEK TÜRÜ
(JI)
(ET)
(CDM)
ERU
AAU
CER
ELDE EDİLEN
(Emission Reduction Unit (Assigned Amount Unit
(Certified Emission Reduction –
KARBON
–
–
Belgeli Emisyon Azaltımı)
İNDİRİMİ
Emisyon Azaltma Birimi) Ayrılmış Miktar Birim)
Kaynak: (http://www.rec.org.tr/iklim-kyoto.htm), 05.04.2005.
•
Ortak uygulama (Joint Implementation, JI)
Ortak uygulama çerçevesinde Ek-I Tarafları, emisyonları azaltmak ya da yutaklar
yoluyla uzaklaştırılmaları arttırmak amacıyla diğer Ek-I ülkelerinde projeler
uygulayabilirler. Bu tür projelerle ortaya çıkan emisyon azaltma birimleri (ERU)
daha sonra yatırımcı Ek-I ülkeleri tarafından kendi emisyon azaltma hedeflerinin
gerçekleştirilmesi için kullanılabilir. Bu durumlarda çifte sayımdan kaçınmak
için, elde edilen miktar ev sahibi ülkenin ayrılmış miktarından düşülür. Kyoto
Protokolü’nde terminoloji olarak yer almasa bile, “ortak uygulama” terimi, bu
mekanizma için yaygın olarak kullanılan bir kısaltmadır.
26
•
Emisyon Ticareti (Emissions Trading, ET)
Emisyon Ticareti sayesinde Ek-I Tarafları, emisyonları azaltması daha kolay olan
diğer Ek-I Taraflarından ayrılmış miktar birimleri (AAU) edinebilir. Böylece
Taraflar, buna olanak veren koşullar olduğunda emisyonların azaltılmasında ya
da uzaklaştırmaların arttırılmasında daha az maliyetli yollara başvurabilirler ve
sonuçta iklim değişikliği etkilerinin azaltılması çabalarının toplam maliyetini
düşürebilirler.
•
Temiz Kalkınma Mekanizması (Clean Development Mechanism, CDM)
Temiz Kalkınma Mekanizması sayesinde, özellikle özel sektörün gelişmekte olan
ülkelerdeki yatırımlarının artması, çevre dostu teknolojilerin transferinin
yaygınlaşması ve genel olarak sürdürülebilir kalkınma yolunda ilerleme
sağlanması beklenmektedir.
CDM, Ek-I Taraflarına, Ek-I Dışı ülkelerde emisyonları indirecek sürdürülebilir
kalkınma projeleri uygulama olanağı tanımaktadır. Bu tür projeler, Ek-I Dışı
Tarafların sürdürülebilir kalkınma çabalarına yardımcı olarak Sözleşme’nin nihai
hedefine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, CDM projeleri sayesinde sağlanan
onaylı emisyon azaltma (CER) değerleri, Ek-I Taraflarınca kendi emisyon
hedeflerine ulaşmada kullanılabilmektedir.
CDM kapsamında Marakeş Anlaşmalarında belirlenen kurallar emisyon
azaltmasına yönelik projeler üzerinde odaklanmaktadır. Ayrıca, ormanlaştırma ve
yeniden ormanlaştırma etkinliklerinin ilk yükümlülük döneminde CDM
kapsamına alınmasına yönelik kurallar da geliştirilmektedir. Ek-I Taraflarının bu
27
tür ”yutak” etkinliklerinden sağlanan CER değerlerini kendi hedefleri
çerçevesinde sınırlı olarak kullanabilmeleri sağlanmaktadır.
3. AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE AÇISINDAN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ
3.1. AVRUPA BİRLİĞİ GENİŞLEME SÜRECİ
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun (AKÇT) kurulmasına ilişkin Paris Anlaşması
(1951) ile Avrupa Ekonomik Topluluğunun (AET) ve EURATOM’un kurulmasına
ilişkin Roma Anlaşması (1957) altı kurucu üye tarafından imzalanmıştır (Belçika,
Fransa, Almanya, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda). AB bundan sonra art arda dört
genişleme sürecinden geçmiştir:
- 1973 yılında Danimarka, İrlanda ve İngiltere;
- 1981 yılında Yunanistan;
- 1986 yılında Portekiz ve İspanya;
- 1995 yılında Avusturya, Finlandiya ve İsveç;
- 2004 yılında Estonya, Litvanya, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Polonya,
GKRY, Slovakya, Slovenya, Malta ve Macaristan birliğe dahil olmuşlardır.
Toplam 378 milyon nüfusa sahip olan AB15’in nüfusu, son genişleme ile birlikte 454
milyona ulaşırken; 10 yeni ülkenin katılımıyla AB’nin resmi dillerinin sayısı da
11’den 20’ye yükselmiştir. Avrupa kıtasının tarihi bölünmesini sona erdiren bu
28
genişleme dalgası AB’nin sosyal, kültürel, ekonomik iç dengelerinin yanı sıra
kurumsal yapısını da büyük ölçüde değiştirmiştir.21
3.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI
AB’de iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin politika ve önlemler, “çevre” başlığı
altında değerlendirilmektedir. AB’nin çevre konusundaki önemli amaçları ve
öncelikleri ile alınacak önlemlerin ayrıntıları ise, Çevre Eylem Programlarında
verilmektedir.
Avrupa Komisyonu’nun, ilk CO2 salımlarının sınırlandırma ve enerji verimliliği
stratejisini yayınladığı 1991 yılından bu yana, AB de iklim değişikliğini önlemeye ve
Topluluğun sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik çok sayıda girişimde
bulunmuştur.
2002 yılında gerçekleştirilen Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Dünya
Zirvesi’ne hazırlık çerçevesinde Haziran 2001’de Göteborg’da yapılan Avrupa
Konseyi’nde, “Daha İyi Bir Dünya için Sürdürülebilir Avrupa: Sürdürülebilir
Kalkınma için Avrupa Birliği Stratejisi” konulu Avrupa Komisyonu önerisi kabul
edilmiştir. Bu toplantıda, iklim değişikliğiyle savaşım, AB’nin kalkınma stratejisinin
bir önceliği olarak tanımlanmış, stratejide yer alan iklim değişikliğine ilişkin bazı
öneriler sunulmuştur.
i)
Sera gazı salımlarını KP’nin 2008-2012 birinci yükümlülük dönemi sonrası
için 2020 yılına kadar 1990 düzeylerine göre her yıl %1 oranında azaltmak;
ii)
Vergileri en az enflasyon düzeyine göre otomatik olarak belirleme gibi,
enerji vergisi konusunda daha başarılı çevre hedefleri oluşturmak;
21
http://www.abgs.gov.tr/abportal/defaultcontent.asp?CID=1939&VisitID={C55282BD-5E0D-4491A157-6475EF0B43D2}&Timer=60118,13
(http://www.abgs.gov.tr/abportal/abbirliği/genişleme/genişlemenin tarihçesi), 23.09.2004.
29
iii)
2020 yılına kadar fosil yakıt üretimi ve tüketiminde tüm devlet yardımlarını
aşamalı olarak kaldırmak ve ilgili sektörlerde oluşacak işsizliği karşılamak
için alternatif iş kaynakları geliştirmek ve ayrıca AB’ye katılım görüşmeleri
çerçevesinde, özellikle bazı aday ülkelerdeki kömürün özel durumunu
dikkate almak;
iv)
2010 yılına kadar otomobil ve kamyonların tükettiği yakıtın en az %7’sinin
biyoyakıtları da içeren alternatif yakıtlarla karşılanmasını sağlamak.
Avrupa Çevre Ajansı’nın AB sera gazı salımlarına ilişkin Nisan 2002’de yayımladığı
teknik rapora göre, AB’nin sera gazı salımları 1990-2000 döneminde %3.5 oranında
azalmıştır. AB’nin İDÇS’ye sunduğu Üçüncü Bildirimindeki öngörülere göre, sera
gazı salımları 2010 yılında 1990 düzeylerine göre %1 oranında artacaktır. Bunun ana
nedeni, ulaştırma ve hizmet sektöründe giderek artan enerji talebine bağlı olarak, bu
sektörlerden kaynaklanan salımların sırasıyla %31 ve %14 oranında artacak
olmasıdır.22
3.2.1. Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP)
Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP), Komisyon’un Mayıs 1999’da “Kyoto
Protokolü’nün Yerine Getirilmesine Hazırlık” başlıklı Bildirimi ve Çevre
Konseyi’nin Haziran 1998’deki ve Ekim 1999’daki önerilerine dayanmaktadır.
ECCP, enerji, ulaştırma ve hava kalitesi gibi iklim değişikliğine katkısı bulunan
alanlardaki varolan girişimlerle bağlantı kurmaktadır ve tutarlı, karşılıklı uyum
içinde ve birbirlerini güçlendiren daha ileri programlar üretme amacına yönelik bir
yol izlemektedir23. Programın ana amacı, AB’nin KP altındaki hedefine ulaşmak
22
23
(http://www.europa.eu.int/ comm/environment/docum/0708_report_en.pdf), 15.09.2004.
(http://europa.eu.int/comm/environment/climat/ eccp_report_0106.pdf), 23.09.2004.
30
amacıyla Topluluk stratejisinin gerekli tüm bileşenlerini belirlemek ve geliştirmektir.
Bu bileşenler, politika ve önlemler ve esneklik düzenekleri yardımıyla sera gazı
salımlarının azalması, kapasite oluşturma/ teknoloji transferi, araştırma/gözlem ve
eğitim/öğretim konularının içermektedir.
Bu girişimlerden bazıları, yolcu taşıtlarında CO2 salım indirimini öngören otomobil
üreticileri ile yapılan anlaşma, Elektrik ve Doğal Gaz Pazarlarının Serbestleştirilmesi
Direktifleri, Toplulukta Geliştirilmiş Enerji Verimliliği Eylem Planı, Enerji Arzının
Güvenliği konulu Yeşil Belge, Ortak Ulaştırma Politikası konulu Beyaz Belge, Trans
Avrupa Ağı rehberlerinin yeniden gözden geçirilmesi ve çevre koruma için devlet
yardımlarının gözden geçirilmesidir.
ECCP ilk aşamasına ilişkin nihai raporu 2001 yılı Haziran ayında yayımlanmıştır.
Raporda iki farklı yaklaşımın sonuçları verilmektedir.
i)
AB salım indirim amaçlarının maliyet etkin değerlendirilmesini içeren
sektörler arası çalışma,
ii)
Farklı sektörlere ilişkin uzman çalışma grupları aracılığı ile politika ve
önlemlerin değerlendirilmesi
Raporda ayrıca, AB düzeyindeki maliyet etkin önlemlerin kısa vadeli potansiyelinin
daha iyi gösterilmesi amacıyla, ileri hazırlık aşamasında olan önlemler, hazırlık
aşamasında ve üzerinde daha fazla çalışılması gereken önlemler şeklinde sınıflama
yapılmıştır.
İleri Hazırlık Aşamasında Olan Önlemler;
i)
Topluluk Sera Gazı Salım Ticareti Planı için Çerçeve Direktifi
ii)
Biyoyakıt Direktifi
iii)
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Artırılması Direktifi
31
iv)
Binalarda Enerji Performansı Direktifi
v)
Kamu Satın Alımlarında Enerji Verimliliği Direktifi
vi)
Düzeltilmiş Save Direktifi
vii)
Enerji Verimliliği için Çıkış Kampanyası ve Halkın Bilinçlendirilmesi
Kampanyası
viii)
Florine Gazlar için Çerçeve Direktifi
Hazırlık Aşamasında Olan Önlemler: Bileşik Isı ve Güç Direktifi, Elektrikli
Aletler için Enerji Hizmetleri Direktifi, Minimum Verimlilik Standartları Çerçeve
Direktifi, enerji verimliliği koşullarına göre IPCC’nin yeniden gözden geçirilmesi,
Teknoloji Satın Alımı Girişimi, Motor Challenge Programme girişimi, CH4
salımlarını azaltmaya yönelik gönüllü önlemler, Avrupa Sürdürülebilir Enerji Ajansı
ve iklim değişikliği ile ilgili araştırma altyapısının geliştirilmesine yönelik destekler
alınabilecek önlemler arasında sayılabilir.
Üzerinde Daha Fazla Çalışılması Gereken Önlemler: Yenilenebilir enerji
kaynaklarından ısı üretiminin artırılması girişimi, enerji yoğun sanayilerle uzun
vadeli anlaşmalar, yolcu taşıtları için mali önlemler, küçük ticari taşıtlarla ilgili
olarak otomobil sanayicileri ile gönüllü anlaşmalar ve yolcu taşıtlarının ve yakıtların
teknolojik bakımdan daha ileri düzeyde iyileştirilmeleri konularındaki önlemler,
üzerinde daha fazla çalışılması gereken önlemler arasındadır.
ECCP sonuçlarında ayrıca esneklik düzeneklerine ilişkin olarak, AB salım ticareti
planının geliştirilmesi önerilmektedir. Firmaların Ortak Yürütme ve Temiz Kalkınma
Düzeneğinin kullanımının özendirilmesi gerektiği de sonuçlar arasındadır.
32
ECCP kapsamında, AB’nin tüm sektörlerde alacağı önlemlerin CO2 salımlarını
azaltma potansiyelleri Çizelge 3’de sunulmaktadır.
Bu çerçevede, hedeflenen önlemlerin uygulamaya konulması halinde tasarruf
edilecek seragazı salımlarının yaklaşık olarak yıllık 578-696 Mt CO2 eşdeğerine
ulaşması beklenmektedir. Bu değer ise, AB’nin Kyoto Protokolü kapsamında
yükümlülüğünün 2 katına yakındır. Ancak söz konusu önlemlerin uygulanmasında
çok sıkı bir izleme ve denetim sürecine ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir.
Çizelge 3. AB Politika ve Önlemlerinin CO2 Salımlarını Azaltma Potansiyeli.
Politika ve Önlemler
Azaltma
Yürürlüğe
Potansiyeli
giriş
(Mt CO2-eq.)
AB Salım Ticareti Programı
2003
Ortak Uygulama ve Temiz Kalkınma
2004
Düzeneği’nin Salım Ticaretine
Bağlanması
İzleme kararının gözden geçirilmesi
2004
Kombine Isı ve Enerji Çevrim
65
2004
Santrallerinin Desteklenmesi
Direktifi
Konutların Enerji Performansı
35-45
2003
Direktifi
Ulaştırmada Biyo-yakıtların
35-40
2003
Kullanılması Direktifi
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından
100-125
2001
Elektrik Elde Edilmesinin
Desteklenmesi Direktifi
Çöp Depolama Direktifi
41
1999
Gönüllü anlaşmalar
75-80
1998
Enerji Etiketleme Direktifleri
20
1992
Sonuçların
alınması
2005
2005/
2008
2006
2006
2005
2003
2000
1999
1993
Kaynak: Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması,
Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004.
3.2.2. Avrupa Birliği Sera Gazı Salım Ticareti
AB içinde çalışacak bir salım ticareti sisteminin oluşturulması, KP hedeflerine
maliyet etkin biçimde ulaşılması bakımından Topluluğun iklim stratejisinin önemli
33
bir bileşeni olarak yorumlanmaktadır. Ayrıca 2008 yılında başlaması planlanan
küresel sera gazı salım ticaretinden önce AB’ye deneyim kazandıracak olması
bakımından da önemlidir.
AB Komisyonu Kasım 2003’de, “AB Sera Gazı Salım Ticareti” konulu bir direktif
yayımlanmıştır. Direktif, Mart 2001 tarihli Yeşil Belge’ye dayanmaktadır. 24
Salım ticaretinin ilk aşaması 2005 yılında başlayacak, 2007 yılının Aralık ayı
sonunda bitecek ve beşer yıllık aşamalar halinde devam edecektir. İlk aşama, 2002
yılı verilerine göre AB toplam sera gazı salımlarının % 81’inden sorumlu olan CO2
salımlarının ticareti ile sınırlı olacaktır.
AB salım ticaretinin başlangıç aşamasında büyük sanayi ve enerji etkinliklerinden
kaynaklanan CO2 salımları dikkate alınacaktır. Sayıları 4000-5000 arasında değişen
bu fabrikaların 2010 yılında AB’nin toplam sera gazı salımlarının %46’sından
sorumlu olacakları öngörülmektedir.
Salım ticaretine ilişkin direktifin iki içeriği bulunmaktadır. Birincisi, salım ticareti
planının kapsamına alınan tüm fabrikalardan ve işletmelerden istenecek sera gazı
“izni” (permit) ve diğeri, CO2 eşdeğeri metrik ton ile gösterilecek ve sahip olduğu
fabrikaya karşılık gelen miktarda sera gazı salımında bulunma hakkı verecek olan
sera gazı “ayrılmış miktarıdır” (allowance).
Her üye devlet başlangıçta ayrılmış miktarlarını, bu Direktifin gereklerini göz
önünde bulundurarak ve “yük paylaşımı” anlaşması çerçevesindeki yükümlülüğünü
dikkate alarak belirleyecektir.
AB salım ticaret planı, KP Ek B’de listelenen gelişmiş ülkeler arasında oluşturulacak
uluslararası salım ticaretine uygun şekilde tasarlanmıştır.
24
(http://europa.eu.int/comm/environment/climat/ eccp_report_0106.pdf), 23.09.2004.
34
30 Haziran 2006 tarihine kadar bu yapılanlar ışığında kazanılan deneyimlere
dayanılarak ve uluslararası ortamdaki gelişmeler ışığında direktif yeniden gözden
geçirilecektir.
3.2.3. Avrupa Topluluğu Çevre Eylem Programları
Topluluğun çevre ile ilgili ilk kapsamlı düzenlemesi olan Birinci Beş Yıllık Çevre
Eylem Programı25 1973-1977 yıllarını kapsamaktadır. Bu süreçte 1971 yılında
OECD bünyesinde bir Çevre Programı’nın oluşturulması ve Topluluğun 1973 Paris
Zirvesi önemli bir rol oynamıştır. Bu ilk çevre eylem programı, çevre yönetimi ile
ilgili genel prensipleri açık olarak düzenlemiştir. Bu prensiplerin arasında dikkat
çeken ilkelerden biri; “küresel çevre politikalarının gerçekleşmesine yönelik
çalışmaların etkinliği, uzun dönemli bakış açısına sahip bir Avrupa Çevre
Politikasının belirlenmesi ile mümkün olacaktır” ilkesidir.
1977-1981 yıllarını kapsayan Topluluk İkinci Beş Yıllık Çevre Eylem Programı26,
çeşitli alanlarda kirlilik önleme ve koruma politikalarının yanı sıra, çevre
politikalarıyla istihdamın ilişkisi ve çevre politikalarının finansman yükü ile ilgili
konuları ele almıştır. Programla beraber Topluluk, çevre konusunun karlılık/maliyet
hesabı yapmak suretiyle değerlendirilmemesi gerektiğini dikkate almıştır.
1982-1986 dönemini kapsayan Üçüncü Çevre Eylem Programı27, çevre ve doğal
kaynakların korunması için genel bir koruyucu strateji benimsemiştir. Bu programla,
tarım, enerji, sanayi, ulaştırma ve turizm sektörlerinden herhangi birinde
gerçekleştirilen ekonomik bir faaliyetin henüz plan aşamasında iken çevre boyutunun
dikkate alınmasının sağlıklı ekonomik büyüme açısından daha yararlı olacağının
25
OJ. No: C.112.1973
OJ. No: C.139.1977
27
OJ. No: C.46.1983
26
35
önemi belirlenmiş, kıt kaynakların kirlenmesi ve zarar görmesine karşı sürdürülecek
mücadelenin böylece daha ucuz ve etkin bir şekilde yürütülebileceği yaklaşımı kabul
görmüştür.
1987’den önce çevre politikası Topluluğun ekonomik politikaları çerçevesinde ele
alınan ikincil bir politika alanı iken, Avrupa Tek Senedi ile birlikte başlı başına bir
politika alanı haline gelmiştir. Temmuz 1987’de yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi
(Single Act) ile Topluluğun kuruluş antlaşmasında değişiklik yapılmış ve Topluluk
Konseyi’ne çevrenin korunması konusunda tedbir alma ve üst düzeyde korumayı
esas alma yetkisi verilmiştir. Avrupa Tek Senedi’nin 25. maddesi, Topluluk kuruluş
antlaşmasının 130 uncu maddesine yeni bir bölüm olarak “Çevre” başlıklı bölümü
eklemiştir.
Dördüncü Çevre Eylem Programı28 (1987-1992), enerji kullanımı ve çevre koruma
amaçları arasında bir denge kurulmasını şart koşmaktadır. Enerji tasarrufu ile ilgili
olarak alınan tedbirler, kaynakların akılcı kullanımı ve fosil yakıtlar dışındaki
alternatif enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması yönünde alınan tüm
tedbirlerin
hava
kirliliğinin
azalmasına
olumlu
katkılarda
bulunduğu
vurgulanmaktadır.
7 Şubat 1992’de Maastricht’de imzalanan Avrupa Birliği Anlaşması ile Avrupa
Birliği Konseyi’nin çevre alanında nitelikli oyçokluğu yerine oybirliği ile kabul
yöntemi ile karar alacağı istisnai durumlar arasında; bir üye devletin değişik enerji
kaynakları arasındaki tercihini ve enerji arzının genel yapısını önemli ölçüde
etkileyen önlemler de dahil edilmiştir.
28
OJ. No: C.328.1987
36
1993-2000 yıllarını kapsayan Beşinci Çevre Eylem Programı29; Birliğin ortak
politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında sürdürülebilir kalkınma amacını
hayata geçirebilmek için önemli bazı sektörlerin çevre ile uyumlu olması yönünde
politikalar tespit edilmiştir. Bu kapsamda, öncelikle tarım, ulaştırma, enerji, endüstri
ve turizm sektörlerine önem verilmiş olup, çevrenin korunmasının tüm sektörler
tarafından paylaşılması gereken bir sorumluluk olduğu ve söz konusu sektörlere
ilişkin politikalarla çevre politikasının bütünleşmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.
İklim değişikliği, ilk kez topluluğun ana konuları arasında kabul edilmiştir.
Programda aşağıdaki konular ele alınmaktadır.
1. 2000 yılına kadar CO2 salımlarını 1990 düzeyinde tutmak için,
a. enerji tasarruf önlemleri,
b. enerji verimliliğinin artırılması,
c. daha az CO2 salan ya da CO2 salımlarında bulunmayan kaynaklara
doğru yakıt dönüşümü.
2. CH4 salımlarının sınırlandırılması ya da azaltılması.
3. Sera gazı yutaklarının korunması ve artırılması.
Bu program çerçevesinde, 2000 yılı sonrası için niceliksel indirim hedeflerini
getirecek bir protokol ve onu izleyen yaptırımlarla topluluğun BM/İDÇS’yi
güçlendirmesi gerektiğine karar verilmiştir. Ayrıca enerji programları kullanılarak
iklim değişikliğinin kaynakları ve etkileri, sosyoekonomik ve politik sonuçlarının
değerlendirilmesi,
enerji-ekonomi-çevre
modellemesi
konularında
araştırma-
geliştirme etkiliklerine ağırlık verilmiş, mali önlemler çerçevesinde de enerji ve CO2
vergisi önerilmiştir.
29
Murat Türkeş, Gönül Kılıç, Avrupa Birliğinin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri, DMİ,
Nisan 2003, s:14.
37
Haziran 1997 tarihinde yapılan Amsterdam Antlaşması ile, çevre alanında yapılan
önemli değişiklik, Topluluğun kuruluş amaçları (Madde B) ve ana hedefleri (Madde
2) kapsamına “sürdürülebilir kalkınma” kavramının dahil edilmesi, bir başka
değişiklik ise, Kurucu Antlaşmalara eklenen yeni bir madde ile (Madde 3c) çevrenin
korunması ve sürdürülebilir gelişmenin sağlanması için, alınması gereken önlemlerin
tüm Topluluk politikalarının tanım ve uygulamalarıyla bütünleştirilmesi olmuştur.
21. Yüzyıla yönelik hedefleri belirlemek amacıyla hazırlanmış olan "Büyüme,
Rekabet ve İstihdam" ana başlıklarını içeren Beyaz Kitap’ta30, emek ve sermaye
kullanımında, doğal kaynakların aşırı-sınırsız kullanımı ile dengenin bozulduğu dile
getirilmiştir.
Raporda doğal kaynakların sınırsız olmadığına dair değerlendirmeler aşağıdaki
ifadelerle açıklanmıştır;
"Pazar fiyatları çevre kaynaklarının sınırlılığını yansıtmadığı için, bu
kaynakların
sürdürülmesi
aşırı
tüketimi
imkansızdır.
sistematik
Çünkü;
hale
daha
gelmiştir.
önce
Bu
durumun
kirletilen
çevrenin
temizlenmesinin masrafları hızla artmaktadır, azalan kaynaklar gelecek
nesiller için bir tehdit oluşturmaktadır, mevcut üretim ve tüketim kalıplarının
dünyanın diğer ülkelerince de benimsenmesi ihtiyaç duyulan kaynak
miktarını on kat artıracaktır. Bazı kirlenme çeşitleri sadece ekolojik sistemleri
değil, tüm gezegeni tehdit etmektedir.
İklim değişikliği, asit yağmurları, sağlık sorunları gibi önemli sorunlar göz
önüne alındığında; enerjinin yol açtığı sorunların artık dışsal olarak
nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle enerji konusu Topluluğun
30
Beyaz Kitap, Büyüme, Rekabet ve İstihdam, 21. Yüzyıla Doğru Sorunlar ve Çözüm Yolları,
1997, Brüksel.
38
gerek kendi içinde, gerekse dış pazarda rekabet gücünün artırılması ve
istihdam olanaklarının geliştirilmesi için benimsemek durumunda olduğu
yeni kalkınma modelinin temel bir unsuru olarak ele alınmalıdır."
Bu çerçevede; yeniden kullanım ve geri kazanımın arttırılması, atıkların esas olarak
tüketimden değil, üretim süreçlerinden kaynaklandığı noktasından hareketle, proses
teknolojilerinin geliştirilmesi ve çevre maliyetlerinin pazar fiyatlarına yansıtılması
gerekmektedir.
Beyaz Kitap'ta; Topluluğun bu güne kadar benimsediği modelde emek gücünün
kullanımında nitel ve nicel olarak istenilen düzeye ulaşamadığı, doğal kaynakların
müsrifçe harcandığı tespit edilmiş, işgücünden gereğinden az, doğal kaynaklardan ise
aşırı ölçüde yararlanılmakta olduğu belirtilmiştir. Yeni modelde çevre koşulları ile
refah ve yaşam kalitesi arasında pozitif bir ilişki kurulmakta ve bunun temel aracı
olarak temiz teknolojiler geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması teşvik edilmektedir.
Mayıs 2001 de kabul edilen “Avrupa Birliği Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi”31
çerçevesinde, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi için; enerji ve sürdürülebilir
kalkınma, su kaynaklarının korunması, toprak kullanımı, iklim değişikliği ve
biyolojik çeşitliliğin korunması alanları öne çıkan alanlar olmuştur.
Sürdürülebilir kalkınma, AB Kuruluş Anlaşmasında, Topluluğun temel amaçlarından
biridir. Konsey, 1998 Cardiff Zirvesi ile başlayan ve 2000 yılında tamamlanan
süreçte, tarım, ulaştırma ve enerji alanlarında iklim değişikliğini de içermek üzere
çevre ile bütünleştirme stratejilerini, sanayi, iç pazar, kalkınma ve ekonomi/finans
alanlarında ise Konsey raporları kabul edilmiştir.32 2002 yılında gerçekleştirilen
Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi’ne hazırlık çerçevesinde
31
32
A European Union Strategy for Sustainable Development, European Commission, Belgium, 2002.
(http://unfccc.int/resource/docs/natc/eunc3.pdf), 15.10.2004.
39
Haziran 2001’de Göteborg’da yapılan Avrupa Konseyi’nde, “Daha İyi Bir Dünya
için Sürdürülebilir Avrupa: Sürdürülebilir Kalkınma için Avrupa Birliği Stratejisi”
konulu Avrupa Komisyonu önerisi kabul edilmiş, toplantıda, iklim değişikliğiyle
savaşım, AB’nin kalkınma stratejisinin bir önceliği olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca Topluluğun kalkınma politikaları arasında, durumun iklim değişikliği
açısından 2015 yılından sonra daha da kötüleşeceği ve gelişme yolundaki ülkelerin
iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en fazla zarar görecek olmaları nedeniyle,
öncelikle fakir ülkeleri içerecek şekilde bu ülkelerin koşullarının iyileştirilmesi
bulunmaktadır. Gelecekteki çabaların afetlere hazırlıklı olma, kırsal uyum ve su
kaynaklarının korunmasına yönelik olacağı belirtilmektedir. 31 Mayıs 2001 tarihli
Konsey
toplantısında,
BM/İDÇS
görüşmelerinde
ve
sonuçlarının
yerine
getirilmesinde gelişme yolundaki ülkelerin kapasitelerinin artırılmasına yönelik
çabaların AB tarafından destekleneceği vurgulanmıştır.
2001-2010 yıllarını kapsayan Altıncı Çevre Eylem Programı - Geleceğimiz,
Seçimimiz33 hazırlanırken, AB’nin genişleyeceğinin hesaba katılması, önlemlerin bu
geniş perspektif düşünülerek alınması gerektiği üzerinde durulmuştur. Programda
Topluluk fon programları tarafından finanse edilen aday ülkelerin temel görevinin
Topluluğun çevre yasalarının uygulanması, aday ülkelerin sürdürülebilir bir
ekonomik gelişme sürecine girmesi ve Batı Avrupa’da karşılaşılan çevre sorunlarını
önlemesi olduğu ifade edilmiştir. Altıncı Program’ın çevresel hedeflere ulaşmak
Silinmiş: belirtilmiştir;
amacıyla bu çerçevede oluşturduğu stratejik yaklaşımlar aşağıda belirtilmiştir.
Program bu doğrultuda, dört öncelikli alanda daha sıkı önlemler alınmasını
öngörmektedir; İklim değişikliği, doğa ve biyolojik çeşitlilik, çevre, sağlık, doğal
33
Environment 2010: Our Future, Our Choice, The Sixth Environment Action Programme,
COM(2001)31 Final, 2001/0029(COD), Brussels, 24.01.2001.
40
kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve atık yönetimi. “İklim Değişikliği” öncelikli
Silinmiş: alanında,
alanında; sera gazlarının atmosferdeki miktarının iklim üzerinde etkisinin fazla
Silinmiş: yoğunluğunun iklim
üzerinde etki yapmayacak bir
olmayacağı bir düzeye azaltılarak dengede tutulması hedeflenmektedir. Altıncı
Silinmiş: düzeye azatlılara
dengede tutulmasının hedeflenen
programda, Avrupa Komisyonu, Konsey tarafından belirlenen ilk amaç KP’nin
onaylanmasının ardından 2008-2012 yılları arasında sera gazı emisyonlarının %8
oranında azaltılmasına ilişkin hedefin yanı sıra, 2020 yılına kadar bu gazların küresel
emisyonlarının %20–40 oranında azaltılmasıdır. Buna göre AB enerji ve ulaşım
sektörlerinde de yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Program,
enerjinin etkin kullanımı için harcanan çalışmaların ve teknolojik araştırmaların
arttırılmasını, emisyon haklarının ticareti için bir Birlik sisteminin kurulmasını ve bu
alanda halkın bilinçlendirilmesinin arttırılmasını hedeflemiştir.34
Ayrıca bu, %70 oranında salım indirimini öngören uzun dönemdeki hedefin ilk adımı
olarak kabul edilmiştir.35 6. ÇEP’te iklim değişikliğine ilişkin olarak aşağıdaki
eylemler tanımlanmaktadır: 36
i)
AB içinde CO2 salımlarının ticaretine ilişkin bir planın oluşturulması;
ii)
İklim değişikliğinin önlenmesi amacına uyum etkinlikleri dikkate alınarak,
Üye Devletlerdeki enerji sektörüne ilişkin devlet yardımlarının bir envanter
ve gözden geçirme çalışmasının yapılması;
iii) Kabul edilen yeni Direktif yoluyla yenilenebilir enerji kaynaklarının
desteklenmesi ve serbestleştirilmiş enerji pazarında bu yönde yeterli
desteğin sağlanması;
34
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji
ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004.
35
(http://unfccc.int/resource/docs/natc/ eunc3.pdf), 15.10.2004
36
M.Türkeş, G. Kılıç, Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Politikları ve Önlemleri, ÇOB DMİ
Genel Müd., Nisan 2003, s:15.
41
iv) Enerji vergilendirilmesi önerilerinin kabulü aracılığıyla pazar araçlarının
kullanılması;
v)
Binaların ısıtılması ve soğutulmasında enerji tasarrufunun arttırılması;
vi) Sanayi sektörü ile enerji verimliliği ve belli salımları azaltma üzerine çevre
anlaşmaları;
vii) 2002 yılına kadar Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nde, havacılıktan
kaynaklanan sera gazı salımlarını azaltmaya ilişkin eylemler üzerinde
anlaşmaya
varılamaması
durumunda
bu
yönde
özel
eylemlerin
tanımlanması;
viii) Araştırma ve teknolojik gelişme için ve Üye Devletlerdeki araştırmaların
eşgüdümünde, iklim değişikliğinin Topluluğun en önemli konularından biri
olarak kabul edilmesi.
Bu eylemlere ilave olarak, iklim değişikliğinin etkilerine uyum eylemlerinin,
öncelikle Üye Devletlerin sorumluluğuna bırakılmasına karşın bu yöndeki çabaların
Topluluk tarafından destekleneceği belirtilmektedir.
3.3. İDÇS’DE TÜRKİYE’NİN DURUMU
Sözleşme uyarınca, “Ek-I Ülkeleri” olarak adlandırılan gelişmiş OECD üyesi
ülkelerle, Orta ve Doğu Avrupa’daki “geçiş ekonomileri ülkeleri”, sera
gazı
salımlarını ayrı ayrı ya da ortak olarak 1990 yılı seviyelerine çekmeyi, “Ek-II
Ülkeleri” olarak adlandırılan “OECD ülkeleri” ise, bu süreçte gelişmekte olan
ülkelere mali kaynak sağlamayı taahhüt etmişlerdir. Türkiye, OECD üyeliğinin bir
sonucu olarak Sözleşmenin her iki ekinde de yer almıştır. Bu durum, “Türkiye’nin,
hem kalkınma göstergeleri, hem de sera gazı salımları açısından gelişmekte olan
42
ülke konumunda olduğu, sera
gazı salımları açısından gelişmiş ülkelerle aynı
yükümlülükleri üstlenmesinin ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk ilkesine aykırı
olduğu ve Sözleşmenin her iki ekinde birden yer almasının kalkınma çabalarını
olumsuz yönde etkileyeceği” gerekçeleriyle Sözleşmeyi imzalamamasına neden
olmuştur.
1994-2001 yılları arasında yapılan ve Türkiye’nin gözlemci olarak katıldığı akit
tarafların tüm toplantılarında, Türkiye bu eklerden çıkabilmek için özel bir “iklim
diplomasisi” uygulamaya çalışmıştır. Sözleşmeye taraf olmadığı için değişiklik
önerisi verme hakkına sahip olamayan Türkiye, bu eklerden çıkma girişimlerini akit
taraflardan Pakistan ve Azerbaycan aracılığıyla gündeme getirme yoluna gitmiştir.
Ancak bu girişimler AB başta olmak üzere, diğer akit tarafların karşı çıkmaları
nedeniyle başarılı olamamıştır. Türkiye, 2001 yılında Marakeş'te düzenlenen 7.
Taraflar Konferansı'nda her iki ekten birden çıkma konusundaki tutumunu
değiştirmiştir. Bu toplantıda Türkiye’nin önerisine uygun biçimde alınan karar
gereğince, sadece Ek-I ülkesi olarak ve özgün durumu dikkate alınarak diğer Ek-I
ülkelerinden farklı bir konumda Sözleşmeye taraf olması kabul edilmiştir. Buna göre,
Türkiye, gelişmekte olan ülkelere mali ve teknik yardım sağlama yükümlülüğünden
kurtulmuş, sera gazı salımları ile ilgili olarak Sekreteryaya düzenli olarak bildirimde
bulunmayı ve sera gazı salımlarının kontrolü konusunda politika ve önlemler
geliştirmeyi taahhüt etmiştir.
7. Taraflar Konferansı’nda kabul edilen Türkiye’ye ilişkin kararda, özetle;37
- “Tarafların, eşitlik temelinde ve ortak ama farklılaştırılmış sorumlulukları ve
bunu karşılayan olanaklarına uygun olarak, insanoğlunun bugünkü ve gelecek
37
İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, 2002, s: 5.
43
kuşaklarının yararı için iklim sistemini korumak zorunda olduklarının altı
çizilerek;
- Türkiye’nin isteği, özellikle TK-6/1. Bölümde (Lahey’de) isminin Ek II’den
silinmesi amacıyla sunduğu yeni önergesi gözetilerek;
TK’nın, Türkiye’nin isminin Ek II’den silinmesini kararlaştırdığı ve Tarafları,
Türkiye Sözleşme’ye taraf olduktan sonra, onu Ek I’deki öteki Taraflardan farklı
yapan özel koşullarını kabul etmeye davet ettiği” açıklanmıştır.
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne katılması,
16 Ekim 2003 tarih ve 4990 sayılı yasayla uygun bulunarak, 18 Aralık 2003 tarih ve
25320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Sözleşme hükümleri uyarınca, resmi
bildirimi izleyen 90. günün sonunda, 24 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye'nin İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olma süreci tamamlanmıştır. Türkiye’nin
Sözleşme uyarınca üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesi için, Sekreteryaya
düzenli olarak bildirimde bulunması ve bu gazların salımlarının kontrolünü
sağlayacak önlemler geliştirmesi ile ilgili mali, kurumsal, teknik ve bilimsel
altyapının oluşturulması gerekmektedir.
3.4. AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN KYOTO PROTOKOLÜ
Küresel
sera
gazı
salımlarını
2000
sonrasında
azaltmaya
yönelik
yasal
yükümlülükler, Aralık 1997’de kabul edilen Kyoto Protokolü (KP)’nde yer
almaktadır. KP’ye göre, gelişmiş Taraf ülkeler sera gazlarının insan kaynaklı
karbondioksit eşdeğer salımlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin en az %5
altına indirmekle yükümlü olacaktır.38 Bazı Taraflar, bu ilk yükümlülük döneminde
38
Türkeş M., Kılıç G., Avrupa Birliğinin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri, TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası, V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, Ekim 2003, s: 15.
44
sera gazı salımlarını arttırma ayrıcalığı alırken (örneğin, Avustralya %8, İzlanda %10
ve Norveç %1 düzeyinde arttırabilecekler), Yeni Zelanda, Rusya Federasyonu ve
Ukrayna’nın sera gazı salımlarında 1990 düzeylerine göre herhangi bir değişiklik
olmayacaktır.39 AB, hem birlik olarak hem de üye ülkeler açısından %8’lik bir
azaltma yükümlülüğü almıştır (Çizelge 4).
Çizelge 4. AB Kyoto Protokolü (2008-2012) Sera Gazı Salımları Azaltma Yükümlülüğü
Paylaşımı.
Ülke
Avusturya
Belçika
Danimarka
Finlandiya
Fransa
Almanya
Yunanistan
İrlanda
İtalya
Lüksemburg
Hollanda
Portekiz
İspanya
İsveç
İngiltere
AB Ortak
Yük Paylaşım
Yüzdesi (%)
-13
-7,5
-21
0
0
-21
25
13
-6,5
-28
-6
27
15
4
-12,5
-8
Yük Paylaşım Miktarı
(Mt CO2 eşdeğeri)
68
129
57
65
512
951
130
64
507
10
196
87
348
68
678
3867
Kaynak: (http://www.europa.eu.int/comm/environment/docum/0708_report_en.pdf), 10.04.2005
Avrupa Birliği, 2008-2012 periyodu için belirlediği %8 emisyon azaltılması hedefi
içinde üye Ülkeler için farklı limitler bulunmaktadır (Şekil 6). Aday ülkeler için
belirlenen hedefler farklılık göstermektedir. Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya,
Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya için % 8, Macaristan ve Polonya için % 6
39
Ibid, s:16.
45
azaltma hedefi belirlenmiştir (Şekil 7). AB’ye üye bütün ülkeler ile Türkiye dışındaki
aday ülkelerin tamamı Kyoto Protokolünü imzalamıştır. 40
2001 verilerine göre AB sera gazı emisyonlarının %28’i enerji, %21’i ulaştırma,
%20’si endüstri, %10’u tarım ve %17’si diğer kaynaklardan oluşmaktadır.
AB-15 sera gazı emisyonlarının 2002 yılı itibariyle baz yılı seviyesine göre %2.9’luk
bir artış olmuştur. 1990 yılından 2002 yılına kadar enerji temini, endüstri, tarım ve
atık yönetiminde sera gazı emisyonları azaldığı halde, aynı dönemde ulaşım
sektöründe %22’lik artış gözlenmiştir. 2010 yılı için yapılan son tahminler, mevcut
politika ve ölçümlerin Kyoto hedeflerine ulaşmak için yeterli olamayacağını
göstermiştir.
Rapor hazırlayan 11 ülke için, halihazır önlem politikaların takip edilmesi
durumunda, toplam sera gazı emisyonlarının 2010 yılında 1990 yılına göre %2’lik
bir artış olacağı tahmin edilmektedir. İlave önlemlerin alınması durumunda ise, 2010
emisyonlarının 1990 emisyonlarına göre %6 daha düşük olacağı öngörülmektedir.
AB emisyonlarının azaltılmasındaki en önemli politikanın enerji sektöründe daha
temiz yakıtlara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan üretim süreçlerinde sıfır ya da düşük maliyetli enerji verimliliği
önlemleri de bulunmaktadır.
40
Avrupa’da 2003 yılı sera gazı emisyonlarının eğilim ve projeksiyonları, AÇA, Kopenhag, 2003, No.
36.
46
Şekil 6. AB Ülkelerinin 2008-2012 Dönemi Ortalama Sera Gazı Emisyonlarının 1990 Yılına
Göre Değişim Hedefleri.
Kaynak: Greenhouse gas emission trends and projections in Europe 2004, Environmental issue report,
No 5/2004.
Şekil 7. AB’ye Yeni Üye Ülkelerinin 2008-2012
Emisyonlarının 1990 Yılına Göre Değişim Hedefleri.
Dönemi
Ortalama
Sera Gazı
Kaynak: Greenhouse gas emission trends and projections in Europe 2004, Environmental issue report,
No 5/2004.
47
KP, sanayileşmiş ülkelerin 1990 yılı toplam karbondioksit salımlarının en az %55’ini
karşılayan sanayileşmiş ülkeleri de içerecek biçimde, İDÇS’ye taraf en az 55 ülke
tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girebilecek ve yasal olarak bağlayıcı
olacaktır.
ABD Başkanı G. W. Bush, Mart 2001’de ülkesinin ekonomik çıkarlarına olumsuz bir
etkide bulunacağını ileri sürerek, KP’ne taraf olmayacağını açıklamıştır. Ancak,
Rusya’nın KP’ne taraf olacağını açıklaması ile 16 Şubat 2005 tarihinde Kyoto
Protokolü yürürlüğe girmiştir. 19 Nisan 2005 tarihi itibariyle protokole 149 ülke taraf
olmuştur ve Ek1 ülkeleri emisyon azaltım oranı %61.6’dır41.
41 (
http://unfccc.int/essential_background/kyoto_protocol/status_of_ratification/items/2613.php,
21.04.2005.
48
4. AB VE TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI
4.1. GENEL ENERJİ GÖRÜNÜMÜ
Mevcut enerji üretim ve tüketim sistemleri, yerel, bölgesel ve küresel ölçekte hava,
su ve toprak kirlenmesine yol açmaktadır. Son yıllarda artan enerji gereksiniminin
karşılanmasında, fosil enerji kaynaklarından yapılan üretimle ortaya çıkan CO2
emisyonları Dünya’nın gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. CO2 emisyonlarının
azaltımı için en önemli araç, enerji verimliliği ile yeni ve yenilenebilir enerjileri de
içerecek şekilde oluşturulacak, çevreye karşı duyarlı ve sürdürülebilir enerji
sistemleridir.
Günümüzde birincil enerji üretiminin çok büyük bir oranı fosil yakıtlarla
karşılanmaktadır. Dünya birincil enerji üretiminde, kaynakların payları ve fosil
kaynakların kalan ömürleri Şekil 8’de gösterilmiştir.
Hidrolik
Nükleer
Yenilenebilir
Diğer
Petrol
Doğal
Gaz
Kömür
Şekil 8. Dünya Birincil Enerji Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı ve Kalan Ömürleri.
Kaynak: Dündar, C., Arıkan, Y., ‘Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik’, TMMOB IV. Ulusal Enerji
Sempozyumu, 2003, s:326.
49
Dünya elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık olarak % 64.5’i fosil yakıtlar (%38.7
kömür, %18.3 doğal gaz, %7.5 petrol), %16.6’sı hidrolik enerji, %17.1’i nükleer
enerji ve %18’i yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekleşmektedir. İçinde
bulunduğumuz yüzyılın özellikle ilk yarısında da elektrik enerjisi üretiminde fosil
yakıtların baskınlığını koruması beklenmektedir. Beklenen en önemli değişiklik
doğal gazın, fosil yakıt tüketimi içindeki payının artacağıdır. Uluslararası Enerji
Ajansının (IEA) 2030 öngörülerinden bazıları aşağıda verilmiştir.
Enerji kullanımı hızla artmaya devam edecektir.
Fosil yakıtlar baskınlığını koruyacaktır.
Enerji kaynaklı CO2 salımlarındaki artış sürecektir.
Dünya nüfusunun % 18’i elektrik yetersizliği çekecektir.
Doğal gazın kullanımı daha da artacaktır.
Nükleer enerjinin kullanımı azalacaktır.
Yenilenebilir kaynakların payı artacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerin enerji ihtiyacı en fazla artacaktır.
Bu öngörüler dahilinde, Dünya Birincil Enerji Talebi ile bu ihtiyacı karşılamak üzere
2000-2030 yılları arasında kurulması beklenen ilave kapasiteler Şekil 9 ve 10’da,
CO2 emisyonlarında beklenen artışlar ise Şekil 11’de yer almaktadır.
50
Şekil 9. Dünya Birincil Enerji Talebi.
Kaynak: World Energy Outlook, 2002, IEA, s:59.
2,200
D. Gaz
2,000
1,800
1,600
Kömür
GW
1,400
1,200
1,000
800
600
Hidro
Diğer
yenilenebilir
400
200
Petrol Nükleer
Yakıt Hücreleri
0
Şekil 10. 2000-2030 Arası Dünya Elektrik Üretimi Kapasite İlavesi.
Kaynak: World Energy Outlook, 2002, IEA, s:131.
51
40,000
35,000
Dünya
30,000
CO2
25,000
milyon ton
20,000
OECD
15,000
Gelişme yolundaki ülkeler
10,000
5,000
Geçiş ekonomileri
0
1970
1980
1990
2000
2010
2020
2030
Şekil 11. Dünya CO2 Emisyonu Öngörüsü.
Kaynak: World Energy Outlook, 2002, IEA, s:73.
Dünya enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan fosil yakıtların kısıtlı
kullanım sürelerinin olması, enerjinin elde edilmesi sırasında çevreye yapılan
tahribat ve gelecek nesillerin de enerji ihtiyacı dikkate alındığında, yenilenebilir
enerji kaynaklarının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Yenilenebilir kaynakların
yaygın ve geniş ölçekli kullanımı, teknolojik gelişmelere ve potansiyeli belirleyecek
ulusal ve uluslararası bilgi ağının oluşturulmasına bağlıdır.
Atmosferdeki CO2 konsantrasyonu artışına, ülkelerin değişik oranlarda katkısı
bulunmaktadır. Bu ülkelerden bazılarının CO2 emisyonları açısından enerjiye ilişkin
seçilmiş bazı parametreleri Çizelge 5’de bulunmaktadır. Bu çizelgede toplam salım
miktarına, kişi başına düşen salım miktarına veya GSMH’ya düşen salım miktarına
bağlı olarak farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Örneğin bu çizelgede; Çin’in toplam
salım miktarı göz önünde bulundurularak, bu ülke en büyük kirleticilerden biri olarak
52
tanımlanabilir. Ancak kişi başına düşen salım miktarına bakıldığı zaman, dünya
ortalamasının altında olduğu da görülmektedir. Bir başka deyişle, gelişmiş ülkelerde
aşırı tüketim sonucu kişi başına yüksek salımlar yapılırken, Çin’de yaşayanlar hala
temel sosyal kalkınma ihtiyaçlarının karşılanması mücadelesini vermektedirler.
Ancak nüfusu ve toplam alanı çok büyük olan Çin, toplam CO2 salımları açısından
en büyük kaynaklardan biri olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’nin kişi başına düşen
CO2 salımları ise; Dünya ortalamasının altında ve OECD ortalamasının %27’si
civarındadır.
Çizelge 5. 2000 Yılı İçin Seçilmiş Enerji Göstergeleri.
Bölge / Ülke
Nüfus
(milyon)
Dünya
OECD
Orta Doğu
Eski Sovyetler
OECD dışı Avrupa
Asya
Latin Amerika
Afrika
ABD
Almanya
Avustralya
Brazilya
Çin Cum.
Fransa
Güney Afrika
Hindistan
İngiltere
İspanya
İtalya
Kanada
Kore
Meksika
Polonya
Rusya
TÜRKİYE
Ukrayna
6023.17
1122.18
165.36
289.56
58.20
1907.90
415.65
795.07
275.42
82.17
19.16
170.41
1262.46
60.43
42.80
1015.92
59.76
39.93
57.73
30.75
47.28
97.22
38.65
145.56
66.84
49.50
Elek. Tük./
Kişi
(kWh/kişi)
CO2
Salımları
(Mt CO2)
2343
8089
2554
3792
2661
537
1562
501
13843.27
6683.95
10052.51
1935.49
992.88
7301.77
4533.12
392.99
5995.72
5248.28
5227.71
16967.61
5901.24
1815.85
3223.52
5235.62
1563.85
2755.22
23444.15
14114.54
12449.04
2219.19
240.46
2153.57
848.52
685.72
5665.44
832.95
329.28
303.31
2996.77
373.26
295.79
937.28
531.47
284.69
425.73
526.77
433.57
359.56
292.82
1505.74
204.08
301.03
CO2/Kişi
CO2/GSMH
(t CO2/
kişi)
3.89
11.09
5.96
7.66
4.13
1.13
2.04
0.86
20.57
10.14
17.19
1.78
2.37
6.18
6.91
0.92
8.89
7.13
7.37
17.13
9.17
3.70
7.58
10.34
3.05
6.08
(kg CO2/95
US$)
0.69
0.45
1.70
4.35
1.80
1.25
0.53
1.16
0.63
0.31
0.73
0.38
2.88
0.21
1.73
2.01
0.41
0.40
0.35
0.75
0.70
0.96
1.79
4.21
1.00
6.79
Kaynak: Dündar, C., Arıkan, Y., ‘Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik’, TMMOB IV. Ulusal Enerji
Sempozyumu, 2003, s:334.
53
4.2.
AVRUPA
BİRLİĞİ’NİN
İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ
KONUSUNDAKİ
HEDEFLERİ, STRATEJİLERİ VE MEVZUATI
İklim değişikliği ile mücadele, Avrupa Konseyinin 2001 yılı Haziran ayında
belirlediği Sürdürülebilir Kalkınma Stratejilerinin bir parçasıdır.42
2002 yılında kabul edilen 6. Çevre Eylem Programı (1600/2002/EC) ile ilk on yıllık
dönem için belirlenen dört önemli alandan birisi olarak iklim değişikliği
belirlenmiştir. Hedef olarak “sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonlarının
dünya iklimini doğal olmayan değişikliklere neden olmayacak seviyede tutmak”
şeklinde belirtilmektedir. Avrupa Birliğinin bu konudaki temel araçları aşağıdaki
gibidir:
AB CO2 emisyon ticareti planı (2003/96/EC)
Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin desteklenmesi (2001/77/EC)
Birleşik ısı-güç santrallerinin desteklenmesi (2002/91/EC; 2004/8/EC)
Enerji verimliliğinin desteklenmesi (çeşitli direktifler)
Binaların enerji performansının iyileştirilmesi (2002/91/EC)
Büyük endüstri tesislerinin enerji verimliliğinin artırılması (IPPC direktifi)
4.2.1. Elektrik ve Gaz Direktifleri
Enerji politikasında iç enerji pazarının tamamlanması, sera gazı salımlarının
azaltılması ve güvenli enerji arzı bakımından, diğerlerine göre önemli görülmektedir.
1996 yılında “Elektrik Direktifi” ve 1998 yılında “Gaz Direktifi” kabul edilerek,
Topluluk içinde elektrik ve gazın serbest hareketi sağlanmıştır. 1999 yılında büyük
tüketicilere açılan elektrik pazarının serbestleştirilmesi sonucunda, bugün AB
42
Environmental factsheet from the Swedish NGO Secretariat on Acid Rain. March 2004.
54
elektrik tüketiminin 2/3’si, 2000 yılında tüketicilere açılan gaz pazarının
serbestleştirilmesi sonucunda, Topluluk gaz pazarının 1/3’ü rekabete açılmış
durumdadır.
4.2.2. Enerji Ürünlerinin Vergilendirilmesi
Enerji ürünlerini vergilendirme, Topluluğun bu sektörde enerji verimliliği ve sera
gazı salımlarını azaltma bakımından en çok önem verdiği mali önlemlerden biridir.
Komisyon’un 1997 yılındaki önerisi, Topluluğun mineral yağlarla sınırlı olan
minimum oran sistemini, ısıtma/motor yakıtı ve elektrik amaçlı kullanılmaları
durumunda mineral yağlar, doğal gaz ve katı yakıtları (kömür, linyit ve bataklık
kömürü) içeren tüm enerji projelerini kapsayacak şekilde genişletilmesini
içermektedir43. Bu yolla enerji ürünlerinde vergilendirmeye ilişkin Topluluk
çerçevesinin yeniden yapılandırılarak, Üye Devletlere kendi CO2 salımlarına göre
ulusal vergiler geliştirme seçeneği tanınmıştır.
4.2.3. Beyaz Belge (Com (97) 59 final)
Komisyon, Kasım 1997’de “Gelecek için Enerji: Yenilenebilir Enerji Kaynakları Topluluk Strateji ve Eylem Planı” başlıklı bir Beyaz Belge kabul etmiştir. Beyaz
Belge, 2010 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının şu anda %6 olan Topluluk
gayri safi iç enerji tüketimindeki payının %12’ye çıkartılmasını önermektedir. Bu
hedef, güvenli enerji arzı üzerine olan Direktifte sağlamlaştırılmıştır. Ayrıca, bu
amaca ulaşmak için gerekirse Komisyon tarafından zorunlu hedefler önerilmesi de
getirilmiştir. 1999-2003 döneminde etkin olacak bu plan, yenilenebilir kaynakların
43
(http://unfccc.int/resource/docs/natc/eunce2.pdf), 21.10.2004.
55
daha büyük oranda kullanımına ilişkin açık sinyaller göndererek ve yatırımı
özendirerek anahtar yenilenebilir sektörlerin gelişiminde katalizör olarak çalışmak
üzere düzenlenmiştir.
4.2.4. Avrupa Topluluğunda Enerji Verimliliğini Artırma Eylem Planı
Komisyon tarafından, Nisan 2000’de, enerji verimliliği için daha ileri düzeyde
politika ve önlemlerin taslağını oluşturan “Avrupa Topluluğunda Enerji Verimliliğini
Artırma Eylem Planını” hazırlanmıştır. Bu planın amacı, enerji yoğunluğunun yılda
%1 oranında azaltılmasını öngören hedefe uygun olarak, enerji verimliliğinin varolan
ekonomik potansiyelini ortaya çıkarmaktır.
4.2.5. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretimi Direktifi
(2001/77/EC)44
27 Ekim 2001 tarihinde iç elektrik pazarında yenilenebilir enerji kaynaklarından
elektrik üretiminin teşvik edilmesiyle ilgili “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından
Elektrik Üretimi Direktifi” yürürlüğe girmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları
olarak; rüzgar, güneş, jeotermal, dalga, gel-git, hidrolik, biokütle, çöplük ve arıtma
tesislerinden üretilen gaz ile biogazın tanımlandığı bu direktif ile, Avrupa Birliğinin
2010 yılında, toplam elektrik üretiminin %22.1’inin, toplam enerji tüketiminin ise,
%12’sinin yenilenebilir kaynaklardan karşılanması hedeflenmektedir. Direktifte tüm
üye ülkeler için ayrı ayrı hedefler belirlenmiştir. Bu hedeflerin tutturulması ile, yıllık
100-125 milyon ton CO2 eşdeğeri kadar miktarda emisyon azaltımı hesaplanmıştır.
Ülkeler bazındaki 2010 yılı hedefleri şu şekildedir:
44
2001/77/EC, OJ L283/33, 27.10.2001.
56
Belçika: %6, Danimarka: %29, Almanya: %12.5, Yunanistan: %20.1, İspanya:
%29.4, Fransa: %21, İrlanda: %13.2, İtalya: %25, Lüksemburg: %5.7, Hollanda: %
9, Avusturya: %78.1, Portekiz: %39, Finlandiya: %31.5, İsveç: %60, İngiltere: %10,
Avrupa Birliği: %22.
Çizelge 6. AB25’in Toplam Elektrik Üretiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının payları
(1997 Gerçekleşen ve 2010 Hedefleri)
Toplam Elektrik
Üretiminde % YEK
1997
70
Toplam Elektrik
Üretiminde % YEK
2010
78
Belçika
1,1
6
Danimarka
8,7
29
Finlandiya
24,7
31,5
Avusturya
Fransa
15
21
Almanya
4,5
12,5
Yunanistan
8,6
20,1
İrlanda
3,6
13,2
İtalya
16
25
Luksemburg
2,1
5,7
Hollanda
3,5
9
Portekiz
38,5
39
İspanya
19,9
29,4
İsveç
49,1
60
İngiltere
1,7
10
GKRY
0,05
6
Çek Cum.
3,8
8
Estonya
0,2
5,1
Macaristan
0,7
3,6
Letonya
42,4
49,3
Litvanya
3,3
7
Malta
0
5
Polonya
1,6
7,5
Slovakya
17,9
31
Slovenya
29,9
33,6
AB 25
12,9
21
Kaynak: IEA Statistics (Renewables Information 2003)
57
Yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılmasına yönelik olarak; doğrudan
yatırım desteği, satın alım garantisi, destek fiyat uygulaması, vergi indirimi (KDV
vs) gibi teşvik mekanizmaları AB ülkelerinde uygulanmaktadır.
AB’de yenilenebilir enerji kaynakları için ödenen ortalama düşük ve yüksek ücretler
Şekil 12’de verilmiştir.
Biyokütle
Jeotermal
Rüzgar-deniz
Rüzgar-kıyı
Küçük Hidro
5
6
7
8
20
20
24
24
28
28
32
32
Güneş
€-cent
Şekil 12. AB’de Yenilebilir Enerji Kaynakları için Ortalama En Düşük ve Yüksek
Tarifeler.
Kaynak:COM(2004)366 final, 26.05.2004
4.2.6. Devlet Yardımı Rehberleri
Çevrenin korunmasına yönelik yeni “Devlet Yardımı Rehberleri”, Komisyon
tarafından Aralık 2000’de kabul edilmiştir. Bu rehberler, Üye Devletlere enerji
tasarrufu ve yenilenebilir enerji kaynağı alanlarına devlet yardımında bulunmaları
için yetki vermektedir.
58
4.2.7. Ulaştırma Sektöründe Alternatif Yakıtlar Bildirimi (2003/30/EC)45
Komisyon, Kasım 2001’de, ulaştırma sektöründe alternatif yakıtlar ve biyoyakıtların
kullanımını özendirmeye ilişkin önlemler setini içeren Bildirimi kabul edilmiştir. Bu
Bildirim aracılığıyla 2020 yılına kadar karayolu taşımacılığında geleneksel yakıtların
% 20’sinin alternatif yakıtlarla karşılanması amaçlanmaktadır.
Her ülke petrol ve dizel yakıtlarda biyoyakıtların oranını 2005 yılı sonuna kadar %2,
2010 yılı sonuna kadar ise %5.75 seviyesine çıkartacaktır. Komisyon, belirlenen
hedeflere ulaşılmasıyla birlikte yıllık 35-40 milyon ton eşdeğer CO2 emisyonunun
kazanılacağını hesaplamıştır.
4.2.8. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Standartları
Yenilenebilir enerji kaynaklarının ticarileştirilmesi ve pazara girişine olanak
sağlanması bakımından Topluluk düzeyinde bir standart oluşturulması önemli
görülmektedir. Bu amaçla Komisyon, solar termal, solar PV ve rüzgar ekipmanları
üzerine standartlar geliştirmek üzere girişimlerde bulunmuştur. Biyokütle konusunda
da, biyodizel ve katı biyokütle için girişimleri bulunmaktadır.
4.2.9. Birleşik Isı ve Güç (Kojenerasyon) Bildirimi (2002/91/EC) 46
Komisyon’un 1997 yılında yayımladığı Bildirimde, AB’de birleşik ısı ve gücün
kullanımının artırılmasına yönelik stratejiler ve bunun önündeki engeller
tanımlanmıştır. Bildirimde, 2010 yılına kadar birleşik ısı ve gücün, AB’nin toplam
elektrik üretimindeki payının %18’i olmak üzere, iki katına çıkartacak bir kullanım
önerilmektedir.
45
46
2003/30/EC - OJ L123/42 – 17.5.2003
2002/91/EC - OJ L1/65 – 4.1.2003
59
Komisyonun 1997 (COM(97)514) yılı stratejisi, 1994 yılında elektrik üretiminde %9
paya sahip olan birleşik ısı-güç santrallerinin payının 2010 yılında %18’e
yükseltilmesidir. 2004 Ocak ayında kojenerasyonun desteklenmesine yönelik yeni bir
direktif kabul edilmiştir (2004/8/EC).47 Her ne kadar bu direktifte üye ülkeler için
belirlenmiş hedefler bulunmasa da, kojenerasyonun kullanımın artırılmasına yönelik
ulusal politikalar için bir çerçeve çizilmiştir.
Enerji alanındaki girişimleri desteklemeye yönelik olarak da, çeşitli programların
oluşturulduğu görülmektedir. Bunlar aşağıda özetlenmiştir: 48
CARNOT: Enerji çerçeve programı çerçevesinde 1998-2002 döneminde çalışan
CARNOT Programı’nın amacı, katı yakıtların kullanımından kaynaklanan salımları
(CO2 dahil) azaltmak ve uygun maliyetlerde varolan en iyi teknolojileri geliştirmek
için ileri temiz katı yakıt teknolojilerine geçişi özendirmektir. 49
ALTENER: ALTENER Programı, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını
desteklemek amacıyla oluşturulmuştur. İlk ALTENER Programı, 1993-1997
döneminde çalışmış, Mayıs 1998’de Konsey kararı ile programın ikinci evresi
(ALTENER II) başlatılmıştır. ALTENER II, Enerji Çerçeve Programı’nın (19982002) kabul edilmesine ilişkin Konsey kararının ardından, 2002 yılına kadar
uygulanmıştır. 50
47
OJ L 52/50, 21.02.2004.
Türkeş M., Kılıç G., Avrupa Birliğinin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri, TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası, V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, Ekim 2003, s: 23.
49
Ibid, s: 23.
50
Ibid, s: 23.
48
60
ETAP: Enerji çerçeve programının bir bölümü olarak 1998-2002 döneminde çalışan
ETAP Programı, enerji sektöründeki çalışmalar, tahminler ve ilgili diğer işler üzerine
çok yıllık bir programdır. 51
SAVE: SAVE Programı, 1991 yılından bu yana Topluluğun enerji verimliliği
alanındaki temel ilkesel odağıdır. İlk evresi SAVE I, 1991-1995 döneminde olmak
üzere 4 yıl çalışmıştır. 1996 yılında Konsey kararı ile 1996-2000 yıllarını kapsayacak
şekilde SAVE II olarak uzatılmış, 2002 yılına kadar devam etmiştir. SAVE, pilot
etkinlikler ve değerlendirmeler kullanılarak geleceğe yönelik olası politika ve
önlemleri analiz etmek, hazırlamak ve test etmek amacıyla Enerji Verimliliği Eylem
Planı’nda kullanılmaktadır. 52
SYNERGY: SYNERGY, ilgili tüm tarafların yararına olacak, enerji politikalarının
düzenlenmesi ve yerine getirilmesi alanında, AB dışındaki ülkelerle işbirliği
etkinliklerini finanse eden bir programdır. Yeni SYNERGY Programı Rehberleri’ne
göre, programın uygulanması, enerji arzının güvenliği ve KP’nin yerine getirilmesi
ile ilgili etkinlikler üzerine yoğunlaşacaktır. 53
Intelligent Energy For Europe: Bu Program, Komisyon’un, 2003-2006 dönemi için
önerdiği yeni AB enerji çerçeve programıdır. Yeni programın, yenilenebilir enerji
kaynakları ve enerji verimliliği üzerinde yoğunlaşması önerilmiştir. Bu çerçeve
programda, önceki programlar (CARNOT, ALTENER, SAVE ve SYNERGY gibi)
aşağıdaki gibi birleştirilecektir:
(i) ALTENER: Yenilenebilir enerji kaynakları,
(ii) SAVE: Enerji verimliliği,
51
Ibid, s: 24.
Ibid, s: 27.
53
Ibid, s: 24.
52
61
(iii)COOPENER: Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları için
uluslararası işbirliği,
(iv) STEER: Ulaştırmada enerji.
4.2.10. AB’nin Ek Politika ve Önlemleri
Avrupa Çevre Ajansı’nın AB sera gazı salımlarına ilişkin Nisan 2002’de yayımladığı
teknik rapora göre, AB’nin sera gazı salımları 1990-2000 döneminde %3.5 oranında
azalmıştır. AB’nin İDÇS’ye sunduğu Üçüncü Bildirimindeki öngörülere göre, sera
gazı salımları 2010 yılında 1990 düzeylerine göre %1 oranında artacaktır. Bunun
ana nedeni, ulaştırma ve hizmet sektöründe giderek artan enerji talebine bağlı olarak,
bu sektörlerden kaynaklanan salımların sırasıyla %31 ve %14 oranında artacak
olmasıdır54.
4.3. TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI
4.3.1. Kalkınma Planlarında Enerji ve Çevre
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında (1979-1983); enerji tasarrufu, binalarda
enerji verimliliği ve yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi konuları
yer almıştır. 55
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1985-1989); enerji tasarrufu, güneş,
jeotermal,
biyogaz
başta
olmak
üzere
yenilenebilir
enerji
kaynaklarının
desteklenmesi konularına yer verilmiştir. 56
54
(http://www.europa.eu.int/ comm/environment/docum/0708_report_en.pdf), 15.09.2004.
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve
Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004, s:3-58.
55
62
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında (1990-1994) enerjinin yanı sıra çevre
konularına da ağırlık verilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi,
sanayide ve konutlarda enerji tasarrufu çalışmalarının yapılması ve enerji
üretiminden tüketimine kadar çevre faktörünün göz önünde bulundurulması
konularına değinilmiştir. Ayrıca bu dönemde, Sanayide Enerji Tasarrufu Uygulama
Projesi (1991-92), Güneş ve Rüzgar Enerjisi Araştırma Merkezi ve Eğitim Tesisi
(1993-95), Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Planlama ve Proje Çalışmaları
(Güneş ve Rüzgar Enerjisi Etüdleri, 1992-94), Ozon Tabakasını İncelten Maddelere
İlişkin Ülke Programının Hazırlanması (1992-96), Temiz Hava Planı Projesi (199396) gibi çalışmalar yapılmıştır. 57
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1996-2000) enerji ve çevre konularına büyük
önem verildiği görülmektedir. Bu planda, enerji ve çevre konularında aşağıdaki
hedef ve programlar belirlenmiştir. 58
Yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrolik enerji kaynaklarından en iyi biçimde
yararlanılacaktır.
Jeotermal kaynaklardan en iyi yararlanılabilmesi için yasal düzenlemeler
yapılacaktır.
Çevre açısından temiz ve verimli kullanılabilecek enerji kaynaklarına öncelik
verilecek, özellikle doğal gaz, kaliteli kömür ve yenilenebilir kaynaklara dayanan
enerji projelerine ağırlık verilecektir.
Ulusal alanda küresel kirliliğin önlenmesine katılım faaliyetlerinde ortak
sorumluluk-farklı pay ilkesi gözetilecektir.
56
Ibid, s:3-59.
Ibid, s:3-60.
58
Ibid, s:3-61.
57
63
Çevre Kanunu kapsamında çıkarılmış olan Hava Kalitesinin Korunması, Su
Kirliliği Kontrol, Gürültü Kontrol ve Çevre Kirliliğini Önleme Yönetmeliklerinin
revize edilmesine ilişkin çalışmalar tamamlanacaktır.
Bu dönemde enerji ve çevre alanında gerçekleştirilen çalışmalar şunlardır:
Biçimlendirilmiş: Madde
İşaretleri ve Numaralandırma
AB Enerji Tasarrufu Projesi (1995-96)
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Planlama ve Proje (1997-2000)
Türkiye Rüzgar Potansiyeli Tespiti ve Rüzgar Atlası (1998-2000)
Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (Etüd-Proje, 1998-2001)
Sanayi ve Bina Sektörlerinde Enerji Tüketimi Değerlendirmesi (1996-97)
Enerji Tasarrufu Bilgi Merkezi (1997-2000)
Temiz Hava Planı Projesi
Türkiye’de İklim Değişikliğinin Araştırılması (1993-97)
Hava Kirleticilerinin Ulusal Emisyon Envanterinin Hazırlanması Projesi (19992001)
Hava Kirliliği Ölçümü ve İzleme Sistemleri (Etüd-Proje, 2000)
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (2001-2005) enerji ve çevre konularında
belirtilen tespit, hedef ve programlar şunlardır: 59
Enerji kaynakları, üretim ve tüketim aşamasında çevreyi olumsuz etkileyen
özelliklere sahiptir. Çevresel sorunların giderilmesi ise önemli bir maliyet
unsurudur. Küresel kirlenme uluslararası alanda ortak politikalar oluşturulması
gereken konulardan biri haline gelmiştir. Bu nedenlerle SK yaklaşımı içinde
ekonomik ve sosyal yaklaşımı destekleyecek, çevreyi en az düzeyde tahrip
59
Ibid, s:3-62.
64
edecek, asgari miktar ve maliyette enerji tüketimi ve dolayısı ile arzı hedef
alınmak durumundadır.
Doğanın korunması amacı dikkate alınarak, yeni ve yenilenebilir enerji
Biçimlendirilmiş: Madde
İşaretleri ve Numaralandırma
kaynaklarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve tüketimde daha büyük
oranlarda yer alması için tedbirler alınacaktır. Böylece, yerli fosil kaynakların
yanı sıra yenilenebilir enerji kaynakları da katılarak ülke enerji potansiyelinin en
üst derecede kullanıma sokulması sağlanacaktır. Bu çerçevede, hidroelektrik ve
rüzgar santrallerinin yapımına önem verilecektir.
İklim değişikliğiyle ilgili uluslararası eğilimler paralelinde sera gazı emisyonunu
azaltıcı çevresel tedbirlere ağırlık verilmeye devam edilecek, yeni ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi çalışmaları desteklenecektir.
Ulaştırma, enerji, sanayi ve konutlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını
kontrol etmek ve azaltmak amacıyla enerji vermeliliğinin artırılması ve tasarruf
sağlanması yönünde düzenlemeler yapılacaktır.
Enerji verimliliğine ve ilgili çevresel hususlara ilişkin enerji şartı protokolü
ülkemiz tarafından onaylanmıştır.
Küresel ısınmayla ilgili başta enerji olmak üzere sera gazı emisyonlarının
azaltımına yönelik hedefler ile ekonomik ve sosyal etkilerini irdeleyen
modelleme çalışmalarına başlanacaktır.
Elektrik sektörünün yanısıra enerji sektörünün diğer faaliyet alanlarında da daha
verimli, tasarruflu ve temiz çalışan üretim, nakil ve tüketim teknolojilerine önem
ve öncelik verilecektir.
Başbakanlık Genelgesi ile İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulmuş ve
çalışmalarına başlamıştır.
65
Biçimlendirilmiş: Madde
İşaretleri ve Numaralandırma
Ülkemizin İklim Değişikliği Sözleşmesi kapsamında isminin EK-II’den silinerek,
EK-I’de yer verilmesi doğrultusundaki önerisi, Kasım 2001’de Marakeş’de
yapılan 7. Taraflar Konferansında (COP-7) kabul görmüştür.
4.3.2. AB Müktesebatı Uyum Süreci
AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler, Avrupa Topluluğu ile 12 Eylül 1963 tarihinde
imzalanan Ankara Anlaşması’nın temel oluşturduğu ortaklık ilişkisi çerçevesinde
gelişmektedir. Ankara Anlaşması, Türkiye’yi AB ile gümrük birliğine götürecek ve
tam üyeliği sağlayacak bir anlaşmadır. 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği’nin
yürürlüğe konmasıyla söz konusu ortaklık ilişkisinin son dönemine girilmiş,
Türkiye’nin bundan sonraki girişimleri, AB’ye üyelik üzerinde yoğunlaşmıştır.
Komisyon, 4 Mart 1998 tarihinde, Zirve’de alınan karar doğrultusunda, gümrük
birliğinin derinleştirilmesini ve AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini
amaçlayan “Türkiye için Avrupa Stratejisi” belgesini kabul etmiştir.60 AB’nin Aralık
1999’daki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin öteki aday ülkelerle eşit koşullarda
Topluluğa aday ülke olarak ilan ve kabul edilmesiyle birlikte, Türkiye-AB
ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir. Zirve Sonuç Bildirisi’nde, Türkiye için bir
Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlanması ve Türkiye’nin de bu belgeye paralel
nitelikte, başta Kopenhag kriterlerine uyum olmak üzere AB müktesebatının
üstlenilmesine ilişkin bir Ulusal Program hazırlaması öngörülmüştür. Ayrıca,
Komisyon’dan Türkiye için katılım öncesi mali yardımlara ilişkin tüm AB
kaynaklarının eşgüdümüyle ilgili tek bir çerçeve hazırlaması istenmiştir.
60
(http://www.mfa.gov.tr/ turkce/grupa/ab/abab/iliski.htm), 25.10.2004.
66
Katılım Ortaklığı Belgesi ve Çerçeve Yönetmeliğin 2001 yılı başlarında
onaylanmasının ardından, Türkiye, AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Ulusal
Programı 26 Mart 2001 tarihinde Komisyon’a iletmiştir. Ulusal Programda, Topluluk
müktesebatına uyum sağlanması için Türk mevzuatında gereken değişiklikler ve
yenilikler; söz konusu uyum için gerekli finansman ve insan kaynakları;
gerçekleştirilecek kurumsal ve idari reformlar; Katılım Ortaklığı Belgesi’nde yer alan
önceliklerin yanı sıra Türkiye’nin uyum için gerekli gördüğü kendi öncelikleri ve bu
önceliklerin yerine getirilmesi için düzenlenmiş takvimler yer almaktadır.
Aralık 2002’de yapılan Kopenhag Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde ise, Komisyon’un
Aralık 2004’de hazırlayacağı rapor ve öneriler doğrultusunda Türkiye’nin Kopenhag
siyasi kriterlerini yerine getirdiğine ikna olunduğu takdirde, gecikmesiz olarak üyelik
müzakerelerinin açılacağı belirtilmektedir61.
4.3.3. AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı
Ulusal Programın giriş bölümünde Türkiye’nin, AB müktesebatı niteliğindeki
evrensel normlar ile AB ülkelerinin uygulamalarına daha fazla uyum sağlamak
amacıyla, gerekli tüm uluslararası sözleşmelere taraf olacağı ve bunların etkin
şekilde uygulanmasını sağlayacak önlemleri alacağı söylenmektedir.
Programda iklim değişikliğinin önlenmesi ile doğrudan ilgili ifadeler, çevre
bölümünde iklim değişikliği başlığı altında yer almaktadır. Bu bölümde, küresel
iklim
sisteminin
korunmasına
yönelik
olarak
Türkiye’nin
üzerine
düşen
sorumluluklar çerçevesinde, artan nüfusun gereksinimleri de temel alınarak ortak
fakat farklılaştırılmış yükümlülükler ilkesi doğrultusunda sera gazı salım
61
(http://www.mfa.gov.tr/turkce/grupa/ab/abab/ sondurum020103.htm), 25.10.2004.
67
envanterlerinin çıkarılacağı ve ulaştırma, enerji, sanayi ve konutlardan kaynaklanan
sera gazı salımlarını kontrol etmek ve azaltmak amacıyla enerji verimliliğinin
arttırılması
ve
tasarruf
sağlanması
yönünde
düzenlemelerin
yapılacağı
belirtilmektedir.62 Bu kapsamda İDÇS süreci tamamlanarak sözleşmeye taraf
olunmuş, diğer çalışmalar devam etmektedir.
Enerji- Mevzuat Uyumu bölümünde çeşitli uygulamalar yer almakta ve hedef yıllar
verilmektedir. Ancak verilen taahhütler henüz gerçekleştirilmemiştir.
“Ulusal Program”da yer alan taahhütler ve hedef yılları aşağıda verilmiştir. Ancak bu
konuda belirtilen taahhütlerin henüz yerine getirilmediği görülmektedir.
Mevzuat Adı:
Hedef Dönem:
Petrol Piyasası Kanun Tasarısı
2003, IV. Çeyrek
Karşılık Gelen AB Mevzuatı:
Üye Devletlere, ham petrol ve/veya petrol ürünleri minimum stokları
bulundurmaları yükümlülüğü getiren 20 Aralık 1968 tarih ve 68/414/EEC sayılı
Konsey Direktifi
Açıklamalar:
TBMM tarafından 4 Aralık 2003 tarihinde kabul edilen 5015 sayılı Petrol Piyasası
Kanunu 20.12.2003 tarih ve 25322 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
Mevzuat Adı:
Hedef Dönem:
Yenilenebilir Enerji Kanun Tasarısı
2003, IV. Çeyrek
Karşılık Gelen AB Mevzuatı:
Elektrik iç pazarında yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin arttırılması
hakkında 27 Eylül 2001 tarih ve 2001/77/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi
Direktifi
Topluluğun yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları geliştirme yönelimine ilişkin 26
Kasım 1986 tarihli Konsey Tavsiye Kararı (386Y1209(01))
Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin 27 Temmuz 1997 tarihli Konsey Tavsiye
Kararı (397Y0711(01))
Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili 8 Haziran 1998 tarihli Konsey Tavsiye Kararı
62
(http://www.deltur.cec.eu.int/tmuk-kabu_turkeyl.html), 01.11.2004.
68
(398Y0624(01))
Topluluk dahilinde yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimine ilişkin 9 Temmuz 1988
tarih ve 88/349/EEC sayılı Konsey Tavsiyesi (31988X0349)
Açıklamalar:
TBMM Genel Kurulundadır.
Mevzuat Adı:
Hedef Dönem:
Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı
2004, II. Çeyrek
Karşılık Gelen AB Mevzuatı:
31998Y1217(01) :Avrupa Topluluğunda enerji verimliliğine ilişkin 7 Aralık
1998 tarihli Konsey Teklifi
Açıklamalar:
Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmış ve ilgili kurumların
görüşlerine sunulmuş olup, görüşler çerçevesinde revize çalışmalarına devam
edilmektedir.
Mevzuat Adı:
Hedef Dönem:
Ev Tipi Klimaların Enerji Etiketlemesine İlişkin Tebliğ
2003, IV. Çeyrek
Karşılık Gelen AB Mevzuatı:
2002/31/EEC: Ev Tipi Klimaların Enerji Etiketlemesine İlişkin Komisyon
Direktifi
Açıklamalar:
Dış Ticaret Müsteşarlığı, "ürünün enerji sınıfını beyan etme zorunluluğu"
konusundaki ilgili harmonize standart yayımlanana kadar 2002/31/EEC Direktifiyle
ilgili tebliğin bekletilmesini talep etmiştir. İlgili tebliğ hazırdır ancak
bekletilmektedir.
Mevzuat Adı:
Hedef Dönem:
Isı Yalıtım Yönetmeliğinin Binalarda Enerji Performansı
Direktifine uyumunu sağlayacak düzenlemeler
2005, IV. Çeyrek
Karşılık Gelen AB Mevzuatı:
2002/91/EC: Binalarda enerji performansına ilişkin 16 Aralık 2002 tarihli
Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi
Açıklamalar:
Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliğinin revizyonu için Enerji Bakanlığı ve
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı arasında ortak bir komite kurulması çalışmalarına
başlanmıştır.
Kaynak: http://www.deltur.cec.eu.int/tmuk-kabu_turkeyl.html), 01.11.2004.
69
4.3.4. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı (Yenilenebilir Enerji Kanunu-YEK)
Ulusal Programda 2004 yılı sonunda tamamlanacağı belirtilen Yenilenebilir Enerji
Kanununun halen meclis komisyonunda görüşülmesi için beklemektedir. Konu daha
önce
gündeme
gelmiş
ancak
üzerinden
geçen
süreçte
hala
çözüme
kavuşturulamamıştır.
Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı da
Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen
çalışmaları içermektedir. Ulusal Programda enerji konusunun yer aldığı 14 üncü
Bölümde enerji alanındaki öncelikler listesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından
sağlanan enerji üretiminin artırılması için bir program hazırlanması kısa vadeli
öncelikler arasında bulunmaktadır. Programda gerek enerjide ithalat bağımlılığının
azaltılması, gerekse arz güvenliğinin sağlanması amacıyla, yenilenebilir enerji
kaynakların kullanımının artırılması, Türkiye ulusal enerji politikasının son derece
önemli bir parçası olduğu vurgulanarak, bu bağlamda yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımının desteklendiği belirtilmektedir. Bu konudaki en son hedef,
yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının, serbest piyasa mekanizması ve şartlarını
zorlamadan artırılması ve desteklenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin
oluşturulmasıdır. Bu nedenle de, yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.
Yenilenebilir kaynaklarımızın büyük potansiyeline rağmen, ülkemizde 2002 yılı sonu
itibariyle, toplam 129.399,5 GWh elektrik üretiminin %73.9'unun konvansiyonel
(fosil) kaynaklardan, %26'sının hidrolik, %0.1'inin jeotermal ve %0.04'ünün
rüzgardan sağlandığı görülmektedir. Ancak özellikle hidrolik kaynaklı enerji payı
tüm işletmede olan hidrolik tesisleri kapsamakta olup bu Kanun kapsamında
70
tanımlanan yenilenebilir enerji kaynakları açısından bakıldığında oldukça düşük bir
paya sahip olduğu görülecektir. Bugüne kadar yeterince değerlendirilemeyen bu
kaynakların gerek ülkenin özkaynakları olması ve enerji ithalat bağımlılığını
azaltması, gerekse çevrenin korunması, istihdam ve yerli teknoloji oluşturulmasına
katkı sağlaması ve yenilenebilir kaynakların mevcut piyasa şartları içerisinde diğer
enerji üretim sistemleri ile rekabetinin zor olması nedenleriyle, yenilenebilir enerji
kaynaklarımızın ulusal bir politika oluşturularak desteklenmesine ihtiyaç vardır.
Bu nedenle, yenilenebilir kaynaklarımızdan elektrik üretiminin bir an önce arzulanan
seviyede gerçekleştirilmesi için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması için bu
kanun tasarısı hazırlanmıştır.
Tasarı ayrıca, yenilenebilir kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması kullanılması,
üretilen enerjinin belgelendirilmesi, ve yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen
elektrik enerjisinin belirli bir süre için sabit fiyat uygulamaları ile alım yükümlülüğü
getirilerek desteklenmesi hususlarını kapsamaktadır. 63
Diğer taraftan, yatırım dönemi uygulamalarına bakılacak olursa, bu Kanun
kapsamındaki;
a) Enerji üretim tesis yatırımları,
b) Kullanılacak elektro-mekanik sistemlerin yurt içinde imalat olarak temini,
c) Güneş pilleri ve odaklayıcılı üniteler kullanan elektrik üretim sistemleri
kapsamındaki yapılacak AR-GE ve imalat yatırımları,
d) Biyokütle kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi veya yakıt üretimine
yönelik AR-GE tesis yatırımları, Bakanlar Kurulu kararı ile teşviklerden
yararlandırılabilecektir.
63
TBMM, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846),
(S.Sayısı:646)
71
Kanun metni taslağı, 2004 yılı içerisinde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporu ile 13/7/2004 tarihinde Meclis Genel
Kuruluna havale edilmiş olup görüşülme sırası beklenmektedir.
4.3.5. İlerleme Raporları
Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine ilişkin 2002 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin
1998 İlerleme Raporu’ndan bu yana genel olarak çok az ilerleme kaydettiği
belirtilerek, Gümrük Birliği’nin kapsadığı alanlara ilişkin mevzuat uyumu ile enerji,
tarım, bankacılık ve telekomünikasyon alanlarında ilerlemeler olduğu, buna karşılık
öteki alanlardaki ilerlemelerin sınırlı kaldığı açıklanmaktadır64
Türkiye, Topluluğun iklim değişikliğiyle ilgili olan Avrupa Çevre Ajansı’na katılmış
bulunmaktadır.
Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Hakkında 2004 Yılı Düzenli Raporu65 da,
Bölüm 14: Enerji ve Bölüm:22 Çevre başlıkları altında incelenmiştir. Buna göre:
Bölüm 14: Enerji’de; Topluluğun enerji politikasının amaçları arasında rekabet
gücünün iyileştirilmesi, enerji arz güvenliğinin sağlanması ve çevrenin
korunması bulunmaktadır. Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye, Topluluk
enerji müktesebatına uyum bakımından bazı ilerlemeler kaydetmiştir.
Petrol stokları da dahil olmak üzere arz güvenliği konusunda ilerleme
kaydedilmiştir. Aralık 2003’de kabul edilen yeni Petrol Kanunu, petrol stoklarına
ilişkin müktesebata yasal uyumun artırılmasını öngörmektedir.
Üretimle ilgili özelleştirmenin 2006 yılında başlatılması, dağıtımla ilgili
özelleştirmenin ise 2006 yılı ortasında tamamlanması öngörülmektedir. Dağıtım
kaçakları, 2003 yılındaki elektrik üretiminin %20’sini teşkil edecek şekilde çok
64
65
Brüksel, 6.10.2004, SEC(2004) 1201
(COM(2004) 656 final)
72
yüksek bir oranda kalmıştır. 2004 yılında kaçakların %18’e indirilmesi
hedeflenmektedir.
Enerji verimliliği ile ilgili olarak, Hükümetin kapsamlı bir enerji verimliliği
stratejisi kabul etmesiyle bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Yenilenebilir enerji
kaynakları ile ilgili olarak özel bir gelişme olmamıştır.
Türkiye’nin, şimdiye kadar, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına
ilişkin performansı zayıftır. Bu alandaki faaliyetleri desteklemek için mali
kaynaklar sınırlıdır. Türk ekonomisinin enerji yoğunluğu yüksektir ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım potansiyeli çok düşüktür. Enerji
verimliliğine ilişkin mevzuatın yaklaştırılmasında ilerleme kaydedilmesine
rağmen, müktesebat ile tam uyum için daha fazla çaba gerekmektedir. Enerji
Verimliliği Kanununun zamanında kabul edilmesi uyumun tamamlanmasında
yardımcı olacaktır. Yeni enerji verimliliği stratejisi, enerji verimliliği
müktesebatına uyum konusunda bir plan oluşturmakta olup, düzgün bir şekilde
uygulandığı takdirde, Türkiye’nin, önemli enerji verimliliği potansiyelinden daha
fazla faydalanmasına yardımcı olacaktır. Enerji verimliliğine benzer bir şekilde,
Türkiye’de yenilenebilir
enerjinin
geliştirilmesi
için
genel bir
strateji
oluşturulmalıdır. Türkiye Yenilenebilir Enerji Kanunu çıkarmalıdır. Ayrıca,
Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları alanında sahip olduğu önemli
potansiyelin iyi bir şekilde kullanılması yönündeki çabalarını artırmalı ve güçlü
hedefler belirlemelidir.
Enerji verimliliği tedbirleri ve faaliyetleri, Enerji Bakanlığının sorumluluğu
altında, Ulusal Enerji Tasarruf Merkezi tarafından yürütülmektedir. Bu merkezin
konumunun gözden geçirilmesi ve gerekiyorsa, enerji, inşaat, ulaştırma, sanayi
ve çevre dahil, tüm ilgili sektörler arasında daha etkili yatay koordinasyonun
temin edilmesi amacıyla değiştirilmesi gerekmektedir. Yenilenebilir enerji
kaynaklarına ilişkin kurumsal koşulların geliştirilmesi gerekmektedir.
Bölüm 22: Çevre’de ise; Topluluğun çevre politikası, mevcut ve gelecekteki
nesiller için çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın geliştirilmesini
hedefler.
Yatay mevzuat alanında, sınırlı gelişme kaydedilmiştir. Çevresel Etki
Değerlendirmesi ile ilgili yeni bir yönetmelik ve bilgiye erişim ile ilgili bir kanun
73
ve bir yönetmelik kabul edilmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesini onaylamıştır.
Hava kalitesine ilişkin olarak, sınırlı gelişme kaydedilmiştir. Petrol ve dizel yakıt
kaliteleri ile ilgili bir yönetmelik ve yeni binek otomobillerin karbon dioksit
emisyonları ve yakıt ekonomisi hakkında tüketicinin bilgilendirilmesi ile ilgili
mevzuat kabul edilmiştir. Ek olarak, petrol ve dizel yakıtların kalitesi ile ilgili bir
tebliğ 2004 yılı Haziran ayında yürürlüğe konmuştur. Dizel ve sıvılaştırılmış
petrol gazı kullanılan motorların emisyonlarına karşı önleyici tedbirler ile ilgili
yönetmelik değiştirilmiştir.
Yatay mevzuatın uygulanması hala daha fazla çaba gerektirmektedir. Türkiye
Kyoto Sözleşmesini henüz onaylamamıştır.
Türkiye’nin, çevre koruma gerekliliklerini diğer bütün politikaların tanım ve
uygulamalarına entegre etmek ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için
adımlar atması gerekmektedir.
Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Hakkında 2004 Yılı Düzenli Raporu’nda da
belirtildiği
gibi
çevre
ve
enerji
konularında
Türkiye’de
fazla
ilerleme
kaydedilmemiştir.
Ayrıca, iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili konularda
İDÇS’ye taraf olmak dışında herhangi bir gelişme olmamıştır. Bu konuda Türkiye
üzerine düşen görevleri yerine getirememiştir.
4.3.6. Vizyon 2023
Türkiye’de sera gazı salımlarının azaltması amacıyla kullanılabilecek olan
teknolojik, sosyo-ekonomik ve davranışsal seçenekler Vizyon 2023 gündeminde
tartışılmıştır.
Türkiye’nin
gelecek
20
yılda
sera
gazı
salımlarını
azaltmak
amacıyla
yararlanabileceği yeni bilimsel ve teknik/teknolojik olanaklar, önlemler ve bazı
74
makro politika araçları, Türkiye’nin gelecekteki olanakları ve gereksinimleri de
dikkate alınarak aşağıda özetlenmiştir.66
1) Enerji temininde ve CO2’nin fiziksel uzaklaştırılmasında yeni teknolojik
seçenekler: Fosil yakıtlı elektrik üretiminde daha verimli, ekonomik ve temiz yakma
teknolojilerinin
kullanımının
arttırılması,
yenilenebilir
enerji
çevrim
teknolojilerinden yararlanarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının birincil enerji
kaynakları içindeki payının arttırılması, fosil yakıt kalitesinin iyileştirilmesi ve
karbon içeriği daha düşük fosil yakıtlara geçiş, CO2’nin fiziksel olarak
uzaklaştırılması teknolojileri, üretimden, ulaştırmadan, çevrimden ve dağıtımdan
kaynaklanan sera gazı salımlarının azaltılması.
2) Ulaştırma ve taşımacılık sektörü: Hibrit elektrik motorlu araçlar, hafif yapı
malzemelerinin kullanımının arttırılması, doğrudan enjeksiyonlu benzin ve dizel
motorlarının yaygınlaştırılması, otomobil yakıt hücrelerinin geliştirilmesi ve
kullanımının yaygınlaştırılması, salımların tam yakıt döngüsüyle azaltması,
biyoyakıtların geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması, deniz taşımacılığının
verimliliğinin arttırılması ve yaygınlaştırılması, kamyon taşımacılığında, turbo dizel
motorlu kamyonların yaygınlaştırılması, sürdürülebilir ulaştırma sistemleri.
3) İmalat sanayi: Yakıt dönüşümü, yenilenebilir enerjilerin kullanımının arttırılması,
malzeme verimliliğinin iyileştirilmesi, enerji verimliliğinin ve tasarrufunun
arttırılması.
4) Tarım ve ormancılık sektörleri ve enerji ürünleri: Yönetim tekniklerinin
güçlendirilmesi,
ormanlaştırma
ve
yeniden
ormanlaştırmanın
arttırılması,
ormansızlaştırmanın önlenmesi, bozulan tarım arazilerinin ve çayır/meraların
66
(http://www.vizyon2023.org/teknolojiongorusu/paneller/cevrevesurdurulebilirkalkinma
/raporlar/son/EK-7.pdf), 10.11.2004.
75
onarılması, tarımsal ormancılığın özendirilmesini içeren gelişmiş orman, çayır/mera
ve tarım arazisi yönetimi, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımının
arttırılması, ürün ve hayvan artık ve atıklarının değerlendirilmesi, toprak
çözümlemelerini ve bitki gereksinimini dikkate alan azotlu gübre kullanımı, geviş
getiren hayvanların ıslahı ve yem kalitesinin iyileştirilmesi, bilimsel ve teknolojik
gelişmelere ve yeniliklere yönelik olumlu davranış değişikliklerinin desteklenmesi.
5) Bina/hizmet sektörü: Bütüncül bina tasarımı, elektrikli alet ve araçlardaki enerji
verimliliğinin arttırılması ve enerji kayıplarının en aza indirilmesi, binalarda
fotovoltaik sistemlerin yaygınlaştırılması ve kullanımının arttırılması.
6) Atık yönetimi: Katı atık düzenli depolama alanlarının yönetimi, geri dönüşüm ve
yeniden kullanım, çürütme, yakma, atık su yönetimi, önleyici çevre yönetimi.
Vizyon 2023’de alınan kararlar gereği, politika araçları, özellikle daha düşük karbon
yoğun teknolojilerin pazara girmesini kolaylaştırmak, özendirmek ve düzenlemek
biçiminde önemli bir görev üstlenebilir. Öte yandan, kalkınma düzeyi ve özel
koşullar, örneğin enerjide fosil yakıtlara yüksek düzeyde bağımlılık vb., politika
araçlarının ülkeden ülkeye farklılıklar göstermesine neden olabilir. Yine de, bunun
ulusal düzeydeki en uygun karışımı, yerel yöneticilerle, özel ve kamu yatırımcı
kuruluşlarıyla, bilimsel ve teknik araştırma/geliştirme kuruluşlarıyla, sanayi ve iş
birliklerinin ya da kuruluşlarının temsilcileriyle gerçekleştirilecek olan geniş açılı ve
etkili bir danışma süreciyle geliştirilebilir.
Vizyon 2023 çalışması sonucu olarak belirlenen sera gazı salımlarını arttıran
desteklerin (ulaştırma destekleri, vb.), azaltılması ya da kaldırılması, enerji
fiyatlandırma stratejileri (karbon vergilerini, vb.), ulusal ve uluslararası ticareti
yapılabilir salım izinlerini ve ortak yürütme projeleri, sanayi ile birlikte yürütülecek
76
gönüllü programlar ve anlaşmalar, enerjinin yeterli ve verimli kullanımını içeren
programları ve ileri teknolojilerin geliştirilmesini ve uygulanmasını destekleyen ya
da sağlayan pazar araçları ve tanıtım programları gibi politika araçları sera gazı
salımlarının azaltılması ve Kyoto Protokolüne hazırlık sürecinde kullanılabilir.
4.3.7. I. Çevre ve Ormancılık Şurası
Mart 2005 tarihinde yapılan I. Çevre ve Ormancılık Şurası, İklim Değişikliği ihtisas
komisyonu hazırlık çalışmaları, şura sırasında değerlendirilerek karar altına
alınmıştır. Bu kararlardan bazıları aşağıda verilmiştir. 67
1. Gerek Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesindeki Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nden (BM/İDÇS) sorumlu birimde gerekse iklim
değişikliği konularıyla ilgili kurum/kuruluşlarda kapasite geliştirmeye öncelik
verilmelidir.
2. İklim değişikliğinin sektörlere/alanlara (enerji, tarım, ormancılık, sanayi,
ekonomi, su kaynakları, insan yerleşimleri, kıyı alanları, ekosistemler, vb.)
etkilerinin belirlenmesi ve bu etkilerin azaltılmasına yönelik önlem ve
politikaların geliştirilmesiyle ilgili çalışmalara ağırlık verilmelidir. Ülkemiz için
özellikle, su ve arazi kaynaklarının daha etkili, akılcı ve ekonomik yönetimine;
ormanların korunmasına; ve toprak erozyonu ile vejetasyon formasyonlarındaki
ve/ya da örtülerindeki değişikliklere karşı uyum seçeneklerinin belirlenmesine
öncelik verilmelidir.
3. AB müzakereleri sürecinde, ülkemizin AB’nin ortak azaltım yükümlülüğü göz
önüne alınarak ele alınması gereken çeşitli senaryolar değerlendirilmelidir.
67
http://www.cevreorman.gov.tr/belgeler1/sura_son.doc#_Toc101080286, 05.04.2005.
77
4. Sera gazı emisyonlarının azaltılması için sektörel önlemlerin ve politikaların
değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik bir Ulusal İklim Değişikliği Eylem
Planı hazırlanmalıdır.
5. Yeni ve yenilenebilir (rüzgar, jeotermal, güneş, hidrojen, biyokütle, enerji
ormanları vb.) enerji kaynaklarıyla ilgili araştırma- geliştirme çalışmaları
arttırılmalı
ve
bu
enerji
kaynaklarının
ülkemizdeki
potansiyelleri
değerlendirilerek birincil enerji tüketiminde ve elektrik üretiminde yenilenebilir
enerjileri payının arttırılmasına yönelik sayısal hedefler belirlenmelidir.
6. Özellikle sanayi, ulaştırma ve bina sektörlerinde enerji verimliliği artırılmalı;
enerji verimliliği hizmet şirketlerinin kurulması/geliştirilmesi özendirilmeli ve
enerji
verimliliği
uygulamalarında
teşvik
ve
destek
mekanizmaları
oluşturulmalıdır.
7. Yerli fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminde verimliliği arttırıcı, emisyon ve sera
gazlarını azaltıcı teknolojiler öncelikli olarak geliştirilmelidir.
8. Elektrik iletim ve dağıtım sisteminde %15 dolayında olan dağıtım kayıp ve
kaçak oranının azaltılması, dünya standartlarına indirilmesi, elektrik dağıtım
sisteminin iyileştirilmesi için gerekli olan önlemler alınmalıdır.
9. AB müktesebatına uyum kapsamında kojenerasyon ve binaların enerji
performansıyla ilgili düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Şura sonuçlarının Türkiye’nin çevre ve iklim değişikliği politikalarına ne derece
yansıyacağı önümüzdeki dönemde görülecektir.
78
4.4.
İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ
VE
YENİLENEBİLİR
ENERJİ
POLİTİKALARINDA TÜRKİYE’NİN DURUMU
4.4.1. İklim Değişikliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Açısından
Türkiye’de Mevcut Durum Değerlendirmesi
Türkiye enerji tüketimi, geçtiğimiz yıllarda sürekli bir artış göstererek 2000 yılında
yaklaşık 82.2 milyon ton eşdeğer petrole (Mtep) ulaşmıştır. Bu değerin, artışını
sürdürerek, 2010 yılında 153.9 Mtep’e ulaşacağı öngörülmektedir. ETKB’nin resmi
verilerine göre, kaynaklar bazında genel enerji istemi ve bu istemin kaynaklara göre
% payları sırasıyla Çizelge 7 ve Çizelge 8’de verilmiştir.
Çizelge 7. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi (Mtep) (2000-2020).
Tür ve kaynak
Taşkömürü
Linyit
Asfaltit
İkincil kömür
Petrol
Doğal gaz
Nükleer
Hidrolik
Rüzgar
Güneş
Jeotermal
Ticari olmayan kaynaklar
Net elektrik ithali
Toplam birincil enerji
istemi
2000
9,983
13,219
0,009
1,635
32,595
13,327
Yıl
2005
2010
9,277 15,541
16,765 24,113
0,043
0,043
43,806
34,06
51,165
49,58
2020
77,199
30,331
0,043
71,894
74,505
7,297
10,002
1,146
1,119
4,733
3,925
2,656
3,092
5,339
0,003
0,004
0,449
0,262
0,375
0,602
1,792
2,116
2,619
6,457
5,325
4,417
0,288
0,295
82,226 115,158 153,868 282,194
Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu,
TTGV, Ağustos 2002, s:9.
79
Çizelge 8. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi Kaynak Payları (%)
(2000-2020).
Yıl
Tür ve kaynak
Taşkömürü
Linyit
Asfaltit
İkincil kömür
Petrol
Doğal gaz
Nükleer
Hidrolik
Rüzgar
Güneş
Jeotermal
Ticari olmayan kaynaklar
Net elektrik ithali
Toplam birincil enerji
istemi
2000
12.1
16.1
0.0
2.0
39.6
16.2
0.0
3.2
0.0
0.3
2.2
7.9
0.4
100
2005
8.1
14.6
0.0
0.0
38.0
29.6
0.0
2.7
0.0
0.3
1.8
4.6
0.3
100
2010
10.1
15.7
0.0
0.0
33.3
32.2
0.0
3.5
0.3
0.4
1.7
2.9
0.0
100
2020
27.4
10.7
0.0
0.0
25.5
26.4
2.6
3.5
0.4
0.4
1.7
1.4
0.0
100
Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu,
TTGV, Ağustos 2002, s:9.
Türkiye’de üretilen enerji, tüketimi karşılamadığı için, enerji tüketiminin %66’sı
ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin
bir potansiyele sahiptir ve toplam enerji tüketiminin %14’ü bu kaynaklardan
sağlanmaktadır. 2020 yılında, güneş, rüzgar ve jeotermal enerjinin toplam talep
içerisindeki payının %3, hidrolik enerji ve diğer yenilenebilir kaynaklarla birlikte bu
payın %8 olması hedeflenmektedir.
Türkiye’nin, sanayileşme hedefini sürdüren gelişmekte olan bir ülke olması ve
nüfusun hızlı bir artış göstermesi nedenleriyle, elektrik enerjisine olan istem de
önemli ölçüde artmaktadır. Türkiye’de elektrik enerjisi istemi, ağırlıklı olarak termik
ve hidrolik kaynaklardan karşılanmaktadır (Çizelge 9). Jeotermal ve rüzgar enerjisi
gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise, henüz oldukça düşüktür. Termik
üretimde, enerji kaynakları arasında linyit önemli bir yer tutmaktadır.
80
Çizelge 9. Türkiye’de Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü ve Üretimi (1990-2000).
Kurulu güç (MW)
Yıl
Termik
1990
1995
2000
9,535.8 6,764.3
11,074.0 9,862.8
16,052.5 11,175.2
Üretim (GWh)
Hidrolik Jeo.+Rüz.
Toplam
17.5
17.5
36.4
16,317.6
20,954.3
27,264.1
Termik
Hidrolik Jeo.+Rüz Toplam
.
34,314.9 23,148.0
80.1 57,543.0
50,620.5 35,540.9
86.0 86,247.4
93,934.2 30,878.5
108.9 124,921.6
Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV,
Ağustos 2002, s:10.
Çizelge 10’da, bazı enerji göstergeleri açısından Türkiye ile dünya ve OECD
değerlerinin bir karşılaştırılması verilmektedir. Toplam birincil enerji arzı/GSYİH
değerlerine bakıldığında, Türkiye dünya ortalamasının biraz üstünde olmakla
birlikte, OECD ortalamasının altındadır. Ayrıca, kişi başına düşen toplam birincil
enerji arzı açısından, 1.07 tep/kişi olan Türkiye değerinin, dünya ve OECD
değerlerinin altında olduğu görülmektedir. Elektrik enerjisi tüketimi dikkate
alındığında ise, bu farkın daha da açıldığı görülmektedir. Kişi başına düşen elektrik
enerjisi tüketimi, dünya ortalaması kişi başına 2,280 kilo watt saat (kWh) ve OECD
ortalaması 7,841 kWh iken, bu değer Türkiye’de 1,473 kWh’dır.
Çizelge 10. Dünya, OECD ve Türkiye Enerji Göstergelerinin Karşılaştırılması (1999).
Dünya
OECD
Türkiye
Toplam
birincil
Enerji arzı
(Mtep)
Toplam birincil
enerji arzı/
GSYİH
(tep/000 95
USD)
Kişi başına
toplam
birincil enerji arzı
(tep/kişi)
Elektrik
tüketimi
(TWh)
Kişi başına
elektrik
tüketimi
(kWh/kişi)
9,774.48
5,229.45
70.33
0.30
0.20
0.37
1.65
4.68
1.07
13,502.41
8,753.51
96.94
2,280
7,841
1,473
Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV,
Ağustos 2002, s:11.
81
Çizelge 11. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan
Sektörel Dağılımı (1990-2020).
1990
1995
1997
2000
30,325
43,752
53,232
72,320
Enerji
41,224
45,543
61,954
68,103
Sanayi
26,420
33,440
34,227
36,562
Ulaştırma
33,221
37,141
33,478
29,205
Diğer
Toplam
127,174 155,955 186,554 210,462
CO2 Salımlarının (1000 ton)
2005
117,771
71,495
56,435
49,597
295,298
2010
161,306
106,699
71,557
64,090
403,653
2020
317,019
253,152
102,060
96,711
768,942
Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV,
Ağustos 2002, s:12.
4.4.2. Ulusal Sera Gazı Salımları
1990-2000 tüketim değerleri ve 2000-2020 dönemi projeksiyon değerleri, yakıt
tüketiminden kaynaklanan salımları tam olarak hesaplanabilen sera gazlarının
tutarlarında, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de çok hızlı bir artışın olacağını
göstermektedir (Çizelge 11). Tüketim ve projeksiyon değerleri için yakıt
tüketiminden
kaynaklanan
sera
gazı
salımlarının
sektörlere
dağılımı
karşılaştırıldığında, bazı sektörlerin payı artarken bazılarının payında belirgin bir
azalış oluştuğu görülmektedir. 2000 yılında CO2 salımlarının %34’ü enerji, %32’si
sanayi, %17’si ulaştırma ve %16’sı öteki (konut, tarım ve ormancılık) sektörlerden
kaynaklanırken, 2020 yılında %41’inin enerji, %33’ünün sanayi, %13’ünün
ulaştırma ve %13’ünün öteki sektörlerden kaynaklanacağı öngörülmektedir. Bu
dağılış desenlerinden de anlaşılabileceği gibi, enerji ve sanayi sektörünün payları
gelecek yıllarda artarken, ulaştırma ve öteki sektörlerin payları azalış gösterecektir.
82
100%
23
21
20
21
21
18
80%
16
17
16
17
19
18
32
24
26
60%
40%
13
13
33
8
11
38
32
29
33
29
34
40
41
43
28
40
24
1990
1995
1997
2000
2005
2010
2020
2030
20%
0%
Enerji
Sanayi
Ulaştırma
Diğer
Şekil 13. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2 Salımlarının Sektörel Dağılımı
(1990-2020).
Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV,
Ağustos 2002, s:13.
Türkiye, 1999 yılı temel CO2 göstergeleri açısından, dünya ülkeleri arasında, toplam
CO2 salımında 23., kişi başına düşen CO2 salımı açısından 75., CO2 salımının gayrı
safi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranında 60. ve satın alma gücü paritesi dahil
GSYİH’nin CO2’ye oranında ise 55. sırada yer almaktadır (Çizelge 12).
Çizelge 12. Temel CO2 Göstergelerine Göre Türkiye’nin Dünya Ülkeleri Sıralamasındaki
Yeri.
Toplam CO2 salımı
CO2/Nüfus
CO2/GSYİH
CO2/GSYİH (satın alma gücü paritesi)
1995
25
80
63
81
1996
25
79
71
84
1997
23
75
70
81
1998
24
76
71
81
1999
23
75
60
55
Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV,
Ağustos 2002, s:14.
4.4.3. Enerji Verimliliği Çalışmaları
Türkiye’de son 10 yılda ilgili sektörlerden kaynaklanan sera gazlarını azaltmaya
ve/ya da kontrol etmeye yönelik çalışmalar ve etkinlikler dikkate alındığında, başarı
gösterilebilecek alanların başında enerji tasarrufu konusu gelmektedir.
83
Enerji yoğunluğu, GSYİH başına tüketilen birincil enerji miktarını temsil eden ve
tüm dünyada kullanılan bir göstergedir. Bu gösterge içinde, ekonomik çıktı, enerji
verimliliğindeki artış ya da azalma ve yakıt ikamesindeki değişimler birlikte dikkate
alınmaktadır.
Enerji
yoğunluğu,
enerji
verimliliğinin
izlenmesinde
ve
karşılaştırılmasında yaygın olarak kullanılan bir araç olmuştur. Türkiye’de enerji
yoğunluğunun OECD ortalamasının üzerinde olduğu ve 1970-1999 yılları arasında
bir artış eğilimi gösterdiği bilinmektedir68.
Türkiye’deki nihai sektörler içerisinde sanayinin payı %39’dur ve bu oranın, 2020
yılında %59’a ulaşması beklenmektedir. Enerji tüketimi açısından, sanayi sektörünün
yaklaşık %66’sı enerji yoğun sektörlerden oluşmaktadır. Bu sektörlerde enerjinin
toplam girdiler içindeki payı, %20-60 arasındadır. Bu nedenle Türk sanayisinin daha
az enerji yoğun üretime doğru yeniden yapılanmaya gereksinimi vardır.
Türkiye’de ilk planlı enerji tasarrufu çalışmaları, 1981 yılında Elektrik İşleri Etüt
İdaresi (EİE) tarafından başlatılmıştır. ETKB, 1993 yılında EİE’de bir Ulusal Enerji
Tasarrufu Merkezi (UETM) oluşturmuştur. Bu çalışmalar, Türkiye’de tüm
sektörlerde ortalama %25’in üzerinde enerji tasarrufu potansiyeli bulunduğunu
göstermiştir.
Sanayi
sektöründe
enerji
verimliliğini
arttırmak
üzere
hazırlanan
Sanayi
Kuruluşlarının Enerji Tüketiminde Verimliliğin Arttırılması Hakkındaki Yönetmelik,
Kasım 1995’ten beri yürürlüktedir. Tüketimi yıllık 2,000 tep ve üzerinde olan tüm
fabrikaların Enerji Yöneticilerinin yaptığı çalışmalar izlenmektedir. 2010’a değin
sanayi sektörü enerji verimliliğinde %10 iyileştirme sağlanması amaçlanmaktadır.
68
İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002,
s:40.
84
Buzdolaplarında enerji verimliliğinin arttırılması amacıyla hazırlanan yönetmelik,
AB direktiflerine uyum kapsamında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca Mart 2002
tarihinde yayınlanmıştır. Öteki aygıtlarla ilgili yönetmelikler de hazırlanmaktadır.
Dış aydınlatmadaki verimsiz uygulamaların ve armatürlerin kullanılmasını önlemek
üzere, hazırlanan Dış Aydınlatma Yönetmeliği Taslağı üzerindeki çalışmalar son
aşamaya gelmiştir. Bu yönetmelik, ETKB tarafından yayımlanarak yürürlüğe
girecektir.
Ayrıca Avrupa Birliği desteği ve EİE Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Enerji
Verimliliği Stratejisi 24 Haziran 2004 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
tarafından benimsenmiştir. Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı yasalaşma çalışması
hazırlıkları EİE tarafından sürdürülmektedir. 2005 yılı içerisinde tamamlanması
beklenmektedir.
Türkiye’de bina sektörünün toplam nihai enerji tüketimindeki payı, son yıllarda %32
dolayındadır. Hızlı nüfus artışına ve kentleşmeye bağlı olarak, bu sektördeki enerji
tüketimi giderek artmaktadır.
1998 yılında DİE tarafından konut sektörü için ülke ölçeğinde temsili örnekleme
yoluyla yapılan anket çalışması sonuçlarına göre, konutların yalnız %10’unda çatı
yalıtımı ve %12’sinde çift cam bulunmaktadır. Konutların %86’sı soba, %14’ü
kalorifer sistemiyle ısıtılmaktadır. Yalıtım oranlarının ve ısıtma sistemleri
verimlerinin düşük olması, konutlarda enerji tasarrufu potansiyelinin en az %50
olduğunu göstermektedir. EİE tarafından, kamu binaları için toplanan veriler ise,
binalarının %40’ında çatı yalıtımı ve %48’inde çift cam bulunduğunu göstermiştir.
Isıtma sistemlerinin yalnız %17’sinde otomatik kontrol vardır. Dolayısıyla kamu
binalarında da, yaklaşık %30 oranında bir enerji tasarrufu potansiyeli bulunmaktadır.
85
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye enerji tüketimi, 2000 yılında yaklaşık 82.2 milyon ton eşdeğer petrole
(Mtep) ulaşmıştır. Bu değerin 2010 yılında 153.9 Mtep’e ulaşacağı öngörülmektedir.
ETKB’nin resmi verilerine göre, kaynaklar bazında genel enerji istemi Çizelge 7 ve
Çizelge 8’de verilmiştir. Bu çizelgelerden de görüldüğü gibi, Türkiye’de enerji
tüketiminin %66’sı ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye toplam enerji tüketiminin
%14’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. 2020 yılında, güneş,
rüzgar ve jeotermal enerjinin payı sabit kalırken, üretim miktarlarında önemli
artışların olması beklenmektedir. Hem enerji tablosunun gerektirdiği nedenler
açısından hem de küresel çevre sorunları nedeniyle, yenilenebilir enerji
kaynaklarından daha fazla yararlanmanın önemi göz önünde bulundurularak, güneş,
rüzgar ve jeotermal enerjinin toplam talep içerisindeki payının %3, hidrolik enerji ve
diğer yenilenebilir kaynaklarla birlikte bu payın %8 olması hedeflenmektedir.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın “World Energy Outlook-2002” adlı yayınında yer alan
ve 2030 yılı dünya enerji talebinin %3’ünün yenilenebilir kaynaklardan karşılanması,
bu payın hidrolik enerji ile birlikte %5 olması öngörülmektedir. Çizelge 10’da,
toplam birincil enerji arzı/GSYİH değerlerine bakıldığında, Türkiye dünya
ortalamasının biraz üstünde olmakla birlikte, OECD ortalamasının altındadır. Ayrıca,
kişi başına düşen toplam birincil enerji arzı açısından, 1.07 tep/kişi olan Türkiye
değerinin, dünya ve OECD değerlerinin altında olduğu görülmektedir. Elektrik
enerjisi tüketimi dikkate alındığında ise, bu farkın daha da açıldığı görülmektedir.
Kişi başına düşen elektrik enerjisi tüketimi, dünya ortalaması kişi başına 2,280 kilo
watt saat (kWh) ve OECD ortalaması 7,841 kWh iken, bu değer Türkiye’de 1,473
kWh’dır.
86
Türkiye’nin enerji öngörüleri, günümüz uygulamalarına benzer bir şekilde ağırlıklı
olarak fosil kaynaklara dayalı kurgulandığı için CO2 salımları açısından da büyük bir
artış beklenmektedir. 1990 yılında 127 bin, 2000 yılında 210 bin ton olan CO2
emisyonlarının, 2010 yılında 404 bin tona, 2020 yılında ise 769 bin tona ulaşacağı
hesaplanmaktadır. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye’nin 2010 yılı emisyon
miktarı 1990 yılına göre yaklaşık olarak 3 kat artacaktır. 2000 yılı verilerine göre,
Türkiye’nin kişi başına düşen CO2 salımları, Dünya ortalamasının biraz altında ve
OECD ortalamasının 1/3’ü kadardır.
Diğer taraftan, fosil kaynakların kullanım sürelerinin kısıtlı olması ve birim
maliyetlerinin sürekli artış eğilimini göstermesi, enerjinin elde edilmesi sırasında
çevreye yapılan tahribatlar nedeniyle yeni ve yenilenebilir kaynaklar üzerindeki
arayışlar tüm dünyada yoğunlaştırmaktadır. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak
ülkemiz enerji politikalarının yeniden gözden geçirilerek, yenilenebilir kaynakların
payının artırılmasına yönelik eylem planları acilen uygulamaya geçirilmelidir.
Aday ülkelerin AB’ye katılımlarından önce, AB’nin var olan yasal düzenlemelerini
kabul etmeleri ve uygulamaya koymaları istenmektedir. Topluluğun taraf olduğu
uluslararası anlaşmalara ilişkin önlemler ve yükümlülükler ile küresel ve bölgesel
kirliliğin azaltılması da, aday ülkelerin öncelikli görevleri arasında bulunmaktadır.
Bu nedenle, Türkiye’nin, AB’ye aday ülkelerden biri olarak, iklim değişikliğini
önleme alanında kendi yasal çerçevesini Topluluk ile uyumlaştırması gerekmektedir.
Enerji tasarrufu ve enerjinin verimli kullanımı çalışmaları, yeni ve yenilenebilir
enerji teknolojileriyle birlikte, Türkiye’nin gelecekte de en fazla yararlanabileceği
politika araçlarının ve teknolojik olanakların başında gelecektir. Enerji tasarrufu
çalışmaları, Türkiye’de tüm sektörlerde ortalama %25’in üzerinde enerji tasarrufu
87
potansiyeli bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca, Türkiye’de etkin bir enerji
verimliliği programının uygulanabilmesi ve somut başarılara elde edilebilmesi için
etkin bir “Enerji Verimliliği Yasası” bir an önce çıkarılmalıdır.
ETKB’nin öngörülerine göre, rüzgar enerjisi üretim kapasitesinin, 2020 yılı için
öngörülen kurulu güç kapasitesi içindeki payı %4.3’e yükselecektir. Güneş
enerjisinin de büyük bir gelişme potansiyeli bulunmaktadır. Türkiye’nin gelecekte,
jeotermal
potansiyeli
ile
toplam
elektrik
enerjisi
gereksinimin
%5’ini
karşılayabileceği öngörülmektedir.
Türkiye, sosyal ve ekonomik refahta kısıtlamaya gidilmeden yapılacak enerji
tasarrufu, enerjinin yeterli ve verimli kullanımı, yeni teknolojilerin ve yenilenebilir
enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ve karbon yutaklarının arttırılması yoluyla
sera gazlarını kontrol edebilmek için belirtilen potansiyel alanlara yönelik önlemler
alarak, bilimsel ve teknolojik araştırmalar ve çalışmalar yaparak, yeni teknolojilerin
ve yenilenebilir enerjilerin katkılarını dikkate alarak, kendi CO2 salımlarını kontrol
edilebilmeyi hedeflemelidir.
Ayrıca halen görüşülme aşamasında olan Yenilenebilir Enerji Kanunu, yenilenebilir
enerji payının artırılmasında engellerin kaldırılması yönünde önemli bir adım olarak
görülmektedir.
Avrupa
Birliği’nde
kullanılmakta
olan
yenilenebilir
enerji
kaynaklarına uygulanan teşviklerin Türkiye için de uygulanması gerekmektedir.
Ancak bu yol ile yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı daha cazip hale
getirilerek yaygınlaştırılması sağlanabilir. Fakat, görüşülmekte olan kanun tasarısı
yeterli teşvikleri sağlamaktan öte, ülke politikaları açısından da oldukça yetersizdir.
Mevcut yasa tasarısı bu şekli ile AB uyum sürecinde Türkiye’nin ilerleme
raporlarında yapacağını vaat ettiği bir tasarı çıkarmaktan öte gidemeyecektir.
88
Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin enerji politikaları, iklim değişikliği ve
yenilenebilir enerji kaynakları açısından;
-
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planının acil hazırlanması gerekmektedir.
-
Birincil enerji tüketiminde ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerjileri payının
arttırılmasına yönelik sayısal hedefler belirlenmelidir.
-
Yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye ve kullanımını artırmaya yönelik
AR-GE çalışmalarına destek verilmelidir.
-
Enerji verimliliği ve tasarrufu ile ilgili yasal düzenlemeleri bir an önce yapılarak
ulaştırma, enerji, sanayi ve konut kaynaklı sera gazı emisyonlarının kontrolü ve
azaltımı çalışmaları başlatılmalıdır.
-
Avrupa Birliği’nin 1980’lerden günümüze geçirdiği politik müzakere süreçleri ile
teknolojik ilerlemeler dikkate alınarak, uyumlaştırılacak her türlü direktif,
yönerge vs. Türkiye standartlarına, şartlarına
ve politikalarına uygun hale
getirilerek hazırlanmalıdır. Sadece kağıt üzerinde yapılan düzenlemelerin politika
yapmak olmadığı, uygulamaya geçmeyen, uygulaması başarısız olan çalışmaların
önüne geçilmelidir.
-
%15 dolayında olan dağıtım
kayıp ve kaçak oranının azaltılması, dünya
standartlarına indirilmesi, elektrik dağıtım sisteminin iyileştirilmesi için gerekli
olan önlemler alınmalıdır.
-
AB müzakereleri sürecinde, 2012 sonrası dönemde, Türkiye’nin AB üyelik süreci
ile Kyoto taahhütlerine ilişkin çeşitli senaryolar değerlendirilmeli, Kyoto
sürecinin AB üyeliği ile eş zamanlı görüşülmesinin koşut olmaması için gerekli
müzakerelere bir an önce başlanmalıdır.
89
-
AB, İngiltere, Almanya, Çin, Brezilya, Meksika gibi ülkelerin iklim değişikliği
programlarının incelenerek, etkin ve başarılı uygulamalar ulusal programa dahil
edilmelidir.
-
İklim değişikliğinin, Türkiye’de su kaynakları, tarım, kuraklık ve çölleşme
üzerindeki olası etkileri, sürekli izlenmeli ve değerlendirilmeli, yenilenebilir
enerji kaynakları açısından potansiyeller takip edilmelidir.
Sonuç olarak, AB’nin iklim değişikliği ve Kyoto sürecinde izlediği yol ve geliştirdiği
politikalar ile gelişim sürecine bakılacak olursa, Türkiye’nin izlemesi gereken
politikaları yeniden gözden geçirmesi ve acil önlemler alması gerekmektedir.
Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamamış olması önümüzdeki dönemde ve AB
uyum sürecinde problemli alanlardan biri olacaktır. Bu nedenle Protokolün 1.
uygulama dönemi sonu olan 2012 sonrası için planlarını yaparak, protokole taraf
olma yönünde hazırlıklarını ve çalışmalarını yürütmelidir. Bu çerçevede “Ulusal
İklim Değişikliği Eylem Planı” hazırlanarak, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çevre
politikaları arasında uyum sağlanmalıdır.
90
6. KAYNAKÇA
21. Yüzyıla Doğru Sorunlar ve Çözüm Yolları, Beyaz Kitap, Büyüme, Rekabet ve
İstihdam, 1997, Brüksel.
A
European
Union
Strategy
for
Sustainable
Development,
European
Commission, 2002, Belgium.
AB’nin Enerji Politikası ve Türkiye’ye Yansımaları, Avrupa Bilgi Köprüleri
Programı, 20 Haziran 2003, Ankara.
Arıkan, Yunus, ‘Kyoto Protokolü Öncesinde Değişen İklim, Kızışan Müzakereler
ve Türkiye’, Dünya Enerji Konseyi, IX. Ulusal Enerji Kongresi, Eylül 2003,
Ankara.
Avrupa’da 2003 yılı sera gazı emisyonlarının eğilim ve projeksiyonları, AÇA,
Kopenhag, No. 36, 2003.
ÇB., T.C. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer
Notları (13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi Odası), Çevre Bakanlığı (ÇB) ÇKÖK Gn.
Md., 2001, Ankara.
Çevre ve Bakanlığı, Ulusal Gündem 21, 2. Taslak, Mart 2000, Ankara.
DEK/TMK., 1999 Enerji Raporu, Dünya Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi,
2000, Ankara.
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), İklim Değişikliği Özel
İhtisas Komisyonu Raporu, (Raportör: M. Türkeş), DPT-2532-ÖİK:548, 2000,
Ankara.
Dündar, Cihan, ve Arıkan, Yunus, ‘Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik’, TMMOB
IV. Ulusal Enerji Sempozyumu, (3-7 Ekim 2003, Milli Kütüphane), Ankara.
91
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin
Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004, Ankara.
Ege, Y., Öz, G., Arat, T., Baykal, S., Ege, A., Altunışık, M. ve Ercan, H., ‘Avrupa
Birliği’nin Enerji Politikası ve Türkiye’, Ulusal Politika Araştırmaları Vakfı,
Mayıs 2004, Ankara.
Environment 2010: Our Future, Our Choice, The Sixth Environment Action
Programme, COM(2001)31 Final, 2001/0029(COD), Brussels, 24/1/2001.
Environmental Report 2003, European Investment Bank, 2003.
Greenhouse gas emission trends and projections in Europe 2004, Environmental
issue report, No 5/2004.
IEA, Key World Energy Statistics 2001 Edition, International Energy Agency
(IEA) OECD/IEA, 2001, Paris.
IEA, World Energy Outlook, 2002.
IPCC Synthesis Report; 2001.
IPCC, Climate Change 1995, The Science of Climate Change. Contribution of
Working Group I to the Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel
on Climate Change, Houghton J, T., et al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University
Press, , 1996, New York.
IPCC, Climate Change 2001a: The Scientific Basic - Contribution of Working
Group I to the Third Assessment Report of the Intergovernmental Panel on
Climate Change (IPCC), (Houghton J,T., et al., eds.), Cambridge University Press,
2001, Cambridge.
IPCC, Climate Change 2001b: Impacts, Adaptation and Vulnerability -
Contribution of Working Group II to the Third Assessment Report of the
92
Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), (McCarthy, J.J., et al., eds.),
Cambridge University Press, 2001, Cambridge.
MENR/TEGTC, Base case analysis of energy development and CO2 emissions in
Turkey. Ministry of Energy and Natural Resources (MENR) and Turkish
Electricity Generation and Transmission Corporation (TEGTC), 2000.
Renewable Energies: Success Stories, Environmental Issue Report No:27, EEA,
2001.
Renewable Energy, Words in Action, 1-4 June 2004, Bonn.
Renewables Information 2003, IEA Statistics,OECD/IEA, France, 2003.
TEAŞ., Türkiye Elektrik Üretim-İletim İstatistikleri 2000, Türkiye Elektrik
Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ), 2000, Ankara.
TJD, Bugünün ve yarınların enerjisi olan jeotermalin ülkemiz için önemi ve
dünyadaki yeri, Türkiye Jeotermal Derneği, 2002, Ankara.
TÜBİTAK-TTGV,
Bilim-Teknoloji-Sanayi
Tartışmaları
Platformu,
Enerji
Teknolojileri Politikası Çalışma Grubu Raporu, (Basıma hazırlayan, F. Çimen),
1998, Ankara.
Türkeş, Murat ve Kılıç, Gönül, ‘Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Politikaları
ve Önlemleri’, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası V. Ulusal Çevre Mühendisliği
Kongresi, 3-7 Ekim 2003, Milli Kütüphane, Ankara.
Türkeş, Murat ve Kılıç, Gönül, Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Politikaları ve
Önlemleri’, TC. Çevre Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Nisan
2003, Ankara.
93
Türkeş, Murat, ‘İklim değişikliği: Türkiye- İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
İlişkileri ve İklim Değişikliği Politikalar’, TC. Çevre Bakanlığı Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü, 2003, Ankara.
Türkeş, Murat, Bonn Anlaşması ve Küresel Isınmanın Önlenmesindeki Rolü,
TMMOB Türkiye III. Enerji Sempozyumu, “Küreselleşmenin” Enerji Sektöründe
Yapısal Değişim Programı ve Ulusal Enerji Politikaları, 5-7 Aralık 2001, Bildiriler
Kitabı, 339-353, Ankara.
Türkeş, Murat, Sümer, Utku, ve Kılıç, Gönül,‘Küresel İklim Değişikliği ve Olası
Etkileri’, Çevre Bakanlığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
Semineri, 13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul.
Ulusal Enerji Rehberi, Türkiye Enerji Forumu, 27-29 Kasım 2001, İstanbul.
UN/FCCC, Ministerial Declaration, United Nations Framework Convention on
Climate Change, Conference of the Parties, Second Session, 8-19 July 1996, Geneva,
UN/FCCC/SBI/2001/L.8. Decision 7/CP.7, Proposal to amend the list in Annexes I
and II to the Convention by removing the name of Turkey, SBI, Fifteenth session,
Marrakesh, 29 October–6 November 2001.
UNDP,
ÇOB,
İklim
Değişikliği
ve
Sürdürülebilir
Kalkınma
Ulusal
Değerlendirme Raporu, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Ulusal Hazırlıkları,
(Raportör: M. Türkeş), Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), Ağustos 2002,
Ankara.
UNDP, Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Raporu, 2002, Ankara.
UNEP/CCS, The Kyoto Protocol to the Convention on Climate Change,
UNEP/IUC and Climate Change Secretariat, 1998, Geneva.
94
UNFCCC, ÇOB, UÇKP, UNDP, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Türkçe
Basımı, 2004, Ankara.
UNFCCC, ÇOB, UÇKP, UNDP, İklime Özen Göstermek, 2003, Ankara.
UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin
Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü,
Ağustos 2004,
Ankara.
Uyar, Tanay, Sıdkı, Enerji Planlamasında Karar Gestek Modelleri, TMMOB
Türkiye III. Enerji Sempozyumu, Küreselleşmenin Enerji Sektöründe Yapısal
Değişim Programı ve Ulusal Enerji Politikaları, 5-7 Aralık 2001, Bildiriler Kitabı, s:
97-109, 2001, Ankara.
World Energy Outlook, IEA, 2002.
Yararlanılan İnternet Kaynakları:
http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/oik548.pdf)
http://europa.eu.int/comm/environment/climat/ eccp_report_0106.pdf
http://unfccc.int/essential_background/background_publications_htmlpdf/climate_ch
ange_information_kit/items/300.php
http://unfccc.int/essential_background/kyoto_protocol/status_of_ratification/items/26
13.php
http://unfccc.int/resource/docs/natc/eunc3.pdf
http://www.abgs.gov.tr/abportal/defaultcontent.asp?CID=1939&VisitID={C55282B
D-5E0D-4491-A157-6475EF0B43D2}&Timer=60118,13
http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_01.html
http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_02.html
95
http://www.europa.eu.int/ comm/environment/docum/0708_report_en.pdf
http://www.grida.no/climate/ipcc_tar/wg1/052.htm
http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm
http://www.rec.org.tr/iklim-belgeler/02-UNFCCC%20Metni%20Turkce.pdf
http://www.rec.org.tr/iklim-kyoto.htm
http://www.mfa.gov.tr/ turkce/grupa/ab/abab/iliski.htm
http://www.mfa.gov.tr/turkce/grupa/ab/abab/ sondurum020103.htm
http://www.vizyon2023.org/teknolojiongorusu/paneller/cevrevesurdurulebilirkalkinma
/raporlar/son/EK-7.pdf
http://www.vizyon2023.org/teknolojiongorusu/paneller/cevrevesurdurulebilirkalkin
ma/raporlar/son/
http://www.turcek.org.tr/jbildirge.htm
http://www.dektmk.org.tr/Elektronikbulten/1.sayi/bonyen.doc
96
7. ÖZET
Küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramı, 1980’lerden bu yana dünyanın en
önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırmalar,
atmosferik CO2 konsantrasyonun, 1750 yılından bu yana %35 oranında artmış
olduğunu ve artmaya devam edeceğini göstermektedir.
Son 20 yılda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %80’i fosil yakıtlar ve
çimento üretimi nedeniyle, kalan bölümü ise ağaçsızlanma sonucu oluşmuştur.
Avrupa Birliği’nde iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin politika ve önlemler,
hazırlanan Çevre Eylem Programlarında verilmektedir. Avrupa Komisyonu’nun, ilk
CO2 salımlarının sınırlandırma ve enerji verimliliği stratejisini yayınladığı 1991
yılından bu yana, Avrupa Birliği, iklim değişikliğini önlemeye ve Topluluğun sera
gazı salımlarını azaltmaya yönelik çok sayıda girişimde bulunmuş, Avrupa İklim
Değişikliği Programı (ECCP) hazırlamıştır.
24 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye'nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf
olma süreci tamamlanmıştır.
Ayrıca, Avrupa Birliği’nin kabul ettiği Kyoto Protokolü de 16 Şubat 2005 tarihinde
resmen yürürlüğe girmiş ve AB’ye üye bütün ülkeler ile Türkiye dışındaki aday
ülkelerin tamamı bu Protokolü imzalamıştır. Bu kapsamda AB Komisyonu Kasım
2003’de, “AB Sera Gazı Salım Ticareti” konulu bir direktif yayınlamıştır. Salım
ticaretinin ilk aşaması 2005 yılında başlayacaktır.
2001 verilerine göre AB sera gazı emisyonlarının %28’i enerji, %21’i ulaştırma,
%20’si endüstri, %10’u tarım ve %17’si diğer kaynaklardan oluşmaktadır.
Türkiye’nin İklim Değişikliği ile ilgili politika ve mevzuatına bakıldığında, politika
belgelerinin henüz yetersiz kaldığı ve tamamlanmadığı görülmektedir.
97
Türkiye’de üretilen enerji, tüketimi karşılamadığı için, enerji tüketiminin %66’sı
ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin
bir potansiyele sahiptir ve toplam enerji tüketiminin %14’ü bu kaynaklardan
sağlanmaktadır. ETKB’nin öngörülerine göre 2020 yılında, güneş, rüzgar ve
jeotermal enerjinin toplam talep içerisindeki payının %3, hidrolik enerji ve diğer
yenilenebilir kaynaklarla birlikte bu payın %8 olması hedeflenmektedir.
Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamamış olması önümüzdeki dönemde ve AB
uyum sürecinde problemli alanlardan biri olacaktır. Bu nedenle Türkiye, Protokolün
1. uygulama dönemi sonu olan 2012 sonrası için programını oluşturarak, protokole
taraf olma yönünde hazırlıklarını yürütmelidir. Bu çerçevede “Ulusal İklim
Değişikliği Eylem Planı” hazırlanarak, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çevre
politikaları arasında entegrasyon sağlanmalıdır.
98
8. ABSTRACT
The concept of global warming and climate change has been evaluated as one of the
most challenging global issues since 1980’s. The research conducted in this field has
proven that the atmospheric CO2 concentration has increased by 35% since 1750,
which is expected to continue to increase as well.
It is estimated that 80% of the global anthropogenic CO2 emissions in the last 20
years has been a result of fossil fuel consumption and cement production, whereas
the remaining was due to deforestation.
The policies and measures related to climate change mitigation at the European
Union are addressed within the Environment Action Programme of the EU. Since the
announcement of the first CO2 emissions limitation and energy efficiency strategy of
the Commission in 1991, various programmes and initiatives at the EU level has
been implemented and European Climate Change Programme (ECCP) is developed.
The United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) entered
into force for Turkey on 24 May 2004.
Moreover, the Kyoto Protocol to the UNFCCC, which EU also ratified, entered into
force on 16 February 2005. All the 15 Member States and the 10 Accession
countries, except Turkey have ratified the Protocol. Within this frame, the
Commission of the European Community issued “Directive on Emissions Trading
Scheme of the EU” in November 2003. Thus, the first phase of EU Emissions
Trading Scheme will be launched in 2005.
The sectoral analysis of emissions of EU greenhouse gases based on the 2001 figures
imply that energy, transportation, industry, agriculture and other sectors account for
28%, 21%, 20%, 10% and 17% of total EU emissions respectively.
99
The analysis of policy and legislations related to climate change in Turkey indicates
that there are certain gaps in policy documents which lack to inadequate policy
formulation in the related fields.
Due to the fact that Turkey’s energy needs can not be met by the domestic
production, the imported fuel dependency in Turkey reaches up to 66%. There are
huge potentials for renewable energy sources in which contribute to 14% of total
energy consumption. Based on the projections of Ministry of Energy and Natural
Resources, the contributions of solar, wind and geothermal energy will account for
3% and hydroeletricity and other renewables will account for 8% of total
consumption by 2020.
It is expected that Turkey’s position as a non-Party to the Kyoto Protocol might be
evaluated as one of the toughest issues of accession process to the EU. Therefore, it
is recommended that policy options for Turkey within the scope of Kyoto Protocol
shall consider the post-2012 period that is after the first commitment period in 20082012. Within this frame, it is recommended that a “National Climate Change Action
Plan” shall be prepared that integrates policies among sectors as energy, industry,
transportation, agriculture and environment.
100
9. EKLER
EK 1. JOHANNESBURG ZİRVESİ ORTAK BİLDİRGESİ69
“YENİLENEBİLİR ENERJİ YOLUNDA”
AVRUPA BİRLİĞİ, BULGARİSTAN, ÇEK CUMHURİYETİ, ESTONYA,
GKRY, İSVİÇRE, İZLANDA, KÜÇÜK ADA DEVLETLERİ KOALİSYONU,
LİTVANYA, MACARİSTAN, MALTA, NORVEÇ, POLONYA, ROMANYA,
SLOVAKYA, SLOVENYA, TÜRKİYE ve YENİ ZELANDA
1- Yenilenebilir enerjinin tanıtılması ve küresel birincil enerji kaynakları içerisindeki
payının daha da arttırılması konusundaki yükümlülüklerimize sahip çıkıyoruz. Bu
yöndeki Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi sonuçlarını destekliyoruz. Bu
sonuçların, konu ile ilgili uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi için uygun bir
başlangıç oluşturduğuna inanarak, yenilenebilir enerji alanında gelinen noktadan
daha da ileri adımlar atmayı hedefliyoruz.
2- Yenilenebilir enerjinin kullanımının arttırılması, ulusal ve küresel ölçekte
sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılabilmesi için son derece gerekli bir araçtır.
Yenilenebilir enerji kaynakları, kirlilik azaltımı, enerji temininde çeşitlilik ve
güvenlik,
yoksullukla
mücadele
konularında
çok
önemli
yeni
çözümler
geliştirilmesini sağlayabilir. Bunlara ek olarak, fosil yakıtların tüketilmesi sera gazı
salımlarının en önemli kaynağını oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin, tehlikeli düzeyde iklim değişikliğinin önlenmesi
olarak belirlenen nihai amacına ulaşabilmek için, bu salımlar azaltılmak zorundadır.
3- Yenilenebilir enerji kaynaklarının tanıtımı ve daha da geliştirilmesi konusundaki
işbirliğimizin geliştirilmesi yönündeki hassasiyetimizi vurguluyoruz. Bu çerçevede,
Uygulama Planı madde 19(e)’de vurgulanan aciliyet doğrultusunda, yenilenebilir
69
(http://www.turcek.org.tr/jbildirge.htm), 05.05.2005.
101
enerji teknolojilerinin geliştirilmesi, desteklenmesi ve bu kaynaklarının kullanımının
belirgin bir ölçekte arttırılması için ulusal, bölgesel ve küresel ölçekte net ve cesur
hedefler içeren işbirlikleri gerçekleştirmek için ortak çalışmalar yürüteceğiz.
4- Yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi yönünde somut hedefler belirledik
(veya belirleyeceğiz) ve diğer ülkeleri de bu yönde cesaretlendireceğiz. Bu
hedeflerin, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının küresel ölçekte belirgin bir
şekilde arttırılması yönünde gerekli politikaların geliştirilmesine yardımcı olacağına
inanıyoruz. Bu tür hedefler, yenilenebilir enerji kaynakları teknolojilerinin pazarının
ve bu konudaki yatırımların yönlendirilmesi için çok önemli araçlardır.
5- Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılmasına katkıda
bulunabilecek ortaklık girişimleri ve gerçekleştirilecek uluslararası konferanslar
yoluyla, bu hedeflerimizi hayata geçirebilmek için diğer taraflarla da işbirliğimizi
geliştirmeyi taahhüt ediyoruz.
102
EK 2. BONN - POLİTİK DEKLARASYON70
1. Almanya’nın Bonn kentinde, 1-4 Haziran 2004 tarihleri arasında bir araya gelen
154 ülke Bakanları ve Hükümet Temsilcileri, enerji verimliliği ile birlikte
yenilenebilir enerjilerin; sürdürülebilir kalkınma, enerjiye ulaşım, sera gazlarının
azaltılması, yeni ekonomik fırsatlar yaratılması ve enerji güvenli açısından işbirliği
yapılması konularında büyük önem taşıdığını kabul etmişlerdir.
2. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, Rio de Janerio Dünya Zirvesi (1992),
Milenyum Deklarasyonu ve Milenyum Gelişme Hedefleri (2000) ve Sürdürülebilir
Kalkınma Dünya Zirvesi (2002) sonuçları ile anlaşmalarının güçlendirilmesi
konusunda mutabık kalmışlardır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel enerji
arzı içindeki payının acilen artırılmasına yönelik taahhüt ve sorumluluklarını yeniden
vurguladılar. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiler konusundaki vizyonlarını
paylaşarak, bu kaynakların geniş kullanım olanağının tüm ülkeler için işbirliği ve
yeni fırsatlar yaratacağını belirttiler.
3. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, Birleşmiş Milletler Milenyum Gelişme
Hedeflerini ve 2015 yılı itibarıyla özellikle en yoksul kesimin yarı yarıya azaltılması
ve çevresel sürdürülebilirliğe ulaşılmasını yeniden vurguladılar. Bu hedeflere
ulaşılması büyük ölçüde gelişmekte olan ülkelerde enerji sağlanmasına ve yaygın
kullanımına bağlıdır. Konferans “Uluslararası Eylem Planında” planlandığı şekliyle,
piyasa gelişmesine ve finansal düzenlemelere bağlı olarak, 1 milyar insana
yenilenebilir kaynaklardan enerji sağlanabileceği tahmin edilmektedir.
4. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, bölgeler ve ülkeler arasındaki olanakların
farklılığının farkında olarak, ortak fakat farklılaşmış sorumluluklarının bilinciyle,
70
(http://www.dektmk.org.tr/Elektronikbulten/1.sayi/bonyen.doc ), 15.12.2004.
103
uygun düzenleme ve politikalarla yenilenebilir enerji teknolojilerindeki gelişmenin
desteklenmesini vurguladılar. Bu konuda özel sektörün de önemli rolü olduğunu
belirttiler. Bu, yenilenebilir enerjinin önündeki engellerin kaldırılması, enerji
piyasasında eşit rekabet koşullarının sağlanması ve tüm enerji kaynakları için dışsal
maliyetlerin içselleştirilmesini kapsamaktadır. Bu tür politikalar, yenilenebilir enerji
potansiyellerinin verimli olarak ortaya konulması, halk ve özel sektör yatırımları için
cazibeli ortamın yaratılması ve elektriğe ulaşamayan nüfusa modern enerji
hizmetinin sunulması için büyük önem taşımaktadır. Bakanlar ve Hükümet
Temsilcileri, ülkelerin enerji pastasındaki yenilenebilir kaynakların payının
artırılması ve Konferansın “Yenilenebilir Enerjiler için Politika Önerileri”
dokümanının karar vericilere opsiyonel seçenekler sunduğunu hatırlattılar.
5. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, yenilenebilir enerjilere yönelik finansman
olanaklarının artırılması için; kapasite geliştirme, teknoloji transferi, etkili kurumsal
düzenlemeler, mikro finans, halk-özel sektör işbirliği ve kredi ihraç eden kuruluşlara
yönelik üst düzey düzenlemeler konularında uluslararası işbirliğinin geliştirilmesini
belirttiler. Dünya Bankası, Bölgesel Kalkınma Bankaları gibi uluslararası finans
kuruluşları, yenilenebilir enerjiler ile enerji verimliliği konularındaki yatırımlarını
önemli ölçüde artırmalı ve kendi portföylerine yenilenebilir enerjilere yönelik net
hedefler koymalıdırlar.
6. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, yenilenebilir enerjiler için insani ve kurumsal
kapasitelerin güçlendirilmesini desteklemektedirler. Bu destek aşağıda verilenleri
içermektedir:
104
Politik analiz ve teknolojik değerlendirme için kapasite oluşturma ve eğitim
çabalarının, cinsiyet ana görüşlerinin (yönlendirmeleri) ve kadınların rolünün
güçlendirilmesi;
Yenilenebilir
enerjilerin yararlarıyla ilgili hükümet karar
vericilerinin ve
finansçılarının bilinç düzeyinin artırılması;
Yenilenebilir enerji teknolojilerine yönelik tüketici taleplerinin teşvik edilmesi;
Pazarlama, bakım ve diğer hizmet kapasitelerinin gelişiminin desteklenmesi;
İlgili bilgilere ve iyi uygulamalara erişim ve paylaşımın kolaylaştırılması için
bölgesel ve uluslararası işbirliğinin ve kadın gruplarının da içeren paydaş katılımının
güçlendirilmesi.
7. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, paraca uygunluk ve düşük maliyete, yenilikçi
işletmeler ve modelleri finanse etmeye ve maliyet-etkin, farklı yenilenebilir enerji
teknolojilerinin farklı olanaklar sunduğunu ve farklı sınırlamalar getirdiğini kabul
eden, tüketici dostu, maliyeti karşılayan modellere özel önem verilmek koşuluyla,
gelişme yolundaki ülkeler ve ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde yerli
araştırma ve teknoloji geliştirmeyi içeren, özellikle gelişmiş ülkeler tarafından ek
hedeflenmiş araştırma ve gelişmeye olan gereksinimi vurgulamaktadırlar.
8. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, “Uluslararası Eylem Programı” kapsamına
alınmasını istedikleri eylemleri ve diğer gönüllü önlemleri, ayrı ayrı ya da ortaklaşa
üstlenerek bu amaçlara ulaşma yolunda çalışacaklarına söz vermektedirler. Bu
ölçülebilir adımların BM Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’na (CSD) bildirilmesi
ve ilerlemelerin, Johannesburg Yürütme Planı’nda öngörüldüğü gibi gözden
geçirilmesi gerektiği konusunda anlaşma sağlamışlardır. İzleme için uygun bir
düzenleme, gelecekteki bir toplantıda CSD 14/15 hazırlıklarında belirlenmelidir.
105
9. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, dünya çapında, parlamento temsilcileri, yerel
ve bölgesel yetkililer, akademisyenler, özel sektör, uluslararası kuruluşlar,
uluslararası sanayi birlikleri, tüketiciler, sivil toplum, kadın grupları ve ilgili
ortaklarla birlikte bir “küresel politika ağı” çerçevesinde çalışma üzerinde fikir birliği
etmişlerdir. Bu resmi olmayan ağ, varolan ortaklıklarca gerçekleştirilmiş çalışmaları
dikkate almalıdır ve yenilenebilir enerjilerin geliştirilmesi ve uygulanmasıyla ilgili
farklı bakış açılarının, derslerin ve deneyimlerin kapsamlı ve açık bir şekilde
karşılıklı değişimini teşvik etmelidir.
10. Son olarak, Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, CSD 14/15’de somut bir ilerleme
ve devamlılığı olan bir izlemeye ulaşma konusunda taahhütte bulunmaktadırlar ve bu
nedenle, Bonn’da başlamış olan yüksek düzeyli politik iletişime devam etmeye karar
vermişlerdir.
106
KISALTMALAR
AAU
: Ayrılmış Miktar Birim (Assigned Amount Unit)
AB
: Avrupa Birliği
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
AET
: Avrupa Ekonomik Topluluğu
AKÇT
: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
AR-GE
: Araştırma Geliştirme
BM
: Birleşmiş Milletler
BM/İDÇS
: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
CDM
: Temiz Kalkınma Düzeneği (Clean Development Mechanism,
CER
: Belgeli Emisyon Azaltımı (Certified Emission Reduction)
CH4
: Metan
CO2
: Karbondioksit
COP1
: 1. Taraflar Konferansı
COP2
: 2. Taraflar Konferansı
COP6
: 6. Taraflar Konferansı
COP7
: 7. Taraflar Konferansı
COP9
: 9. Taraflar Konferansı
COP10
: 10. Taraflar Konferansı
DİE
: Devlet İstatistik Enstitüsü
ECCP
: Avrupa İklim Değişikliği Programı
EİE
: Elektrik İşleri Etüt İdaresi
ERU
: Emisyon Azaltma Birimi (Emission Reduction Unit)
ET
: Emisyon Ticareti (Emissions Trading)
i
ETKB
: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
EURATOM
: Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu
(European Atomic Energy Comminty)
FAR
: IPCC 1. Değerlendirme Raporu
GKRY
: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
GSMH
: Gayri Safi Milli Hasıla
GSYİH
: Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla
HFCs
: Hidroflorokarbonlar
Ibid
: Aynı yer
ICSU:
: Bilimsel Organizasyonlar Uluslararası Kurulu
(International Council of Scientific Unions)
İDÇS
: İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
IEA
: Uluslararası Enerji Ajansı
INC/FCCC
: İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmeasi Hükümetlerarası Görüşme
Komitesi (Intergovernmental Negotiating Committee for a
Framework Convention on Climate Change)
IPCC:
: Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
JI
: Ortak uygulama (Joint Implementation)
KDV
: Katma Değer Vergisi
KP
: Kyoto Protokolü
KWh
: Kilo watt saat
LULUCF
: Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişiklikleri ve Ormancılık
(AKAKDO)
MOP1
: Kyoto Protokolü 1. Taraflar Buluşması
Mtep
: Milyon ton eşdeğer petrol
N2O
: Diazot monoksit
ii
OPEC
: Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
(Organization of the Petroleum Exporting Countries)
PFCs:
: Perflorokarbonlar
ppmv
: hacim olarak milyonda kısım (parts per million by volume)
SAR
: IPCC 2. Değerlendirme Raporu
SF6:
: Kükürt hegzafloroid
SK
: Sürdürülebilir Kalkınma
TAR
: IPCC 3. Değerlendirme Raporu
Tep
: Ton eşdeğer petrol
UETM
: Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi
UNEP:
: Birleşmiş Milletler Çevre Programı
WCP
: Dünya İklim Programı
WEHAB
: Enerji Belgesi-Su, Enerji, Sağlık, Tarım ve Biyoçeşitlilik
(Water, Energy, Health, Agriculture and Biodiversity)
WMO:
: Dünya Meteoroloji Örgütü
iii
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR...................................................................................................... i
İÇİNDEKİLER....................................................................................................... iv
1. GİRİŞ
..............................................................................................................1
2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ..................................................................................2
2.1. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ...................................................................................2
2.1.1. Sera Etkisi ...............................................................................................4
2.1.2. Küresel İklimde Gözlenen Değişimler .....................................................5
2.1.3. İklim Değişikliğinin Olası Etkileri ...........................................................6
2.1.4. İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri............................9
2.2. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OLGUSUNUN TARİHÇESİ VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİNİN GELİŞİM SÜRECİ ...................11
2.3. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ......................................21
2.4. KYOTO PROTOKOLÜ VE DÜZENEKLERİ ............................................23
3. AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE AÇISINDAN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ .....................................................................................28
3.1. AVRUPA BİRLİĞİ GENİŞLEME SÜRECİ ...............................................28
3.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI.............29
3.2.1. Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP)...........................................30
3.2.2. Avrupa Birliği Sera Gazı Salım Ticareti ................................................33
3.2.3. Avrupa Topluluğu Çevre Eylem Programları.........................................35
3.3. İDÇS’DE TÜRKİYE’NİN DURUMU ........................................................42
3.4. AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN KYOTO PROTOKOLÜ .........................44
iv
4. AB VE TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI..........................................................49
4.1. GENEL ENERJİ GÖRÜNÜMÜ...................................................................49
4.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDAKİ
HEDEFLERİ, STRATEJİLERİ VE MEVZUATI ...............................................54
4.2.1. Elektrik ve Gaz Direktifleri ...................................................................54
4.2.2. Enerji Ürünlerinin Vergilendirilmesi .....................................................55
4.2.3. Beyaz Belge (Com (97) 59 final) ...........................................................55
4.2.4. Avrupa Topluluğunda Enerji Verimliliğini Artırma Eylem Planı ...........56
4.2.5. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretimi Direktifi
(2001/77/EC) ..................................................................................................56
4.2.6. Devlet Yardımı Rehberleri.....................................................................58
4.2.7. Ulaştırma Sektöründe Alternatif Yakıtlar Bildirimi (2003/30/EC)..........59
4.2.8. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Standartları ..........................................59
4.2.9. Birleşik Isı ve Güç (Kojenerasyon) Bildirimi (2002/91/EC)...................59
4.2.10. AB’nin Ek Politika ve Önlemleri .........................................................62
4.3. TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI......................................................62
4.3.1. Kalkınma Planlarında Enerji ve Çevre ...................................................62
4.3.2. AB Müktesebatı Uyum Süreci ...............................................................66
4.3.3. AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı .....67
4.3.4. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı (Yenilenebilir Enerji Kanunu-YEK).........70
4.3.5. İlerleme Raporları..................................................................................72
v
4.3.6. Vizyon 2023..........................................................................................74
4.3.7. I. Çevre ve Ormancılık Şurası................................................................77
4.4. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ POLİTİKALARINDA
TÜRKİYE’NİN DURUMU ................................................................................79
4.4.1. İklim Değişikliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Açısından
Türkiye’de Mevcut Durum Değerlendirmesi ...................................................79
4.4.2. Ulusal Sera Gazı Salımları.....................................................................82
4.4.3. Enerji Verimliliği Çalışmaları................................................................83
5. SONUÇ VE ÖNERİLER ....................................................................................86
6. KAYNAKÇA .....................................................................................................91
7. ÖZET
............................................................................................................97
8. ABSTRACT .......................................................................................................99
9. EKLER ..........................................................................................................101
EK 1. JOHANNESBURG ZİRVESİ ORTAK BİLDİRGESİ.............................101
EK 2. BONN - POLİTİK DEKLARASYON.....................................................103
10. ÇİZELGE LİSTESİ.......................................................................................... vii
11. ŞEKİL LİSTESİ.............................................................................................. viii
vi
10. ÇİZELGE LİSTESİ
Çizelge 1. 20. Yüzyılda Sera Gazlarının Atmosferdeki Değişimleri........................4
Çizelge 2. Ek 1 ve Ek 1 Dışı Ülkeler Arasındaki Kyoto Düzenekleri. ...................26
Çizelge 3. AB Politika ve Önlemlerinin CO2 Salımlarını Azaltma Potansiyeli. .....33
Çizelge 4. AB Kyoto Protokolü (2008-2012) Sera Gazı Salımları Azaltma
Yükümlülüğü Paylaşımı..........................................................................................45
Çizelge 5. 2000 Yılı İçin Seçilmiş Enerji Göstergeleri..........................................53
Çizelge 6. AB25’in Toplam Elektrik Üretiminde Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının payları (1997 Gerçekleşen ve 2010 Hedefleri)..................................57
Çizelge 7. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi (Mtep)
(2000-2020). ...........................................................................................................79
Çizelge 8. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi Kaynak
Payları (%) (2000-2020). ........................................................................................80
Çizelge 9. Türkiye’de Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü ve Üretimi (1990-2000)......81
Çizelge 10. Dünya, OECD ve Türkiye Enerji Göstergelerinin Karşılaştırılması
(1999).
........................................................................................................81
Çizelge 11. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2 Salımlarının (1000
ton) Sektörel Dağılımı (1990-2020). ......................................................................82
Çizelge 12. Temel CO2 Göstergelerine Göre Türkiye’nin Dünya Ülkeleri
Sıralamasındaki Yeri...............................................................................................83
vii
11. ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 1. Kuzey Yarımkürede Geçen Binyıllık Dönemdeki Yıllık Ortalama Sıcaklık
Değişimleri.
2
Şekil 2. Sera Etkisi Mekanizması.
5
Şekil 3. Küresel Ortalama Sıcaklıklarda Gözlenen Farklar.
6
Şekil 4. İklim Değişikliği Müzakerelerinin Dönüm Noktaları.
11
Şekil 5. Mauna Loa İstasyonu 1958–2003 Dönemi CO2 Değişimi.
13
Şekil 6. AB Ülkelerinin 2008-2012 Dönemi Ortalama Sera Gazı Emisyonlarının
1990 Yılına Göre Değişim Hedefleri.
47
Şekil 7. AB’ye Yeni Üye Ülkelerinin 2008-2012 Dönemi Ortalama Sera Gazı
Emisyonlarının 1990 Yılına Göre Değişim Hedefleri.
47
Şekil 8. Dünya Birincil Enerji Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı ve Kalan
Ömürleri.
49
Şekil 9. Dünya Birincil Enerji Talebi.
51
Şekil 10. 2000-2030 Arası Dünya Elektrik Üretimi Kapasite İlavesi.
51
Şekil 11.
Dünya CO2 Emisyonu Öngörüsü.
52
Şekil 12. AB’de Yenilebilir Enerji Kaynakları için Ortalama En Düşük ve Yüksek
Tarifeler.
58
Şekil 13. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2 Salımlarının Sektörel
Dağılımı (1990-2020).
83
viii
Kaya Dündar, Ayşe, Avrupa Birliği ve Türkiye’de İklim Değişikliği Politikalarının
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Açısından Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi,
Danışman: Doç. Dr. Nesrin Algan, 116 s.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramı, 1980’lerden bu yana dünyanın en önemli
sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırmalar, atmosferik CO2
konsantrasyonun, 1750 yılından bu yana %35 oranında artmış olduğunu ve artmaya
devam edeceğini göstermektedir.
Son 20 yılda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %80’i fosil yakıtlar ve çimento
üretimi nedeniyle, kalan bölümü ise ağaçsızlanma sonucu oluşmuştur.
Avrupa Birliği’nde iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin politika ve önlemler,
hazırlanan Çevre Eylem Programlarında verilmektedir. Avrupa Komisyonu’nun, ilk
CO2 salımlarının sınırlandırma ve enerji verimliliği stratejisini yayınladığı 1991 yılından
bu yana, Avrupa Birliği, iklim değişikliğini önlemeye ve Topluluğun sera gazı
salımlarını azaltmaya yönelik çok sayıda girişimde bulunmuş, Avrupa İklim Değişikliği
Programı (ECCP) hazırlamıştır.
24 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye'nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olma
süreci tamamlanmıştır.
Ayrıca, Avrupa Birliği’nin kabul ettiği Kyoto Protokolü de 16 Şubat 2005 tarihinde
resmen yürürlüğe girmiş ve AB’ye üye bütün ülkeler ile Türkiye dışındaki aday
ülkelerin tamamı bu Protokolü imzalamıştır. Bu kapsamda AB Komisyonu Kasım
2003’de, “AB Sera Gazı Salım Ticareti” konulu bir direktif yayınlamıştır. Salım
ticaretinin ilk aşaması 2005 yılında başlayacaktır.
2001 verilerine göre AB sera gazı emisyonlarının %28’i enerji, %21’i ulaştırma, %20’si
endüstri, %10’u tarım ve %17’si diğer kaynaklardan oluşmaktadır.
Türkiye’nin İklim Değişikliği ile ilgili politika ve mevzuatına bakıldığında, politika
belgelerinin henüz yetersiz kaldığı ve tamamlanmadığı görülmektedir.
Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamamış olması önümüzdeki dönemde ve AB
uyum sürecinde problemli alanlardan biri olacaktır. Bu nedenle Türkiye, Protokolün 1.
uygulama dönemi sonu olan 2012 sonrası için programını oluşturarak, protokole taraf
olma yönünde hazırlıklarını yürütmelidir. Bu çerçevede “Ulusal İklim Değişikliği Eylem
Planı” hazırlanarak, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çevre politikaları arasında
entegrasyon sağlanmalıdır.
Kaya Dündar, Ayşe, The European Union and Turkeys Climate Change Policies
Evaluation According to Renewable Energy Sources, Master’s Thesis, Advisor: Assoc.
Prof. Nesrin Algan, 116 p.
The concept of global warming and climate change has been evaluated as one of the
most challenging global issues since 1980’s. The research conducted in this field has
proven that the atmospheric CO2 concentration has increased by 35% since 1750, which
is expected to continue to increase as well.
It is estimated that 80% of the global anthropogenic CO2 emissions in the last 20 years
has been a result of fossil fuel consumption and cement production, whereas the
remaining was due to deforestation.
The policies and measures related to climate change mitigation at the European Union
are addressed within the Environment Action Programme of the EU. Since the
announcement of the first CO2 emissions limitation and energy efficiency strategy of the
Commission in 1991, various programmes and initiatives at the EU level has been
implemented and European Climate Change Programme (ECCP) is developed.
The United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) entered
into force for Turkey on 24 May 2004.
Moreover, the Kyoto Protocol to the UNFCCC, which EU also ratified, entered into
force on 16 February 2005. All the 15 Member States and the 10 Accession countries,
except Turkey have ratified the Protocol. Within this frame, the Commission of the
European Community issued “Directive on Emissions Trading Scheme of the EU” in
November 2003. Thus, the first phase of EU Emissions Trading Scheme will be launched
in 2005.
The sectoral analysis of emissions of EU greenhouse gases based on the 2001 figures
imply that energy, transportation, industry, agriculture and other sectors account for
28%, 21%, 20%, 10% and 17% of total EU emissions respectively.
The analysis of policy and legislations related to climate change in Turkey indicates that
there are certain gaps in policy documents which lack to inadequate policy formulation
in the related fields.
It is expected that Turkey’s position as a non-Party to the Kyoto Protocol might be
evaluated as one of the toughest issues of accession process to the EU. Therefore, it is
recommended that policy options for Turkey within the scope of Kyoto Protocol shall
consider the post-2012 period that is after the first commitment period in 2008-2012.
Within this frame, it is recommended that a “National Climate Change Action Plan”
shall be prepared that integrates policies among sectors as energy, industry,
transportation, agriculture and environment.
Download