سطأل َ َط َي ْطِْ ح َ ْا ِم اِأ َ ْم َ َ ا َي َ َاا ح نْ َِ لَ ا َا َأط ْح َي ِ ََط ْح ع َ َط َي ِ ََط ْح حْ نم.ل حْ نم ِِ ِم ِ ِ حْ نم ِْا Sayi 1/Yil 1 SAYI 3 /YIL 1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 Aylık Islami, Siyasi ve Ilmi Dergimiz.. kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk ب ِ ْس ِم FIYATI 2,00 € H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r . Fihrist Konu Yazar Sayfa Fihrist — 2 Editör 3 Tefsir Dersleri Ebu Abdurrahman 4 Tefsir Dersleri (devam) Ebu Abdurrahman 5 Ebu Ensar 6 Cemaleddin Hocaoğlu 7 Siyer /Davet Ramazan El Butiy 8 Sohbetler/Düşünceler Muhtelif Yazarlar 9 Akaid/Iman Ibni Abdulhalim 10 Ibadet/Islam Said Havva 11 Fatıma Betül 12 Muhtelif Yazarlar 13 Ansiklopediler 14 — 15 Gündem/Yorum Fetva Köşesi Beyyineler Hanımlar Köşesi Gençlerle Başbaşa Faydalı Bilgiler/Şifalı Bitkiler Basından Seçmeler Muhacirun Dergisi www.muhacirun.net [email protected] Sayfa 2 Doğrular Islamın doğrulardır, hatalar/ yanlışlar bizim yanlışlarımızdır. Okuyucularımızdan(Islama göre varsa) Hatalarımızın düzeltilmesini istirham ediyoruz. MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 ِ إِن ُكْم ْإ إِه ِك. ُ ُ Gündem/Yorum Editör dünyacı, satılmış adamcıkların işidir. Tek olan Allaha inanan Resulullahı tek önder kabul eden, Yıllardır kemalistlerle bir türlü anlaşamadığımız konular Kuran´ı tek nizam olarak kabul eden Müslümanlara göre arasında Türkiyenın düşman işgalinden kurtulması, düşmanları denize dökme, Türkiyenin ilerlemesi/yani muasır hak ve batılın ölçüşü Islamdır, Kur´andır. Güzelin-çirkinin, iyinin-kötünün, doğrunun-yanlışın ölçüsü Islamdır, medeniyyet seviyesine çıkması, Türkiyenin çok kuvvetli bir Kur´andır. Islam olmalıdır, Kur´an olmalıdır. devlet olduğu meseleleridir. Hak ve batılın, güzelin-çirkinin, iyinin-kötünün, doğrununMalesef yeni yetme Laik/Dindar müslümanlar(!)la da bu yanlışın ölçüsü Islam olmazsa herkes kendisini haklı, doğru, meseleleri tartışmaya başladık… iyi, güzel görür. Karşısındakinin batıl, yanlış, çirkin, kötü Anlaşamadığımız konular kim Kurtarıcı, kim Hain, kim olduğunu söyler. Kendi kanununun doğru, uyulması gereken doğru, kim yanlış, kim terörist, kim sapık, kim bozguncu, şeriat/nizam olduğunu söyler. Kendisini Kanun koyucu kim iyi, kim müslüman, kim münafik, kim müşrik, kim dost, yerine kor. Bu ise Insanlığı/Müslümanları bu günkü gibi kim düşman… Bunların ölçüsü kimdir? nedir? karışıklıklara, kavgalara, ayrılıklara, düşmanlığa götürür… Firavna göre Musa (a.s.), Nemruda göre Ibrahim (a.s.), Müşriklere göre Muhammed (a.s.) haşa bozguncu ve Islamda ibadetin kabul edilme ölçüsü, Allaha Şirksiz Iman sapıktı… ve Salih Amel (yapılan işin Şeriata uygun olması)dir. Iman Firavn insanların ihtiyaçlarını karşıladığı için, Karun etmeyen bir kişinin yaptığı iyilik kendisine bir şey zengin olduğu için, mekke müşrikleri kahraman, dindar, kazandırmaz. Mekke Müşriklerinin Hılful Fudul teşkilatı yardımsever oldukları için iyi idiler. Cengiz, Iskender, veya Hatemi Ta-i´nin çömertliği gibi. Hitler kuvvetli oldukları için doğru Bir Kimsenin iş yapması, yol yapması, Tek olan Allaha inanan, idiler… Saddam, Kaddafı, La Mubarak, Esad 40 Resulullahı tek önder kabul ekonomiyi düzeltmesi, faizi kolaylaştırıp ev alımını sağlaması, herkesi sigortalı yıldan beri dost ve kardeşdiler, bu gün eden, Kuran´ı tek nizam yapması, Kur´an okuyuşunu azılı düşman, hain ve terörist oldular. olarak kabul eden kolaylaştırması onun Müslüman Abdulhamid ve Müslümanlar hain oldu, olduğuna alamet/ ölçü değildir/olamaz. Müslümanlara göre hak ve M. Kemal ve Inönü kurtarıcı…ve Öyle olsa, çalışkanlıklarından ve Erdoğan? batılın ölçüşü Islamdır, ekonomilerinden dolayı Çin devletini ve Nazilere göre Hitler, Kemalistlere göre Kur´andır. GüzelinBütün Avrupalıları Müslüman kabul M.Kemal bir kahraman ve kurtarıcı çirkinin, iyinin-kötünün, etmeniz gerekir. Kur´an okunmasına olabilir. Tabi ki sormak lazım, Kimi müsaade ettiklerinden, başörtüyü serbest kimden kurtarmış? Kimi denize dökmüş? doğrunun-yanlışın ölçüsü Evet, Onlara göre Türkiye kurtarılmış. Islamdır, Kur´andır. Islam bıraktıklarından dolayı Avrupalıları, La Düşmanlar denize dökülmüş. Inkılaplar olmalıdır, Kur´an olmalıdır. Mübareki, Kaddafiyi, Saddamı, Esadı Müslüman kabul etmeniz gerekir. yapılmış. Türkiye muasır medeniyyet Bize göre Müslüman, Tağutu reddetip, Allaha iman edip, seviyesine /aydınlığa çıkmış. Kargalar öldürülmüş… Salih amel işleyendir. Bu kimse eğer çalışkan olmazsa Onlara göre Kafasının içinde örümcekler dolaşanlar tembel Müslümandır veya Namaz kılmayan veya hırsız bertaraf edilmiş. Yani Kafasının içinde Islam/Şeriat düşüncesi olanların örümcekleri giderildi/başı açıldı. Beyni Müslümandır… Ama Tağutu reddetmiyorsa Müslüman olamaz. Hele hele Tağutun gücünü, ekonomisini yıkandı. Medreseler kapatıldı, yani Kur´anla Resulullahla düzeltiyorsa bunu siz düşünün… irtibat koparıldı da hürriyetlerine kavuştular. Insanlar Evet, birileri Tayyibe kurtarıcı, kahraman gözüyle aldatıldılar… Bazıları makamlarla, bazıları tarlalarla, bazıları kemiklerle Kılıçdaroğluna hain, din düşmanı olarak bakabilir. Tabi ki aldatıldı. Aldanmayıp direnenler(Şeyh Şaid, Atıf Efendi gibi) bu nereden baktığınıza bağlı. Kılıçdaroğlunun taraftarları da Ona Kurtarıcı Tayyibe hain, din istismarcısı diyorlar. Biz öldürüldü, sürüldü veya mecburen susturuldu. her ikisini de Islam Düşmanı olan TC Kemalist Devletin Belki devletleri yıkılan,dinleri, Imanları-Imamları alınan, üstdüzey hizmetçisi- (devlet Islam düşmanı ve Laik=dinsiz topraklarına el konulan, babaları-dedeleri öldürülen 21. olduğuna göre)- olarak görüyoruz. Kalblerine muttali yüzyılın yavru kargalarına(!) ne oluyor…(Islam hariç) Dünyanın hiç bir yerinde Baba katiliyle, babanın aynı safta olamadığımızdan söz ve işlerine bakıyoruz ki işlerini şeriata göre yapmıyorlar. O halde birisi çalışkan Laik/Demokrat, olduğu bir yer görülmemiştir. Davasından bu kadar çabuk diğeri tembel Laik/Demokrattır diyorum. vazgeçen insan görülmemiştir. Bu ancak deniyyetçi/ alçak Büyük Kurtarıcı? Sayfa 3 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r . TEFSIR DERSLERI Ebu Abdurrahman 6 - Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder. 7 - Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için. 8 - Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir. 9 - 10 - Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü? 11 - Gördün mü (ne dersin?), ya o (kul) doğru yolda olur, 12 - Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse? 13 - Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse, 14 - O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu? 15 - 16 - Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, and olsun ki biz, onu perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz. 17 - O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın. 18 - Biz de Zebanileri çağıracağız. 19 - Sakın onu dinleme de (Rabbine) secde et ve yaklaş. müstağni gördüğü için." Mal ile, ilim ile yahut makam ve mevki ile kendisini müstağni görür de bunların Allah'a ait olduğunu itiraf etmesi gerekirken etmez, Allah Teâlâ'ya ibadet ve takva ile şükretme yerine O'na karşı nankörlük eder. İbn Kesîr şöyle der: "Allah Teâlâ insanın kendisini müstağni gördüğü ve malı çoğaldığı zaman sevinçli, şımarık ve azgın olduğunu haber veriyor. Sonra da onu tehdit etmek korkutmak ve ona öğüt vermek üzere şöyle buyuruyor: "Dönüş şüphesiz ki ancak Rabbinedir." Dönüp dolaşıp varılacak yer Allah'ın huzurudur. O mal sahibini "Nereden topladın ve nereye harcadın?" diye hesaba çekecektir." Nesefî de şöyle der: "Bu, iltifat yoluyla (üçüncü şahıstan ikinci şahsa dönmek suretiyle) azgınlığın sonucundan insanı korkutmaktır. Yani "Gerçekten dönüşün Rabbine olacak ve O sana azgınlığının cezasını verecek" demektir. Bu üç âyet kâfir insanın karakterini beyan etmiş, onu uyarmış ve bu karakteri, insanın kendisini her müstağni görüşünde azgınlık olarak nitelendirmiştir. Daha sonra Allah Teâlâ bize, insanın azgınlığına dair örnekler sunmuştur: a- "Baksana, sen bir kulu namaz kıldığında menedene." Bu azgınlık görüntülerinden ilkidir. Bir insanın, başka bir insanı namazdan Allah Teâlâ'ya ibadet etmekten menetmesidir. Birinci âyetteki hitap, dikkatini bu insanın azgınlığına çekerek Rasûlullah (s.a.v)'e yönelmiştir. Bu insanın kendisini müstağni görmesinin sonucu olarak azgınlığa bir örnektir. Kendini Müstağni Görüp Azgınlık Eden İnsan (Âyet 6-14) "Sakın okumamazlık etme!" (kella ) yasaklama anlamı ifade etmek üzere kullanılan bir kelimedir. Bu anlatım düzeni içinde o bir kelimedir. Bu anlatım düzeni içinde o kelime şu mânaya gelir: "Bazı insanlar kâinatı ve hayatı Allah'ın adıyla okumuyor ve bundan çıkarılması gereken sonuçları çıkarmıyorlar. Yine bazı insanlar Allah Teâlâ'nın öğretme, yaratma ve ihsanda bulunma nimetlerine şükretmiyorlar." Bu sebeple Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Çünkü insan azgınlık eder. Kendisini b- "Baksana ya o kul doğru yolda ise veya takvayı emrettiyse?" Nesefî'nin kanaatine göre burada hitap yine Rasûlullah (s.a.v)'edir. Bu bizim de tercih ettiğimiz görüştür. İbn Kesîr'e göre bu hitap namaz kılanı menedendir. O der ki: "Söyle bakalım. Ya o senin kendisini menettiğin kimse yaptığı işte doğru yolda ise? Yahut o, sözüyle takvayı emretti de sen onu menedip namazından dolayı tehdit ettiysen?" Benim tercihim buradaki hitabın da Rasûlullah (s.a.v)'e ait olmasıdır. "Ey Muhammed! Bu namazdan meneden azgın insan şayet doğru yolda olsa ve takvayı emretseydi, bu kendisi için doğru َ َ َ غن َ } أَ اآُ ا ن6{ َ َ ََل َ غَى َ نسن َّ َ َك اَّل نَّ ا ً} َع َبدن9{ َ َ َ} أَ َآأَيَتَ نغا َّيي ي8{ َ َ } نَّ ا نَّغَ َآ الَ نغى7{ } أَ َو أَ َر َى00{ } أَ َآأَيَتَ نَّ َكل َ َعىَ ن َغ ا َد01{ لىا َ نَّ َذن } أَغَ َم يَ َ ىَ َم َّ َ ا01{ َ َوى ََوغا َ } أَ َآأَيَتَ نَّ َك اي01{ َّلغنا َق َو ا }01{ َّ َللى َ َ َ} َك اَّل غَنَّل غا َم يَ نَ ََّ غ01{ َّللاَ يَ َى َّ َاَ ل ً َّلغ ا غ َ َد اع َ }07{ ََ} فَ َىىَ َد اع نَل َّيي06{ ٍ َلةن َّ َِ ٍ َ للىَ ٍ َكل َّذ َّ َن }08{ َ َنغ از َلنَّى 96-ALAK SURESI (2) Sayfa 4 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 ِ إِن ُكْم ْإ إِه ِك. ُ ُ gelen ( (زبينةkelimesidir. Burada maksat azap melekleridir." Secde Âyeti (Âyet 19) Allah Teâlâ bu azgın ve hayırdan meneden insana, hatırlattıktan, öğüt verdikten ve uyardıktan sonra sûrenin son âyeti, Rasûlullah (s.a.v)'e bu insana c- Ey Muhammed; "Baksana ya o yalan saydı ve yüz uymayı yasaklamak ve secdeyle Allah'a yaklaşmayı çevirdi ise" Yani namazdan meneden bu insan emretmek üzere gelir. Bu aynı zamanda bütün gerçeği yalanladı ve ondan yüz çevirdi ise. "Bilmez ümmete yönelik bir hitaptır. Allah Teâlâ şöyle mi ki gerçekten Allah görmektedir?" Nesefî şöyle buyurur: "Sakın sen ona uyma." Nesefî şöyle der: der: "Allah'ın, onun doğru yolda olma ve sapıklık "Onun isyanına karşı sen itaatinde sebat et. "Secde hallerini bilip haline göre ona karşılık vereceğini et." Secde etmeye devam et. Allah Teâlâ burada bilmez mi? Bu büyük bir tehdittir." İbn Kesîr de namazı kasdediyor." "Ve yaklaş." Nesefî der ki: şöyle der: "Şu doğru yolda olan kulu meneden bu "Secde ile Rabbine yaklaş. Çünkü kulun Rabbine en insan, Allah'ın kendisini gördüğünü, sözlerini yakın olduğu zaman secde halindeki zamanıdır." İbn işittiğini ve ona, davranışına göre eksiksiz karşılık Kesîr de şöyle der: "Ey Muhammedi Seni vereceğini bilmez mi?" engellediği ibadete devam ve çok ibadet etme konularında ona uyma. Dilediğin yerde Vazgeçmezse Onu Tutup namaz kıl ona aldırma. Zira Cehenneme Sürükleriz Allah seni koruyacak ve (Âyet 15-18) yardım edecektir. O seni "Sakın!" Bu azgın ve insanlardan da korur. Secde et meneden insana yapılan bir ve yaklaş." yasaklamadır. "Eğer bundan vazgeçmezse" Nesefî der ki: Tamamlayici bilgiler: "Bu halinden vazgeçmezse"; İbn Kesîr de şöyle der: Yazı Yazmayı ve İnsana "İçinde bulunduğu inat ve Bilmediklerini Öğreten karşı gelmeden vazgeçmezse; Allah'tır (Âyet 1-3) "andolsun ki onu alnından 1- "Oku! Rabbin sonsuz tutup sürükleriz." Nesefî der kerem sahibidir. Ki O kalemle ki: "Andolsun ki elbette onu öğretti. O insana bilmediği alnından tutup cehenneme sürükleriz. Âyette geçen ( şeyleri öğretti" âyetlerini tefsir ederken Nesefî şöyle (السفعkelimesi bir şeyi tutup şiddetle çekmek der: "İlmî faydalar verme lütfunun ötesinde bir lütuf anlamınadır." "Yalancı günahkâr alnından." yokmuşçasına, Allah Teâlâ, lütfunun kemaline, Sözlerinde yalancı, işlerinde hatalı olan alın değil kullarına bilmediği şeyleri öğretmeyi ve onları onun sahibidir. "O zaman çağırsın meclisini." ( cehalet karanlığından ilmin aydınlığına çıkarmayı :(النادىBir kavim toplantı yeri anlamınadır. Burada delil getirmiştir. Ayrıca yazı ilminin üstünlüğüne de maksat toplantı yerinde bulunanlardır. İbn Kesîr dikkat çekmiştir. Çünkü yazı ilminde büyük faydalar şöyle der: "Kavmini ve soyunu çağırıp onlardan vardır. Zira ilimler, hikmetler, öncekilerin haberleri yardım istesin." "Biz de zebanileri çağırırız." İbn ve Allah'ın indirilmiş olan kitapları ancak yazıyla Kesîr der ki: "Zebaniler azap melekleridir. Böylece o korunabilmiştir. Eğer yazı olmasaydı din ve dünya bizim taraftarlarımız mı yoksa kendi taraftarları mı işleri düzgün gitmezdi. Allah Teâlâ'nın derin üstün gelecek görür." Nesefî de şöyle der: "( ( الزبانيةhikmetlerine kalem ve yazıdan başka delil sözlükte polisler anlamınadır. Tekili itmek mânasına bulunmasaydı delil olarak sadece bunlar yeterdi." yoldan nehyetmekten, namazdan ve dolayısıyla takvadan menetmekten daha iyi olmaz mıydı?" Görüldüğü gibi bu iki âyet, doğru yolda gitmemenin ve takvayı emretmemenin, azgınlığın bir göstergesi olduğunu göstermektedir. Sayfa 5 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r . Fetva Köşesi Ebu Ensar Içtihad, Islâmda ki hükmü belli olmayan bir olayın hükmünü Kur'âna uygun Kelime olarak "mezhep", girilen ve gidilen olarak ortaya koyma çabası olduğuna yol demektir. Kişinin bir konuda herhangi göre, içtihat yapacak şahsın esas kaynak bir görüşe sahip olması, o yöne doğru olan Kur'ân-ı Kerîm'i, onun açıklaması dönmesine ve gitmesine mecazi olarak olan Sünneti ve bu ikisinin onayladığı "mezhep" denir. Bu anlamda "Ebu Icmaı yeterince bilmesi gerekir. Tâ ki, asıl Hanife'nin mezhebi" demek, sözkonusu kaynaklarda belirtilen bir hükümden edilen meselede onun görüşü, demek habersizce ve kendi görüşünde aslolana olur. Daha sonra "mezhep" terimi; dinî zıt bir hüküm ortaya koymasın ve olaylar konularda bir şahsa ait görüş ve arasındaki ilgiyi görerek isabetli hüküm yorumların bütünü ve bil-âhere de, usûl verebilsin. Demek ki, bu oldukça zor ve bakımından bir şahsa ait görüş ve herkesin ulaşamayacağı bir seviyedir. yorumlara (bu usulü benimseyen Alimler Allah (c.c) da: tarafından) katılan ve ilgili bütün Bilmiyorsanız zikir ehline sorun" (Nahl, zamanları içine alan görüş ve yorumlar 43) buyurduğuna göre İslâm toplumunda, bütünü ve sistemi anlamlarını hükmü bilinmeyen olayların sorulacağı bir kazanmıştır. Bu anlamda "İmam Ebu bilenin ya da bilenlerin bulunması gereği Hanife'nin mezhebi" veya "Hanefî ortaya çıkar. İşte bunlar müctehidlerdir ve mezhebi" denebilir. Ama Ebu Hanife'nin genel kabul gören görüşe göre her ve diğer müctehid imamların zamanında devirde yeterli sayıda müctehid bugün ki anlamda bir mezhepten yetiştirmek, İslâm milleti üzerine "farz-ı sözedilemez. Müçtehidlerin ya da kifâye" düzeyinde bir borçtur. Çünkü her diğerlerinin görüşleri vardır. Müçtehidlerin devirde hükmü belli olmayan meseleler görüşleri bir arada toplandığı halde diğer ortaya çıkabilmektedir. görüşler ayrı bir kitap halinde değildir... Allah Rasûlü hayatta iken vahiy devam İslâm'ın asıl kaynağı Kur'ân ve onun ettiği için yeni yeni ortaya çıkan açıklayıcısı olan Sünnettir. İcma, Kıyas ve meselelerin hükmünü öğrenmek problem diğer şer’î deliller de Kur'ân'a tâbi değildi. Rasûlullah'ın vefatından sonra ve olduklarından, aslolan yine Kur'ân'dır ve ona yetişen Sahabe varolduğu sürede bu anlamda Kur'ân İslâm'ın yegâne ortaya çıkan meselelerin hükmü, onlara kaynağıdır. Her müslüman fert için soruldu ve onların müctehid olanları aslolan da Kur'ân'a ve Sünnete göre âyetler ve hadisler ışığında görüşlerini yaşamaktır. açıkladılar. Arkasından Tâbi'ûn geldi. Meseleler de çoğaldıkça çoğaldı. Bu İslâm bütün insanlara, bütün zamanlar meseleleri de tâbi'ûnun müctehidleri için gönderilmiştir. Ahkamı sürekli ve cevaplandırdılar, bu meseleler hakkındaki sonsuzdur. Fakat, Kur'ân-ı Kerîm'in ifade görüşlerini, yani mezheplerini açıkladılar ettiği hükümler; bu hükümlerin esası olan ki, İmam Ebu Hanife ve İmam Malik ve bizim telâffuz ettiğimiz kelimeler bunların öne çıkanlarıdır ve o dönemde itibarıyla, sınırlıdır. Sınırlı ayetler sınırsız başka müctehidlerde vardır, fakat olayları anlatamayacağı-na göre; görüşüleri bize ulaşmamıştır. Meselesi yenilenen olaylara paralel olarak hüküm olan vatandaş gidip onlardan birisine üreten bir kaynağın olması gerekir ki, o da sorar ve davranışını ona göre ayarladı. O "Içtihad"tır. dönem bu açıdan çok zengin bir dönem oldu ve bu dönemin müctehidleri MEZHEBLER Sayfa 6 (1) MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 onbinlerce meselenin hükmünü tesbit ettiler. Büyük Imamlar olan Ebu Hanife, Malik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel (Allah onların hepsinden razı olsun) hem birçok meziyetleriyle halk tarafından benimsendikleri, hakikaten Müçtehid oldukları için onların görüşlerine, yani mezheplerine daha çok başvurulur oldu ve onların görüşleri yazılıp tesbit edilebildi. Diğerlerinin görüşleri ya unutulup gitti veya aktarılmadı veya sıhhatli olmayan yollarla ve tek-tük aktarılabildi. Dolayısıyla ictihad adına en önemli dönem olan o dönemden bize bütünüyle sağlıklı olarak sadece dört Imamın ve arkadaşlarının görüşleri aktarılabildi. Onlardan sonra da Mezheblerinde müçtehid gelmiş olmakla beraber onlar kadar kapsamlı Mutlak Müçtehidler çıkmadı. Çünkü onlar işin kaynağına yakın idiler, hadislerin sahih olan ve olmayan yollarını tanıyor, kendilerinden önceki sahabenin ittifak ettikleri noktaları iyi biliyorlardı. Sonradan zorunlu olarak ortaya çıkan Usulü hadis ilmine ihtiyaçları yoktu. Arapçanın henüz bozulmadığı bir dönemde yaşıyorlardı ve ictihad için çok önemli olan Arapçayı, çaba göstermeksizin iyi biliyorlardı. İslâm hayata hâkimdi, çaba göstermeden, sıradan bir bilgi olarak zaten çok şey biliyorlardı. Ve belki de bütün bunlardan ve benzeri meziyetlerden ötürü Efendimiz (sav) onların "hayırlı asır"da bulunduklarını haber vermişti. Halbuki, daha sonra gelen müctehidlerin sözünü ettiğimiz konularda fazla bilgiye ihtiyaçları oldu. İşleri arttığından ötürü seviyeleri de öncekilere göre küçük kaldı. İctihad etmelerine rağmen onlar kadar kapsamlı olamadılar. Ve o "dört imam" hep zirvede kalmaya, tabir caizse rekoru ellerinde tutmaya devam ettiler ve ediyorlar. REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 ِ إِن ُكْم ْإ إِه ِك. ُ ُ Beyyineler Cemaleddin Hocaoğlu onlar heva ve heveslerinin peşinde hükmetmelerine veya Allah’ın gitmektedirler. Halbuki Allah’ın indirdiği kanunlardan başkasına dosdoğru delili olmadan heva ve boyun eğip, rıza göstermesine asla hevesine uyandan daha sapık kim müsaade etmez. Hatta Allah’ın vardır? (Kasas, 50) ,,Sonra hükmünün dışındaki bütün hüküm ve (Habibim) seni de bir din emrinden kanunlara küfredilmesini, red ve ISLAMDA DEVLET (1) şeriat’ın üzerine memur kıldık. 0 inkar edilmesini emreder. Kendi (Muamelat bölümünde)Görüldüğü halde sen o şeriat’a tabi ol! hüküm ve kanunlarından başka üzere, Devlet İslam’ın dışında değil, Bilmezlerin heva ve hevesine hüküm ve kanunlara uyulmasını ve içindedir; İslam dininin bir uyma!” (Casiye, 18),Çünkü, rıza gösterilmesini haktan çok uzak bölümüdür, İslam hukukunun bir onlarAllah’ın iradesinden sana bir sapıklık ve şeytanın yoluna tabi parçasıdır. Ve o derece ki, iman gelecek hiç bir şeyi def edemezler. olmak şeklinde niteler. meseleleri, namaz ve oruç gibi ibadet Şüphe yok ki, zalimler birbirinin İşte apaçık ayetler:,,Sana indirilen meseleleri nasıl İslam’ın birer emri, dostudur. Allah ise takva sahiplerinin Kur’an’a da senden öncekilere yerine getirilmesi gereken birer dostudur.” (Casiye, 19), Rabbinizden indirilmiş olan kitaplara da iman vecibe ve birer fariza ise, devlet size indirilen Kur’an’a uyun! Ondan ettiklerini boş yere iddia edenlere bir meselesi de İslam’ın bir emri olup başkasını dost edinip de kendisine bakmadın mı ki? Ona küfretmeleri yerine getirilmesi gereken bir vecibe uymayın! Ne kadar az öğüt emrolunduğu halde tağutla ve bir farizadir ve nihayet tutuyorsunuz!”(Araf, 3) hükmetmeyi isterler. Şeytan da onları müslümanlar İslam hukukunun uzak bir sapıklıkla saptırmak Görüldüğü üzere, Devlet İslam’ın usul ve kaidelerine göre, İslamî ister.”(Nisa, 60) dışında değil, içindedir; İslam dininin bir devlete sahip olma bir bölümüdür, İslam hukukunun bir 3- Kim Allah’ın indirdiğinden ve sorumluluğu altında parçasıdır. Ve o derece ki, iman mesele- Peygamberi’nin getirdiğinden bulunmaktadırlar. leri, namaz ve oruç gibi ibadet meseleleri Önemine binaen meseleye başkasıyla hükmederse ,,Tağut” nasıl İslam’ın birer emri, yerine getirilaçıklık getirilmiş ve kesinlik ile yani put ile daha açığı put mesi gereken birer vecibe ve birer fariza kazandırılmıştır. Şöyle ki: kanunlarıyla hükmetmiş olur. ise, devlet meselesi de İslam’ın bir emri olup yerine getirilmesi gereken bir veci- ,,Tağut” bir Kur’an terimi olup 1- İslam müslümanların kendi be ve bir farizadir ve nihayet müslüman- haddini tecavüz eden, her şeyde prensiplerinden başka prensiplere lar İslam hukukunun usul ve kaidelerine ukalalık yapan kimseye denir. Bir boyun eğmelerine müsaade ve göre, İslamî bir devlete sahip olma so- milletin tağutu; Allah ve müsamaha etmediği gibi, umumî rumluluğu altında bulunmaktadırlar. Resulü’nün emrinden başka neye prensiplerine ve teşrî ruhuna ve kime uyarlarsa işte odur. uygun olmayan her şeyi de kati Bir başka ifade ile; Allah’tan başka olarak yasaklar. Allah iki yol İşte bütün bu ayetler gösteriyor ki, kime kulluk ediyorlarsa, Allah’ın gösterir, üç değil!.. Ya Allah’a ve müslüman bir milletin, gerek maddî indirdiği nizamdan, Resulü’nün O’nun Resulü’nün getirdiği ve manevî ve gerekse dünyevî ve gösterdiği yoldan başka herhangi bir hükümlere uymak, yahut da şeytanın uhrevî bütün iş ve muamelelerinde ize ve -izime gidiyorlarsa tağut odur. ve uşaklarının koydukları kanunlara başvuracağı nizam Kur’an nizamıdır. Allah’a inanan, Allah’tan başka uymak. Allah ve Resulü’nün emir ve Kur’an nizamından başkası hevadır, hiçbir şeye inanmaz ve inanamaz. Bu hükümlerinin dışında kalan herşey, sapıklıktır, şeytana ve zalimlere dost imanının bir gereği olarak da şeytandan veşeytanın olmaktır ve nihayet öğüt ve Allah’ın nizamından başka hiçbir uşaklarındandır. nasihattan anlamıyanların işidir... nizam kabul etmez ve edemez. Ederse, Allah’a olan imanı gider ve kâfir Allah’ın mutlak hakimiyetini ifade olur. Bunun başka türlü tevil ve tefsiri 2- Şu da bir hakikattır ki, Allah, eden ayetlerden birkaçı:“Artık onlar kendisine iman edenlerin, kendi yoktur. sana icabet etmek istemezlerse, bilki hüküm ve kanunlarından başkasıyla Sayfa 7 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r . Siyer/Davet Ramazan El Butiy felsefî münakaşa ve hurafelerin fesadı içinde boğulmaktaydı. Peygamber (s.a.v.)'in doğum yeri olan Arap Yarımadasından 4)-Hindistan Üstad el-Nedevi'nin de naklettiği gibi; «Hint tarihçileri, ve yüce Resûlün hayatından söz etmeye başlamadan önce, Hindistan'ın dinî, ahlâki ve sosyal bakımdan en geri Bi'seti Muhammediyenin bu bölgede ortaya çıkmasını ve devirlerinden birinin, milâdın altıncı asrının başlarına İslâm Da'vetinin başkalarından önce Arapların eliyle gerçekleşmesini gerektiren ilâhî hikmeti aydınlatmamız icâb rastladığı kanaatinde birleşmektedirler. Hindistan da komşu ve dostlarıyla birlikte bu ahlâkî ve içtimaî çöküntüden eder. nasibini almıştı. Bunu açıklamak için öncelikle, Arapların Özelliklerini ve İslâm öncesi mizaçlarını bilmemiz gerekir. Ayrıca üzerinde Bu çeşitli milletlerin içinde bulundukları çöküntü ve sıkıntıya onları düşüren müşterek durum, yalnızca maddi yaşadıkları coğrafi bölgeyi ve konumunu göz önünde değerlere dayanan degil; ayrica doğru yolda kendilerine bulundurmamız gerekir. Buna karşılık, o zamanki Fars, rehberlik edecek ideal bir örnekten mahrum olan medeniyet Bizans, Yunan ve Hint gibi diğer milletlerin mizaçlarını, yaşama biçimlerini ve medenî özelliklerini de düşünmemiz ve uygarlıgin kendisidir. Medeniyet çeşitli kaynak ve dayanaklariyla sebeb ve araçtan başka birşey değildir. Eğer icâb eder. bu medeniyetin sahihleri, doğru düşünce ve ideal örnekten O halde ilk olarak, Arap Yarımadası civarında yaşayan mahrum iseler; bu medeniyet onların elinde ızdırap ve İslâm öncesi milletleri, içinde bulundukları durumu kısaca sıkıntı çukuruna düşmeye sebeb olur. gözden geçirelim : Eğer bu medeniyet sahihlerine, ilâhi O vakitler dünyaya iki süper devlet vahiy ve din vasıtasıyla oluşan hidayet hâkimdi. Medeni dünayayı ikisi yolu olursa; bu medeniyet ve uygarlığın aralarında paylaşmıştı. Bu iki devlet: tüm değerleri, mutluluğa götüren güzel İran ve Bizans... Bunların arkasından sebebler oluverir. Hint ve Yunan gelmekteydi. İslam'ın Doğuşu ve Arap Yarımadası (1) 1)-Iran Iran birbiriyle çarpışan çeşitli dini felsefî şübhelerin boy attığı bir alandı. Yönetimi elinde bulunduran kişilerin desteklediği Zerdüştlük bunlardan biriydi. Kişinin anasıyla, kızıyla veya bacısıyla evlenmeyi üstün tutması temel felsefe-sindendi. Hattâ milâdi beşinci asrın ortalarında hüküm süren II. Yezdücerd kendi kızıyla evlenmişti. Bu çeşit, çirkinliklerin ve ahlâkî yozlaşmanın sadece bir yönüdür. Onların hepsini burada saymaya imkân yoktur. Ayrica İran'da başka bir düşünce üzerine kurulmuş «Mazdekçilik» de vardı. Mazdekçilik; insanların suda, ateşte ve otlaklarda ortak oldukları gibi, bütün mallarda ve kadınlarda da ortak olduklarını savunarak, tüm kadınları helâl, bütün mallan da mubah ilân etmişti. Bu ideoloji nefislerine ve zevklerine düşkün olanlar tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı ve alkışlandi. 2)-Bizans Bizansa da sömürgecilik ruhu hâkim olmuştu. Bir taraftan kendi içinde, diğer taraftan Mısır ve Suriye Hrîstiyanları arasında meydana gelen dini ihtilâflar yüzünden başı dertte İdi. Bizans, azgın nefislerin ve aşın isteklerin işaret ettiği ölçüde Hristiyanlığı değiştirmek ve oyuncak haline getirmek için kıyasıya bir savaşta kendi askeri gücüne ve sömürgecilik arzusuna dayanmaktaydı. Aynı zamanda, Bizans, çöküntü yönünden İran'dan geri kalmıyordu. Aşırı vergilerden ve alıp yürüyen rüşvetten kaynaklanan iktisadî zulüm, gerileme ve ahlâksızca yaşayış Bizans'ın geleceğini karartıyordu. 3)-Yunan Yunan hiçbir faydalı sonuca varmaksızın müptelâ oldukları Sayfa 8 Arap Yarımadası Arap Yarımadası, yukarıda saydığımız ızdırap kaynaklarından uzak ve sakin bir halde idi... Yarımada sakinlerinde, ahlâkî çöküntüyü hızlandıracak, herşeyi mubah görecek ve bunları dinî bir çerçeve içinde sunacak diktador medeniyetindeki faktörler ve konfor yok idi. Yine onlarda, komşularını hâkimiyetleri altına almak için Bizans'ın askerî saldırganlığı da yoktu. Yunan'ın söz düellosu ve felsefe bolluğu da yoktu ki onlarda hurafe ve mitolojinin kurbanı olsunlar... Arapların tabiat ve mizaçları, henüz bir potada erimemiş ham maddeye daha çok benziyordu. Onların tabiatında, temiz insanlık fıtratı gözüküyordu. Ayrıca, iffet, intikam duygusu, sözünde durma, cömertlik ve mertlik gibi insanî davranışlara doğru ciddî yönelişler gözüküyordu. Ama ne var ki onlar kendilerine doğru yolu gösterecek bilgiden mahrum idiler. Zira onlar ilk yaratıldıkları hâl üzere, basit bir cehaletin karanlığı içinde yaşıyorlardı. Bundan dolayı, insani değerleri yok eden yoldan sapmaları kendilerine hâkim oluyor; iffet ve şerefini korumak maksadıyla da; çocuklarını öldürüyorlar, cömert görünmek için zarurî mallarını telef ediyorlar ve intikam ve yiğitlik duygusunun etkisiyle aralarında çıkan savaşlarda her tarafı yakıp yıkıyorlardı. Bu demektir ki, diğer milletler medeniyet, kültür ve uygarlık meş'aleleriyle kendi sapıklıklarına çare arıyorlardı. Yâni doğru yolu bulmaya uğraşıyorlardı. Bundan dolayı da, fesat bataklığında durmadan görüş, fikir, plân ve proje değiştiriyorlardı. MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 ِ إِن ُكْم ْإ إِه ِك. ُ ُ Sohbetler/Düşünceler DOĞU OLAYLARI VE ALTINDA YATAN GERÇEKLER „Kim de benim zikrimden yüz çevirirse (bilsin ki), onun dar bir geçimi olur ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşre(2) deceğiz...“ (Taha, 124) Yani, Allah ile bağını koparan, O’nun engin rahmetiyle Işte; tepeden tırnağa bir mikrop fıçısı alakasını kesen, O’nun gönderdiği ve Mustafa Kemal’in millete ve memlekete indirdiği Şeriat nizamını kaldırıp, yerine bulaştırdığı hastalığın neticesi bu!.. yabancılardan getirdiği veya kendi kafasına göre yaptığı kanunları, millet hayIstisnalar kaideyi bozmaz. Tüm millet atını düstur ve kanun kabul eden kişi ve hasta; Erkeği de kadını da, genci de, ihmilletlerin hayatı, ne kadar bolluk ve tiyarı da, ordusu da sivili de hasta! eğlence içinde geçse bile sıkıntılarla ve Hem o derece hasta ki, komada, sayıklıy- çalkantılarla doludur. Kararsızlıkların, or, neresinin ağrıdığını da bilmiyor; ölü- kuşkuların içinde bocalayıp dururlar; bir türlü huzur bulamazlar, darboğazdan mün eşiğinde, tehlike çanı çalıyor!.. Üldarboğaza girerler; Siyasî dar boğaz, kenin doğusu da muzdarıp batısı da! ekonomik dar boğaz, asayiş dar boğazı Rahatsızlık her tarafta hissediliyor ve bu birbirini takib eder, terör ve anarşi alır yürür; millet evladı birbirini kurşunlar, ıstırab, bu rahatsızlık, yukarıda belirtildünyada rezil, ahirette sefil olurlar. Üstediği gibi silahlı eyleme dönüşüyor; 60 öncesi, 12 Eylül öncesi olaylarda olduğu lik Allah gözlerini de kör eder!.. gibi, bugün de genelde doğuda bu cins olaylar hüküm sürmekte; mazlum ve mağ- Bir başka ayette şöyle: dur insanımız iki ateş arasında kalmakta „Ve böylece biz, kazandıkları (günahlar) ve ne yapacağını şaşırmakta! dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir Hemen şunu ilave edelim ki, bu olayları, kısmının başına geçiririz (birbirine mune bölge valileri ne Türk ordusu ve ne de sallat) ederiz.“ (Enam, 129) Bu ayetin ordu-aşiret işbirliği durduramaz ve dur- tefsirinde Malik b. Dinar diyor ki, Ben Zebur’da şu ifadeyi gördüm: „Allah diyduramıyor! Zira; bu olaylar, köklü ve or ki, ben münafıklardan münafıkların derin bir hastalığın; kemalizm hastalığının belirtileridir. Kemalizm me- eliyle intikam alırım. Sonra da mülaneti devam ettiği müddetçe, bu olaylar nafıkların hepsinden intikam alırım.“ da devam edecektir. Ve bunun ıstırabını Kur’an’ın yukarıda mealini yerdiğimiz milletçe cekiyoruz ve daha da çekeceğiz! ayet-i kerime’si de çeşitli manaların Işte doğudaki insanımız da çekiyor, batı- yanında bu manayı da ifade etmektedir. daki insanımız da; PKK’da ve bilmem ne Işte ayet ve haberler gösteriyor ki, zulme -izm de çekiyor, asker de çekiyor... Çeksapanların, Şeriat’a karşı çıkanların başmiyen bir zihniyet var ki, o da bilinçli larına Allah zalimleri musallat eder, onIslam düşmanları: Onlar perde arkası kıh ların eliyle onlardan intikam alır. Şayet kıh gülüyorlar, müslümanlar, kördöğüş dönmezlerse, ahiret hayatında hepsini mesabesinde birbirlerine kurşun sıkarlarcehenneme doldurur!.. ken onların keyfi yerinde, rahatı yerinde!.. Bir diyecek yok!.. Adamlar seneler Devleti yöneten kemalistlere, PKK ve senesi planlarını yapmış, ipin ucunu elle- diğer –izmlere ve topyekün millete seslerine almış, istedikleri gibi çekip uzatıyor- niyor ve diyoruz ki: Put yolunu bırakın, lar; tahrik ve ajanlarıyla, silah ve malze- Allah’ın kitabına ve Şeriat kanunlarına meleriyle çeşitli isimler ve ünvanlar altın- dönün! Kur’an anayasa, Şeriat kanun, da meş’um emellerini gerçekleştirmeye devlet Islam olsun!.. doğru gidiyor ve hedeflerine adım adım yaklaşıyorlar. Ezilen ve sömürülen, PKK ve benzeri -izmlere de diyoruz ki: saldırılan ve öldürülen temelde müslüSizler de ezilen ve sömürülen bir milletin mandır, müslümanlardır. Günümüzün evlatlarısınız. Bunun ızdırabını duyuyor, dünyasının müslümanı bu! Çekiyor, bu gidişle daha da çok çekecek!.. Bu çekişin kurtuluş çaresini arıyorsunuz. Fakat bir de ahireti var; hep birlikte ahirette de yanlış kapı çalıyorsunuz; takib ettiğiniz çekeriz! Ve bu ilahî kanunun bir ifadesi- usul ve metod yanlıştır; Islamî değildir. Sizi kurtuluş ve yükselişe götürmez. Dödir.Bakınız Kur’an ne diyor: külen ve dökturülen kanlar heder olur Sayfa 9 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 gider, vebal olur, günah olur; bütün emekler boşa çıkar ve bir neticeye varamazsınız!.. O halde Islam’a dönün, Islam metoduna dönün! Kur’an’ın devlet, Şeriat’ın hâkim olması hedefiniz olsun! O yönde ve o yolda adım atanları, „Ümmet noktasından hareket edip“ ırk, renk, dil farkı gözetmiyen, „Kaynak Kur’an, örnek Peygamber“ diyen, Peygamber metoduna teslim olun!.. Sizler Islam evlatlarısınız, bulunduğunuz topraklar da Islam topraklarıdır... Eğer böyle yaparsanız dünyanız da mamur olur ahiretiniz de!.. Topyekün millete: Anadolu’nun doğusuna da batısına da sesleniyor ve diyoruz ki; 50-60 senedir sömürüldünüz, aldatıldınız, zulme ve gadre uğradınız. Her gelen idare ve onun vekilleri sizlere kuru vaadler yaptılar, din ve imanınıza saldırdılar, namusunuza ve başörtünüze el uzattılar; siz kazandınız onlar yediler, oy zamanlarında kapınıza kadar geldiler. Ama, dertlerinize merhem olmadılar. Mektepler açtılar, üniversiteler kurdular. Milletin melek gibi evladını anarşist ve terörist yetiştirdiler, komünist ve sosyalist yetiştirdiler, sonra da memleket sathına yayarak milletin başına mu- sallat ettiler. Şimdi esas suçlu kendileri olduğu halde suçluları (!) takip ediyor ve müslümanları birbirine kırdırıyorlar... Ey Anadolu topraklarının sahipleri ve sakinleri! Ülkeyi kurtaracak sizlersiniz; sizin imanınız, sizin kitabınızdır. „Kaynak Kur’an, örnek Peygamber“ deyip yola çıkanlarla beraber olacaksınız, partiye paydos deyip Peygamber metodunu takib edeceksiniz; uzlaşmacı, kavmiyetçi ve telifçi metodlara iltifat etmiyeceksiniz... Işte o zaman ne kemalist kalır ne de anarşi! Herkes birbirine güvenir, yarınından emin olur!.. Kur’an şöyle diyor: „Kim benim hidayetime (yoluma ve Kur’an’ıma) tabi olursa, ne saşar ne de eşkiya olur!..“ (Taha, 123 Cemaleddin Hocağlu (Kaplan) -Rh.a.Emîr'ül-Mü'minîn ve Halîfet'ül-Müslimîn REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r . Akaid/Iman Ibni Abdulhalim tesidir. İdeoloji ise insanın cüz’i, eksik bilgisine dayanan şahsî fikir ve kanaatlerinin ifadesidir. Bunun için din toplumun bütün problemlerini çözmede tek İDEOLOJİ Kelimesinin aslı Latincedir. başına yeterlidir. İnsan için ne gerekiyorİdea, “görünen biçim, fikir” sözcüğü ile sa onu tavsiye eder, emreder ve yasaklar. logos “bilgi” kelimesinin birleşmesi ile İdeoloji ise asla yeterli değildir. Bunun yapılmış ve düşünceyi inceleyen bilim için din bir ideoloji değildir. Din, anlamında kullanılmıştır. gerçeğin ifadesidir. Dünya ve ahirete ait Siyasal ve sosyal bir doktrin(Belli bir tüm gerçekleri kapsar. Zira kaynağı ilâhîanlayışa, düşünceye dayalı olan ilkeler) dir. Yanlışlıklar insanların ilahî kitapları meydana getiren ve bir hükümetin, bir doğru şekilde anlamamalarından kaypartinin veya bir sosyal sınıfın hareketine naklanır. yön veren, düşünce sistemine ideoloji denir. Bir topluma veya toplumsal sınıfa İdeolojiler aydın geçinenler arasında yaygın fikir kümeleridir. Dini reddeden has düşüncelerin tümüne ideoloji denir. bu aydınların din yerine ikame etmek İdeoloji, metafizik muhtevâsından istedikleri ideolojik fikirler 20. yüzyılda sıyırılmış bir felsefedir. İslâm mütefekçeşitli ülkelerde siyasal ve ekonomik kirleri ve ulemâsının, felsefecileri küfürle programlar şeklinde uygulandı. 20. yüzyıl ve sapıklıkla itham ettiğini bilen batıcı en kesif anlamda ideolojik bir çağdır. Bu laik kadrolar, bu kelimenin arkasına uygulamalar o toplumlara saadet yerine sığınmışlardır. Bilginin kaynağını duyu felaket getirdi. Sonunda ideolojik devletorganlarının faâliyetleri ve akıl yürütme ler yıkıldı. Yıkılmayanlarda yıkılmakta ile sınırlandıran ideologlar, vahyi inkâr ve yerlerini daha henüz bilinmeyen Din ettikleri için kâfirdirler. ve Vicdan Hürriyeti diye lanse edilen demokratik idarelere terk etmek zorunİslâm topraklarındaki bütün ideolojilerde da kalmaktadır. görülen temel özellik, nassı inkâr mantığıdır. Dolayısıyla her ideoloji “ilâhlık” iddiâsına dayanır. Üretim, üretim araçlarının mülkiyeti ve tüketim gibi konularda helâl ve haram hudutlarını inkâr ederler. “Sermaye” ve “emek” anlayışında, birbirine zıt teoriler ortaya koysalar da, “mülkün Allah Teâlâ tarafından yaratıldığı gerçeğini” inkârda birleşirler. Bütün bu gerçekler dikkate alındığında, “Lâ ilâhe illâllah” diyen her mü’min, bütün ideolojileri inkâr etmiştir. Kelimei tevhidi kalben tasdik ve dille ikrar eden mü’minler; ismi ne olursa olsun, İslâm İdeolojiler genellikle dünyevi ve siyasi topraklarını işgal eden bütün ideolojiler- amaçlıdır. Uhrevi amaçlı bir ideoloji yokle mücadele etmek durumundadırlar. tur. İdeolojilerin ekonomik ve siyasi fiAksi davranışta bulunanlar, cihad gibi kirleri vardır. Hürriyetçi ve baskıcı olmak farz-ı ayn hale gelen ameli terk ettikleri üzere ikiye ayrılırlar. Dini inançlar ilahi için mes’uldürler. olduğu için ideoloji kapsamında değerlendirilmezler. Ancak ideolojiler dinden Dinin kaynağı vahiydir. İdeolojinin kay- etkilenmiştir. Hiçbir hak dinin ideolojinağı ise insan düşüncesidir. Vahiy kâinatı den etkilenmesi söz konusu değildir. ve insanı yaratan yüce Allahın kelamıdır. İnsan ile Allah arasında ne derece fark Filozoflar ortaya koydukları düşünceleri varsa Allah kelamı ile insan sözü arasın- ile ideolojilerin oluşmasına katkıda buda da o derece fark vardır. lunmuşlardır. Bazıları da bunların fikirlerini melezleştirerek yeni fikirler oluşturİdeoloji insan düşüncesinin ifadesi iken, muşlardır. Bu filozoflar Allah’a inanvahiy gerçeğin ifadesidir. Din (Islam) madıkları için dini anlamazlar. insanı yaratan Allah’ın insanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayacak olan reçe- Dinin ilahi kaynaklı olduğunu kabul et- Çağdaş Uydurma Dinler (İdeolojiler) Sayfa 10 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 meyenler, Allah’ın konuşacağına ve insanlara kitap indireceğine inanmadıkları için Dine, Peygamberin ideolojisi ve Peygamberin fikirleri olarak bakarlar. Peygamberi de bir filozof olarak değerlendirmek isterler. Bu yanlış yaklaşımdan bir doğru çıkmayacağı için yanlışlar çoğaldıkça çoğalır. Din konusunda araştırma yapanlar da dinin‚ inanç yönünü araştırmadıkları için din adına o dine mensup olduklarını söyleyen insanların davranışlarını ve din hakkındaki görüşlerini din olarak algılar ve anlatırlar. Bunun için de toplumlar ve insanlar sayısınca dinleri ortaya çıkarırlar ve gerçeği göremedikleri için de bocalar dururlar. Hiçbir dine inanmayan Max, Feud ve Hegel gibi filozofların anladığı “Din Sosyolojisi” ve “Din Psikolojisi”nin din ile bir ilgisi olabilir mi? Onlar dini reddetmek için din ile ilgilenmişlerdir. Bu temel yaklaşımdan gerçek ortaya çıkabilir mi? Dinden bağımsız hukuk, ekonomi, siyasal düşünce olabilir mi? Marx şöyle demiştir: "Din, başkasına tabi yaratıkların iç çekişmesi, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz olayların ruhudur. Din halkın afyonudur.” Dini ideolojileştiren aslında dini reddeden anlayıştır. Böylece dini reddetme ve çürütmeyi amaçlamışlardır. Bu gün ki aydınlar din konusunda fikirleri Kutsal kitaplardan ve peygamberlerden kaynaklanmaz. Bilakis dini reddeden filozoflara dayanır. Onların bu düşüncelerine dini bir ideoloji olarak algılayan, felsefeden etkilenen ve kendilerini din bilgini sanan yazarların yazıları da destek vermektedir. İslam dini açısından meseleye bakacak olursak, dinin kaynakları insanların din konusundaki düşünceleri değil, dinin temel kaynaklarıdır. Onlar da Kur’an ve Kur’anın asıl muhatabı olan ve Allah tarafından dini anlamak, yaşamak ve anlatmakla görevlendirilen peygamberin hayatı ve sözleridir. Peygamberi anlamayan dini asla anlamaz. Dini anlamada doğru anlayış, bizim gibi bir insan olan; ama Allah tarafından görevlendirilen peygamberi iyi anlamaktan geçer. REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 ِ إِن ُكْم ْإ إِه ِك. ُ ُ Islam/Ibadet Said Havva bilginlerimiz bu gerçeği şu sözler ile dile getirirler; Bilmelisin ki, bütün dini konular ana bölümler halinde inanç meseleleri, edeb meseleleri, ibadet meseleleri, muamelat meseleleri ve ukubad (hukuk ve yargılama) meseleleri diye kısımlarına ayrılırlar. ISLAM-(3) Burada sözü edilen inanç meselelerine egemenlik ve otorite 6-Peygamber Efendimiz(SAV)in ile ilgili problemler, edeb insanlığı benimsemeye çağırdığı meselelerine ahlak problemleri Islamiyet Kur'andan ve hadis girer. Yine burada sözü edilen bilginlerinin güvenilir saydıkları Sünnetten öğrenilebilir. Bu şekli ile ibadet meseleleri namaz, zekat, oruç, hac ve cihad olmak üzere Islamiyet tek tek insanlar için olduğu gibi insanlığın tümü için de beştir. Muamelat da mali paylar, evlenmeler, anlaşmazlıklar. eksiksiz bir hidayet kaynağıdır. emanetler ve miras bölüşümü olmak Çünkü yüce Allah (C.C.) bu dini üzere beş/altı bölüme ayrılırken varlık aleminin hiç bir problemini Ukubad (hukuk ve ceza) meseleleri dışarda bırakmayacak şekilde yeterli ve geniş kapsamlı bir niteliğe de kısas, hırsızlık haddı, zina haddı, iftira haddı ve irtidat haddı olarak büründürmüş, her mesele bu yine beşe ayrılır.(Ibni Abidin) kapsamlı çerçeve içinde mubah, haram, mekruh, sünnet, vacip ve farz hükümlerinden mutlaka birine 7-Peygamber Efendimiz-savIslamiyeti bir çok kereler tarif bağlanmıştır. Söz konusu mesele etmiş, fakat çoğu kimse bu tariflerde ister inanç; sistemi ile, ister ibadetle, ister siyasetle ister sosyal O'nun neyi kasdettiğini anlayamamıştır. Sebebine gelince hayatla ister ekonomi ile, ister savaşla ister barışla, ister yasama peygamberimiz kimi zaman parçanın yani belirli bir konunun ile ve isterse insanı insanlığı içine alacak her hangi başka bir kesimle önemini vurgulamak amacı ile bütünü parça ile açıklamıştır. ilgili olsun. Mesela Hac, Arafattır(Sünen) Nitekim yüce Allah(c.c.) Kur'an-ı şeklindeki hadisi gibi. tanıtırken Biz sana bu kitabı (Kur'an-ı) açıklasın diye indirdik Bilindiği gibi Arafatta durmak (Nahl, 89) ve 0 (Kur'an) her şeyi detaylı olarak açıklar (Yusuf, 111) (Vakfe) hac ibadetinin tümü değil, 0nun bir parçasıdır. buyuruyor. Bu arada Kur'an ve Sünnetin açıkça Peygamberimiz, Arafatta durmanın hükme bağlanamadığı meseleler de önemini vurgulamak için böyle bir ifadeye baş vurmuştur. Bu durumda yetkili Islam bilginlerinin haccın Arafatta durmaktan ibaret ictihadları ile hükme bağlanır. olduğunu sanacak olan bir kimse nasıl büyük bir yanılgıya düşerse Başka bir deyimle Kur'an ve Sünnet; inanç sistemi ile, ibadetle, Resulullahın bazı özel amaclı ekonomik ve sosyal hayatla, savaş tariflerine dayanarak Islamiyeti, bu ve barışla, yasama ve yargılama ile bütünün bazı parçalarından ibaret sayan kimse de aynı ölçüde öğretim, eğitim, egemenlik ve yanılgıya düşer. Şimdi Resulullahın otorite ile ilgili bütün problemleri bu tip bazı tariflerini ele alarak ele alıp açıklamıştır. Fıkıh Sayfa 11 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 bunların muhtevaları ile yapılan yerleri belirtmeye çalışacağız: Birinci tarif:Sahabilerden Talha b.Ubeydullahın (r.a.)nın bildirdiğine göre bir defasında adamın biri Peygamberimize -SAVgelerek Islamiyetin ne olduğunu sordu. Peygamberimiz de Islam, bir.gün ve bir gece boyunca beş vakit namaz kılmaktır diye cevap verdi. Adam Peygamberimize Bunun dışında başka bir namaz kılacakmıyım? diye sordu. Peygamberimiz bu soruya, nafile kılarsan 0 başka diye karşılık verdi. Arkasından Peygamberimiz adama zekatı anlattı. 0 yine bu kadarı dışında başka bir yükümlülüğüm var mı? diye sorunca Peygamberimiz yine Hayır, yok. Daha fazla verirsen Nafile olur diye buyurdu. Bunun üzerine adam geri dönüp gitmeye koyuldu. Giderken, Vallahi bu dediklerine ne bir ekler ve ne de onlardan bir şeyi eksik bırakırım diyordu. Adamın bu sözlerini işiten Peygamberimiz Eğer doğru söylüyorsa cennete girdi buyurdu.(Buhari, Muslim) Ikinci tarif: Bir defasında sahabilerden Muaviye b. Hayde (r.a.) Peygamberimize dedi ki; Allah rızası için sana soruyorum Allah bize seninle gönderdiği nedir? Peygamberimiz bu soruya Islamdır diye cevap verdi. Hz.Muaviyenin Islamın ana belirtileri nelerdir? şeklindeki sorusuna da şu karşılığı verdi:Daha önceki bağımlılıklarından sıyrılarak tüm varlığımla Allaha teslim oldum demen, namaz kılman ve zekat vermendir.Her müslüman diğer müslüman için dokunulmaz, kardeş ve destekçidir.Müslüman olduktan sonra müşriklerle ya işbirliği yapmamalı veya onlardan ayrılıp müslümanlar arasına girmektir (Nesei) REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r . Hanımlar Köşesi Betül Hanım Ve yine Imam Maverdî, Allah'tan utanmayı şöyle tanımlar: "O'nun Yitirmek sahip çıkılmadığında emirlerini yerine getirmek ve karşılaşılan bir sonuçtur.. yasaklarından sakınmaktır." Önce Yitirebilmeniz için önce sahip gizlide ve açıkta Allah’tan haya olmanız gerekiyor. Şayet sahibi değilseniz bir şeyin,onu yitirmeniz etmek. Tüm nimetleri bizlere bahş eden Allah’a karşı isyan ve söz konusu değildir elbet… nankörlük hayasızlığın ifadesi Bir kimse Müslüman olmakla, değil midir?.. Bir iyiliğini Kur’an’i değerlerin sahibi oldu gördüğümüz bir kimseye karşı demektir. Biz kalu belada söz saygısızlık yapmamaya özen verdik, Rabb olarak Allah’tan ve gösteren insanın en çok haya baş öğretmen olarak ta Hz. Muhammed’den(sav) razı olduk. duyması gereken Yüce Allah (cc) Ve böylece kutsal emanetlerin de dir… Hicab en büyük haya belirtisidir… sahibi olduk. Yitirdik, hicabı da yitirdik ölçülerini de yitirdik. Ölçü gidince haya da Emaneti yüklenirken insanoğlu, sessiz sedasız kayıp gitti hayata dair tüm ölçüleri kutsal emanetlerden alacağının sözünü hayatlardan…Ne yâr’dan vaz geçilebildi Insanimiz ne de ser’den. verdi, kelime şahadeti ikrar ederken... yüklendiğimiz emanet Örtüden tamamen vaz geçilemedi ama ölçü dikkatlere alınmaz oldu.. bize değer yargılarını öğretti.. Ölçülerimi sahibi olduğumuz değerlerimiz yitip gitmekte birer birer elimizden. Bunlardan birisi haya!... “El haya minel iman” buyurmuştu yegane baş öğretmenimiz.” Elbette kavramların manası her türlü “bence” yorumundan uzak asli kaynağından öğrendiğimizde yitiklerimiz arasında hayanın olduğunu anlayabiliriz.. Yitiklerimiz (1) Haya; Ar, utanma duygusu, Edeb; mahcubiyet, utanmak, Ar ve namus; nefsin çirkin şeylerden sıkılması ve bunun için kötü şeylerdi terk etmesi anlamına gelmektedir.. Hayayı izah ederken Imam Maverdi şöyle diyor:Haya üç kısımdır; İslamın hicaptan kasdı neydi? 1- Allah'tan utanmak. Hicap her mümine farz bir 2- İnsanlardan utanmak. ibadettir. Ve ölçülerinde farklılık 3- Kendi nefsinden utanmak. Sayfa 12 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 olsa da sadece kadına da has değil, erkeklerde aynı emirle muhatap idiler... Ölçüler Kutsal Kitaplardan alınmak zorunda dedik, ey Allah’a inandığını iddia eden hanımlar, elbette ki her iddia ispat ister. İspatlanmayan bir iddia boş bir iddiadan öteye geçemeyecektir. Hayanın en büyük belirtilerinden olan hicabın ölçüsünü Rabbimiz, yegane kanun koyucumuz Allah (cc) şöyle sınırlandırmıştır. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan aşağı örten) elbiselerinden giyib örtünsünler. İşte, böyle giyinmeleri, (iffetli) tanınıb da (ahlâksızlar tarafından) eziyyet edilmemelerine daha elverişlidir. Allah Gafûr'dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm'dir= çok merhametlidir. Ahzap 59. ayeti kerimenin tefsirinde müfessirlerin ortak açıklamalarını şöyle sıralayabailiriz.. 1) El ve yüz müstesna vücudun her tarafını kaplaması.. 2) Süsün çevreye aksetmemesi, görülmemesi. 3) Şeffaf olmayıp kalın olması. 4) Dar olmayıp bol olması. 5) Etrafa güzel veya çekici koku salmaması. 6) Erkek kıyafetine benzememesi 7) Kafir kadınların kıyafetine benzememesi. 8) Şöhret nev'inden giyilen elbiselerden olmaması. Son üç madde kadın için sadece dışarıda değil evin için de de dikkat etmesi gereken noktalardır... REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 ِ إِن ُكْم ْإ إِه ِك. ُ ُ Gençlerle Başbaşa GENÇLIĞE MEKTUP Nedir sebeb? Besmele, hamdele ve salveleden sonra, Sebeb tek şey: Tevhid varlığı veya yokluğu! Biri Tevhid’e Evet! demiş, teslim olmuş, diğeri ise Hayır! demiş, şirke sapmış! Biri haktan yana olmuş, diğeri batıl demiş, Put demiş, puttan yana olmuş! Biri Allah demiş, Kitap demiş, Peygamber demiş; diğeri ise Firavun demiş, Ebu Cehil demiş, Lenin” demiş, M. Kemal demiş... Kur’an şöyle der: “Onlara Adem’in iki oğlunu gerçek (bir kıssa) olarak oku! Hani, her biri birer kurban sunmuşlardı, (kurban) birinden kabul edilmiş, ötekinden edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmiyen, kabul edilene:) Seni öldüreceğim, demişti. (O da:) Allah, sadece (azabından) korunanlardan kabul eder, dedi. Andolsun, eğer sen beni öldürmek için bana elini uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam. Çünkü, ben âlemlerin Rabb’inden korkarım! Ben isterim ki, sen benim günahımı da, senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur! Nefsi onu kardeşini öldürmeğe çağırdı, (o da nefsine uyarak) onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu. Derken Allah, bir karga gönderdi, (karga) ona, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri deşeliyordu.“Yazık bana, su karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim (ben?)” dedi ve pişman olanlardan oldu!” (Maide, 27-31) Ey fani hayatın baharında bulunan gençler! Önce size, dünya hayatının manasından, Allah’ın Kitab’ından, Peygamber’in Sünnet’inden, tarihteki neslinizin cesaret, fedakârlık ve hizmet verme örneklerinden ve nihayet cemiyet hayatındaki yerinizden ve taşıdığınız mesuliyetten bir nebze bahsedip size olan tebliğatımızı yapmış olacağız. Dünya geçici bir hayattır; elli-altmış senelik bir hayat hikâyesinden ibarettir. Nasıl gelir, nasıl geçer pek farkına varılmaz! Bazen de hayatının baharında söner gider. Işte, dünya bu! Nedir, bunun manası? Yok mu bunun ötesi? Şayet yoksa, vay haline insanın! Geldi ve gitti; Işte o kadar!.. Hikmet: Ama hikmet böyle değil; eşyanın tabiatına muhalif! Buna mantık denmez!.. Çeşmeden suyunu doldur ve git! Bitti senin için; kayıplara karış!.. Bu olamaz! Buna “Evet” demez ne ilim, ne de akıl!.. O halde vardır bunun bir ötesi! Hem öylesine vardır ki, ölümü yok, sonu gelmez bir hayat; ebedî ve sermedi! Bu hayatta kimi mes’ud, kimi bedbaht, kimi mesrur, kimi mahzun... Ayrılmışlar birbirinden; bir fırka cennete, bir fırka cehenneme! Kıyas kabul etmez iki âlem: Birinin nimet ve ikramı sayısız, diğerinin azab ve ızdırabı korkunç!.. Sayfa 13 Tevhid ve Şirk: Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.), Mekke sakinlerinin şahsında bütün bir dünyaya, bütün bir nesle sesleniyor, tebliğ ediyor ve diyor ki: Sizden tek bir şey istiyorum, bu tek şeyi demenizi istiyorum. Bunu dediğiniz takdirde ülkelere hâkim olacaksınız; dünya da sizin olacak, ahiret de. Şerefle yaşar, şerefle ölür ve şerefle kalkarsınız!.. Işte o tek şey “La ilahe illallah” cümlesinde ifadesini bulan “Tevhid”dir, Tevhid inancıdır. Tevhid öyle bir cevherdir ki, herşey onun etrafında döner, dolaşır. Kâinat camiasının temel taşıdır, varlık âleminin turasıdır, mahlûkatın ahengidir, din binasının esasıdır; canlılar hayatlarını ondan alır, nebatat, nesv-ü nemasını ondan alır, kuşlar cıvıltılarını, yıldızlar parıltılarını ona borçludur. Işte Tevhid böyle bir cevher!.. Tevhid ne? Tevhid vahdetten gelir; “Vahid” ve “ehad” bunun iki şeklidir. “Tevhid” demek, Allah’ı birlemek, Allah birdir, demektir. Allah “Vacid”dir, vardır. Hem hakiki varlık ona mahsustur. “Muhyi ve Mümiyt”tir; yaratıp hayat veren, hayatını alıp öldüren O’dur. “Samed”dir; herşey O’na muhtaçtır, ama O, hiçbir ıeye muhtaç değildir. “Halık”tır, halketme, şekil verme O’na mahsustur. “Razık”tır, rızık verme, büyütüp besleme O’na mahsustur. “Malik”tir, mülk O’nun, melekût O’nun, herşey O’nun, dünya O’nun, ahiret O’nun. “Hâkim”dir, hüküm verme, kanun koyma O’na mahsustur. “Seri’ül-hisab”dır, hesab görür ve görmesi an meselesidir. “Âdil-i Mutlak”tır, zulüm ve haksızlık asla düşünülemez. “Gafur ve rahim”dir, bağışlaması bol, rahmeti geniştir. “Şedid’ül-ikab”dır, azabı çetin, cezası şiddetlidir. “Tevvab”tır, tevbe edenleri “Hata ettim” diyenleri, Şeriat’ına dönenleri kabul eder!.. Işte bunlar ve daha niceleri Tevhid cevherinin muhtevası, Rabb’imizin celâl ve cemal sıfatlarının birer tecellisidir. MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 ِ إِن ُكْم ْإ إِه ِك. ُ ُ Faydalı Bilgiler — Şifalı Bitkiler DÜNYA’NIN GÜNEŞ ETRAFINDAKİ HAREKETİ ve SONUÇLARI Dünya Güneş etrafındaki hareketini Ekliptik adı verilen elips şeklindeki düzlemde saat ibresinin tersine doğru hareket ederek 365 gün 6 saatte tamamlar. Yörünge düzleminin (Ekliptik düzlem) elips şeklinde olmasından dolayı Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığı değişir. Dünya 3 Ocak tarihinde Güneş’e en yakın duruma gelir, buna Günberi (Perihel) denir. 4 Temmuz tarihinde ise Güneş’e en uzak durumundadır. Buna da Günöte DÜNYA’NIN HAREKETLERİ (Afel) denir. Dünya’nın eksen eğikliğinin anlaşılabil- Dünya Güneş’e yaklaştığı zaman Gümesi için şu terimlerin bilinmesi gerekneş’in çekim kuvveti arttığından Dünymektedir. a’nın yörüngedeki dönüş hızı da artar. 1. Ekliptik Düzlem (Yörünge Düzlemi): Uzaklaştığı zaman da çekim kuvveti azaDünya’nın Güneş etrafında izlediği yola lacağından yörünge üzerindeki dönüş hızı Ekliptik Düzlem denir. azalır. 2. Ekliptik Eksen (Yörünge Ekseni): Ek- Bu nedenle; liptik düzlemi dik kestiği kabul edilen 1. Kuzey Yarımküre’nin yaz mevsimi (21 hayali çizgiye Ekliptik Eksen denir. Mart ile 23 Eylül arası), Güney Yarımkü3. Dünya’nın Ekseni: Kutuplardan ve re’nin yaz mevsiminden (23 Eylül ile 21 yerin merkezinden geçtiği kabul edilen Mart arası) daha uzun (7 gün) sürer. hayali çizgiye Dünya’nın Ekseni denir. 2. Dünya’nın Güneş’e yaklaşması ve 4. Ekvator Düzlemi: Dünya’yı iki eşit uzaklaşması mevsimlik sıcaklık dağılışıparçaya bölen hayali çizginin meydana na etki etmez. Mevsimlik sıcaklık getirdiği düzleme Ekvator Düzlemi denir. dağılışını etkileyen faktör, ışınların düşEkliptik eksen ile Dünya’nın ekseni birbi- me açısıdır. Bunu da eksen eğikliği belirri ile çakışmaz aralarında 23° 27’ lık bir ler. eğiklik vardır. Bu eğikliğe Dünya’nın 3. Dünya Güneş’e uzak olduğunda dönüş Eksen Eğikliği adı verilir. hızı azaldığından sonbahar ekinoksuna Eksen eğikliği, Dünya’nın hem kendi iki gün geç girilir (23 Eylül’de yaşanır). ekseni hem de Güneş etrafındaki hareke- 4. Dünya Güneş’e yakın olduğunda dötiyle hiçbir zaman değişmez. Sade-ce nüş hızı arttığından Şubat ayı 28 gün süekinoks tarihlerinde etkisi ortadan kalkar. rer. 5. Dünya Güneş’e yaklaştığında çekim EKSEN EĞİKLİĞİNİN SONUÇLARI: kuvveti arttığından gel,git genliği de ar1. Mevsimler oluşur. tar. 2. Güneş ışınlarının düşme açısı zaman 6. Ekvator ile Yörünge düzlemi arasında içerisinde değişir. 23˚27’ lık açının bulunmasından dolayı 3. Gece - gündüz süreleri değişir. Yer ekseni ile Yörünge düzlemi arasında 4. Güneş ışınlarının dik geldiği kesimle- 66˚33’ lık bir açı oluşmuştur. Yani Yer rin yıl içinde değişmesi ve Dönencelerin ekseni yörünge düzlemine eğiktir. oluşması. 5. Kutup dairelerinin enlem dereceleri oluşur. 6. Aynı boylam üzerindeki noktalarda Güneş'in doğuş ve batış saatleri değişir. 7. Kutup noktaları ile daireleri arasında sürekli gece ve gündüzler yaşanır. 8. Kuzey ve Güney Yarım kürelerde farklı mevsimler yaşanır. 9. Muson rüzgarları oluşur. 10. Ekvatordan kutuplara gidildikçe gecegündüz süreleri arasındaki farkın artması. Sayfa 14 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 ANASON Diğer İsimleri : Anis, Anisi fructus, Pimpinella anisum Botanik Bilgi : Vatanı, Asya’dır. Maydanozgillerden; yarım metre kadar yükseklikte bir bitkidir. Yaprakları yuvarlak veya böbrek şeklindedir. Çiçekleri beyazdır; meyveleri küçüktür. “Anason” denilen meyvelerinde “Anethol” vardır. Kokucu ve yakıcı lezzettedir. Temmuz ve Ağustos aylarında toplanır. Faydaları Anason öncelikle gaz söktürücü, mideyi güçlendirici ve öksürüğü yatıştırıcı olarak çok faydalıdıdr. Sürekli hıçkırıklarda bir bardak anason çayı denenebilir. İştah açıcı, yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir., Yatıştırıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı olarak kullanılır. Uykusuzluğa karşı da denenebilir. Bebeklere ve küçük çocuklara gaz sıkıntılarında ve öksürüklerde anason çayı içirilmelidir. Tadı ve kokusu hoş olmayan bitki çaylarına veya bitkisel kaynaklı ilaçlara aroma katkısı olarak da kullanılabilir. Anason çayı, yeterli olmayan anne sütünü arttırır. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını keser. Beyin yorgunluğunu giderir. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir, öksürüğü keser. Genç kızların göğüslerinin dolgun ve dik olmasını sağlar. Yaşlılarda ise, göğüs sarkmasını önler. Saklanması : Tohumlar dövülerek ayrilir ve kapali kaplarda isiktan koruyarak serin ve kuru yerlerde saklanir. Ögütülerek saklanirsa kokusunu hizla kaybeder. Her yil tazelenmelidir. Hazırlama Şekli : Çayi:1 dolu çay kasigi ögütülmüs tohum 150 ml kaynar su ile haslanir, agzi kapali 10 dak.demlenir, süzülür. Sicak olarak günde 2 - 5 fincan içilebilir. UYARI : Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Ancak, aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz. Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir. REBIUL AHIR 1433/ MART 2012 H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r . Basından Seçmeler ABD'li asker ... Afganistan'da, ABD'nin cinnet geçirdiğini iddia ettiği ABD'li bir askerin yaptığı katliamın detayları ortaya çıkmaya başladı. 12/03/2012 - 13:45 Afganistan'da Taliban'ın güçlü olduğu Kandahar eyaletinde ABD'li bir asker, görev yaptığı askeri üsten bir kilometre uzaklıktaki köye giderek katliam yaptı. ABD'li yetkililer ve NATO, söz konusu askerin cinnet geçirdiğini iddia ediyor ancak Afgan yetkililer farklı düşünüyor. Kandahar'daki hükümet sözcüsü Cevad Faysal, ABD'nin "bir askerin cinneti" diyerek bu olayı geçiştirmemesi gerektiğini söyledi. Faysal, "Eğer ABD'li yetkililer bu kişinin psikolojik sorunları olduğunu öne sürerse, şu soruyu sormak gerekir. Psikolojik sorunları olan birisi neden orduya alındı" dedi. Amerikan New York Times gazetesindeki haberde ise, kimliği gizli tutulan ABD'li askerin katliamı detaylarıyla anlatıldı. Haberde, askerin cumartesi gecesi köyden bir kilometre uzaklıktaki askeri üsten ayrılarak, köye gittiği ve önüne gelen evlere girerek katliam yaptığı belirtildi. Öldürdüğü köylüleri daha sonra bir araya toplayan katliamcı asker, 11 kişinin cesedini ateşe verdi. Cesetleri ateşe verilenler arasında, 6 yaşından küçük dört kız çocuğu da bulunuyor. ———————————————————————- Alkolsüz bira hani alkolsüzdü? Yeşilay Başkanı, 'alkosüz bira'yı merak etti ve birayı bakanlığın labarotuvarında incelemeye götürdü. Tahlil sonuçları bakın ne çıktı.. 09/03/2012 - 14:34 Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Muharrem Balcı, alkolsüz olduğu iddia edilen birayı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı bir laboratuvarda tahlil ettirdiklerini belirterek, "Elde ettiğimiz sonuca göre "alkolsüz bira"da yüzde 0.26 alkol bulunmaktadır. Bu rakam her ne kadar "yasal" sınırın altında olsa bile son derece önemlidir" dedi. ALKOL ÜRETİCİLERİNİN CAMBAZLIĞI Balcı, "Alkol üreticileri ekonomik çıkarları doğrultusunda pazar paylarını arttırmak ve daha fazla alkol tüketimini sağlayabilmek için gençleri hedef almakta, bu sebeple alkole başlama yaşını düşürmek için çeşitli taktikler üretmektedirler. Bu taktiklerden biri de "alkolsüz bira" aldatmacasıdır. Öncelikle isminin bira olması derhal akıllara alkollü bir içeceği getirmekte ve bunu bilinçaltına işleyerek gençlerin birayı kanıksamalarına neden olmaktadır" diye konuştu —————————————————————————- İsrail'in Gazze Şeridi'ne İsrail ordusu da, dün gece yarısından beri İsrail topraklarına 20'den fazla roket düştüğünü, Cuma gününden bu yana İsrail'e atılan 180 civarında roketin 130'unun İsrail topraklarında patladığını açıkladı. Bu roketlerin 46'sının Demir Kubbe adı verilen füze savunma sistemi sayesinde etkisiz hale getirildiği bildirildi. İsrailli askeri yetkilileri, şimdiye kadar 20 Filistinlinin harekatlarda vurulduğunu ve bir çocuk hariç bunların tamamının "terörist" olduğunu öne sürdüler. ———————————————————————- Şebbiha'lar evleri bastı: 140 ölü Suriye'de Esad rejimine bağlı Şebbiha güçlerinin evleri basarak 140 kişiyi öldürdüğü bildirildi. 12/03/2012 - 13:15 El-Cezire televizyonun haberine göre, Suriye rejimine bağlı Şebbiha güçleri dün evleri basıp aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu yaklaşık 30 aileyi bıçakla öldürdüğü belirtildi. Muhaliflerin, Humus'un Kerem Zeytun semtinde yaşanan katliam görüntülerini sosyal paylaşım sitelerinde kamuoyu ile paylaştığı kaydedildi Muhalifler ayrıca, Dera'da, İdlib'in Mearratu Mısrin, Humus'un Kerem ez-Zeytun, Aşira ve Bab-ı Derib mahallelerinde şiddetli top atışlarının olduğunu bildirdi. ———————————————————————- Benzin 4.5 lirayı geçti! Benzine yapılan 8 - 10 kuruşluk zamla litre fiyatı 4.5 lira sınırını aştı. Zam öncesinde 243 lira olan bir depo benzin, zamdan sonra 248 lira oldu. Benzine depo başına 5 lira zam gelmiş oldu. 10/03/2012 - 09:55 Benzine 8 ila 10 kuruş arasında değişen oranlarda yapılan zam, benzinin litresini 4.5 liraya çıkardı. Akaryakıt dağıtım şirketlerinden alınan bilgiye göre, dünden geçerli olmak üzere benzine yüzde 1.82 - 2.45 arasındaki oranlarda zam yapıldı. İstanbul’da zamdan önce 4.36 - 4.43 lira arasında satılan benzinin fiyatı zamdan sonra 4.46 - 4.53 liraya çıktı. Ankara’da da zam öncesi 4.39 - 4.45 lira olan benzinin fiyatı zamdan sonra 4.47 - 4.55 liraya yükseldi. Benzinde en son 21 Şubat’ta yapılan ayarlama ile litre fiyatı 7 kuruş artmıştı. YUNANİSTAN'DAN BİLE PAHALI Milliyet'in haberine göre, yapılan son zamdan sonra benzin fiyatı Yunanistan’dan bile pahalı hale geldi. İflasın eşiğinden dönen Yunanistan’da benzinin litresi 4.11 TL (1.76 euro) iken, Türkiye’de benzin İstanbul’da 4.53 liradan (1.93 euro), Ankara’da 4.55 liradan satılmaya başlandı. İsrail'in Gazze Şeridi'ne Cuma gününden bu yana sürdürdüğü hava harekatında ölü sayısı 21'e yükseldi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, petrol fiyatlarında bir düşme 12/03/2012 - 13:16 yaşanmaması ve bu seyirde gitmesi halinde Türkiye’nin bu yılki Filistin sağlık kaynakları, İsrail ordusunun bugünkü hava saldırıenerji faturasının 65 milyar dolara çıkabileceğini ve enerji fatularında 3 kişinin daha ölümüyle, Cuma gününden bu yana ölü rasında ekstra 10 milyar dolar şişme olacağını belirterek, “Bu, sayısının 21'e, yaralı sayısının da 73'e yükseldiğini belirttiler. bizim açımızdan hoş olmaz” dedi Aynı kaynaklar, İsrail ordusunun Cuma gününden bu yana 36 hava harekatı düzenlediğini kaydettiler. Sayfa 15 MUHACIRUN DERGISI– SAYI-3/ YIL-1 REBIUL AHIR 1433/ MART 2012