T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ ANABİLİM DALI AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARININ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Yüksek Lisans Tezi Ayşe Kaya Dündar Ankara-2005 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ ANABİLİM DALI AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARININ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Yüksek Lisans Tezi Ayşe Kaya Dündar Tez Danışmanı Doç. Dr. Nesrin Algan Ankara-2005 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL ÇEVRE BİLİMLERİ ANABİLİM DALI AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARININ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı : Doç. Dr. Nesrin Algan Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası .................................................................... ........................................ .................................................................... ........................................ .................................................................... ........................................ .................................................................... ......................................... .................................................................... ......................................... .................................................................... ......................................... Tez Sınavı Tarihi ......10 Mayıs 2005................. 1. GİRİŞ Bu tezin amacı, Avrupa Birliği üyelik sürecinde; Türkiye’nin yeni taraf olduğu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile birlikte Yenilenebilir Enerji Kaynakları açısından enerji politikalarının değerlendirilmesidir. Bu çerçevede, öncelikle İklim Değişikliği süreci ve çerçeve sözleşmesi, ardından yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji politikaları, Avrupa Birliği ve Türkiye açısından değerlendirilerek detaylı olarak incelenmiştir. Tez beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş bölümüdür ve kısa bir açıklama yer almaktadır. Kavramsal çerçeve başlığı altında incelenen ikinci bölümde iklim değişikliği, sera etkisi, iklim değişikliğinin tarihçesi gibi kavramlar açıklanmıştır. Üçüncü bölümde Avrupa Birliği ve Türkiye açısından İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü ile ilgili programlar yer almaktadır. İDÇS’de Türkiye ve Avrupa Birliği’nin durumu ile Kyoto Protokolü’ndeki son gelişmeler hakkında detaylı bilgiler bulunmaktadır. Dördüncü bölüm iklim değişikliğinin yenilenebilir enerji kaynakları açısından genel enerji perspektifleri, ilgili mevzuat ve stratejileri içermektedir. Bu bölümde hem Avrupa Birliği ile ilgili strateji ve mevzuat hem de Türkiye açısından mevcut politikalar yer almaktadır. Sonuç bölümünde genel bir değerlendirme yapılarak, Türkiye’nin önündeki engeller tanımlanmış ve sonuca ulaşılabilmesi için yapılması gerekenler anlatılmıştır. 1 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE Türkiye ve Avrupa Birliği İklim Değişikliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ile ilgili politikaların karşılaştırıldığı ve değerlendirildiği bu çalışmada kullanılan en önemli kavramlar iklim değişikliği, sera gazları, sera etkisi, küresel iklimde gözlenen değişimler, iklim değişikliği kavramının tarihçesi gibi tanımlamalardır. Bu tanım ve kavramlar aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır. 2.1. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ Küresel iklim sistemi, Yerküre'nin yaklaşık 4.5 milyar yıllık tarihi boyunca milyonlarca kez değişme eğilimi göstermiştir. Etkileri jeomorfolojik ve klimatolojik olarak iyi bilinen en son ve en önemli doğal iklim değişiklikleri, 4. Zaman’daki (Kuvaterner’deki) buzul ve buzularası dönemlerde oluşmuştur (Şekil 1). 19. yüzyılın ortalarından beri, iç ve dış etmenlerle ilişkili doğal değişebilirliğe ek olarak, ilk kez insan etkinliklerinin de küresel iklimi etkilediği yeni bir döneme girilmiştir. 1 Şekil 1. Kuzey Yarımkürede Geçen Binyıllık Dönemdeki Yıllık Ortalama Sıcaklık Değişimleri. Kaynak: http://www.grida.no/climate/ipcc_tar/wg1/052.htm, 16.08.2004. 1 (http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/oik548.pdf), 05.09.2004. 2 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BM/İDÇS), iklim değişikliğini “karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik”2 biçiminde tanımlamaktadır. İklim değişikliğine yol açan başlıca sera gazları3; • Karbondioksit (CO2), • Metan (CH4), • Diazot monoksit (N2O), • Hidroflorokarbonlar (HFCs), • Perflorokarbonlar (PFCs), • Kükürt hegzafloroid (SF6) olarak tanımlanmaktadır. Yukarıda verilen ilk üç sera gazı emisyonlarının, insan etkileri sonucu ortaya çıkan küresel ısınma içerisindeki payları sırasıyla %50, %18 ve %6 olduğu tahmin edilmektedir. HFCs ve PFCs Montreal Protokolü uyarınca kullanımı kısıtlanan CFCs gibi ozon tabakasını incelten maddelere alternatif olarak kullanılmaktadır. Atmosferik CO2 konsantrasyonu, 1750 yılından bu yana %35 oranında artmış, ve artmaya devam etmektedir. Artış, ortalama olarak yıllık %0.4 veya 1.5 ppm olmaktadır. Geçen 20 yılda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %80’i fosil yakıtlar ve çimento üretimi nedeniyle, kalan bölümü ise ağaçsızlanma sonucu oluşmuştur. CH4 ve N2O atmosferik konsantrasyonları, 1750 yılından günümüze %151 ve %17 oranında artmıştır.4 (Çizelge 1). 2 (http://www.rec.org.tr/iklim-belgeler/02-UNFCCC%20Metni%20Turkce.pdf), 30.03.2005. UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, Ağustos 2004. 4 IPCC Synthesis Report; 2001. 3 3 Çizelge 1. 20. Yüzyılda Sera Gazlarının Atmosferdeki Değişimleri Sanayi Öncesi 2000 Yılı Atmosferik Birikim Konsantrasyon (1000Gözlenen Artış Konsantrasyon 1750) CO2 280 ppb 378 ppb 35 ± 4% CH4 700 1750 151 ± 25% N2O 270 316 17 ± 5% Artış ± 15% 1750 yılından itibaren, bölgelere göre değişkenlik Troposferic O3 göstermiştir HFCs, PFCs, SF6 Son 50 yılda küresel olarak artış göstermiştir Kaynak: Dündar, Cihan, Arıkan, Yunus, Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik, Türkiye IV. Enerji Sempozyumu, s:334. 2.1.1. Sera Etkisi Uzun dönemde, yeryüzünün, güneşten aldığı enerji kadar bir enerjiyi uzaya vermesi gerekir. Güneş enerjisi yeryüzüne kısa dalga boyu radyasyon olarak ulaşır. Gelen radyasyonun bir bölümü, yeryüzünün yüzeyi ve atmosfer tarafından geri yansıtılır. Ama bunun büyük bölümü, atmosferden geçerek yeryüzünü ısıtır. Yeryüzü bu enerjiden, uzun dalga boyu, kızılötesi radyasyonla kurtulur (başka bir deyişle onu uzaya geri gönderir). Gezegenimizin yüzeyi tarafından yukarıya salınan kızılötesi radyasyonun büyük bölümü atmosferdeki su buharı, karbondioksit ve doğal olarak oluşan diğer “sera gazları” tarafından emilir. Bu gazlar enerjinin, yeryüzünden geldiği gibi doğrudan uzaya geçmesini engeller. Birbiriyle etkileşimli birçok süreç (radyasyon, hava akımları, buharlaşma, bulut oluşumu ve yağmur dahil) enerjiyi atmosferin daha üst tabakalarına taşır ve enerji oradan uzaya aktarılır. Sera gazı emisyonları, atmosferin kızılötesi enerji emme kapasitesini arttırarak, iklimin gelen ve giden enerji arasında tutturduğu dengeyi bozmaktadır.5 Bu mekanizma Şekil 2’de gösterilmiştir. 5 UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, Ağustos 2004. 4 Şekil 2. Sera Etkisi Mekanizması. Kaynak: (http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm), 25.08.2004. 2.1.2. Küresel İklimde Gözlenen Değişimler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC), değişik sera gazı emisyon senaryoları için çalıştırılan iklim modelleri, iklimdeki değişikliğin gelecekte de süreceğini göstermektedir. 6 Buna göre: a) 20. yüzyılda küresel ortalama yüzey sıcaklığı 0.4-0.8 °C arasında (yaklaşık 0.6 °C) artmıştır (Şekil 3). Sera gazlarıyla birlikte, aerosollerdeki artışların gelecekteki etkilerini de içeren IPCC’nin gelişmiş iklim modellerinin sonuçlarına göre, küresel ortalama yüzey sıcaklığının 1990-2100 döneminde 1.4-5.8 °C arasında yükseleceğini öngörülmektedir. b) En iyi tahminlere göre, küresel ortalama deniz seviyesinde 2100 yılına kadar yaklaşık 50 cm'lik bir yükselme öngörülmektedir. Deniz seviyesi yükselmesinin en iyi tahmini, esas olarak okyanusların termal genişlemesi ile dağ buzullarının ve örtü buzullarının (kutuplardaki deniz ve kara buzullarının) erimesinden kaynaklanan 6 IPCC Synthesis Report; 2001. 5 pozitif katkılara dayanılarak geliştirilmiştir. Düşük ve yüksek öngörülere göre 2100 yılına kadar 15 cm ile 95 cm yükselme beklenmektedir. Sıcaklık değişikliği (C°) 0.8 1998 0.6 0.4 0.2 0.0 -0.2 -0.4 -0.6 -0.8 1860 1870 1880 1890 1900 1910 1920 1930 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000 2010 Yıl Şekil 3. Küresel Ortalama Sıcaklıklarda Gözlenen Farklar. Kaynak: (http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm), 25.08.2004. 2.1.3. İklim Değişikliğinin Olası Etkileri a) Ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğrudan etkileyecek önemli değişikliklerin : - Hidrolojik döngüde, - Kara ve deniz buzullarının erimesi ve deniz seviyesi yükselmesinde, - İklim kuşaklarının yer değiştirmesinde etkisi olmaktadır. b) Küresel ortalama sıcaklıktaki 1 C°'lik bir artış, ormanların işlevini ve biyolojik çeşitliliğini önemli bir biçimde bozabilecektir. c) Atmosferdeki eşdeğer CO2 birikimlerinin iki katına çıkmasına bağlı olarak, - Sıcaklıktaki ve su varlığındaki olası değişiklikler sonucunda, dünya ormanlarının önemli bir bölümünde vejetasyon tiplerindeki bozulmalar, 6 - Orman yangınlarında artışlar görülebilecektir. ç) Küresel ortalama sıcaklıklarda 1-3.5 °C arasındaki bir artışın, - Orta enlem bölgelerinde, bugünkü sıcaklık kuşaklarının gelecek yüzyılda kutba doğru yaklaşık 150-550 km kaymasına, - Eş sıcaklık eğrilerinin yaklaşık 150-550 m yükselmesiyle eşdeğer bir değişikliğin oluşmasına neden olabilecektir. d) Küresel ısınma nedeniyle, dağ buzullarının, yarı donmuş toprakların ve kar örtüsünün yayılışında beklenen azalma olabilecek, hidrolojik ve fizyografik sistemleri, toprağın duyarlılığını ve bunlarla ilişkili sosyo-ekonomik sistemleri etkileyecektir. e) Bitki örtüsünün düşey dağılışının daha yükseklere kayacağı öngörülmektedir. İklim istekleri dağların doruklarıyla sınırlanan bazı türler, habitatın ortadan kalkması ya da azalan göç potansiyeli yüzünden yok olabilecektir. f) Karasal sucul ekosistemler ise, su sıcaklığındaki, akarsu rejimlerindeki ve su seviyelerindeki değişimlerin etkisiyle iklim değişikliğinden etkilenebilecektir. g) Göllerdeki ve akarsulardaki ısınmanın en önemli biyolojik etkisi, biyolojik üretkenlikte bir artma beklenen yüksek enlemlerde ve soğuk su türlerinin alçak enlemlere olan sınırlarında ortaya çıkacaktır. Geniş ve derin ılıman kuşak göllerinin ısınması üretkenliklerini arttırırken, bazı sığ göllerde ve akarsularda ısınma, oksijensiz koşulların olabilirliğini arttırır. ğ) Akım değişebilirliğindeki, özellikle de büyük taşkınların ve kuraklık olaylarının sıklıklarındaki ve sürelerindeki artışlar, akarsulardaki su kalitesini, biyolojik üretkenliği ve yaşam ortamını azaltır ve zayıflatır. 7 h) Sulak alanların coğrafi dağılışı, sıcaklıktaki ve yağışlardaki değişikliklerle kayabilecektir. ı) İklim değişikliğinin, gel-git dışı sulak alanlardan kaynaklanan sera gazı çıkışları üzerinde de etkili olabileceği beklenmektedir. i) İklim değişikliği ve deniz seviyesindeki yükselme ya da fırtınalardaki ve fırtına kabarmalarındaki değişiklikler, kıyıda ve kıyı habitatında erozyona, tatlı su akiferlerinde ve haliçlerinde tuzluluk artışına, nehirlerdeki ve körfezlerdeki gel-git genliğinde değişime, çökel ve besin maddesi taşınımında değişikliklere, kıyı alanlarında kimyasal ve mikrobiyolojik kirlenme örneklerinde değişikliğe ve kıyı taşkınlarında artışa yol açar. Kıyı ekosistemlerindeki değişikliklerin başlıca olumsuz etkileri, turizm, tatlı su hazneleri balıkçılık ve biyolojik çeşitlilik üzerinde olacaktır. j) Kalp-damar ve solunum hastalıklarından kaynaklanan ölümler ve sıcak hava dalgalarının şiddetindeki ve süresindeki artışlar nedeniyle oluşan hastalıklar, dolaylı etkilerin başında gelmektedir. Soğuk bölgelerdeki sıcaklık artışları ise, soğuk hava dalgalarıyla ilişkili ölümlerde bir azalmayla sonuçlanabilecektir. Taşkınlar ve fırtınalar gibi ekstrem hava olaylarındaki artışlar, ölüm, yaralanma ve psikolojik hastalıkların ortaya çıkma oranlarında bir yükselme ve tatlı su varlığında bir kirlenme oluşturabilecektir. k) İklim değişikliğinin dolaylı etkileri, malarya, humma, sarı humma ve bazı virüs kökenli beyin iltihapları gibi enfeksiyon salgınlarının taşınma potansiyelindeki artışları içermektedir. 8 2.1.4. İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri7 Türkiye’nin de içinde yer aldığı Doğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğine en fazla duyarlılık göstermesi ve etkilenmesi beklenen alanlardan biridir. İklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki olası etkileri arasında, su kaynaklarının zayıflaması, orman yangınlarında artış, kuraklık, erozyon, çölleşme ve bunlara bağlı ekolojik bozulmalar bulunmaktadır. a) Sıcaklık değişiklikleri - Atmosferdeki CO2 gazı birikimini (insan etkinlikleri sonucunda atmosfere verilen salımlarla ilişkili fazla birikimler) azaltmak için hiç önlemin alınmadığını kabul eden senaryoya göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye üzerindeki yıllık ortalama sıcaklıklarda (1961-1990 normaliyle karşılaştırıldığında) yaklaşık 3-4 °C artış, - CO2 birikimlerini 750 ppm’de durdurmayı öngören senaryoya göre, yıllık ortalama sıcaklıklarda yaklaşık 2-3 °C artış, - CO2 birikimlerini 550 ppm’de durduran senaryoya göre, yıllık ortalama sıcaklıklarda yaklaşık 1-2 °C artış öngörülmektedir. b) Yağış değişiklikleri - Salımların kontrol edilmediği senaryoya göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye üzerindeki yıllık ortalama yağışlarda yaklaşık 0 ile –1 mm/gün değişiklik (azalma), - CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de durdurmayı öngören her iki senaryoya göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye üzerindeki yıllık ortalama yağışlarda yaklaşık 0 ile –0.5 mm/gün değişiklik (azalma) öngörülmektedir. 7 Murat Türkeş (ed), İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002. 9 c) Vejetasyon biyokütle değişiklikleri - Salımların kontrol edilmediği senaryo ile CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de durdurma senaryolarına göre; Türkiye üzerindeki vejetasyon biyokütlesinde (kgC/m2) 2080’li yıllara kadar iklim değişikliği nedeniyle önemli bir değişiklik öngörülmemiştir. ç) Önemli akarsu havzalarındaki akım değişiklikleri - Salımların kontrol edilmediği senaryoda; Türkiye akarsularının yıllık akımlarında yaklaşık % 20-50 azalma, - CO2 birikimlerini 750 ppm’de durduran senaryoda; Türkiye akarsularının yıllık akımlarında yaklaşık % 5-25 azalma, - CO2 birikimlerini 550 ppm’de durduran senaryo altında, Türkiye akarsularının yıllık akımlarında yaklaşık % 0-15 azalma öngörülmektedir. d) İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’de su stresi - Salımların kontrol edilmediği senaryo ile CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de durduran sera gazı salımları senaryolarına göre; Türkiye ve Orta Doğu bölgesi, dünyanın su stresinde artış beklenen stresli ya da su sıkıntısı çeken alanları arasında değerlendirilmiştir. e) Tarımsal ürün üretimindeki değişiklikler - Salımların kontrol edilmediği senaryoya göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye’nin tarımsal ürün üretiminde yaklaşık % 0 ile –2.5 arasında azalma, - CO2 birikimlerini 750 ve 550 ppm’de durdurmayı sağlayan salım senaryolarına göre; 2080’li yıllara kadar Türkiye’nin tarımsal ürün üretiminde yaklaşık % 0-2.5 arasında bir artış öngörülmektedir. 10 2.2. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OLGUSUNUN TARİHÇESİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİNİN GELİŞİM SÜRECİ İklim Değişikliği olgusunun dünya gündemindeki gelişimi Şekil 4’te özet olarak verilmiştir. Şekil 4. İklim Değişikliği Müzakerelerinin Dönüm Noktaları. Kaynak: UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, Ağustos 2004. a) 1972 Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı (Stockholm Konferansı) Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda uluslararası düzeyde yürütülen çalışmalar 1970’li yılların sonlarında başlamıştır. Bu süreçte öncelikle elde edilen bilimsel veriler ışığında karar vericilerin konuya ilgisi sağlanmış, daha sonra temel eylem stratejileri geliştirilmiş ve somut yükümlülükler ve mekanizmalar belirlenmiştir (Şekil 4). 1970’te Roma Kulübü MIT üniversitesine insanlığın geleceği üzerine bir rapor hazırlatmıştır. Rapor, yaşamı sona erdirecek beş ana trendi incelemektedir: Hızlanan endüstrileşme, hızlı nüfus artışı, yaygın kötü beslenme, yenilenemez kaynakların yok 11 edilmesi, bozulan çevre. Raporda enerji ile ilgili tahminler şöyle özetlenebilir: 1970 yılı başlangıç alındığında kömür kaynakları 150 yıl, doğal gaz 49 yıl, petrol 50 yıl sonra tükenecektir. Raporda 19 yenilenemez kaynak tahmini vardır. Ancak enerji ile doğrudan ilgili olan kaynaklar sadece kömür, doğal gaz ve petroldür. Çevre alanında uluslararası toplumun attığı ilk somut adım olarak anılan 1972 BM Stockholm İnsan Çevresi Konferansı sonuç belgelerinde enerji ile ilgili deklarasyon ve tavsiyeler yer almaktadır. Sonuç prensiplerinde toksik, diğer madde ve ısı salınımlarının, doğanın kendini yenileme kapasitesini engellemeyeceği, eko sistemlere zarar vermeyeceği koşulu aranmaktadır.8 İklim değişikliği ile ilgili olarak uluslararası toplumun aldığı kararlar, öncelikle Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) işbirliği içerisinde 1988 yılında kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan bilimsel raporların verilerine dayandırılmaktadır. Bu raporlarda kullanılan verilerin elde edilmesinde önemli bir misyonu olan Hawaii’deki en eski gözlemevi Mauna Loa istasyonunda 1958 yılından bu yana yapılan ölçümlere göre, sanayi devriminin başladığı 1750’li yıllarda 280 ppmv civarında olan CO2 birikimi, 2000’li yılların başında 378 ppmv seviyesine ulaşmıştır (Şekil 5). 8 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004. 12 CO2 birikimi (ppmv) 390 380 370 Mauna Loa, Hawaii 2003 Mayıs (378.4) 2003 Yıllık (375.7) 360 350 340 330 320 310 1958 1963 1968 1973 1978 1983 1988 1993 1998 2003 Yıl Şekil 5. Mauna Loa İstasyonu 1958–2003 Dönemi CO2 Değişimi. Kaynak: (http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm), 25.08.2004. b) 1979 WMO Birinci Dünya İklim Konferansı9 Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından organize edilen Birinci Dünya İklim Değişikliği Konferansında, iklim değişikliği ciddi bir problem olarak gündeme gelmiştir. Bu toplantıda, iklim değişikliğinin insan aktivitelerini nasıl etkileyeceği açıklanmış, WMO, UNEP ve ICSU tarafından Dünya İklim Programı’nın (WCP) kurulması yönünde adımlar atılmıştır. 1980 ve 1990 yıllarının başlarına kadar pek çok toplantı yapılmış, bilim insanları, politikacılar ve çevre uzmanları küresel hareketliliğin politik ve küresel boyutlarını tartışmışlardır. Bu toplantılar sırasıyla; Villach Konferansı (Ekim 1985), Toronto Konferansı (Haziran 1988), Ottawa Konferansı (Şubat 1989), Tata Konferansı (Şubat 1989), Hague Konferansı ve Deklarasyonu (Mart 1989), Nordwijk Bakanlar Konferansı (Kasım 1989), Cairo Compact (Aralık 1989) ve Bergen Konferansıdır (Mayıs 1990). 9 Climate Change Information Sheet 17, (http://unfccc.int/essential_background/background_ publications_htmlpdf/climate_change_information_kit/items/300.php), 15.09.2004. 13 c) 1987 Brundtland Raporu 10 1987 yılında hazırlanan Ortak Geleceğimiz Raporu’nun en önemli özelliği fakirliği de bir çevre sorunu kabul etmesi, Sürdürülebilir Kalkınma kavramını açıklaması ve bir kalkınma stratejisi olarak kabul etmesidir. Rapor’da; fosil yakıtların çevrenin asitlenmesine, atmosfer kirliliğine, iklim değişikliği ve küresel ısınmaya neden olması sebebiyle ülkelerin enerji stratejilerinde, enerjinin etkin kullanımına ve enerji tasarrufuna yöneltmeleri önerilmektedir. Yine Rapor’da gelecekte, enerji kaynaklı en önemli sorun olarak iklim değişikliği ihtimali öngörülmekte, nükleer enerji santrallerinin kurulması ise ancak bugün çözülmemiş sorunların aşılması ile kabul görebileceği belirtilmektedir. ç) 1990 IPCC İlk Değerlendirme Raporu (FAR) 11 1988 yılında UNEP ve WMO tarafından kurulan IPCC, iklim sistemi ve iklim değişikliği hakkında bilgi oluşturmak, iklim değişikliğinin çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini göz önünde bulundurarak gerekli stratejiler belirlemek amacıyla ilk değerlendirme raporunu hazırlamıştır. Rapor, iklim değişikliği konusunda karar vericiler için bilimsel veriler öngörmüş, iklim değişikliği sözleşmesi görüşmelerinin temelini oluşturmuştur. d) 1990 İkinci Dünya İklim Konferansı12; WMO, UNEP ve diğer uluslararası organizasyonlar tarafından düzenlenen İkinci Dünya İklim Konferansı’nda bakanlar düzeyinde katılım olmuş, 137 ülke ve Avrupa Birliği katılmıştır. Konferansın sonuç bildirisinde; uzun süren pazarlıklar sonunda, 10 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004. 11 Climate Change Information Sheet 17, (http://unfccc.int/essential_background/background_ publications_htmlpdf/climate_change_information_kit/items/300.php), 15.09.2004. 12 Climate Change Information Sheet 17, (http://unfccc.int/essential_background/background_ publications_htmlpdf/climate_change_information_kit/items/300.php), 15.09.2004. 14 herhangi bir emisyon indirimi hedefi konulamamıştır. Ancak, daha sonra İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine de konu olacak “common concern of humankind”, dürüstlüğün önemi, ülkelerin farklı gelişmişlik düzeylerine göre ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar, sürdürülebilir kalkınma ve önleyici prensipler kavramları tartışılmıştır. INC/FCCC, Şubat 1991 ve Mayıs 1992 arasında beş toplantı organize etmiştir. Amaç 1992 Rio “Yeryüzü Zirvesi”ne sözleşme hazırlıklarını tamamlamaktır. e) 1992 Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (Rio Konferansı) Çevre ile ilgili en bilinen ve en somut çıktılara sahip olan toplantı ise 1992 yılında Rio da Janeriao’da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’dır. Konferans Ortak Geleceğimiz Raporu’nda kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma (SK) stratejisinin de etkisi ile kalkınmaya ağırlık vermiştir. Rio Konferansı’nda kabul edilenler arasında enerji ile ilgili en önemli belgeler 21. yüzyılın eylem planını özetleyen Gündem 21 Belgesi ile BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’dir. Kaynakların Korunması ve Yönetim bölümünde atmosfer kirliliğinde enerji kullanımının önemi belirtilerek, hükümetlere, iklim değişikliğine yol açan sera gazları ile mücadele, enerji etkinliğine ağırlık verilmesi, temiz enerji kullanılması, sürdürülebilir enerji-çevre-ekonomi kararlarının ortak alınması, tüketiciler için etkin enerji kullanım etiketleri geliştirmeleri önerilmiştir13. 1972 Stockholm Konferansından 20 yıl sonra toplanan Rio Zirvesinde 154 ülke ve Avrupa Birliği, hazırlanan sözleşmelere taraf olduklarını bildirmişlerdir. Zirvede bu ülkelerin taraf oldukları belgeler; • Gündem 21 13 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004. 15 • Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi • İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi • Ormanların Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda İlkeler Bildirimidir. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 yılında yürürlüğe girmiştir. 21 Eylül 1994 tarihine kadar gelişmiş ülkeler, ilk ulusal bildirimlerini ve stratejilerini hazırlayacaklarını bildirmişlerdir. 28 Mart-7 Nisan 1995 tarihleri arasında Berlin’de yapılan 1. Taraflar Konferansına (COP1) 117 taraf ülke, 53 gözlemci ülke, 2000’in üzerinde gözlemci ve gazeteci katılmıştır. “Berlin Buyruğu” olarak geçen COP1’de sözleşmenin yapısal ve finansal boyutları tartışılmıştır. Aralık 1995 yılında hazırlanıp, Nisan 1996 yılında yayımlanan IPCC 2. Değerlendirme Raporu (SAR), 2000 bilim insanı ve uzman tarafından hazırlanmıştır. f) COP2-COP3 1996 yılında yapılan COP2’nin ardından 1997 yılında Kyoto’da yapılan COP3, gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarını 2000 yılından sonra azaltmasını öngören düzenlemeler için bir protokol oluşturulmasını hedeflemektedir (Kyoto Protokolü). g) 2000 Birleşmiş Milletler Binyıl Zirvesi (Milenyum Zirvesi) 2000 yılında New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde bir araya gelen dünya liderleri tarafından kabul edilen ve Binyıl Kalkınma Hedefleri olarak anılan toplam 8 hedefin hemen hepsinin gerçekleşmesi yeterli, güvenilir, maliyet etkin bir şekilde elde edilebilir ve temiz enerjinin varlığına bağlıdır. Bununla beraber Çevresel Sürdürülebilirliğin Sağlanması başlıklı 7. Hedef’in gerçekleşebilmesi için enerji ile ilgili somut adımların atılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu kapsamda her ülke için; kişi başı alım gücü paritesi başına enerji kullanımı (amaç daha düşük enerji 16 yoğunluğu), kişi başı CO2 salımı, katı yakıt kullanan nüfusun oranı (amaç daha az katı yakıt tüketmek) gibi göstergelerin hesaplanması hedeflenmiştir14. Kabul edilen belgede aşağıda belirtilen hedefler açıkça görülmektedir. • Bölüm V. Geleceğimizin güvence altına alınması15: İklim değişimi ile başetmek; Küresel ısınma tehdidinin azaltılması için karbon ve öteki "sera gazları"nın %60 oranında azaltılması gerekmektedir. Buna ulaşmanın yolu enerji verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla ağırlık vermektir. Kyoto Protokolü’nün hayata geçirilmesi önemli bir ilk adım olacaktır. • Bölüm IV. Ortak Çevrenin Korunması: Kyoto Protokolü'nün, tercihen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın 2002 yılında gerçekleşecek olan onuncu yıldönümünden önce yürürlüğe girmesi ve sera gazları üretiminde öngörülen azaltmanın gerçekleşmesi için her çabayı harcamak.16 ğ) 2001 IPCC Üçüncü Değerlendirme Raporu (TAR) 17 Tüm dünya ülkelerinden binlerce uzmanın katılımıyla ve sadece gözlemler değil, çeşitli model sonuçları da kullanılarak yürütülen araştırmaların sonucunda 2001 yılında hazırlanan IPCC 3. Değerlendirme Raporu’nda (TAR) “son 50 yıl içinde gözlemlenen ısınmanın büyük ölçüde insan etkinliklerine bağlanabileceğine gösteren yeni ve daha güçlü kanıtlar elde edildiği” tespit edilmiştir. IPCC Üçüncü Değerlendirme Raporuna göre, 1990-2100 döneminde küresel ortalama yüzey sıcaklığı 1.4–5.8°C arasında yükselecektir. Öngörülen bu ısınma oranı, 20. yüzyılda gözlenen değişikliklerin çok üzerindedir ve büyük bir olasılıkla en azından geçen 14 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004. 15 BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın "21. Yüzyılda Birleşmiş Milletler" Raporu, UNIC, Ankara, 3 Nisan 2000. (http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_01.html), 20.09.2004. 16 Birleşmiş Milletler Binyıl Bildirgesi, BM Ankara Enformasyon Merkezi, 12 Eylül 2000. (http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_02.html), 20.09.2004. 17 BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın "21. Yüzyılda Birleşmiş Milletler" Raporu, UNIC, Ankara , 3 Nisan 2000. (http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_01.html), 20.09.2004. 17 10,000 yıl süresince gerçekleşenlerden daha yüksektir. Yine bu dönem içinde, deniz seviyesinin 9–88 cm arasında yükseleceği öngörülmektedir. Bu yükselme, önemli sosyo-ekonomik etkiler yaratacak, adalar, limanlar, bazı tarım alanları, tatlı su kaynakları, turizm alanları ve verimli kıyı bölgeleri tehdit altında kalacaktır. h) 2002 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (Johannesburg Zirvesi) 18 Rio Konferansı’nda ortaya konulan belgelerin ve sürdürülebilir kalkınmanın 10 yıllık uygulamasının değerlendirilmesi amacıyla 2002 yılında düzenlenen Johannesburg Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde en büyük tartışmalar enerji alanında yaşanmıştır. Konferans öncesinde yayımlanan WEHAB – Enerji Belgesi ve birçok ülkenin talebine rağmen ABD ve OPEC’in baskısıyla belli bir zaman dilimi içerisinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının tüm dünyada kullanımının belli bir hedefe ulaşması konusunda somut bir taahhütte bulunulmamıştır. Konferansta; • Uygulama Planı • Siyasi Bildirge • Johannesburg Yenilenebilir Enerji Bildirgesi kabul edilen başlıca belgelerdir. Uygulama Planı’nda esas olarak 9. (enerjiye erişimin kolaylaştırılması), 20. (yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması), 37., 38., ve 39. (iklim değişikliği ve Kyoto Protokolü) maddeleri enerji sektörünü doğrudan ilgilendirmektedir. Johannesburg Uygulama Planı’nın etkin bir şekilde takip edilmesi görevi, Rio’dan sonra olduğu gibi yine Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu tarafından yerine getirilecektir. Bu çerçevede Komisyon, 2006-2007 yıllarını kapsayan dönemde Sürdürülebilir Kalkınma için Enerji, Endüstriyel Kalkınma, Hava 18 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004. 18 Kirliliği/Atmosfer, İklim Değişikliği konularını, 2010-2011 yıllarını kapsayan dönemde de Ulaştırma, Kimyasallar, Atık Yönetimi, Madencilik, Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim Kalıpları için On Yıllık Program Çerçevesi konularını ele alacaktır.19 Johannesburg Zirvesi’nde, yenilenebilir enerji taraftarları farklı bir oluşumla başarı elde etmeyi hedeflemişlerdir. Bu amaçla oluşturulan Johannesburg Yenilenebilir Enerji Koalisyonu, Avrupa Birliği’nin başı çektiği ve Türkiye dahil olmak üzere AB üyelik sürecindeki ülkeler ile ada devletlerinin katılımıyla geniş bir ittifak haline gelmiştir (Ek 1). Johannesburg’da yayımladıkları bir Bildiri ile kararlılıklarını kamuoyuna duyuran bu Koalisyon, 2004 yılı Haziran ayında Bonn’da düzenlenen Uluslararası Yenilenebilir Enerji Konferansı ardından oluşturulan Siyasi Bildirge (Ek 2) ve Uygulama Planı ile çalışmalarını giderek etkinleştiren bir konuma getirmiş, 2004 yılında Rusya Federasyonu’nun Kyoto Protokolü’ne katıldığını açıklamasında bu çalışmaların da katkısı olmuştur. ı) COP9 Rusya Federasyonu’nun Kyoto Protokolü’ne taraf olma işlemlerinin 2004 yılına sarkması sebebiyle tarihsel bir buluşma olmamakla beraber, Kyoto Protokolü’nün esneklik düzenekleri arasında yer alan Temiz Kalkınma Düzeneği (Clean Development Mechanism, CDM) kapsamında yürütülecek ormancılık faaliyetlerine ilişkin usullerin tespit edilmesi, COP9’un en ayırt edici özelliklerinden birisini oluşturmuştur. 19 “Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi, Johannesburg Uygulama Planı, Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004. 19 COP-9’da, Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişiklikleri ve Ormancılık (LULUCF-AKAKDO) faaliyetlerinin Ulusal Sera Gazı Salımları Envanterlerinde beyanına dair 2005 yılından itibaren izlenecek yeni uygulamalar belirlenmiştir. 2004-2006 yılları Sekreterya Bütçesi ile büyük ihtimalle COP10’a paralel gerçekleşmesi beklenen Kyoto Protokolü 1. Taraflar Buluşması (MOP1) için yapılacak teknik ve mali düzenlemeler de tamamlanmıştır. Genel oturumun en önemli görüşme maddelerinin başında, Ek-I ülkelerinin sera gazı salımlarının artışı ile ilgili olarak Sekreterya’nın hazırladığı raporun değerlendirmesi yer almıştır. Ayrıca hemen hemen bütün Ek-I ülkelerinin Ulusal Bildirim’lerin hazırlanması konusunda halen güçlükler yaşadığı dile getirilmiştir. Bu kapsamda, 2004 yılının 2. yarısında konuyla ilgili bir atölye çalışmasının düzenlenmesi, ayrıca Ek-I ülkelerinin daha somut adım atmaları için COP10’a kadar bir değerlendirme raporunun hazırlanması kararlaştırılmıştır. Konferans’ın Üst-Düzey Bölümü’nde bilimsel açıdan her türlü altyapının hazır olmasına rağmen esas belirsizliğin politik alanda yaşandığı dile getirilmiştir. i) COP10 Taraflar Konferansı’nın onuncusu (COP10) 6-17 Aralık 2004’te Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te gerçekleştirilmiş, Türkiye, 24 Mayıs 2004 tarihinde Sözleşme’ye katılmasının ardından COP10’da ilk defa Taraf ülke olarak temsil edilmiştir. Konferans’ta uyum seçenekleri, az gelişmiş ülkelerin Ulusal Eylem Planları’nın desteklenmesi, iklim değişikliğiyle ilgili çalıştay ve teknik raporlar konusunda bilimsel değerlendirmelerden oluşan Buenos Aires Çalışma Programı kabul edilmiş ve BM İDÇS Sekreteryası tarafından Mayıs 2005’te Bonn’da taraf ülkelerin katılımıyla bir seminer düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. 20 BM İDÇS 11. Taraflar Toplantısı (COP11) ve Kyoto Protokolü 1. Taraflar Toplantısı (COP/MOP 1) 7-18 Kasım 2005 tarihlerinde düzenlenecektir. 2.3. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ İDÇS, 1992 yılında Rio’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında imzaya açılmıştır. 1994 yılında 55 ülke ve Avrupa Birliğinin onay işlemlerini tamamlamasıyla yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeye 2004 yılı itibariyle 189 ülke ile Avrupa Birliği taraf olmuştur. Sözleşme, hükümlerin yer aldığı 26 Maddeye ilave olarak iki Ek Liste içermektedir. Ek-I olarak adlandırılan birinci listede, Sözleşmenin imzaya açıldığı tarih olan 1992 yılında “İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) üye 24 ülke ile Avrupa Birliği, ayrıca pazar ekonomisine geçiş süreci yaşayan orta ve doğu Avrupa ülkeleri ile eski Sovyet Birliğinden ayrılan bazı ülkeler yer almaktadır. Ek-II listesinde ise sanayileşmiş olarak nitelendirdiğimiz 24 OECD üye ülkesi ile AB yer almaktadır. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin amacı, sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonunun iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkisini önleyecek bir seviyede sabit tutulmasını sağlamaktır. Bu amaçla ülkelere ortak yükümlülükler verilmiştir (Madde 4). Bu yükümlülükleri üç kategoriye ayırabiliriz. 1. Sözleşmeye taraf olan tüm ülkelerin yerine getirmesi gereken genel yükümlülükler; - Ulusal sera gazı envanterini hazırlamak ve bildirimini yapmak, - İklim değişikliğinin azaltılmasını ve iklim değişikliğine uyumu kolaylaştırıcı tedbirleri içeren programları geliştirmek ve bildirimini yapmak, 21 - İlgili teknolojilerin, çalışmaların ve uygulamaların hayata geçirilmesinde ve yaygınlaştırılmasında işbirliğini sağlamak, - İlgili sosyal, ekonomik ve çevresel politikalarda ve eylemlerde iklim değişikliğini göz önüne almak. 2. Sözleşmenin Ek-I listesinde yer alan gelişmiş ülkeler (OECD) ile pazar ekonomisine geçiş sürecindeki ülkelerin yerine getireceği yükümlülükler; - İklim değişikliğini azaltmak amacıyla, sera gazlarının insan kaynaklı emisyonlarını sınırlandırmak yönünde ve sera gazı yutaklarını ve rezervuarlarını arttırmak yönünde tedbirler almak ve politikalar benimsemek, - İklim değişikliğini önlemek için aldıkları tedbirlerin ve izledikleri politikaların neler olduğunu bildirmekle, ayrıca mevcut sera gazı emisyonları ve öngörülen emisyonlarla ilgili elde edilen bilgiyi iletmek, - Geçtiğimiz yüzyılın sonunda, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını daha önceki seviyesine geri çevirmek ve bunu gerçekleştirmek içinde öncelikle bireysel ya da ortaklaşa olarak 1990 yılı seviyesine indirmek (Bu koşul Ek-I ülkeleri tarafından kısaca sera gazı emisyonlarını 2000 yılında 1990 yılı seviyesinde sabitlemek olarak yorumlanmaktadır). 3. Sözleşmenin Ek-II listesinde yer alan sanayileşmiş ülkelerin yerine getireceği taahhütler. Bu ülkeler aynı zamanda Ek-I listesinde yer aldıkları için sayılan taahhütlere ilaveten gelişme yolundaki ülkelere, - Ulusal bildirimlerini hazırlamaları için maddi yardım sağlamayı, - İklim değişikliğini önlemek için alınacak tedbirlerinin ve izlenecek politikanın uygulama maliyetini karşılayabilmeleri için gerekli maddi kaynağı 22 sağlamayı ve gerekirse bu ülkelere teknoloji transferi yapmayı taahhüt etmişlerdir. 2.4. KYOTO PROTOKOLÜ VE DÜZENEKLERİ20 1997 yılında 3. Taraflar Konferansı’nda (COP3) kabul edilen belge Kyoto Protokolü olarak bilinmektedir. 1998 yılı Kasım ayında Buenos Aires’te yapılan COP4 müzakerelerinde protokolün nasıl işleyeceğine dair karar verilmiştir. Buenos Aires Eylem Planı, Protokol’de yer alan kurallara ilişkin müzakerelerle uygulamaya (finansman ve teknoloji transferi gibi) ilişkin müzakereler arasındaki bağlantının kurulmasını sağlamış ve bu kapsamda müzakereler için son tarih, 2000 yılı sonlarında Lahey’de yapılan COP6’da belirlenmiştir. Ancak, 2001 yılı Temmuz ayında Bonn’da yapılan toplantıda müzakere görüşmeleri yeniden başlamıştır. Hükümetler, Bonn Anlaşması ile Buenos Aires Eylem Planı’nın tartışmalı yönlerine ilişkin bir anlaşmaya varmışlardır. Bu arada IPCC tarafından yayınlanan üçüncü rapor da, dünyadaki ısınmayla ilgili o güne dek bulunan en ikna edici kanıtları ortaya koyarak müzakereler için olumlu bir hava yaratmıştır. Fas’ın Marakeş kentinde yapılan COP7, Marakeş Anlaşması ile Kyoto Protokolü’ne göre daha ayrıntılı kurallar içeren bir müzakere metni oluşturulmuştur. Ancak, Protokol’ün yürürlüğe girebilmesi için Sözleşme Taraflarından en az 55’inin bu belgeye taraf olması (onaylaması, kabul etmesi ya da katılması), bunların arasındaki Ek-I Taraflarının, bu grubun 1990 yılı toplam karbondioksit emisyonlarının %55’ini temsil edebilecek sayıda olması gerekmektedir. Rusya Federasyonu’nun 18 Kasım 2004 tarihinde söz konusu kararını Birleşmiş Milletler’e 20 http://www.rec.org.tr/iklim-kyoto.htm, 04.04.2005. 23 iletmesiyle her iki koşulun da gerekleri yerine getirilmiş ve Kyoto Protokolü 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ek-I Tarafları için bağlayıcılık taşıyan emisyon hedefleri, Protokol’ün özünü oluşturmaktadır. Buna göre söz konusu Taraflar, 2008-2012 dönemindeki emisyonlarını, 1990 yılındaki emisyon düzeylerinin en az %5’i kadar indireceklerdir. Bu çerçevede, bütün Ek-I taraflarının kendi emisyon hedefleri belirlenmiş, Kyoto’da karara bağlanan bu hedefler Protokol’ün Ek-B listesinde belirtilmiştir. Avrupa Birliği üyesi 15 ülke, Protokol çerçevesinde şekillenen ve “balon” adı verilen bir hesaplama yönteminden yararlanma konusunda anlaşmaya varmıştır. Buna göre, söz konusu ülkeler toplam emisyon azaltma hedefini kendi aralarında oransal olarak paylaşacaklardır. Genellikle, Taraflar emisyonlarını azaltırken ya da sınırlandırırken 1990 yılını temel almaktadır (temel yıl). Bununla birlikte, EIT Tarafları Sözleşme çerçevesinde başka bir yılı temel alabilirler. HFC, PFC ve SF6 emisyonları için bütün Taraflar temel olarak 1990 ya da 1995 yılını seçebilir. Ayrıca Taraflar, arazi kullanımı, arazi kullanım değişiklikleri ve ormancılık sektöründe ele alınan karbon yutaklarını arttırarak atmosferden uzaklaştırılan sera gazı miktarlarını arttırıp emisyonlarını dengeleyebilirler. Ancak, sera gazlarının uzaklaştırılmasında sadece belirli etkinlikler geçerli sayılmaktadır ve bu yollar da belirli kurallara tabidir. Bunun yanı sıra, hedeflere ulaşmak için bu sektördeki emisyonların ne ölçüde kullanılabileceği de yine özel kurallarla belirlenmiştir. Protokol’ün kuralları aşağıdaki başlıklarda odaklaşmaktadır: - Yasal bağlayıcılık taşıyan emisyon hedefleri ve genel yükümlülükler dahil olmak üzere, Yükümlülükler; 24 - Ülke içinde atılacak adımlar ve üç yeni uygulama mekanizması dahil olmak üzere, Uygulama; - Bir Uyum Fonu’nun devreye sokulması dahil olmak üzere, Gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkilerin en aza indirilmesi; - Ülke raporlarının ayrıntılı değerlendirilmesi dahil olmak üzere, Hesaplama, raporlama ve değerlendirme; - İhtilaflı durumları değerlendirecek bir Uyum Komitesi’nin çalışmaları dahil olmak üzere Sözleşme hükümlerine uygun hareket edilmesi; Uygunluk; Protokol, üç düzeneği devreye sokarak bu alanda yeni bir dönem başlatmıştır. Bu üç Mekanizma, Ortak Uygulama (JI), Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM) ve Emisyon Ticareti (ET)’dir. Bu Mekanizmalarla; Tarafların Emisyon azaltma ya da karbon yutaklarını geliştirme girişimlerini, kendi ülkeleri yerine başka yerlerde daha düşük maliyetle gerçekleştirebilmelerine olanak tanıyarak, iklim değişikliğine yol açan etmenleri azaltıcı uygulamalarının daha maliyet etkin hale getirilmesi hedeflenmektedir (Çizelge 2). Marakeş Anlaşmaları, belirtilen mekanizmaların emisyon hedeflerine ulaşılması için hangi ölçekte kullanılabileceği konusunda herhangi bir nicel sınırlama getirmemektedir. Bununla birlikte Ek-I Taraflarının, kullandıkları mekanizmalarının “ülke içindeki girişimleri tamamlayıcı nitelikte” olduğunu gösteren bilgileri sağlamaları gerekmektedir. Yükümlülüklerin gerçekleştirilmesi için girişilen çabalarda ülke içi politikaların ve önlemlerin “belirli bir ağırlığı” olmalıdır. Bu mekanizmalardan yararlanmak isteyen Ek-I Taraflarının Kyoto Protokolü’nü onaylamış olmaları, ayrıca emisyonlarla ilgili metodoloji ve bildirim yükümlülükleri açısından Protokol çerçevesindeki yükümlülüklerine sadık kalmaları, ayrıca bu 25 ülkelerin ulusal bir kayıt sistemine de sahip olmaları gerekmektedir. İlk yükümlülük dönemi söz konusu olduğunda, LULUCF (arazi kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri ve ormancılık) sektörü raporlarının zamanlamasında belirli bir esneklik tanınabilmektedir. Marakeş Anlaşmaları, hükümetlerinin takdir hakkına bağlı olmak üzere, iş çevrelerinin, çevreyle ilgili STK’nın ve diğer “tüzel kişiliklerin” bu mekanizmalardan herhangi birini ya da üçünü birden kullanmalarına olanak tanımaktadır. Çizelge 2. Ek 1 ve Ek 1 Dışı Ülkeler Arasındaki Kyoto Düzenekleri. EK-I ÜLKELERİ EK-I DIŞI ÜLKELERLE ARASINDA BERABER EMİSYON TEMİZ KALKINMA ORTAK UYGULAMA TİCARETİ MEKANİZMASI DÜZENEK TÜRÜ (JI) (ET) (CDM) ERU AAU CER ELDE EDİLEN (Emission Reduction Unit (Assigned Amount Unit (Certified Emission Reduction – KARBON – – Belgeli Emisyon Azaltımı) İNDİRİMİ Emisyon Azaltma Birimi) Ayrılmış Miktar Birim) Kaynak: (http://www.rec.org.tr/iklim-kyoto.htm), 05.04.2005. • Ortak uygulama (Joint Implementation, JI) Ortak uygulama çerçevesinde Ek-I Tarafları, emisyonları azaltmak ya da yutaklar yoluyla uzaklaştırılmaları arttırmak amacıyla diğer Ek-I ülkelerinde projeler uygulayabilirler. Bu tür projelerle ortaya çıkan emisyon azaltma birimleri (ERU) daha sonra yatırımcı Ek-I ülkeleri tarafından kendi emisyon azaltma hedeflerinin gerçekleştirilmesi için kullanılabilir. Bu durumlarda çifte sayımdan kaçınmak için, elde edilen miktar ev sahibi ülkenin ayrılmış miktarından düşülür. Kyoto Protokolü’nde terminoloji olarak yer almasa bile, “ortak uygulama” terimi, bu mekanizma için yaygın olarak kullanılan bir kısaltmadır. 26 • Emisyon Ticareti (Emissions Trading, ET) Emisyon Ticareti sayesinde Ek-I Tarafları, emisyonları azaltması daha kolay olan diğer Ek-I Taraflarından ayrılmış miktar birimleri (AAU) edinebilir. Böylece Taraflar, buna olanak veren koşullar olduğunda emisyonların azaltılmasında ya da uzaklaştırmaların arttırılmasında daha az maliyetli yollara başvurabilirler ve sonuçta iklim değişikliği etkilerinin azaltılması çabalarının toplam maliyetini düşürebilirler. • Temiz Kalkınma Mekanizması (Clean Development Mechanism, CDM) Temiz Kalkınma Mekanizması sayesinde, özellikle özel sektörün gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlarının artması, çevre dostu teknolojilerin transferinin yaygınlaşması ve genel olarak sürdürülebilir kalkınma yolunda ilerleme sağlanması beklenmektedir. CDM, Ek-I Taraflarına, Ek-I Dışı ülkelerde emisyonları indirecek sürdürülebilir kalkınma projeleri uygulama olanağı tanımaktadır. Bu tür projeler, Ek-I Dışı Tarafların sürdürülebilir kalkınma çabalarına yardımcı olarak Sözleşme’nin nihai hedefine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, CDM projeleri sayesinde sağlanan onaylı emisyon azaltma (CER) değerleri, Ek-I Taraflarınca kendi emisyon hedeflerine ulaşmada kullanılabilmektedir. CDM kapsamında Marakeş Anlaşmalarında belirlenen kurallar emisyon azaltmasına yönelik projeler üzerinde odaklanmaktadır. Ayrıca, ormanlaştırma ve yeniden ormanlaştırma etkinliklerinin ilk yükümlülük döneminde CDM kapsamına alınmasına yönelik kurallar da geliştirilmektedir. Ek-I Taraflarının bu 27 tür ”yutak” etkinliklerinden sağlanan CER değerlerini kendi hedefleri çerçevesinde sınırlı olarak kullanabilmeleri sağlanmaktadır. 3. AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE AÇISINDAN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ 3.1. AVRUPA BİRLİĞİ GENİŞLEME SÜRECİ Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun (AKÇT) kurulmasına ilişkin Paris Anlaşması (1951) ile Avrupa Ekonomik Topluluğunun (AET) ve EURATOM’un kurulmasına ilişkin Roma Anlaşması (1957) altı kurucu üye tarafından imzalanmıştır (Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda). AB bundan sonra art arda dört genişleme sürecinden geçmiştir: - 1973 yılında Danimarka, İrlanda ve İngiltere; - 1981 yılında Yunanistan; - 1986 yılında Portekiz ve İspanya; - 1995 yılında Avusturya, Finlandiya ve İsveç; - 2004 yılında Estonya, Litvanya, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, GKRY, Slovakya, Slovenya, Malta ve Macaristan birliğe dahil olmuşlardır. Toplam 378 milyon nüfusa sahip olan AB15’in nüfusu, son genişleme ile birlikte 454 milyona ulaşırken; 10 yeni ülkenin katılımıyla AB’nin resmi dillerinin sayısı da 11’den 20’ye yükselmiştir. Avrupa kıtasının tarihi bölünmesini sona erdiren bu 28 genişleme dalgası AB’nin sosyal, kültürel, ekonomik iç dengelerinin yanı sıra kurumsal yapısını da büyük ölçüde değiştirmiştir.21 3.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI AB’de iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin politika ve önlemler, “çevre” başlığı altında değerlendirilmektedir. AB’nin çevre konusundaki önemli amaçları ve öncelikleri ile alınacak önlemlerin ayrıntıları ise, Çevre Eylem Programlarında verilmektedir. Avrupa Komisyonu’nun, ilk CO2 salımlarının sınırlandırma ve enerji verimliliği stratejisini yayınladığı 1991 yılından bu yana, AB de iklim değişikliğini önlemeye ve Topluluğun sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik çok sayıda girişimde bulunmuştur. 2002 yılında gerçekleştirilen Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi’ne hazırlık çerçevesinde Haziran 2001’de Göteborg’da yapılan Avrupa Konseyi’nde, “Daha İyi Bir Dünya için Sürdürülebilir Avrupa: Sürdürülebilir Kalkınma için Avrupa Birliği Stratejisi” konulu Avrupa Komisyonu önerisi kabul edilmiştir. Bu toplantıda, iklim değişikliğiyle savaşım, AB’nin kalkınma stratejisinin bir önceliği olarak tanımlanmış, stratejide yer alan iklim değişikliğine ilişkin bazı öneriler sunulmuştur. i) Sera gazı salımlarını KP’nin 2008-2012 birinci yükümlülük dönemi sonrası için 2020 yılına kadar 1990 düzeylerine göre her yıl %1 oranında azaltmak; ii) Vergileri en az enflasyon düzeyine göre otomatik olarak belirleme gibi, enerji vergisi konusunda daha başarılı çevre hedefleri oluşturmak; 21 http://www.abgs.gov.tr/abportal/defaultcontent.asp?CID=1939&VisitID={C55282BD-5E0D-4491A157-6475EF0B43D2}&Timer=60118,13 (http://www.abgs.gov.tr/abportal/abbirliği/genişleme/genişlemenin tarihçesi), 23.09.2004. 29 iii) 2020 yılına kadar fosil yakıt üretimi ve tüketiminde tüm devlet yardımlarını aşamalı olarak kaldırmak ve ilgili sektörlerde oluşacak işsizliği karşılamak için alternatif iş kaynakları geliştirmek ve ayrıca AB’ye katılım görüşmeleri çerçevesinde, özellikle bazı aday ülkelerdeki kömürün özel durumunu dikkate almak; iv) 2010 yılına kadar otomobil ve kamyonların tükettiği yakıtın en az %7’sinin biyoyakıtları da içeren alternatif yakıtlarla karşılanmasını sağlamak. Avrupa Çevre Ajansı’nın AB sera gazı salımlarına ilişkin Nisan 2002’de yayımladığı teknik rapora göre, AB’nin sera gazı salımları 1990-2000 döneminde %3.5 oranında azalmıştır. AB’nin İDÇS’ye sunduğu Üçüncü Bildirimindeki öngörülere göre, sera gazı salımları 2010 yılında 1990 düzeylerine göre %1 oranında artacaktır. Bunun ana nedeni, ulaştırma ve hizmet sektöründe giderek artan enerji talebine bağlı olarak, bu sektörlerden kaynaklanan salımların sırasıyla %31 ve %14 oranında artacak olmasıdır.22 3.2.1. Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP) Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP), Komisyon’un Mayıs 1999’da “Kyoto Protokolü’nün Yerine Getirilmesine Hazırlık” başlıklı Bildirimi ve Çevre Konseyi’nin Haziran 1998’deki ve Ekim 1999’daki önerilerine dayanmaktadır. ECCP, enerji, ulaştırma ve hava kalitesi gibi iklim değişikliğine katkısı bulunan alanlardaki varolan girişimlerle bağlantı kurmaktadır ve tutarlı, karşılıklı uyum içinde ve birbirlerini güçlendiren daha ileri programlar üretme amacına yönelik bir yol izlemektedir23. Programın ana amacı, AB’nin KP altındaki hedefine ulaşmak 22 23 (http://www.europa.eu.int/ comm/environment/docum/0708_report_en.pdf), 15.09.2004. (http://europa.eu.int/comm/environment/climat/ eccp_report_0106.pdf), 23.09.2004. 30 amacıyla Topluluk stratejisinin gerekli tüm bileşenlerini belirlemek ve geliştirmektir. Bu bileşenler, politika ve önlemler ve esneklik düzenekleri yardımıyla sera gazı salımlarının azalması, kapasite oluşturma/ teknoloji transferi, araştırma/gözlem ve eğitim/öğretim konularının içermektedir. Bu girişimlerden bazıları, yolcu taşıtlarında CO2 salım indirimini öngören otomobil üreticileri ile yapılan anlaşma, Elektrik ve Doğal Gaz Pazarlarının Serbestleştirilmesi Direktifleri, Toplulukta Geliştirilmiş Enerji Verimliliği Eylem Planı, Enerji Arzının Güvenliği konulu Yeşil Belge, Ortak Ulaştırma Politikası konulu Beyaz Belge, Trans Avrupa Ağı rehberlerinin yeniden gözden geçirilmesi ve çevre koruma için devlet yardımlarının gözden geçirilmesidir. ECCP ilk aşamasına ilişkin nihai raporu 2001 yılı Haziran ayında yayımlanmıştır. Raporda iki farklı yaklaşımın sonuçları verilmektedir. i) AB salım indirim amaçlarının maliyet etkin değerlendirilmesini içeren sektörler arası çalışma, ii) Farklı sektörlere ilişkin uzman çalışma grupları aracılığı ile politika ve önlemlerin değerlendirilmesi Raporda ayrıca, AB düzeyindeki maliyet etkin önlemlerin kısa vadeli potansiyelinin daha iyi gösterilmesi amacıyla, ileri hazırlık aşamasında olan önlemler, hazırlık aşamasında ve üzerinde daha fazla çalışılması gereken önlemler şeklinde sınıflama yapılmıştır. İleri Hazırlık Aşamasında Olan Önlemler; i) Topluluk Sera Gazı Salım Ticareti Planı için Çerçeve Direktifi ii) Biyoyakıt Direktifi iii) Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Artırılması Direktifi 31 iv) Binalarda Enerji Performansı Direktifi v) Kamu Satın Alımlarında Enerji Verimliliği Direktifi vi) Düzeltilmiş Save Direktifi vii) Enerji Verimliliği için Çıkış Kampanyası ve Halkın Bilinçlendirilmesi Kampanyası viii) Florine Gazlar için Çerçeve Direktifi Hazırlık Aşamasında Olan Önlemler: Bileşik Isı ve Güç Direktifi, Elektrikli Aletler için Enerji Hizmetleri Direktifi, Minimum Verimlilik Standartları Çerçeve Direktifi, enerji verimliliği koşullarına göre IPCC’nin yeniden gözden geçirilmesi, Teknoloji Satın Alımı Girişimi, Motor Challenge Programme girişimi, CH4 salımlarını azaltmaya yönelik gönüllü önlemler, Avrupa Sürdürülebilir Enerji Ajansı ve iklim değişikliği ile ilgili araştırma altyapısının geliştirilmesine yönelik destekler alınabilecek önlemler arasında sayılabilir. Üzerinde Daha Fazla Çalışılması Gereken Önlemler: Yenilenebilir enerji kaynaklarından ısı üretiminin artırılması girişimi, enerji yoğun sanayilerle uzun vadeli anlaşmalar, yolcu taşıtları için mali önlemler, küçük ticari taşıtlarla ilgili olarak otomobil sanayicileri ile gönüllü anlaşmalar ve yolcu taşıtlarının ve yakıtların teknolojik bakımdan daha ileri düzeyde iyileştirilmeleri konularındaki önlemler, üzerinde daha fazla çalışılması gereken önlemler arasındadır. ECCP sonuçlarında ayrıca esneklik düzeneklerine ilişkin olarak, AB salım ticareti planının geliştirilmesi önerilmektedir. Firmaların Ortak Yürütme ve Temiz Kalkınma Düzeneğinin kullanımının özendirilmesi gerektiği de sonuçlar arasındadır. 32 ECCP kapsamında, AB’nin tüm sektörlerde alacağı önlemlerin CO2 salımlarını azaltma potansiyelleri Çizelge 3’de sunulmaktadır. Bu çerçevede, hedeflenen önlemlerin uygulamaya konulması halinde tasarruf edilecek seragazı salımlarının yaklaşık olarak yıllık 578-696 Mt CO2 eşdeğerine ulaşması beklenmektedir. Bu değer ise, AB’nin Kyoto Protokolü kapsamında yükümlülüğünün 2 katına yakındır. Ancak söz konusu önlemlerin uygulanmasında çok sıkı bir izleme ve denetim sürecine ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmektedir. Çizelge 3. AB Politika ve Önlemlerinin CO2 Salımlarını Azaltma Potansiyeli. Politika ve Önlemler Azaltma Yürürlüğe Potansiyeli giriş (Mt CO2-eq.) AB Salım Ticareti Programı 2003 Ortak Uygulama ve Temiz Kalkınma 2004 Düzeneği’nin Salım Ticaretine Bağlanması İzleme kararının gözden geçirilmesi 2004 Kombine Isı ve Enerji Çevrim 65 2004 Santrallerinin Desteklenmesi Direktifi Konutların Enerji Performansı 35-45 2003 Direktifi Ulaştırmada Biyo-yakıtların 35-40 2003 Kullanılması Direktifi Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından 100-125 2001 Elektrik Elde Edilmesinin Desteklenmesi Direktifi Çöp Depolama Direktifi 41 1999 Gönüllü anlaşmalar 75-80 1998 Enerji Etiketleme Direktifleri 20 1992 Sonuçların alınması 2005 2005/ 2008 2006 2006 2005 2003 2000 1999 1993 Kaynak: Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004. 3.2.2. Avrupa Birliği Sera Gazı Salım Ticareti AB içinde çalışacak bir salım ticareti sisteminin oluşturulması, KP hedeflerine maliyet etkin biçimde ulaşılması bakımından Topluluğun iklim stratejisinin önemli 33 bir bileşeni olarak yorumlanmaktadır. Ayrıca 2008 yılında başlaması planlanan küresel sera gazı salım ticaretinden önce AB’ye deneyim kazandıracak olması bakımından da önemlidir. AB Komisyonu Kasım 2003’de, “AB Sera Gazı Salım Ticareti” konulu bir direktif yayımlanmıştır. Direktif, Mart 2001 tarihli Yeşil Belge’ye dayanmaktadır. 24 Salım ticaretinin ilk aşaması 2005 yılında başlayacak, 2007 yılının Aralık ayı sonunda bitecek ve beşer yıllık aşamalar halinde devam edecektir. İlk aşama, 2002 yılı verilerine göre AB toplam sera gazı salımlarının % 81’inden sorumlu olan CO2 salımlarının ticareti ile sınırlı olacaktır. AB salım ticaretinin başlangıç aşamasında büyük sanayi ve enerji etkinliklerinden kaynaklanan CO2 salımları dikkate alınacaktır. Sayıları 4000-5000 arasında değişen bu fabrikaların 2010 yılında AB’nin toplam sera gazı salımlarının %46’sından sorumlu olacakları öngörülmektedir. Salım ticaretine ilişkin direktifin iki içeriği bulunmaktadır. Birincisi, salım ticareti planının kapsamına alınan tüm fabrikalardan ve işletmelerden istenecek sera gazı “izni” (permit) ve diğeri, CO2 eşdeğeri metrik ton ile gösterilecek ve sahip olduğu fabrikaya karşılık gelen miktarda sera gazı salımında bulunma hakkı verecek olan sera gazı “ayrılmış miktarıdır” (allowance). Her üye devlet başlangıçta ayrılmış miktarlarını, bu Direktifin gereklerini göz önünde bulundurarak ve “yük paylaşımı” anlaşması çerçevesindeki yükümlülüğünü dikkate alarak belirleyecektir. AB salım ticaret planı, KP Ek B’de listelenen gelişmiş ülkeler arasında oluşturulacak uluslararası salım ticaretine uygun şekilde tasarlanmıştır. 24 (http://europa.eu.int/comm/environment/climat/ eccp_report_0106.pdf), 23.09.2004. 34 30 Haziran 2006 tarihine kadar bu yapılanlar ışığında kazanılan deneyimlere dayanılarak ve uluslararası ortamdaki gelişmeler ışığında direktif yeniden gözden geçirilecektir. 3.2.3. Avrupa Topluluğu Çevre Eylem Programları Topluluğun çevre ile ilgili ilk kapsamlı düzenlemesi olan Birinci Beş Yıllık Çevre Eylem Programı25 1973-1977 yıllarını kapsamaktadır. Bu süreçte 1971 yılında OECD bünyesinde bir Çevre Programı’nın oluşturulması ve Topluluğun 1973 Paris Zirvesi önemli bir rol oynamıştır. Bu ilk çevre eylem programı, çevre yönetimi ile ilgili genel prensipleri açık olarak düzenlemiştir. Bu prensiplerin arasında dikkat çeken ilkelerden biri; “küresel çevre politikalarının gerçekleşmesine yönelik çalışmaların etkinliği, uzun dönemli bakış açısına sahip bir Avrupa Çevre Politikasının belirlenmesi ile mümkün olacaktır” ilkesidir. 1977-1981 yıllarını kapsayan Topluluk İkinci Beş Yıllık Çevre Eylem Programı26, çeşitli alanlarda kirlilik önleme ve koruma politikalarının yanı sıra, çevre politikalarıyla istihdamın ilişkisi ve çevre politikalarının finansman yükü ile ilgili konuları ele almıştır. Programla beraber Topluluk, çevre konusunun karlılık/maliyet hesabı yapmak suretiyle değerlendirilmemesi gerektiğini dikkate almıştır. 1982-1986 dönemini kapsayan Üçüncü Çevre Eylem Programı27, çevre ve doğal kaynakların korunması için genel bir koruyucu strateji benimsemiştir. Bu programla, tarım, enerji, sanayi, ulaştırma ve turizm sektörlerinden herhangi birinde gerçekleştirilen ekonomik bir faaliyetin henüz plan aşamasında iken çevre boyutunun dikkate alınmasının sağlıklı ekonomik büyüme açısından daha yararlı olacağının 25 OJ. No: C.112.1973 OJ. No: C.139.1977 27 OJ. No: C.46.1983 26 35 önemi belirlenmiş, kıt kaynakların kirlenmesi ve zarar görmesine karşı sürdürülecek mücadelenin böylece daha ucuz ve etkin bir şekilde yürütülebileceği yaklaşımı kabul görmüştür. 1987’den önce çevre politikası Topluluğun ekonomik politikaları çerçevesinde ele alınan ikincil bir politika alanı iken, Avrupa Tek Senedi ile birlikte başlı başına bir politika alanı haline gelmiştir. Temmuz 1987’de yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi (Single Act) ile Topluluğun kuruluş antlaşmasında değişiklik yapılmış ve Topluluk Konseyi’ne çevrenin korunması konusunda tedbir alma ve üst düzeyde korumayı esas alma yetkisi verilmiştir. Avrupa Tek Senedi’nin 25. maddesi, Topluluk kuruluş antlaşmasının 130 uncu maddesine yeni bir bölüm olarak “Çevre” başlıklı bölümü eklemiştir. Dördüncü Çevre Eylem Programı28 (1987-1992), enerji kullanımı ve çevre koruma amaçları arasında bir denge kurulmasını şart koşmaktadır. Enerji tasarrufu ile ilgili olarak alınan tedbirler, kaynakların akılcı kullanımı ve fosil yakıtlar dışındaki alternatif enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması yönünde alınan tüm tedbirlerin hava kirliliğinin azalmasına olumlu katkılarda bulunduğu vurgulanmaktadır. 7 Şubat 1992’de Maastricht’de imzalanan Avrupa Birliği Anlaşması ile Avrupa Birliği Konseyi’nin çevre alanında nitelikli oyçokluğu yerine oybirliği ile kabul yöntemi ile karar alacağı istisnai durumlar arasında; bir üye devletin değişik enerji kaynakları arasındaki tercihini ve enerji arzının genel yapısını önemli ölçüde etkileyen önlemler de dahil edilmiştir. 28 OJ. No: C.328.1987 36 1993-2000 yıllarını kapsayan Beşinci Çevre Eylem Programı29; Birliğin ortak politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında sürdürülebilir kalkınma amacını hayata geçirebilmek için önemli bazı sektörlerin çevre ile uyumlu olması yönünde politikalar tespit edilmiştir. Bu kapsamda, öncelikle tarım, ulaştırma, enerji, endüstri ve turizm sektörlerine önem verilmiş olup, çevrenin korunmasının tüm sektörler tarafından paylaşılması gereken bir sorumluluk olduğu ve söz konusu sektörlere ilişkin politikalarla çevre politikasının bütünleşmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. İklim değişikliği, ilk kez topluluğun ana konuları arasında kabul edilmiştir. Programda aşağıdaki konular ele alınmaktadır. 1. 2000 yılına kadar CO2 salımlarını 1990 düzeyinde tutmak için, a. enerji tasarruf önlemleri, b. enerji verimliliğinin artırılması, c. daha az CO2 salan ya da CO2 salımlarında bulunmayan kaynaklara doğru yakıt dönüşümü. 2. CH4 salımlarının sınırlandırılması ya da azaltılması. 3. Sera gazı yutaklarının korunması ve artırılması. Bu program çerçevesinde, 2000 yılı sonrası için niceliksel indirim hedeflerini getirecek bir protokol ve onu izleyen yaptırımlarla topluluğun BM/İDÇS’yi güçlendirmesi gerektiğine karar verilmiştir. Ayrıca enerji programları kullanılarak iklim değişikliğinin kaynakları ve etkileri, sosyoekonomik ve politik sonuçlarının değerlendirilmesi, enerji-ekonomi-çevre modellemesi konularında araştırma- geliştirme etkiliklerine ağırlık verilmiş, mali önlemler çerçevesinde de enerji ve CO2 vergisi önerilmiştir. 29 Murat Türkeş, Gönül Kılıç, Avrupa Birliğinin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri, DMİ, Nisan 2003, s:14. 37 Haziran 1997 tarihinde yapılan Amsterdam Antlaşması ile, çevre alanında yapılan önemli değişiklik, Topluluğun kuruluş amaçları (Madde B) ve ana hedefleri (Madde 2) kapsamına “sürdürülebilir kalkınma” kavramının dahil edilmesi, bir başka değişiklik ise, Kurucu Antlaşmalara eklenen yeni bir madde ile (Madde 3c) çevrenin korunması ve sürdürülebilir gelişmenin sağlanması için, alınması gereken önlemlerin tüm Topluluk politikalarının tanım ve uygulamalarıyla bütünleştirilmesi olmuştur. 21. Yüzyıla yönelik hedefleri belirlemek amacıyla hazırlanmış olan "Büyüme, Rekabet ve İstihdam" ana başlıklarını içeren Beyaz Kitap’ta30, emek ve sermaye kullanımında, doğal kaynakların aşırı-sınırsız kullanımı ile dengenin bozulduğu dile getirilmiştir. Raporda doğal kaynakların sınırsız olmadığına dair değerlendirmeler aşağıdaki ifadelerle açıklanmıştır; "Pazar fiyatları çevre kaynaklarının sınırlılığını yansıtmadığı için, bu kaynakların sürdürülmesi aşırı tüketimi imkansızdır. sistematik Çünkü; hale daha gelmiştir. önce Bu durumun kirletilen çevrenin temizlenmesinin masrafları hızla artmaktadır, azalan kaynaklar gelecek nesiller için bir tehdit oluşturmaktadır, mevcut üretim ve tüketim kalıplarının dünyanın diğer ülkelerince de benimsenmesi ihtiyaç duyulan kaynak miktarını on kat artıracaktır. Bazı kirlenme çeşitleri sadece ekolojik sistemleri değil, tüm gezegeni tehdit etmektedir. İklim değişikliği, asit yağmurları, sağlık sorunları gibi önemli sorunlar göz önüne alındığında; enerjinin yol açtığı sorunların artık dışsal olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle enerji konusu Topluluğun 30 Beyaz Kitap, Büyüme, Rekabet ve İstihdam, 21. Yüzyıla Doğru Sorunlar ve Çözüm Yolları, 1997, Brüksel. 38 gerek kendi içinde, gerekse dış pazarda rekabet gücünün artırılması ve istihdam olanaklarının geliştirilmesi için benimsemek durumunda olduğu yeni kalkınma modelinin temel bir unsuru olarak ele alınmalıdır." Bu çerçevede; yeniden kullanım ve geri kazanımın arttırılması, atıkların esas olarak tüketimden değil, üretim süreçlerinden kaynaklandığı noktasından hareketle, proses teknolojilerinin geliştirilmesi ve çevre maliyetlerinin pazar fiyatlarına yansıtılması gerekmektedir. Beyaz Kitap'ta; Topluluğun bu güne kadar benimsediği modelde emek gücünün kullanımında nitel ve nicel olarak istenilen düzeye ulaşamadığı, doğal kaynakların müsrifçe harcandığı tespit edilmiş, işgücünden gereğinden az, doğal kaynaklardan ise aşırı ölçüde yararlanılmakta olduğu belirtilmiştir. Yeni modelde çevre koşulları ile refah ve yaşam kalitesi arasında pozitif bir ilişki kurulmakta ve bunun temel aracı olarak temiz teknolojiler geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması teşvik edilmektedir. Mayıs 2001 de kabul edilen “Avrupa Birliği Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi”31 çerçevesinde, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi için; enerji ve sürdürülebilir kalkınma, su kaynaklarının korunması, toprak kullanımı, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğin korunması alanları öne çıkan alanlar olmuştur. Sürdürülebilir kalkınma, AB Kuruluş Anlaşmasında, Topluluğun temel amaçlarından biridir. Konsey, 1998 Cardiff Zirvesi ile başlayan ve 2000 yılında tamamlanan süreçte, tarım, ulaştırma ve enerji alanlarında iklim değişikliğini de içermek üzere çevre ile bütünleştirme stratejilerini, sanayi, iç pazar, kalkınma ve ekonomi/finans alanlarında ise Konsey raporları kabul edilmiştir.32 2002 yılında gerçekleştirilen Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi’ne hazırlık çerçevesinde 31 32 A European Union Strategy for Sustainable Development, European Commission, Belgium, 2002. (http://unfccc.int/resource/docs/natc/eunc3.pdf), 15.10.2004. 39 Haziran 2001’de Göteborg’da yapılan Avrupa Konseyi’nde, “Daha İyi Bir Dünya için Sürdürülebilir Avrupa: Sürdürülebilir Kalkınma için Avrupa Birliği Stratejisi” konulu Avrupa Komisyonu önerisi kabul edilmiş, toplantıda, iklim değişikliğiyle savaşım, AB’nin kalkınma stratejisinin bir önceliği olarak tanımlanmıştır. Ayrıca Topluluğun kalkınma politikaları arasında, durumun iklim değişikliği açısından 2015 yılından sonra daha da kötüleşeceği ve gelişme yolundaki ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en fazla zarar görecek olmaları nedeniyle, öncelikle fakir ülkeleri içerecek şekilde bu ülkelerin koşullarının iyileştirilmesi bulunmaktadır. Gelecekteki çabaların afetlere hazırlıklı olma, kırsal uyum ve su kaynaklarının korunmasına yönelik olacağı belirtilmektedir. 31 Mayıs 2001 tarihli Konsey toplantısında, BM/İDÇS görüşmelerinde ve sonuçlarının yerine getirilmesinde gelişme yolundaki ülkelerin kapasitelerinin artırılmasına yönelik çabaların AB tarafından destekleneceği vurgulanmıştır. 2001-2010 yıllarını kapsayan Altıncı Çevre Eylem Programı - Geleceğimiz, Seçimimiz33 hazırlanırken, AB’nin genişleyeceğinin hesaba katılması, önlemlerin bu geniş perspektif düşünülerek alınması gerektiği üzerinde durulmuştur. Programda Topluluk fon programları tarafından finanse edilen aday ülkelerin temel görevinin Topluluğun çevre yasalarının uygulanması, aday ülkelerin sürdürülebilir bir ekonomik gelişme sürecine girmesi ve Batı Avrupa’da karşılaşılan çevre sorunlarını önlemesi olduğu ifade edilmiştir. Altıncı Program’ın çevresel hedeflere ulaşmak Silinmiş: belirtilmiştir; amacıyla bu çerçevede oluşturduğu stratejik yaklaşımlar aşağıda belirtilmiştir. Program bu doğrultuda, dört öncelikli alanda daha sıkı önlemler alınmasını öngörmektedir; İklim değişikliği, doğa ve biyolojik çeşitlilik, çevre, sağlık, doğal 33 Environment 2010: Our Future, Our Choice, The Sixth Environment Action Programme, COM(2001)31 Final, 2001/0029(COD), Brussels, 24.01.2001. 40 kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve atık yönetimi. “İklim Değişikliği” öncelikli Silinmiş: alanında, alanında; sera gazlarının atmosferdeki miktarının iklim üzerinde etkisinin fazla Silinmiş: yoğunluğunun iklim üzerinde etki yapmayacak bir olmayacağı bir düzeye azaltılarak dengede tutulması hedeflenmektedir. Altıncı Silinmiş: düzeye azatlılara dengede tutulmasının hedeflenen programda, Avrupa Komisyonu, Konsey tarafından belirlenen ilk amaç KP’nin onaylanmasının ardından 2008-2012 yılları arasında sera gazı emisyonlarının %8 oranında azaltılmasına ilişkin hedefin yanı sıra, 2020 yılına kadar bu gazların küresel emisyonlarının %20–40 oranında azaltılmasıdır. Buna göre AB enerji ve ulaşım sektörlerinde de yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Program, enerjinin etkin kullanımı için harcanan çalışmaların ve teknolojik araştırmaların arttırılmasını, emisyon haklarının ticareti için bir Birlik sisteminin kurulmasını ve bu alanda halkın bilinçlendirilmesinin arttırılmasını hedeflemiştir.34 Ayrıca bu, %70 oranında salım indirimini öngören uzun dönemdeki hedefin ilk adımı olarak kabul edilmiştir.35 6. ÇEP’te iklim değişikliğine ilişkin olarak aşağıdaki eylemler tanımlanmaktadır: 36 i) AB içinde CO2 salımlarının ticaretine ilişkin bir planın oluşturulması; ii) İklim değişikliğinin önlenmesi amacına uyum etkinlikleri dikkate alınarak, Üye Devletlerdeki enerji sektörüne ilişkin devlet yardımlarının bir envanter ve gözden geçirme çalışmasının yapılması; iii) Kabul edilen yeni Direktif yoluyla yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi ve serbestleştirilmiş enerji pazarında bu yönde yeterli desteğin sağlanması; 34 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004. 35 (http://unfccc.int/resource/docs/natc/ eunc3.pdf), 15.10.2004 36 M.Türkeş, G. Kılıç, Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Politikları ve Önlemleri, ÇOB DMİ Genel Müd., Nisan 2003, s:15. 41 iv) Enerji vergilendirilmesi önerilerinin kabulü aracılığıyla pazar araçlarının kullanılması; v) Binaların ısıtılması ve soğutulmasında enerji tasarrufunun arttırılması; vi) Sanayi sektörü ile enerji verimliliği ve belli salımları azaltma üzerine çevre anlaşmaları; vii) 2002 yılına kadar Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nde, havacılıktan kaynaklanan sera gazı salımlarını azaltmaya ilişkin eylemler üzerinde anlaşmaya varılamaması durumunda bu yönde özel eylemlerin tanımlanması; viii) Araştırma ve teknolojik gelişme için ve Üye Devletlerdeki araştırmaların eşgüdümünde, iklim değişikliğinin Topluluğun en önemli konularından biri olarak kabul edilmesi. Bu eylemlere ilave olarak, iklim değişikliğinin etkilerine uyum eylemlerinin, öncelikle Üye Devletlerin sorumluluğuna bırakılmasına karşın bu yöndeki çabaların Topluluk tarafından destekleneceği belirtilmektedir. 3.3. İDÇS’DE TÜRKİYE’NİN DURUMU Sözleşme uyarınca, “Ek-I Ülkeleri” olarak adlandırılan gelişmiş OECD üyesi ülkelerle, Orta ve Doğu Avrupa’daki “geçiş ekonomileri ülkeleri”, sera gazı salımlarını ayrı ayrı ya da ortak olarak 1990 yılı seviyelerine çekmeyi, “Ek-II Ülkeleri” olarak adlandırılan “OECD ülkeleri” ise, bu süreçte gelişmekte olan ülkelere mali kaynak sağlamayı taahhüt etmişlerdir. Türkiye, OECD üyeliğinin bir sonucu olarak Sözleşmenin her iki ekinde de yer almıştır. Bu durum, “Türkiye’nin, hem kalkınma göstergeleri, hem de sera gazı salımları açısından gelişmekte olan 42 ülke konumunda olduğu, sera gazı salımları açısından gelişmiş ülkelerle aynı yükümlülükleri üstlenmesinin ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk ilkesine aykırı olduğu ve Sözleşmenin her iki ekinde birden yer almasının kalkınma çabalarını olumsuz yönde etkileyeceği” gerekçeleriyle Sözleşmeyi imzalamamasına neden olmuştur. 1994-2001 yılları arasında yapılan ve Türkiye’nin gözlemci olarak katıldığı akit tarafların tüm toplantılarında, Türkiye bu eklerden çıkabilmek için özel bir “iklim diplomasisi” uygulamaya çalışmıştır. Sözleşmeye taraf olmadığı için değişiklik önerisi verme hakkına sahip olamayan Türkiye, bu eklerden çıkma girişimlerini akit taraflardan Pakistan ve Azerbaycan aracılığıyla gündeme getirme yoluna gitmiştir. Ancak bu girişimler AB başta olmak üzere, diğer akit tarafların karşı çıkmaları nedeniyle başarılı olamamıştır. Türkiye, 2001 yılında Marakeş'te düzenlenen 7. Taraflar Konferansı'nda her iki ekten birden çıkma konusundaki tutumunu değiştirmiştir. Bu toplantıda Türkiye’nin önerisine uygun biçimde alınan karar gereğince, sadece Ek-I ülkesi olarak ve özgün durumu dikkate alınarak diğer Ek-I ülkelerinden farklı bir konumda Sözleşmeye taraf olması kabul edilmiştir. Buna göre, Türkiye, gelişmekte olan ülkelere mali ve teknik yardım sağlama yükümlülüğünden kurtulmuş, sera gazı salımları ile ilgili olarak Sekreteryaya düzenli olarak bildirimde bulunmayı ve sera gazı salımlarının kontrolü konusunda politika ve önlemler geliştirmeyi taahhüt etmiştir. 7. Taraflar Konferansı’nda kabul edilen Türkiye’ye ilişkin kararda, özetle;37 - “Tarafların, eşitlik temelinde ve ortak ama farklılaştırılmış sorumlulukları ve bunu karşılayan olanaklarına uygun olarak, insanoğlunun bugünkü ve gelecek 37 İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, 2002, s: 5. 43 kuşaklarının yararı için iklim sistemini korumak zorunda olduklarının altı çizilerek; - Türkiye’nin isteği, özellikle TK-6/1. Bölümde (Lahey’de) isminin Ek II’den silinmesi amacıyla sunduğu yeni önergesi gözetilerek; TK’nın, Türkiye’nin isminin Ek II’den silinmesini kararlaştırdığı ve Tarafları, Türkiye Sözleşme’ye taraf olduktan sonra, onu Ek I’deki öteki Taraflardan farklı yapan özel koşullarını kabul etmeye davet ettiği” açıklanmıştır. Türkiye'nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne katılması, 16 Ekim 2003 tarih ve 4990 sayılı yasayla uygun bulunarak, 18 Aralık 2003 tarih ve 25320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Sözleşme hükümleri uyarınca, resmi bildirimi izleyen 90. günün sonunda, 24 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye'nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olma süreci tamamlanmıştır. Türkiye’nin Sözleşme uyarınca üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesi için, Sekreteryaya düzenli olarak bildirimde bulunması ve bu gazların salımlarının kontrolünü sağlayacak önlemler geliştirmesi ile ilgili mali, kurumsal, teknik ve bilimsel altyapının oluşturulması gerekmektedir. 3.4. AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN KYOTO PROTOKOLÜ Küresel sera gazı salımlarını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yükümlülükler, Aralık 1997’de kabul edilen Kyoto Protokolü (KP)’nde yer almaktadır. KP’ye göre, gelişmiş Taraf ülkeler sera gazlarının insan kaynaklı karbondioksit eşdeğer salımlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin en az %5 altına indirmekle yükümlü olacaktır.38 Bazı Taraflar, bu ilk yükümlülük döneminde 38 Türkeş M., Kılıç G., Avrupa Birliğinin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, Ekim 2003, s: 15. 44 sera gazı salımlarını arttırma ayrıcalığı alırken (örneğin, Avustralya %8, İzlanda %10 ve Norveç %1 düzeyinde arttırabilecekler), Yeni Zelanda, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın sera gazı salımlarında 1990 düzeylerine göre herhangi bir değişiklik olmayacaktır.39 AB, hem birlik olarak hem de üye ülkeler açısından %8’lik bir azaltma yükümlülüğü almıştır (Çizelge 4). Çizelge 4. AB Kyoto Protokolü (2008-2012) Sera Gazı Salımları Azaltma Yükümlülüğü Paylaşımı. Ülke Avusturya Belçika Danimarka Finlandiya Fransa Almanya Yunanistan İrlanda İtalya Lüksemburg Hollanda Portekiz İspanya İsveç İngiltere AB Ortak Yük Paylaşım Yüzdesi (%) -13 -7,5 -21 0 0 -21 25 13 -6,5 -28 -6 27 15 4 -12,5 -8 Yük Paylaşım Miktarı (Mt CO2 eşdeğeri) 68 129 57 65 512 951 130 64 507 10 196 87 348 68 678 3867 Kaynak: (http://www.europa.eu.int/comm/environment/docum/0708_report_en.pdf), 10.04.2005 Avrupa Birliği, 2008-2012 periyodu için belirlediği %8 emisyon azaltılması hedefi içinde üye Ülkeler için farklı limitler bulunmaktadır (Şekil 6). Aday ülkeler için belirlenen hedefler farklılık göstermektedir. Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya için % 8, Macaristan ve Polonya için % 6 39 Ibid, s:16. 45 azaltma hedefi belirlenmiştir (Şekil 7). AB’ye üye bütün ülkeler ile Türkiye dışındaki aday ülkelerin tamamı Kyoto Protokolünü imzalamıştır. 40 2001 verilerine göre AB sera gazı emisyonlarının %28’i enerji, %21’i ulaştırma, %20’si endüstri, %10’u tarım ve %17’si diğer kaynaklardan oluşmaktadır. AB-15 sera gazı emisyonlarının 2002 yılı itibariyle baz yılı seviyesine göre %2.9’luk bir artış olmuştur. 1990 yılından 2002 yılına kadar enerji temini, endüstri, tarım ve atık yönetiminde sera gazı emisyonları azaldığı halde, aynı dönemde ulaşım sektöründe %22’lik artış gözlenmiştir. 2010 yılı için yapılan son tahminler, mevcut politika ve ölçümlerin Kyoto hedeflerine ulaşmak için yeterli olamayacağını göstermiştir. Rapor hazırlayan 11 ülke için, halihazır önlem politikaların takip edilmesi durumunda, toplam sera gazı emisyonlarının 2010 yılında 1990 yılına göre %2’lik bir artış olacağı tahmin edilmektedir. İlave önlemlerin alınması durumunda ise, 2010 emisyonlarının 1990 emisyonlarına göre %6 daha düşük olacağı öngörülmektedir. AB emisyonlarının azaltılmasındaki en önemli politikanın enerji sektöründe daha temiz yakıtlara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme olduğu görülmektedir. Diğer taraftan üretim süreçlerinde sıfır ya da düşük maliyetli enerji verimliliği önlemleri de bulunmaktadır. 40 Avrupa’da 2003 yılı sera gazı emisyonlarının eğilim ve projeksiyonları, AÇA, Kopenhag, 2003, No. 36. 46 Şekil 6. AB Ülkelerinin 2008-2012 Dönemi Ortalama Sera Gazı Emisyonlarının 1990 Yılına Göre Değişim Hedefleri. Kaynak: Greenhouse gas emission trends and projections in Europe 2004, Environmental issue report, No 5/2004. Şekil 7. AB’ye Yeni Üye Ülkelerinin 2008-2012 Emisyonlarının 1990 Yılına Göre Değişim Hedefleri. Dönemi Ortalama Sera Gazı Kaynak: Greenhouse gas emission trends and projections in Europe 2004, Environmental issue report, No 5/2004. 47 KP, sanayileşmiş ülkelerin 1990 yılı toplam karbondioksit salımlarının en az %55’ini karşılayan sanayileşmiş ülkeleri de içerecek biçimde, İDÇS’ye taraf en az 55 ülke tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girebilecek ve yasal olarak bağlayıcı olacaktır. ABD Başkanı G. W. Bush, Mart 2001’de ülkesinin ekonomik çıkarlarına olumsuz bir etkide bulunacağını ileri sürerek, KP’ne taraf olmayacağını açıklamıştır. Ancak, Rusya’nın KP’ne taraf olacağını açıklaması ile 16 Şubat 2005 tarihinde Kyoto Protokolü yürürlüğe girmiştir. 19 Nisan 2005 tarihi itibariyle protokole 149 ülke taraf olmuştur ve Ek1 ülkeleri emisyon azaltım oranı %61.6’dır41. 41 ( http://unfccc.int/essential_background/kyoto_protocol/status_of_ratification/items/2613.php, 21.04.2005. 48 4. AB VE TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI 4.1. GENEL ENERJİ GÖRÜNÜMÜ Mevcut enerji üretim ve tüketim sistemleri, yerel, bölgesel ve küresel ölçekte hava, su ve toprak kirlenmesine yol açmaktadır. Son yıllarda artan enerji gereksiniminin karşılanmasında, fosil enerji kaynaklarından yapılan üretimle ortaya çıkan CO2 emisyonları Dünya’nın gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. CO2 emisyonlarının azaltımı için en önemli araç, enerji verimliliği ile yeni ve yenilenebilir enerjileri de içerecek şekilde oluşturulacak, çevreye karşı duyarlı ve sürdürülebilir enerji sistemleridir. Günümüzde birincil enerji üretiminin çok büyük bir oranı fosil yakıtlarla karşılanmaktadır. Dünya birincil enerji üretiminde, kaynakların payları ve fosil kaynakların kalan ömürleri Şekil 8’de gösterilmiştir. Hidrolik Nükleer Yenilenebilir Diğer Petrol Doğal Gaz Kömür Şekil 8. Dünya Birincil Enerji Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı ve Kalan Ömürleri. Kaynak: Dündar, C., Arıkan, Y., ‘Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik’, TMMOB IV. Ulusal Enerji Sempozyumu, 2003, s:326. 49 Dünya elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık olarak % 64.5’i fosil yakıtlar (%38.7 kömür, %18.3 doğal gaz, %7.5 petrol), %16.6’sı hidrolik enerji, %17.1’i nükleer enerji ve %18’i yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekleşmektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyılın özellikle ilk yarısında da elektrik enerjisi üretiminde fosil yakıtların baskınlığını koruması beklenmektedir. Beklenen en önemli değişiklik doğal gazın, fosil yakıt tüketimi içindeki payının artacağıdır. Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) 2030 öngörülerinden bazıları aşağıda verilmiştir. Enerji kullanımı hızla artmaya devam edecektir. Fosil yakıtlar baskınlığını koruyacaktır. Enerji kaynaklı CO2 salımlarındaki artış sürecektir. Dünya nüfusunun % 18’i elektrik yetersizliği çekecektir. Doğal gazın kullanımı daha da artacaktır. Nükleer enerjinin kullanımı azalacaktır. Yenilenebilir kaynakların payı artacaktır. Gelişmekte olan ülkelerin enerji ihtiyacı en fazla artacaktır. Bu öngörüler dahilinde, Dünya Birincil Enerji Talebi ile bu ihtiyacı karşılamak üzere 2000-2030 yılları arasında kurulması beklenen ilave kapasiteler Şekil 9 ve 10’da, CO2 emisyonlarında beklenen artışlar ise Şekil 11’de yer almaktadır. 50 Şekil 9. Dünya Birincil Enerji Talebi. Kaynak: World Energy Outlook, 2002, IEA, s:59. 2,200 D. Gaz 2,000 1,800 1,600 Kömür GW 1,400 1,200 1,000 800 600 Hidro Diğer yenilenebilir 400 200 Petrol Nükleer Yakıt Hücreleri 0 Şekil 10. 2000-2030 Arası Dünya Elektrik Üretimi Kapasite İlavesi. Kaynak: World Energy Outlook, 2002, IEA, s:131. 51 40,000 35,000 Dünya 30,000 CO2 25,000 milyon ton 20,000 OECD 15,000 Gelişme yolundaki ülkeler 10,000 5,000 Geçiş ekonomileri 0 1970 1980 1990 2000 2010 2020 2030 Şekil 11. Dünya CO2 Emisyonu Öngörüsü. Kaynak: World Energy Outlook, 2002, IEA, s:73. Dünya enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan fosil yakıtların kısıtlı kullanım sürelerinin olması, enerjinin elde edilmesi sırasında çevreye yapılan tahribat ve gelecek nesillerin de enerji ihtiyacı dikkate alındığında, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Yenilenebilir kaynakların yaygın ve geniş ölçekli kullanımı, teknolojik gelişmelere ve potansiyeli belirleyecek ulusal ve uluslararası bilgi ağının oluşturulmasına bağlıdır. Atmosferdeki CO2 konsantrasyonu artışına, ülkelerin değişik oranlarda katkısı bulunmaktadır. Bu ülkelerden bazılarının CO2 emisyonları açısından enerjiye ilişkin seçilmiş bazı parametreleri Çizelge 5’de bulunmaktadır. Bu çizelgede toplam salım miktarına, kişi başına düşen salım miktarına veya GSMH’ya düşen salım miktarına bağlı olarak farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Örneğin bu çizelgede; Çin’in toplam salım miktarı göz önünde bulundurularak, bu ülke en büyük kirleticilerden biri olarak 52 tanımlanabilir. Ancak kişi başına düşen salım miktarına bakıldığı zaman, dünya ortalamasının altında olduğu da görülmektedir. Bir başka deyişle, gelişmiş ülkelerde aşırı tüketim sonucu kişi başına yüksek salımlar yapılırken, Çin’de yaşayanlar hala temel sosyal kalkınma ihtiyaçlarının karşılanması mücadelesini vermektedirler. Ancak nüfusu ve toplam alanı çok büyük olan Çin, toplam CO2 salımları açısından en büyük kaynaklardan biri olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’nin kişi başına düşen CO2 salımları ise; Dünya ortalamasının altında ve OECD ortalamasının %27’si civarındadır. Çizelge 5. 2000 Yılı İçin Seçilmiş Enerji Göstergeleri. Bölge / Ülke Nüfus (milyon) Dünya OECD Orta Doğu Eski Sovyetler OECD dışı Avrupa Asya Latin Amerika Afrika ABD Almanya Avustralya Brazilya Çin Cum. Fransa Güney Afrika Hindistan İngiltere İspanya İtalya Kanada Kore Meksika Polonya Rusya TÜRKİYE Ukrayna 6023.17 1122.18 165.36 289.56 58.20 1907.90 415.65 795.07 275.42 82.17 19.16 170.41 1262.46 60.43 42.80 1015.92 59.76 39.93 57.73 30.75 47.28 97.22 38.65 145.56 66.84 49.50 Elek. Tük./ Kişi (kWh/kişi) CO2 Salımları (Mt CO2) 2343 8089 2554 3792 2661 537 1562 501 13843.27 6683.95 10052.51 1935.49 992.88 7301.77 4533.12 392.99 5995.72 5248.28 5227.71 16967.61 5901.24 1815.85 3223.52 5235.62 1563.85 2755.22 23444.15 14114.54 12449.04 2219.19 240.46 2153.57 848.52 685.72 5665.44 832.95 329.28 303.31 2996.77 373.26 295.79 937.28 531.47 284.69 425.73 526.77 433.57 359.56 292.82 1505.74 204.08 301.03 CO2/Kişi CO2/GSMH (t CO2/ kişi) 3.89 11.09 5.96 7.66 4.13 1.13 2.04 0.86 20.57 10.14 17.19 1.78 2.37 6.18 6.91 0.92 8.89 7.13 7.37 17.13 9.17 3.70 7.58 10.34 3.05 6.08 (kg CO2/95 US$) 0.69 0.45 1.70 4.35 1.80 1.25 0.53 1.16 0.63 0.31 0.73 0.38 2.88 0.21 1.73 2.01 0.41 0.40 0.35 0.75 0.70 0.96 1.79 4.21 1.00 6.79 Kaynak: Dündar, C., Arıkan, Y., ‘Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik’, TMMOB IV. Ulusal Enerji Sempozyumu, 2003, s:334. 53 4.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDAKİ HEDEFLERİ, STRATEJİLERİ VE MEVZUATI İklim değişikliği ile mücadele, Avrupa Konseyinin 2001 yılı Haziran ayında belirlediği Sürdürülebilir Kalkınma Stratejilerinin bir parçasıdır.42 2002 yılında kabul edilen 6. Çevre Eylem Programı (1600/2002/EC) ile ilk on yıllık dönem için belirlenen dört önemli alandan birisi olarak iklim değişikliği belirlenmiştir. Hedef olarak “sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonlarının dünya iklimini doğal olmayan değişikliklere neden olmayacak seviyede tutmak” şeklinde belirtilmektedir. Avrupa Birliğinin bu konudaki temel araçları aşağıdaki gibidir: AB CO2 emisyon ticareti planı (2003/96/EC) Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin desteklenmesi (2001/77/EC) Birleşik ısı-güç santrallerinin desteklenmesi (2002/91/EC; 2004/8/EC) Enerji verimliliğinin desteklenmesi (çeşitli direktifler) Binaların enerji performansının iyileştirilmesi (2002/91/EC) Büyük endüstri tesislerinin enerji verimliliğinin artırılması (IPPC direktifi) 4.2.1. Elektrik ve Gaz Direktifleri Enerji politikasında iç enerji pazarının tamamlanması, sera gazı salımlarının azaltılması ve güvenli enerji arzı bakımından, diğerlerine göre önemli görülmektedir. 1996 yılında “Elektrik Direktifi” ve 1998 yılında “Gaz Direktifi” kabul edilerek, Topluluk içinde elektrik ve gazın serbest hareketi sağlanmıştır. 1999 yılında büyük tüketicilere açılan elektrik pazarının serbestleştirilmesi sonucunda, bugün AB 42 Environmental factsheet from the Swedish NGO Secretariat on Acid Rain. March 2004. 54 elektrik tüketiminin 2/3’si, 2000 yılında tüketicilere açılan gaz pazarının serbestleştirilmesi sonucunda, Topluluk gaz pazarının 1/3’ü rekabete açılmış durumdadır. 4.2.2. Enerji Ürünlerinin Vergilendirilmesi Enerji ürünlerini vergilendirme, Topluluğun bu sektörde enerji verimliliği ve sera gazı salımlarını azaltma bakımından en çok önem verdiği mali önlemlerden biridir. Komisyon’un 1997 yılındaki önerisi, Topluluğun mineral yağlarla sınırlı olan minimum oran sistemini, ısıtma/motor yakıtı ve elektrik amaçlı kullanılmaları durumunda mineral yağlar, doğal gaz ve katı yakıtları (kömür, linyit ve bataklık kömürü) içeren tüm enerji projelerini kapsayacak şekilde genişletilmesini içermektedir43. Bu yolla enerji ürünlerinde vergilendirmeye ilişkin Topluluk çerçevesinin yeniden yapılandırılarak, Üye Devletlere kendi CO2 salımlarına göre ulusal vergiler geliştirme seçeneği tanınmıştır. 4.2.3. Beyaz Belge (Com (97) 59 final) Komisyon, Kasım 1997’de “Gelecek için Enerji: Yenilenebilir Enerji Kaynakları Topluluk Strateji ve Eylem Planı” başlıklı bir Beyaz Belge kabul etmiştir. Beyaz Belge, 2010 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının şu anda %6 olan Topluluk gayri safi iç enerji tüketimindeki payının %12’ye çıkartılmasını önermektedir. Bu hedef, güvenli enerji arzı üzerine olan Direktifte sağlamlaştırılmıştır. Ayrıca, bu amaca ulaşmak için gerekirse Komisyon tarafından zorunlu hedefler önerilmesi de getirilmiştir. 1999-2003 döneminde etkin olacak bu plan, yenilenebilir kaynakların 43 (http://unfccc.int/resource/docs/natc/eunce2.pdf), 21.10.2004. 55 daha büyük oranda kullanımına ilişkin açık sinyaller göndererek ve yatırımı özendirerek anahtar yenilenebilir sektörlerin gelişiminde katalizör olarak çalışmak üzere düzenlenmiştir. 4.2.4. Avrupa Topluluğunda Enerji Verimliliğini Artırma Eylem Planı Komisyon tarafından, Nisan 2000’de, enerji verimliliği için daha ileri düzeyde politika ve önlemlerin taslağını oluşturan “Avrupa Topluluğunda Enerji Verimliliğini Artırma Eylem Planını” hazırlanmıştır. Bu planın amacı, enerji yoğunluğunun yılda %1 oranında azaltılmasını öngören hedefe uygun olarak, enerji verimliliğinin varolan ekonomik potansiyelini ortaya çıkarmaktır. 4.2.5. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretimi Direktifi (2001/77/EC)44 27 Ekim 2001 tarihinde iç elektrik pazarında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin teşvik edilmesiyle ilgili “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretimi Direktifi” yürürlüğe girmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları olarak; rüzgar, güneş, jeotermal, dalga, gel-git, hidrolik, biokütle, çöplük ve arıtma tesislerinden üretilen gaz ile biogazın tanımlandığı bu direktif ile, Avrupa Birliğinin 2010 yılında, toplam elektrik üretiminin %22.1’inin, toplam enerji tüketiminin ise, %12’sinin yenilenebilir kaynaklardan karşılanması hedeflenmektedir. Direktifte tüm üye ülkeler için ayrı ayrı hedefler belirlenmiştir. Bu hedeflerin tutturulması ile, yıllık 100-125 milyon ton CO2 eşdeğeri kadar miktarda emisyon azaltımı hesaplanmıştır. Ülkeler bazındaki 2010 yılı hedefleri şu şekildedir: 44 2001/77/EC, OJ L283/33, 27.10.2001. 56 Belçika: %6, Danimarka: %29, Almanya: %12.5, Yunanistan: %20.1, İspanya: %29.4, Fransa: %21, İrlanda: %13.2, İtalya: %25, Lüksemburg: %5.7, Hollanda: % 9, Avusturya: %78.1, Portekiz: %39, Finlandiya: %31.5, İsveç: %60, İngiltere: %10, Avrupa Birliği: %22. Çizelge 6. AB25’in Toplam Elektrik Üretiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının payları (1997 Gerçekleşen ve 2010 Hedefleri) Toplam Elektrik Üretiminde % YEK 1997 70 Toplam Elektrik Üretiminde % YEK 2010 78 Belçika 1,1 6 Danimarka 8,7 29 Finlandiya 24,7 31,5 Avusturya Fransa 15 21 Almanya 4,5 12,5 Yunanistan 8,6 20,1 İrlanda 3,6 13,2 İtalya 16 25 Luksemburg 2,1 5,7 Hollanda 3,5 9 Portekiz 38,5 39 İspanya 19,9 29,4 İsveç 49,1 60 İngiltere 1,7 10 GKRY 0,05 6 Çek Cum. 3,8 8 Estonya 0,2 5,1 Macaristan 0,7 3,6 Letonya 42,4 49,3 Litvanya 3,3 7 Malta 0 5 Polonya 1,6 7,5 Slovakya 17,9 31 Slovenya 29,9 33,6 AB 25 12,9 21 Kaynak: IEA Statistics (Renewables Information 2003) 57 Yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılmasına yönelik olarak; doğrudan yatırım desteği, satın alım garantisi, destek fiyat uygulaması, vergi indirimi (KDV vs) gibi teşvik mekanizmaları AB ülkelerinde uygulanmaktadır. AB’de yenilenebilir enerji kaynakları için ödenen ortalama düşük ve yüksek ücretler Şekil 12’de verilmiştir. Biyokütle Jeotermal Rüzgar-deniz Rüzgar-kıyı Küçük Hidro 5 6 7 8 20 20 24 24 28 28 32 32 Güneş €-cent Şekil 12. AB’de Yenilebilir Enerji Kaynakları için Ortalama En Düşük ve Yüksek Tarifeler. Kaynak:COM(2004)366 final, 26.05.2004 4.2.6. Devlet Yardımı Rehberleri Çevrenin korunmasına yönelik yeni “Devlet Yardımı Rehberleri”, Komisyon tarafından Aralık 2000’de kabul edilmiştir. Bu rehberler, Üye Devletlere enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji kaynağı alanlarına devlet yardımında bulunmaları için yetki vermektedir. 58 4.2.7. Ulaştırma Sektöründe Alternatif Yakıtlar Bildirimi (2003/30/EC)45 Komisyon, Kasım 2001’de, ulaştırma sektöründe alternatif yakıtlar ve biyoyakıtların kullanımını özendirmeye ilişkin önlemler setini içeren Bildirimi kabul edilmiştir. Bu Bildirim aracılığıyla 2020 yılına kadar karayolu taşımacılığında geleneksel yakıtların % 20’sinin alternatif yakıtlarla karşılanması amaçlanmaktadır. Her ülke petrol ve dizel yakıtlarda biyoyakıtların oranını 2005 yılı sonuna kadar %2, 2010 yılı sonuna kadar ise %5.75 seviyesine çıkartacaktır. Komisyon, belirlenen hedeflere ulaşılmasıyla birlikte yıllık 35-40 milyon ton eşdeğer CO2 emisyonunun kazanılacağını hesaplamıştır. 4.2.8. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Standartları Yenilenebilir enerji kaynaklarının ticarileştirilmesi ve pazara girişine olanak sağlanması bakımından Topluluk düzeyinde bir standart oluşturulması önemli görülmektedir. Bu amaçla Komisyon, solar termal, solar PV ve rüzgar ekipmanları üzerine standartlar geliştirmek üzere girişimlerde bulunmuştur. Biyokütle konusunda da, biyodizel ve katı biyokütle için girişimleri bulunmaktadır. 4.2.9. Birleşik Isı ve Güç (Kojenerasyon) Bildirimi (2002/91/EC) 46 Komisyon’un 1997 yılında yayımladığı Bildirimde, AB’de birleşik ısı ve gücün kullanımının artırılmasına yönelik stratejiler ve bunun önündeki engeller tanımlanmıştır. Bildirimde, 2010 yılına kadar birleşik ısı ve gücün, AB’nin toplam elektrik üretimindeki payının %18’i olmak üzere, iki katına çıkartacak bir kullanım önerilmektedir. 45 46 2003/30/EC - OJ L123/42 – 17.5.2003 2002/91/EC - OJ L1/65 – 4.1.2003 59 Komisyonun 1997 (COM(97)514) yılı stratejisi, 1994 yılında elektrik üretiminde %9 paya sahip olan birleşik ısı-güç santrallerinin payının 2010 yılında %18’e yükseltilmesidir. 2004 Ocak ayında kojenerasyonun desteklenmesine yönelik yeni bir direktif kabul edilmiştir (2004/8/EC).47 Her ne kadar bu direktifte üye ülkeler için belirlenmiş hedefler bulunmasa da, kojenerasyonun kullanımın artırılmasına yönelik ulusal politikalar için bir çerçeve çizilmiştir. Enerji alanındaki girişimleri desteklemeye yönelik olarak da, çeşitli programların oluşturulduğu görülmektedir. Bunlar aşağıda özetlenmiştir: 48 CARNOT: Enerji çerçeve programı çerçevesinde 1998-2002 döneminde çalışan CARNOT Programı’nın amacı, katı yakıtların kullanımından kaynaklanan salımları (CO2 dahil) azaltmak ve uygun maliyetlerde varolan en iyi teknolojileri geliştirmek için ileri temiz katı yakıt teknolojilerine geçişi özendirmektir. 49 ALTENER: ALTENER Programı, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını desteklemek amacıyla oluşturulmuştur. İlk ALTENER Programı, 1993-1997 döneminde çalışmış, Mayıs 1998’de Konsey kararı ile programın ikinci evresi (ALTENER II) başlatılmıştır. ALTENER II, Enerji Çerçeve Programı’nın (19982002) kabul edilmesine ilişkin Konsey kararının ardından, 2002 yılına kadar uygulanmıştır. 50 47 OJ L 52/50, 21.02.2004. Türkeş M., Kılıç G., Avrupa Birliğinin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, Ekim 2003, s: 23. 49 Ibid, s: 23. 50 Ibid, s: 23. 48 60 ETAP: Enerji çerçeve programının bir bölümü olarak 1998-2002 döneminde çalışan ETAP Programı, enerji sektöründeki çalışmalar, tahminler ve ilgili diğer işler üzerine çok yıllık bir programdır. 51 SAVE: SAVE Programı, 1991 yılından bu yana Topluluğun enerji verimliliği alanındaki temel ilkesel odağıdır. İlk evresi SAVE I, 1991-1995 döneminde olmak üzere 4 yıl çalışmıştır. 1996 yılında Konsey kararı ile 1996-2000 yıllarını kapsayacak şekilde SAVE II olarak uzatılmış, 2002 yılına kadar devam etmiştir. SAVE, pilot etkinlikler ve değerlendirmeler kullanılarak geleceğe yönelik olası politika ve önlemleri analiz etmek, hazırlamak ve test etmek amacıyla Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda kullanılmaktadır. 52 SYNERGY: SYNERGY, ilgili tüm tarafların yararına olacak, enerji politikalarının düzenlenmesi ve yerine getirilmesi alanında, AB dışındaki ülkelerle işbirliği etkinliklerini finanse eden bir programdır. Yeni SYNERGY Programı Rehberleri’ne göre, programın uygulanması, enerji arzının güvenliği ve KP’nin yerine getirilmesi ile ilgili etkinlikler üzerine yoğunlaşacaktır. 53 Intelligent Energy For Europe: Bu Program, Komisyon’un, 2003-2006 dönemi için önerdiği yeni AB enerji çerçeve programıdır. Yeni programın, yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği üzerinde yoğunlaşması önerilmiştir. Bu çerçeve programda, önceki programlar (CARNOT, ALTENER, SAVE ve SYNERGY gibi) aşağıdaki gibi birleştirilecektir: (i) ALTENER: Yenilenebilir enerji kaynakları, (ii) SAVE: Enerji verimliliği, 51 Ibid, s: 24. Ibid, s: 27. 53 Ibid, s: 24. 52 61 (iii)COOPENER: Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları için uluslararası işbirliği, (iv) STEER: Ulaştırmada enerji. 4.2.10. AB’nin Ek Politika ve Önlemleri Avrupa Çevre Ajansı’nın AB sera gazı salımlarına ilişkin Nisan 2002’de yayımladığı teknik rapora göre, AB’nin sera gazı salımları 1990-2000 döneminde %3.5 oranında azalmıştır. AB’nin İDÇS’ye sunduğu Üçüncü Bildirimindeki öngörülere göre, sera gazı salımları 2010 yılında 1990 düzeylerine göre %1 oranında artacaktır. Bunun ana nedeni, ulaştırma ve hizmet sektöründe giderek artan enerji talebine bağlı olarak, bu sektörlerden kaynaklanan salımların sırasıyla %31 ve %14 oranında artacak olmasıdır54. 4.3. TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI 4.3.1. Kalkınma Planlarında Enerji ve Çevre Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında (1979-1983); enerji tasarrufu, binalarda enerji verimliliği ve yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi konuları yer almıştır. 55 Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1985-1989); enerji tasarrufu, güneş, jeotermal, biyogaz başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi konularına yer verilmiştir. 56 54 (http://www.europa.eu.int/ comm/environment/docum/0708_report_en.pdf), 15.09.2004. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004, s:3-58. 55 62 Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında (1990-1994) enerjinin yanı sıra çevre konularına da ağırlık verilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi, sanayide ve konutlarda enerji tasarrufu çalışmalarının yapılması ve enerji üretiminden tüketimine kadar çevre faktörünün göz önünde bulundurulması konularına değinilmiştir. Ayrıca bu dönemde, Sanayide Enerji Tasarrufu Uygulama Projesi (1991-92), Güneş ve Rüzgar Enerjisi Araştırma Merkezi ve Eğitim Tesisi (1993-95), Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Planlama ve Proje Çalışmaları (Güneş ve Rüzgar Enerjisi Etüdleri, 1992-94), Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Ülke Programının Hazırlanması (1992-96), Temiz Hava Planı Projesi (199396) gibi çalışmalar yapılmıştır. 57 Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1996-2000) enerji ve çevre konularına büyük önem verildiği görülmektedir. Bu planda, enerji ve çevre konularında aşağıdaki hedef ve programlar belirlenmiştir. 58 Yenilenebilir enerji kaynakları ve hidrolik enerji kaynaklarından en iyi biçimde yararlanılacaktır. Jeotermal kaynaklardan en iyi yararlanılabilmesi için yasal düzenlemeler yapılacaktır. Çevre açısından temiz ve verimli kullanılabilecek enerji kaynaklarına öncelik verilecek, özellikle doğal gaz, kaliteli kömür ve yenilenebilir kaynaklara dayanan enerji projelerine ağırlık verilecektir. Ulusal alanda küresel kirliliğin önlenmesine katılım faaliyetlerinde ortak sorumluluk-farklı pay ilkesi gözetilecektir. 56 Ibid, s:3-59. Ibid, s:3-60. 58 Ibid, s:3-61. 57 63 Çevre Kanunu kapsamında çıkarılmış olan Hava Kalitesinin Korunması, Su Kirliliği Kontrol, Gürültü Kontrol ve Çevre Kirliliğini Önleme Yönetmeliklerinin revize edilmesine ilişkin çalışmalar tamamlanacaktır. Bu dönemde enerji ve çevre alanında gerçekleştirilen çalışmalar şunlardır: Biçimlendirilmiş: Madde İşaretleri ve Numaralandırma AB Enerji Tasarrufu Projesi (1995-96) Yenilenebilir Enerji Kaynakları Planlama ve Proje (1997-2000) Türkiye Rüzgar Potansiyeli Tespiti ve Rüzgar Atlası (1998-2000) Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (Etüd-Proje, 1998-2001) Sanayi ve Bina Sektörlerinde Enerji Tüketimi Değerlendirmesi (1996-97) Enerji Tasarrufu Bilgi Merkezi (1997-2000) Temiz Hava Planı Projesi Türkiye’de İklim Değişikliğinin Araştırılması (1993-97) Hava Kirleticilerinin Ulusal Emisyon Envanterinin Hazırlanması Projesi (19992001) Hava Kirliliği Ölçümü ve İzleme Sistemleri (Etüd-Proje, 2000) Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (2001-2005) enerji ve çevre konularında belirtilen tespit, hedef ve programlar şunlardır: 59 Enerji kaynakları, üretim ve tüketim aşamasında çevreyi olumsuz etkileyen özelliklere sahiptir. Çevresel sorunların giderilmesi ise önemli bir maliyet unsurudur. Küresel kirlenme uluslararası alanda ortak politikalar oluşturulması gereken konulardan biri haline gelmiştir. Bu nedenlerle SK yaklaşımı içinde ekonomik ve sosyal yaklaşımı destekleyecek, çevreyi en az düzeyde tahrip 59 Ibid, s:3-62. 64 edecek, asgari miktar ve maliyette enerji tüketimi ve dolayısı ile arzı hedef alınmak durumundadır. Doğanın korunması amacı dikkate alınarak, yeni ve yenilenebilir enerji Biçimlendirilmiş: Madde İşaretleri ve Numaralandırma kaynaklarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve tüketimde daha büyük oranlarda yer alması için tedbirler alınacaktır. Böylece, yerli fosil kaynakların yanı sıra yenilenebilir enerji kaynakları da katılarak ülke enerji potansiyelinin en üst derecede kullanıma sokulması sağlanacaktır. Bu çerçevede, hidroelektrik ve rüzgar santrallerinin yapımına önem verilecektir. İklim değişikliğiyle ilgili uluslararası eğilimler paralelinde sera gazı emisyonunu azaltıcı çevresel tedbirlere ağırlık verilmeye devam edilecek, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi çalışmaları desteklenecektir. Ulaştırma, enerji, sanayi ve konutlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını kontrol etmek ve azaltmak amacıyla enerji vermeliliğinin artırılması ve tasarruf sağlanması yönünde düzenlemeler yapılacaktır. Enerji verimliliğine ve ilgili çevresel hususlara ilişkin enerji şartı protokolü ülkemiz tarafından onaylanmıştır. Küresel ısınmayla ilgili başta enerji olmak üzere sera gazı emisyonlarının azaltımına yönelik hedefler ile ekonomik ve sosyal etkilerini irdeleyen modelleme çalışmalarına başlanacaktır. Elektrik sektörünün yanısıra enerji sektörünün diğer faaliyet alanlarında da daha verimli, tasarruflu ve temiz çalışan üretim, nakil ve tüketim teknolojilerine önem ve öncelik verilecektir. Başbakanlık Genelgesi ile İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır. 65 Biçimlendirilmiş: Madde İşaretleri ve Numaralandırma Ülkemizin İklim Değişikliği Sözleşmesi kapsamında isminin EK-II’den silinerek, EK-I’de yer verilmesi doğrultusundaki önerisi, Kasım 2001’de Marakeş’de yapılan 7. Taraflar Konferansında (COP-7) kabul görmüştür. 4.3.2. AB Müktesebatı Uyum Süreci AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler, Avrupa Topluluğu ile 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması’nın temel oluşturduğu ortaklık ilişkisi çerçevesinde gelişmektedir. Ankara Anlaşması, Türkiye’yi AB ile gümrük birliğine götürecek ve tam üyeliği sağlayacak bir anlaşmadır. 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği’nin yürürlüğe konmasıyla söz konusu ortaklık ilişkisinin son dönemine girilmiş, Türkiye’nin bundan sonraki girişimleri, AB’ye üyelik üzerinde yoğunlaşmıştır. Komisyon, 4 Mart 1998 tarihinde, Zirve’de alınan karar doğrultusunda, gümrük birliğinin derinleştirilmesini ve AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini amaçlayan “Türkiye için Avrupa Stratejisi” belgesini kabul etmiştir.60 AB’nin Aralık 1999’daki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin öteki aday ülkelerle eşit koşullarda Topluluğa aday ülke olarak ilan ve kabul edilmesiyle birlikte, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir. Zirve Sonuç Bildirisi’nde, Türkiye için bir Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlanması ve Türkiye’nin de bu belgeye paralel nitelikte, başta Kopenhag kriterlerine uyum olmak üzere AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin bir Ulusal Program hazırlaması öngörülmüştür. Ayrıca, Komisyon’dan Türkiye için katılım öncesi mali yardımlara ilişkin tüm AB kaynaklarının eşgüdümüyle ilgili tek bir çerçeve hazırlaması istenmiştir. 60 (http://www.mfa.gov.tr/ turkce/grupa/ab/abab/iliski.htm), 25.10.2004. 66 Katılım Ortaklığı Belgesi ve Çerçeve Yönetmeliğin 2001 yılı başlarında onaylanmasının ardından, Türkiye, AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Ulusal Programı 26 Mart 2001 tarihinde Komisyon’a iletmiştir. Ulusal Programda, Topluluk müktesebatına uyum sağlanması için Türk mevzuatında gereken değişiklikler ve yenilikler; söz konusu uyum için gerekli finansman ve insan kaynakları; gerçekleştirilecek kurumsal ve idari reformlar; Katılım Ortaklığı Belgesi’nde yer alan önceliklerin yanı sıra Türkiye’nin uyum için gerekli gördüğü kendi öncelikleri ve bu önceliklerin yerine getirilmesi için düzenlenmiş takvimler yer almaktadır. Aralık 2002’de yapılan Kopenhag Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde ise, Komisyon’un Aralık 2004’de hazırlayacağı rapor ve öneriler doğrultusunda Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine ikna olunduğu takdirde, gecikmesiz olarak üyelik müzakerelerinin açılacağı belirtilmektedir61. 4.3.3. AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı Ulusal Programın giriş bölümünde Türkiye’nin, AB müktesebatı niteliğindeki evrensel normlar ile AB ülkelerinin uygulamalarına daha fazla uyum sağlamak amacıyla, gerekli tüm uluslararası sözleşmelere taraf olacağı ve bunların etkin şekilde uygulanmasını sağlayacak önlemleri alacağı söylenmektedir. Programda iklim değişikliğinin önlenmesi ile doğrudan ilgili ifadeler, çevre bölümünde iklim değişikliği başlığı altında yer almaktadır. Bu bölümde, küresel iklim sisteminin korunmasına yönelik olarak Türkiye’nin üzerine düşen sorumluluklar çerçevesinde, artan nüfusun gereksinimleri de temel alınarak ortak fakat farklılaştırılmış yükümlülükler ilkesi doğrultusunda sera gazı salım 61 (http://www.mfa.gov.tr/turkce/grupa/ab/abab/ sondurum020103.htm), 25.10.2004. 67 envanterlerinin çıkarılacağı ve ulaştırma, enerji, sanayi ve konutlardan kaynaklanan sera gazı salımlarını kontrol etmek ve azaltmak amacıyla enerji verimliliğinin arttırılması ve tasarruf sağlanması yönünde düzenlemelerin yapılacağı belirtilmektedir.62 Bu kapsamda İDÇS süreci tamamlanarak sözleşmeye taraf olunmuş, diğer çalışmalar devam etmektedir. Enerji- Mevzuat Uyumu bölümünde çeşitli uygulamalar yer almakta ve hedef yıllar verilmektedir. Ancak verilen taahhütler henüz gerçekleştirilmemiştir. “Ulusal Program”da yer alan taahhütler ve hedef yılları aşağıda verilmiştir. Ancak bu konuda belirtilen taahhütlerin henüz yerine getirilmediği görülmektedir. Mevzuat Adı: Hedef Dönem: Petrol Piyasası Kanun Tasarısı 2003, IV. Çeyrek Karşılık Gelen AB Mevzuatı: Üye Devletlere, ham petrol ve/veya petrol ürünleri minimum stokları bulundurmaları yükümlülüğü getiren 20 Aralık 1968 tarih ve 68/414/EEC sayılı Konsey Direktifi Açıklamalar: TBMM tarafından 4 Aralık 2003 tarihinde kabul edilen 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu 20.12.2003 tarih ve 25322 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Mevzuat Adı: Hedef Dönem: Yenilenebilir Enerji Kanun Tasarısı 2003, IV. Çeyrek Karşılık Gelen AB Mevzuatı: Elektrik iç pazarında yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin arttırılması hakkında 27 Eylül 2001 tarih ve 2001/77/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Direktifi Topluluğun yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları geliştirme yönelimine ilişkin 26 Kasım 1986 tarihli Konsey Tavsiye Kararı (386Y1209(01)) Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin 27 Temmuz 1997 tarihli Konsey Tavsiye Kararı (397Y0711(01)) Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili 8 Haziran 1998 tarihli Konsey Tavsiye Kararı 62 (http://www.deltur.cec.eu.int/tmuk-kabu_turkeyl.html), 01.11.2004. 68 (398Y0624(01)) Topluluk dahilinde yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimine ilişkin 9 Temmuz 1988 tarih ve 88/349/EEC sayılı Konsey Tavsiyesi (31988X0349) Açıklamalar: TBMM Genel Kurulundadır. Mevzuat Adı: Hedef Dönem: Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı 2004, II. Çeyrek Karşılık Gelen AB Mevzuatı: 31998Y1217(01) :Avrupa Topluluğunda enerji verimliliğine ilişkin 7 Aralık 1998 tarihli Konsey Teklifi Açıklamalar: Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmış ve ilgili kurumların görüşlerine sunulmuş olup, görüşler çerçevesinde revize çalışmalarına devam edilmektedir. Mevzuat Adı: Hedef Dönem: Ev Tipi Klimaların Enerji Etiketlemesine İlişkin Tebliğ 2003, IV. Çeyrek Karşılık Gelen AB Mevzuatı: 2002/31/EEC: Ev Tipi Klimaların Enerji Etiketlemesine İlişkin Komisyon Direktifi Açıklamalar: Dış Ticaret Müsteşarlığı, "ürünün enerji sınıfını beyan etme zorunluluğu" konusundaki ilgili harmonize standart yayımlanana kadar 2002/31/EEC Direktifiyle ilgili tebliğin bekletilmesini talep etmiştir. İlgili tebliğ hazırdır ancak bekletilmektedir. Mevzuat Adı: Hedef Dönem: Isı Yalıtım Yönetmeliğinin Binalarda Enerji Performansı Direktifine uyumunu sağlayacak düzenlemeler 2005, IV. Çeyrek Karşılık Gelen AB Mevzuatı: 2002/91/EC: Binalarda enerji performansına ilişkin 16 Aralık 2002 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi Açıklamalar: Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliğinin revizyonu için Enerji Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı arasında ortak bir komite kurulması çalışmalarına başlanmıştır. Kaynak: http://www.deltur.cec.eu.int/tmuk-kabu_turkeyl.html), 01.11.2004. 69 4.3.4. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı (Yenilenebilir Enerji Kanunu-YEK) Ulusal Programda 2004 yılı sonunda tamamlanacağı belirtilen Yenilenebilir Enerji Kanununun halen meclis komisyonunda görüşülmesi için beklemektedir. Konu daha önce gündeme gelmiş ancak üzerinden geçen süreçte hala çözüme kavuşturulamamıştır. Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı da Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaları içermektedir. Ulusal Programda enerji konusunun yer aldığı 14 üncü Bölümde enerji alanındaki öncelikler listesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması için bir program hazırlanması kısa vadeli öncelikler arasında bulunmaktadır. Programda gerek enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması, gerekse arz güvenliğinin sağlanması amacıyla, yenilenebilir enerji kaynakların kullanımının artırılması, Türkiye ulusal enerji politikasının son derece önemli bir parçası olduğu vurgulanarak, bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının desteklendiği belirtilmektedir. Bu konudaki en son hedef, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının, serbest piyasa mekanizması ve şartlarını zorlamadan artırılması ve desteklenmesi için gerekli yasal düzenlemelerin oluşturulmasıdır. Bu nedenle de, yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Yenilenebilir kaynaklarımızın büyük potansiyeline rağmen, ülkemizde 2002 yılı sonu itibariyle, toplam 129.399,5 GWh elektrik üretiminin %73.9'unun konvansiyonel (fosil) kaynaklardan, %26'sının hidrolik, %0.1'inin jeotermal ve %0.04'ünün rüzgardan sağlandığı görülmektedir. Ancak özellikle hidrolik kaynaklı enerji payı tüm işletmede olan hidrolik tesisleri kapsamakta olup bu Kanun kapsamında 70 tanımlanan yenilenebilir enerji kaynakları açısından bakıldığında oldukça düşük bir paya sahip olduğu görülecektir. Bugüne kadar yeterince değerlendirilemeyen bu kaynakların gerek ülkenin özkaynakları olması ve enerji ithalat bağımlılığını azaltması, gerekse çevrenin korunması, istihdam ve yerli teknoloji oluşturulmasına katkı sağlaması ve yenilenebilir kaynakların mevcut piyasa şartları içerisinde diğer enerji üretim sistemleri ile rekabetinin zor olması nedenleriyle, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın ulusal bir politika oluşturularak desteklenmesine ihtiyaç vardır. Bu nedenle, yenilenebilir kaynaklarımızdan elektrik üretiminin bir an önce arzulanan seviyede gerçekleştirilmesi için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması için bu kanun tasarısı hazırlanmıştır. Tasarı ayrıca, yenilenebilir kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması kullanılması, üretilen enerjinin belgelendirilmesi, ve yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisinin belirli bir süre için sabit fiyat uygulamaları ile alım yükümlülüğü getirilerek desteklenmesi hususlarını kapsamaktadır. 63 Diğer taraftan, yatırım dönemi uygulamalarına bakılacak olursa, bu Kanun kapsamındaki; a) Enerji üretim tesis yatırımları, b) Kullanılacak elektro-mekanik sistemlerin yurt içinde imalat olarak temini, c) Güneş pilleri ve odaklayıcılı üniteler kullanan elektrik üretim sistemleri kapsamındaki yapılacak AR-GE ve imalat yatırımları, d) Biyokütle kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi veya yakıt üretimine yönelik AR-GE tesis yatırımları, Bakanlar Kurulu kararı ile teşviklerden yararlandırılabilecektir. 63 TBMM, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846), (S.Sayısı:646) 71 Kanun metni taslağı, 2004 yılı içerisinde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporu ile 13/7/2004 tarihinde Meclis Genel Kuruluna havale edilmiş olup görüşülme sırası beklenmektedir. 4.3.5. İlerleme Raporları Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine ilişkin 2002 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin 1998 İlerleme Raporu’ndan bu yana genel olarak çok az ilerleme kaydettiği belirtilerek, Gümrük Birliği’nin kapsadığı alanlara ilişkin mevzuat uyumu ile enerji, tarım, bankacılık ve telekomünikasyon alanlarında ilerlemeler olduğu, buna karşılık öteki alanlardaki ilerlemelerin sınırlı kaldığı açıklanmaktadır64 Türkiye, Topluluğun iklim değişikliğiyle ilgili olan Avrupa Çevre Ajansı’na katılmış bulunmaktadır. Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Hakkında 2004 Yılı Düzenli Raporu65 da, Bölüm 14: Enerji ve Bölüm:22 Çevre başlıkları altında incelenmiştir. Buna göre: Bölüm 14: Enerji’de; Topluluğun enerji politikasının amaçları arasında rekabet gücünün iyileştirilmesi, enerji arz güvenliğinin sağlanması ve çevrenin korunması bulunmaktadır. Son İlerleme Raporundan bu yana, Türkiye, Topluluk enerji müktesebatına uyum bakımından bazı ilerlemeler kaydetmiştir. Petrol stokları da dahil olmak üzere arz güvenliği konusunda ilerleme kaydedilmiştir. Aralık 2003’de kabul edilen yeni Petrol Kanunu, petrol stoklarına ilişkin müktesebata yasal uyumun artırılmasını öngörmektedir. Üretimle ilgili özelleştirmenin 2006 yılında başlatılması, dağıtımla ilgili özelleştirmenin ise 2006 yılı ortasında tamamlanması öngörülmektedir. Dağıtım kaçakları, 2003 yılındaki elektrik üretiminin %20’sini teşkil edecek şekilde çok 64 65 Brüksel, 6.10.2004, SEC(2004) 1201 (COM(2004) 656 final) 72 yüksek bir oranda kalmıştır. 2004 yılında kaçakların %18’e indirilmesi hedeflenmektedir. Enerji verimliliği ile ilgili olarak, Hükümetin kapsamlı bir enerji verimliliği stratejisi kabul etmesiyle bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili olarak özel bir gelişme olmamıştır. Türkiye’nin, şimdiye kadar, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin performansı zayıftır. Bu alandaki faaliyetleri desteklemek için mali kaynaklar sınırlıdır. Türk ekonomisinin enerji yoğunluğu yüksektir ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım potansiyeli çok düşüktür. Enerji verimliliğine ilişkin mevzuatın yaklaştırılmasında ilerleme kaydedilmesine rağmen, müktesebat ile tam uyum için daha fazla çaba gerekmektedir. Enerji Verimliliği Kanununun zamanında kabul edilmesi uyumun tamamlanmasında yardımcı olacaktır. Yeni enerji verimliliği stratejisi, enerji verimliliği müktesebatına uyum konusunda bir plan oluşturmakta olup, düzgün bir şekilde uygulandığı takdirde, Türkiye’nin, önemli enerji verimliliği potansiyelinden daha fazla faydalanmasına yardımcı olacaktır. Enerji verimliliğine benzer bir şekilde, Türkiye’de yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi için genel bir strateji oluşturulmalıdır. Türkiye Yenilenebilir Enerji Kanunu çıkarmalıdır. Ayrıca, Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları alanında sahip olduğu önemli potansiyelin iyi bir şekilde kullanılması yönündeki çabalarını artırmalı ve güçlü hedefler belirlemelidir. Enerji verimliliği tedbirleri ve faaliyetleri, Enerji Bakanlığının sorumluluğu altında, Ulusal Enerji Tasarruf Merkezi tarafından yürütülmektedir. Bu merkezin konumunun gözden geçirilmesi ve gerekiyorsa, enerji, inşaat, ulaştırma, sanayi ve çevre dahil, tüm ilgili sektörler arasında daha etkili yatay koordinasyonun temin edilmesi amacıyla değiştirilmesi gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin kurumsal koşulların geliştirilmesi gerekmektedir. Bölüm 22: Çevre’de ise; Topluluğun çevre politikası, mevcut ve gelecekteki nesiller için çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın geliştirilmesini hedefler. Yatay mevzuat alanında, sınırlı gelişme kaydedilmiştir. Çevresel Etki Değerlendirmesi ile ilgili yeni bir yönetmelik ve bilgiye erişim ile ilgili bir kanun 73 ve bir yönetmelik kabul edilmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesini onaylamıştır. Hava kalitesine ilişkin olarak, sınırlı gelişme kaydedilmiştir. Petrol ve dizel yakıt kaliteleri ile ilgili bir yönetmelik ve yeni binek otomobillerin karbon dioksit emisyonları ve yakıt ekonomisi hakkında tüketicinin bilgilendirilmesi ile ilgili mevzuat kabul edilmiştir. Ek olarak, petrol ve dizel yakıtların kalitesi ile ilgili bir tebliğ 2004 yılı Haziran ayında yürürlüğe konmuştur. Dizel ve sıvılaştırılmış petrol gazı kullanılan motorların emisyonlarına karşı önleyici tedbirler ile ilgili yönetmelik değiştirilmiştir. Yatay mevzuatın uygulanması hala daha fazla çaba gerektirmektedir. Türkiye Kyoto Sözleşmesini henüz onaylamamıştır. Türkiye’nin, çevre koruma gerekliliklerini diğer bütün politikaların tanım ve uygulamalarına entegre etmek ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için adımlar atması gerekmektedir. Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Hakkında 2004 Yılı Düzenli Raporu’nda da belirtildiği gibi çevre ve enerji konularında Türkiye’de fazla ilerleme kaydedilmemiştir. Ayrıca, iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili konularda İDÇS’ye taraf olmak dışında herhangi bir gelişme olmamıştır. Bu konuda Türkiye üzerine düşen görevleri yerine getirememiştir. 4.3.6. Vizyon 2023 Türkiye’de sera gazı salımlarının azaltması amacıyla kullanılabilecek olan teknolojik, sosyo-ekonomik ve davranışsal seçenekler Vizyon 2023 gündeminde tartışılmıştır. Türkiye’nin gelecek 20 yılda sera gazı salımlarını azaltmak amacıyla yararlanabileceği yeni bilimsel ve teknik/teknolojik olanaklar, önlemler ve bazı 74 makro politika araçları, Türkiye’nin gelecekteki olanakları ve gereksinimleri de dikkate alınarak aşağıda özetlenmiştir.66 1) Enerji temininde ve CO2’nin fiziksel uzaklaştırılmasında yeni teknolojik seçenekler: Fosil yakıtlı elektrik üretiminde daha verimli, ekonomik ve temiz yakma teknolojilerinin kullanımının arttırılması, yenilenebilir enerji çevrim teknolojilerinden yararlanarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının birincil enerji kaynakları içindeki payının arttırılması, fosil yakıt kalitesinin iyileştirilmesi ve karbon içeriği daha düşük fosil yakıtlara geçiş, CO2’nin fiziksel olarak uzaklaştırılması teknolojileri, üretimden, ulaştırmadan, çevrimden ve dağıtımdan kaynaklanan sera gazı salımlarının azaltılması. 2) Ulaştırma ve taşımacılık sektörü: Hibrit elektrik motorlu araçlar, hafif yapı malzemelerinin kullanımının arttırılması, doğrudan enjeksiyonlu benzin ve dizel motorlarının yaygınlaştırılması, otomobil yakıt hücrelerinin geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması, salımların tam yakıt döngüsüyle azaltması, biyoyakıtların geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması, deniz taşımacılığının verimliliğinin arttırılması ve yaygınlaştırılması, kamyon taşımacılığında, turbo dizel motorlu kamyonların yaygınlaştırılması, sürdürülebilir ulaştırma sistemleri. 3) İmalat sanayi: Yakıt dönüşümü, yenilenebilir enerjilerin kullanımının arttırılması, malzeme verimliliğinin iyileştirilmesi, enerji verimliliğinin ve tasarrufunun arttırılması. 4) Tarım ve ormancılık sektörleri ve enerji ürünleri: Yönetim tekniklerinin güçlendirilmesi, ormanlaştırma ve yeniden ormanlaştırmanın arttırılması, ormansızlaştırmanın önlenmesi, bozulan tarım arazilerinin ve çayır/meraların 66 (http://www.vizyon2023.org/teknolojiongorusu/paneller/cevrevesurdurulebilirkalkinma /raporlar/son/EK-7.pdf), 10.11.2004. 75 onarılması, tarımsal ormancılığın özendirilmesini içeren gelişmiş orman, çayır/mera ve tarım arazisi yönetimi, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımının arttırılması, ürün ve hayvan artık ve atıklarının değerlendirilmesi, toprak çözümlemelerini ve bitki gereksinimini dikkate alan azotlu gübre kullanımı, geviş getiren hayvanların ıslahı ve yem kalitesinin iyileştirilmesi, bilimsel ve teknolojik gelişmelere ve yeniliklere yönelik olumlu davranış değişikliklerinin desteklenmesi. 5) Bina/hizmet sektörü: Bütüncül bina tasarımı, elektrikli alet ve araçlardaki enerji verimliliğinin arttırılması ve enerji kayıplarının en aza indirilmesi, binalarda fotovoltaik sistemlerin yaygınlaştırılması ve kullanımının arttırılması. 6) Atık yönetimi: Katı atık düzenli depolama alanlarının yönetimi, geri dönüşüm ve yeniden kullanım, çürütme, yakma, atık su yönetimi, önleyici çevre yönetimi. Vizyon 2023’de alınan kararlar gereği, politika araçları, özellikle daha düşük karbon yoğun teknolojilerin pazara girmesini kolaylaştırmak, özendirmek ve düzenlemek biçiminde önemli bir görev üstlenebilir. Öte yandan, kalkınma düzeyi ve özel koşullar, örneğin enerjide fosil yakıtlara yüksek düzeyde bağımlılık vb., politika araçlarının ülkeden ülkeye farklılıklar göstermesine neden olabilir. Yine de, bunun ulusal düzeydeki en uygun karışımı, yerel yöneticilerle, özel ve kamu yatırımcı kuruluşlarıyla, bilimsel ve teknik araştırma/geliştirme kuruluşlarıyla, sanayi ve iş birliklerinin ya da kuruluşlarının temsilcileriyle gerçekleştirilecek olan geniş açılı ve etkili bir danışma süreciyle geliştirilebilir. Vizyon 2023 çalışması sonucu olarak belirlenen sera gazı salımlarını arttıran desteklerin (ulaştırma destekleri, vb.), azaltılması ya da kaldırılması, enerji fiyatlandırma stratejileri (karbon vergilerini, vb.), ulusal ve uluslararası ticareti yapılabilir salım izinlerini ve ortak yürütme projeleri, sanayi ile birlikte yürütülecek 76 gönüllü programlar ve anlaşmalar, enerjinin yeterli ve verimli kullanımını içeren programları ve ileri teknolojilerin geliştirilmesini ve uygulanmasını destekleyen ya da sağlayan pazar araçları ve tanıtım programları gibi politika araçları sera gazı salımlarının azaltılması ve Kyoto Protokolüne hazırlık sürecinde kullanılabilir. 4.3.7. I. Çevre ve Ormancılık Şurası Mart 2005 tarihinde yapılan I. Çevre ve Ormancılık Şurası, İklim Değişikliği ihtisas komisyonu hazırlık çalışmaları, şura sırasında değerlendirilerek karar altına alınmıştır. Bu kararlardan bazıları aşağıda verilmiştir. 67 1. Gerek Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesindeki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nden (BM/İDÇS) sorumlu birimde gerekse iklim değişikliği konularıyla ilgili kurum/kuruluşlarda kapasite geliştirmeye öncelik verilmelidir. 2. İklim değişikliğinin sektörlere/alanlara (enerji, tarım, ormancılık, sanayi, ekonomi, su kaynakları, insan yerleşimleri, kıyı alanları, ekosistemler, vb.) etkilerinin belirlenmesi ve bu etkilerin azaltılmasına yönelik önlem ve politikaların geliştirilmesiyle ilgili çalışmalara ağırlık verilmelidir. Ülkemiz için özellikle, su ve arazi kaynaklarının daha etkili, akılcı ve ekonomik yönetimine; ormanların korunmasına; ve toprak erozyonu ile vejetasyon formasyonlarındaki ve/ya da örtülerindeki değişikliklere karşı uyum seçeneklerinin belirlenmesine öncelik verilmelidir. 3. AB müzakereleri sürecinde, ülkemizin AB’nin ortak azaltım yükümlülüğü göz önüne alınarak ele alınması gereken çeşitli senaryolar değerlendirilmelidir. 67 http://www.cevreorman.gov.tr/belgeler1/sura_son.doc#_Toc101080286, 05.04.2005. 77 4. Sera gazı emisyonlarının azaltılması için sektörel önlemlerin ve politikaların değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik bir Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı hazırlanmalıdır. 5. Yeni ve yenilenebilir (rüzgar, jeotermal, güneş, hidrojen, biyokütle, enerji ormanları vb.) enerji kaynaklarıyla ilgili araştırma- geliştirme çalışmaları arttırılmalı ve bu enerji kaynaklarının ülkemizdeki potansiyelleri değerlendirilerek birincil enerji tüketiminde ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerjileri payının arttırılmasına yönelik sayısal hedefler belirlenmelidir. 6. Özellikle sanayi, ulaştırma ve bina sektörlerinde enerji verimliliği artırılmalı; enerji verimliliği hizmet şirketlerinin kurulması/geliştirilmesi özendirilmeli ve enerji verimliliği uygulamalarında teşvik ve destek mekanizmaları oluşturulmalıdır. 7. Yerli fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminde verimliliği arttırıcı, emisyon ve sera gazlarını azaltıcı teknolojiler öncelikli olarak geliştirilmelidir. 8. Elektrik iletim ve dağıtım sisteminde %15 dolayında olan dağıtım kayıp ve kaçak oranının azaltılması, dünya standartlarına indirilmesi, elektrik dağıtım sisteminin iyileştirilmesi için gerekli olan önlemler alınmalıdır. 9. AB müktesebatına uyum kapsamında kojenerasyon ve binaların enerji performansıyla ilgili düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Şura sonuçlarının Türkiye’nin çevre ve iklim değişikliği politikalarına ne derece yansıyacağı önümüzdeki dönemde görülecektir. 78 4.4. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ POLİTİKALARINDA TÜRKİYE’NİN DURUMU 4.4.1. İklim Değişikliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Açısından Türkiye’de Mevcut Durum Değerlendirmesi Türkiye enerji tüketimi, geçtiğimiz yıllarda sürekli bir artış göstererek 2000 yılında yaklaşık 82.2 milyon ton eşdeğer petrole (Mtep) ulaşmıştır. Bu değerin, artışını sürdürerek, 2010 yılında 153.9 Mtep’e ulaşacağı öngörülmektedir. ETKB’nin resmi verilerine göre, kaynaklar bazında genel enerji istemi ve bu istemin kaynaklara göre % payları sırasıyla Çizelge 7 ve Çizelge 8’de verilmiştir. Çizelge 7. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi (Mtep) (2000-2020). Tür ve kaynak Taşkömürü Linyit Asfaltit İkincil kömür Petrol Doğal gaz Nükleer Hidrolik Rüzgar Güneş Jeotermal Ticari olmayan kaynaklar Net elektrik ithali Toplam birincil enerji istemi 2000 9,983 13,219 0,009 1,635 32,595 13,327 Yıl 2005 2010 9,277 15,541 16,765 24,113 0,043 0,043 43,806 34,06 51,165 49,58 2020 77,199 30,331 0,043 71,894 74,505 7,297 10,002 1,146 1,119 4,733 3,925 2,656 3,092 5,339 0,003 0,004 0,449 0,262 0,375 0,602 1,792 2,116 2,619 6,457 5,325 4,417 0,288 0,295 82,226 115,158 153,868 282,194 Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:9. 79 Çizelge 8. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi Kaynak Payları (%) (2000-2020). Yıl Tür ve kaynak Taşkömürü Linyit Asfaltit İkincil kömür Petrol Doğal gaz Nükleer Hidrolik Rüzgar Güneş Jeotermal Ticari olmayan kaynaklar Net elektrik ithali Toplam birincil enerji istemi 2000 12.1 16.1 0.0 2.0 39.6 16.2 0.0 3.2 0.0 0.3 2.2 7.9 0.4 100 2005 8.1 14.6 0.0 0.0 38.0 29.6 0.0 2.7 0.0 0.3 1.8 4.6 0.3 100 2010 10.1 15.7 0.0 0.0 33.3 32.2 0.0 3.5 0.3 0.4 1.7 2.9 0.0 100 2020 27.4 10.7 0.0 0.0 25.5 26.4 2.6 3.5 0.4 0.4 1.7 1.4 0.0 100 Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:9. Türkiye’de üretilen enerji, tüketimi karşılamadığı için, enerji tüketiminin %66’sı ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin bir potansiyele sahiptir ve toplam enerji tüketiminin %14’ü bu kaynaklardan sağlanmaktadır. 2020 yılında, güneş, rüzgar ve jeotermal enerjinin toplam talep içerisindeki payının %3, hidrolik enerji ve diğer yenilenebilir kaynaklarla birlikte bu payın %8 olması hedeflenmektedir. Türkiye’nin, sanayileşme hedefini sürdüren gelişmekte olan bir ülke olması ve nüfusun hızlı bir artış göstermesi nedenleriyle, elektrik enerjisine olan istem de önemli ölçüde artmaktadır. Türkiye’de elektrik enerjisi istemi, ağırlıklı olarak termik ve hidrolik kaynaklardan karşılanmaktadır (Çizelge 9). Jeotermal ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise, henüz oldukça düşüktür. Termik üretimde, enerji kaynakları arasında linyit önemli bir yer tutmaktadır. 80 Çizelge 9. Türkiye’de Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü ve Üretimi (1990-2000). Kurulu güç (MW) Yıl Termik 1990 1995 2000 9,535.8 6,764.3 11,074.0 9,862.8 16,052.5 11,175.2 Üretim (GWh) Hidrolik Jeo.+Rüz. Toplam 17.5 17.5 36.4 16,317.6 20,954.3 27,264.1 Termik Hidrolik Jeo.+Rüz Toplam . 34,314.9 23,148.0 80.1 57,543.0 50,620.5 35,540.9 86.0 86,247.4 93,934.2 30,878.5 108.9 124,921.6 Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:10. Çizelge 10’da, bazı enerji göstergeleri açısından Türkiye ile dünya ve OECD değerlerinin bir karşılaştırılması verilmektedir. Toplam birincil enerji arzı/GSYİH değerlerine bakıldığında, Türkiye dünya ortalamasının biraz üstünde olmakla birlikte, OECD ortalamasının altındadır. Ayrıca, kişi başına düşen toplam birincil enerji arzı açısından, 1.07 tep/kişi olan Türkiye değerinin, dünya ve OECD değerlerinin altında olduğu görülmektedir. Elektrik enerjisi tüketimi dikkate alındığında ise, bu farkın daha da açıldığı görülmektedir. Kişi başına düşen elektrik enerjisi tüketimi, dünya ortalaması kişi başına 2,280 kilo watt saat (kWh) ve OECD ortalaması 7,841 kWh iken, bu değer Türkiye’de 1,473 kWh’dır. Çizelge 10. Dünya, OECD ve Türkiye Enerji Göstergelerinin Karşılaştırılması (1999). Dünya OECD Türkiye Toplam birincil Enerji arzı (Mtep) Toplam birincil enerji arzı/ GSYİH (tep/000 95 USD) Kişi başına toplam birincil enerji arzı (tep/kişi) Elektrik tüketimi (TWh) Kişi başına elektrik tüketimi (kWh/kişi) 9,774.48 5,229.45 70.33 0.30 0.20 0.37 1.65 4.68 1.07 13,502.41 8,753.51 96.94 2,280 7,841 1,473 Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:11. 81 Çizelge 11. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan Sektörel Dağılımı (1990-2020). 1990 1995 1997 2000 30,325 43,752 53,232 72,320 Enerji 41,224 45,543 61,954 68,103 Sanayi 26,420 33,440 34,227 36,562 Ulaştırma 33,221 37,141 33,478 29,205 Diğer Toplam 127,174 155,955 186,554 210,462 CO2 Salımlarının (1000 ton) 2005 117,771 71,495 56,435 49,597 295,298 2010 161,306 106,699 71,557 64,090 403,653 2020 317,019 253,152 102,060 96,711 768,942 Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:12. 4.4.2. Ulusal Sera Gazı Salımları 1990-2000 tüketim değerleri ve 2000-2020 dönemi projeksiyon değerleri, yakıt tüketiminden kaynaklanan salımları tam olarak hesaplanabilen sera gazlarının tutarlarında, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de çok hızlı bir artışın olacağını göstermektedir (Çizelge 11). Tüketim ve projeksiyon değerleri için yakıt tüketiminden kaynaklanan sera gazı salımlarının sektörlere dağılımı karşılaştırıldığında, bazı sektörlerin payı artarken bazılarının payında belirgin bir azalış oluştuğu görülmektedir. 2000 yılında CO2 salımlarının %34’ü enerji, %32’si sanayi, %17’si ulaştırma ve %16’sı öteki (konut, tarım ve ormancılık) sektörlerden kaynaklanırken, 2020 yılında %41’inin enerji, %33’ünün sanayi, %13’ünün ulaştırma ve %13’ünün öteki sektörlerden kaynaklanacağı öngörülmektedir. Bu dağılış desenlerinden de anlaşılabileceği gibi, enerji ve sanayi sektörünün payları gelecek yıllarda artarken, ulaştırma ve öteki sektörlerin payları azalış gösterecektir. 82 100% 23 21 20 21 21 18 80% 16 17 16 17 19 18 32 24 26 60% 40% 13 13 33 8 11 38 32 29 33 29 34 40 41 43 28 40 24 1990 1995 1997 2000 2005 2010 2020 2030 20% 0% Enerji Sanayi Ulaştırma Diğer Şekil 13. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2 Salımlarının Sektörel Dağılımı (1990-2020). Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:13. Türkiye, 1999 yılı temel CO2 göstergeleri açısından, dünya ülkeleri arasında, toplam CO2 salımında 23., kişi başına düşen CO2 salımı açısından 75., CO2 salımının gayrı safi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranında 60. ve satın alma gücü paritesi dahil GSYİH’nin CO2’ye oranında ise 55. sırada yer almaktadır (Çizelge 12). Çizelge 12. Temel CO2 Göstergelerine Göre Türkiye’nin Dünya Ülkeleri Sıralamasındaki Yeri. Toplam CO2 salımı CO2/Nüfus CO2/GSYİH CO2/GSYİH (satın alma gücü paritesi) 1995 25 80 63 81 1996 25 79 71 84 1997 23 75 70 81 1998 24 76 71 81 1999 23 75 60 55 Kaynak: İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:14. 4.4.3. Enerji Verimliliği Çalışmaları Türkiye’de son 10 yılda ilgili sektörlerden kaynaklanan sera gazlarını azaltmaya ve/ya da kontrol etmeye yönelik çalışmalar ve etkinlikler dikkate alındığında, başarı gösterilebilecek alanların başında enerji tasarrufu konusu gelmektedir. 83 Enerji yoğunluğu, GSYİH başına tüketilen birincil enerji miktarını temsil eden ve tüm dünyada kullanılan bir göstergedir. Bu gösterge içinde, ekonomik çıktı, enerji verimliliğindeki artış ya da azalma ve yakıt ikamesindeki değişimler birlikte dikkate alınmaktadır. Enerji yoğunluğu, enerji verimliliğinin izlenmesinde ve karşılaştırılmasında yaygın olarak kullanılan bir araç olmuştur. Türkiye’de enerji yoğunluğunun OECD ortalamasının üzerinde olduğu ve 1970-1999 yılları arasında bir artış eğilimi gösterdiği bilinmektedir68. Türkiye’deki nihai sektörler içerisinde sanayinin payı %39’dur ve bu oranın, 2020 yılında %59’a ulaşması beklenmektedir. Enerji tüketimi açısından, sanayi sektörünün yaklaşık %66’sı enerji yoğun sektörlerden oluşmaktadır. Bu sektörlerde enerjinin toplam girdiler içindeki payı, %20-60 arasındadır. Bu nedenle Türk sanayisinin daha az enerji yoğun üretime doğru yeniden yapılanmaya gereksinimi vardır. Türkiye’de ilk planlı enerji tasarrufu çalışmaları, 1981 yılında Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) tarafından başlatılmıştır. ETKB, 1993 yılında EİE’de bir Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi (UETM) oluşturmuştur. Bu çalışmalar, Türkiye’de tüm sektörlerde ortalama %25’in üzerinde enerji tasarrufu potansiyeli bulunduğunu göstermiştir. Sanayi sektöründe enerji verimliliğini arttırmak üzere hazırlanan Sanayi Kuruluşlarının Enerji Tüketiminde Verimliliğin Arttırılması Hakkındaki Yönetmelik, Kasım 1995’ten beri yürürlüktedir. Tüketimi yıllık 2,000 tep ve üzerinde olan tüm fabrikaların Enerji Yöneticilerinin yaptığı çalışmalar izlenmektedir. 2010’a değin sanayi sektörü enerji verimliliğinde %10 iyileştirme sağlanması amaçlanmaktadır. 68 İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, TTGV, Ağustos 2002, s:40. 84 Buzdolaplarında enerji verimliliğinin arttırılması amacıyla hazırlanan yönetmelik, AB direktiflerine uyum kapsamında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca Mart 2002 tarihinde yayınlanmıştır. Öteki aygıtlarla ilgili yönetmelikler de hazırlanmaktadır. Dış aydınlatmadaki verimsiz uygulamaların ve armatürlerin kullanılmasını önlemek üzere, hazırlanan Dış Aydınlatma Yönetmeliği Taslağı üzerindeki çalışmalar son aşamaya gelmiştir. Bu yönetmelik, ETKB tarafından yayımlanarak yürürlüğe girecektir. Ayrıca Avrupa Birliği desteği ve EİE Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Enerji Verimliliği Stratejisi 24 Haziran 2004 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından benimsenmiştir. Enerji Verimliliği Kanun Tasarısı yasalaşma çalışması hazırlıkları EİE tarafından sürdürülmektedir. 2005 yılı içerisinde tamamlanması beklenmektedir. Türkiye’de bina sektörünün toplam nihai enerji tüketimindeki payı, son yıllarda %32 dolayındadır. Hızlı nüfus artışına ve kentleşmeye bağlı olarak, bu sektördeki enerji tüketimi giderek artmaktadır. 1998 yılında DİE tarafından konut sektörü için ülke ölçeğinde temsili örnekleme yoluyla yapılan anket çalışması sonuçlarına göre, konutların yalnız %10’unda çatı yalıtımı ve %12’sinde çift cam bulunmaktadır. Konutların %86’sı soba, %14’ü kalorifer sistemiyle ısıtılmaktadır. Yalıtım oranlarının ve ısıtma sistemleri verimlerinin düşük olması, konutlarda enerji tasarrufu potansiyelinin en az %50 olduğunu göstermektedir. EİE tarafından, kamu binaları için toplanan veriler ise, binalarının %40’ında çatı yalıtımı ve %48’inde çift cam bulunduğunu göstermiştir. Isıtma sistemlerinin yalnız %17’sinde otomatik kontrol vardır. Dolayısıyla kamu binalarında da, yaklaşık %30 oranında bir enerji tasarrufu potansiyeli bulunmaktadır. 85 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye enerji tüketimi, 2000 yılında yaklaşık 82.2 milyon ton eşdeğer petrole (Mtep) ulaşmıştır. Bu değerin 2010 yılında 153.9 Mtep’e ulaşacağı öngörülmektedir. ETKB’nin resmi verilerine göre, kaynaklar bazında genel enerji istemi Çizelge 7 ve Çizelge 8’de verilmiştir. Bu çizelgelerden de görüldüğü gibi, Türkiye’de enerji tüketiminin %66’sı ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye toplam enerji tüketiminin %14’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. 2020 yılında, güneş, rüzgar ve jeotermal enerjinin payı sabit kalırken, üretim miktarlarında önemli artışların olması beklenmektedir. Hem enerji tablosunun gerektirdiği nedenler açısından hem de küresel çevre sorunları nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanmanın önemi göz önünde bulundurularak, güneş, rüzgar ve jeotermal enerjinin toplam talep içerisindeki payının %3, hidrolik enerji ve diğer yenilenebilir kaynaklarla birlikte bu payın %8 olması hedeflenmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın “World Energy Outlook-2002” adlı yayınında yer alan ve 2030 yılı dünya enerji talebinin %3’ünün yenilenebilir kaynaklardan karşılanması, bu payın hidrolik enerji ile birlikte %5 olması öngörülmektedir. Çizelge 10’da, toplam birincil enerji arzı/GSYİH değerlerine bakıldığında, Türkiye dünya ortalamasının biraz üstünde olmakla birlikte, OECD ortalamasının altındadır. Ayrıca, kişi başına düşen toplam birincil enerji arzı açısından, 1.07 tep/kişi olan Türkiye değerinin, dünya ve OECD değerlerinin altında olduğu görülmektedir. Elektrik enerjisi tüketimi dikkate alındığında ise, bu farkın daha da açıldığı görülmektedir. Kişi başına düşen elektrik enerjisi tüketimi, dünya ortalaması kişi başına 2,280 kilo watt saat (kWh) ve OECD ortalaması 7,841 kWh iken, bu değer Türkiye’de 1,473 kWh’dır. 86 Türkiye’nin enerji öngörüleri, günümüz uygulamalarına benzer bir şekilde ağırlıklı olarak fosil kaynaklara dayalı kurgulandığı için CO2 salımları açısından da büyük bir artış beklenmektedir. 1990 yılında 127 bin, 2000 yılında 210 bin ton olan CO2 emisyonlarının, 2010 yılında 404 bin tona, 2020 yılında ise 769 bin tona ulaşacağı hesaplanmaktadır. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye’nin 2010 yılı emisyon miktarı 1990 yılına göre yaklaşık olarak 3 kat artacaktır. 2000 yılı verilerine göre, Türkiye’nin kişi başına düşen CO2 salımları, Dünya ortalamasının biraz altında ve OECD ortalamasının 1/3’ü kadardır. Diğer taraftan, fosil kaynakların kullanım sürelerinin kısıtlı olması ve birim maliyetlerinin sürekli artış eğilimini göstermesi, enerjinin elde edilmesi sırasında çevreye yapılan tahribatlar nedeniyle yeni ve yenilenebilir kaynaklar üzerindeki arayışlar tüm dünyada yoğunlaştırmaktadır. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemiz enerji politikalarının yeniden gözden geçirilerek, yenilenebilir kaynakların payının artırılmasına yönelik eylem planları acilen uygulamaya geçirilmelidir. Aday ülkelerin AB’ye katılımlarından önce, AB’nin var olan yasal düzenlemelerini kabul etmeleri ve uygulamaya koymaları istenmektedir. Topluluğun taraf olduğu uluslararası anlaşmalara ilişkin önlemler ve yükümlülükler ile küresel ve bölgesel kirliliğin azaltılması da, aday ülkelerin öncelikli görevleri arasında bulunmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin, AB’ye aday ülkelerden biri olarak, iklim değişikliğini önleme alanında kendi yasal çerçevesini Topluluk ile uyumlaştırması gerekmektedir. Enerji tasarrufu ve enerjinin verimli kullanımı çalışmaları, yeni ve yenilenebilir enerji teknolojileriyle birlikte, Türkiye’nin gelecekte de en fazla yararlanabileceği politika araçlarının ve teknolojik olanakların başında gelecektir. Enerji tasarrufu çalışmaları, Türkiye’de tüm sektörlerde ortalama %25’in üzerinde enerji tasarrufu 87 potansiyeli bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca, Türkiye’de etkin bir enerji verimliliği programının uygulanabilmesi ve somut başarılara elde edilebilmesi için etkin bir “Enerji Verimliliği Yasası” bir an önce çıkarılmalıdır. ETKB’nin öngörülerine göre, rüzgar enerjisi üretim kapasitesinin, 2020 yılı için öngörülen kurulu güç kapasitesi içindeki payı %4.3’e yükselecektir. Güneş enerjisinin de büyük bir gelişme potansiyeli bulunmaktadır. Türkiye’nin gelecekte, jeotermal potansiyeli ile toplam elektrik enerjisi gereksinimin %5’ini karşılayabileceği öngörülmektedir. Türkiye, sosyal ve ekonomik refahta kısıtlamaya gidilmeden yapılacak enerji tasarrufu, enerjinin yeterli ve verimli kullanımı, yeni teknolojilerin ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ve karbon yutaklarının arttırılması yoluyla sera gazlarını kontrol edebilmek için belirtilen potansiyel alanlara yönelik önlemler alarak, bilimsel ve teknolojik araştırmalar ve çalışmalar yaparak, yeni teknolojilerin ve yenilenebilir enerjilerin katkılarını dikkate alarak, kendi CO2 salımlarını kontrol edilebilmeyi hedeflemelidir. Ayrıca halen görüşülme aşamasında olan Yenilenebilir Enerji Kanunu, yenilenebilir enerji payının artırılmasında engellerin kaldırılması yönünde önemli bir adım olarak görülmektedir. Avrupa Birliği’nde kullanılmakta olan yenilenebilir enerji kaynaklarına uygulanan teşviklerin Türkiye için de uygulanması gerekmektedir. Ancak bu yol ile yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı daha cazip hale getirilerek yaygınlaştırılması sağlanabilir. Fakat, görüşülmekte olan kanun tasarısı yeterli teşvikleri sağlamaktan öte, ülke politikaları açısından da oldukça yetersizdir. Mevcut yasa tasarısı bu şekli ile AB uyum sürecinde Türkiye’nin ilerleme raporlarında yapacağını vaat ettiği bir tasarı çıkarmaktan öte gidemeyecektir. 88 Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin enerji politikaları, iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji kaynakları açısından; - Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planının acil hazırlanması gerekmektedir. - Birincil enerji tüketiminde ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerjileri payının arttırılmasına yönelik sayısal hedefler belirlenmelidir. - Yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye ve kullanımını artırmaya yönelik AR-GE çalışmalarına destek verilmelidir. - Enerji verimliliği ve tasarrufu ile ilgili yasal düzenlemeleri bir an önce yapılarak ulaştırma, enerji, sanayi ve konut kaynaklı sera gazı emisyonlarının kontrolü ve azaltımı çalışmaları başlatılmalıdır. - Avrupa Birliği’nin 1980’lerden günümüze geçirdiği politik müzakere süreçleri ile teknolojik ilerlemeler dikkate alınarak, uyumlaştırılacak her türlü direktif, yönerge vs. Türkiye standartlarına, şartlarına ve politikalarına uygun hale getirilerek hazırlanmalıdır. Sadece kağıt üzerinde yapılan düzenlemelerin politika yapmak olmadığı, uygulamaya geçmeyen, uygulaması başarısız olan çalışmaların önüne geçilmelidir. - %15 dolayında olan dağıtım kayıp ve kaçak oranının azaltılması, dünya standartlarına indirilmesi, elektrik dağıtım sisteminin iyileştirilmesi için gerekli olan önlemler alınmalıdır. - AB müzakereleri sürecinde, 2012 sonrası dönemde, Türkiye’nin AB üyelik süreci ile Kyoto taahhütlerine ilişkin çeşitli senaryolar değerlendirilmeli, Kyoto sürecinin AB üyeliği ile eş zamanlı görüşülmesinin koşut olmaması için gerekli müzakerelere bir an önce başlanmalıdır. 89 - AB, İngiltere, Almanya, Çin, Brezilya, Meksika gibi ülkelerin iklim değişikliği programlarının incelenerek, etkin ve başarılı uygulamalar ulusal programa dahil edilmelidir. - İklim değişikliğinin, Türkiye’de su kaynakları, tarım, kuraklık ve çölleşme üzerindeki olası etkileri, sürekli izlenmeli ve değerlendirilmeli, yenilenebilir enerji kaynakları açısından potansiyeller takip edilmelidir. Sonuç olarak, AB’nin iklim değişikliği ve Kyoto sürecinde izlediği yol ve geliştirdiği politikalar ile gelişim sürecine bakılacak olursa, Türkiye’nin izlemesi gereken politikaları yeniden gözden geçirmesi ve acil önlemler alması gerekmektedir. Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamamış olması önümüzdeki dönemde ve AB uyum sürecinde problemli alanlardan biri olacaktır. Bu nedenle Protokolün 1. uygulama dönemi sonu olan 2012 sonrası için planlarını yaparak, protokole taraf olma yönünde hazırlıklarını ve çalışmalarını yürütmelidir. Bu çerçevede “Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı” hazırlanarak, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çevre politikaları arasında uyum sağlanmalıdır. 90 6. KAYNAKÇA 21. Yüzyıla Doğru Sorunlar ve Çözüm Yolları, Beyaz Kitap, Büyüme, Rekabet ve İstihdam, 1997, Brüksel. A European Union Strategy for Sustainable Development, European Commission, 2002, Belgium. AB’nin Enerji Politikası ve Türkiye’ye Yansımaları, Avrupa Bilgi Köprüleri Programı, 20 Haziran 2003, Ankara. Arıkan, Yunus, ‘Kyoto Protokolü Öncesinde Değişen İklim, Kızışan Müzakereler ve Türkiye’, Dünya Enerji Konseyi, IX. Ulusal Enerji Kongresi, Eylül 2003, Ankara. Avrupa’da 2003 yılı sera gazı emisyonlarının eğilim ve projeksiyonları, AÇA, Kopenhag, No. 36, 2003. ÇB., T.C. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi Odası), Çevre Bakanlığı (ÇB) ÇKÖK Gn. Md., 2001, Ankara. Çevre ve Bakanlığı, Ulusal Gündem 21, 2. Taslak, Mart 2000, Ankara. DEK/TMK., 1999 Enerji Raporu, Dünya Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi, 2000, Ankara. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, (Raportör: M. Türkeş), DPT-2532-ÖİK:548, 2000, Ankara. Dündar, Cihan, ve Arıkan, Yunus, ‘Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik’, TMMOB IV. Ulusal Enerji Sempozyumu, (3-7 Ekim 2003, Milli Kütüphane), Ankara. 91 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerjide Sürdürülebilirliğin Sağlanması, Enerji ve Çevre Komisyonu Raporu, Aralık 2004, Ankara. Ege, Y., Öz, G., Arat, T., Baykal, S., Ege, A., Altunışık, M. ve Ercan, H., ‘Avrupa Birliği’nin Enerji Politikası ve Türkiye’, Ulusal Politika Araştırmaları Vakfı, Mayıs 2004, Ankara. Environment 2010: Our Future, Our Choice, The Sixth Environment Action Programme, COM(2001)31 Final, 2001/0029(COD), Brussels, 24/1/2001. Environmental Report 2003, European Investment Bank, 2003. Greenhouse gas emission trends and projections in Europe 2004, Environmental issue report, No 5/2004. IEA, Key World Energy Statistics 2001 Edition, International Energy Agency (IEA) OECD/IEA, 2001, Paris. IEA, World Energy Outlook, 2002. IPCC Synthesis Report; 2001. IPCC, Climate Change 1995, The Science of Climate Change. Contribution of Working Group I to the Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Houghton J, T., et al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University Press, , 1996, New York. IPCC, Climate Change 2001a: The Scientific Basic - Contribution of Working Group I to the Third Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), (Houghton J,T., et al., eds.), Cambridge University Press, 2001, Cambridge. IPCC, Climate Change 2001b: Impacts, Adaptation and Vulnerability - Contribution of Working Group II to the Third Assessment Report of the 92 Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), (McCarthy, J.J., et al., eds.), Cambridge University Press, 2001, Cambridge. MENR/TEGTC, Base case analysis of energy development and CO2 emissions in Turkey. Ministry of Energy and Natural Resources (MENR) and Turkish Electricity Generation and Transmission Corporation (TEGTC), 2000. Renewable Energies: Success Stories, Environmental Issue Report No:27, EEA, 2001. Renewable Energy, Words in Action, 1-4 June 2004, Bonn. Renewables Information 2003, IEA Statistics,OECD/IEA, France, 2003. TEAŞ., Türkiye Elektrik Üretim-İletim İstatistikleri 2000, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ), 2000, Ankara. TJD, Bugünün ve yarınların enerjisi olan jeotermalin ülkemiz için önemi ve dünyadaki yeri, Türkiye Jeotermal Derneği, 2002, Ankara. TÜBİTAK-TTGV, Bilim-Teknoloji-Sanayi Tartışmaları Platformu, Enerji Teknolojileri Politikası Çalışma Grubu Raporu, (Basıma hazırlayan, F. Çimen), 1998, Ankara. Türkeş, Murat ve Kılıç, Gönül, ‘Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri’, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, 3-7 Ekim 2003, Milli Kütüphane, Ankara. Türkeş, Murat ve Kılıç, Gönül, Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Politikaları ve Önlemleri’, TC. Çevre Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Nisan 2003, Ankara. 93 Türkeş, Murat, ‘İklim değişikliği: Türkiye- İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İlişkileri ve İklim Değişikliği Politikalar’, TC. Çevre Bakanlığı Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, 2003, Ankara. Türkeş, Murat, Bonn Anlaşması ve Küresel Isınmanın Önlenmesindeki Rolü, TMMOB Türkiye III. Enerji Sempozyumu, “Küreselleşmenin” Enerji Sektöründe Yapısal Değişim Programı ve Ulusal Enerji Politikaları, 5-7 Aralık 2001, Bildiriler Kitabı, 339-353, Ankara. Türkeş, Murat, Sümer, Utku, ve Kılıç, Gönül,‘Küresel İklim Değişikliği ve Olası Etkileri’, Çevre Bakanlığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Semineri, 13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul. Ulusal Enerji Rehberi, Türkiye Enerji Forumu, 27-29 Kasım 2001, İstanbul. UN/FCCC, Ministerial Declaration, United Nations Framework Convention on Climate Change, Conference of the Parties, Second Session, 8-19 July 1996, Geneva, UN/FCCC/SBI/2001/L.8. Decision 7/CP.7, Proposal to amend the list in Annexes I and II to the Convention by removing the name of Turkey, SBI, Fifteenth session, Marrakesh, 29 October–6 November 2001. UNDP, ÇOB, İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Ulusal Hazırlıkları, (Raportör: M. Türkeş), Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), Ağustos 2002, Ankara. UNDP, Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Raporu, 2002, Ankara. UNEP/CCS, The Kyoto Protocol to the Convention on Climate Change, UNEP/IUC and Climate Change Secretariat, 1998, Geneva. 94 UNFCCC, ÇOB, UÇKP, UNDP, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Türkçe Basımı, 2004, Ankara. UNFCCC, ÇOB, UÇKP, UNDP, İklime Özen Göstermek, 2003, Ankara. UNFCCC, UNDP, ÇOB, İklim Değişikliğini Anlamak, Yeni Başlayanlar İçin Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, Ağustos 2004, Ankara. Uyar, Tanay, Sıdkı, Enerji Planlamasında Karar Gestek Modelleri, TMMOB Türkiye III. Enerji Sempozyumu, Küreselleşmenin Enerji Sektöründe Yapısal Değişim Programı ve Ulusal Enerji Politikaları, 5-7 Aralık 2001, Bildiriler Kitabı, s: 97-109, 2001, Ankara. World Energy Outlook, IEA, 2002. Yararlanılan İnternet Kaynakları: http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/oik548.pdf) http://europa.eu.int/comm/environment/climat/ eccp_report_0106.pdf http://unfccc.int/essential_background/background_publications_htmlpdf/climate_ch ange_information_kit/items/300.php http://unfccc.int/essential_background/kyoto_protocol/status_of_ratification/items/26 13.php http://unfccc.int/resource/docs/natc/eunc3.pdf http://www.abgs.gov.tr/abportal/defaultcontent.asp?CID=1939&VisitID={C55282B D-5E0D-4491-A157-6475EF0B43D2}&Timer=60118,13 http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_01.html http://www.belgenet.com/arsiv/binyilzirve_02.html 95 http://www.europa.eu.int/ comm/environment/docum/0708_report_en.pdf http://www.grida.no/climate/ipcc_tar/wg1/052.htm http://www.meteor.gov.tr/2003/arge/iklimdegis/iklimdegis3.htm http://www.rec.org.tr/iklim-belgeler/02-UNFCCC%20Metni%20Turkce.pdf http://www.rec.org.tr/iklim-kyoto.htm http://www.mfa.gov.tr/ turkce/grupa/ab/abab/iliski.htm http://www.mfa.gov.tr/turkce/grupa/ab/abab/ sondurum020103.htm http://www.vizyon2023.org/teknolojiongorusu/paneller/cevrevesurdurulebilirkalkinma /raporlar/son/EK-7.pdf http://www.vizyon2023.org/teknolojiongorusu/paneller/cevrevesurdurulebilirkalkin ma/raporlar/son/ http://www.turcek.org.tr/jbildirge.htm http://www.dektmk.org.tr/Elektronikbulten/1.sayi/bonyen.doc 96 7. ÖZET Küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramı, 1980’lerden bu yana dünyanın en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırmalar, atmosferik CO2 konsantrasyonun, 1750 yılından bu yana %35 oranında artmış olduğunu ve artmaya devam edeceğini göstermektedir. Son 20 yılda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %80’i fosil yakıtlar ve çimento üretimi nedeniyle, kalan bölümü ise ağaçsızlanma sonucu oluşmuştur. Avrupa Birliği’nde iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin politika ve önlemler, hazırlanan Çevre Eylem Programlarında verilmektedir. Avrupa Komisyonu’nun, ilk CO2 salımlarının sınırlandırma ve enerji verimliliği stratejisini yayınladığı 1991 yılından bu yana, Avrupa Birliği, iklim değişikliğini önlemeye ve Topluluğun sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik çok sayıda girişimde bulunmuş, Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP) hazırlamıştır. 24 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye'nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olma süreci tamamlanmıştır. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin kabul ettiği Kyoto Protokolü de 16 Şubat 2005 tarihinde resmen yürürlüğe girmiş ve AB’ye üye bütün ülkeler ile Türkiye dışındaki aday ülkelerin tamamı bu Protokolü imzalamıştır. Bu kapsamda AB Komisyonu Kasım 2003’de, “AB Sera Gazı Salım Ticareti” konulu bir direktif yayınlamıştır. Salım ticaretinin ilk aşaması 2005 yılında başlayacaktır. 2001 verilerine göre AB sera gazı emisyonlarının %28’i enerji, %21’i ulaştırma, %20’si endüstri, %10’u tarım ve %17’si diğer kaynaklardan oluşmaktadır. Türkiye’nin İklim Değişikliği ile ilgili politika ve mevzuatına bakıldığında, politika belgelerinin henüz yetersiz kaldığı ve tamamlanmadığı görülmektedir. 97 Türkiye’de üretilen enerji, tüketimi karşılamadığı için, enerji tüketiminin %66’sı ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin bir potansiyele sahiptir ve toplam enerji tüketiminin %14’ü bu kaynaklardan sağlanmaktadır. ETKB’nin öngörülerine göre 2020 yılında, güneş, rüzgar ve jeotermal enerjinin toplam talep içerisindeki payının %3, hidrolik enerji ve diğer yenilenebilir kaynaklarla birlikte bu payın %8 olması hedeflenmektedir. Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamamış olması önümüzdeki dönemde ve AB uyum sürecinde problemli alanlardan biri olacaktır. Bu nedenle Türkiye, Protokolün 1. uygulama dönemi sonu olan 2012 sonrası için programını oluşturarak, protokole taraf olma yönünde hazırlıklarını yürütmelidir. Bu çerçevede “Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı” hazırlanarak, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çevre politikaları arasında entegrasyon sağlanmalıdır. 98 8. ABSTRACT The concept of global warming and climate change has been evaluated as one of the most challenging global issues since 1980’s. The research conducted in this field has proven that the atmospheric CO2 concentration has increased by 35% since 1750, which is expected to continue to increase as well. It is estimated that 80% of the global anthropogenic CO2 emissions in the last 20 years has been a result of fossil fuel consumption and cement production, whereas the remaining was due to deforestation. The policies and measures related to climate change mitigation at the European Union are addressed within the Environment Action Programme of the EU. Since the announcement of the first CO2 emissions limitation and energy efficiency strategy of the Commission in 1991, various programmes and initiatives at the EU level has been implemented and European Climate Change Programme (ECCP) is developed. The United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) entered into force for Turkey on 24 May 2004. Moreover, the Kyoto Protocol to the UNFCCC, which EU also ratified, entered into force on 16 February 2005. All the 15 Member States and the 10 Accession countries, except Turkey have ratified the Protocol. Within this frame, the Commission of the European Community issued “Directive on Emissions Trading Scheme of the EU” in November 2003. Thus, the first phase of EU Emissions Trading Scheme will be launched in 2005. The sectoral analysis of emissions of EU greenhouse gases based on the 2001 figures imply that energy, transportation, industry, agriculture and other sectors account for 28%, 21%, 20%, 10% and 17% of total EU emissions respectively. 99 The analysis of policy and legislations related to climate change in Turkey indicates that there are certain gaps in policy documents which lack to inadequate policy formulation in the related fields. Due to the fact that Turkey’s energy needs can not be met by the domestic production, the imported fuel dependency in Turkey reaches up to 66%. There are huge potentials for renewable energy sources in which contribute to 14% of total energy consumption. Based on the projections of Ministry of Energy and Natural Resources, the contributions of solar, wind and geothermal energy will account for 3% and hydroeletricity and other renewables will account for 8% of total consumption by 2020. It is expected that Turkey’s position as a non-Party to the Kyoto Protocol might be evaluated as one of the toughest issues of accession process to the EU. Therefore, it is recommended that policy options for Turkey within the scope of Kyoto Protocol shall consider the post-2012 period that is after the first commitment period in 20082012. Within this frame, it is recommended that a “National Climate Change Action Plan” shall be prepared that integrates policies among sectors as energy, industry, transportation, agriculture and environment. 100 9. EKLER EK 1. JOHANNESBURG ZİRVESİ ORTAK BİLDİRGESİ69 “YENİLENEBİLİR ENERJİ YOLUNDA” AVRUPA BİRLİĞİ, BULGARİSTAN, ÇEK CUMHURİYETİ, ESTONYA, GKRY, İSVİÇRE, İZLANDA, KÜÇÜK ADA DEVLETLERİ KOALİSYONU, LİTVANYA, MACARİSTAN, MALTA, NORVEÇ, POLONYA, ROMANYA, SLOVAKYA, SLOVENYA, TÜRKİYE ve YENİ ZELANDA 1- Yenilenebilir enerjinin tanıtılması ve küresel birincil enerji kaynakları içerisindeki payının daha da arttırılması konusundaki yükümlülüklerimize sahip çıkıyoruz. Bu yöndeki Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi sonuçlarını destekliyoruz. Bu sonuçların, konu ile ilgili uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi için uygun bir başlangıç oluşturduğuna inanarak, yenilenebilir enerji alanında gelinen noktadan daha da ileri adımlar atmayı hedefliyoruz. 2- Yenilenebilir enerjinin kullanımının arttırılması, ulusal ve küresel ölçekte sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılabilmesi için son derece gerekli bir araçtır. Yenilenebilir enerji kaynakları, kirlilik azaltımı, enerji temininde çeşitlilik ve güvenlik, yoksullukla mücadele konularında çok önemli yeni çözümler geliştirilmesini sağlayabilir. Bunlara ek olarak, fosil yakıtların tüketilmesi sera gazı salımlarının en önemli kaynağını oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin, tehlikeli düzeyde iklim değişikliğinin önlenmesi olarak belirlenen nihai amacına ulaşabilmek için, bu salımlar azaltılmak zorundadır. 3- Yenilenebilir enerji kaynaklarının tanıtımı ve daha da geliştirilmesi konusundaki işbirliğimizin geliştirilmesi yönündeki hassasiyetimizi vurguluyoruz. Bu çerçevede, Uygulama Planı madde 19(e)’de vurgulanan aciliyet doğrultusunda, yenilenebilir 69 (http://www.turcek.org.tr/jbildirge.htm), 05.05.2005. 101 enerji teknolojilerinin geliştirilmesi, desteklenmesi ve bu kaynaklarının kullanımının belirgin bir ölçekte arttırılması için ulusal, bölgesel ve küresel ölçekte net ve cesur hedefler içeren işbirlikleri gerçekleştirmek için ortak çalışmalar yürüteceğiz. 4- Yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi yönünde somut hedefler belirledik (veya belirleyeceğiz) ve diğer ülkeleri de bu yönde cesaretlendireceğiz. Bu hedeflerin, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının küresel ölçekte belirgin bir şekilde arttırılması yönünde gerekli politikaların geliştirilmesine yardımcı olacağına inanıyoruz. Bu tür hedefler, yenilenebilir enerji kaynakları teknolojilerinin pazarının ve bu konudaki yatırımların yönlendirilmesi için çok önemli araçlardır. 5- Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılmasına katkıda bulunabilecek ortaklık girişimleri ve gerçekleştirilecek uluslararası konferanslar yoluyla, bu hedeflerimizi hayata geçirebilmek için diğer taraflarla da işbirliğimizi geliştirmeyi taahhüt ediyoruz. 102 EK 2. BONN - POLİTİK DEKLARASYON70 1. Almanya’nın Bonn kentinde, 1-4 Haziran 2004 tarihleri arasında bir araya gelen 154 ülke Bakanları ve Hükümet Temsilcileri, enerji verimliliği ile birlikte yenilenebilir enerjilerin; sürdürülebilir kalkınma, enerjiye ulaşım, sera gazlarının azaltılması, yeni ekonomik fırsatlar yaratılması ve enerji güvenli açısından işbirliği yapılması konularında büyük önem taşıdığını kabul etmişlerdir. 2. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, Rio de Janerio Dünya Zirvesi (1992), Milenyum Deklarasyonu ve Milenyum Gelişme Hedefleri (2000) ve Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi (2002) sonuçları ile anlaşmalarının güçlendirilmesi konusunda mutabık kalmışlardır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel enerji arzı içindeki payının acilen artırılmasına yönelik taahhüt ve sorumluluklarını yeniden vurguladılar. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiler konusundaki vizyonlarını paylaşarak, bu kaynakların geniş kullanım olanağının tüm ülkeler için işbirliği ve yeni fırsatlar yaratacağını belirttiler. 3. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, Birleşmiş Milletler Milenyum Gelişme Hedeflerini ve 2015 yılı itibarıyla özellikle en yoksul kesimin yarı yarıya azaltılması ve çevresel sürdürülebilirliğe ulaşılmasını yeniden vurguladılar. Bu hedeflere ulaşılması büyük ölçüde gelişmekte olan ülkelerde enerji sağlanmasına ve yaygın kullanımına bağlıdır. Konferans “Uluslararası Eylem Planında” planlandığı şekliyle, piyasa gelişmesine ve finansal düzenlemelere bağlı olarak, 1 milyar insana yenilenebilir kaynaklardan enerji sağlanabileceği tahmin edilmektedir. 4. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, bölgeler ve ülkeler arasındaki olanakların farklılığının farkında olarak, ortak fakat farklılaşmış sorumluluklarının bilinciyle, 70 (http://www.dektmk.org.tr/Elektronikbulten/1.sayi/bonyen.doc ), 15.12.2004. 103 uygun düzenleme ve politikalarla yenilenebilir enerji teknolojilerindeki gelişmenin desteklenmesini vurguladılar. Bu konuda özel sektörün de önemli rolü olduğunu belirttiler. Bu, yenilenebilir enerjinin önündeki engellerin kaldırılması, enerji piyasasında eşit rekabet koşullarının sağlanması ve tüm enerji kaynakları için dışsal maliyetlerin içselleştirilmesini kapsamaktadır. Bu tür politikalar, yenilenebilir enerji potansiyellerinin verimli olarak ortaya konulması, halk ve özel sektör yatırımları için cazibeli ortamın yaratılması ve elektriğe ulaşamayan nüfusa modern enerji hizmetinin sunulması için büyük önem taşımaktadır. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, ülkelerin enerji pastasındaki yenilenebilir kaynakların payının artırılması ve Konferansın “Yenilenebilir Enerjiler için Politika Önerileri” dokümanının karar vericilere opsiyonel seçenekler sunduğunu hatırlattılar. 5. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, yenilenebilir enerjilere yönelik finansman olanaklarının artırılması için; kapasite geliştirme, teknoloji transferi, etkili kurumsal düzenlemeler, mikro finans, halk-özel sektör işbirliği ve kredi ihraç eden kuruluşlara yönelik üst düzey düzenlemeler konularında uluslararası işbirliğinin geliştirilmesini belirttiler. Dünya Bankası, Bölgesel Kalkınma Bankaları gibi uluslararası finans kuruluşları, yenilenebilir enerjiler ile enerji verimliliği konularındaki yatırımlarını önemli ölçüde artırmalı ve kendi portföylerine yenilenebilir enerjilere yönelik net hedefler koymalıdırlar. 6. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, yenilenebilir enerjiler için insani ve kurumsal kapasitelerin güçlendirilmesini desteklemektedirler. Bu destek aşağıda verilenleri içermektedir: 104 Politik analiz ve teknolojik değerlendirme için kapasite oluşturma ve eğitim çabalarının, cinsiyet ana görüşlerinin (yönlendirmeleri) ve kadınların rolünün güçlendirilmesi; Yenilenebilir enerjilerin yararlarıyla ilgili hükümet karar vericilerinin ve finansçılarının bilinç düzeyinin artırılması; Yenilenebilir enerji teknolojilerine yönelik tüketici taleplerinin teşvik edilmesi; Pazarlama, bakım ve diğer hizmet kapasitelerinin gelişiminin desteklenmesi; İlgili bilgilere ve iyi uygulamalara erişim ve paylaşımın kolaylaştırılması için bölgesel ve uluslararası işbirliğinin ve kadın gruplarının da içeren paydaş katılımının güçlendirilmesi. 7. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, paraca uygunluk ve düşük maliyete, yenilikçi işletmeler ve modelleri finanse etmeye ve maliyet-etkin, farklı yenilenebilir enerji teknolojilerinin farklı olanaklar sunduğunu ve farklı sınırlamalar getirdiğini kabul eden, tüketici dostu, maliyeti karşılayan modellere özel önem verilmek koşuluyla, gelişme yolundaki ülkeler ve ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkelerde yerli araştırma ve teknoloji geliştirmeyi içeren, özellikle gelişmiş ülkeler tarafından ek hedeflenmiş araştırma ve gelişmeye olan gereksinimi vurgulamaktadırlar. 8. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, “Uluslararası Eylem Programı” kapsamına alınmasını istedikleri eylemleri ve diğer gönüllü önlemleri, ayrı ayrı ya da ortaklaşa üstlenerek bu amaçlara ulaşma yolunda çalışacaklarına söz vermektedirler. Bu ölçülebilir adımların BM Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’na (CSD) bildirilmesi ve ilerlemelerin, Johannesburg Yürütme Planı’nda öngörüldüğü gibi gözden geçirilmesi gerektiği konusunda anlaşma sağlamışlardır. İzleme için uygun bir düzenleme, gelecekteki bir toplantıda CSD 14/15 hazırlıklarında belirlenmelidir. 105 9. Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, dünya çapında, parlamento temsilcileri, yerel ve bölgesel yetkililer, akademisyenler, özel sektör, uluslararası kuruluşlar, uluslararası sanayi birlikleri, tüketiciler, sivil toplum, kadın grupları ve ilgili ortaklarla birlikte bir “küresel politika ağı” çerçevesinde çalışma üzerinde fikir birliği etmişlerdir. Bu resmi olmayan ağ, varolan ortaklıklarca gerçekleştirilmiş çalışmaları dikkate almalıdır ve yenilenebilir enerjilerin geliştirilmesi ve uygulanmasıyla ilgili farklı bakış açılarının, derslerin ve deneyimlerin kapsamlı ve açık bir şekilde karşılıklı değişimini teşvik etmelidir. 10. Son olarak, Bakanlar ve Hükümet Temsilcileri, CSD 14/15’de somut bir ilerleme ve devamlılığı olan bir izlemeye ulaşma konusunda taahhütte bulunmaktadırlar ve bu nedenle, Bonn’da başlamış olan yüksek düzeyli politik iletişime devam etmeye karar vermişlerdir. 106 KISALTMALAR AAU : Ayrılmış Miktar Birim (Assigned Amount Unit) AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devletleri AET : Avrupa Ekonomik Topluluğu AKÇT : Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AR-GE : Araştırma Geliştirme BM : Birleşmiş Milletler BM/İDÇS : Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi CDM : Temiz Kalkınma Düzeneği (Clean Development Mechanism, CER : Belgeli Emisyon Azaltımı (Certified Emission Reduction) CH4 : Metan CO2 : Karbondioksit COP1 : 1. Taraflar Konferansı COP2 : 2. Taraflar Konferansı COP6 : 6. Taraflar Konferansı COP7 : 7. Taraflar Konferansı COP9 : 9. Taraflar Konferansı COP10 : 10. Taraflar Konferansı DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü ECCP : Avrupa İklim Değişikliği Programı EİE : Elektrik İşleri Etüt İdaresi ERU : Emisyon Azaltma Birimi (Emission Reduction Unit) ET : Emisyon Ticareti (Emissions Trading) i ETKB : Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı EURATOM : Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (European Atomic Energy Comminty) FAR : IPCC 1. Değerlendirme Raporu GKRY : Güney Kıbrıs Rum Yönetimi GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla GSYİH : Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla HFCs : Hidroflorokarbonlar Ibid : Aynı yer ICSU: : Bilimsel Organizasyonlar Uluslararası Kurulu (International Council of Scientific Unions) İDÇS : İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi IEA : Uluslararası Enerji Ajansı INC/FCCC : İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmeasi Hükümetlerarası Görüşme Komitesi (Intergovernmental Negotiating Committee for a Framework Convention on Climate Change) IPCC: : Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli JI : Ortak uygulama (Joint Implementation) KDV : Katma Değer Vergisi KP : Kyoto Protokolü KWh : Kilo watt saat LULUCF : Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişiklikleri ve Ormancılık (AKAKDO) MOP1 : Kyoto Protokolü 1. Taraflar Buluşması Mtep : Milyon ton eşdeğer petrol N2O : Diazot monoksit ii OPEC : Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (Organization of the Petroleum Exporting Countries) PFCs: : Perflorokarbonlar ppmv : hacim olarak milyonda kısım (parts per million by volume) SAR : IPCC 2. Değerlendirme Raporu SF6: : Kükürt hegzafloroid SK : Sürdürülebilir Kalkınma TAR : IPCC 3. Değerlendirme Raporu Tep : Ton eşdeğer petrol UETM : Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi UNEP: : Birleşmiş Milletler Çevre Programı WCP : Dünya İklim Programı WEHAB : Enerji Belgesi-Su, Enerji, Sağlık, Tarım ve Biyoçeşitlilik (Water, Energy, Health, Agriculture and Biodiversity) WMO: : Dünya Meteoroloji Örgütü iii İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...................................................................................................... i İÇİNDEKİLER....................................................................................................... iv 1. GİRİŞ ..............................................................................................................1 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ..................................................................................2 2.1. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ...................................................................................2 2.1.1. Sera Etkisi ...............................................................................................4 2.1.2. Küresel İklimde Gözlenen Değişimler .....................................................5 2.1.3. İklim Değişikliğinin Olası Etkileri ...........................................................6 2.1.4. İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri............................9 2.2. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OLGUSUNUN TARİHÇESİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİNİN GELİŞİM SÜRECİ ...................11 2.3. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ......................................21 2.4. KYOTO PROTOKOLÜ VE DÜZENEKLERİ ............................................23 3. AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE AÇISINDAN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ .....................................................................................28 3.1. AVRUPA BİRLİĞİ GENİŞLEME SÜRECİ ...............................................28 3.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI.............29 3.2.1. Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP)...........................................30 3.2.2. Avrupa Birliği Sera Gazı Salım Ticareti ................................................33 3.2.3. Avrupa Topluluğu Çevre Eylem Programları.........................................35 3.3. İDÇS’DE TÜRKİYE’NİN DURUMU ........................................................42 3.4. AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN KYOTO PROTOKOLÜ .........................44 iv 4. AB VE TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI..........................................................49 4.1. GENEL ENERJİ GÖRÜNÜMÜ...................................................................49 4.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDAKİ HEDEFLERİ, STRATEJİLERİ VE MEVZUATI ...............................................54 4.2.1. Elektrik ve Gaz Direktifleri ...................................................................54 4.2.2. Enerji Ürünlerinin Vergilendirilmesi .....................................................55 4.2.3. Beyaz Belge (Com (97) 59 final) ...........................................................55 4.2.4. Avrupa Topluluğunda Enerji Verimliliğini Artırma Eylem Planı ...........56 4.2.5. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretimi Direktifi (2001/77/EC) ..................................................................................................56 4.2.6. Devlet Yardımı Rehberleri.....................................................................58 4.2.7. Ulaştırma Sektöründe Alternatif Yakıtlar Bildirimi (2003/30/EC)..........59 4.2.8. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Standartları ..........................................59 4.2.9. Birleşik Isı ve Güç (Kojenerasyon) Bildirimi (2002/91/EC)...................59 4.2.10. AB’nin Ek Politika ve Önlemleri .........................................................62 4.3. TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI......................................................62 4.3.1. Kalkınma Planlarında Enerji ve Çevre ...................................................62 4.3.2. AB Müktesebatı Uyum Süreci ...............................................................66 4.3.3. AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı .....67 4.3.4. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı (Yenilenebilir Enerji Kanunu-YEK).........70 4.3.5. İlerleme Raporları..................................................................................72 v 4.3.6. Vizyon 2023..........................................................................................74 4.3.7. I. Çevre ve Ormancılık Şurası................................................................77 4.4. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ POLİTİKALARINDA TÜRKİYE’NİN DURUMU ................................................................................79 4.4.1. İklim Değişikliği ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Açısından Türkiye’de Mevcut Durum Değerlendirmesi ...................................................79 4.4.2. Ulusal Sera Gazı Salımları.....................................................................82 4.4.3. Enerji Verimliliği Çalışmaları................................................................83 5. SONUÇ VE ÖNERİLER ....................................................................................86 6. KAYNAKÇA .....................................................................................................91 7. ÖZET ............................................................................................................97 8. ABSTRACT .......................................................................................................99 9. EKLER ..........................................................................................................101 EK 1. JOHANNESBURG ZİRVESİ ORTAK BİLDİRGESİ.............................101 EK 2. BONN - POLİTİK DEKLARASYON.....................................................103 10. ÇİZELGE LİSTESİ.......................................................................................... vii 11. ŞEKİL LİSTESİ.............................................................................................. viii vi 10. ÇİZELGE LİSTESİ Çizelge 1. 20. Yüzyılda Sera Gazlarının Atmosferdeki Değişimleri........................4 Çizelge 2. Ek 1 ve Ek 1 Dışı Ülkeler Arasındaki Kyoto Düzenekleri. ...................26 Çizelge 3. AB Politika ve Önlemlerinin CO2 Salımlarını Azaltma Potansiyeli. .....33 Çizelge 4. AB Kyoto Protokolü (2008-2012) Sera Gazı Salımları Azaltma Yükümlülüğü Paylaşımı..........................................................................................45 Çizelge 5. 2000 Yılı İçin Seçilmiş Enerji Göstergeleri..........................................53 Çizelge 6. AB25’in Toplam Elektrik Üretiminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının payları (1997 Gerçekleşen ve 2010 Hedefleri)..................................57 Çizelge 7. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi (Mtep) (2000-2020). ...........................................................................................................79 Çizelge 8. Yakıt Türlerine ve Kaynaklarına Göre Genel Enerji İstemi Kaynak Payları (%) (2000-2020). ........................................................................................80 Çizelge 9. Türkiye’de Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü ve Üretimi (1990-2000)......81 Çizelge 10. Dünya, OECD ve Türkiye Enerji Göstergelerinin Karşılaştırılması (1999). ........................................................................................................81 Çizelge 11. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2 Salımlarının (1000 ton) Sektörel Dağılımı (1990-2020). ......................................................................82 Çizelge 12. Temel CO2 Göstergelerine Göre Türkiye’nin Dünya Ülkeleri Sıralamasındaki Yeri...............................................................................................83 vii 11. ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1. Kuzey Yarımkürede Geçen Binyıllık Dönemdeki Yıllık Ortalama Sıcaklık Değişimleri. 2 Şekil 2. Sera Etkisi Mekanizması. 5 Şekil 3. Küresel Ortalama Sıcaklıklarda Gözlenen Farklar. 6 Şekil 4. İklim Değişikliği Müzakerelerinin Dönüm Noktaları. 11 Şekil 5. Mauna Loa İstasyonu 1958–2003 Dönemi CO2 Değişimi. 13 Şekil 6. AB Ülkelerinin 2008-2012 Dönemi Ortalama Sera Gazı Emisyonlarının 1990 Yılına Göre Değişim Hedefleri. 47 Şekil 7. AB’ye Yeni Üye Ülkelerinin 2008-2012 Dönemi Ortalama Sera Gazı Emisyonlarının 1990 Yılına Göre Değişim Hedefleri. 47 Şekil 8. Dünya Birincil Enerji Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı ve Kalan Ömürleri. 49 Şekil 9. Dünya Birincil Enerji Talebi. 51 Şekil 10. 2000-2030 Arası Dünya Elektrik Üretimi Kapasite İlavesi. 51 Şekil 11. Dünya CO2 Emisyonu Öngörüsü. 52 Şekil 12. AB’de Yenilebilir Enerji Kaynakları için Ortalama En Düşük ve Yüksek Tarifeler. 58 Şekil 13. Türkiye’de Yakıt Tüketiminden Kaynaklanan CO2 Salımlarının Sektörel Dağılımı (1990-2020). 83 viii Kaya Dündar, Ayşe, Avrupa Birliği ve Türkiye’de İklim Değişikliği Politikalarının Yenilenebilir Enerji Kaynakları Açısından Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Doç. Dr. Nesrin Algan, 116 s. Küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramı, 1980’lerden bu yana dünyanın en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırmalar, atmosferik CO2 konsantrasyonun, 1750 yılından bu yana %35 oranında artmış olduğunu ve artmaya devam edeceğini göstermektedir. Son 20 yılda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yaklaşık %80’i fosil yakıtlar ve çimento üretimi nedeniyle, kalan bölümü ise ağaçsızlanma sonucu oluşmuştur. Avrupa Birliği’nde iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin politika ve önlemler, hazırlanan Çevre Eylem Programlarında verilmektedir. Avrupa Komisyonu’nun, ilk CO2 salımlarının sınırlandırma ve enerji verimliliği stratejisini yayınladığı 1991 yılından bu yana, Avrupa Birliği, iklim değişikliğini önlemeye ve Topluluğun sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik çok sayıda girişimde bulunmuş, Avrupa İklim Değişikliği Programı (ECCP) hazırlamıştır. 24 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye'nin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olma süreci tamamlanmıştır. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin kabul ettiği Kyoto Protokolü de 16 Şubat 2005 tarihinde resmen yürürlüğe girmiş ve AB’ye üye bütün ülkeler ile Türkiye dışındaki aday ülkelerin tamamı bu Protokolü imzalamıştır. Bu kapsamda AB Komisyonu Kasım 2003’de, “AB Sera Gazı Salım Ticareti” konulu bir direktif yayınlamıştır. Salım ticaretinin ilk aşaması 2005 yılında başlayacaktır. 2001 verilerine göre AB sera gazı emisyonlarının %28’i enerji, %21’i ulaştırma, %20’si endüstri, %10’u tarım ve %17’si diğer kaynaklardan oluşmaktadır. Türkiye’nin İklim Değişikliği ile ilgili politika ve mevzuatına bakıldığında, politika belgelerinin henüz yetersiz kaldığı ve tamamlanmadığı görülmektedir. Türkiye’nin Kyoto Protokolünü imzalamamış olması önümüzdeki dönemde ve AB uyum sürecinde problemli alanlardan biri olacaktır. Bu nedenle Türkiye, Protokolün 1. uygulama dönemi sonu olan 2012 sonrası için programını oluşturarak, protokole taraf olma yönünde hazırlıklarını yürütmelidir. Bu çerçevede “Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı” hazırlanarak, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çevre politikaları arasında entegrasyon sağlanmalıdır. Kaya Dündar, Ayşe, The European Union and Turkeys Climate Change Policies Evaluation According to Renewable Energy Sources, Master’s Thesis, Advisor: Assoc. Prof. Nesrin Algan, 116 p. The concept of global warming and climate change has been evaluated as one of the most challenging global issues since 1980’s. The research conducted in this field has proven that the atmospheric CO2 concentration has increased by 35% since 1750, which is expected to continue to increase as well. It is estimated that 80% of the global anthropogenic CO2 emissions in the last 20 years has been a result of fossil fuel consumption and cement production, whereas the remaining was due to deforestation. The policies and measures related to climate change mitigation at the European Union are addressed within the Environment Action Programme of the EU. Since the announcement of the first CO2 emissions limitation and energy efficiency strategy of the Commission in 1991, various programmes and initiatives at the EU level has been implemented and European Climate Change Programme (ECCP) is developed. The United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) entered into force for Turkey on 24 May 2004. Moreover, the Kyoto Protocol to the UNFCCC, which EU also ratified, entered into force on 16 February 2005. All the 15 Member States and the 10 Accession countries, except Turkey have ratified the Protocol. Within this frame, the Commission of the European Community issued “Directive on Emissions Trading Scheme of the EU” in November 2003. Thus, the first phase of EU Emissions Trading Scheme will be launched in 2005. The sectoral analysis of emissions of EU greenhouse gases based on the 2001 figures imply that energy, transportation, industry, agriculture and other sectors account for 28%, 21%, 20%, 10% and 17% of total EU emissions respectively. The analysis of policy and legislations related to climate change in Turkey indicates that there are certain gaps in policy documents which lack to inadequate policy formulation in the related fields. It is expected that Turkey’s position as a non-Party to the Kyoto Protocol might be evaluated as one of the toughest issues of accession process to the EU. Therefore, it is recommended that policy options for Turkey within the scope of Kyoto Protocol shall consider the post-2012 period that is after the first commitment period in 2008-2012. Within this frame, it is recommended that a “National Climate Change Action Plan” shall be prepared that integrates policies among sectors as energy, industry, transportation, agriculture and environment.