akut bron iolitli çocuklarda sosyodemografik, klinik ve tedavi

advertisement
T.C
SAĞLIK BAKANLIĞI
TAKSİM EĞİTİM VE ARATIRMA HASTANESİ
2.DAHİLİYE KLİNİK EFİ VE
AİLE HEKİMLİĞİ KOORDİNATÖRÜ
UZ. DR.İSMAİL EKİZOĞLU
AKUT BRON
İOLİTLİ ÇOCUKLARDA
SOSYODEMOGRAFİK, KLİNİK VE
TEDAVİ ÖZELLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
GÖZTEPE EĞİTİM VE ARATIRMA HASTANESİ
ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
KLİNİK EFİ
TEZ DANIMANI
UZ. DR.MÜFERET ERGÜVEN
(Uzmanlık Tezi)
DR.VELİ SERKAN YÜCE
İSTANBUL-2009
TE
EKKÜR
Eğitimimiz boyunca sağladığı imkânlardan dolayı Taksim Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Cengiz Yumru’ya,
Aile Hekimliği Koordinatörü ve Dahiliye Klinik efi Uz. Dr.İsmail
Ekizoğlu’na teşekkürlerimi sunarım.
Eğitimim sırasında bana her türlü bilgi desteği ve tecrübelerini aktaran
değerli hocam tez danışmanım Göztepe Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Klinik efi Uz. Dr. Müferet Ergüven’e sevgilerimi,
minnettarlığımı ve teşekkürlerimi sunarım.
Ayrıca rotasyonlarım sırasında her türlü desteğini veren değerli
hocalarım,
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.Genel Cerrahi Klinik efi Doç.
Dr. Ferda N.Köksoy’ a, işli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Klinik
efi Doç. Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu’na, Haydarpaşa Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik efleri Op. Dr.Gültekin
Köse ve Doç.Dr. Ertuğrul Can Tüfekçi’ ye eğitimime verdikleri destekleri için
teşekkürlerimi sunarım.
Eğitimim boyunca bilgi ve deneyimleriyle bize her zaman destek olan
tıbbi eğitimin yanı sıra insani değerleriyle bana örnek olan, mesleki zorluk içinde
her türlü sorunlarımız ile uğraşan Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Erhan Sayalı ve
2.Dahiliye Servisi Uz. Dr’u Aslan Çelebi’ye,
Çalıştığım tüm birimlerdeki uzman doktorlara, asistan arkadaşlara,
hemşirelere ve yardımcı personele,
Ayrıca bu günlere gelmem de emekleri olan annem, babam ve
kardeşime, yorucu geçen asistanlık süresince her türlü fedakârlığı yapan eşim
Elif’e
Sevgilerimi, minnettarlığımı ve teşekkürlerimi sunarım.
Dr. Veli Serkan Yüce
ii
İÇİNDEKİLER
TEEKKÜR ................................................................................................................... ii
GİRİ VE AMAÇ .......................................................................................................... 1
GENEL BİLGİLER ........................................................................................................ 2
A- ÇOCUKLARDA AKUT BRONİOLİT ................................................................... 2
B-ETİOLOJİ .............................................................................................................. 3
C-EPİDEMİYOLOJİ .................................................................................................. 4
D- PATOFİZYOLOJİ ................................................................................................. 5
E - KLİNİK................................................................................................................. 6
F - TANI .................................................................................................................... 9
G - AYIRICI TANI.....................................................................................................10
H - TEDAVİ ..............................................................................................................13
I - KORUNMA .........................................................................................................17
İ - KOMPLİKASYONLAR VE PROGNOZ .................................................................20
MATERYAL VE METOD .............................................................................................21
BULGULAR .................................................................................................................23
A-OLGULARIN SOSYODEMOGRAFİK, KLİNİK VE TEDAVİ ÖZELLİKLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ ...........................................................................................23
B-HASTALIK İDDETİ İLE SOSYODEMOGRAFİK, KLİNİK VE TEDAVİ
ÖZELLİKLERİNİN İLİKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ..........................................33
TARTIMA ..................................................................................................................42
ÖZET ..........................................................................................................................47
SONUÇ .......................................................................................................................50
KAYNAKLAR...............................................................................................................50
iii
GİRİ
VE AMAÇ
Bronşiolit, çocukların akut başlangıçlı sık görülen ve ciddi bir alt solunum
yolu enfeksiyon hastalığıdır. Kış aylarında ve sıklıkla 2 yaş altında epidemiler
şeklinde görülür. 4 yaş üzerindeki çocuklarda nadirdir(1).
Bronşiolitten viral etkenler sorumludur. En sık etken %50’den fazla oranla
Respiratuar
Sinsityal
virüs
(RSV)
dür.
Bunun
dışında
sırasıyla;
Humanmetapnömovirüs (HMPV), Parainfluenza virüsleri, İnfluenza virusları,
Mycoplazma Pnömonia, Adenoviruslar, Rhinovirus da bronşiolite neden olan
etkenlerdendir (1-2).
Gelişmekte olan ülkelerin epidemiyolojik verileri yetersiz olduğu için
hastalığın gerçek insidansı bilinmemektedir. Düşük sosyoekonomik düzeyli
bölgeler, kalabalık toplumlar ve anne sütü az alan bebeklerde daha sık
görüldüğü bilinmektedir (3).
Ülkemiz Sağlık Bakanlığı’nın 2003 verilerine göre alt solunum yolu
enfeksiyonları bebek ölümlerinin, 0 -1 yaş arası % 48’inden, 1-4 yaş arası ise %
42’sinden sorumludur. Bu veriler alt solunum yolu enfeksiyonun gelişmekte olan
ülkelerde ve ülkemizde 2 yaş altı çocuklarda, mortalite ve morbiditeye neden
olan önemli bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir (3).
Sebep olduğu yaygın morbiditeye rağmen akut bronşiolit tedavisinde
farmakolojik ajanların etkileri konusunda hala çelişkili çalışmalar mevcuttur (1-23).
Çalışmamızda 0 ay - 2 yaş arası hastanemize başvuran akut bronşiolitli
olguların sosyodemografik, klinik ve tedavi özelliklerini incelemek, bu özelliklerin
hastalığın klinik şiddeti ile olan ilişkisini değerlendirmek amaçlandı.
1
GENEL BİLGİLER
A- ÇOCUKLARDA AKUT BRON
İOLİT
Bronşiolit;
infant ve süt çocukluğunun önemli bir alt solunum yolu
enfeksiyonudur. Akut başlangıçlıdır (1).
En sık etken Respiratuvar Sinsityal Virüstür (RSV) ve hastalığın % 5090’nından sorumludur (1-2-3-4). RSV Tip-A daha ağır enfeksiyon nedenidir.
1 yaş altındaki tüm bebeklerin yaklaşık %3’nün hastaneye yatış nedenidir
(1-2-3-7).
Hastalık yaşamın ilk iki yılında özellikle de ilk altı ayda sık görülür. İnfant
ve çocuklarda daha sık görülür. Bunun en sık nedenleri arasında hava yollarının
çapının küçük ve dar olması, alveol sayısı ve yüzey alan genişliğinin az olması
sayılabilir (3-4).
Hastalık erkek çocuklarında kızlara oranla 1,5-2 kat daha fazla geçme
eğilimdedir. Bunun nedeni erkek çocuklarının bronş ağacının kızlara göre daha
geç büyümesi ve daha dar olması olarak düşünülmektedir. Bunu yanında anne
sütü ile beslenmeyen, okul çağında ya da kreşe giden, sigara dumanına maruz
kalan düşük sosyoekonomik ortamda büyüyen çocuklarda risk her zaman için
daha fazladır (3-4).
Hastalık önce basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar. Bazen
bu semptomlara ateş eşlik edebilir. Daha sonra öksürük, solunum sıkıntısı ve
dispne
gelişir.
Yapılan
epidemiyolojik
çalışmalarda,
kontrol
grubu
ile
karşılaştırıldığında akut bronşiolit hikayesi olan çocuklarda sonraki dönemlerde,
aile hikayesine ve atopiye bağlanamayan wheezing atakları ve astım daha
sıklıkla görülmüştür(3-4-5).
Bu iki hastalık arasında klinik olarak ayırım yapmak güç olabilir. Bu iki
hastalığın ortak klinik bulguları ve sekelleri olmasına rağmen patogenezi
farklıdır (5-6).
2
Hastalığın
geçirilmesi
bağışıklık
oluşturmasa
da,
daha
sonraki
enfeksiyonlar daha hafif geçebilir.
B-ETİOLOJİ
Etiolojide virüsler etkendir. Akut bronşiolite neden olan en önemli etken
%70’ den fazla sıklıkla Respiratuar Sinsityal Virüstür (RSV)’ dür. RSV sıklıkla
kış aylarında epidemiler yapar. Tip A ve B olmak üzere iki serotipi belirlenmiştir.
Tip A serotipine bağlı enfeksiyonlar daha ciddi seyretmektedir. Respiratuar
Sinsityal Virüs (RSV) 1956 yılında keşfi yapılmış, paramiksovirüs ailesinde yer
alan pnemovirüs alt grubundandır. Segmentsiz negatif iplikli bir RNA virüsüdür.
RSV nükleokapsidi simetrik heliks şeklindedir. Zarf lipidden oluşan iki
tabakadan meydana gelir. Zarf üzerinde bulunan glikoproteinler yapışmayı ve
penetrasyonu sağlarlar. RSV dünyada, 1-3 yaş arası en önemli bronşiolit ve
pnömoni nedenidir. Ayrıca çocuklarda atipik pnömonin en sık etkeni de bu
virüstür (1-2-3-4-5-6).
Akut Bronşiolite RSV dışında ayrıca;
1.Humanmetapnömovirüs (HMPV)
2.Parainfluenza virüsleri
3.İnfluenza virusları
4.Mycoplazma Pnömonia
5. .Adenoviruslar
6.Rhinovirus da neden olabilir.
3
C-EPİDEMİYOLOJİ
Hastalığın tüm dünyada en sık nedeni RSV’dir.
Erkek çocuklarda kız çocuklara göre 1,5-2 kat daha sık görülmektedir. 2
yaşından küçüklerde ve genel olarak 2-7 yaş arası süt çocuklarında görülür.
ehirlerde ise en sık 2-3 yaş arası sıktır. Küçük yerlerde ve köylerde hastalığı
yakalanma sıklığı azdır (1-2-3).
Hastalık da mevsimsel özellik çok belirgindir ve özellikle kış ve bahar
aylarında epidemiler yapmaktadır. Diğer aylardaki hastalıklar sporadiktir ve
daha hafif seyretmektedir (1-2-3-4).
Erişkinlerde görülen bronşiolit daha hafif seyretmektedir. Bunun nedeni
çocuklarda erişkinlere göre üst ve alt hava yolunun daha dar olması, bronşioller
ve alveollerin sayısının daha az olması sayılabilir (1-2-3-4-5).
Akut bronşiolit önemli bir mortalite nedenlerindendir. Amerika da her yol
ortalama yaklaşık 100000 kişinin bronşiolit tanısıyla yatırıldığı ya da 90000 den
fazla olgunun hospitalize edildiği ve bunun % 5’inin ölümle sonuçlandığı
bildirilmektedir (7).
Ülkemiz Sağlık Bakanlığının 2003 verilerine göre alt solunum yolu
enfeksiyonları bebek ölümlerinin, 0 -1 yaş arası % 48’inden, 1-4 yaş arası ise %
42’sinden sorumludur. Bu veriler alt solunum yolu enfeksiyonun gelişmekte olan
ülkelerde ve ülkemizde 2 yaş altı çocuklarda, mortalite ve morbiditeye neden
olan önemli bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir (3).
Epidemiyoloji de ağır enfeksiyon için risk grupları mevcuttur.
Bunlar;
• Yaşamın ilk 6 haftası
• Prematürelik,
• Doğumsal kalp hastalığı,
• Nörolojik hastalık,
4
• İmmün yetmezlik,
• Sigara maruziyeti
• Düşük sosyoekonomik koşullar
Ölüm için risk faktörleri ise;
• Düşük doğum ağırlığı (1500 gr altındaki doğumlar ),
• 4 yaş üstü kardeş sayısı,
• 5.dakikadaki apgar skorunun 7’nin altında olması,
• Anne yaşının 19’un altında olması,
• Evlilik dışı doğum,
• Annenin gebelikte sigara kullanması
D- PATOFİZYOLOJİ
Günümüzde bronşiolitin patofizyolojisi tamamıyla aydınlatılmıştır. Virüs
infekte olmuş kişilerden doğrudan temas ya da damlacık yoluyla bulaşabilir.
Ağız ya da buruna yerleşmesinden sonra yaklaşık 2-8 günlük bir inkübasyon
süresi vardır. Enfekte olmuş süt çocukları yaklaşık 1 hafta etkeni ortama
saçarlar. Bazen bu yayılım immun sistemi zayıf çocuklarda 3 haftaya kadar
bulabilir (3-4-10).
Virüs solunum yolu epitelinin tümü boyunca ilerler. Sitoplazmalar arası
kurulan köprülerle ve özellikle sinsitya (multi nükleer dev hücre ) oluşturarak
hücreden hücreye geçebilmekte, bronşiolit ve pnömoniye neden olabilmektedir
(3-4).
Viral enfeksiyon özellikle küçük bronş dallarının duvarında iltihabi
reaksiyona neden olur. Bunun devamında respiratuar epitelde nekroz ve
silialarda harabiyet yapar. Bunu goblet hücrelerinde proliferasyon ve buna bağlı
aşırı mukus yapımı izler. Mukus yapımı sonrası lenfositlerin infiltrasyonu ve
göçü submokozal ödeme neden olur. Sonuçta inflamasyon, ödem ve nekrotik
hücre artıklarının lümende yaptığı obstrüksiyonun derecesine bağlı olarak
normal hava akımı bozulur. Bu oluşumların arasında hava tutulması ile
5
bronşiolitin tipik radyografik görünümü olan hiperinflasyon ve yer yer atelektazi
gelişmiş olur (3-4-10).
Tüm bu patolojik süreç akciğer dokusunun esnekliğini azaltır ve gaz alış
verişini bozar. Alveoler ventilasyon ve kapiller perfüzyonun uyumsuzluğu
sonucu oluşan havayolu obstrüksüyonu hipoksemi oluşumuna neden olur.
Hipokseminin en iyi göstergesi solunum hızıdır. Bunun yanında solunum
ekspiryum fazında uzama, taşipne taşikardi, yardımcı solunum kaslarının
çekilmesi, beslenme güçlüğü,
kusma farenjit ve otitis media gelişebilir.
Obstrüktüf olaya bağlı hipoksi veya hiperkapnili süt çocuklarında irritabilite veya
laterjide gelişebilir.
Genel olarak 3-4 gün sonra bronşial rejenerasyon başlar. Makrofajlar
mukus plaklarını uzaklaştırır. Ancak silialar 2 haftadan önce yenilenemez.
Virüse bağlı hastalığın, direk sitopatolojik etkisinin yanında, konağın
virüse
karşı
oluşturduğu
inflamatuvar
yanıta
bağlı
ortaya
çıktığı
düşünülmektedir. Solunum yollarındaki viral partikül yoğunluğu ile hastalık
şiddetinin doğru orantılı olabileceği de söylenmektedir(3-4-10).
E - KLİNİK
Virüsün damlacık yolu ile alımından yaklaşık 3-5 gün sonra semptomlar
ortaya çıkar. Öksürük, burun akıntısı, subfebrik ateş, hapşırma gibi basit üst
solunum yolu enfeksiyonları şeklinde başlar. Bu bulguları wheezing, dispne,
irritabilite ve öksürük izler (1-2-3-4-5).
Fizik Muayenede:
Taşipne, taşikardi, ekspiryum uzunluğu, wheezing,
kaslarının
kullanımı,
burun
kanadı
solunumu,
yardımcı solunum
inspiratuvar
raller
ve
krepitasyonları içine alan akut solunum sıkıntısı bulguları gözlenir. Lökosit
sayımı çoğunlukla normaldir. Karaciğer ve dalak aşırı havalanmadan dolayı
palpe edilebilir. Siyanoz nadirdir. Özellikle 2 ayın altındakiler ile prematüre
6
doğan ve postkonsepsiyonel yaşı 44 haftayı geçmemiş infantlarda apne atakları
görülebilir (1-2-3-4-5-6-7-8-9).
Akciğer filminde tipik olarak hava tutulumu artmıştır.Peribronşial
kalınlaşma, atelektazi ve infiltrasyonlar da görülebilir.
Hipoksemi yaygın değildir, ancak ventilasyon-perfüzyon bozukluğuna
sekonderdir. Hiperkapni gelişmesi olağan değildir ancak ağır hasta bebeklerde
yorulma sonucu görülebilir. Akut semptomlar 5-6 gün içinde iyileşir; iyileşme 1014 günde tamamlanır.(3-4)
Hastalığın şiddetinin en iyi göstergesi, Transkutanöz hemoglobin oksijen
saturasyonunda azalma (pulse oksimetri ile SaO2<% 90-95) dır. Oksijen
saturasyonu en çok taşipne ile koreledir (10).
Hastalık etkenleri farklı olduğu için her zaman aynı klinik bulgular
görülmeyebilir. Hastalığın bronkospazm, inflamasyon ve hipersekresyon
derecesi farklı olabilir. Bu da klinik tablonun farklı olmasına neden olur ( 59).
Bunu
yanında
hastalığın
şiddetini
derecelendirilmesi
de
skorlanabilir (5-6-22-23).
Skorlar
1-Solunum
sayısı
0
1
<30 dak
30-45 dak
2-Hışıltı
Yok
3- Retraksiyon
Yok
4-Genel durum
Normal
2
46-60 dak
3
>60 dak
Ekspiryumda
Ekspiryumda
İnspiryum+ekspiryum
oskultasyonla
kulakla
kulakla
intercostal
suprasternal
Burun kanadı
Huzursuz
Bilinç bozukluğu+
Hafif huzursuz
+beslenmede
azalma
beslenmede azalma
7
Buna göre;
1-Hafif hastalık: 1-3 puan
2-Orta derece hastalık: 4-8 puan
3-Ağır hastalık: 9-12 puan
Bütün bunların eşliğinde hastanın yatış endikasyonları belirlenebilir.
Bunlar;
1-Orta veya ağır klinik şiddet (orta derece hastalığı olanlar olan bebekler
poliklinikte veya acil polikliniğinde ayakta tedavi edilebilirler. Skoru 3 ve/veya
altına düşenler eve gönderilir, düzelme yoksa yatışı yapılabilir).
2-Başvuru öncesi apne
3-Kardiyak anomali varlığı ( büyük soldan sağa şant VSD )
4-Kronik akciğer hastalığı ( kistik fibröz, BPD)
5-Belirgin prematürelik ( < 32 hafta )
6-24 saat içinde tekrar acile başvurma
7-üpheli tanı
8-Anne ve babanın evde bakım yapamamasıdır.
Yoğun bakıma yatış endikasyonları:
1-Ağır solunum yetmezliği gelişmesi
2-Yüksek risk grubunda olanlar
3-Apne: SaO2 <% 90 neden olan
8
4-FiO2 %40-50 olmasına rağmen arterial kan gazlarında PaO2<60
mmhg PaCO2 >50 mmhg Ph < 7.25 (5-6-7).
F - TANI
Bronşiolit tanısı klinik bulgular ve toplumdaki viral hastalık prevelansı bir
araya getirilerek konur. Destekleyici ve doğrulayıcı laboratuar testleri ve göğüs
filmleri tanıda yardımcıdır. Laboratuar testlerinin sonuçları klinik gidişin takibinde
ve komplikasyonların tespitinde değerlidir (3-4-5-10).
Hastalığın
klinik
durumunu
değerlendirirken,
hastalığın
şiddetini
belirlemek zor olduğundan, kan gazları ve Ph ölçümü, destekleyici işlemleri ve
spesifik tedaviyi yapmada faydalıdır. Hastaneye yatırılanlarda hemoglobin
ölçümü, yeterli oksijen kapasitesini belirlemek için yapılmalıdır. Pulse oksimetri
ile hastanın oksijen saturasyunun ölçümü, yaygın olarak kullanılmaktadır
(10-11-12).
Etyolojik ajanın kesin tanısı için, hızlı antijen tarama, hücre kültüründe
virüs izolasyonu veya serolojik analizler kullanılır. Bronşiolit için antiviral tedavi
yapılabildiğinden hızlı tanı önemlidir. Viral bir etyolojiyi saptamak için kullanılan
floresan antikor testleri veya ELİSA, bir epidemi başlangıcında veya ağır
hastalığı olan çocukta zaman kaybını önler ve hücre kültüründe virüs izolasyonu
gibi pahalı tetkiklere gerek kalmaz (12-13).
Yapılan bazı laboratuar testleri;
Hücre kültüründe üretme:
Viral enfeksiyonların tanısında altın standarttır. Virüs son derece labildir
ve ısı değişikliklerinden çok çabuk etkilenir. Elde edilen örneğin bir buzlu torba
içinde laboratuara ulaştırılması ve 3 saat içinde kültür ortamına ekilmesi
gereklidir. Etkenin görülebilmesi 4-6 günlük bir dönemde olur. Kültür
sonuçlarının tedaviye başlama kararında sıklıkla yardımcı olmaması sebebiyle
hızlı teknikler geliştirilmiştir.
9
Antijen tayini:
Viral enfeksiyonların tanısında hücre kültüründe üretmenin yanında hızlı
antijen tayinleri daha sık olarak kullanılmaktadır. Bu amaçla immünofloresans
(IF) ve enzim immünoassay
(EIA) kullanılmaktadır. Viral antijen tayin
yönteminin en önemli avantajı hızlı oluşudur. Özel bir donanıma ihtiyaç yoktur.
Uygulayan için ek bir deneyime ihtiyaç yoktur.
Ayrıca standart kültürlerde üretilemeyen virüslerin de antijenleri de bu
yöntemlerle saptanabilir.
İmmunofloresan (IF) işlemler, örneği aldıktan 2-5 saat sonra sonuçlanır.
Uzak hastaneden gönderildiğinde virüs titrelerinde azalma olabileceğinden virüs
görülmeyebilir. Enzim immünoassay (EIA) işlemi 15 dakika-5 saat arasında
sonuçlanır. Yaşamayan virüsleri tespit eder ve immunoflorasandan daha az
teknik beceri gerektirir.
İmmunofloresan tekniği kültürle karşılaştırıldığında
% 72-97 arasında
duyarlılık ve %69-99 arasında özgüllük ile oldukça güvenilirdir. İmmunoassay
yöntemi ise virüs kültürü ile karşılaştırıldığında % 53-100 arasında duyarlılık, %
80-100 arasında da özgüllük bulunmuştur. Bunu yanında nükleik asidin
görüntülenmesi ve serolojik tanı gibi kullanımı pratik olmayan yöntemlerde
mevcuttur (10-11-12-13).
Sonuçta bronşiolit tanısı pratik olarak öykü, fizik muayene ve nonspesifik
göğüs filmi bulguları ile konabilir (10-11).
G - AYIRICI TANI
Wheezing eşliğinde akciğer hastalığı ile başvuran küçük bir çocukta akla
birçok hastalık getirilmelidir. Bunlar;
• Bronşiolit
• Bronkopnömoni
• Astım
10
• Boğmaca
• Sepsis
• Yabancı cisim aspirasyonu
• Konjenital lober amfizem
• Alerjik reaksiyon
• Asidoz
• Anemi
• Toksik inhalasyon
• Salisilat ve organofosfor zehirlenmesi
• Parazit göçü
• Havayoluna dıştan bası
• Viral miyokardit
• Konjenital kalp hastalıkları
Süt çocuklarında wheezinge neden olan hazırlayıcı faktörler:
• Bronkopulmonerdisplazi
• Ksitik fibrozis
• Bronşektazi
• Gastroösefageal reflü
• Reaktif hava yolu hastalığı
• Kistik fibroz
• Silier diskinezi
• Anatomik defektler
Kardiyovasküler: (Konjestif kalp yetmezliği, pulmoner hipertansiyon,
vasküler hastalıklar)
Havayolu: (Trakeaösefageal fistül, bronşial stenoz, akciğer kistleri,
amfizem ve kondromalazi) (3-4-7).
Wheezing ve solunum sıkıntısı olan bir çocukta değerlendirmede ilk
olarak olayın bir üst solunum yolu tutulumu ya da alt solunum yolu
obstrüksiyonunu ayırt edebilmektir. Üst solunum yolunun obstrüktif olayları,
11
inspiratuvar zorlukla karakterizedir. Beraberinde burun kanadı solunumu,
çekilmeler ve ilave olarak stridor mevcuttur. En sık olarak büyümüş adenoidler,
krup epiglotit veya yabancı cisim aspirasyonuna rastlanır. Alt solunum yollarının
solunum sıkıntısının en belirigin bulgusu wheezing‘dir. Burun kanatlarının
solunuma katılması ve göğüste çekilmeler olayın geç dönemlerinde görülür.
Astım ve bronşiolit ayırımı
ASTIM
BRON
İOLİT
Virüsler, alerjenler
RSV
2 yaşına kadar %50
5 yaşına kadar %80
< 24 ay
Tekrarlayan wheezing
(<3 atak )
Karakteristik
%70 (<2 atak)
%30 (>3 atak) astıma
gider
Wheezing başlangıcı
Alerjenle ve
ekzersizle
Sinsi
Enfeksiyon tetiklerse
olur
Var
Sıklıkla var
<2 atak geçirenlerde
nadir
Alerjik rinitlerde (+)
Yok
Oskultasyon bulgusu
Yüksek perdeli
ekspretuvar
wheezing
İnce sibilan raller ve
kaba inspiratuvar ve
ekspiratuvar wheezing
Bronkodilatöre cevap
Var ( karakteristik)
Kısmen var yada
cevapsız
Primer etyoloji ve diğer
Başlangıç yaşı
Eşlik eden ÜSYE
bulgusu
Ailede alerji ve astım
Nazal eozinofili
Eğer etyolojide epidemiyolojik özellik yok ise oluşan wheezingi ya da
hava yolu obstruksiyonunu tedavisi etkisiz oluncaya kadar ayırma gereği
olmayabilir. Genellikle 3 bronşiolit atağına kadar hasta astım açısından
incelenmemelidir (12-13-14).
12
H - TEDAVİ
Bronşiolit gelişen çocukta tedavi hastalığın şiddetine göre yönlendirilir.
Çocukların çoğunluğunda semptomlar hafiftir ve evde destekleyici önlemlerle
iyileştirilebilir
• İstirahat sırasında dakika solunum sayısı 60‘ ın altında olan
• İstirahatte retraksiyonları olmayan
• Siyanozu olmayan
• 2 aydan büyük olan ve prematüre doğum öyküsü olmayan
• Beslenmesi yeterli olan
• Ağır bronşiolit açısından altta herhangi bir risk faktörü olmayan
•
İlgili, dikkatli ve güven uyandıran ailelerin bebekleri ayaktan tedavi
edilmek üzere eve gönderilebilir.
Hafif bronşiolit tedavisi: Destekleyici olup hastada oksijenizasyonun
düzenlenmesi,
beslenmenin
ve
hidrasyonun
sağlanması
ile
hastanın
komplikasyonları açısından izlenmesini içerir.
Hafif bronşiolitli bebeklerin tedavisi evde yapılabilir. Anneye solunum
sıkıntısı belirtileri öğretilir ve beslenmenin önemi anlatılır. Bu belirtilerin
varlığında
hemen
kontrole
getirilmesi
söylenir.
Salbutamol
surup
0.15/mg/kg/doz 3x1 verilerek iki gün sonra kontrole çağırılabilir (6-14-15-16).
Orta
derece
bronşiolitli
bebekler
ayaktan
izlenebilir.
Oksijen
saturasyonu % 92 nin altında ise oksijen verilebilir. Hastaya inhaler ya da
nebulizatör yolla salbutamol verilerek hastanın yanıtı değerlendirilir. Tedavi
sonunda hastalık derecesi hafiflerse evde tedavi önerilerek yakından izlenir.
Klinik toplam skor 4 ve üzerinde sürerse, hastaneye yatırılır ve salbutamol
tedavisinden fayda gördüğü düşünülürse 4-6 saat aralıklarla salbutamol tedavisi
sürdürülür. Rasemik epinefrin prepatı ülkemizde bulunmadığından, aynı dozda
epinefrinin taşikardi yapıcı etkisi göz önüne alınarak nebulizatöer olarak
uygulanabilir. Bu tedavi de 1/1000 lik epinefrin prepatından 0,5 mg alınarak, 3
cc serum fizyolojik ile sulandırılarak nebulizasyon uygulanmalıdır (6-14-15-16).
13
Ağır bronşiolitli hastaların tedavisi kesinlikle hastanede ve mümkünse
yoğun bakım şartlarında yapılmalıdır (6).
Destekleyici tedavi:
Hastalanmış süt çocuklarının rahatlatılması, spesifik tedaviden en iyi
şekilde yararlanabilmesi için son derece önemlidir. Bronşiolitli süt çocukları
öksürüğe bağlı kusma, iyi beslenememe veya solunum sıkıntısı nedeniyle
yeterli bakım yapılamayacağından dolayı hastaneye yatışı yapılmalıdır.
Hastaneye yatırıldıklarında kalp ve solunum hızı yakından takip edilmelidir.
Takipne nedeniyle artan sıvı kaybını karşılamak normal hidrasyonu
sağlamak üzere oral ya da parenteral yolla sıvı verilir. Bronşiolit antidiüretik
hormon
sekresyonunda
artışa
ve
sekonder
hiperaldesteronizme
bağlı
hiperreninnemiye ve böylece su tutulmasına yol açar. Plazma ve idrar
osmalaliteleri serum sodyumu yanlış netice verebileceği için, değerlendirilmelidir
(3-4).
Vücut ısısı, ısı düzensizliği ve süt çocukluğunun aktivitesine bağlı olarak
tüketimini artıracağından dolayı yakından izlenmelidir. Ateş yüksekse ya da
solunum sıkıntısını artırıyorsa ateş düşürücü ilaçlar verilebilir. Oda ısısı 21-22 C
arasında tutulmalıdır. Oda havası aşırı kuru olmamalıdır. Sigara içimi kesinlikle
yasaklanmalıdır
(1-2-3-4-7-14).
Buhar tedavisi, irritan bir etki yaparak refleks bronkokonstriksiyona yol
açacağından yapılmaz. Sadece nemlendirilmiş oksijen ve aeorosolize verilmesi
önerilmektedir. Göğüs fizyoterapisinin süt çocuklarında fayda vermediği
gözlenmiştir (3-4-7).
Solunum yetersizliği ağır ise mekanik ventilatör akut bronşiolitte iyi tolere
edilir (12-13-14).
14
Spesifik tedavi:
Bronşiolit semptomları ile gelen bir hastada en önemli klinik bulgu
hipoksidir. Hipoksi semptomları ile gelen bazı hastalara % 35-40 arasında
oksijen verilmesi ile hastada rahatlama sağlanabilir. Bazı hastalardaki kronik
kompanse CO2 tutulumu ve hipoksi varlığı, önemli bir solunum uyarıcısıdır.
Aşırı inspiryum oksijen basıncı karbondioksit tutulumunu artırabilir. Bu da
solunumu deprese edip apne ataklarına neden olabilir(3-4-5-6).
Eşlik eden bir bakteri enfeksiyonuna ait bulgular olmadıkça antibakteriyal
tedavi endikasyonu yoktur. Rutin antibiyotik kullanımı hastalığın gidişatını ve
sekonder bakteriyal enfeksiyon sıklığını da etkilememektedir. Akut bronşiolitli
olgularda en sık sekonder bakteriyal enfeksiyon olarak otitis media görülür
(%40). Bu durumda kültür sonuçları gelene kadar ampirik tedaviye başlanabilir
(1-2-3-4-5-6-16-17-18).
Belirli olgularda antiviral tedavi de uygulanabilmektedir. Bu amaçla en sık
Rİbavirin kullanılmaktadır. Ribavirin sentetik nükleozid analoğudur. Molekül
yapısı guanozin ve inozine benzediğinde mRNA ekspresyonunu engeller, viral
protein sentezini inhibe eder. Ribavirin infeksiyona neden olan virüslerin
inhibisyonunu
sağlama,
viral
yayılımı
azaltmada
ve
solunum
yolları
sekresyonlarında RSV spesifik IgE cevabını olumlu yönde değiştirme gibi başka
ilave faydalarda sağlayabilir. Amerikan Pediatri Akademisi Ribavirinin etkisinin
henüz yeterli veri ile desteklenmemesinden ve tedavi maliyetinin yüksek
olmasından dolayı rutin kullanımını onaylamamaktadır. Sadece belli olgulara
uygulanabilmektedir.
(6-7-32-52-53). Bunlar;
• Komplike konjenital kalp hastalığı
• Kisitik fibrozis
• Bronkopulmoner displazi
• Kronik akciğer hastalıkları
• İmmün yetmezlik durumları
• Mekanik ventilasyon ihtiyacı olan hastalar
• Prematüre ve 6 haftadan küçük doğanlar.
15
Aerosol ribavirin uygulanmasının hiçbir toksik yan etki görülmemekte ve
ilaca rezistans virüsler ortaya çıkmamaktadır.
Bronşiolit tedavisinde kullanılan farmakolojik ajanlar;
Kortikosteroidler:
Bronşiolit patogenezinde inflamasyon ve immun cevap rol oynadığında
dolayı kortikosteroidlerin tedavi de kullanımı potansiyel olarak faydalıdır. Birçok
çalışmada steroid tedavisi ile solunum sıkıntısında düzelme, oksijen tedavisi ve
hastanede kalma süresinde kısalma gösterilmiştir.
Birçok çalışma akut epizod ya da akut epizodu takiben sistemik ya da
inhale
kortikosteroid
kullanarak,
bronşiolit
sonrası
rekküren
wheezing
epizotlarının ve astım gelişiminin önlediği gösterilmiştir.
Akut bronşiolitin erken döneminde nebulize kortikosteroid kullanımı ile
birlikte post bronşiolit wheezing epizotu insidansı azaldığı bildirilmiştir.
Sonuç olarak her ne kadar sistemik ve lokal olarak kullanılan
kortikosteroidlerin erken dönemde etkili olduklarını gösteren çalışmalar olsa da
uzun dönmede etkili olduklarını destekleyen daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır
(6-7-13-14-15-29).
Bronkodilatörler:
Salbutamol,
gevşemeye
bronkospazm
neden
β-2
reseptörlere
olur.
durumlarında
Spesifik
avantaj
etki ederek
olması
sağlar.
kalp
Akut
bronş düz
kaslarında
kasına
etmemesi
etki
bronşiolitli
hastalarda
semptomlar astım ile benzerlik gösterdiği için tedavide ilk olarak bronkodilatörler
kullanılmıştır. Bazı çalışmalarda bronkodilatörlerin, hafif ve orta ağırlıklı
bronşiolitlerde klinik skoru düzeltmede kısa süreli ve orta derece de etkili
olduğu; ancak oksijen saturasyonunu düzeltme, hastanede yatış süresini
engelleme ve hastaneden çıkışı kolaylaştırmada etkili olmadığı gösterilmiştir.
Bazı çalışmalarda bronkodilatör tedavinin denenmesi, ancak nebulizatör ile 0.15
16
mg/kg/doz verilen salbutamole yanıt alınamaması halinde bronkodilatör
tedaviye devam edilmemesini önerilmektedir.
Antikolinerjik ilaçlardan olan ipratropium bromür, antikolinerjik ilaçların
beyine hızla diffüze edilip santral sinir sisteminde oluşturduğu yan etkilerden
arındırılmış sentetik bir antikolinerjiktir. Etkisini parasempatik gangliyonlarda,
kolinerjik sinir terminallerinde ve bronş düz kaslarında asetilkolinle yarışa
girerek gösterir. Bronş düz kasında bronkonstriksiyonun inhibisyonu sonucunda
bronkodilatasyon
ortaya
çıkar.
Ağır
bronşiolit
hastalarında
β-2
ile
kombinasyonunda daha iyi bronkodilatasyon sağlar (33-34-34).
Teofilinin, bronşiolitte tedavide kullanımı tartışmalıdır. Bronşiolitli süt
çocuklarında solunum yetmezliği olanlarda etkili olduğunu savunan düşünceler
vardır. Ama faydalı olmadığını gösteren çalışmalar çoğunluktadır. Teofilin
etkisini uzun yıllar fosfodiesteraz enzimini inhibe ederek CAMP artışı sonucu
yaptığı öne sürülmüşse de bunun için terapotik dozun yirmi katı kadar teofilin
konsantarsyonun gerektiği yapılan çalışmalarla bulunmuştur. Doz ayarı oldukça
zordur. Serum düzeyine bakarak doz ayarı yapılmalı, tedavi esnasında taşikardi
ve irritabilite gelişirse tedavi durdurulmalıdır (32-33-34).
I - KORUNMA
•
Aile üyelerinin sigarayı azaltması: Pasif olarak sigara dumanına
maruz kalan bebeklerin, kalmayanlara göre 3,7 kat daha fazla RSV
enfeksiyonu olduğu çalışmalarla ispatlanmıştır (7-13-14-15).
•
Anne sütü vermek: Anne sütünde bulunan IgG, IgA ve IFN-α’nın
antiinflamatuvar etkileri ile koruyuculuğu mevcuttur.(1-3-4)
•
Kardeşler arasında virüs geçişini azaltmak.(3-4)
•
El temizliği: Hastane içinde bulaşmayı önleyen en önemli yoldur. En
etkin yöntem alkol ile olan temizliktir. Alternatif antimikrobiyal sabunlar
kullanılabilir. (3-4)
•
Maske kullanımı
17
RSV’ den korunarak bronşiolit insidansında büyük ölçüde azalma
gerçekleştirilebilir. RSV için aşı geliştirilme çabaları başarısız kalmaktadır.
Bunun en önemli nedenleri:
1- Yaşamın ilk 6 ayında RSV enfeksiyonu nedenli yatışlar fazla olduğu
için; koruyucu bağışıklık sisteminin oluşmasını sağlamak için aşının
doğumdan
hemen
sonra
uygulanması
gerekir.
Ancak
bebekler
glikoprotein antijenlerine iyi yanıt vermezler.
2- Birinci RSV enfeksiyonundan sonra oluşan bağışıklık daha sonraki
RSV enfeksiyonlarına karşı tam koruma sağlamadığı için, tekrarlayan aşı
dozlarına ihtiyaç olabilir.
3-
İdeal aşının RSV’nin hem A hem B suşlarının antijenik bakımından
farklı alt gruplarına karşı koruyucu olmalıdır.
Geliştirilmiş bir aşı olmadığı için, pasif bir immünoproflaksi çalışmalar
artmıştır. Son çalışmalarda bebeklerde ve küçük çocuklarda ciddi RSV
enfeksiyonunu riski altında bulunan çocuklara profilaktif olarak aylık hiperimmün
poliglonal globulin (RSV-IVIG = RespiGam) uygulamaları iyi sonuçlar vermiştir.
RSV-IVIG serum RSV nötralizan antikor titresi yüksek olan donörlerden
hazırlanmıştır. 1996 yılının ocak ayında FDA tarafından; BPD‘li gestasyonel
yaşı 35 haftadan küçük olan ve 24 aylıktan küçük bebeklerde koruyucu olarak
kullanımı onaylanmıştır (48-49-50).
RSV-IVIG kullanımı ile ilgili olarak Amerikan-Pediatri Akademisi
Enfeksiyon Komitesi ile Fetus ve Yenidoğan Komitesinin ortak önerileri
(51-52-53-54).
1-RSV sezonu başladığında iki yaşın altında olan ve son altı ayda tıbbi
tedavi ya da oksijen tedavisi uygulanması gereken bronkopulmoner displazili
bebekler
2-RSV sezonu başlangıcında bir yaşın altında olan ve 28 haftadan erken
doğup 48 saatten fazla ventilatörde kalanlara
18
3-RSV sezonu başlangıcında 6 aylıktan küçük olup 29-32 haftalık doğan
bebeklere bazı risk faktörleri varsa ( evde dört kişiden fazla yaşayan varsa,
sigara içiliyorsa, bebek bakım evinde bakılıyorsa) uygulanması önerilebilir.
RSV-IVIG’nin
almamıştır.
konjenital
RSV-IVIG
kalp
siyanotik
hastalığı
konjenital
olanlarda
kalp
kullanımı
hastalığı
onay
olanlarda
kullanılmamalıdır. Çünkü bu hastalarda pulmoner damarlar ya da miyokard
üzerinde bilinmeyen bir etki ile komplikasyonlara neden olmaktadır. RSV-IVIG
proflaksisisi kasım-mart ayları arasındaki 5 aylık sürede 28 gün aralarla 750
mg/kg ( 15 ml / kg ) dozda ve 2-3 saatlik infüzyonla verilir. RSV-IVIG nin % 1-3
oranında solunum sıkıntısı, ateş, titreme, taşikardi, akrosiyanoz gibi akut etkileri
görülebilmektedir.
RSV‘ye karşı daha etkili bir pasif proflaksi aracı olarak, monoklonal IgG
antikoru geliştirilebilmesi içinde çaba harcanmıştır. Hümanize monoklonal
antikor (Palivizumab ) İle gerçekleştirilen klinik çalışmalarda olumlu sonuçlar
alınmıştır. RSV antikoru olan Palivizumab RSV’nin F proteinin A epizotuna karşı
yönlendirilmiş insan kaynaklı monoklonal bir antikordur. F proteinine bağlanır ve
virüsün alt solunum yollarını döşeyen epitelyum hücrelerini enfekte etmesini
önler. Palivizumab rekombinant DNA teknolojisi ile üretilmekte olup, kullanımı
RespiGAM’dan daha kolay ve yan etkileri daha azdır. ABD ‘ de 1997 den beri
proflaktik olarak yüksek riskli bebeklere sonbahar mevsiminde aylık dozlar
halinde beş ay uygulanmaktadır. Ülkemizde de 1998 sonbaharından beri RSV
monoklonal antikorun IM formu olan palivizumab (synagis) yüksek riskli
hastalara uygulanmaya başlamıştır.
19
İ - KOMPLİKASYONLAR VE PROGNOZ
Bronşiolitin komplikasyonları:
•
Apne,
•
Solunum yetersizliği,
•
Atelektazi,
•
Otitis media,
•
Sekonder bakteriyal enfeksiyonlar,
•
Pnömotoraks ya da pnömomediastinumdur.
Buna rağmen çocukların erken dönem prognozları çok iyi olup 7-10 gün
içinde semptomlar kaybolur.(1-2-3-4-5-6-7)
Birkaç çalışmada bronşiolit geçiren çocuklardan bazılarında, (özellikle
hastane tedavisi ihtiyaç gösterenlerde) ileri yaşamlarında, yeniden wheezing
epizotlarının gelişebileceği, alerjik semptomlar oluşabileceği, düşük akciğer
fonksiyon testleri bulunduğu ve orta derecede artmış hava yolu hassasiyeti
bulunabildiği belirtilmiştir. Bronşiolit yanında hava yollarının duyarlılığının artmış
olması, hava kirliliği ve sigara içilmesi gibi etkenler hastalığın sekel
bırakmasında etken olurlar.
Mortalite % 1-4’dür. Akut bronşiolitli olguların
ölümü genelde altta yatan kardiyovasküler ve immün yetmezlik gibi durumların
varlığına bağlıdır. Yükselmesi risk grupları ile olan ilişkisine bağlıdır (41-42-43).
20
MATERYAL VE METOD
Bu çalışma Ocak-2006 ile Mayıs-2008 tarihleri arasında Göztepe Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları hastanesine başvuran
Akut Bronşiolitli olgular üzerinde yapıldı. Çocuk hastalıkları acil ve rutin
polikliniğine başvuran ve akut bronşiolit tanısı almış toplam 452 olgu retrospektif
olarak çalışmaya alındı. Bunun için bir form oluşturularak, tüm bulgular forma
işlendi. Bu çalışma için etik kuruldan onay alındı ( 57/ AH3).
Çalışmaya alınma kriterleri:
•
0 yaş – 2 yaş arası olma
•
Anamnez, fizik muayene ve radyolojik olarak akut bronşiolit tanısı
alma
•
Klinik skorlama sistemine göre hafif, orta veya ağır bronşiolit ile
uyumlu tablo
•
Akut Bronşiolit dışında ek hastalığın bulunmaması
Çalışma iki aşamada yapıldı. İlk olarak akut bronşiolitli olguların
sosyodemografik, klinik ve tedavi özellikleri değerlendirildi. Forma
kaydedildi.
İkinci
aşamada
ise
hastalığın
klinik
şiddeti
ile
sosyodemografik, klinik ve tedavi özelliklerinin ilişkisi değerlendirildi.
Akut bronşiolitli 452 olgunun sosyodemografik olarak özellikleri araştırıldı.
Sosyodemografik olarak:
• Olguların cinsiyeti belirlendi.
• Olgular 0-3 ay, 3-6 ay, 6-9 ay, 9-12 ay ve 12-24 ay olarak gruplara
ayrıldı.
• Bu olguların hastaneye geliş ve çıkış tarihleri belirlenerek yatış süreleri
tespit edildi. Bu süre esnasında olguların hangi birimden giriş yaptığı ve
sonrası araştırıldı.
21
• Olguların doğum tarihleri ile geliş tarihi karşılaştırılarak hastaneye
geldiği andaki yaşları ( ay ) tespit edildi.
• Olguların geldiği andaki mevsimsel dağılımı belirlendi.
•
Olguların geldiği andaki mevcut semptomlarının ( öksürük, hışıltı,
nefes darlığı ve ateş) sorgulaması ile beraber fizik muayene bulguları
tarandı. Fizik muayene de özellikle solunum sistemi dinleme bulguları,
retraksiyon olup olmadığı (intercostal, suprasternal ve burun kanadı) ve
genel durumu (normal, hafif huzursuz, huzursuz ve beslenmede azalma,
bilinç kaybı beslenmede azalma) değerlendirilip
hastalığın
klinik
şiddetinin tespiti yapıldı.
•
Hastalık nedeniyle başvuranlarda atak sayıları tespiti yapıldı.
•
Kullanılan medikal tedavi yöntemleri ve süreleri tespit edildi.
Bütün bu bulgular eşliğinde olgular, Wang ve arkadaşlarının kullandığı
tablo ile klinik şiddetine göre hafif, orta ve ağır akut bronşiolit olarak ayırımı
yapıldı.
Klinik şiddetine göre ayırımı yapılan olguların cinsiyet, mevsimsel
dağılım, yaş dağılımı ( 0-3 ay, 3-6 ay, 6-9 ay, 9-12 ay, 12-24 ay) yatış süreleri
ve tedavi yöntemleri ile olan ilişkisinin istatiksel değerlendirilmesi yapıldı.
Çalışmamızda bulgular değerlendirilirken, istatiksel analizler için NCSS
2007 paket programı kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı
istatistiksel metotların (ortalama, standart sapma, sıklık dağılımları) yanı sıra
gruplar arası karşılaştırmalarda tek yönlü varyans analizi testi alt grup
karşılaştırmalarında
Tukey
çoklu
karşılaştırma
testi,
nitel
verilerin
karşılaştırmalarında ki-kare testi kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05
düzeyinde değerlendirilmiştir.
22
BULGULAR
A-OLGULARIN
SOSYODEMOGRAFİK,
KLİNİK
VE
TEDAVİ
ÖZELLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Çalışma Ocak-2006 ve Mayıs-2008 tarihleri arasında Göztepe Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğindeki toplam 452 adet
bronşiolitli olgu üzerinde yapılmıştır.
Tablo 1: Olguların yaş ve cinsiyet dağılımı
Yaşı (Ay)
N
Minimum Maximum
Mean
SD
452
0,13
6,62
5,27
Erkek
297
65,7%
Erkek
Yaş
23,4
Kız
155
Total
34,3%
452
100,00%
Kız
6,68±5,45 6,50±4,93
Olguların ortalama yaşları 0,13 ay ile 23,4 ay arasında değişmekte olup
ortalama yaş 6,62 aydır. %65.7’si erkek %34,3’ü de kızdır. Erkeklerde ortalama
yaş 6.68±5.45, kızlarda 6.50± 5.93 dür.
Cinsiyet Dağılımları
Kız;
155; 34,3%
Erkek;
297; 65,7%
ekil 1: Olguların cinsiyetlerine göre dağılımları
23
Tablo 2: Cinsiyete göre yaş(ay) dağılımı
Erkek
Kız
Total
0-3 Ay
99
33,30%
46
29,70%
145 32,10%
3-6 Ay
65
21,90%
45
29,00%
110 24,30%
6-9 Ay
52
17,50%
27
17,40%
79
17,50%
9-12 Ay 31
10,40%
16
10,30%
47
10,40%
16,80%
21
13,50%
71
15,70%
12-24
Ay
50
Total
297 100,00%
155 100,00%
452 100,00%
Erkeklerin %33,10’u 0-3 ay, % 21,90’ı 3-6 ay, %17,50’si 6-9 ay, %10,4’ı
9-12 ay ve %16.80’nin de 12-24 ay arasındadır. Kızların ise %29,70’i 0-3 ay, %
29.00’ı 3-6 ay, %17,40’ı 6-9 ay, %10,30’u 9-12 ay ve % 13,50’si de 9-12 aylık
dönemdedir.
Erkek
Yaş Dağılımları
Kız
35%
30%
25%
20%
15%
10%
5%
0%
0-3 Ay
3-6 Ay
6-9 Ay
9-12 Ay
12-24 Ay
ekil 2: Cinsiyetlere göre yaş(ay) dağılımı
24
Tablo 3: Hastaların başvurusunun mevsimlere göre dağılımı
N
%
Kış
226
50
İlkbahar
76
16,8
Yaz
34
7,5
Sonbahar
116
25,7
Total
452
100
Olguların %50,00’ı kış (aralık-ocak-şubat), %16,80’ni ilkbahar (martnisan-mayıs), %7,5’i yaz (haziran-temmuz-ağustos) ve %25,70’si sonbahar
(eylül-ekim-kasım) dönemindedir.
Hastaların Mevsimlere Göre Dağılımı
Sonbahar;
116; 25,7%
Kış;
226; 50%
Yaz;
34; 7,5%
İlkbahar;
76; 16,8%
ekil 3: Hastaların başvurusunun mevsimlere göre dağılımı
25
Tablo 4: Klinik başvuru semptomları
Öksürük
Nefes Darlığı
Ateş
Hışıltı
N
%
Yok
71
15,7
Var
381
84,3
Yok
97
21,5
Var
355
78,5
Yok
313
69,2
Var
139
30,8
Yok
92
20,4
Var
360
79,6
Olguların %84,30’un da öksürük, %78.50’ in de nefes darlığı, %30.80’in
de ateş ve %79.60’in da hışıltı mevcut idi.
Klinik Başvuru Semptomları
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
Yok
Var
Öksürük
Yok
Var
Nefes Darlığı
Yok
Var
Yok
Ateş
Var
Hışıltı
ekil 4: Klinik başvuru semptomları
26
Tablo 5: Hastalığın klinik şiddeti
n
%
Hafif Hastalık
188
41,6
Orta Hastalık
240
53,1
Ağır Hastalık
24
5,3
Olguların %41,60’ı hafif hastalık, %53,10’u orta hastalık ve %5,3’ü de
ağır hastalık olarak neticelendi.
Hastalığın Klinik iddeti
Ağır Hastalık;
24; 5,3%
Hafif Hastalık;
188; 41,6%
Orta Hastalık;
240; 53,1%
ekil 5: Hastalığın klinik şiddeti
27
Tablo 6: Hastaların atak sayı dağılımları
Atak sayısı
n
%
1
332
73,5
2
94
20,8
3
21
4,6
4
2
0,4
5
3
0,7
Hastaların %73,50’i ilk atak ile gelirken, %20,80’ni ikinci atak, % 4,6’sı
üçüncü atak, %0,40’ı dördüncü atak ve %0,7’si de beşinci atak ile başvuru
yaptığı görüldü.
Atak Sayısı Dağılımları
80
70
60
50
40
30
20
10
0
1 Atak
2 Atak
3 Atak
4 Atak
5 Atak
ekil 6: Hastaların atak sayısı dağılımları
28
Tablo 7: Hastaların başvurduğu servis dağılımları
Acil müşahade
Yeni Doğan
Servisine Yatış
Poliklinik
Yoğun
Bakım
Süt Çocuğu
18
4,2%
1
4,5%
0
0,0%
0
0,0%
1
0,2%
0
0,0%
0
0,0%
0
0,0%
8
1,9%
0
0,0%
0
0,0%
0
0,0%
3
0,7%
0
0,0%
0
0,0%
0
0,0%
344,
80,4%
19
86,4%
0
0,0%
1
100,0%
49
11,4%
2
9,1%
0
0,0%
0
0,0%
5
1,2%
0
0,0%
1
100,0%
0
0,0%
428
100,0%
22
100,0%
1
100,0%
1
100,0%
Çocuk
Cerrahisi
Servisine Yatış
İntaniye
Servisine Yatış
Sevk
Süt Servisine
Yatış
Taburcu
Yeni Doğan
Yoğun Bakım
Servisine yatış
Total
Acile başvuran hastaların %4,2’si yenidoğan servisine yatışı yapılmıştır,
%0,2’si çocuk cerrahisine ve %1,9’u intaniye servisine yatışı yapılmıştır. %0,7’si
başka hastaneye sevk, %80,4’ü süt çocuğu servisine yatışı yapılmış olup,
%1,2’si yenidoğan yoğun bakıma yatışı yapılmıştır. Bunların dışında kalan
%11,40’ı da acil müşahede altında tedavi almıştır.
Polikliniklere başvuran olguların %86,40’ı süt çocuğu servisine yatışı
yapılmış olup, % 4,50’si yenidoğan servisine yatışı yapılmıştır.%9,1’i direk
poliklinikten tedavi almıştır.
29
Acil Müşahade
Başvuru Dağılımları
Polilinik
350
Süt Çocuğu
Yoğun Bakım
300
250
200
150
100
50
0
Yeni Doğan
Servisine Yatış
Çocuk
İntaniye
Cerrahisi
servisineYatış servisine yatış
Sevk
Süt çocuğu
Servisine Yatış
Taburcu
Yeni Doğan
Yoğun Bakım
Servisine yatış
ekil 7: Hastaların başvuru dağılımı
30
Tablo 8: Yatışı yapılan hastaların prognozu
Acil
Poliklinik
Müşahade
0
Süt
Yoğun
Çocuğu
Bakım
Servisi
Servisi
Eksitus
1
0,2%
0
0,0%
0,0%
0
0,0%
Taburcu
423
98,8%
22
100,0% 1
100,0% 1
100,0%
0,9%
0
0,0%
0,0%
0,0%
Yoğunbakım
ServisineSevk 4
0
0
Acilden yatışı yapılan olguların, %98,80’ni taburcu olmuştur. % 0,2’si
eksitus olmuş olup, %0,9’u yoğun bakıma sevki yapılmıştır. Poliklinikten yatışı
yapılan olguların ise %100’ü taburcu olmuştur.
Acil Müşahade
Hasta Çıkışı
Poliklinik
100%
Süt Çocuğu
90%
Yoğun Bakım
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Eks
Taburcu
Yoğunbakım Sevk
ekil 8: Yatışı yapılan hastaların prognozu
31
Tablo 9: Hastaların aldığı tedaviler
Total
Oksijen
Hidrasyon (İV sıvı)
Salbutamol
Budenosid
İpratropium
174
38,49%
278
61,50%
159
84,70%
29
15,40%
446
98,70%
6
1,30%
328
72,60%
124
27,40%
78
17,30%
374
82,70%
Hastaların %38,49’u oksijen, %86,70’i hidrasyon, %98,70’i salbutamol,
%72,60’ı budenosid, %17,30’u ipratropium bromür tedavisi almıştır.
Var
Tedavi Yöntemleri
Yok
100%
90%
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Oksijen
Hidrasyon
Salbutamol
Budenosid
İpratropium
ekil 9: Hastaların aldığı tedavi yöntemleri
32
B-HASTALIK İDDETİ İLE SOSYODEMOGRAFİK, KLİNİK VE TEDAVİ
ÖZELLİKLERİNİN İLİ
KİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Tablo 10: Hastalık şiddeti ile yaş dağılımı
Yaş (Ay)
Hafif Hastalık
Orta Hastalık
Ağır Hastalık
n:188
n:240
n:24
F
6,85±5,31
6,46±5,23
6,39±5,59
0,32 0,731
p
Hastalık şiddeti grupları ile yaş dağılımları arasında istatistiksel farklılık
gözlenmemiştir (p=0,731).
Yaş (Ay)
8
7,5
7
6,5
6
6,85
6,46
6,39
5,5
5
Hafif Hastalık
Orta Hastalık
Ağır Hastalık
ekil 10:Hastalık şiddeti ile yaş dağılımı
33
Tablo 11:Hastalık şiddeti ile cinsiyet arası ilişki
Hafif Hastalık Orta Hastalık
n:188
Cinsiyet
Ağır Hastalık
n:240
n:24
Erkek
121
64,4%
159
66,3%
17
70,8%
χ²:046
Kız
67
35,6%
81
33,8%
7
29,2% p=0,767
Hastalık şiddeti grupları ile cinsiyet dağılımları arasında istatistiksel farklılık
gözlenmemiştir (p=0,767).
Hastalık iddetine Göre Cinsiyet Dağılımı
Erkek
Kız
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Hafif Hastalık
Orta Hastalık
Ağır Hastalık
ekil 11: Hastalık şiddetine göre cinsiyet dağılımı
34
Tablo 12:Hastalık şiddetinin aylara göre dağılımı
Hafif Hastalık Orta Hastalık
n:188
Aylar
Ağır Hastalık
n:240
n:24
Ocak
35
18,6%
44
18,3%
5
20,8%
ubat
39
20,7%
36
15,0%
4
16,7%
Mart
23
12,2%
38
15,8%
2
8,3%
Nisan
16
8,5%
19
7,9%
3
12,5%
Mayıs
5
2,7%
11
4,6%
0
0,0%
Haziran
9
4,8%
12
5,0%
1
4,2%
Temmuz
12
6,4%
5
2,1%
1
4,2%
Ağustos
5
2,7%
6
2,5%
1
4,2%
Eylül
3
1,6%
1
0,4%
0
0,0%
Ekim
4
2,1%
8
3,3%
1
4,2%
Kasım
14
7,4%
17
7,1%
2
8,3%
χ²:16,2
Aralık
23
12,2%
43
17,9%
4
16,7%
p=0,807
Hastalık şiddeti grupları ile ay dağılımları arasında istatistiksel farklılık
gözlenmemiştir (p=0,807).
Hafif Hastalık
Hastalık iddetinin Aylara Göre Dağılımı
Orta Hastalık
25%
Ağır Hastalık
20%
15%
10%
5%
0%
Ocak
ubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran Temmuz Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
ekil 12: Hastalık şiddetinin aylara göre dağılımı
35
Tablo 13: Hastalık şiddetinin mevsimlere göre dağılımı
Hafif Hastalık Orta Hastalık
n:188
Ağır Hastalık
n:240
n:24
Kış
97
51,6%
118
49,2%
11
45,8%
İlkbahar
30
16,0%
42
17,5%
4
16,7%
Yaz
20
10,6%
12
5,0%
2
8,3%
χ²:6,7
Sonbahar
41
21,8%
68
28,3%
7
29,2%
p=0,349
Hastalık şiddeti grupları ile mevsim dağılımları arasında istatistiksel
farklılık gözlenmemiştir (p=0,807).
Hafif Hastalık
Hastalık iddeti İle Mevsim Dağılımları
Orta Hastalık
Ağır Hastalık
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Kış
İlkbahar
Yaz
Sonbahar
ekil 13: Hastalık şiddeti ile mevsimlere göre dağılımı
36
Tablo 14: Hastalık şiddeti ile atak sayısı dağılımları
Atak
sayısı
Hafif Hastalık
n:188
Orta Hastalık
n:240
Ağır Hastalık
n:24
1,36±40,63
1,35±0,69
1,08±2,82
F
p
1,98 0,138
Hastalık şiddeti grupları ile atak sayısı ortalamaları arasında istatistiksel
farklılık gözlenmemiştir (p=0,138).
Atak sayısı
1,4
1,2
1
0,8
0,6
0,4
0,2
0
Hafif Hastalık
Orta Hastalık
Ağır Hastalık
ekil 15: Hastalık şiddeti ile atak sayısı dağılımları
37
Tablo 15: Hastalık şiddeti ile yaş grubu dağılımları
Hafif Hastalık Orta Hastalık
n:188
Ağır Hastalık
n:240
n:24
0-3 Ay
58
30,9%
78
32,5%
9
37,5%
3-6 Ay
42
22,3%
63
26,3%
5
20,8%
6-9 Ay
38
20,2%
40
16,7%
1
4,2%
9-12 Ay
18
9,6%
25
10,4%
4
16,7%
χ²:6,44
Yaş(Ay) 12-24 Ay
32
17,0%
34
14,2%
5
20,8%
p=0,590
Hastalık şiddeti grupları ile yaş grubu dağılımları arasında istatistiksel
farklılık gözlenmemiştir (p=0,590).
Hastalık iddetine Göre Yaş Grubu Dağılımları
40%
Hafif Hastalık
Orta Hastalık
Ağır Hastalık
35%
30%
25%
20%
15%
10%
5%
0%
0-3 Ay
3-6 Ay
6-9 Ay
9-12 Ay
12-24 Ay
ekil 15: Hastalık şiddeti ile yaş grubu dağılımları
38
Tablo 16: Hastalık şiddeti ile yatış süreleri arası ilişki
Hafif Hastalık
Yatış
Süre
Orta Hastalık Ağır Hastalık
n:188
n:240
n:24
4,96±4,12
4,24±4,74
6,54±4,65
F
p
3,59
0,025
Hastalık şiddeti grupları ile yatış süresi ortalamaları arasında
istatistiksel farklılık gözlenmiştir (p=0,025).
Yatış Süre (Gün)
7
6
5
4
3
2
4,96
6,54
4,24
1
0
Hafif Hastalık
Orta Hastalık
Ağır Hastalık
ekil 16: Hastalık şiddeti ile yatış süreleri arası ilişki
39
Tablo 17: Hastalık şiddeti ile tedavi çeşitleri arası ilişkisi
Hafif Hastalık Orta Hastalık Ağır Hastalık
Oksijen
Tedavisi
Yok
169 89,89% 109 45,42%
Var
19
Hidrasyon
(İV Sıvı)
Var
159 84,60% 214 89,20% 19
79,20%
χ²:3,18
Yok
29
20,80%
p=0,203
Var
187 99,50% 235 97,90% 24 100,00%
χ²:2,27
Salbutamol
Budenosid
İpratropium
Yok
1
0
10,11% 131 54,58% 24
15,40%
0,50%
26
5
10,80%
2,10%
5
0,0%
χ²:0,106
100,0% p=0,0001
0
0,00%
p=0,320
Var
139 73,90% 172 71,70% 17
70,80%
χ²:0,31
Yok
49
26,10%
68
28,30%
7
29,20%
p=0,856
Var
21
11,20%
49
20,40%
8
33,30%
χ²:10,9
Yok
167 88,80% 191 79,60% 16
66,70%
p=0,004
Hastalık şiddeti grupları ile oksijen kullanımı dağılımları arasında
istatistiksel farklılık gözlenmiştir (p=0,0001). Ağır hastalık grubunun tümünde
oksijen kullanılmış, hafif (%10,11) ve orta (%54,8) hastalık gruplarından
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur.
Hastalık şiddeti grupları ile Hidrasyon(İV sıvı) kullanımı dağılımları
arasında istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p=0,203).
Hastalık şiddeti grupları ile Salbutamol kullanımı dağılımları arasında
istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p=0,320).
Hastalık şiddeti grupları ile Budenosid kullanımı dağılımları arasında
istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p=0,856).
Hastalık şiddeti grupları ile İpratropium bromür kullanımı dağılımları
arasında istatistiksel farklılık gözlenmiştir (p=0,004). Ağır hastalık grubunda
İpratropium kullanımı (%33,3), hafif (%11,2) ve orta (%20,4) hastalık
gruplarından istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur.
40
Hafif Hastalık
Hastalık iddetine Göre Tedavi Yöntemi
Orta Hastalık
100%
Ağır Hastalık
90%
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
0%
Yok
Var
Oksijen
Tedavisi
Var
Yok
Hidrasyon
(İV sıvı)
Var
Yok
Var
Salbutamol
Yok
Budenosid
Var
Yok
İpratropium
ekil 17: Hastalık şiddeti ile tedavi çeşitleri arası ilişkisi
İstatistiksel Değerlendirme:
Bu çalışmada istatistiksel analizler NCSS 2007 paket programı ile
yapılmıştır.
Verilerin
değerlendirilmesinde
tanımlayıcı
istatistiksel
metotların
(ortalama, standart sapma, sıklık dağılımları) yanı sıra gruplar arası
karşılaştırmalarda tek yönlü varyans analizi testi alt grup karşılaştırmalarında
Tukey çoklu karşılaştırma testi, nitel verilerin karşılaştırmalarında ki-kare testi
kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir.
41
TARTI
MA
Akut Bronşiolit nezle ve bazen hafif ateş ile başlayıp birkaç gün içinde
öksürük, takipne, retraksiyolar, yaygın hışıltı ve/veya raller ve havalanma artışı
ile seyreden bir akut solunum yolu hastalığıdır (1-2).
Kış aylarında özellikle 2 yaş altında epidemiler yapar. 4 yaş üzerindeki
çocuklarda nadirdir (3-4).
En sık etken %50’den fazla oranda Respiratuar Sinsityal Virüs (RSV)
’dür. 1 yaşın altındaki bütün bebeklerin %3‘ü nün hastaneye yatış nedenidir
(9-16-17-18).
Ülkemiz Sağlık Bakanlığının 2003 verilerine göre alt solunum yolu
enfeksiyonları bebek ölümlerinin, 0-1 yaş arası %48’in den, 1-4 yaş arası ise
%42’sin den sorumludur. Bu veriler alt solunum yolu enfeksiyonun gelişmekte
olan ülkelerde ve ülkemizde 2 yaş altı çocuklarda, mortalite ve morbiditeye
neden olan önemli bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir (3).
Sebep olduğu yaygın morbiditeye rağmen akut bronşiolit tedavisinde
farmakolojik ajanların etkileri konusunda hala çelişkili çalışmalar mevcuttur
(1-2-3).
Bu çalışmaya alınan olgular, 13 gün ile 23 aylık arasında olup ortalama
yaş 6,62’dir. Plasentadan geçen antikorların kısmen koruyucu etkileri 4-6
haftalıktan önce ağır enfeksiyonun göreceli olarak az görülmesini açıklayabilir
(35-36-37).
Bu çalışmada bronşiolit erkeklerde %65,7, kızlarda %34,3 görülme sıklığı
ile erkeklerde daha sık görüldü. Bu bulgular pek çok çalışma ile uyumludur(1415-16). Erkek çocuklarında solunum yolları çapının akciğer hacmine oranının
kızlara göre daha küçük olması, hastalığın erkek çocuklarda daha sık
görülmesini açıklayabilmektedir (1-2-3-4).
42
Bu çalışmadaki olguların yaşları, erkeklerde 6.68±5.45, kızlarda ise
6.50±4.93’dır. Erkek hastalar %55.20 ile en sık 0-6 aylık dönemde, kızlarda %
58,70 ile gene 0-6 aylık dönemde sık görüldü.
Olguların
%50,00’ı
(mart-nisan-mayıs),
%7,5’i
kış
(aralık-ocak-şubat),
%16,80’ni
yaz
(haziran-temmuz-ağustos)
ve
ilkbahar
%25,70’si
sonbahar (eylül-ekim-kasım) döneminde başvurmuştu. David ve arkadaşlarının
2002 yaptıkları bir çalışmada hastaların kış döneminde epidemiler ve salgınlar
yaptığı tespit edildi (15). Yapılan başka bir çalışma da Fitzgerald ve
arkadaşlarının 123 olguluk 2002 çalışmasında bronşiolitli olguların kış
döneminde epidemiler yaptığı ve tedavi sürelerinin daha uzun olduğu tespit
edildi (35).
Her yıl RSV’ nin neden olduğu salgınlar kış ya da ilkbahar başında
görülür. Bu salgınlar yüzünden, her yıl bebeklerde bronşiolit ve pnömoni
nedenli, hastane yatışlarında önceden tahmin edilebilir artışlar görülür (1-2-3-45-35). Bu çalışmada olguların en sık görüldüğü dönem %50 ile kış mevsimidir.
(Kış mevsimi aralık-ocak ve şubat ayları ile ele alınmıştır ).
Hastaların başlangıç döneminde, %84,30’ün de öksürük, %78,50’sin de
nefes darlığı, %30,80’nin de ateş ve % 79,60’ın da hışıltı mevcut idi.
Olgularımızın %73,50’si ilk atakta idi. Geriye kalan %26,50’si ise iki ve
üstü atak sıklığı olarak görüldü. Ergin ve Ark yaptığı çalışmada ise olguların
%68,7’sin de bir, geriye kalan %31,7’sinde de iki ve üstü atak sayısı
görülmüştür( 41).
Acile başvuran hastaların %80,4’ü süt çocuğu servisine yatışı yapılmış
olup, %4,2’si yenidoğan servisine yatışı yapıldı. %0,2’si çocuk cerrahisine ve
%1,9’u intaniye servisine yatışı yapıldı. %0,7’si başka hastaneye sevk, %1,2’si
yenidoğan yoğun bakıma yatışı yapıldı. Bunların dışında kalan %11,40’ı da acil
müşahede altında tedaviye alındı.
Polikliniklere başvuran olguların %86,40’ı süt çocuğu servisine yatışı
yapılmış olup, %4,50’si yenidoğan servisine yatışı yapıldı. %9,1’i direk
poliklinikten tedavi aldığı tespit edildi.
43
Acilden ve polikliniklerden yatışı yapılan tüm hastaların içinde bir hasta
eksitus oldu. Dört hasta yoğun bakım birimine yönlendirilmiş olup, geriye kalan
%98,80’lik hasta grubu taburcu oldu. Tej Dallagi ve arkadaşlarının 1999 yılında
yapmış oldukları çalışmada yaşları 1-36 ay arası değişen akut bronşiolitli olgular
ele alınmıştır.1340 hasta veri toplama yöntemi ile tespit edilmiştir (40-56). Bu
çalışmada da hastaların yarısından fazlasının reçete verilerek ayaktan tedavisi
planlanmıştı. Bizim çalışmamızda da ise, yatışı yapılan olguların %98,90’ı, acile
başvuranların %11,40’ının ayaktan tedavi aldığı tespit edildi.
Olguların
tedavi
şekilleri
içinde,
%86,70’ine
hidrasyon(İV
sıvı),
%38,49’una oksijen tedavisi, %98,70’ine salbutamol, %72,60’ına budenosid,
%17,30’una da ipratropium bromür uygulandı. 2004 yılında yapılan bir
çalışmada, beslenmesi iyi, oksijen saturasyonu %90’ın üstünde, solunum
sıkıntısı çok az vakalarda oksijen vermeye gerek olmadığı görülmüştür (7-19).
ABD’de Ekim 2001- Eylül 2003 tarihleri arasında 30 büyük çocuk hastanesinde,
bronşiolit tanısı ile yatırılan hastaların, %57’sine β2 agonist, %25’ine sistemik
steroid, %24’üne rasemik epinefrin ve %6’sına da inhaler steroid uygulandığı
görülmüştür(26). Wainwright ve arkadaşlarının 2003 de yaptıkları çalışmada da,
epinefrin/plasebo arasında yatış süresi ve taburcu olma zamanında anlamlı bir
fark bulunamamıştır (9-42). Cornelli ve arkadaşlarının 2007 yılında yaptıkları
600 olgulu çalışmada, kortikosteroidlerin hastane yatış süreleri, klinik skor ve
tekrar yatış oranında anlamlı bir fark bulunamamıştır (9-43). Gene Patel ve
arkadaşlarının 2004 yılında 1198 olguda yaptığı başka bir çalışmada,
kortikosteroid
/plasebo
saturasyonu,
taburcu
kullanımının
sonrası
yatış
tekrar
oranları,
başvurma
klinik skor,
da
anlamlı
oksijen
bir
fark
bulunamamıştır (9- 44).
Hastaların solunum sayısı, retraksiyon, hışıltı ve genel durumu
değerlendirilerek olguların klinik şiddet sınıflaması yapıldı. Bunun neticesin de
%53,10 ‘u ile orta hastalık en sık görüldü. %41,6 ile hafif hastalık, %5,30 ile de
ağır hastalık tespit edildi.
44
Hastaların klinik şiddeti; Ortalama görülme yaşı, yaşlara göre şiddet
dağılımı cinsiyet, mevsimsel dağılım, yatış süreleri ve tedavi yöntemleri ile olan
karşılaştırmaları yapıldı.
Hastaların klinik şiddetine göre yaş(ay) dağılımı yapıldığında, hafif
hastalık 6,85±5,31, orta hastalık 6,46±5,23, ağır hastalık ise 6,39±5,59 yaşları
arasında sık görüldü.
Hastalığın klinik şiddeti ile cinsiyeti karşılaştırıldığında erkek cinsiyet her
üç klinik şiddette de yüksek tespit edildi. Hafif Hastalık %64,4, orta hastalık
%66,30 ve ağır hastalık %70,80 ile erkeklerde daha sık görüldü.
Hastalar en sık ocak ayında, mevsimsel olarak da kış ayında yüksek
oranda başvuru yapıldığı görüldü.
Hafif hastaların %51,60’ı, orta hastaların %49,20’si ve ağır hastaların
%45,80’ni kış mevsimde daha sıktır.
Klinik şiddetinin yaş grupları dağılımına bakıldığında ise; en sık 0-3 aylık
dönemde hastalık yaygındır. Bu dönemde hafif hastalık %30,90, orta hastalık
%32,50 ve ağır hastalık %37,50 oranında görüldü.
Hastaların klinik şiddetinin yatış süreleri ile olan ilişkisine bakıldığında,
ağır hastalığa sahip olgular 6,54±4,65 gün ile en uzun yatış süresine sahiptir.
Hastalık klinik şiddeti ile yatış süresi ortalamaları arasında istatistiksel
farklılık gözlenmiştir (p=0,025).
Hafif hastalarda bu süre 4,96±4,12, orta hastalarda ise 4,24±4,74 olduğu
tespit edildi.
Uygulanan tedavi yöntemleri içinde, Hastalık şiddeti grupları ile
oksijen kullanımı dağılımları arasında istatistiksel farklılık gözlenmiştir
(p=0,0001). Ağır hastalık grubunun tümünde oksijen kullanılmış olup, hafif
(%10,11) ve orta (%54,8) hastalık gruplarından istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur.
45
Hidrasyon tedavisi hafif hastalık da %8,40, orta hastalık da %89,20 ve
ağır hastalık periyodunda ise %79,20 oranında kullanıldı.
Salbutamol hafif hastalıklarda %99,50, orta hastalık da % 97,90 ve ağır
hastalık da %100 oranında kullanıldığı tespit edildi. Yapılan bir çalışmada Akut
Bronşiolit tanısı almış 49 çocuk, nebulize salbutamol ve metil prednizalonun
plasebo tedavisine üstünlüğü olmadığı görülmemiştir(57). Gadomski ve
arkadaşları 2006 da yaptıkları 76 olguluk salbutamol/plasebo çalışmasında,
tedavinin yatış oranları, yatış süreleri ve hastalık şiddeti üzerine anlamlı etkileri
olmadığı görülmüştür (9-28-29).
Budenosid ise hafif hastalık da %73,90, orta hastalık da %71,70 ve ağır
hastalık da %70,80 oranında kullanıldı. Godman ve arkadaşlarının 2004 yılında
yaptıkları randomize kontrollü yapılan bir meta-analizde bronkodilatörlerin, hafif
ve orta ağırlıktaki bronşiolitlerde klinik skoru düzeltmede kısa süreli orta derece
de etkili olduğu; ancak oksijen saturasyonunu düzeltme, hastane yatışı
engelleme ve hastaneden çıkışı kolaylaştırmada etkili olmadığı gösterilmiştir
(46-47).
İpratropium bromür ağır hastalık döneminde kullanımı anlamlı olarak
yüksek olarak bulundu. Hastalık şiddeti grupları ile İpratropium bromür
kullanımı dağılımları arasında istatistiksel farklılık gözlenmiştir (p=0,004).
Ağır hastalık grubunda İpratropium kullanımı (%33,3), hafif (%11,2) ve orta
(%20,4) hastalık gruplarından İstatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur. Findley ve arkadaşlarının Akut Bronşiolit tanısı almış 14 infantta
nebulize ipratropium bromide ile plasebo uygulandıktan sonraki solunum
fonksiyonları değerlendirildiğinde, tedavi sonrası klinik skorda anlamlı bir
farklılık bulunamamıştır (45). Yapılan başka bir çalışmada ise, yaşları 1-24 ay
arasında olan orta şiddette akut bronşiolit tanılı 120 hastada, kilinik skor,
solunum sayısı ve kalp tepe atımı oranları karşılaştırıldığında, nebulize
salbutamol, ipratropium ve plasebo arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır
(58).
46
ÖZET
Akut Bronşiolit kışın epidemiler yapan, 2 yaş altında sık görülen, ciddi bir
alt solunum yolu enfeksiyon hastalığıdır.1 yaş altındaki tüm bebeklerin yaklaşık
%3’ünün hastaneye yatış nedenidir. En sık etken %70’den fazla sıklıkla
Respiratuar Sinsityal Virüstür (RSV). Hastalık erkek çocuklarında kızlara göre
1,5-2 kat daha fazla görülme eğilimindedir. Yaklaşık 2-5 günlük inkübasyon
periyodundan sonra basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar. Daha
sonra da öksürük, solunum sıkıntısı ve dispne gelişir. Hastalığın akut
semptomları 5-6 gün içinde tedavi ile iyileşir ve 10-14 günde iyileşme
tamamlanır.
Bizim çalışmamızda, 0 ay - 2 yaş arası Göztepe Eğitim ve Araştırma
Hastanesine başvuran Akut Bronşiolitli olguların, sosyodemografik, klinik ve
tedavi özelliklerini incelemek ve bu özelliklerin hastalığın klinik şiddeti ile olan
ilişkisini değerlendirmek amaçlandı.
Çalışma için Ocak-2006 ile Mayıs-2008 arası, Göztepe Eğitim ve
Araştırma Hastanesine başvuran 452 olgu retrospektif olarak incelendi. Çalışma
iki aşamada yapıldı. İlk olarak akut bronşiolitli olguların sosyodemografik, klinik
ve tedavi özellikleri değerlendirilerek forma kaydedildi. İkinci aşama da ise
hastalığın klinik şiddeti ile sosyodemografik, klinik ve tedavi özelliklerinin ilişkisi
değerlendirildi.
Çalışmamızda hastalığın ortalama görülme yaşları 0,13 ay ile 23,4 ay
arasında değişmekte olup ortalama yaş 6,62 aydır. Erkeklerde ortalama yaş
(ay) 6,68±5,45 kızlarda ise 6,50±4,93 dır. Olguların %65,7’si erkek % 34,3’ü de
kızdır. Olguların %50,00’ı kış (aralık-ocak-şubat), %16,80’ni ilkbahar (martnisan-mayıs), %7,5’i yaz (haziran-temmuz-ağustos) ve %25,70’si de sonbahar
(eylül-ekim-kasım) döneminde sık olarak görüldü. Hastaların %84,30’un da
öksürük, %78,50‘in de nefes darlığı, %30,80’in de ateş ve %79.60’in da hışıltı
mevcut idi. Olguların %73,50’i ilk atak da gelirken, %20,80’ni ikinci,
% 4,6’sı
üçüncü, %0,40’ı dördüncü ve %0,7’si de beşinci atak da başvuru yaptığı
görüldü.
47
Klinik şiddet %41,60’ı hafif hastalık, %53,10’u orta hastalık ve %5,3’ü de
ağır hastalık şeklinde değerlendirildi.
Acile başvuran 428 hastanın %80,4’ü süt çocuğu servisine yatışı yapıldı.
%11,40’ı da acil müşahede altında tedavi alıp ayaktan tedavi başlandığı
görüldü. Geriye kalan hastaların %4,2’si yenidoğan servisine, %1,9’u intaniye
servisine, %1,2’si yenidoğan yoğun bakıma ve %0,2’si çocuk cerrahisi servisine
yatışı yapıldığı görüldü. %0,7 hasta da başka hastaneye sevk edildi. Acilden
değişik servislere yatışı yapılan hastaların %98,80’ni taburcu , %0,9’nun ise
eksitus tespit edildi.
Polikliniklere başvuran hastaların ise %86,40’ı süt çocuğu servisine yatışı
yapıldığı görüldü.%9,1’i direk poliklinikten tedavi aldı. %4,50’si yenidoğan
servisine yatışı yapıldı. Polikliniklerden ise servislere yatışı yapılan hastaların
%100’nün taburcu olduğu görüldü.
Hastaların %38.49’u oksijen, %86.70’i hidrasyon (İV sıvı), %98.70’i
salbutamol, %72.60’ı budenosid, %17.30’u da ipratropium bromid tedavisi aldı.
Hastalığın klinik şiddeti ile yaş dağılımlarına bakıldığında, ortalama
yaşların (ay), hafif hastalıkta 6,85±5,3, orta hastalıkta 6,46±5,23 ve ağır hastalık
da ise 6,39±5,59 olduğu görüldü (p=0,731).
Klinik şiddet ile cinsiyet dağılımına bakıldığında ise hafif hastalıkta %64,4
orta hastalıkta %66,3 ve ağır hastalık %70,8 ile erkeklerde daha sık görüldüğü
tespit edildi.(p=0,767)
Hafif hastalık %20,7 ile şubat ve %18,3 ile ocak ayında sık görüldü. Orta
hastalık %18,3 ile ocak ve %15,0 ile şubat ayında sık görüldü. Ağır hastalık ise
%20,8 ile ocak ve %16,7 ile şubat ayında daha sık görüldüğü tespit edildi.
(p=0,807)
48
Mevsimsel dağılıma bakıldığında ise, hafif hastalık %51,6, orta hastalık
%49,2 ve ağır hastalık %45,8 ile kış mevsiminde daha sık görüldüğü tespit
edildi. (p=0,349)
Hastalığın klinik şiddeti ile atak sayısı karşılaştırıldığında, hafif hastalıkta
ortalama 1,36±40,63, orta hastalıkta 1,35±0,69 ve ağır hastalıkta 1,35±0,69
atak sayısı tespit edildi. (p=0,138)
Olguların yatış sürelerine bakıldığında ise ağır hastalıktaki vakaların
6,54±4,65 gün ile yatış süresinin anlamlı olarak daha uzun olduğu görüldü
(p=0,025).
Oksijen tedavisi tüm ağır hastalık klinik şiddeti olan vakalara uygulandığı
görüldü (p=0,0001). Hidrasyon tedavisinin ise %84,6 ile hafif hastalıkta,%89,2
ile orta hastalıkta ve %79,20 ile ağır hastalıkta kullanıldığı tespit edildi
(p=0,203). İlk başvuruda acil serviste orta ve ağır klinik şiddette tespit edilen
bazı hastaların, müşahade de uygulanan tedavilere hızlı cevap verdiği görüldü.
Bu hastalar müşahadeki tedavi sonrası, ayaktan tedavisi düzenlenerek evlerine
yollandı. Bu nedenle hidrasyon ( İ.V sıvı) tedavisi beklediğimiz ölçüde çıkmadı.
Sonuçta çalışmamızda ağır bronşiolitli olguların yatış sürelerinin daha
uzun olduğu anlamlı olarak tespit edildi. Ancak hastalık klinik şiddetinin;
cinsiyet, yaş grubu, başvuru dönemindeki mevsimsel dağılımı, atak sayısı ve
aylarına göre dağılımında bir ilişki saptanmadı.
Hastanemize başvuran bu olgularda esas olarak hidrasyon tedavisi
uygulandığı, ağır vakaların tümünün oksijen tedavisi aldığı gözlendi. Ancak
hastane şartlarında diğer tedavilerinde seçenek olarak uygulandığı, salbutamol
ve kortikosteroidler daha yaygın olarak kullanılırken ipratropium bromüd
kullanımının daha seçici olarak ağır vakalarda uygulandığı görüldü.
.
49
SONUÇ
• Hastaneye başvuran olguların ortalama görülme yaşı 6.62 idi.
• Hastalık erkek cinsiyette daha sık görüldü (%65,7).
• Hastalık en sık kış döneminde görüldü (%50.00).( Kış dönemi, aralık,
ocak şubat aylarında değerlendirildi.)
• Klinik başvuru semptomlarından öksürük (%84,3), nefes darlığı
(%78,%), ateş (%30,8) ve hışıltı (%79.60) oranlarında tespit edildi.
• Hastaların %73,5’i ilk atakta, %20,8’i ikinci, %4,6’sı üçüncü,%0,4’ü
dördüncü ve %0,7’si beşinci atakta başvurduğu tespit edildi.
• Acile başvuran hastaların %80,40’ı süt çocuğu servisine yatışı yapıldı.
%11.40 hasta ayaktan tedavi aldı. Yatışı yapılan hastaların %98.80’ni
taburcu oldu.
• Hastaların
klinik
şiddeti
değerlendirildiğinde
%41,6’sı
hafif
hastalık,%53,1’i orta hastalık ve %5,3’ü ağır hastalık olarak tespit
edildi.
• Klinik şiddeti ile hastaların cinsiyeti, yaşları, mevsimsel dağılımları,
atak sayısı ve yaş dağılımları arasında anlamlı olarak bir farklılık
bulunamadı.
• Ağır hastalık döneminde yatış süresi anlamlı olarak daha uzun olduğu
tespit edildi (6,54±4,65) (p=0,025).
• Oksijen tedavisinin ağır hastalık grubunda anlamlı olarak daha yüksek
oranda kullanıldığı görüldü (%100) (p=0,0001).
• Akut Bronşiolitin esas tedavisi hidrasyon (İV sıvı) ve oksijendir. Ancak
hastane şartlarında diğer tedavilerinde seçenek olarak uygulandığı,
salbutamol ve kortikosteroidler daha yaygın kullanılırken, İpratropium
bromürün seçici vakalarda daha fazla tercih edildiği ve ağır hastalık
grubunda kullanılışının istatiksel olarak, anlamlı oranda yüksek
bulunduğu görüldü (%33.30) p=(0,004)
50
KAYNAKLAR
1. Pediatrik
Tanı
Ve
Tedavide
Pratik
Yaklaşımlar.
Prof
Dr.Robert
M.Kliegman,Larry A.Greenbaum,Patricia S.Lye.
2. Teoman O T,Pediatri: bronşiolit s:530-31,1996
3. Olcay Nezih Pediatri 557-621 899-900
4. Nelson Essential Pediatrics s:540-541
5. Ertuğrul TY. Bronşiolit. Pediatri 2.cilt, 3. Baskı. Editörler: Neyzi O,Ertuğrul
TY.2002 899-900
6. Toraks Derneği Akut Bronşiolit Tanı Tedavi Rehberi 2002
7. Bronşiolit Doç.Dr. Fazıl Orhan Karadeniz Teknik Üniversitesi Çocuk Alerji
Bilim Dalı
8. Akçakaya N, Çokuğraş H.Bronşiolit.Çocuk Sağlığı ve hastalıkları .Cilt
1,Editör Onat T.2006530-532
9. Ergin H, Dağdeviren E,Polat A,Kılıç İ,Semiz S, Cinbiş M, Akut Bronşiolitli
olguların dünden bugüne değerlendirilmesi. ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi
2005;6(3):29-32
10. Dennehy PH. Rapid diagnosis of viral respiratory infection: in; pediatric
respiratory
disease:Diagnosis
and
treatment
WB.Saundres
company;Philedelphia1993;123-131
11. Enzyme ımmunassay andshell vial assay result.Journal of Clinical
Microbiology.1994;32:2861-4
12. Behrmaan RE, Kliegman RM, Jenson HB, editörs: Nelson textbook of
pediatrics, ed 16
13. Briss PA, Fehrs LJ, Parker RA, et al: Sustained transmission of mumps in a
highly vacinnited population:Dis 169:77-82 1994
14. Am J Public Health 89,1728-1731,1999
15. David
M.Orenstein:Bronchiolitis
in:Brehmen
RE,Kliegman
R,Nelson
Textbook of Pediatrics, W.B Sounders com(2000 )Philadelphia:pp 1285
51
16. Caliiugiri
L,Skoner
D.The
wheezing
infant.Pediatrclin.nort
am.1988.35(5):1011-1030
17. Kütükçüler
N,Tanaç
dergisi.1999(6):
R.Akut
bronşiolitte
antiviral
tedavi
infeksiyon
343-345
18. emedicine.bronhiolitis.www.emedicine.com
19. Fitzderald DA,Kilham HA MJA 2004;2004 180:399-404
20. Purcell K,Fergie J.Pediatr Infect Dis J 2004;23.418-23
21. Smyth RL, Openshaw PJM. Lancet 2006;368:312-22
22. WANG Eel Milner R,Allen U,ET AL.Bronkodilators for treatment of mild
bronchiolitis: a factorial randomised treal.Arch Dis Child.1992;67:289-263
23. Ruuskanen O.Arala M.Putta Laurila A.et al. Pediatr infection dis J.1989
(8)94-99
24. HenricksonKJ, et all. Pediatr Infect Dis J 2004,23
25. Semple MG, et all.J Infect Dis 2005;191:382-6
26. Dayan PS, et all.Clin Ped Emerg Med 2004;5:41-53
27. Simoes EA, Carbonell-Estrany-X.Pediatr Infect DisJ 2003;22
28. Holman RC, Pediatr Infect Dis 2003:22:483-90
29. Panickar JR, et al.Thorax 2005;60:1035-8
30. Castro-Rodruguez JA, et al. AJRCCM 200;162:1403-6
31. Kanra G, et al. Turk J Pediatr 2005;47.303-8
32. Bordley WC, et al. Arch Pediatr Adolesc Med 2004;158:119-26
33. Martinez FD. Pediatr Respir Rev 2003;3.193-7
34. Lozano JM, WANG E.Clin Evid 2002;8.291-303
35. Arnold Sr, et al. Pediatr Infect Dis J 1999;18.866-9
36. Christakis DA, et all. Pediatr 2005;115:878-84
37. Klassen TP, et all. J pediatr 1991;118:807-11
38. Gadomski AM et all,Pediatr 1994:93:907-12
52
39. Gadomski AM, Bhasale AL. Cochrane Database of systematic Reviews
2006;3:CD001266
40. King VJ, et all.Arch Pediatr Adolesc Med.2004;158:127-37
41. Ray MS, Snight V Indian Pediatr 2002;39:12-22
42. Hall CB Walsh EE,Schnabel KC et all.J Infect Dis 162:1283-1290
43. Synagis revisited,Med Let 43:13-14,2001
44. Wheeler JG, Wofford J, turner RB, Pediatr Infect Dis J 12:209-213,1993
45. Findley SE Am J Public Health 89,1728-1728,1999
46. .Goodman D Bronchilotis. Nelson Textbook of Pediatricis, 17 th ed,
Behrmaan RE, Kliegman RM, Jenson HB, editörs: Nelson textbook of
pediatrics, HB 2004; 1415-17
47. Wainwright C,et all.Nengl Med 2003;349:27-35
48. Cornelli HM, et all. NEJM 2007;357:331-9
49. Patel H, et al.Cochrane Database Syst Rev 2004;3:CD004878
50. Seidenberg J, Masters IB, Hudson I, Olinski A, Phelan PD; Effect of
ipratropium bromide on respiratuary mechanics in infant with acute
bronchioitis:Aust Pediatr J 1987 Jun;2(3): 169-172
51. Kellner JD, Ohisson A, Gadomski AM et al.Efficacity of bronchodilatör
therapy of bronchiolitis.Arch pediatr adolesc Med 1996;150:1166-72
52. King VJ, Viswanathan M. Bordley C.et all.Pharmocologic treatment of
bronchiolitis
in
infantsx
and
children.
Arch
pediatr
Adolesc
Med
1996;158:127-37
53. IM-Pact RSV study group:Palimivizumab,a humanized RSV,monoclonal
anti-body,reduced
hospitalizasyon
from
RSVinfection
high-risk
infant
pediatrics 102;531-531
54. American Akademi of Pediatrics Comitte on infection disease,comite fetus
and newborn;RSV intravenöz immunoglobulin.indication for use.pediatrics
99:4;645-648;1997
53
55. Groouthius JR. Role of ANTİBODY and the use of RSV disease and preterm
infant with and without bronkopulmoner dysplasia. Pediatr infection J 13454(1994)
56. Tel Dellagi R, Togarti R, Massoudi B,Ben Sallah F, BenBader M, Doggui N,
BqusettaK, Chkameck S, Zourai F, Amara F.Children bronchiolitis;
multicentric study inTunis.Tunis med 2004:82(11);1012-8.French
57. ükrü T Cura1, Gülnur Tokuç1, Ahmet Özgüner1, Yasemin Ekmekçioğlu1,
Kamil Esmer1. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kliniği. Cilt-4
Sayı-1 360-365
58. Murat Çiftel, Suat Biçer. Türkiye Klinikleri J Pediatri 2008;17(4):238-49
59. Veda L, Ackerman S: Bronchiolitis Respiratuary Disease İn Chilhood
Textbook pp 291-299
54
HASTA KAYIT FORMU
ADI SOYADI:
GELİŞ TARİHİ:
ÇIKIŞ TARİHİ:
DOĞUM TARİHİ, YAŞ(AY) :
YATIŞ SÜRESİ:
/
CİNSİYET:
ATAK SAYISI:
ŞİKÂYET:
ÖKSÜRÜK:
NEFES DARLIĞI:
ATEŞ:
KTA:
FİZİK MUAYENE:
SOLUNUM
SAYISI
HIŞILTI
RETRAKSİYON
GENEL
DURUM
<30 DK
30-45 DK
45-60 DK
60 > DK
(0 PUAN)
(1 PUAN)
(2 PUAN)
(3 PUAN)
YOK
EKSPİRYUMDA
EKSPİRYUMDA
(0 PUAN)
OSKULTASYONLA
KULAKLA
İNSPİRYUM VE
EKSPİRYUMDA
KULAKLA
(1 PUAN)
(2 PUAN)
(3 PUAN)
YOK
İNTERCOSTAL
SUPRASTERNAL
BURUN KANADI
(0 PUAN)
(1 PUAN)
(2 PUAN)
(3 PUAN)
NORMAL
HAFİF
HUZURSUZ
BİLİNÇ BOZUKLUĞU
(0 PUAN)
HUZURSUZ
BESLENMEDE
AZALMA
BESLENMEDE AZALMA
(1 PUAN)
(3 PUAN)
(2 PUAN)
TOPLAM PUAN:
HAFİF HASTALIK:(1-3 PUAN )
ORTA HASTALIK: (4-8 PUAN)
AĞIR HASTALIK:(9-12 puan)
EK HASTALIK:
TEDAVİ:
OKSİJEN:
HİDRASYON:
İPRATROPİUM BROMÜR:
SALBUTAMOL:
KORTİKOSTEROİD:
PROGNOZ:
YATIŞ:
TABURCU:
55
Download