Hev`eb köpeklerinin kendisine uluduğu kadınım!

advertisement
Hev'eb köpeklerinin kendisine uluduğu kadınım!" diyerek, elim üzüntüsünü dile
getirmiştir. [Bakınız, İbn-i Esir: 3/214; Mektubat (B.Said-i Nûrsi): 90; Hakim,
Kenz'ul-Ummal vs.'den naklen, Fedail-i Hamse: 2/369-374];
Aynı vak'ada öncülük yapanlardan Zübeyr bin Avvam'a, Emir'el Mü'minin
Hazret-i Ali (as): "Biz ensardan bir topluluğun sofrasındaydık, sen de vardın,
Resulullah (sav) beni işaret ederek sana, 'O'nu sever misin?' buyurmuştu! Sen, 'Ne
mani var?' deyince; 'Ama sen, O'nun aleyhinde ayaklanacak, O'nunla savaşacaksın
ve bu durumda sen, zalim olacaksın!' demişti!..; Sen hatırlamıyor musun bunu?..."
dedi. Bunu hatırlayan Zübeyr, büyük bir nedamet ile geri dönmenin yolunu
aramıştır. [Bakınız; İbn-i Esir: 3/246-247; Mektubat (hülaseten): 90; ve birçok
kaynaktan naklen, Fedail-i Hamse: 2/364-369];
"...Kim ki (biat) ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur..."
[Feth(47): 10] Ayetine masadak olan Eshab-ı Cemel, hadis-i şerifte nakisin diye
tesmiye edilmiş (Mektubat: 90), Hazret-i Ali (as) de, bunlarla savaşmakla
emrolunduğunu bildirmiştir. (Nehc'ül Belâğa, 26 no’lu Kasia hutbesi.)
İlk biat edenlerden olduğu halde (İbn-i Esir: 3/195, 235), sonradan nakisinden
(biatlarından cayanlardan, hak öncüye itaatten ayrılanlardan) olan Talha ve
Zübeyr'e Ehl-i Beyt (as)'ten olan Emir'ül-Mü'minin İmam Ali (as):
"İpliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp-bozan (kadın) gibi olmayın! Bir
toplum, diğer bir 'toplum'dan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için
yeminlerinizi, aranızda bir fesat aleti edinmeyin! Çünkü Allah, bununla sizi
imtihan etmektedir. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi, kıyamet
gününde mutlaka size açıklayacaktır!" [Nahl(16): 92] "O gün Allah, onlara
hak (ettikleri) cezalarını tam verir ve onlar da bilirler ki, Allah apaçık
haktır!..." [Nur(24): 25) Ayetleriyle mukabelede bulunur. (İbn-i Esir: 3/246)
d-) Kasıtin (haktan sapanlar-baği olanlar) diye tesmiye edilen Ehl-i Sıffin
(Mektubat: 90; Nehc'ül Belağa, hutbe no: 16) bir çok hadis-i şeriflerde takbih
edilmiş, fitnelerinden korunmaları için ümmet, Yüce Resul (as) tarafından yer yer
îkaz edilmiştir. Baştan başa yalan-hile-zulüm ve cinayet temeli üzerine oturmuş
bulunan ve Kelime-i Habise - Şecere-i Habise [İbrahim(14): 26] ile Şecere-i
Mel'une [İsra(17): 60]'nin mücessem bir timsâli olan Ben-i Ümeyye süfehâsı, Öz
Muhammedî İslam'ın temeline dinamit koyan, nifakî-inhirafî bir İslamî anlayışın
bânîsi olmuş, âdeta bunu tarihî bir mekteb haline getirmiştir...
İbrahim'in (as) ve Mûsa'nın (as) karşısına çıkan asrın tağutlarına tevarüsen bir
Şecere-i Habise ve Mel'une'yi temsil etmiş, 'Şecere-i Tayyibe' ve Mübareke'yi
(Veraset-i Nübüvvet ile temsil eden, Al-i Muhammed'in (Ehl-i Beyt-i Resulullah'ın
(sav)) karşısına dikilmiş, ezelî hak ve batıl savaşının şeytanî ve tağutî cephesini
vücûda getirmiştir. Ki, günümüze kadar bu batıl cephenin etkisi bir mekteb olarak
gelmiş bulunmakta, insanlığın, bâhusus İslam ümmetinin müşahede edilen bugünkü
hüsran ve felaketinin baş müsebbibi olduğu (İslam İnkılabı'nın bereketiyle, ancak)
anlaşılmış olmaktadır... Kitapların bile istiâb edemeyeceği bir vahşeti temsil eden bu
habis çizgiye, işaret eden birkaç ayet ve hadis vererek konuyu noktalama yoluna
gideceğiz. Ki, ana konu dağılmış olmasın...:
"Kelime-i Habise'nin misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta
durma imkanı olmayan 'Şecere-i Habise'ye benzer'..." [İbrahim(14): 26]; "Hani
Download