Kasım-1981 KUL OLMAK ت َو ْال َح ٰيوةَ ِل َي ْبلُ َو ُك ْم َ اَلَّذ۪ ي َخ َلقَ ْال َم ْو ُ ع َم ًۜلا َو ُه َو ْال َع ۪ز ور ُ ُيز ْالغَف َ س ُن َ اَيُّ ُك ْم اَ ْح (Mülk: 2) Muhterem Müslümanlar! Cihan dediğimiz bu alem, nice insanlar, nice kavimler, nice milletlerle dolu.. Dünyalara sığmayan, fezalara tırmanan, göklerin fethine kalkan, Ay'ın üzerine bir kartal gibi konan, yıldızlara yol arayan bu insanlık, ne yazık ki kendisini büsbütün unutmuştur. Çünkü insanlık gayesini yitirmiştir. Ne var ki, bunun da farkında değildir. İşte bu sebeple cihan günleri ateş şimşekleri gibi yakıcı olmuştur... İhtiyar dünyamızın her tarafından dumanlar, feryatlar yükselmektedir.. Bugün bütün beşeriyetin derdi, gayesini bilememenin ve yaradılışının sırrına erememenin verdiği bir çöküntüden ibarettir. Gönlü nur ve iman dolu birer müslüman olarak düşünmemiz gerekmez mi? Bizim dinimiz nasıl bir din, kitabımız nasıl bir kitap, Peygamberimiz nasıl bir Peygamber? Ve bizi yoktan yaratan Allah nasıl bir kudretin sahibi? Ve bize bu güzel vatanı emanet eden, bu topraklar uğruna kanlarını akıtan ecdadımız nasıl insanlardı? Rabbını, Peygamberini, dinini, kitabını, ecdadını ve mukaddesatını bilmeyen bir millet, geleceğinden nasıl emin olabilir? Şu mısralardaki hakikat pırıltısına bakalım: "Ne harabi, ne harabatiyim, Kökü mazide olan atiyim!". Şerefli mü' minler! Ne biz, ne de bu alem, abes olarak, yani boşuna yaratılmış değildir. Biz kimiz, hangi vadinin yolcularıyız? Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Niçin geldik, niçin gidiyoruz? Bütün bunları düşünmek ve bilmek "İnsanım!" diyene yakışır ve ondan beklenir... Saadetli bir ömür, yüksek bir hayat, ancak, iman ışığı altında, İslam'ı neş'eler içinde takip olunabilir. Çünkü İmandan mahrumiyet sıcak yarada kezzap, sonu gelmez nedamet ve haşmetli bir azab! İnsan, yerden biten bir nebat değil ki, her rüzgarın önünde eğilsin. O nebatın bile bir gayesi vardır. Allahü Zülcelal insanları boşuna yaratmamış ve başıboş da bırakmamıştır. O yüce yaratıcı buyuruyor ki: "Ya sizi ancak boş yere yarattığımızı ve hakikaten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?". (1) Ömür su gibi akar, yolumuz ona gider, Ey insan gözünü aç, hayatı etme heder!.. Evet, hayat akıyor, ömür ırmakları ahiret denizine doğru çağlayıp gidiyor, fırsatlar kaçıyor, ümitler teselliler sönüyor.. Beşer ölümsüz bir aleme çıkılacak menfez arıyor.. Ne var ki yer pek, gök yüksek, ufuklar sessiz ve insan aciz... İslam cihana hikmet gözüyle bakmayı, hak yolunda akmayı, iman şuuruna ermeyi, hayatın gayesini bildiren mukaddes emirler, manzumesidir. İslam, insana gaybi ufuklar açan, canı, canana kavuşturan bir dindir. İslam dininde saadet cümlesi iman ve ameli saliha'dan ibarettir. Bir gün Allah Resulünün huzuruna bir adam gelerek: — Ey Allah’ın Resulü, dedi. İnsanların hangisi daha hayırlıdır? Kainatın Efendisi buyurdular ki: — Ömrü uzun olup ameli güzel olan. Adam tekrar sordu: — İnsanların hangisi daha şerlidir? Cevaben dediler ki: — Ömrü uzun olup ameli kötü olan. (2) O halde ey Müminler! Yaradılışımızın gayesini bilelim, ömür nefeslerimizin incilerini taat ve ibadet nurları ile parıldatalım. Boş emellerden, dedikodulardan, lüzumsuz sözlerden, yalan ve gıybetten uzak duralım ki, iki cihanda da saadet bizim olsun. İyi bilmek ve hiç unutmamak gerektir ki dindarlık, gelişigüzel inanmak ve neye olursa olsun bağlanmak değildir. Peygamber lisaniyle: "Allah'ı Rab İslamı, din. Muhammed'i, Peygamber tanıyan kimse iman lezzetini tatmıştır!". (3) Hayat yolcusunun haras ve saadet kapısı da budur. Evet: İman öyle bir ışık, öyle sönmez bir buğu, Rabbim, bize nasip et, sana layık kulluğu! *** (1) El-Mü'minun : 115 (2) Tirmizi (3) Müslim