hz. muhammed. evrensel mesajı

advertisement
1l-G. l L/L
HZ. MUHAMMED.
VE
EVRENSEL MESAJI
SEMP02YUMU'
20-'22 NİSAN 2007
)'ayına Hazırlayari
Doç. Dr. Mahfuz Söylemez
·ruı' ·ı~e t11Vatıet
vmm
hılüm AN\~mm!\lim Maı·k@:ııi
Küt!.i!'lhi!Mfll
Tas. No:
2-C)J. . 5 2_
\,..-\ A :t_ . 'tl\
· İslami İlimler Dergisi Yayınlan
Aralık
2007
.
İsliimi İlimler Dergisi Yayınlan: 2
İslfuni İlimler Dergisi Yayınlan
Dizgi Kapak: İslfuni İlimler Dergisi
Baskı, kapak baskı, cilt: Özkan Matbaacılık
Birinci Basım: Aralık 2007
ISBN: 978-975-98073-3-7
İsliimi illm.ıer Dergisi Yayınlan
Yeniyol Mahallesi l.Gazi Sok. No:9/2 ÇORUM
Web: islamillimlerdergisi.com
Tif: o 364 224 81 18
'
e-posta: islami_ilimlerdergisi®yahoo.com
Her yazının dil ve bilimsel sorumluluğu yazarına aittir.
HZ. PEYGAMBER ÖRNEKLİÖİNDE
İNANÇ-.AHLAK BÜTÜNLÜÖÜ
.
.
Enbiya YILDIRIM"
İnsanlar yanlış inanışiara kapılıp ahlaki degerler yozlaşmaya yüz tutunca
Allah, insanlan olmalan gereken inanç düzlemine çekmek ve ahlaki degeriere
. tekrar sahip çıkma!~ sağlamak amacıyla elçiler göndermiştir. Bu elçilerin
sonuncusu olan Hz. Muhanımed'in ve kendilerinden bahsedilen peygamberlerin yaşam öykülerine baktıgımızda, mücadelelerinin, sözünü ettiginıiz iki
noktada toplandı@nı ifade edebiliriz. Elçiler, tek ilah inanışının terk edilerek
Allah'ın dışında rabler ve puf!ar edinilmesine karşı mücadele etmişler, tevhid
· inanışıyla çelişen batıl inançlan kaldırmak için var güçleriyle çalışmışlardır.
Zfra ferdin yaşamını doğru bir zeıninle temellendirebilmesi için, öncelikli olarak tek Tanrı inancına sahip olması; bunun yanında, yaratıcıyla, çevresiyle ve
kendisiyle olan ilişkilerini ahlaki kalıplar içinde yürütınesi icap etmektedir.
Peygamberlerin bu üçlü ilişkiyi düzenleme çabalarını, evrensel bir ahlak sistemini dünyaya hakim kılına çabası olarak nitelendirebiliriz. Hz. Muhanımed'in
"Ben ahlfı.Jd güzelZileleri tcimaml.a.ma.lc için gönderildim. " 1 sözü bu bağlamda değerlendirilmeye müsaittir.
Allah'ın
en güvendiği kişiler olan peygamberler, Allah katından aldıkla­
n buyruklan hiçbir tahrife uğratınaksızın, oldugu gibi insanlara aktanrlar.
Sadece ulaştırmakla kalınazlar, teblig ettiklerini hem yaşamlanyla hem de
sözleriyle açıklarlar. Nitekim Kur'an, dini ve ahlaki temel kurallan koymuştur
ancak, Hz. Muhanımed bunlan hem kendi yaşanıında pratize etıniş hem de
açıklayarak izah etmiştir. Dolayısıyla dillin sahibi Allah'tır lakin, onun tezyinatım yaparak mükemmel hale getiren Hz. Peygamber'dir. Konuya bu açıdan
bakıldı@ taJi;dirde, Hz. Muhanımed'in bütün yaşamını Kur'an'ın bir tefsiri olarak degerlendirmek mümkündür. Nitekim Kur'an da buna "İnsanlara, leendilerine indirtleni açıJelaman için ve düşünüp
indirdilc. 002 ayetiyle işaret etmektedir.
anlasınlar
diye sana da bu Kur'an'ı
Hz. Peygamber'in ınisyonunun ilıllıiliği söz konusu olunca, onun Allah katından getirdigi buyruklar yanında din adına ortaya koyduğu -aşikar veya
zıınni vahiy karakteri taşıyan- her şey (inanç, ibadet ve ahlaki buyruklar) bağ­
layıcı özellikte olmaktadır. Kur'an'da pek çok yerde Hz. Muhanımed'e imanın
Allah'a imanla birlikte zikredilmesi· ve insanların onun olumlu şahsiyetine
yönlendirilmesi bundandır.
Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi İ1ahiyat Fakültesi [email protected]
X/191.
16 Nahl44.
Şeyhalci,
2
Hz. Muhammed ue Eurensel Mesaj~Sernpozyumu
84
Bir ayette Hz.Muhammed'e hitaben "~urast
muhaklcak: lci sen, pek yiilcselc
bir ahWca ~ a h i p s i nbuyurulur.
.~
Hitap peygamberedir ancak, dikkat qekilen
husus tum muminler iqindir. 0 da Hz. Peygamber'in ahl-dlr.
Ayette HZ.
M u h m e d ' i n ahla t a n u n l m k e n , Allah'm da isimlerinden olan "azimW4
ifadesi k u l l h g h r . Vurgusu ~ o gii~lii
k
olan bu ovgu, HZ. Muhammed'in ahI&mn m u k e m m e l l i ~
de ozetler mahiyettedir. 0zellilde seqildigi a g W elan
kelime, Rassullah'm WwB, s ~ d kziihd,
,
gukiir, hilm, adalet, Is&, sablr, i g
tenlik, vefii... gibi vaslnann hepsini kugatan ahl%hmn miikemmellime vurgu
yapmaktadrr. hsanlann yagamlannda sergdeyebilecekleri a h l a yagantryl,
katmanlan olan bir piramide benzetecek olursalr; bu ayet, Hz. Peygamberin
yaganhsm piramidin en iist katmam olarak takdim etmelrtedir. Diger
bir ayette de "Ey inananlar! And olsun kci, sizin kin, Allah'a ve ahiret giiniine
kcav~mayzurnanlar ve A1Ia.h'~~ o anan
k
kimseler iqin RasiZulZah en giizel iirne1~tf.r."~
buyurularak, Hz. Muhammed'in azhn ahl3.h teyit edilmektedir.
'
Kur'an Hz. Peygamber'in a h I W sadece ovmelde kalmaz, ona tiibi olunm a s m da ister. Cunkii omeklik, ornek alrnmak i~indir:"Peygamber size ne
verirse onu alm, sizi neden menederse ondan geri dwun."" -Ey iman edenler! Allah ve Peygamber, sizi diriltecek, size can uerecelc geylere ~@uddclan
zaman icabet ediniz.'v Bir diger ayette de, islami hayatin son elqiyi sevmek
ve elden gelen qabayla onu omek almalda gerqeldegecegi one ~ ~ l r a n l a r Hz.
ak
Peygamber'den insanlara gijyle demesi istenir: 'De l i . ~ 4 e r ~ l l a hseviyorsantz
'r
bana tabi olun; boylece Allah da sizi seusin ve giinahlannm b@@lasu~
Allah
son derece b@~layanue e~irgeyendir."~
1. Risalet Oncesi Hz.Muhammed
Bir peygamberde bulunmas~gereken temel meziyetler &&id kitaplannda
toplu olarak zilcredilir. Buralarda bahsedilen hususiyetlere b ~ g m u d apey,
gamberlerin her geyden once giivenjlir olmalan ve insanlann belleklerinde ahl8.M aqidan elegtirilecek bir iz blrakmarmg olmalanndan bahsedilir. Bu nedenle de, tamamen hak ve adalet temelli bir ahla-iligluye qaglran davetlerinin
onlann nubuwet oncesi yagamlanyla hiqbir gelollde qeligmemesi gereldr. Zira
insanlar qok farkh bir soylemle ortaya r;kan ve onceki y a g a m l m tamamen
alt ust edecek bir yagam tam oneren ve de peygamber oldugunu iddia eden
birisiyle kargl Irarglya kald&kinnda, oncelilde onun guvenik ve i n a d r olup
olmadiginl goz oniinde bulundururlar. Yeni soylemleri onceki yagamlanyla
celigtigi takdirde, hem sozde dinlerinin batd oldugu, hem de lcendilerinin bir
sahtekiir oldugu ortaya q-g
olur.
3
4
5
6
7
8
68 Kalern 4.
2 Bakara 255.
33Ahz&b21.
59 Hwir7.
8 Enfa 24. '
8Al-iimr;in31.
Hz. Peygamber'i Anlamak
95
Hz. Muhammed'in hayatına bu açidan baktığımızda, onun nübüvvet öncesini araştıran bütün çalışn;ıalar, İslam öncesinde de erdemli ve ahlaki değer­
lerle yoğrulmuş bir hayat sürdüğünde hemfikirdirler. Hiçbir zaman putlara
tapınmamış, bölge insanlarnun bazı tabiat cisiınlerine yükledikleri güçlere
hiçbir zaman iltifat etmemiş, MekJre'de yaygın olan zinaya ve içki gibi İslam'ın
bilalıere yasaklayacağı fiilieri işlememiştir. İnsanları İslfun'a davet etmeye
başlamasından sonra, pek çok şeyle suçlanmış olmasına karşın, ahlaken en
küçük bir eleştiriye maruz kalmamış olması göz ardı edilmeyecek bir olgudur. Mekke gibi devlet nizarnının olmadığı bir toplumda, yetim ve öksüz bir
kişinin kendisini koroyabilmesinin ne kadar zor olduğu aşikardır. Günümüz
sosyal şartlarında arıne ve babalarını kaybedenierin veya yetiştirme yurtla. rında kalanların karşılaştıkları zorluklar göz önüne getirilecek olursa, Hz.
Muhammed'in bireysel yaşamının güzelliği her türlü övgüyü hak etmektedir.
Onun Hz. Hatice ile evlenmesinden kırk yaşına kadar sürdürdüğü kervan faaliyetleri sırasında bile ahlaken eleştirilecek bir yarılışı olmamıştır. Bu ~önde
bir kusurunun, getirdiği dinle çelişen bir geçmişinin olması durumunda, MekkeWerin bunu daha ilk anda gün yüzüne çıkarıp Hz. Muhammed'in yüzüne
vuracakları ve onu malıcup edecekleri aşikardır.
Hira mağarasında vahiy meleğiyle ilk karşılaştığında yaŞadığı şokun etkisiyle eşinin yaruna koştuğunda, bilge eş Hz. Hatice'nin onu teskin etmek için
söylemiş olduğu sözler, Hz. Muhammed'in İslfun'ı tebliğe başlamadan önce
nasıl bir yaşam sürdürdüğünü çok açık biçimde ortaya koymaktadır: "Öyle
deme, sevin! Allah'a yemin ederim ki, Allah hiçbir vakit seni utandırriıaz. Çünkü. sen alrrabana bakarsın, sözün doğrusunu söylersin, işini görmekten aciz
olanların ağırlığını }rüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını
kazandınrsın, IDisafiri a:ğırlarsın, Hak yolunda ortaya çıkan hadiseler karşı­
sında (halka) yardım edersin."9 Hz. Muhammed'i rahatlatmak için bu sözleri
sarf eden Hz. Hatice son elçinin önceki yaşamını da özetlemiş oluyordu.
Bunun yarunda bildirimizin başında zikrettiğirrİiz "Şurası muhalc/calc Id sen,
arıki durumunu betiınleyen bir ifade değildir. Onun tüm geçmişini ihata eden ve her
zaman mükemmellik arz eden ahlaki yaşamının bir özetidir. Nitekim Rasfı.­
lullah, erdemi peygamberlikle birlikte kuşanmış değildi. Belki ahlaki kemalatını İslam'la birlikte en üst noktaya taşıınıştı. Hz. Aişe'nin, onun ahialunin
Kur'an olduğı,ınu söylemesi 10 , nübQvvet öncesi ve sonrası yaşaınım kı:ışatan
bir tespittir. Yaşam çizgisi açısından baktığımızda, hayatının başlangıcı ile
son nefesini verişi arasında
zigzagların olmadığı, bir tezatın asla bulunmadığı
.
.
pele yülcselc bir ahldlca sahipsin." ayeti, Hz. Muhammed'in sadece o
anlaşılmaktadır.
9
10
Muslim, İman, 73.
Muslim. Musıillıiı:ı. 139.
Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaji Serrıpozywnu
96
Hz. Muhammed'in İsHim öncesi yaşamında ahlaki duyarlılığın çok üst seviyede olduğunu görmemiz yanında, toplumun ahlaken düzelmesi yönünde
de kendince çözümler aradığını tespit etmekteyiz. Kabe'yi ve Mekke'yi kuş­
bakışı tarassut edebildiği Hira mağarasına zaman zaman çıkması ve burada
düşüncelere dalması, Mekke toplumunun tefessüb etmiş yaşantısından kaçmak kadar, toplumun düzelmesi içiİı neler yapılabileceği yönünde tefekkür
etınek içindi, denebilir. Nitekim toplum sorunlarına çöZÜm arama çabasının
mükafatını adeta nübüvvet olarak almıştır. Vahiyle yüzleşmesinlıı ardından
bir daha söz konusu mağaraya asla gelmeyecekti. Zira düşürıme safha::ıı geride kalmıştı; artık eylem dönemi başlıyordu
Hz. Muhanınıed'in hayatını bir bütün olarak
öncesi ile sonrası arasında yaşam tarzı açısından bir
farklılığın olmadiğını söylemek, durum tespiti olur. Onun yeni bir söylemle
ortaya çıkması, kendisinin faziletli yaşantısı açısından ilave bir çaba harca~
masını gerektimıiyordu. Bilakis o, önceki dönemden farklı olarak, sürdürdüğü erdenıli yaşamı, başkalarına açmış oluyor ve herkesten adeta kendisi gibi
olmalarını istiyordu. Nitekim Hz. Muhammed tebliğe başladıktan sonra, İslam
öncesinde olduğu gibi, aynı yaşam tarzını devam ettimıişti.
Bu
değerlendirme ışığında,
incelediğimizde, tebliğ
Bunun yanında, oı;ıun insanlardan yapmalarını istediği_ şeyleri bizzat kendi hayatında yaşamış olması, kalbiyle barışık yaşantısının ve uyumunun bir
göstergesidir. Zira o çevresindekilerden neler istemişse bunları bizzat yaşa­
mında tatbik etıniştir. Onun söylemi ile eylemi arasındaki mükemmel uyumu
anlayabilınenin öncelikli yolu Kur'an'ı incelemekten geçer. Buradan hareketle,
Kur'an'da güzel ahlak olarak takdini edilen ne· varsa bunların tamamının Hz.
Muhanınıed'in yaşamında sergilediği hasletler olduğunu helirtmek duruml:lndayız. Zira Kur'an'ın bütün bu övgüleri Hz. Muhanınıed'in diliyle ve onun üzerinden yapması, bu güzelliklere sahip olduğu anlamına gelmektedir.
Bunun tam tersi olarak, Kur'an'da yerilen bütün ahlaki zafiyetler, Hz,
olmayan ancak yine onun diliyle yöneltilen yergilerdit. Ayetlerin kendilerine okunduğu insanlar, "Bizden bunlardan kaçınmanıız isteniyor
ancak Peygamber'in kendisi bunları yapıyor" şeklinde bir savunma içine girmiyorlardı. Çünkü herkes biliyordu ki, bunlardan hiçbiri son elçinin hasleti
değildi. Sadece bu durum bile onun ahlakının miikemmelliğini tespite yeterli
olmaktadır. Örneğin bir ayette "Ey inananlari YapmayacağıniZ şeyi niçin söyMuhanınıed'de
lersiniz? YapmayacağıniZ şeyi söylemeniz, Allah katında büyük gazaba sebep
olur. "11 buyurulur. Buradaki hedef kitle, öncelikli olarak Hz. Peygamber'in
çevresinde yer alan bazı kişilerdir. Ayette suçlamanın bu insanlara yöneltilmiş
olması, Hz. Peygamoer'inı tam tersi bir yaşam sürdüğünün delili olmuş olur.
Aynı şekilde İsrailoğtillarina yöneltilen şu suçlama da Rasültillah'ı tenzih eden
ll
61 Saff2-3.
Hz; Peygamber'! Anlamak
yapıdadır: "Kitap'ı
aleuyup
97 .
durduğwıuz
halde kendinizi unutur da
başkalarına
mı iyilikle emredersiniz? Düşünmez misiniz?"12 Kur'an'da zikredilen ahlaki ve
gayr-i ahlaki tutum ve davranışların bütünü bizi şu noktaya götürmektedir:
Kur'an'da iyi haslet ve itiyat olarak zikredilen her şey Hz .. Peygamber'in yaşamının birer karesidir. Kötülük olarak zikredilenler de kaçındıgı haslet ve
itiyatlardı.
Bu genel tespit yanında, Hz. Muhammed'in gerek ibadet ve gerekse ahlaki yaşantısına gelince, her ikisi de yaşamıyla mezc olmuştu ve ondan ayrı
düşünülmeleri söz konusu olamazdı. Allah tarafından günahla,rırun tamamı
bagışianmış olmasına rağmen geceleri ayakları şişene dek ibadet ediyordu.
Buna hayret edilmesi karş~sında da "Ben şülcreden bir la.ıl olmayayilli mı?"
diyordu. Aynı şekildevisal orucu tutması 14 Allah'ın lütfuna karşı bir mahcubiyetin ifadesi olması yanında, sev@yle yoğurduğu kulluk bilincinin ve Allah'a
kulluk etme gayretinin bir ifadesiydi. Aynı şekilde dualarında her zaman iyi
ahliiliı istemesi ve "AUah.un! Ahlôlcm, amellerin ve arzuların kötülerinden sana
13
sığınınm. " 15 ,
"Allahun! Beni en güzel ahlQJclı olmaya yöne lt gerçekten sen ahltilan en güzeline yöneltirsin. Benden lcötülülcleri gider çünkü lcötülülcleri a:ıcalc
sengiderirsin. " 16 , "Allahun! Yaratılışımıgüzel yaptın. Ahialeımı dagüzelleştir~ " 17
diyerek el açması, hatta namaza dururken bile "Günahlarımı itiraf ediyorum
Onlan bağışla. Beni ahUilan en güzeline eriştir. Kötü ahlii1cı benden uzak et. " 18
demesi, onu sürekli tarassut edenlere örnek olması kadar, tevazusunun ve
ahlaki kemalatının da göstergesiydi. Nitekim Enes onu anlatırken "Rasülullah, insanların ahlakça en güzeli idi 19 demiş, Hz. Aişe de şöyle tanımlamıştır:
"Kaba saba biri hiç değildi, çarşı ve pazarda insanlarla münakaşa etmez, kötülüğe kötülükle karşılık vermez affeder ve hoş görülü davranırdı. "20 ·
2. İslam Sonrasmda Yaşayarak Tebli~
İnsanlar hayatlarını
toptan değiştirecek yeni bir inancı benimserken öncelikli olarak mesajı sunan kaynağı ön plana taşıdıkları gibi, zihinlertride oluş­
turdukları sorulara yeni inancın ne tür cevaplar verdiğini de öğrenmek isterler. Dinin bu problemlere nasıl yaklaŞtıgım ve ne tür çözüm yolları önerdiğini
bilmek isterıer. Zihinlerinde dolaşan sorular Tanrı tasavvuru ve diğer inanç
konularıyla sımrlı kalmaz, ahlaki konular da en az diğerleri kadar cevaplarını
. beldedikleri sorulardır. Hatta dinin ahlaki konulara nasıl baktıgının -en azın­
dan bazı alanlarda- önceliğe sahip olduğunu söylemek bile mümkündür.
12 2 Bakara44.
13 Bıılıiiıi. Teheccud, 6.
14 Buhiirf. İ'tısam, 5.
15 Tinnizi. Daavat, 126.
16 Tinnizi. Daavat, 32.
17 Musned., VI/155.
18 Muslim, Musılflıin, 26.
19 Tinnizi. Blrr, 69.
20 Tinnizi. Birr. 69.
Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı Sempozyumu
98
İnsan
sorulanna cevap ararken, diğer yandan da dinin pratik hayatta nasıl
bir yaşam biçimi oluşturduğuna bakar. Bu noktada, dinin eylem boyutunun
söylem boyutundan önceliğe sahip olduğunu, dinin kabulünde anlatılandan
daha fazla yaşaritıya bakıldığım söylemek doğru olabilir. Çünkü insanlarm
önemli kısmı bir inancı kabul veya reddederken, söz konusu inancın mensuplarının nasıl bir yaşam sürdüklerinden etkilenerek kabul veya reddederler.
Dinin mensuplarının ahlaki yaşamlarının üst seviyede olması o dinle yüzleşenleri etkilemekte ve kabul edip benimserneleri daha kolay olmaktadır.
Nitekim Meklce'de aristokrat zümrenin dİşında kalan ve Hz. Peygamber'in
mesajına iman edenlerin önemli bir kısmı, Hz. Muhammed'in şahsiyetlllden
etkilen_dilderinden dolayı İslam'i benimserneleri kolay olmuştur. Aynı durum
Medine'de daha net bir şekilde görülür. Rasülullah idaresindeki Medine'ye
gelerek İslam'ı kabul edenlerin pekçoğu, son dinin-getirdilderi kadar şahit
olduklan yaşamdan, sosyal ve idari yapıdan, alçakgönüllülük, yardımsever­
lik, iyililc. fedakarlık, iyi niyet ve en önemlisi de insanlıktan etkilenerek son
dini benimsemişlerdir. Çünkü İslam'ın, başkasım kendine öncelemek temelli
ahlak anlayışı, Arabistan yanmadası geleneğinde olmadığından bölge insanlarının tahayyül bile edemeyecekleri bir yenililcti.
İnsanların İslam mesajının güzelliğinden ve gerçekleştirdiği dönüşümden
etkilenmeleri kadar, müslümanların siyasal ve ekonomik alanda bölgede hatın sayılır bir güç haline gelmelerinin de İslam'ın bölgeye hızla yaYJ:lmasında
etkili olduğunu söylemek mümkündür. Zira güç ve kudret her zaman için
bir cazibe merke~ oluşturur, günümüzde olduğu gibi. Özellilde de Mekke'nin
fethinden sonra bütün bir yarımadaya hükmeder duruma gelen İslam, elindeki güç ile kendisini kuşatan coğraf'yadan başlamak üzere İslamizasyonu
hızlandırmıştır.
Elbette bu hareketin mihverinde, İslam'ı öncelikle kendi şahsında yaşayan
ve yaşamıyla örneldik sergileyen Hz. Muhammed yer almalctaydı. Farabi devlet başkanım anlatırken; hakarım milletin huyunu şekillendireceği.İıi, onları
eğiteceğini söyler. 21 Hz. Peygamber de yirmiüç yıl gibi son derece kısa sayı­
labilecek bir sürede, İslam'ın şahsiyetlerinde canlandığı yürüyen mushaflar
yetiştirmiştir. Yirmiüç yıl sonunda, sadece bir kişiye ait olan inanç bölgenin
ortale inancı haline gelmiştir. Her hareketini ve ağzından çılcacak her kelimeyi
izleyen ashab, onu yaşamlarının her diliminde örnek almışlardır.
3.
Başarının Ardındaki
Pratik
Çabayı
Görebilmek
Hz. Muhammed'U::ı oldukça kısa sayılabilecek bir süreçte gerçekleştirdiği
toplumsal dönüşüm, her açıdan incelenmeyi hak eder bir görünüm arz etmektedir. Elbette onun başansı sosyal biliniler açısından temellendirilebile21
Farabi, Mutluluğtı Kazanma. tre. Hüseyin Atay (Farabfnin Üç Eseri içinde). Aııkara-1974, s.
41.
\
Hz. Peygamber'i Anlamak
99
cek yapı taşlarına sahiptir ancak, müslümanların geleneğinde onun başansı
temellendirilirken, çizilen po.rtre bir insan portresi olmaktan çok uzaktır. Bütün rivayetler ve değerlendirmeler mecmuasına bakıldığında Hz .. Muhammed
tarihsel bir şahsiyet olmaktan çıkmış ve efsanevi bir kimliğe bürünmüştür.
Adeta melekleştirilen özellikleriyle kendisi gibi olmayan diğer insanlara nasıl
örnek olabileceği göz ardı edilmiştir. Üsve-i hasene olarak örnek alınması beklenirken, örnek alacaklar ile oluşturulan peygamber imajı arasındaki uçurumun, Rasillullah'ı örnek almayı engellediği üzerinde durulmamıştır.
Hz. Muhammed'in özellikle Medine döneminde yoğunlaşan ve neredeyse
her haftasına bir tane düşen mucizeleri22 yarıında küçüklüğünden itibaren
kalbinin birkaç kez yarılması gibi olağanüstü mazhariyeller mecmuası çerçevesinde oluşturulan beşer üstü Hz. Muhammed imajı, onun yirmiüç yılda
gerçekleştirdiği başarının ardındaki çabayı gölgeler boyuttadır. Bu da onu örnek alınamaz yapmalctadır. Zira farklı hayat boyutlan süren ve diğer insanların karşılaştıklan nefsiin.i smanmalardan vareste olan bir insan söz konusu
edilmektedir. Halbuki örneklik için aynı düzlemde yaşıyor olmak önemlidir.
İnsan kendisiyle aynı sınanma içinde olan insanın başansım görerek onun
gibi bir çabaya girebilir. Bu da örnek olarıın herkes gibi yemesi-içmesi, aile
hayatı sürmesi, duygulanması, tartışması velhasıl bir insanda bulunabilecek
tabii özeliiidere sahip ohnası ile olur. Halbuki klasik kitapların oluşturduğu
peygamber imajı ve tasavvuru bundan çok 'uzak bir yapı arz etmektedir.
Söz konusu duruma Kur'an açısından baktığumzda, diğer peygamberlerle
birlikte Hz. Muhammed'in ·de bir beşer ve herkes gibi bir kuP'1 ve Allah katın­
dan gelen buyruklara iman etmiş biri olarak tanıtıldığım görmekteyiz. 24 Zaten
Hz. Muhammed de "Ben bir kral değilim. Tuzlanıp güneşte kurutulan et yiyen
bir Icadının oğluywn" ifadesiyle kendisini insani düzlemde tutınaktadır. 25 Bu
nedenle, Hz. Muhammed herkes gibi bir beşer olduğu gibi, sergilediği ahla.Iti
yaşam da bir beşerin sergileyebileceği bir yaşam dı.
Bu gerçe~ik nedeniyle, Hz. Muhammed'in gerçeldeştirdiği ve her açıdan
hayretlik başansım temellendirirken bunu insan üstü bir atmosfere sokmak
yerine onu, bütün çabasıyla "ilahi öze yönelmiş beşer, beşeri küçüldükle ilahi
sırrı birleştireri bir sentez" 26 olarak berıimsemek; hei: şeyden önce bir insan
olduğu gerçeldiğini kabul ettikten sonra yine insanlar için görevlendirilmiş bir
elçi olduğuna inanmak. Hz. Peygamber'i ve getirdiği mesajı sağlıklı anlayabil22
23
24
25
26
Muhaddisleıin
rivayet farklılıklanm ayn olaylara yarma yaklaşımıyla. Hz. Peygamber'In Medine
döneminde gösterdiği mucizeleri anlatan rivay:etler haftalara taksim edilse. neredeyse her haftasına bir mucize düşeceği yönündeki değerlendirmemlzln mübalağa sayılmayacağını düşün­
mekteylz.
Bkz. 17 İsıii ı. 93: 18 Kehf ll O: 41 Fussılet 6.
2 Bakara 285.
İbn Mtice, Et'lme, 30.
Frithjof Schuon, İsllim'ıAnlamalc, tre. Mahmut Kanık. ist.-1996. s. 128. 141.
Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı Sempozywnu
100
rnek ve yorumlayabilmek için temel şart olarak durmaktadır. Hz. Peygamber'in
başansını rasyonel temellere oturtmaya çabalayan bu izah onun Allah katın­
dan desteklenmiş olmasıyla çelişmemektedir. Temel sorun onun çabasını görüp görmemektedir.
4. ·İmanın Eylemle Kendini Gerçekleştirmesi
Kur'an'ın tanımlamasına
göre, Allah insanı kabiliyelleri ve özellikleri açı­
en üstünde yaratmıştır. Görüp işitebilmesi, konuşabilmesi ve hepsinden de önemlisi akledebilmesi sayesinde dünyaYı dönüş­
türebilecek güçtedir. Allah yeryüzündeki her şeyi diğer varlıklara göre çok
üstün meziyetleri olan insanın hizmt';!tine sunmuştur. Allah onu yeryüzündeki halifesi/vekili yaptığından insanın yeryüzündeki varlığı Allah adınadır ve
O'nun adıyla görev yapmaktadır. Dolayısıyla dünyaya Allah'ın görevlendirmesiyle gelmiştir. Allah insana, ne için yaratıldığını, üzerine yüklenen sorumluluğun gereğini yerine getirmesi gerektiğini ve yaşamının bir sınanmadan
ibaret olduğunu hatırlatır: "Cinleri ve insanlan ancak bana lcullulc etmeleri için
sından değerler skalasının
27
yaratmışımdır. n:2s
"Verdilderiyle denemele için sizi yeryüzünün halifesi yapan
ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O'dur. "2B "Sonra onların ardından
nasıl iş yapacağınıza balcrnalc için sizi yeryüzünde halifeler yapt:ım ,.~o
Kur'an'dan anlaşıldığı üzere, alılıik da dahil olmak üzere hayatın anlam
kazandığı tek gerçeklik, kulun yaratılma nedeninin zirvesinde Allah'a kulluk
etınenin yer aldığıdır. Kur'an insanın neden yaratıldığını bu şekilde gerek- ,
çeleridirdikten sonra sorumluluk yükler ve artık gereğini bekler. Dol.ayısıy­
la insandan beklenilen öncelikle iman etınesi, bunun ardından da .söylemi
pekiştiren ibadet ve alılaki görevlerin yerine getirilmesidir. Zira inanma salt
tasdikten ibaret olmayıp, inanılan şey doğrultusunda hareket etıneyi, inancın
isteklerini yerine getirmeyi gerekli kılar.
Kur'an ve hadisiere baktığımızda, İslfun'ı din olarak kabul edeıılertn yerine
getirmeleri istenilen görevlerin çeşitli başlıklar altında kategorize edilmediklerini görürüz. Örneğin alılıikla ilgili olanlar ve o~ayanlar şe]ilinde bir tasnif
söz konusu olmaz. İnsanın tüm hayatını belli bir disiplin altına almayı amaçlayan buyruklar yerine göre alılaJ.da, yerine göre ibadetle, yerine göre de bir
başka şeyle ilgili olabilmektedir. İslam ilisan yaşamında boşluk bırakmayan
yapısıyla her alanla ilgili genel kurallar koyar. Dinin toplumu şekillendirmesi
bu çerçevede gerçekleşince, Allah'ın ve elçisinin yaptığı müslümanlara emretmek, mi'i.miiılere düşen de bu buyruklan yerine getirmek olmaktadır.
Sorumluluk emrin yerine getirilmesi olunca, her_ alılaki görev Allah veya
27
28
29
30
2 Bakara 30.
51 Ziiıiyat 56.
6 En'fun 165. ·
10 Yünus 14.
Hz. Peygamber'i Anlamak
101
Rasill buyruğu olarak dini vechede olmaktadır. Bu nedenle de kesinlik arz
etmekte ve itaat edilmesi icap efinektedir. Zira ahlak kurallan uygulanma
gerekçelerini dinden, bir başka ifadeyle Allah'ın kitabı ve peygamberden almak:tadırlar. Nitekim, emirlerini herhangi bir sınıflandırmaya tabi tutmayan
Allah'ın "Sana ölümgelip çatıncaya lcadar Rabb'ine lcullulc et. n:ıı buyurması, insan sorumluluğunun h~m mecburiliğini hem de sürekliliğini göstermektedir.
Dini boyutu nedeniyle ahlak, dillin ayrılmaz bir parçasıdır ve tamamen din
temellidir. Aralarındaki yoğun ilişki nedeniyle ahlak dlnin meyvesi mesabesindedir. .Hem dillin hem de dindarlığın meyvesini ermek için ahlaki değerlere
sahip olmak elzemdir. Başka bir ifadeyle dile getirecek olursak "İslam ahlaka
büyük önem verir ve onu dinin zarfı sayar. Din mazruf, ahlak da onun zarfı­
dır."az
Kur'an'a imarıın eylem talep etmesi boyutundan baktığımızda, imarıın kesinlikle arnelden ayrı tutulmadığını ve amelsiz imarıın imkfullyetinin sözünün
dahi edilmediğini görmekteyiz. Nitekim Kur'an, imandan ya da mürninlerden
bahsederken imanla arneli sürekli birarada anar. İyi arnellerden söz etmeksizin imandan bahsetmesi ise yalnızca, "inananlan" "inanmayanlar" ile mukayese etmesinde söz konusu olur.
Buradan hareketle, gerek Kur'an'ın ve gerekse Hz. MUhammed'in inanç ve
ahlak adına ortaya koyduğu her şeyin, sosyal yaşamda yeri olınayan esatir
olmadığı açıktır. Pek çok ayette arnelin ve amel sahiplerinin övülmesi bu gerçekliğin dile getirilmesidir. Önce Allah'a ibadet edilmesini, şirkten uzak durulmasını, ardından da ahlaki hususlara uyulmasını emreden ayet bu durumu
·yansıtmaktadır: "AUah'a lcuUulc edin, O'na bir şeyi ortale lcoşmayUL Ana babaya, yalcmlara, yetimlere, düşlcünlere, yalcm komşuya, uzalc lcomşuya, yanuıızdalci arlcadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyiZilc edin.
Allah, leendiıli beğenip öğünenleri elbette sevmez. WJa Dolayısıyla gerek Kur'ani
ve gerekse nebevi tüm buyruklar eyleme geçmek içindir. Nitekim Kur'an, bilmeyi öğütlemiş , bildiklerini yaşamayanlan da kitap taşıyan merkeplere benzetmiştir.35 A~ şekilde Hz. Peygamber de faydası olmayan bilgiden Allah'a
sığınmış , sahip olduğu ilmi neı:ede kullandığı sorulmadan insarıın Rabb'in
huzurundan aynlınayacağım belirtıniştir. 37 Özetle, ibadetler .ve ahiakla ilgili
nasslar, insan zihninde pratiği olmayan bir tasavvur olar.ak kalması için sunulmarıuştır. Nihai hedef, insarıın kemale erdirilınesidir. Bu da eylemle gerçeldeşecektir. Dolayısıyla insana düşen sorumluluk, tatbik etmektir.
34
36
31
32
33
34
35
36
37
15 Hlcr 99.
Osman Pazarlı, DinPsikolojis~ İst.-1972. s. 43-4.
4 N ısa 36.
21 Enbiya 7.
62 Cum·a 5.
Muslim, Zikr, 19.
Tirmizi..
Sıfatu'l-kıyame, ı.
102
Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı Sempozywnu
5. Dindarlı~m Sözde Kalması
İnsanlar
ahlakla dini bir arada düşünürler ve ikisi arasında kopmaz bir
varsayarlar. Bu nedenle gündelik yaşamda dinin emirlerini yerine
getirmekte titiz davrandıklannı düşündükleri kişilerin, keza dindar olaral{ tanımladıklarının davranışlarında herkesten fazla ahlaki olmalanın beklerler.
Bu yüzden, dindar olıliak değerlencli;dilderi kişilerin ahlaki değerlere uymada
zaaf içinde olduklannı gördüklerinde, olumsuz durum dilekatlerini fazlasıy-.
la çeker, tepkilerine neden olur. Böylesi durumlar dindarların kendilerinin,
bazen da -yarılış olmakla birlikte- dinlerinin eleştirilmesine sebebiyet verir.
Kendileri ikiyüzlülük, riyakarlık ve sahtekarlık gibi suçlamalara maruz kalır. Bu nedenle, teist olanlann en çok eleştiri aldıklan hususlardan birinin,
yaşanılanyla inançlan arasındaki uyumsuzluğun olduğunu söylemek mümkündür. Sosyal bir gerçeklik olarak, ayın zafiyetler dindar olmadığı düşünülen
kimselerde ortaya çıktığında fazla yadırgarunaz.
bağlantı
Nitekim günlük yaşamında, dini sembol kabul edilen giyim kuşam tarzına
önem veren bir insarıın ticarette ahlaken doğru olmayan davranışlar içine girmesi veya karşısındaki insana haksızlık etmesi, dindarlığımn sorgularunasına
ve dini bütün bir insan olmadığımn dile getirilmesine neden olabilmektedir.
Karşısındaki insan onun kıyafetleri ile dini arasında paralellik kurmalrta
dine uygun bir davrıınış tarzı beklemektedir. Benzer durum, ibadetleri yerine getirmede hassas olan bir kimsenin toplumu rahatsız edecek davranış!ar
sergilemesinde söz konusu olur. Ahlaki değerleri içselleştiremenıiş olması nedeniyle eleştiriye maruz kalır. Dolayısıyla görünür dindarlık, insan davranış­
larının değerlendirilmesinde bir unsur olarak olmalctadır.
ve
Büyük bir çelişkiyi ve ikilemi barındıran böylesi bir yaşal:n tarzının dinin
veya dindarlık olarak adlandırılmayı hak eden bir yaşam olmadığı
aşikardır. Zira "dindarlık" ifadesi yapısı itibanyla ahlaklılığı da ihtiva eden bir
. kavramdır. AhHildılığın dindarlıktan ayrı düşünülmesi söz konusu olamaz.
Bu nedenle bir insarıın dindar olmakla birWrte ahlaki olmayabileceği tasavvur
edilemez. Gerçek anlamda dindar, ahlak ve inanç boyutlannı yaşamına ha.kinı
kılımş ve bunlan pratiğe geçirmiş insandır. Tamamendinin şemsiyesi altında
şekillenen ibadetler ve ahlaki yaşantı hayatımn temel dinarnilderi olmuŞtur.
Buradan hareketle insan; inanç, ibadet ve ahlakı yaşamına hakim kıldığında
dindar olaral{ tamnılanı.İı;ıyı hak etmektedir, denebilir. Ahlaki kurallan yaşa­
ma hakim kılınadan bir dindarlıktan bal1setınek söz konusu olamaz.
\
istediği
Dolayısıyla, çelişkili
ve ikircikli bir yaşam süren insarıın dindarlığı sadeve sözde kalan bir dindarlıktır. Gerçek anlamda dindarlık olaral{
adlandırılmayı hak etınemektedir. Zira dindarlık hayatın bütün alanlannı
Kur'an yanında Rasülullah'ın yaşamıyla sunduğu örnekliğe göre düzenleme
çabasıdır. Dolayısıyla bu özellilderi yansıtmayan bir yaşantının, ibadet hayatı
ce
şekilsel
Hz. Peygamber'i Anlamak
103
ne kadar yogun olursa olsun, dindarlık olarak adlandınlmayı hak etmediği
söylenebilir. Hatta Allah sevgisf ve O'nu:y kullardan ne beklediği şuuru insan bilincinde gerçek anlamda yerini alamadığı için, icra edilen ibadetlerin
bile şekilsel olduğundan söz etmek mümkündür. Bunun tersi bir durum söz
konusu olmuş olsaydi, namaza önem veren bir insanın, namazı bıralanama
emri ile yalan söylememe emri arasında ittiba açısından bir fark olmadığının
bilincinde olması gerekirdi.
Çelişik yaşam
sergileyen
kişilerdeki
ikilem
karşısında;
dinin inanç, ibadet ve ahlak boyutlarıyla içselleştirilmemiş olmasından, bilinç düzeyinin zayıflığından, hatta ifa edilen ibadetlerin temel saikinin taklit olduğundan söz
edilebilir. Oysa Hz. Muhammed'in kıyamet gününde sevapıarın tartılacağı teraziye güzel ahlaktan daha ağır bir şey konmayacağını söylemesi38 , mümine
en yararlı hasletin takva olduğunu dile getirmesi39 , Allah'tan korkınanın ve
güzel ahlak sahibi olmanın insanı cennete sokan temel değerler olduğunu
dile getirmesi40 sözü edilen kimselerin yaratıcılarına karşı olan imanlarında,
sevgilerinde, yaklaşımlarında ve onurıla aralanndaki bağda sorun olduğunu
göstermektedir.
Dile getirdiğimiz bu gerçekliğe rağmen, ahlak noktasında zaaflan olmakla
birlikte ibadetlere titizlik gösteren insanların bu düşkürılüklerinin davranış­
larını müspet yönde düzeltmede katkı sağlayacağım söylemek mümkündür.
Zira insan titizlik gösterdiği ibadetleri zamanla şekli boyuttan derüni boyuta
taşıyarak ibadetleri yerine getirme ile ahlaki buyruklara uymak arasında fark
olmadığını anlayabilir. Bu da belli bir süreç sonunda kişinin olunılu yönde değişmesiyle sonuçlanabilir. Nitekim hacc, umre ve. ramazan orucunun pek çok
insan üzerindeki olunılu etkileri bu bağlamda zikredilebil~cek örneklerdir.
Sonuç
Gerek Kur'an'ın ve gerekse hadislerin dinin ayrılmaz parçası haline getirdiği ahlaki değerler, burıları insaiılığa sunan Hz. Muhammed'in yaşamında
ete kemiğe bürünmüş vaziyetteydi. Öncelikle kendisinin yaşaması suretiyle
sergilediği örneklik İslam'ın kabul edilmesinde ve dvar beldelere ulaştırıl­
masında en büyük etkerılerden biri olmuştur. Ancak günümüzde, hem HZ.
Muhammed'in yaşadığı ahlaki hayatı sağlam rivayetleı:e dayanarak sağlıklı
sunmakta sorurllar vardır; hem de insanın kendisinden ve yaşadığı çağdan
kaynaklanan nederılerden dolayı. Rasülullah'ın yaşam tarzım kendi hayatiarına hakim kılmalarında sorurllar vardı..r. Özellikle de dindar olarak bilinen insanların hayatlarını kuşatan çelişki, erdeırıli hayat ile aralarındaki mesafenin
uzaklığı; günümüz modern müslümanlarımn çağdaş sorurlları olarak karşı38
39
40
Tinnizi. Blrr. 62.
İbn MÇice, Nlka.Jı, 5.
Tinnizi. Blrr, 62.
104
mıza _çıkmaktadır.
Hz. Muharruned ve Evrensel Mesajı Sempozyumu
Bu acı gerçek, inandığıyla yaşadığı payat arasında sıkışıp
kalan ve bir türlü. kendisi olaınaınış günümüz müslümanlarının neden bu
durumda olduklarının sorgulartmasını gerekli kılmaktadır. Belki de öncelik,
müslümanlan tekrar isıaın:a kazandlilİlaktadır.
Download