T.B.M.M. B : 11 24 .10 . 2001 O:1 Eşya hukuku, bir başka deyişle, aynî haklar, Medenî Kanunumuzun son kitabıdır, dördüncü kitaptır. Mülkiyetten gayri aynî hakları; yani, ipoteği, rehni inceler, zilyetlik ve tapu siciline ilişkin kuralları değerlendirir. Borçlar hukuku da, aslında, medenî hukukun bir dalı olarak telakki edilir; ancak, bizim hukukumuzda borçlar hukuku, Medenî Kanunun bir parçası değil, ayrı olarak değerlendirilmiş, ay­ rı bir kanun olarak görülmüştür. Diğer ülkelerin büyük bölümünde, borçlar hukuku, medenî kanunun bir parçası olarak mütalaa edilmiştir. Değerli milletvekilleri, Türk medenî hukukunun kendisine özgü nitelikleri mevcuttur. Türk medenî hukuku, eşitlik ilkesini benimser. Kadın- erkek, zengin-fakir, yaşı ne olursa olsun, herkese uygulanır. Tüzelkişiler de aynı hak ve fiil ehliyetine sahiptir. Türk medeni hukuku millîdir. Kural olarak, Türk vatandaşlarına uygulanır. Bazı şartların oluşumu dışında, yabancılara uygulanmaz. Türk medenî hukuku yazılıdır, büyük kısmı yazılı kurallardan oluşur. Örf ve âdet hukukuna ol­ dukça az yer verilmiştir. Türk medenî hukuku, inkılapçı özelliğiyle yeni bir yaşam ve yeni bir hukuk yaratma, yeni bir toplum oluşturma, uygar dünyayla bütünleşme özelliği itibariyle inkılapçı bir karaktere sahiptir. Türk medenî hukuku, ferdiyetçi ve özgürlükçüdür; toplum içerisinde bireyi koruyan hükümlere yer verir; fertlere, girişim özgürlüğünü sağlar; sözleşme serbestiyetine, irade muhtariyetine yer vermiş­ tir. Türk medenî hukuku, sosyal eğilimli bir hukuk dalıdır; kişisel çıkarlar ve yararlar ile toplumun çıkar ve yararları arasında adil bir denge kurmayı amaçlar. Türk medenî hukuku, demokratik ilkeleri benimser; belirli bir zümreye mensubiyetin ayrıcalığı yoktur; gerçek ve tüzelkişiler, hak ve fiil eh­ liyeti açısından genel ve eşittirler. Türk medenî hukuku laiktir. Dinin, hak ehliyetine etkisi yoktur; ayrı dinden olmak, hak ehliyetini zedelemez. Medenî hukuk, özel hukuk alanında, Türk hukukun­ da laiklik uygulamasına ilk geçiştir. Değerli milletvekilleri, Medenî Kanunumuzun en çok tenkit edilen çağdaş düzenlemelerin gerisinde kaldığı iddiası, en çok değişiklik talepleri aile hukuku alanındadır. Demokrasinin temel koşulu, eşitliğin yaşama yansıtılmasının gereği, kadın-erkek eşitliğinin savunucuları, medenî hak­ lardan yararlanmada, borçlara ehil olmada ve hakları kullanmada, bir başka ifadeyle, haklarda eşit­ lik, sorumlulukta eşitlik, temsilde eşitlik, paylaşımda eşitlik talep ettiler. Kadın-erkek eşitliği, bir lütuf değil, çağdaş uygarlığın, yeni değişikliğiyle Anayasamızın ve imzaladığımız uluslararası söz­ leşmelerin gereğidir. Kadın-erkek eşitliğini, yasalar ve toplum önünde sağlamak, çağdaş uygarlığın, 21 inci Yüzyıldaki çizgisidir. Bu çizgide, kadın-erkek, ailenin tek sorumlusu değil, ortak sorum­ lusudur. Medenî Kanunumuzun değişim sürecinde toplumu hareketlendiren, yasa koyucuya şevk veren, göreve davet eden kadın kuruluşları, barolarımızın kadın komisyonları, üniversitelerimiz, siyasî partilerin kadın komisyonları, Anayasa Mahkemesi kararları, Medenî Kanunun değişiminde top­ lumun dinamik gücü olmuşlardır. Yürüyüşler, mitingler, seminerler, sempozyumlar, basın toplan­ tıları, imza kampanyalarıyla, hep bir ağızdan "medenî ülkede medenî kanun", "ailede demokrasi, toplumda demokrasi", "eşit hak, eşit katılım", "erkek Meclis, duy sesimizi" diyerek haykıran kadın­ larımız büyük iş başarmışlardır. Kendilerini kutluyorum; ancak, kadın-erkek eşitliği sorunu, yalnız kadınlarımızı değil, erkeklerimizi de ilgilendiren sorundur. Kadınlarımız müsterih olsun ki, erkek­ lerin yüreği de kadınlarımız için çarpar. -46-