İslfuni İlimler Dergisi I. Kur'an Sempozyumu (ı 4- ı 5 Ekim 2006) İs:hl:mi İllmler Dergisi Yayınlan Nisan 2007 . ' Kur'an Sempozyumu 68 KUR'AN TEFsİR.İNJ:)E ÇAGDAŞ AKıLcı EKOL Dr. Enver ARPA [email protected] Kur'an-ı Kerim, isıanı toplumunun beşeri ve dini yaşanıını düzenlemek bir ilahi prensipler kitabıdır. O, Müslümanların temel kitabı­ dır. Dolayısıyla Müslümanların ona ilgisi ve ilitimarnı büyük olmuştur. Müslümanlar, tarihin her döneminde onu okumuş, ezberlenıiş, üzerinde düşün­ müş ve ilkelerine göre yaşamlarını düzenlemeye çalışmışlardır. Bu da onun iyice aniaşılmasını gerekli kılmıştır. Alimler, onun en güzel şekilde anlaşılma­ sı için çeşitli çabalar harcamışlardır. Kur'an'ı iyice anianıaya yönelik bu çalış­ maların bir sonucu olarak, tefsir alarıında çeşitli ekaller ortaya çıkmış ve hepsi de kendilerinin haklı olduğunu ileri sürmüştür. Bu ekallerden ve son derece önemli olanlarından biri, salt akli verilerden hareketle Kur'an'ı tefsir etmeyi uygun bulan akılcı ekoldür. Mu'tezile mezhebine mensup kimi müfessirler tarafindan zirveye ulaştırılan bu eğilim, daha sonraki dönemlerde yeterli ilgiyi bulanıamış, ancak çağırnızın ihtiyaçları bu eğilimi yeniden filizlendirnıiştir. üzere indirilıniş tefsirini baz alarak, son yüzyılda yeniden ekolü incelemeye çalışacağız. Zira "Menaı:" tefsiri, bu ekolün çağımızdaki mümessili olarak değerlendirilmektedir. Biz, bu araştırmamızda "Menaı:" canlandırılan bu yeni akılcı Akılcı ekolün en belirgin özelliği, akla büyük bir alan tamması ve onu adeta vahiy mertebesine yükseltmesidir. Aklı temel dayanak olarak alan bu ekolün önde gelen simaları, çeşitli suçlanıalarla Ü:hanı edilmiş; kimisi onları yüceltirken kimisi de sert şekilde eleştiriye tabi tutmuştur. Çalışmamız, belli bir tarafta yer almadan ve bu sirnaların kendi yazdıklarından yola çıkarak onların tanıtımını ve bu ekolün genel karakteri hakkında bilgi vermeyi hedeflemektedir. Ancak bu yeni akılcı ekole geçmeden önce onun tarihi kökenini ve ilk ortaya çıkış sebeplerini incelemek, çağdaş versiyonunun değerlendir­ mesinde ışık tutucu olacaktır. Akılcı TefsirJn Doğuşu Bilindiği gibi sahabe nesli Kur'an'ı; Kur'an, Hz. Peyganıberin izahatı, dilbilgisi ve kendi içtihatlarıyla tefsir ediyordu. Sahabe devrinden sonra ise ictihadi yön giderek ağırlık kaZanmaya başlamıştır. Bu yönün ağırlık kazanmasının sebepleri olarak şunlar zikredilebilir: Kur'an Sempozyunıu 69 Siyasi firkalann doğuşu, Fıkhi mezheplerin oluşumu, Çeşitli ilimlerin ortaya çıkışı, Felsefi düşünceler, Kelami meseleler ve mezhep taassubu, Sö~ konusu faktörlerin, nakli tefsirden akılcı tefsire geçişte rolü büyük olHer düşünce ve meslek mensubu, Kur'an'ı kendi düşüncesine göre tefsir etmeye çalışmışbr. Fakihler, tefsirlerinde fıkhi meseleleri; tarihçiler tarihi olayları; dilciler dilbilgisini; felsefeeller ise felsefi ve mantıki düşünceleri­ ni tefsirlerine yansıtmışlardır. Bu tür tefsirler genelde alanlarıyla ilgili mevcut düşünceleri desteklemeye yönelik olmuştur. muştur. Akılcı tefsirin doğuşunu hazırlayan faktörlerin en başında mezhep taassubu gelmektedir. Bu taassubun şiddetli olanını ise Mu'tezile mezhebinde görmekteyiz. Akıl, onlann tefsirinde ilk sirayı i:ı.lnıışbr. Mu'tezililer, akla gereğinden fazla yer vermiş, bütün problemlerinde ona sarılmışlardır. Onlara göre akıl; sünnet, icma ve kıyastan önce gelmektedir. Mu'tezilenin en meşhur simalanndan biri olan Zemahşeri, Yusuf Suresi 1 ı ı. ayetinin "Her şeyin taf-. silatı" kısmını açıklarken şöyle demektedir: "Dinde kendisine ihtiyaç duyulan her şeyin tafsilatı. Çünkü Kur'an; sünnet, icma ve kıyasın akli delillerden sonra ona dayandığı kanundur." 1 Zemahşeri başka bir vesileyle akıl ve sünnet hakkında şöyle demektedir: "Dini konularda, sultanın (akıl) bayrağı altın­ da yürü, ondan bundan rivayetlerle yetinme." 2 Mu'tezil!=, İslam'daki akılcı ekolün ilk mümessili olarak karşımıza çıkınak­ ve yegane hedefi, bir akide haline çevirdikleri ilkelerini desteklemek ve onları yaygınlaşbrmakbr. Dolayısıyla tefsirleri de bu doğrultuda gelişmiştir. Bu ilkeler şunlardır: tadır Tevhid Adalet el-Va'd ve'l-Vaid el Menziletu beyne'} Menzileteyn el Emru bi'l-Ma'ruf ve'n-Nehyu ani1-Münker Mu'tezile, bu ilkelerini desteklemek ve kabul görmelerini sağlamak için Kur'an'dan delil getirme ihtiyacı hissetıniş, ilkelerini destekleyen açık deliller bulamadığı zaman ayetleri te'vil ederek mantıki izahlar getirme yolunu tercih 1 2 ez- Zemahşeıi, Mahmud b. Ömer, el-Keşşaf, Daru'l-Fikr, I.baskı, 1983, 2/348. el-Cüveyni, Mustafa, Menhecu'z Zemahşehri ii tefsiri1 Kuran, Daru'l-Mefuif, 2.baskı, 1968, s. 93. Kur'an Sempozyumu 70 etmiştir. Ancak Mu'tezile mezhebinin zamanla etkisini yitirmesi üzerine bu ekol de buna paralel olarak etkisini yitirmiştir. Sonraki dönemlerde, ferdi olarak bu metodu takip edenler olmuşsa da bu bireysel çaba sınının aşamamış­ br. Asnmızda bu ekol yeniden bir hareket olarak canlılık kazanmaya başla­ mışbr. Yeni Akılcı Ekolün Doğuşu Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşit Rıza gibi şahsiyetler tarabu yeni ekol, aklı kullanma, ona dayanma ve ona büyi.1.k alan tanıma yönünden Mu'tezilenirı bir uzantısı olarak kabul edilebilir. Mu'tezilenirı parlak dönemlerinde zirveye ulaşan bu metod, Mu'tezilenin gerilemesiyle zayıflamış ve çağımızda adı geçen bu şahsiyetler tarafından yeniden canlandınlmaya çalışılmıştır. Bu ekolün günfın?.üzde yeniden ortaya çı­ kış sebepleri olarak şunlar sayılabilir: fından geliştirilen Avrupa medeniyetirıin hızla gelişimi Batıda ortaya çıkan ve onlarda bıraktığı tesir. ilmi ve teknolojik gelişmeler, buna karşılık Müslü- manların geri kalmışlığı, bunun İslam'dan değil mensuplarından kaynaklandığını izah etıne arzusu. · İslam'ın akıl ve mantıkla çelişmediğini ispatlamak. İslam'riı gelişmeye ve tekniğe karşı olmadığını açıklamak. İngiliz sömürü düzenine karşı çıkmak ve dine yöneltilen töhmetleri reddetınek. Dini, gericilik sebebi olarak görenlerin yanlışlığını ispatlamak vb. Bu çaba ve gayretlerinden dolayı bu ekol, "Islah ekolü" olarak da isimlenheride izah edeceğimiz gibi akla verdikleri büyük rolün sonucu olarak bu ekol mensuplarının eski alimlerden çok farklı düşünceleri olmuş­ tur. dirilmiştir. Yeni akılcı hakkında ekolün başlıca özelliklerine geçmeden önce, meşhur simaları önemli gördüğümüz baZı hususlara temas etıneıniz yararlı olacaktır. Cemaledilin Afgani Afgani hakkında geniş bir incelemede bulurırnak araşbrmarriızın sınırları­ Daha önce de değindiğimiz gibi, yeni akılcı ekolün asıl başlatı­ cısı Abduh'tur. Ancak Abduh, büyük oranda Afgani'nirı etkisinde kalmışbr. Düşüncelerinin kaynağı çoğunlukla Afgani'dir. Afgani hakkındaki bazı hususların bilinmesi bize onun talebesi hakkında da ipuçları verecektir. m aşacakbr. Kaynaklar, Afgani'nirı 1254 yılı Şaban (1838 Kasım) ayında doğduğu hususunda hernfikirdir. Ancak mezhebini tespit etıneyle irtibatlandınldığı için Kur'an Sempozyuınu 71 onun nerede dogduğu hususu tartışma konusu olmuştur. İranlı ve Şii oldugunu savunanlar; bu iddialannı, Mgani'rıin yeğeni oldugunu iddia eden Mirza Lütfuilah Han'ın(ö.l920), Şerhu hal-i asar-ı Seyyid Cemalüddin isimli kitabında zikredilen gerekçelere ?ayandınnışlardır. Bu kitapta Mgani'rıin İran­ lı bir dostuna bıraktığı evrakı ihtiva eden Mecmuai esnadü medariki çap ne şode a'dlı esere ffahran 1963), onun İran'a verdiği öneme ve bu ülkeyle ilgili faaliyetlerine, Farsça'yı telaffuz biçimine, doğduğu iddia edilen yerde bulunan akrabalarına, babasının adrri.ın Safder olmasına, başta mantık ve felsefe olmak üzere tahsil ettiği ve okuttuğu ilimiere ve nihayet bazı belgelerde İranlı olduğunu bildiren kayıtların bulunmasına dayanılarak onun İranlı olduğu iddia edilmektedir. 3 Bu görüşü paylaşan Brockelman'a göre; o İranlı olduğu halde kendisini siyasi sebeplerden dolayı Mganistan'a nispet etmiştir. Bu hususta araştırmalarda bulunan ve Mgani karşıtı cephede yer alan Ürdün'lü Dr. Abdulmecid el-Muhtesib de, babasının isminden, lehçesinden ve arka5 daşlarından hareketle onun İranlı olduğuna kanaat etmiştir. 4 Mgani'rıin Mganistanlı oldugunu savunan talebelen ve yandaşlan ise onun sözlü ve yazılı ifadelerine (bu ifadelerde Mganistanlı oldugunu açıkça belirtmiştir), Mganistan tarihiyle ilgili bir kitap yazmış olmasına, bu ülkede bulunan akraba ve yakınlarına, bazı arşiv belgelerinde geçen ve onun Mganistanlı oldugunu gösteren kayıtlara dayanmaktadırlar. 6 Mgani, çocukluğunu ve gençligini Mganistan'da geçirmiş, ilk tahsilini bir alim olan babasından almıştır. Ülkede bulunan meşhur bilginlerden dil, tarih. din, felsefe, matematik, tıp ve siyaset alanında dersler aldıktan soııra Hindistan'a gitmiştir. Hindistan'da Avrupa bilim ve edebiyatı alanında kendisini yetiştirdikten soııra düşünce dünyasında önemli bir yer edinen ıslahat fikriyle çeşitli ülkeleri gezmiştir. Her gittiği yerde bu fikrini yaymaya çalışan Mgani, uğradığı her ülkeden kovulmuştur. 7 Karşıtlan tarafından onun bir mason 3 4 5 6 7 olduğu Mgani hakkında ileri sürülen en büyük suçlama, ve bu teşkilatın gerçekleştirmek istediği hedefler için Karaman, Hayrettin, Cemaleddin Efgani, İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı yayınlan. 10. cild. İstanbul, 1994. s. 456. Bu kitapta zikredilen gerekçeler ve bunlar hakkında ileri sürülen karşı görüşler için bkz. Abdülhaınid, Muhsin, Cemaleddin Afgani Hayatı ve Etrafindaki Şüphe/er, tre: İbrahim Sarmış, FecrYay., Ankara, 1991, s.78 vd. er-Rumi, Fahd, Menhecu'l medreseti'l akliyyeti1-hadise, Müessesetu'r-Risale, Riyad, 1981, 1/ 76. el-Muhtesib, Abdulmecid, İtticii.hatu't-tefsir fi'l asn'r ralıin, Mektebetu'n-Nahdetu'l-İslaıniy-je, 3.baslo, Amman,l982, s.ll3. Karaman, Hayrettin, Cemaleddin Efgani, İslam Ansiklopedisi, DİA. 10/456. Bkz. Abdülhaınid. Muhsin, Cemaleddin Afgani Hayatı ve Etrafındaki Şüphe/er, s.20 vd. Kur'an Sempozyumu 72 çalıştığıdır. Abdulmecid el-Muhtesib şöyle demektedir: "Aslını gizlemiş olup gizli çalışmalara ve teşkilatlara girmiştir. Mason kulübü kurmuştıır. 189l'de kendisini İran'dan kovan İran şahı Nasıruddin'e karşı düzenlenen cinayeti (1896) teşvik etıniştir. Doktoru, Harun isimli bir Yahucli'dir. Arkadaşları ve yardımcıları Hıristiyanlardandır. Scotland (İskoç) mason kulübüne kayıtlı olup, ondan istifa ederek doğu Fransa'ya bağlı yeni bir kulüp kurmuştıır. Aynca İran, Afganistan, Hindistan, Hica.Z, Mısır, Türkiye, Fransa, İngiltere ve Rusya arasında bir çok ve ani seferleri olmuştıır. "8 Afgani'nin mason loc:ası­ na kaydolması, onun hakkında ileri sürülen eleştirllerin asıl sebebini teşkil · etıniştir. Afgani ve talebesi Abduh gibi İslanü tecdid misyonunu yüklendiğini savunan insanların bu localara kaydolmasının izahı oldukça güçtür. Ancak öyle anlaşılıyor ki mason localarının o dönemdeki misyonu günümüzdeki misyonundan oldukça farklıdır. Zira adı geçen şahsiyetler, bu durumu gizlememiş hatta bunun yararlı bir faaliyet olduğunu savunmuşlardır. Bu durumda iki ihtimalden bahsetınek mümkündür: Ya bu kişiler,· bu locaların gerçek maksadını bilmiyorlardı ya da bu teşkilatlar, o dönemde başka amaçlar peşindeydi, sonradan hedeflerini genişlettiler. Gerek Abduh ve Afgani'nin birlikte yayınıladıkları el-Urvetu1-vuska isimli dergideki yazılarında ve gerekse Abduh'a ait eserlerde onların böyle gizli emeller peşinde koştuklarına dair herhangi bir emareye rastlayamadığımızı burada ifade etınek istiyoruz. İslam Ansiklopedisfnde Cemaleddin Efgani maddesini yazan Hayrettirı Karaman da aynı kanaati paylaşmaktadır. Karaman şöyle demektedir: "Efgani'nin din anlayışını ve mezhebini bu kaynaklara ve hayatı boyunca ortaya koyduğu tutum ve davranışıarına göre tespit etınek gerekirse, samimi bir Müslüman'dır ve en mezhebi konusunda ise, azından olgunluk döneminde Şii değildir. Şii olduğunu ileri sürenler, onun bu yöndeki herhangi bir fıil veya sözüne değil, İran'da doğmuş olmasına, felsefe bilmesine ve cedelciliği gibi ihtimalli karinelere dayanmışlardır." Afgani'nin, Muhammed Abduh'la birlikte Fransa'da neşredip çeşitli ülkelere ücretsiz olarak dağıttıkları, el-Urvetu'J-vuska isimli dergiyi derleyerek kitap halinde yayımlayan Seyyid Hadi Hüsrevşahi .. kitabın mukaddimesinde Afganfruİı bu hususta şöyle dediğini nakletınektedir: "Beni 'Binayetu'l-Umera' derneğinde çalışmaya iten, gözüme çarpan şu korkıınç levhaydı: Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ... Amaçlan da insarıın menfaati, zulüm mıtrkezlerirıi yok etıneye çalışmak ve mutlak adaleti canlandıracak ilkeleri 9 10 el-Muhtesib, İtticahau't tefsir, s. 113-118 arası. Afgani ve Abduh'un mason kulüpleriyle olan ilişkisini, doktora tezi bu konuda olan hacarn Prof. Fadl Hasan Abbas'a sorduğumda; o zamanlar mason kulüplerinin bir nevi hayırseverler kulübü gibi çalıştığını, şimdiki misyonundan farklı bir yapıda olduklannı söyledi. 10 Karaman, Hayrettin, Cemaletidin Efgani, İslam Ansiklapedisi, DİA. 10/460. 8 9 Kur'an 73 Sempozyunıu yaymak ... Mısırda her türlü garipliği görmeye alışlandım, ama korku denen duygunun Mısır'a mason !ocalan yoluyla sakulacağını aklımdan bile geçirmezdim. Mason Joealan evrensel siyasete müdahale etmezlerse, her usta elindeki inşaat aletlerini geçmişi yıkmak, sağlıklı özgürlük ilkelerini yaymak, kardeşlik ve eşitliği sağlamak için özgürce kullanmazsa; eğer zulüm ve zorbalık merkezleri yıkılmaya çalışılrrıaz, özgür insaniann ellerinden tutulmazsa onlarm inşaatlannın bir tek kirişi bile ayakta duramaz. "11 Mgani'nin bu sözü gerçekten söyleyip söylemediğinden emin değiliz. Ancak eğer bu rivayet doğruy­ sa onun ve dolayısıyla talebesi Abduh'un bu hususta büyük bir yanılgıya düştükleri ve bu hatalarmı fark edip bundan vazgeçtikleri söylenebilir. Mgani,.te'lifişine fazlarağbet etmemiş, daha çok siyaset ve basırıla meş­ gul olmuştur. Tabiatçılara karşı kaleme aldığı er-Raddu ale'd-dehriyyin isimli bir kitabı, hatıralannı kaleme aldığı Hatırat isimli kitabı, bazı makaleleri ve bazı ayetlerle ilgili tefsirleri bulurımaktadır. 12 Mgani'nin verdiği mücadelenin başlıca hedeflerini şu şekilde özetiemerniz mümkündür: Eğitim ve öğretimin kitlelere ulaştırılması, dinin çağın gereklerine göre yeniden yorumlanması ve etkin kılınması, hallan yönetime katılması, istibdada karşı mücadele ve yabancılann sömürü politikasına karşı direnme. 13 Muhammed .Abduh 1849 yılında Mısır'da doğan Abduh, küçük yaşta Kur'an'ı ezberlemiş ve İs­ lami ilimlerle meşgul olmuştur. Samalan tarih öğretmenliği de yapan .Abduh'un özellikle eğitimle ilgili çalışmalan meşhurdur. Üstadı Mgani'den ayrıl­ dığı nokta, ıslah hareketinin eğitim yoluyla olup, siyasetle olamayacağıdır. Mgani, ıslahın siyasetle gerçekleşeceğille inanmaktadır. Abduh, siyasetten uzak durmaya çalışnıışsada, siyaset onu terk etmemiştir. Çeşitli siyasi faaliyetlerde bulunan Abduh, belki farlanda olmadan İngiliz çıkarianna hizmette bulurımuştur. Fahd er-Rumi, Menhecu'l medreseti'l akliyye .... isimli kitabın­ da Kromer'den naklen onun şöyle dediğini belirtiyor. "Siyasetin önemi batı ile Müslümaniann arasını açan engelleri kaldırmakta ortaya çıkar. Mgani ve öğ­ rencisine her türlü yardım ve destek sağlanmalıdır. Onlar, Avrupa çıkarlan­ 14 nın tabü ortaklandır. " ll Mgani, C., Abduh. M., el-Urvetu1-Vuska, (Büyük Kurtuluş Mücadelesi), der. ve tak. Seyyid Hadi Hüsrevşahl, tre. İbrahim Aydın, Bir Yay., İstanbul, 1987, s. 60-61. 12 Fazla bilgi ve mason kulüpleriyle olan ilişkisi için bkz. er-Rumi, Menhecu1 Medreseti'IAkliyye, 1/98 ve sonrası 13 Karaman, Hayrettin, Cemaleddin Efiiani, İslam Ansiklopedisi, DİA, 10/458. 14 Ag.e, s.l35. Kur'an Sempozyumu 74 özellikle eğitimden uzaklaştınldıktan sonra, basını, fikirlerini yaymak için bir basamak olarak kullanmıştır. Aynı zamanda yargı, yürütme, basın ve eğitim alanında düzenlemeler için çeşitli çalışmalan bulunmaktadır. Bunun için hayır teşkilatlan kurarak bunlar vasıtasıyla, dini nitelikli kitapların basım ve dağıtımını sağ­ Abduh, lamıştır. basın alanında da çalışmalarda bulunmuş 15 Abduh'un tefsir konusundaki hedefi ise; Kur'an'ı israili rtvayetlerden, zayıf hadislerden, hurafelerden, faydasız dilbilgisi açıklamalarından, kelami tartışmalardan, usulcülerin kaidelerinden, mukallid fakihlerin nakillerinden, sufılerin te'villerinden, mezheb taassubundan, rivayet çokluğundan ve doğ­ 16 ruluğu ispatlanmamış bilgilerden temizlemek olarak özetlenebilir. Abduh, tefsirini tamamlamadan vefat etmiştir. Tefsiri, ·"Menaf'ın ilk 5 cildi olarak elimizde bulunmaktadır. Yeni bir anlayışla Kur'an'ı tefsir etmeye çalışan Abduh, maalesef Nisa Suresi 165. ayetekadar ulaşabilmiştir. Tefsiri, özellikle müfessirlerin yüzeysel geçtiği konularda son derece faydalı bilgiler ihtiva etmektedir. Abduh'un ayrıca Amme Cüzü, Asr Suresi ve çeşitli ayetlerle ilgili tefsirleri bulunmaktadır. Abduh, te'life fazla önem vermemiştir. Çünkü o, insanların kitaplardan ziyade konuşanlardan istifade ettiği, dinleyicinin% 80, okuyucunun% 20 an17 ladığı kanaatindedir. " Buna rağmen Abduh'un son derece faydalı eserleri buluİımaktadır: FUsaletu't tevhüd el-İslam vei:ı Nasraniyye Mea'J ilmi ve'I medeniyye el-Varidat ii't tevhüd Şerh'u Nehci'l Belağe Nizamu't terbiye ve't ta'lim Felsefetu'l ictirrıa ve't tarih Takriru'l Mehakim eş'Şeriyye vb . . Abduh'un Başlıca Fikirleri ve Hedefleri Abduh'un en büyük uğraşısı, düşünceyi taklitçilikten kurtarmak olmuş­ tur. O; dini, ilk neslin anlayışıyla anlamaya davet eder, aklın, dinle büyük bağlantısının bulunduğuna inarıır. Tevhid nsalesinde şöyle der: "Allah, akla 15 Reşit Rıza, Tarihu'l Ustiızu'l İmam, Daru'l-Menar, 2.basla, 1344h. 1/768. 16 er-Rumi, Menhecu1 medreseti'l akliyye, 1/143. 17 A.g.e.,1/145. Aynca bkzt"eJ-Menaı" 1/13. Kur'an 75 Sempozyuınu hitabeder ve fikri uyandınr; kainattaki eşsiz nizamı, onu yöneten kanunlan ve onda tezahür eden hikmet ve kemali bize gösterir. Ortaya koyduğu esasıann doğruluğuna yakinen inanmak ve çağırdığı gayeye samimi olarak bağ­ lanmak üzere akıldan, kainatla ilgili olarak söylediği her şeyi titizlikle incelemesini ister ve hatta geçmiş zamanlara ait olaylan bize naklederek kainatın yaralllışında değişmeyen bir sünnet ve mutlak bir hikmet olduğunu doğru­ lar"18 "Din ile akıl ilk defa ve bizzat Allah'ın kelamı Kur'an'da ve O'nun peygamberinin dilinden kardeş oldular ve birleştiler; sadece İslam'a has olan bu durum hiçbir yorum ve açıklamaya lüzum bırakmayacak ölçüde açık ve kesindir. "19 . Abduh, İslam'ın mucizelere değil akli deliliere dayandığını savunur. Ona göre: "İslam; imana ve.tevhide yönelik davetinde, fıtrattan kaynaklanan insani düşünce ve akli delillerden başka bir şeye dayanmamış, kimseyi muciz~­ lerle korkutmamıştır." Abduh, akla verdiği bu hürriyetin sonucu olarak.akıl ile nakllin çatıştığı durumlarda aklın delil alınacağını savunur. 21 Bu düşün-. -~eesinin bir sonucu olarak takİitçilikten uzak durup, içtihatta bulunmaya teş­ vik eder, aksini yapanl~ son derece sert bir dille kınar: "İslam taklidi yasakladı, iman esasıanna körü körüne bağlanmayı, dini veeibeleri şuursuz olarak, mekanik iş gibi yapmayı nehyetti ve taklitçiliğe bütün gücüyle yüklendi ve ağır darbeler vurdu. "22 "İslam bizi babalanmızdan gelen şeylere can atarcasına bağlanmaktari men eder, ecdadın sözlerini ve fikirlerini olduğu gibi kabul edenleri ahmaklar ve sefihler olarak tanımlar. "23 20 ise şöyle ifade eder: "Anlamaktarı maksaen üstün üsluplarını kavrayan, öğütleriyle kendini meş­ gul eden kişi, başka herhangi bir şeyle meşgul olamaz. Burada ben düşün­ . me, anlayış, müteessir olmak ve akıl yarmanın dönüm noktası olan saf vicdanla, şuurlann inceliğinin tabü olduğu zevkle beraber olmayan, kitaplardan köreesine aı:llunış kuru bir teslimiyet anlayışını kast etmiyorum" 24 Abduh, sahilı-Kur'an anlayışını dım şudur: Kur'an'ın Abduh'un toplumsal meselelere bakışı da, ileride zikredeceğimiz gibi İbn tesiri neticesinde oldukça farklılık arz eder. Sözgelimi sufiler hakkında şöyle demektedir: "Bazı kimseler, korkudan namaz kılmakta, tes- Teyıniyye'nin 18 Abduh, Muhammed, Risaletu't tevhid, çev. Sabri Hlzınetli, Fecr yay. Ankara, 1986, s. 75. 19 Abduh, Muhammed, Risaletu't tevhid, s. 76. 20 Bkz. Abduh, Muhammed, el-İslam ve n Nasra:niyye mea'I-ilm ve7-medeniyye, 2.baslo, 1983, s. 54-55. 21 Ag.e., s.73. 22 Abduh, Risaletu't tevhid, s.194. 23 Abduh, Risaletu't tevhid, s.195. 24 Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usulü, T.D.V.Y., 5.baslo,1985, s.315. Kur'an Sempozyumu 76 bih, tekbir ve talımidatla bulunmakta, layık olmayan bir şekilde acayip sesler çıkarmakta, malum günlerde oruç tutmakta, diğer taraftan malılukatın pek çoğuna eziyet vermekten ictinab etmemekte, güya kendilerini iyilerden zannetmektedirler. Halbuki onlar bu halleriyle asla iyilerden olamazlar."25 Abduh'un melekler, iblis ve cinler hakkında da oldukça ilginç cek fikirleri bulunmaktadır ki ilerde bunlara temas edilecektir. sayılabile­ "Felak suresinin 4. ayetinde geçen sihir hakkındaki görüşü de enteresanO esas itibariyle sihir olayını inkar etmemekte, Hz. Peygamberi bundan istisna tutmaktadır. Peygamberin Lebid b.el A'sam tarafından sihirlenmiş olduğuna dair haberleri Ahact kabul etmekte, bunun akaid konusunda delil 26 olamayacağını söylemektedir. " dır. Abduh'un nazarında haberlerin Buhari ve Müslim'in sahililerinde geçmiş bir kıyınet ifade etmemektedir. Ona göre ahad haber, ispat ifade etmekten uzaktır, o, ancak bir zan ifade edebilir. İsmail Cerrahoğlu, bu hususu ifade ettikten sonra şöyle bir yorumda bulunmaktadır: "Ahad haberlerin değeri hakkındaki Ehl-i Sünnet alimlerinin görüşleri de nazarı dikkate alınır­ sa Allah'ın kitabı için en büyük tefsir mahiyetinde olan sünnete büyük bir darbenin indirilıniş olduğunu görmekteyiz. "27 olması Abduh'un en fazla eleştirildiği konular arasında şunlar gelmektedir: Mgani ile beraber mason teşkilatlarına katılışı, bu teşkilatların öğretileri­ ni benimsetmeye çalışması ve Arap kavmiyetçiliğine çağırması gibi konuları Abduh'un Milli Mısır Partisi programında bulabiliriz. 28 Arapları Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayırmaya çalışması, parti kurması Mısır'ın meşhur faaliyetlerde bulanması. simaları bunun için Nedim ve Urabi ile bu konuda ortak İngilizlerle olan şüpheli ilişkileri, sürgünden sonra Mısır'a dönüşü için İn­ gilizlerin gösterdiği çabalar ve yeniden müftü tayin edilişi, Abduh'un etrafın­ da şüpheler oluşmasına s~bep olmuştur. 29 Özet olarak vermeye çalıştığım bu hususlardan dolayı bazı ilim adamları onu küfürle suçlayacak noktaya kadar varmışlardır. Mesela Yusuf el-Baha- 25 A.g.e. s.317. 26 A.g.e. s.318. Bu konuda bilgi için bkz. İbn Teymiyye, Mukaddimetun ii usuli't tefsir, thk.Adnan Zerzur, Daru'l-Kur'ani'l-Keıim, l.baskı, Beyrut, 1971, s.67. 27 Cerrahoğlu, a.g.e. s.319. 28 Amare, Muhammed, el-A'mali1 kanıile li'llmam Muhammed Abduh, el-Müessesetü1-Arabiyye, l.baskı, 1978, 1/107. 29 Reşit Rıza, Tarihu'l Ustazi1 İmam, 1/501. Klır'an Sempozyumu 77 ni, Reşit Rıza'yı Abduh'a imam demesinden dolayı itham etmiş, Abduh'un na- maz lolınadığını, hacca gitmediğini savunmuş ve onun fıskından dolayı öldüfetva vermiştir. Mısır'a yerleşen Osmanlı şeyhülislamlanndan Mustafa Sabri ise, Mevlafu'l Akl... isiİnli meşhur eserinde onu fitnenin kaynağı olarak ilan etmiştir. rülebileceğine 30 31 ReşitRıza Muhanımed Abduh'un bugünkü şöhretine kavuşmasında en büyük rolü Reşit Rıza üstlenmiştir. Abduh'a son derece bağlı olan Reşit, onun tefsire başlaması için büyük bir çaba sarf etmiştir. Abduh, Reşit Rıza'nın bu ısran sonucunda tefsire başlamış ve Nisa Suresi 135. ayetekadar ulaşmıştır. Reşit, Abduh'un çizdiği yolda yürümüştür. Mısır'da "Menai" dergisini çı­ karıp bu dergi vasıtasıyla, dini, ictimai ve iktisadi konulardaki düşüncelerini yaymaya çalışmıştır. Reşit, bu dergi sayesinde İslam aleminde ve Avrupa'da büyük bir şöhrete kavuşmuştur. O da üstadı gibi bid'at ve hurafelere savaş açmış; eğitim reformu için gayret sarf etmiştir. Reşit Rıza'n:ın: Abduh'tan ayrıldığı noktalar da vardır. Hocasının aksine İn­ giliz sömürüsüne karşı açıkça mücadele etmiş, siyonizme karşı bütün gücüyle çalışmıştır. 32 Abduh'un ölümünden soma Reşit Rıza'nın ondan ayrıldığı konular daha da barizleşmeye başlamıştır. Reşit, bu hususu, "Menai"da şöyle ifade etmektedir: "Onun vefatından soma yalmz başıma çalışmaya başladım. Onun metodundan ayrılarak daha geniş bir çerçevede, sünnetle birlikte dilbilgisi ve ihtilaflı konulan daha geniş incelemek suretiyle ayetleri tefsir etmeye çalıştım. "33 Reşit, özellikle hocasının ölümünden soma tam olmasa da, tedrici olarak selef metodtma kayınıştır. Kendisiniri de "Menaı''m mukaddimesinde belirttiği gibi, üstadının aksine sahih hadisiere daha fazla yer vermiş, İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyım el-Cevzi'nin kitaplanna yönelmiş, selefi akideyi şiddet­ le savunmuştur. Daha önce işaret ettiğimiz gibi, İngilizlerle hiçbir ilişkisi olmadığı gibi, onlarla mücadeleye girişıniş, Mason localanndan ısrarla uzak durmuştur. Ayrıca ittihad ve Terakki Ceıniyeti'ne de savaş açan Reşit, Osmanlı hilafetini geri getirmek için mücadeleye başlamış ve bu amaçla el-Hilafetu'l uzma isimli kitabını te'lif etmiştir. 30 er-Rumi, Menhecu'l medreseti1 akliyye, 1/165. 31 Bkz. Habib, M.Kazım, Muameretu faslu'd din ani'd devle, Lübnan-Beyrut. 1974, s.155. 32 er-Rumi, Menhecu1 medreseti'l akliyye, 1/180. 33 Reşit Rıza, el-Menar, Matbaatu'l-Menar, !.baskı, 1353h. 1/16. Kur'an Sempozyumu 78 Reşit Rıza'nın en önemli eserleri şunlardır: Taıihu'l Ustazi1 İmam el Vahyu'l Muhammedi el Menar ve'l Ezher Fetava Reşit Rıza Menar Tefsiıinin Te'lifl Orjinal ismi "Tefsiru'l Kur'ani'l Hakim" olan tefsir, "Menar'' ismiyle meşhur 12 cilt halinde basılan Menar'ın ilk 5 cildi, Abduh'a ait kabul edilmektedir. Bilindiği gibi Abduh tefsirini Nisa Suresi 135. ayete kadar sürdürebilmiştir. Bu bölüm Abduh'un Ezher'de ve çeşitli yerlerde verdiği derslerden, talebesi Reşit tarafından not tutularak yazılmıŞ ve Abduh'un onayına olmuştur. sunulmuştur. 34 · Abduh'un bu derslerdeki üslubu hakkında Reşit Rıza şöyle demektedir: "Tefsire hazırlanışı, tefsir etmedeki uygulaması; müfessirlerin dikkatinden kaçan veya yüzeysel· geçilen noktaları genişçe açıklamak, teferruatlı olarak anlatılan konulardan ise özet olarak bahsetmekti. Derslerinde aklına dayanı­ yor, etkisinde kalmamak için herhangi bir kitap veya tefsU:den istifade etmiyordu. Sadece bazı i'rabla ilgili hususlar ve garip kelimelerin izahı için tefsirlere bakıyordu. "35 Reşit Rıza, üstadınln kaldığı yerden ve aynı üslupla Yusuf Suresi 53. ayetekadar ulaşmıştır. Surenin geri kalan kısmı, Behçet el-Baytar tarafından tamainıanmış ve Reşit Rıza'ya nispet edilerek yayımlanmıştır. 36 Reşit'in tefsirdeki metodu hocasının aynısıdır. Müfessirlerin sözlerine bağ­ lanmamak, İsrailiyattan uzak durmak, tabü ilimlerle ilgili konulara fazla dalmamak, edebi kavramlardan uzak durmak. Bunun aksine ayetleri basit ve güzel bir üslupla şerh etmek, ayetin manasını ve gayesini ortaya çıkarmaya gayret etmek ve problemlere çözüm üretmek gibi hususlar Reşit Rıza'nın da en belirgin hedefleridir. Kur'an'a yöneltilen şüpheleri hertaraf etmek, Kur'an'ın irşadi gayesini ve toplumun problemlerine çare buluşunu izah etmek, Reşit'in tefsirdeki diger önemli gayelerindendir. Üstad Zehebfnin de belirttiği gibe 7 gazeteci olan Reşit Rıza toplumsal olaylarda daha derin incelemelere girişmiş ve bu konuyu tefsirine de yansıt- 34 Bkz. el-Menar, 1/10. 35 A.g.e., 3/223. 36 ez-Zehebi, Muhammed Hüseyin, et-Tefsir ve1 müfessirun, Meh1:ebetu Vehbe, 1962, 3/243. 37 A.g.e., 3/245. 3.baskı, Mısır, Kur'an Sempozyuınu 79 . mıştır. Eski alimlerce sabit gerçekler olarak kabul edilen değerlere zaman zaman muhalif davranan Reşit, akla verdiği sonsuz hürriyetle tefsirini sürdürmüştür. Menar'm En önemli özellikleri en önemli özelliği, hatta diğer tefsirlerden belki en belirgin farkfılığı, ilmi incelemelere ağırlık vermesidir. Bu noktadaı. hareketle Reşit Rı­ za'nın zaman zaman Abduh'un fikirlerinf de eleştiriye tabi tuttuğunu, salıili hadisler konusundaki derin bilgisiyle üstadının bazı görüşlerini "Belki onun yamlmasıdır" cümlesiyle edepli bir şekilde reddettiğini görüyoruz. Örneğin, Abduh'un "Fatiha suresi ilk inen suredir" görüşünü reddederek, Suyuti'nin elİtkan'da38 zikrettiği görüşü kabul etmiştir. "Tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilineeye kadar yiyin için"39 ayetinin tefsirinde ise üstadının görüşü­ nü verdikten sorıra şöyle der: "Bu onun düşüncesi olup, doğru bir düşünce değildir. Ben meseleyi etraflıca inceleyip açıklamaya çalışacağım." 1- Menar'ın 40 Menarın ilmi incelemelerle ilgili metodunu şu şekilde özetiemerniz müm- kündür: Mana ile ilgili problemierin çözümünde rivayete önem vermek. Zahiren ayetle çelişir gibi görünen hadislerin ayetlerle mutabakatını araş­ tırmak. Buna misal olarak, "(Seferde) oruç tutmak, iyilikten değildir." hadisi 41 şernındeki gayreti gösterilebilir. Ayeti kerimelerde geçen tarihi olaylan derin incelemelere tabi tutmak. ÖrKur'an, Tevrat ve tarih kitaplarındaki anlatını tarzıarım vererek aralarında tercihte bulunur. neğin, Nuh(as)'ın kıssasırn anlatırken Fıkhi hükümlere ağırlık vermek. Örneğin, Teyemınüro ayetinin42 akabinde teyemmümle ilgili 10 hüküm zikreder. 43 Abduh, ibadet fikhını verirken, hikmetini belirtmeyi de ihmal etniez. Sözgelimi, "Ey iman edenler! Oruç size farz lalındı." ayetinin akabinde orucun toplumsal ve dirıi faydalarırn, hastanın ve yolcunun oruç tutmasım vb. konulan yaklaşık 50 sayfa gibi uzunca bir bahiste anlatır. 38 es-Suyuti, Celaleddin. el-İtkan fi ulumi1-Kur'an, thk. Mustafa Diyb el-Buğa, Daru İbn Kesir. l.baslo. Beyrut, 1987, 1/76. 39 Bakara 2/187 40 Bkz. el-Menar. 2/187 ve sonrası. 41 Bkz. a.g.e., 2/153. 42 Nisa 4/43. 43 Yine fıkıh usulü, Kitap. sünnet, icma,loyas ve mesaiib-i mürsele ile ilgili, el-Menar, 5/168-222. sünnetin Kur'an'daki yeri, 6/154-168. sayfalan bu konuda misal gösterilebilir. 80 Kur'an Sempozyumu Reşid Rıza'nın İbn Teymiyye lardan nakillerde bulunması ve İmaını Gazali'nin etkisinde kalınası ve onMenarın diğer bir özelliğidir. İbn Teymiyye'nin Reşit Rıza üzerindeki etkisi daha çok taklitçilik ve mezhep taassubu ile mücadelede ortaya çıkar. Reşit Rıza, İbn Teymiyye'den uzun nakillerde bulunmuş, 44 İbn Teymiyye ve İbn Kayyım el-Cevzi'nin şeyhillislam diye isimlendirilmeye layık olduklarını savunmuştur!5 İmam Gazali'nin fikirlerinden de etkilenmiş olan Reşit, İhya'dan da uzun nakillerde bulunmuştur. 46 Menarın diğer bir özelliği, konuları çok geniş bir incelemeye tabi tutması­ 47 , Sünnetin 48 49 Kur'an'daki yeri 14 sayfa , sihirle ilgili açıklamaları 48 sayfa , İslam'ın ko50 laylığı ile ilgili açıklamaları ise 77 sayfa tutmuştur. Menar ayrıca, tarihi gelişmeleri ve toplumsal olayları sünnetullah ile izah etmedeki ustalığıyla da meşhur olmuştur. Menarın fihristini incelediğimizde, kainat, tarih ve toplumsal olaylarla ilgili bu boyutu hemen dikkatimizi çekmektedir. dır. Örneğin, şer'i kaynaklarla ilgili açıklamaları 54 sayfa Menar'ın bu olumlu özelliklerinin yanı kati çekmektedir: sıra dört konudaki kusuru da dik- Bıktırıcı ve uzun incelemeler. Bunun farkına varan Reşit şöyle der: "Okuyucunun ilave bahisleri, tefsir okuyacağı vaktin dışında okuması daha iyi olur.'' 51 !Ylüellifın, düşüncesini tek doğru kabul etmesi. Sözgelimi, daha önce de gibi ayeti kerim e gayet açık olarak "Eğer su bulamazsanız teyemmüm ediniZ' dediği halde müellif düşüncesinde ısrar ederek suyun vücudu halinde de teyemmümü caiz görmüştür. belirttiğimiz Tefsirin te'lifindeki acelecilikten kaynaklanan hatalar. Müellifin de belirtgibi52 Menar tashih edilmeden basılınıştır. tiği Menarı incelediğimizde todun takip dikkatleri çeken diğer bir husus da belirli bir me- edilmeyişidir. 44 Orucu bozan ve bozriıayan şeyler hususunda ondan bir bölüm nakletınektedir. Bkz. el-Menar. 2/188. 45 el-Menar, 2/188. 46 Bkz. el-Menar, 3/12, 29, ııo. 284. sayfalar. 47 5/168-222.sayfalar. 48 6/154-168. sayfalar. 49 9/39-84. sayfalar. 50 7 /125-202.sayfalar. 51 el-Menar, 1/16. 52 el-Menar, 7/94 haşiye. Kur'an Sempozyumu 81 Muhammed Abduh'un Tefsirdeki Metodu Abduh'tan sonra talebelerinin ve dolayısıyla bu ekolün vazgeçilmez prensipleri haline gelen ve bu ekolü klasik ekallerden ayıran önemli özellikleri inceleyerek bu ekolün genel bir karakterini resmetıneye çalışalım. Bu özellikleri başlıca 8 grupta toplamak mümkündür: 53 • Surede konu karmak. birliğini Abduh, surenin tespit etmek ve ayetler tefsiıine arasındaki ilişkiyi açı~a çı­ geçmeden önce onun hakkında g?nel bilgiler ve- rir, ayetler arasındaki ilişkiyi ve surenin işledi~i konuyu belirtir. Bu konuda- ki çabası, kendisine tefsir dünyasında haketti~i yeri kazandırmıştır. Abduh, · bu çerçevede zaman zaman müfessirlerin ayetler arasındaki ilişki ile ilgili görüşlerini zikredip isabetsiz gördü~ü taraflarını açıklar. Abduh'a göre surenin ana fikri ve konusu, ayetlerin anlaşılınası için ilk basamak olınalıdır. Ana fikirden uzaklaşan tefsirler reddedilmelidir. "Zekeriya, mabedde onun yanına her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu."54 ayetinin tefsiıinde şöyle der: "Dediler ki, yazın kış meyvesi, kışın yaz meyvesi bulurdu. Bu, ne Allah'ın ne de Resulünun haber verdiği ve ne de akılla bilinen bir şeydir. Bu aynı zamanda tarih ve selef rivayetlerine de aykırıdır." Abduh, buradaki rızkın normal rızk oldu~u. ola~anüstü bir şey olmadığı­ m kabul eder. Çünkü surenin konusu, Hz. Peygamberin nübüvveti ve ehli kitabın şüphele_rtne cevap vermedir. Onlar nimeti, sadece İsrailoğullarına ait kabul ediyorlardı. 55 Fahd er-Rumi, Menhecu1 medreseti1 aklfyye.. .isimli kitabında, ayetler bulma çabasım "konu bütünlüğü" olarak isimlendiıip, akılcı ekolün ilkelerinden biri olarak zikretnıektedir. arasındaki ilişkiyi 56 Kur'an'ın evrenselli~ ve kapsayıcılıW. Abduh, Kur'an'ın manalarının genel olduğunu ve kıyamete kadar aynı özelliklere sahip olan bütün insanlar için geçerli olduğunu kabul eder; Kur'an'ın bu özelliğiyle diğer semavi kitaplardan üstün olduğunu belirtir. Diğer kitaplar belirli bir kavme indirilıniş ve belirli bir süre sonra geçerliliğini 53 Bu maddeleri Abdullah Şahate'nin Menhecu1 İmam M.Abduh isimli kitabından aldık ve misalleri elimizdeki kaynaklardan tevsik ettik. 54 Ali İnıran 9/37. 55 Şahate, Abdullah, Menhecu'l İmam Muhammed Abduh, Matbaatu'l-Camiati'l-Kahire, 1984, s.37; el-Menar, 3/293. 56 Bkz. l/222. 82 Kur'an Sempozyumu yitirmiştir. Kur'an ise geneldir, herkese hitap eder. Abduh, bu düşünceden hareketle Bakara suresinin başındaki ayetlerin tefsirinde münafıklar için zikredilen vasıfların, bugünün münafıklarına da uygulanacağını ve nifak alametlerinin genel olduğunu, Kur'an'ı rehber edinmeyen, aklını kullanmayan herkese şamil olduğunu savunur. 57 Kur'an teşri' için ilk kaynaktır Abduh da alimlerin büyük çoğunluğu gibi Kur'an'ı teşride ilk kaynak olarak görür. Bu hususta şöyle der: "Kur'an'ın asıl, mezhep ve fikirlerin ona tabi olmasını isterim; mezheplerin asıl, Kur'an'ın onlara tabi olmasını değil. Akide Kur'an'dan alınır, Kur'an akideden değil. Abduh, bundan dolayı mukallitleri kınayarak, mezheplerine değil, Kur'an'a uymaya davet eder. Kur'an'ın bazı ayetlerini veya kelimelerini "Müşkil" sayan müfessirleri de eleş­ tirerek, bunun sebebi olarak; onların, bu müşkil gördüklerini, mezheplerine ters görmeleri olarak ileri sürer. Abduh, müçtehitlerin içtihatlarında me'cur olduklarını, ancak bunun, onlara içtihatlarını Kur'an'dan öneeye alma hakkını tanımadığını savunur. Abduh'un, bu düşünceden hareketle bütün mezheplere muhalif olarak, yolcuya su kullanma imkanı olduğu halde teyemmümü caiz gördüğünü belirtmiştik. Teyemmüm ayetinin59 tefsirinde şöyle der: "Ayetin tefsiri için 25 tefsir kitabına başvurdum, onlarda, ihtiyaca cevap veren, zorlamadan uzak bir söz bulamadım. Sonra sadece Mushafa başvurdum ve.manayı açık bir şekilde orada buldum. Kur'an, sözlerin en fasihidir. O, Arapça'nın özelliklerini bilenler için nahiv vb. dilbilgisi zorlamalarına ihtiyaç 58 bırakmaz. nGO Abduh'un yine cumhura muhalif olarak vasiyet ayetini81 nesh edilmiş olarak kabul etmediğini görüyoruz. Ayetin tefsirinde şöyle der: "Sözün özü; ayet (vasiyet ayeti) miras ayetiyle nesh edilmemiştir, onunla bir çelişki de arz et- · miyor, bilakis onu destekliyor. Ayrıca miras ayetinin ondan sonra olduğuna dair bir delil veya hadis de bulunmuyor. Kur'anda nesh uygun düşmez. Ayet muhkem olup hükmü ba}tidir. Bunu ebeveynden ve yakınlardan miras almayanlara has kılarak çözebiliriz. "62 Abduh'un tefsirinde buna benzer pek çok misal bulmak mümkündür. 57 58 59 60 61 62 el-Menar, 1/149. ez Zehebi, et-Tefsir ve'l müfessirün, 3/222. Nisa 4/43 el-Menar, 5/119. Bakara 2/180. Zehebi, et-Tefsir ve'l I)lüfessinin, 3/253. Kur'an Sempozyumu 83 Taklltçilikle mücadele üzerinde düşünmeden bağlanınayı her fırsatta eleştirerek, ilk asır Müslümanlannın fikirlerine uymaya davet eder. Aksini yapaniann Kur'an'dan uzaklaştıklannı ve taklit ettiklerine uyduklannı, onlann kitaplannın ise çelişkilerle dolu olduğunu savunur. "Ey Muhammed." de ki: Sözünüz doğru ise delillerinizi getirin" 63 ayetini delil göstererek, Kur'an'ın; mü'minlere delil istemeyi, delilsiz bir şeyi kabul etmemelerini öğ­ 64 rettiğini söyler. Abduh, şöyle sürdürür: "Soma hasiretsiz halef gelip taklitçiliği emretti ve delilden uzaklaştırdı." Abduh, geçmişierin düşüncelerine, Abduh, Hicri 3. ve 4. yüzyıllarda yazılmış kitaplara teşvik ederek, ondan somaki insanlan yüzyıllardaki kitaplardan sakındırır. Çünkü onlar, İslam'ın siyasi yönden zayıftadığı yıllarda yazılmış olup gelenekçi bir çizgi takip etmiş­ lerdir. Abduh, bu çizgiyi aşanlara misal olarak Şevkani'yi gösterir. 65 Her fırsatta içtihatta bulınımaya çağıran Abduh, içtihat kapısının kapanyönündeki fikre şiddetle karşı çıkar. Abduh'un bu ısran, yeni zuhur eden . problemierin çözümünün ancak yeni içtihatlarla olabileceği fikrinden kay' naklanmaktadır. İbn Teymiyye ve talebelerinin de benzer düşüncede olduklan bilinmektedir. Ancak Dr. Abdulmecid el-Muhtesib, Abduh'un taklitçiliğe karşı mücadelesini, İslam ile Batı kültürünü özdeşleştirmenin bir neticesi olarak görmektedir. 66 dığı İlmi metot, aklın ve düşünCenin lmUanımı Abduh, taklitçiliği reddederken, yerine akılla hareket etmeyi, meselelerin çözümünde ilmi metot kullanmayı tavsiye eder ve bunu, Kur'an'ın "akıl etmezler mi?" "düşünmezler mi?" 67 şeklinde defalarca davet ettiği yol olarak görür. Bundan dolayı Abduh'un kelami mezheplereve Aristo mantığına daya.nan tevhid konusundaki deliilere saldırdığını, bu metotla eğitim veren Ezher Üniversitesi'ni tenkit ettiğini, insarıın dini özelliğine ve fıtratırıın genel karakterine uygun Kur'ani ikna metoduna başvurduğunu görüY,oruz. 68 Abduh, bu konuda Mu'tezile mezhebinin tesirinde kalınışsa da onlar gibi aklı kendi iriançlarmın, daha doğrusu mezhebinin hizmetinde kullanmamış­ tır. Onun gayesi, kendi devrinde ortaya çıkan akılcı zihrıiyete karşı İslam'ı sa- 63 64 65 66 67 68 el-Menar, 1/225. el-Menar, 1/225. Şahate, Menhecu1 İmam Muhammed Abduh, s.54 el-Muhtesib, İtticahatu't telsir fi1 asn'r ı:ahin, s.147-148. Bkz. Yunus 10/10, Ankebut 29/19, Hac 22/46, Gaşiye 88/17-20. Şahate, Menhecu1 İmam Muhammed Abduh, s.74. Kur'an Sempozyumu 84 vunmaktır. Akıl, onun nezdinde mukaddes bir mevkiye sahip olup vahiyle aym mertebededir, birbirlerinden aynimaları imkansızdır. Mu'tezile gibi o da aklı, tefsirde en önemli kaynak olarak göri1r. Onunla ayetleri tefsir etmeye çalışır, zahirle yetinmez, ayetlerden üretimde bulunur. Akla verdiği bu sonsuz hürriyet ve itimadın gereği olarak melekleri, tabü kuvvetler; şeytam, cihanda yaygın bulunan şer dalgaları; cinleri, gizli küçük mikroplar olarak izah etmeye çalışır. 69 70 Kur'anda müphem olarak varld olan hususlarda tarsUattan kaçınma Abduh, Kur'an'ın tefsirinde sadece Kur'an'a dayandığı için müphem olan konularda, Kur'an'dan bir işaret bulmadığı sürece yüzeysel hareket eder. Ör71 neğin: "Şu şehre girin, orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. " ayetinde, şehrin (köyürı) tayini hususunda: "Kur'an'ın sustuğu gibi susarız." diyerek diğerba­ 72 zı müfessirler gibi bunun tayinine kalkışmaz. Abduh, aynı şekilde kıssaları anlatırken de lafzın delaletinden fazlası üzerinde durmaz, geçmişierin sözlerine dalarak hikayeler anlatmaz. Sırat, cennet, cehennem, mizan vb. hususlarda kısa izahlarda bulunan Abduh, bu ko~ nularda da selefın yaptığı gibi, "bize düşen varid olduğu şekliyle onlara inanmak, tafsilatım Allah'a havale etmektir." şeklinde düşünür. Rivayet tefsir.lnin sahih olaruru kabul, İsrailiyat'tan uzak durmak Abduh, rivayet tefsirine fazla önem verenlere şöyle seslenir: "Allah, kıya­ me~ günü bizi insanların sözlerinden ve anlayışlarından hesaba tutmaz. Aksine irşadımız için indirdiği kitabından, onu açıklayan nebisinin sünnetinden, bunu tebliğ edip etmediğimizden, tebliğ ettiğimizi düşünüp düşünmedi­ ğimizden, nehy ettiğimiz ve eınrettiğimizi aniayıp anlamadığımızdan bizi hesaba tutar. "73 Abduh bazen de rivayetleri, içinde barındırdığı çelişkiden dolayı reddeder. Buna örnek olarak Fecr suresinin başındaki yeminlerde varid olan çeşitli rivayetler hususundaki tavrı gösterilebilir. Abduh, şöyle der: "Bu konuda müfessirlerin ve rivayetçile~ ihtilafı büyük olmuştur. Bazen birisi "Fecr" kelimesini tefsir eder, soma "Veleyalin aşr" kısmına gelir ona uymayan yeni bir tefsirde bulunur.· Bunların büyük çoğunluğu Kur'an'ın bize öğrettiği ayetler arasındaki ilişkiden farklıdır. 74 69 A.g.e., s.74. 70 es-Samirai, Hasib, Reşit Rıza el-Müfessir, Daru'r-Risale, Bağdat, 1976, s.143-146 (özet olarak) 71 Bakara 2/58. 7? Bkz. el-Menar, 1/344. 73 Şabate, Menhecu 'I İmam Muhammed Abduh, s.164. 74 Abduh, Muhammed, Tefsiru cüz'ü amme, Matbaatu'l-Menar, 5.baskı, Mısır, 1346h., s.Bl. / Kur'an Sempozyumu 85 Buna ragmen Abduh, rivayet tefsiıini tümüyle reddetmez. Sahih oldugu kesin bilinen rivayetleri kabul eden Abduh, ehli kitaptan Kab b.Ahbar, Vehb b. Münebbih ve Abdullah b.Selam gibi şahıslar tarafından İslam'a sokulan İs­ railiyat'tan ise şiddetle sakındırır. Kur'an'ın prensiplerine göre hayabn düzenlenınesi ve toplumun ıslahı Abduh, Kur'an'ın uygarlık ve toplumsal menfaatlere uygun oldugunu, görevirnizin, toplumu Kur'an'ın ilkelerine göre düzenlemek oldugunu söyler. Bu husustaki çabalarını şöyle sıralamak mümkündür: Ferdi ve toplumsal haklar. "Allah'a ibadet edin ve Ona hiçbir ayetinde bu konu üzerinde durur. koşmayın." şeyi. ortak 75 İslami toplum ilkeleri. Duha suresinin tefsirinde bu konuyu izah eder. ibadetlerdeki hikmet açıga çıkarmak. 76 İslami şahsiyet oluŞumu. "Onlar için gücünüz yettiği kadar kuwet hazır­ Jayın.'m ayetinde de bu husus üzerinde durur. Egitime davet. "İkra" suresinde bunu izah eder. Çok evlilikten sakındırma. Nisa suresi 4. ayette çok evliligm zararlı oldugunu izah etmeye çalışır, "asıl olan tek evliliktir" der. Çok evliligin, vasller için yetimlere zulüm etme tehlikesinin bulundugu durumlarda geçerli oldugunu savunur: 78 İslami yaşam şekli. Abduh, Kur'an'ın bu ögretisini başarılı bir sosyolog maharetiyle çok güzel bir şekilde açıklamıştır. Yeni Akılcı Ekolün Genel Bir Degeriendirmesi Şimdiye kadar anlattıklanmızın ışıgmda ve bu konudaki bazı kitaplardan da istifade ederek bu ekolün begenilen ve eleştirilen taraflarını şöyle sıralaya­ biliriz: Begenilen yönleri: Kur'an'a meı;heb taassubundan uzak bir yaklaşım sergilemesi, İsraili rivayetlerden uzak durması, diger bazı tefsirlerin aksine hurafeler- den, 75 76 77 78 yariliş haberlerden Nisa 4/36. Daha önce temas etıniştik. Enfal 8/160. Bkz. el-Menar, 4/348. arındırılmış bir tefsir anlayışı sergilemesi, Kur'an Sempozyumu 86 Bazı müfessirlerin tefsirinde olumsuz izler berlerden (zayıf hadislerden) uzak durması, Müphem konulara bırakan zayıf ve uydurma ha- dalmaması, Teknik ve bilimsel terimler kullanmaktan Sosyolojik ve edebi bir metot takip etmesi, taya çıkarmaya çalışması, 79 Münker olarak gördüğü şeyleri ısrarla kaçmması, Kur'an'ın reddetmesi, Bidat ve hurafelere modern ilmi metotlarla Körü körüne taklitçilikten belagat ve i'cazırıı or- karşı çıkması, sakırıdırması, Bo Tefsirinin güncel problemlere yönelik olması gibi hususlar, bu ekolün baş­ takdir gören yönleri olarak zikredilebilir. lıca EleştlrJlen yönleri: Akla sınırsız bir alan tanıması ve veya temsil olarak yorumlaması. Bı dolayısıyla bazı sabit gerçekleri mecaz Bazı fikirlerinin Mu'tezile mezhebiyle paralel düşmesi ve zul esnasında bilirımeyen hususlarla tefsir etmesi, 82 Sahihliği muhaddislerce kabul edilen bazı hadisleri de'de ahad hadisleri kabul etmemesi, 83 Yeni bazı ilmi teorileri Kur'an ayetlerine Bıktırıcı bazı ayetleri nü- zayıf sayması uygulaması, ve Ald- 84 ve uzun incelemelerde bulunması, İslam'ın batı medeniyetine uygunluğunu iddia etmesiB5 gibi hususlar da bu ekolün aleyhine kaydedilen hususlardır. Reşit Rıza son madde hususunda şöyle der: "Dirıimizde, faiz konusu hariç gelişmiş ırıilletlerce faydalı kabul edilen hususlarda, mevcut mederıiyetle çelişen bir şey yoktur. Ben hakiki İs- 79 Bkz. et-Tefsir ve'l müfessirün, 3/214-215. 80 Goldziher, Mezahibu't Tefsirt'l İslami, Arapçaya tre. Abdulbaliın en-Neccar, Mektebetu'l-Hanci, Mısır, 1955, s. 348. 81 Abduh ve talebeleıi, ilende Ahmet Halfallah'tan bahsederken göreceğimiz gibi, kıssalarm gerçek değil, temsili olduklannı savunurlar. 82 Fil suresindeki kuş kelimesini sinek; taş kelimesini ise kuşlarm taşıdığı mikrop olarak tefsrr etmesigibi. 83 Zehebi, et-Tefsir ve'l müfessirün, 3/215-216. 84 Şahate, Menhecu1 İmam Muhammed Abduh,. s.250. 85 Bkz. el-Muhtesib, İtticahatu 't tefsir fl1 asrt'r-rahin, s. 164-168. / Kur'an 87 Sempozyunıu lam'la Osmanlı Devleti'nin ispatlamaya hazınm. "86 gelişimi için gerekli olan her şeyin mutabakab.m Bu Ekolün ~daş İslami Düşüneeye Etkileri Canlılığını kaybetmiş İslami fikirlere yeniden canlılık kazandıran bu ekolün hfimen her alanda etkisi görülmüştür. Bu hususu detaylandırarak açık­ lamak incelememizin sınırlarını aşmaktadır. Biz burada bu konuya kısaca değinerek, tefsir, fikıh, sünnet, siyaset, toplum, aile ve peygamberimiz (sav)'in sireti gibi konularda bir çok müellif üzerinde etkili olan bu. ekaiden en fazla etkilenen ve Türk kamuoyunun da yakından tanıdığı bazı şahsiyetleri zikretmekle yetineceğiz. -Abduh'un en meşhur talebelerinden biri, Muhammed Mustafa el-Meraği'dir. El-Meraği, bu ekolün kurucuları arasında sayılmaktadır. 1928 yılında Ezher Şeyhliği'ne de atanan el-Meraği, Abduh'un fikirlerine büyük hayranlık duymaktadır. Şeyhliği döneminde Ezher'in ıslahı için çalışan el-Meraği tefsir için belirli ayetleri seçip onları tefsir ediyordu. ÜstadıAbduh gibi mübhemattan ve İsrailiyattan uzak duran el-Meraği, tefsirinde toplumsal problemleri ön plana çıkarmıştır. 87 - Bu ekolün etkisinde kalanlardan diğer bir alim Tantavi el-Cevheridir. Bir çok ayeti asıl manasından uzak şekillerde tefsir eden Cevheri'nin bu çabaları­ na: "Allah size bir inek kesmenizi emreder." 88 ayetllldeki görüşünü vermekle yetineceğiz. Cevheri, ruh çağırma bilgisinin bu ayetten çıkarıldığını iddia etmektedir.89 Bu vb. görüşleri büyük tepki çeken Cevheri, Üstat Zehebi'yi o kadar kız­ dırmıştır ki hakkında şöyle demekten kendini alıkoyamamıştır: "İçinde (tefsirinde) tefsirden başka her şey vardır,"' denmeye Razi'den daha müstahakbr."91 -Bu ekolün en fazla tesirinde kalanlardan biri de "Tefsiru'l hidaye ve1 irfan ii tefsiri1 Kur'an bi'l Kur'an"'2 isinıli kitabın salıibi, Ebu Zeyd ed-Dimenhuıi'dir. Dimenhuri mucizeleri inkar edip İsra hadisesi için; "Peygamberin (S.A.V) Mekke'den Medine'ye hicretidir" der. 93 Hırsızlık hususunda; hırsız bunu adet edinmedikçe ve ıslahından ümit kesilmedikçe eli kesilmez düşün­ 94 cesirıi savunur. 86 87 88 89 90 91 92 Goldziher, Mezalıibu't tefsiri1-İslami, s.352. er-Rumi, Menhecu'l medreseti1 akliyye... 1/188-193 (Özetle) Bakara 2/67. TantaVi, Cevheri, Tefsiru1 cevahir, Nİatbaatu Mustafa el-Babi el-Halebi, l350h., l/84. Bu sözü, İbn Teymiyye, Razi'nin tefsiri için sarfetmiştir. er-Rumi, Menhecu'l medreseti'l akliyye, 2/734. Ezher şeyhleri tarafından büyük bir eleştiriye tabi tutulan bu kitabın müellifi, sapıklıkla itharn edilmiştir. 93 Bkz. Zehebi, et Tefsir ve'l Müfesstrun. 3/201-208 94 Ag.e. aynı yer. arası. Kur'an Sempozyumu 88 - Abduh'un yolunda olduğunu açıklayanlardan Tabareke" isimli kitabıyla Abdulkadir el-Mağribi'dir. biri de "Tefsiru cüz'ü 95 - Ahmet Halfallah ise "el-Fennü'l kasasf' isimli kitabında Abduh'u da geçerek, Kur'an kıssalarının tarihi gerçekiere aykırı ve temsili olduklarını ileri sürer. 95 Bu ekolden hadis alanında etkilenenler ise şunlardır: - Muhammed Hüseyn el-Heykel "Hayatu Muhammed" isimli mucizeleri inkar eder. 97 · kitabında Kasım kitabında Emin, Abduh'un yardımıyla yazdığı "Tahriru'l mer'e" isimli sünnetin delil oluşunu inkar eder. 98 -Ahmed ~min. "Fecru'l İslam" da sünnetin delil oluşu hususunda şüpheli Ebu Hureyre'yi ta'n eder. 99 davranıp, - Yine Ebu Reyye 100 "Edwaun a'la's sünneti'] Muhammediyye" isimli 101 kitabında, Taha Hüseyin "eş-Şi'ru'l cahilJ"' isimli kitabında bu ekolün izlerini izhar etmektedirler. Sonuç Abduh'un temellerini attığı, Reşit Rıza'nın fiili kuruculuğunu yaptığı çağ­ daş akılcı ekol, tefsir alanında hakikaten yeni sayılabilecek bir' çığır açmış, bir bakıma donuklaşan İslam fikir dünyasının yerıiden canlarımasına vesile olmuştur. Bu ekol, müfessirlerin gelenek halirıe getirdiği nakiletlik anlayışını kökünden yıkınış ve Kur'an'ın anlaşılmasında yepyeni bir anlayış ortaya koymuştur. Abduh'un tefsirinde, kendisinden kısa bir süre önce vefat eden ve müfessirlerin muhakkiki olarak kabul edilen Alusi tefsirirıin -o dönemin revaçta kitabı olmasına rağmen- izine hiç rastlanamaınış olması bu hususu destekleyen en açık delillerden biridir. Çağıınızın korkunç hastalığı haline gelen pozitivist anlayış karşısında İs­ eski klasik anlayıştan farklı bir anlayışa ihtiyaç duyacağı muhakkaktır. İşte Abduh'a yöneltilen, akla sınırsız alan tanıdığı şeklindeki eleştirileri, Abduh'un bu konudaki çabasının bir sonucu olarak değerlendir- lam'ı savunmanın Bkz. el-Mağribi, Abdulkadir, Tefsiru cüz'ü Tabareke, el-Mektebetü'l-Erniriyye, 1947, Mukaddiine 96 er-Rumi, Menhecu1 medreseti'J akliyye... 2/741. 97 Ag.e., 2/745. 98 Ag.e., 2/768. 99 Ag.e., 2/746. 100 Ag.e., 2/747. 101 Ag.e., 2/739. 95 Kur'an Sempozyumu 89 menin gerekliliğine inanıyoruz. Ancak aklın hareket sahası elbette ki tespit edilmeli, dini alarıda onun yetkili olduğu aları açıkça belirlenmelidir. Özellikle İngiliz sömürüsünün Mısır'a hakim olduğu yıllarda te'lif edilen kendi devrinin ihtiyaçlarına bir cevap olarak değerlenditip bu ekolün sünnet, Kur'an kıssaları, melekler, cinler vb. konulardaki düşün­ celerine katılmadığımızı ifade etmek istiyoruz. "Menar''ı ' Doç.Dr. Mevlut Uyanık: Üstadım teşekkür ederiz, kendim ve arkadaşlar adına. Enver beyi sunmaktan önce bir açıklama yapmayı unuttum Enver bey mastınnı Ürdün' de yaptı doktorasını Ankara'da tefsir ana bilim dalında bitirdi; ama temel özelliği olarak hasbiliğini vurgulamak lazım; çünkü o bir bürokrat. O kadar işinin arasında Kur'an'ı anlamaya çalışıyor bence bizden farkı ve özgün yanı bu. Malum ilahiyat fakültelerinde resmi olarak görev yapan arkadaşlarımızm işi bu temelde. Biz hasbi miyiz değil miyiz o sizin taktirinize kalmış ama Enver beyin özellikle bu hususunu vurgulamak istedim tekrar teşekkür ediyoruz. Şimdi Mesut Okumuş bey de sıra, malumunuz bizim tefsir ana bilim dalı öğretim üyemiz. sizlere Kur'an'ın kronolojik okunuşunun muhasebesi adlı bilgisini sunacak. Buyıırun Mesut bey