CUMA NAMAZI EBU SEYF Hamd Allah subhanehu ve tealayadır. Salat ve selam ise O’nun Rasulü’nedir. Bundan sonra: ‘’ Cuma namazı farzdır. Çünkü Yüce Allah (C.C.) «Allah'ı anmaya hemen gidiniz.» buyurmuştur. Bir şeye hemen gitmek (sa'y) ile emrolunmak, sârifden (manîden) hâlî olarak, ancak vü-cûb için olur.’’1 ‘’Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Cum'a günü namaz için çagrıldıgınız vakit, hemen Allah'ı zikretmeye gidin. Alışverişi bırakın. Bu bilirseniz sizin için çok hayırlıdır"hükmü beyan buyurulmustur. Bu Ayet-i Kerime "Mücmel"dir. Söyle ki; a) Ayet-i Kerime'de " Cum'a Namazı" zikredilmemiş, mutlak manada "Namaz" zikredilmistir. b) Cum'a günü şer'i bir gün olduguna göre; fecir vaktinden günesin kavuşma zamanına kadar olan süre sözkonusudur. Hangi vakitte çagrılacagi da beyan buyurulmamistir. c) "Ey iman edenler!.." umumi bir beyandir, kimlere farz kılındıgı serahatla zikrolunmamıştır!.. Dolayisiyle her "Mücmel" olan Ayet-i Kerime'de oldugu gibi; Allahû Teâla (cc)'nın bununla neyi murad ettigini Resûl-i Ekrem (sav)'in tefsir etmesi esastır. Müctehid imamlar; Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen emirleri esas alarak Cum'a Namazı'nın mahiyetini izah etmişlerdir.’’2 1 2 Molla Hüsrev, Gurer ve Dürer Tercümesi ,Eser Neşriyat Emanet ve Ehliyet,Yusuf Kerimoğlu, Ölçü Yayınları 1 CUMA’NIN SIHHATİNİN ŞARTLARI ‘’1- Cuma Namazının -sıhhatinin şartı, şehirdir. Köyler (karyeler) de (Cum'a) caiz değildir. İmâm Şafiî (Rh.A.) ayn görüştedir. Şehir (mısr); mescidlerinin en büyüğüne - mutlaka orada oturanlar değil - üzerine Cuma vâcib olan halkı sığmayan beldedir veya Müftüsü olan beldedir. Bunu Kâdîhân (Rh.A.) zikretmiştir. Yine şehir; emîri, ve ahkâmı infaz edip cezaları uygulayan Kadısı olan beldedir. Bu iki ma'nâ, İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.) dan nakledilmiştir.Birinci ma'nâ Kerhî' (Rh.A.) nin kabul ettiğidir. İkinci ma'-nâ, Selcî' (Rh.A.) nin kabul ettiğidir. Veya Cuma Namazının sıhhatinin şartı, finây-ı mısr'dır. O finâ , şehrin işleri için hazırlanmış olmak bakımından şehre bitişik bir yerdir. Bu, at koşturmak, asker toplamak, ok atmaya çıkmak, ölüleri gömmek ve cenaze namazı kılmak ve bunlara benzer işler için hazırlanmış yerdir. 2- Yine Cuma'mn sıhhatinin bir şartı da Sultân'dır. Veya Cuma Namazını kıldırmak için Sultân'ın emrettiği kimsedir. Şehrin Valisi vefat etse, onlara ölünün halîfesi Cuma Namazı kıldırır. Veya «Sâhib-i Sarat» kıldırır. Sarat; alâmet mânâsındadır. Ona Şıh-ne (yâni Emniyet Âmiri) denir. Sarat adı verilmesinin sebebi şudur: Zira, onlar kendilerine, bilinip tanınmaları için alâmet koyarlar. 2 Veya Cuma'yi Kadı kıldırır. Çünkü halkın işi onlara verilmiştir. Kâdihân (Rh.A.) böyle zikretmiştir. Cuma'mn kılınması için, halkın bir kimseyi nasb (tâyin) etmelerine itibâr edilmez Ancak, eğer ölünün halîfesi, sahibi sarat ve kadî bulunmazsa, o zaman halkın bir kimseyi tâyinine itibâr edilir. Cuma'yi Hac mevsiminde Mina'da ancak Halîfenin veya Mekke'de olan Hicaz Emîrinin kıldırması caizdir. Yâni Hac mevsiminin dışında Arafat'ta ve Mina'da; mevsimde Mina'da, Mevsim Emîrinin - ki ona Hac Emîri denir - Cuma'yı kıldırması caiz değildir. Ancak Halîfenin ve Hicaz Sultanının kıldırması caizdir. 3- Yine, Cuma Namazının sıhhatinin şartı, Öğle Namazının vaktidir. Öğle vaktinin çikmasıyle Cuma bâtıl olur. Bu durumda, Öğle Namazı kaza edilir, Cuma yerine geçmez. 4- Cuma Namazının sıhhatinin bîr şartı da, tesbîha (Cenâbı Hakk'kı teşbihler) miktarı hutbedir, İmâmeyn'e göre, hutbe denilebilecek uzun bir zikr lâzımdır, İmâm Şafiî' (Rh.A.) ye göre, iki hutbe lâzımdır, ki iki hutbeden her biri tahmîd (hamd-ü sena) ve salevât (sa-lât-ü selâm) ve takva ile tavsiyeyi ihtiva etmelidir. Birinci hutbe kıraate dâir ve ikinci hutbe mü'minler için dua hakkındadır. Hutbe, Cuma Namazından önce, Cuma'mn vaktinde okunur. Eğer Cuma'yı hutbesiz kılsalar veya hatib hutbeyi Cuma Namazından sonra okusa veya vaktinden önce okusa, Cuma bâtıl olur. Ve bu durumda, vaktinde iade edilir. 5- Cuma Namazının sıhhatinin bir şartı da cemâattir. Cemâatin en azı, imâmdan başka, erkeklerden üç kişidir. 3 Eğer cemâat, imâm secde etmeden önce dağılmış olsalar, şartı mevcûd olmadığı için bâtıl olur, ve Öğle Namazım kılmaya başlamak gerekir. Eğer cemâat üç erkek kalırsa veya imâmın sücûdundan sonra ayrılırlarsa, Cuma Namazını tamâm ederler. Çünkü cemâat Cuma'mn kurulmasının (in'ikâdının) şartıdır. Cemâat ise kurulmuştur. Devamı şart değildir. 6- Cuma Namazının sıhhatinin bir şartı da izn-i âmmdır. Yâni Emîrin, insanlar içjn umûmî müsâde vermesidir. Hattâ emîr, köşkünün kapısını kapayıp maiyyetiyle Cuma Namazını kılsa, caiz olmaz. Çünkü Cuma Namazı, İslâm'ın şiarından ve Dînin husûsiyetlerindendir. Bu bakımdan, kılınması, duyurulmak* ve yayılmak yoluyla vâcibdir. Eğer Emîr köşkünün kapısını açıp maiyyetiyle birlikte Cuma'yı kılar ve insanların girmesine izin verirse Cuma caiz olur. Fakat mekruh olur. Çünkü Emîr cemeden (toplayan) mescidin hakkını yerine getirmemiştir. ‘’3 3 Molla Hüsrev, Gurer ve Dürer Tercümesi ,Eser Neşriyat 4 CUMA’NIN VÜCUBUNUN ŞARTLARI ‘’1- Cuma Namazının musallî üzerine vâcib olmasının şartı, şehirde ikâmet etmesidir. 2 - Yine timsalimin sağlıklı, hür, erkek, âkil ve baliğ olması, iki gözü ve ayağı sağlam olmasıdır. Zikredilen bu şartlan ve benzerini yitirene Cuma vâcib değildir. Meselâ, zâlim sultandan gizlenen kimse veya zindanda mahbûs olan kimse gibi. Eğer bunlar Cuma Namazım kılsalar, vaktin farzı düşer. Çünkü Cuma'nın şartlarım "yitiren kimseden düşmesi hafifletmek içindir. Bu bakımdan, şayet (şartlan) yitiren kimse o düşeni (farzı) yük-lense, vaktin farzı yerine caiz olur. Müsâfirin (yolcunun) oruç tutması gibi.’’4 ‘’ Resûl-i Ekrem (sav) hicretten önce ve birinci Akabe bey'atından hemen sonra Hz. Esad b. Zürare (ra)'yi Medine'de mukim olan mü'minlere " Cum'a Namazı'nı" kıldırmakla görevlendirmişti. Abdurrahman Ka'b b. Malik (ra)'ın söyle dediği rivayet edildi. "Babam, Cum'a günü Ezânı işitince, Esad b. Zürare'ye rahmet okurdu da bunun sebebi sorulunca: "Çünkü o, Neki El Hadimat'ta Beyada ogullarinin kara taşlı topraklarında "Hezm En-Nebit" adındaki köyde bize Cum'ayi kıldıran ilk insandir" dedi. O zaman babama: "Kaç kişi idiniz?" diye sordum. "- Kırk kişi idik" dedi".Imam-i Safii (rha) bu hadisi delil ittihaz ederek, en az cemaatin kırk kişi olmasına kail olmuştur.Daha sonra 4 A.g.e. 5 Resûl-i Ekrem (sav)'in Hz. Mus'ab b. Umeyr (ra)'ı, Kur'an-ı Kerim'i ögretmek ve cum'a kıldırmak üzere görevlendirdigi bilinmektedir. Bunlar hicretten önceki olaylardir. Mekke'de Resûl-i Ekrem (sav) ve Sahabe-i Kiram (Hicretten önce) cum'a namazı'nı kılmamışlardır. ‘’5 ‘’ Cum'a namazi'nin Mekke'de mi, Medine'de mi farz oldugu hususunda müfessirler arasinda ihtilaf vardir.’’6 5 6 Emanet ve Ehliyet,Yusuf Kerimoğlu, Ölçü Yayınları A.g.e. 6 NEDEN BİZ CAMİLERDE CUMA KILMIYORUZ? Bizim camilerde Cuma Namazı kılmamamızın sebebi şüphesiz ki Diyanet İmamlarının durumlarından dolayıdır. Biz bu İmamların kafir olduğuna inandığımız için onların arkasında ne Cuma namazı ne de vakit namazını eda etmiyoruz. Bize bir İmam gösterin ki, o imam bütün tağutları tekfir etmiş, onlara düşmanlık göstermiş, onlara ibadetin batıl olduğuna inanmış, onlara ibadeti terk etmiş, onlara buğz etmiş, oy vermenin şirk olduğuna,tağuta muhakemenin küfür olduğuna, tağutun askerlerinin kafir olduğuna inanmış, mevcut laik ve demokratik devletin kafir bir devlet olduğuna, bu devlete karşı cihadın farz olduğuna inanan ve bunu insanlara anlatan bir diyanet imamı bize gösterin!!! Bunu yapamazlar. Bazıları zaten bu tür meselelerin cahilleri. Çok azı da bazı şeyleri biliyor fakat anlatmıyor. Üstelik bu imamlar laik ve demokratik devlete dua ediyorlar, bu devletin askerlerine dua edip, onlara şehid diyorlar. Allah için bizden nasıl böyle imamların arkasında namaz kılmamamızı söylersiniz? Allah subhanehu ve teala şöyle buyurmuyor mu: ‘’ İndirdiğimiz açık delilleri ve onu Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra hidayet çizgisini gizleyenler var ya, işte bunlara Allah da lanet eder, bütün lanet ediciler de lanet eder.’’7 7 Bakara 159 7 GÜNÜMÜZDE NAMAZ İSLAM ALAMETİ DEĞİLDİR Bu imamların lailaheillallah demesi, ben Müslümanım demesi ya da namaz kılması seni aldatmasın. ‘’İmam Muhammed Eş-Şeybani, dönemindeki Yahudilerin Lailaheillallah demelerini İslam alameti olarak kabul etmemiştir. Çünkü Irak Yahudileri Nebi’nin ﷺAraplara gönderildiği itikatındalardı. Bu yüzden selef ve tabiinden olan bu büyük imam, Yahudilerin “Muhammed, bütün insanlara gönderilmiştir.” demeden, bu sözleri ile İslamlarına hükmetmemiştir.’’8 Oysa bu kelimeyi söyleyenin cennete gireceğine, ateşin ona haram kılınacağına dair hadisler sana ulaşmadı mı? Bu insanlar lailahe illallah demelerine rağmen nasıl Müslüman hükmü almadılar? Çünkü onlar bu kelimeyi söylerlerken aynı zamanda küfür işliyorlardı. Küfürleri de ‘’Muhammed sadece araplara gönderilmiştir’’ akidesidir. Ne zaman ki bu akidelerinden beri olurlar o zaman Müslüman hükmünü alırlar. Günümüzde de bu imamlar ne zaman ki tağutlardan ve onların kullarından beri olurlar işte o zaman Müslüman hükmünü alırlar. ‘’ Ebu Muhammed İbn Kudame dedi ki; Ashabımız (namazın İslam alameti olması noktasında) dedi ki; kişi ister darulharpte kılsın, isterse darul islamda kılsın, ister tek kılsın, isterse cemaat ile kılsın onun islamına hükmedilir. Bundan sonra İslam olduğu beyan olursa söylenecek söz yoktur. Eğer bundan sonra küfür beyan olursa mürteddir. Ona mürtedlerin ahkamı uygulanır. 8 Ebu Ubeyde, Fetvalar 8 İslamın zıddı olan şey ölümünden önce beyan olmazsa müslüman ölmüş deriz ve kafirlerin dışında müslümanlar ona mirasçı olurlar. Ebu Hanife dedi ki; eğer mescidde tek veya cemaat ile kılarsa İslamına hükmedilir. Tıpkı bizim sözmüz gibidir bu sözü. Ancak mescidin dışında tek kılarsa İslamına hükmedilmez. Bazı Şafiler dediler ki; hiçbir halde (namaz kılmasına rağmen) İslamına hükmedilmez. Çünkü namaz İslamın furuundandır. Hac ve oruç gibi İslamın fuurundan olan diğerleri gibi bu namazla da kişinin müslümanlığına hükmedilmez. Çünkü Nebi sallahu aleyhi ve sellem dedi ki; “ İnsanlarla Lailaheillallah diyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Eğer bunu söylerlerse benden mallarını ve kanlarını korurlar.” Bazıları dediler ki; eğer darul harpte namaz kılarsa müslüman değildir. Çünkü o namazı ile dinini gizlemek ve saklamayı kast edebilir. Ancak darul harpte kılarsa o müslümandır. Çünkü darul harpte onu namaz kılmamasından dolayı kimse töhmet altında bırakmaz. Bizim görüşümüz ise; Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in şu sözlerindendir; “ Ben namaz kılanları öldürmekten nehyolundum.” Dedi ki; “ Bizim ve onlar arasında namaz vardır” namazı İman ve küfrün arasındaki sınır kıldı. Her kim namaz kılarsa İslamın sınırına girmiş olmuştur. Memluk’a dedi ki; “ Eğer namaz kılarsa senin kardeşindir” Çünkü namaz müslümanlara has bir ameldir. Onu açığa vurmak Kelimeyi şehadet gibi İslamdır. Ancak Hac ve oruç ise değildir. Çünkü onları kafirlerde yaparlar.” İbn Kudame’nin sözlerini iyice anlamak için şimdi sözlerinin tek tek açalım inşallah; “Ashabımız (namazın İslam alameti olması noktasında) dedi ki; kişi ister darulharpte kılsın, isterse darul islamda 9 kılsın, ister tek kılsın, isterse cemaat ile kılsın onun islamına hükmedilir.” Bu Hanbelilerin meşhur görüşüdür. Namaz onların katında İslam alametidir. İster Darulharp olsun ister darulharp olmasın fark etmez. Namaz İslam alametidir. “Ebu Hanife dedi ki; eğer mescidde tek veya cemaat ile kılarsa İslamına hükmedilir. Tıpkı bizim sözmüz gibidir bu sözü. Ancak mescidin dışında tek kılarsa İslamına hükmedilmez.” Şimdi bu noktada bir hakikatin beyanının tam vaktidir. Biz bugün namaz sadece müslümanlara has bir amel olmadığı için islam alameti değildir dediğimiz ve ‘ Kim namazımızı kılar, kestiğimizi yer ve bizim kıblemize dönerse, bizdendir’ hadisini tevil ettiğimiz için birçok insan bize harici yaftası vurmuşlardır. Ey vicdan ehli size sesleniyorum Ebu Hanife mescidin dışında kılınan tek namazı İslam alameti saymayıp bizim gibi hadisin zahirinden çıkıp hadisi tevil edince oda haricilerden mi oldu yoksa bizi haricilik ile itham edenler bize mi zulmettiler. Vallahi onlar bizlere zulmetiler. Ebu Hanife az önce zikrettiğimiz hadisin acaba hangi lafzında cemaatle namaz kılarsa bizdendir tek namaz kılarsa bizden değildir ibaresine bakara böyle bir tevil yapmıştır. Tabii ki hadise ait böyle bir lafız yoktur. Peki neden böyle bir tevile gitmiştir denilirse Allahın tevfiki ile deriz ki; çünkü İslam alameti denen şey müslümanlara hastır. Ebu Hanife’de cemaat ile namazın veya mesciddeki bu şekli ile bir namazın bu ümmete has olduğunu beyan ederek hadisi tevil etmiştir. Çünkü İslam alameti denen şey sadece müslümanlara has olan bir amel olmalıdır. Bu 10 illetten dolayı hadisi tevil etmiştir. Bugün bizlerde bu illete bakara bu hadisleri tevil ettik. Ancak bize harici yaftası vuranlar bu illeti görmezden geldiler. “Bazı Şafiler dediler ki; hiçbir halde (namaz kılmasına rağmen) İslamına hükmedilmez. Çünkü namaz İslamın furuundandır. Hac ve oruç gibi İslamın fuurundan olan diğerleri gibi bu namazla da kişinin müslümanlığına hükmedilmez. Çünkü Nebi sallahu aleyhi ve sellem dedi ki; “ İnsanlarla Lailaheillallah diyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Eğer bunu söylerlerse benden mallarını ve kanlarını korurlar.” Eğer biz şu anda namaz müslümanlara has değildir o yüzden islam alameti değildir ancak birgün eğer sadece müslümanlar namaz kılarsalar o zaman alamettir dediğimiz için harici oluyor isek acaba namaz hiçbir halde alamet değildir çünkü şeriatın fuurundandır diyen şafiler bu hasımlarımıza göre haricilerin hangi fırkasındandır. Belki de onları haricilerin kafir ve en azılı olan ve bazı peygamberleri bile tekfir eden Ezarika fırkasına herhalde müntesip sayarlardı. İşte bu büyük bir iftiradır ve zulumdür. Şüphesiz aynı illeti göz önünde bulundurduğu için şafilerin bir kısmı böyle bir fetva vermişlerdir.’’9 ‘’ “Bizim görüşümüz ise; Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in şu sözlerindendir; “ Ben namaz kılanları öldürmekten nehyolundum.” Dedi ki; “ Bizim ve onlar arasında namaz vardır” namazı İman ve küfrün arasındaki sınır kıldı. Her kim namaz kılarsa İslamın sınırına girmiş olmuştur. Memluk’a dedi ki; “ Eğer namaz kılarsa senin kardeşindir” 9 Ebu Ubeyde, Halkarın Hükmü 11 Burada da kendi mezhebinin görüşlerinin delillerini zikretmektedir. Birinci delile bakacak olursak ben namaz kılanları öldürmekten nehyolundum hadisinden hiçbir alim Allah’a da küfretse namaz kıldığı için hiçbir kafirin öldürülmeyeceği manasını ve sonucunu çıkarmamışlardır. Hadis küfrünü izhar etmeyen ancak Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in vahiy ile kendilerini bildikleri münafıkları öldürmeme nedeni beyan etmesi ile alakalıdır. Bizim ve onlar arasında namaz vardır hadisi de o dönemde kafirler ile müminlerin arasında namazın var olduğunu o gün sadece müslümanların bu amel ile amel ettiklerini açıkça ortaya koymaktadır. “Çünkü namaz müslümanlara has bir ameldir.” O ve mezhebindeki diğer imamların namazı İslam alameti saymalarının illeti işte budur. Bu altın değerinde bir sözdür. Çünkü namaz müslümanlara has bir ameldir. Bugün yeryüzünün en kafir ve azğın tağutları bile namaz kılmaktadır. “Onu açığa vurmak Kelimeyi şehadet gibi İslamdır.” İşte burada Kelimeyi şehadetin de İslam alameti olmasından bahsetmektedir. O zamanlar risalenin başında da bahsettiğimiz gibi Kelimei Şehadeti de sadece müslümanlar telaffuz ediyorlardı ve manasının ne demek olduğunu biliyorlardı. Onların kelimeyi şehadetin manasının ne demek olduğunu bildiklerinin delili şu sahih hadistir; “ Ne zamanki Ebu Talib’in vefatı yaklaşmıştı Nebi sallahu aleyhi ve sellem yanına geldi ve yanında Umeyye ibn Halef ve Ebu cehil vardı. Ona dedi ki; lailaheillallah de amcacımda onun Allah katında sana karşı delilim olsun. O 12 ikisi ona dediler ki; Abdulmuttalib’in dininden yüz mü çeviriyorsun.” İşte bu hadis o zamanki müşriklerin Lailaheillallah kelimesinden ne anladıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Onlar Lailaheillallah deyince Abdulmuttalib’in dininden beraat etmeleri gerektiğini anlıyorlardı. O yüzden o gün bu sözü sadece müslümanlar söylüyorlardı. İnsanlarla Lailaheillallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum hadisleri ile alakalı alimler şöyle tevillerde bulunmuşlardır; Hafız İbn Hacer rahimehullah dedi ki; “ Hadiste Lailaheillallah diyenin bunun üzerine bir şey yapmasa da öldürülmemesi ifade edilmektedir. Ki bu böyledir. Fakat kişi sadece bunu söylemekle müslüman olur mu? Tercih edilen görüş olamamasıdır.” İmam Begavi rahimehullah dedi ki; “ Kafir puperest ya da Allah’ın birliğini ikrar etmeyen bir müşrik ise Lailaheillallah dediği zaman İslamına hükmedilir. Sonra İslam’ın tüm hükümlerini kabul etme sonra da İslam dinine muhalif olan bütün dinlerden beri olmaya zorlanır. Ancak her kim tevhide itikat ediyorsa ancak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in nübüvvetini inkar ediyorsa onun mücerred kelimeyi tevihidi söylemesi ile İslamına hükmedilmez. Taki Muhammed sallahu aleyhi ve sellem Allah’ın resulüdür diyene kadar. Eğer bunu söylerse müslüman olur. Ancak eğer Muhammed sallahu aleyhi ve sellem’in sadece araplara gönderildiğini söyleyenlerden ise işte o vakit sadece Lailaheillallah muhammedur resulullah demesi ile İslamına hükmedilmez. Ta ki onun bütün insanlığa gönderildiğini ikrar edene kadar. Sonra ikrarını imtihan ederek dirilişi ve bütün batıl dinlerden beraati ikrar ettirilir. 13 Aynı şekilde mürted de İslam’dan ne ile çıktı ise ordan İslam’a geri dönebilir.” İmam Nevevi dedi ki; “ İmam Hattabi şöyle dedi; ‘ işte bundan murad edilenler ehli kitabın dışında putperestlerdir. Çünkü ehli kitap Lailaheillallah derler ancak onlarla savaşılır bunu söylediler diye onlardan kılıç kaldırılmaz.’ Kadı İyad dedi ki; ‘ Nefsin ve malın korunmasını imana icabetin tabiri olan Lailaheillallah kelimesini söyleyene has kıldı. Bundan murad edilenler arap müşrikler ve Allah’ı birlemeyen putperestlerdir. Onlar ilk İslam’a çağırılanlar ve ilk bunun için öldürülenlerdir. Ancak bunlardan başka tevhidi ikrar edenler ise onların Lailaheillallah demeleri koruma için yeterli değildir. Eğer onun küfründe söylüyor ise o itikadındandır… Bunun için başka bir hadiste şöyle diyor; ‘ Ben Allah’ın resulü olduğuma şehadet edene, namaz kılıp zekatı verene kadar savaşmakla emrolundum.’” Neden bu teviller sorusuna ise İmam Şevkani’nin sözleri ile cevap veriyoruz inşallah; “ Bu hadislerin herhangi bir mani olmaması ile kayıtlandığı konusunda müüslümanların icması vardır. Bundan dolayı da selef bunları tevil etmişlerdir. Aralarında aid ibnul Museyyeb’inde bulunduğu bir gurup bunun farzların, emir ve nehiylerin indirilmesinden önce olduğunu söylemiştir. Nevevi onların bazılarının şöyle dediğini nakletmiştir; ‘ Bu hadisler mücmeldir ve şerhe ihtiyacı vardır. Manası ise, her kim bu kelimeyi söyler hakkını ve farzlarını yerine 14 getirirsedir.’ Nevevi bunun Hasanul Basri’nin sözü olduğunu söylemiştir.”10 ‘’Şeyhulislam İbn teymiyye’nin bu meselede aktardığı icma herkes tarafından malumdur. Ancak Şeyhulislam bu icmasını kendi nakilleri ile bozmaktadır ki bu da bu icmanın kati değil zanni bir icma olduğunu ortaya koymaktadır. Şeyhulislam İbn teymiyye diyor ki; “ İnsanlardan çoğu bidatlar arttığı dönemlerde istihbab babından akidesini bilmediklerinin arkasında namaz kılmadılar. Ahmed’den de bu nakledilmiştir. Ancak o sadece akidesini bildiğinin arkasındaki namaz sahihtir diğeri değildir dememiştir. Ebu Ömer Osman ibn Merzuk mısır beldesine gitmişti ki o zaman oranın kralı şialığı ve sapık batınıyye mezhebini izhar ediyordu. İşte bu şekilde Mısır diyarında bidatlar çoğaldı ve arttı. İşte o zaman ashabına akidesini bildiklerinden başkasının arkasında namaz kılmamalarını emretti.” İbnu Ebi Yala şunu rivayet etti; “ Ebu Bekir El Mervezi dedi ki; Ahmed’e soruldu; bir yoldan geçerken ikame işitsem namazı kılmam için ne dersin? Dedi ki; ‘ Ben musamahalı idim. Ancak bidatlar çoğaldı ise bildiğinden başkasının arkasında namaz kılma.”11 İmam Ahmed’in oğlu Abdullah dedi ki; “ Ebu Ubeyd’den işittim Kasım ibn Selam dedi ki; ‘ Eğer 50 tane imam imam olsa Cuma günü ve kuranın mahluk olduğunu söylemeseler. Her biri birbirine namaz için emretse ve sadece 10 11 A.g.e. A.g.e. 15 başlarındaki kuran mahluktur dese onların arkasında kılınan namazın iadesi olması gerekir. Çünkü Cuma baştaki ile sabit olur.’ Babam Ahmed bana haber verdi ki ; Ebu Ubeyd bunu duyunca dedi ki; ‘ Bu insanları sıkıntıya sokar. Eğer arkasında namaz kılddığım imam bunu söylemezse ben kılarım iade etmem. Ancak arkasında namaz kıldığım imam bunu söylerse ben iade ederim.’” Ahmed ibn Hanbel’in şeyhi olan Abdurrahman ibn Mehdi dedi ki; “ Eğer ben bu işin emiri olsam bir köprünün üzerinde dururum, ordan geçen herkese kuran hakkında sorarım. Eğer mahluktur derse, kellesini vurup suya atarım.”12 Son olarak bir kaideyi açıklayıp risaleye son verelim Allah subhanehu ve tealanın izniyle. ‘’ Usulculerin yanındaki şu meşhur kaide sabittir ki; ‘ Küfür ademsizliktir(birşeyin yokluğudur), İslam ise subutidir.’ İbn Teymiyye rahimehullah da bu hakikatten şu sözleri ile bahsetmiştir; “ İman vucudi(var olan) bir iştir. Kişi zahiren mümin biri olamaz ancak İmanın aslını izhar ederse müslüman olabilir zahirinde… Küfür ise müslümanların ittifakı ile zahir de imanın olmayışıdır. Onun İmanı bozan şeye itikat edip konuşması ile itikat etmeyip konuşmaması arasında fark yoktur.” Yani imanın olduğuna hükmetmek için ispat lazımdır. Ancak küfrün varlığını sabitlemek için ise küfürün varlığı gerekli değildir. Yani şunu demek istiyoruz; bugün bazı kardeşlerimiz diyorlar ki; sokakta gördüğümüz bir namaz 12 A.g.e. 16 kılan adam ki kendisi müslümanlar ile müşriklerin ortak olduğu bir amel işliyor bu amelde ne iman olduğunu söyleyebiliriz ne de küfrün. Adamın küfrünü görmedik. İmanını da görmedik. Nasıl imanını görmedi isek ve bu nedenden ötürü nasıl imanına hükmetmiyorsak aynı şekilde iman ile beraber küfür de görmediğimiz için küfrüne de hükmetmeyiz ve onlar hakkında tevakkuf ederiz. İşte bu kardeşlerimiz bu müslümanların üzerine ittifak ettikleri kaideyi göz ardı etmemelidirler. İman ispat gerektirir. Ancak küfür ise ispat isteyen bir şey değildir. İmanın izhar edilmeyişi ve varlığının bilinmemesi küfrün varlığına hükmedilmesine engel değildir. Küfrün varlığına hükmetmek ile beraber ister o kişi de herhangi bir küfür olsun isterse herhangi bir küfür olmasın. O yüzden hangi dönemde ve hangi asırda olursa olsun ya İslamını darul harpte izhar eden müslüman vardır ya da izhar etmeyen kafirler vardır. Haklarında tevakkuf edilen üçüncü bir grup ihdas edilmez. Bu kaidenin üzerine bina ederek şu sonuç görüşü ortaya koymaktayız; her kimin küfür diyarında ne İslam’ına ne de küfrüne dair herhangi bir amelini görmediğimiz müddetçe o kafirdir çünkü küfür ademsizliktir… İslam subuti olduğundan dolayı; müslümanları müşriklerden ayırıcı bir özellik olmadan şirkten ve meşhur olan küfürlerden beraat beyan edilmeden İslamına hükmedilmez çünkü İslam subuttur.’’13 13 A.g.e. 17 Allah subhanehu ve tealaya hamdolsun risale burada bitti. Bu risaledeki bütün doğrular Allah subhanehu ve tealadan bütün yanlışlar ise nefsimden ve şeytandandır. 18