Sinemada dindarlarla niçin alay edildi?

advertisement
On5yirmi5.com
Sinemada dindarlarla niçin alay edildi?
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi gazeteci-eleştirmen
Bünyamin Yılmaz: Sinemada dindar insanlarla niçin alay edildi?
Yayın Tarihi : 12 Haziran 2012 Salı (oluşturma : 10/10/2017)
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi gazeteci-eleştirmen Bünyamin Yılmaz
İslami Hayat dergisi Haziran sayısında “Sinemada dindar insanlarla niçin alay edildi?” başlıklı bir
yazı kaleme aldı.
Bünyamin Yılmaz, filmlerden ve karakterlerden örnekler vererek Yeşilçam'ın dine ve dindar
insanlara nasıl bir önyargıyla yaklaştığını irdeledi. Türk sinemasının, dindara karşı negatif bir tavır
içinde olmasını, klişe tiplemelerle dindarları küçük düşürmesini eleştirdi ve “Sinemada dindar
insanlarla niçin alay edildi?” diye sordu...
Sinemada dindar insanlarla niçin alay edildi?
Bünyamin Yılmaz’ın yazısı
Recep, Şaban ve Ramazan…
İnanmış insanlar için üç aylardan bahsedilir ve özellikle Ramazan’a geçildiğinde bir ay boyunca oruç
güzelliği yaşanırken, kardeşliğin en üst mertebelere çıktığı hissedilir.
Edebiyattan sinemaya uyarlanan yapımlarda da vardır, bu isimler. Özellikle Şaban tiplemesi adeta
tam aksini gösterebilmek için bilinçli yazılmış gibidir. Emir eri Ramazan ayrı bir fasıl.
Türkiye insanı dindar özellikleriyle bilinir. En inançtan uzak gibi görüneni bile milli ve manevi
değerlerine bağlıdır. Ama bir şey daha var. Özellikle toplumu dizayn etmek için çalışanlar bu
duyguların ağır darbe alması için çalışırlar.
Bugün yaşı 70’lere yakın olanlar için Türkiye büyük tecrübelerden geçen bir ülke. Başlangıçta
ölülerinin cenaze namazını kılabilecek insanların bile olmadığını, dini bilgilere izin verilmediğini,
baskı altında tutulduğunu biliyoruz.
İNSANLARI DİNDEN UZAK TUTMANIN YOLU; ALAY-HAKARET Anadolu’nun maneviyat önderleri acıları bal eylemiş ve bu milletin ruh köküne ‘maneviyat’ı koyarak,
İslam inancının gözlerden ırak tutulmasına da izin vermemişlerdir.
Okumuş, yazmış insanlar üzerinden çok derin hesaplar yapıldı elbet. Okullarda pozitivist anlayış
köpürtüldü, inanç ve değerlerle alay edildi. Kitleler üzerinde etkili olabilecek her mecrada buna
benzer çalışmalar yapıldı. Köyünde zor şartlarda hocasından Kur’an dersi alan çocuklar şehre
geldiklerinde başka bir dünyayla karşılaştılar. Özellikle adeta o dönemde büyülü bir fener gibi
karşılanan sinemaya gidenler perdedeki imam tiplemeleriyle şaşkına uğruyorlardı. Çünkü sinema,
kitlelere en kolay ulaşabilme yoluydu ve kitleleri dinden, dindar insanların maneviyatından uzak
tutmanın yolu alay ve hakaretlerin yedirildiği senaryolardan geçiyordu.
Daha 1920’li yıllarda başlatılan ilk furyada Ateşten Gömlek, Bir Millet Uyanıyor gibi filmlerde önce
hainler safına (!) itilir dindarlar; hacılar ve hocalar. Vatanını savunmayanlar kapsamındadır onlar.
Rahmetli Yücel Çakmaklı’nın çektiği unutulmaz dizisi Küçük Ağa, merhum Tarık Buğra’nın
kaleminden İstanbullu Hoca’yı sunana kadar bu galat devam etmiştir.
HACI BAKKAL, KÖY İMAMINDAN HARAMZADELER
Dindarlarla alay edilen filmlerin komedi filmleri olması tesadüfi değildir. Toplum hafızasında kolay
yer edinmesi, insanları mahcup eden sahnelerin tekrar tekrar verilmesi, bilinçaltında oluşturulan
olumsuz imajı beslemiş de beslemiştir. Merhum Kemal Sunal, Şener Şen ve İlyas Salman
güldürülerinde bu durum daha çok öne çıkar. Bu filmlere yedirilen dindar tiplemelerle alayların
çoğunlukla Aziz Nesin’in kaleminden çıktığı bilinmez. Nesin, Türk sinemasını kalemiyle beslerken,
önyargılarını da tiplemeler üzerinden boca etmekten geri durmaz. Hacı Bakkal, Köy İmamı
tiplemelerinin haram yiyen dahası insanların hakkını yiyen, karaborsacı, üçkağıtçı tiplemelerden
oluşması, resmi ideolojinin dışladığı dindarlara bir fiske de sinemadan anlayışıyla kotarıldı hep.
“ÇALAN-ÇIRPAN HEP DİNDARLARDAN ÇIKAR” SENARYOLARI
Cevat Fehmi Başkut’un “Buzlar Çözülmeden” adlı eseri hem tiyatroda hem de sinemada büyük
yıkımlara sebep olur. Etkileri o kadar büyüktür ki bu oyunun, ilk kez inançlı insanlar, dindarlara karşı
en ağır yargılar taşıyan bu oyuna tepkilerini sahneden verirler. Adaletsiz ve hak yiyen, insanlara
kötü örnek olan, çalan, çırpan insanlar dindarlardan çıkar anlayışını oturtmaya çalışan eser nefretini
sahneden kusunca artık bir şeyler yapmanın zamanıdır diyenler tiyatro sahnelerine çıkarlar.
Abdullah Kars’ın Hz. Ömer’in Adaleti oyunu öylesine çıkmamıştır sahneye. Adeta İslam düşmanı
insanların elindeki edebi silahın tesirlerini azaltırcasına oyunlar sahneye koyarlar. Dinine karşı her
türlü saldırıya geçilen halk kesimleri için Hz. Ömer’in sahneye yansımasının tesirleri büyük
olur.“Buzlar Çözülmeden” eserinden yola çıkılarak çekilen “Deli Deli Küpeli” de komediyle
harmanlanarak yıkıcı etkilerine devam eder.
YENİ DÖNEM SİNEMALARINDA İSE...
Yeni dönem sinemasında taşlar artık yerli yerine oturmaya başlamıştır diyebiliriz. Özellikle “Takva”
filmi soldan bakmasına ve iki yoldan birini seç mesajına rağmen küçümsemeden, alay etmeden bir
sosyal durum olarak bakar dindarlara. “Anka Kuşu” ise içerden bir bakıştır. “The İmam” mesajını
yanlış kurgulamakla birlikte dindar insanların sinemaya artık yabancı durmadıklarını göstermesi
açısından dikkat çekicidir. “Yalnız Değilsiniz”, “Minyeli Abdullah” gibi filmlere gösterilen ilgide ‘kötü
imaj’a sığdırılan inançlı insanlarla alay eden yapımlara tepkinin de yeri büyüktür. “Hayatın Tuzu”,
“Ademin Trenleri”, “Beş Vakit” gibi filmlerde olay eksenli bakılırken “Vizontele”de önyargı ucunu
biraz öne çıkarır kekeme imamla. “Dondurmam Gaymak” ise bir komedi filminde ‘vaazdaki hoca’ya
hakkını teslim eder ve onu topluma yön veren, doğruları söyleyen, haksızlıklar karşısında duran bir
tiplemeyle asli yerine oturtur.
Yeşilçam’ın hastalıklı tiplemesi ‘dindarlar’a yanlış bakış gerilerde kaldı ama tümden bu hastalık
geçmiş değil. Bu kez de terörist kötü adamlardan izleyiciyi koruyan(!) filmler türetiliyor ve bunlar
artık küresel ölçekte öne çıkıyor. Dünya sineması üzerinden korkulacak insanlar üretimine geçiliyor.
Türkiye’den bu anlamsızlığa katkı sunan “Labirent” ve “Takiye” filmlerini örnekler arasında
sayabiliriz.
Şimdi artık dindarların kendilerini doğru anlatabilecekleri bir zaman dilimindeyiz ve herkes kendi
hikayesine biraz yakından bakmalı.
Kısa filmlerden uzun metraja, sahne dilinden dizi diline, izleyici yerine konmak değil katılımcı olmak
ve söz söylemek…
Cehalet karşısında bilginin elini tutmak ve İslam hakikatlerini anlatabilmek için yol uzun…
Haber5.com
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Sinemada dindarlarla niçin alay edildi?
Download