tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü kamu yönetimi anabilim

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI
YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI
ÖRGÜT VERİMLİLİĞİNİN ARTIRILMASINDA İLETİŞİMİN ROLÜ:
BİTLİS HİZAN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Mustafa Adil TEKELİ
Tez Danışmanı
Doç.Dr. Şenol DURGUN
Ankara–2011
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI
YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI
ÖRGÜT VERİMLİLİĞİNİN ARTIRILMASINDA İLETİŞİMİN ROLÜ:
BİTLİS HİZAN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Mustafa Adil TEKELİ
Tez Danışmanı
Doç.Dr. Şenol DURGUN
Ankara–2011
ONAY
Mustafa Adil TEKELİ tarafından hazırlanan “Örgüt Verimliliğinin Artırılmasında
İletişimin Rolü: Bitlis Hizan Milli Eğitim Müdürlüğü Örneği” başlıklı bu çalışma,
01 /04 / 2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda (oy birliği/oy
çokluğu) ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Yönetim Bilimleri Bilim
Dalında yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
...............
Prof. Dr. Burhan AYKAÇ
...............
Prof. Dr. Tengiz ÜÇOK
...............
Doç. Dr. Şenol DURGUN ( Tez Danışmanı )
ÖNSÖZ
Küreselleşme ile birlikte daha büyük organizasyonları gerektiren
örgütlerde verimliliğin arttırılabilmesi, örgütler açısından önemli bir sorun teşkil
etmektedir.
Bu çalışmada örgütsel iletişim sistemlerinde örgüt verimliliğinin
arttırılabilmesi için yönetimde iletişimin nasıl bir rol oynadığı açıklanmaya
çalışılmıştır. Toplam kalite açısından örgütlerde iç ve dış müşteri memnuniyeti
çok önemlidir. İç müşteri yani çalışanlar ile yönetim arasında iletişim
kanallarının açık olması gerekir. Bir örgütü idare etmek istiyorsak çalışanların
nelerle uğraştığını, beklenti ve ihtiyaçlarının neler olduğunu bilmemiz gerekir.
Ayrıca dış iletişim kanallarının açık olması sayesinde dış müşterilerinde
örgütten neler beklediğini ya da neler istediğini bilmek örgütün verimliliği için
önemlidir. Örgütün verimliliği için örgütler gerek örgütsel iletişim sistemlerini
gerekse de çalışanlarının iletişim bilgi ve becerilerini geliştirmeleri gerekir.
Aksi takdirde kendini tanımayan yaşam amaçlarını belirleyemeyen, kişisel ve
örgütsel amaçları için gerekli bilgiye ulaşma yollarını aşamayan, söyleyip
yapmak yerine sürekli söylenen insanların yaşadığı örgütlerin günümüz
koşullarında başarılı olması beklenemez.
Araştırmanın
gerçekleşmesi
sırasında,
konunun
önemini,
incelenmesindeki gerekliliği vurgulayan, eleştirileri ve önerileri ile beni
yönlendiren değerli hocam sayın Doç.Dr. Şenol DURGUN’a, bu aşamaya
gelinceye kadar üzerime titreyen sevgili anne ve babacığıma, tezin
hazırlanması aşamasında tüm stresime göğüs geren sevgili eşim ve biricik
oğluma, çalışmalar sırasında yardımlarını esirgemeyen başta Mehmet Derya
MAZLUM olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Mustafa Adil TEKELİ
Ankara, Nisan 2011
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ............................................................................................................. i
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………...…..ii
TABLOLAR DİZİNİ ......................................................................................... v
ŞEKİLLER DİZİNİ .......................................................................................... vi
GİRİŞ............................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
VERİMLİLİK KAVRAMI VE ÖNEMİ
1.1. VERİMLİLİK KAVRAMI VE ANLAMI ........................................................... 5
1.2. VERİMLİLİĞE YAKIN KAVRAMLAR ........................................................... 7
1.2.1. Verim (Turnout)................................................................................... 8
1.2.2. Ekonomiklik (Economy)................................................................... 8
1.2.3. Etkinlik (Efficiency) ............................................................................ 9
1.2.4. Etkililik (Influency)............................................................................ 10
1.2.5. Üretkenlik (Productivity) ................................................................. 10
1.3. VERİMLİLİK ÇEŞİTLERİ ............................................................................. 11
1.3.1. Kısmi Verimlilik................................................................................. 12
1.3.2. Toplam Faktör Verimliliği................................................................ 13
1.4. VERİMLİLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER .................................................. 14
1.4.1. Kolayca Değiştirilemeyen Faktörler ............................................. 15
1.4.1.1. Ürün .............................................................................................15
1.4.1.2. İşletme ve Ekipman...................................................................16
1.4.1.3. Teknoloji......................................................................................16
1.4.1.4. Malzeme ve Enerji .....................................................................17
1.4.2. Kolayca Değiştirilebilen Faktörler................................................. 17
1.4.2.1. İnsanlar........................................................................................17
1.4.2.1.1. Uygulama Yönü ..................................................................17
1.4.2.1.2. Etkililik Yönü .......................................................................18
1.4.2.2. Örgüt ve Sistemler ....................................................................19
1.4.2.3. Çalışma Yöntemleri...................................................................19
1.4.2.4. Yönetim Biçimleri ......................................................................20
1.5. VERİMLİLİĞİN ÖNEMİ................................................................................. 20
1.6. VERİMLİLİĞİN SOSYO-EKONOMİK YÖNLERİ ....................................... 26
1.6.1. Verimliliğin Sosyal Yönleri ............................................................. 26
1.6.2. Verimlilik Çalışma Hayatı İlişkisi ................................................... 26
1.7. KAMU YÖNETİMİNDE VERİMLİLİK .......................................................... 27
1.7.1. Çevresel Engeller ............................................................................. 30
1.7.2. Örgütsel Engeller ............................................................................. 31
1.7.3. Personel Engelleri ............................................................................ 34
1.8. ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL VERİMLİLİK KAVRAMI ............................. 36
1.8.1. Örgütsel Verimlilik ............................................................................. 37
1.8.2. Yönetsel Verimlilik ............................................................................ 37
1.8.3. Örgütsel Verimliliğin Açıklanmasında Yaklaşımlar ................... 38
iii
İKİNCİ BÖLÜM
ÖRGÜT VE YÖNETSEL VERİMLİLİK AÇISINDAN İLETİŞİMİN ÖNEMİ
2.1. ÖRGÜT VE İLETİŞİM KAVRAMLARI ........................................................ 43
2.1.1. Örgüt ................................................................................................... 44
2.1.2. İletişim ................................................................................................ 45
2.2 ÖRGÜTSEL İLETİŞİM KAVRAMI ................................................................ 46
2.3. ÖRGÜTSEL İLETİŞİMİN AMAÇ VE ÖNEMİ ............................................. 48
2.4. İLETİŞİM İLKELERİ...................................................................................... 50
2.5. İLETİŞİM YÖNTEM VE ARAÇLARI ......................................................... 51
2.5.1. Yazılı İletişimin Yöntem ve Araçları ............................................. 52
2.5.2. Sözlü İletişim Yöntem ve Araçları ................................................ 53
2.5.3. Görsel-İşitsel İletişim Yöntem ve Araçları.................................. 53
2.6. İLETİŞİM SÜRECİ VE MODELİ.................................................................. 54
2.7. ÖRGÜTSEL İLETİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ................................. 59
2.7.1. Kişisel Faktörler................................................................................ 59
2.7.2. Örgütsel Faktörler ............................................................................ 62
2.7.3. Teknolojik Faktörler ......................................................................... 64
2.8. İLETİŞİMİ ZORLAŞTIRAN ENGELLER .................................................... 65
2.8.1. Fiziksel Engeller ............................................................................... 65
2.8.2. Kişisel Engeller ................................................................................. 66
2.8.3. Anlamsal Engeller ............................................................................ 68
2.8.4. Örgütsel Engeller ............................................................................. 69
2.9. İLETİŞİM ENGELLERİNİN AŞILMASI VE ETKİN İLETİŞİM SAĞLAMA
YOLLARI ............................................................................................................... 71
2.10. ETKİN İLETİŞİM SİSTEMİNİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR................ 75
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÖRGÜTLERİN İŞLEYİŞİNDE İLETİŞİMİN ÖNEMİ
3.1. İLETİŞİM VE ÖRGÜTSEL İŞLERLİKTE SİSTEM KURAMI .................. 78
3.2. İLETİŞİM SÜRECİNİN YÖNLERİ................................................................ 80
3.2.1. Tek Yönlü İletişim .............................................................................. 80
3.2.2. Çift Yönlü İletişim.............................................................................. 83
3.2.3. Çok Yönlü İletişim ............................................................................. 85
3.3. ÖRGÜTLERDE İLETİŞİM BOYUTLARI................................................... 86
3.3.1.
Biçimsel (Formel, Resmi) İletişim ............................................ 87
3.3.1.1. Dikey İletişim ..............................................................................88
3.3.1.1.1. Yukarıdan Aşağıya Doğru İletişim....................................88
3.3.1.1.2. Aşağıdan Yukarıya Doğru İletişim ..................................89
3.3.1.2. Yatay İletişim ..............................................................................90
3.3.1.3. Çapraz iletişim ...........................................................................92
3.3.1.4 Örgüt Dışı İletişim.......................................................................93
3.3.2. Biçimsel Olmayan ( Doğal, resmi olmayan) İletişim.................. 94
3.4. ÖRGÜTSEL İLETİŞİM VE YÖNETİM GÖREVLERİ ................................. 96
iv
3.4.1. Planlama ve İletişim ......................................................................... 97
3.4.2. Örgütleme ve İletişim....................................................................... 99
3.4.2.1. Örgüt Şeması ve İletişim........................................................ 101
3.4.2.2. Örgütsel Yapı ve İletişim ........................................................ 101
3.4.3. Yöneltme ve İletişim ....................................................................... 102
3.4.3.1. Emir - Komuta ve İletişim....................................................... 104
3.4.3.2. Yönetsel Biçimi ve İletişim ................................................... 105
3.4.3.3 Güdüleme ve İletişim ............................................................... 106
3.4.4. Koordinasyon ve İletişim .............................................................. 108
3.4.5. Denetim ve İletişim......................................................................... 110
3.4.5.1. Denetimde Sorun Çözme ve İletişim .................................... 112
3.4.5.2. Denetim Alanı ve İletişim ....................................................... 113
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BİTLİS HİZAN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ÖRGÜT VERİMLİLİĞİNİN
ARTIRILMASINDA İLETİŞİMİN ROLÜ KONULU ANKET ÇALIŞMASI
4.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ ....................................................... 115
4.2. ARAŞTIRMANIN EVRENİ ......................................................................... 115
4.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ...................................................................... 116
4.4. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI .......................................................... 116
4.5 ARAŞTIRMADA ELDE EDİLEN BULGULAR.......................................... 118
SONUÇ ........................................................................................................ 141
KAYNAKÇA ................................................................................................ 149
EKLER ........................................................................................................ 158
ÖZET........................................................................................................... 163
ABSTRACT................................................................................................. 164
v
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo 1. Katılımcıların Cinsiyet Dağılımları ................................................. 118
Tablo 2. Katılımcıların Yaş Dağılımları ....................................................... 119
Tablo 3. Katılımcıların Medeni Durumları ................................................... 119
Tablo 4. Katılımcıların Görev Dağılımları.................................................... 120
Tablo 5. Katılımcıların Çalışma Süreleri ..................................................... 120
Tablo 6. Katılımcıların İletişim ve İletişim Teknikleri Düzeyleri.................... 121
Tablo 7. Katılımcıların Eğitim Almaya İstekliliği .......................................... 122
Tablo 8. Katılımcıların Kurumlarında Tercih Edilen İletişim Araçları
Önem Sırası. ................................................................................ 122
Tablo 9. Çalışan ve Yöneticilerin Mesajlara Karşı Dikkat Yüzdeleri............ 124
Tablo 10. Katılımcıların Mesajlara Yönelik Dikkat Eksikliğinin Nedenleri.... 124
Tablo 11. Katılımcılar Açısından Yönetimin Karar Almada Bilgiye
Ulaşma Derecesi. ........................................................................ 126
Tablo 12. İletişim Hatalarının Çalışanlar Arasında Baskı ve Sürtüşmelere
Etkisi. ........................................................................................... 128
Tablo 13. Katılımcılara Göre İletişim Hatalarının Kurum Hatalarına Etkisi.. 128
Tablo 14. İletişim Hatalarının Kurum Giderlerinin Azaltılmasına Etkisi. ...... 130
Tablo 15. Katılımcılara Göre Bölümler Arası İletişim Seviyesi .................... 131
Tablo 16. Katılımcılara Göre Kurumdaki Kişilerarası İletişim Seviyesi........ 132
Tablo 17. İletilen Mesajların Anlamlandırılması İle İlgili Sorunların
Üstlere İletilebilme Sıklığı. ........................................................... 133
Tablo 18. Üst ve orta düzey yöneticilerin tutum ve davranışlarının iletişim
hatalarına etkisi…………………………………………………………………..134
Tablo 19. Bilişim Teknolojilerindeki Gelişmelerin Aşırı İletişime Etkisi……. 135
Tablo 20. Katılımcıların Kurumlarının Hedefleri Bilgisine Sahip Olma
Durumları.................................................................................... 136
Tablo 21. Yöneticilerin İletişimde Beden Diline Verdikleri Önem Derecesi..137
Tablo 22. Kurumlarda Yaşanan Zaman Kayıplarının İletişim Kaynaklı Olma
Sıklığı. ...................................................................................…..138
Tablo 23. İşletmelerdeki İletişimin Ast-Üst İlişkilerine Bağlılık Derecesi…...139
vi
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1. Bir İletişim Süreci Modeli .................................................................. 59
Şekil 2. Ortak Deneyim Alanı........................................................................ 69
Şekil 3. İletişim Etkinliği ................................................................................ 73
Şekil 4. Yönetimde Sistem Yaklaşımı ........................................................... 80
Şekil 5. Tek Yönlü İletişim (Bir Kaynak-Bir Alıcı Durumu)............................. 81
Şekil 6. Tek Yönlü İletişim ( Bir Kaynak - Çok Alıcı Durumu )....................... 81
Şekil 7. Tek Yönlü İletişim (Ters Yönlü İşleyiş) ............................................. 82
Şekil 8. Çift Yönlü İletişim ............................................................................. 83
Şekil 9. Çok Yönlü İletişim ............................................................................ 85
Şekil 10. Dış Sistem Olarak Örgüt. ............................................................... 86
Şekil 11. Denetim Süreci ve İletişim ........................................................... 112
GİRİŞ
21.yüzyılla küreselleşen dünyamız ve aşırı rekabet ortamında örgütlerin
var oluşlarını sürdürebilmeleri için modern yönetim stratejilerini öğrenmeleri ve
uygulamaları gerekmektedir.
Geleceğin dünyası kuşkusuz bilgi aktarımı ve yönetimine dayalı,
teknolojik gelişime bağlı olarak farklılaşan çevresel koşullar ve yenilenen
beklentilere uygun mal ve hizmetleri evrensel ölçekte pazarlayan, verimlilik
düzeyi yüksek örgütlerin varlığını gerekli kılmaktadır. İşte bu zorunluluk örgüt
yönetimlerinin stratejik düşünmelerini ve yenilikçi eylemlerin uygulanmasına
olanak tanıyan örgüt ortamlarının geliştirilmesine neden olmaktadır.
Birçok ülkede, yönetimde verimlilik araştırmaları ulusal çıkarları
korumak ve geliştirmek amacıyla yapılmaya başlamıştır. Burada anahtar soru
verimlilik faktörleri yönetim alanında nasıl kullanılacağı olmuştur. Bu konuda
uzmanlar bu bilgilerin hangi yönde kullanılabileceğini araştırmıştır. Özellikle,
bu
bilgilere
Bakanlıklar
ve
Meclisin
ulaşabilmesi
yönünde
adımlar
atılmıştır(OECD, 1999: 6).
Örnek
verilecek
olursa,
ajanslar
ve
dağıtım
birimlerinin
performanslarını değerlendirmek ve gözlemlemek amacıyla, Finlandiya,
verimlilik ile ilgili bilgileri yıllık olarak Meclise sunmaktadır. Mikro ekonomik ve
idari
reformların
faydalarını
izleyebilmek
ve
hükümetin
verimliliğini
gözlemleyebilmek amacıyla Avustralya bu bilgileri değerlendirmektedir.
İngiltere mevcut reform alanlarını tespit edebilmek için verimlilik analizi
yapmaktadır (OECD, 1999: 6).
Uluslar arası ölçekte verimlilik kavramını OECD 1950'de, "Terminologie
De La Productivite" isimli bir kitap yayımlayarak, verimliliği, "hasılanın üretim
faktörlerinden herhangi birine oranıdır" diye tanımlamıştır (Kök, 1990).
Örgütün iç dinamikleri içerisinde verimliliği artırmaya yönelik yapılan
2
çalışmalar aynı zamanda iletişim üzerinde de durmaktadır ki; bu çalışmada
temel
olarak
verimliliğin
bireysel
iletişim
yolları
ile
pozitif
yönde
etkilenebileceğini araştırmaktır.
Örgüt ve iletişim ayrılmaz bir şekilde karşılıklı olarak birbirlerine
bağlıdırlar. Bireyler geniş sosyal yapılar olan ulusların, örgütlerin ve aynı
zamanda bu ulus ve örgütler içerisinde yer alan bir grubun üyesidirler. Gruplar
ve bireyler iletişim olgusuyla bir örgüte bağlanırlar. Örgütsel yapı iletişim
aracılığıyla oluşturulur ve iletişim süreciyle örgüt üyeleri arasında paylaşılmış bir
gerçeklik oluşur. Örgütler, örgütte var olan iletişimin karakterine sahiptirler.
Çünkü dil bir var oluş alanıdır ve iletişime dayalı etkileşim içinde inşa edilen bu
var oluş biçimi örgütü ortaya çıkarmaktadır.
Günümüzde çağdaş örgütler, sistematik iletişim düzeninin önemini
geleneksel kurumlara göre daha gerekli görerek, örgüt yönetiminde iletişim
sorunlarına geniş yer vermektedir. Özellikle örgüt üyeleri ve çeşitli karar
merkezleri arasında kurulu bulunan iletişim düzeninin niteliği, yönetimin
başarısı üzerinde doğrudan etkiler yaratmaktadır. İnsanlar arasındaki ilişkiler,
iletişim yoluyla kurulur.
Günümüzde örgütler rekabet avantajı yakalayabilmek için her alanda
yeni yaklaşımlar benimsemek; bunun bir sonucu olarak insan faktörünü, örgüt
verimliliği ve performansı etkileyen en önemli unsurlardan biri olarak, tekrar
gündemlerine almak zorunda kalmışlardır. Bireylerin kuruma bağlılığı ve
çalıştıkları kuruma artı değerler katma azimleri, örgütlerimizin başarı ve
verimliliğinde çok büyük bir önem taşımaktadır.
Bireyler, örgütlerde bireysel amaçlarına ulaşabilmek için yer alırlar ve
bunu elde etmek için örgütler ile uyumlu hareket ederler. Bireylerin ortak
amaçlarına ulaşmalarını sağlamak için oluşturulan örgütler, aynı zamanda örgüt
amaçlarını da gerçekleştirmeyi hedeflerler. Ortak amaçların beraberinde
bireysel amaçların elde edilmesi, etkin bir örgüt içi iletişim sistemi ve dış çevre ile
3
bağlantıyı sağlayan örgüt dışı iletişim sistemini gerektirir. Gerek örgüt içi gerekse
örgüt dışı iletişimde meydana gelecek aksaklık ve tıkanıklıklar, örgütün
başarısını doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle örgütsel ve yönetsel verimliliğe
ulaşmada temel etmenlerden birisi iletişimdir.
Örgütlerde çalışanların motivasyonu, yönlendirilmesi ve iş örgüt
uyumunun sağlanmasında iletişim hayati rol oynamaktadır. İletişim olmadan
yönetim bilgi girdilerini elde edemez, personel ne yapacağını bilemez,
yöneticiler emir veremez, personel ve birimler arasında koordinasyon
sağlanamaz. Bunu sağlayamayan örgütlerde verimlilikten söz etmek imkânsız
olacaktır. Örgüt içi iletişimi etkin kılabilen örgütler verimlilik alanında önemli
mesafeler alacaklardır.
Örgütlerin var olabilmesi, belirli bir düzen ve yapı içinde etkili iletişim
sisteminin varlığını gerektirir. Bir sistem olarak iletişimin en önemli işlevi,
kurumsal amaçlarla bireysel amaçlar arasında bilinçli bir dengenin kurulması
ve bunun sonucunda örgüt verimliliğini artırmaktır. Örgütün başarısı için,
örgütler gerek örgütsel iletişim sistemlerini gerekse çalışanların iletişim bilgi
ve becerilerini geliştirmeleri gerekir. Aksi takdirde, kendini tanımayan, yaşam
amaçlarını belirleyemeyen, kişisel ve örgütsel amaçları için gerekli bilgiye
ulaşma yollarını aşamayan, söyleyip yapmak yerine sürekli söylenen
insanların
yaşadığı
örgütlerin
günümüz
koşullarında
başarılı
olması
beklenemez.
Bu çalışmada, örgüt verimliliğinin artırılmasında iletişimin rolü üç
kısımda ele alınarak incelenmiştir.
Birinci kısımda verimlilik kavramı ve verimliliğe yakın kavramlar ele
alındıktan sonra verimlilik çeşitleri, verimliliği etkileyen faktörler ve verimliliğin
önemine değinilmiştir. Verimliliğin sosyo-ekonomik boyutunun yanı sıra kamu
yönetiminde verimlilik konusu incelenmiştir.
4
İkinci kısımda örgüt ve iletişim kavramları açıklanmış; iletişimin
tanımı, amacı ve önemine vurgu yapılmış, İletişim ilkeleri, yöntem ve araçları
verildikten sonra iletişim süreç ve modeli konusunda bilgi verilmiş, örgütsel
iletişimi etkileyen faktörler gruplandırılmış ve örgütsel iletişimi zorlaştıran
engellerin neler olduğu ve bu engellerin nasıl aşılacağı anlatılmaya çalışılmıştır.
İletişim ilkeleri, yöntem ve araçları verildikten sonra iletişim süreç ve modeli
konusunda bilgi verilmiştir. Örgütlerde iletişim sistemini kuracak yöneticinin
sahip olması gereken görev ve sorumluluklar tespit edilmiş ve örgütsel iletişim
ağlarının yapı ve çeşitliliği açıklanmaya çalışılmıştır. Ardından etkin iletişim
sistemlerinin sağladığı avantajlar üzerine vurgu yapılmıştır.
Üçüncü kısımda iletişime örgütsel açıdan bakılmış, sistem kuramı ele
alınmıştır. Ardından iletişimin örgütlerdeki boyutları incelenmiş ve son olarak
yönetim görevleri açısından iletişim ele alınmıştır.
Dördüncü kısımda anket çalışması Bitlis’in Hizan ilçesi Milli Eğitim
Müdürlüğü’nde toplam 181 personel üzerinde uygulanmıştır. Çalışmada
betimsel model kullanılarak anket sonuçları yorumlanmıştır.
Sonuç ve öneriler bölümünde ise iletişimin örgütsel verimlilik açısından
önemi ortaya konulmaya çalışılmış, örgütsel verimliliği, işletmeciliğin her
aşamasında devamlı etkileyen yönetsel verimlilik ile iletişim arasındaki bağlantı
vurgulanmıştır. Etkin iletişim sisteminin nasıl olması gerektiği ve bu sistem
yöneticisinin sahip olması gereken özellikleri açıklanmış, konuyla ilgili öneriler
getirilmiştir.
BİRİNCİ BÖLÜM
VERİMLİLİK KAVRAMI VE ÖNEMİ
1.1. VERİMLİLİK KAVRAMI VE ANLAMI
Verimlilik kavram olarak, kurulan ilk üretim işletmeleri kadar eski
olmakla beraber, ekonomik düşünce tarihinin ilk kayıtlarında verimlilik
kavramına
hemen
hemen
rastlanmamaktadır.
Bunun
yerine,
klasik
ekonomistler üretim ve üretim oranından bahsetmektedirler ki, bu iki kavram
da bugün verimlilik kavramına benzerlik gösteren kavramlar arasındadır.
Modern iktisadi düşüncenin doğuşu ile bu kavram önem kazanmış ve İkinci
Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda bu önem daha da artmıştır. Verimlilik
artışlarında savaştan yenik ve tahrip edilmiş olarak çıkan ülkelerin girişmiş
oldukları yoğun faaliyetlerin rolü yadsınamaz. İkinci Dünya Savaşı, aynı
zamanda ekonomik kalkınma yaklaşımında devrimci bir değişiklik meydana
getirmiştir. Dünya ülkeleri ilk kez, ekonomik kalkınma bilincine erişmiş ve onu
uluslar arası politikanın gerekli ve temel bir hedefi yapma yolunda çaba
harcamışlardır. Ekonomik üstünlük ağırlık kazanmış, özellikle büyük ülkeler
arasında bir “ekonomik yarış” ya da “savaş” ortamı doğmuştur (Başkan, 1971:
9).
Bugün, gelişmiş ülkelerin girişmiş oldukları “ekonomik yarış” ya da
“savaş” yanında gelişmekte olan ülkeler de kalkınma çabası içindedirler. Bu
iki grup içine giren ülkelerin ekonomik bakımdan gelişmelerinde, refah
seviyelerinin yükseltilmesinde verimlilik kavramının büyük çapta rolü ve etkisi
bulunmaktadır (Başkan, 1971: 10).
Günümüzde ülkelerin kalkınma çabalarının değerlendirilmesinde esas
olan göstergelerden biri de verimlilik kavramıdır. Ulusal refahın arttırılmasında
verimliliğin oldukça önemli rolü olduğu düşüncesi yaygın bir kabul
görmektedir. Kalkınma düzeyini yükseltmek isteyen her toplumun temel
6
hedefi mevcut kaynaklarını en yaralı yerlerde ve en yararlı biçimde kullanarak
üretimini en çoğa çıkarmak olacağından, bu ülkeler için verimlilik çok önemli
bir kavram olarak ön plana çıkmıştır (Aydın, 1999: 1).
Verimlilik kavramının öne çıkmasında günümüz dünyasında bazı
gelişmeler de rol oynamaktadır. Bunların önemlileri şöyle sıralanabilir:
a) 1950 ve 1960’ların uygun ve elverişli koşullarının (yüksek talep,
ölçek ekonomileri avantajları, yeni kaynakların yoğun kullanım olanaklar v.b.)
bugün devam etmiyor olması,
b) Dünya ekonomisi ve ulusal ekonomilerdeki işlevsel rahatsızlık ve
karışıklıkların olması,
c) Devam eden ve birçok alanda hızlanan teknolojik gelişime koşut
olarak daha az sermaye ve daha az işgücü kullanan teknolojik uygulamaların
artması ancak paradoksal olarak gelişmiş ülkelerin yetişmiş işgücü sıkıntısıyla
karşılaşması sonucunda bazı alanlarda sermaye yoğun teknolojiyi yeğlemesi,
gelişmekte olan ülkelerdeyse sermaye unsurunun kıtlığı ve büyük işsizlik
sorunu nedeniyle mevcut insan kaynaklarının daha etken kullanımı,
geliştirilmesi ve yeni işler yaratılmasının teşvik edilmesinin gündeme gelmesi
(Baş, 1990: 9- 10).
Tanım olarak verimlilik, çıktı ile çıktının üretiminde kullanılan girdiler
arasında ilişki kuran bir kavramdır. Belli bir üretim sonucu için yapılan fiziksel
harcamalar ne kadar az olursa verimlilik o kadar yüksek olur. Verimlilik
kavramının birçok yaygın kullanım alanı bulunmaktadır. Ekonomi kuramı
açısından en dar anlamıyla verimlilik; üretim sürecinde boşluk olmadan
verilen birtakım girdiler ile en yüksek üretimin sağlanmasıdır. Daha geniş
anlamda verimlilik, verilen bir çıktının en az maliyet ile üretilmesidir (Alpugan,
1990: 15).
Çeşitli uluslararası kuruluşların verimlik tanımları genelde birbirine
yakındır (Köroğlu, 1993: 2):
7
• OECD: Verimlilik çıktının üretim öğelerinden birine bölünmesine eşittir.
• ILO: Ürünler başlıca dört öğenin bileşimi sonucu üretilir; toprak, sermaye,
işgücü ve örgüt. Üretimin bu öğelere oranı verimlilik ölçüsüdür.
• EPA (European Productivity Agency): Verimlilik her bir ürerim öğesinin etkili
kullanım derecesidir.
Bununla birlikte dar anlamda üretim odaklı bir kavram olan verimliliğin
en yaygın tanımı; mal ve hizmet çıktılarının, bu çıktıları elde etmek için
sağlanan girdilere oranı şeklindedir (DAFT, 1997: 729). Ayrıca verimlilik,
özünde etkinlik ve etkililik bileşenlerinden oluşmakla beraber, randıman,
kalite, yenilik ve çalışma yaşamının kalitesi gibi performans boyutlarını da
kapsamaktadır (Baş ve diğerleri, 1991: 36).
1.2. VERİMLİLİĞE YAKIN KAVRAMLAR
Verimlilik, verim, ekonomiklik, etkinlik ve etkililik kavramlarıyla yakından
ilişki içerisindedir. Verimlilik kavramı ile ilişkili, ancak aynı anlama gelmeyen
bu kavramların, çoğunlukla verimlilik ile aynı anlamda kullanıldıkları
gözlenmektedir. Bu nedenle, söz konusu olan kavramlara en genel
tanımlarıyla açıklık getirmekte fayda vardır. Verim (Turnout), Üretkenlik
(Productivity),
Etkinlik
(Efficiency),
Etkililik
(Influency),
Ekonomiklik
(Economy) kavramları birbiriyle ilişki ama birbirinden farklı kavramlardır.
Özetlemek gerekirse, bir kurum hedeflerine ulaştığı ölçüde etkili, hedeflere en
az maliyetle ulaşabildiği ölçüde etkin, verimli ve ekonomik, faaliyetlerini en az
maliyetle ya da kaynak bileşeniyle gerçekleştirdiği ölçüde de verimli ya da
ekonomik olacaktır. Ancak görüldüğü üzere, temelde anlamları ve öncelikleri
birbirlerinden farklılık arz eden etkinlik, etkililik, verimlilik, ekonomiklik
kelimeleri Türkçe’ de bu konudaki literatürün yeterince gelişmemiş olması
nedeniyle
birbirlerine
kullanılabilmektedir.
yakın
anlamlarda
ya
da
birbirlerinin
yerine
8
1.2.1. Verim (Turnout)
Çoğu kez üretim süreci sonunda elde edilen çıktının büyüklüğü olarak
anlaşılmaktadır. Ton, metre vb. fiziksel birimlerin yanı sıra, parasal birimlerle
de tanımlanır. Verim, “yapılan bir iş sonucu ortaya çıkan olumlu sonuç” olarak
tanımlanabilir (MPM, 2004).
Örneğin, bir üretim süreci sonunda bir masa veya saat veya bilgisayar
üretildiğini varsayalım. Yapılan işten olumlu sonuç (verim) alınmış ve ortaya
bir ürün çıkmıştır.
1.2.2. Ekonomiklik (Economy)
Ekonomiklik genel olarak satış hâsılatı ile maliyet arasındaki ilişkidir
(OECD, 2000: 8). Aşağıdaki gibi ifade edilir:
Ekonomiklik = Satış Hâsılatı / Maliyetler
Ekonomiklik, tutumluluk ilkesi ve isteme dönüklük ilkesi olmak üzere iki
ana ilkeden oluşmaktadır (Baş ve Artar, 1991: 48). Tutumluluk ilkesi
minimizasyon ilkesinden oluşur. Minimizasyon mal maliyetinin minimize
edilmesidir. Minimum maliyetli girdinin örgüte sokulmasıdır ve aşağıdaki gibi
ifade edilir.
Tutumluluk = Fiziksel Girdi / Girdi Maliyeti
İsteme dönüklük ilkesi ise piyasanın istekleri doğrultusunda hareket
edebilmedir. Sunulan mal ve hizmetlerin efektif talep ile desteklenebilirliğidir.
9
1.2.3. Etkinlik (Efficiency)
Etkinlik kelime anlamı olarak etkinlik, iş yapma, faaliyette bulunma
anlamına gelmektedir. Literatürde etkinlik tanımlanırken bir kavram kargaşası
yaşandığı gözlemlenmektedir. Literatürde taraması yapıldığında karşımıza
çeşitli etkinlik tanımları çıkmakta, bunların kimisi verimlilik, kimisi ise etkililik
kavramları ile karışmaktadır.
Ömürgönülşen’in de (2003: 321) belirttiği gibi etkinlik; mal, hizmet veya
diğer sonuçların çıktıları ile bunların üretilmesi için gereken kaynaklar
arasındaki ilişkidir. Etkinlik, “iyi harcama” veya “doğru şeyleri yapma” ile
ilgilidir. Bir başka deyişle etkinlik, verimliliği de içeren daha geniş bir
kavramdır (Genç, 1994: 28).
Güran’ın da (2005: 117) belirttiği üzere etkinlik analizi bir örgütün fiili
olarak kullandığı girdiler ve ürettiği çıktıların, diğer örgütlerle ya da standartlar
ile karşılaştırılmasını gerektirir. Oysaki verimlilik kavramının etkinliğe göre
daha dar kapsamı vardır. örgütün kendi bünyesinde diğer örgütlerle
karşılaştırma
yapmadan,
kendi
çıktı
ve
girdilerini
oranlaması
ile
ulaşılabilinecek bir kavramdır.
Etkinlik
hem
sonuçların
hem
de
kaynakların
bir
arada
değerlendirilmesini gerektirmektedir. Yani, elde edilen çıktıya ne kadar girdi
kullanılarak ulaşıldığı sorusunun sorulmasını gerektirir. Etkililik kavramında
dikkatler kaynaklardan çok ulaşılan sonuca yönelmişken, etkinlik açısından
hem ulaşılan sonuç hem de kullanılan kaynak önem arz eder (Güran, 2005:
115).
10
1.2.4. Etkililik (Influency)
Etkililik, fiili çıktının ya da sonucun, planlanan çıktı ya da sonuca
oranlanması sonucunda ortaya çıkan oran olarak ifade edilmektedir. Etkinlik
ile etkililik birbirleriyle oldukça fazla karıştırılan kavramlardır. Etkinlik
kaynakların kullanımı ile araçlarla ilgili bir kavram olmasına karşılık, etkililik
amaçlarla ilgili bir kavramdır (Baş ve Artar, 1991: 34).
Etkililiğin sorgulanması Baş ve Artar’a (1991: 34) göre aşağıdaki soru
ile yapılabilir: Çıktı üretiminde ne sağlanmak isteniyorken ne sağlanmıştır?
Hedefe ulaşma derecesi olarak tanımlanan etkililik kavramı aşağıdaki gibi
formüle edilir.
Etkililik = Gerçekleşen Çıktı / Planlanan Çıktı
Etkililik, hangi etkinlikteki kaynakların tüketildiğinde, hangi çıktının
üretilebileceğinin bir ölçüsüdür (Baş ve Artar, 1991: 35). Schermerhorn’a
(1984:19’dan aktaran Baş ve Artar, 1991: 35–36) göre, kaynak kullanımı iyi
fakat hedef eşiği düşük ise; etkin, fakat etkili değildir. Hedeflere ulaşılamıyor
fakat kaynak kullanımı iyidir. Tam tersi durumda, yani kaynak kullanımı kötü
ve hedef eşiği yüksek ise; etkili fakat etkin değildir, bazı kaynaklar boşuna
harcanmaktadır. Her ikisi de yüksek ise, yani kaynaklar iyi kullanılıyor ve
hedef eşiği yüksek ise bu durumda hem etkinlikten hem de etkililikten
bahsedilebilir. Bu durumda yüksek performans söz konusudur.
1.2.5. Üretkenlik (Productivity)
Çok basit olarak, çıktı ile girdi arasındaki ilişki şeklinde ifade edilebilir.
Üretkenlik bir işlemde kullanılan (örneğin işgücü adam-saati, sermaye miktarı
veya hammadde miktarı gibi) bir girdiyi, sonuçlanan çıktı ile mukayese eder.
Üretkenlik en iyi şekilde iki fiziksel miktarın bir oranı olarak gösterilmektedir.
Sonuç olarak üretkenlik üretim sistemine katılan elemanlarla, elde edilen
11
arasındaki bir orandır. Üretkenlik tüm işletme için hesaplanabileceği gibi
genellikle bir işlem, işgücü, sermaye veya herhangi bir etken için
hesaplanabilir (Türkan, 2006: 1).
1.3. VERİMLİLİK ÇEŞİTLERİ
Verimlilik,
küresel
olarak
ya
da
üretim
faaliyetlerine
katılmış
faktörlerden her biri için ayrı ayrı hesaplanması mümkün bir kavramdır.
Verimlilik, firma içinde olduğu kadar, herhangi bir iktisadi faaliyet dalının
tamamını kapsayan düzeyde –söz gelimi demir-çelik üretiminde, otomotiv
sanayiinde, dokumacılıkta, tarımsal üretimde, vs. – ele alınıp hesaplanabilir.
Girdi ve çıktı arasındaki oranın belirlenmesinde farklı metotlar
kullanılmaktadır. Başka bir ifadeyle verimliliğin belirlenmesindeki kriterler
değişik şekillerde belirlenebilmektedir. Buna göre; fiziki ve parasal verimlilik,
ortalama ve marjinal verimlilik, mikro ve makro verimlilik, kısmi ve toplam
verimlilik
olmak
üzere
verimlilik
değişik
yöntemlerle
hesaplanmaya
çalışılmaktadır (Tuna, 1993: 12).
Fiziki ve parasal verimlilik, verimlilik oranının pay ve paydasında
homojenlik derecesine göre fiziki veya parasal değerlerle ifade edilmesidir.
Pay ve paydada fiziki değerlerle ifade edilmiş ise fiziki, parasal değerlerle
ifade edilmiş ise parasal verimlilik olarak belirtilir. Belli bir dönemdeki toplam
çıktının aynı dönemdeki girdilerin oranına toplam verimlilik denilmektedir. Yine
belli dönemde çıktıda meydana gelen değişmenin aynı dönem girdilerindeki
artışa oranı da marjinal verimlilik olarak bilinir. İşletme düzeyinde hesaplanan
verimlilik mikro, ekonominin genelinde hesaplanan ise makro verimliliktir.
Toplam ve kısmi verimlilik ise literatürde üzerinde en çok durulan ve
değerlendirilen verimlilik çeşitleri olduğundan bunların daha geniş bir şekilde
açıklayalım (Tuna, 1993: 13).
12
1.3.1. Kısmi Verimlilik
Üretim faaliyeti sonunda elde edilen çıktının bu üretimde kullanılan
girdilerden
herhangi
birine
oranlanmasıyla
kısmi
verimlilik
hesaplanmaktadır. Verimlilik analizine konu olan girdilerin emek, arazi,
sermaye olmasına göre hesaplanan verimlilik oranları emek verimliliği,
sermaye verimliliği, arazi verimliliği olarak adlandırılır. Toplam çıktı net veya
brüt olarak alınır veya herhangi bir üretim faktörü ile ilişkilendirildikten sonra
elde edilen kısmi verimlilik oranı net veya brüt olarak bir anlam ifade eder.
Ayrıca kısmi verimlilik ortalama ve marjinal olarak da hesaplanabilir (Tuna,
1993: 13).
Kısmi verimlilikten elde edilen katsayılar genellikle tasarrufları ölçmekte
önemli bir fayda sağlar. Başka bir deyişle, kısmi verimlilik zaman içinde çıktı
ünitesi başına belli girdilerde meydana gelen tasarrufları ölçer. Buna göre
zamanla çıktı miktarı başına belli girdiler kullanılmak suretiyle elde edilen
tasarruflar ölçülebilmektedir. Ancak, kısmi verimlilik hesaplarında faktör
paylarında sağlanan tasarruflar ölçülmekle beraber, belli bir üretim faaliyeti
sonucu ortaya çıkan verimliliği ölçüsü değildir. Çünkü kısmi verimlilik
katsayıları
faktör
ikamelerinden
ve
genel
verimlilik
artışlarından
etkilenmektedir. Kısmi verimlilik oranının kısmi verimlilik ölçüsü olarak kabul
edilebilmesi için söz konusu girdinin toplam girdi miktarındaki payının büyük
olması ve diğer girdi miktarlarında bir değişme olmaması gerekmektedir.
Örneğin, bir üretim faaliyetinde emek verimliliğin ölçülmesi, emek girdisinin
diğer girdilere göre nispi oranının daha büyük olması, diğer girdilerin ise sabit
kalmasıyla mümkün ve anlamlı olur. Bu durumda emek yoğunluluğun fazla
olduğu bir üretim faaliyetinde sermaye verimliliğini ölçmek ya da bunun tam
tersi fazla bir anlam ifade etmez (Tuna, 1993: 14).
13
Üretilen çıktının (Ürün), girdilerden sadece birine oranlanması ile
bulunur. Şöyle ki; işletme, üretimini sadece işçilik saatine böler ve birim işçi
saatinde
üretilen
çıktı
bulunursa
burada
sadece
işçilik
verimi
hesaplandığından kısmi verimlilik adını alır. Makine verimi, enerji verimi,
hammadde ya da malzeme verimi hesaplamaya dahil edilmediğinden ve tek
bir girdiye göre hesaplandığından kısmi verimlilik olarak tanımlanmaktadır.
Üretilen Mal veya Hizmetler
Hammadde Verimliliği = -----------------------------------Kullanılan Hammadde Miktarı
Bir Atölyede Üretilen Mal veya Hizmetler Toplamı
İşgücü Verimliliği = ---------------------------------------------------------------Kullanılan İşgücü Saatleri Miktarı
Bir Üretim Kısmında Üretilen Mal veya Hız.
Toplamı
Makine Verimliliği = --------------------------------------------------------------Harcanan Makine Saatleri Miktarı
1.3.2. Toplam Faktör Verimliliği
Toplam Faktör Verimliliği, bir üretim faaliyeti sonucu elde edilen çıktının
bu üretim faaliyetinde kullanılan girdilere bölünmesiyle hesaplanan verimlilik
türüdür. Toplam faktör verimliliği üretimde kullanılan tüm kaynakların etkinlik
derecelerini ölçmektedir (Tuna, 1993: 15).
14
Çıktılar
Toplam Faktör Verimliliği = ----------------------------------------------------Emek+Sermaye+Hammadde+Makine+Enerji
Kısmi faktör verimliliğinin üretimin maddi girdiler dışındaki unsurlarının
etkisini yansıtamaması toplam faktör verimliliği üzerinde durulmasını gerekli
kılmıştır. Toplam faktör verimliliğini geliştiren Fabricant’ a (1973) göre;
üretimde kollanılan kaynakların birinin önemli olması yanında diğerlerinin de
aynı derecede önem taşımaları ve bu kaynaklarda değişmelerin meydana
gelmesi verimliliğin tek bir faktöre göre ölçülmesinde çok az bir bilgi verir veya
hiçbir anlam ifade etmez. Bu nedenle verimliliği tek bir faktöre göre değil de
tüm faktörlere göre ölçmek mümkün olmakla beraber, genel verimlilik düzeyi
hakkında bir fikir verebilmektedir. Yani verimliliğin sağlıklı bir şekilde
hesaplanabilmesi için girdiler ile ilgili bilgilerin yeterli olması gerekmektedir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde üretim faaliyetlerinde kullanılan
girdilerin yetersizliği ve faktör bileşimindeki dengesizlik, söz konusu faktörlerin
verimliliğe esas alınacak bilgilerinde eksik olmasına neden olmaktadır. Bu
yüzden, bu ülkelerde toplam faktör verimliliği yerine genellikle kısmi verimlilik
hesapları tercih edilmektedir (Tuna, 1993: 16).
1.4. VERİMLİLİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Verimlilik faktörleri iki temel kategoride incelenmektedir (Propenko,
1992: 56).
• Dışsal (kontrol edilemeyen) verimlilik faktörleri
• İçsel (kontrol edilebilen) verimlilik faktörleri
15
Dışsal faktörler ilgili işletmenin kontrolü dışında iken, içsel faktörler ise
kontrolü altındadır. Bir kurum için dışsal ve kontrol edilemeyen faktörler bir
başkası için genellikle içseldir. Örneğin bir işletme için dışsal olan faktörler
hükümetler, ulusal ya da bölgesel kurumlar, dernekler ve baskı grupları için
içsel olabilir. Hükümetler vergi politikasını iyileştirebilir, daha iyi çalışma
mevzuatı
geliştirebilir,
doğal
kaynaklara
daha
rahat
ulaşılabilmesini
sağlayabilir, toplumsal altyapıyı ve fiyat politikasını geliştirebilir, fakat tek tek
kuruluşlar bunları yapamaz. Bir işletme için dışsal olan faktörler o işletmeyi
ilgilendirir. Çünkü bunların kavranması uzun dönemde işletmenin davranışını
ve verimliliğini değiştirebilecek belirli faaliyetleri harekete geçirebilir.
Bazı içsel faktörler diğerlerinden daha kolay değiştirilebildiğinden,
bunları iki grupta sınıflandırmak yararlı olmaktadır; kolayca değiştirilemeyen
faktörler ve kolayca değiştirilebilen faktörler. Kolayca değiştirilemeyen
faktörler arasında ürünler, teknoloji, ekipman ve hammaddeler yer alırken,
kolayca değiştirilebilen faktörler işgücünü, örgütsel sistemleri ve prosedürleri,
yönetim tarzlarını ve çalışma yöntemlerini içermektedir. İşletme içi verimlilik
faktörlerinin bu tür bir sınıflandırmaya tabi tutulması, hangi faktörlerle kolayca
uğraşılabileceği ve hangi faktörlerin daha güçlü mali ve örgütsel müdahaleler
gerektirdiği gibi önceliklerin belirlenmesine yardımcı olur. İçsel faktörlerden
her birinin temel özelliklerinin kısa bir tanımı aşağıda sunulmaktadır.
1.4.1. Kolayca Değiştirilemeyen Faktörler
1.4.1.1. Ürün
Ürünün çıktı ihtiyaçlarını ne kadar karşıladığını gösteren ürün faktörü
verimliliğine ilişkin bir takım değerlerden söz etmek mümkündür. Tüketicinin
belirli bir kalitedeki ürün için ödemeye hazır olduğu bedeli belirten “Kullanım
Değeri”, ürünün doğru yerde, doğru zamanda ve uygun bir fiyatla satışa
16
sunulmasını belirten “Yer Değeri”, “Zaman Değeri”, ve “Fiyat Değeri” bunlar
arasında sayılabilir. Ürün faktörünün verimliliğe etkisi “Hacim Faktörü” ve
“Maliyet-Fayda Faktörü” gibi üretim hacmini artırma veya maliyet sabit
kalırken faydayı artırma şeklinde gerçekleşmektedir (Propenko, 1992: 57-58).
1.4.1.2. İşletme ve Ekipman
İşletmenin ve ekipmanın optimum işlem koşullarında işletilmesi, iyi bir
bakım, darboğazların giderilmesi ve düzeltici önlemler yoluyla işletme
kapasitesinin artırılması, boş zamanın azaltılması ve mevcut makinelerin ve
işletme
kapasitelerinin
daha
etkili
kullanımı,
verimlilik
geliştirme
programlarında önemli bir yer tutan noktalardır. İşletme ve ekipman verimliliği,
kullanıma, yaşa, modernizasyona, maliyete, yatırıma, içeride üretilen
ekipmana,
kapasitenin
korunmasına
ve
genişletilmesine,
envanter
denetimine, üretim planlamasına ve kontrolüne ve benzeri hususlara daha
fazla dikkat edilerek artırılabilir (Schermerhorn ve diğerleri, 1994: 16).
1.4.1.3. Teknoloji
Teknolojik yenilikler daha yüksek verimliliğin önemli kaynaklarından
birini oluşturur. Daha fazla otomasyon ve enformasyon teknolojisi yoluyla mal
ve hizmet hacminin artırılması, verimliliğin geliştirilmesi, yeni pazarlama
yöntemleri, vb. sağlanabilir. Otomasyon aynı zamanda malzeme tedariki,
depolama, iletişim sistemleri ve kalite kontrolü faaliyetlerini de geliştirebilir
(Daft, 1997: 729).
17
1.4.1.4. Malzeme ve Enerji
Malzeme ve enerji tüketimini azaltmaya yönelik çok küçük çabalar bile
dikkate değer sonuçlara yol açabilir. Verimliliğin bu hayati kaynakları arasında
hammaddeler ve dolaylı materyaller (süreç kimyasalları, yağlayıcı maddeler,
yakıtlar,
yedek
parçalar,
makine
malzemesi,
ambalaj
malzemesi)
bulunmaktadır (Köroğlu, 1930: 61).
1.4.2. Kolayca Değiştirilebilen Faktörler
1.4.2.1. İnsanlar
Verimliliği geliştirme çabalarında ana kaynak ve merkezi faktör olarak
bir kuruluştaki insanların işçiler, mühendisler, yöneticiler, girişimciler ve
sendika üyeleri olarak oynayacakları bir rol vardır. Her rolün iki yönü
bulunmaktadır: Uygulama ve etkililik.
1.4.2.1.1. Uygulama Yönü
Uygulama, kişilerin kendilerini işlerine verme derecesidir. Kişiler
yalnızca yetenekleri bakımından değil, fakat aynı zamanda çalışma istekleri
bakımından da farklılık gösterir. Bu durum bir davranış yasası ile açıklanır:
Motivasyon, ya tatmin edildiğinde ya da tatmin edilmesi engellendiğinde
azalır. Motivasyonu harekete geçirebilmek ve koruyabilmek için yöneticilerin,
mühendislerin ve işçilerin tutumlarında değişiklik sağlanmalı, yani daha
yüksek verimliliğe yardımcı olan bir değerler dizisi geliştirilmelidir. Ödül
sistemi etkili bir şekilde işletilmeli ve işçilerin verimliliği artırma alanındaki
başarısı, anında ödüllendirilerek güçlendirilmelidir. Bu ödüllendirme yalnızca
para ödülü biçiminde değil, fakat aynı zamanda kabul edilme, katılma ve
öğrenme fırsatlarının geliştirilmesi ve nihayet negatif ödüllendirmenin tümüyle
18
ortadan kaldırılması gibi maddi olmayan ödüller ile olmalıdır. Ücret artışı
yoluyla teşvik, her zaman, sağlanan değişim ile orantılı olmalıdır. İşçiler ile
işbirliği ve işçilerin katılımını sağlama yoluyla da verimliliğin artırılması
mümkündür. Emek verimliliği, ancak yönetimin, iş görenlerin sorunlarına özel
ilgi göstererek ve olumlu bir toplumsal ortam yaratarak işçilerin yaratıcı
yeteneklerini uygulamaya teşvik etmesi durumunda sağlanabilir.
Performans standardı da verimlilik konusunda önemli bir rol oynar. Bu
standart yüksek - ancak gerçekleştirilebilir - bir düzeyde belirlenmelidir.
Yönetimin yüksek performans beklentilerinin pek çok durumda önemli ölçüde
yükseltilmesine ihtiyaç olmaktadır. Bununla birlikte, güveni ve “yapma isteğini”
canlı tutmak için standartların her zaman ulaşılabilir olması gerekmektedir
(ÖZDEMİR, 1991/2: 172).
1.4.2.1.2. Etkililik Yönü
Bir verimlilik çabasında insanların oynadıkları rolün ikinci faktörü
etkililiktir. Etkililik, insan çabasının uygulanması ile çıktıda ve kalitede istenen
sonuçlara ne ölçüde ulaşıldığıdır. Bu, yöntem, teknik, kişisel beceri, bilgi,
yapma yeteneği, eğitim ve geliştirme, iş rotasyonu ve işe yerleştirme,
sistematik olarak işte ilerleme ve meslek planlaması yoluyla geliştirilebilir. İşin
zenginleştirilmesi ve genişletilmesi iş tatminini etkileyebilir ve daha yüksek
verimliliği motive edebilir. Ücretler ve maaşlar, eğitim ve öğretim, sosyal
güvenlik, emekli aylıkları ve sağlık programları, ödüller, teşvik planları, katılım
ya da çalışmada karşılaşılan tutumlar, daha yüksek verimliliğe dönük
motivasyon, işbirliği, örgüt geliştirme, daha iyi iletişim, öneri sistemleri, kariyer
planlaması, iş güvenliği gibi temel yöntem ve teknikler emek verimliliğini
geliştirmede kullanılabilmektedirler (Pekin, 1991: 69).
19
1.4.2.2. Örgüt ve Sistemler
Talimat birliği, denetim aktarımı ve kapsamı gibi iyi bir örgütün bilinen
ilkeleri,
işletme
içinde
uzmanlaşma,
işbölümü
ve
koordinasyonun
sağlanmasını amaçlamaktadır. Pek çok örgütte düşük verimliliğin bir nedeni
bu örgütlerin esnek olmamasıdır. Bu örgütler piyasadaki değişiklikleri
önceden görüp buna göre davranmada başarısız kalırlar; işgücünün yeni
kapasitelerine, teknolojideki yeni gelişmelere ve diğer dışsal (çevresel)
faktörlere önem vermezler. Esnek olmayan örgütlerde iyi bir yatay iletişim
yoktur. Bu durum karar verme sürecini yavaşlatır ve yetkinin hareket
noktasının yakınına aktarımını engeller, bürokrasiyi ve randıman düşüklüğünü
teşvik eder (Delaney, 1995: 34).
1.4.2.3. Çalışma Yöntemleri
Geliştirilmiş çalışma yöntemleri verimliliğin geliştirilmesinde en fazla
umut vadeden alanı oluşturmaktadır. Çalışma yöntemi teknikleri, işin yapılma
yollarını, insanın yaptığı hareketleri, kullanılan aletleri, işyeri yerleşim planını,
işlenen malzemeleri ve kullanılan makineleri geliştirerek bedensel çalışmayı
daha
verimli
kılmayı
amaçlamaktadır.
Çalışma
yöntemleri,
mevcut
yöntemlerin sistematik biçimde incelenmesi, gereksiz hareketlerin ortadan
kaldırılması ve gerekli çalışmanın daha az çaba ile daha kısa sürede ve daha
düşük maliyetle daha etkili olarak gerçekleştirilmesi yoluyla geliştirilir. Çalışma
yöntemlerini geliştirmenin temel araçları, çalışma incelemesi, endüstri
mühendisliği ve eğitimidir (Peker, 1995: 150-151).
20
1.4.2.4. Yönetim Biçimleri
Ülke bazında olduğu kadar, işletme bazında da yönetim ve yönetim
tarzları verimlilik artışında başlıca sorumludur. Yönetimlerin uygulamaları,
örgüt yapıları, personel politikaları, iş tasarımları, planlama, kontrol ve
koordinasyon yöntemleri, sermaye kaynaklarının kullanımı,
bütçeleme
sistemleri, maliyet denetimi gibi konulardaki yaklaşımları verimlilikte önemli
tesirleri olan unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır (Propenko,1992: 70).
1.5. VERİMLİLİĞİN ÖNEMİ
Verimlilik daha üstün, daha iyi, daha huzurlu bir hayat sağlamak için,
var olduğu günden bu yana çaba gösteren insanoğlunu, bu amaçlara
ulaştıracak, üretim sürecinden beklenen sonuçları daha olumlu hale getirecek
bir araçtır. En genel tanımlamaya göre; verimlilik üretim sürecine dahil edilmiş
öğelerin, birbirleriyle karşılıklı etkileşimleri sonucunda, elde edilen çıktıyı
optimal noktaya çıkaracak bir miktar (kantite) ilişkisi içerisinde olmalarıdır.
Buradan anlaşıldığı gibi verimlilik; hizmet veya mal üreten bir sürecin, ürettiği
çıktı ile bu çıktıyı elde etmek için kullandığı girdi (kaynaklar) arasındaki ilişkiler
bütünüdür.
Verimlilik
ulusal ekonomilerin kalkınma ve gelişme potansiyelleri
bakımından, dünya ekonomisi ve nihayet işletmeler açısından büyük önem
taşımaktadır.
İşletmelerin nihai amaçlarını hayatiyetlerini devam ettirmek suretiyle
kar elde etmek olduğu bilinen bir olgudur. Bu noktada gelişen ve rekabetçi
unsurların hız kazandığı dünyamızda işletmelerin daha tutarlı ve rasyonel
karar almalarının ne denli önemli olduğu gerçeği de ortaya çıkmaktadır.
21
Verimlilik konusu, ölçme ve karşılaştırma çalışmalarında statik bir
durumun tespiti
gibi
görünmekteyse
de,
temelde
insanın
ekonomik
faaliyetlerinin işleyiş biçimini ifade eder. Bu çerçevede verimlilik statik bir
durum değil, dinamik bir olgu olarak ele alınmalıdır (Özdemir, 1991: 169).
Aynı zamanda verimlilik, üretimin ilk aşamasından son aşamasına kadar
kaynakların kullanımı ile ilgili bir süreç içinde her zaman geçerliliği, daha
önceki dönemlerde ölçülen verimlilik oranları ile hatta aynı sektördeki diğer
işletmelerin verimlilik oranları ile karşılaştırılabilir olmalıdır.
Verimlilik kavramı, 1980’lerden beri örgütlerin büyük bir sıklıkla
ulaşmaya çalıştıkları bir fenomen olarak değerlendirilmektedir. Günümüzde
verimlilik halen örgütlerde iş başarımının birincil ölçüsü olarak görülmeye
devam etmekte ve önümüzdeki yıllarda da yönetsel ve örgütsel başarının bir
kıstası olarak işletme yönetimindeki yerini korumaya devam edecek gibi
görünmektedir (Schermerhorn ve diğerleri, 1994: 16).
Aslında, işletmelerde verimliliği artırmanın sorumluluğu doğrudan
doğruya yöneticilere aittir ve verimliliğin, işletme fonksiyonlarını sevk ve idare
eden yöneticilerin başarılarının bir göstergesi sayılması bu sebeptendir.
Gerçekten de işletmede tüm çalışanların, zamanın ve maddi kaynakların
üretim amaçları yönünde kullanılmasında ve verimlilik duyarlılığının canlı
tutulmasında yöneticilere büyük iş düşmektedir (Özdemir, 1991: 172).
Verimlilik, ilk bakışta kurumsal boyutlarda ortaya çıkmış gibi görünse
de temelde insan düşünce, tutum ve davranışlarının bir sonucudur (Newstrom
ve Davis, 1993: 18-19).
Bu yargı, verimliliği artırma konusundaki çalışmaların birey temeline
dayandırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Verimlilik işletme yönetimi
tarafından bir hedef olarak belirlenmişse, bu kavram daha da önem
kazanmaktadır. İşletme yöneticileri verimlilik merkezli hedef ve stratejiler
22
belirlediklerinde, pazarlama, kârlar, üretim maliyetleri, yatırım gelirleri, satışlar
ve çıktı gibi alanlar bütünleştirilebilmekte ve dengelenebilmektedir. Bir
işletmede verimlilik artışı pek çok kademede elde edilebilir. Üretimde olduğu
kadar, örgüt hiyerarşisinin neresinde olursa olsun üretim haricindeki
performans zeminlerinde çalışan her birey verimliliğe katkıda bulunabilmekte
ve vasıfsız bir işçinin katkısı, tepe yönetiminin en üst basamağında bulunan
bir müdürün katkısı kadar değerli olmaktadır (Pekin, 1991: 69).
Hızlı küreselleşme ve bu gelişmenin itici güçleri, yeni piyasa şartları
yaratmıştır. Ulusal ve uluslararası piyasa yapıları değişmiş ve üretim
sistemleri, mal ve hizmet, bilgi, finansman ve diğer ticaret konusu unsurlara
yönlendirilmiştir. Küresel ekonomi rekabetçiliğinin anlamı, sürekli değişen
piyasa ortamında en avantajlı konumu alma yeteneğidir. Rekabetçilik, artan
bir şekilde, kaliteye, hıza, teknik üstünlüğe ve hizmet ve ürün farklılaşmasına
dayanmaktadır. İster ulusal, ister sektörel veya firma bazında olsun,
rekabetçiliğin en önemli unsurlarında biri toplam verimliliği arttırmaktır.
Kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelerde verimlilik artışının sorununun
bilincine varılması, dolayısıyla da verimlilik ölçümü ve verimlilik arttırıcı
tekniklerin geliştirilip yaygın olarak kullanılması gereğinin kavranması oldukça
yeni bir gelişmedir. Gerçekten de ulusal ve uluslar arası pazarlara yönelik
üretim yapılması amacı üretimde kullanılan faktörlerin giderek kıtlaşması ve
buna bağlı olarak ortaya çıkan faktör fiyatlarının pahalılaşması, günümüzde
özellikle kalkınmış ülkelerde kaynakların daha verimli kullanımı sorununu
gündeme getirmiştir (TİSK, 1991: 17).
Ulusal ya da uluslar arası pazarlarda satmak amacıyla üretim yapan
her işletme, belirli bir noktadan sonra yalnızca üretimde kullandığı her türlü
kaynağı diğer işletmelerden daha verimli kullanma seçeneğine sahiptir. Ancak
böylelikle varlığını sürdürebilir, giderek kendini genişleterek yeniden üretebilir.
Aynı şekilde, toplumların refah düzeylerinin daha da yükseltilmesi, ülkelerin
23
ekonomik, dolayısıyla da siyasal bağımsızlığını koruyabilmesinin güvencesi,
ancak o toplumun ve ülkenin sahip olduğu kaynakları öteki toplum ve
ülkelerden daha verimli kullanmasıyla mümkündür. Öte yandan örneğin ABD
‘de yapılan çeşitli araştırmalar, bugünün gelişmiş ülkelerinde ekonomik
büyümenin girdi miktarlarındaki artışlardan çok, toplam verimlilik artışlarıyla
sağlanabildiğini açıkça ortaya koymuştur. Dolayısıyla, bu ülkelerde her tür
kaynağın kullanımında verimlilik düzeyinin yükseltilmesine yönelik yoğun
çabalar sürdürülmektedir (TİSK, 1991: 17- 18).
Serbest piyasa ekonomisiyle yönetilen ülkelerde yeni yatırımların
yapılması,
işletmelerin
elde
ettiği
ekonomik
sonuçlar
ile
doğrudan
bağlantılıdır. Bu durum, bir ülkenin diğer ülkelerle rekabet edebilmesine imkân
sağlamaktadır. Örneğin ülkemiz açısından düşünüldüğünde özellikle AT ‘ye
tam üyelikten sonra sanayimizin karşılaşacağı uluslar arası ve topluluk içi
rekabetin göğüslenmesinde
kaliteli çalışma kadar yeni yatırımlar sonucu
yeni katma değer artışlarının olması temel faktörlerdir. Bu da yüksek verimlilik
artışlarıyla sağlanır (TİSK, 1991: 18).
Öte yandan verimlilik, yatırım ve gelir politikalarının belirlenmesinde
üretim faktörlerinde meydana gelen dalgaların zamanında tespit edilmesi ve
gerekli
tedbirlerin
alınabilmesinde
önemli
bir
vasıtadır.
Ayrıca,
ülke
kalkınmasının hızlandırılmasında , enflasyon oranlarını düşürülmesinde,
ulusal gelirin paylaşılmasında, iletmelerin rasyonel bir şekilde işleyip
yatırımların
planlanmasında
ülkeler
arası
ekonomik
karşılaştırmalarda
kullanılan vasıtaların başında verimlilik gelmektedir (TİSK, 1991: 18).
Bir kısmi verimlilik türü olan emek verimliliği, günümüzde öylesine bir
önem kazanmıştır ki, özel bir ayırım yapılmadığı sürece verimlilik kavramı
emek verimliliği anlamında kullanılmaktadır. Bu anlamda, emek verimliliği
elde edilen bir ürünün yine o ürünün elde edilmesinde kullanılan emeğe oranı
olarak tanımlanabilir. Daha açık bir ifade ile verimlilik denince emek
verimliliğinin akla gelmesinin temelinde emek kavramının içerdiği unsurlar yer
24
almaktadır. Emek, ona sahip olanın iradesi dışında kullanılamayan,
biriktirilemeyen, ekonomik yönünden sosyal ve politik yönü ağırlık taşıyan bir
unsur olarak diğer üretim faktörlerinden ayrılmaktadır. Diğer üretim faktörlerini
birleştiren, onlara canlılık kazandıran bir unsur olarak büyük önemi olan
emeği bu faktörlerden ayıran en önemli fark, psikolojik, sosyal ve ekonomik
yönden birtakım beklentilerin olmasıdır. İşte bu anlamda verimlilikteki
değişmelerde en önemli fonksiyonların emekte toplanması verimlilik denilince
emek verimliliğinin ala gelmesine yol açmaktadır. Sonuç olarak verimlilik,
ağırlıkla
emek
verimliliği
kavramıyla
gelişen
ekonomik
sistemlerde
vazgeçilmez bir kavram haline gelmiştir (TİSK, 1991: 18-19).
Gerek ülke ekonomisi ve sektörler, gerekse işletmeler düzeyinde verimlilik çalışmalarını başarıyla yürütebilmek için verimlilik olgusunu birey
temeline dayandırmak gerekmektedir. Çünkü bu ölçülerde verimliliğin
sağlanması, temelde bireyin verimlilik anlayışına dayanır ve "sosyal verimlilik"
diyebileceğimiz tüm ülke ekonomisinde sağlanan verimlilik, neticede tek tek
bireylerin
faaliyetleri
sonucu
ortaya
çıkmaktadır.
Bireylerde
verimlilik
duyarlılığı yoksa bunlardan oluşan daha büyük ölçeklerde toplam verimlilik de
doğal olarak düşük gerçekleşecektir (Özdemir, 1991: 172).
Verimsizliğin bedelini sonuçta tüm toplum ve devlet ödediğine göre,
verimlilik çalışmalarında öncülüğü birey, işletme, sektör ve ekonomi
üzerinde etkileyici güce sahip olan devlet yapmalıdır. Verimlilik çalışmalarının özel şahıslar ve işletmeler için özendirici ve kamu kesimi için zorlayıcı olması, bu konudaki görevin büyük kısmının devlete düştüğünü
göstermektedir (Özdemir, 1991: 173).
Bir ülke ekonomisinin genel durumunu ve gidişini belirlemede
kullanılan işsizlik, enflasyon ithalat-ihracat, döviz kuru v.b. ekonomik
göstergeler içinde verimliliğin önemli bir yeri vardır. Uluslar arası
istatistiklerde verimlilik trendleri incelenirse, ülkelerin hayat standartları
25
arasında büyük bir korelâsyon bulunduğu görülür. Verimlilik artışı düşük
fiyatlarla tüketiciye yansıtılınca fiyatlar düşer ve talep artar. Talebin artışı
üretimi ve bu da AR-GE’ye verilen önemi arttırır. Geliştirilen yeni teknoloji
ve yöntemler verimliliği ve bu da aynı şekilde tekrar talebin artmasına yol
açar. Böylece reel değerlerle daha az maliyet ile daha fazla satın alabilen
tüketici için hayat standardı yükselmiş olur (Kobu, 1996: 584-585).
Yukarıdaki ifade aynı zamanda verimlilik ve ekonomik kalkınma
arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle
gelişmekte olan ülkeler bakımından, faktör seviyelerindeki artışla beraber bu
faktörlerin verimlilik seviyelerin de meydana gelecek artışların önemi
büyüktür. Nurkse’nin işaret ettiği gibi az gelişmiş ülkeler hem arz hem de talep
yönünden “fakirliğin kısır döngüsü içindedirler. Bilindiği gibi, bu ülkelerde reel
gelir seviyesi düşüktür. Bu durum yatırımların da düşük bir seviyede
kalmasına yol açar. Açıktır ki, yatırımlar sınırlı olunca, verimlilik seviyesi de
düşük olmakta ve sonuç olarak, tekrar düşük bir gelir seviyesine
ulaşılmaktadır.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tahminlerine göre 33
ülkenin iş verimliliği sıralamaya konulmuş olup, bu sıralamada verimlilik ölçütü
olarak ülkelerin gayrisafi milli hasılası toplam çalışma saatine bölünerek
hesaplanmıştır. Lüksemburg, Norveç, İrlanda, ABD ve Belçika ilk beş sırayı
paylaşırken, Türkiye 27. sırayı alırken, son üç sırayı Polonya, Rusya ve
Meksika almıştır. Şili’ye ait veriler eksik olduğu için Şili sıralama dışında
bırakılmıştır. Lüksemburg 74 GSMH/Saat ile ilk sıradayken, Türkiye 25.3
GSMH/Saat ile 27. sıradadır.
26
1.6. VERİMLİLİĞİN SOSYO-EKONOMİK YÖNLERİ
1.6.1. Verimliliğin Sosyal Yönleri
Dünyada son zamanlara kadar verimliliğin ekonomik yönü sosyal
yönünden daha fazla önem taşımakta, verimlilik denildiğinde özellikle iktisadi
açıdan ele alına ve bazı hesaplamalarla elde edilen sonuçlar anlatılmaya
çalışılmaktaydı. Fakat verimliliğin gelir dağılımından istihdama: demografik
yapıdan endüstri ilişkilerine kadar pek çok alana etki ettiği ya da bunlardan
etkilendiği bilinmektedir. Söz konusu karşılıklı etkileşim dikkate alındığında
verimliliğin sosyal yönlerinin ekonomik yönleriyle aynı öneme sahip olduğu
ortaya çıkmaktadır (TİSK, 1991: 19).
Örneğin gelişmiş AT üyesi ülkelerde verimlilik göstergelerinin arttığı ya
da durakladığı dönemlerde, bu gelişmeler salt ekonomik değişkenlerle
açıklanamamaktadır. Söz konusu yavaşlamanın açıklayıcıları arasında
sosyopolitik ve kurumsal değişkenlere giderek daha yaygın bir biçimde yer
verilmeye başlanmıştır. Bu unsurların başında sendikalaşma oranı, işgücünün
yönetimle işbirliği, çalışma şevki ve işe yabancılaşması, eğitim sistemlerinin
özellikleri, sanayide tekelleşme oranı, yeni patentlerin artış hızı, çeşitli baskı
gruplarının etkisi, işletme düzeni ve genel anlamda kamunu ekonomiye
müdahalesi gelmektedir (TİSK, 1991: 19).
1.6.2. Verimlilik Çalışma Hayatı İlişkisi
Bir ülkede verimliliğin aşağıdaki üç kesimi doğrudan ilgilendirdiği genel
kabul görmüş bir durumdur.
·
Kamu yönetim ve kuruluşlarını,
·
İşverenleri ve kuruluşlarını,
·
İşçileri ve kuruluşlarını,
27
Endüstri ilişkileri sistemini oluşturan söz konusu üç kesimin verimlilik
artışları ile ilgisi büyük önem taşımaktadır. Verimlilik artışlarının bu kesimlere
doğrudan ya da dolaylı olarak pek çok olumlu etkisi mevcuttur.
·
Yeni teknoloji kullanımı ve yeni üretim metotları artmaktadır.
·
Kalite ve verimlilik konularına olan hassasiyet artmakta; bu durum
işyerlerinin sorunlarını çalışanların kavramasına yol açmaktadır.
·
Uzmanlaşma artmakta iş tanımları şeffaflaşmaktadır.
·
Toplu sözleşme müzakerelerinde devlet müdahalesi azalmaktadır.
·
Ücret sistemleri rasyonelleşme ve iş değerlemesi metotları uygulamaya
konulmaktadır.
·
Toplu
sözleşmelerde
verimliliğin
arttırılmasına
yönelik
tedbirler
öngörülmektedir.
Artık özellikle Fransa, Hollanda, F.Almanya, Danimarka gibi gelişmiş
ülkelerde, verimlilik toplu sözleşmelerin temel göstergesi olup, firma ve
işletmelerdeki verimlilik artışına dayanan kriterlere göre ücret artışlarının
saptanması genel kabul görmüş bir kural haline gelmeye başlamıştır (TİSK,
1991: 20-21).
1.7. KAMU YÖNETİMİNDE VERİMLİLİK
Son yıllarda verimlilik geliştirme çalışmalarında özellikle performans
yönetimi, yetki alanı, yetki devri, kalite yönetimi ve enformasyon teknolojisi
gibi konular ön plana çıkmaktadır. Bu konular kamu kurumlarının anahtar
problemlerini açıklamakta yardımcı olmaktadır. Uygulanan yöntemlerin büyük
bir
çoğunluğu
özel
sektör
kökenli
olduğu
için
kamu
kurumlarında
uygulanabilirliği biraz daha zordur. Kamu kurumlarının doğası ve çevresi özel
firmalardan farklıdır ve özel sektörde başarılı olan her uygulamanın kamu
yönetiminde de başarılı olacağı söylenemez. Bu zorluğu aşabilmek için kamu
28
sektörünün verimliliği ön plana çıkarması gerekir. Verimliliğin önündeki
engellerin neler olduğunun anlaşılması bu bakımdan önem taşır.
Kamu örgütleri ile kâr amaçlı firmalar arasında verimlilik geliştirme
çabaları bakımından temel farklılıklar söz konusudur. Kamu örgütleri
etkinlikten (efficiency) ziyade etkililiğe (effectiveness) önem verirler. Örneğin
tüketiciler gıda arzının güvenliğine bu güvenliğin sürekliliğinin sağlanmasının
maliyetinden daha çok dikkat ederler. Benzer şekilde ebeveynler kamu
okullarının maliyetinden daha çok onların düşük kaliteleriyle ilgilenirler. Ancak
bunlar etkinliğin önemli olmadığı anlamına gelmez. Verimlilik geliştirme
faaliyetleri için önerilen uygulamalarda etkinlik artışlarıyla sonuçlanan
uygulamalar daha çok desteklenir. Ancak etkinlik özel sektörde kamu
sektörüne göre daha ön planda tutulur. Bunun temel nedeni ise işletmelerin
tek
bir
nokta
olan
kâr
üzerinde
odaklanmalarıdır.
Bundan
dolayı,
işletmelerdeki verimlilik geliştirme stratejileri farklı amaçlar için olsa bile, kamu
örgütlerince adapte edilebilir (Özgüler, 2005).
Kamu organizasyonları ve hizmetleri çok sayıda ve birbirinden farklı
kişilerce etki altındadırlar. Bu kişiler kamusal karar verme sürecinde etkili
olabilme potansiyeline sahiptirler. Bu kadar geniş çevresi ve çok sayıda
müdahale edenin olmasından dolayı kamusal danışma süreci, iyileştirme
çabalarını oldukça yavaşlatmaktadır. Ancak bu durum başarılı uygulamalar
açısından zararlı değil aksine faydalı sonuçlar da ortaya çıkarır. Örneğin
öğretmen yetiştirme mevzuatındaki yapılacak değişiklikler muhtemelen birçok
kamusal tartışmayı gündeme getirecektir. Eğitim standartlarını yükseltmek
isteyen kamu yöneticileri, bu konuda yapılacak değişiklikler konusunda
öğretmenlerin, okul çevresinin ve öğretmen sendikalarının katılımına imkân
sağlamak durumundadırlar. Ayrıca kamu kurumları devletin çok sayıdaki
kurumu ile ilgilenmek ve onlara danışmak durumundadırlar. Bunun yanında
belirtmek gerekir ki, kamu kurumlarının yapacakları düzenlemelerde bu
düzenlemelere katılan veya katılması gereken çevrelerin istek ve ihtiyaçları
29
genellikle birbiriyle uyuşmaz. Bundan dolayı verimlilik geliştirme çabalarında
bu çok yönlülüğü görebilmek gerekir. Başka bir ifadeyle verimlilik geliştirme
çabaları bu birbirinden farklı yönleri açıklayabilmelidir. Bunun aksine özel
firmalar çok nadiren kamusal ve diğer sorunlarla uğraşmak durumundadırlar.
Sonuç olarak kamu kurumları verimlilik geliştirme çabalarında özel sektördeki
firmalardan çok daha fazla çaba sarf etmek durumundadırlar (Özgüler, 2005).
Gerek kamu sektörünün gerekse özel sektörün daha verimli olmasının
sağlanması bakımından genel olarak verimliliğin önündeki engellerin
kaldırılması gerekir. Ancak, açıktır ki, bu iki yönetim sistemi arasında
verimliliğin sağlanması bakımından önemli farklılıklar ve benzerlikler vardır.
Genel olarak benzerliklere bakmak gerekir ise, zayıf yönetim, çalışanların
niteliklerinin yetersizliği, ilgisizlik, gelişigüzel çalışma gibi unsurlar hem özel
yönetim hem de kamu sektöründe rastlanabilen durumlardır.
Kamu sektöründe verimliliğin gelişmesinin önündeki ortak engeller üç
ana gruba ayrılarak ele alınabilir.
• Çevresel engeller, özel sektörden farklı olarak kamu yönetiminde
görülen ve verimlilik arayışlarını önleyen bir takım unsurları içerir.
• Örgütsel
engeller,
farklı
derecelerde
de
olsa
kamu
sektörü
organizasyonlarında bulunan ortak özellikleri içerir.
• Personel engelleri ise bireysel huylar, tutumlar, davranış tarzları vb.
gibi yöneticilerin verimliliği artırma heveslerini ve imkânlarını ortadan
kaldırabilecek davranışlar olarak belirtilebilir.
Burada belirtilen üçlü gruplama içindeki unsurların her biri bu
sınıflardan birine veya ikisine birden girebilir. Bu nedenle bu sınıflandırma bir
anlamda kaba bir ayrım olarak da değerlendirilebilir (Özgüler, 2005).
30
1.7.1. Çevresel Engeller
• Piyasa Baskısının Olmaması
• Karar Alımında Politik Faktörlerin Etkileri
• Halkın Değişimlere Karşı Sabırsızlığı
• Statükonun Değişimine Engel Olan Gruplar
• Siyasal İsteksizlikler
• Kısa Zaman Dilimi
• Verimliliğin İkincil Düzeyde Görülmesi
• Kamu Hizmeti Sınırlamaları
• Yasal Düzenlemelerin Yoğunluğundan Kaynaklanan Sorunlar
• Bazı Ödüllerin Verimlilik Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Kamu organizasyonları bakımından çevresel engellerin başında karar
alımında politik faktörlerin etkili olması ve siyasal isteksizliğin geldiği
söylenebilir. Bu olumsuzlukları giderebilmek için belli kamu hizmetlerini
rekabete açmak ve politik baskıların azaltılması gerekir. Ancak bu o kadar
kolay
bir
iş
değildir.
Siyasetçiler
ellerindeki
gücün
azalmasını
hoş
karşılamazlar. Bu bakımdan öncelikle siyasetçilerin ikna edilmesi gerekir.
Amaç verimliliğin artırılması olduğu için onları ikna edebilmek nispeten kolay
olacaktır. Çünkü verimlilikte artışın anlamı halka daha ucuz ve nitelikli hizmet
sunumu olacak ve bundan en çok siyasetçiler istifade edeceklerdir (Özgüler,
2005).
Verimlilik geliştirme girişimlerinin önündeki bir diğer engel ise
statükonun değişimine engel olan grup ve kişilerin aşılabilmesidir. Bu
gruplarla mücadele edebilmek için açık yönetim ilkelerini uygulamak fayda
sağlayabilir. Çünkü ancak açıklık içinde kimlerin ne istediği ve davranışlarının
nedenleri ortaya çıkabilir. Açıklık verimliliğe karşı gizli direniş arayışı içinde
31
olanların gayretlerini kırıcı yönde etkide bulunarak bu kişilerin etkinliğini
zayıflatabilir (Özgüler, 2005).
Aşırı yasal düzenlemeler de verimlilik girişimlerinin önünü tıkayabilirler.
Bu engellerden kurtulabilmek için işlerin basitleştirilmesi ve kırtasiyeciliğin
önlenmesi önemli katkı sağlar. Ayrıca kuralların çok sayıda olması
yöneticilerin takdir yetkilerini de olumsuz yönde etkiler. Bu ise hizmet
etkinliğini ve verimliliği azaltır. Takdir yetkisinin sınırlanması elbette hizmetin
niteliği ile ilgili bir olaydır, ama bu konuda aşırılığa gidilmesi, esnekliği
zedeleyebileceği için verimlilik üzerinde olumsuz etkide bulunur.
Yasalara sıkı sıkıya bağlılık esnekliği ortadan kaldıracağı için
yöneticilerin daha başka ne yapabilirim şeklinde düşünebilmelerine de engel
olur. Yasal sınırların dışına çıkmamaya çaba harcamaları onların verimlilikleri
üzerinde sınırlayıcı etkiye sahiptir. Bu nedenle yöneticilere yasal bakımdan
daha esnek davranabilecekleri imkânların sunulması, keyfi yönetime yol
açmadan, verimliliği artırıcı yönde katkı sağlar (Özgüler, 2005).
1.7.2. Örgütsel Engeller
• Bürokratik Sosyalizasyon Süreci
• Verimlilik Bakımından Yetersiz Yönetsel Uygulamalar
• Yetersiz İnsan Kaynakları Yönetimi
• Sendikal Direnişler
• İş Güvenliğinde Tehdit Algılaması
• Kesin Olmayan Hedefler
• Terk Etmede İsteksizlik
• Maliyet-Hesaplama Sistemlerinin Olmaması
32
• Yetersiz Performans Verileri
• Kamunun Gittikçe Büyümesi ve Kontrol Edilmesinin Zorlaşması
• Bürokratik Katılıklar ve Bölünmüş Otorite
• Yetersiz Araştırma ve Teknoloji Kullanımı
Örgütsel engellerin başında kamu kurumları arasında koordinasyon
eksikliği gelir. Bu eksikliği giderebilmek için görev ve yetki alanları birbirine
yakın olan kamu kurumlarının sık sık toplantı yapmaları ve kendi aralarında
koordinasyona gitmelerinde yarar vardır. Ancak bu her zaman kendiliğinden
gerçekleşebilecek bir durum değildir. Bazı kurumlar bu tür toplantılara
katılmak istemezler veya yöneticiler gerekli özeni göstermezler. Bu ise işlerin
karışmasına ve hizmetlerin aksamasına neden olabilir. Bu gibi sorunları
aşmanın yolu hizmet birimleri arasındaki işbirliğini sağlayacak önlemleri
almaktan geçer. Gerek merkezi yönetim gerekse yerel yönetimler karşılıklı
olarak yaptıkları hizmetlerde birbirleriyle koordineli hareket ederler ise bu
sorun önemli ölçüde azalır (Özgüler, 2005).
Verimliliği sınırlayan başka bir faktör de yöneticilerin zamanlarını iyi
kullanamamalarıdır.
Oysa
etkin
yöneticiler
işe
planlama
yapmakla
başlamazlar, zamanlarını gerçekte nelere harcandığını bulmakla işe başlarlar.
Ardından zamanı denetim altına almaya ve zaman üzerindeki üretken
olmayan talepleri bir kenara itmeye yönelirler (Drucker, 1992: 37). Kısaca
zamanı
etkin
kullanmanın
yollarını
bulmaları,
zamansızlıktan
şikâyet
etmekten daha iyidir.
Kamu yönetiminde örgütlenmeden kaynaklanan en önemli sorun ise
insan kaynakları yönetiminin yetersiz olmasıdır. Kamu örgütleri personel
yönetiminden insan kaynakları yönetimine geçmekte yeterince başarılı
değildirler.
Hatta
kamu
yönetiminde
insan
kaynakları
yönetimi
uygulanmasının imkânsız olduğu yolunda bir anlayış vardır. Oysa planlı bir
33
insan kaynakları yönetimi ile hem performansın artışı sağlanabilir, hem de
memur ve diğer kamu çalışanlarının ücretlerindeki adaletsizlikler giderilebilir.
Kamu yöneticilerinin büyük bir kesimi hizmetlerin geliştirilmesi ve
performans hedefleri konusunda düşük bir duyarlılığa sahiptirler. Kendilerine
çok genel hedefler seçerler ve kamu yararını her şeyin üstünde gördüklerini
söylerler. Yüce amaçların olması belki konuşma bakımından güzel görünür
ama performans ve verimliliğin artırılmasına pek fazla katkısı yoktur. Bu
bakımdan kesin, ölçülebilir hedefler koyarak yöneticilerin ve birimlerin bu
hedeflere odaklanması sağlanmalıdır. Drucker’ın işaret ettiği gibi (Drucker,
1980: 103) “performansı artırabilmek için, bir programın açık hedef belirlemesi
ve bu hedefe ulaşılıp ulaşılmadığının ölçülmesi veya en azından kanaat
getirilmesi gerekir”.
Program
veya
bireysel
seviyede
sistematik
performans
değerlendirmesi kamu sektöründe kural değil istisnadır. Bireysel performans
önerileri genellikle formalite gereği yapılmaktadır. Birçok üst düzey yönetici
veya denetleyici performans değerlendirmelerini işin bir parçası olarak değil,
sorumluluktan kurtulma olarak görürler. Bunun doğal sonucu olarak
performans bağlantılı ücret sistemi düzenlemelerinden güdüleme yönünde bir
etki ortaya çıkmaz. Ayrıca örgütün ihtiyaç duyduğu eğitim ile gelecekte ne tür
personele ihtiyaç duyacağı gibi konular tam olarak aydınlığa kavuşmaz.
Gerek
bireysel
gerekse program
seviyelerindeki
yetersiz performans
değerlendirmeleri, kamu yöneticilerine kaynakların dağılımı ve personel
istihdamında kesinliği tartışılır bilgilerin verilmesine yol açmaktadır. Bu
nedenle belirtilen sorunları giderebilecek bir performans ölçüm sistemi
geliştirilmelidir.
34
1.7.3. Personel Engelleri
•
Çalışma Zamanının Kontrolündeki Yetersizlikler
•
Kavramsal Kargaşa
•
Riskten Kurtulma Arayışı
•
Yönetsel Mazeretler
Örgütün talepleri, personelin talepleri, insanların talepleri, yenilik ve
değişim talepleri gibi nedenlerden dolayı yöneticilerin zamanlarını iyi
kullanmaları gerekir. Yöneticilerin zamanlarını iyi kullanabilmeleri için
ellerindeki personelin iyi kalitede olması önemlidir. Ancak genel olarak kamu
kurumlarındaki düşük ücret sisteminden dolayı nitelikli elemanlar özel sektörü
tercih ederler. Ayrıca kamu kurumlarının işe alma prosedürlerinin uzun ve
sıkıcı olması nitelikli elemanların tercihlerini başka alanlara yönlendirebilir.
Benzer şekilde görünüşte liyakat ilkesi olmasına rağmen uygulamada bu
ilkeden tavizler verilmesi de personel bakımından önemli sorunların ortaya
çıkmasına neden olur. Bütün bu sorunları aşmak için kamu kesiminde
personel ücretlerinin yeniden ele alınması ve liyakat sisteminin tavizsiz
uygulanması gerekir. İnsan kaynakları yönetimiyle entegre edilmiş bir liyakat
sistemi personel sorunlarının aşılmasına önemli katkı sağlar.
Verimliliği
doğrudan etkileyen
bir
başka husus ise memurluk
statüsünün diğer mesleklere nazaran daha risksiz olmasından kaynaklanır.
Memurlar işlerini iyi yapmadıklarında işten atılma korkusu yaşamazlar. Bu ise
işlerine gereken özeni göstermelerine engel olur. Ücretlerin düşüklüğü ile
meslekten ihracın zor olması personelin daha verimli ve üretken çalışmasına
engel olur. Benzer şekilde çok çalışmak kamu personeli bakımından cazip
değildir. Kamu görevlilerinin arasında rekabetin olmaması nedeniyle çok
çalışanlar herhangi bir şekilde diğerlerinden farklı muameleye veya ödüle tabi
tutulmazlar. Bu durum sonuçta çalışanların motivasyonunu olumsuz yönde
35
etkiler. Benzeri olumsuzlukları ortadan kaldırmak için performansa dayalı
ücret
sistemlerine
geçmek verimlilik
konusunda
nispi
bir
rahatlama
sağlayabilir.
Bürokratik katılığın maliyeti işlevsel etkinsizlik ve niteliksiz kamu
hizmeti şeklinde halka yansır. Halkın daha iyi hizmet alabilmesini sağlamak
için devletin verimliliği ön plana alması gerekir. Çünkü halkın kamu hizmet
talebi her geçen gün artmakta ve niteliği değişmektedir. Artık insanlar daha iyi
yol, daha temiz su, kesintisiz elektrik gibi nitelikli hizmet talebinde bulunmaktadırlar. Bu nedenle devletin bu talepleri mevcut bütçe şartlarında yerine
getirmesinin yolu verimliliği artırmaktan geçer.
Bürokratik formalitelerin ve zaman kaybına yol açan düzenlemelerin
dikkatli bir şekilde yeniden ele alınması ve düzenlenmesi gerekir. Ayrıca
kamu
organizasyonlarında,
otoritenin
parçalı
yapısı
koordinasyon
probleminden kaynaklanan kaynak israflarını ortaya çıkarır. Bürokratik
formalitelerin çokluğu ve koordinasyon eksikliği ise yolsuzlukların devam
edeceği
anlamına
gelir.
Yolsuzluklarla
mücadele
edebilmenin
etkin
yollarından biri verimliliği sürekli olarak gündemde tutmaktır. Kaynakların
verimli alanlara gitmemesi ve belli kişi/firmaların kayırılması belki kısa
dönemde çok vahim sonuçlarını göstermez ama uzun dönemde bedelini
bütün vatandaşların ödeyeceği ekonomik krizler şeklinde kendini gösterir.
Kamu hizmetlerinin sunulmasında verimliliği ve etkinliği önemli ölçüde
artıracak olan uygulamalardan biri de e-devlet uygulamalarıdır. E-devlete
geçilerek hizmet maliyetlerinde düşüş, hizmetlerde hızlanma, açıklık, bilgilerin
saklanması, kullanılması ve kolay ulaşılması gibi faydaların elde edilmesi
mümkündür.
36
Ancak, halen birçok kamu kurumu bu yeni teknolojinin yarattığı imkanlardan
hizmet
yararlanamamaktadır.
sunumunda
Ellerindeki
ve
personelin
kaynakları
eğitiminde
klasik
yeterince
araçlara
tahsis
etmektedirler. Oysa sadece bilişim teknolojisinden, personelin eğitiminden,
hizmet kalitesinin artırılmasına ve maliyetlerin azaltılmasına kadar birçok
alanda yararlanılabilir.
Kamu kesiminde verimliliğin önündeki engellerin birçoğu aşılabilir
niteliktedir. Ancak bunun için sadece bürokratların çabaları yeterli değildir.
Siyasetçilerin de popülizme sapmadan verimlilik geliştirme çabalarını
destekle-meleri başarı için kilit önemdedir denilebilir.
1.8. ÖRGÜTSEL VE YÖNETSEL VERİMLİLİK KAVRAMI
Örgütler toplumdaki bireylerin ihtiyaç duydukları mal ve hizmetlerin
üretimini gerçekleştirerek kar sağlamak, varlıklarını sürdürmek, topluma hizmet
ve büyümek gibi temel amaçlarına ulaşmaya çalışırlar. Örgütlerin bu temel
amaçlarına ulaşabilmeleri, faaliyetlerinin etkin ve verimli olması ile mümkündür.
Verimlilik, üretim miktarı ile üretim miktarını gerçekleştirmek için
kullanılan üretim faktörleri arasındaki oran olup, bir faaliyetin verimliliği belli
miktardaki girdilerle mümkün olan en çok çıktının sağlanması ya da belli bir mamul
miktarının mümkün olan en az kaynak kullanılarak gerçekleştirilmesini ifade eder
(Doğan, 1987: 114 ).
Bir örgütün verimliliği için, iş görenlerinin işletme amaçlarını benimsemesi,
işletmenin çevre koşullarındaki değişikliklere uyum gösterme becerisinin olması,
işletme tarafından alınan kararların çevrede kabul görmesi gibi şartların yerine
getirilmesi gerekmektedir (Doğan, 1987: 116).
37
1.8.1. Örgütsel Verimlilik
Değişik kaynaklar, örgütsel verimlilik konusunu farklı bakış açılarıyla ele
almaktadır. Bir yaklaşıma göre örgütsel verimliliğin sağlanabilmesi için etkinlik,
örgüt
normlarının
personelce
benimsenme
derecesi,
moral,
örgütün
değişikliklere cevap verme kabiliyeti ve örgüt kurallarının çevre tarafından kabul
derecesi gibi temel unsurların var olması gerektiği ileri sürülmektedir.
Diğer bir yaklaşımda ise amaçların başarılmasında, problem çözümleme
yeteneğinde ve beşeri kaynak kullanımında denge ya da "optimallık" şeklinde bir
örgütsel verimlilik tanımlaması yapılmaktadır. Örgütsel verimlilik için personel
tarafından örgütsel etkinlik, net kâr, örgütün fonksiyonları ile bu fonksiyonların etkin
olduğu çevresel boyutlar ve örgütün kendini geliştirmedeki başarısı gibi ölçütlerin
dikkate alınması gerekmektedir (Berberoğlu, 1985: 126).
Örgütsel
verimlilik
ölçütleri
olarak moral,
işgören
devri,
işgören
devamsızlığı ve birey tatmini ele alınmaktadır. Ancak bu ölçütlerin hiç biri tek
başına kullanıldığında örgütsel verimliliğin geliştirilmesi konusunda tek başına
yeterli olamamaktadır. Hiç biri bir örgütün verimliliği için temel faktör değildir.
1.8.2. Yönetsel Verimlilik
Yönetsel verimlilik, her kademedeki yöneticinin sorumlu olduğu birimin
uzun süreli faaliyetlerini devam ettirebilmesi bakımından, işletme içi ve işletme dışı
kaynaklan bulup kullanması ile ilgili optimal yönetim faaliyetidir. Diğer bir değişle,
işletmenin önceden belirlenen amaçlarına ulaşabilmesi için, her kademedeki
yöneticinin kendi birimleri ile ilgili amaçlan kendi birimlerindeki iş görenlerle
gerçekleştirebilme derecesidir.
Yönetim, örgütün insan gücü ve diğer kaynaklarını organize edip,
yönelterek amaçlan gerçekleştirmek için eyleme geçirme süreci olduğuna göre
38
yöneticilere bağlı olan örgütün yönetsel verimliliği, yöneticilerin yeterliliği oranında
etkili olmaktadır (Başaran, 1982: 29).
Yönetsel verimlilik bir bakıma da yöneticinin kendisinden çok, birlikte
çalıştığı astların eylemlerine dayanmaktadır. Eğer astlar; gerçekleştirebilecekleri
amaçları açık seçik anlamışlarsa, kendi amaçları ile örgütün ortak amaçlarını
uyumlu hale getirebilmişlerse ve işin yapılmasını kendileri için anlamlı bularak
doyum sağlayabiliyorlarsa yöneticinin etkisini benimseyerek amaçlara ulaşmak
için eyleme geçeceklerdir (Başaran, 1982: 62).
Görüldüğü gibi, yöneticinin başarılı olması için, kişisel özelliklerinin yanı
sıra, astlarıyla ilişkisi ve yapıyı harekete geçirebilmesi gibi etkenler de rol
oynamaktadır. Başka bir deyişle, yönetici, kişisel özelliklerin yanı sıra doğru
kararlar alıyor ve bu kararların uygulanması için astlarını harekete sevk
edebiliyorsa başarılı olabilir. Bu durumda yönetici astlarını örgütsel amaçlar
doğrultusunda yönlendirilmeli ve onlar aracılığı ile sonuçlar elde etmelidir.
Bu haliyle yönetsel verimlilik, örgütsel verimliliğin bir alt bölümünü
oluşturmakta olup, örgütsel verimlilik, yönetsel verimliliği de kapsayan daha
geniş bir kavramdır.
1.8.3. Örgütsel Verimliliğin Açıklanmasında Yaklaşımlar
Örgütsel verimliliğin açıklarken amaç ve sistem modeli olmak üzere iki ana
modelden yararlanabiliriz.
Amaç modeli yaklaşımına göre örgüt, belirli bir amacın gerçekleştirilmesi
için meydana getirilmiş, mantıklı olarak işleyen ve kontrol altında bulundurulan bir
araçtır. Ayrıca model, örgüt verimliliğini amaca varma derecesi olarak
tanımlamaktadır (Tosun, 1981: 13). Yani örgütün amacı istenilen miktarda mal ve
39
hizmet
oluşturup
büyümektir.
Bu
görüşe
göre
örgütler
amaç
maksimizasyonunu hedef tutan rasyonel sistemler olarak görülmektedir.
Örgütü, belirli amaçlara ulaşmak için geliştirilmiş ussal bir araç olarak
görerek, örgüt yapısını ve işlevlerini ekonomik bir temele dayandırmaktadır.
Bu modelde amaçlar ön planda yer alır ve örgütün varlık nedenini oluşturur.
Amaçların önemi işlevlerinden biri, örgütsel etkililiğin belirlenmesinde bir ölçüt
rolü oynamasıdır.
Örgütler çevresiyle birlikte vardır ve çevresiyle sürekli etkileşim
içerisindedir. Bu nedenle amaç modelinin dayandığı görüş, örgüt ile çevresi
arasındaki ilişkiler üzerinde durmaması nedeniyle eleştirilmektedir. Ayrıca elde
edilen sonuçların amaçlarla ilişkisi tam bir verimlilik ölçüsü olmaktan uzaktır. Elde
edilen sonuçlar, örgütü önceden belirlenmiş amaçlara ne ölçüde ulaştığını
gösterse de, onun neden kötü ya da iyi işlediğini açıklayamamaktadır.
Sistem modeli, örgütün topluma katkısına ya da kendi çıkarlarını en
çoklaştırmasına (maksimizasyon) bakarak değerlendirmekte ve örgütsel
verimliliği bu çerçevede tanımlamaktadır (Tosun, 1997: 78).
Bu modele göre örgütün amaçlara ne ölçüde ulaştığını onun çevresi
belirler. Çünkü örgütten çeşitli çıkar guruplarının beklentileri vardır. Bu çıkar
gruplarının işletmeyi çeşitli şekillerde etkileyeceği muhakkaktır. Ayrıca işletme
çevreden çeşitli girdiler alır. Bu girdilerin sağlanması için çevresel koşulların
olumlu olması gereklidir.
Sistem modeli örgütlerin karşılaştırılmalı olarak incelenmesine elverişli bir
araçtır. Model, örgütün dinamik bir çevre içinde etkin olarak işleyebilmesi için
gerekli koşullar üzerinde durmakta olup, amaç modelinin eleştirilen eksik yönleri
üzerine kurulmuştur.
40
Diğer bir deyişle, model, etkinliği kısıtlı ve değerli kaynaklar elde etmede
ve kullanmada örgütün başarılı olduğu derece şeklinde tanımlayarak, örgüt ve
çevresi arasındaki etkileşimi inceleme konusu yapmaktadır (Aldemir, 1985:
134).
Mal ve hizmet gibi ürün haline dönüşecek hammaddeyi ithal eden örgütler,
kendilerini çevreleri ile sürekli pazarlık içindeymiş gibi düşünürler. Örgütün uzun
dönemli başarısı, istenen girdi-çıktı oranını elde etme ve oluşturma yeteneğine
dayanmaktadır.
Kısacası sistem yaklaşımı, örgütün pazarlık durumunu yükseltip ve
kaynak tedarikini optimize ettiğinde etkin olduğunu ileri sürmektedir.
Sistem modelinin de bazı engelleri bulunmaktadır. Örneğin, örgütlerin
yaşamlarını sürdürebilmeleri için çevreye bağlı oldukları dikkate alındığında,
örgüt-çevre gelişiminde "optimum" kavramlarını neyin oluşturduğu yeterince
açıklanmamıştır. Diğer bir engel olarak da, karşılıklı bağımlılık kuralı olarak neyin
belirlenmek
istendiğidir.
Bir
başka
eleştiri
noktası
ise
örgütler
arası
karşılaştırmalarda kullanılabilecek genel ölçütlerin geliştirilmemiş olmasıdır.
Amaç ve sistem modelleri, verimliliği örgüt açısından değerlendirilmektedir.
Her iki modelde de insan yoktur (Tosun, 1981: 19). Biri amaçla ilgili olmayan
değişkenlerde insana yer vermekte, diğeri ise insanı yararlanılacak bir kaynak
olarak görmektedir. Örgütün başarısı son çözümlemede insana bağlı olduğuna
göre, modellerin yetersiz kaldığı yönleri gidermek amacıyla her iki model birlikte
kullanılırken bireysel süreçler ile örgüt davranışı arasındaki ilişkilerin niteliği göz
önüne alınmalıdır.
Stratejik birimler yaklaşımı şeklinde de ele alınan modele göre verimlilik,
örgütün organik olarak bağlı olduğu stratejik iç ve dış çıkar / baskı gruplarının
beklentilerini ne derece tatmin ettiği biçiminde tanımlanmaktadır ( Aldemir, 1985:
137).
41
Konuya bu açıdan bakıldığında örgütsel verimlilik bireysel ve örgütsel
amaçların bütünleştirilmesi olarak açıklanabilir. İletişim olmayınca amaçlar ne
derece iyi tespit edilirse edilsin, görevler ne derece düzenlenirse düzenlensin,
eşgüdüm ve amaçlara yönelik etkileşim olmayacaktır. Etkileşim olmayınca da
örgütü başarıya götüren en önemli etkenlerden birisi olan ortak amaç ve ortak
çaba gerçekleşmeyecektir. Ancak burada belirtilmesi gereken nokta, amaçlar
belirlenirken, yöneticileri olduğu kadar yönetenleri, tüketicileri ve diğer çıkar
gruplarını da memnun edecek dengeli, planlı ve ortak çıkarları gözetici önlemlerin
dikkate alınmasının zorunlu olduğudur (Yozgat, 1983: 278). Bu tür bir düzenin
kurulması için de iletişim sistemlerinin kurulması ve iyi bir şekilde işletilmesi
gereklidir. Özetle, bireysel ve örgütsel amaçlar arasındaki uyum derecesi ile
örgütsel verimlilik arasında bir bağlantı olduğu söylenebilir. Çünkü eğer işgören,
örgütsel hedeflere ulaşıldığında bireysel hedeflerinin de gerçekleşeceğine
inanırsa, örgütsel hedeflere ulaşıldığında, hem bireysel amaçları elde edilmiş ve
hem
de
örgütsel
verimlilik
sağlanmış
olabilecektir.
İKİNCİ BÖLÜM
ÖRGÜT VE YÖNETSEL VERİMLİLİK AÇISINDAN İLETİŞİMİN ÖNEMİ
Günümüzde örgütlerin karşılaştıktan sorunların çoğu beşeri nedenlerden
ileri gelmektedir. Bu sorunların çözümlenmesinde ve verimliliğin sağlanmasında
iletişim, bir araç olarak kabul edilebilir. İletişimin, örgütlerdeki kişiler ve gruplar
arasında gerekli ilişkilerin kurulmasını ve örgütlerin bir bütün olarak faaliyet
göstermelerine imkân sağladığını söylemek mümkündür (Artan, 1977: 63).
Bir iletişim yumağı gözüyle bakılan işletmelerde, örgütsel amaçların
gerçekleştirilmesinde temel unsurlardan biri olarak ele alınan bireyler, etkin iletişim
sayesinde örgüt değer ve normlarını kabul edebilecekleri gibi, iyi işlemeyen bir
iletişim sonucu tüm güçlerini örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesini engellemek için
de kullanılabilirler. Örgüt üyelerinin örgüt değer ve normlarını kabul edip etmeme
davranışı, örgütü başarıya ulaştıran yolda insanın değerini ve iletişimin önemini
ortaya koymaktadır.
İletişim, işletmelerde yöneticilerin doğru kararlar almalarına yardım
eden temel bir öğedir. Yöneticinin başarısı iletişim sürecini kullanmasındaki
başarısına bağlıdır. Böyle bir süreç yöneticinin amaçlarını gerçekleştirmesine
yardımcı
olacaktır.
Örneğin,
planların
uygulamaya
aktarılmasına
ve
faaliyetlerin koordine edilmesine, planların isteyerek ve benimseyerek
uygulanabilmesi için personeli ikna ve motive etmeye yardımcı olacaktır
(Koçel, 2001: 547).
İletişim olmayınca amaçlar ne derece iyi tespit edilirse edilsin, görevler
ne derece düzenlenirse düzenlensin, eşgüdüm ve amaçlara yönelik etkileşim
olmayacaktır. Etkileşim olmayınca da örgütü başarıya götüren en önemli
etkenlerden birisi olan ortak amaç ve ortak çaba gerçekleşmeyecektir. Ancak
burada belirtilmesi gereken nokta, amaçlar belirlenirken, yöneticileri olduğu kadar
43
yönetenleri, tüketicileri ve diğer çıkar guruplarını da memnun edecek dengeli,
planlı ve ortak çıkarları gözetici önlemlerin dikkate alınmasının zorunlu olduğudur
(Yozgat, 1983: 278). Bu tür bir düzenin kurulması için de iletişim sistemlerinin
kurulması ve iyi bir şekilde işletilmesi gereklidir.
Bir sistem olarak; büyüme, kârlılık ve etkileşim amaçları ile kurulup
yaşayan işletme, kendisini iletişim ağları ile bağlayarak, bütünlük arz eden bir
görünüm ortaya koymaktadır. İletişimin örgütte bağlayıcı bir fonksiyonu olduğu
için, örgütün başlı başına bir iletişim sistemi olduğu ileri sürülebilir (Aşkun,
1982: 18).
İyi bir iletişim sistemi, işletmenin değişim ve yeniliklere zamanında
uymasını sağlayarak, onun yaşamını sürekli kılmaktadır. Ayrıca iyi bir iletişim
sistemi yöneticiye; örgütte neler olduğunu bilmesinde,
bu bilgilere dayanarak
sağlam ve geçerli karalar vermesinde ve örgütün verimliliğini sağlamasında önemli
katkılar sağlamaktadır.
Bir yöneticinin iletişim sisteminin yetersiz olması, kâr, etkinlik ve moral
üzerinde
doğrudan
etki
yapmaktadır.
Böylece
örgütsel
verimlilik
de
etkilenmektedir. Yöneticinin görev ve sorumluluk alanı geniş olduğundan
yönetime verilen yanlış ya da eksik bilgi yüzlerce insanın çalışmasını bozduğu
gibi etkinlik üzerinde de olumsuz etki yapabilmektedir.
2.1. ÖRGÜT VE İLETİŞİM KAVRAMLARI
Örgütlerde esas olan verimliliktir. Örgütün var oluş amaçlarını istenilen
düzeyde gerçekleştirmesi, "etkinlik" olarak tanımlanabilir. Tespit edilen
amaçların etkin ve verimli bir düzeyde gerçekleşebilmesi için örgüt
çalışanlarının ve örgütün verimli olması gerekir.
44
Örgütün etkili ve verimli olabilmesi, tüm alt birimlerin örgütün temel
amacından kendi paylarına düşen kısımları başarı ile tamamlamalarına
bağlıdır. Alt sistemlerin birisinin etkinliğini veya verimliliğini yitirmesi örgütün
verimliliğini bozabilir, aşağıya düşürebilir. Örgüt fonksiyonlarının başarı ile
gerçekleştirilmesi kullanılan iletişim sistemlerinin başarısına bağlıdır. İletişimin
yetersiz olduğu, iyi işlemediği örgütlerde sağlıksız gelişmeler kendini gösterir.
2.1.1. Örgüt
Örgütün basit bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Aslında hepimiz
yaşamlarımızı çeşitli örgütlerin içinde (okul, kulüp, şirketler, devlet kuruluşları,
hastaneler, siyasi partiler) sürdürmekteyiz. Yaşarız ama tanımlamakta
zorlanırız. Yinede burada kısaca ifade etmek gerekirse, örgüt; herhangi bir
amaç için gerekli çalışmaları belirlemek ve bu çalışmaları grup ilişkileri
şeklinde düzenlemektir. Geniş anlamda örgüt ise; insanların, fiziksel araç ve
olanaklarını, belli bir amaç doğrultusunda bir araya getiren yapıdır. Örgüt
kavramı, insanların bir takım ortak amaçlar ve değerler uğruna ortaya
koydukları bir anlaşmayı ve birlikteliği içermektedir (Malinowski, 1990:41)
Bir
örgüt,
belirli
amaçların
bir
veya
birden
fazla
kişi/grupla
gerçekleştirilmesidir. Örgüt yapısı, bir grubun faaliyetlerini eşgüdümleyen,
öğelerini birbiri ile uyumlu hale getiren sistemdir (Peker, 1998:61) ve
davranışları, örgütün amaçları ile uyumlaştırmak için iletişimden yararlanmak
zorundadırlar. İşte tamda bu nedenden dolayı örgütler, çok yönlü ve çevresel
ilişkilere yönelik, sürekli, bilimsel ve sistematik bir iletişim sistemi kurmak
zorundadırlar. Örgütsel başarı, ancak sistemli bir “Örgütsel İletişim” sayesinde
elde edilebilir.
“Örgütler belirli amaçlara ulaşmak için kurulmuş toplumsal verilerdir.”
Başka bir tarif ile “Örgüt, içinde karmaşık görevleri yapmak üzere bir araya
gelen, yüz yüze ilişkilere imkân bırakmayacak kadar çok sayıda insanın bilinçli
45
ve sistematik olarak, ortaklaşa kabul edilmiş amaçlara ulaşacak şekilde
aralarında ilişkiler kurdukları bir düzendir. Diğer bir ifade ile "Örgüt toplu bir
kimlik, kesin bir üye listesi, bir eylem programı ve üyelerin değiştirilmesi için
belirli kuralları bulunduran toplumsal bir sistemdir." ( Dicle, 1974:8).
Yukarıdaki tanımlardan da anlaşıldığı gibi her örgütte; ortak amaçların
varlığı, üyeler arasında resmi ve bilinçli bir iletişim, başkalarınca kabul edilmiş
bir kimliğin olması, amaç ve çalışanlarının önceden belirlenmiş olması ile görev
yetki ve sorumluluklarının bildirilmesi gibi koşulların varlığı gerekmektedir. (
Türkmen, 1996: 22) .
2.1.2. İletişim
İletişim, Latince “ communis” yani “ortak“ sözcüğünden türetilmiş olan
İngilizce “communication”
kelimesinin karşılığı olarak kullanılmaktadır.
İletişim, en kısa şekilde, bilgi değişimi olarak tanımlanabilir (Rachman ve
diğerleri, 1993: 157). İletişimi, bilginin anlaşılır bir biçimde bir kişiden diğer bir
kişiye aktarılması olarak da tanımlayabiliriz (Davis, 1993: 91; Weirich,
1993:537). İletişimin bir diğer tanımı da; bireyler arasında bilgi alıp vermek
amacıyla oluşturulan bir ilişkiler sistemi olmasıdır (Erdoğan, 1991: 278).
İletişim, düşünce ve bilginin, herkesçe aynı biçimde ve değerde
anlaşılır hale getirilmesi, paylaşılması ve karşılıklı etkinin sağlanmasıdır
(Kongar, 1986: 271). İletişim, gerçeklerin, düşüncelerin ve duyguların karşılıklı
alışverişi ve taraflar arasında ortak bir anlayışın yaratılmasıdır ( Dicle, 1974:
9). İletişim, kişiler arasında yer alan düşünce ve duygu alış verişini dile getiren
terimdir (Cüceloğlu, 1988: 10). Toplumsal yaşamın doğasında var olan
örgütsel yapının özünü oluşturan iletişim sistemi, bireyler arası ve guruplar
arası ilişkileri düzenlemeyi amaçlayan bir olgudur (Sabuncuoğlu, 1977: 9).
46
İnsanların birbirleri ile anlaşmasını sağlayan bir süreç olan iletişimle
ilgili farklı bilim adamları ve yazarlarca yapılan tanımlardan yola çıkarak
iletişim şöyle tanımlanmıştır; İletişim iki veya daha fazla kişi arasında bilgi,
fikir, düşünce, anlam, duygu,kanı ve tutumların belli bir sonuca ulaşmak, ya
da davranışları etkilemek amacıyla, sembollere dönüştürülerek belirli bir araç
ya da araçlar vasıtasıyla,aktarılması, iletilmesi, anlaşılması ve davranışa
dönüştürülmesi sürecidir (Bakan, 2003: 349- 350; Taştan, 2003; Şimşek ve
diğ., 2003: 127; Allen, 1999: 174; Can, 1999; Efil, 2002: 178).
İletişim kişi ya da örgütlerin hem içinde yer aldıkları toplumsal sistemde
hem de bu sistemdeki diğer kişi ve örgütlerle uyumunu ve etkileşimini sağlayan
temel süreçtir. (Türkmen, 1996: 1 1 ) . Bireyler arası ilişkiler bağlamında
iletişimi kısaca açıklamak gerekirse; “İletişim, bilgi üretme, aktarma ve
anlamlandırma süreci” dir. Genel anlamda ise; “Nitelikleri ne olursa olsun, iki
sistem arasındaki bilgi alış verisini iletişim” olarak kabul edebiliriz. İnsanların,
toplu halde yaşamaya başlamalarından itibaren, toplumsal etkileşimlerde rol
oynayan, sembolik mesajların karşılıklı ulaştırılmasıyla bazı anlamları
aralarında paylaşmaları sürecidir.
İletişim, bir bireyden diğerine bilgi ve anlayışın aktarılması, anlamın
paylaşılmasıdır. İletişim tanımlarında görüldüğü gibi iletişimin üç temel öğesi
vardır; kaynak, mesaj ve hedef.
İletişimin bir gönderici birde alıcı öğeleri var.
Göndericinin mesajı alındığında iletişim tamamlanmış olur. Ancak; alıcıdan
göndericiye geri besleme yapıldığında bu iki yönlü iletişimi oluşturur.
2.2 ÖRGÜTSEL İLETİŞİM KAVRAMI
1950’li yılların başlarına kadar iletişim konusu yönetim biliminde çok da
fazla tartışılan ve çalışılan bir konu değildi. Ancak davranışsal yaklaşımın
yönetim biliminde yer almasıyla birlikte, insan odaklı yönetim anlayışı kabul
47
görmeye başlamış ve bu da beraberinde iletişim konusunu yönetim
literatüründe önemli bir yere getirmiştir (Bakan, Büyükbeşe, 2004: 2)
Örgütsel iletişim, örgütün hedeflerine ulaşmak üzere yapılan planlama,
yönlendirme, koordinasyon sağlama ve denetim gibi eylemleri gerçekleştirme
amacıyla örgüt içi ve örgüt çevresiyle sürekli olarak yapılan bilgi alışverişidir
(Türkmen, 1992: 24). Yönetimde iletişimin canlı organizmalardaki dolaşım ve
sinir sisteminin yaptı işlevleri yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Özellikle
günümüzde karmaşıklaşan örgüt yapılarında, birimler arasında eşgüdümün
sağlanması,
amaçlara
ve
başarıya
ulaşılabilmesi
bakımından
önemi
ortadadır. Örgütteki çalışanlar iletişim vasıtasıyla etkileşime girerler ve grupla
özdeşleşirler.
Latince “communicare” fiilinden gelmekte olan iletişim kelimesi,
dilimizde “ortak kılma” anlamına gelmektedir. İnsanların birbirleri ile
anlaşmasını sağlayan bir süreç olan iletişimle ilgili farklı bilim adamları ve
yazarlardan
yapılan
tanımlamalardan
yola
çıkarak
iletişim
şöyle
tanımlanmıştır; İletişim iki veya daha fazla kişi arasında bilgi, fikir, düşünce,
anlam, duygu, kanı ve tutumların belli bir sonuca ulaşmak, yada davranışları
etkilemek amacıyla, sembollere dönüştürülerek belirli bir araç ya da araçlar
vasıtasıyla aktarılması, iletilmesi, anlaşılması ve davranışa dönüştürülmesi
sürecidir. Örgütsel iletişim ise, örgütte bir mesajın bir kişiden başka bir kişi ya
da kişilere, direkt sözlü, yazılı veya sözsüz kanallardan veya endirekt (teknoloji:
telefon, faks, bilgisayar vs.) yollarla iletilme ve alınma sürecidir (Bakan,
Büyükbeşe, 2004: 3).
Örgüt ve birey üzerinde önemli etkileri olan iletişim, yöneticilerin
başarısı ve örgütün etkinliğinde de büyük rol oynayan bir süreçtir. Yapılan bir
araştırmaya göre toplantılar, raporlar, mektuplar, telefon görüşmeleri, fakslar
gibi iletişim etkinliklerini kullanarak işlerini yürüten yöneticilerin zamanlarının
%80’ini iletişim faaliyetlerine ayırdıklarını ortaya koymuştur (Ertürk, 2000:
157– 158).
48
İşletmenin düzenli bir şekilde işleyişini sağlamak ve işletmenin
amaçlarını gerçekleştirmek üzere, işletmeyi oluşturan tüm birimler ile
işletmenin çevresi arasında girişilen sürekli bir materyal, bilgi ve düşünce
alışverişi örgütsel iletişimdir (Artan, 1977). İşletmelerin büyümeleri ve
yönetimin gittikçe karmaşıklaşması, uzmanlaşmanın artması, teknolojik
gelişmelerin çok hızlı olması, devletin ve sendikaların işletme yönetiminde
daha etkili rol almaları; işletmelerde iletişimin önemini arttıran başlıca
etkenlerdir. İletişim, yöneticilerin doğru ve etkin karar almalarına yardım eden
temel unsurdur.
2.3. ÖRGÜTSEL İLETİŞİMİN AMAÇ VE ÖNEMİ
İletişim olmaksızın örgütler varlıklarını sürdüremezler. Çalışanlar
iletişim olmazsa birlikte çalıştıkları kişilerin ne yaptıklarını bilemezler,
yöneticiler gerekli bilgileri alamazlar, şefler talimatları veremezler. İşin
koordinasyonu mümkün olmaz ve iletişim yoksunluğundan örgüt yıkılır gider.
İşbirliği imkânsız hale gelir, çünkü insanlar ihtiyaçları ve duyguları ile ilgili
diğer kişilerle iletişim kuramazlar. İletişimin örgütü herhangi bir yolla
etkilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İletişim, örgütün hedeflerine ulaşabilmesi
için
yönetimin
temel
fonksiyonlarının
başarılmasına
yardımcı
olur
davranışını
etkilemek
için
(Newstrom,J.W. and Davis,K., 1993: 92).
İletişim,
örgütsel
anlamda,
insan
tasarımlanan mesajları, bu mesajları ileten kanallar ve mesajları alan alıcı
veya dinleyici üzerinde odaklanır. Örgüt içinde bir sistem olarak iletişimin
temel amacı, kopuk ve dağınık ilişkileri bir düzen içine sokmak ve amaç
birliğini sağlamaktır.
Örgütsel unsurlar arasındaki yüksek dayanışma ve koordinasyon,
personel arasındaki uyum ve iyi ilişkilere temel oluşturan iletişime bağlıdır. Bu
uyum ve ilişkileri yani etkin iletişimi sağlamak hem örgütsel etkinliği artıracak
49
hem de üretim veya hizmet sunum sürecini oluşturan elemanlar arasında
güçlü bir bağ oluşturacaktır (Halis, 2000: 218).
Örgütsel iletişimin önemi ve sağlıklı işlediğinde sağlayacağı faydalar şu
şekilde sıralanabilir (Bakan, Büyükbeşe, 2004: 3):
• Yönetime karar almada ihtiyaç duyulan bilgiyi elde etme imkânı sunar.
• Yöneticilerin aldığı kararların çalışanlar tarafından algılanması ve
uygulamaya dönüştürülmesini sağlar.
• Çalışanların
örgüte
bağlılığını
arttırarak,
müşteri
hizmetlerinin
iyileşmesini sağlar.
• İş tatmini, motivasyon, örgütsel bağlılık gibi çalışanların davranışları
üzerinde olumlu etkiler yaratarak örgütsel performansı arttırır.
• Çalışanların paylaşım duygusunu arttırır.
• İş ortamındaki sürtüşme ve baskıları azaltır.
• Örgütsel faaliyetlerin istikrar ve iş birliği içinde gerçekleşmesine katkıda
bulunur.
• Örgütsel değişime karşı güven oluşturur ve değişim sürecini hızlandırır.
• Daha az hata yapılmasına ve sonuçta giderlerin azalmasına imkân
tanır.
• Kârlılığı ve etkinliği arttırır.
• Stratejik planların etkin bir şekilde uygulanabilmesinde önemli bir etken
olarak rol oynar.
50
Örgütsel iletişim, örgütteki tüm öğelerin örgütsel amaçlar yönünde
etkileşimde bulunmasını sağlayarak örgütsel bütünlüğü gerçekleştirmede son
derece önemli bir işlev görmektedir. İletişim sistemindeki zayıflık, örgütteki
tüm sistemlerin çalışmasını etkilemekte, örgütün bütünlüğünü bozmakta ve
örgüt amaçlarından uzaklaştırarak çeşitli sorunların doğmasına neden
olmaktadır.
2.4. İLETİŞİM İLKELERİ
İletişimin ilkelerini şöyle sıralamak mümkündür:
a. Açıklık (Sadelik) İlkesi: Genel olarak iletişimde anlaşılabilir bir dilin
kullanılması
gerekir.
Yazılı-sözlü
fark
etmeksizin
sadelik
gönderenin
sorumluluğundadır. Gönderilecek mesaj; astların, üstlerin, çevrenin ve
çalışma arkadaşlarının kullandıkları dile uygun olarak hazırlanmalıdır.
b. Dikkat İlkesi: İletişimde ilk şart; göndericinin yollamış olduğu mesajı
alıcının alması değil aynı zamanda anlamasıdır. Eğer alıcı, mesajı tam olarak
anlayamamışsa,
göndericinin
beklediği
tepkiyi
gösteremeyecektir.
Bu
durumda etkin iletişim sağlanmayacaktır. İnsanların dikkat eksikliği nedeni
ile mesajın uzunluğuna bağlı olarak belirli bir noktadan sonra alıcı tarafından
yeterli dikkat gösterilemeyecek ve iletişim yetersiz kalacaktır. Bu nedenle
mesajların, alıcının dikkatini yoğunlaştıracak şekilde düzenlenmesine özen
gösterilmelidir.
c. Doğruluk İlkesi: Bu ilke tamamen iletişimin amacıyla ilişkilidir. Mesajın
özü işletme amaçlarına uygun olmalıdır ve alıcı mesajın içeriğinden gönderenin
beklentisini anlamalıdır.
d. İletişimde, biçimsel olmayan örgütün stratejik kullanma İlkesi:
Örgütlerde resmi yapı dışında yöneticinin onayı ile ya da onayı olmaksızın
51
doğan ve yaşantısını devam ettiren biçimsel olmayan bir örgüt yapısı da
bulunmaktadır. Bu nedenle biçimsel örgüte ek olarak bilginin iletilmesinde ve
işbirliğinin sağlanmasında, biçimsel olmayan bu yapıdan da yararlanılmalıdır
(Büker, 1984: 292).
2.5. İLETİŞİM YÖNTEM VE ARAÇLARI
Örgütsel yapı içerisinde ilişkilerin düzenli ve bilinçli olması kadar, bu
ilişkilerin nasıl ve hangi araçlarla gerçekleştirileceği de önemlidir. Örgütlerde
kullanılacak
iletişim
araçlarının
seçiminde,
araçların
bilgi
aktarımını
kolaylaştırıcı, mesajın biçimini ve özünü değiştirmeksizin iletici, anlaşılır ve
hızlı olmasına dikkat edilmelidir. Örgüt amaçlarının saptanabilmesi ve
saptanan bu amaçlara ulaşılabilmesi için örgütte bir iletişim sisteminin
kurulmasına gereksinme vardır. İletişim sisteminin dingin durumdan dinamik
duruma geçişini ise iletişim araçları sağlar.
Örgütsel amaçların başarılması, örgütte iyi düzenlenmiş iletişim
yöntem ve araçlarından yararlanmaya bağlıdır (Aşkun, 1990: 7). Başka bir
deyişle Örgütsel yapı içerisinde ilişkilerin düzenli ve bilinçli olması kadar, bu
ilişkilerin nasıl ve hangi araçlarla gerçekleştirileceği de önemlidir. Örgütlerde
kullanılacak
iletişim
araçlarının
seçiminde,
araçların
bilgi
aktarımını
kolaylaştırıcı, mesajın biçimini ve özünü değiştirmeksizin iletici, anlaşılır ve
hızlı olmasına dikkat edilmelidir. Örgüt amaçlarının saptanabilmesi ve
saptanan bu amaçlara ulaşılabilmesi için örgütte bir iletişim sisteminin
kurulmasına gereksinme vardır. İletişim sisteminin dingin durumdan dinamik
duruma geçişini ise iletişim araçları sağlar.
Seçilecek iletişim yöntem ve araçları, bilgi akışını kolaylaştırmalı, mesajın
özünü değiştirmeden iletmeli, anlaşılır ve hızlı olmalıdır. Çünkü İletişim
sisteminin hareketsiz durumdan, dinamik duruma geçişini iletişim araçları
sağlar (Aşıkoğlu, 1986: 32).
52
İletişim yöntem ve araçları yazılı, sözlü ve görsel-işitsel olarak üç başlık
altında sınıflandırılabiliriz (Sabuncuoğlu, 1978: 125– 129).
2.5.1. Yazılı İletişimin Yöntem ve Araçları
Yazılı iletişim, insanlar arasındaki duygu, düşünce ve fikirlerin yazılı
iletişim araçları kullanılarak aktarılması sürecidir. Yazılı iletişim, göndericinin
mesaj üzerindeki kontrolünü artırabilir. Fakat, geri iletişimin hızlı yapılma
olasılığı ortadan kalkar (Thill, 1993: 60). Yazılı iletişim sırasında doğru kelime
seçimi, kısa cümle ve grafik kullanımı çok önemlidir (Weirich, 1993: 555556). Yazılı iletişim genelde alıcıların çok sayıda olduğu, hızlı geri bildirimin
gereksiz ve önemsiz olduğu durumlarda kullanılmaktadır (Thill, 1993: 60).
Örgüt için mesajın kalıcılık arz etmesi, hiyerarşik yapı içerisinde
gönderilecek bilginin gerçek nitelik ve içeriğini yitirmeksizin gönderilmesi ve
çalışanlara sorumluk yüklemesi için yazılı iletişim yöntem ve araçları tercih edilir.
Bu iletişimi sözlü iletişimden ayıran en önemli unsur iletişimin bir belge
üzerinden yapılmasıdır.
Yazılı iletişimin sosyal yanı zayıftır. Kırtasiyeciliğe yol açar. Hiyerarşik
yapıyı izlemesinden ötürü zaman kaybına neden olur. Ayrıca mesajı alan kişi
tarafından yanlış yorumlanma ve dolayısıyla yanlış uygulamalara yol açabilir.
Tüm bu durumlara fırsat vermemek için kullanılacak yazı dilinin sade ve açık
olmasına, cümlelerin mümkün olduğunca kısa tutulmasına ve konuların
özetlenmesine dikkat edilmelidir. Hiyerarşik yapı hedefleri saptanarak uygun
yazılı iletişim araçları kullanılmalıdır.
Yazılı iletişim araçları şöyle sıralanabilir (Kazancı, 1980: 45). Örgüt
şema ve kılavuzları, çalışma raporları, broşürler, yazılı iş anlaşmaları, iş
mektupları vb.
53
2.5.2. Sözlü İletişim Yöntem ve Araçları
Sözlü iletişim, konuşma dili olarak da adlandırılır. Dil bir simgeleştirme
sürecidir ve simgesel kodlarımızın temellerini oluşturur. Konuşma bireysel, dil
ise toplumsal ve kültürel bir olgusal değerler, yaşantılar dil aracılığıyla yeni
kuşaklara aktarılır (Zıllıoğlu, 1993). Sözlü iletişimde mesaja cevap alma
anında olmalıdır. Mesajda anlaşılmayan noktalar varsa alıcı anında
anlaşılmayan kısmın açıklanmasını isteyebilmektedir. Gönderici, mesajın etkili
olup olmadığını ve etki derecesini geri besleme ile ölçebilmektedir.
İletişim sırasında sözlü iletişim yazılı iletişimden daha fazla kullanılan
ve tercih edilen iletişim şeklidir (Thill, 1993: 5). Gönderici kelimeler yoluyla
düşüncesini bir başkasına aktarır, böylece konuşma yoluyla iletişim
gerçekleşmiş olur (Erdoğan, 1991: 289). Etkin ve çabuk geri beslemenin
olduğu sözlü iletişim, iletişim hızını artırır ve çalışanlar arasındaki ilişkilerin
pekişmesini sağlar. Ancak, belgelenememeleri, uzun konuşmalar nedeni ile
işlerin gecikmesi, ağızdan ağza geçerken değişime uğraması, amaç ve özünü
kaybetmesi gibi aksayan yönlere haizdir. Görüşmeler, toplantılar, konferans ve
seminerler önemli sözlü iletişim araçlarından bazılarıdır.
2.5.3. Görsel-İşitsel İletişim Yöntem ve Araçları
İletişim ve eğitim alanlarında kullanılan ses ve resim prodüksiyonlarını
içerir. Bu araç, işitsel iletişim tekniğine ( radyo, pikap, teyp v.b. ), görsel
( sessiz film, maket v.b. ) iletişim tekniğinin uygulanmasıdır. İnsanlar üzerinde
görerek iletişimin büyük etkisi vardır (Kazancı, 1982: 49).
Günümüzde yaygın olarak kullanılan, hatta evlerimizin olmazsa olmazı
haline gelen bilgisayarları da bu kapsam altında ele alabiliriz. İnternet
sağlayıcısı ile bilgi deposu, sorun çözümleyici ve görüntülü-sesli iletişim
aracı olan bilgisayarları diğerlerinden farklı ve üstün kılan; genel amaçlı
54
olması, sürati ve birçok işe programlanabilmesidir. İletişimde fiber optik kablo
kullanımı ile tek kablodan aynı anda onbinlerce görüşme ya da iletişim
sağlanabilmektedir. Onlar sayesinde uzaklar yakın, zorlar kolay olmaktadır.
Çağımızda süratle elektronik iletişime geçiş olduğu görülmektedir.
Bankaların otomatik nakit makineleri, sınır kapılarında bilgisayarlı kimlik
kontrolü ve görüntülü telefonlar buna örnek gösterilebilir (Üçok, 1993: 178).
Burada üzerinde durulması gereken, iletişim araçlarını kullanmanın
oluşturacağı
maliyet
faktörüdür.
Eğer
belli
araçların
kullanılmasının
doğuracağı fayda katlanılan maliyetten düşük olacaksa, bu araçların
kullanılmasından vazgeçilmeli, bir başka araç ikame edilmelidir. Etkin bir iletişim
için bu dengeyi göz önüne alarak en uygun araç ya da araçlar karması
seçilmelidir.
2.6. İLETİŞİM SÜRECİ VE MODELİ
İletişim süreci gönderici, mesaj, kanal, gürültü, alıcı, algılama-değerleme
ve geri beslemeden oluşur. Bu sürecin etkili bir şekilde işlemesi için mesajı
ileten bir göndericinin olması, göndericinin göndereceği mesajı sembollere
dönüştürüp yani mesajı kodlayıp, uygun aracın seçilerek, seçilen kanal
aracılığıyla, gürültü gibi olumsuz dış faktörleri dikkate alarak alıcıya ulaştırması,
alıcının mesajı çözüp algılayarak, değerlendirmesi ve geri bildirimde bulunması
gerekir. Ayrıca örgütsel iletişimin açık ve güvenilir olup, saygı çerçevesinde
gerçekleşmesi gerekir (Bakan, Büyükbeşe, 2004: 4).
İlk İletişim süreci modeli Aristo tarafından verilmiştir. Bu modelin dışında
Shannon ve Weaver, "Değiştirilmiş Bilgi Kuramı", Berlo ile Westley ve Maclean
modellerinden de yararlanılabilir (Aşıkoğlu,1986: 16)
55
Örgütsel iletişim süreci, belli bir düşünce ve anlayış çerçevesi içinde,
kaynağın haberleşme araçlarından yararlanarak bilgi, anlam, duygu ve
düşünceleri mesaj haline getirdikten sonra, onları biçimseli ya da doğal
iletişim kanallarından alıcıya ulaştırmayla çalışılmasıdır. Bu süreç, kaynak
tarafından
gönderilen
mesajların
alıcı
tarafından
algılanması,
tepki
gösterilmesi ve kaynağın bir besleyici yankı süreciyle sonuçları devamlı
olarak denetlenmesi şeklinde cereyan eder (Dicle, 1974: 167) İletişim süreci
etkili bir biçimde yerine getirilirken, personel kendisinden beklenen rol ve
işlevleri anlayacağı gibi, örgütün amacını da daha iyi kavramış olacaktır.
İletişim süreci modelinin öğelerini kısaca açıklayacak olursak;
Gönderici: Gönderici olarak da adlandırılan kaynak birim kendisine
ulaşan veya kendisinde oluşan; bilgi, duygu, düşünce ve fikirleri hedef birime
gönderen kişi veya gruptur. İletişimin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi ve
başarıya ulaşması büyük ölçüde kaynak birime bağlıdır. İletişim her şeyden
önce kaynak birimin zihninde tasarladıklarıyla başlar (Ergenli, 2001: 49).
Beklediği bir davranışı gerçekleştirmek için alıcı ya da alıcılara mesajını iletecek
olan gönderici, iletişim sürecinin ilk elemanıdır. Gönderici olmaksızın mesajın
gönderilmesi imkânsızdır. Göndericinin hedef birime aktardığı mesaj ve
mesajı aktarış biçimi, iletişimi etkilemekte; bunun tam tersine, hedef birime
iletilemeyen, kaynak birimde kalan mesajlar da iletişimin başlamamasına
neden olabilmektedir (Başaran, 1997: 13).
Mesaj: Mesaj göndericiden alıcıya gönderilen uyarı ya da düşüncedir.
Mesajın iyi anlaşılabilmesi göndericinin mesaj hazırlama yeteneğine bağlıdır.
Mesaj, bilginin kodlanıp iletilmeye hazır hale getirilmesi olduğuna göre
kodlamanın her iki tarafça ortak olan simgelerle yapılması, iletişim etkinliğinin
sağlanması açısından önemli bir unsur olacaktır.
Kanal: Mesajın kodlanmış olarak gönderilmesi ya da gönderici ile alıcı
arasındaki bağ olarak tanımlanabilir. Mesajın gönderilmesinde kullanılan
56
iletişim araçları aynı zamanda kanal işlevini görürler. Bu kanallar kitle iletişim ve
kişiler arası iletişim kanallarıdır. Kişiler arası iletişim kanalları, gönderici ile
alıcının ya da alıcıların yüze gelmesi durumunda söz konusudur. Kitle iletişim
kanalları ise bir mesajı, yazılar, planlar, raporlar, programlar vs. aracılığı ile
verirler. Bu kanallardan hangisinin seçilmesi gerektiği iletişimin etkinliğinin
sağlanmasında önemli rol oynar.
Gürültü: Gürültüyü tüm iletişim sürecini şemsiye gibi saran, mesajın
kodlanması, iletilmesi, algılanması ve çözülmesi sırasında anlamı etkileyecek,
değiştirecek her türlü etki olarak tanımlayabiliriz (Üçok, 1993:182) . Bu gürültü,
kalabalık ortamda alçak sesle konuşan bir gurup üyesinin yanlış anlaşılması
olabileceği gibi, elektronik iletişimde güneş lekelerinden, hatların karışmasına,
hatlardaki kısa devreye kadar çeşitli sebepler olabilir. İşte bu sebeple etkin
iletişim için, sayısız gürültü olasılıklarını algılamak ve iletişimdeki tüm engelleri
göz önünde bulundurmak gerekir.
Alıcı (Hedef): Mesajın iletilmek istendiği kişi ya da gruptur. Alıcı hedef
kişi ya da kitle olarak gönderilen mesaja olumlu veya olumsuz yönde tepki
verebilir. Eski iletişim kuramları alıcıyı pasif saymakta idi, oysa alıcı iletişim
sürecinde etkin olmaktadır. Çünkü iletişim sürecinde gönderici ile alıcı,
kaynak ile hedef yer değiştirmekte ve geri besleme sürecinde hem gönderici
hem de alıcı işlevlerini üstlenmektedir (Usluata,1993: 18- 19).
Geri Besleme: Geri besleme, mesajın alınmış ve anlaşılmış olup
olmadığını göndericiye belirten, alıcı tarafından verilen yanıttır. Böylece alıcı
durumunda bulunan kişi ya da kişiler mesajı çözümledikten sonra kaynak
durumuna geçerler. Geri besleme alıcının mesajı nasıl aldığını değerlendirmeye
imkân verdiği için iletişimin önemli öğelerinden birisidir. Çünkü geri besleme
yöneticiyi, iletişimin amacına ulaşıp ulaşmadığı konusunda uyarır.
Olumlu ve olumsuz olmak üzere iki tür geri besleme vardır. Olumlu geri
besleme, göndericinin hedeflemiş olduğu etkiye ulaşıldığını bildirir. Olumsuz
57
geri besleme ise göndericiye alıcı üzerinde amaçlananın elde edilmediğini
bildirir (Üçok, 1993: 182). Başka bir açıdan geri besleme, gecikmeli ve
gecikmesiz olarak sınıflandırılabilir (Aşıkoğlu, 1986: 8). Gecikmesiz geri
besleme yüz yüze iletişim sırasında gerçekleşir. Yüz yüze iletişim bu noktada
önem kazanır. Çünkü geri besleme olayı iletişim sırasında gerçekleştiğinden
yanlış anlama ya da anlamama gibi sorunlar anında düzeltilir ya da en aza
indirilmiş olur. Gecikmeli geri besleme, alıcı yanıtının anında göndericiye
iletilmediği durumlarda söz konusudur. Bu durum genellikle kitle iletişim
araçlarında geçerlidir. İşte bu nedenle iletişimde etkinlik konusunu algılamak
ve iletişimdeki tüm engelleri göz önünde bulundurmak gereklidir.
FĐKĐR
GÖNDERĐCĐ
KODLAMA
ALGILAMA
ALMA
Şekil 3.1
1. Bir Đletişim Süreci Modeli
Kaynak : KOONTZ, C.O. DONNEL, 1975, s.691
GÜRÜLTÜ
(ENGEL)
( K AN AL )
M E S A J IN
ĐLE TĐL M ES Đ
AL I C I
KOD
ÇÖZÜMÜ
ALGILAMA
DEĞĐŞĐM
(TEPKĐ)
58
59
2.7. ÖRGÜTSEL İLETİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Örgüt içi iletişimi etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler;
kişisel, örgütsel ve teknolojik olmak üzere üç başlık altında ele alınmıştır.
2.7.1. Kişisel Faktörler
Örgütsel iletişimi etkileyen kişisel faktörleri, hem yönetici hem de astlar
açısından ele alabiliriz. Çünkü örgütsel iletişimi gerek üst gerekse ast
etkilemektedir. Bunların en başında rol çatışmaları ve ast-üst ilişkilerinden
doğan çatışmalar bulunmaktadır. Bu çatışmalar genellikle birlikte ortaya
çıkarlar. Bu çatışmaların nedeni üstün niteliklerinin astın istediği gibi
olmaması, üstün alta karşı oluşturması gereken formal iletişim ortamını
sağlamamış olması sayılabilir.
İletişim sürecine karılanların amaçları, yetenekleri, tutumları iletişimi
etkilemektedir. Öncelikle yönetimi elinde bulunduran kişi rolünü benimsemiş
olmalıdır. Yönetici iletişim sürecini iyi yönetmelidir. Yönetici astlarıyla
paylaşacağını bilgiyi, nasıl paylaşacağını bilmesi gerekir. Yönetici paylaştığı
bilgiyle, astlarına örgütün amacını aktaracak bu sayede astların örgüt
amaçlarına göre davranmasını sağlayacaktır.
Yöneticilerin, statü farkından dolayı astlarına karşı takındıkları
tavırlardan başka onların şahsiyetinin bir neticesi olan bazı tutum ve
davranışlar da iletişime engel olan faktörlerdendir. Astlarının kendilerine
islerin iyi yürümediği için yaptıkları müracaatları kötü karşılayan, sinirlenen ve
sabırsızlanan yöneticiler, bu hareketleriyle, ileride gerektiği zaman astlarının
kendilerine müracaat etmelerini güçleştirmiş olurlar. Yöneticiler, alt kademe ile
iletişimini iyi tutmalı ve alttan gelen problemlere anında çözümler bulmalıdır.
60
Yönetici mesajı iletme zamanını ve yerini iyi ayarlamalıdır. Çünkü bir
mesajın gönderildiği yer ve zaman, iletişimi etkiler. Kötü yer ve zaman seçimi
iletişimin kaybı ile sonuçlanacaktır (Elma C, Demir K , 2000: 155). Mesaj en
uygun zamanda iletilmelidir. Gecikmelerin olması ya da zamanından önce
bilgilerin iletilmesi mesajın etkisini önemli ölçüde değiştirir.
İletişim yükünün fazlalığı yöneticinin yoğun bilginin altında ezilmesi ve
gelen mesajlara cevap veremez hale gelmesi ile iletişimde bozulmalar başlar
(Yıldırım, 2001: 61). Aşırı bilgi yükleme göndericinin belli bir zamanda alıcıya
gerektiğinden fazla bilgi göndermesidir. Kişinin belli bir kapasitesi vardır. Bu
kapasite asılırsa iletişim amacına ulaşamaz (Can, 1992: 250).
Örgütlerin işleyişi açısından kilit pozisyonunda bulunan astların algılama
yetenekleri örgütsel iletişimde önemli rol oynar. Herkesin aynı mesajı
algılaması birbirinden farklıdır. Yöneticisi tarafından birkaç kez kınanan bir
astın bu kınamaları övgü olarak gördüğüne dair örneklere rastlarız. Hatta kimi
kurumlarda, ayni düzeydeki astların ya da orta düzey yöneticilerin, kimi kez
üst düzey yöneticilerin farklı toplumsallaşmalarından ötürü seçici algılama çok
daha belirgindir. İletişimde "anlam algılanandır" kurallı seçici algılama için
geçerlidir (Can, 1992: 252). İletişimde hedefin algi seciciliği göz önünde
bulundurmak gerekmektedir.
Algılama yeteneği insanın zihinsel yeteneği, eğitim düzeyi ve toplumsal
çevresinin etkisiyle oluşur. Bir mesajın doğru algılanması öncelikle duyu
organlarının yeterliliğine bağlıdır. Bu nedenle seçilecek iletişim aracının önemi
büyüktür.
Astlar yalnız üstlerinin hoşuna giden bilgileri vermek amacıyla mesajı
süzerler ve mesajı bozarlar. Değer yargıları alıcının kaynak ve mesaj
hakkında bir ön yargıda bulunmasına neden olmaktadır. Bazen de alıcı
mevcut değer ve deneyimlerine ters düşen bilgileri almayarak algıda seçiciliğe
gider, kendine ters düşen yeni bilgileri almaz (Yıldırım, 2001: 61).
61
İletişimde süzgeçleme, mesajın bir düzeyden diğer düzeye geçerken
seçilmesi
ve
bazı
mesajların
tamamının
yada
bazı
kesimlerinin
iletilmemesidir. Süzgeçleme çeşitli nedenlerle olur. Bunlar aşağıdaki gibi
sıralanmaktadır (Ergün T, Polat A, 1978: 193).
Astlar gerekli bütün bilgileri üstlerine iletmezler. Üstüne ileteceği bilgi
kendisi için hoş olmayan sonuçlar doğuracaksa, bir örgüt üyesi zorunlu
olmadıkça bu bilgiyi üstüne sunmayacaktır. Eğer üstün bu haberi başka bir
kanaldan duyması olanağı varsa o zaman haberi ayıklayarak iletecektir.
Üst düzeydeki bir yönetici bütün bilgileri alt düzeylere iletmeyebilir. Bu
iki nedenden dolayı yapılır.
1. Alt düzeydekilerin bu bilgiye gereksinim duyduklarını fark etmemiştir,
2. Bu bilgiye sahip olmayı otoritesini sürdürme aracı olarak görebilir.
Süzgeçleme bir de yöneticilerin aşırı haberleşmenin yükünden
kurtulması için yapılır. En üst düzeydeki yönetimin yükünü hafifletmek için,
yazılar yöneticinin masasına gelmeden önce bir yönetici yardımcısı tarafından
gözden geçirilir ve yalnız ilgili olanlar yöneticiye iletilir. Burada önemli olan
nokta hangi tip yazı ve bilgilerin yüksek yöneticiye gideceğinin çok iyi
saptanmasıdır.
Çalışanların tutum ve önyargıları göz ardı edilmemelidir. İnsan doğası
gereği değişime karşı bir direnç gösterir. Bu direnci aşmak için kaynak mesajını
olabildiğince açık ve neden-sonuç ilişkisini belirterek vermelidir. Yönetim astlarını
değişime karşı motive etmeli, kalite ve verimlilik konularına karşı duyarlı olmaları
yönünde çaba sarf etmelidir. Hizmet içi eğitim programlarıyla çalışanların
iletişim yeteneklerinin geliştirilmesine katkı yapılmalıdır.
Örgütü yönetenler ile çalışanlar arasında iletişim açık ve net olmalıdır.
Konular hakkındaki bilgilerin kırpılmadın, saklanmadan ilgili yere iletilmesi en
62
uygun olanıdır. İlgili yerlere iletilmeyen saklanan bilgiler örgütte beklenmedik
sonuçları doğurabilecektir.
2.7.2. Örgütsel Faktörler
Örgütsel iletişimi etkileyen örgütsel faktörler; örgüt yapısı, kadro şişkinliği
ve uzmanlaşmadır.
İdare edenlerle, idare edilenler arasında direkt ilişkilerin olduğu küçük
örgütlerde, merkezi bir yönetim düşünülse de direkt temasların zor olduğu ve
basamaklar arasında birçok aracıların bulunduğu örgütlerde, merkezi
otoritenin devrine ihtiyaç duyulur. Yani astlara bizzat karar alma salahiyeti
verilir. Sınırlı devirde; son kararlar, örgüt politikasının düzenlenmesi,
programın geliştirilmesi genel müdürün elinde bulunur, diğer yetkiler ilgili
mercilere
devredilir.
Yukarıdaki
hususlara
dikkat
edilmeyip,
otorite
devredilmez ve astlara hareket ve karar alma serbestîsi verilmezse,
problemler ortaya çıktıkça, astlar merkeze danışacaktır. Bu durum, iletişim
ihtiyacını artıracak ve haberleşme sisteminin isleyişinde bazı güçlüklerin
doğmasına yol açacaktır (Gürgen,1972: 58- 60).
Bazı örgütlerde ise, kuruluş amacı gereği örgütsel demokrasi ve
katılımdan söz edilemez (Ordu, Polis örgütü vb)( Türkmen, 2000: 61). Ordu
ve Emniyet Teşkilatı gibi tek yönlü iletişimin zemin bulduğu bazı örgütlerde ise
kuruluş amacı gereği örgütsel demokrasi ve katılımdan söz edilemez. Geri
bildirimin alınmadığı, tek yönlü iletişimin temel olduğu bu tür örgütlerde
mesajlar çok açık, net ve anlaşılır olarak kodlanır. Önemli olan buyruğun tam
olarak yerine getirilmesidir. Mesajların süzülerek aktarılması da örgütsel
yapıdan kaynaklanır. Örgütteki hiyerarşik yapı, yetki ve sorumlulukların
dağılımı ile oluşturulan otorite farklılaşmasının sonucudur. Bu nedenle
yukarıdan aşağıya doğru, yetki devri ile yönetim görevi almış kişiler,
kendilerinden bir önceki yöneticiye karşı sorumludurlar. Kullanılan yetkiler ise
63
üslerinin devrettiği yetkilerdir. Bu sorumluluk ve denetim baskısı, yöneticileri
sorunları daha küçük görmeye iter. Bunun sonucu olarak da üst yönetime,
gerçeğe yakın ama gerçek olmayan bilgiler gider. Hiyerarşik basamak sayısı
arttıkça mesajların bozulma oranı da artar (Dicle, 1974: 116).
Kadro şişkinliği, işletmenin organizasyonu yapılırken yapılacak işlerin
iyi düzenlenememesi ve bunları ifa edecek kimselerin sorumluluk ve
yetkilerinin iyi tespit edilememesinden, islerin gelişmesiyle eklenen yeni
servislerin, gelişi güzel muhtelif birimlere bağlanmasından ileri gelebilir. Kadro
şişkinliği, iletişim kanallarının sayısını arttırır. Yazılı ve sözlü iletişimler, bu
kanallardan geçeceği için kanal sayısı arttıkça, iletişimler değişikliğe
uyabileceğinden, organizasyondaki kadro fazlalığı, iletişimi menfi yönde
etkileyecektir.
Örgütlerde yönetim kademelerinin sayısı arttıkça, diğer bir ifade ile
mesajın kat edeceği mesafe arttıkça gecikmesi ve anlamının bozulması
ihtimali artar (Yıldırım: 2001: 61). Örgütün yapısının kurulacak iletişim
kanalları düşünülerek oluşturulması çözüm olacaktır.
Çağdaş örgütlerde uzmanlaşma çok ileri boyutlardadır. Teknolojinin
gelişimiyle uzmanlaşmada artmıştır. Örgütlerin özellikle örgüt çalışanlarının
belirli alanlarda uzmanlaşmaları farklı düşünce şekillerinin, farklı meslek dilinin
ortaya çıkmasına ve örgüt üyelerinin uzmanlaştıkları dar dünyalarında kendi
içlerine kapanmalarına yol açmaktadır. Uzmanlaşmanın sonunda içe dönük lük
ve
yabancılaşma,
örgütlerde
iletişimi
engelleyen
en
önemli
etkenler
arasındadır. Örgütlerde kurmay elemanlarla çalışanlar arasında uyuşmazlık
çıkması ve aralarında iletişimin oldukça sınırlı olmasına uzmanlaşma ve
yabancılaşmadır (Dicle, 1974: 118). Bu durum uzmanlık alanları farklı
insanların iletişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Aşırı uzmanlaşma
zamanla kişiyi, önce topluma, sonra örgüte ve sonra da kendine karşı
yabancılaştıracaktır.
64
2.7.3. Teknolojik Faktörler
Bilgi teknolojileri örgütlerde iletişimi değiştirmiş ve yeni gelişmeler sonucu
giderek yönetimi, üretimi, pazarlamayı ve işletme fonksiyonlarını etkilemeye
devam etmektedir. Bu teknolojilerin; yönetim bilgi sistemi, yönetici bilgi sistemi,
karar destek sistemleri ve elektronik mesaj sistemleriyle kullanılması örgüt
iletişiminde yeni bir dönemi başlatmıştır (İraz, 2004: 418).
Yönetim Bilişim Sistemleri ile yöneticiler yönetiminden sorumlu oldukları
örgütlerin nabzını her an ellerinde tutabilmektedirler. Bu teknolojik gelişmelerin
son avantajları verinin çok hızlı, doğru, mükemmel, ekonomik ve esnek bir
şekilde
toplanmasını,
iletilmesini,
işlenmesini,
geri
getirilmesini
ve
gösterilmesini sağlamaktadır. Bilişim teknolojilerinin örgütlerde kullanılmaya
başlanmasıyla, örgütlerde iletişimin niteliği değişime uğramıştır. Bu konuda
Huseman ve Miles yapmış oldukları araştırmalarda iletişimle ilgili ortaya konan
bulguların, bilgi teknolojilerinin kullanımı ile değişip değişmediğini incelemişler
ve aşağıda sıralanan sonuçlara ulaşmışlardır (Ada, 2007: 547- 548):
•
Yönetici Bilgi Sistemi, paralel iletişimden çok doğrudan iletişime olanak
sağladığı için, geleneksel hiyerarşik örgütlerde geçerli olan paralel
iletişimin olumsuzluklarını ortadan kaldırarak mesaj filtreleme, çarpıtma
ve göz ardı etme gibi sorunları yok etmektedir.
•
Gurup
karar
destek
sistemleri,
örgüt
üyelerine
ortak
bilgiler
sağlamaktadır. Bu olanak, geleneksel iletişimde ortaya çıkan ve gurup
üyelerinin güç ve statü farklılığından kaynaklanan sorunları ortadan
kaldırmaktadır.
•
Bilişim teknolojileri aşırı iletişime sebep olabilmektedir.
•
Aşırı iletişim yüklenmesiyle mücadele etmede bilgi sistemleri önemli
destek sağlamaktadır.
65
•
Elektronik mesaj, yönetici bilgi sistemi, gurup karar destek sistemi ve
elektronik postalama sistemlerinin kullanım kolaylığı arttıkça bunların alt
kademelerde
giderek
artan
oranda
kullanım
alanı
bulduğu
görülmektedir.
2.8. İLETİŞİMİ ZORLAŞTIRAN ENGELLER
Örgütlerde hem örgüt içi hem de örgüt dışı olmak üzere bir takım
engellerin var olması kaçınılmaz olmakta birlikte, bunların bütünüyle ortadan
kaldırılması da oldukça zordur. Fakat engellerin kaçınılmaz olduğunu bilmek
ve neler olduklarını anlamak, bunların aşılmasında önemli bir katkı
sağlayacaktır (Güçlü, 1997: 108).
Genel bir bakış açısıyla kapalı örgütsel iklimler, ceza yönelimli
bürokratik yapılar ve otoriter liderler bir örgütteki iletişimi engelleyen öğelerin
sınırlarını çizmektedir. İletişimi başarısız kılan ya da zorlaştıran fiziksel
engellerin hızla yok olmasına karşın, psikolojik engellerin devam ettiği
görülmektedir. Örgütsel iletişimin önündeki engeller “kişisel, örgütsel ve
teknolojik”tir (Türkmen 1996: 60- 62),
olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca
örgütsel iletişimin önündeki engellerin, “psikolojik, semantik, statü, korunma,
coğrafi uzaklık, hiyerarşi, uyutma ve sınırlama” olduğunu vurgulanmaktadır
(Bursalıoğlu, 1982: 155).
2.8.1. Fiziksel Engeller
İletilen mesajlardaki değişiklik ya da sapmalara gürültü adı verilir.
Gürültü kalabalık nedeni ile ortaya çıkan mekanik gürültü olabileceği gibi,
66
dinleyicinin kafasının başka şeylerle meşgul olması gibi psikolojik de olabilir
(Can, 1992: 252).
Kurum içerisinde özellikle resmi; biçimsel "doğal" iletişim sürecinde
etkili iletişimi engelleyen bir diğer husus, bireyin gelen iletileri algılamasını
engelleyen diş etkilerin varlığıdır. İletişim sürecinde "gürültü" olarak
adlandırılan bu tür olaylar, özellikle üstlerden gelen mesajların etkili olarak
algılanmasını önlerler. Astların üstlerine karşı saygılı davranmaları gerekliliği,
üstlerin çok otoriter görünmelerinden dolayı, astların yazılı veya sözlü mesaj
iletmede çekinmeleri, üstlerin sözlü iletişim sırasında bulundukları yer, konum,
havanın
sıcaklığı,
iletişimde
bulunurken
başkalarının,
özellikle
farklı
düzeydeki üstlerin varlığı, iletişim olgu ve sürecinin etkili olarak işlemesini
engelleyen durumlardır (Aziz, 1992: 116) .
İletişim sürecinin işletildiği esnada dış etmenler iyi hesaplanmalı ve
uygun ortamlar aranmalıdır. Fiziksel engeller, beş duyu organı ile çevresel
etkenlerden oluşur. Bu tür engeller, iletişim sürecinin herhangi bir aşamasında
ortaya çıkabilirler. Kulağın işitme derecesi, fiziksel uzaklık, dikkat dağıtıcı
gürültüler vs. bu tür engellere örnek olarak verilebilir. Kulağı az duyan bir alıcı
göndericinin söylediklerini anlamayacak, gönderici mesajını birden çok
tekrarlayarak daha fazla çaba göstermek zorunda kalacaktır. Bu nedenle ya
iletişim süresi gereksiz biçimde uzayacak ya da iletişim tamamen kesilecektir.
2.8.2. Kişisel Engeller
İletişimin kişisel engelleri gönderici ve alıcının mesajı kodlarken,
gönderirken
veya
kod
açarken
gerekli
dikkati
göstermemelerinden
kaynaklanan engellerdir. Bunlar alıcının mesaj yanlış anlama ve yanlış
yorumlaması, belirli ön kabuller nedeniyle mesajı yanlış değerlendirme,
67
konuşmacıya karşı ilgi eksikliği ve göndericiye karşı gösterilen güvensizlik gibi
etkin iletişim engelleridir. İletişimin önemli kişisel engellerinden biri, mesajın
anlamını kasten çarpıtmaktır. Bu farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Amaçlı
yalanlar bunun örneğidir. Amaçlı yalanlarda mesajın anlam içeriği ile
doğurduğu sonuç anlamlı hiçbir ilişki yoktur. İletişimde bulunmanın asıl amacı,
verilen mesajla insanları belli bir davranışta, bir edimde bulunmaya
yöneltmektir. Yalan bir iletişim sapmasıdır ve mesajın belli bir edimde
bulundurma yeteneğini ortadan kaldırır.
İletişim sürecinin iki temel unsuru olan gönderici ve alıcı, aynı zamanda
etkin iletişimi önleyici rol de oynayabilirler. Kişisel amaçlar, hisler, duygular,
değer yargıları ve alışkanlıklar bir yandan mesajı oluşturan sembolleri formüle
etmeyi etkilerken bir yandan da belirli kişilerden gelen mesajlara karşı
olumsuz ve kayıtsız bir tutum takınmaya sebep olabilir. Başka bir deyişle
alıcının göndericiye olan tutumu, güveni ve inancı göndericiden gelen
mesajları farklı şekilde değerlemesi ile sonuçlanacaktır. Ya da gelen mesaj
alıcının
bildiği veya
inançları ile ters
ise muhtemelen tam
olarak
algılanmayacaktır. (Koçel, 2001:544).
Kalıplaştırma ve kaynağına göre mesajı değerlendirme eğilimi, belirli
bir noktaya takılıp kalmayı, çok çeşitlilik gösteren uyarıcıların yalnızca belli bir
noktasından olaylara bakmayı ifade eder. Hale etkisi ise güven duyulan biri
konuşurken ya da hiç tanınmayan ancak inançlara ve değerlere uygun tarzda
konuşan kişinin, bütün söylediklerinin iyi ve doğru şeyler olarak algılanması,
bunun tersi durumda ise ya konuşmaları duymazlıktan gelme ya da önemli bir
şey söylemediğini düşünme eğilimi hale etkisini açıklamaktadır. Böylece
kişilerde var olduğu bilinen tek bir nitelik diğerlerine ve özellikle iletilen
mesajın anlamlandırılmasına yansımış ve onun gerçek anlamını bilmeden
olumlu veya olumsuz nitelenmesine ve iletişimin aksamasına yol açacaktır
(Şimşek, 2001: 86).
68
İletişimde başarılı olabilmek için tarafların; ne söyleyecekleri hakkında
kesin bir fikre sahip olmaları ve mesajların karşı tarafın sosyo-kültürel düşünce
çerçevesine en uygun biçimde sunabilmelidirler. Mesajı açık ve sade bir dille
anlatmalı, karşı tarafın iletişim yeteneklerini bilmelidirler. Sabırlı olmaları ve karşı
tarafı mesajı algılamaya isteklendirecek en geçerli duyum aracını bulup
kullanabilmeleri gerekmektedir (Dicle, 1974: 117– 118).
2.8.3. Anlamsal Engeller
Bu engeller simgesel sistemin sınırlamalarından doğmaktadır. Simgeler
çeşitli anlamlar taşır. Bu çeşitli anlamlardan bir anlam seçmemiz gerekir.
Dil, iletişim araçları içerisinde en önemli olanıdır. Ancak dilin içerdiği
kelimelerin bazen birden çok anlam taşıdıklarını ve bu anlamların birbirleriyle
hiçbir ilgisinin olmadığını söyleyebiliriz. Göndericinin bir kelime ya da kavrama
verdiği anlam ile alıcının bu sembol ve kavrama verdiği anlam farklı olabilir.
Hatta bazen alıcı göndericinin kullandığı kelime veya kavramı hiç bilmiyor da
olabilir. Bu durumda hiç bilmediği bu kelime ya da kavramı başka bir anlama
çeker, yorumlar, yakıştırır. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere dil güçlükleri
iletişimi büyük ölçüde engeller. Bu engellemeyi ortadan kaldırmak için belli
kavramları başka kelime ve kavramlarla tanımlama yoluna gitmek gerekir.
Özellikle yanlış anlaşılmasından kuşku duyulan hususları herkesçe bilinen
kelimelerle tanımlama yoluna gitmek önemli bir faktör olduğu gibi, kelimeler
yanında hazırlanan şema, grafik ve resimlerin sözlü ve yazılı mesaj iletimine
büyük
ölçüde
yardımcı
olduklarını
ve
yanlış
anlamaları
önlediklerini
söyleyebiliriz (Koçel, 2001: 546).
İletişim etkinliği açısından alıcı ve göndericinin ortak deneyim alanlarının
bulunması önemlidir. Dil gibi semboller, bireyin deneyim alanı ile örtüştüğü
sürece bir anlam taşırlar. Her birey sembolleri soyutlama denen bir süreçle
69
adlandırır. Ancak bu adlandırma herkesin deneyim alanının ışığında olmaktadır.
Örneğin; bir grup içinde kullanılan bir kelime, grup dışındaki bireyler tarafından
ya farklı anlamlandırılır ya da anlamlandırılamaz. Şekil 8’de görülebileceği gibi
mesaj, ortak deneyim alanı içinde olduğu sürece doğru anlaşılır. Ortak deneyim
alanı dışındaki mesajlar doğru anlaşılamayacağından iletişim etkili olmaktan
uzaklaşacaktır. Sonuç olarak beklenen tepki ya da davranışın gerçekleşmesi
güçleşecektir.
Şekil 2. Ortak Deneyim Alanı (Can, Tecer, 1978:154)
2.8.4. Örgütsel Engeller
Örgütlerin üye sayısı ve faaliyet alanı bakımından büyümeleri,
iletişimde güçlüklerin artmasına ve iletişim sisteminin daha karmaşık bir hal
almasına yol açar. Yüz yüze iletişim olanağının ortadan kalkması nedeniyle
gerekli haber ve bilgilerin üyelere zamanında, doğru ve tam olarak iletilmesi
önemli bir sorun haline gelir.
Fiziksel uzaklık örgütlerin büyümesi ve yayılmasının sonucunda oluşan
bir engeldir. Bu sorun elektronik iletişim sayesinde bir nebze olsun
çözümlenmekte ise de tam anlamıyla çözüm söz konusu değildir. Ayrıca
70
elektronik iletişim, pahalı ve mekanik bakımdan kusursuz değildir. Asla yüz
yüze-iletişimin yerini alamaz. Fakat ortak alanlarda iletişimi sağlayarak, vakit
kazandırır, yüz yüze iletişim için daha fazla olanak sağlar. Bu sebepler ışığında
örgütler büyüdükçe, örgütsel iletişimin fiziksel uzaklıktan doğan güçlükleri
artacak ve iletişim etkinliğinde azalma olacaktır.
Hiyerarşik yapı içerisinde her kademe kendini ilgilendiren ve yararlı
bulduğu mesajları alı koyup, sakıncalı bulduklarını ise yok edebilir.
Neticesinde zaman ve mesajın kapsamı açısından mesaj kayba uğrar.
Hiyerarşik yapıya aşırı derecede yer veren örgütlerde, iletişim yavaşlar ve
kırtasiyecilik meydana gelir. Aslında iletişimi engelleyen hiyerarşi değil ast-üst
ilişkilerinin niteliğidir. Bu nedenle zorunlu olmadıkça etkin bir iletişim
sisteminin sağlanmasında hiyerarşik yapıyı değiştirmek yerine, ast-üst ilişkilerini
yeniden düzenlemek, iletişim kanallarını kısaltmak, kanallardaki tıkanıklığı
gidermek ve formaliteyi olabildiğince azaltmak daha faydalı olacaktır.
Statü, örgüt içinde her üyenin diğer üyelerin gözünde taşıdığı önemdir.
Statü farkları iletişimde süzgeçleyici ve anlam değiştirici bir rol oynar. Statüleri
yüksek olanlara yaranma çabaları, örgütlerde iletişimi engellemektedir. İyi
haberler iletilmekte, kötü haberler ise saklanmakta ya da değiştirilerek
iletilmektedir. Yani statü, örgütsel iletişimdeki noksanlıkları giderme çabalarına
engel teşkil etmektedir. Daha çok yönetici ile çalışanlar arasında görülen bir
iletişim engeli olan statü farklılıkları, örgütteki güç hiyerarşiden kaynaklanır.
Bunun nedeni, örgütlerde çalışanların yöneticilere bağımlı bir pozisyonda
bulunmalarıdır (Elma, Demir, 2000: 155).
Yöneticilerin, statü farkından dolayı astlarına karşı takındıkları
tavırlardan başka onların şahsiyetinin bir neticesi olan bazı tutum ve
davranışlar da iletişime engel olan faktörlerdendir. Astlarının kendilerine
islerin iyi yürümediği için yaptıkları müracaatları kötü karşılayan, sinirlenen ve
sabırsızlanan yöneticiler, bu hareketleriyle, ileride gerektiği zaman astlarının
71
kendilerine müracaat etmelerini güçleştirmiş olurlar. Yöneticiler, alt kademe ile
iletişimini iyi tutmalı ve alttan gelen problemlere anında çözümler bulmalıdır.
Örgütlerde yüksek kademe yöneticilerinin çeşitli sebeplerle başkalarının
bilgi, düşünce ve önerilerine saygı göstermedikleri görülebilir. Ayrıca kendi
statülerini sarsıcı nitelikteki mesajları astlarından saklama eğiliminde
olabilirler. Bu durumda statü, örgütlerde astlar ve üstler bakımından iletişimin
etkinliğini azaltıcı bir rol oynayabilmektedir.
Çağdaş
örgütlerde
farklı
bölümlerde
çalışanlar
alanlarında
uzmanlaşma ihtiyacı hissederler. Uzmanlaşma ile örgüt içerisinde farklı
düşünce şekilleri, farklı meslek dilleri ve ilgili alanları ortaya çıkar. Bu
nedenlerle uzmanlık alanları farklı olan çalışanlar iletişim problemleriyle yüz
yüze gelir.
Yöneticilerin iletişime ilişkin tutum ve davranışları, örgütsel iletişimin
etkinlik derecesini doğrudan etkileyen en önemli etkenler arasındadır.
2.9. İLETİŞİM ENGELLERİNİN AŞILMASI VE ETKİN İLETİŞİM SAĞLAMA
YOLLARI
Örgütlerde iletişim, yukarıda izah edilen faktörlerce engellenerek
başarısızlığa uğrayabilir. Burada yöneticiye düşen görev, zaman kaybetmeden
sorunu tespit etmek, yeni bir düzenleme ile iletişimi etkili bir hale getirmektir.
İletişim süreci, yöneticinin dikkat etmek zorunda olduğu en önemli
süreçlerden birisidir. Çünkü yöneticilerin zamanı, örgüt içi veya dışı, sözlü
yazılı
mesajlar
ile
doludur
ve
yöneticiler,
çevrelerindeki
insanlarla
haberleşmek zorundadırlar (Bond, 1991: 153). Yönetici, dünyanın en iyi
72
planını yapabilir veya kararını verebilir, ancak bu uygulamaya aktarılmadığı
sürece anlamsızdır.
Uygulamaya aktarmanın ilk şartı ise haberleşmedir (Koçel, 1993: 273).
Haberleşme bir süreçtir. Bu süreç, örgütün her bölümünü ya da bölümün
kendi verilerini derleyip saklayabileceği geleneksel bir biçimde kurulur
(Yozgat, 1984:273).
Bir örgütün amaçlarını sistemli ve verimli olarak gerçekleştirebilmesi
için; planlama, örgütleme, yürütme, kontrol fonksiyonları ile ilgili kavram, ilke,
teori, model ve tekniklerin sistemli ve bilinçli bir şekilde, maharetle
uygulanmasından sorumlu olan örgüt yönetimi bütün bu faaliyetlerini
gerçekleştirebilmek için etkili bir iletişim kurmak mecburiyetindedir (Taşkın,
1992: 116). Çünkü örgüt içi iletişim, üretilen mal veya hizmeti, örgüt yapısını,
örgüt iklimini, çalışanlar arasındaki ilişkileri, teknoloji kullanımını, raporlama
ve yetki akışlarını etkiler.
Eğer bir örgütte yönetim astlarını bilgilendirmiyorsa, susuyorsa,
çalışanlar örgüt ve kendileri için kötü şeyler olduğu duygusuna kapılacaklardır
(Türkmen, 1984: 60). Zamanla bu enformasyon boşluğunu fısıltı, söylenti ve
giderek dedikodu dolduracaktır. Dedikodunun varlığı verimliliği olumsuz
yönde etkileyecektir.
Yönetim bu durumla karşılaşmamak için tüm haberleşme kanallarını
çalıştırmalı ve çalışanları bilgilendirmelidir.
İletişim etkinliği, gönderilen mesajın anlam ve etkisinin alıcıya tam olarak
iletilme gücü, gönderilen fikir ile alınanın benzer olması halidir (Flippo, 1976:
424). İletişim etkinliği şematik olarak Şekil 9’ da olduğu gibi gösterebilir. Alıcı
mesajı A, B ve C fikri olarak alabilir. Eğer kaynağın gönderdiği mesaj A fikri
doğrultusunda ise alıcı da mesajı A fikri şeklinde alıyor ve bu fikir doğrultusunda
istenen davranışı da gösteriyorsa, iletişimin etkinliği sağlanmış olacaktır. Ancak
73
alıcı, B veya C fikrini oluşturacak şekilde mesajı alır ve bu fikirlerden birisi
doğrultusunda ya da gereği dışında bir davranış gösterirse, iletişim tam
olmadığı gibi etkinlikte sağlanmayacaktır. O halde iletişimin tamlığında mesajın
iyi kodlanması, alıcının mesajı doğru olarak algılaması ve istenen davranışı
göstermeye arzulu olması gerekir. Bunun yanı sıra iletişim etkinliği, uygun
kanalın kullanılmasına da bağlıdır. Bu da örgüt içinde dayanışma ve bireylerin,
örgütün amaçlarına ulaşmasında ortak hareket etmelerini gerekli kılmaktadır.
Etkin iletişim için yöneticiler çift yönlü iletişim ve geri beslemeye gereken
önemi vermeli, emretmek kadar dinlemesini de bilmelidirler. İnsanların farklı
düşünce
yapısına
sahip
olduklarını
ve
mesajları
farklı
şekilde
algılayabileceklerini unutmamalıdırlar. Bu nedenle de sonuçları devamlı olarak
kontrol etmelidirler.
Gönerici
Mesaj
Gönderilen
Fikir
Gönderilmiş
mesaj
A
Fikri
B
Fikri
Beklenen
davranış
Davranış
Alıcı
Alıcının
Mesaja bağlı
davranışı
C
Fikri
Şekil 3. İletişim Etkinliği (Erdoğan, 1987:282)
Etkin bir iletişim, örgütteki çalışanların kişisel amaçları ile örgütsel
amaçlar arasında eşgüdüm olmasını sağlar. Örgütlerin şekillenmesinde etkin
rol oynayan iletişim, mesajı gönderenin vermek istediği anlam ile alıcının
mesajdan aldığı anlam ve kadar örtüşebiliyorsa o kadar etkin olur.
74
Her iletişim sonunda beklenen tepki görülemeyebilir. Birçok etkine
bağlı olarak tümüyle ya da kısmen gerçekleşebilir ya da tam beklenenin
aksine sonuçlar verebilir. Bununla birlikte iletişimin etkinliğini sağlayan
“olmazsa olmaz” koşullar şöyle sıralanabilir (Oskay, 1992: 9):
• Kaynağın inanılır bulunması iletişimin etkisini arttırır. Kaynağın alıcılar
tarafından inanılır bulunması ya da bulunmaması, iletişimi olumlu ya da
olumsuz yönde etkileyen çok önemli bir özelliktir.
• Kaynak, alıcının kendisini nasıl gördüğünü iyi değerlendirmelidir. Bu
değerlendirmenin
sonunda
kaynak,
mesajlarını
alıcı
tarafından
kendisinin imajının ne olduğuna dikkat ederek düzenlemelidir.
• Mesaj, alıcının dikkatini çekecek şekilde düzenlenmelidir. Alıcının,
dikkatini çekemeyen mesaj, hiçbir şekilde etkiye yol açamaz, bir
gürültü olmaktan ileriye gidemez.
• Mesajların kodlanmasında kullanılan simgelerin, mesajı gönderen
kaynak kadar, mesajı alacak, algılayacak, açıklayacak alıcı tarafında
da bilinen simgeler olması gerekir.
• Mesaj,
insanların
bireysel
gereksinimlerine
seslenmeli,
bu
gereksinimlerin farkına vardırmalı.
• Mesajın etkili olabilmesi için, alıcının temel değerlerini tutumlarını,
inançlarını bilmek ve bu mesajın kodlanması sırasında dikkate almak
gerekir.
• Mesajın dili anlaşılır, içeriği açık ve seçik olmalıdır.
• Mesajın alıcıya ulaşabilmesi için en uygun iletişim aracı seçilmelidir.
75
• Alıcının, iletişime katılma isteğinin derecesi, iletişimin etkinliğini
yükseltmekte ya da azaltmaktadır. Bu nedenle iletişim tek yönlü değil,
alıcının tepkisini dile getirmesine olanak sağlayacak şekilde çift yönlü
olmalıdır.
• Aynı anda herkese ulaşılamayacağı için iletişimde, alıcının sayısını
sınırlandırmak iletişimin etkisini yükseltir.
Sonuç olarak; bir örgüt başarılı olmak istiyorsa yönetici bütün
haberleşme kanallarını açık tutmak zorundadır. En güçlü iletişim söylenenin
değil
yapılanın
olduğudur.
İnsanlar
için
anlatılanlardan
ok
onların
benimsedikleri önemlidir. Burada yöneticiye büyük görev düşmektedir.
2.10. ETKİN İLETİŞİM SİSTEMİNİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR
Örgütün amaçlarına ulaşabilmesinde bilgilenin ilgili birim veya kişilere
zamanında, doğru ve eksiksiz olarak iletilme derecesi iletişimin etkinliğini
belirler. İletişim, örgütün kısa ve uzun vadeli amacını gerçekleştirmeye yönelik
olabilir.
Örgütsel unsurlar arasındaki yüksek dayanışma ve koordinasyon,
personel arasındaki uyum ve iyi ilişkilere temel oluşturan iletişime bağlıdır. Bu
uyum ve ilişkileri oluşturmak yani etkin iletişimi sağlamak hem örgütsel
etkinliği artıracak hem de üretim veya hizmet sunum sürecini oluşturan
elemanlar arasında güçlü bir bağ oluşturacaktır ( Halis,2000:218). Örgütlerde
etkin iletişim iki nedenden dolayı önemlidir; bunlardan ilki iletişim sayesinde
yönetimin planlama, örgütleme, yönlendirme ve kontrol fonksiyonları başarıyla
yerine getirilir; ikincisi, iletişim yöneticilerin koordinasyon için zamanlarının
76
büyük bir bölümünü ayırdıkları bir yönetsel aktivitedir (Tutar, Yılmaz,
2003:127)
Etkin iletişim sistemi hem yöneticilerin hem de iş görenlerin değişik
sorunlarına ışık tutarak çözüme ulaşılmasını sağlayacaktır. Böylelikle astlar,
örgütün şimdiki ve gelecekteki durumu hakkında bilgi sahibi olacaktır.
Kendilerinden
yöneticilerinden
ne
ne
beklendiğini,
istediklerini
ne
yapmaları
bileceklerdir.
gerektiğini
Ayrıca
ve
ayrıca
astların gereksiz
isteklerde bulunması, huzursuz ve ümitsiz olmaları engellenmiş olacak, iş
görenlerin gönüllü katılımları ile kurulmuş olan iş birliği ortamında isteyerek
çalışmaları sağlanmış olacaktır.
İletişim sisteminin başarısı, yönetimin gereksinim duyduğu bilginin ne
kadar çabuk, ekonomik ve doğru olarak elde edilebildiğinin bir fonksiyonudur.
Etkili bir örgüt yönetimi doğru kararların alınmasıyla olanaklıdır. Doğru kararların
alınması ise farklı konularda çeşitli ve doğru bilgilerin ya da verilerin varlığı ile
mümkün olduğuna göre, bir bakıma etkin iletişim sisteminin örgütün yaşamını
sürdürebilmesinde önemli bir konuma sahip olduğunu söylemek yanlış
olmayacaktır.
Çağımız teknoloji, yenilik ve değişim çağıdır. Örgütlerin böyle bir
ortamda yaşamaları ve rekabet etme şansını elde etmeleri, yenilik ve
değişimlere zamanında ayak uydurmalarıyla olanaklıdır. Örgütlerin yenilik ve
değişimlere zamanında uyum sağlamaları ve çalışanlarını saptanmış amaç
yönünde çalışmaya yöneltmeleri etkin iletişim sisteminin uygulanmasıyla
olanaklıdır (Barutçugil, 1984:53).
Sonuç olarak etkin iletişim sisteminin işletmeye sağlayacağı faydaları
şöyle özetleyebiliriz.
•
Doğru zamanda doğru kararlar alarak, gerekli bilgiler aracılığıyla
planlamada etkinlik sağlar.
77
•
Eksik ya da aksak iletişim sonucu oluşacak teknik ve beşeri güç
kayıplarını önlemeye olanak sağlar.
•
Zaman kayıplarını önler,
•
Örgütün etkin yönetimi açısından, yöneticilerin astlarını, çevreyi ve
örgütü daha iyi anlamalarını sağlar.
Ayrıca etkin iletişim, örgütte düşünce ve bilginin karşılıklı değişimini
sağlayarak anlayış ve güven ortamı yaratır. Böylece, etkin bir iletişim sistemi;
işleri, iş görenlere ve üstlerin belirlediği koşullara uygun olarak yapılmasını
sağlarken aynı zamanda iş görenlerin moralinin ve işletme etkinliğinin
artırılmasını gerçekleştirir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÖRGÜTLERİN İŞLEYİŞİNDE İLETİŞİMİN ÖNEMİ
3.1. İLETİŞİM VE ÖRGÜTSEL İŞLERLİKTE SİSTEM KURAMI
Sistem, birbiriyle ilişkileri olan belirli öğelerin oluşturduğu bir bütündür.
Sistem yaklaşımı, örgütün temelde beş öğeden oluştuğunu vurgular: girdi,
süreç, çıktı, dönüt ve çevre. Dönüt (feedback) geriye besleme; ortaya çıkan
ürünlerden, süreçle ilgili olarak, sürecin işleyişi ile ilgili olarak elde edilen bilgi
ve yargılardır. Sistemlerin ortak noktaları şunlardır:
• Alt sistemler olarak çeşitli öğeleri vardır.
• Bu öğeler arasında sürekli, düzenli ve bilinçli ilişkiler vardır.
• Gerek bütünün gerekse öğelerin (alt-sistemlerin) dış çevre ile ilişkisi
vardır.
Sistem yaklaşımı, örgütü çeşitli parçalar (çalışanlar, makineler,
görevler, parasal kaynaklar v.b.), süreçler ve amaçlardan oluşan bir bütün
olarak ele alır. Doğal olarak bu parçalar örgütün amacını gerçekleştirmek
üzere,
iletişim
ve
karar
verme
süreçleriyle
birbirlerine
bağlanmış
bulunmaktadır. Bu durumda örgüt esas sistemdir ve bu sistem birbirleriyle
ilişkili ve karşılıklı bağımlı alt sistemleri içermektedir. Üretim, pazarlama,
personel, muhasebe, satış, araştırma-geliştirme alt sistemleri ayrı ayrı ele
alınabilir. Yönetimde sistem felsefesi içerisinde önemli olan bu alt sistemlerin
nerede ve nasıl bir ilişki içerisinde oldukları birbirlerine bağımlı olduklarıdır.
Yönetim ile ilgili faaliyetlerin ortaya çıktığı birimlerin birbirleri ile etkileşimlerini
ele alan yaklaşım, yönetimde sistem yaklaşımı olarak ifade edilebilir.
79
Sistem yaklaşımı, her örgütün çeşitli bölümlerden oluştuğu ve bu
bölümlerin çeşitli amaçları olduğu görüşünden yola çıkar. Yönetici her bölümün
amaçlarını sistem anlayışıyla ana amaca yönelttiği zaman başarılı olacaktır.
Bunu yaparken de bir araç olarak iletişimi kullanacaktır.
Şekil 4’de görüleceği üzere, yönetimde sistem yaklaşımı, yöneticinin tüm
örgüt sisteminin amaçlarını, bütün olarak anlaşılabilir ve açık bir şekilde
tanımlamasını gerektirir. Sistem yaklaşımı bu amaçların ele alınmasıyla
başlar. Örgütün iç ve dış çevresinden alınan bilgiler yardımıyla örgütün analizi
yapılır ve tüm örgüt sisteminin ihtiyaçları belirlenir. Belirlenen bu ihtiyaçları
karşılayan ve gerçekleştiren alt sistemler geliştirilir. Örgüt sistemi içinde
birbirleriyle en iyi şekilde uyuşabilen alt sistemler çeşitli ölçülere göre
değerlendirilir ve seçilir.
Seçilen alt sistemler tüm örgüt sisteminin optimal çalışmasını ve örgüt
amaçlarının gerçekleştirilmesini sağlayacak şekilde sentez edilir. Son aşama
olarak sentezi yapılan örgüt sistemi amaçları ile alt sistemlerinin, sürekli olarak
değişen iç ve dış çevre koşulları ile uyumunu sağlamak üzere gözden
geçirilmeleri ve yeniden değerlendirmelere tabi tutulmaları gerekir.
Zaten, doğal olarak sistemdeki alt sistemler birbirleriyle düzenli ve
karşılıklı ilişki içinde bulunmaktadır. Bu durumda "Sistem" ile "İletişim"
kavramları birbirinden ayrılamazlar. Gerçekte iletişim, her toplumsal sistemin
temel öğesidir ve sistemlerin öğeleri arasındaki ilişkileri kuran ve sürdüren bir
araç niteliği taşımaktadır.
Sistemin bir bütün olarak toplam etkisinin, sistemi oluşturan öğelerin
sistem dışındaki ayrı ayrı etkileri toplamından büyük olacağı ilkesine kısaca
'sinerji' denilmektedir (Demir, vd., 1985: 37). Yani sistem sinerjiye sahip ise
verimlidir, denilebilir.
80
BĐLGĐ
BĐLGĐ
ĐHTĐ
YAÇLAR
A
L
T
ÖRGÜTSEL
AMAÇLAR
Đ
Ş
L
E
M
L
E
R
ĐHTĐ
YAÇLAR
ĐHTĐ
YAÇLAR
SEÇĐM
KISTASLARI
SEÇĐM
ÖRGÜT
SĐSTEMĐ
SEÇĐM
SEÇĐM
Sistemlerin ve Amaçların Değerlendirilmesi
Analiz
Seçim
Sentez
Şekil 4. Yönetimde Sistem Yaklaşımı (Yozgat, 1983:65).
3.2. İLETİŞİM SÜRECİNİN YÖNLERİ
İletişim süreci yönü açısından tek, çift ve çok yönlü iletişim olmak üzere
üç başlık altında incelenebilir.
3.2.1. Tek Yönlü İletişim
İletişimde geri-bildirim (feedback) yapılmıyorsa iletişim tek yönlüdür. Bu
iletişim birimi çabuk, kolay olup kontrolü kaynağın elindedir. Gönderilen
81
mesajın alınıp alınmadığı ya da anlaşılıp anlaşılmadığı geri-bildirim (soru
sorma, tartışma) yapılmadığı için bilinmemektedir. Verileri sadece alır ve
algılar.
Bunun
yanında
bir
geri
besleme
yapamaz,
katkıda
bulunamaz. İletişim sürecinin tek yönlü işleyişi, “bir gönderici- bir alıcı" ya
da “bir gönderici- çok alıcı” şeklinde olabilir.
A
B
Gönderici
Alıcı
Şekil 5. Tek Yönlü İletişim ( Bir kaynak - bir alıcı durumu )
Gönderici
Alıcılar
Şekil 6. Tek Yönlü İletişim ( Bir kaynak - çok alıcı durumu )
Tek yönlü iletişim, mesajın göndericiden alıcı/ alıcılara iletilmesi şeklinde
olacağı gibi alıcı/alıcılardan göndericiye iletilmesi şeklinde de olabilir. Bu
gönderici ve alıcılar üstler, astlar ya da üçüncü şahıslar olabilir.
82
Tek yönlü iletişimde amaç sadece, mesajın alıcıya iletilmesidir. Alıcının
mesajı istenilen biçimde algılayıp algılamadığı ve ne ölçüde etkilendiği
araştırılmaz. Bu durumda mesajın gönderilmesiyle ortaya çıkacak sonuçların
anında değerlendirilmesi ya da denetlemesi söz konusu değildir. Gönderici
kişisel istek ve amacına uygun olarak mesajı gönderir. Alıcı, gönderici ile
karşılıklı ilişkiye girmemekte sadece gönderilen mesajı pasif bir şekilde
almamaktır.
Şekil 7. Tek Yönlü İletişim ( Ters Yönlü İşleyiş )
Tek yönlü iletişim bir takım avantajlara da sahiptir. Tek yönlü iletişim
uygulamaya hız kazandırır ve verimli zaman kullanımı açısından yarar sağlar.
Önyargıların bulunmadığı, iletinin açık ve anlaşılabilir olduğu durumlarda
iletişimin çift yönlü işlemesine gerek yoktur. Bilimsel verilerin iletilmesi,
alıcının bilgi ve kavrayış düzeyinin yeterli olması durumunda tek yönlü olarak
kurulur (Brifingler).
83
Sonuç olarak tek yönlü iletişim, bir mesajın kaynaktan alıcıya, alıcının
aktif geri bildirimi olmaksızın yapılan iletişim biçimidir. Tek yönlü iletişim, bir
kaynakla bir veya birden fazla hedef arasında kurulur. Tek yönlü iletişimde
kaynak bir kişi, hedef bir veya birden fazla olabileceği gibi, kaynak birden
fazla, hedef bir kişiden oluşabilir. Ancak sık yaşanan tek yönlü iletişim biçimi,
kaynağın tek, hedefin birden fazla olmasıdır. Tek yönlü iletişimin diğer bir
yönü, tek yönlü iletişimde kaynak mesajı gönderdiği zaman, hedeften geri
bildirimde bulunmasını beklemez. Burada asıl amaç, mesajı hedefe
ulaştırmaktır.
3.2.2. Çift Yönlü İletişim
Bir iletişimde geri besleme mümkün ise iletişim sistemi çift yönlüdür. Bu
iletişimde alıcı, edindiği verilerden sonra üretim ve yönetim sürecine katılabilir,
fikrini ve eleştirilerini anında kaynağa gönderebilir. Geribildirim, bir tür kontrol
mekanizmasıdır ve iletişim sürecini etkiler.
Şekil 8. Çift Yönlü iletişim
84
İletişimin çift yönlü bir süreç olma durumu, alıcının aldığı mesaja tepki
göstermesiyle gerçekleşir. Alıcının tepki göstermesi için öncelikle kendisine
gönderilen mesajı alması gerekir. Alınan bu mesajın duyu organları
aracılığıyla algılanması ise alıcı bireyin kendi kişisel özelliklerinin yanı sıra
mesajın özelliklerine de bağlıdır (Gürgen, 1997: 21). Bu özellikler, mesajın
alıcı için ilgi çekici bir tarafı bulunması ya da mesajın seviyesinin alıcının
dikkatini
çekebileceği
ve
algılayabileceği
düzeyde
olması
seklinde
belirlenebilir.
Çift yönlü iletişim en büyük özelliği, iletişime süreç özelliğini veren geri
besleme öğesinin varlığıdır. Geri besleme öğesinin iletişime katılmasıyla
iletişim yalnızca eylem değil, eylem ve tepki şeklinde dönüşmektedir. Bu
sebeple, bu sürece geri besleme sürecide denilebilir.
Çift yönlü iletişimde, gönderici ve alıcının rolleri hemen değişmekte, biri
diğerinin yerine geçmektedir. Amaç elde edilen sonuçların mesajın kaynağına
uygunluğunu saptamak ve bu arada sapmalar varsa bunları gidererek mesajı
amacına ulaştırmaktır. Geri besleme göndericiye iletişimi kontrol etme ve
sapmalar varsa gerekli değişiklik ve düzeltmeleri yaparak yeniden bir iletişim
kurma olanağı sağlamaktadır.
Bir işletmede etkin bir çift yönlü iletişimin kurulması için iş görenler,
üstlerinin dinlenme istek ve gereksinimi içinde olduklarını bilmelidirler. Üstlerinin
böyle bir iletişimi istediklerini hissetmelidirler. Ayrıca üstler tarafından iş
görenlere fikirlerini tam olarak söyleyebilme imkânı sağlanmalıdır. Böylece
işletmede güven ortamı ve bilginin serbestçe akışı sağlanmış olacağından iş
gören morali ve güdülenmesi artar, yönetim değişiklikler, sorunlar, beklentiler
konusunda zamanında haberdar olma ve gerekli önlemleri alma fırsatını elde
eder.
85
3.2.3. Çok Yönlü İletişim
Göndericinin ve alıcının birbirini karşılıklı olarak aynı zamanda
etkiledikleri iletişim sürecidir. Çok yönlü iletişim sürecinde iletişime katılanların
ikisi de hem gönderici hem de alıcıdır. İkisi de birbirlerine hem ileti gönderir
hem de geri bildirim verirler. Her iki tarafta etkin roldedir. Bunlardan hangisinin
gönderici hangisinin alıcı olduğunu ayırt etmek güç olduğu gibi gerekli de
değildir. Çift yönlü iletişimden farkı, iletişimde bulunacak olanakların sayısının
ikiden fazla olmasıdır. Çok yönlü iletişim; bir gönderici birden çok alıcı, birden
çok gönderici bir alıcı veya çok gönderici çok alıcı biçiminde olabilir.
Şekil 9. Çok Yönlü İletişim
Çok yönlü iletişimde mesaj birden çok kişiye aynı zamanda iletilir. Mesaj
iletildikten sonra alıcılar bu konudaki fikir ve düşüncelerini yöneticiye iletir,
gönderici ile mesaj hakkında tartışırlar. Alıcılar gerçek bir konuşma da olduğu gibi
düşüncelerini iletip iletmemekte özgürdürler.
Hangi durum ve koşulda hangisinin daha etkin olduğunu belirtmek
güçtür. İçinde bulunulan durum ve çevreye göre tek, çift ya da çok yönlü
iletişimden birisi kullanılabilir. Yani bazı durumlarda tek yönlü iletişim, bazı
86
durumlarda ise çift ve çok yönlü iletişim etkin olmaktadır (Kağıtçıbaşı,
1983:182).
3.3. ÖRGÜTLERDE İLETİŞİM BOYUTLARI
Örgüt içinde ilişkiler ya önceden belirlenmiş biçimsel kanallar üzerinden
ya da biçimsel olmayan (doğal) kanallar üzerinden yapılır. Biçimsel kanallar,
örgüt içi ya da dışında iletişim sağlanması için örgüt tarafından düzenlenmiş
olan kanallardır. Doğal iletişim ağı ise sosyal grupları birbirine bağlayan
yollar olarak tanımlanabilir (Önal, 1979: 29).
İşletmelerin çevreleri, diğer işletmeler, örgütler, devlet, tüketici ve
halkla ilişkileri vardır. İşletmelerin çevreleri ile sürekli olarak iletişimde
bulunmaları onların çıkarınadır. İşletme toplumsal yapının bir parçasıdır ve
ondan soyutlanamaz. Toplumun çeşitli kesimlerinden etkilenir ve aynı
zamanda onları da etkiler. Şekil 16’da örgütlerin içsel ve dışsal sistemleri
gösterilmiştir (Aşıkoğlu, 1986: 26).
Teknolojik
Fiziksel
Ekonomi
Şekil 10. Dış Sistem Olarak Örgüt.
87
Örgüt dışarıdan fiziksel, ekonomik ve teknolojik olgulardan, içerden ise
psikolojik ve toplumsal olgulardan etkilenmektedir.
Örgütler gerek iç gerekse dış yapılarla sürekli ilişki içinde bulunan
kuruluşlardır. Çalışmaların verimli olarak yürütülmesi ve amaçlara etkin bir
biçimde ulaşılabilmesi için iç ve dış ilişkilerin düzenli olması gerekir. Bir örgütsel
araç olarak nitelendirilen iletişim sistemi,
örgüt içinde ve dışında çeşitli
organlar, bölümler ve kişiler arası ilişkileri belirli kanallar aracılığıyla düzenler,
denetim altında tutar ve kendine özgü araçlarla öğeler arası ilişkilerin
kurulma ve geliştirilmesini sağlar.
Biçimsel ve doğal iletişim kesin çizgilerle birbirinden ayırt edilemez.
Örgütlerde esas olan biçimsel iletişimdir. Ancak bu iki tür iletişim iç içe geçmiş
durumdadır. İşletme yönetimi, amaçlarına ulaşmak için her iki tür iletişimden
en iyi şekilde yararlanmayı gerektirmektedir. Örgütsel iletişimi iki yönlü olarak
incelememizin amacı, hem örgütsel iletişimi hem de örgütsel yapıyı daha iyi
anlamaktır.
3.3.1. Biçimsel (Formel, Resmi) İletişim
Örgütün kendi içinde ve dış çevre ile yetkili kişilerce önceden
belirlenen kurallar çerçevesinde sürdürülen bilgi akışına biçimsel iletişim
denilmektedir (Bakan, Büyükbeşe, 2004: 4). Ya da örgütte örgütsel kurallar
doğrultusunda gerçekleştirilen örgüt üyelerinin kişiliklerinden soyutlanmış
statüler arası bir iletişim türüdür (Yatkın, 2009: 53). Ancak gereksinimleri tek
başına karşılayamaz. Çünkü biçimsel iletişim;
•
Örgüt üyeleri tarafından kabul edildiği ölçüde etkili olur.
88
•
Örgüt içinde olup biten her şey önceden tahmin edilemeyeceğinden
biçimsel hale getirilmesi de olanaksızdır.
•
Örgüt üyelerinin çok çeşitli olan iletişim gereksinimlerini karşılayamaz.
•
Her zaman iletmek istenen anlamı eksiksiz olarak yansıtmaz.
•
Genellikle yavaş işler ve esneklikten yoksundur.
Dikey, yatay, çapraz ve örgüt dışı olmak üzere dört şekilde incelenebilir.
3.3.1.1. Dikey İletişim
Dikey iletişim, farklı hiyerarşi kademeleri arasında "yukarıdan aşağıya" ve
"aşağıdan yukarıya" doğru, yönetenler ile astlar arasında kurulan iletişimdir. Bu
iletişim; bir taraftan astların görevlerini ve üstlerinin kendilerinden ne beklediklerini
anlamalarına, diğer taraftan da üstlerin astlarının dilek ve ihtiyaçlarını, verilen bilgi
ve emirleri ne ölçüde anladıklarını ve yerine getirdiklerini öğrenmelerine olanak
sağlar. Bu nedenle yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya doğru iletişim
üzerinde önemle durmakta yarar vardır.
3.3.1.1.1. Yukarıdan Aşağıya Doğru İletişim
Buyrukların en kısa zamanda astlara ulaşmasına imkân sağladığından
ötürü geleneksel biçimsel örgütlerde bu tür iletişim daha çok kullanılmaktadır.
Yukarıdan aşağıya doğru iletişim, üstlerin astları ile olan iletişimini kapsar.
Üstler belirlenen amaçlar doğrultusunda çeşitli konulara ilişkin oluşturdukları
89
kararları emir ve direktifler şeklinde yukarıdan aşağıya iletir (Bakan,
Büyükbeşe, 2004:4). Yukarıdan gönderilen mesajlarda genellikle işin nasıl
yapılacağı, görevin niteliği ve örgütsel görevlerle bağlantısı, örgütsel yöntem
ve uygulamalar, iş görenlerin başarılarına ilişkin geri beslemeler ve örgüt
amaçlarının benimsenmesi için iş görenlere ait açıklamaları içeren bilgiler
bulunur (Polat, 1977: 273– 274).
Yukarıdan
aşağıya
inmektedir. Bu nedenle,
doğru
bilgi,
örgütsel
basamakları
izleyerek
örgütlerde iletişimin hızlı ve sağlıklı işlemesi
isteniyorsa çok basamaklı yapı yerine, merkezi olmayan örgüt yapısı
yeğlenmelidir. Bu şekilde yetkiler gerekli ölçüde alt basamaklara devredilir ve
karar çevresi genişletilmiş olur. Bu tür bir uygulama Fayol’un fonksiyonel
yönetim modelini yansıtır. Bu modelin özü, “en yüksek yönetim basamağından
en alt basamağa kadar” her iş görenin az ya da çok yetkiye sahip olmasıdır.
Bu yetki her iş görenin uzmanlık derecesi ile sınırlanmıştır (Sabuncuoğlu,
1984: 120).
Örgütün üst düzeylerinden aşağı düzeylere doğru iletişimdir. Yukarıdan
aşağıya iletişim genellikle yazılı iletişimdir (Ergün ve Polat, 1978: 188).
3.3.1.1.2. Aşağıdan Yukarıya Doğru İletişim
Astların üstleri ile olan bilgi akışıdır. Bu şekilde çalışanlar kendilerine
verilen emir ve direktiflerin sonuçlarını, çeşitli dilek ve isteklerini, yakınma ve
önerilerini yukarıya iletirler (Bakan, Büyükbeşe, 2004:4).
Aşağıdan yukarıya
gönderilen mesajlarda genellikle şu bilgiler bulunur (Polat, 1977: 273– 274).
•
Astın kendisi, çalışması ve sorunlarına ilişkin bilgiler
90
•
Astın başkaları ve sorunlarına ilişkin görüşlerini içeren bilgiler,
•
Astın örgütsel uygulamalar hakkındaki görüşlerini içeren bilgiler,
•
Görevine ilişkin olarak ne yapılması ve nasıl yapılması gerektiği
konusunda astın görüşlerini içeren bilgiler.
Aşağıdan yukarıya doğru iletişimin
gerçekleşmesiyle
işletmenin
amaçları doğrultusunda alınan kararların uygulanıp uygulanmadığı konusunda
geri besleme sağlanmış olur. Böylelikle yönetici, aksaklıklar varsa düzeltme ve
ayarlama olanağı elde eder. Aynı zamanda astların kişisel ihtiyaçlarını
öğrenme ve onları tanıma imkânını da bulur. Astlar, sorunlarını üstleriyle
serbestçe
tartışma fırsatı
elde
ettikleri
için
örgütte
huzursuzluk
ve
uyuşmazlıkların önlenmesi sağlanmış ve iş gören morali artmış olur. Eğer
astlar yöneticilerinin kendilerini dinleyip eyleme geçmediğini görürlerse, yukarı
doğru iletişimde bulunmanın gereksizliğine inanıp, huzursuzluk duyabilirler.
Bu da çalışma ortamının bozulmasına sebep olup etkin iletişimi olumsuz etkiler.
Fakat fiziki uzaklık, her kademede haberlerin değişikliğe uğratılması, yöneticilerin
tutum ve davranışları ile ast-üst ilişkilerinin belirgin olmayışı sebebiyle aşağıdan
yukarıya doğru iletişimde yetersiz kalmaktadır.
3.3.1.2. Yatay İletişim
Aşağı ve yukarı doğru iletişim, üst ve alt kademe arasındaki iletişimi
kapsarken; yatay iletişim, aynı kademedeki yönetici ve meslektaşlar
arasındaki iletişimi içermektedir. Yatay iletişim bu şekilde tanımlansa da daha
çok yönetici pozisyonunda görev yapanlar arasında gerçekleşmektedir. Bu
iletişim türü öğrenen örgütlere vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda örgütsel
sorunların müştereken çözülmesi için de kullanılmaktadır. Bir bakıma ekip
91
çalışmalarında önemli bir rol oynamaktadır (Griffin, 1996: 546– 547). Yatay
iletişim, hiyerarşik sistemde aynı seviyede bulunan kişiler, birbiri üzerinde
doğrudan otoritesi bulunmayan farklı seviyelerdeki kişiler veya örgütlerdeki
farklı bölümler arasında gidip gelen mesajlardan oluşmaktadır.
Yatay iletişim, işlerin koordinasyonu, problem çözümü, bilginin
paylaşılması, anlaşmazlıkların giderilmesi ve uyum sağlanması gibi işlevleri
yerine getirmektedir. Bir örgütte yatay iletişim aksadığında, özellikle yönetimin
eşgüdüm işlevi de zayıflamaktadır.
Yatay iletişim, birçok konuda işlerin etkili bir şekilde yapılması için
önemli bir süreçtir. Yatay iletişim, potansiyel anlaşmazlıkları azaltarak işçi
tatmini sağlamakta ve verimliliği de arttırmaktadır (Harris, 1993:196).
Ayrıca yatay iletişim, komuta zincirindeki diğer kanallara göre daha
kısa ve doğrudan olduğu için, çalışanlar bir problemin çözümünde dikey
iletişim kanallarına gitmeden süreç içinde kısa devre yaparak zaman
kazanabilmektedir. Bu iletişimde örgütler, genellikle yüz yüze görüşme,
telefon, yazılı kısa not ve iş talimatları veya resmi talep formları
kullanmaktadır.
Şüphesiz ki, yatay iletişimin örgüt içinde ne kadar teşvik edildiği,
örgütün kültürüne ve yönetimin felsefesine bağlıdır. Birçok örgüt hiyerarşi
kavramına uymadığından dolayı yatay iletişim ile nasıl baş edeceğini
bilememekte ve de emir komuta zincirini takip etmediği için bu tür bir iletişimi
sistemden sapma olarak görmektedir.
Ancak, günümüzde hızla değişen iş dünyası, değişen müşteri ve
tüketici talepleri, karmaşıklaşan işlerin yapısı, örgütleri küçülmelere ve de
daha yalın ve yatay yapılara doğru ittikçe, yatay iletişimin önemi fark edilmeye
başlanmıştır. Artık yöneticiler ve çalışanlar önemli sonuçları başarmak için
aynı seviyedeki diğer birimlerle bir arada çalışmaktadır.
92
Örgütsel
karışıklığı
azaltma
ve
personel
katılımını
arttırma
konusundaki baskılar, etkili yatay iletişimi her zamankinden daha önemli hale
getirmektedir. Örgütlerde performansın iyileştirilmesi fırsatı yatay iletişimde
yatmaktadır (Gürgen, 1997: 75). Bu da etkili yatay iletişimi örgütler açısından
bir zorunluluk haline getirmektedir.
Örgüt şeması, bir örgütte yatay ve dikey iletişimin nispi önlemleri
hakkında bize bazı fikirler verecektir. Genellikle basık ve yaygın bir örgütsel
yapı, yatay iletişime dikey iletişimden daha çok yer vermelidir. Buna karşılık
dikine uzun ve basamaksal kademeleri çok olan bir örgütsel yapıda dikey
iletişim yatay iletişimden daha büyük önem taşıyacaktır.
Ancak, günümüzde hızla değişen iş dünyası, değişen müşteri ve tüketici
talepleri, işlerin daha da karmaşıklaşan yapısı, örgütleri küçülmelere ve daha
yatay yapılara doğru ittikçe, yatay iletişimin önemi fark edilmeye başlanmıştır.
Artık yöneticiler ve çalışanlar önemli sonuçları elde etmek için aynı seviyedeki
diğer birimler ile bir arada çalışmaktadır.
3.3.1.3. Çapraz iletişim
Biçimsel iletişimin “yukarıdan aşağıya”, “aşağıdan yukarıya” ve “yatay”
biçimde gelişmesinin yanı sıra, bazı durumlarda iletilen bilginin niteliğine göre
çapraz bir yol izlendiği de görülebilir. Söz gelimi bir örgütün üretimden
sorumlu genel müdür yardımcısı, yeni alınan ve deneme çalışmasında olan
bir makinenin teknik özelliklerini öğrenmek isteyebilir. Bu durumda normal
olarak, emir komuta zincirindeki tüm bağlantıları dolaşması gerekir. Bu ise,
zaman, enerji ve emek kaybına yol açar. Bunu önlemek için yönetici
doğrudan o proje üzerinde çalışan mühendis bilgisine başvurabilir (Can,
1992:251). Klasik yönetim biçimine göre yetişmiş insanımıza ters gelen bir
93
iletişim biçimi olmakla beraber işlerin yapılmasında ve karar süreçlerinde etkili
bir iletişimdir.
3.3.1.4 Örgüt Dışı İletişim
Örgütler açık sistemlerdir. Sürekli değişen bir çevre içinde faaliyet
gösterirler. Yaşamlarını sürdürebilmek için örgüt içi iletişim kanalları kadar,
örgüt dışı iletişim kanallarını da kullanmak zorundadırlar. Dışarıdan gelen
bilgiler, örgütün karar merkezinde, yapısında, programlarında ve davranış
biçimlerinde sürekli düzenleme ve ayarlama yapmalarını gerekli kılmaktadır. Bir
örgütün toplum içindeki yerinin büyüklüğünün iletişim yapabildiği alanla sınırlı
olacağı vurgulanmıştır. Buna göre örgüt, ulaşabileceği en uzak yere kadar
iletişimi götürmelidir. Buda örgüt için olduğu kadar, örgüt dışı ilişkilerin
düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Örgüt dışı iletişim; diğer örgütler, kamu
kuruluşları, sendikalar, ortaklar, tüketiciler hatta biçimsel olmayan örgütle
ilişkilerde söz konusudur. Bu boyut örgütün büyüklüğü ve özelliklerine göre
ulusal ve uluslar arası çevresiyle ilişkilerini kapsar (Koçel, 2001:309).
Eğer işletmenin dışa dönük iletişim kanalları iyi çalışmıyorsa, kendisi için
gerekli bilgileri alamayacak ve aynı zamanda dış çevreye istediği bilgileri
veremeyecek ve dış çevre kopukluğu söz konusu olabilecektir. Bu durumda
gelişme ve değişmelere ilişkin olarak zamanında bilgi alamayan işletme
gerekli düzeltmeleri yapamadığı için piyasada büyüme ve gelişme şansını
kaybedecektir.
Sonuç olarak işletmeler, hükümet organları, rakip işletmeler, ticari
bilgiler gibi toplumdaki çeşitli kaynaklardan gelen sinyalleri, iyi bir dışa dönük
iletişim sistemi geliştirerek zamanında almak ve gerekli ayarlamaları yapmak
zorundadır.
94
Bu iletişim sisteminin kurulmasının belirli bir maliyet doğuracağı
kesindir. Ancak, iletişim sisteminin kurulum maliyeti, yokluğunun ortaya
çıkaracağı maliyetten büyük olmayacaktır. Bu sebeple sorun örgütün yaşaması
ile ilgili olduğundan iyi analiz edilerek değerlendirilmelidir.
3.3.2. Biçimsel Olmayan ( Doğal, resmi olmayan) İletişim
Örgütsel iletişim, sadece resmi iletişimi değil, bilginin örgüt içinde resmi
olmayan bir şekilde, dedikodu veya söylenti şeklinde yayıldığı resmi olmayan
iletişimi de içerir. Bu tür iletişim çalışanların birbirini çok iyi tanıdığı ve bir üst
otoritenin izni veya haberi olmadan bilgilerin iletildiği ortamlarda sık
görülmektedir (Sabuncuoğlu,Z. ve Tüz,M, 2003: 74). Bireyler arası ilişkilerin
doğal sonucu olarak doğan bu iletişim, belirli bir plan ve amacı olmayan ve
kendiliğinden oluşan iletişim türüdür (Sabuncuoğlu,Z. ve Tüz,M, 2003:
74)Doğal olarak oluşması nedeniyle resmi olmayan iletişim, doğal iletişim
olarak da ifade edilmektedir.
Örgütte bazen işleri hızlandırmak ve etkinliği yükseltmek, bazen de
oluşan gayri resmi gurupların sonucu olarak ortaya çıkan, örgütteki yetkili
herhangi bir kişi ya da kurum tarafından örgütlenmeyen iletişim biçimidir
(Bakan, Büyükbeşe, 2004: 4).
Biçimsel iletişim ne kadar iyi çalışırsa çalışsın ikiden çok kimsenin
bulunduğu bir ortamda, kişiler arasında biçimsel olmayan ilişkilerin bulunması
olağandır. Biçimsel iletişim sisteminin iyi işlemesi de işletmede doğal iletişim
sisteminin oluşmasına neden olur (Artan, 1977: 71).
Doğal iletişim, insanlar arası ilişkilerin doğal bir sonucu olup, hiyerarşik
yapının dışındadır. Kendine özgü bir sistemi olan bu tür iletişim yöneticiler
tarafından iyi değerlendirilirse hem biçimsel iletişim sistemini tamamlar hem de
95
işletmenin ihtiyacı olan diğer bilgileri en kısa yoldan karşılayabilir. Doğal
iletişim kanalları söylenti ve dedikodulardır.
Söylenti ve dedikodular örgütte biçimsel iletişim kanallarından daha
etkilidir ve daha hızlı çalışırlar. Çalışanlar işletmeyle ilgili haberleri öncelikle
bu kanallardan alırlar. Aynı haber biçimsel kanallardan iletilinceye kadar artık
eski bir haber konumuna düşer (Bakan, Büyükbeşe, 2004: 4- 5).
Doğal iletişim, örgütün verimlilik ve etkinliğine büyük ölçüde katkıda
bulunabilir. Doğal iletişimin yararlarını şöyle sıralayabiliriz (Guirdham, 1995:
101):
•
Örgütteki iletişim yükünün önemli bir kısmını taşıyarak, biçimsel
iletişime yardımcı olur, onu tamamlar.
•
Örgüt üyelerinin moralinin yükselmesini ve örgütte birlik ruhunun
gelişmesini sağlar.
•
İyi kullanıldığı takdirde, yöneticiler için etkin bir yönetim aracı olabilir.
•
Örgütün çevresindeki değişiklikleri zamanında haber almasını ve
değişen koşullara uydurmak üzere içyapının gerekli değişiklikleri
devamlı ve etkin bir şekilde yapmasını sağlar.
•
Dilek ve yakınmaların üstlere ulaştırılmasında, aşağıdan yukarıya
iletişimin etkin bir aracıdır.
•
Örgütlerde bazı önemli kararların zamanında alınmasını sağlar.
•
Örgütlerde takım çalışmasına ve görevlerin etkin ve verimli bir şekilde
yerine getirilmesine olanak sağlar.
96
Doğal iletişimin örgütün verimlilik ve etkinliği açısından yararları olduğu
gibi zararları da vardır. Etkin bir denetim sistemi sağlanamadığında, örgütte
yanlış, kasıtlı, zararlı ve yıkıcı haberlerin yayılmasına, yetki ilişkilerinde ve
koordinasyon sağlanmasında çeşitli güçlüklerle karşılaşılabilir. Doğal iletişim
kanallarından elde edilen bilgilere dayanılarak alınan kararlar bazen örgütleri
büyük kayıplara uğratabilir. Ayrıca, bazı örgüt üyeleri, örgütün içinde ve dışında
belirli yerleri olan kişilerle doğal iletişim bağları kurarak kendi yerlerini daha fazla
etkili kılmak ve statü kazanmak isterler. Bu yoldan elde edilen güç ve etkinin
kişisel çıkarlar için kötü yollarda kullanılması her zaman mümkündür. Zararları
ise işletme sırlarının başkalarınca öğrenilmesi, isminin lekelenmesi, işletme
içinde bir takım yanlış, zararlı ve kasıtlı iletilerin yayılabilmesi bu tür iletişimin
başlıca sakıncaları arasında sayılabilir (Artan, 1977: 74).
Sonuç olarak, örgütlerde doğal grupların ve buna bağlı olarak da doğal
iletişimin oluşması olağan karşılanmalıdır. Bu durumda yöneticiler bu tür iletişimi
görmezden gelmek ya da ortadan kaldırmak yerine, örgüt amaçlarını
gerçekleştirecek işlerliğe kavuşturmaya çalışmalıdırlar.
3.4. ÖRGÜTSEL İLETİŞİM VE YÖNETİM GÖREVLERİ
Örgütsel iletişim ile yönetim arasındaki ilişkiler temelde iki yönlüdür.
Örgütsel iletişim, yöneticilerin bu konudaki düşünce, tutum ve davranışlarına
göre şekillenirken, yönetim görevlerinin de yerine getirilmesine imkân
sağlamaktadır.
Yönetim, durgun bir yapısı olan örgütlerin dinamik yönüdür ve başkaları
aracılığıyla amaçlara ulaşmayı esas alır (Tosun, 1992: 5). Yönetici ise, örgütü
oluşturan, durgun kaynaklar arasında düzenli ilişkiler kuran, onları harekete
geçiren ve onlara dinamik bir nitelik kazandıran simgedir.
97
Yöneticilerin esas görevi, yönetim görevlerini ifa ederek örgütü
amaçlarına ulaştırmaktır. Yönetim görevlerinin etkin bir biçimde yerine
getirilmesi ancak etkin bir örgütsel iletişim sisteminin varlığı ile mümkündür.
Hatta iletişim olmadan örgütün varlığından bile söz edilemez (Dicle, 1974:
129). İletişim, gerek örgüte gerekse yönetim görevlerinin tümüne temel
oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki örgüt, bilgilerin toplandığı, değerlendirildiği ve
yeniden dağıtıldığı bir sistem olarak görülür.
Yönetim görevlerini planlama, örgütleme, koordinasyon, yöneltme ve
denetim olmak üzere beş başlık altında inceleyebiliriz.
3.4.1. Planlama ve İletişim
Planlama bir ya da birden fazla amacın gerçekleştirilmesi için neyin,
nerede, ne zaman, niçin, nasıl, ne ile ve kimin tarafından yapılacağının
belirlenmesidir. Planlama yapılacak is ve eylemlerin önceden tasarlanmasıdır.
Planlama ileriyi düşünme ileriye bakmadır. “Planlama ileriyi önceden görmek,
bir başka deyimle belirli bir hareketi, yürütme sırasında değil, önceden
kararlaştırmaktır” (Tortop vd., 2005: 51). Planlama; neyin, o nerede, nasıl, ne
zaman, niçin ve kim tarafından yapılacağının önceden belirlenmesini ifade
eder. Bu tanımların sayısını daha da arttırmak mümkündür. Ancak, tanımlar
farklı olmakla birlikte, bazı ortak özelliklerin bulunduğu da görülmektedir
(Aykaç, 1999: 62). Bunlar:
• Planlar geleceğe yönelik faaliyetlerdir.
• Planlama bir karar alma sürecidir.
• Planlama bir amaca yönelik olup, bu amacın gerçekleşmesi için en
uygun yöntem ve araçların bulunması çalışmalarıdır.
98
Önceden ne yapacağını bilen yönetici veya örgüt mensupları ona göre
hareket ederler (Aydın, 2001: 58). Planlama bir anlamda yöneticinin yol
haritasıdır
veya
senaryo
oluşturmasıdır.
Planlama
geleceğin
yani
bilinmeyenin (meçhulün) önceden tahmin edilmesi ve programlanması
olduğundan zor bir iştir. Yönetimde plan yapmanın, planlı çalışmanın bazı
faydaları vardır. Bunlar şu şekilde özetlenebilir (Tortop vd., 2005: 43- 44):
• Çalışmayı basitleştirir. İnsanlara yol haritası sunar. Hem plan
yapıcıların hem de özelikle uygulayıcıların isini kolaylaştırmış olur.
• Çalışmada birliği ve eşgüdümü sağlar.
• Kaynakların etkili ve verimli kullanımını sağlar. Kaynaklar sınırlı
ihtiyaçlar sonsuzdur. Plan ile öncelikler saptanır ve ona göre hareket
edilir (Fişek, 1975: 222).
• Kamu hizmetlerinin kişilerin keyfi takdirine göre uygulanmasına engel
olur.
• Çalışanlar
planlara
göre
hareket
edeceğinden
çalışanların
değişmesiyle işler sekteye uğramaz.
• Planlarla çalışanların kararlara katılma imkânı sağlanmış olur.
Planlama ayrıca düşünerek hareket etmeyi gerektirir ki insanların bir
kısmı bu şekilde hareket etmeyi sevmez (Tortop vd., 2005:44- 45). Bir diğer
güçlük de planlara zaman zaman karşı çıkışların ve direnmelerin olmasıdır.
Planlamanın aşamaları bilgi toplama, planlama, eşgüdüm, uygulama ve
denetleme olarak bildirilmektedir (Tortop vd., 2005: 47- 48).
İyi bir planlama, her şeyden önce, örgütün çeşitli kademelerinde,
amaçlarının açık bir şekilde belirlenmesine ve öncelik sırasına konmasına
99
bağlıdır. Örgüt amaçlarının açık ve kesin bir şekilde belirlenmesi örgütün en
alt kademelerinden yukarıya doğru yoğun bir iletişimi gerekli kılar. Yöneticiye
planlama görevini yerine getirmesi için gerekli bilgileri sağlayan iletişim
sistemi, aynı zamanda örgüt içinde meydana gelen ve gelecek faaliyetlerin
koordinasyonunu sağlayarak örgüt amaçlarına bir bütün şeklinde ulaşmayı
hedefler. Bu durumda planlamaların örgüt faaliyetlerini dağınıklıktan kurtardığı
ve böylece plansız duruma oranla örgüte, yüksek düzeyde bir rasyonellik ve
düzen getirdiği söylenebilir.
İletişim, sadece planlamanın amaçların saptanması aşamasında değil,
diğer aşamalarda da büyük öneme sahiptir. Amaçların gerçekleştirilmesinde
kullanılacak kaynak ve olanakların saptanması, plan ve programların
hazırlanması, bunlar içerisinden amaçlan en iyi gerçekleştirecek olanların
seçilmesi ve seçilen plan ve programların uygulanması etkin bir iletişim
sistemini gerektirmektedir. Planlama ile iletişim iç içe geçmiş halka gibidir.
İletişimsiz planlama rasyonellikten ve etkinlikten uzaktır. İletişim sayesinde
yöneticiler, gerçekleşen faaliyetlerin plana ve sonuçta amaca uygun olup
olmadığını saptarlar. Faaliyetlerde plana aykırılık saptandığında, düzeltme
yapılabileceği gibi, planlarda da değişiklik yapmak yoluna gidilebilir. Bu sebeple
geleceğe yönelik olarak yapılan planların koşulların gerektirdiği değişiklik ve
düzenlemeleri sağlayacak biçimde esnek olmaları gerekmektedir.
3.4.2. Örgütleme ve İletişim
Belirli bir amacı gerçekleştirmeye çalışan ve ayrı ayrı parçalardan
oluşan sisteme örgüt ( teşkilat ) denir. Örgüt (teşkilat) belirli amaçları
gerçekleştirmek için sosyal şartlar altında hiyerarşik olarak yapılanmış bir
düzendir (Aydın, 2001: 61). Örgütlenme ise “bir kurulusun amaçlarını
gerçekleştirebilmesi
için
gerekli
olan
yer,
araç-gereç
ve
personelin
sağlanması; bunların belli bir sistem dahilinde bir araya getirilmesi ve kişiler
100
ile birimler arasında görev ve yetki dağılımının yapılması” seklinde
tanımlanabilir (Aydın, 2001: 61). İyi bir örgütlenme (Aydın, 2001: 62);
• Görev yetki ve sorumlulukların sağlıklı dağıtımını
• Görev yetki ve sorumlulukların sınırlarının çizilmesini
• Kimin kimden emir alıp vereceğinin belirlenmesini (böylece yönetimin
ve islerin kolaylaşmasını)
• Örgütlerin büyütülmesi ve küçültülmesinin kolaylaşmasını
• Örgüt üyeleri arasında iyi ilişkiler kurularak etkili ve verimli bir çalışma
imkânı ve ortamı sağlanmasını
• Tüm unsurların amaçlar doğrultusunda çalışmasını
• Sosyo-ekonomik/teknolojik gelişmelere ayak uydurulmasını sağlar.
Örgütlenmeden bu faydaların sağlanabilmesi için örgütlerin makine,
malzeme ve para gibi maddi; insan gücü gibi manevi kaynaklarının temin
edilmesi gerekir (Tortop vd., 2007: 62).
Örgütleme süregiden bir faaliyettir ve planlanan hedefe ulaşılamaması
durumunda yönetici yeniden örgütlenme yönünde karar verebilir. Bir başka
deyişle örgütleme, eylem planının, şirketin formal ve informal örgütlenme
yapıları içerisinde nasıl gerçekleştirileceğinin belirlenmesidir. Kişilerarası
iletişim becerileri ve örgüt kaynaklarını optimize eden denetim prensipleri bir
arada örgütleme becerisini meydana getirir.
101
3.4.2.1. Örgüt Şeması ve İletişim
Örgüt şeması, örgütlenmenin yapısal gösterilişidir. Şemada temel
ilişkiler ve işlevlerin bölümlendirilmesi görülür. Şemadaki dikey ilişki durumuna
bakılarak kimin kime emir vereceği, kimin kime karşı sorumlu olacağı kolayca
anlaşılır.
Ayrıca bu şemalar, işletmedeki birim ve kişiler arasındaki iletişim
ilişkilerini de göstermektedir. Şemada görülen organlar birbirlerinden kopuk
değildir; tersine ortak amaç doğrultusunda birbirleriyle sürekli olarak ilişki
içindedirler. Aralarında kurulan iletişim köprüleriyle organların fonksiyonlarını
yürütmesi, anlaşma ve işbirliğine yönelmesi mümkün olmaktadır. (Learned,
1972:74) Örgütsel basamaklar arasında çift yönlü bağlantının kurulması ile ilgili
örgütsel
iletişim
kanalları
işlemeye
başlamakta
ve
örgüt
canlılık
kazanmaktadır.
3.4.2.2. Örgütsel Yapı ve İletişim
Örgütsel yapı ise, işletmede görevlerin birbirinden ayrı olarak ancak
koordineli biçimde gerçekleşmesine yardımcı olan ilişkiler bütünü olarak
tanımlanmaktadır
(Hellriegel
ve
Slocum,
1989:343).
Bu
tanımlardan
hareketle, örgütsel yapı kavramından bir örgütü oluşturan alt sistemler
arasındaki ilişkiler anlaşılmalıdır. Tüm işletmelerin kültürleri gereği, farklı da
olsa bir yönetsel ve örgütsel yapıları vardır. Bu yapılarda yöneticilerin ve
çalışanların yetki ve sorumlulukları, haberleşme ilişkileri, liderlik davranışları,
yetki devri, uzmanlaşma düzeyi ve yönetim alanı gibi unsurlar farklılaşabilir.
102
Örgütsel yapı ve iletişim sistemi arasındaki ilişkiyi ortaya koyan
araştırma sonuçları aşağıya maddeler halinde çıkarılmıştır (Sabuncuoğlu,
1972: 30). Buna göre;
•
Bilgi alışverişinin engellendiği ya da düzensiz işlediği durumlarda
örgütsel yapı olumsuz yönde etkilenecektir.
•
Örgütsel basamaklarda yer alan organlardan önemli nitelikte bilgi ya da
görüşlerin alınmayışı, ayrıntılı planlama çalışmalarını aksatmaktadır.
•
İletişim kısırlığı nedeniyle ürün öngörülen nitelikte olmayabilir. Ayrıca
çalışma düzeninin esnekliğinden söz edilemez.
•
Verilen emirlerin nedenleri açık değilse, iş görenler çoğu kez
yöneticilerin yetenekleri ile örgütün etkinliği üzerinde kuşkuya düşerler.
Örgütleme, örgütün cinsi ve büyüklüğü ne olursa olsun, yerine
getirilmesi zorunlu bir işlevdir. En küçük bir işletmede bile herkes kendisine
düşen ödevi bilmedikçe ve bunu öteki işlerle uyum içinde belirli sürelerde,
belirli biçimde yerine getirmedikçe işletmenin üretimi gerçekleştirmesi mümkün
olamaz. Bir örgütte insanlar arasında biçimsel iletişimden başka biçimsel
olmayan (doğal) iletişim de mevcuttur. Her iki iletişim yönteminin rasyonel
biçimde
kurulması
örgütleme
fonksiyonun,
etkin
bir
şekilde
gerçekleştirilmesine imkân sağlayacaktır.
3.4.3. Yöneltme ve İletişim
Yöneltme, örgüt çalışanlarının, planlarla uygun hareket etmelerini de
kapsar. Yöneltme, yöneticinin astlarının faaliyetlerini etkilemesi ve onlara ne
103
yapmaları gerektiğini bildirmesiyle ilgili bir yönetim faaliyetidir. Yöneltme,
yöneticinin genel tutumu ile ilgili olup, tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra,
personeli çalışmaya sevk etme süreci olarak kabul edilebilir (Mucuk,
2000:178).
Yönetme, “eldeki kaynakları en ussal ve etkin bicimde kullanarak, belli
bir yapıyı en kısa ve kestirme yoldan belli amaçlara yöneltebilme güç ve
çabası” seklinde de tanımlanabilir (Fişek, 1975: 232).
Yöneltme, yetki ve sorumluluk sahibi olan yöneticinin astlarının
faaliyetlerini etkilemesi ve onlara ne yapmaları gerektiğini bildirmesiyle ilgili bir
yönetsel faaliyettir. Bunların olması için yöneticilerin yapması gereken
işlemler ve yapılan işlemlerin durumu hakkında bilgi sahibi olmaları
gerekmektedir.
Yönetmenin unsurları (Tortop vd., 2005: 105- 112):
• Karar verme (alternatiflerden birini seçme),
• Haber verme (verilen kararın uygulayıcılara bildirilmesi),
• Örgütleme (personeli kararı uygulayacak kıvama getirme),
• Harekete geçirme (çalışanları canlı hareketli tutma) ve
• Yükseltmedir (harekete gecen personeli değerlendirip daha önemli
yere getirme ).
Yönetici, örgüt adına isteklendirme ve liderlik unsurlarını kullanarak,
elemanının yeteneklerini en üst düzeye çıkarmaya çalışır. Elemanları
etkileme becerisi ise yöneticinin beşeri iletişim yeteneğine bağlıdır. Yönetici
çeşitli isteklendirme teorileri ve liderlik özelliklerini analiz ederek çalışanlarına
104
performans artışı sağlamak için gereken etkin bileşimi bulmaya çalışır.
Burada da çalışanların çıkarlarını, örgüt çıkarlarıyla uyumlu hale getirmek için
yollar bulması gerekecektir.
Yöneltme, yöneticinin astların eylemlerini etkileme biçimidir. Bu kavram
ilk olarak astlara yetenekleri dâhilinde işi başarabilmeleri için açık ve kesin
emir ve yönergelerin verilmesini içerir. İkinci olarak iyi bir iletişim ağının
varlığını ve üçüncü olarak da, astların verilen işi başarmak için motive
edilmelerini kapsamaktadır. Ayrıca örgütte iyi bir ödül sisteminin kurulmasını
gerekli kılmaktadır.
3.4.3.1. Emir - Komuta ve İletişim
Emir vererek yöneticiler iş yaptırırlar. Emir işin yapılmasını asttan
istemektir, direktif ise yol gösterme rehberlik etmedir. Etkili bir yöneltme için
verilecek olan emir ve yönergelerin şu özelliklere sahip olması gerekmektedir;
•
Emir ve yönergeler rasyonel olmalıdır. Bu konuda yönetici, astının bu
verilen işi yapabilecek yeterliliğe sahip olup olmadığını ve eldeki
imkânların verilen işi yapmadaki elverişlilik derecesini göz önünde
bulundurmalıdır.
•
Emir ve yönergeler tam olmalıdır. Yapılacak işin amacı, işi yaparken
kullanılacak yöntem ve işin tamamlanma süresi asta bildirilmeli ve astın
zihninde yapılacak işe ilişkin karanlık nokta kalmamalıdır.
•
Emir ve yönergeler açık olmalıdır. Önemli olan emir ve yönergenin onu
alan kişi için açık olmasıdır. Bunun için üst, astı ile empati kurabilmeli ve
asta ne söylemesi gerektiğini ona göre tayin etmelidir. Ayrıca emir ve
105
yönergede kullanılan dil de ast tarafından kolaylıkla anlaşılabilmelidir.
•
Emir ve yönergeler yazılı olmalıdır. Emirlerin yazılı hale getirilmesinin
hem yöneticiyi daha dikkatli düşünmeye ve daha kesin olmaya zorlaması
bakımından, hem de emirlerin incelenmesi ve saklanabilme olanağının
ortaya çıkması açısından üstünlükleri vardır. Buna karşın yazılı
emirlerin yöneticilere bir kırtasiye külfeti yüklemesi de kaçınılmazdır
(Göksoy, 1979: 184- 185).
Astları planları uygulamaya sevk eden şey yöneltme işlevidir. Planın
uygulanmasını sağlamak için yönetici vereceği emir ve yönergelerin yukarıdaki
kıstaslara uymasına özen göstermelidir. Ayrıca iyi bir emir - komuta zincirinin
kurulması, etkin bir iletişim sistemin kurulmasına bağlıdır. (Yozgat, 1983:303)
Otoritenin uygulanması için, emri verenle onu kabul eden arasında bir
iletişime ihtiyaç vardır. Yönetici kimin, neyi, ne maksatla, ne zaman, nerede
ve nasıl yapması gerektiğini astlarına ancak iletişim sistemleri aracılığıyla
iletebilir.
3.4.3.2. Yönetsel Biçimi ve İletişim
Üstlerin otoritesini astların kabulü ve kabul alanı (üstlerin emirlerini
kabul etme çerçevesi, sınırı) sivil kuruluşlarda çok dar, askeri kuruluşlarda
geniştir. Otorite ile düzen ve koordinasyon sağlanır.
Yöneticilerin mevkiine göre idareyi personele karsı temsil ve personeli
idareye karsı temsil gibi iki yönlü temsil görevleri vardır (Yiğit’ten akt., Aydın,
2001: 68).
Yöneticinin yöneltme biçimi, kurulan emir - komuta ve iletişim sistemlerini
etkilemektedir. Eğer yönetici, otokratik bir yönetim anlayışına sahipse; üstlerin
106
astlara güvenleri az olmakta ve bilgi verme emir şeklinde olup karşılıklı bilgi
alışverişi söz konusu olmamaktadır (Aytek, 1984: 74). Demokratik yönetim
biçimlerinde ise astlar, üstlerin aktardıkları bilgilere bağlı kalmamakta ve bu
bilgilere bağlı olarak iyi bir uygulama yapabilmek için üstleriyle yapılan
uygulamayı tartışabilmektedirler.
Yönetim işlevinde yöneltme biçimleri, örgütte ya demokratik ya da
otokratik bir ortam sağlamaktadır. Sağlanan ortamlar işgören beklentilerine ya
uygun ya da ters düşecektir. Eğer iletişim çift yönlü ve ortam demokratik ise
işgören morali yüksek, aksi durumda ise düşük olacaktır. Personel moralinin
yüksek oluşu örgütsel verimliliğe ve etkinliğe katkı sağlarken, düşük moral
etkinlik ve verimliliği azaltacaktır. Ayrıca özendirici çalışma ortamı iş
görenlerin yeteneklerini en üst düzeyde kullanmalarına imkân sağlayacaktır.
3.4.3.3 Güdüleme ve İletişim
Liderlerin önemli fonksiyonlarından biri çevrelerini enerji ve coşku dolu
hale getirebilmeleridir. Buna motivasyon (güdüleme) denmektedir. Motivasyon
bireyleri harekete geçiren, sonuç almaya yönelten bir uyarı olarak
tanımlanabilir.
Örgüt içerisinde izleyenlerin yaratıcılığı ve verimliliğini artırmada en
önemli iki araç; etkin iletişim süreci ve yüksek motivasyondur (Kavrakoğlu vd.,
2002: 170).
Liderler izleyenleri ile etkin iletişim sistemi kurarak onları örgütsel
amaçlar doğrultusunda motive ederler. Liderlerin temel görevi insanların
kendilerini güçlü, yeterli, bilgili ve işin içinde hissetmelerini sağlamak ve onları
harekete geçirmedir. Mükemmel bir iletişim yeteneği geliştirmek, etkin lider
olmak için mutlak gereklidir. Lider, başkalarını harekete geçirmek için bilgi ve
fikirlerini paylaşmak zorundadır. Eğer bir lider mesajını açık bir şekilde
107
başkalarına aktarıp onları motive edemiyorsa, bir mesaja sahip olmasının
hiçbir önemi yoktur (Maxwell, 1999:29).
Motivasyondaki
amaç
insanların
içindeki
potansiyeli
serbest
bırakmaktır (Pitino, 1997: 4). Bunu da insanları korkutarak, baskı altında
tutarak değil başarılı olmanın kendi tercihleri olduğunu belirterek motive
etmektir.
İşgörenler örgütlere belirli gereksinimlerini karşılamak üzere dâhil
olurlar. Bu gereksinimlerini fizyolojik ve psiko-sosyal gereksinimler olmak
üzere iki başlık altında toplayabiliriz.
Bu
gereksinimlerinin
karşılanması
büyük
ölçüde
yöneticinin
yeteneklerine bağlıdır. Yöneticinin yeteneklerini göstermesine fırsat sağlayan
ise örgütlerin iletişim sistemleridir.
Motivasyon sağlayabilmek için yönetici, astları ile empati kurabilmelidir.
Psiko-sosyal ihtiyaçların karşılanmasında ise iletişim sistemine önemli görev
düşmektedir. Örgüt amaçlarının neler olduğu, örgüte ne ölçüde yararlı
olabilecekleri hakkında bilgisi olmayan ve örgüt içinde kendi istek, ihtiyaç ve
düşüncelerine değer verilmediğini sezen kişilerde çalışma isteği azalmakta ve
moral düşüşü yaşanmaktadır.
Örgüt üyelerine yukarıdan aşağıya gönderilen emir ve talimatlar ile fazla
bilgi, çalışanların motivasyon problemini tek başına çözemez. Motivasyonun
artırılabilmesi için aşağıdan yukarıya, yatay ve doğal iletişim kanallarına da
ihtiyaç vardır. Diğer taraftan, çalışanlar tarafından üst makamlara iletilen dilek,
şikayet ve düşüncelere yöneticiler tarafından gerekli ilginin gösterilmesi ve
değer verilmesi de etkin bir motivasyon sisteminin kurulabilmesi için bir
zorunluluktur.
108
Örgüt üyelerinin, örgüt yönetimine katılmaları başka bir deyişle örgütte
alınan kararlarda söz sahibi olmaları onların psiko-sosyal ihtiyaçlarının
giderilmesi, morallerinin yükseltilmesi ve etkinliklerinin arttırılması anlamında
olumlu katkılar sağlar.
Sonuç olarak; etkin iletişim sistemi ile iyi bir yönetim sisteminin
kullanılması sonucunda bireysel amaçlarla örgütsel amaçlar pekiştirilmiş ve
örgüt harekete etkin bir şekilde geçirilmiş olacaktır.
3.4.4. Koordinasyon ve İletişim
Koordinasyon yönetimin ya da örgütün amacını gerçekleştirebilmesi
için ilgili tüm birimler ve kişilerin uyum içinde hareket etmesidir. Diğer bir
tanımla, yönetim birimlerinin “belirli bir amacı gerçekleştirmek için aynı
konuda çalışan diğer kuruluşlarla ve birimlerle işbirliği yapmaları” demektir
(Tortop vd., 2005:120). Üretim süreci karmaşıklaştı, örgüt içi davranışlar çok
yönlülük kazandı, örgütler büyüdü ve uyumlulaştırma gereği ortaya çıktı. İş ve
eylem birliği gereklidir. Koordinasyon sadece örgüt içi değil diğer kurum ve
kuruluşlarla da gereklidir.
Koordinasyonun 3 unsuru şunlardır (Tortop vd., 2005: 121):
• Ahenkli birleştirme
• İşbirliği
• Teşvik (özendirmek)
Koordinasyon sağlanırken bazı ilkelerden harekete edilir (Newman’dan
akt., Tortop vd., 2005: 121)
• Teşkilat yapısında sadeleştirme yapmak
109
• Kamu hizmeti politikalarında birlik temin etmek
• Haberleşme kanallarını iyi düzenlemek
• Koordinasyon için personeli teşvik etmek
Yönetimde koordinasyon; insanların çabalarını birleştirmeyi, zaman
bakımından ayarlamayı, ortak amaca ulaşmak için faaliyetlerin birbiri ardınca
gelmelerini ve iç içe geçerek birbirlerini bütünlemelerini sağlar. Yani
koordinasyon ortak amaca yönelik bir işbirliği sistemi ve mekanizması
olmaktadır. Bireylerin görüş açıları arasındaki farklılıkları gidermek ve
bireylerle
gruplar
arasındaki
amaç
uyumunu
sağlamak
gibi
işlevler
görmektedir.
Böylece, örgütte amaçların gerçekleştirilmesine imkân sağlayacak
ortak bir anlayış oluşturulmuş olacaktır. Örgütün her üyesi ve her birimi bir
bütün
olan
örgüt
içindeki
yerini
bilecek
ve
örgüt
amaçlarının
gerçekleştirilmesine yönelmiş çabalarını, örgütte aynı yönde harcanan diğer
çabalar ile etkin bir biçimde birleştirebilecektir.
Eğer işletmeyi oluşturan bölümler, birbirlerinin yaptıklarından bilgili
kılınmazlarsa örgüt, kararsız ve kendi kendine rakip bir hal alır. Bu durumda,
bireyler ya da bölümler arasında anlaşma sağlayacak ve ortak amaçlar
doğrultusunda onları birleştirecek olan koordinasyon işlevinin, kullanacağı en
etkili araç kuşkusuz iletişim sistemi olacaktır. Sayles,
yönetimde etkinliği
sağlayabilmeyi, bu çevrede yöneticinin kendisini etkileyebilen bütün örgüt
dilimleriyle ilişki kurabilme yeteneğine bağlamaktadır (Aşıkoğlu, 1986: 24).
Ayrıca iletişim sistemi sayesinde işletme, işletmeyi oluşturan üretim
etmenlerinin yalın toplamından daha fazla bir değer kazanmaktadır. Sinerji
olarak adlandırılan bu değer fazlası uyum değeridir.
110
İletişim sistemi bölümlerin kendi içindeki uyumu kadar bölümler arası
ve dış çevre ile de uyuşmayı sağlamalıdır. Zira örgüt açık bir sistemdir ve
çevreden soyutlanamaz. Durum böyle olunca dış çevrede meydana gelen
değişmelere örgütün uyum göstermesi ve varlığını sürdürmesi etkin bir
koordinasyon gerektirir. Bu koordinasyonun sağlanmasında kullanılacak araç
yine iletişim sistemi olacaktadır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki örgütsel iletişim; örgütlerde koordinasyonun
da özüdür. Koordinasyon görevinin etkin bir şekilde yerine getirilmesi, geniş
ölçüde örgütsel iletişim sisteminin etkinliğine bağlıdır.
3.4.5. Denetim ve İletişim
Denetim; yönetimin amaçları doğrultusunda planlanan ve yapılması
istenen faaliyetlerin yapılıp yapılmadığını, yapılmış ise ne kadar doğru, etkin
ve verimli yapıldığını; yapılmamış ise neden yapılmadığını belirlemek, kontrol
etmek” şeklinde tanımlanabilir (Aydın, 2001: 76).
Yönetim sürecinde denetim, yapılan işlemlerin standartlaşmasını
sağlayan, yapılmış ve yapılmakta olan işlemlerin nasıl gerçekleştiğini ve
hedeflerin
ne
kadarına
ulaşıldığını
belirleyen
işlemlerin
tümünü
oluşturmaktadır. Ortaya çıkan aksaklıkların düzeltilmesi ve ileride ortaya
çıkacak olası aksaklıklar için de çözüm yollan geliştirmek, denetleme süreci
içerisinde gerçekleşmektedir. Denetleme işlevi, örgütlerde farklı yönetim
kademelerinde farklı şekilde ve farklı araçlar yardımıyla gerçekleştirilmektedir.
Üst düzey yöneticiler tek yetki kademesi olarak sıkı bir denetleme işlevine
sahiptirler, bunun için de alt düzey yöneticilerinin hazırladıkları raporlardan
yararlanırlar. Orta düzey yöneticileri, kurmuş oldukları çalışma veya
denetleme grupları yardımıyla astlarını denetleyebilirler. Alt düzey ise,
denetleme işinde kuralları kullanır (Anameriç, 2003: 185- 186).
111
Denetim, örgütteki gelişmeler ve gerçek durumun önceden tespit edilmiş
ölçütlerle
karşılaştırılması,
sapmalar
varsa
nedenlerinin
bulunması
ve
düzeltilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Denetim, uygulamada ki gelişmelere,
sapmalara ve elde edilen başarılara ilişkin bilgilerin devamlı olarak toplanıp
değerlendirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Bu anlamda denetim, örgütün bütün
yönlerini kapsar; örgütü oluşturan yapısal, teknolojik ve insana ilişkin bütün
öğelerine uygulanır.
Etkin bir denetim, etkin bir planlamayı yani önceden hazırlanmış
ölçütlerin varlığını gerektirir. Bu planların ya da ölçütlerin hazırlanması,
örgütlerin amaçları,
kaynakları ve çevresi konusunda şimdiki ve gelecek
zamana ilişkin geniş çapta bilgilerin toplanmasını gerektirir. Denetim ve
planlama arasındaki fark, planlamanın faaliyetlerden önce, denetimin ise
faaliyetler sırasında ve sonrasında yapılmasıdır.
Denetimin
sadece
sonuçların
planlarla
karşılaştırılması,
ya
da
problemler ortaya çıktıkça düzeltilmesinin yanında önleyici bir rolü de vardır.
Denetim görevinin önleyici rolünü yerine getirebilmesi için gerçek durum
hakkında devamlı ve hızlı bilgi ihtiyacı olacaktır. Bu ihtiyaç, uygulamada
genellikle örgütün alt kademelerinde ya da eylem merkezlerinde hazırlanan
süreli raporların yazılı olarak ve biçimsel iletişim kanallarını izleyerek örgütün
üst düzey yönetim aşamalarına gönderilmesi suretiyle karşılanır. Ancak bu
şekildeki rapor sistemi yavaş işler ve yöneticilerin durum hakkında
zamanında, tam ve doğru bilgi sahibi olmalarını engeller. Bu sebeple diğer
iletişim kanallarının da açık olması ve etkin bir şekilde işletilmesi
gerekmektedir. Ayrıca örgütlerin geri besleme suretiyle kendi kendilerini
denetleme imkânları da olmalıdır.
112
3.4.5.1. Denetimde Sorun Çözme ve İletişim
İdeal bir denetim sistemi; ölçütlerden sapma eğilimlerini daha sapmalar
meydana gelmeden haber verebilmeli ve sapmalar örgütte büyük kayıplara
yol açmadan düzeltmeleri yapabilmelidir. Bu amaca tam anlamıyla ulaşmak,
ancak örgütte otomatik bir geri besleme sisteminin kurulmuş olmasıyla
mümkündür. Sapmalara ve düzeltmelere ilişkin gerekli bilgileri hızlı, tam ve
doğru bir biçimde karar, denetim ve eylem merkezlerine ulaştırabilecek etkin
bir iletişim sisteminden yoksun olan örgütlerde, geleceğe yönelik bir denetim
sisteminin gerçekleştirilmesi olanağı da bulunmayacaktır.
Denetim sisteminin girdilerini, karşılaşılan sorunlar ve bu sorunlara ait
bilgiler oluşturur. Bu bilgiler gerçek durumu ne kadar doğru yansıtabilir ve
yöneticiler tarafından his ve değer yargılarının etkisinden ne ölçüde uzak bir
biçimde algılanabilirse sonuç o derece başarılı olacaktır (Şekil 11).
Amaçlar
Bilgi Kanalları
Standartlar
Bilgi Kanalları
Bilgi Kanalları
HĐSSEDĐCĐ
Yönetici DÜZENLEYĐCĐ
Girdi
(sorunlar
Bilgiler)
ĐŞLEM
Şekil 11. Denetim Süreci ve İletişim (Üçok, 1988: 197)
ÇIKTI
113
Bu aşamada, yönetici algıladığı sorunları değerlendirir ve gerekli kararları
alır. Yöneticinin başarısı, bilgi toplama, mesajları algılama, mesaj iletimi ve
toplanan bilgileri değerlendirme gibi etmenlere bağlı olacaktır.
Çıktılar ise,
sorun olarak beliren ilk durumun, gerekli düzeltmeler
yapıldıktan sonra yeniden aldığı şekildir. Yapılan düzeltmeler sonunda eldeki
standartlara ulaşılamamış ise düzeltici çabalar yeni bilgiler doğrultusunda
devam eder.
3.4.5.2. Denetim Alanı ve İletişim
Denetim alanı, genellikle bir yöneticinin etkin bir şekilde denetleyeceği
astların sayısı şeklinde tanımlanmaktadır. Denetim alanı ile örgütsel iletişim
arasında iki yönlü bir iletişim vardır.
İki yönlülüğün bir gereği olarak denetim alanı iletişim sistemine göre
biçim alacaktır. Etkin iletişim sistemi ile oldukça geniş bir alan denetlenebilirken,
iletişim sistemi yetersiz olduğunda ise denetim alanı dar tutulacaktır. Bu
durum, astların moralinin düşmesine ve yaratıcılık yeteneklerinin azalmasına
yol açabilecektir.
Örgütte denetim alanının dar tutulması, hiyerarşik kademelerin sayıca
artmasına ve dik bir örgüt yönetim yapısının ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Bunun sonucu olarak ise örgütsel iletişim sisteminin etkinliğinde bir yükselme
olabilecektir. Böyle bir sistemde denetim genel olacağı için çalışanların
morallerinin de yüksek olması beklenir.
Elektronik iletişim araçlarının iletişim sistemlerinde yer almasıyla
geleneksel denetim anlayışı önemini yitirmeye başlamıştır. Günümüzde,
114
dünya üzerinde bulunan uluslar arası şirketler, elektronik sistemler yardımıyla
kolayca kontrol, sevk ve idare edilebilmektedir. Yönetim görevlerinin yerine
getirilmesindeki tüm bu gelişmeler iletişim dünyasındaki ilerleyiş ile mümkün
olmaktadır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BİTLİS HİZAN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ÖRGÜT VERİMLİLİĞİNİN
ARTIRILMASINDA İLETİŞİMİN ROLÜ KONULU ANKET ÇALIŞMASI
4.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Araştırmanın temel amacı yöneticilerin, yönetim fonksiyonunu yerine
getirirken astlarıyla olan ilişkilerinde yönetsel iletişimi hangi boyutlarıyla ve
nasıl uyguladıklarını yönetici ve çalışanlar açısından değerlendirmektir.
Ayrıca,
etkin
olmayan
iletişimin,
kurumlarda
hatalara,
sürtüşmelere,
masraflara, zaman kayıplarına ve ast üst ilişkilerine olan etkisi incelemiştir.
Bu araştırma yapmış olduğu anket çalışmasıyla iletişim konusunda
yönetici- memur ilişkilerinde yaşanan çatışma konularına ışık tutarak iş
hayatında yaşanan iletişim eksikliklerine, hatalarına değinmesi nedeniyle
önem arz etmekte, meydana gelebilecek olası çatışma, harcama ve zaman
kayıplarına engel olabilecek tutumların oluşturulmasına yönelik temel
çıkarımları öne sürdüğünden mevcut literatüre katkı sağlayacaktır.
4.2. ARAŞTIRMANIN EVRENİ
Bu araştırmada betimsel modelleme yapılmıştır. Betimsel modelle
yürütülen bir araştırmanın başında, araştırma evreni belirlenir. Evren,
araştırma bulgularının genelleneceği bireylerin tümüdür. Bu araştırmada
evren olarak Bitlis ili Hizan ilçesindeki eğitim kurumları çalışanları seçilmiştir.
Hizan ilçesinde 94 adet eğitim kurumunda; 49 yönetici ile 485 memur ve
hizmetli olmak üzere toplam 534 adet personel bulunmaktadır. Tüm
çalışanlara yönelik bir araştırma yapılamamıştır ancak mevcut örneklem
evreni temsil etmektedir.
Yapılan araştırmada ankete 37 yönetici ve 144
personel olmak üzere toplam 181 kişi örneklem kapsamına alınmıştır.
116
4.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Araştırmada
anket
yöntemi
uygulanmıştır.
Anket
24
sorudan
oluşmaktadır. Bu sorulardan 3’ü önem sırasına göre sıralama, 12’si ise
derecelendirme biçimindedir. İlk 5 soru katılımcıların yaş, cinsiyet, medeni
durum, mesleği ve görev süresiyle ilgilidir. Sorular çeteleme yöntemiyle
değerlendirilip bulgular tablo ve grafik haline getirilmiştir.
Ankete katılımcılar seçilirken basit rastgele örnekleme yöntemi
kullanılmıştır. Bu yöntemde evrendeki her elemanın eşit seçilme şansı vardır.
Bu çalışma evrenindeki tüm personel isimleri yönetici ve memur olmak üzere
iki grup halinde listelenmiş ve numaralandırılmıştır. Sonra ‘rastgele sayılar
tablosu’ kullanılarak örnekleme girecek elemanlar belirlenmiştir. Anket
belirlenen personel e uygulanmıştır.
Anketler
katılımcıların
sorulara
verdikleri
yanıtlara
göre
değerlendirilmiş, işaretleme yapılmayıp herhangi bir görüş veya öneride
bulunulmayan soruların sonuçları değerlendirilmeye tabi tutulmamıştır.
Sadece
katılımcılar
tarafından
işaretlemeye
tabi
tutulan
veriler
değerlendirilmiştir.
4.4. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI
Bu araştırma yönetici ve memurlar açısından yönetsel iletişimin rolü
incelenirken örgüt içerisinde yönetsel iletişimin eksik olduğu temel varsayım
olarak ele alınmıştır. Bu nedenle yönetici-memur kıyaslamasında yönetime
yönelik sorulara her iki grubun cevaplarında farklılık olacağı, genel olarak
yöneticilerin pozitif yönde cevap verirken memurların negatif yönde cevap
117
vermeye eğilimli olduğu varsayılmaktadır. Aşağıda hazırlanan varsayımlar bu
çerçevede değerlendirilmelidir.
Örgüt işlevini yerine getirirken yönetici-memur iletişiminde yöneticilerin,
memurların bakış açısıyla uzun ve her zaman amacına uymayan konuşmalar
yaptığı, ancak yöneticilerin bu konuşmaların gerekli olduğuna inandığı veya
farkında olmadığı tahmin edilmektedir. Bu nedenle;
Varsayım 1. Yönetici-memur iletişiminde memurlar
yöneticilere kıyasla
mesajların uzunluğu ve amacına uygun olmayışından şikayetçidir.
Örgütsel yönetimde problem olduğu temel varsayım olarak ele
alındığında yöneticiler sübjektif anlamda
iyi bir yönetim sergilediklerini
düşünürken problemin memurlardan kaynaklandığını, memurların ilgisiz
olduğunu savlayacaktır. Bu nedenle;
Varsayım 2. Yönetici-memur iletişiminde yöneticiler memurlara kıyasla
çalışanların ilgisizliğini öne çıkarır.
Ancak her iki grubun da bu noktada birbirlerini suçlamak yerine, iletişim
problemlerini öne çıkaracağından;
Varsayım 3. Yönetici ve memurlar kurum hatalarının iletişim hatalarından
kaynaklandığını kabul ederler.
Koordine ve iletişimin en üst düzeyde olması gerektiğinin farkında olan
yöneticiler bu noktada başarılı olduklarını düşünerek;
Varsayım 4. Yöneticiler memurlara kıyasla bölümler arası iletişimin daha
yüksek seviyede olduğunu varsayarlar.
Yöneticiler her konuda ki problem ve sorunun kendilerine yansıdığını
varsaydıklarından;
118
Varsayım 5. Yöneticiler
memurlara
kıyasla
iletilen
mesajların
anlamlandırılması ile ilgili sorunların üstlere daha yüksek seviyede iletildiğini
düşünmektedir.
Hiyerarşik yapı yöneticileri bir nevi zırhla koruduğundan ve eylemlerin
zamanında eksiksiz yerine getirilmesi gerektiğini düşündüklerinden;
Varsayım 6. Yöneticiler memurlara kıyasla ast-üst ilişkisine daha bağlıdırlar.
4.5 ARAŞTIRMADA ELDE EDİLEN BULGULAR
Ankete 37 yönetici ve 144 personel olmak üzere toplam 181 kişi
katılmıştır. Anketi cevaplayanların %63,53’ü erkek, %36,46’sı kadınlardan
oluşmaktadır. Katılımcıların %90,60’ı gibi büyük bir çoğunluğunun 21-35 yaş,
%6,62’si 36-45 yaş arasında yoğunlaştığı görülmektedir.
Tablo 1. Katılımcıların Cinsiyet Dağılımları.
Katılımcıların Cinsiyet Dağılımları
MADDE 1
ERKEK
115
63.53%
KADIN
66
36.46%
ERKEK
66; 36%
115; 64%
KADIN
Tablo 1’de görüldüğü gibi çalışma evrenini oluşturan personelin
%63’ünü erkekler, %36,4’ünü kadınlar oluşturmaktadır.
119
Tablo 2. Katılımcıların Yaş Dağılımları.
KATILIMCI YAŞ GRAFİĞİ
MADDE 2
5; 3%
0; 0%
12; 7%
KARIŞIK YÜZDE
18-20
0
0,00%
21-35
164
90.60%
36-45
12
6.62%
46-+
5
18-20
21-35
36-45
46-+
164; 90%
2.76%
Ankete katılanların yaşlarına bakıldığında katılımcıların 164’ünün
yani %90,60’ının 21 – 35 yaş aralığında olduğu görülmektedir. Bu bize Hizan
Mili Eğitim personelinin büyük bir kısmının çok genç olduğunu göstermektedir.
18 – 20 yaş arası personel hiç yokken, 36- 45 yaş arası personel 12 kişi yani
katılımcıların %6,62’sidir. 46 ve üstü yaşlarda ise 5 personel yani
katılımcıların %2,76’sı görülmektedir.
Tablo 3. Katılımcıların Medeni Durumları.
MEDENİ DURUM GRAFİĞİ
MADDE 3
0; 0%
KARIŞIK YÜZDE
EVLİ
78
43.09%
BEKAR
103
56.90%
BOŞANMIŞ
0
0,00%
Katılımcıların
EVLİ
medeni
78; 43%
103;
57%
durumlarına
BEKAR
BOŞANMIŞ
bakıldığında
78’inin
yani
%43,09’unun evli, 103’ünün yani %56,90’ının bekâr olduğu görülmektedir.
Katılımcılar arasında boşanmış personel yoktur.
120
Tablo 4. Katılımcıların Görev Dağılımları.
MADDE 4
YÖNETİCİ
37
20.44%
MEMUR
144
79.55%
37; 20%
144; 80%
YÖNETİCİ
MEMUR
Ankete katılanların yönetici – memur kriterlerine göre dağılımları
incelendiğinde
%20,44’ünün
yöneticilerden,
%79,55’inin
memurlardan
(öğretmen ) oluştuğu görülmektedir.
Tablo 5. Katılımcıların Çalışma Süreleri.
HİZMET YILI GRAFİĞİ
MADDE 5
4; 2%
KARIŞIK YÜZDE
0-3 YIL
123
67.95%
4-6 YIL
35
19.33%
7-9 YIL
19
10.49%
10- + YIL
4
2.20%
Katılımcıların
hizmet
19; 10%
0-3 YIL
4-6 YIL
35; 19%
7-9 YIL
123; 69%
yıllarına
göre
dağılımlarına
10- + YIL
bakıldığında
%67,95’inin 0-3 yıl; %19,33’ünün 4-6 yıl; %10,49’unun 7-9 yıl; %2,20’sinin 10
ve üstü yıl çalışanlar olduğu görülmektedir.
Anketin 6. maddesinde sorulan “Çalışma hayatınızda iyi bir iletişim
kurmak ne derece önemlidir?” sorusuna katılımcıların tamamı: “çok önemlidir”
cevabını vermiştir.
121
Tablo 6.1. Katılımcıların İletişim ve İletişim Teknikleri Düzeyleri.
MEMUR
MADDE 7
MEMUR YÜZDE
ÇOK AZ
12
8.33%
AZ
31
21.52%
ORTA
77
53.47%
İYİ
24
16.66%
24; 17%
12; 8%
ÇOK AZ
31; 22%
AZ
ORTA
İYİ
77; 53%
“Kurum yönetici ve çalışanlarının iletişim ve iletişim teknikleri hakkında
yeterli bilgi – beceriye sahip olduklarını düşünüyor musunuz?” sorusuna
memurların %53,47’si orta derecede; %21,52’si az derecede; %16,66’sı iyi
derecede cevabını verirken, %8,33’ü çok az derecede cevabını vermiştir.
Buradan anlaşılan odur ki, memurlara göre yönetici ve personelin iletişim ve
iletişim
teknikleri
hakkında
yeterli
bilgi
ve beceriye sahip
oldukları
söylenemez.
Tablo 6.2. Katılımcıların İletişim ve İletişim Teknikleri Düzeyleri
YÖNETİCİ
MADDE 7
YÖNETİCİ YÜZDE
2; 5%
9; 24%
ÇOK AZ
2
5.40%
AZ
2
5.40%
AZ
ORTA
24
64.86%
ORTA
İYİ
9
24.32%
2; 5%
24; 66%
ÇOK AZ
İYİ
Yukarda ki aynı soruya yöneticilerin %64,86’sı orta derecede;
%24,32’si iyi derecede; %5,40’ı az derecede cevabını verirken yine %5,40’ı
çok az derecede cevabını vermiştir. Bu soruda görülmektedir ki yöneticilerin
kanaatleri memurların ki ile paraleldir.
122
Tablo 7. Katılımcıların Eğitim Almaya İstekliliği
EĞİTİM ALMAYA İSTEKLİLİK GRAFİĞİ
MADDE 8
KARIŞIK YÜZDE
21; 12%
EVET
160
88.39%
EVET
HAYIR
21
11.60%
HAYIR
160; 88%
“Çalıştığınız kurumda iletişim teknikleri ile ilgili eğitim almak ister
misiniz?” sorusuna katılımcılar %88,39 oranında “evet” cevabını verirken
%11,60 oranında “hayır” cevabını vermiştir. Değerlerden anlaşılan odur ki
katılımcılar büyük oranda iletişim teknikleri ile ilgili eğitim alma isteğindedirler.
Anketin 9. maddesinde katılımcılardan kurumlarında tercih edilen
iletişim araçlarını önem sırasına göre sıralamaları istenmiştir. Sonuçlar
aşağıdaki gibidir.
Tablo 8.1. Katılımcıların Kurumlarında Tercih Edilen İletişim Araçları Önem
Sırası.
MADDE 9 MEMUR
SIRALAMA
CEVAP
1
2
YAZILI İLETİŞİM YÖNTEM VE ARAÇLARI
20
102 16
6
SÖZLÜ İLETİŞİM YÖNTEM VE ARAÇLARI
115
22
3
4
GÖRSEL- İŞİTSEL İLETİŞİM YÖNTEM VE ARAÇLARI
8
16
114 6
DİĞER YÖNTEM VE ARAÇLAR
0
4
11
3
4
129
“Madde 9 memur” tablosuna bakıldığında memur katılımcıların 115’inin
yani %79,86’sının “sözlü iletişim yöntem ve araçları”nı birinci sırada; 102’sinin
yani %70,83’ünün “yazılı iletişim yöntem ve araçları”nı ikinci sırada; 114’ünün
yani %79,16’sının “görsel – işitsel yöntem ve araçları”nı üçüncü sırada
belirledikleri görülürken, 129’unun yani %89,58’inin dördüncü sıraya “diğer
123
yöntem ve araçlar” cevabını koydukları görülmektedir. Katılımcılar “diğer
yöntem ve araçlar” için herhangi bir iletişim yolu yazmamışlardır.
Tablo 8.2. Katılımcıların Kurumlarında Tercih Edilen İletişim Araçları Önem
Sırası.
MADDE 9 YÖNETİCİ
SIRALAMA
CEVAP
1
2
3
4
YAZILI İLETİŞİM YÖNTEM VE ARAÇLARI
7
25 5
0
SÖZLÜ İLETİŞİM YÖNTEM VE ARAÇLARI
23
11 3
0
ARAÇLARI
7
1
29 0
DİĞER YÖNTEM VE ARAÇLAR
0
0
0
GÖRSEL- İŞİTSEL İLETİŞİM YÖNTEM VE
37
Madde 9 yönetici” tablosuna bakıldığında yöneticilerin 23’ü yani
%62,16’sının “sözlü iletişim yöntem ve araçları”nı birinci sırada; 25’inin yani
%67,562sının “yazılı iletişim yöntem ve araçları”nı ikinci sırada; 29’unun yani
%78,37’sinin “görsel – işitsel yöntem ve araçları”nı üçüncü sırada belirledikleri
görülürken, 37’sinin yani hepsinin dördüncü sıraya “diğer yöntem ve araçlar”
cevabını koydukları görülmektedir. Katılımcılar “diğer yöntem ve araçlar” için
herhangi bir iletişim yolu yazmamışlardır.
Bu değerlere bakarak madde 9 için, Hizan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
kurumunda kullanılan iletişim yöntem ve araçları şu şekilde sıralandığı
söylenebilir:
1. Sözlü iletişim yöntem ve araçları
2. Yazılı iletişim yöntem ve araçları
3. Görsel – işitsel iletişim yöntem ve araçları ( internet, TV, video, vb.)
124
Tablo 9. Çalışan ve Yöneticilerin Mesajlara Karşı Dikkat Yüzdeleri.
MEMUR VE YÖNETİCİ
MADDE 10
CEVAP
KARIŞIK YÜZDE
EVET
141
77.90%
HAYIR
40
22.10%
40; 22%
EVET
HAYIR
141; 78%
Yukarıdaki tablo ve grafik çalışan ve yöneticilerin iletişim sürecinin
temel faktörü olan mesajlara, çalışanların yeterince dikkat edip etmediklerini
ortaya koymak adına sorulan anketin 10. maddesi için oluşturulmuştur. Tablo
10 incelendiğinde görülüyor ki ankete katılanların %77,90’ı “kurumunuzda
çalışanlar aldıkları mesajlara yeterince dikkat ediyorlar mı?” sorusuna olumlu
cevap verirken %22,10’u olumsuz cevap vermiştir. Bu değerlere bakarak
çalışanların mesajlara yeterince dikkat ettikleri sonucuna varılabilir.
Anketin 11. maddesinde katılımcılardan çalışanların mesajlara yönelik
dikkat eksikliğinin nelerden kaynaklandığının önem sırasına göre sıralanması
istenmiştir. Sonuçlar aşağıdaki gibidir.
Tablo 10.1. Katılımcıların Mesajlara Yönelik Dikkat Eksikliğinin Nedenleri.
MADDE 11 MEMUR
SIRALAMA
CEVAP
1
2
MESAJLARIN UZUNLUĞUNDAN
53
MESAJLARIN İŞİN AMACINA UYGUN OLMAYIŞINDAN
3
4
5
6
7
25 22
21
9
13 1
15
54 30
18
22 7
ZAMAN DARLIĞINDAN
31
16 40
28
8
MESAJLARIN KARMAŞIK BİR DİLLE İLETİLMESİNDEN
7
19 23
43
32 21 2
ÇALIŞANLARIN İLGİSİZLİĞİNDEN
4
10 20
15
50 43 3
BİLGİSİZLİK VE EĞİTİM EKSİKLİĞİNDEN
33
18 12
17
13 44 7
1
11 5
125
“Madde 11 memur ” tablosuna bakıldığında memur katılımcıların
53’ünün
“mesajların
uzunluğundan”
cevabını
birinci
sırada;
54’ünün
“mesajların işin amacına uygun olmayışından” cevabını ikinci sırada; 40’ının
“zaman darlığından” cevabını üçüncü sırada; 43’ünün “mesajların karmaşık
bir dille iletilmesinden” cevabını dördüncü sırada; 50’sinin “çalışanların
ilgisizliğinden” cevabını beşinci sırada; 44’ünün “bilgisizlik ve eğitim
eksikliğinden” cevabını altıncı sırada belirledikleri görülmektedir. Katılımcılara
“diğer” seçeneği de sunulmuştur, fakat katılımcılar “diğer” seçeneği için
herhangi bir “neden” yazmamışlardır.
Ayrıca tabloda birinci sıra için 31
katılımcının “zaman darlığından” cevabını; 33 katılımcının ise “bilgisizlik ve
eğitim eksikliğinden” cevabını vermeleri dikkat çekicidir. Buna rağmen memur
katılımcıların mesajlara yönelik dikkat eksiklikleri için sıraladıkları nedenler
aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1. Mesajların uzunluğundan
2. Mesajların işin amacına uygun olmayışından
3. Zaman darlığından
4. Mesajların karmaşık bir dil ile iletilmesinden
5. Çalışanların ilgisizliğinden
6. Bilgisizlik ve eğitim eksikliğinden
Tablo 10.2. Katılımcıların Mesajlara Yönelik Dikkat Eksikliğinin Nedenleri.
MADDE 11 YÖNETİCİ
SIRALAMA
CEVAP
1
2
3
4
5
6
MESAJLARIN UZUNLUĞUNDAN
2
3
7
5
8
11 1
OLMAYIŞINDAN
7
7
9
8
3
3
0
ZAMAN DARLIĞINDAN
4
1
12 11 4
4
1
İLETİLMESİNDEN
2
6
7
9
9
3
1
ÇALIŞANLARIN İLGİSİZLİĞİNDEN
14
8
0
3
10 1
1
BİLGİSİZLİK VE EĞİTİM EKSİKLİĞİNDEN
7
12
2
1
3
7
MESAJLARIN İŞİN AMACINA UYGUN
MESAJLARIN KARMAŞIK BİR DİLLE
12 0
126
“Madde 11 yönetici” tablosuna bakıldığında yönetici katılımcıların
verdiği cevaplar arasında sıralama yapabilmek için anlamlı bir farkın olmadığı
görülmektedir.
Ancak
birinci
sıra
için
14
yöneticinin
“çalışanların
ilgisizliğinden”; ikinci sıra için 12 yöneticinin “bilgisizlik ve eğitim eksikliğinden”
cevabını vermiş olmaları dikkat çekicidir.
Katılımcıların mesajlara yönelik dikkat eksikliğinin nedenleri her iki
tablo (Tablo 10.1 ve 10.2) da göz önüne alınarak değerlendirilirken yöneticimemur farklılıkları arasında dikkat çekici olan memurlar yöneticilere kıyasla
mesajların uzunluğu ve amacına uygun olmayışından şikayetçi iken
(Varsayım 1), yöneticiler çoğunlukla memurların ilgisizliğinden şikayetçi
olmaktadır (Varsayım 2). Bu nedenle Varsayım 1 ve Varsayım 2 anket
sonuçlarına göre doğrulanmıştır.
Tablo 11.1. Katılımcılar Açısından Yönetimin Karar Almada Bilgiye Ulaşma
Derecesi
YÖNETİMİN BİLGİYE
ULAŞABİLİRLİĞİ (MEMUR)
MADDE 12
MEMUR YÜZDE
HER ZAMAN
14
9.72%
ÇOK ZAMAN
71
49.30%
BAZEN
50
34.72%
NADİREN
9
6.25%
HİÇBİR ZAMAN 0
0,00%
HER ZAMAN
0; 0%
9; 6%
14; 10%
ÇOK ZAMAN
BAZEN
50; 35%
71; 49%
NADİREN
HİÇBİR
ZAMAN
Anketin 12.
maddesinde katılımcılara
“Yönetiminiz karar
alma
aşamasında ihtiyaç duyulan bilgiye kolayca ulaşabiliyor mu?” diye sorulmuş
ve memurlar için yukarıdaki tablo elde edilmiştir. Tabloya göre memur
katılımcıların %49,39’u “çok zaman”; %34,72’si “bazen”; %9,72’si “her
127
zaman”; %6,25’i “her zaman” cevabını verirken katılımcılardan “hiçbir zaman”
seçeneğini işaretleyen olmamıştır. Bu değerlere göre söylenebilir ki,
memurlara göre yönetim karar alma aşamasında ihtiyaç duyulan bilgiye
ulaşabilmektedir.
Tablo 11.2. Katılımcılar Açısından Yönetimin Karar Almada Bilgiye Ulaşma
Derecesi
YÖNETİMİN BİLGİYE ULAŞABİLİRLİĞİ
(YÖNETİCİ)
MADDE 12
HER ZAMAN
YÖNETİCİ YÜZDE
HER ZAMAN
4
10.81%
ÇOK ZAMAN
29
78.37%
BAZEN
2
5.40%
NADİREN
2
5.40%
0
0,00%
HİÇBİR
ZAMAN
2; 5%
0; 0%
2; 5%
4; 11%
ÇOK ZAMAN
BAZEN
NADİREN
29; 79%
Anketin 12.
maddesinde katılımcılara
HİÇBİR
ZAMAN
“Yönetiminiz karar
alma
aşamasında ihtiyaç duyulan bilgiye kolayca ulaşabiliyor mu?” diye sorulmuş
ve yöneticiler için yukarıdaki tablo elde edilmiştir. Tabloya göre yönetici
katılımcıların %78,37’si “çok zaman”; %10,81’i “her zaman”; %5,40’ı “bazen”
ve yine %5,40’ı “nadiren” cevabını verirken katılımcılardan “hiçbir zaman”
seçeneğini işaretleyen olmamıştır. Bu değerlere göre söylenebilir ki,
yöneticilere göre yönetim karar alma aşamasında ihtiyaç duyulan bilgiye
kolayca ulaşabilmektedir.
128
Tablo 12. İletişim Hatalarının Çalışanlar Arasında Baskı ve Sürtüşmelere
Etkisi
MEMUR VE YÖNETİCİ
MADDE 13
CEVAP
KARIŞIK YÜZDE
AZ
52
28.73%
ÇOK AZ
23
12.70%
ORTA DÜZEYDE
80
44.20%
26
14.37%
YÜKSEK
DÜZEYDE
AZ
26; 14%
52; 29%
23; 13%
80; 44%
ÇOK AZ
ORTA
DÜZEYDE
YÜKSEK
DÜZEYDE
Anketin 13. maddesinde, iletişim hatalarını iş ortamında çalışanlar
arasında sürtüşme ve baskılara etkisi araştırılmıştır. Bu araştırmaya
katılımcıların %44,20’si “ orta düzeyde”; %28,73’ü “az” ; %14,37’si “yüksek
düzeyde”; %12,70’i ise “çok az” şeklinde cevap verdiği görülmüştür. Bu
değerlerden anlaşılacağı üzere çalışanların büyük bir çoğunluğu iletişim
hatalarının, iş ortamına sürtüşme ve baskı olarak yansıdığını düşünmektedir.
Şüphesiz bu baskılar da zamanla kişiler arası ilişkilerin bozulmasına ve
problemlerin doğmasına neden olacaktır.
Tablo 13.1. Katılımcılara Göre İletişim Hatalarının Kurum Hatalarına Etkisi.
İLETİŞİM HATALARININ KURUM
HATALARINA ETKİSİ (MEMUR)
MADDE 14
MEMUR YÜZDE
9; 6%
24; 17%
YÜKSEK
24
16.66%
ORTA
89
61.80%
ORTA
AZ
22
15.27%
AZ
ÇOK AZ
9
6.25%
YÜKSEK
22; 15%
ÇOK AZ
89; 62%
129
İletişim hatalarının kurum hatalarına etkisinin araştırıldığı ondördüncü
madde için, memurların verdikleri cevaplara bakıldığında yukarıdaki tablo
elde edilmiştir. Tabloya göre memurların %61.80’i orta; %16.66’sı yüksek;
%15.27’si az; %6.25 ise çok az cevabını vermiştir.
Tablo 13.2. Katılımcılara Göre İletişim Hatalarının Kurum Hatalarına Etkisi.
MADDE 14
YÖNETİCİ YÜZDE
İLETİŞİM HATALARININ KURUM HATALARINA
ETKİSİ (YÖNETİCİ)
YÜKSEK
11
29.72%
ORTA
19
51.35%
AZ
5
13.51%
ORTA
ÇOK AZ
2
5.40%
AZ
2; 5%
5; 14%
19; 51%
11; 30%
YÜKSEK
ÇOK AZ
İletişim hatalarının kurum hatalarına etkisinin incelendiği ondördüncü
madde için, yöneticilerin verdiği cevaplara bakıldığında yukarıdaki tablo elde
edilmiştir. Tabloya göre yöneticilerin %51.35’i “orta”; %29.72’si “yüksek”;
%13.51’i “az”; %5.40’ı ise “çok az” cevabını vermiştir. Bu verilere bakarak
memurların yöneticilerle aynı düşünceyi paylaştığı, yani kurumlarında iletişim
hataları yüzünden kurum hataları yaşandığını kabul ettikleri söylenebilir.
Yönetici ve memur karşılaştırmasında katılımcılara göre iletişim
hatalarının kurum hatalarına etkisi değerlendirildiğinde (Tablo13.1 ve 13.2)
her iki grubun da kurum hatalarının iletişim hatalarından kaynaklandığını
kabul etmektedir (Varsayım 3). Anket sonuçları Varsayım 3’ü doğrulamıştır.
130
Tablo 14.1. İletişim Hatalarının Kurum Giderlerinin Azaltılmasına Etkisi.
MEMUR
MADDE 15
CEVAP
YÜKSEK
40; 28%
17; 12%
DÜZEY
40
27.77%
ORTA DÜZEY
79
54.86%
AZ
17
11.80%
ÇOK AZ
8
5.55%
YÜKSEK
DÜZEY
8; 6%
MEMUR YÜZDE
ORTA
DÜZEY
AZ
79; 54%
ÇOK AZ
Tablo 14.2. İletişim Hatalarının Kurum Giderlerinin Azaltılmasına Etkisi.
MADDE 15
CEVAP
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ YÜZDE
YÜKSEK
DÜZEY
15
40.54%
ORTA DÜZEY
13
35.13%
AZ
3
8.10%
ÇOK AZ
6
16.21%
YÜKSEK
DÜZEY
6; 16%
3; 8%
15; 41%
ORTA
DÜZEY
AZ
13; 35%
ÇOK AZ
Yukarıdaki tablo ve grafikler, yönetici ve memurların, iletişimin etkin
hale getirilmesinin kurum giderlerin azaltılmasına ne derece imkan tanıdığı
araştırmasındaki görüşlerinden elde edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan
yöneticilerin %40.54’ü yüksek düzey; %35.13’ü “orta düzey”; %16.21’i “çok
az”; %8.10’u ise “az” oranda imkan tanıdığını belirtmiştir. Yöneticileriyle aynı
düşünceleri paylaşan memurların %54.86’sı “orta düzey”; %27.77’si “yüksek
düzey”; %11.80’i “az”; %5.55’i ise çok az etkilendiğini ifade etmiştir. Buradan
iletişim hatalarının kurumlarda gereksiz harcamaların artmasına sebep olduğu
sonucu çıkmaktadır. İletişimin etkin hale getirilmesiyle giderlerin azalması
sağlanacaktır.
131
Aşağıdaki tablolar, anketin 16. maddesi için yönetici ve memurların
kurumlarındaki bölümler arası iletişime dair görüşlerini değerlendirmektedir.
Araştırmaya katılan 37 yöneticiden %48.64’ü “iyi”; %24.32’si “orta”; %10. 81’i
“çok iyi”; %2.70’i “kötü” ve yine %2.70’i ise “çok kötü” cevabını verirken, 4
yönetici ise soru karşısında çekimser kalmıştır. Buna karşın, ankete katılan
144 memurdan %45.13’ü “orta”; %38.19’u “iyi”; %9.72’si “çok iyi”; %6.25’i
“kötü”; %0.69’u ise “çok kötü” yorumunda bulunmuştur.
Sayısal veriler de gösteriyor ki bölümler arası iletişim ve paylaşımlar
etkili ve verimli bir şekilde sağlanmaktadır (Varsayım 4).
Bu bağlamda
yapılan anket sonuçları Varsayım 4’ü desteklemektedir.
Tablo 15.1. Katılımcılara Göre Bölümler Arası İletişim Seviyesi.
MADDE 16
MEMUR
MEMUR YÜZDE
ÇOK İYİ
14
9.72%
İYİ
55
38.19%
ORTA
65
45.13%
KÖTÜ
9
6.25%
ÇOK KÖTÜ
1
0.69%
1; 1%
ÇOK İYİ
14; 10%
9; 6%
İYİ
ORTA
55; 38%
65; 45%
KÖTÜ
ÇOK
KÖTÜ
Tablo 15.2. Katılımcılara Göre Bölümler Arası İletişim Seviyesi.
YÖNETİCİ
MADDE 16
1; 3%
YÖNETİCİ YÜZDE
ÇOK İYİ
4
1; 3%
ÇOK İYİ
4; 12%
10.81%
İYİ
18
48.64%
ORTA
9
24.32%
KÖTÜ
1
2.70%
ÇOK KÖTÜ
1
2.70%
İYİ
9; 27%
ORTA
KÖTÜ
18; 55%
ÇOK
KÖTÜ
132
Araştırmanın 17. maddesinde katılımcılara, “Kurumunuzda kişiler arası
iletişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu yöneltilmiş ve aşağıdaki tablolar
elde edilmiştir. Tablolara baktığımızda yöneticilerin %89.20’si olumlu cevap
verirken, yöneticilerle aynı kanaati paylaşan memurların oranı ise %96.54’tür.
Bu değerler, yönetici ve memurların iletişime ne derece önem verdiğini
ve iletişimin etkin bir şekilde sürdürüldüğünü gösterir.
Tablo 16.1. Katılımcılara Göre Kurumdaki Kişilerarası İletişim Seviyesi.
MADDE 17
MEMUR
1; 1%
MEMUR YÜZDE
ÇOK İYİ
13
9.02%
İYİ
66
45.83%
ORTA
60
41.66%
KÖTÜ
4
2.77%
ÇOK KÖTÜ
1
0.69%
ÇOK İYİ
13; 9%
4; 3%
İYİ
ORTA
60; 42%
66; 45%
KÖTÜ
ÇOK
KÖTÜ
Tablo 16.2. Katılımcılara Göre Kurumdaki Kişilerarası İletişim Seviyesi.
MADDE 17
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ YÜZDE
3; 8%
ÇOK İYİ
1; 3%
ÇOK İYİ
9
24.32%
İYİ
19
51.35%
ORTA
5
13.51%
ORTA
KÖTÜ
3
8.10%
KÖTÜ
ÇOK KÖTÜ
1
2.70%
9; 24%
İYİ
5; 14%
19; 51%
ÇOK
KÖTÜ
133
Tablo 17.1. İletilen Mesajların Anlamlandırılması İle İlgili Sorunların Üstlere
İletilebilme Sıklığı.
MADDE 18
MEMUR
CEVAP
MEMUR YÜZDE
HER ZAMAN
24
16.66%
ÇOĞU ZAMAN
67
46.52%
BAZEN
36
25,00%
NADİREN
16
11.11%
1
0.69%
16; 11%
1; 1%
24; 17%
ÇOĞU
ZAMAN
BAZEN
36; 25%
NADİREN
HİÇ BİR
67; 46%
ZAMAN
HER
ZAMAN
HİÇ BİR
ZAMAN
Yöneticilerden memurlara, memurlardan yöneticilere doğru iletilen
mesajlarda birtakım nedenlerden dolayı belli oranlarda bir anlam kaybı söz
konusu
olabilmektedir.
Bu
oranın
artmasıyla
da
iletişim
etkinliğini
kaybetmektedir. İletişimin etkinliğinin tekrar sağlanabilmesi ve mesajların
doğru olarak anlamlandırılabilmesi için bu konudaki sorunların üstlere
iletilebilmesi büyük önem taşır.
Tablo 17.2. İletilen Mesajların Anlamlandırılması İle İlgili Sorunların Üstlere
İletilebilme Sıklığı.
MADDE 18
CEVAP
YÖNETİCİ YÜZDE
HER ZAMAN
10
27.02%
ÇOĞU ZAMAN 20
54.05%
BAZEN
5
13.51%
NADİREN
2
5.40%
HİÇ BİR
ZAMAN
YÖNETİCİ
2; 5%
5; 14%
0,00%
10; 27%
ÇOĞU
ZAMAN
BAZEN
NADİREN
20; 54%
0
0; 0%
HER ZAMAN
HİÇ BİR
ZAMAN
Yukarıdaki madde 18 grafikleri, “iletilen mesajların anlamlandırılması
ile ilgili sorunların üstlere iletilebilirliği” ile ilgili araştırma sonuçlarından elde
edilmiştir. Varsayım 5’in (Yöneticiler memurlara kıyasla iletilen mesajların
134
anlamlandırılması ile ilgili sorunların üstlere daha yüksek seviyede iletildiğini
düşünmektedir.) aksine her iki grubun da mesajların anlamlandırılması ile ilgili
sorunların
üstlere
iletilebildiğini
belirtmektedir.
Varsayım
5
doğrulanamamıştır.
Grafik
verilerine
bakıldığında
araştırmaya
katılan
yöneticilerin
%54.05’inin “çoğu zaman”; %27.02’sinin “her zaman”; %13.51’inin “bazen” ve
%5.,40’ının
“nadiren”
cevabını
verdikleri
görülmektedir.
Aynı
soruya
memurların yorumları ise şöyledir: %46.52’si “çoğu zaman”; %25’i bazen;
%16.66’sı “her zaman”; %11.11’i “nadiren”; %0.69’u “hiçbir zaman”. Bu veriler
bize
iletişim
önündeki
mesajların
anlamlandırılmasından
kaynaklanan
sorunların ortadan kaldırılması için astların ve üstlerin işbirliği içinde olduğunu
göstermektedir.
Anketin 19. maddesinde katılımcılardan kurumlarında üst ve orta düzey
yöneticilerin hangi tutum ve davranışlarının iletişim hatalarına neden
olduğunu, önem sırasına göre sıralamaları istenmiştir. Sonuçlar aşağıdaki
gibidir.
Tablo 18. Üst ve orta düzey yöneticilerin tutum ve davranışlarının
iletişim hatalarına etkisi
MADDE 19 MEMUR
SIRALAMA
CEVAP
1
ALANLARINDA UZMANLAŞMIŞ OLMAMALARI
104 11
MESAJLARDA ORTAK DİL KULLANMAMALARI
12
SUÇLU ARAMA EĞİLİMLERİ
12
2
3
4
5
6
7
0
0
0
106 11 7
8
0
0
10
16 7
97 2
0
BİRİMLER VE BİREYLER ARASI REKABETİ ÖZENDİRMESİ 6
10
10 103 9
ÜSTLERİNDEN BİLGİ SAKLAMALARI
0
0
0
MESAJLARIN AMAÇLARINI İYİ BELİRLEMEMELERİ
10
7
90 3
17 12
12
6
0
14 118 0
16 18
0
“Madde 19 memur ” tablosuna bakıldığında memur katılımcıların
104’ünün “alanlarında uzmanlaşmamış olmaları” cevabını birinci sırada;
106’sının “mesajlarında ortak dil kullanmamaları” cevabını ikinci sırada;
135
90’ının “mesajların amaçlarını iyi belirlememeleri” cevabını üçüncü sırada;
103’ünün “birimler ve bireyler arası rekabeti özendirmesi” cevabını dördüncü
sırada; 97’sinin “suçlu arama eğilimleri” cevabını beşinci sırada; 118’inin
“üstlerinden
görülmektedir.
bilgi
saklamaları”
Katılımcılara
cevabını
“diğer”
altıncı
seçeneği
sırada
de
belirledikleri
sunulmuştur,
fakat
katılımcılar “diğer” seçeneği için herhangi bir “neden” yazmamışlardır. Memur
katılımcıların,
yöneticilerin
iletişim
hatalarına
sebep
olan
tavır
davranışlarını şu şekilde sıraladıkları söylenebilir:
1. Alanlarında uzmanlaşmamış olmaları
2. Mesajlarda ortak dil kullanmamaları
3. Mesajların amaçlarını iyi belirlememeleri
4. Birimler ve bireyler arası rekabeti özendirmesi
5. Suçlu arama eğilimleri
6. Üstlerinden bilgi saklamaları
Tablo 19. Bilişim Teknolojilerindeki Gelişmelerin Aşırı İletişime Etkisi
MADDE 20
MADDE 20
CEVAP
MEMUR YÜZDE
CEVAP
YÖNETİCİ YÜZDE
EVET
52
36.11%
EVET
11
29.72
BAZEN
58
40.27%
BAZEN
12
32.43
HAYIR
34
23.61%
HAYIR
14
37.83
YÖNETİCİ
MEMUR
34; 24%
52; 36%
58; 40%
EVET
14; 38%
11; 30%
EVET
BAZEN
BAZEN
HAYIR
HAYIR
12; 32%
ve
136
Madde 20’de “Bilişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin aşırı iletişime
neden olup- olmadığı” değerlendirilmektedir.
Ankete katılan yöneticilerin %37,83’ü aşırı iletişime sebep olduğunu
düşünmezken; %32,43’ü “bazen”; %29,72’si ise aşırı iletişime sebep
olduğunu düşünmektedir. Yöneticilerin aksine memurların %40,27’si “bazen”;
ve %36,11’i “evet”; %23,61’i “hayır” cevabını vermiştir.
Sonuçlar gösteriyor ki bilişim teknolojilerindeki gelişmeler memurlar için
sebep teşkil ederken, yöneticiler için böyle bir durum söz konusu değildir.
Tablo 20. Katılımcıların Kurumlarının Hedefleri Bilgisine Sahip Olma
Durumları.
MADDE21
MEMUR VE YÖNETİCİ
CEVAP
KARIŞIK YÜZDE
HAYIR
155
85.64%
EVET
26
14.36%
26; 14%
HAYIR
EVET
155; 86%
İletişim kurumların hedef ve amaçlarının çalışanlara aktarılmasında
önemli bir rol oynamaktadır. Çalışanlar “kurumun hedeflerini bilip –
bilmedikleri” yönündeki soruya %85,64 oranında “hayır” cevabı verilmişlerdir.
Bu durum yönetici ve memurların büyük çoğunluğu kurumlarının hedefleri
bilgisine sahip olmadıklarını göstermektedir. Olumsuz cevapların %85 gibi bir
oranda olması yönetici ve memurların bu konuyla ilgili tatminsizlik
yaşadıklarını ve önlem alınması gerektiğini göstermektedir.
137
Tablo 21.1. Yöneticilerin İletişimde Beden Diline Verdikleri Önem Derecesi.
MADDE22
MEMUR
CEVAP
MEMUR
YÜZDE
HER ZAMAN
18
12.05%
ÇOĞU ZAMAN
58
40.27%
BAZEN
53
36.80%
NADİREN
14
9.72%
HİÇ BİR ZAMAN
1
0.69%
1; 1%
14; 10%
HER
ZAMAN
18; 13%
ÇOĞU
ZAMAN
BAZEN
53; 37%
58; 39%
NADİRE
N
HİÇ BİR
ZAMAN
Tablo 21.2. Yöneticilerin İletişimde Beden Diline Verdikleri Önem Derecesi.
MADDE22
CEVAP
YÖNETİCİ
YÖNETİCİ YÜZDE
HER ZAMAN
6
15.38%
ÇOĞU ZAMAN
22
56.41%
BAZEN
8
20.51%
NADİREN
1
2.70%
HİÇ BİR ZAMAN
0
0,00%
0; 0%
1; 3%
6; 16%
8; 22%
ÇOĞU
ZAMAN
BAZEN
NADİREN
22; 59%
Yüz
yüze
iletişim
en
HER
ZAMAN
etkili
iletişim
araçlarından
HİÇ BİR
ZAMAN
biri
olarak
görülmektedir. İletişimde geri bildirimin hızlı şekilde olmasını sağlayan da
beden dilinin etkili bir şekilde kullanılmasıdır.
Tablo 23’te çalışanların; “yöneticilerin yüz yüze iletişimde beden diline
ne kadar önem verdiklerine” dair görüşleri değerlendirilmektedir. Ankete
katılan yöneticilerin %56’sı “çoğu zaman”; %20,51’i “bazen”; %%15,38’i “her
zaman” ve %2,70’i “nadiren” cevabını vermişken, memurların %40,27’si “çoğu
zaman”; %36,80’i “bazen”; %12,05’i “her zaman”; %9,72’si “nadiren”
%0,69’u “hiçbir zaman” cevabını vermiştir.
ve
138
Bu sonuçtan da anlaşılacağı üzere beden dilinin iletişimdeki etkisi
yöneticiler tarafından tam olarak anlaşılmakta ve uygulanmaktadır.
Tablo 22.1. Kurumlarda Yaşanan Zaman Kayıplarının İletişim Kaynaklı Olma
Sıklığı.
MEMUR
MADDE23
CEVAP
MEMUR YÜZDE
HER ZAMAN
8
5.6%
ÇOĞU ZAMAN
41
28.87%
BAZEN
74
52.11%
NADİREN
13
9.15%
HİÇ BİR ZAMAN 8
5.6%
13; 9%
HER
ZAMAN
8; 6% 8; 6%
41; 28%
ÇOĞU
ZAMAN
BAZEN
NADİREN
HİÇ BİR
ZAMAN
74; 51%
Tablo 22.2. Kurumlarda Yaşanan Zaman Kayıplarının İletişim Kaynaklı Olma
Sıklığı.
MADDE23
CEVAP
YÖNETİCİ YÜZDE
HER ZAMAN
4
10.25%
ÇOĞU ZAMAN
7
17.94%
BAZEN
18
46.15%
NADİREN
7
17.94%
HİÇ BİR ZAMAN
1
2.70%
YÖNETİCİ
1; 3%
7; 19%
4; 11%
7; 19%
HER ZAMAN
ÇOĞU
ZAMAN
BAZEN
NADİREN
18; 48%
HİÇ BİR
ZAMAN
“Kurumda yaşanan zaman kayıplarının etkin olmayan iletişimden
kaynaklandığını düşünüyor musunuz?” sorusuna yöneticilerin %46,15’i
“bazen”; %17,94’ü “çoğu zaman”; %17,94’ü “nadiren”; %10,25’i “her zaman”
ve %2,70’i “hiçbir zaman” cevabını vermiştir. Benzer sonuçlarla memurlardan
139
da %52,11’i “bazen”; %28,87’si “çoğu zaman”; %9,15’i “nadiren”; %5,6’sı “her
zaman” ve %5,6’sı “hiçbir zaman” cevapları alınmıştır.
Sonuçlar gösteriyor ki etkin olmayan iletişim zaman kayıplarının
oluşmasına neden olmaktadır.
Tablo 23.1. İşletmelerdeki İletişimin Ast-Üst İlişkilerine Bağlılık Derecesi.
MADDE 24
CEVAP
6; 4%
MEMUR YÜZDE
HER ZAMAN
26
18.05%
13; 9%
ÇOK ZAMAN
66
45.83%
BAZEN
33
22.91%
33;
23%
NADİREN
13
9.02%
HİÇ BİR ZAMAN 6
MEMUR
HER
ZAMAN
26;
18%
ÇOK
ZAMAN
BAZEN
NADİREN
66;
46%
4.16%
HİÇ BİR
ZAMAN
Tablo 23.2. İşletmelerdeki İletişimin Ast-Üst İlişkilerine Bağlılık Derecesi.
MADDE 24
CEVAP
YÖNETİCİ YÜZDE
HER ZAMAN
6
16.21%
ÇOK ZAMAN
19
51.35%
BAZEN
9
24.32%
NADİREN
2
5.40%
1
2.70%
HİÇ BİR
ZAMAN
YÖNETİCİ
1; 3%
2; 5%
6; 16%
HER
ZAMAN
ÇOK
ZAMAN
BAZEN
9; 24%
NADİREN
19; 52%
HİÇ BİR
ZAMAN
Yukarıdaki tablolar iş ortamındaki iletişimin ast – üst ilişkilerine göre mi
belirlendiğini ölçmek adına çalışanların görüşlerini değerlendirmektedir.
Anketi yanıtlayan yöneticilerin %51,35’i “çoğu zaman”; %24,32’si
“bazen”; %16,21’i “her zaman”; %5,40’ı “nadiren” ve %2,70’i “hiçbir zaman”
140
cevabını vermiştir. Memurlar ise %45,83’ü “çoğu zaman”; %22,91’i “bazen”;
%18,05’i “her zaman”; %9,02’si “nadiren” ve %4,16’sı “hiçbir zaman” cevabını
vermiştir.
Sayısal verilerde gösteriyor ki iş ortamındaki iletişim büyük bir oranda
ast – üst ilişkisine göre belirlenmektedir. Buradan da anlaşılıyor ki kurumların
yapısında
dikey
bir
örgütlenme
vardır.
Buda
hiyerarşiyi
ön
plana
çıkarmaktadır. Varsayım 6. (Yöneticiler memurlara kıyasla ast-üst ilişkisine
daha
bağlıdırlar.)
bu
bağlamda
doğrulanmaktadır.
SONUÇ
Hangi ortamda olursa olsun, çalışanların yaşadığı en büyük sorun
iletişim ile ilgili nedenlerden kaynaklanmaktadır. İletişimin iyi olmaması
nedeniyle yöneticiler çalışanlarıyla ya da çalışanlar kendi aralarındaki ilişkilerde
hayal kırıklığı ve gerginliklerin yaşanmasına sıkça rastlanılmaktadır. Eğer bir
yerde sorun varsa, ya yetki sahibi olanlar sahip olduğu yetkiyi kullanamıyor ya
da yetki sahibi olmayanlar sahip olmadığı yetkiyi kullanmaya çalışıyor demektir.
Küreselleşmenin bir sonucu olarak örgütlerin rekabet üstünlüğü
kazanabilmelerinde en etkin kaynak olarak kabul edilen insan kaynağının
örgütsel amaçlar doğrultusunda yönlendirilebilmesi için örgüt çalışanlarının iş
memnuniyetlerini, motivasyonlarını ve örgüte bağlılıklarını artırıcı bir örgütsel
yapı ve çalışma ortamı oluşturmalıdırlar.
Bu ortamının oluşturulmasında yönetici ve çalışan taraflarının birlikte
hareket etmeleri, görüş ve düşüncelerini paylaşmaları ve birbirlerini anlamaları
beklenmektedir. Ancak bu şekilde her iki taraf birbirlerinden beklentilerini ve bu
beklentilerin karşılanması durumunda ortaya çıkacak sonuçları öğrenme
imkânına sahip olurlar.
Gereksinimleri karşılanan, görüşleri alınan ve bu
görüşlere önem verilen çalışanların iş memnuniyeti yüksek olacaktır. Bu
bağlamda yönetimlerin kullanması gereken en etkin unsurlardan birisi “iletişim”
dir.
Örgütsel iletişim alanı ise verimlilik ve etkinlik paradigmasının ötesinde
bir çalışma alanı olarak iletişimcilerin ilgisini çekmekte ve gelişmektedir. Bu
noktada önemli olan yönetimlerin gelişen ve değişen iletişim teknolojilerine
uyum sağlama kabiliyetleridir. Günümüzün başarılı işletmeleri, yeni bilgi
teknolojilerini yönetimin her alanında başarı ile kullanan, iletişim ağları
oluşturan, yaygın iletişim ağlarının parçası olarak sürdürülebilir büyüme trendini
yakalayabilen işletmelerdir.
142
Son yıllarda dünya üzerinde gelişen küresel aktivite ve rekabet,
çokuluslu şirketlerin iletişim fonksiyonunun rolünü önemli ölçüde artırırken bu
şirketlerin iletişim anlayışlarına yeni küresel perspektifler kazandırdıkları
görülmüştür. Ulusal işletmelere nazaran uluslar arası işletmeler yönetim
kalitesine önem verirlerken, iletişimin etkisini de rekabet gücünü belirleyen
önemli faktörlerden biri olarak kabul etmektedirler. Küreselleşme öncesi ile
karşılaştırıldığında iletişim kanallarının gittikçe arttığı görülmekte, gerek kitlesel
gerekse de kişiler arası iletişim anlayışlarındaki farklılaşmalar, yönetsel
anlamdaki iletişimi farklı yönelmelere itmiştir.
Küreselleşme ile yeni pazarlar açılmış ve farklı kültürlerle girilen ilişkiler
neticesinde iletişim daha da önem kazanmıştır. Yenidünya şartlarında
şirketlerin uluslar arası pazarlarda girdikleri ticari ilişkilerde, iletişim tüm yönetim
ve işletme görevleri için çok önemli hale gelmiştir.
Yönetimde iletişim, birim ve çalışanları birbirine bağlayan anlaşma ve
uzlaşmalarını sağlayan temel bir alt sistemdir. Yönetimde iletişim, hiyerarşik
basamakların belirlenmesinde ve yönetsel otoritenin sağlanmasında önemli rol
oynar. Örgütsel işlerlik için örgütte nelerin nasıl yapıldığının ve nelerin nasıl
yapılacağının doğru bilinmesi gerekir. Bir örgütte görevler nedenli iyi
düzenlenmiş olursa olsun, görev tanımları ne kadar açık olursa olsun, görevleri
yapacaklar arasında etkin bir iletişim olmadan eşgüdüm ve etkileşim olmaz.
Yönetsel iletişim, yöneticinin gönderdiği mesajın anlamını astlarına
anlatmasını, benimsetmesini ve eyleme geçirmesini de kapsar. Örgütsel
amaçları gerçekleştirebilmek için yapılan iş ve eylemlerden geri bildirimler
yoluyla gelen tepki ve yanıtları da taşımak zorundadır. Bu sayede çift yönlü bir
iletişim süreci gerçekleşir.
İletişimin örgütsel ve yönetsel fonksiyonlarla olan ilişkisi onu örgütsel
verimliliğin elde edilmesinde önemli bir araç haline getirmiştir. Etkili iletişim
sayesinde etkinlik, moral, çevreye uyum, değişime tepki, örgütsel norm ve
143
değerlerin benimsenmesi, kurumlaşma gibi verimliliğin alt birimlerinde başarı
sağlanmaktadır. Bu alt birimlerde sağlanan başarı ise bir bütün olarak örgütsel
verimliliğe ulaşmayı kolaylaştırmaktadır.
Örgütlerin amaçlarına ulaşmaları faaliyetlerinde verimli olmalarına ya da
verimliliği belirleyici bir unsur olarak görmelerine bağlıdır. Örgütler, etkin
oldukları sürece amaçlarına ulaşacak ve varlıklarını sürdüreceklerdir.
Örgütlerin, örgüt içi ve örgüt dışı iletişiminden etkin olarak yararlanmadan bir
bütün olarak etkinliğe ulaşmaları mümkün değildir.
Gerek örgütsel gerekse yönetsel faaliyetlerin etkinlikleri toplamı, bir
bütün olarak örgütün toplam etkinliğini ortaya koymaktadır. Eğer örgütte
verimli çalışmayan bir birim ya da faaliyet söz konusu ise bu durum örgütün
toplam verimliliğini azaltmaktadır.
İletişim sisteminin başarısı, yönetimin gereksinim duyduğu bilginin hızlı,
ekonomik ve doğru olarak elde edilebilmesine bağlıdır. Örgütsel verimlilikte
büyük rolü olan iletişim sisteminin nasıl olması gerektiği hususunda kesin bir
yöntem belirlemek güçtür. Uygulanacak İletişim sistemi yöneticilerin yönetim
anlayışı ve iletişime ilişkin tutumlarının yanı sıra, astların tutumu ve örgüt yapısı
gibi birçok değişkene bağlı olmaktadır. Bu nedenle her örgütün yapısına,
faaliyet alanına, içinde bulunduğu duruma uygun iletişim sistemini tespit etmek
gerekmektedir.
Örgütsel verimlilik sadece tespit edilen amaçlara ulaşmayı değil
amaçlara nasıl ulaşıldığını da içeren geniş bir kavramdır. Bu nedenle
amaçlara ulaşırken, moral, çevreye uyum, büyüme, güven, emniyet ve
bütünleşme gibi örgütsel başarıda sürekliliği sağlayan unsurlarda da başarı
sağlanmış olmalıdır. Genellikle örgütler belirli bir süre için kurulmadığından
sürekliliğin sağlanması için kısa dönemde örgütsel amaçlara ters düşse bile
tali amaçlara da ulaşmak gerekmektedir.
144
Amaçların doğru ve astların katılımlarıyla tespit edilmesi, bu amaçların
gerçekleştirilmesinde büyük rol oynamaktadır. Amaçların astların katılımı ve
bölümler arasında koordinasyonun sağlanması ile belirlenmesi neticesinde,
belirlenmiş amaçlara ulaşma çabası artmakta ve amaçlara ulaşmak
kolaylaşmaktadır. Ayrıca, örgütsel amaçlar ile bireysel amaçların uyumlu
olması örgütsel verimliliği artırmaktadır. Örgüt üyeleri, bireysel amaçlarını elde
edecekleri inancıyla örgütsel görevlerini daha iyi bir şekilde yerine getirmekte,
sonuçta örgüt amacı daha iyi gerçekleşerek örgütsel verimlilik artmaktadır.
İletişim ile ilgili eğitim programlan iletişim etkinliğini artırmaktadır. Örgüt
yapısına, çalışanların düzeyine ve koşullara uygun olarak belirli aralıklarla
düzenlenecek eğitim programları, iletişim anlayış ve bilincinde sürekliliği
koruyarak örgüt başarısına dolaylı katkı sağlamaktadır.
Yönetime katılma, yerinde yönetim ve yetki dağılımının örgütsel
başarıda büyük rolü vardır. Ancak bu başarının hangi düzeyde gerçekleşeceği
durumsallık gösterir. Ticaret ve hizmet işletmelerinde yetki dağılımı ve yerinden
yönetim; sanayi işletmelerine göre daha çok yerleşmiş ve iletişimin de
yöneticilerde toplanmasını önlemiştir. Bu sayede hem daha çok çalışanın
iletişime katılması sağlanmış hem de yöneticinin iletişim yükü hafiflemiştir.
Doğal iletişim, insanlar arası ilişkilerin doğal bir sonucu olup, hiyerarşik
yapının dışındadır. Kendine özgü bir sistemi olan bu tür iletişim yöneticiler
tarafından iyi değerlendirilirse hem biçimsel iletişim sistemini tamamlar hem de
işletmenin ihtiyacı olan diğer bilgileri en kısa yoldan karşılayabilir. Böylelikle,
yeni ve yaratıcı fikirlerin ortaya çıkma olasılığı artmaktadır.
Günümüzün
rekabet ortamında örgütlerin başarısı, büyük oranda yeni ve yaratıcı fikirlerin
varlılığına ve uygulanabilirliliğine bağlı olduğundan biçimsel olmayan bu tür
iletişim yöneticilerce benimsenmelidir.
Elektronik iletişim ve bilgi işlem araçları, iletişimin etkinliğini ve örgütsel
verimliliği artırmaktır. Elektronik iletişim sayesinde yöneticiler daha çabuk ve
145
doğru karar verebilmekte, uygulamaya koyduğu kararların sonuçlarını
görebilmekte, görülen eksiklikleri kısa sürede giderebilmektedirler. İletişimde
sağlanan sürat ve doğruluk örgüt başarısını büyük oranda artırmaktadır. Elde
edilme ve kullanım maliyetlerine göre sağladığı fayda daha fazla olmakla
birlikte, fayda-maliyet analizlerinin yapılması elektronik iletişim açısından
rasyonel bir yaklaşım olmaktadır. Bu tür iletişim günümüz örgütlerinin
vazgeçilmez bir iletişim aracı olmaktadır.
Etkin iletişim sisteminin kurulması ve örgütsel verimliliğe ulaşmada bu
sistemin kullanılması yöneticilere bağlıdır. Yönetici iletişim faaliyetinde üç farklı
görev üstlenir. İlk olarak biçimsel ya da informel, iç ve dış kaynaklardan elde
ettiği bilgiler sayesinde örgütün ve çevrenin işleyiş şeklini algılar. Ardından
örgüt dışındaki ya da kendisinin üstü pozisyonundaki kişi, tedarikçi, müşteri,
yurttaş, basın, kurum ve kuruluşlara bilgi sağlar. Sonra da dışarıdan aldığı
bilgileri birleştiricilik özelliği yoluyla örgüt içine, örgüt içinden aldığı bilgileri
liderlik rolü ile astlarına aktarır.
İletişim lideri olabilmesi için yönetici, çalışanlarına değer veren, zeki,
dürüst, güvenilir ve duyarlı bir kişi olmalıdır. Çalışanlarıyla empati kurabilmeli,
kendini tanımalı, objektif olmalı ve konuşurken ses tonunu iyi ayarlamalıdır.
Yönetim ve iletişim konularında yetenekli, insan ilişkilerinde bilgili ve örgütsel
etkinlikleri anlayabilecek düzeyde olmalıdır. Tüm bu sayılanlara dil kullanma
becerisi de eklendiğinde yönetici kaçınılmaz olarak iyi bir iletişim lideri haline
gelir. Başarılı yöneticilere sahip örgütlerin diğerlerine göre daha başarılı
olacağı aşikârdır.
Sonuç olarak, iletişim örgüt başarısı için önemli bir role sahiptir ve bu rol
zamanla daha da artmaktadır. Ancak, sinerjik bir yönetim görevi olduğu için
öneminin sayısal verilerle ifade edilmesi güçtür. Her örgütte yönetim görevi
yerine getirilirken iletişim daima ön planda tutulacak bir olgu olacaktır.
146
Yapılan araştırma sonucunda 6 adet varsayım ele alınmış, bu
varsayımlar değerlendirilmiş ve varsayımlardan biri doğrulanamazken diğer
beş varsayım doğrulanmıştır.
Yönetici-memur iletişiminde memurlar yöneticilere kıyasla mesajların
uzunluğu ve amacına uygun olmayışından şikayetçi olduğu tespit edilmiştir
(Varsayım 1). Milli Eğitim Müdürlüğü işlevini yerine getirirken yönetici-memur
iletişiminde yöneticilerin, memurların bakış açısıyla uzun ve her zaman
amacına uymayan konuşmalar yaptığı, ancak yöneticilerin bu konuşmaların
gerekli olduğuna inandığı veya farkında olmadığı araştırma sonucunda elde
edilen bulgular arasındadır.
Örgütsel yönetimde problem olduğu temel varsayım olarak ele
alındığında yöneticiler sübjektif anlamda iyi bir yönetim sergilediklerini
düşünürken problemin memurlardan kaynaklandığını, memurların ilgisiz
olduğunu belirtirken, yönetici-memur iletişiminde yöneticiler memurlara
kıyasla çalışanların ilgisizliğini öne çıkardığı (Varsayım 2) gözlemlenmektedir.
Ancak her iki grubun da bu noktada birbirlerini suçlamak yerine, iletişim
problemlerini öne çıkarmakta ve yönetici ve memurlar kurum hatalarının
iletişim hatalarından kaynaklandığını kabul etmektedir (Varsayım 3).
Koordine ve iletişimin en üst düzeyde olması gerektiğinin farkında olan
yöneticiler bu noktada başarılı olduklarını düşünmekte, yöneticiler memurlara
kıyasla bölümler arası iletişimin daha yüksek seviyede olduğunu (Varsayım 4)
söylemektedir.
147
Mevcut sistem içerisindeki hiyerarşik yapı yöneticilere bir güç
verdiğinden yöneticiler memurlara kıyasla ast-üst ilişkisine daha bağlıdırlar
(Varsayım 6).
Ayrıca bu araştırma her ne kadar aksi varsayılmış ise de (Varsayım 5)
yönetici-memur iletişiminde her iki grup da sorunlarını dile getirmekten
çekinmediği ortaya çıkmıştır.
Araştırmada elde edilen bulgular özetle şunlardır:
•
Yönetici ve çalışanların iletişim ve iletişim teknikleri hakkında yeterli bilgi
ve beceriye sahip olmadıkları,
•
Çalışanların ve yöneticilerin kurumun hedefleri bilgisine sahip olmadığı,
•
İletişim hatalarının çalışanları olumsuz yönde etkilediği,
•
Etkin olmayan iletişimin zaman kayıplarına ve giderlerin artmasına neden
olduğu,
•
Yetkili en üst yöneticiye ulaşmak için fazla kademenin bulunduğu,
•
İletişim hatalarının kurumsal hatalara sebebiyet verdiği.
Anlaşılan odur ki, araştırma kapsamına alınan eğitim kurumlarında
dikey bir örgütlenme yapısı hakimdir. Hiyerarşi ön plandadır. Bu durum da
ast-üst arasında iletilen mesajlarda önemli düzeyde anlam kaybına yol
açmaktadır. Mesajlarda meydana gelen anlam kaybını en aza indirmek ve
yukarıda sıralanan olumsuz durumların giderilebilmesi için yüz-yüze iletişim
daha fazla benimsenmeli, iletilen mesajlar açık-seçik, kısa ve net olmalıdır.
Beden dilinin önemi unutulmamalıdır.
Bu bağlamda;
1. Yönetici ve çalışanlara iletişim teknikleri konusunda eğitim verilerek
hiyerarşik yapı içerisinde astın üste üstün ise asta problemleri iletebilme
ve yapıcı tartışmalara girebilme yetisi kazandırılmalıdır.
148
2. Kurum içerisinde hiyerarşik yapının en aza indirildiği gerek formel gerekse
informel ortamlar oluşturularak kurumun kuruluş amacı ve hedefleri
hakkında çalışanlar bilgiledirilmelidir.
3. Oluşabilecek iletişim kazalarının en aza indirilebilmesi ve gerekli
esnekliğin sağlanabilmesi için iletişimi sağlayan her iki tarafın da
problemlerini sağlıklı bir dille aktarabilmelerini sağlayacak uygun yöntem
ve
becerilerin
edinilebilmesini
hazırlayacak
şartların
oluşturulması
gereklidir.
4. Hiyerarşik yapının katı hiyerarşiden çıkarılarak gerektiğinde astların
üstlere rahatlıkla ulaşabileceği ve mevcut problemleri aktarabilecekleri
esnek yapının yanı sıra farklı iletişim kanalları açılmalı, acil durumlarda
astın üstünü zaman kaybetmeksizin problemler konusunda uyarabileceği
yatay iletişim kanalları oluşturulmalıdır.
5. Kurum içerisinde oluşturulacak biz kavramı temelde problemleri çözmeye
yönelik en önemli unsurlar arasında yer almalıdır. Zira, bireyin yaptığı hata
aslında kurumun hatasıdır. Kurumun başarısı bireye başarı kazandıracağı
gibi, bireylerin başarısı da kuruma başarı kazandıracaktır.
KAYNAKÇA
ADA, Nesrin, Örgütsel İletişim ve Yeni Bilgi Teknolojileri; Örgütsel
İletişim Ağları, Ege Akademik Bakış Dergisi, İzmir, 2007, s:543-551.
AKAT, İlter, İşletme Yönetimi, İzmir, Üçel Yayıncılık, 1984.
AKAT, İlter, İşletme Yönetimi, İstanbul, Beta Basım Dağıtım A.Ş., 1994.
ALDEMİR, M.Ceyhan, Örgütler ve Yönetimi İçin Makro Bir Yaklaşım, İzmir,
Bilgehan Basımevi, 1985.
ALPUGAN Oktay, DEMİR Hulusi, OKTAY Mete, ÜNER Nurel, İşletme
Ekonomisi ve Yönetimi, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş, İzmir, 1990, s. 15
ALTUN, Hazım, Verimlilik Kavramı ve Kontrol Tedbirleri, Ankara, K.H.O
Yayınları, 1995.
ARTAN, Sinan, İşletmelerde İletişim, Eskişehir İTİA Dergisi, Eskişehir, İTİA
Yay. No:183/114, Cilt. XIII, Sayı.2, 1977, s:63.
AŞIKOĞLU,
Meral, İşgören
Yönetiminde İletişim ve Şişe Cam
Endüstrisinde Bir Uygulama Örneği, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi
Yayınları, No:136, 1986.
AŞKUN, İnal Cem, Halkla İlişkiler ve İletişim, Anadolu Üniversitesi İİBF
Dergisi, Eskişehir, Cilt: VIII, Sayı:1–2, 1990, s:7–15.
AŞKUN, İnal Cem, İş Gören, Eskişehir, Bayteş Yayıncılık,1982.
AYDIN, Ahmet Hamdi,Yönetimin Fonksiyonları, Yönetim ve Organizasyon
Ed. Guney, Salih, Ankara, Nobel Yayınları, 2001, s.57-86.
150
AYDIN Alper, İmalat sanayi ve Alt Kollarında Verimlilik, Üretim, İstihdam,
Ücret ve İşçi, Saat Göstergeleri, MPM Yayınları: 698, Ankara, 1999 s. 1
AYKAÇ, Burhan, İnsan Kaynakları Yönetimi ve İnsan Kaynaklarının
Stratejik Planlaması, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 1999.
AYTEK, Bintuğ, Haberleşmenin Tanımı, Türleri EBSO. İşletmelerde Beşeri
İlişkiler Semineri Tebliğleri,İzmir, Mayıs 1984.
AZİZ, Aysel, Yönetimde İletişim Kanalları, AÜ BYYO Yayınları, Ankara
1991-1992.
BAKAN, İsmail, BÜYÜKBEŞE, Tuba, Örgütsel İletişim İle İş Tatmin
Unsurları Arasındaki İlişkiler, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, 2004, s:1–30.
BARUTÇUGİL,
İsmet,
Teknolojik
Yenilik
Ve
Araştırma-Geliştirme
Yönetimi, Bursa, Bursa Ünv. Basımevi, 1984.
BAŞ, İ. M. ve Artar, A. (1990), İşletmelerde Verimlilik Denetimi-Ölçme ve
Değerlendirme Modelleri, Ankara: MPM Yayınları.
BAŞARAN, İbrahim E, Örgütsel Davranışın Yönetimi, Ankara, Ankara
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları No:3, 1982.
BAŞKAN Ayhan, Verimlilik Dergisi, MPM Yayınları, Yeni Çağ Basım,
Ankara, 1971 s. 9
BERBEROĞLU, Güneş N, Örgütsel Etkinlik, Eskişehir, EİTİA Dergisi, 1985.
BOND, William J. 199 Time Waster Situations and How To Avoid Them.
Fell Publishers, Inc., Florida - USA. 1991
151
BURSALIOĞLU, Z., Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, Ankara,
Pegem Yayınları, No:9, 1991.
BÜKER, Semih, Yürütme İşlevi, Ankara, Anadolu Üniversitesi Yay. No:39,
Fasikül:4, 1984.
CAN, Halil, TECER, Meral, İşletme Yönetimi, Ankara, TODAİE Yayınları
No:169, 1978.
CAN, Halil, Organizasyon ve Yönetim, İstanbul, Adım Yayıncılık, 1992.
CAN Halil, Organizasyon ve Yönetim, Ankara, Siyasal Kitap Evi, 1999.
DAFT Richard L., Management, 4. Ed., (The Dryden Press, 1997).
DAVİS, Keıth, İşletmelerde İnsan Davranışı-Örgütsel Davranış, Çev:
Kemal TOSUN vd., İstanbul, İstanbul Ünv.Yay. No:3028, 1988.
DEMİR, Hulusi, BİRCAN, Bülent, TÜTEK, Hülya, Yönetsel Karar Verme,
İzmir, Bilgehan Basımevi, 1985.
DELANEY Joan, Morale Boosters, Black Enterprise, Vol. 26, No.2,
(September 1995), s. 34.
DİCLE, Ülkü, Bir Yönetim Aracı Olarak Örgütsel Haberleşme, Ankara,
MPM Yayınları, No:169, 1974.
DOĞAN, Üzeyme, Verimlilik Analizleri ve Verimlilik, İzmir, 1987.
DRUCKER, P. Managing for Future: The Nineteen Nineties and Beyond,
New York: Truman M. Talley Books/Dutton, 1992.
152
ELMA,
Cevat,
DEMİR,
Kamile,
Yönetimde
Çağdaş
Yaklaşımlar
Uygulamalar ve Sorunlar, Ankara, Anı Yayıncılık, 2000.
ERDOĞAN, İlhan, İşletmelerde Davranış, İstanbul, 1987.
ERGUN, Turgay, POLAT, Aykut, Kamu Yönetimine Giriş, Ankara, TODAIE
Yayınları, 1978.
ERTOPUZ, A., İletişim Sistemi Etkinlik Değerlendirmesi, İstanbul, Sistem
Yayıncılık, 1997.
ERTÜRK, Mümin, İşletmelerde Yönetim Ve Organizasyon, İstanbul, Beta
Basımevi,2000.
FALAY, N. (2000), Yerel Yönetimlerde Performans Ölçümü: Bir Ön
Çalışma, 15. Maliye Sempozyumu 15–17 Mayıs 2000, Antalya.
FİŞEK, Kurthan, Yönetim, Ankara,AU SBF Yay.1975,No:387.
FLIPPO, Edwin, Personel Management, Newyork, McGrawhill Book co.1976
GENÇ, N. (1994), Zirveye Götüren Yol Yönetim, İstanbul: Timaş
Yayınları:226.
GÖKSOY, Cudi Tuncer, İşletme Yönetimi Ders Notları, İstanbul,1979.
GRİFFİN, R. W. , Management, 5th Edition, New Jersey, 1996.
GUİRDHAM, M., İnterpersonal Skills At Work, Pretice Hall, 1995.
GÜÇLÜ, N., Eğitim Örgütlerinde İletişim Engelleri, Türkiye Sosyal
Araştırmalar Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, Temmuz, 1997.
153
GÜRAN, M. C., Kamu Hizmetlerinde Performans Ölçümü, Türkiye’deki
Kamu Üniversiteleri İçin Bir Performans Ölçümü Uygulaması, Ankara:
Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2005.
GÜRGEN, Haluk, Örgütlerde İletişim Kalitesi, İstanbul, Der Yayınları, 1997.
GÜRGEN, Yaşar, İletişim Yönetiminde Haberleşmenin Önemi, Adana,
İTİA Yayınları, 1972.
HALİS,M., Örgütsel İletişim ve İletişim Tatminine İlişkin Bir Uygulama,
Atatürk Ünv.İİBF Dergisi, Cilt:14, Sayı:1, s.218, Erzurum, 2000.
HARRIS,
Thomas
E.,
Applied
Organizational
Communication:
Perspectives, Principals And Pragmatics, Lawrence Erblaum Publishers,
New Jersey, 1993, s.196.
HELLRIEGEL, D. and J. W. SLOCUM, Management, Addison-Wesley
Publishing Company, NewYork, 1989.
İRAZ, Rıfat, Organizasyonlarda Karar Verme ve İletişim Sürecinin
Etkinliği Bakımından Bilgi Teknolojilerinin Gücü, Selçuk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Konya, Sayı 11, 2004, s. 407-422.
KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem, İnsanlar ve Sosyal Psikolojiye Giriş, İstanbul, Cem
Ofset Matbaası, 1990.
KAVRAKOĞLU, İbrahim, GEDIK, Süleyman, BALKIR, Melike, Yeni Rekabet
Stratejileri ve Türk Sanayisi, İstanbul, Tüsiad Yayınları, 2002.
KAZANCI, M., Halkla İlişkiler,14.bs., Ankara, Savaş Yayınları, 1982.
KOBU, Bülent, Üretim Yönetimi, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi
Yayın no: 01, İstanbul, 1996, s. 584-585.
154
KOÇEL, T., İşletme Yöneticiliği, 9. bs., İstanbul, Beta Yayınları, 2001.
KONGAR, Emre, Kültür ve İletişim (Kültür Üzerine 3), İstanbul, Doğuş
Matbaası, 1986.
KÖK, Recep, Endüstriyel Verimlilik ve Etkinlik, Erzurum, 1990.
KÖROĞLU Kazım, Verimlilik Yönetimine Japon Yaklaşımı Ve Kazukiyo
Kurosawa Modeli, MPM Yayınları, Ankara: 1993.
LEARNED, Edmund, SPROAT, Andrey T., Örgüt Kuramı ve Politikası,
çev.Gencay ŞEYLAN, Ankara, TODAİE Yayınları, No:124, 1972.
MAXWELL, C.John, Liderlik Yasaları: Reddedilemez 21 Liderlik Yasası,
çev. İbrahim Şener, Beyaz Yayınları, 1999.
Milli Prodüktivite Merkezi (MPM), Verimlilik Raporu, Ankara, 2004.
MUCUK, İsmet, Modern İşletmecilik, İstanbul, Türkmen Yayınları, 1998.
NEWSTROM, J.W. and DAVİS,K., Organizational Behavior: Human
Behavior At Work, 9.Edition, Mc. Graw Hill, pp.92, 1993.
MALINOWSKI, Bronislaw, Insan Ve Kültür, çev. Fatih Gümüş, Ankara, V
Yayınları, 1990.
OECD (2000), Working Party On Aid Evaluation, Results Based
Management In The Development Co-Operation Agencies: A Review Of
Experience, Executive Summary, 01..06.2010 tarihinde
http://www.oecd.org/secure/pdfDocument/ ’ den alınmıştır.
OECD, Productivity Measurement In The General Government Sector
Expert Meeting, OECD, Paris, 1999.
155
OSKAY, Ü., İletişimin ABC’si, 2. bs., İstanbul, Simav Yayınları, 1994.
ÖMÜRGÖNÜLŞEN, U., Achieving Three E’s in the Public Sector: Value
for Money (VFM) Auding, Prof. Dr. Yüksel Koç Yalkın’a Armağan, A.Ü. SBFTürmob, Ankara: 2003, 313-353.
ÖNAL, Güngör, İşletmelerde Biçimsel Olmayan Örgüt Yapısı, Bursa, Kalite
Matbaası, 1979.
ÖZDEMİR Mahmud, Verimlilik Üzerine Düşünceler ve Verimlilik
Çalışmaları, Verimlilik Dergisi, (1991/2), s. 169-174.
ÖZGÜLER, Verda Canbey, Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Hizmetiçi
Eğitim Seminer Notu, Eskişehir, 2005.
PEKER, Ömer, Yönetimi Geliştirmenin Sürekliliği, Ankara, TODAiE
Yayınları, No:258, 1995.
PEKİN Hüseyin, Verimliliğin Artırılmasında İşçilerin Katkısı,Verimlilik
Dergisi, (1991/4), s. 65-74.
PITINO, Rick, Başarılı Olmak Bir Tercihtir, İstanbul, Beyaz Yayınları, 1998.
POLAT, Aykut, Örgütlerde Ast ve Üst Arasında İletişim Davranışı, Ankara,
TODAİE Yayınları, No:183, 1977.
PROKOPENKO, Joseph, Verimlilik Yönetimi Uygulamalı El Kitabı, çev.
BAYKAL, Olcay; ATALAY, Nevda; FİDAN, Erdemir, Ankara, MPM Yayınları,
No:476, 1995.
SABUNCUOĞLU,
Zeyyat,
Yargışoğlu Matbaası, 1978.
Örgütlerde
Haberleşme
Düzeni,
Ankara,
156
SABUNCUOĞLU, Zeyyat ve TÜZ, M., Örgütsel İletişim, 4.bs., Bursa, Furkan
Ofset, 2003.
SCHERMERHORN John R. - HUNT James G. - OSBORN Richard N.,
Managing Organizational Behavior, (John Wiley & Sons, Inc.,
New York: 1994.
ŞİMŞEK, Ş., Yönetim ve Organizasyon, Ankara, Nobel Yayıncılık, 1999.
SÖNMEZ, Fikret, Kamu Personel Yönetimi, İzmir, Ege Ünv. İTBF Yay.
No:64, 1977.
ŞENATALAR, Ferhan, Personel Yönetiminde Beşeri İlişkiler, İstanbul,
Doğuş Matbaacılık, 1985.
TAŞKIN, Erdoğan, İşletmelerde Etkin İletişim, Verimlilik Dergisi, 1992/3, ss.
109-130.
TORTOP, Nuri; İSBİR, Eyüp, G. ve AYKAÇ, Burhan, Yönetim Bilimi, Ankara,
Yargı, 2005.
TOSUN, Kemal, İşletme Yönetimi Genel Esaslar, Ankara, Savaş Yayınları,
Cilt.I, 6.baskı, 1992.
TOSUN, Kemal, Örgütsel Etkinlik, Ankara, TODAİE Yayınları No:196, 1981.
TOSUN, Kemal, Örgütsel Etkililik, Ankara, TODAİE Yayınları, 1997.
TUNA Yusuf, Tarımda Verimlilik Artışının Ekonomik Sonuçları: Türkiye
İle İlgili Bir Değerlendirme, MPM Yayınları: 487, Ankara, 1993, s. 10-11
TUTAR, H. ve YILMAZ, M. K., Genel İletişim, 3.bs., Ankara, Nobel Yayın
Dağıtım, 2003.
157
TURKAN, Ahmet, İşletme Terimleri, Maltepe Üniversitesi, İstanbul, 2006.
TÜRKMEN, İsmail, Organizasyonlarda Haberleşmenin Rolü ve Önemi,
Verimlilik Dergisi, 1984/4, ss. 56-61.
TÜRKMEN, İsmail, Etkin İletişim Modeli (Yöneticiler İçin), Ankara, MPM
Yayınları, 1992.
TÜRKMEN, İsmail, Yöneticiler İçin Etkin İletişim Modeli, Ankara, MPM
Yayınları, No: 480, 1996.
TÜRKMEN, İsmail, Yöneticiler için Etkin İletişim Modeli, Ankara, MPM
Yayınları, 2000.
U.S. Treasury. (2000), United States Department of The Treasury,
Performance Measurement Guide, Demirkaya, H. (Çev.), Sayıştay.
ÜÇOK, Tengiz, Yönetim İlkeleri, Ankara, Gazi Büro Kitabevi, 1993.
YATKIN, Ahmet,Örgütsel Yöneti(ileti)şim, Doğu Anadolu Araştırmaları
Dergisi, Cilt:VII, No:2, Elazığ, 2009, s.47-55.
YILDIRIM, Ibrahim Kamu Yöneticisinin İletişim Yeterlilikleri, Türk İdare
Dergisi, Sayı:430, (Mart 2001), s.61.
YOZGAT, Osman, İşletme Yönetimi, İstanbul, Merter Matbaası, 1983.
YOZGAT, Osman İşletme Yönetimi, İstanbul, M.Ü. Nihad Sayar Yayın ve
Yardım Vakfı Yayınları, 1984.
ZILLIOĞLU, M., İletişim Nedir?, 4.bs., İstanbul, Cem Yayınevi, 1998.
ZOGA, Ergün, İdarecilik Sanatı, 3.bs., İstanbul, Genel Sevk ve İdare Serisi,
No:2, 1973.
EKLER
Ek I. Anket Formu
1- Cinsiyetiniz?
( ) Erkek
( ) Bayan
2- Yaşınız?
( ) 18-2O
( ) 21-35
( ) 36-45
( ) 46>
3- Medeni haliniz?
( ) Evli
( ) Bekâr
( ) Boşanmış
4- Kurumdaki göreviniz?
( )Yönetici
( )Memur
( ) İşçi
( ) Diğer(Lütfen Yazınız)……………………
5- Bu kurumda toplam çalışma yılınız?
( ) 0-3yıl
( ) 4-6yıl
( ) 7-9yıl
( ) 10yıl ve daha fazlası
6- Çalışma hayatınızda iyi bir iletişim kurmak ne derece önemlidir?
( ) Az önemlidir
( ) Orta düzeyde önemlidir
( ) Çok önemlidir
7- Kurum yönetici ve çalışanlarının “İletişim ve iletişim teknikleri”
hakkında yeterli bilgi-beceriye sahip olduklarını düşünüyor musunuz?
( ) Çok az
( ) Az
( ) Orta derecede
( ) İyi düzeyde
159
8- Çalıştığınız kurumda iletişim teknikleri ile ilgili eğitim almak ister
misiniz?
( ) Evet
( ) Hayır
9- Yönetiminiz, çalışanlarla daha çok hangi yolu takip ederek iletişim
kurmaktadır? (Önem sırasına göre 1 den 4 e kadar sıralayınız)
( ) Yazılı iletişim yöntem ve araçları
( ) Sözlü iletişim yöntem ve araçları
( ) Görsel-İşitsel iletişim yöntem ve araçları ( internet, TV, video vb.)
( ) Diğer (lütfen yazınız)………..
10-
Kurumunuzda
çalışanlar
aldıkları
mesajlara
yeterince dikkat
ediyorlar mı?
( ) Evet
( ) Hayır
11-
mesajlara
Çalışanların
yönelik
dikkat
eksikliği
hangisinden
kaynaklanıyor? (önem sırasına göre 1 den 7 ye kadar sıralayınız.)
( ) Mesajların uzunluğundan
( ) Mesajların karmaşık bir dil ile iletilmesinden
( ) Mesajların işin amacına uygun olmayışından
( ) Çalışanların ilgisizliğinden
( ) Zaman darlığı
160
( ) Bilgisizlik ve eğitim eksikliğinden
( ) Diğer (lütfen yazınız)…………………………………………………………….
12- Yönetiminiz, karar alma aşamasında ihtiyaç duyulan bilgiye kolayca
ulaşabiliyor mu?
( ) Her zaman
( ) Çoğu zaman
( ) Bazen ( ) Nadiren ( ) Hiçbir zaman
13- İletişim hatalarının, iş ortamınızdaki çalışanlar arası sürtüşme ve
baskılara etkisi hangi düzeydedir?
( ) Yüksek düzeyde
( ) orta düzeyde
( ) Az
( ) Çok az
14- İletişimin hatalarının kurumunuzda yapılan hatalara etkisi hangi
düzeydedir?
( ) Yüksek düzeyde
( ) Orta düzeyde
( ) Az
( ) Çok az
15- Sizce kurumunuzda iletişimin etkin hale getirilmesi giderlerin
azaltılmasına ne derece imkân tanır?
( ) Yüksek
( ) Orta
( ) Az
( ) Çok az
16- Kurumunuzda bölümler arası iletişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
( ) Çok iyi
( ) İyi
( ) Orta
( ) Kötü
( ) Çok kötü
17- Kurumunuzda kişiler arası iletişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
( ) Çok iyi
( ) İyi
( ) Orta
( ) Kötü
( ) Çok kötü
161
18- İletilen mesajların anlamlandırılması ile ilgili sorunlarınızı üstlerinize
iletebiliyor musunuz?
( ) Her zaman
( ) Çoğu zaman
( ) Bazen ( ) Nadiren ( ) Hiçbir zaman
19- Üst ve orta düzey yöneticilerinizin hangi tavır ve davranışları iletişim
hatalarına neden oluyor? (Önem sırasına göre 1 den 7 ye kadar
sıralayınız.)
( ) Alanlarında uzmanlaşmış olmamaları
( ) Mesajlarda ortak dil kullanmamaları
( ) Yöneticilerin suçlu arama eğilimleri
( ) Yöneticilerin birimler ve bireyler arası rekabeti özendirmesi
( ) Orta düzey yöneticilerin üstlerinden bilgi saklaması
( ) Mesajların amaçlarının önceden iyi belirlenememesi
( ) Diğer ( Lütfen yazınız)…………………………………………………………
20- Bilişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin aşırı iletişime sebep
olduğunu düşünüyor musunuz?
( ) Evet
( ) Bazen
( ) Hayır
21- Çalışanlar kurumunuzun hedeflerini biliyorlar mı?
( ) Evet
( ) Hayır
162
22- Yöneticileriniz yüz yüze iletişimde beden diline ne kadar önem
veriyorlar?
( ) Her zaman
( ) Çoğu zaman
( ) Bazen ( ) Nadiren ( ) Hiçbir zaman
23- Kurumunuzda yaşanan zaman kayıplarının etkin olmayan iletişimden
kaynaklandığını düşünüyor musunuz?
( ) Her zaman
( ) Çoğu zaman
( ) Bazen ( ) Nadiren ( ) Hiçbir zaman
24- İş ortamınızdaki iletişim ast-üst ilişkilerine göre belirleniyor mu?
( ) Her zaman
( ) Çoğu zaman
( ) Bazen ( ) Nadiren ( ) Hiçbir zaman
TEŞEKKÜRLER
163
ÖZET
TEKELİ, Mustafa Adil. Örgüt Verimliliğinin Artırılmasında İletişimin Rolü: Bitlis
Hizan Milli Eğitim Müdürlüğü Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011.
Bu çalışmada, öncelikle örgütsel ve yönetsel verimlilik kavramları
üzerinde kısaca durulmuş ve ardından örgütsel verimliliği doğrudan etkileyen
örgütsel iletişim sistemi ana hatlarıyla ele alınmıştır. Daha sonra örgütsel
iletişimi etkileyen faktörler irdelenmiş ve örgütsel iletişimi engelleyen unsurlar
tespit edilmiştir. Örgütsel verimliliğin geliştirilmesi açısından bir zorunluluk
olan iletişim etkinliğine ulaşmak için iletişim engellerinin nasıl aşılacağı
konusu
araştırılmış,
iletişimin
örgütsel
işlerlik
biçimleri
sıralanmıştır.
Örgütlerde doğal iletişimin kaçınılmaz olduğu vurgulandıktan sonra, yönetim
görevlerinin yerine getirilmesinde iletişimin rolü açıklanmış ve çalışma son
bulmuştur.
Anahtar Sözcükler
1. Örgüt
2. Yönetim
3. Örgütsel İletişim
4. Verimlilik
5. İş Tatmini
164
ABSTRACT
TEKELİ, Mustafa Adil. The Role of Communication for Increasing
Organizational Productivity: An Explatory Analisis of Bitlis Hizan National
Education Division , Thesis, Ankara, 2011.
In this study, first of all, “organizational and managerial productivity”
concepts are mentioned shortly. And then, organisational communication
system, the main factor which effects the organisational productivity, is
explained. After that, the factors which effect and prevent organisational
communication are explained. We learned that reaching to communication
effectiveness is compulsory to improve organisational productivity. We defined
the difficulties and solving methods of communications in organisations. At the
end of the study the roles of communication in organisational and managerial
functions are explained.
Key Words
1. Organization
2. Management
3. Organizational Communication
4. Productivity
5. Job Satisfaction
Download