Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası

advertisement
Medrese ve İlahiyat Kavşağında
İSLÂMÎ İLİMLER
(Uluslararası Sempozyum)
ّ َ ‫◌◌ ﺓ ﺑﻴﻦ ﺍﻟﻤﺪﺍرﺱ ﺍﻟ ّ◌ﺪﻳﻨﻴﺔ‬
ّ َ
‫◌ﺓ‬
‫◌◌ﻗﻠﻴﺪ ّﻱ‬
‫ﺍﻟﺖ‬
‫ﺍإﻟﺴﺎﻟﻤﻲ‬
‫ﺍﻟﻤﺆﺗﻤﺮ ﺍﻟﺪوﻟﻲ ﻟﻠﻌﻠﻮﻡ‬
‫◌ ﺓ ﺍﻟﻤﻌﺎﺻﺮﺓ‬
‫◌ﺍﺕ ﺍﻟ ّ◌ﺪﻳﻨ ّﻲ‬
‫وﺍﻟﻜﻠ ّﻲ‬
Islamic Sciences at the Crossroad of Madrasah and Theology
(International Symposium)
29 Haziran - 1 Temmuz 2012
29 June – 1 July 2012
1. Cilt
Editör
Yrd. Doç. Dr. İsmail NARİN
Bingöl Üniversitesi Yayınları
2013
İslam Hukuku Anabilim Dalı
Bünyesindeki Lisans ve Lisansüstü
Derslerle İlgili Tespit ve Teklifler
Muhammed Tayyib KILIÇ1
Tebliğimiz bir giriş ve iki bölümden müteşekkildir.
Giriş’te konu ana hatlarıyla ele alınmıştır.
Birinci bölümde memleketimizdeki din eğitim ve öğretiminin Tanzimat’tan bugüne kısa bir tarihçesi üzerinde durulmuştur.
İkinci bölümde ise İlahiyat Fakülteleri’nin İslam hukuku anabilim dalı ders müfredatı ve müfredata ilişkin problemler ile çözüm önerileri ve teklifler sunulmuştur.
Ancak özelde İslam hukuku anabilim dalını ilgilendirmekle birlikte bu anabilim
dalının Yüksek Öğretim Sisteminin bir parçası olduğu dikkate alınarak zaman zaman genele ait sorun ve çözümlere de değinilmiştir.
Giriş
Ülkemizde din eğitimi ve öğretimi konusunda mümtaz bir konuma sahip olan
ve her geçen gün sayıları artan İlahiyat Fakülteleri’nde günün gelişmeleri doğrultusunda ve toplumun beklentilerini karşılayacak bir müfredatın uygulanması birinci
derecede öncelikli bir konudur.
Son zamanlarda neredeyse her ilde yeni üniversitelerin kurulması ve müzakere
sürecinde olduğumuz Avrupa Birliği’nin yüksek öğretim ayağını oluşturan Bologna sürecine eklemlenme çabaları gibi iç ve dış faktörlerle Türk Yüksek Öğretimi
yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Sistemin parçası konumunda olan İlahiyat
Fakülteleri de bu değişimden payına düşeni almış ve 2009 yılından itibaren İlahi-
1
Yrd. Doç. Dr., Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / DİYARBAKIR [[email protected]].
696
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
yat Fakülteleri’nde “yeni müfredat” olarak adlandırılan bir program uygulamaya
konulmuştur.
Bugün İlahiyat Fakülteleri’nin gerek lisans gerekse lisansüstü programlarında
İslam hukuku anabilim dalı kapsamında mütalaa edilebilecek çeşitli dersler yer
almaktadır. Tebliğimizde ele alacağımız konu, İslam hukuku müfredatına yönelik
olarak lisans ve lisansüstü derslerinin daha verimli ve etkin olmasına yönelik tespit,
eleştiri ve teklifleri içermektedir.
İlahiyat Fakülteleri’nde mevcut lisans eğitiminin yanı sıra ayrıca ön lisans ve
uzaktan eğitim şeklinde bugüne kadar çok da alışık olmadığımız farklı bir takım
programlar da uygulanmaktadır. Bu programların içeriğinde İslam hukuku alanına
girebilecek bir takım dersler de bulunmaktadır. Bu nedenle lisans programlarının
ele alınması sadece İlahiyat Fakülteleri’ndeki klasik örgün eğitimi değil, açık veya
uzaktan eğitimi de kapsamaktadır. Derslerin isimleri, ders kredilerinin yeterli olup
olmaması, yeni derslerin gerekliliği veya mevcut derslerden bir kısmının kaldırılması, derslerin hangi yarıyılda okutulması gerektiği, derslerde kullanılan kitap vb.
materyaller lisans programının başlıca sorunlarını oluşturmaktadır.
Yüksek lisans ve doktora derslerinin içerik ve işleniş yöntemleri ile tez konularının belirlenmesi de lisansüstü eğitimin temel problemleri arasındadır.
Tebliğimiz, ülkemizde uygulanan din eğitim ve öğretimine İslam hukuku müfredatı açısından mütevazı bir katkı sunmayı amaçlamaktadır.
I. BÖLÜM
Tanzimat’tan Bugüne Din Eğitim ve Öğretiminin Kısa Bir Tarihçesi
Osmanlı Devleti’nin 18. yüzyıldan itibaren önce gerileme sonrasında ise bir çöküş sürecine girmesiyle Devlet, bu kötü gidişata çözüm arayışına girmiş ve bu meyanda bir takım adımlar atmıştır. Bu adımların dönüm noktası siyasî tarihimizde
“Batılılaşma veya Modernleşme Sürecinin Başlangıcı” olan Tanzimat Fermanıdır.
“Tanzimat”, düzenleme, nizam verme anlamına gelen “tanzîm” kelimesinin çoğuludur. Bir devri ifade için kullanılan bu kelime, daha çok hukuk faaliyetlerini
çağrıştırır niteliktedir. Nitekim bazı batılı yazarlar tarafından Tanzimat kelimesi,
“legislation” olarak karşılanmış ve bu dönem öyle anılmıştır. Bu sebeple Tanzimat’ın en önemli yönünün hukukî yönü olduğu söylenebilir.2 Ancak Tanzimat dö2
Mustafa Şentop, Tanzimat Dönemi Kanunlaştırma Faaliyetleri Literatürü, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, cilt: 3, sayı: 5, 2005, s: 647.
Muhammed Tayyib KILIÇ
697
nemi bir bütün olarak değerlendirildiğinde Devletin hukuk dışında, siyaset, eğitim
vb. alanlarda da bir değişim sürecine girdiğini ve önemli bir takım değişimlerin
yaşandığını görmek mümkündür.
Konumuz itibariyle Tanzimat döneminde eğitim alanında yapılan düzenlemeleri ana hatlarıyla şu şekilde ifade etmek mümkündür:
Öğretmen yetiştirmek üzere 16 Mart 1848’de Dâru’l-Muallimîn-i Rüşdî’, 24 Ocak
1847’de Zirâate Ait Fünûn Mektebi, askerî eğitimde Askerî İdâdî Mektebi ve Harbiye İdâdîsi’si açılmıştır. İlköğretimin karşılığı olan Sıbyan Mekteplerini ıslah girişimi, Mekâtib-i Umûmiye Müdürlüğünün Mekâtib-i Umumiye Nazırlığına çevrilmesi, Darü’l-Fünûn hocası yetiştirmek üzere Fransa’ya öğrenci gönderilmesi, Kız Rüşdiyelerinin ve Islah-ı Sanayi Mekteplerinin açılması o güne kadar klasik medrese
tarzı eğitimin egemen olduğu Osmanlı toplumu için devrim niteliğinde adımlardır.
Aynı şekilde ilk özel okul olan ve 1863’de Amerikalılarca açılan Robert Kolejine karşılık, 1864’te Türkler tarafından Darüş-şafaka’nın açılması, 1869 tarihli Fransız eğitim sisteminden mülhem Maarif-i Umumiyye Nizamnâmesi’nin yayınlanması Tanzimat’tan Cumhuriyet’e eğitim-öğretim alanında yapılan başlıca düzenlemelerdir.
Din eğitimi alanında da önemli adımlar atılmıştır. Esasen Tanzimat döneminin
en belirgin hususlarından biri düalist bir yapı arz etmesidir. Pek çok alandaki bu
ikili karakter eğitim sisteminde de kendini göstermiş, yeni kurulan modern eğitim
kurumlarının yanında geleneksel medrese yapısına dayanan klasik eğitim kurumları da faaliyetlerine devam etmiştir. Ancak modern eğitim kurumları karşısında
giderek gücünü kaybeden medreseleri ıslah amacıyla bir takım çalışmalar yapılmış
ve 1910, 1914 ve 1917’de peşpeşe üç defa ıslah nizamnâmeleri hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bu arada genel eğitim yaptıran medreselerden ayrı olarak Tevcîh-i
Cihât Nizamnâmeleriyle vaizler yetiştirmek amacıyla 1912’de Medresetü’l-Vâizîn
açılmış, 1913’de ise imam ve hatip yetiştirmek amacıyla Medresetü’l-eimme ve’l-hutebâ öğretime başlamıştır. Cumhuriyet döneminde açılan İmam-Hatip Okulları’nın
ilk nüvesi diyebileceğimiz bu kurumlar özellikle 1900-1924 yılları arasında din eğitim ve öğretimi alanındaki en önemli faaliyetlerdir.
Tanzimat döneminde başlayan batılılaşma ve modernleşme hareketlerinin zirve
noktası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasıdır. Yeni kurulan devlet pek çok
alanda olduğu gibi eğitim ve öğretim alanında da bir takım reformlar yapmış, din
eğitim-öğretimi de bu reformlardan payına düşeni almıştır. Bu bağlamda TBMM
tarafından 3 Mart 1924 tarih ve 430 Kanun Numarası ile kabul edilen ve 6 Mart 1924
tarihli Resmî Ceride’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrîsât Kanunu ile
ülkedeki bütün eğitim kurumlarının Maarif Vekâletine bağlanması öngörülmüş ve
698
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
eğitim-öğretimde birliğin sağlanması hedeflenmiştir. Esasen kanun metninde medreselerin kapatılacağına dair âmir bir hüküm veya düzenleme bulunmamasına rağmen dönemin Maarif Vekili Hüseyin Vâsıf Çınar’ın 11 Mart 1924 tarihli telgraf emriyle medreseler kapatılmış ve din eğitim ve öğretiminde yeni bir sayfa açılmıştır.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun dördüncü maddesi Maarif Vekâletine iki görev
vermiştir. Birincisi; yüksek dîniyyât mütehassısları yetiştirmek amacıyla (1933’te
adı İstanbul Üniversitesine çevrilecek olan) Dâru’l-Fünûn’da bir İlahiyat Fakültesi açmak, İkincisi de; imamlık ve hatiplik gibi dinî hizmetleri yapmakla görevli
elemanların yetişmesi için ayrı mektepler (İmam ve Hatip Mektepleri) açmaktır.
Kanunun âmir hükmüne uyularak Mart 1924’te Maarif Vekâletine bağlı İmam ve
Hatip Mektepleri açılmaya başlanmıştır. Ancak bu mektepler, ilk defa açılan birer eğitim-öğretim kurumu olmaktan ziyade, Dâru’l-Hilâfe Medreseleri’nin isim ve
programlarının değiştirilmesi şeklinde oluşturulmuştur.
Din eğitim ve öğretiminin yüksek öğretim ayağını ise 1924-1933 yılları arasında
faaliyet gösteren Dâru’l-Fünûn İlâhiyat Şubesi oluşturmuştur. Ancak 1930’lu yıllardan sonra çeşitli sebeplerle ülkede din eğitim ve öğretimine karşı olumsuz bir tutum
sergilenmiş, bir taraftan İmam Hatip Okulları öğrencisizlik gerekçesiyle kapatılmış
diğer taraftan da üniversite reformuyla Dâru’l-Fünûn İlâhiyat Şubesi kapatılmıştır.
1949’da Ankara Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi’nin açılmasıyla din
eğitim ve öğretimi yüksek öğretim kurumlarında tekrar hayat hakkına kavuşmuştur.
1959-1981 yılları arasında ülkenin çeşitli yerlerinde açılan Yüksek İslam Enstitüleri ve 1971-1981 yılları arasında faaliyetlerine devam eden Erzurum İslâmî İlimler
Fakültesi, 1982 tarihinde YÖK’ün kurulmasıyla birlikte İlahiyat Fakültesi’ne dönüştürülmüştür.
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde daha nitelikli din görevlileri istihdam etmek ve bu kurumda halen görev yapmakta olanların bilgi seviyesini yükseltmek
amacıyla İlahiyat Fakülteleri bünyesinde 1989-1990 eğitim-öğretim yılında İlahiyat
Meslek Yüksek Okulu (İMYO) adında bir meslek yüksek okulu kurulmuştur. 1999
tarihinden itibaren İMYO’ya kontenjan ayrılmamış ve öğrenci alımı durdurulmuştur.
İMYO’ların kuruluş felsefesine uygun bir diğer program da kısa adı İLİTAM
olan İlahiyat lisans tamamlama programıdır. İlk olarak 2005-2006 eğitim-öğretim
yılında Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim bünyesinde açılan bu programla öğrencilere 3. ve 4. sınıfları okumak suretiyle İlahiyat programını ikmâl imkânı tanın-
Muhammed Tayyib KILIÇ
699
mıştır.
Ayrıca 1998-1999 öğretim yılından itibaren Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü açılmış ve İlahiyat Fakültesi, İlahiyat Lisans Programı ile Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü olarak ikiye ayrılmıştır. 2006-2007
yılında Eğitim Fakülteleri bünyesinde faaliyet gösteren bu bölüm, 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren tekrar İlahiyat Fakülteleri’ne bağlanmıştır.
Yüksek öğretimin din eğitimi ayağını oluşturan kurumlar bugün itibariyle Anadolu ve Atatürk Üniversiteleri bünyesindeki iki önlisans programı, altmış civarında
İlahiyat Fakültesi, on lisans tamamlama programı ve Eğitim Fakülteleri bünyesindeki yirmi beş Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümüdür.
II. BÖLÜM
Bu bölümü lisans ve lisansüstü olmak üzere iki başlık halinde ele alacağız.
A. Lisans
Türk Yüksek Öğretim sisteminin temelini ve ağırlık noktasını lisans programı
oluşturmaktadır. Bu nedenle “Lisans” konu başlığı altında esas olarak İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam hukuku müfredatı ele alınacaktır. Ancak bugün İslam hukuku
müfredatı sadece İlahiyat Fakülteleri’nde değil, ön lisans, lisans tamamlama ve din
kültürü bölümlerinde de bulunmaktadır. Ayrıca ön lisanstan Dikey Geçiş Sınavıyla
lisans tamamlama programına geçiş yapılması, Eğitim Fakülteleri bünyesinde yer
alan Din Kültürü Bölümleri’nin İlahiyat Fakülteleri’ne bağlanması gibi hususlar
dikkate alındığında konuların birbiriyle iç içe olduğu, müstakil olarak ele almanın
çok da sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı, dolayısıyla İslam hukuku müfredatının
çok daha geniş bir perspektifle mütalaa edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu
nedenle konu bütünlüğünün sağlanması ve -tespit edebildiğimiz kadarıyla- bugüne kadar makale veya tebliğ düzeyinde de olsa hiç değinilmediğinden dolayı ön
lisans, lisans tamamlama ve Din Kültürü Bölümleri’nin de İslam hukuku müfredatı
hakkında birkaç söz söylenecektir.
Bu bölümde konu işlenirken öncelikle lisans kapsamında mütalaa edilecek ilahiyat, ilahiyat ön lisans, lisans tamamlama ve din kültürü bölümündeki İslam hukuku müfredatı masaya yatırılarak genel bir fotoğrafı çekilecek sonrasında ise bu
fotoğraf hakkında bütüncül bir değerlendirmede bulunulacaktır.
a. İslam Hukuku Anabilim Dalı Ders Müfredatı
1- İlahiyat Fakülteleri
700
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
1998’den 2008’e kadarki yaklaşık on yıllık sürede İlahiyat Fakülteleri’nin öğrenci
kontenjanları sayısal olarak son derece düşük seyretmiş, 2009 yılından itibaren ise
ciddi manada bir artış yaşanmıştır. Bu kontenjan artışının yanında ders müfredatı
da yeniden gözden geçirilmiştir.
Malum olduğu üzere bugün İlahiyat Fakülteleri’nde eski ve yeni adı verilen iki
program uygulanmaktadır. YÖK bünyesinde oluşturulan İlahiyat Milli Komitesi’nin (bugün itibariyle bu komiteler ilga edilmiştir) 2009 yılında yapmış olduğu
düzenleme ile İlahiyat Fakülteleri’nin ders müfredatları revize edilmiş ve genel olarak Temel İslam Bilimleri Bölümü kapsamında mütalaa edilecek derslerin kredileri
arttırılmıştır. Bu düzenlemenin İslam hukukuna da yansıması olmuş ve kredi saatleri eski programda sekiz kredi iken yeni programda on beş krediye çıkmıştır. Eski
programın uygulandığı kimi fakülteler, mevcut kredileri seçmeli derslerle veya
üniversite senatolarından alınan kararlarla arttırmışlarsa da genel olarak İslam hukuku dersleri sekiz kredi olarak uygulanmıştır.
Eski programda yer alan dersler ve kredileri genel hatlarıyla şunlardır:
Zorunlu dersler:
İslam Hukuk Usulü – I Üçüncü sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi)
İslam Hukuk Usulü – II Üçüncü sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi)
İslam Hukuku – I
Dördüncü sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2kredi)
İslam Hukuku – II
Dördüncü sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi)
Seçmeli Dersler:
Fakültelere göre isimleri değişmekle birlikte genel olarak yaklaşık yirmi dört
İlahiyat Fakültesi’nde tek dönem halinde, iki kredi olarak tatbik edilen ve kredi
itibariyle yetersiz olan eski programa nispeten takviye görevi gören seçmeli dersler
şunlardır;
1- Mukayeseli İslam Hukuku
2- Günümüz Fıkıh Problemleri
3- Kuran Hükümleri ve Modern Hukuk
4- İslam, İnsan Hakları ve Demokrasi
5- İslam Hukuk Tarihi
Muhammed Tayyib KILIÇ
701
6- Güncel Dini Konular
7- Güncel Dini Sorunlar ve Çözümleri
8- Osmanlı Dönemi İslam Hukuku I-II
9- İslam Hukuku Metinleri
10- İslam Hukuk Usulü Metinleri
11- Fıkıh Metinleri
12- Klasik Fıkıh Metinleri
13- İslam ve Kadın
14- Günümüzde Kadın Sorunları ve İslam Dini
15- İslam Hukukunda Kadınlara Yönelik Hükümler
16- Din ve İktisat
17- Çevre ve Din
18- Mecelle’nin Küllî Kaideleri
19- İbadetler ve İlmihal Geleneği
20- Din ve Ekonomi
21- Vakıf Hukuku
22- Din ve Çağdaş Sorunlar
Yeni programda yer alan dersler ve kredileri genel hatlarıyla şunlardır:
Zorunlu dersler:
İslam İbadet EsaslarıBirinci sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi)
İslam Hukukuna Giriş İkinci sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi)
İslam Hukuk Usulü İkinci sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (3 kredi)
İslam Hukuku – I
Üçüncü sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (4 kredi)
İslam Hukuku– II
Üçüncü sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (4 kredi)
YÖK’ün kabul etmiş olduğu bu düzenlemeye göre İslam hukuku zorunlu dersleri toplam on beş kredi olmaktadır.
Seçmeli dersler YÖK’ün herhangi bir tasarrufunun olmadığı, inisiyatifin daha
ziyade fakültelere bırakıldığı dersler olması hasebiyle eski programda yer aldığı
702
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
gibi genel hatlarıyla fakültelerin müfredatlarında korunmuştur.
Biz mütalaamızı eski programdaki tecrübelerden istifadeyle yeni program üzerinde yapacağız. Çünkü tebliğimizin geçmişin birikimlerinden istifadeyle geleceğe
ışık tutmasını amaçlıyoruz. Ayrıca 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılında eski programın öğrencilerinin mezun olacağını dikkate alarak çalışmamızda eski müfredatla
ilgili hususları mümkün mertebe ele almayacağız.
2- Ön lisans
Ülkemizde açık öğretim İlahiyat ön lisans programı Anadolu ve Atatürk Üniversitelerinde bulunmaktadır. Ders programları ve kredileri şu şekildedir;
Anadolu Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
İslam İbadet Esasları İslam İbadet Esasları
(I. yarıyıl, 2 kredi)
(I. yarıyıl, 3 kredi)
İslam Hukukuna Giriş
İslam Hukukuna Giriş
(II. yarıyıl, 2 kredi) (II. yarıyıl, 3 kredi)
Gnmz. Fıkıh Prob. (III. yarıyıl, 2 kredi)Gnmz. Fıkıh Prob. (III. yarıyıl, 3 kredi)
Dikkat edilirse derslerin isimleri aynı olmakla birlikte kredilerinde farklılık bulunmaktadır. Bilgiler üniversitelerin web sayfalarından alınmıştır.
3- Lisans Tamamlama
İlk olarak 2005-2006 eğitim-öğretim yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından başlatılan ve ön lisans mezunu öğrencilerin 3. ve 4. sınıfları tamamlamasıyla İlahiyat lisans mezunu olma imkânını buldukları bu program bugün itibariyle Ankara, Atatürk, Cumhuriyet, Dicle, Dokuz Eylül, Fırat, İnönü, İstanbul,
Ondokuz Mayıs ve Sakarya olmak üzere toplam on üniversitemizde bulunmaktadır.
Programın yaygınlaşmasıyla birlikte YÖK, İlahiyat Lisans Tamamlama (İLİTAM) programını da revize etmiş ve tek bir program ortaya koyarak fakültelerin
inisiyatif almasının önüne geçmiştir. Böylece derslerin hangi dönemde ve kaç kredi
olarak okutulacağı standart bir yapıya kavuşmuştur.
Buna göre İLİTAM programında yer alan İslam hukuku dersleri ve kredileri
şunlardır:
İslam Hukuk Usulü 3. sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır.(2 kredi)
İslam Hukuku – I
3. sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır.(4 kredi)
İslam Hukuku – II
4. sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır.(4 kredi)
Muhammed Tayyib KILIÇ
703
İLİTAM programında, üç ders halinde toplam on kredi olarak İslam hukuku
dersleri yer almaktadır.
4- Din Kültürü Bölümü
1999’da İlahiyat Fakülteleri bünyesinde açılan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümünün programı, 2006 yılında bu bölümlerin İlahiyat Fakülteleri’nden alınarak Eğitim Fakülteleri’ne bağlanmasıyla ciddi bir değişikliğe uğramıştır.
Bu nedenle değerlendirmeye esas olacak müfredat aşağıda takdim edeceğimiz
2011-2012 eğitim-öğretim yılında uygulanan ders programıdır. Bu program fakülteler bazında küçük çaplı değişiklikler göstermekle birlikte ana hatlarıyla aynıdır.
Zorunlu dersler:
Temel Dini Bilgiler II1. sınıfın II. yarıyılında iki kredi olarak yer alan bu ders
İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam İbadet Esaslarına karşılık olarak gelmektedir.
Seçmeli Dersler:
Güncel Dini Konular
2. sınıfın I. yarıyılında okutulmaktadır. (2 kredi)
Demokrasi, İnsan Hakları ve İslam 4. sınıfın II. yarıyılında okutulmaktadır. (2
kredi)
Fıkıh 3. Sınıfın iki yarıyılında iki kredilik derstir.
Görüldüğü üzere Din Kültürü bölümü İslam hukuku açısından oldukça zayıftır.
Zira iki kredilik zorunlu derse karşılık –eğer öğrenci seçerse- sekiz kredilik seçmeli
ders bulunmaktadır. Üstelik bu seçimlik ders Marmara, Ankara ve Erciyes gibi köklü üniversitelerimizin müfredatlarında sadece dört kredi olarak yer almıştır.
b. Problemler, Çözüm Önerileri ve Diğer Teklifler
Bu başlık altında genel olarak Türk Yüksek Öğretiminde özel olarak ise İlahiyat
Fakülteleri’ndeki İslam hukuku müfredatı ile ilgili problem, görüş, çözüm önerileri
ve diğer teklifleri maddeler halinde arz edeceğiz. Belki konunun sistematik olarak
işlenmesi açısından önce problemlerin sonra da çözüm önerilerinin sıralanması gerekmektedir. Ancak meselenin girift olması, birbirinden kalın çizgilerle ayrılmaması bu tarz bir yaklaşımın önündeki en büyük engeldir. Konuyu işlerken “ezberci
sistem, öğrencinin yetersizliği, hocanın derse hazırlanmadan gelmesi, kredi saatlerinin az olması” gibi bugüne kadar fazlasıyla dile getirilmiş hususlara değinmeyeceğimizi özellikle belirtmek istiyoruz.
704
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
1- İlahiyat Fakülteleri
aa- İlahiyat Fakültesi Müfredatı’nın Yeni Baştan Gözden Geçirilme Zorunluluğu
Eğitimin kalitesi büyük oranda takip edilen programa, müfredata bağlıdır. Bu
nedenle başta İslam hukuku müfredatı olmak üzere İlahiyat Fakültesi Müfredatı’nın toplumun beklentilerini karşılayacak, günün gelişmelerine ayak uyduracak
şekilde belirli aralıklarla güncellenmesi gerekmektedir. Özellikle Türk Milli Eğitim
sisteminin sekiz yıllık kesintisiz eğitimden 4+4+4 şeklinde on iki yıllık zorunlu eğitime rotasını çevirdiği, ilköğretimlerin yanında eskiden olduğu gibi ortaokul diye
tabir edebileceğimiz eğitim kurumlarının açıldığı, son zamanlara kadar sekiz yıllık
kesintisiz eğitim sebebiyle sayıları azalan İmam-Hatip Liseleri’nin ortaokulların
tekrar hayat bulacağı yeni sistemde sayılarının artmasının beklendiği, bu durumun
da özellikle İlahiyat Fakülteleri’nin ders ve müfredatlarını yeni baştan gözden geçirmenin gerekliliğini doğuracağı tartışmasızdır.
bb- Hazırlık Sınıfı Uygulamasının Amaca Uygun Hale Getirilmesi
2009 yılından itibaren uygulanmaya başlanan yeni programla İlahiyat Fakülteleri’nde hazırlık sınıfları tekrar açılmıştır. Ancak Danıştay’ın almış olduğu kararla
hazırlık sınıflarında geçme kalmanın olmaması, öğrencinin sadece devamsızlıktan
sınıfta kalması sebebiyle hazırlık sınıflarındaki öğrenciler işi ciddiye almamaktadırlar. Öğrencilerin hazırlık sınıflarında işi ciddiye almalarının en sağlam yolu; öğrenmiş oldukları bilgilerin ileriki sınıflarda karşılarına çıkacaklarına dair inançlarıdır.
Bu nedenle mevcut İslam hukuku derslerinde özellikle sınavlarda yirmi beş-otuz
puanlık Arapça metin sorulması, pek çok fakültede geçme notunun altmış puan
olduğu dikkate alındığında öğrenciyi gayrete getirecek bir uygulamadır. Bu uygulama öğrencilere sıkıntı çıkartmak amacıyla değil, eğitim ve öğretimin kalitesini arttırmak amacıyla yapılmalıdır. Çünkü mevcut durumda usul veya furu’a ait
modern veya klasik metin okutmak adeta imkânsızdır. Konuyla ilgili olarak şöyle
bir teklif sunulabilir; Usul derslerinde Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez hocamızın
tercüme etmiş olduğu Zekiyyüddin Şaban’ın “İslam Hukuk İlminin Esasları” adlı
eseri, orijinal Arapçasından yirmi beş-otuz puanlık bir soru şeklinde öğrenciye sunulursa öğrenciler hazırlık sınıfını biraz daha dikkate alabilirler. Ancak şu tehlikeye
de dikkat çekmek istiyoruz; bu tarz bir uygulama yapılırken derslerin Arapça dersine dönmemesi gerekmektedir. Burada amaç mübteda-haber veya fiil-fail-meful
şeklinde cümle çözümlemeleri değil –ki yeri geldiğinde bu da yapılabilir- öğrenciye
branşla ilgili basit de olsa bir metin okutmak suretiyle hem öğrencinin bir takım
tarif ve ıstılahları görmesini sağlamak hem de Arapça ile bağını kopartmamaktır.
Muhammed Tayyib KILIÇ
705
cc- İslam İbadet Esasları Dersi
Bu derse giren meslektaşlarımızın genel şikâyetleri üç noktada toplanmaktadır.
Birincisi; konuların bir dönem içinde bitirilememesidir. Bu nedenle İslam İbadet
Esasları dersinin bir yarıyılı değil iki yarıyılı kapsaması ve böylece ibadete dair
konuların öğrenciye tam olarak anlatılabilmesi gerekmektedir. İkincisi; Özellikle
doğu ve güneydoğu bölgesindeki ilahiyatlarda öğrencilerin çoğunluğunun Şafii
olması sebebiyle konuların Hanefi mezhebine göre anlatılmasının öğrenci için bir
şikâyet konusu olmasıdır. Bu manada mezhepler arası mukayeseli bir şekilde konunun işlenmesi şikâyetleri büyük oranda ortadan kaldıracaktır. Üçüncüsü de; bugün
toplam öğrenci sayısı içinde %50’den fazla rakamı oluşturan kız öğrencilerimiz için
“Hanımlara Ait Özel İlmihal Bilgisinin” verilmemesidir. Özellikle son hususa çözüm bulunmasının gerekliliğine inanıyoruz.
dd- İslam Hukukuna Giriş Dersi
Yeni programda İslam Hukukuna Giriş dersinin III. yarıyılda okutulması öngörülmektedir. Bizim teklifimiz bu dersin I. yarıyılda okutulması yönündedir. Çünkü
öğrenci II. yarıyılda İslam İbadet Esasları dersinde farz, vacip, Hanefi, Şafii, mezhepler arasındaki ihtilaflar gibi kavramlarla ilk defa karşılaşmaktadır. Öğrencinin
İslam Hukukuna Giriş dersinde bu kavramlar hakkında bilgi sahibi olması İbadet
Esasları Dersini anlamasını da nispeten kolaylaştıracaktır. Nitekim İbadet Esasları
dersinde örneğin “şu konuyla ilgili Mâlikîlerin veya Hanbelîlerin görüşü budur”
dediğimizde öğrencinin tarihsel arka plan hakkında bilgisi olmadığından konuyu
anlayamamaktadır.
ee- İslam Hukuk Usulü Dersi
Usul dersinin yeni programda IV. yarıyılda üç kredi olarak okutulması ön görülmektedir. Eski programda iki dönem halinde ikişer kredi toplamda dört kredi
ile okuttuğumuz bu dersin ikinci sınıfın her iki dönemini de kapsayacak şekilde
2+2= 4 kredi olarak okutulmasını teklif ediyoruz. Nitekim mevcut yeni program
yüz on sekiz kredi zorunlu otuz iki kredi seçmeli olarak toplam yüz elli krediden
müteşekkildir. Fakülte yönetim kurulunun dört krediye kadar zorunlu ders koyma imkânı vardır. Biz üç kredi olarak okutulan bu dersin bir kredi ilavesiyle ikişer
kredi olarak her iki dönemi kapsamasını teklif ediyoruz. Ayrıca yeni düzenlemeye
göre YÖK, Mantık dersinin II. yarıyılda okutulmasını öngörmüştür. Usul dersi ise
IV. yarıyılda okutulmaktadır. Yukarıda usul dersinin bir kredi ilavesiyle III. ve IV.
yarıyılda okutulmasını teklif etmiştik. Eğer bu mümkün olmazsa en azından usul
dersi III. yarıyılda okutulsun ve böylece öğrenci Mantık dersinin hemen akabinde
706
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
Usul dersini görme imkânını bulsun. Çünkü öğrencinin Mantık dersinde gördüğü
kıyas, tearuz, sistemli düşünme gibi bir takım konular usul konularıyla isim veya
muhteva açısından benzerlik arz etmekte, neticede her iki ilim dalı da metodolojik
bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.
ff- İslam Hukuku Dersi
Yeni programda V. ve VI. yarıyılda dört kredi olarak okutulacak olan İslam
Hukuku-I ve II derslerinin VII. ve VIII. yarıyılı da kapsayacak şekilde ikişer kredi
olarak okutulmasını teklif ediyoruz. Diğer bir ifadeyle bu sekiz kredinin iki dönem halinde değil dört dönemde ikişer kredi şeklinde olmasının daha sağlıklı sonuçlar vereceğini düşünüyoruz. Kanaatimizce bunun iki faydası olacaktır. Birincisi
bir dersin haftada dört kredi olarak verilmesi hocada ve öğrencide bir bıkkınlık
meydana getirebilir. İkincisi de sekiz kredinin dört yarıyıla yayılması öğrencinin
I. yarıyıldan VIII. yarıyıla kadar İslam hukuk dersiyle bağının kopmadan devam
etmesini sağlayacaktır.
İslam Hukuku dersinde ortak bir müfredatın işlenmemesi de bu derse dair
ayrı bir problemdir. Üniversiteler özgür bilim yuvalarıdır. İlköğretim veya lisede
olduğu gibi derslerde standart, belirli bir kitabın takip edilmesi belki üniversite
(veya üniversal) eğitimin ruhuna pek de uygun olmayabilir. Ancak önümüzdeki
yıl getirilmesi planlanan KPSS sınavlarında meslekî bilginin ölçülmesine yönelik
alan sınavı, ders içeriklerinin de fakülteler arasında müşterek olma zorunluluğunu
doğurmaktadır. Ayrıca diyanetin yeterlilik sınavı gibi merkezi sınavlarda öğrencilerin ortak bir müfredatı takip etmelerinin lehlerine olacağı açıktır. Eski programda
son sınıfta iki dönemde ikişer kredi ile görülen İslam Hukuku – I ve II derslerinde
bu sıkıntının had safhada olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü İslam hukuku
oldukça geniş bir alandır. Alanın geniş olması müfredatta da bir takım sorunlara
neden olmaktadır. Örneğin; İslam hukuku klasik tasnifteki ibâdât, muamelât, ukûbât,
münâkehât ve mufarakât olmak üzere her biri başlı başına bir alan kabul edilecek
geniş bir sahanın tamamını kapsamaktadır. Nitekim sahanın bu kadar geniş olmasından dolayı bazı fakülteler İslam Hukuku I ve II derslerinde sadece aile hukuku
kapsamında mütalaa edilecek münâkehât ve mufarakât konularını işlemekte, ukûbât veya muamelât konularına hiç girmemektedirler. Veya tam tersi olmakta, sadece muamelât konularını ele almakta diğer alanları işlemeye imkân bulamamaktadırlar. Hatta muamelât konuları da bir bütün olarak değil sadece alış-veriş gibi
ticaret hayatına taalluk eden konuları kapsamaktadır. Derslerin bu şekilde devam
etmesi uygulamada belki bugüne kadar bir sıkıntı doğurmamış olabilir. Ancak öğretmenlik atamalarında öğrencilerin alan bilgilerinin de artık test edileceği dikkate
alındığında ciddi problemlerin ortaya çıkacağı tartışmasızdır. Örneğin altmış İlahi-
Muhammed Tayyib KILIÇ
707
yat Fakültesi’nin kırk beşinde ukûbât konularına hiç temas edilmediyse veya muamelâtın örneğin hibe, âriye veya herhangi bir konusu üzerinde durulmadıysa, bütün ilahiyat öğrencilerinin gireceği bir sınavda standart bir bilgi ölçümü hangi esasa
göre olacaktır? Ortaya çıkacak mağduriyetler nasıl giderilecektir? Bizim bu konuda
teklifimiz İslam hukuku koordinasyon toplantısında bu konunun üzerinde önemle
durularak standart bir müfredatın takip edilmesi yönündedir. Usulün konularının
nispeten daha dar kapsamda olması ve İlahiyat Fakülteleri’nde bu dersi işlerken
takip edilen kitapların yaklaşık aynı bilgiler vermesi sebebiyle usul dersinde bu tarz
bir problem yaşanmayacaktır ancak aynı şeyi içeriği füru’ olan İslam Hukuku I ve II
dersi için söylemek oldukça zordur.
gg- Seçmeli Dersler
Fakülteler seçmeli dersleri belirlerken daha ziyade fakültede o dersi okutabilecek hocanın durumunu dikkate almışlardır. Hocanın yeterliliği esas olmakla birlikte kanaatimizce bu hususun lisansüstü derslerde dikkate alınması gerekmektedir.
Lisansüstü derslerde hoca uzmanlık alanına giren bir konuyu üst derecede akademik eğitim gören ve seviyesi normalin üstünde olan öğrencilerle işleyebilir ve bu da
muhtemelen amaca matuf olur. Ancak lisansta seçmeli dersler belirlenirken ortak,
standart bir çerçevenin ortaya konması gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca seçmeli derslerin de mevcut müfredatın içeriğini tamamlayacak şekilde belirlenmesinin “seçmeli ders” mantığına daha uygun olduğuna inanıyoruz.
Seçmeli derslerin isim ve muhtevaları yeniden gözden geçirilmelidir. Yukarıda
seçmeli dersleri sıralarken dikkat çekeceği üzere pek çok seçmeli ders gerek isim
ve gerekse muhteva açısından birbirine oldukça benzerdir. Biz muhtevaları aynı
olan bu derslerin standart bir yapıya kavuşturulmasının daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz. Örneğin; Güncel Dini Konular, Güncel Dini Sorunlar ve Çözümleri, Din ve Çağdaş Sorunlar ve Günümüz Fıkıh Problemleri gibi muhteva itibariyle
birbirine oldukça yakın olan bu derslerin Günümüz Fıkıh Problemleri adı altında
toplanmasını teklif ediyoruz. Böylece yatay geçiş, Farabi programı vb. şekilde gerçekleşen öğrenci hareketliliğinde problemlerin minimum düzeye inmesi sağlanmış
olacaktır. Yine aynı şekilde Din ve İktisat ile Din ve Ekonomi gibi dersler İslam
İktisadı adı altında birleştirilebilir. Ayrıca hemen hemen bütün İlahiyat Fakülteleri’nde ve din kültürü bölümlerinde yer alan İslam, İnsan Hakları ve Demokrasi adlı
seçmeli dersin yerine İslam hukuku müfredatıyla mütenasip daha makul bir ders
konulabilir. Bu meyanda örneğin; Fıkıh Ekolleri, İslam Hukuk Felsefesi, İslam Hukuk Sosyolojisi gibi dersler ilk etapta akla gelen derslerdir. Bizim burada özellikle
vurgulamaya çalıştığımız husus; seçmeli dersler sayı itibariyle çok olabilir ancak
fakülteler arasında isim bazında bir birlikteliğin sağlanması ve ders içeriklerinin
708
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
İslam hukuku müfredatıyla uyumlu bir şekilde olmasıdır. Yine bu bağlamda seçmeli dersler içinde zikredilen “Mukayeseli İslam Hukuku” dersinin içeriğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu ders işlenirken herhangi bir konu ile ilgili olarak İslam
fıkıh mezheplerinin farklı görüşleri mukayeseli olarak mı ele alınacak yoksa İslam
hukuku başta Roma olmak üzere diğer hukuk sistemleriyle mukayeseli bir şekilde
mi ele alınacaktır? Bunun bir netliğe kavuşturulması gerektiğine inanıyoruz.
Seçmeli derslerin alt branşlaşma yönünde bir imkân sunduğu dikkate alınarak alan ayrımına gidilmesi eğitimin kalitesine doğrudan etki edecektir. Öğrenci,
seçmeli dersleri İlahiyat Fakülteleri’nin ilk dönemlerinde olduğu gibi Fıkıh-Kelam
veya Tefsir-Hadis gibi bir alandan seçebilmelidir. Son on beş yıllık sürede öğrenci sayısının azlığının sınıf oluşturmada sıkıntı yaratabileceği düşüncesiyle seçmeli
dersler bir nevi “zorunlu seçmeli” olarak uygulanmıştır. Ama bugün yeni açılan
fakültelerimizde bile öğrenci sayısı dört yüz-beş yüz civarındadır. Dolayısıyla uygulamada bir sorun ortaya çıkacağına ihtimal vermiyoruz.
Seçmeli derslerle ilgili olarak –doğrudan konumuzla ilgili olmamakla birlikte- âcizane YÖK’e iki teklifte bulunmak istiyoruz. Birincisi; malum olduğu üzere
Avrupa Birliği’nin yüksek öğretim ayağını oluşturan Bologna Süreci’nde genel eğilim öğrencilerin zorunlu ders kredilerinin azaltılması, seçmeli derslerin kredilerinin arttırılması yönündedir. Seçmeli derslerin belirlenmesinde fakülte müfredatları kadar en azından iki veya dört kredinin üniversitelerde ortak seçmeli dersler
şeklinde belirlenmesi muhtemelen yüksek öğretimin ruhuna daha uygun düşecektir. Üniversite öğrencisinin kendi okuduğu branşın dışında –genel programını
bozmamak kaydu şartıyla- ders görmesinin birçok faydası olduğuna inanıyoruz.
YÖK, fakültelerin okutabileceği standart on-on beş seçmeli ders belirleyebilir ve bir
seçmeli ders havuzu oluşturarak mühendislikte okuyan bir öğrencinin yanı başındaki İletişim Fakültesi’nden Türk Sinema Tarihi adında bir dersi seçmesine veya
İlahiyat Fakültesi’nden Kuran-ı Kerim, Temel Dini Bilgiler, İslam Medeniyeti, Hz.
Peygamber’in Hayatı gibi bir takım dersleri seçmesine imkân tanıyabilir. Örneğin
yeni ilahiyat programında yüz on sekiz kredi zorunlu otuz iki kredi seçmeli olarak
toplamda yüz elli krediyi tamamlayan bir öğrenci mezun olmaktadır. Günümüz
Fıkıh Problemleri dersini seçen bir öğrenci, bu dersin konuları içinde geçen kürtaj,
ötenazi, doğum kontrolü, organ ve doku nakli, estetik ameliyat gibi konuları ayrıca
Tıp Fakültesi’nden almış olduğu bir derste görse kanaatimizce faydadan hali olmayacaktır. Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerdeki birkaç üniversitemiz dışında
bugün üniversitelerimizin çoğunluğu kampüs üniversiteleridir. Gelişen teknolojik
imkânlarla istisnasız bütün üniversitelerimiz otomasyon sistemine geçmiştir. Buna
göre Tıp Fakültesi öğrencisinin ilahiyat, hukuk veya mühendislik bilimleriyle ilgili
Muhammed Tayyib KILIÇ
709
bir dersi seçmesinin teknik açıdan hiçbir mahzuru yoktur. İkincisi; 1980 ihtilalinin
ürünü olan YÖK, fakültelerin müfredatlarını belirlerken İnkılâp Tarihi, Türk Dili ve
İngilizce şeklinde ortak zorunlu dersler belirlemiştir. Buna göre okuduğu fakülte
ne olursa olsun 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 5. maddesinin (i) bendinde
belirtilen bu üç ortak zorunlu dersi almayan öğrenci mezun statüsüne kavuşamamaktadır. Bizim teklifimiz bu üç ortak zorunlu ders uygulamasının yeniden gözden
geçirilmesidir. Buna göre örneğin; bu üç dersin yanına beş tane daha ders eklenebilir ve öğrenciye sekiz dersten üçünü alma imkânı sağlanabilir. Prensip olarak bu
tarz zorunlu ders uygulamasını tasvip etmemekle birlikte eğer illa zorunlu ders
uygulamasına devam edilecekse, değişen Dünya ve Türkiye koşullarının dikkate
alınması gerektiğine inanıyoruz. Örneğin “Hukuka Giriş” veya “Hukuk Başlangıcı” tarzında bir dersin çağdaş ve demokratik bir yüksek öğretime çok daha uygun
düşeceği, evrensel üniversite müfredatına çok daha uyumlu olacağı şüphesizdir.
Konunun tartışmaya açılması durumunda daha makul teklifler de gelecektir.
2- Önlisans
aa- Önlisans Programının İlahiyat Müfredatına Uygun Hale Getirilmesi
Yaklaşık otuz yıldan beri ülkemizde Anadolu Üniversitesi tarafından çok başarılı bir şekilde uygulanan ve bugün Ankara, İstanbul ve Atatürk Üniversitelerinde
de tatbik edilmeye başlanan açık öğretim ön lisans ve lisans programları bulunmaktadır. İlahiyat ön lisans programı da bunlardan biridir. Son yıllarda açık öğretim
sistemi genel olarak bir revizyona gitmiş ve ders materyallerinde önemli gelişmeler
yaşanmıştır. Bu manada gerek öğrencilerin sorumlu olduğu kitaplarda ve gerekse sınav sorularında ciddi bir kalite artışı olduğu gözlenmektedir. Özellikle İslam
hukuku alanında kaleme alınan ders kitapları her biri alanında yetkin hocalarımız
tarafından hazırlanmıştır. Ancak bugün İlahiyat Fakülteleri’nde bazı derslerde açık
öğretim ön lisans için hazırlanan bu kitaplar okutulmaktadır. Konuyla ilgili iki
gözlememi paylaşmak istiyorum. Birincisi; bu kitaplar ön lisans için hazırlanmaları hasebiyle bazı konulara hiç girmemekte bazı konular ise “öğrenci nasıl olsa bir
daha bu dersi görmeyecek” düşüncesiyle yüzeysel de olsa çok geniş bir malumat
vermektedir. Bunun şöyle bir sıkıntısı bulunmaktadır; Ön lisanstan DGS ile normal
ilahiyata gelen veya İLİTAM’a giden öğrenci aynı konuları tekrar görmektedir. Bu
problem sınırlı bir problem değildir çünkü DGS ile İLİTAM’a her yıl yaklaşık beş
bin öğrenci, örgün eğitime de yaklaşık bin öğrenci geçiş yapmaktadır. Özellikle örgün eğitime geçiş yapan öğrenci fakülte dekanlıklarını “bizim bu dersten muaf olmamız lazım, biz şu derste aynı konuları gördük” şeklinde bir düşünceyle gereksiz
yere meşgul etmektedir. İkincisi de; her ne kadar psikolojik de olsa lisanstaki öğrenci açık öğretimdeki bir kitabı ders kitabı olarak okumayı “sorun” etmektedir. Öğ-
710
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
rencinin belki bunu “sorun” etmesinin makul bir izahı yoktur ama vakıa da budur.
3- Lisans Tamamlama
aa- Lisans Tamamlama Müfredatının Yeniden Gözden Geçirilmesi
On üniversite bünyesinde uygulanan lisans tamamlama programında (İLİTAM)
usul dersi tek dönem ve iki kredi olarak işlenmektedir. Dersin lisansta olduğu gibi
iki dönem ve ikişer kredi halinde toplam dört kredi olmasını öneriyoruz. Ayrıca lisans tamamlama programında yer alan ve dört kredisi VII. yarıyılda dört kredisi de
VIII. yarıyılda toplam sekiz kredilik İslam hukuku dersinin içeriğinin diğer İLİTAM
programlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
4- Din Kültürü Bölümü
aa- Din Kültürü Bölümü Müfredatının Yeniden Gözden Geçirilmesi
Din Kültürü müfredatının genel olarak bir revizyona uğramasını öneriyoruz.
Özellikle İslam hukuku anabilim dalının toplam müfredat içerisinde İslam İbadet
Esasları (iki kredi), Usul (iki kredi) ve İslam Hukuku (dört kredi) olmak üzere en
az sekiz kredi olması gerektiğine inanıyoruz. Mademki bu bölümler Eğitim Fakültesi bünyesinden alınıp İlahiyat Fakülteleri’ne bağlanmıştır, o halde genelde Temel
İslam Bilimleri’nin özelde ise İslam hukuku derslerinin kredilerinin arttırılması bir
zorunluluktur.
B. Lisansüstü
a. İslam Hukuku Anabilim Dalı Ders Müfredatı
Lisansüstü meselesini ele alırken lisansta olduğu gibi ders ve kredi noktasından
bir değerlendirmede bulunmak programın tabiatı gereği muhtemelen çok da sağlıklı olmayacaktır. Çünkü yüksek lisans ve doktoradaki dersler ve kredileri lisansa
göre daha özel bir kapsamdadır. Belirlenmesi YÖK tarafından değil üniversiteler
veya sosyal bilimler tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle standart bir lisansüstü
programdan söz etmek mümkün değildir. Ve belki de bu işin doğasına daha uygundur. Örneğin uzmanlık alanı Malikî usulü veya kanunlaştırma olan bir hocanın
kendi uzmanlık alanına yakın bir takım dersleri lisansüstü programda okutması
belki işin en makul tarafıdır. Bu nedenle standart bir müfredatın üniversiteler tarafından takip edilmemesi ve muhtemelen ideal olanın da bu olması dikkate alınarak
yukarıda lisans bölümü derslerinde olduğu gibi tek tek ders isimlerini bu başlık
altında zikretmeyeceğiz.
Muhammed Tayyib KILIÇ
711
b. Problemler, Çözüm Önerileri ve Diğer Teklifler
Bizim bu başlık altında lisansüstü eğitimle ilgili olarak dikkat çekmek istediğimiz hususlar şunlardır:
1- Lisansüstü Eğitime Giriş Şartlarının Yeniden Gözden Geçirilmesi
2012 Nisan’ında Samsun’da bir araya gelen İslam hukukçuları, YÖK’ün yeni bir
çalışmasının parçası olarak “anabilim dalı yeterlilik” kriterlerini ele aldılar. Kanaatimizce o toplantıda dile getirilen bazı hususlar realiteden ziyade ideale yönelikti.
Vakıa ile ideal olan arasında bir denge kurularak -sadece İslam hukuku anabilim
dalı için değil bütün branşlar için ifade ediyorum- yeterliliklerin belirlenmesinin
daha makul olduğu kanaatindeyiz. Bu bağlamda örneğin; İslam hukuku veya her
hangi bir anabilim dalında doktoraya başvuran öğrencinin belirli bir yeterlilikte olması istenmektedir ki işin tabiatı da bunu gerektirmektedir. Ancak pek çok üniversite lisansüstü öğrenci seçiminde ön mülakat tarzında bir uygulama yapmamaktadır. ALES, yabancı dil ve/ veya lisans mezuniyet ortalaması yukarıdan aşağıya sıralanmakta ve öğrenci lisansüstü programa kayıt yaptırma hakkına sahip olmaktadır.
Öğrenci kayıt yaptırıp derse başladığı zaman bırakın fıkhın herhangi bir klasiğini
çok basit modern bir metni bile okuyamamaktadır. Tabii üniversitelerin mülakat
uygulamasını kaldırmalarının geçmişte yaşanan bir takım yanlışlıklardan kaynaklandığı şeklinde meşru mazeretleri bulunmaktadır. Ve maalesef büyük oranda da
doğrudur. Ancak mülakat sınavının ortaya çıkarabileceği muhtemel olumsuzlukları önlemeye çalışırken daha farklı bir takım yanlışlara da yol açmamak gerekmektedir. Örneğin mülakat sınavlarının kamera kaydıyla yapılması belki pek çok
olumsuzluğun önüne geçecektir.
Ülkemizde lisansüstü eğitim çok uzun yıllardan beri yapılmasına rağmen kurumsallaşma tarzında bir yapıya henüz kavuşmamıştır. Yüksek Öğretim Kurumunun bu alanla ilgili bir düzenleme yapması ve konuyu tartışmaya açmasını teklif
ediyoruz. Örneğin doktora programına müracaat şartları içinde İngilizce-Fransızca
ve Almanca şeklinde bugüne kadar süren Batı dili hâkimiyetine Arapçanın eklenmesinin önemli bir adım olduğuna ama yeterli olmadığına inanıyoruz. Sonuçta bu
memlekette yıllardan beri Kamu Personeli Yabancı Dil Sınavı yaklaşık yirmi civarında yabancı dilden yapılmaktadır. Elimizde bu tarz bir sınav yapma imkânı varsa
niçin öğrenciye dört dili dayatıyoruz? Örneğin Farsça KPDS sınav dillerindendir.
Ama doktoraya müracaatta dikkate alınmamaktadır. Hâlbuki Farsça, Eski Türk
Edebiyatı alanında akademik çalışma yapacak bir kişi için son derece önemlidir.
Keza öğrencinin Japonca veya İspanyolcadan KPDS puanını getirmesinin ne zararı
vardır? Örneğin; İspanyolca bugün Brezilya hariç Güney Amerika kıtasının tama-
712
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
mında resmi dildir. Endülüs üzerine veya Güney Amerika’daki İslam çalışmalarına
yoğunlaşacak birinin Almancadan ziyade İspanyolca bilmesi kanaatimizce daha
makuldür. İnanıyoruz ki konunun tartışmaya açılması durumunda oldukça parlak
fikirler akademiyadan gelecektir.
2- Alt Branşlaşmaya Gidilmesi
Dünyanın mikro uzmanlığa gittiği, alt bilim dallarının geliştiği bir ortamda İlahiyat Fakülteleri’nde de bu tarz bir yöntemin uygulanmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz. Buna göre İslam Hukuku Anabilim Dalı’nda da Usul-Füru ve Hukuk
Tarihi şeklinde üçlü bir ayrım branşlaşma yönünde atılabilecek önemli bir adımdır.
3- Tez Konularının Belirlenmesi
Tez konularının belirlenmesinde mutlaka bir kriterin getirilmesi gerekmektedir.
Bugün pek çok üniversitede öğrencinin seçmiş olduğu konunun danışman tarafından onaylanmasıyla tez çalışmalarına başlanmaktadır. Bizim teklifimiz öğrencinin
seçmiş olduğu konuyu anabilim dalı elemanlarından oluşan bir jüri önünde savunması eğer uygun görülürse konuya başlanması şeklindedir. Bazı üniversitelerimiz
akademik teamül çerçevesinde bu tarz bir yol takip etmektedirler. Ancak bunun
teamülden ziyade yazılı bir dayanağının olması “kapalı devre tez çalışmalarının”
önüne geçecektir.
İslam hukuku anabilim dalı bünyesinde yapılan tezlerle ilgili şöyle bir teklifte bulunmak istiyoruz. Malum olduğu üzere akademik çalışmaların esas yapıldığı
alanlar yüksek lisans-doktora ve doçentlik tezleridir. Bu çalışmalara bitirme ödevlerini ve doçentlik sınavına giren akademisyenlerin diğer makale ve çalışmalarını
da katmak mümkündür. Yüksek lisans ve doktora tez konularını belirlerken genelde öğrenciler tez konusu olarak ne seçecekleri yönünde kararsız kalmaktadırlar.
“Çalışılacak konular” şeklinde ortak bir konu havuzunun oluşturulması ve isteyen
öğrencilerin bu konu havuzundan istifade etmeleri bu kararsızlığın giderilmesine
önemli katkı sağlayacaktır.
İlahiyat Fakülteleri’ndeki İslam hukukçularının çalışılacak konularla ilgili olarak beş-on yıllık vadeyi kapsayacak şekilde bir strateji belirlemelerinin ülkemizdeki
İslam hukuku birikimine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu strateji çerçevesinde öncelikli olarak çalışılması planlanan bir takım konular belirlenir ve yapılacak çalışmaların belirlenen bu konular çerçevesinde yapılması hedeflenir. Örneğin
önümüzdeki beş yıl boyunca yapılacak bütün çalışmaların Maliki mezhebi eksenli
olması yönünde bir prensip kararının alınması durumunda beş yıl sonra geriye dönüp baktığımız da Maliki mezhebiyle ilgili yüksek lisans-doktora-doçentlik tezi,
Muhammed Tayyib KILIÇ
713
makale, bitirme ödevi, sempozyum tebliği şeklinde yüzlerce yayın yapılmış olacaktır. Böylece memleketimizdeki Maliki mezhebiyle ilgili çalışmalar belirli bir düzeye
ulaşacaktır. Keza dört temel fıkıh mezhebinden biri olmasına rağmen ülkemizde
Hanbelîlik üzerine yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Örneğin 2012-2017 arasındaki beş yıllık sürede prensip olarak bu konunun çalışılmasının hedeflenmesi belli
bir süre sonunda Hanbelîlik ile ilgili çok ciddi bir birikime yol açacaktır. Keza bu
birikim ülkemizdeki başta hadis anabilim dalı olmak üzere pek çok anabilim dalına
da ciddi anlamda bir katkı sunacaktır. Bir başka örnek verecek olursak; Hicri dördüncü ve altıncı yüzyıllar arası fıkıh çalışmalarının ele alınması şeklinde bir prensip
kararı, birbirinden kopuk çalışmaların önüne geçecek, bu durum hem İslam hukuku anabilim dalına hem de diğer anabilim dallarına çok önemli katkılar sunacaktır.
Tabii bizim burada teklifimiz illa belirli bir konunun çalışılması veya bir zorlama ya
da dayatma şeklinde değil, çalışmak isteyen kişilere bir yol göstermesi babından ve
daha üst bir stratejinin yansıması şeklindedir.
4- Tez Çalışmalarının Kalitesinin Arttırılması
Bugün Türk Eğitim Sistemi genel olarak test tekniğine dayalıdır. Öğrenciler ilköğretimden üniversiteye kadar eğitim sürecinin neredeyse bütün merhalelerinde
çoktan seçmeli test sınavlarıyla muhatap olmaktadırlar. Merkezi sınavlar açısından
bir dereceye kadar kabul edilebilecek bu uygulama ne yazık ki bütün eğitim hayatını kaplamış durumdadır. Başta internet olmak üzere yazılı ve görsel medyanın
çocuklarımızı esir alması ilkokul sıralarında aşılanması gereken okuma alışkanlığının kazandırılmasının önündeki en büyük engellerdendir. Bu olumsuzluklar,
öğrencilerin bilgi hamulelerini düzgün bir kompozisyonla kâğıda dökmemeleri
sonucunu doğurmaktadır. Bizim bu problemin aşılması yönündeki teklifimiz başta TDV İslam Ansiklopedisinin fıkha dair maddeleri olmak üzere, Türkçe olarak
kaleme alınan yüksek lisans-doktora tezleri ve alanla ilgili makalelerin öğrencilere
okutulması şeklindedir. Örneğin; 19. sayısı da çıkmış bulunan İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi bu anlamda bizler için çok önemli bir materyaldir.
Köklü 7-8 üniversite dışında pek çok fakültemizin kütüphaneleri son derece yetersiz bir konumdadır. Ancak ülkemizde İSAM gibi bir kurumun varlığı bu
eksikliği ciddi bir şekilde gidermektedir. Özellikle taşrada lisansüstü çalışma yapan öğrencilerin en azından bir haftalığına İSAM’a gidip, alanlarıyla ilgili çalışma
yapmaları ve kütüphane nedir, ne değildir? görmeleri gerekmektedir. Bu konuda
İSAM’ın imkânlarının arttırılması ve İstanbul dışından gelecek yüksek lisans ve
doktora öğrencilerine kısa süreli de olsa barınma imkânının sağlanması gerektiği
kanaatindeyiz. Özellikle İLİTAM mezunu öğrenciler (Burada genel bir değerlendirmeden ziyade kendi öğrencilerimiz üzerinden özel bir değerlendirme yapıyo-
714
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER
rum, bu program mezunu olup da lisansüstü eğitim de çok başarılı olan öğrenciler
mutlaka vardır ama bizdeki örnekler maalesef hiç de iç açıcı değildir) örgün eğitim
mezunu olmamaları sebebiyle kitap ve kütüphane noktasında son derece zayıf bir
konumdadırlar. Bu eksikliğin mutlak surette giderilmesi kanaatindeyiz. Görebildiğimiz kadarıyla dile getirdiğimiz bu eksiklikler sadece İslam hukuku alanı için
değil bütün ilahiyat branşları için genel bir problemdir.
Sonuç
Değişen ve gelişen dünyaya ülkemizin ayak uydurabilmesi yüksek öğretim sistemimizin yeni baştan gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Bugün sayıları artan İlahiyat Fakülteleri’nin, paralel doğrultuda sorunları da artmıştır. Bu sorunlar
büyük oranda müfredattan kaynaklanmaktadır. Başta İslam hukuku anabilim dalı
olmak üzere diğer anabilim dallarının problemlerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve toplumun beklentilerine cevap verebilen dünya ile uyumlu kaliteli bir
İlahiyat eğitiminin verilmesi kanaatimizce fakültelerimizin en temel sorunudur.
Download