Osmanlı`da Sağlık Kuralları

advertisement
On5yirmi5.com
Osmanlı'da Sağlık Kuralları
Topkapı Sarayı hekimlerinin arşivlerini araştıran Prof. Dr. Ayten Altıntaş bugün doğru
saydığımız birçok şeyin o zamanlar uygulandığını görmüş...
Yayın Tarihi : 25 Mart 2011 Cuma (oluşturma : 10/19/2017)
Altıntaş, besinleri yaşlara göre taksim edip, kıyafetleri bile hekimlere soran bir tıptan söz ediyor
Araştırmaya nereden başladınız?
Benim kaynağım Osmanlı tıp kitapları. Ben buna “eski tıp” diyorum çünkü binlerce yıllık birikimle
oluşturulmuş. Osmanlı tıbbı zamanına göre uluslararası. Hint tıbbını da, eski Yunan tıbbını da, İslam
alimlerinin bilgilerini de kapsıyor. Ben Osmanlı hekimlerinin yazdığı kitaplarda aktardıkları bilgileri
inceliyorum. Bunların yüzde altmışı sağlıklı yaşam üzerinedir. Daha sonra hastalık tedavisine
geçerler. Yani öncelikleri hastaları sağlıklı yaşatmaktır. Şimdi şimdi modern tıpta sağlıklı yaşam ön
plana geçmeye başladı.
Sağlıklı yaşama dair neler tavsiye edililiyor?
Havalardan başlarlar öncelikle. Sağlıklı hava nasıl olur, buna kafa yorarlar. Ondan sonra yeme, içme,
gıdalar, kullanılan kıyafetler, evlerin durumu... Bütün detaylar verilir. Osmanlı hekimlerine göre,
deniz kenarındaki hava yaramaz, nemli olduğu için sağlıklı bulmazlar. Onlara göre sağlıklı hava
dağlardaki havadır. Baharı ve yazı dağda geçirmeyi tavsiye ederler. Dağ havasının sağlıklı olduğuna
ve uzun yaşama etki ettiğine inanırlar. Kalabalık yerlerin havasının kirli olduğunu söylerler. Sonra
büyük ağaçların altındaki havayı da sağlıksız bulurlar, ceviz ve incir ağacının altında oturulmasını
tavsiye etmezler. Kuzeyden esen rüzgârların sağlıklı olduğunu düşünürler. Evlerin nereye yapılacağı
hekimlerin görüşüne göre şekillendirilir.
Evlerle ilgili tavsiyeleri ne?
Mutlaka yüksek tavan kullanılır çünkü ne kadar temiz hava olursa o kadar iyidir. Evlerin kuzey
rüzgârı alması ve doğuya bakması önemsenir. Evler bataklıklara, kaplıcalara yakın kurulmaz. Şehir
kurulurken mutlaka hekimlerin kontrolü istenir. Mesela hastane yerine nasıl karar verilir biliyor
musunuz? Et parçalara ayrılır ve her bir parçası hastane kurulmak istenen yere asılır. En son
neredeki et kokarsa oraya hastane yapılır. Sıcak sulara yakın olması istenir.
Kıyafet tercihlerinde de hekimlerin tavsiyesi geçerli dediniz…
Mevsimlere göre kumaş tercihleri vardır. Biz hep ipekli kumaşlar sıcak havalarda giyilir diye
düşünürüz, hayır, ipekli kumaşları özellikle kışın tercih ederler. Sıcaklık verir çünkü. Sıcak havalarda
hep pamuklu ve keten kullanılır. Eski hekimlere göre bütün maddelerin bir niteliği vardır, sıcak,
soğuk, nemli, kuru. Ona göre hareket ederler. Soğuk havalarda kürk giyilir ama kürkler içeriye giyilir.
Hangi kürkün hangi havaya giyileceğine kadar belirtilmiştir.
Yaşa göre beslenme
Osmanlı mutfağının tıpla ilişkisi ne düzeyde?
Yemekler rastgele yenmez, mevsimlere göre yenir. Sıcak bir mevsimde sıcak nitelikteki yemekler
asla yenmez, baharatlar yazın tüketilmez. Salatalık, marul, yoğurt gibi yiyeceklerle serinlik sağlanır.
Ne hangi mevsimde ne nasıl pişirilecek onlar detaylarıyla anlatılır. Müshil diye bir yiyecek grubu
vardır. Müshil bugün sadece ilaç olarak biliniyor, oysa müshil vücuda zararlı her şeyin terlerle,
gözyaşıyla, dolaşımla atılmasıdır. Baharda kiraz verirler, kiraz için özel bir rejim uygulanır. Mesir
macunu tamamen baharda hekimlerin verdiği bir macundur ve müshil özelliği vardır. Afrodizyak
özelliği de vardır ama onun için yapılmamıştır. Gıdalar bir de yaşlara göre ayarlanır. Bebeklikten
yaşlılığa kadar kimin ne yiyeceğinin bilgisini bulmak mümkün. Bebeklerin kanının sıcak olduğunu
düşündükleri için hafif şeyler yedirilmesine özen gösterirler. Ergenlik dönemi kanın ve vücudun
değiştiği zamandır ve onların gıdasında yine hafif şeylerin verilmesine gayret ederler. Yaşlılıkta
daha çok süt, et suyu, baharat kullanımı var. Çünkü yaşlılığı bir “kuruma evresi” olarak görüyorlar.
Osmanlı da şeker kullanımı da çok yoğun değil mi? Yemeklerde hep kuru meyveler kullanılıyor…
Tabii ki, Osmanlı şekeri sever ama hangi şekeri? Şeker kamışının sıkılarak suyundan elde edilen
şekerdir. Sanayi şekeri değildir. Şeker başlangıçta çok masum beyazlaştırılıyordu. Ama
nemlenmemesi için bir madde, küp olsun diye bir madde derken şeker de tehlikeli bir gıda haline
geldi. Bugün siz pekmez yerseniz, bal yerseniz zararlı değil bu ama o yapay şekerler, jelibonlar tabii
ki zararlı. Çünkü beyin glikozla beslenir. Bakın, Alzheimer hastaları hep şeker yemek isterler.
Gül, kanserli dokuları onarıyor
Osmanlı döneminde gül ve gül yağı hekimler tarafından şifa olarak kullanılırdı. Prof. Dr. Ayten
Altıntaş, gülün cilt kanseri başta olmak üzere radyasyona maruz kalmış kişilerde dokuları
yenilediğini belirtti
Isparta gülünün sağlık alanındaki etkileri üzerinde araştırma yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, gül çiçeği
ve gül yağının cilt kanseri başta olmak üzere radyasyona maruz kalan hastaların parçalanan
hücrelerinin onarılmasında olumlu etki sağladığının tespit edildiğini söyledi.
BİLİMSEL YANI VAR
Altıntaş, Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren gülün şifa dağıtan bir bitki olarak görüldüğünü
ve bu şekilde işlendiğini belirterek, kendilerinin de bu bilgilere dayanarak, yeni araştırmalar
üzerinde çalıştıklarını ifade etti. Gülün kanser üzerindeki etkilerini incelediklerini vurgulayan
Altıntaş, gül çiçeği ve gül yağının kanser tedavisinde kullanılabileceğini söyledi.
Kanser hastalarında oluşan tahribatın giderilmesi konusunda gülün etkin rol oynadığını
belirlediklerini anlatan Altıntaş, 'Bilimsel araştırma kapsamında gül çiçeği ve türevlerinin
antioksidan etkisinin olduğu ve kanserli dokuların onarılmasında olumlu sonuç elde edildiği tespit
edildi' dedi.
DERİYİ ONARDI
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde dört yıl önce kanser teşhisi konulan hastaların kan hücrelerinde gül
çiçeği ve gül yağının etkisi üzerinde laboratuvar ortamında çalışma yaptıklarını anlatan Altıntaş, 'Bu
çalışmanın ardından bir de deri hücreleri üzerinde çalışma gerçekleştirdik. Kanser teşhisi konulan
hastanın derisinden alınan parça üzerindeki hücreler üzerinde çalıştık ve onarıcı özelliğinin
olduğunu tespit ettik' diye konuştu.
Altıntaş, bu araştırmanın, cilt kanserleri başta olmak üzere, kanser hastalığı yüzünden tahrip olan
derinin onarılmasında gül çiçeği ve gül yağının kullanılabileceğini ortaya çıkardığını, gülün ruh
sağlığı, kas, sinir gevşetici özellikleriyle de ön plana çıktığını vurguladı. Son çalışmanın henüz
yayınlanmadığını ifade eden Altıntaş, en kısa zamanda bu çalışmanın da yayınlanacağını da bildirdi.
Doktor reçete yazıyor
Isparta Gül ve Gül Ürünleri Satış Kooperatifi (GÜLBİRLİK) Genel Müdürü Bolat Tamer de, Altıntaş'ın
yaptığı çalışmaları yakından takip ettiklerini ve kendilerine her konuda destekte bulunduklarını
söyledi. Tamer, Erzurum ve Samsun'da doktorların hastalarına reçete ile GÜL-BİRLİK markası olan
Rosense ürünlerini yazdıklarını ifade ederek, "Erzurum ve Samsun'da ellerinde doktor reçetesiyle
bayilerimize gelen vatandaşlarımız var. Araştırdık, hekimler cilt problemi yaşayan hastalarına
Rosense ürünlerini tavsiye ediyorlar. Bu müthiş bir gelişme. Tıp dünyasında çığır açacak bir dönemi
yaşıyoruz" dedi.
Radikal
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Osmanlı'da Sağlık Kuralları
Download