TBMM B:54 5.2.2009 O: 1 Son olarak, Sayın Barış'in bu protokol ile ortaya çıkan havayı kirletme hakkı... Efendim, bu hak meselesi değil, böyle bir hak değil. Eğer bazı ülkelerde, diyelim ki hidroelektrik santral potansiyeli varsa, bu karbon ticaretiyle katkı sağlıyor bunun bir an önce devreye çıkması için; yoksa, havayı kirletme hakkı olarak düşünmemek gerekir veya katı atık bertaraf tesisi... Bazı ülkelerde bu katı atık bertaraf tesisi yapılmamışsa katkı sağlıyor. Oradan onu bir kazanç olarak kabul ediyor. Bence, bu hava kirletme hakkı değil, belki bir an önce diğer kaynakların emisyonu azaltıcı birtakım faaliyetlerin diğer ülkelerde de gelişmesi için bir katkı gibi düşünmek gerekir diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu. Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. 2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2'nci madde kabul edilmiştir. 3'üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3'üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolü'nün kabulü doğrultusunda hazırlanan ve görüşmekte olduğumuz 268 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliğinin yol açtığı çevre sorunları, birçok etkenler sonucunda ortaya çıkmakla birlikte, temelde sera gazı salımlarının artışıyla söz konusu olmuştur. Bu artış, çevre sorunlarıyla birlikte bazı birtakım sorunları da beraberinde getirmiş ve dünyanın birçok bölgesi bu iklim değişikliğinden çok olumsuz bir şekilde etkilenmiştir. Sera gazı şahmının birtakım faktörlere bağlı olmasıyla birlikte asıl önemli etkenleri, fosil yakıtlarının çok yoğun bir şekilde kullanılması, sanayi faaliyetlerinin çok yaygınlaşması ve maalesef orman alanlarının talan edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bütün bu olumsuzluklar, artan sera gazı salımıyla birlikte değişen iklim koşulları Birleşmiş Milletleri harekete geçirmiş ve nihayet 1997 yılında Kyoto'da toplanan katılımcı ülkeler bu protokolü hazırlayarak hayata geçirmişlerdir. Hazırlanan bu protokol birtakım önemli işlevler üstlenmekle birlikte, temelde sera gazı şahmının yüzde 5,2 düzeyine çekilmesini amaçlamaktadır. Nihayet Türkiye'nin geç de olsa bu protokole dâhil olma gayreti olumlu ve önemlidir ancak gerçekten geç kalınmıştır. Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin bu protokol hayata geçtikten sonraki yıllarda şöyle bir aymazlığı söz konusu olmuştur: Türkiye'de sera gazı salımı yüksek düzeylerde değildir ama maalesef, son dönemlerde açıklanan birtakım raporlar ve verilerde görülmektedir ki, Türkiye'de sera gazı salımı çok ciddi rakamlara ulaşmış ve tehlike sınırına gelmiştir. Dünya Bankası verilerinin bize gösterdiği bir somut veri vardır ki, 2004 yılında Türkiye'de kişi başına 3,2 ton karbondioksit doğaya salınmaktadır. Yine Birleşmiş Milletler Kalkınma Bürosu'nun yapmış olduğu bir araştırmanın sonucunda da Türkiye'nin dünya ülkeleri arasında sera gazı saliminin en yüksek olduğu ülke sonucuna varılmıştır. -142-