Geçmişle Gelecek Arasında Çağdaş Tefsirin Umumi Manzara sı İsmail ÇALIŞKAN ·Öz Bu Çalışmada son iki yüzyılda oluşmuş çağdaş tefsirin seyri ele alınmaktadır. Tefsirin genel karakterine dair !asa açıklamalardan sonra söz konusu dönemdeki tefsirin önceki tefsire göre farklılaşmasına etki eden faktörler ele alınacak, bu !'üreçte üretilen tefsirin nlahlyetini göstermesi bakımından adından çokça bahsedilen müfessirler ve· anl;ı.yışlan tanıolacakttr. Son olarak çağdaş tefsirin genel özellikleri üzerinde değerlencliı::meler yapı­ lacakt::u:. Makalede son yıllardaki gelişmelerle birlikte 19-20. yüzyll çağdaş tefsirinin bittiği, tefs4in yeni anlayışlar ışığında şekillenmeye başladığı da savunulmaktadır. · Anahtar·keliıneler: Çağdaş tefsir, çağdaş yorumlar, bilim, bilimsel tefsir, İslam dünyası, İ~lam düşüncesi, Ahmed Han, Abduh, Elmalılı Harndi Y azır The P anorama of C~ntemporary Tafsir Between P astand Future Abstract In this study, the adventure of contemporary ffıjsir {Kora11k exegeıiı} which have formed during last. two century is evaluated. After short explanations about general character of tajsir, factors which _affected the differentiatioiı. of the tajsir from the previous one during that period will be discussed, the interpreters whose name were mentioned frequentand their intellection are introduced in the perspective of indication on the nature of the tajsir produced. Finally general characterisrics of the contemporary tafsir is evaluated. In this article, this is also maintained that .together with the developments during last years the contemporary tajsir of the 19-2Qth century is ended and tajsi'r started to take shape acco,ı:ding to ~e new approaches. Key words: Contemporary tafsir, · contemporary interpretations, scien~e, sci~ntifi.c exegesis, Islamic world, Islamic thought, Alunacl Khan, Muhammad Abduh, Elmalili Khamdi y azir • Prof. Dr., Yılclırun Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi; icaliskan2S@gmaiLcom Eskiyeni 26/Baha.ı: 2013, 4i-64 42 • Eskiyeni 26/Bahar 2013 Giriş Kur'an, insana söylenen sözdür; tefsir ise insanın ondan anladığıdır. Söz, bir kere söylenmiştir; anlama ise insan var olduğu sürece devam edecektir. Burada ben Kur'an'ı, Allah bilgisinin ve insan hallerinin ilahi dille anlatımından ibaret bir metin olarak değerlendiriyorum. Böyle olduğu içindir ki metin, ~em kutsaldır ?em de insanin her daim ilgi alanındadır. Bu hakikate göre, tefsirin şu ya da bu asır~ yeni bir şekil almasında veya müfessirlerin ·yeni usul(ler) kullanmasında, hangi d:ihili ve harici şartlann etkili olduğunun çok da önemi kalmaz. Ne var ki, sosyal bilimler mutlaka vakıalann oluş biçimlerini tespit etmek ve ona göre de sonuçlatını ta.rtınak_ ister. Ancak böylesi bir tespit, tefsirin hali haiırdaki durumunu kavr~arnıza ve geleceğine yönelik öngörüler geliştinnemize yardım eder. Bu zaViyeden bakınca diyebiliriz ki, tefsir ilmi, bir çalışma alanı olarak, uzun geçmişinde çeşitli aşamalardan ge-· çerken muhteva, mahiyet ve usUl b~dan bir takım değişikliklere uğtaya. rak sistemleşmiş, nihayet "kendine özgü bir yapıya kavuşmuştur. Bu süreçte tefsir faaliyederi bünyesinde çeşitli kınlmalar, yanı sıra radikal değişim ve çeşidenmelei: olmuştur. Elbette .tefsir, insan! bir edim olarak ilmi, fikri, sosyal değişim ve gelişmelerden etkilenmiş, . onlan da etkilemiştir. İşin aslına bakılırsa, İslam ilim, .fikir ve kültür tarihinin bir parçası olan tefsir, zaten bir değişim sürecidir. Tefsirin doğasına ilişkin bu duruma ilaveten şunu da be~ lirtınekte fayda müla4aza ediyop.ı.z: İslam ilim ve kültürü, ~aç yönüyle geleceğe yönelmişken, yapısal yönüyle de geçmişe bağlı kalmıştır. Bu olgu bağ­ lamında tefsire bakuğımızda, onun bir geçmişe bir de çağdaş döneme bakan yüzünün olduğunu, her halükarda geleceğe yönelmeyi de ihmal etmediğini açıkça görürüz. İşte günümüz tefsirinin ı::İıahiyet, muhteva ve usUlünü etraflı bir şekilde kavrayabilm~k için, onun bu geçmişini her zaman göz önünde bulundurmak kaçınılmazdır. Biz bu yazıda, önce, tefsir tarihinin uzun geçmişinin sadece yakın kesitine, yani günümüz tefsırinin şekillenmesine de zemin hazırlayan, tefsirde kıİ:ılına ·ve radikal değişimlecin meydana geldiği son iki asn kısaca tahlil etmek, sonra da mümkün olursa hali hazırdaki durumu değerlendirmek istiyoruz.ı I. Kökler Tarihin son 1400 yıllık kesitinde her alanda ama her alanda dünyanın gidişa- . tına ve insan hayatına, iki büyük muha.rrik güç yön vermiştii:. İlki miladi 6. yüz:yılda başlayıp 1O. yüzyılda doruğa çıkan Müslüman medeniyeri ve İslam. gücü; ikincisi de 17. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda zirveye ulaşan Batı m·e rkezli güçtür. Güç yönet(e)mezse de yönlendirir, etkiler, değiştirir ya.da deği­ şime zorlar. İşte Müslüman dünyasındaki son iki asırda değişim olgusu, bir İsmail Çalışkan/Geçmişle Gelecek Arasında Çağdaş Tefsirin Umumi Manzarası • 43 yönüyle bu muhaı:rik güç karşısındaki tutı.ımlann ürünüdür. Büyük resim böyledir; aynnt:iliu:, aykınlıklar elbette vardır, tefsir de bu tabloda yerini al- · mıştır. Yukanda çizilen temelden harekede, Müslümaniann çağdaş düşünce yap~sı­ nın, din anlayışının ve tefsirdeki değişimin kökenini a,raştırd.ığımızda çeşitli faktörlerle karşılaşıyoruz. Burada bunlardan ikisi üzerinde duracağız. B.iri.ncisi İslam'ın ve İslam düşüncesinin yenilikçi (tecd~ ihya~ ıslah) ve · yenileyici ruhu ile bunun doğurduğu sonuçlardır. İkincisi ise 17. yüzyıldan itibaren Batı. merkezli yeni bir medeniyet inşasının yükselmesidir. Bunlara manevi faktör ile coğrafya faktörünü de ekleyebiliriz. Ancak onlara, aşağıda ele alac~ müfessirler vesilesiyle zımnen değineceğiz.2 Milliyetçilik harekerlerinin yükselmesi ve ulus devlederin ortaya çılaşı da Kur'an ve tefsir çalışmalannda ·etkili bir faktör olarak ayn bir araştınna konusudur. Örneğin bu olgu, Kur'an'ın çeşitli dillere çevirisini ve yeni tefsirlerin yazılmasını hızlandırmış­ tır. Türkiye'de devletin bir meal ve tefsir yazd.ırması, Cumhuriyet'in ilk yılla­ nndan itibaren Türkçe Kur'an meallerinin çoğalması bunun örneklerindendir. Çağdaş tefsir ya da tefsirde yenilik, genellikle Seyid Ahmed Han, Muhammed Abduhl veya Cemaleddia Mgan14 ile başlatılır. Şayet tefsir, çevresel şartlardan ve diğer ilmi gelişmelerden bağımsız bir çalışma alanı olarak görülürse bu tespit doğrudur. Ancak onun topyekun bir düşüncenin ve ilmi faaliyetin parçası olduğu göz önüne alırursa o zamaiı çağdaş tefsiri.n kökleı:io.i.n daha geriye gittiği gorülür. A. Tefsir Geleneğinin Devamı Olarak Çağdaş Tefsir ve Islah Harek~t­ leri O halde birinci faktöre kısa bir göz at:al.ım; Bilindiği gibi İslam düşüncesinde tecdit fikri ile Kuian'ı merkeze alan ve onun yaşanan çağda daha iyi anlaşıl­ masını isteyen hareketler daima var olmuştur. Birçok isim içinden ilk akla gelenler Gazali (ö. 1111) ve İbn Teymiyye (ö. 1328)'dir. Yine geleneksel anlayışlan eleştiren ve yeni açllımlar getiren fikir akımlaiı.ndaiı 12. ve 13. yüzyıllarda M.ağrip ve Endülüs'te İbn Tumert ve Muvahhicller hareketinin Kur'an eksenli iliya çabalarıd.ır. 16.- 17. yüzyılda Osmanlı İmparatqrluğu'nd~ toplumsal hayattaki ıslah çabasında I:er fusatti Kur'an'a vurgu yapan Kadızadeler de önemli bir ıslah hareketidir. Onlar, Kur'an'ın makamla okunmasına karşı çıkmış, herkesin onu manasıyla öğrenmesi, dinin hurafe ve bidadardan anndınlması için mücadele etmiştir. Benzer tecdit akımlan ve harekede.r, sosyal tefessüh, fikri kargaşa ve dini bozulmalar karşısında İs-· lam'ın asü kaynaklara dayalı daha salıili bir şeklinin yaşanması (Kıtr all a döiıiif) 1 1 44 • Eskiyeni 26/Balıar 2013 ve içtihada· yeniden dinamizm kazandır:ılması g~rekti.ğini her fırsatta savunmuştur. G~ümüzde etkisi daha derinden hissedilen yeni fikir akııpl an ve ii?Ja, tecdt~ ısiahat harekerleri ise 17.-18 yüz'yıllarda kendini 'g östermeye baş­ lamıştır. Müslüman düşünürler ve önderler, kendi dünyalannda yanlış giden şeylere çare ararken ilk olarak Kllı:'an'ın ve Hz. Peygamber'in sunduğu İs­ lam'ın ümmeti 'dirilteçeği' fikrine vurgiı yapmışlardır. Bu cümleden olmak üzere, Arabistan'da Muhammed b. Abdülve)ıhab'ın (ö. 1791) hareketi; Hindistan'da İmam Rabhani (ö. 1624) ve Şah Veliyyullah Dehle-:ı'riin (ö.. 1762) başlattlğı, Seyid Ahmed Han ile devam eden Diyobend merkezli (Darululüm-i D iyobend) hareketi ile Birelvi ekolü ve daha yakın z3.manıarda ortaya çıkan kimi akımlar; sömürgeciliğe karşı ulusal bilincin olgunlaşmasına kaynaklık eden ve 19. yüzyılda C?rta 've Kuzey Afrika'da yaygınlaşan Senusiye, Orta Afrika'dan Kızıldeniz'e kadar büyük bir İslam devletinin kurulmasını sağlayan Mehdilik, ~ijerya'nın kuzeyinde Pulani devlet:in.iiı kurucusu Osman dan Fodyo (ö. 18l7)'nun başlattlğı hareket; Kafkaslar'da Nakşibendi merkezli direniş; Orta Asya'da Us11l-i Cedid hareketi.; Mısır'da Abduh'un ön~ cülüğündeki Menar ok11lu çevresi; ·Endonezya'da Mıtha~JJnıed!Je, Malay'daki !Vmnı M11da (Genç Gurup) harekerleri ilk akla gdenleridir. ~unlar düşünce yapılanru ve hareket tarzlarını Kur'an'a dayandırmaya çalıştıklan gibi -İslam'ı da topluma egemen kılmayı amaçlamışlardır. Doğal olarak geçmişten miras aldıklan tefsir ve Kur'an'ın kop.uları üzerinde yeni tartışmalan devam ettirdi- _ ler.s Böylece· Afrika'dan Hindistan'a, Endonezya'dan Asya steplerine, K.ah!re'den İstanbcl'a yeni fikirler taşınmaya başladı. Tüm bu harekedere modenıis~ İslatJJ'Ctlık ya da -ıslah ve tecdit hareketleri gibi adlar verilmiştir. Bu akım­ Iann ana karakteri ihyacı Ölmaİan, ortak özellileri ise İslam'ı sonradan eklenen yozlaştıncı şeylerden arındırarak başlangıçtaki uygulamasıyla topluma· egemen kı.lıD.ayı ve içtihat kapısının açılmasını önermeleriydi. Elbette .bu tür öneriler, yeni fikirlerio ortaya çıkmasına çokbüyük katkılar sağladı veya ze. min hazırladı. Siyasi, sosyal ve düşünsel planda bi,iyiik yeniliklere kapı aralayan bu ihya ve tecdid harekederi, dış ve iç şardara karşı6 zuhur etmiştir. İs­ lam dünyasının dört bir yanın& ortaya çıkan yenilik hirekederi, bir yandan dış baskıya (dışa yönelik), diğer yandan donuklaşmış, h~afeleı:e karışmış din anlayışı ve dini düşünceye, toplumsal yapının bozulmasına (içe yönelik) tepkiliydiler. . B. Çağdaş TefsirdeBatı Etkisi İkinci faktör yani Batı'nın hikayesi daha farklıdır. Aydınlanma, siyasi ve ekonomik yapılanınada dini dışanda bırakmayı, onun yerine akıl, bilim ve hümanist esaslan koymayı öngörüyordu, öyle de neticdenrnişti. Sonuçta din, dar bir alana hapsedilmiş, sınırlan belli toplumsal faaliyedere indirgenmiş, İsmail Çalışkan/Geçmişle Gelecek Ansında Çağdaş Tefsi.rin Umumi Man.zarası • 45 insanın bütün ilişki boyudan alt üst olmuştu. yeni kültür ve medeniyetini bu temele oturtınayı başaran Batı, dış dünyaya karşı maddi başanlar da sağlayın- . ca, ii.rtiitıliik ve kmdilıe güven psikolojisi ile sahip olduklannı öteki(ler)ne empoze etmeye, hat:ta dayatınaya başlamıştı. Kendine özgü niteliklere göre imal edilen modem dünya ve onun ideolojisi modernizm, başkalan tarafından da kabul gönneli ya da benimsetil.me).i; din, inanç ve kültür dahil modernitenin önünde engel olarak görülen her şey terk edilmeliydi. Sö!Dürgecilik ve işgal­ ler, bunu sağlayacak en güzel araçlardı. Yardımcı elernanlar olarak da oryantalizm, okullar, ilmi araştırmalar, bas~ misyonerlik faaliyetleri vs. s;ı.yılabilir. 7 Meselenin bizi ilgilendiren tarafı biraz dramat.iktir. Şöyle ki, Batı medeniyeri ile birkaç yüzyıldır askeri karşılaşmalardan adeta yorgun düşmüş olan İslam dünyası, rakibinin yeni hamlesinin aslını ve malıiyecini arıladığında çok geç kalmış, bu hamlenin masumane ticari ve kültürel bir şey olmadığını acı da olsa görmüştü. Buna bilerek ya da bilmeyerek işbirliği yapanlar da dahildir. Öte yandan M~slüman dünyanın ruh, düşünce ve görece siyasi birliği 19.. yüzyılın sonlanna doğru iyice dağılmaya yüz tuto:iuştu. Nispeten temsil yeteneğini ve maddi gücünü Müslüman dünya lehine kullanmaya devam eden Osmanlı, direnmeyi sürdürdü, sonrasında başına gelenlerse hafızalarda tazeliğini hala korumaktadır. Arnk bir nostalji haline gelmiş olan ve Hıristiyan Batı gücü adına 9 Ocak 1853'te St. Petersburg'ta Rus Çan I. Nikola (ö. 1855) tarafından 'hasta adam'B diye tanımlanan büyük devlet 'ölmüştü'. Osmanlı Devleti'nin yılalışının dönemin en önemli gelişmelerinden birisi olduğunda şüphe yoktur. Bu olayın ardından İslam dünyasının istilası, işgali veya sÖ-' mürgeleştirilmesi daha da hız kazandı. Müslümaniann topraklannda)ci İsiam hakimiyeti, Batı hegemonyasına dönüştü. Türkistan~ Maveraunnehir ve Kafkasya ise Rusya ve Çin tarafından Müslümanlığı tamamen yok edilmek niyetiyle tasallut altına alındı ki bu iki gi;icü ortaya çıkaran Marksist-Kominist . ideolojinin Batı dışı bir ürün olarak telakki edilerneyeceği ortadadır. Sonuçta dünyanın dört bir yanındaki Müslüman bazı halklar bir süre sonra bağımsız­ lığına kavuştu ise de bir kısmı 1990'lı yıllara kadar işgal alunda kaldı. Doğrusunu söylemek lazımsa İslam dünyası, 'güçlü' iken 'z.ayıf olan' konuma düşmüştü. Böylesi bir darbağazda Müslüman toplumlar, özellikle önde gelen ve siyaset adamlan, seküler bir dünya ile karşılaşmış ve onlan kendi kültürel ve toplumsal hayatıyla kiyas etme durumunda kalmıştı. .Bu da doğal olar* bir medeniyerin yeniden yorumlanması ve yapıla.pması gerektiği fikrinin benimsenmesi sonucunu doğurmuştur. Bahse konu dönemi İslam medeniyetinin önemli bir aşaması saymak hatalı olmaz. Zira bütün Müslümanlar kurtuluş ve hal çareleri ararken Batılı yönte.m. yönetim ve düşünce yapıla­ nnı benimseyenlerin oranı oldukça yüksek olmuştur. 20. yüzyıldaki laikleş­ me-İslamiaşma ikilemi bağlamında laik-milliyetçi Müslüman devletlerin kudüşünce 46 • Eskiyeni 26/B:ıhar 2013 rulması bu oranın en somut işaretidir. Elbette bu durum, çok önemli kıni­ malara neden oldu. Tam bu sıralarda İslam dünyasında uzun süreden beri devam ede-gelen geri .k.aJ.n;uşlık ve buna tuz biber olan Batı karşısındaki yenilgi üzerine yeni bir muhasebe başladı. Hemen belirt;elim ki, yaklaşık iki yüz yıldır geri kalmışlığın sebeplerinden birisinin 'Kur'an'dan uzaklaşma' olduğu tezi ileri sürülmüştür. Daha eski bir belge v-ar mıdır bilmiyorum, ama 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı bu durumu resmi ağızdan açık biç şe­ kilde dile getirmiş ve bu düşünce savunulmaya devam etmiştir.9 Tartışmala­ rın odağında siyasal konular kadar elini. konular da vardır. Bunlar içinde Kur'an ile ilgili olanlan, Kur'an anlayışı, Kur'an'ın Arapça dışındaki dillere tercümesi, Kur'an'ın yeniden tefsir edilmesi ve yeni bilimsel gelişmeler karşı­ sında Kur'an'ın konumu gibi alt başlıklarda ele almak mümkündür.tO Bu bağlamda Kur'an'ın ilmi bir araşt:ır:ı:rui konusu ve bilgi kayn~ olarak daha fazla ele alındığını söylemeliyiz. Şüphesiz bunda ön yargılı da olsa oryantalist araştırma ve tetkiklerin olumlu bir yansıması olmuştur. Velev ki, onlara cevap niteliğinde de olsa en azından onlao tahrik etmesi bakımından olumlu bir katkıdan bahsedebiliriz. İşin ciddiyetinin farkına varan ulemarun ister geçmiş literatürü tahlil ve tenkite tabi tutsun isterse çağdaş metot ve imkanlarla derinlikli çalışmalara imza atsın, çalışmalan ister savunmacı ister reddiyeci olsun, elbette minnede yad edilmeyi gerektirir. Müfessirler de ·yeni zamanla.tın çağnsıriı ·ve fikirlerini belki geç algıladı ama ona bigane kalmadı. Böylec~ tefsir disiplini ilmi tetkik ilanı .olarak büyük .ivmeler kazandı, yavaş yavaş K;ur'an'a yeni yaklaşımlar ortaya çıkmaya başladı. Bütün bu faaliyederin, aynı zamanda, Batı gücünün etkilerine karşı İslam toplumunu elini ve fikri bakımdan . korumak. amacına matuf olduğunu söylemekte bir beis görmüyorum. ' Hıristiyan tabiatlı bir medeniyet mensuplarının, dinsel renklerini oldukça silikleştirerek, onun yerine farklı anlayış, ruh, biçim, kurum v~ kuruluşlan ile modemi:(!ll adı alunda yeni bir medeniyet yaratmayı başarması, büyük bir olaydır. O sadece kendi pei:iferisinde kalmayıp hala dünyayı sarmaya ve sarsmaya devam etmektedir. Burada modernizmin Rönesans ve aydınlanma ­ nın bir ürünü, aydınJanmanın kurucu ögelerinin de sekülerlik, akılcılık, özgürlük, hümanizm, ilerlemecilik olduğunu malumu ilam babından bir kez daha tekrarlıyorum. Aslında şunu belirtmek istiyorum: Batı, modeÔıizmi insanlığın ulaştığı niliai nokta olar4k alırken Müslümanlar ondan geri kalmamanın mücadelesine girişmiş olsa da temel dinamikleri, saikleri ve hedefleri bakımından o tip bir modernizme ulaşmalarının çok kolay olmadığı açık­ tır. Belki ' Müslüman modernitesi' denilebilecek bir olgu ortaya çıktı ki, bunun gerçek modernizm ile örtüşmesi. mümkün değildir. Her şeyden ·önce· İslam dininin yapısı ve insan üzerinde oluşturduğu etki buna imkan tanımaz. İsmail Çalışkan/Geçmişle Gelecek Arasında Çağdaş Tefsiı:in Umumi Mao.zar.ısı • 47 Eğer bir değişim olacaksa kendi içinden ve öz dinamiklerinden hareket etmeli ki anlamı olsun ya da olumlu bir sonuç alınabilsin. Batı faktörü tamamen işgal ya da olumsuz ilişkiler düzleminde bina edilemez. Osmanlı'nın durumu buna örnek olabilir. 'Zihniyet değişirninde, Batılı ülkelerle artan ilişkilerin ve açilan elçiliklerio özel bir yeri vardır. Elçiliklerde seküler bir anlayışla yetişen Osmanlı aydınlan, modernleşme eğilimini seçmiştir. Mesela, 1720'den itibaren Paris'te elçilik görevi yapan Yirmi Sekiz Melımed Çelebi sefaretnamesinde, o güne kadar görülmemiş bir şekilde Batı kültür ve medeniyetine bayranlığını dile getirmiştir. Batıhlaşma e~ saray ve ordu g;bi .resmi kurumlardan başlayarak, mimad, musiki, giyim-kuşarn ve hayat tarzını da etkilemiştir.'ll . . Batı dolayımında yaptığımız açıklamalardan şu çıkanma vanyoruz: Devleti çözülenin zihniyeti de çözülür: Bu cümlenin öğeleri ye.r değiştirebilir, hangisinin öncelik taşıdığı da tartışJlabilir. Her iki d~ da 19.-20. yüzyıl, Müslüman .dünyanın . varlık alemindeki meveudiyetinin dramatik bir göstergesi gibidir. Bu durumun doğurduğu ruh hali ise çok daha dağuuktı.r. II. 19-20. Yüzyıl T efsirinde Öne Çıkan İsimler Bu yazının konusu olan ·dönemde Kur'an tefsiri, tercümesi ve diğer çalışma­ larla öne çıkarı bazı isimler şunlardır: Çemaleddin Afgani (ö. 1897 ), Muhammed Ali Şevlcini (ö. 189'8), Alusi (ö. 1898), Seyid Ahmed Han Babadır (ö. 1898), Muhammed Sıddık b. Hasan Babadır H,ao Kannud (ö. 189.8), Muhammed b. Ahmed İskenderini (ö. 1898), Muhammed Abduh (ö. 1905), Cemaleddin Kası..ml (ö. 1914), Ahmet Muhtar Paşa (ö. 1918), M. Reşid Rıza (ö. 1935), Muhammed Marmarluke Pickthall (ö. 1936), M. Kerim BakU.vi (ö. 1937), Muhammed İkbal (ö. 1938), Taotavi Cevheri (ö. 1940), İbn Badis (ö. 1940), Elmalılı M. Ham~ Yazı.r (ö. 1942), Ubeydullah Sineti (ö. 1944), Mustafa Meriği (ö. 194?), Konyalı Mehmed Vehbi (ö. 1949), Musa Carullah (ö. 1949), Mevlana ·Muharnmad Ali (ö. 1951), Ömer Rıza Doğru! (ö. 1952), Yusuf Ali (ö. 1953), Ferid Veeeti (ö. 1954), Abduı:rahman Nasr S'adi (ö. 1956), M. b. Abdullah Draz (ö. 1958), Muhammed Zarif Kaşgari (ö. 1958), Ebu'l-Kelam Azad (ö. 1958), Mahmud Şelrut (ö. 1963), Hasan Basri Çantay (ö. 1966), Seyyid Kutub (ö. 1966), Emin el-HUli (ö. 1966)~ M. Tahir. İbn .Aşılr (ö. 1973), M. Emin Şinkiti (ö. 1973), Muhammed Ebu Zeh.re (ö. 1974), Ebu'l-Aıa el-Mevdudi (ö. 1979), M. Hüseyn Tabatabai (ö. 1981), Gulam Ahmed Pe.rviz (ö. 1984), M. İzzet Derveze (ö. 1984), Said Havva (ö. 1989); · Fazluı:rahmao (ö. 1990), Muhammed Esed '(ö. 1992), Mehdi ·Bazergao (ö. 1995), Muhammed Gazali (ö. 1996), M. Ahmed Halefullah (ö. 1997), Emin Ahsen Islahi (ö. 1997), M. Mütevelli Şaravi (ö. 1999), Aişe Abduı:ralıman (ö. 48 • Eskiyeni 26/Bahu 2013 1999), Muhammed Hamidullah (ö. 2002), Zeyneb el-Gazali (ö. 2005), M. Abid el-Ca.biri (ö. 2010), M. Hüseyin Fadlallah (ö. 2010), Muhammed Arkun (ö. 2010), Roger Garaudy (ö. 2012), M. Ali Sabuni (d. 1930), Celal Yıldınm (d. 1932), Süleyman Ateş (d. 1933). · Burada saydıklanmız dışında elbette birçok isim vardır. Bir makalenin hacmini zorlamamak için bahse konu dönem tefsirioin genel karakterini yansı­ tan birkaç müfessire kısaca değirieceğiz. Yukarıda da vurguladığımız .üzere bu süreçte önemli bir yeri temsil ettiğinden Şah V eliyyullah Dehlevi ile baş­ lamak uygun olacaktır. Zira o, çağdaş dönem müfessir nitelemesi ile isminden en çok bahsedilen Seyyid Ahmed Han'ın 'rasyonel süpernaturalizm'inden gelenekçi girişimiere kadar hemen her hareketin temel fikirlerini oluştu­ ran isimdir.t2 17 .·:18. yüzyıllarda Batı merkezli siyasal ve toplumsal büyük dönüşümlerin meydana geldiğine değinmişt:i.k İngiltere'nfü 1767'de Hindistan'! idaresi altı­ na alması karşısında bile, 'Müslüman dünya Batı'nın ben,zeri görülmemiş meydan okuyuşunun ~ olarak farkında değildi henüz. Delhill Şah V eliyyullah, yeni ruhu anlayan ilk kişiydi. Kültürel evrens'ellikten kuşku duyan ama Müslümaniann miraslannı korumak_için_birleşeceklerine inanan etkili bir düşünürdü. Sünnilerin ve Şilierin ortak bir zemin bulmalan gerektiğin:e inanıyordu. Hindistan'ın yeni koŞullarına d~a uygun hale getirmek için şeriatı yenileştinneye çalıştı. Onun sömürgeciliğin sonuçlarına ilişkin bir önsezisi var gibiydi. Oğlu İngiltere'ye karşı bir cihada önderlik edecekti.'13 Dehlevi'ye göre Hicr suresi 9. ayette bahsedilen, 'Kur'an'ın korunması, onun 'tefsiri'dir; 'Onun açıklanması bize aittir' (75 Kıyamet 19) ifadesi ise, 'her bir toplum ortamında Kur'an'ın tefsir edilme imkanının sağlanacağı'na işaret eder.t4 O, Kur'an'ın anlaşılması ve yorumlanması için yeni ve si'şteınatik bir usuf geliştirme çabasına girmiş, sonunda ei-Fevf?ji'I-Kebfr isimli eserini telif etmiştir. Dakik ve tahkiki bir çabanın ürünü olan bu eser, gerçekten de Tefsir UsUlü'nde cidcli bir adım olmuştur. Birbirine zıt görüşleri . ve konulanuzlaştırınada ınahir olan Şah Veliyyullah, mensuh edilmiş ayetler için }rinni sayısını bile çok bulmuş, klasik nesh teorisini eleştinniştir. Kur'an bünyesinde nesh vakıasının olmadığına dair daha radikal bir çözüme varatilasa da nesh edilen ayetler sayısının beş olduğunda karar kılmıştır.lS Dehlevi'oin fikri mirasından çok sayıda insan riasiplenrniştir, fakat bunlar içinde farklı bir çizgiyi tutturan ve adından en çok bahsettiren Seyid Ahmed_ Han'dır. Tabii ki o, manevi üstadının çizgisinde ama zaman zaman ondan çok uzakta 1slam'ı ve Kur'an'ı geleneksel bozulmalardan arındırma' gayretiyle Kur'an'ın akılcı bir yorumuna girişmiştir. Çağının çevresel şartlannı gözlemlemiş bir entelektüel olarak, eğer Müslümanlar taklitten kurtulmayıp iki İsmail Çalışkan/Geçınişle GelecekAı:asında Çağdaş Tefsi.rio Umumi ManzarasL • 49 ana kaynağı (Kur'an ve hadis) modern bilimin verileriyle telif etmezlerse İslam'ın Hindistah'da yok olacağı endişesini taşunıştJ.r.16 Onun, İngiliz işgali altındııki Müslüman toplumun hangi yöne gitmesi, nasıl bfr toplum düzeni kunnası gerektiği arayışlarında bir İngiliz taraftan olarak aktif rol aldığını unutmamak lazımdır. Ahmed Han'a göre tefsir literatürü, ~ kelam, Kur'an'ın i'cizı ve icazı gibi ikincil problemlerle doludur. Bu nedenle o,.tefsir yazmadan önce et-Tahnrfl Usuli't-Tejsfr adlı eserinde on beş maddelik kendi tefsir ilkelerini geliştirdiP Bu usulü Kur'an ayetlerine dayanarak çıkardığı için tefsir külliyatına bakma geregi duymadığını söylemiştir. Özetle Kur'an, Peygamber zamanındaki dil yapısının iyice aniaşılmasıyla ve kanun-i fitrat (tabiat kanunu) çerçevesinde tefsir edilebilir. Kur'an, Allah'ın kelamıdır, sağlam ve gerçek vahiy ürünüdür,· biçbir ekleme ·çıkamıa olmaksızın bugüne gelmiştir. Nesh, tefsir için geçmiş­ te yararlı bir araç olsa da reddedilmesigereken bir doktrindir. Kur'an vahyi, tedrici aşamalarla gelmiştir. Ondaki abiret, ·melek, cin, şeytan, kozmolojiye dair anlatımlar bilimsel bilgi ile yorumlanmalı dır. Zira İslam ve modern bilimarasında biçbir çelişki yoktur. Bu yorumlar, tabiatta belirli fizik ve mekanik kuralların geçe.cliliği fikrine dayanır. Onun bu riatu.ralizmi, yaşadığı dönernin bilim insanlarının anladığı tabiatile uyumludur. Akıi da burada büyük fonksiyon icra eder, zira ilahi hukuk insan aklıyla zorunlu olarak uyum içindedir, dolayısıyla vahiy-akıl özdeştir. On beş maddelik usUlü, vahiy .ve tabiat kanunlarını vurgular. Kela.mi mevzularda geleneğe zıt aşın yoru.rnlarına karşın hu.kuki konularda fıkhın ·günün bağlarnma uyarlanması için önerdiği değişiklik­ lerde yapıcı :ve dinamik düşünceyi korur. Hadisleri inceledikten sonra birÇoğunun Peygamber'e aidiyetini kabul etmez, ulemaya hasredilen icma ilkesiıli l:eddeder_. 0,. gerek Klır'an anlayışı, gerek metodoloji ve ge-rekse yorumları sebebiyle çokça eleştirilmiştir. Çok utakta değil, kendi destekçisi olan ve geleneğe karşı bütünüyle modem anlayışla İslam'ı yorumlama çabasına giren : Muhsin Mülk (ö. 1907), onu aşın tabiatçılıkla (nat11r_a/isf) suçla.mış, bu görüşe günümüzden de katılan olmuştur. lS Görünüşte muhkem ve uygulanabilir bir yöntem· olarak duran Ahmed yöntemi, insan aklının Ku.r'an'ı anlaillfldaki sıoırlannı oldukça zorl.amıştJ.r. Te'vili ~n rahat hareket alanı olarak kullanan müfessirlerdendir. Muhkem olarak kabul ettiği ayetlerde çok fazla yoruma gitmese de müteşabih ayetlerinfarklı şartlar ve çağlara uygun yorumlara açık olduğunu sayunarak, bütün sembolik, akli ve ilmi açıklama ve yorumlarını bu çeşi~ ayetler üzerinde sergilemiştir: Hz. Adem'in bir şahsı değil insan oğlunun tab~tını temsil ettiği; ruhun ölümsüzlüğü; mucizelerin tabiat kanunları ile çatışamayacağı; Hz. Muhammed'in tek mucizesinin onun büyük peygamberlik rolü, miracın ise bir deneyim olduğu; meleklerin yaratılmış nesnelerin bir niteliği ya da Han'ın SO • Eskiyeni 26/Balııır 2013 insanı kötülüklerle mücadelesinde cesaretlendiren ilahi moral destek sayılabi­ leceği; şe~ insanın kötü tabiatına işaret ettiği, cinin ise ·şer, hastalık ve diğer uygunsuzlu.klann. yansıması veya 'çöllerde, tepelerde ve ormanlarda yaşayan yabani insanlar' olduğu; Aslıab-ı kehfin ' mumyalandığı için uzun yıllar bozulmadan kaldığı; Zülkarneyn'in :MÖ. 247'deki Çin imparatoru Çi V ang Ti'yi anlattığı; cihad'ın ve Peygamber'in savaşa katılmasının normal bir durum sayilinası gerektiği; geçmişten devralındığı için Kur'an'da himaye edilen köleliğin hwnyete ters düştüğü ve ideal İslam'da.yeri olmadığı, Muhammed suresi 4. ayetin (hürriyet ayeti) köleliği yasakladığı; Nisa suresi 4. ayetin kadın-erkek ilişkilerini sevgi temeline bağlayarak çok eşliliği yasakladı­ ğı ys.t9 Hindistan Altkıtası'ndaki fikri hareketler, bölgedeki sosyal uyuşmazlıklann manevi bir yansıması gibidir. Ahmed Han'dan sonra, onun aksine İngiliz . işgal yönetimine muhalefet eden, biri din ile bilim arasındaki hakiki ilişkinin çelişki değil karşılıklı uyum hali olduğu, diğeri de ibadet ve inançlardaki farklılıklara rağmen evrensel bir c1i.ılln gerçek varlığını keşfetme şeklinde formüle ettiği ikili · açılımdan hareketle Terciimamt'I-Kı1r'an'ı yazan Ebu'l-Kelam Azad'dan, çağdaşçı yenilikçiliğe en dinamik ve iyi organize edilmiş meydan okumanın başını çeken, hem köklere bağlı hem de Kur'an'ın rehberliğinde şeriatı yenilemeyi, sadece Pakistan'ı değil bü~ qünyayı değiştirmeyizo göze alan Mevdudi'ye21 kadar birçok müellifin tefsirde kalem oynattığını görüyoruz. Burası Ehl-i Kur'an ve Ehl-i Hadis, Tebliğ Cemaati gibi birçok akımı, Sünni-Şii geı:ili.ıİll, dini aşınlıklan vs. bünyesinde bulooduran bir bölgedir.. Günüm~deki çatışmalar da bir yönüyle dini naslann yorumu ile ilgilidir. Bölgenin tefsir faaliyetini genel olarak değerlendirdiğimizde, Kur'an'ın mahiyeti ve günlük hayata yansıması ile ilgilendiğini, tefsirin geleneksel meseleleri ile çok uğraşmadığını, Ulfunü'l-Kur'an'ın bir t~afa bırakılar3.k tek başına Kur'an'ı esas alan yeni ama daha kişisel bir usUle dayanıldığını görüyoruz. İslam coğrafyasının bir başka köşesinde yaşayan Muhammed Abduh, gidişat­ tan memnun değildir. Müslümaniann geri kalmıŞlığını peşinen kal:mllenen22 müfessir, bir yandaiı ülkesinin işgal edilmiş olması, bir yandan dini düşünce· ve yaşamdaki bozulmalar, bir yanda yoksulluk gird~bı ve nihayet bütün dünyada kuşatılmış bir Müslüı:ria.n ümmete yol göstermenin der~d~. İlk· adım, sahih bir akideyi_yerleştirmektir ve bunun tek yolu vardır: Kur'an'a yönelmek. Onun teorik ve pratik hareket stratejisinin dinamiklerinin başında ?kıl gelir. Al-i İmran suresi 3. ·ayetteki j11rkan kelimesine, "insanın bakla batıl arasını ayırabildiği akıl"23 anlamını vermesi, aklı temel ölçütlerden birisi24 olarak kabul ettiğini gösterir. HiktJJet kelimesine de 's~ iliro'25 anlaminı vererek sistemindeki akıl-ilim birlikteliğini Kur'an'la destekler. Ona göre 'insanın dört hidayet kaynağından üçüncüsü olan akıl'26 Allah'ın, bir lütfu İsmail Çalışkan/ Geçmişle Gelecek Arasında Çağdaş Tefsirin Umumi Manıarası • .St olarak İslam'la uzlaşır, dahası aklı kul.lanrnayı ve akıl ile tabiatı arııştınnayı emreden yegane din İslam'dır.27 Abduh'un eserlerinden anlaŞıldığına göre kaynak sadece Kur'an ve sahih süı:inettir, akıl ise _değerlendirmede temel ölçü olmalıdır. 28 Onun akılcılığı, tamamiyle İslam'ın ana kaynaklan ile geleneğin­ den devşirilmiş. ve yaşadığı çağın· anlayışına uygun bir dille ifadelendirilmiş olup çağdaş rasyonalite ile tam bir mütekabiliyeti ve ilgisi yoktur.29 O, İs­ lam'da aklı aşan şeyleriİı olduğunu, bunlara inanarak gerçekliklerini kabul ettiğimizi söyler, aklın sınırlılığını vurgular,30 pozitivist düşünceyi eleştirir ve reddeder. İşte Müslüman akılcılığı ile rasyonalizm arasındaki en kalın Çizgi burasıdır.31 Bu yüzden sadece Abduh değil, İslam'ın ana kaynaklanna inanan hiç kimsenin salt !rasyonalist' nitelem~sinl hak etmediğini söyleyebiliriz." Abduh, Allah'ın kudret ve yüceliğinin nişanesi (ayet) olan tabiatı ve tabiat olaylannı araştırmada sebep-sonuç (illfyet/ nedense/lik) ilkesini kullanmacia Ahmed Han'dan daha ihtiyatlıdır. Bazı ayetlerin ilmi yorumlannda bu temelden hareket eder, mucizelerin bir kanuna tabi olarak cereyan ettiğini savunur. Bu metodik yaklaşımda Batı bilim ve fikir paradigmasından etkilenme:nin olduğu söylenebilir. Abduh'a göre İslam, . beşerin aklını harekete geçirjr, kainat hakkında düş_ünmeye, sebepleri araştırmaya teşvik eder. Kur'an, toplumun tabi olduğu yasalar gibi tabiatın da kanunlan (siimıetJII!ah) olduğunu anlatır. Allah'ın koyduğu tabü sebepleri (doğal olaylana yasalannı) reddet• rnek bir nevi sapıklıktır. Bu illiyet prensibini kabul ettiği için o, detennin.ist kabul edilemez.32 Bu yaklaşımlan nedeniyle o, ilin; asn tefsinD.i.n33 öncüsü sayılmıştır. Ha~ılı, Tejsfm'I-Menalın son iki yüzyılda isiarn düşüncesindeki gelişmelerin tefsire yansımasını en güzel belgeleyen eserlerden birisi olduğunda şüphe yoktur.34 Ona göre Kur'an mutlaka tefsir edilmelidir. ccBu çağın bazı insanlan şöyle diyebilir: Tefsire ve Kur'an üzerinde düşün­ meye gerek yoktur. Çüı;ıkü önceki imamlar kitap ve ,s ünnet üzerinde düşün­ düler, onlarçl.an hüküm çıkardılar. Bize düşen onlann kitaplanna bakmak ve bunlarla yetirunektir. -İşte bazı kimseler böyle iddia ediyoı:lat. Eğer bu iddia doğru kabul edilecek olunursa, o zaman tefsirle iştigal etmek abes bir iştir, önunla uğraşmak vakti boşuna harcamaktan başka bir. şey değildir. Bu iddia Hz. Peygamber'den müminlerin sonferdinekadar ümmetin lemasına terstir. Bir Müslümanın aklına böyle bir fikir nasıl gelir, bilemiyorum?"35 Abduh, tefsiri ikiye ayırır. ~irincisi; kuru, Allah ve kitabından uzaklaştıran tefsirdir. Bu tür tefsir, Kur'an lafızlannın tahlili, cümlelerin i'rabı ve edebi sanatsal inceliklerini açıklamaktan başka bir şey değildir, bu yüzden bunlara tefsir bile denilemez. İkincisi; Kur'an'la yol gösteren, insaniann dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmasına yardım eden tefsirdir. Bütün çabalar bu maksacia ulaşmak içindir, müfessir, Kur'an'ı böyle anlamalıdır. Tefsir faaliyetinde yapılacak olanlana tamamı bu en yüce hedefe tabi vqa onu elde etmeye araç 52 • Eskiyeni 26/Bahar 2013 olınalıdır.36 Dolayısıyla "onun tefsiri, ahlaki bir toplumun inşasını sağlayacak akidesi sağ~ nefsini kötülükten koruyan, akıllı ve şuurlu bireylerin yetiş­ mesi için bir araçtır."37 Bu amacı gerçekleştirri:ıek için, kendisi, "Kur'an'ı kitlelere pratik bir usulle açıklamaya çalışmıştır."38 Tefsir · tarzı geleneksel tefsir tarzından pek farklı olmamakla birlikte en ayırt edici özelliği, metnin elverdiği her yerde ahlak dersleri vermeye çalışmasıdır.39 Bu tefsir, ilk defa · ciddi olarak Kur'an'ın bir kurtuluş ve yaşam sistemi stinduğunu gösterme, onun modem dünyaya, akla ve bilime aykın olmadığını ispatlama gayretinin . bir ürünüdür. Abduh'un usUlü beş maddeden· ibarettir: Kur'an'ın dil üslüplarıru bilmek; insanlığın geçmişi ve şimdiki halinden haberdar olmak; Kur'an'ın bü~ insanlığa yol göstermesi stratejisini bilmek; Hz. Peygamber'in siretini bilmek; Kur'an'ın kullandığı kavramiann hakiki manalarını anlamak. Müfessir bunu, şu ya da bu şahsın söylemesi veya anlamasına itibar etmeksizin dilcilerin kullandıkları Şekil ve anlamlan ile ortaya koyar. Çünkü tenzil.sırasında kullanılan kelimelerin anlamlan, bir müddet sonra değişmiştir. ''Lafızlan hakiki manalanndan başka manalara çevirmek ancak salıili bir delil ile caiz olur."40 diyen Abduh, başka bir yerde Kur'an · kavramlanna dilin kaldıramayacağı anla.m lann yüklenmesini kınar.41 Aynca Kur'an merkezli tefsiri benimsediği için rivayetler konusunda oldukça ihtiyatlı davranmıştır. 42 O ve öğrencisi Reşid Rıza, alıkarn ayetlerinde büyük oranda geleneksel yaklaşımı takip etmişler, bu çerçevede mülahaza edilen nesih teorisini de reddetmemişlerdir~43 A}?duh'un başlattığı yeni tefsir anlayışı, şüphesiz kendisinden sonraki bütün tefsir çalışmalaiında bir şekilde yankısını bulmuş, bu etki en çok Mısır'da görülınüştür.44 Fikir ve metotta onun takipçisi olan öğrencisi Reşid Rıza, Mustafa Merigi ve Mahmud Şeltılt, Kur'an'ı çağın bilimsel bilgileri ışığında yorumlayan Tan tavi Cevheri, 0nun arzuladığı toplumsal mesajlan·belki de en güzel şekilde yansıtan· Seyyid Kutub gibi birçok isim bu yolda yürümüştür. Öroeğin Kutub'un tefsir yazmadaki amacı, insaniann ~gil.erini Kur'an'a döndürmek, böylece onu, sadece Allah'ın nzasını kazanmak için değil, ayru zaıruinda mesajını, çağdaş asnn zorluklan ile yüzleşirken müracaat edilecek bir rehber olarak sunmaktı. Tali arİıaçlardan bazılan ise, Müslümanlara Kur'an ilkelerini· öğretmek , Kur'an'a dayalı adaletli ve ahlaklı bir toplı.ım vücuda getirmek, materyalist düşüncenin yanlışlığını ortaya koymaktı.45 Hindistan ve Mısır'da/Afrika'da tefsir alarunda yeni gelişmeler yaşarnrken İstanbul merkezli ilim-kültür çevresinde, Kur'an'ın Türkçe'ye tercümesinde . bir talam kıpırdanmaLin saymazsak, ciddi bir yenilik göze çarpmaz. 19. yüz.yıl ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde o . bölge ulemasının başka meşguliyederi sebebiyle gözle görülür bir t~fsir etldnıiği yoktur, neredeyse bir asır daha tefsir adına kaybedilmiş devredir. Ciddi atılım Türkiye Cumhuriyeti'nin ku'- İsmail Çalışkan/Geçmişle GelecekAtasıoda Çağdaş Tefsi.rin Umumi Manzamsı • 53 rulmasından sonrası Elma.lılı Harndi Yazır eliyle gelecektir. Yazır'ın tefsiri, . adeta akanıete uğramış bir faaliyeıln . yeniden ·d.irilmesini sağladığından dönemin en gözde ve rakipsiz ürünü olmuştur. Yazır, halkının elinin kitabını kendi elilinde okuması ve anlamasını önemseyen Osmanlı sultanı IV. Mehmet (Avcı Mehmet) (ö. 1693)'in teklifi ile Türkç~'de ilk tercüme-telif kanşUİll bir eser olan Tefttr-i Tii?Jan'ı yazan Tefsiri Mehmed Efeneli (ö. 1699)'nin46 ardılı sayılrnalıdır. Şayet Tefttr-i Tii?Jan'dan sonra bu tarz çalışmalar devam etseycli Türkçe tefsir faaliyetinde büyük bir gelişme gerçekleşebilircli, ancak bırakın gelişmeyi bu eser dahi matbaanın "İstanbul'a girişinden yaklaşık iki asır sonra basılab.il.ı::ı:ıiştir. İdeal bir tefsir olmasa da alaiıındaki ilklerden olan Tefitr-i Tibyan'dan sonra uzun bir durağanlığın ardından ancak Hak Di~ıi K11r'at1 Dıli yazılabilrniştir. Durağanlığın ve ciddi bir atılım meydana gelmemesinin önemli nedenlerinden birisi dil olmalıdır. Şayet Türkçe'de telif edilmiş ilk en güzel ve muhkem tefsir olan Hak Dini .Kı.tr'an Dili yüz yıl önce yazılıpış olsaydı, muhtemel bir atılım kaçınılmaz dı. Yazırnından yanın asır sonra Türkiye'de tefsir sahasında en elikkat çekici atılımın gerçekleşmesi buna bir"delildir. Yazır, tefsirinde geleneğin yolunda yürüyen, ona. tam bağlı ve sonuna kadar savunan, ama çağını görerek geleceğe de yönelen bir tabiatı yapsıtmıştır. Klasik tefsir tarzını benimsediği için eski kaynaklara daima müracaat eder, onlara bağlı kalır. Bu açıdaiı geleneği aşan yo.rumlara pek rastlanmaz, farklı bir tarafı ilmi tef*e yer vermesidir. O, bazı ayetler47 ile ·"Kur'an' da her şeyin bilgisi indirilmiş ve her şey açıklanmıştır." ve . ''Devemin ipi kaybolsa onu Allah'ın kitabında bulurum" türünden rivayetlerde~ yola çıkarak, Kui:'an?ın dünya ve ahiret h~daki bütün ilimleri içercliğini, onunla insan zihninin hissetme seviyesinden aklen kavrama düzeyine çıkanldığını, ayetlerin insanı . düşünmeye yönlendircliğini, .tefsirlerde ilmi konulara yer verenlere kızınanın doğru olmadığını, ilmi keşiflere açık olmak gerektiğini söyleyerek bilimsel tefsire sıcak bakar.48 Müfessirio, ayetleri zamanının fen bilgilerfu.e göre açık­ layıp yorumlamayarak dondurmasının kabul eclilemeyeceğini de belirtir. Yine zamanın bilimi, ayetlerin zahiri anlamına uymadığında Kur'an'ı bilime değil, bilimi Kur'an'a uydurmak gerektiğini savunur. Çünkü aye~er bilimin verilerine göre yommlanırsa, bilim değiştiğinde hatalı bir yorum ortaya çıkar. Müfessir bu tür yanlışla,ra düşmernek için nazariyelere değil, ispat edilmiş sonuçlara dayanmalıdır: Nihayetinde ilmi ilerlemeler ve keşifler, Kur'an'~ muhtevasına aykın gitmemiş, aksine on,un aniaşılmasına yardımcı olmuştur. 49 Yazır'ın açıklamalarından hareketle eliğer müfessirlerde olduğu gibi, Kur'anbilim uyumunu gösterme ve savunma amaçlı olduğunu, billinsel tefsirin meşruiyetini ve gerekliliğini Kur'an'da her bilginin olduğu fikrin~ dayandır.: dığını söyleyebiliriz. Bu duiumun sebebi, İslam aleyhtarlannın nisbi geri 54 • ~kiyeni 26/Bahaı: 2013 kalroışlığı koz olarak kullandıklan meselelerde Müslümanlai:ı uyarmak ve i . bilgilendirmek; Kur'an'ın ve dinin gerilerneye neden olduğu iddialanot geçersiz kılmak; İslam'ın ilme verdiği değeri ve Kur'an'ın ilmi gelişmelere aykı.n tarafının olmadığını göstermek; İslam'ın aksiyonel yönünü, öğrenmeye ve araştırmaya teşvik edici ruhunu ortaya _koymak; İslam dünyasındaki sosyokül.türel yapıyı ıslaha ve bilimsel atılırnı sağlamaya teşvik etmektir. Bu yaklaşım tarzıİlda çağdaşı müfessirletle benzer bir zihniyete sahip olduğu söylenebilir.so Doğa olaylarında nedensellik (iii!Jyel) düşüncesi, onda da vardır. Nitekim muci.Zelerin zamanın bilim· anlayışı, illiyet prensibi ve tabiat kanurilanyla izah edilebileceğini düşünür.Sl Bu anlayışını inceleyen bir araştırmacı, ele aldığı konular ve· onla.n değerlendirme biçimine bakarak onun modernist olduğunu savunmuştur.S2 20. yüzytlcj.a Batı'ya, Oryantalist Kur'an çalışmalan dışında, içerden yani büyük kısmı .s onradan Müslüman olmuş Müslüman müellifl.erin çalışmalan damga vurmuştur. Pickthall'dan Murad Wilfried Hofmann ·(d. 1931)'a kadar birçok isim bulunduklaıl ortamlara Kur'an'ın mana ve ·mesajını taşımanın gayretinde olınuşlardır. Bunlar içinde Batı'da kendisinden en çok söz ettiren ve meal-tefsiri. itibar gören Muhammed Esed, bir yanıyla içinde doğup büyüdüğü Batı'ya, bir yanıyla İslam dünyasında tartışmaların odağındaki Hind kıtasına, bir yanıyla da Mısır-Arap Yanmadası'na ve her halükarda da İslam tefsir geleneğine bağlı. bir müfessirdir. Bu kadar toplamdan nasıl bir tefsir çıktığı gerek meal-tefsiri. ve gerekse onun üzerine yapılan çalışmalarda yakın­ dan görülebilir. Onun .The Message of The Qıtr'a11'ı yazmadaki amacı, inançbilinç kayaaşmasını gerçekleştirmek, Müslüman bilinci inşasına yardımcı olmak, Kur'an ahlakını bireysel ve sosyal yaşarnın ölçüsü olarak yerleştirmek, azami ölçüde mesajı bugüne taşımak, özel olarak da rasyonalist ve pozitivist paradigmanın egemen olduğu Batı qünyasına Kur'a.Öi mesajı götürmek şek­ linde özetlenebilir. Kısaca buna vahyi bilgiyi ve bağlamı güncelleştirmek de diyebiliriz. B:u nedenle, 'tevhit', 'Allah bilinci (takva)', 'sorumluluk' gibi özgün Kur'an öğretilerini her fırsatta vurgulamıştı.ı:. Çünkü onlar, Müslüman bilincinin temel inanç, düşünce ve davranış ilkeleridir. Bu eserde müellifin · geliştirdiği özgün usUl, met11i11 i11diği andaki anlam ile so11raki tıesi//ere olan 1/Jesqjm tespiti şeklinde özetlenebilir. Her fırsatta vurguladığı iki nok-ı:a ise Kur'~'ın evrenselliği ve anlaşılır oluşudur. Evrenselliği şu üç özelliğinden kaynaklanır: O, soy-sap, ırk, kültür gözetmeden bütün insanlığa hitap etmeh."tedir; insanın akıl ve sağduyusuna konuşur, dolayısıyla körü körüne inanılacak dogmalar öoermez; vahyedildiği günden beri tek bii: harfi değişmeden gelmiş, bundan sonra da öyle kalacaktıi. Kur'an her türlü iç çelişkidea uzak olup akla ve idrake hitap eder, dolayısıyla iyi bir çaba ile tamamı anlaşılabilir.S3 İsmail Çalışkan/Geçmişle Gelecek Arasıoda Çağdaş Tcfsiı:in . Umumi Maıı.ıar.ısı • 55 . Esed; meal ve yorumlannda öznel olmayı seçmiştir. Onun öznelliğinin ve k~nclliı.e güveninin açıkça görüldüğü yerler, cennet-cehennem, şeytan, Hz. . İsa'nın mucizeıeri gibi özellikle alegorik ve sembolik diye adlandırdığı ifade- · lerde 0iretlci.ı: davranarak çok fazla akü anlamlar yüklediği ve yorUmlar yaptığı yerlerdir.54 Bu konu hem yeni yorumlann. geleneksel anlayıştan farklı yönünü hem de çağdaş tefsirin en çok eleştirilen yönünü temsil eder. Her ne kadar o ve onun gibiler, bu tür girişimleri ile çağdaş okuyucuyu ikna etme amacını gütseler de yanlış yaprruş olma nitelikleri değişmez. III. Çağdaş T efsir Üzerine Genel Bir Değ~rlendirme Tefsir tarihinin iki kesiti, yani ilk asırlardaki tefsirin doğuş ve gelişimi ile bu konusu olan çağdaş dönem üzerinde çök durulmuştur.SS Çıkapmla­ nmıza göre 19.-20. yüzyıl müfessirle.ri, Kur'an metoini kendi tarihsel koşulla- . nnda okumaya ve manayı ya da Allah'ın maksadını güncelleşti.rmeye çaba · harcarruşlardır. Malumdur ki, Kur'an belli bir Zatru!D diliminde inerek belli . bir topluma hidayet etmiş,. Allah ve yaratılmış varlık ile nasıl temas sağlana­ cağını açıklarruştır. Fakat o, kendisini doğrudan hitap ettiği toplumsal yapı ve onun üyeleri ile sınırlamamış, ona inananlar da böyle bir düşüneeye kapıl­ marruştır. Ancak sonraki nesiller, kendi tarihselliklerini yaşark~n Kur'an'ın kendi zamanianna hitap etme imkanlannı genişletme zarureti hissetmiştir. Tefsirin doğuşunda bile bu husus önemli bir etken olmuştur. 19. yüzyıldan beri Müslüman dünya, çok farklı bir sosyal ve ruhi yapıya bürünmeye başla­ rruştır. Çevresel şartlar değişmiş, hayat öncekilerden oldukça farklılaşmış, kısaca zaman ve mekan kendi tarihselliğine bürünmüştür. Öte yandan g~ç­ mişten bugüne Müslümanlar, Kur'an'ın lafız ve mana açısından çok zengin, verimli, sürekli yenilenen ve yenileyici bir metin olduğuna inanmış ve yüzyıl­ lardır sür~elen tefsir literatüıji ile bunu ispat etmişlerdir. yazının Sürekli yenilikten bahsediyoruz. Fakat bu dönem tefsirinde gerçekten yeni bir şey var mıdır; ya da yeni olan· nedir? Bunu tespit, onların usUlü, tefsir tarzı ve eserlerini tetkiktep. geçer. Sözü fazla uzatmadan genel bazı tespiderimizi sıralayalım: Klasik Ulfunu'l-Kur'an'ın kullanımı minimum düzeye inmişti.r; gramer bilgisi ve edebi izahlar azdır; İsrailiyat ve huraf~erden uzak.laşılmış, ancak bu defa da 'çağdaş .israiliyat' tefsire girmiştir; eleştirel zihniyet gelişmiş, selefieri 'tenkit çoğalrruştır; genellikle mezhebi kaygıla,rdan uzakla.şılmış, bazen de mezhebi bakışın yerini ideolojik yaklaşımlar alrruştır; akla, mantığa ve çağdaş anlayışlarahitap öncelenmişti.r; nihayet Kur'an'ın ahlaki yönüne vurgu fazlalaşmıştır. En önemlisi de Alusi, Kasıml ve Hamdi' Y azır gibileri hariç, zaten zayıflamış olan tefsirin rivayet karakteri kimi tefsirlerde iyice kaybolmuş, kimilerinde kısmen yer alrruştır. 56 • Eskiyeni 26/Bahar 2013 Tefsir tarzına gelince müfessiı:lerin farklı bilgi ve ilgi düzeylerine bağlı olar~ selefi, bilimsel/ilmi, akli, içtima1/sosyal, tasavvufi, edebi, pratik/ aksiyoiı, konulu, kavramsal gibi tefsir çeşitleri güiı yüzüne ç.ıkmıştır.S6 Neredeyse bütün 'müfessiı:ler, ayetlerden evrensel mesajlar. çıkarmaya ve onun çağdaş dünyayla uygunluğunu göstermeye çalışmış ve nihayet sıradan halkın da meal/tefsir okuyabilmesi için Kur'an metni, çok geniş bir bağlamda yorumlanmıştır. Böylece çağdaş tefsirin şu üç temel karakteri öne çıkmıştır: Tek tek kelimeler üzerinde dil ve filolojik araştırmadan uzaklaşarak bir bütün olarak sureye ya da belli pasajlara daha geniş bir çerçeveden bakmaya evrilmesi; Kur'an'ın Kur'an'la tefsirine büyük önem verilmesi,57 son olarak datefsirin alanının genişlemesidir. Çağdaş müfessiı:lerin ortak yönlerinden .birisi de yorumlarda oldukça serbest, rahat ve özgüvenle hareket etmeleridir. Böylesi öznelliğin söz konusu olduğu yerde -ki tefsir/yorurn baştan beri bel.irtt:iğ4niz üzere, bizatihl öznel bir olgudur-, aşın güven vardır. Nitekim birçok müfessir, . 'Ben AJJ.ah'ın kitabını anlanm, bilirim' tutumunu sergilemekten kaçınmaz. Bu, gerçek bir tefsir iÇin · olmazsa olmazlar arasındadır, fakat lafi.zlara anlam yüklerken veya işareten . yorumlara giderken lafzın çok ötesine geçmek, hele hele anlamda ya da yo~ rurnda tek belirleyici olmaya çalışmak, tedirgin edicidir. Çün.kli kimi yorurncular, tek bir doğru·anlam/yorurn zehabına kapılabilmektedir. Öznelliğin bir tezahürü de bu dönemde yazılmış hemen her tefsirde gerek ·önceki tefsirlere ve gerekse İslam düşüncesindeki bazı fikirlere eleştirilerdir. Şu kadarını söyleyelim ki, tefsirde eleştiriyi had~ aşi:na.nrak, ötekiQ.er) yaratmamak, dinsel yargılara "varmamak şartıyla hem yöntemsel bir ar;ıç hem de yapıcı ve yönlendicici bir dinamik olarak kabul etmekteyiz. 19.-20. yüzyıllardaki tefsirin mWıtevasını şekillendiren birbirine bağlı birkaç amaç ve niyet vardır. Birincisi, modem düşünce "ve yaşamla birlikte ivme kazanan soru ve sorunlara cevap verilmeye ve özgün bir tepki geliştirilırieye çalışılması gayretidir. İslam'ın/Kur'an'ın bilimin karşısında değil, yaninda · olduğu; kadınlar konusunda ne kadar hassas davrandığı, kadınlara önemli · haklar getirdiği; İslam'ın savaşı değil, banşı öncelediği, başka dinlerden insanlarla diyaloğu kesmediği, birlikte yaşama ilkeleri getirdiği vs. konularına ağırlık verilmesi bu gayretin neticesidir: İkincisi, Müslüman toplumun İslami öğretiler çizgisinde yeşennesi niyetidir ki onlar, Kur'an'ın kendi zamanlanndaki sosyal ikilemi ortadan kal~acak tek çözüm olduğuna uıanmışlardı. Yine onlar, Kur'an'~ anlatım şekli ve muhtevası iyi bir biçimde çözümlenir. se, sağlam bir Müslüman bilinci oluşturulacağı inancındaydılar. Bu nedenle filolojik açıklamalar, tarihl anlatımlar ve fıkhl istid.la.ller ilgilerini fazla çekmemiş, bunların yerine çağdaş sosyal ve doğa bilimlerinin verilerini ayetlerin açıklamasına yansıttnayı terelli etmişlerdir. Çağdaş olgular göz önüne alındı- İsmail Çalışkan/Geçmişle Gelecek Ar.ısında.Çağdaş Tefsi.ı:in Umumi Mıı.o.ıaı:ası • 57 ğında meal ve tefsirin bir ilmi faaliyet olmanın yanında kamuoyu yaratma araçlanndan birisi haline gelmesinde de bu niyederin rolü olduğu aşi.kfu:dır. Son yıllarda bl.inu açıkça görmek müm1.-ündür. Son olarak İslam dünyasının, öteki dünya karşısında duyduğu eziklikten kurtulma ve geri kalmışlık psik.ozunu atrD.a istek ve iradesini sayabiliriz. İşte bu dönem tefsirine ruh veren manevi faktör(ler)den bazılan bunlardır. Soysal faktörlere ise makalemizin başında değinmiştik. Bu paragrafı şöyle özedeyebiliriz: Tefsir, yaşanan za-· man diliminden bağımsız olamaz. 20. Yüzyıl tefsirinde ve Kur'an çalışmala­ onda, 19. yy.' dan devralınan dünya düzeni, sosyal yapı, akıl-bilim iierleyişi, Müslümaniann din algısı ve özellikle de oryantalist çalışmalar oldukça etkili olmuştur. Oryantalisder Kur'an üzerine çok ciddi çalışmışlar, Müslümanlana alışık olmadığı bir yaklaşımla vahyi, Kur'an'ı, Kur'an_ tarihini, tefsiri, Peyambeei ve klasik külliyatı kritik ettiler. Müslümanlar da onlara cevap, reddiye ve savunma sadedinde canla başla mücadele etmiştir. Tefsiriiı, müfessirin Kur'an ile kendi yaşadığı çağ arasında lrt:ibat kurmasının önemli bir araç oluşu yukandaki paragrafta dile getirdiğimiz hususlarla daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Özellikle son asır, bu amaç ve niyede yola çıkan müelli.fler tarafından yazılmış olan çeşitli tefsir kitaplannın ortaya çıkı­ şına şahitlik etmiştir. Şu halde tefsir, sırf Allah kelamının ne dediğini açıkla­ mak, ya da bir metin çözümlemesi değildir. q, metin aracılığı ile zamanın insanına bir şeyler söylemek, bir bilinç, ruh ve düşünce kazandırmaktır. Zira değişen dünya şartlan, Müslümaniann yaşam biçimleri ve karşılaştı.klan olaylar, onlan yeni bir din anlayışı, zihniyet ve ideoloji geliştirmeye yönlendirmiş­ tir. Bu da çağdaş müfessirlerin h.-ullandıklan dilde, bir yenilenmeye yol açmıştır. İşte deği~en taraf budur. · Amaç-muhteva etkileşimine dair son bir· gözlemimiz de şudur: Çağdaş müfessirler, bir açıdan evrensel olmayı denemiş, inandıklan kitabın başka ilmi artarnlara da mesaj veren yönünü sergilemiş, çağın fikri ve bilimsel paradigmasının Kur'an'dan bir şeyler anlayabileceği.ni göstetı:nek istemişle.rdir. Daha önceki bir çalışmamızda, bunu, Kıtr'a11'ı yoni!JJ!a evrmsellqtiniJe ft1bası diye formüle etmiştik.SS Bilin~ gibi, 19.-20. yüzyıl siyasi ve felsefi düşüncesinde, evrensellik ve mudakçılık iki başat iddia o~ak· ön plana çıkar. Bu modem duruma, yani Müslümanlann dinleri sebebiyle geri kaldığı ve İslam'ın (dolayısıyla Kur'an'ın) evrensel olmadığı iddiasına ·mütefekki.rler cevap vetme gereği duymuş, müfessirler de Kur'an'ın bütün ifadelerini yorumla evrenselleştirmeye· çalışarak onlara katılmıştır. Neredeyse hiçbir müfessirin bu 'görev'den kaçamaclığını söyleyebiliriz. Yine bilimsel yorumlar vesilesiyle Müslümaniann kitaplan ile hayadan arasındaki bağlaon kapsayıcılığı artmıştır. Hatta bazı bilimsel veriler İslam dışı bir kaynak olarak görülse de Müslümanlar, kitaplarını o kaynağa açınada cimri davranmamışlardır. Nitekim geçmişte 58 • Eskiyc:ni 26/Bahar 2013 de tefsir için İsrailiyat adı altında toplanan harici kaynaklan kullanmakta tereddüt etmemişlerdir. Yukandaki değerlendirmelerden sonra, çağdaş dönemde Kur'an'a ve tefsire biraz fazla fonksiyon yüklendiğini söylemek yanlış olmasa gerek. Mevzunun yaşanan boyutuna gelince, tartışmalar qir yana, İslam dünpsındaki yeni fikri ol':lşumların etkisiyle Kur'an'ın sosyal hayata müdahalesinin azaldığını buna karşın ~emanın ve halkın onun anlaıruru kavramaya daha fazla eğildiğini, bunwı da bireysel bilgi-bilinç düzeyinin artmasını daha fazla etkilediğini söyleyebiliriz. Kur'an'ın Müslüman bireyler arasındaki bu konumunun 20. yüzyıl boyunca gittikçe daha da kökleştiğini, günümüze doğru geldikçe tefsi-· ' rin yeni bir muhteva kazanmasında bu olgunun güçlü etkisinin olduğunu aynca belirtmeliyim. Her şeye rağme!l, ortak gayredei:in sonunda ~yerler için çok güzel anlamlara ve çok nefis yorumlara ulaşıldığını da itiraf edelim. Bir 'bütün olarak bu çalışmalar, Kur'an'ın anlaşılmasuia büyiik bir katkı olarak ·tarihteki yerini almıştır. Bu y~ıda, biz, bu tarihsel hakikatin, yani çağdaş dönem tefsirinin tabiri caizse sosyolojisioi, yani tab4ltını, önceki tefsirden farkıru, bireysel-toplumsal · fonksiyonelliğini, genelde İslam düşüncesine özelde de tefsir bi..Umine katkısını ele alınaya çalıştık. Burada bahsettiğimiz tefsir hareketi özünde moderndir ama modernist değildir. Yine bu tefsir, metodu, tarzı, ç.ıkarımı ve muhtevası ile ten.k:ide tabi tutulması gereken yönlere sahiptir, _şimdiye kadar bu yapıl.miştır, ama yeterli değildir. Son Söz: Tefsirde Yeni Bir Dönem mi? Kur'an ·ve tefsir etrafındaki son iki yüzyıllık fi.kWer, eleştiriler ve reddiyeler Müslümanların dini mevzuları çözmede işlerinin ne kadar zor olduğunun bir kanıtıdır.. Esasında bu zorluk sadece dioin asli metinlerinden kaynaklanma~ makta, inanların kurdukları din anlayışı ve sosyal yapıyı her zaman ve zeminde muhafaza edernemeleri ve yine kendilerinin imal etmedikleri bir yaşam b.içimi karşısında kendi iç meselelerine .cevap ve çözüm bulma gayretinin bir tezahürüdür. Beğenilsin, heğeoilmesin bu amaçla elini taşın altına koyanlar kendilerine göre bir çıkış yolu bulmuşlardır. Ne var ki, herkesten aynı arılayı­ şı ve salıipienmeyi beklemek yarultıcıdır. Her müfessirin bir derdi, kaygısı ve amacı olduğunda · şüphe yoktur, bunu hakkaniyede teslim etmek gerekir. Bunları, geleceğe yönelmiş tefsirin ümmete ilham edeceği çok şeyin olduğu­ nun bir işareti olarak alıyorum. Yaşadığımız zaman dilimi öncesine dair bu anlattıklanmızdan sonra günümüz tefsirioin tefsir tarihindeki yeri hakkındaki hükınümüzü belirtmek istiyorum. 'Çağdaş', 'modem', 'yeni', 'klasik modernizm' vs. · tanımlamalan ilave edilerek Ahmed Han veya Abquh ·ile başlatılan son devir (19.-20. yüzyıl) İsmail Çalışkarı/Geçmişle Gelecek Arasında Çağdaş Tefsirin Umumi Manzarası • 59 tefsirinin üzerinden çok sulann aktığı malumdur. O günün şa.rtl.aJ;ında üretilen tefsir anlayışırun bugün bittiğini, onun kimi ürünlerinin güncelliğini yitirdiğini düşünüyorum. Zira 2000'li yıllardan hemen önce ve sonra, tefsirde önemli açılımlar ortaya çıkmış, usUl arayışlan bızlanmış, bir kısım tefsirlerin tarz ve muhtevası değişmiş, genel tefsirler yerine daha dar çerçeveli eserler . ilgi görmeye başlamış, mealcilik adeta ayn bir tefsir tarzına doğru yönelmiş, · akademide ve sivil kesimde çok daha ciddi bilimse~ çalışmalar gün yüzüne çıkmaya başlamıştır vs: Öte yli1;1dan belki de şimdiye değin hiç olmadığı kadar Kur'an üzerine tartışmalar yapılmaktadır. Yine günümüz ilim çevreleri ile halk kesimlerinin Kur'an algısında yer yer farklılıklar gözleomekte, onun hayatla bağlantısına dair ilginç fiki.rler ileri sü.rülroektedir. Bütün bunlar Kur'an ve tefsir çalışmalannın aynı zamanda bir karmaşaya doğru gittiği vehmini de vermekt~dir. Eğer ilmi çalışmalarda artık salahiyet ve ehliyet, en son aranan nitelik haline gelmişse, burada büyük bir sorun var demektir. Günümüzde Kur'an'ın her konuda konuşturul.m;ı.y:a çalışıldığı yeni bir döneme gelinmiştir. Hatta bazen hiç ilgi'si olmayan, çok uzak ihtimallere dayanarak yeni meselelerle ilgi kurulmaktadır. Bu .olgu, Kur'an'ın yeniden sağlıklı bir şekilde düşünülmesine büyük katk:ıl.ar sağlıyor gözükse de onu amacından ve asli hüviyetinden uzaklaştırabilir. Bu .kısa değinide, sadece öne çıkan problemlere işaret ettik, şüphesiz genel durum bu kadar kararnsar değildir, geçmişten teV'arüs edilen tefsir keç.di yoluna devarn etmektedir. Şu hususiı da belirtmekten geri duramıyorum: Eğer Kur'an'ın güneelle ilişkisi .kurulmak · isteniyorsa, her nerede ve ne zamanda olursa olsun "geçerli olması gereken tutum ve amaç, Allah'ın muradı v.e Kelarnullahın ana mefhumu_ do~tu­ sunda bir Müslüman zihniyeti inşası olmalıdır. . . Somw olarak burada işaret ettiklerimize ilaveten biiçok sebepten dolayı, çağdaş· tefsir yeni bir aşamaya gelmiş gözüküyor. Bunun için yeni bir tanım­ lamaya ihtiyaç olup olmadığı bile tartışılmayı hak etmektedir. Böylece, oldukçı netarneli görünen bu tabloya ilişkin ilk gözlemlerimizi sadece yukandaki kısa no~ belirtiyor, detaylan sonraki çalışmalara bırakıyorum. Kaynakça Abdulhamit Binşık, Hi11d Altkıtası Düpi11re ve Tejsir Ekol/eri, İstanbu12001. Ahmet Özdemir, Me11ar Tefsiri11i11 Had Cezalanfla Yaklapmr (Yayınlanmamı ş doktora tezı), Necmettin Erbakan ü. SBE, Konya· 2012. . Alan Palmer, 1853-1856 Krn111 Savap ve Modem APnrpamfl Dojrpr, çev.: Meral Gaspı.ı:alı., Sabah· Kiraplan, İscanbu11999. Anoaıxı.arie Schimmel, Islam iu Ibe lııdia11 Subtolllillelll, Leideo 1980. Aziz Ahmed, Hiııdistaıı ve Paküta11'da Mödemi:(!ll ve İslam, çev.: A. Küsküo, Yöneliş yay., İstanbul 1990. . ·Cclal Kırca, İlinı/er ve Yonmı/orApııda11 Krtr'a11'a Yö11eli[ler, Tuğı:a Neşriyat, İstanbu11993. 60 • Eskiyeni 26/Bahar 2013 Elmalılı Hameli Y:ızır, Hak Dini lVir'an Dili, İstanbul1978. Eşref Haa Ab~.ı,ı.ı:ra.lıman Wan İbrahim Wan Ahmed, Nurayhan Ali, "Fi Zıhili'l-Ku.r'3.n: Seyyid Kurul:i'un Ça~daş Kur'an Tefsi.ı:i", çev.: İsaiail Çalışkan, Eıkıjmi De'l}ıi, sayı 22, Yaz 2011, ss. 8090. Faııl Hasan Abbas, ti-Tifsir. Eıdıi.JJ'ÔIIIhll ve İttcôhôhi!JII, 1. basla, Mekteberu Dendis, Anıman 1426/2005. Fazluı:rabman, İılam ve Çağdafltk,.çev.: A. Açıkgenç, M H. Kırbaşoğlu,Ankaral999. Fazluı:rabman, iılan1'da İ/o•a ve &jor111, çev.: F.Terkan, Ankara 2006. Fethi Ahmet Polat, ÇağdOf İslam Diipiııceıinde lViran 'o Ya/elapnılar, İstanbul2007. Halis Albayrak, Tifıir Uıiilii, Şule Yay., İstanbul1998. Hiod Şelebi, et-Tifsint'l-'ilmi li'l-lVIf~ôni'I-IVrim, Tunus 1406/1985. Hüseyin Atay, "İslam Medeniyeti..oi.a ÇökÜş Sebepleri ve Yeni Bir Anlımın Ön Doğ11111 İ/mi Toplan/m (Bildirilen), İstanbul1997. Şartlao", II. lVillfl Ignaz Goldziher, h/am Tifnr EktJI/eri, çev.: M İslamoğlu, İstanbul1997. lıa Marvin Lapidus, Modtmiifllt Gtpf Siindtıde iılam Diit!Jan, çev.: İ.Safa Üstün, İstanbul1996. İbr~ Tuncer, lViran'm Mot/tm Tevili -'1pmıdan Elmah/ı M. H. Yai!rm Tifıiri, (Yüksek lisans tezı), Sakarya 0. SBE, Sakarya 2003. İffet Şa.rkavi, Çağla Yii~ep11ede Dini Diipitıce -M~dem Dilittm Tifıir Çalılmalan Üzerine Analilik Bir Dmeme, çev.: O. Atalay, V. Güllüce, Eı:zurum 2001, s. 60-61. İsmail Albayrak, Klaıik Modemiwt'de lViran 'o Ya/elapmlar, İstanbul2004. İsmail Çalışkan, "Elmalılı Hameli Yazır Muhammed Abduh'a Neden Kızdı? -Bir Yorumun ve Bir Eleştirinin Anatomisi-" (Yayınlanmamış tebliğ), Elmalı/ı Hanidi 2-4 Kasım 2012. Yai?Jr Senporyı111111, Antalya-Elmalı, · İsmail Çalışkan, "Son Dönei:n Kur'an Yorumculannı Nasıl Okuyalım?", DM ve Fe/.sqi Metinler. 21. Yiiryılda Yenidttı Okm11a, Aıtlama ve Algılama, İstanbul2012, II,1015-1034. İsmail Çalışkan, "Tefsiri Mehmed Efendi'nin Tefsir-i Tibyan Adlı Eserinin Osmaıili Dönemi Tefsir Faaliyetindeki Yeri ve Dönemin Siyasi-Sosyal Yapısı İçin Anlamı", Otmanlı Toplnmnnda lViran Kiilliirii ve Tifıir Çall{malan, İlim Yayma Vakfı yayını, İstanbul2011, ss. 215-40. İsmail Çalışkan, Muhammed Eıed'in lViran Mmyı'nm Tablif ve Tenkidi, Ankara 2009. J. J. G. Jansen, lVir'an'a Bi/ıi;m~ Filolojik ve Pratik Yaklap111lar, çev.: H. Ralıman Açar, Ankara 199~. J. M S: Baljon, lViran Yonlimmda Çağda[ Yönelimler, çev.: Ş. Ali Düzgün, Ankara 1994. J. M S. Baljoa, Modemiıt Dtipltuenin Şekı'/lmip -Şab Velfıyllllah Deblevi, çev.: İ. Çalışkan, Ankara 2002. Jacques Jomier, Le COIII!IIetılaire ıoraniq11e d11 Manôr. Tetıdatıceı 111odemes de l'exegm coraniqne en Egypte, Paris 1954. Karen Armsttoag, Tann'mn Taribi, Çev.: O. Özel, H. Koyukan, K Emiroğlu, Ankara 1998. M Said Şimşek, Gtllliiflliiz T ifsfr Problelllleri, Esra Yay., İstanbul 1997. Melimet Paçacı; "Çağdaş Dönemde Kur'an'a ve-Tefsire Ne Oldu?", islat~I!J'at, VI, 4, ss. 85-104. Mehmet Zeki İşcaa, Mıilıammed Abduh'mı Dtiıi ve S!J'aıi Göriifleri, İstanbul1998. Muhammed Abduh - Reşid Rıza, Tefsint'I-Mmôr, Beyrut ty. Muhammed Çelik, .Abdnb ve T ifıirdekj Metodu;(Basılmamış Yüksek Lisans Tezı), Konya 1997. Muhammed Esed,lViran Meıqj1; Meai-Tifıir, çev.: C. Koytak- A. Ettürk, İstaİıbul1996. Muhammed Hüseyin ez-Zehebi, et-Tifsir vt'I-Mı!feısirfin, yy., 1396/1976. İsmail Çalışkan/Geçmişle Gelecek Ansında ÇaAdaş Tefsi.ı:iıı Umu.ıni Manzatası • 61 Mustafa Giiven, "Elmalılı Hameli Yazır'ın Tefsir Anlayışındaki M~de.mlik Unsurlan ve Bu Bağ­ J:ıo:ıda Muhammed Ab.d uh'a Yönelrı:iği. El.eştiı:iler -Fil Siıresi Ömeği-", (Yayınlanmamış tebliğ), Ilin1 Y '!}nJa Ct111fyeli zv,~an-TefsirAkade111isi, lstanbul2012. Orhan Atalay, 20. Yii1JII TefsirAkım1-lmmai Tejn'r Ekolii, Beyan Yay. İstanbul2004. Osman f!'oratı, "Zihniyeı Çözülüşünden Edebi Çözülüşe: Lale D~vri'nden Tanzim.at'a Tütk Edebiyan", T1irk/er, Xl,1086. Recep Orhan Özel, El111ak1J Han1di Yaf(J~III Bilinml Tef.rira/;5, (Yüksek Lisans SBE, Sivas 2002. Şah Veliyyullah tezı), Cumhuriyet Ü . . Deblevi, Ftvf?!I'I-Kebirft Ur/1/i't-lej.rir, Beyrut 14{)7/1987. Şehmus Demir, IV1~an'm Yeniden Yommlanm~ -Batryla Miinaıebelin IVt~an Yom1111111a Yanntllası, İstanbul 2002. W. Montgomery W an, İrlami ~ket/er ve Modem/ik, çev.: Turan Koç, İstanbul 1997. W. Mo.ntgomery Watt, IV1~an'a Girif, çev.: Süleyman Kalkan; Ankara 2000. Notlar Bu yazıda Müslüman alimleri ve özellikle müfessirleri tavsif için, 'modemist' ve 'modemizm' ranımlamalannı kııllanmahan ısrarla kııçıoacağı.m, bu manadaki Tütkçe katşılığı 'çağdaşçı. çağdaşlık' kelimelerini de:' Onun yerine 'yeni olan, şimdiki' anlamıoda 'çağdaş' tabirini (ve belki başkala.nn.ı) tercih edeceğim. Bununla modernizm esasianna göre imal e4ilmiş bir ıefsir olmadığı düşüncemi vurgulamak istiyorum. Çeşitli v.esileleı:le ifade erı:iğim gibi, ürecliği ortarn için uygun bir tanımlama olan 'modemist' tabirinin hiçbir Müslüman mütefekkir ve müellif için uygun düşmecliği kanaatini taşıyorum. Buna dair gerekçelerimi burada sergilemekten sarf-ı nazar ederek, bu tür yakışnnnalann' yine Baolı bir tasoifçiliğin ürünü ve İslam'ın klasik çağın­ daki dışlayıa ve ötekileşti..rici tavnn 'çağdaş' ıezahürü olarak gördüğümü belirtmekle yeriniyorum. Kısa bir değini için bkz.: İffeı Şarkavi, Ç{lğla Yii~tf111tde Dini Diip7na -Modem Döntnl Tifsir Çahpıalan Üzerine Analilik Bir Dtntflle, çev.: O. Atalay, V. Güllüce, Erzurum 2001, s. 60-61. Fazluaahm.aıı, İsiaiii ve Çağdaf/Jk, çev.: A. Açıkgenç, M. H. Kırbaşoğlu, Ankara 1999, s. 1'07; Fazı! Hasan Abbas, et-Tef.rir. Esôsflyat11h11 ve I1tcahat11h11, 1. baskı, Mektebetu Dendis, Arnman 1426/2005, s. 252-53; İsmail Albayrak:, Klasik Modemi!(!ll'de IVtr'a,'a Yaklapn1lar, İstanbul 2004, s. 43 vd., 85. 4 S Şarkavi, ilk çağdaş müfessir olarak .Afgani'yi görür: Çağla Yli~ep11ede Dini Diip711ce, s. 70. . Fazlıırrahman, İsiani'da Iqya ve Rrform, çev.: F.Terkan., Ankara 2006, s. 137 vd.; Ira Marvin Lapidus, Modemi!(Jlıe Gepf Srirednde 1slan1 D1i'!)·ası, çev.: İ.Safa Üstün, İstanbul 1996, s. 23-27; Karen Annstrong, Tann'nın Tarihı: çev.: O.Özel, H.Koyukan, KEmiroğlu, Ankara 1998, s. 424-25, 450-56; Şarkavi, Çağla Yri~epıede Dıiıi Dlipince, s. 76, 82-86. Orhan Atalay, 20. Yii1Jıl TefsirAkımJ-1clinıai Tejsir Ekolii, Beyan Yay., İstanbul20004, 69-81. · s. 6 Lapidus (Age., s. 30) bu hareked~ 'sadece dahili şartlara tepki olarak' çıktığını iddia eder. Sürecin özeti için bkz.: Lapidus, Modemi!(Jllt Gepf Silrednde İsla111 Dri'!)'asT, s. 11-32, (Eserin devamı, bu özetin a~dır); Şarkavi, Çağla Yli~epıede Dini Diipinct, s. 63 vd. Alan Palmer, 18.53-1856 IVnn1 Savap ve Modem AJJmpamll Doğ11p1, çev.: Meral .Kitaplai:ı, İsranbul1999, s. 21-22. Gaspı.ralı, Sabah Hüseyin Atay, Müsliimanlann geri kalma sebeplerinden birinin de Kur'an'dan uzaklaşma olduğunu bir sempozyum konuşmasında açıklamışnr. Bkz.: '1slam Medeniyerinin Çöküş Sebepleri ve Yeni Bir Aolımın Ön Şanlan", II. IV1tl11 Doğ11111!1mi Toplafltın (Bildirilen), İstanbul 1997, s. 197. ıo Annstrong, Tann'nm Tarihi, s. 454-56. 62 • Eskiyeni 26/Bahar 2013 ıı Osman Horata, "Zihniyet Çözülüşünden Edebi Çözülüşe: L3le Devri'nden Tanziniat'a Türk Türkler, XI,1086. Edebiyaıt•, lt Annamarie Schimmel, lsla1n in the lndian Slfbıonlinml, Leiden 1980, s. 206. 13 Amıstrong, Totın'nm i4 J. M. S. Baljon, Modemisi Dii[iitımtill Şeki/lmip -Şah Vtli!Jnlldb Dehlevi, çev.: i. Çalışkan, Ankara Tarihi, s. 424-25. 2002, s. 179. 15 16 Nesh edilen ayeder şunlaı:dır: Nisa 1.2. ayetiyle neshedilen Bakara 180. ayet; Bakara 234. . ayetiyle neshedilen Bakata 240. ayet; Enfal 66. ayetiyle neshedilen aynı sure.ııiıı 6S. · ayeti; Ahzab SO. ayetiyle neshedilen aynı sure.ııiıı 52. ayeti ve Mücadele 13. ayetiyle neshedilen aynı sure.ııiıı 12. ayeti (Aynntılar için bkz.: Şah Veliyyullah Dehlevl, Fe~l'/-&birfi Uııili'Mif.rir, Bey. rut 1407/1987, 112-13; Baljon, M:odemiıt Viipinanin Şeki/lenip, s. 184-89). . Fazlw:rahman,Jılam ve Çağdafltk, s. 217; Albayrak, Klank Modemi~11'de Kıtr'an'o Yaklap111lar, s. 81. 17 18 19 20 On beş maddeli usUl için bkz.: Albayrak, Klasik Modemi~11'de Kıtr'an 'a Yaklapmlar, s. 64-7 6. Aziz Ahmed, Hindistan ve Pokiıton'da Modemi~ll ve 1slatn, çev.: A. Küskün, Yöneliş yay., İs tanb~ 1990, s. 53-~6; Albayrak, Klank MoÇemi~ı'de Kıtr'on'o Yak/apmlar, s. 63-81. Aziz Ahmed, Hindiıtan ve Pakistan'da ModemiWJ ve İılanı, s. 56-65. Mevdudi'nin eserlerinden birinin isıni şöyledir: Gelin B11 Diii!Jt!JI Defjf!irelillt, çev. Nurettin Temiz İstanbul1986. . M. S. Baljon, Kıtr'an Yommmıda Çağdal Yönelimler, çev.: Ş. Ali Düzgün, Ankara 1994, s. 2024; Aziz A.hriıed,' Hindiılan ve Po/pslan'da Modemi~t ve lı/am,. s. 215-26, 257-79. 21 ]. 22 Mehmet Zeki İşcan, MithanımedAbdnh'ım Dini ve Sf>•oıi Gö'riifleri, İstanbul 1998, s. 103. 23 Muhammed Abduh- Reşid Rıza, T(ıfm'I-Mmiir, Beyrut ty., ffi,160. 24 Halis Albayrak, Tifnr Uıiilii, Şule Yay., İstanbul 1998, s. 111; Muhammed Çelik, Abdnh ve (Basılmamı.ş Yüksek Lisans Tezı), Konya 1997, s. 55. Tifnrdeki Mt!odn, ıs Abduh- Rıza, Tejıfm'I-Meniir, lli,7S. 26 Abduh - Rıza, Tejsfm'I-Mmiir, 1,62-63. Z7 · İşcı.ın, MnhaiiJIJted Abdnb'ım Dini ve S[)'asi Göriifltri, s. 154. u Abôuh'un alalcığı hakionda bkz.: İşcan, M.ltbanmıed Abdnb'ıın Dini ve Sf>·an Gönifleri, s. 96-103, 149-67; Şehmus Demir, Kıtr'on'm Ymidm Yomnılonnltm -Baf!Jia M.Jinasebelin Kıtr'on Yon11mına Yonnnıan, İstanbul2002, s. 46-64; Atalay, 20. Yıizyt!Tifnr Alumı, s. 104-117. 2.9 W. Montgomery Watt, İslanıi Hareketler ve Modem/ik, .çev.: Turan Koç, İstanbul1997, s. 85. 30 31 32 33 34 İş can, MltltaJIIJJJtd Abdnb'mı Dini ve S f>•asi Göriifleri, s. 164-65. Abduh'un tefsirinde yeni yönleri, alalcılığı, özellikle Fil suresi refsirindeki açıklamalar sebebiyle Yazır'ın onu kıyasıya tenkidine dair bir tahlil için Şu çalışmarmza balalabilir: İsmail Çalışkan, ''El.malılı Hameli Yazır Muhammed Abduh'a Neden Kı.zclı? -Bir Yorumun ve Bir Eleştirinin Anatomisi-", Elmalı/ı Honıdi Yô~r StntpozyunJI(, Antalya-ElmaJ.ı. 2-4 Kasım 2012. İşcarl, Mitbommed Abdub'ım Dini ve S[>•an Gönifltri, s. 1 SS, 178-79, 183; Hind Şelebi, tl-T (ıfm'l­ 'ilml li'I-Kıtr'iiııi'f.JVrim, Tunus 1406/1985, s. 156-59. Bu adianduma Corci Zeydan'a aittir (Zeydan'ın Teriidmu MtJiihiri'nork adlı eserinden naklen: İşcan, Muba11J111td Abdub'mı Di11i ve S[>•an Gô'riifleri, s. 2S8-S9). W. Montgomery Watt, Kıtr'an'a Girif, çev.: Süleyman Kalkan, Ankara 2000, s. 192. 35 Abduh - Rıza, T(ıfm'I-Meniir, 1,19. 36 Abduh- Rıza, Ttjıfm'/-Mmiir, 1,17, 19, ıs. 37 Albayrak, klank Modemi~11de Kıtr'afl'a.YaklapJJJ/ar, s. 101. İsınail Çalışkan/Geçmişle GelecekArasında Çağdaş Tefsiıio Umumi Manzarası • 63 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 J. ]. G. Jansen, !Vtr!on'o Bili11tsel Filolojik ve PrtTfik Yoklopllllor, Ç!!V.: H. Ralıman Açar, Ankara 1993; s. 62. Baljon, ~tr'on Yontllltmdo Çağdal Yoiıelimler, s. 18: Abduh- Rıza, Tefsim'I-Mmôr, 1,174. · Tejsfnt'(-Mmôr, VI,472. UsUl maddeleı:ini.ıı izahı için blo:.: Ttjsfm'I-Menôr, 1,2.1-23. Albayrak, KlaJik Modemizytde !Vtr'all'a Yoklapntlar, s. 132-38: AlbayraJ,; KloJik Modemi!(!11de !Vtr'o11'o Yoklap111lar, s. lOS-108; Ahmet Özdemir, Mmar Teftirinitı Had Ceza/anna Yok/apiiti (Yayıolaomamış doktora tezı), Necmettin Erbakan Ü. SBE, Konya2012. Jansen, f,Vtr'an'o Yaklopmlar, s. 36. Eşref Hacı Abduı:ı:ah.man, Wan İbrahim Wan .Ahmed, Nw:ayhan Ali, "Fı ~·ı-Kutan: Sey,yid Kutub'un Çağdaş Kutan Tefsiri", çev.: İsmail Çalışkan, Eıkfymi DeifJi, sayı 22, Yaz 2011, s. 82. İsmail Çalışkan, "Tefsiri Mehmed Efendi'nin Tefsir-i Tibyan Adlı Eseı:ini.ıı Osmanlı Dönemi Tefsir Faaliyerindeki Yeri ve Dönemin Siyasi-Sosyal YaplSt İçin Anlamı", Omtanlı Toplumunda !Vtr'on J(j;/hini ve TtjJir Çolqmalan, İlim Yayma Vakfı yayını, İstanöul2011, ss. 215-240. Şu ayederin tefsirine blo:: 2 Bakara 28-29, 1S1; 3 Al-i İıruan 191; 18 Kehf 109; 21 Enbiya 33; ss Rahman2. 48 Elmalılı Harndi Yazır, Hak Dini !Vtr'an Dili, İstanbul 1978, 1,284, 1,284, II,1260; ill,180S, 49 Yazır, 1920; IV, 2782; V,3SS4, 3768; VI, 4032; VII,4662, S194, S242; VIII,S61; IX,6132. Hak Dini !Vtr'an Dili, V, 335S, 3SS4, VII, 5193-94. Aynonlı bilgi için bkz.: Recep Orhan Özel, Elmalı/ı Hallidi Ya!{Jr'lll Bili11ml Ttjsfrdliği, (Yüksek Lisans tezı), Cumhw:iyet Ü. SBE, Sivas 2002; İbrahim Tuncer, l.Vtr'an'm Modenı"Tevi(i Apımdan EIIJtalılı M H Ya!{fr'm Tefsiri, (Yüksek lisans tezı), Sakarya Ü. SBE, Sakarya 2003; Albayrak, KloJik Modemizy1de IV~r'on'o Yaklap111/ar, s. 195-99. · so Mucize, nübüvver kevni olaylara ilişkin yoruı:nlanna ömelder için blo:.: 12 Yusuf94; 4S Casiye 12 ayederi ile Yazır, Hak Difıi IV~r'olı Dili, ll1,1868-71, IV,2229-30, V,30S8, VI,3815, 4028, · 4042, VII,4631. sı 52. 53 Yazır, Hak Dini l.Vtr'an Dili, 1,366, II,1123-25, IV,2249-52. Mustafa Güven, "Eimalılı Harndi Yazır'ın Tefsir Anlayışındaki Modemlik Unsurlan ve Bu Bağlamda Muhammed Abduh'a Yönelttiği Eleştiriler -Fil Sii,resi Ömeği.-", (Yayıolanmamış tebliğ), İli111 Y OJ'IJta CtmfJeli !Vtr'an-TtjJir .Akadenıiıi, İstanbul 2012, s. 30. Elmalılı'nın bilimsel tefsirciliği hakkında aynnnlı bir araşumı.a için bkz.: Özel, Elmalt/ı HatNdi Yo~r'm BilitliJtl Teftirdliği; Tuncer, !Vtr'o11'111 Modem Tevili Apsmd01ı Elmall/ı M. H. Ya!{fr'lll Teftiri. Detaylı açıklamalar için blo:.: Muhammed Esed, !Vır'otı Mmyı; Meai-TejJir, çev.: C. Koytak - A. Ertüı:k, İ.ştanbul 1996, :ıooı.-xxv, 354, 664-65, 860, 966, 1292-93; -İsmail Çalışkan, MıthatJI!Jitd 54 55 Eıed'i11 Kı1r'an Mmyı'nm Tahlil ve Tenk;di, Ankara 2009, 44-61, 160-66, 196-98, 214 vd., 240. Ömelder için şu ayede#n izabıoa ba.kılabilir: 3 Al-i İıruan 49; S Maide 112; 19 Meryem 19-33; 21 Enbiya 67-71,29 Ankebut 24. Çeşitli isimler altında ele alınan bu son iki. yüzyıllık tefsirin ortaya çıkışı, temsilcileri, eserler, önceki dönemlere göre farklılıklan, usul ve muhteva gibi çeşidi yönleriyle ele alan eserler için bkz.: Ignaz Goldziher, İsl011ı Ttjsir Ekolleri, çev.: M İslamoğiu, İstanbul 1997; Muhammed Huseyin Zehebi, et-TtjJir ve'I-Mı!fesıinur, Jacques Joınier, Le (Ontlltenlain coronique du Monôr. Tmdanres modemtı de l'exegese 'oronique t il Eypte, Paris 19S4;Jansen, IV~r'a11'o BiliiJIJe~ Filolojik ve Pratik Yoklap111lar, ]. M. S. Baljon, IV~r'an Yont1111111do Çağda{ Yöllelillller, Abdulhaınit Binşık, Hind Altkıtası Düpinct ve TefJir Eko/leri, İsı;anbul2001; Şarkavi, Çağla Yü~epmde Dini Düp;,ıce, s. 35 vd.; Deı:nir, !Vtr'a11'111 Ymidm Yontll(lamJI(m; Albayrak, KloJik lviodemi!{!Jt'de IV~r'a11'o Yaklapm- 64 • Eskiyeı:ü 26/Balıar 2013 lar, Atalay, 20. Yüzyıl T ifsirAhnzz, s. 98-2S6; Çalışkan, MılhOIIII!Jtd Eıtd'in Kl1r'on Mtıqjz'nm Tahlil ve Tenkıtfr, Fethi Ahmet Polat, Çağda{ İılonz Diipinttsilldt Kl1r'on'o Yolelopnzlor, İsranbul2007; Mehmet Paçacı; "Çağdaş Dönemde Kur'an'a ve Tefsire Ne Oidu?",iılomfyol, VI, 4, s. 8S-104;. Eşref Haa Abduı:rah.man ve diğ., "Fi Zılili'l-Kur':io: Seyyid Kurub'uo Çağdaş Kur'an Tefsi. · ri", ss. 80-90; İsmail Çalışkan, "Soo Dönem Kur'an Yorumculanoı Nasıl Okuyalım?", Di11i ve Ftlıfji Meli11ler: 21. Yiizyzldo Ymidm Okı1nza, Aniall/O ve Algzlolllo, İstanbul2012, II,101S-1034. 56 57 58 Muhammed Hüseyin ez-Zehebi, ei-Tifsir ve'I-Mi!ftssirlill, yy., 1396/1976, II,49S vd; Şaı:ka:v.i, Çağla Yii~epmde Dini Diipince, s. 73 vd.; Celal Kırca,Jiıillltr ve Yon1111lorApsındo11 Kl1r'o11'o YöTJtlifltr, Tiığra Neşıiyat, İstanbul1993; M. Said Şimşek, Giilliimiiz Ttjsir Problemleri, Es.ra Yay., İs­ tanbul 1997, s. SS v<i Eşref Haa Abdw:rahi:nao ve diğ., "Fi Zılıüj'l-Kur':io: Seyyid Kurub'uo Çağdaş Kur'an Tefsiıi", s. 81. Çalışkan, "Elmalılı Haıxıdi Yazı.r Muhammed Abduh'a Neden Kızdı? -Bir Yorumun ve Bir Eleştiıioio Aoatomisi-". ·