Sayi 1/Yil 1

advertisement
‫سطأل َ َط َي ْطِْ ح َ ْا ِم اِأ َ ْم‬
َ ‫ َ ا َي َ َاا ح نْ َِ لَ ا َا َأط ْح َي ِ ََط ْح ع َ َط َي ِ ََط ْح حْ نم‬.‫ل حْ نم ِِ ِم‬
ِ ‫ِ حْ نم ِْا‬
Sayi 1/Yil 1
YIL 1 / SAYI 4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
Aylık
Islami,
Siyasi ve
Ilmi Dergimiz..
kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk
kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk
‫ب ِ ْس ِم‬
FIYATI 2,00 €
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Fihrist
Konu
Yazar
Sayfa
Fihrist
—
2
Editör
3
Tefsir Dersleri
Ebu Abdurrahman
4
Tefsir Dersleri (devam)
Ebu Abdurrahman
5
Ebu Ensar
6
Sohbetler/Düşünceler
Muhtelif Yazarlar
7
Genclerle Başbaşa
Muhtelif Yazarlar
8
Cemaleddin Hocaoğlu
9
Akaid/Iman
Ibni Abdulhalim
10
Ibadet/Islam
Said Havva
11
Fatıma Betül Hanım
12
Ramazan El Butiy
13
Ansiklopediler
14
—
15
Gündem/Yorum
Fetva Köşesi
Beyyineler
Hanımlar Köşesi
Siyer /Davet
Faydalı Bilgiler/Şifalı Bitkiler
Basından Seçmeler
Muhacirun Dergisi
www.muhacirun.net
[email protected]
Sayfa 2
Doğrular Islamın doğrulardır, hatalar/
yanlışlar bizim yanlışlarımızdır.
Okuyucularımızdan(Islama göre varsa)
Hatalarımızın düzeltilmesini istirham
ediyoruz.
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Gündem/Yorum
Editör
küçük bir görüntüye bile müsamaha edilmiyordu. Bundan
sonra artık Atatürk’e şirk koşulabilecek.
Mecliste toz-duman, Müslüman(?) kesimlerde heyecan ve 8- Artık sadece bâtıl olmayacak, bâtılla hak karışımı, hak
büyük kahraman… Sanki şeriat ilân edildi. CHP tepkisini adıyla sunulacak.
meclisten sokağa taşıyor.. “Sizinkiler” de bayram ilan
etti; Bu bayram 40 gün 40 gece sürer. Müslüman(?)lar
Yani, özetle; vahyi tümüyle reddeden bir eğitim sistemi,
40 Yıl susturulur... 12 Yıllık kesintili ve seçmeli bir eğitim en küçük çapta değişmedi. Sadece vahy kitabının
tasarısı yasalaştı. “İslamî olmadıktan sonra 50 Yıl olsa
yüzünden okunması ve Tarih dersine bir Ünite katıldı ve
ne işe yarar? Evet,Mecburi eğitim 8 yıldan 12 yıla
bu isteğe bağlı olarak serbest bırakıldı.
çıkarıldı. Kesintisiz eğitim kesintili oldu. İmam
Bu toplumu, hatta topluma yön vermeye çalışan
Hatip’lerin orta kısmı açıldı. İkinci ve üçüncü dört
“İslâmcılar”ı devletci yapmanın, hiç de zor olmadığını
senelerde mevcut müfredata ilave olarak Kur’an’ı
gösteriyor AKP. “One Minuts” yetiyor mahallenin
yüzünden okuma ve Siyer dersi ilave edildi. Artık
insanlarına rejimi ve rejimin başındakileri “ak”latmak ve
Ingilizceyle baraber çocuklar Kur´an okumasını,
yüceltmek için. “One Minuts” Ortadoğuya model olmak
Atatürkün hayatını öğrenenler artık Rasulullah(SAV)ın
için yetiyordu, Türkiye halkı için ise 2002 yılından bu
hayatını da bilecekler. Ancak, bu iki ders, bütün
yana kendilerinden bol miktarda oy aldığı cemaatlere
öğrencilere değil, sadece bu dersleri görmek isteyen
“sus payı” ve muvahhidleri “susturma payı” olarak “bir
öğrencilere seçmeli ders olarak uygun görüldü.
şeyler” vermek gerekiyordu. Tabii bu verilecek “bir
Erdoğanın ısrarla dile getirdiği şey: Bu
şeyler”in AT´a ve özellikle ATA´ya ters
Türkiye halkı için ise 2002 olmaması gerekiyordu, yani “ılımlı”
dersin isteğe bağlı olduğu, istemeyen
kimseye bu derslerin verilmeyeceği idi.
olmalı idi. Muhafazakârlaştırılan
yılından bu yana
Atatürk ve Inkilapları dersini herkes
kendilerinden bol miktarda kesimin ağzına bir parmak bal
mecburi, bu ikisi seçmeli... Bu olaya
oy aldığı cemaatlere “sus sürmeden sadece nutuk atarak çift
herkes bulunduğu yerden ve kendi
rakamlı seneler iktidarda kalınamazdı.
payı” ve muvahhidleri
inancına göre bakıyor, bakacak. Biz de
“susturma payı” olarak “bir Tevhidi savunanların bile marjinalleşti
olaya tevhid penceresinden bakmaya
(rildi)ği, dünkü cemaatler tarafından
şeyler” vermek gerekiyordu.
çalışalım.
baş tacı ve tebliğin baş konusu kabul
Tabii bu verilecek “bir
edilen “İslâm devleti”, “İslâmî eğitim”
şeyler”in AT´a ve özellikle gibi söylemlerin bile modasının geçtiği,
Önce, durum tespiti:
ATA´ya ters olmaması
1-M. Kemali öğrenme dersi (hatta
başörtüsünün bile ayağa düşürüldüğü
gerekiyordu, yani “ılımlı” bir vasatta, yutturulan zehirleri
dersleri) mecbur, Peygamberi öğrenme
olmalı idi.
dersi seçmeli. Ingilizce dersi mecbur,
unutturacak bir parmak balla ağızlar
Kur´an okumayı öğrenme dersi seçmeli...
meşgul edilmeliydi ki, haktan söz
2-Atatürkün resmî ideolojisi (atatürkcülük, Laiklik) kabul edilmesin, hak maskesi takan bâtılın içyüzü anlaşılmasın.
edilecek,Peygamberin getirdiği sistem kabul edilmeyecek, Hakikati parçalamak, çoğu zaman hakikate yapılan en
Kendilerine uygun bir Peygamber tanıtacaklar...
büyük zulüm olur. Yarım doğru, çoğunlukla tam bir
3-Okulun her türlü faaliyeti, derslerin işleniş tarzı ve
yalandır. “Yetmez ama evet!” diyen bizim mahallenin
öğretilecek olan hususlar, Atatürkçü bir zihniyetle
muhtarları ve ihtiyar heyeti, 10 yıllık iktidarlarında,
öğrencilere verilecek, Peygamberin hayatı anlatılsa da
bugüne kadar din adına en küçük bir kanun teklifinde bile
onun izinden/şeriatten gitmek yasak kabul ediliyor.
bulunmayan hükümeti ve başındaki karizmatik liderini
4-M. Kemal’e hakaret kanun gereği suç; Atatürk’ü
desteklemek için nihayet bir gerekçeye kavuştular. Ona
koruma kanunu var. Okullardaki tüm dersler onun
artık toz kondurmazlar. Kimiside onu beklenen Mehdi
ilkeleri doğrultusunda ve onu övecek tarzda, Peygamber addediyor... “Ilımlı İslâm” projesi Ortadoğu ayağını
için bunlar sözkonusu değil ...Ulu Önder kim?
tamamlamak üzere, sıra Türkiye’de. Altyapı olarak
5- M. Kemal’in Hz. Peygamber’e ters düştüğü yerler
askerlerin yönetimdeki ağırlıklarını gidermeyi hedefleyen
önemsenmezken; Hz. Peygamber, ancak Atatürk
Ergenekoncuların yargılanması, askerleri tehdit unsuru
ilkelerine ters düşmeyecek şekilde ve “ılımlı peygamber” olmaktan çıkartıp ılımlılaştırdıktan sonra, sıra dinin daha
tarzında anlatılacak.
da ılımanlaştırılmasına geldi. “Dine karşı din” diye
6-Tüm dersler Atatürk ilkelerine uygun ve yer yer
isimlendirilen ve Kitabımızın “hakla bâtılı karıştırmak”,
Atatürk’le ilgili konular içerecek şekilde işlenecek.
“Allah’ın âyetlerini ucuza satmak” dediği ve baştan sona
Peygamber’in anlatımı bu imkânlardan mahrum olacak. istismar kokan bir uygulama…
7-Bugüne kadar Atatürk, okullarda tek ilâh kabul ediliyor
ve ona hiçbir şey şirk koşturulmuyor; İslâm’la ilgili en
Gölge etmeyin, biz başka ihsan istemiyoruz.
Eğitim Yasası (1)
Sayfa 3
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
TEFSIR DERSLERI
Ebu Abdurrahman
geçirilmesi tehdidinde bulunduktan sonra bu sûrede ona
bir gece içerisinde bahçe sahiplerinin meyvesini onlar
daha uykuda iken gelen bir musibet ile yok ettiğini delil
göstermektedir. Onlar sabahı ettiklerinde ise bu
mahsullerinin hiç bir izini görmemişlerdi. O kadar ki
yolu şaşırdıklarını dahi zannettiler. Mahsullerde -ki
‫) ليس لْ َت ل عوم و َة لَو ل ع ل‬1( ‫وَ انل‬
َ ‫ ن لاْ َق لل لم و لا ليس ر ل‬bunlar kesif cisimlerdir- durum böyle olduğuna göre, latif
olan suyun giderilmesi daha mümkündür. İşte bundan
‫) لاْ و َّت ل‬3( ‫) لاْونَّ لق ل ل لْ َا َ ْ ل ََ ل لي َ مو ٍن‬2( ‫ ع و ل َجمو ٍن‬dolayı yüce Allah bu sûrede şöyle buyurmaktadır: "Ama
‫) عوسلرك‬5( ‫ص انل‬
‫) لف ل‬4( ٍ ٍَ‫ لقةل لمى لم ٍ لي و‬onlar daha uykuda iken... bahçe kapkara
‫ص لاربَ و‬
‫وتبَ و‬
kesilivermişti." (âyet 19-20) Bundan önceki surede ise
‫) ْونَّ ل ع َّ ل لو لْ َي لم ع و لعَ ل‬6( ‫ ْ َق ل َفتون‬yüce Allah: "Suyunuz yerin dibine batarsa..." (el-Mülk,
‫سبَّ يلعَ ل بوَمو و‬
67/30) diye buyurmaktadır. İşte bu da, bir gece
)7( ‫لا لو لْ َي لم عوس َق َدتل وَرعل‬
içerisinde, bu durum mahsullere isabet ettiği gibi, su
hakkında da bu durumun bir gece içerisinde
68- KALEM SÛRESİ
gerçekleşebileceğine bir işarettir.
Mushaftaki sıralamasına göre 68. sûredir. Mufassal
Kısmı Beşinci Sûreler grubunun Beşinci ve Son Süresidir. Bunun belli bir güzellik taşıdığı açıktır. Ebû Hayyân bu
konuda şunları söylemektedir: Bundan önceki sûrede
52 âyettir. Mekke'de inmiştir.
mutlularla bedbahtların birtakım hallerinden
bahsedilmiş, yüce Allah'ın göz kamaştırıcı kudreti
Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla.
zikredilmiş, dilediği takdirde onları yerin dibine
Hamd Allah'a mahsustur. Salât ve selâmınız Allah'ın
Rasûlüne, aile halkına ve ashâbınadır. Rabbimiz; bizden geçireceğinden yahut üzerine çakıl taşları atan bir fırtına
gönderebileceğinden sözedilmişti. Şanı yüce Allah'ın
kabul buyur. Çünkü Sen herşeyi işitensin, herşeyi
haber verdiği bu hususlar, Rasûlüne vahyettiği hususlar
bilensin.
olup o da bunları kavmine karşı okumuştu. Kâfirler ise
kimi zaman bunu şiir, kimi zaman büyü olarak niteliyor,
1. Nûn; kaleme ve onunla yazdıklarına andolsun ki,
Hz. Peygamberin deliliğinden sözediyorlardı.
2. Sen, Rabbinin nimeti sayesinde bir deli değilsin.
İşte bundan dolayı yüce Allah bu şerefli sûreyi Hz.
3. Doğrusu senin için kesilmeyen bir mükâfat vardır.
Peygamberin kendisine nisbet edilen delilikten uzak
4. Muhakkak ki sen, büyük bir ahlâk üzeresin.
olduğunu, onların eziyetlerine sabredip katlandığından
5. Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler;
dolayı ecrinin büyük olduğunu belirterek ve onun ahlâkı
6. Hanginizin deli olduğunu.
övülerek başlattığını görüyoruz..."
7. Muhakkak ki senin Rabbin, yolundan sapanları da
çok iyi bilir, doğru yolda olanları da O çok iyi bilir.
Ey Peygamber; Sen Deli Değilsin (Âyet 1-2)
"Nûn," Nesefî der ki: "Zahire göre bununla kasıt sözlük
harflerinden bu harftir." İbn Kesîr der ki: "Bakara
SÛREYİ SUNARKEN
Sûresi'nin baş tarafında alfabe harfleri ile ilgili
Âlûsî, Kalem sûresini şu sözleriyle sunmaktadır:
açıklamalar daha önceden yapılmış bulunmaktır. Yüce
"Bu sûre Kur'ân-ı Kerîm'in Mekke'de ilk inen sûreleri
Allah'ın "Nûn" buyruğu, "Sâd" ve "Kâf" buyruğu ile buna
arasındadır. İbn Abbâs'tan rivayet edildiğine göre önce
benzer sûrelerin baş taraflarında bulunan Mukatta
İkrâ, sonra Müzzemmil, sonra Müddessir sûresi nazil
Harfler türündendir. Bu konuda burada tekrarı
olmuştur. el-Bahr (el-Muhît)'da bu sûrenin Mekke'de
gerektirmeyecek kadar yeterli açıklamalar daha önceden
indiğinin müfessirler tarafından ihtilafsız kabul edildiği
belirtilmektedir, el-İtkân'da (Süyûtî), bundan 13. âyetler yapılmış bulunmaktadır." Şunu belirtelim ki, bu iki
imamın bu görüşü tercih etmesi, Rasûlullah (s.a.v)'tan bu
ile 48-50. âyetler arasındaki buyrukları istisna etmiş ve
konuda herhangi bir şey sabit olmadığının delilidir.
bunların Medine'de indiğini belirtmiştir. Bunu da
Buna, göre bu tür açıklamaların dışındaki açıklamalara
nakleden es-Sehâvî'dir.
Cemâlü'l-Kurrâ'da belirtildiğine göre; âyet sayısının 52 iltifat etmemek yahut onlara dayanarak bir şeyler
söylememek gerekir. İşte bundan dolayı biz de diğer
olduğu üzerinde icmâ vardır.
görüşleri zikretmiyor ve bunlara işaret etmiyoruz.
Kendisinden önceki Mülk sûresi ile ilişkisine gelince;
denildiğine göre bundan önceki sûre tehdit ile sona erdiği "Kaleme" İbn Kesîr der ki: "İfadenin zâhirinden
anlaşıldığına göre maksat, kendisi ile yazı yazılan
gibi, bu sûre de tehdit ile başlamaktadır.
kalemdir. Bu, yüce Allah tarfından elde edildiği yazı
Celâleddin es-Süyûtî bu konuda şunları söylemektedir:
"Şanı yüce Allah, Mülk'ün sonlarında suyun yerin dibine yazmayı öğretmek şeklindeki nimetine yaratıkların
Sayfa 4
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
dikkatini çekmektedir." Nesefî de der ki: "Yüce Allah
anlatmakla bitirilemeyecek bir çok fayda ve menfaatleri
dolayısıyla ona kasem etmektedir."
"Ve yazdıklarına andolsun ki..." İbn Kesîr'e göre;
yazdıklarına da andedilmektedir. Acaba zamir, her yazan
kişiye mi yoksa meleklere mi yoksa insanlar arasında
hayır şeyleri yazanlara mı râcidir. Ben son görüşü tercih
ediyorum. Buna göre mânâ şöyle olur: Kaleme ve kalem
ile yartılış hikmetini -hayırda kullandıklarından dolayıgerçekleştiren şeyleri yazanlara yemin olsun. Yeminin
cevabı ise:
"Sen Rabbinin" sana ihsan ettiği peygamberlik ve diğer
"nimetleri sayesinde bir deli değilsin." İbn Kesîr der ki:
"Yani Allah'a hamdolsun ki senin kavminin câhilleri
kendilerine getirmiş olduğun hidâyeti ve apaçık hakkı
yalanlayanların deliliğe nisbet edip söyledikleri gibi sen
deli değilsin." Nesefî de der ki: "Bu onların: "Ey
kendisine Zikir indirilen kişi, mutlaka sen bir delisin." (el
-Hicr, 15/6) sözlerine bir cevaptır."
Şunu belirtelim ki Rasûlullah (s.a.v)'ın delilikle itham
edilmesi, Rasûlullah (s.a.v)'ı yalanlayan herkesin kaçmak
istediği bir noktadır: Bundan dolayı
da çağımızda Rasûlullah (s.a.v)'ın
sar'a ve benzeri rahatsızlıklarla itham
edildiğini görüyoruz. Akılları sıra
bununla karşı karşıya kaldıkları
durumları açıklamaya
çalışmaktadırlar. Ancak yüce Allah'ın
böyle bir şüpheyi dile getirmiş olması
bu şüpheyi reddetmektedir; çünkü
Rasûlullah (s.a.v)'a varlık alemindeki
en büyük nimet verilmiş olmaktadır.
Bu nimet ile delilik nasıl olur da bir
araya gelebilir? Böyle bir söz düşünce
nimetinden mahrum kimseler
tarafından başkalarından sadır
olamaz.
Daha sonra yüce Allah şöyle
buyurmaktadır.
sahipsin. Ma'mer, Katâde'den rivayetle der ki: Âişe
(r.anhâ)'ye Rasûlullah (s.a.v)'ın ahlâkı hakkında soru
soruldu, şöyle dedi: "Onun ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm idi."
İbn Kesîr de der ki: "Bunun anlamı şudur: Hz.
Peygamber (salât ve selâm ona) emriyle ve nehyi ile
Kur'ân-ı Kerîm'e uymayı bir huy, bir ahlâk, bir karakter
edinmiş ve yaratılıştaki karakteristik özelliklerini âdeta
terketmişti. O bakımdan Kur'ân ona neyi emrettiyse onu
yapmış, neyi yasaklamışsa onu terketmiştir. Bununla
birlikte şanı yüce Allah onu haya, kerem, kahramanlık,
bağışlamak, hilm ve her türlü güzel huya, oldukça büyük
ahlâkî özelliklere sahip olarak yaratmıştı."
Rasûlullah (s.a.v)'ın böyle üstün bir şekilde övülmesi onu
delilikle itham edenlere bir cevaptır. Yüce Allah'ın,
Rasûlüne bağışlamış olduğu vahiy nimetinin muhtevasını,
onun ahlâkının mükemmelliklerini gören bir insan, bütün
insanlık tarihinde Muhammed (s.a.v) gibi bir insanın
gelmediğinde şüphe etmez. Acaba bütün bunlara rağmen
Rasûlullah (s.a.v)'a delilik ithamının yöneltilmesi aklen
doğru olabilir mi?
Yüce Allah, Rasûlüne vaadde bulunurken onun
düşmanlarına da tehditte bulunarak
şöyle demektedir:
Senin İçin Kesilmeyen Bir Mükâfat Vardır (Âyet 3)
"Doğrusu senin için kesilmeyen bir mükâfat" bir sevap
"vardır." İbn Kesîr der ki: "Aksine senin için büyük bir
sevap ve kesintisiz bir ecir vardır. Bunun ise asla sonu
gelmeyecektir. Bu ise senin Rabbinin risâletini insanlara
tebliğ etmene, onların eziyetlerine de sabretmene karşılık
olarak verilecektir."
Yüce Allah, Rasûlünden delilik ithamını reddetmekte ve
üzerindeki peygamberlik nimetini, âhirette onun için
hazırlamış olduğu mükâfatları da hatırlatmaktadır.
Böylelikle hem onu savunmakta, hem de teselli
etmektedir. Daha sonra yüce Allah, Rasûlüne en büyük
övgüyü yaparak şöyle buyurmaktadır:
düşürülmüştür.
Sen Büyük Bir Ahlâk Üzeresin (Âyet 4)
"Muhakkak ki sen büyük bir ahlâk üzeresin." Atıyye'nin
açıklamasına göre: Yani sen çok büyük bir edebe
Sayfa 5
Yakında Sen de Onlar da
Göreceksiniz Kimin Deli Olduğunu
(Âyet 5-6)
‘‘Yakında sen de göreceksin, onlar
da görecekler; hanginizin deli
olduğunu." Yani ya Muhammed, sen
de sana muhalefet edip seni
yalanlayanlar da sen misin deli ve
sapık kendileri mi, bileceksiniz. Âyet
-i kerimede geçen "( ( ‫=المفتون‬deli"
haktan kaydırılan ve saptırılan
kimse demektir. İbn Abbâs ve Nesefî
bu kelimeyi "deli" diye
açıklamışlardır. Çünkü böyle bir
kimse imtihana ve mihnete
Allah, Sapanları da Doğru Yolda Olanları da Çok İyi
Bilir (Âyet 7)
"Muhakkak ki senin Rabbin, yolundan sapanlarıda çok
iyi bilir, doğru yolda olanları da O çok iyi bilir." İbn
Kesîr der ki: "Yani O yüce Allah, sizden hangi kesimin
hidâyette olduğunu bildiği gibi, haktan sapan grubun da
hangisi olduğunu bilir." Nesefî de der ki: "O gerçekten
kimlerin deli olduğunu bilir. Onlar ise kendi yolundan
sapan kimselerdir. Kimlerin de akıllı olduğunu bilir;
akıllılar ise doğru yolu bulan kimselerdir." Şunu
belirtelim ki, şanı yüce Allah -ki en iyi bilen O'durhidâyet bulan ve aklı başında olanın kendi peygamberi
olduğuna, Allah'ın yolundan sapan ve akılsız kimselerin
de onlar olduğuna dair şahidlik etmiştir.
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Fetva Köşesi
MEZHEBLER
Ebu Ensar
yolu herhangi bir kimseye
bulunmamasıdır) diye tabir edilir.
kapatmak mümkün ve insanların
İcma ise Ehli Sünnete göre
Madem ki, esas olan Kur'ân-ı
yetkisinde değildir. Ancak
bağlayıcı bir delildir. Bu, elbette
Kerîm ve onu açıklayan Sünnettir;
herkesin her konuda ilgili âyet ve onlardan sonra ortaya çıkan
öyleyse bir müslümanın ille de
hadisleri ve anlamlarını, nâsihmeselelerde ictihad yapmama ve
dört Imamdan birini taklid etmesi
mensûh, muhkem-muteşabih
onların görüşlerinin delillerini
ve Kitap ve Sünnete değil de onun
olanlarını, hadislerin durumlarını, araştırıp güçlü olanına uymama
görüşlerine uyması şart mıdır?
icma yapılan meseleleri bilmesi ve anlamına gelmez. Ancak, bunu
Böyle bir soruya cevap olarak
bunlardan, rehbersiz olarak
yapanların Ashabı terciyh
söyleyeceğimiz ilk şey; onlara
istifade etmesi de mümkün
olmasıdır.
uymanın Kitap ve Sünnete
değildir. Öyleyse Kitabı ve Sünneti
uymaktan başka birşey olduğu
Ancak şunu itiraf etmeliyiz ki,
yaşamada bir mezhep imamını
izlenimini vermenin, yanıltmaca
herkesi rehbersiz olarak Kitaba ve
rehber edinmesi gereklidir, bir
olduğudur. Veya Fitne
Sünnete gönderme hatasına
çıkarmaktır.Çünkü onlara
düşüren sebeplerden biri de,
….bir müslümanın ille de dört imamdan
uymak ve onları taklid
hiçbir mezhebin ve mezhep
birini taklid etmesi ve Kitap ve Sünnete
etmek, Kitap ve Sünnet
imamının kabul etmediği
değil de onun görüşlerine uyması şart
karşısında onların
mezhepciliktir. Herşeyden
mıdır? Böyle bir soruya cevap olarak
görüşlerini benimsemek
önce bilmek gerekir ki,
söyleyeceğimiz ilk şey; onlara uymanın
demek değil, Kitap ve
mezhepler birer din değil,
Kitap ve Sünnete uymaktan başka birşey
Sünnete onların yorumu
Allah'ın kelâmını anlamaya
olduğu izlenimini vermenin yanıltmaca
ile bağlanmak demektir.
götüren yollardan
olduğudur. Çünkü onlara uymak ve onları
Tâbi olunan yine Kitap ve
ibarettirler. Şahıslar birer
taklid etmek, Kitap ve Sünnet karşısında
Sünnettir. Herkesin Kitap
mezhebe bağlı olmalıdırlar.
onların
görüşlerini
benimsemek
demek
ve Sünneti yeterince bilip
Maalesef mezhepler zaman
değil,
Kitap
ve
Sünnete
onların
yorumu
ile
kavraması zor (imkânsız
zaman birer din gibi
bağlanmak
demektir.
Tâbi
olunan
yine
değil) olduğundan
görülmüş, Islâm cemaatı
Kitap ve Sünnettir.
herhangi bir büyük
bölünebilmiş ve ne yazık ki,
Müctehidi taklid etmek,
kıyıda köşede de olsa,
pratik anlamda vacip, yani gerekli mecburiyettir ve bunun dört
mezhepler arası kavgalar
görülmüştür. Ancak bu gerekliliği mezhepten biri olması konusunda görülebilmiş ve bir mezhepten
dinî anlamda "farz" görme
da icma vardır. Çünkü belli bir
öbür mezhebe geçmek, ya da
yanılgısına da dikkat çekmek
dönemden bize sıhhatlı olarak
diğerinden bir hüküm almak
gerekir. Çünkü birşeyin farz ya da aktarılan içtihatlar onların
dinden çıkmakla eşdeğer
haram olduğuna hüküm verme
içtihatlarıdır. Bu, onların
görülebilmiştir. Bunlar elbette
hakkı sadece Allah'a ve O'nun,
herhangi bir meselede bu dört
hiçbir zaman genel kabul halini
kendisi adına hüküm koyma yetkisi görüş dışında bir görüşün
almamıştır. Ama az da olsalar bir
verdiği Resulüne aittir. Bu konuda olamayacağında ittifak yani icma başka ifratın çıkmasına sebep
genel kabul gören görüşün özeti
etmeleri anlamına gelir ki, bu fıkıh olmuşlar ve mezhepleri hiç
şudur: Esas olan, Sünnet
usûlünde "mürekkep
tanımayan bir diğer uçun
doğrultusunda Kur'ân-ı Kerîme
icma" (Müctehidlerin herhangi
doğmasına neden olmuşlardır.
uymaktır. Bu yoldan başka bir
bir mesele hakkında ikiye ayrılır Yani Mezhepsizlerin çıkmasına
yolun olduğunu söylemek ve bu
da ortada üçüncü bir görüşün
sebeb olmuşlardır.
Sayfa 6
(2)
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Sohbetler/Düşünceler
edildikten sonra indirilmiştir. Beş,
on sahife değil, altıyüzbeş sahife
Din kelimesi lügat manası itibariyle
olan Kur'an'ı Kerim'de bütün bu
yol, şeriat, millet, hesap, ceza, adet, Oysa İslam gerçeğinin özüne giden
konulara yer verilmektedir. Nitekim
itaat, hal ve siyaset gibi anlamlara yol, Kuranı Kerim'e göre yaptığımız
razı olacağı dinin nasıl ve ne
gelir. Din kelimesinin kavram
yukarıdaki tanımın yeterince
şekilde yaşanacağını İlahi vahiyle
olarak ele alındığı ıstılahtaki veya anlaşılmasından geçmektedir.
beyan eden şanı yüce Rabbimiz, bu
pratikteki anlamı ise bir dünya
Kur'an'ı Kerim ile ilgilenen bütün
İlahi vahyin noksansız bir ifadesi
görüşünü, bir hayat şeklini
müslümanların bildiği gibi, İslam
olan Kur'an'ı Kerim'de, insanın
belirleyen, görüşler, emirler,
dininin ne olduğunu ve nasıl
Allah ile münasebetlerinden, kendi
nehiyler manzumesidir. Dolayısıyle yaşanacağını açıklayan Kuranı
nefsi ve şeytan ile, kainat ve dünya
Kerim'de, yukarıda yaptığımız
"Her din bir hayat şeklidir ve her
ile, aile ve akrabası ile, insan ve
tanıma ilişkin birçok örnekler
hayat şekli bir dindir" görüşü,
toplum ile, İslami veya gayri islami
genel itibariyle doğru bir görüştür. bulunmaktadır.
devlet ile, yöneticiler ve liderler ile,
Din kavramının pratikteki en kamil İslam gerçeği şayet sadece namaz, kanun ve hükümler ile, adet ve
ananeler ile münasebetlerine
ve boyutları en geniş manası,
kadar, bütün bu konulara
hiç şüphesiz ki en yüce din
ferdi ve toplumsal düzlemde
olan İslam ile kazandığı
açıklık getirmektedir. Kur'an'ı
manadır. Nitekim İslami
Kerim'in nelere şamil olduğu
ıstılahta dinin anlamı; en genel
engin muhteva­sından
ifadeyle Yaratıcı ile insanların
anlaşılacağı gibi, aşağıdaki
ve insanlar ile tüm
ayet-i kerimede de bu gerçek
yaratılmışların münasebetleribeyan edilmektedir.
ni tanzim eden nizamdır.
İslam'ın dikkate aldığı ve bütün
Biz Kitab'ı sana, her şeyin
bir hayatı kuşatan bu münaseaçıklayıcısı, müslümanlara da
betler zincirinin kapsamında; Allah oruç, hacc gibi bazı ibadetlerden
bir hidayet, bir rahmet ve bir
ile insanın, Allah ile toplumun,
ibaret olsaydı, Kur'an'ı Kerim'deki; müjde olarak indirdik, Ayet-i
insan ile tarihin, insan ile
"..Bugün dininizi kemale erdirdim, kerime'de geçen "Her şey" ifadesi,
geleceğin, insan ile doğanın, insan üzerinizdeki nimetimi tamamladım
özellikle inanan insanların ahenkli
ile insanın, insan ile toplumun,
ve size din olarak İslam'ı seçipbir nizam içinde yaşamaları için
toplum ile toplumların arasındaki
beğendim.. (Maide, 3)" buyruğu,
gereken her şeyi kapsamaktadır.
münasebetler vardır.
namaz, oruç ve hacc hükümlerinin
Netice olarak İslam dininin kapsamı
hemen arkasından indirilir ve
İslam'ı sadece Allah ile insan
Kur'an'ı Kerim beş, on sahifelik bir böylesine geniş, böylesine kuşatıcı
arasındaki bazı münasebetleri
olmasına rağmen İslam dinini
Kitab olurdu.
açıklayan görüşler olarak algılayan
sadece bazı ibadetler olarak
kimseler için, yukarıda yaptığımız
Oysa biliyoruz ki ".Bugün dininizi açıklayan resmi veya gayri resmi
tanım, hayli uzun bir tanım
kemale erdirdim, üzerinizdeki
din görevlileri, hiç şüphesiz ki açık
olacaktır. Zaten yaşadığımız
nimetimi tamamladım ve size din
bir cahillik veya açık bir ihanet
toplumda İslam gerçeğinin çok
olarak İslam'ı seçip-beğendim.."
içindedirler. Bilmiyorlarsa
yanlış anlaşılması, bütün bir kainatı buyruğu, islam'ın bütün bir
öğrenmelerini, bilmelerine rağmen
dikkate alan İslam dinine "Sadece
yaşantıya intizam veren siyasi,
yine de ihanet ediyorlarsa sürüm
ve sadece Allah ile insan arasındaki ekonomik, iktisadi, sosyal ve diğer
sürüm sürünmelerini diliyoruz..
bazı münasebetlere açıklık getiren konulardaki hükümleri beyan
Din Nedir ?
görüşlerdir" şeklinde çok kısır bir
tanım getirilmesidir.
...."Her din bir
hayat şeklidir ve
her hayat şekli bir
dindir" ...
Sayfa 7
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Gençlerle Başbaşa
HÂKIM VE HÂKIMIYYET:
Tarihî bir mücadele:
Aziz Gençler!
Kabil ve Habil ile başlayan, günümüze kadar gelen ve bundan böyle de devam edecek olan bir mücadele var ki, o da
Günümüzün tebliğ mevzuunu çok yakından alakadar eden
hâkimiyyet mücadelesidir. Ve hâkimiyyetin muhtevasından
“Hâkim” ve “Hâkimiyyet” üzerinde yeteri kadar duracağız. olan “Tevhid” mücadelesidir. Bu iki gençten biri (Habil),
Neden? Çünkü, günümüzün dünyasında hedefinden en çok
“Hâkimiyyet kayıtsız ve şartsız Allah’dır!” diyerek, Allah’a
saptırılan bir meseledir de ondan; günümüz müslümanının mahsus olan bu hakka saygı duymuş, dokunulmaz bir hak
en çok aldatıldığı bir mevzu da ondan ve binnetice, müslüolduğunu kabul etmiş, kendi aleyhine de olsa ona teslim
manların devletlerini kaybetmelerine sebebiyet verdi de on- olmuştur. Ve dolayısıyla Tevhid bayrağını çekmiş, kıyamete
dan!..
kadar gelecek olan Ehl-i Tevhid’i temsil etmiştir. Hususiyle
sizin gibi gençlere güzel örnek olmuştur.
Hâkim kim, hâkimiyyet ne?
“Hâkim” demek; hüküm koyan, kanun yapan, karar veren
demektir. “Hâkimiyyet” ise, hüküm verme, kanun koyma işi
ve ameliyesi demektir. “Hâkimiyyet kayıtsız ve şartsız” tabiri de bu cümledendir.
Hâkimiyet bir iman meselesidir:
Diğeri (Kabil) ise, “Hâkimiyyet kayıtsız ve şartsız benimdir,
insanındır!” demiş, “Ben Şeriat tanımam, nefsim nasıl arzu
ederse öyle yaparım!” demiş, Allah’a mahsus olan hâkimiyyetin sıfatına müdahele ve tecavüz etmek suretiyle şirk
ehlini temsil etmiş ve kötü örnek olmuştur.
Gençler! Hâkimiyyet deyip öteye geçIki yol ayırımı:
meyiniz. Hâkimiyyet demek; en yüksek
Ey Gençler!
makam, en yüksek otorite, en yüksek söz
sahibi demektir. Öyle ki, ondan yüksek
Şimdi siz, iki yol ayırımı olan bir noktasöz sahibi, onun üstünde bir makam yok;
da bulunuyorsunuz. Habil yolu, kabil
onun emri, onun sözü kanun, ondan heyolu! Ve iki levha: Birinde “Hâkimiyyet
sap soracak kimse yok; o “LaAllah’ındır!”, diğerinde ise
yüs’el”dir! Işte, hâkimiyyet bu! Şimdi
“Hâkimiyyet insanındır!” ibaresi
siz, bir düşünün! Böyle bir hâkimiyyet
yazılı. Bu iki yol da yolcusuz kalmillette var mıdır? Millet “La- yüs’el” midir? Allah millet- mamıştır. Elli-altmış sene öncesine kadar, müslüman milletten hesap sormıyacak mı? Kur’an şöyle buyurmaktadır:
ler hep Habil yolunu takip etmişlerdir.
“Kendilerine peygamber gönderilenlere de hesab soracağız,
gönderilen peygamberlere de hesab soracağız!” (Araf, 6)
Fakat o tarihten sonra, Kabil’in temsil ettiği zihniyet gelmiş,
müslümanları şirk yoluna, put yoluna döndürmüştür. Bunun
Hâkimiyyet millette ise, ya mahkûmiyyet kimde olacak? Bu- için, önce Kur’an’ı anayasa, Şeriat’ı kanun olmaktan
na hangi ilim adamı “Evet!” diyebilir? O halde, hâkimiyyet kaldırmış, yerlerine küfrün ve kâfirin kanunlarını getirmişAllah’a mahsustur! Ancak O, kanun koyabilir; O’ndan baş- tir. Ve bu arada “Hâkimiyyet kayıtsız ve şartsız milletinkasının kanun yapmaya ne hakkı vardır, ne de selahiyeti!
dir!” safsatasını ilan ederek milleti avutmuş ve uyutmuştur.
Yaratan Allah, emir ve tâlimat gönderen de Allah’tır!
Bu arada bir parentez açalım:
Bu, bir Iman meselesidir:
“Hâkimiyyet milletindir!” sözü bir avutma ve uyut-
Allah’ın varlığını kabul ve tasdik etmek nasıl bir iman mesemadır. Çünkü, Türkiye’de hâkimiyyet ne milletinlesi ise, Allah’ın sıfatlarını ve bu arada “Hâkimiyyet”in
dir, ne milletvekillerinindir, ne hükümetindir, ne
sıfatını da, kanun koyma yetkisinin de Allah’a mahsus olduğunu da kabul ve tasdik etmek yine bir iman meselesidir. meclisindir, ne üniversitenin, ne de ilmindir. Bu
Buna binaendir ki, “Hâkimiyyet kayıtsız ve şartsız milletindir!” demek imanla bağdaşmaz, Tevhid’i giderir, şirk ve
küfür olur. (Fazla mâlumat almak isteyenler “Islam Anayasası”na bakabilirler!)
Sayfa 8
saydıklarımızın hiçbirinde ne hürriyet vardır, ne de
iktidar. Hep görünüşten ibarettir. Türkiye’de tek
bir iktidar vardır, tek bir söz sahibi vardır. O da
“Kemalizm”dir. Diğerleri hep emir kuludur!
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Beyyineler
Cemaleddin Hocaoğlu
kümlere, yürekleri hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.
(Nisa,65)
düşerseniz, onun hükmünü Allah’a
bırakın!” (Şura, 10)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de birçok
hadis’lerinde Ulu’l-Emr’e itaatın hu6- Şeriat’a uymayan her şey, kim emre- dutlarını çizmiştir:,,Yaratana isyan
ISLAMDA DEVLET (2)
derse etsin, müslümanlara haramdır.
yolunda yaratıklara itaat yoktur!
Allah ve Peygamber’i, bir işi emrettiği İsterse o günkü devlet yöneticileri em- (Müslim...) İtaat, ancak mâruf şeylerzaman, gerek mü’min olan bir erkeğin, retsin, asla makbul değildir. Ulu’ldedir. (Müslim) Kim size Allah’a isyan
gerek mü’min olan bir kadının bu emre Emr’in hüküm verme hakkı, önceden de etmeyi emrederse onu dinlemeyin, ona
aykırı işlerde muhayyerliği yoktur. Kim belirttiğimiz gibi, İslam’ın umumî
itaat etmeyin!” (Müslim)
Allah ve Resulü’nün emrini tutmazsa, prensiplerine uyduğu, teşri ruhuna
İslam fakihleri, müctehidler, Sahabe-i
şüphesiz ki, o apaçık bir sapıklıkla yolu- muvafık olduğu takdirde makbuldur.
Kiram, Ulu’l-Emr’e itaatın ancak onnu saptırmıştır. (Ahzap, 36)
Eğer, Ulu’l-Emr, İslam hududu hariların Allah’ın emirlerine itaat ettikleri
cinde bir hüküm verirse, her müslüAyetten açıkça anlaşıldığına göre, Alve şeriat’ın kanunlarını tatbik etlah, kadın veya erkek hiçbir mü’miO halde, dini devletten, dev- tikleri müddetçe şart olduğunda ittinin kendi yolundan başka yollara
fak etmişlerdir. Allah’ın koyduğu
leti
de
dinden
ayırmak
mümgitmesine izin vermemiştir. Dinlekanun ve ceza hükümlerini tatbik
meyip gidenleri en büyük sapıklıkla kün değildir. Günümüz inetmemek, hele şeriat’ı kaldırmak,
sapık saymıştır.
helalı, haram, haramı helal kılmak ve
sanının ve hatta müslünihayet Allah’ın göstermediği izlere
4- Allah, müslümanların tatbik
sapmak küfür ve dalalettir. Böyle bir
manının yanıldığı ve ayettikleri hüküm ve kanunların
duruma düşen yöneticiye karşı
Kur’an’ın hüküm ve kununlarına aklarının kaydığı noktalarçıkmak her müslümana vaciptir. En
uygun olmasını emreder. İndirdiği
dan biri ve en mühimi budur. basit karşı koyma metodu ise onun
kanunlarla hükmetmeyenleri zalim,
çıkardığı İslamî olmayan kanunlarYani bunları birbirinden
fasık ve kâfir sayar. İşte ayetda, onu desteklememek, onun emir
ler:,,Kim Allah’ın indirdiği hüküm- ayırmak, dini dünya ve devve yasaklarını dinlemeyip, uygulalerle hükmetmezse onlar kâfirlerin
masını zorlaştırmaktır. Aksi taktirde
let hayatından ayırmak...
ta kendileridir. (Maide, 44) Kim
bu müslüman vatandaş da aynı veAllah’ın indirdiği hükümlerle hükmanın uymaması, o hükme isyan etme- bale girer.
metmezse, onlar zalimlerin ta kendileri- si gerekir, tatbik ve infazına mani olup,
dir.” (Maide, 45) Kim Allah’ın indiruygulanmasını zorlaştırması lazımdır. 7- İslam’ın hüküm ve kanunları, görüldiği hükümlerle hükmetmezse onlar
düğü üzere asla parçalanıp bölünemez.
Ulu’l-Emr’e kayıtsız şartsız, mutlak
fasıkların ta kendileridir.(Maide, 47)
itaat yoktur. Ulu’l-Emr, Allah ve Resu- Bir kimse İslam’ın bir takım hükümlerini kabul edip, diğer bir kısmını geri
lü’nün emrine itaat ettiği müddetçe
5- Allah, müslümanların içlerindeki
itemez. Kim böyle yaparsa İslam’ın
ona itaat edilir. Aksi halde ona itaat
pislikleri, darlıkları yok edip saf bir
daire ve çerçevesi dışına çıkmış olur.
edilmez. İşte Allah’ın (c.c.) ayeti:,,Ey
kalple Peygamber’e bağlanmadıkça,
iman edenler! Allah’a itaat edin, Peyaralarında geçen her hadisede PeygamO halde, dini devletten, devleti de
gamber’e ve sizden olan Ulu’I-Emr’e de
ber’i hakem kabul etmedikçe, onun verdinden ayırmak mümkün değildir.
itaat edin. Eğer bir şey hakkında çediği hükümlere boyun eğmedikçe tam
Günümüz insanının ve hatta müslükişirseniz, onu Allah’ın ve Peygambir mü’min sayılamayacaklarını açıkça
manının yanıldığı ve ayaklarının
ber’in (hükümlerine) götürün! Eğer
bildiriyor. İşte Kur’an’ın hükümleri:
Allah’a ve ahiretgününe inanıyorsanız kaydığı noktalardan biri ve en mühi,,Öyle değil, Rabb’ine andolsun ki, onmi budur. Yani bunları birbirinden
(böyle yapın)! İşte bu, en hayırlı ve
lar aralarında geçen şeylerde seni haayırmak, dini dünya ve devlet haynetice itibariyle de en güzel yolkem yapmadıkça, sonra, verdiğin hüdur.” (Nisa, 59) ,,Hangi şeyde ihtilafa atından ayırmak...
Sayfa 9
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Akaid/Iman
Çağdaş uydurma dinler (2)
Laiklik
Batıdaki yaygın kullanımı ile Sekülerizm
(Dünyacılık), Türkçedeki kullanımı ile
laiklik: Rûhânî olmayan (Din ve mezhep
işleriyle ilgisi bulunmayan demektir.)
Kültürümüze daha çok Lâ dinî şeklinde
geçmiş olan laik terimi, din dışı olan,
belirli bir dinle ilişkisi olmayan ya da
dine ait olmayan demektedir.
Hıristiyanlıkta ise kilisede yer almayan,
keşiş ya da râhip olmayan kimse için
kullanılır. Dünyevî talebi bulunmayan,
yani şeriatını hâkim kılmak, şeriatine
uygun hukuk, ahlâk, devlet, sosyal hayat,
toplumlararası ya da devletlerarası ilişkileri bulunan bir sistemi hâkim kılmak ve
bunu insanlığın istifadesine sunmak talebi, gayreti, cehdi olmayan Din veya Kimse demektir.
Yani tevhidi Allah’ı bir tanımaya indirgemiş ve diğer yönleriyle içi tümüyle
boşaltılmış, hıristiyanvari bir kimliğe
büründürülmüş; dünyayı Sezarlara,
tâğutlara, laiklere, demokratlara terk
etmiş bir İslâm anlayışı demektir. Teori
olarak topluma kabul ettirilmekte ve pratikte gerçek dinin hâkim olmasına müsaade edilmemesidir. Câmileri kileseye,
Diyânet memuru imamları papaza, hayata bakışı hıristiyanlığa benzetilen bir
din… Böyle bir İslâm, Allah’ın dini olan
Islâm değildir. Böyle bir İslâm’ın Allahın
Rasûlüne gönderdiği ve sahih olarak bize
kadar nakledilerek gelmiş Islâm’la ilgisi
alakası yoktur. Böyle bir Islâmın, adından başka hakiyki Islâm’la en ufak bir
ilgisi bulunamaz. Her türlü sapıklık ve
saptırmaya rağmen, Allahın Dinini doğru
olarak anlayan ve doğru şekilde ortaya
koyan bir kesimin kıyâmete kadar
varlığını sürdüreceğini, onlara muhâlefet
edenlerin, hak yol üzere bulunan bu kesime asla zarar vermeyeceğini müjdelemektedir Yüce Peygamberimiz. Allah’tan,
bu hayırlı zümreyi her geçen gün güçlü
kılmasını ve bizleri bunlardan eylemesini
niyaz ederiz.
Laik, din adamları sınıfı dışında kalan;
laiklik de, dinin ya da din adamları
Sayfa 10
Ibni Abdulhalim
sınıfının devletteki nüfuz ve etkinliğini
uzaklaştırmayı esas alan siyasal düzen
demektir. Ilk anda laiklik, yalnızca siyasal boyutu olan bir yaklaşım olarak görülüyorsa da, herhangi bir düzen ve sistemin tek boyutlu olarak pratikte var olmasına, varlığını sürdürmesine imkân
yoktur. İnsan, ruh ve bedeniyle, düşünce
ve duygularıyla, yapıp ettikleriyle, zaaf ve
meziyetleriyle, İç dünyası ve bu dünyasının kâinat ile olan ilişkileriyle, fert
olarak ahlâkî, siyasî, fikrî ve amelî bütün
ilişki ve yaklaşımlarıyla, ruhu ve kalbiyle,
aklı ve vicdanıyla bir bütündür. Bu bütünün, hikmeti sonsuz Yaratıcımızın takdiri
gereği kendi arasında muazzam bir dengesi, bir âhengi vardır.
İslâm’da Laiklik Yoktur
Laiklik, geniş ve basit tanımı ile, dinin
siyasal hayatın dışına itilmesi, din
adamları sınıfının devletin siyasal hayatında din adına etkin olmalarının engellenmesi diye ifade edilecek olursa,
peşinen şunu hatırlatmamız gerekmektedir: Evvelâ İslâm’da batıda bilinen
şekliyle bir “din adamları” sınıfının
varlığı söz konusu değildir. Dolayısıyla
böyle bir sınıfın din adına siyasal etkinliklerde bulunmalarından ve devletin
siyasetinde aktif bir rol oynamalarından
söz edilemez. Çünkü böyle bir sınıf yok
ki, bu sınıfın icrâ edeceği fonksiyon kabul veya redde konu olsun.
İslâma göre Allah her şeyi yaratandır. O,
her şeyi bilendir. İnsanı yaratan olduğu
gibi, her asırda, nelere muhtaç olduğunu,
dünya ve âhirette mutlu olmasının nelere
bağlı olduğunu tam ve en kâmil anlamıyla O bilir. Dolayısıyla O’nun insanların
dünya ve âhiret mutluluğunun elde edebilmeleri için teklif ettiği düzen olan
İslâm’da, dünya ve âhirette her bakımdan
huzurlu olabilmeleri için insanların gerek
duyabilecekleri her şey vardır. Bugün
için gerek duymadıkları fakat zamanla
ihtiyaç hissedecekleri şeyler de, günümüz
müslümanları tarafından bilinse de bilinmese de, ellerinde bulunan Kur’an ve
Sünnette yeteri kadarıyla mevcuttur.
Kıyâmete kadar gelecek bütün insanların
ihtiyaçları için de durum, aynen böyledir.
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
Diğer taraftan, Kur’an’ın içeriğine gelişigüzel dahi olsa bir göz atılacak olursa, görülür ki, Kur’ân-ı Kerim müslümanların ibâdet ve âhiret hayatıyla ilgilendiği kadar, dünyadaki ilişkileriyle de
ilgilenmiştir. Hatta dünyevî ilişki olarak
değerlendirilen birçok alana dair açıklamaları, dinî ya da uhrevî ya da vicdanî
olmakla nitelendirilen ilişkilere kıyasla
daha etraflıdır.
Elbette İslâm, bu hükümler arasında
laik bir düşünüşün etkisi ile ayrım yapmaz, dünya işi, âhiret işi; din işi, devlet
işi gibi ayırmaları kabul etmez. Çünkü
Kur’an, bunların hepsinin aynı şekilde ve
hepsine ayrım gözetmeksizin müslümanların aynı önemi vermelerini ve aynı gayreti göstermelerini istemiş ve hepsini
birlikte uygulamaya geçirmelerini emretmiştir. O yüzden İslâm’da dünya işi, âhiret işi diye bir ayrım yoktur. Her şey
ibâdet ve cihaddır; ya Allah'a ya da
tâğuta kulluk. Siyâseti ibâdet, ibâdeti
siyâset olan bir dindir İslâm. Dini devletten ayırdığınızda devlet dinsiz; devleti
dinden ayırdığınızda din, devletsiz ve
güçsüz olur. Dinle devlet, etle kemik
gibidir. Devlet, vücut ise, din de o vücudun canıdır, ruhudur. Bu ikisini birbirinden ayırmak, insanı/insanlığı katletmektir, cinâyettir.
Kur’ân-ı Kerim’de, meselâ miras hükümlerine, evlenme ve boşanmalara, alışverişe ve diğer akidlere, savaşa, suç ve cezalara dair açıklamalar, sözgelimi namaza ve hacca dair açıklamalara göre daha
ayrıntılıdır. Ama hepsine riâyet etme gereği, aynı titizlik ve tâvizsizlikle vurgulanmaktadır. Kur’anın en azından bir
defa, başından sonuna kadar ciddî bir
şekilde anlamıyla birlikte okunması, bu
sözün isbatı için yeterlidir. Durum bu
iken, Kur’anın “Dinde zorlama yoktur”
ilkesi ile, “Sen onlar üzerinde bir zorba
değilsin” gibi buyruklarının İslâmın da
laikliği kabul ettiğine delil olarak gösterilmesinin, gaflet değilse, ancak ihânetle
izahı söz konusudur. Safça, riyâkârca
veya bazılarının münâfıkça niyetlerle bu
tür delillendirmelere kalkışmasının ilmî
değerinden söz edilemez.
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Islam/Ibadet
ISLAM
(4)
Üçüncü tarif:Peygamberjmiz bir
defasinda şöyle buyurdu; Islam,
Allah'dan başka Ilah olmadığına ve
Muhammed (SAV)'in, Allah'ın kulu
ve RasüIü olduğuna Şehadet etmen,
namaz kılman, zekat vermen,
Ramazanda oruç tutman ve gitmeye
gücün elverirse Beytullahı ziyaret
etmendir. (Muslim, Tirmizi)
En kapsamlısı sonuncusu olan bu
tariflerin her üçü de söz konusu
ettikleri parçanın önemini vurgulamak
için bütünü parça ile açılıyorlar.
Bunun en açık delili dile getirilen beş
ilkeyi Islamiyet'in rukünleri olarak
sayan üçüncü hadistir. Tıpkı bunun
gibi Peygamber Efendimiz (SAV)
Abdullah b.Ömer (R.a) tarafından
rivayet edilen benzer bir başka
hadisinde de şöyle buyuruyor: Islam
şu ana ilke üzerine kurulmuştur:
Allah'tan başka ilah olmadığına ve
Muhammed(SAV)'in Allah'ın kulu
ve Resulü olduğuna Şehadet etmek,
namaz kılmak, zekat vermek,
Beytullahı ziyaret etmek ve
Ramazan'da oruç tutmak. (Sünen)
Bu hadis, Islamiyet binasının söz
konusu beş rukün (ana direk) üzerine
kurulu olduğunu belirtiyor. Buna göre
bu beş ilke Islamiyet'in tümü değil,
sadece temel direkleridir. Gerçi
normal olarak ana direkler binanın
bir parçası sayılırlar.
Şimdi biri ortaya çıkıpta, Şu ev dört
temel direk üzere duruyor.Yani ortaya
temel direkler ile bu direkler üzerinde
yükselen bina var dediği zaman bu
sözü Ortada sadece temel direkler var
biçiminde yorumlamak ne kadar
yanlış ise hadisde sözü edilen beş
temel ilkenin Islamiyetin tümü
olduğunu zannetmek de aynı oranda
yanlıştır.
Bu düşüncenin ne kadar yanlış
olduğunu anlatabilmek için Kur'an-ı
Kerimi açıp üstünkörü bir şekilde
Sayfa 11
Said Havva
gözden geçirmek yeterlidir. 0 zaman
Kur'anda bu beş ana ilke dışında daha
bir çok şeyden söze dildiği
görülecektir. Mesela : Kur'anda
ahlakın, ekonominin, sosyal
meselelerin, siyasi ilkelerin, savaş ve
barış konularının iyilik ve kötülüklerin
ele alınıp incelendiği belirlenecektir.
Böyle bir görüşün sahibi eğer her
hangi bir fıkıh kitabını açıp gözden
geçirirse yine ne kadar yanıldığını
görebilir. Çünkü elindeki kitap
ibadetlerden, muamelattan
(insanlararası iIişkilerden),
yargılamadan, cihaddan, mirasdan ve
evlenmeden bahsedecektir. Böyle
birisi eğer Buhari gibi geniş kapsamlı
bir hadis kitabını gözden geçirirse de
yanılgının kapsamını kavramakta
gecikmez. Çünkü, böyle bir kitabın da
inanç ilkeleri ile ibadetlerden başka
alış-veriş, sözleşmeler, siyasi, sosyal
ve ahlak meseleleri ile ilgili hükümleri
konu ettiğini görecektir.
0 halde yukarıdaki hadislerde sözü
edilen beş ilke Islam binasını üzerinde
tutan temel direklerdir, yoksa Islamın
tümü değildirler.
Buna göre Islam yapısı binanın temel
kısmı ile bu temel üzerinde yükselen
binanın kendisi olmak üzere iki
bölüme ayrılabilir. Temel kısmı sözü
geçen rukünler (ana direkler) bina ise
bu dinin hükümlerini ilgilendiren
meselelerin tümü hakkındaki
hükümlerdir.
Daha da açıklarsak eğer Islamı
inceleyecek olursak onun kendine
özgü, başkalarına benzemeyen bir
siyasi sistemi olduğunu görürüz. Bu
siyasi sistemde dünyadaki
sistemlerden farklı bir millet, vatan,
devlet otoritesi, danışma ve iktidarın
oluşumuna katılma. Yasama, yürütme
ve yurdu yönetim biçimleri ile ayrı
bakış açısı vardır. Yine bu inceleme
sırasında aynı oranda kendine özgü,
başkalarına benzemez bir Siyasal
sistemle karşılaşacaksın. Bu sosyal
sistem insana, erkeğe kadına, aile
kurumuna, gündelik pratik hayat
biçimine, bu birim ve kurumları
düzenleyen değer hükümlerine
dünyadaki benzerlerinden farklı,
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
Islama mahsus bir bakış açısı
yansıtacaktır.
Yine bu inceleme sırasında bağımsız
ve başkalarına benzemez bir ahlak
sistemi ile tanışacaksın. Bu sistemin
berrak, olgun, geniş kapsamlı,
gelişmiş ve uygulanabilir bir ahlak
metodu sana pratik hayatın akla
gelebilen her kesimi ile ilgili en temiz
ve en arınmış davranış tarzlarını
sunacaktır.
Yine bu inceleme sırasında lslamın
bağımsız, özentisiz bir eğitim ve
öğretim sistemi olduğunu tespit
edeceksin. Dünyayı geliştirirken
ahireti unutmayan, bölümleri arasında
eksiklik ve çarpıklık barındırmayan,
ne 0 yönde ve ne de bu yönde aşırılığa
meydan vermeyen dengeli .ve yapıcı
bir eğitim-öğretim sistemi.
Islamı incelerken farkedeceğin diğer
bir orijinal kurum Islamın askeri sistemidir. Bu sistemin amaçları, stratejisi,
taktikleri, metodları, eğitimi., ilkeleri,
değer yargıları ve kuralları bakımından kendine özgü bir bütün oluşturduğunu göreceksin.
Yine bu inceleme sırasında gelmişgeçmiş benzerlerinden çok farklı ekonomik sistemle yüzyüze geleceksin. Bu
sistemin mülkiyet anlayışı, devlet hazinesi anlayışı, ekonomik kaynaklı sosyal meseleleri çözme tarzı, Islam devleti ile müslüman olmayan devletler
arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilere yaklaşımı diğer önemli kurumları
gibi bağımsız ve orijinaldır.
Kısacası insan hayatının her kesimi ile
ilgili olarak Islamın mutlaka bir sözü,
bağımsız bir hükmü vardır. Işte bu
hükümlerin toplamı, Islamın rukünleri
(ana direkleri) üzerinde yükselen Islam binasını meydana getirir.
Işte yukarıda ele aldığımız ve Islam
beş ana ilke üzerinde kurulmuştur
cümlesi ile başlayan Abdullah b.Ömer
(R.a.) hadisini böyle anlamak gerekir.
Buna benzer anlama gelen diğer hadisler de bu hadisin ışığında yorumlanmalıdır. Yüce Allah(C.C.)'ın Sana
bu kitabı (Kur'an-ı) her şeyi açıklasın
diye indirdik(Nahl, 89) şeklindeki
buyruğu böyle düşünmeyi gerektirir.
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Hanımlar Köşesi
Yitiklerimiz
(2)
Betül Hanım
masınlar” (Nur:31)
cutlarını örtsünler.”(Ahzap:59)
Hicap konuşma ile alakalıdır:
“Eğer takva sahibi iseniz artık
Şimdi Dağların yüklenmekten
çekindiği emanetleri yüklenmiş sözü yumuşak söylemeyin
olan bizler; „Acaba benim dışarı- (erkeklerle çekici bir şekilde konuşmayın). O taktirde kalbinde
da giydiğim kıyafet Islamın ortaya koyduğu ölçüye uygun mu maraz (nifak, fitne, şehvet) bulunan kimse tamah eder (arzu
değil mi?“ diye sormak duruduyar). Ve maruf (ciddî) söz söymunda değil miyiz?.Zira ayeti
kerimede net ve sarih bir şekilde leyin”(Ahzap.33)
şöyle buyrulmuştur; “Allah ve
Resulü, bir işte hüküm verdiği
zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi
isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir
sapıklığa düşmüş
olur.”(Ahzap:36).
Şurası unutulmamalıdır ki, yukarıda bahsi geçen ölçüler
fıkhen elbiseye ölçü iken, hicap
sadece elbise değildir. Hicap bir
kişiliktir.Dışarı çıkarken hicap
elbisesini giymek,sonra yürürken vakarlı yürümek ve konuşma ihtiyacı hasıl olunca da sesi
eğip bükmeden konuşmak ve
her türlü hal ve davranışta dişilik değil kişiliğin sergilendiği hal
ve davranışla bir bütünlük arz
eder…
Hicap yürüyüş ile alakaldır: ”
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini
esirgesinler. Görünen kısımları
müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.Süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurSayfa 12
Ve hicap kur’an ve sünnetin
ortaya koyduğu ölçülerde bir
giyiniştir: “Ey Peygamber!
Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Bir
ihtiyaç için dışarı çıktıklarında
örtülerini üstlerine alsınlar, vü-
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
Ya şimdi!.
Pantolon üzerine sıkıştırılmış
estetik bir başörtüsüyle, başörtüsüne uygun makyaj uygulamasıyla,vücutlara yapışık pardüsömsü estetik kıyafetlerle, hicaptan haya etmeyen Müslüman
(!) hanımlarla doldu sokaklar.
Ölçüsüz bir ölçüyle başlara
sıkıştırılmış baş örtülerin envai
çeşit markalarına,perva etmeden envai marka sigaraların eşlik ettiği ve sokaklarda tüttürüldüğü, genç baş örtülü(!!!)
kızların saç tellerinin Allah’a teslim olması ama ellerinde flörtleriyle kol kola gezmelerinin
yaygınlaştığı bu dönemde, ismi
islamiyet’ten “alınıp, içi
“modernizeden” doldurulan çifte
kimlik taşınır oldu sinelerde!...
Her kimliğin mutlaka bir
çerçevesi vardır. İslam kimliğinin de bir çerçevesi var ve haya
ve hicap bu kimliğin olmazsa olmaz esaslarındandır…Ve şimdi
biz bu çağın Mü’mine kadınları,
tekrar hicaptan haya etmeli ve
Allah’ın ipine sıkı sıkıya bağlanmalıydır. Allah bizim ilahımızdır
derken, bu, tüm ibadetleri ve
ibadet ölçülerini bize vaaz edecek yalnız Allah’tır manasındaydı… Tesettürlü ama şık olmak, hangi düşünce yapısının
ürünüdür. Bizler bu zamanda
Peygamberin şahitleri ve hicabımızda bizim şahidimiz değil
miydi!(?)
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Siyer/Davet
Ramazan El Butiy
şüphesiz ki onların kalblerine şüphe girmesinden
korkulurdu. Aynı şekilde, İslâm Dâvası; Bizans, Yunan veya
Sonra Arap Yarımadası - çoğrafî konumuna nisbetle - bu
Iran gibi tarih, felsefe, medeniyet ve kültürde belli bir
millet­lerin arasında orta noktada yer almaktadır.
seviyeye ulaşmış milletler arasında zuhur etseydi; elbette
Bugün Arap Yarımadası'na bakan bir kişi onun, iki
yine kalblere şüphe girmesinden korkulurdu. Çünkü nice
medeniyetin tam orta noktasında durduğunu görecektir. Bu saçma fikir ve şüphe tohumları ortaya atan kişiler; eşsiz
iki medeniyetten biri maddeci batı medeniyeti; diğeri ise
medeniyet ve mükemmel hukuk sistemi olan İslâm dâvasını
(Çin, Hint ve civar yerlerde yaşamış) hayalci - ruhçu bir
ortaya çıkaran âmillerin, felsefî fikirler ve medeniyet
medeniyet.
tecrübeleri olduğunu iddia ederlerdi.
Yarımadadaki Arapların ve çevrelerindeki diğer milletlerin İşte Kur'ân-ı Kerim: O ümmîler içinde, kendilerinden bir
is­lâm öncesi durumlarını şöyle bir gözümüzün önünde
pey-gamber gönderdik ki, bu peygamber onlara, Allah'ın
canlandırdığımız zaman; Resûlullah'ın doğumu ve bi'seti ile, âyetlerini okur, onları temizler, onlara Kitab'ı, hikmeti
başka yerlerin değil de, Arap Yarımadası'nın şereflenmesini öğretir. Halbuki, onlar daha evvel gerçekten apaçık bir
gerektiren ilâhî hikmeti açıklamamız, kolaylaşmış olur bize. sapıklık içinde idiler buyurarak sarih bir ifade ile bu
Ayrıca dünyanın bir ucundan öbür ucuna kadar bütün
hikmeti dile getirir.
insanlığı Allah'a kul olmaya çağıran İslâm'ın Da'vet
Allah Teâlâ'nın iradesi; Peygamberinin, büyük
meş'alesini, her tarafa götüren ilk davetçilerin, Arap
çoğunluğunun ümmi olduğu bir toplumun içinden çıkmasını
olmasını gerekli kılan ilâhî kaderi de
ve yine kendi elçisinin de ümmi olmasını
açıklamak, kolaylaşır bize.
gerekli gördü ki; Islâm Şeriatı ve
Bazı kişiler şöyle zannediyorlar: Bâtıl
Nübüvvet mucizesi zihinlerde apaçık bir
din ve sahte medeniyet mensupları,
şekilde yer etsin ve diğer beşeri
kendi durumlarını ve üzerinde
ideolojilerle onun arasında herhangi bir
bulundukları hâli iyi gördüklerinden
karışıklığa meydan verilmesin. Açıkça
ve içinde bulundukları fesad haliyle
görüldüğü gibi bu husus, kullarla ilgili
övündüklerinden ötürü tedavileri ve
büyük bir rahmeti kapsamaktadır.
doğru yola getirilmeleri çok güç olur.
Ama hâlâ inceleme ve araştırma
Diğer hikmetler de şunlardır:
safhasında olup, cehaletlerini inkâr et
1- Yüce Allah, Kabe'yi insanlar için bir
­meyerek, kendilerinin ilim, medeniyet
emniyet .ve toplantı yeri yapmıştır. Yine
ve kültürden hiçbir nasiplerinin
Kabe'yi dini farizaları yerine getirmek ve
olmadığını savunan insanlar; tedaviye
ibâdet etmek için insanlara tahsis ettiği
ve doğru yola getirilmeye daha yatkın insanlardır...
ilk bina kılmıştır. Mekke vadisinde, Hz. İbrahim'in da'vetini
Bize göre bu düşünce doğru değildir. Zira bu gibi bir
gerçekleştirmiştir. Bu mübarek yerin, babamız İbrahim
yorum, dayanma gücü sınırlı bir kişiye nisbetle doğru olur. (a.s.)'in dini olan Islâm Da'vetine beşik olması ve yine
Çünkü o, kolayla zoru birbirinden ayırır. Böyle olunca da,
peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'in doğumunun
rahatlığı arzulayıp, zorluktan hoşlanmadığı için, zorluktan ve bi'setinin yeri olması da bunların tamamlayıcısı ve
kaçıp, kolaylığı tercih eder.
gereğidir. Hz. Muhammed (s. a.v.), Hz. İbrahim soyundan
Ilâhî kader, Iran, Bizans veya Hint diyarlarından bir
olduğuna göre bu niye olmasın ki!...
yöreyi, Islâm Da'vetinin doğuş yeri olarak seçmeyi murad 2- Arap Yarımadası'nın çeşitli milletlerin tam ortalarında
etseydi; elbette ki Islâm Da'vetinin başarıya ulaşması için yer alması sebebiyle, da'vet işini yürütmeye çok elverişlidir
Arap Yarımadası'nda hazırladığı sebeb ve şartları, orada
burası.
da hazırlardı. Çünkü tüm sebeb ve şartların yaratıcısı Allah Komşu devlet ve milletlerin arasında, İslâm Da'vetinin
olduğuna göre, bu iş ona hiç de zor gelmezdi. Fakat bu
kolayca yayılmaya başlamasının başlıca sebeblerinden biri
seçimdeki hikmet; Yüce Allah'ın da buyurduğu gibi, Hz.
de budur. İslâm'ın ilk yıllarında ve Râşid Halifeler
Muhammed'in nübüvvetinde insanlar şüpheye düşmesin,
döneminde, İslâm Da'vetinin yayılış seyrine bir göz atacak
da've­tinin doğruluğunda kimsenin kalbinde şüphe
olursak, bunun doğruluğunu bariz bir şekilde göreceğiz...
tohumları filizlenmesin diye; Hz. Peygamberin bir ümmi
olmasını gerektiren hikmet türündendir.
3- İlâhî kader, Arapça'nın Islâm Da'vetinin dili, Allah'ın ke­
Yine, Hz. Muhammed'in peygamber olarak gönderildiği
lâmının tercümanı ve bizlere tebliğ için ilk vasıta olmasını
toplu­mun komşu milletlere nisbetle ümmî bir toplum olması gerekli gördü. Biz dillerin tüm özelliklerini derinlemesine
bu ilâhî hikmetin bir tamamlayıcısıdır. Yâni Araplar komşu araştırıp, aralarında bir mukayese yapmış olsak;
medeniyetlerden etkilenmediler ve onların felsefeleriyle ilgi Arapçanın, diğer dillerde pek az bulunan özellikleriyle
kuramadılar.
hususiyet arzettiğini göreceğiz elbet. Çeşitli ülke ve
İnsanlar, Hz. Peygamber'i, komşu devletlerin
kentlerdeki ilk müslümanlarm dilinin Arapça olması ne
uygarlıklarına, silinip gitmiş milletlerin tarihine ve eski
kadar anlamlı değil midir?!
semavî kitablara vâkıf olmuş bir kişi olarak tanısalardı;
İslam'ın Doğuşu ve Arap Yarımadası (2)
Sayfa 13
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
ِ ‫إِن ُكْم ْإ إِه ِك‬.
ُ ُ
Faydalı Bilgiler — Şifalı Bitkiler
GÜNEŞ SİSTEMİ
Güneş ve güneş çevresinde dolanan
gök cisimlerinden meydana gelir. Güneş sisteminde gezegen, uydu, kuyruklu yıldız ve meteor bulunur.
Güneş Sistemi’nde bulunan bütün gök
cisimleri Güneşin çekim etkisi altındadır ve onun etrafında dönerler. Bu
hareket, odak noktalarının birinde
Güneş yer alan elips şeklindeki bir
yörünge üzerinde olmaktadır. Güneş
Sistemi, bütünüyle ve aynı yönde dönen bir disk şeklinde hareket halindedir. Güneş Sistemi’nin çapı yaklaşık
30 ışık yılı kadardır. Güneş sisteminde Dünyadan başka 8 gezegen vardır.
Bunlar;
Venüs, Mars, Neptün, Uranüs, Satürn, Jüpiter, Merkür ve Plüton’dur.
Güneş:Güneş Sistemindeki 200 milyar yıldızdan birisi olan Güneş kütlesi
sıcak gazlardan oluşan ve çevresine
ısı ve ışık yayan bir yıldızdır.
Güneşin çapı dünya çapının 110 katı
(1.4 milyon km), hacmi 1.3 milyon
katı ve ağırlığı 333.000 katı kadardır.
Güneşin yoğunluğu ise Dünyanın
yoğunluğunun ¼’ü kadardır. Güneş
kendi ekseni etrafında saatte 70 000
km hızla döner. Bir turunu ise 25 günde tamamlar.
Güneş % 75 hidrojen, % 20 helyum
ve % 5’de diğer elementlerden oluşur.
Güneşte hidrojenin helyuma dönüşmesi sırasında büyük bir enerji ortaya
çıkar. Saniyede 600 milyon ton hidrojen helyuma dönüşür. Buda her saniye
Güneşin 4.5 milyon ton hafiflemesine
yol açar. Güneşteki füzyon olayı sonucunda kızıl kırmızımsı bir alev 1520 bin km yükselir ki bu olaya Güneş
Sayfa 14
Fırtınası denir. Bu bilgilere bakarak
günün birinde Güneşin çevresine ısı
ve ışık yayamayacak ve dolayısı ile
yeryüzünde yaşam sona erecektir.
Güneşin yüzey ısısı 6 000 °C ve merkezindeki ısı ise 1.5 milyon °C’dir.
Güneşten çıkan enerjinin 2 milyonda
birlik kısmı yeryüzüne ulaşır. Güneş’in üç günde yaymış olduğu enerji,
Dünya’da bilinen bütün petrol, kömür
ARDIÇ
ve ormanlardan elde edilecek enerjiye
Diğer İsimleri : Ar’ar, Ephel, Lunipeeşittir. Güneş ışınları 8.5 dakikada
rus Communis, Juniperus,
yeryüzüne ulaşır.
Botanik Bilgi : Kozalaklılardan; 2-5
metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları
1. Bütün gezegenler elips şeklinde
bir yörüngede hareket ederler. Hızları ince, uzun, sivri ve güzel kokuludur.
ve yörünge uzunlukları farklıdır. Yö- Meyveleri; siyah, parlak kozalak
şeklindedir. Kasım ve Aralık aylarında
rüngeleri birbirleri ile kesişir.
toplanıp, kurutulur. Bir çok türü vardır.
2. Gezegenler hem Güneş etrafında
hem de kendi ekseni etrafında döner- Özellilleri : idrar söktürücü, terletici,
mideyi kuvvetlendirici, mikrop öldürüler.
cü, balgam çıkartıcı tesire sahiptir.
3. En küçük gezegen Plüton, en büyük gezegen ise Jüpiter’dir.
Faydaları
4. Güneş'e en yakın gezegen Merkür, Dallarından yapılan merhem deri üzeribilinen en uzak gezegen ise Plüton’- ne sürülerek ovulursa, cilt hastalıklarıdur.
na iyi gelir. Ardıç terletici bir bitki ol5. Dünya’ya en yakın gezegen Veduğundan romatizma ve soğuk
nüs’tür.
algınlığına iyi gelir. Kandaki şeker
6. Dünya’nın 1, Mars ve Neptün’ün miktarını düşürür. Aybaşı ağrılarını
2, Uranüs’ün 27, Satürn’ün 10 ve Jü- dindirir, kadınlarda görülen beyaz
piter’in 12 uydusu vardır. Merkür ve akıntıyı keser. Nefes kokularını giderir.
Plüton’un uydusu yoktur.
Kansızlığa iyi gelir. İdrar söktürür.
7. Güneş'e yakın olan gezegenler da- Rendelenmiş meyveleri sirke içine koha hızlı, uzak olan gezegenler ise daha nup bekletildikten sonra bir bezle alın
yavaş hareket ederler. Uzak olan ge- üzerine sarılırsa baş ağrılarını giderir.
Taze meyvelerin ezilmesiyle elde edizegenlerin yörüngeleri daha
uzun olduğu için Güneş etrafındaki len şurup öksürüğe çok iyi gelir. Taze
dallarının çayı zayıflamak için kuldönüşlerini daha geç tamamlarlar.
8. Bütün gezegenler hem kendi, hem lanılır. Kanı temizler bunun için ilk gün
4 tane ardıç meyvesi yenilir.Sonra her
de Güneş etrafında batıdan doğuya
gün bir tane artırılarak 12 gün devam
doğru dönerler.
9. Bütün gezegenlerin yörünge düz- edilir .On ikinci günün sonunda birer
adet azaltılarak 12 günde böyle yemeye
lemleri, Güneş'in ekvator düzlemi
devam edilirse kanı temizler.
içinde yer alır.
10. Bütün gezegenlerin eksenleri ile
Nasıl Kullanmalıyız : Hafifce dövülyörünge düzlemleri arasında eğiklik
müş meyvelerinden 1 çoba kaşığı 400
vardır.
gr. kaynayan suya atılarak su ateşten
11. Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün
indirilir. 2 saat demlendirilerek günde 4
gibi gezegenlerin yoğunlukları küçük
defa yemeklerden önce içilir.
gezegenlere göre daha azdır. Bunun
nedeni büyük gezegenlerin bileşimle- Yan Tesirleri : Böbrek hastalarına ve
rinin daha hafif maddelerden oluşhamilelere yasak. 6 haftadan fazla kulmasıdır.
lanılmaz.
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
H a k i m i y y e t, K a y ı t s ı z ve Ş a r t s ı z A l l a h ( c.c.)´ı n d ı r .
Basından Seçmeler
O tablo hemen kaldırılsın'
Türkiye'nin Lahey Büyükelçiliği, Amsterdam'da açılan
sergide yer alan ve kutsal değerlere hakaret içeren
tablonun kaldırılması için harekete geçti.
07/04/2012 - 09:48
Türkiye'nin Lahey Büyükelçiliği, Amsterdam'da açılan sergide
yer alan ve kutsal değerlere hakaret içeren tablonun
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ziyareti öncesinde
kaldırılması için harekete geçti.
Kur'an'ın parçalanmış tuvalet kağıdı şeklinde resmedildiği tablo
Risjks Müzesi'nde sergileniyor. Önce müzeyle temasa geçen
Büyükelçilik vatandaşlar arasında rahatsızlık oluşturduğu
kaydedilen tablonun kaldırılmasını istedi. Büyükelçilik
Hollandalı kurum ve kuruluşlarla da temasa geçti. Olayın,
Cumhurbaşkanı Gül'ün resmi ziyaretini olumsuz etkilemesi ise
beklenmiyor. Yetkililer, Gül'ün ziyareti kapsamında söz
konusu sergiyi gezmesinin planlanmadığını belirtiyor.
————————————————————-
Şebbihalar Gelecek Olursa; De ki: "YA ALLAH"
İşte Suriye halkının yaşadığı acı, dram, kahır… İşte Suriye
halkının her şeye rağmen yalnızca Allah diyen feryatları…
Katledilen çocukları başında ağlayan anneler, babalar…
Katledilen babaları başında ağlayan çocuklar, kadınlar…
“Oğlum bana niye cevap vermiyorsun?” diye feryat eden bir
anne…
“Müslümanlar nerede? Dünya insanları nerede?” çığlıkları…
Çaresiziz, öldürülüyoruz, içecek suyumuz, ısınacak
mazotumuz, elektriğimiz, yatacak güvenli bir yerimiz yok
diyenler…
Yıkılan evler, bombalanan şehirler…
“Allah’ım şehit oğlumun kızlarını koru!” diye dua eden bir
babaanne…
“Babam 5 aydır tutuklu, nerede bilmiyoruz!” diye ağlayan bir
çocuk…
Allahu ekber! Allah’tan başkasına asla boyun eğmeyeceğiz!
Allah’ım! Senden başka kimsemiz yok! Zalim kavme karşı bize
zafer nasip eyle!
Eğer şebbihalar ve hain ordu sana gelirse “YA ALLAH!” de.
“Hamdolsun iki oğlum şehadet mertebesine ulaştı…” diyen bir
baba…
Şehit Allah’ın dostudur!
Ey zorda kalanın duasına icabet eden ve sıkıntısını gideren
Allah’ım!
Zor durumdayız, kahrediliyoruz!
Bir savunanımız yok!
Eğer biraz olsun namus, şeref ve haysiyet duygunuz varsa,
biraz olsun onurluysanız, şu bombalar altındaki halkı savunun!
Hakikat budur!
Ve Annan’ın mühletinin dolmasına bir gün kala Suriye'de dün,
aralarında kadın ve çocukların da olduğu 69 kişi daha
katledildi.
Yerel Koordinasyon Komiteleri'nden yapılan açıklamaya göre;
İdlib'de 28, Humus'ta 19, Hama'da 12, Şam kırsalında 5, diğer
bölgelerde de 5 kişi katledildi.
———————————————————
Sayfa 15
Müslümanlar için en kötü ülke Fransa
Fransız cumhurbaşkanı adaylarının Toulouse saldırıları
sonrası İslam karşıtlığını körüklemesi sonucunda
Müslümanlara saldırılar arttı. Müslümanlar ‘Avrupa’da en
kötü ülke Fransa’ diyor.
10/04/2012 - 10:55
Fransa’da Cezayir asıllı Muhammed Merah’ın Toulouse
saldırıları ardından cumhurbaşkanlığı adayları kampanyalarının
odağına İslam’ı yerleştirirken, kamuya açık yerlerde peçe
yasağının yürürlüğe girmesinin 1. yılını yarın dolduracağı
ülkede, Müslümanlara saldırılarda artış yaşanıyor. Fransa
Müslüman Konseyi, İslam’a ağır hakaretler ve ‘sizi helal
öldüreceğim’ gibi ifadeler içeren birçok tehdit mektubu
aldıklarını açıklarken, 26 Mart’ta da başkent Paris yakınındaki
Juvisy sur Orge bölgesinde 18 yaşında başörtülü bir kız, İş
Bulma Kurumu’ndan çıkarken saldırıya uğradı. Bıçaklı bir
adamın, başörtüsünü çıkarmaya çalıştığını belirten genç kız,
“Pis Müslüman, pis terörist, pis Arap, defol” gibi hakaretler
eden zanlının saatini çaldığını söyledi. Saldırganın, DNA
testiyle saptanabileceği ancak savcılığın, ‘pahalı olacağı’
gerekçesiyle buna izin vermediği belirtildi. Korsika’da ise
İslam’ı seçen 4 çocuk annesi Sylvie Malabre çocuğunu okuldan
almak isteyince diğer velilerin tepkisiyle karşılaştı. Veliler,
‘gerçek anlamda İslam’ı yaşamak için giyim tarzını
değiştirdiğini’ söyleyen Malabre’ın ‘laikliğe aykırı giyindiğini
ve çocukların psikolojilerini etkilemeye çalıştığını’ öne sürdü.
Ancak velilerin başvurusu, Charles-Hendreï okulu yönetimince
reddedildi. Yönetici Michel Rouquette, Malabre’ın okula girip
çocuğunu alabileceğini söyledi.
———————————————————
Rezillik! Bu adam 600 çocuğun babası!
Batı'da aile kurumu can çekişiyor. Nikahsız
birlikteliklerden olan çocukların sayısının gün geçtikçe
arttığı Batı'da şimdi de üreme kliniklerinden alınan
spermlerle elde edilen çocuklar gündemde.
İngiltere'de sperm bağışı yapılan bir kliniğin sahibi bilim adamı
Bertold Wiesner'ın, 600 çocuğunun olduğu kaydedildi.
Sunday Times gazetesinin manşetinden duyurduğu haberde,
eşiyle Londra'da işlettiği üreme kliniğinde Wiesner'ın, kendi
spermlerini kullanarak çok sayıda kadının anne olmasını
sağladığının ortaya çıktığı bildirildi.
Habere göre, 2007 yılında yürütülen DNA testleri sonucu, 1943
ile 1962 yılları arasında klinik aracılığıyla yapılan sperm bağışı
sonucu doğan 18 kişiden, 12'sinin Avusturyalı Wiesner'in
çocuğu olduğu belirlendi.
Konuyla ilgili soruşturmayı yürüten Kanadalı Barry Stevens ile
avukat David Gollancz, 1972 yılında ölen Wiesner'in
çocuklarının sayısının 600'ü bulabileceğini kaydetti.
Gazete Gollancz'ın, "Wiesner yılda 20 kez sperm bağışında
bulunuyordu. Bu hesaplandığında 300 ila 600 çocuğun babası
olduğu tahmin ediliyor" sözlerine yer verdi.
MUHACIRUN DERGISI– YIL-1/ SAYI-4
CEMADIYEL EVVEL 1433/ NISAN 2012
kanun koyma yetkisini millete tanıyıp,
milleti putlaştırmanın;
23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ve benzeri gün18- Putlar önünde divan durup, saygı duler neyin bayramlarıdır? Bunlar müslümanruşu yapmanın;
lar için birer bayram günü değil, birer kara
19- Devleti dinden, dini devletten ayırıp, digündür.
ni devletsiz, devleti de dinsiz bırakmanın;
Zira:
20- Elhasıl küfrün ve kâfirleşmenin, putun ve
1- „Devletin dini Islam’dır!“ maddesinin
putperestliğin temellerinin atıldığı günleranayasadan kaldırılmasının;
dir.
2- Allah kanunlarını ve Kur’an hükümlerini
Işte; Mustafa Kemal’in getirdiği inkilaplar,
kaldırmanın;
devrimler ve devirmeler bunlardır. Ve işte,
3- Şeriat’ı ve Şer’iyye Vekâleti’ni lağvetmekemalistlerin, övmekle bitiremedikleri devnin;
rimler bunlardır!..
4- Hilâfet’i kaldırıp, Ümmet-i Muhammed’i
Binaenaleyh; herhangi bir müslüman bu
Halife’siz bırakmanın;
günlere bayram gözüyle bakamaz ve bayram
5- Mahkemelerden, ailelerden ve mekteplerolarak kabul edemez!.. Çünkü, görüldüğü
den Kur’an’ı ve Kur’an
üzere, bu günler; müshükümlerini kaldırlümanın din ve imanı….
görüldüğü
üzere,
bu
günler;
müsmanın;
na, Kur’an ve mukadlümanın din ve imanına, Kur’an ve
6- Cuma günkü tatili
desatına, namus ve
mukaddesatına,
namus
ve
hürriyetikaldırıp milyonlarca
hürriyetine, haysiyet
ne, haysiyet ve şerefine, tarih ve külmüslümanın Cuma’ya
ve şerefine, tarih ve
türüne, örf ve adetine karşı işlenen
gitmesine engel olkültürüne, örf ve adeihanet ve hiyanetin, vurulan darbe
manın;
tine karşı işlenen ihave yapılan tahribatın, müslüman7- Medrese ve tekkelenet ve hiyanetin, vuruların ağızlarına kilit vurmanın, karşı
ri kapatıp, Ümmet-i
lan darbe ve yapılan
çıkanları darağaçlarında sallandırMuhammed’in ilim ve
tahribatın, müslümanmanın
veya
zindanlara
atıp
korkunç
feyz almalarına mani
ların ağızlarına kilit
işkencelere tabi tutmanın ve nihayet
olmanın;
vurmanın, karşı çıkanehl-i
iman’a
kan
kusturmanın
temel8- Kur’an harflerini
ları darağaçlarında
lerinin atıldığı, kararlarının alındığı
kaldırıp yerine latin
sallandırmanın veya
günlerdir.
harflerini getirmenin;
zindanlara atıp korKalbinde azıcık imanı olan bir müs9- Mekteplerden din
kunç işkencelere tabi
lüman, bu kara günleri nasıl bayram
derslerini kaldırtutmanın ve nihayet
kabul edebilir?!.
manın;
ehl-i iman’a kan
10- Islam takvimini
kusturmanın temellerikaldırıp, yerine Islamî olmayan miladî takvinin atıldığı, kararlarının alındığı günlerdir.
mi kabul etmenin;
Kalbinde azıcık imanı olan bir müslüman,
11- Kılık-kıyafeti değiştirmenin;
bu kara günleri nasıl bayram kabul edebi12- Kadınların ve kızların namusundan ibalir?
ret olan başörtülerine el uzatmanın;
Oturup ağlaması ve kurtuluş çarelerini ara13- Kâfir şapkasını giymenin;
ması lazım gelirken, tertip edilen merasimle14- Halk evlerini açmanın, diskotek ve dans
re, düzenlenen şenliklere nasıl katılabilir?!.
evlerine müsaade etmenin;
Bu, onun dininin de, imanının da, nikâhının
15- 19 Mayıs’larda gelinlik kızları soyup
da gitmesine sebep olmaz mı?!.
soğana çevirerek mayısa bulaştırmanın;
Şayet katıldın ise, hemen Kelime-i Şehadet
16- Meyhaneler açıp şarap içmeyi, fuhuş
getir, tevbe ve istiğfar et ve bir daha katılyuvalarında zina etmeyi, faiz alıp-vermeyi
mamaya karar ver ve bu yazıyı da başkalarıserbest saymanın;
na okut!..
17- Allah’a mahsus olan hâkimiyyet hakkını,
NEYIN BAYRAMI?!.
Cemaleddin Hocağlu (Kaplan) -Rh.a.Emîr'ül-Mü'minîn ve Halîfet'ül-Müslimîn
Download