gunumuzde aıle

advertisement
tb3
••
••
••
•
GUNUMUZDE AILE
(FAMILY IN THE WORLD AND IN TURKEY)
Uluslararası
Aile Sempozyumu
International Smposium on Family
02-04 Aralık/ December 2005
Eresin Topkapı Hotel/İstanbul
'1'tiflHy6 Pllyıtnet
v aKTı
lııliim Ai'a~tırımıları
Merkezi
KUtUphanesi
Dem. No: ~At;g9.>31
Tas. No:
3ö\·4'2GlSN.A
İstanbul 2007
3J \
{ED
~
ENSAR NEŞRİYAT
Ticaret Anonim Şirketi
ISBN: 978-9944-152-84-6
İSLAMi İLİMLER ARAŞTIRMA VAKFI
Tarhşmalı İimi Toplantılar Dizisi: 49
Milletlerarası Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi: 11
KitabınAdı
Günümüzde Aile
Editör
Prof. Dr. Ömer ÇAHA
Yayın Öncesi Hazırlık
Dr. İsmail KURT
Seyit Ali TÜZ
SonOkuma
ÇELENK
Sadık
Kapak Düzeni
Erhan AKÇAOGLU
Baskı
Step Ajans
0212 446 88 46
1. Basım
Nisan2007
isteme Adresi
Ensar Neşriyat Tic. A.Ş.
Süleymaniye Cad. No: 13 Süleymaniye 1İstanbul
Tel : (0212) 513 43 41 Faks : (0212) 522 46 02
www.ensamesriyat.com.tr
ı
1
1
1
ı
MISIR'DA KADlN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL
DURUMUMUz·
Prof. Dr. Şadiye Ali KANNA.vi
Aynuşşems
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,
Sosyoloji Bölümü,
Mısır
Giriş:
Benim 'kadın ve çağdaş toplumsal durumumuz'hakkında hazır­
ladığım bu makale bugünkü konferansın konusundan biraz uzak. Bu konferans, çoğunlukla, Arap ailesine etki eden ve yüz yüzekaldığınız bazı problemierin doğuşuna doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunan sosyal,
kültürel ve dini boyutlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Makalenin konusunun konferansın konusundan uzak olmasından maksadım, makalenin konferansın odaklandığı eksenierin çevçevesi dışında olması değildir. Ancak koriferansın konusu aile ve önündeki problemler olduğundan dolayı bu konuya bağlı kalınınasım kast ediyorum. Aile, birçok bağımlı değişkenle irtibatlı, bağımsız bir değişkeni ifade eder. Kültürel alanın
genişliği ve kadının meseleleri hakkındaki araştırma ve basın verilerinin çokluğu bu konferansta esası teşkil eden ailenin sorunları konusunun bir neticesi olduğundan ayrıca tartışma ve araştırınayı gerektirmez. Ancak şahsi kanaatlerim beni kadınların sorunlarının çağdaş arap toplumundaki bazı boBu tebliğ Prof. Dr. İclal İsmail Hilmi tarafından toplantıda sunulmuş; Recep Şentürk tarafından Türkçeye çevrilmiştir
GÜNÜMÜIDE AİLE
248
yutlannı
ele almaya
mek istiyorum:
zorladı.
Bu
kanaatıerin
en önemlilerine
kısaca işaret
et-
Toplumun ve uzmanların düşündüğü gibi bende kadının ailedeki
rolllerini son derece ehemmiyetli ve aynı zamanda kntik olduğunu düşünü­
yorum. Çünkü kadının aile içindeki yeri, konumu ve görünümünün ailenin
istikrarını ve birbirine bağlılığını gerçekleştirme görevini yerine getirebilir.
Ancak bu kadın da dahil olmak üzere bütün aile üyeleri için gerekli insani
hayat şartları var olduğu zaman olur aynı şekilde kadının aile içindeki konumu ailenin çöküp dağılmasına da götürebilir.
Milletin durumun düzelmesi onun içindeki insanların ıslahına bağlıdır.
Bundan dolayı kadının sorunları ve hakları beşeri kalkınma planlarının en
önde gelen maddeleri arasında yer almalıdır, sondaki eklerinde değil. Çünkü
sosyal ve siyasi mücadelenin öncülleri buradadır.
iktisadi boyut yanında sosyal ve kültürel boyutların da önemini kavramıştır. Buna dayalı olarak devamlı kalkınma
doktrin ve yaklaşımları, ona bağlı olan insani kalkınmanın öğeleri ve ortak
hareket ve denge ilkeleri ortaya çıkmıştır.
Modem
kalkınma yaklaşımlan,
Bütün bunlar toplumda kalkınmanın gerçekleşebilmesi için kadınlar ve
fakirler gibi ihmal edilmiş gruplarm gözönüne alınması düşüncesini desteklemektedir. Aynı şekilde kalkınma, toplumun mensuplan tarafından, onların
dayanışması yoluyla ve aynı zamanda onlar için olmalıdır. Bu sebeble kadı­
nın konumu hakları ve insanlığının gerçekleşmesi sosyal, iktisadi ve siyasi
bir sorundur. Bundan da öte son derece önemli mil1l bir meseledir.
Kamuoyu ve hatta sosyoloji, hukuk ve din uzmanları sürekli olarak, kave irisanlık tarihindeki toplumsal serüveni ile alakah gerçek ve
sahte sorunları birbirine kanştırmaya devam etmektedirler. Bunu tarih boyunca kadının gelişim aşamalanna, milattan önceki.filozofların konuya yaklaşımına, cahiliye dönemi kalıntılarına ve dinlerinin farklılıklarına rağmen
fanatiklere bakarak gözlemlemek mümkündilr. Bunlardan daha önemlisi insan toplumunun anaerkil aşamasından ataerkil aşamaya geçişteki durumu..:
dur.
dın hakları
MISIR'DA KADlN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
249
İnsanlık, anaerkil toplum aşamasında erkeğin birçok haktan mahrum
olduğunu ve konumunun düşük olduğunu farketmedi. Aksine rollerin ev-·
farklı şekillerde aynıncılığın gelişmesini destekledi. Aynı durum, insanlık ataerkil safhaya geçtikten soma bugün bile geçerlidir. Bu aşa­
mada erkek-baba-güçlü-bilerek yada bilmeyerek- çalışanlar, kadının karar
alma ve liderlik alanlarından dışlanması, hatta bazen görüş bellitmesine bile
engel ~olunması konusunda gücü ele geçirdi. Bu durum modem toplumun
ortaya çıkışını ve modemlik aşamasında erkek aklının merkezi hakimiyetini
doğurdu. Bu süreç güçlü beyaz-avrupalı-sömörgeci-erkek hakimiyetinin
renkli insan-avrupalı olmayan-sömürülen-kadın üzerinde kurulmasını kesin
olarak gerçekleştirdi.
rimi yoluyla
Tarih ve günümüz çağdaş dünyasındaki durum hala irrasyonel özelliklerin ve genel olarak duygusallığın kadına, zayıfa, üçüncü dünya sistem ve
devletlerine veya halklarına ve kadınlara atfedilmesinin devam ettiğini göstermektedir. Bu durum duygusallıktan kaynaklanan özelliklerin erkek ve batılı toplurnlara nispetini reddetmeyi mümkün kılmaktadır. Aynı şekilde bu
durum söz konusu özelliklerin kadına ve gelişmekte olan toplurnlara ruspetini destekiernekte ve böylece güçlünün zayıf üzerindeki egemenliğini meş­
rulaştırarak güçlü bah toplumlarının dünyadaki diğer toplumların tamamı
üzerindeki hakimiyetini ve erkek aklının ve kültürünün tüm toplum ve özellikle de kadınlar üzerindeki hakimiyetini meşrulaştırmaktadır.
Arap toplumlarında kadın ve hakları konusunda yazılanların ve sivil
toplum kuruluşlannın odaklandığı nokta eşitlikle ilgili sorunlardır. Bu hareketler balıdaki kadın hareketine benzerneye çalışmaktadırlar ve bah toplum
hayatmdan kaynaklanan eşitlik sorunları üzerinde yoğunlaşmaktadırlar.
Hatta bu sorunlar genel olarak Arap toplumundan özel olarak da Mısır toplumundan uzaktır. Bu sorun kadının Arap toplumlarında haklannı elde etme yolunu daralhp hkamaktadır. Aynca muhtelif boyutların birbiriyle çelişik ve uzak olmadığını, aksine birbiriyle bağlantılı ve destekleyici olduğunu
gösteren araştırmacı bir bakış açısı yoktur.
250
GÜNÜMÜZDE AİLE
İNSANLIGIN SOSYAL TARİHİNDE KADlN
Antik medeniyetler, erkek ve kadın arasındaki cinsiyet aynmını onayladıklan gibi, çeşitli özelliklerinin gelişmesini de desteklemişlerdir. Bunlar binlerce yıldır medeniyetler kuran milletlerdir. Söz konusu medeniyetlerin, özellikle de Çin veya genel olarak Asya medeniyetleri ve Antik Mısır medeniyetinin başanlanru bilim ve bilim adamlan araştırınayı sürdürmektedirler.
Bu medeniyetler farklılaşmanın evrime yol açtığı ve ister halkların haklan,
ister gelişmiş veya gelişmekte olan muhtelif kültürlerin haklan, ya da erkek
veya kadın haklan olsun hiç bir tarafın hakianna zarar vermediği görüşünü
benimsemektedirler.
Toplum ve hatta uzmanlar, kadın ve erkeklerden herbirinin şahsi özelliklerindeki çeşitlilik ve farklılık, biyolojik özelliklerin farklılığından kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım, toplumun bütün üyeleri arasında şu ana kadar
hakimiyetini, toplumsal veya cinsiyet (gender) isıni verilen yapının gelişme­
sini, kültürel yapının şekillendirdiği şeklindeki birçok araştırmaya rağmen,
sürdürmektedir. Kadın ve erkeğin biyolojik yapılarının herbirinin duygusal
ve akli özellikleriyle bağlanhsı etrafındaki diyalog ve tarhşmalar hala sürmektedir. Bilimsel durum, bu konudaki hükmün 'cinsiyet' (gender) tarafında
olduğu tarafını yönünü göstermektedir ki bu, erkek olsun kadın olsun insanın şahsiyet özelliklerinin toplumun kültür ve geleneklerinden kaynaklandı­
ğı tezini desteklemektedir. Bunlar, aileden başlayıp, resmi ve özel eğitim,
terbiye ve basın yayın ve işyeri gibi kurumlarla devam eden, ve nihayet siyaSı mi;iesselere ulaşan, toplumsal araçalar ve mekanizmalarla, cinslerin her birinin rollerini belirler.
Eski, orta ve yeni çağ boyunca insan toplumları, duygusallık, yumuşak­
lık, boyun eğme, kafa kanşıklığı, acelecilik, teslimiyet, boyun eğme, cana yakınlık gibi özellikler kadına izafe edilirken, bunların mukabili olan akılcılık,
işbitiricilik, liderlik, odaklanma, teenni, rekabet, hakimiyet kurma ve şiddet
kullanma gibi özellikler erkeğe izafe edilegelmiştir.
Bununla beraber, farklı tarihi aşamalarda, kadın ve erkeğin rol ve özellikleri konusunda antik medeniyetlerin görüşleri arasında farklılıklar vardır.
MISIR'DA KADlN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
Ancak bu konuda
251
insanlık
tarihi boyunca büyük medeniyetlerin, sözkonusu
özelliİ<lerin tamamına insanlığın ihtiyaç duyduğunu ve hepsinin önemli olduğunu kabul ettiklerini belirtmek te gerekmektedir. Kadim Mısır ve Çin
medeniyetleri buna örnektir. Çin medeniyeti bu konuda daha öne çıkmakta­
dır. Her iki medeniyet de kadın ve erkeğin bu özelliklerin tamamına sahip
olması gerektiğinin, kadınların bazı erkek özelliklerine, erkeklerin de bazı
kad:ırl özelliklerine sahip olması gerektiğinin altını çizmişlerdir. Çünkü kainatın istikrarı ve devamı, farklılık ve ayrılıkiarına rağmen, sadece bu özelliklerin bütünüyle tam olarak gerçekleşebilir.
Kadim Mısır medeniyeti kadını ilahlaştırmış ve ona liderlik, hakimiyet
ve kuvvet gibi özellikler atfederek, firavunun, yer ve göğün koruyucusu olarak tayin etmiştir. Buna benzer kadına atfedilen daha birçok olumlu özelliği
mabetierin duvarlarında ve kadim Mısır tarihindeki yöneticiler ve aile tarihi
ile ilgili resimlerde gözlemlemek mümkündür.
Kadim Çin medeniyetine gelince, zayıf ve güçlü, yüksek ve alçak, erkek
ve kadın arasında ayrım yapmamış, tam tersine, negatif ying ve pozitif yang
adı verilen iki hayat kuvvetinin rollerinin değişimi anlayışını desteklemiştir.
Liza Jean Sepherd, 'Bilimin Kadınsallığı' adlı kitabında şöyle der: ' ... Kainattaki her şey, on binlerce varlık, ying ve yangtan birlikte neşet eder. Bu
alemde bir taraf tek başına hayata malik olamaz, aksine her iki taraf ta diğe­
riyle yekdiğerini tamamlayan bir etkileşim içindedir. İkisi birlikte denge ve
ahengi sağlarlar. Zıtlığa rağmen aralarında çelişki ve çatışma yoktur.... Piramide benzeyen (Heraklitoscu) üstün ve aşağı özellikler düzeni yerine, ahenkli bir ilişki içinde bulunan bir ikiliyi temsil ettiklerini ve bir bütünün
vazgeçilmez parçaları olduklarını görmekteyiz.
gösteren simge, dikey bir şekilde ikiye ayrılmış bir dairedir.
taraf yingi soldaki aydınlık taraf ise yangı temsil eder.
Yingin karanlığı içinde, yangın aydınlığından bir parça vardır. Aynı şekilde
Bu
ilişkiyi
Sağdaki karanlık
GÜNÜMÜZDE AİLE
252
yanga ait bölümde de yingtenbir parça vardır. Böylece her bir unsurun diğe­
rinden bir parça taşıdığı ortaya çikmaktadır ....'ı
Buna göre, kadim Çin kültür ve medeniyetinde hem ying hem yang birbiİini tamamlayan bir etkileşim içinde denge ve ahengi temellendirmek için
vardır. Tezat ve farklılığa rağmen, bunların arasında çelişki ve çatışma yoktur. Aynı durum, olumlu üstün özellikler ve olumsuz düşük özellikler arasında piramit şeklinde bir düzen olduğunu kabul eden kadim Yunan medeniyeti için de geçerlidir.
ı
1'
1
ı
1
1
ı'
lı
ı
..
i'.'·(
1'
''(. n•.. ,.'
(
~,;· f
,,
,,ı
,ı
t'..~ '
•
1,
Yunan medeniyetinin kadın görüşü, kadim Çin ve Mısır medeniyetlerinden farklı hatta zıttır. Aristo (322-384)'nun kadın hakkındaki görüşleri o
dönemin Yunan toplumunun kadını aşağılayan olumsuz yaklaşımını yansı­
tır. Aristo, kadın ve erkek ve bunların hayattaki rolleri hakkındaki yaklaşı­
mını, yer (ana) ve gök (baba) ile irtibatlandırmıştır. Bu üstün ile düşük olanın, kuvvetli ile zayıfın, akılla duygunun ve son olarak da yöneten ile yönetilenin ilişkisidir. Buradan hareketle Aristo, hakim filozofun, düşük olan
herşeyden uzak olmasını, bu nedenle elle yapılan işlerden uzak durmasını,
felsefe, hikmet ve akıllayapılan işlerle uğraşmasını tavsiye eder. Kadına gelince, o, hayvan ruhuna sahip MUCDEB bir erkektir.
Aristo'nun ve diğer Yunan filozoflarının kadının aşağılığı ve marjinalliği
bu görüşleri ile fanatik din adamlarının fikir ve görüşlerinin yayılması ve yanlış gelenekler o günden bu güne, kadının karakteri ve özellikleri hakkındaki bütün görüşlerin kaynağıdır.
hakkındaki
,,~,
'1•(''
;\;:!
Bundan sonra, makalemizin geri kalan kısmında insan topluluklarının
kadının sorunlarına gösterdikleri ilgi üzerinde durabiliriz: kadının hakları,
görevleri, özellikleri ve rolleri.
Kadınin
konumu hakkındaki yukardaki inceleme, kadının aşağı konumunun ve 'ikinci cins' olarak görülınesinin asıl olmadığıni göstermektedir.
Liza Jean Sepherd, Ünseviyyetii'l-ilm min manzun'I-felsefe en-niseviyye, (Arapça'ya tercüme:
Silsiletü Alemü'l-Ma'rife, Ağustos 2004, s. 33' e kadar.
Yüınni Tarif el-Hı1li)
MISIR'DA KADlN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
253
Çünkji tarihi2• sosyal ve antoropolojik yazıtlar, eski çağlarda kadının seçkin
bir konuma, liderlik ve kutsallık konumuna, sahip olduğunu göstermektedir.
Bu kadim yazıtlar, insanın yer (bitirmek ve hayat) ve kadın (doğurmak) arasında sağlam bir alaka kurduğunu desteklemektedir.
Taş
devrinde ziraat keşfedilince kadın ve yer arasındaki benzerlik fikri
güçlendi. Kadının sosyal tarihi ilgilenenler, bitki yetiştirme fikrini keşfedenin
kadın olduğunu destekleyen bir yaklaşım içindedirler. Çünkü binlerce senedir, toplayıalık işiyle kadın uğraşrnıştır. Bitkilerin hayah olgusuyla her gün
ilgilenen o olmuştur. Klasik efsaneler buna işaret ederek desteklemektedirler. Yunanlılar, buğday ekmeği onlara öğrettiği için tanrıça Diınitria'ya tapınmaktaydılar. Mısırlılar tanrıça İzis' e şükran sembolleri dikınekteydiler .3
Kadının toplumsal konumunu araşhranlar, insanlık tarihi boyunca anaerkil yapının mekanizmaları konusunda görüş ayrılığı içine düşmüşlerdir.
Simon De Bofoar'un 'İkinci Cins' (1949) adlı kitabında belirttiğine göre anaerkil toplumda kadın, izole edilmeden ve öldürücü darbeyi yemeden önce,
birinci mevkiyi dolduruyordu. Ferec Ahmed Ferec bu dönemde kadının üstün mevkinin, onun iktisadi ve soysal rolü ile bağlanhlı olduğuna işaret etmektedi.r4.
Monick Peter'a göre, 'anaerkil yapı', annenin kabilesinin haklarının, akrabalık ilişkilerinin ve dayının hakim olduğu bir aile yapısından başka bir
şey ifade etmez. (Annenin bir fert olarak hakkı yoktur.)
Araştırmalar,
çok evlilik olgusundan kaynaklanan bir anaerkil yapı modeli ortaya çıktığını göstermektedir. Bu modelin ortaya çıkışındakin en önemli sebep, anne tarafından soyun, nisbeten baba tarafındaki soydan, şüp­
helerden daha uzak bir şekilde tespitinin mümkün olmasındandır.
2
Monick Peter, el-Mer'e 'abra tetavvuru'l-vad' en-nisvi min bidayeti'l-Jıadara i/ii yevminii hiizii,
(Arapçaya tercüme: Hetrbeyt 'Abbiidi), Daru't-Tabia 1979, s. ll.
3
Monick, age., s. 12.
4
Ferec Ahmed Ferec, "Ilmü'n-nefs ve kadaya el-mer'e", el-Mecelle el-'ictimiiiyye el-Kadlme,
sayı 2, Eylül1975, s. 139-156.
GÜNÜMÜZDE AİLE
254
Anaerkil yapı hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak, bu yapı­
da kadının siyaset, iktisat ve toplumsal alanda yüksek bir konuma sahip olduğu konusunda görüş birliği vardır. Tannlar topluluğu Mısır'da İzis ve Suriye' de Afrodit gibi büyük kadınların yüzleriyle tören yapıyordu. Bu yapıda
kadının insan ve metafizik dünya arasında aracılık rolü kabul edilmişti.
İnsan toplumun gelişmesi ve bronzun keşfi ile insan, tabiat ve diğer insanların ilişkisinde
korkunç bir değişim yaşandı. Tarım, geçim için yapılan
üretime dönüştü. Birçok yeni iktisadi ürün ortaya
çıkmaya başladı. Ferec Ahmed Ferec bu konuda şöyle demektedir:
ilkel üretimden
yoğun
'Yeni aletlerin kullanılmaya başlaması, daha fazla uzmanlık, eğitim ve
beden kuvvetine ihtiyaç doğurdu. Bütün bunlar büyük oranda erkeklerde,
az miktarda da kadınlarda bulunan şeylerdi. Özellikle kadının buluğa erinee,
vaktinin (ve gıdasının) büyük bir kısmını çalışma, doğurma, çocuklara bakmaya ayırdığını göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu esnada erkekler,
buluğa ermelerinden itibaren, daha fazla yetenek ve kuvvet kazanmalarına
ve adele kuvvetlerini devamlı olarak arhrmalarına yarayacak şekilde söz konusu aletleri ve silahlan kullanırlardı. Böylece, erkekler için yeni bir dönem
başladı, güç, gelişme, hakimiyet, kuvvet ve tehakküm dönemi.s"
Kadının çeşitli
toplumlardaki konumunun düşmesi olgıısunun ortaya
bunu üretim fazİasının ortaya
çıkması, silahların gelişmesi, talebin artması gibi olgularda somutlaşan iktisadi ve sosyal gelişmelerle irtibatlı olduğunu göstermektedir. Milletler arasında, esirlerin köleleştirilip iş ve üretim gücü olarak istihdam edilecek şe­
kilde kullanılmasına yol açan köleleştirmeyi doğuran yol açan savaşlar çık­
mıştır. Böylece, köle sahibi olanlar, kendilerini ve hanımlarını işin yükünden
mazur görmeye başladılar. (Buradan, üst tabaka kadınların evlerinden iş
yapmak için çıkmalan zorunluluğu ortadan kalkmış oldu çünkü bu işleri onlar için yapan başkalan vardı.)
çıkışı
1
!'
s
ve
yerleşmesi hakkındaki çalışmalar,
Ferec Ahmed Ferec, age., s. 147.
MISIR'DA KADlN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
255
Burada erkeğin kadını bilineli bir şekilde uzaklaşbrmadığına işaret etmek gerekir. Erkek bu duruma, insan toplumun, özellikle iktisadi ve neticede sosyal ve kültürel gelişmelerin ışığında zorlanmışhr.
Bazılan erkeğin kadın karşısındaki
konumunun sürekli olarak tenakuzlar gösterdiğine işaret etmektedirler. Bu eski çağlarda bazen kadın toplumdan yüksek konumlar işgal ediyordu. Ancak erkek ondan çok korkuyordu
ve onun cazibesine kapılma ile ondan nefret arasında, onun tarafından büyülenmek ve ona düşmanlık etmek arasında gidip geliyordu. Bu korkunun
kaynağında, insanın kadının caiibe gücünü açıklama gücünün olmaması
yatmamaktadır. Aynı şekilde, insan yerin bitirme gücünü de açıklamaktan
acizdir. Kadın ve yer hayat vericidir.6
Kadına bakışta
böyle bir ikilem vardır. Korku, orta çağ toplumlarında
kadının dini, iktisadi ve siyasi rollerinin sınırianmasını imkfuunı doğurmuş­
tur. İslam ve Hıristiyanlığın kadına karşı insaflı yaklaşırnma rağmen, fanatik
din adamları ve kadından korkanlar, teolojik konumlarına dayanarak ona
düşmanlığa yönelmişlerdir.
Hıristiyan
misyonerierin on üçüncü yüzyıldaki birçok vaazı, gücünü dinin yanlış yorumundan alan, kadına karşı düşmanlık duygusunu yansıtmak­
tadır. 'Kadın şerrinden korkulan bir varlıkhr. Bundan dolayı, çeşitli vesiler
ve yollarla onun şerrinden korunmaya çalışmak gerekir. Eğer kadın, doğru iş
ve ilgilere yönelmezse, şeytan onu kullanır.7' Fransisken rahib Farablio'un
kitabı bazı Hıristiyan din adamlarının ve kilisenin kadın düşmanlığı konusunda en önde gelen şahitlerdendJrB. Bu kitabın önemi, kadının şerrini ve
düşüklüğünü destelemek için Kitabı Mukaddes'ten seçme ibareler kullanmasıdır.
İslam, kadına karşı insaflı davranmaş, onun iyilik sahibi olduğıınu ve
çeşitli
6
7
toplumsal rolleri oynama yetkisini kabul etmiştir. Buna rağmen,
aşırı-
Jan Delomo, 'el-Garb ve'l-havf min'el-mer'e', içinde: Roger Graudy ve diğeleri, Nakd
Muctema' el-zuki'ir, (Tercüme: Henriyt Abbudi) Daru't-Tıba'a ve'n-Neşr, Beyrut 1982, s.13.
Age.,s.25.
Age.,s.27.
GÜNÜMÜZDE AİLE
256
lar daima ona erkekten düşük bir konuma sahip ve ona tabi 'eksik insan'
muamelesi yapmışlardır. Aşın Hıristiyanlar gibi onlarda, Hz. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellemin sözlerini delil olarak kullanmak istemişlerdir.
Kamber ve Süveydi buna şöyle işaret etmişlerdir: 'Vezir ve alim olan
Nizamulmülk kadınlardan bahsederken bu kişisel felsefesini şu sözlerle ifade etmiştir: 'Örtülü ve aklı eksikdirler. Bundan dolayı onların devlet siyasetinden uzak ruhılınalan gerekir.' Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e atfedilen bir söz aktarmaktadır: 'Onlara [kadınlara] danış ve dediklerinin tersini yap.' Sonra bunun sebebini şöyle açıklamaktadır: Eğer akıllan
tam olsaydı, Hz. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem onların görüşlerinin
tersini uygulamayı özellikle belirtmezdi.'9
Kadının şeytan
konusunda, aşın Müslümanlarla Hıristiyanların görüşleri arasında fark yoktur. Onlardan bir tanesi,
kadının bizzat şeytan olmasa bile, şeytanın onun aracılığıyla geldiğinden hareketle kadını kötülemek için özel bir bölüm ayırmıştır. Kadını övdüğü zaman, onu erkeğin rahatlamasına ve zevkine vasıta ve konu olduğu için överler. Bu konuda Resuluilah sallallahu aleyhi ve selleme atfedilen şu sözü kullanırlar: 'Dünya bir metadır, en hayırlı meta da saliha bir kadındır.'
benzetilmesi ve onunla
alakası
Bu aşırılar, Resuluilah sallallahu aleyhi ve sellemin kadının ehliyetinin
altını çizen diğer hadisleri üzerinde durmazlar. Resuluilah sallahu aleyhi ve
sellem kadını erkeğin dengi kabul ediyordu: kadınların haklan vardır ve onların görevleri vardır. Kur'an bunu şu ayetle açıkça ifade etmiştir: 'Onların
sorumluluklan kadar haklan da vardır'(Bakara 228). Kadının temel haklan
arasında miras alma ve bırakma, eğitim görme ve çalışma ehliyeti vardır.
Bununla birlikte, tarihi gerçekler on yedinci yüzyılda kadınlar tarafın­
dan toplumunun zevkini artırmaya yönelik çabalar olduğunu göstermektedir. Bu çabalar çöküş, ahkaki bozulmasının yayılması, yaygın ölçekte aldatmaya benzemektedir. Ancak kadınların konumuyla alakah olarak hiç bir başarı gösterilmemiştir.
9
Mustafa Kamber ve Duha es-Süveydi, et-Terbiye ve el-İbtikar, içinde: Müstakbel et-Terbiye
el-Arabiyye, sayı 1, 1995, s. 12.
MISIR'DA KADIN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
257
Bu arada, bazı asil kadınlar sosyal kulüp gibi rollerini kullanarak sosyal
zevkin ve ahiakın arınılması için çalıştılar. Mesela bunlardan bir kısmı, Fransa'ya eski haşmetini kazandırmaya çalıştılar. Bazıları evlerini toplanma yeri
ve düşünce mabetieri olarak açtılar. 'On yedinci yüzyıl boyunca salonlar,
güzel zevk için toplanma yerleri, düşünce mabetleri, Şahlan (bir Fransız şairi,
1674-1595) tarafından adlandırılığı gibi kadın akademileriydi. 10 Bu salonlar
kadınlarm icadıydı. Bu yolla kadın, aydınlanma çağında, kültürlerine bir gı­
da ve fikri oluşumlarına bir katkı buldular. Buna rağınen, aynı zamanda, köleliğin çeşitli şekillerine de katlandılar. Genç kızlar çok genç yaşta ve görüşü
alınmadan evlendiriliyorlardı. Erken doğum yapma, onları köleleştirmenin
bir başka yoluydu. Hakim toplumsal değerler, kadını toplurnun belirlediği
değerle uymaya itiyordu. 'En iyi kadın daima hamile alandır' ifadesi çok
dikkat çekicidir. Buna rağınen, vakıada, edebi eserler yoluyla itirazlar veya
herhangi bir şekilde karşı koyma durumu ortaya çıkmadı çünkü kadın halinden razıydı ve bu konuda dini bir kanaata sahipti.
Ancak, on sekizinci yüzyılda kadın birçok kazanım elde etti. Bu kazanımlar özellikle, Fransız devriminini desteklemesi ve ona kahlmasından sonra, evlilik yaşı, boşanma, malı üzerinde tasarruf yetkisi, eğitim ve işle ilgili
konulardaydı. Ancak bu dönemde, düşünürlerin kadın hakkında düşmanca
görüşleri vardı. Jan Jack Rousseau bunlardandır.
sadece bir hizmetçi olarak görmekteydi. Kadının tabialı onu
erkeğin hizmetine vermiştir. Rousseau bu konuda şöyle demektedir: 'Genç
kızların eğitimini erkekler belirlemelidir. Bütün asır ve zamanlarda kadınla­
rın görevleri, erkeklere kendilerini beğendirmek, onlara hizmet etmek, sevgi
ve takdirlerini kazanmakbr ... Kadın iteat etmek için vardır. Bundan dolayı,
erken yaşta, acı ve zulmü nasıl kabulleneceğini, kocasının hatalarına, şikayet
etmek için sesini çıkarmadan nasıl tahammül edeceğini öğrenmesi gerekir. 11
O,
kadını
Çağdaş kadın araşbrmacılarından bir
kadınların karşılaşhğı
bayan, söz konusu tarihi dönemde
en önemli engellerden birinin, kadının yerini ve ko-
10
Monick Peter, age., s. 165.
ll
Monick Peter, age., s. 181.
GÜNÜMÜZDE AİLE
256
lIl'ii
!ll
lar daima ona erkekten düşük bir konuma sahip ve ona tabi 'eksik insan'
muamelesi yapmışlardır. Aşırı Hıristiyanlar gibi onlarda, Hz. Peygamber
s allallahu aleyhi ve sellemin sözlerini delil olarak kullanmak istemişlerdir.
Kamber ve Süveydi buna şöyle işaret etmişlerdir: 'Vezir ve alim olan
Nizamulmülk kadınlardan bahsederken bu kişisel felsefesini şu sözlerle ifade etmiştir: 'Örtülü ve aklı eksikdirler. Bundan dolayı onların devlet siyasetinden uzak tutulmalan gerekir.' Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e atfedilen bir söz aktarmaktadır: 'Onlara [kadınlara] daruş ve dediklerinin tersini yap.' Sonra bunun sebebini şöyle açıklamaktadır: Eğer akıllan
tam olsaydı, Hz. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem onlann görüşlerinin
tersini uygulamayı özellikle belirtmezdi.'9
Kadının şeytan benzetilmesi ve onunla alakası konusunda, aşırı Müslümanlarla Hıristiyanların görüşleri arasında fark yoktur. Onlardan bir tanesi,
kadının bizzat şeytan olmasa bile, şeytanın onun aracılığıyla geldiğinden hareketle kadını kötülemek için özel bir bölüm ayırmıştır. Kadını övdüğü zaman, onu erkeğin rahatlamasına ve zevkine vasıta ve konu olduğu için överler. Bu konuda Resuluilah sallallahu aleyhi ve selierne atfedilen şu sözü kullanırlar: 'Dünya bir metadır, en hayırlı meta da saliha bir kadındır.'
Bu aşırılar, Resuluilah sallallahu aleyhi ve sellemin kadının ehliyetinin
altını çizen diğer hadisleri üzerinde durmazlar. Resuluilah sallahu aleyhi ve
sellem kadını erkeğin dengi kabul ediyordu: kadınlarm haklan vardır ve onların görevleri vardır. Kur'an bunu şu ayetle açıkça ifade etmiştir: 'Onlann
sorumluluklan kadar haklan da vardır'(Bakara 228). Kadının temel haklan
arasında miras alma ve bırakma, eğitim görme ve çalışma ehliyeti vardır.
Bununla birlikte, tarihi gerçekler on yedinci yüzyılda kadınlar tarafın­
dan toplumunun zevkini artırmaya yönelik çabalar olduğunu göstermektedir. Bu çabalar çöküş, ahkaki bozulmasının yayılması, yaygın ölçekte aldatmaya benzemektedir. Ancak kadınların konumuyla alakah olarak hiç bir başarı gösterilmemiştir.
9
Mustafa Kamber ve Duha es-Süveydi, et-Terbiye ve el-İbtikar, içinde: Müstakbel et-Terbiye
el-Arabiyye, sayı 1, 1995, s. 12.
MISIR'DA KADIN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
257
Bu arada, bazı asil kadınlar sosyal kulüp gibi rollerini kullanarak sosyal
zevkin ve ahiakın arınılması için çalışhlar. Mesela bunlardan bir kısmı, Fransa'ya eski haşrnetini kazandırmaya çalışhlar. Bazıları evlerini toplarıma yeri
ve düşünce mabetieri olarak açhlar. 'On yedinci yüzyıl boyunca salonlar,
güzel zevk için toplarıma yerleri, düşünce rnabetleri, Şablan (bir Fransız şairi,
1674-1595) tarafından adlandırılığı gibi kadın akadeınileriydi. 10 Bu salonlar
kadınlarm icadıydı.
Bu yolla kadın, aydınlarıma çağında, kültürlerine bir gı­
bir katkı buldular. Buna rağmen, aynı zamanda, köleliğin çeşitli şekillerine de katlandılar. Genç kızlar çok genç yaşta ve görüşü
alınmadan evlendiriliyorlardı. Erken doğum yapma, onları köleleştirrnenin
bir başka yoluydu. Hakim toplumsal değerler, kadını toplurnun belirlediği
değerle uyrnaya itiyordu. 'En iyi kadın daima hamile olandır' ifadesi çok
dikkat çekicidir. Buna rağmen, vakıada, edebi eserler yoluyla itirazlar veya
herhangi bir şekilde karşı koyma durumu ortaya çıkmadı çünkü kadın halinden razıydı ve bu konuda dini bir kanaata sahipti.
da ve fikri
oluşuınlarma
Ancak, on sekizinci yüzyılda kadın birçok kazanım elde etti. Bu kazanırnlar özellikle, Fransız devriminini desteklernesi ve ona kahlmasından sonra, evlilik yaşı, boşarıma, malı üzerinde tasarruf yetkisi, eğitim ve işle ilgili
konulardaydı. Ancak bu dönemde, düşünürlerin kadın hakkında düşmanca
görüşleri vardı. Jan Jack Rousseau bunlardandır.
O,
kadını
sadece bir hizmetçi olarak görmekteydi. Kadmm tabiah onu
erkeğin hizmetine verıniştir. Rousseau bu konuda şöyle demektedir: 'Genç
kızlarm eğitimini erkekler belirlernelidir. Bütün asır ve zamanlarda kadınla­
rm görevleri, erkeklere kendilerini beğendirrnek, onlara hizmet etmek, sevgi
ve takdirlerini kazarımakhr... Kadın iteat etmek için vardır. Bundan dolayı,
erken yaşta, acı ve zulmü nasıl kabulleneceğini, kocasmm hatalarma, şikayet
etmek için sesini çıkarmadan nasıl tahammül edeceğini öğrenmesi gerekir. 11
Çağdaş kadın araşhrmacılarından bir
kadınlarm karşılaşhğı
bayan, söz konusu tarihi dönernde
en önemli engellerden birinin, kadının yerini ve ko-
lO
Monick Peter, age., s. 165.
ll
Monick Peter, age., s. 181.
GÜNÜMÜZDE AİLE
258
numunu öğrenmesi olduğunu söylemektedir. Bu konumun korunması gerekirdi. Ancak bu konum ona fiziki özelliklerinden dolayı tabiahn verdiği özellikleri sınırlıyordu. Bundan dolayı kadının evine ve evinin işlerine bağlı
kalınası, erkeklerle onların ev dışında yaptıkları işlerde rekabete girmemesi
gerekirdi.
Ashley Montagu, bu dönemde roman ve şiirler çalışmalarını yayınlat­
mak için uğraşan kadınların genellikle geri çevrildiklerini belirtmektedir.
Bunlardan birçoğu çalışmalarını erkek isimleriyle piyasaya sürme yolunu
tutmuşlardır. Mesela George Eliotaslında Marian Evans'tır, Currer Beli aslında Charlotte Bronite'dir. Bunlardan başkaları da çoktur.
Beşeri
bilimlerdeki birçok araştırma, ondokuzuncu yüzyılda iktisadi ve
sosyal mekanizmalar arasındaki etkileşimin kadının sosyal konumun düş­
mesine etki ettiğini göstermektedir. Kapitalizmin gelişip ilerlemesiyk kadın,
işci veya renkli insanlar (zenciler) olsun güçsüz toplumsal kesimlerin, sömürülınesi daha da artmıştır. Roger Gradudy, bu iddiayı şu sözleriyle desteklemektedir:
'Bu tarihi kanunun genel bir değeri vardır: Yetinme ekonomisinin pazar
ekonomisine dönüştüğü her toplumda gerçek ayrımcılık işaretleri ortaya çı­
kar. Bu durum meşrulaştırılınası için, cinsiyet, ırk veya sınıfa başvurulur. 'Ev
işi' ile genel 'yönetim' arasındaki ayrım, ev dışındaki sosyal hayah bütün seviyelerinde düzenleyenlerin elindedirı:z.
İktisadi değişimin sosyal ve kültürel yapıya tesiri ve onunla diyalektik
etkileşimiyle
alakah bu tezin doğruluğuna en güzel şahit, kanun kuvvetiyle
zayıf toplum kesimlerini, en başta kadını ve özellikle de alt tabakalara mensup kadınları, düşük konuma mahkum eden bir kültürün ortaya çıkmasıdır.
On dokuzuncu yüzyıl kadının düşük konuma sahip olduğu toplumsal
şartların hakimiyetine şahit oldu. Bu yüzyıl, 1804'te en önemli sivil kanunun
ilanıyla başlamıştır. Bu kanun çok açık bir şekilde kadın karşıh yaklaşımıyla
tebarüz etmiştir. Kanunda, erkeğin kadın üzerindeki hakimiyetini bizzat ka12
Roger Graduy, 'en-Nizam el-Müzekker', içinde: Goger Graudy ve diğerleri, age., s. 52.
MISffi'DA KADlN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
259
dının yapısından kaynaklandığı belirtilmiştir ... Kadının
iteati, kendini koruyan siyasi otoriteye bağlılık demektir... Bu kanunda kadın, kişiliği olmayan
bir nesne olarak görülmüştür. Buradan hareketle kanun, kadını hayatı boyunca eksik kılmışbr... Sadece Fransa' da değil, bu kanundan yararlanan ve
alıntı yapan ülkelerin çağıında durum böyle olmuştur. Bunlar arasında, Mı­
sır gibi Arap devletlerimiz de vardır. Bütün Avrupa devletleri ve Amerika
yas~a faaliyetlerinde bı.ı kanundan ilham almışbr.
Bununla beraber, on dokuzuncu yüzyılda kadının özellikle iş, mirar, evlenme, doğum, boşanma ve yargı gibi alanlarda elde ettiği kazanımlan da
gözden kaçırmamak gerekir. Ancak, konumunun düşük olduğuna dair yaklaşım, kadını kuşatmış, bütün etkinliklerini, kadın-insan çerçevesinde değil,
kadın-hanım çerçevesine bağlı olarak yürütınüştür.
Yirminci yüzyıla gelince, kadının konumunun düşüklüğüyle alakah
gerçek deliller, onun konumundaki düşüklüğün arttığını göstermektedir.
Kapitalizmin gelişmesi ve küreselleşme kadının konumunun bütün çağdaş
toplumlarda düşük kalmasında son derece önemli bir rol oynamaktadır. Bunun en önemli göstergelerinden biri, özellikle gelişmekte olan toplumlarda,
kadının kayıt dışı üretimde büyük ölçekte kaçak ~ gücü olarak istihdam edilmesidir. Kadının bilincini sapbrmak için çeşitli ikna yöntemlerinin icad
edilmesi de ayrıca yeterli bir delildir.
İnsanlığın toplumsal tarihine dair bu kısa incelemeden, kadın konumun
düşük olmasının asıl olmadığını çıkarsamaktayız.
Tam tersine, söz konusu
düşüklüğü, yüzyıllar boyunca değişen iktisadi ve toplumsal şartların deği­
şim mekanizmalan ve peşpeşe gelen nesiller empoze etmiştir. Bundan dolayı, sosyolojik hayalimiz, kontrol edilebilen sosyal mekanizmalara bağlı olduğu müddetçe, bu konumun insani bir şekle iadesinin mümkün olduğıınu garanti etınektedir.
Çağdaş Toplumda Kültürün İçeriği ve Kadının Konumu:
Psikolojik, antropolojik ve tıbbi-anatomik araşbrmalar, kadın ve erkek
arasındaki doğum yapma farkının, bir nitelik farkı olmayıp, bir nicelik farkı
GÜNÜMÜZDE AİLE
260
olduğunu
desteklemektedir. Her iki cins de gerçekte kadın ve erkek hormonlarını taşımaktadır: Ancak cinsiyetın belirlenmesi, insanın bedenindeki erkeklik ögelerinin kadınlık ögelerine oranına bağlıdır. Başka bir ifadeyle, her
cins karşıt cinsin hormonlarını paylaşınakla birlikte, asıl cinsin hormonlannın hakimiyetini yansıtmaktadır.
Buna dayanarak, asıl olanın cinslerin birbirini tamarnlaması olduğu söylenebilir. Ancak, genel olarak insan toplumlarının özelde de Arap toplurnunun kültürüne, cinslerin karşılıklı nefreti, mücadelesi ve ayrımı yerleşmiştir.
Bu durum, çalışmayı ilk başlatanın kim olduğuna bakmaksızın, her bir tarafın diğerine karşı yönettiği şiddet dalgaları şeklinde ortaya çıkmaktadır.
toplumlarda kadın sorunu ve onun düşük konumu hakkında alhnı çizrnek istediğimiz husus şudur: Kadının insanlığını ve dolayı­
sıyla haklarını ve hukuki tasarruf ve görüşünü ifade etme yetkisini kazanma
mücadelesi, bu mücadele birinci düşmanın erkek olduğu tezine dayandığı
müddetçe asla başarılı olamaz. Biz bunun tam tersinin doğru olduğu görüşündeyiz... Kadının hedefine ulaşabilınesi için erkeğin de onunla beraber
mücadelenin şerefini paylaşmasına müsaade etmesi gerekir ... Başka hiç bir
şeyden dolayı değil. Ya da kadının bu önemli görevi tek başına gerçekleştir­
rnekten aciz olduğu düşüncesinden dolayı değil. Ancak, insanlığın iki kutbunun, erkek ve kadının, akibetinin aynı olduğundan dolayı böyle hareket
edilmelidir. Kadının insanlığını gerçekleştirebilınesinin en aşikar ve önemli
ögesi, haklarında insaniyeti kazanrnasıdır. Ayrıca, erkeklerden büyük bir
kısmı, bütün dünyada, özellikle de Arap toplumlarırnızda düşük konum ve
Burada,
çağdaş
baskının çeşitli şekillerini yaşamaktadırlar.
Bundan dolayı, kadın ve erkeğin birbirini ve birbirlerinin rollerini tamamlayarak birlikte hareket etmesi gerekir. Böylece insanlık, erkek ve kadından oluşan iki kutbuyla insaniyet çağına ulaşabilir. Bu durum, insanlığın
tarihinde kadının hakim olduğu bir dönem ve onu takip eden erkeğin hakim
olduğu bir dönernden soma ortaya çıkacakhr. Karşılıklı olarak birbirini tamamlama asıldır çünkü akibet birdir.
MISIR'DA KADIN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
· Kadın ve
erkeğin
261
tezinin doğruluğu ve
ve erkek gruplarının bu tezin
önemini kavramış olmalarına rağmen, hala her gün kadının konumun düşüklüğünü sürdürme çabalarının örneklerini yaşıyor ve müşahede ediyoruz.
Bu, cinsler arasındaki kazarıılmış farkların, yaratılıştan gelen farklılıklara
dönüştürülmesi yoluyladır. Bundan da öte, günümüzde kadın üzerinde baskı kurlnaya yönelik bu çabalar, sadece erkekler tarafından yürütülmemektedir, aksine bizzat kadının kendisi, kadının düşük konumun yerleşmesi konusunda etkin bir rol oynamaktadır.
birbirini
tamamlayıcı olduğu
gerçekciliğine rağmen, çağıımzda bazı kadın
ki kadının en önemli kayıpları (sadece) erkeklerin elinde
Bilinci ve kimliği saptırılmış kadın eli de onunla bu konuda
işbirliği yapar. Bu görüşün doğruluğu konusundaki mütevazi rnisalimiz, kadın ve genç kızların ve benzer şekilde erkek ve gençlerin yetişme çağında
yaşadıkları sosyal ayrımcılıkta somutlaşmaktadır. Kadın (anne) toplumun,
kendisini ikinci sınıf bir konum ve rol sahibi gören kültürünü içselleştirir ve
bu yolla kendini gerçekleştirmeye çalışır ve kızlarını da aynı şekilde yetişti­
Gerçek
şudur
gerçekleşmez.
rir.
Genç kızlar böylece başkaları uğrunda kendilerini feda etme, onları
mutlu etme, ihtiyaç ve arzularını gerçekleştirme ilkelerine uygurı olarak yetişir. (Bir müddet kendi içinde, bu kültürü ve yetiştirme ölçütlerini kabul etme
veya onları reddedip karşı çıkma arasında psikolojik bir mücadele yaşadık­
tan sonra) düşük konumunun, bırakın değiştirmeyi karşı çıkmanın bile eline
olmadığı, yaratılışından kaynaklanan farklılık ve mekarıizmaların şekillen­
dirdiği ve mecburenkabul etmesi gereken bir hal olduğuna ikna olur.
Realite, kadının kendi kendine, iteatkar, fedakar, boyun eğen, rıza gösteren, başkasına kendini gerçekleştirmesi ve desteklemesi için yardım etmek
maksadıyla ruhi ve bedeni gücünü harcayan bir görünümü içselleştirdiğinin
tanıklarıyla doludur. Bu görünüm, tarih boyunca ve günümüzde ataerkil
toplumun belirlediği bir görünümdür.
1995' de Kahire' de konusu Mısır kadının özel konumu ve karar mekanizmalarına nüfüz etmesinin önündeki engeller hakkında bir atelye çalışma-
GÜNÜMÜZDE AİLE
262
sı yapıldı. Atelye çalışmasının başlığı, 'İfade Özgürlüğü ve Karar Merkezine
Nüfuz
Arasında Kadın
Gazetecilerin Durumu'ydu. Orada bayan gazeteciler
tarafından bir takım görüş ve tanıklıklar paylaşıldı. Bütün bunlar eğitimli ve
kültürlü· kadınlar ile genel olarak kadınların ben tasavvurunun şekillenmesi
ve belirlenmesinde toplumun kültürünün karşı konulmaz gücü ve
eğemenliğinin altını çizdi. Bu benlik tasavvuru, erkeğin ona bakışına, onun
hakkındaki tercihlerine ve onun nasıl olmasını istediğine göre, kadına şekil
verir.13'
Bu bağlamda, şöyle bir sorunun önemini kaybettiğine inanıyoruz: Kadın
niçin bunu yapmaktadır? Niçin kalıba girmekte ve boyun eğmektedir? Erkek
bunu niçin yapmaktadır? Kadın niçin, baskı, düşmanlık ve korku konusu
olmaktadır? Erkek taiah itibarıyla kadına düşman değildir. Aslında erkek
bunu arzu etmemekte ve amaçlamamaktadır. Kadın da aslında korkak ve
zayıf değildir... Her ikisini de kesin kabuller halini alan hatalı gelenekler buna zorlamaktadır. Erkek bu geleneklerle sadece sosyal değil aynı zamanda
kendisini siyasi ve iktisam kazanımlarından bazılarını da gerçekleştirdiğini
düşünmektedir. Buradan hareketle, erkeğin hem kendisini hem de kadını
utanılacak hale sokan yanlış geleneklerle yüklü çağdaş kültürün koruyucusu
olduğunu söylemek doğru olur. Bizim bakış açımızdan bu yorum, 'erkeğin
dünyası' ve 'ataerkil toplum' veya 'maço toplum' deyimlerine tarihi ve yapı­
sal temel sağlamaktadır.
'
Modem Kadınlık ve Postmodem Hanımlık Arasmda
Kadının
Sorunlan
Toplumsal içerik ve insanlığın mirası olan kültürün gölgesinde, çağdaş
toplumda kadın modeli ortaya çıkh: negatif kadın, tabi ve boyun eğen kadın,
daima güçlü erkeğin destek ve himayesine ihtiyaç duyan kadın, perde arkasında gizlenmesi ve örtülmesi gereken avret ve beden olan kadın. Bu örtü
13
Bu konuda özel atölye çalı,şmalarına müracaat edilebilir: 'Vakı' el-ı'lamiyyat beyne
hurriyet et-ta'bir ve furas en-nüfUz li meriikiz-i sun'ı'l-karar'. Bu atölye çalLŞması, Arab
Kadının Uyanış Komitesi ile Milli Sivil Toplum Örgütleri Komisyonu tarafından ortaklaşa
düzenlenıniştir. Kahire 1995.
MISIR'DA KADIN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
263
cahiliyye döneminde olduğu gibi toprak da olabilirdi. Şehvet ve içgüdüleri
harekete geçiren kadın bedeni perde arkasında olsun! Veya eksik ve doğru
düşünemeyen bu yüzden daima doğru ve yaniışı kendisine gösterecek birine
ihtiyaç duyan kadın aklı perdelensin. Aslında, erkek kendini yönlendirecek
ve liderlik yapacak birine her zaman daha fazla muhtaçtır.
Doğal olarak bu görüşler ve tezlerin gölgesinde, kadının konumu, tutumu, yeri ve rolü hak.~ında onları destekleyen ve karşı çıkan başka görüşler
ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, kadının konumu ve çağlar boyunca sömürülmesinin yoğunluğu ve köleleştirilmesinin krize girmesi ve buna ilaveten,
kadının insanlığının ve haklarının yok edilmesinin derecesinin farkına varmasının modem çağda on dokuzuncu yüzyılın sonunda kadın hareketi olarak bilinen bir fikir hareketine dönüşmesi de doğaldır. Bu har-e]set, diğer birçok sosyal hareket gibi, on dokuzuncu hatta on sekizinci yüzyıl tekefe ve
düşünürlerinden beslenmiştir.
Feminist hareket (Feminist ınovement)'in ortaya çıkışında ilk dalga olarak bilinen kadın hareketi böylece başlamıştır. Kadının konumunun düşük­
lüğü ve insan şahsiyelindeki kötü özellikleri birleştiren kadın modelini gözlemledikten sonra, kadının erkekle eşitliği yoluyla kadın haklarının gerçekleşmesine çağrı yapınaya ve bu yolda çalışmaya başladı. Kadın hareketine
göre, kadın erkeğin dengidir; erkeğin yaphğı bütün işleri yapabilir; erkeğin
sahip olduğu bütün özellikler onda da vardır; kadın ve erkek insani varlık­
lardır. Bundan dolayı, kadın erkeğin sahip olduğu bütün haklara sahip olmalıdır.
Hind Nevfel'in 1892 yılında İskenderiye' ele 'el-FeHit' dergisindeki yazısı,
1893'te Nazmiyye es-Sabı1nl'nin Halep'te 'el-Mer'e' dergisindeki yazısı ve
Kasım Emin'in 1899'da 'kadının özgürleştirilmesi' ve 1900'de 'yeni kadın'
hakkındaki yazıları bu çerçevede cereyan eden giriŞimlerden başka bir şey
değildir. Kadının haklarının nasıl alınacağı konusunda ayrıntılarda bazı görüşler farklılıkları olmuştur. Bu hareket, Bah'da kadın hareketinin ortaya çı­
kışını ve daha sonra dünyanın güneyini kolonize etmesini takip etmiştir.
GÜNÜMÜZDE AİLE
264
Bundan dolayı, kadın hareketi dalgası, kadın erkek eşitliği konusundaki
ve görüşleri itibanyla, modernizmin tezleriyle, bilimsel
pozitivism, aynm ve farklılığa götüren fikirler ve şahSı görüşlerden uzak
durmaya çalışınakla irtibatlıdır. Çünkü bilim akıl ve bilimsel pozitivizm üzerine kurulmuştur.
yaklaşımı
Bu noktada akla, sosyolojinin ilk öncülerinin sosyal olguyu fiziki olguya
benzetmeleri gelmektedir. Bu benzetmeden maksat, sosyal olgunun tabiattaki diğer olgulardan farklılıklarını vurgulamak yerine, onun da hpkı doğa olayları gibi bilimsel araşhnnaya boyun eğdiğini gösterme çabasıydı. Sosyal
olgular bilimsel araştırmalara boyun eğer ancak bu fizik ve matematikteki
sayısal
ı'
metotlardan farklıdır.
Sosyolojinin öncüleri, her ne kadar, sosyal olgunun ve onun tür olarak
keyfiyet ve özelliklerinin, biyolojik veya fiziksel özelliklerden farklı, ancak
bir bütün oluşturmak için birbirini tamamlayıcı olduklarınının alhnı çizmiş
olsalar da, kendilerini bilimin kuyruğuna takma, sosyal olguyu tabiattaki olguya benzetme konusunda çok çaba gösterdiler ve hatta sosyolojiyi, sosyal
olgunun sayısal ölçümü ve incelenmesine boğdular.
Bundan dolayı, yukarda sözü geçen aynı manhktan (sosyolojinin ortaya
çıkışının modernite ile bağlanhsı) hareketle ilk kadın hareketinin, kadının
haklarını savunma çabalarında, kadın-erkek eşitliğine çağrıyı ve erkeklerin
elde ettikleri haklan elde etmeyi desteklediği görüşündeyim. Yukarda geçtiği gibi, sosyologlar da, sosyal olgunun bilimsel olarak araştırılmasının mümkün olduğunu ispatlayabilmek için, sosyal olguyu tabii olgulara benzetmişti.
1
ı'
1
i
Mesele, kadının insaniyeti ve haklarını ispat maksadıyla, kadınların
(sosyal olgu) erkeklere (tabii olgu) benzetilmesi değildir. Mesele, insanlığın
en küçük bir çahşma ve çelişki olmadan birbirini tamamlayan iki kutubu içermesidir. Bundan da öte, insaniyetin sadece tek bir kutup veya öge vasıta­
sıyla varlığını sürdürebileceğini düşünmek, birbirini tamamlama özelliği ortadan kalkacağı için, imkansızdır.
Kadın hareketin ikinci dalgası, birinci dalganın kadın-erkek eşitliğine
dair tezlerini eleştirerek reddedip, tam tersine, cinslerin birbirini tamamla-
li
MISIR'DA KADlN ve ÇAGDAŞ TOPLUMSAL DURUMUMUZ
265
masının gerçekleşebilmesi için farklılık ilkesini benimsedi. İkinci dalgaya
hanım
(feminine) kadın hareketi adı verilir. Bu aşama, erkek kişiliğinden
farklı olan, hanım kişiliğin keşfi aşamasıdır. Bundan dolayı bu aşama,
Feminism olarak bilinen bir önceki aşamadan ilerde ve onu eleştiren bir aşamadır.
Sitnon De Bafour'un 1948'te yayınlanan 'İkinci Cins' adlı kitabı çeşitli insan toplumlarında, kadınların karakter, özellik ve rollerinin belirlenmesinde
toplum ve kültürün etkisini göstermiştir. 1960'larda Amerika' da liberal hareketler ortaya çıkmıştır. Irk ayrımcılığırun önlenmesi ve Vietnam savaşı karşıtı öğrenci hareketleri, topluca, yadsıyıcı ve eleştirel hanım hareketinin ortaya çıkışına katkıda bulundu.
Bundan sonra, yeni feminizmin post-modernism felsefesi ile bağlantısı
ortaya çıktı. Post-modernism özünde şüpheci ve modernismin öncüllerini
eleştiren bir yaklaşımdır. Birinci feminizm dalgası, aydınlanmacı modernizmin bir sonucuduydu. Aydınlanmacı modernizm aynı zamanda, akılcılığı ve
erkektiği temsil eden emperyalizmin ideolojisi olduğundan, kadının özelliklerine ve onun erkek modeline yakınlaştırılmasına, kadın erkek/insan
haklarınının bazısını elde etsin diye, mührünü basmıştır.
Download