11.10.2002 - EBEDİYET YOLCUSUNU UĞURLARKEN

advertisement
11.10.2002 - EBEDİYET YOLCUSUNU UĞURLARKEN
Âl-i İmran,3/185
Muhterem Cemaat!
İslam Dini, insana saygıyı önemli bir görev saymıştır. Müslümanları, bu konuda dikkatli olmaya çağırmış,
insanın hayatta olanına da, ölenine de saygı gösterilmesini istemiştir. Musallaya konulan ölü üzerine Allah rızası için
kılınan cenaze namazı, yapılan dua, aynı zamanda o din kardeşimize gösterilen fiili bir saygının ifadesidir.
İnsanın ölüsü de saygıya layıktır. Ölen bir Müslümanı yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılıp dua etmek ve
kabrine kadar götürüp defin işlerini yapmak, Müslümanlar için farz-ı kifayedir ve dostlar için de manalı bir vefa
borcudur. Sevgili Peygamberimiz, “Ölülerinizi, iyilikleriyle yâd edin, kötülüklerini dile getirmeyin”[1] buyurarak,
ölmüşlerimizi hayırla anmamızı, iyi yönlerini konuşmamızı tavsiye etmiştir.
Değerli Müslümanlar!
Bu dünya, her şeyi ile fanidir. Bâki olan, yalnız Allah’tır. Her canlı mutlaka ölümü tadacaktır. Doğum gibi, ölüm
de Allah’ın değişmez bir kanunudur. Ölüm, yok olup gitmek değil, yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır. Dünya,
ahiret hayatı için gereken hazırlıkları yapma yeridir. Bunun için de, Allah’ın emirleri doğrultusunda hayatımızı
sürdürmemiz gerekir. Çünkü dünya ve âhirette bizi kurtaracak ve mutlu kılacak olan, yalnız Allah’ın emirlerine uyup
yasaklarından sakınmak ve O’nun rızasını kazanmaktır.
Aziz Müminler!
Cenazeyi teşyi etmek, yani cenazenin arkasından mezara kadar gitmek sünnettir ve büyük sevaptır. Cenaze
namazını kılanların ve cenazeyi takip edenlerin, vakar içinde yürümeleri ve üzüntülü ortama uygun düşecek şekilde
davranmaları gerekir.
Cenaze ile ilgili dini görevler yapılırken, bilgisizlik yüzünden bazı bidat ve hurafeler karıştırıldığı görülmektedir.
Cenazenin başında yüksek sesle konuşulması, alkış tutulması, cenazeyi taşırken slogan atılması, İslam’a uygun olmayan
faydasız ve gönülleri rahatsız eden anlamsız davranışlardır. Hatta cenazenin başında veya mezarlığa götürülürken
yüksek sesle tekbir getirilmesini bile, dinimiz hoş karşılamamıştır.
Ayrıca Allah’a isyan anlamına gelebilecek şekilde dövünüp saç baş yolmak ve yersiz sözler söylemek de doğru
değildir. Ancak, cenaze için kalben kederlenmek ve göz yaşı dökerek ağlamak da bir günah yoktur. Ölünün yakınlarına
mümkün olduğunca teselli edici, rahatlatıcı sözler söylemek ve üzüntüsünün paylaşıldığını göstermek bir taziyedir ve
sünnettir. Ayrıca taziye için, “Allah size sabırlar versin. Başınız sağ olsun! Allah geride kalanlara ömür versin!” gibi
teselli edici cümleler de söylenir.
Hutbemi Âl-i İmran Sûresi’nin 133. ayetinin mealiyle bitirmek istiyorum: “Rabbinizin bağışına ve genişliği
göklerle yer arası kadar olan ve muttakiler için hazırlanmış bulunan cennete koşun”[2].
-------------------------------------------------------------------------------[1] Tirmizî; Cenaiz, 34, H.No: 1019.
[2] Âl-i İmran, 3/133
Muhterem Cemaat!
İslam Dini, insana saygıyı önemli bir görev saymıştır. Müslümanları, bu konuda dikkatli olmaya çağırmış,
insanın hayatta olanına da, ölenine de saygı gösterilmesini istemiştir. Musallaya konulan ölü üzerine Allah rızası için
kılınan cenaze namazı, yapılan dua, aynı zamanda o din kardeşimize gösterilen fiili bir saygının ifadesidir.
İnsanın ölüsü de saygıya layıktır. Ölen bir Müslümanı yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılıp dua etmek ve
kabrine kadar götürüp defin işlerini yapmak, Müslümanlar için farz-ı kifayedir ve dostlar için de manalı bir vefa
borcudur. Sevgili Peygamberimiz, “Ölülerinizi, iyilikleriyle yâd edin, kötülüklerini dile getirmeyin”[1] buyurarak,
ölmüşlerimizi hayırla anmamızı, iyi yönlerini konuşmamızı tavsiye etmiştir.
Değerli Müslümanlar!
Bu dünya, her şeyi ile fanidir. Bâki olan, yalnız Allah’tır. Her canlı mutlaka ölümü tadacaktır. Doğum gibi, ölüm
de Allah’ın değişmez bir kanunudur. Ölüm, yok olup gitmek değil, yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır. Dünya,
ahiret hayatı için gereken hazırlıkları yapma yeridir. Bunun için de, Allah’ın emirleri doğrultusunda hayatımızı
sürdürmemiz gerekir. Çünkü dünya ve âhirette bizi kurtaracak ve mutlu kılacak olan, yalnız Allah’ın emirlerine uyup
yasaklarından sakınmak ve O’nun rızasını kazanmaktır.
Aziz Müminler!
Cenazeyi teşyi etmek, yani cenazenin arkasından mezara kadar gitmek sünnettir ve büyük sevaptır. Cenaze
namazını kılanların ve cenazeyi takip edenlerin, vakar içinde yürümeleri ve üzüntülü ortama uygun düşecek şekilde
davranmaları gerekir.
Cenaze ile ilgili dini görevler yapılırken, bilgisizlik yüzünden bazı bidat ve hurafeler karıştırıldığı görülmektedir.
Cenazenin başında yüksek sesle konuşulması, alkış tutulması, cenazeyi taşırken slogan atılması, İslam’a uygun olmayan
faydasız ve gönülleri rahatsız eden anlamsız davranışlardır. Hatta cenazenin başında veya mezarlığa götürülürken
yüksek sesle tekbir getirilmesini bile, dinimiz hoş karşılamamıştır.
Ayrıca Allah’a isyan anlamına gelebilecek şekilde dövünüp saç baş yolmak ve yersiz sözler söylemek de doğru
değildir. Ancak, cenaze için kalben kederlenmek ve göz yaşı dökerek ağlamak da bir günah yoktur. Ölünün yakınlarına
mümkün olduğunca teselli edici, rahatlatıcı sözler söylemek ve üzüntüsünün paylaşıldığını göstermek bir taziyedir ve
sünnettir. Ayrıca taziye için, “Allah size sabırlar versin. Başınız sağ olsun! Allah geride kalanlara ömür versin!” gibi
teselli edici cümleler de söylenir.
Hutbemi Âl-i İmran Sûresi’nin 133. ayetinin mealiyle bitirmek istiyorum: “Rabbinizin bağışına ve genişliği
göklerle yer arası kadar olan ve muttakiler için hazırlanmış bulunan cennete koşun”[2].
-------------------------------------------------------------------------------[1] Tirmizî; Cenaiz, 34, H.No: 1019.
[2] Âl-i İmran, 3/133
Download