Saccharomyces Cerevisiae MAYASININ ATIKSULARDAN TOKSİK METALLERİN UZAKLAŞTIRILMASINDAKİ ETKİNLİĞİN İNCELENMESİ Neslihan AYDOĞAN YÜKSEK LİSANS TEZİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ AĞUSTOS 2011 ANKARA Neslihan AYDOĞAN tarafından hazırlanan “SACCHAROMYCES CEREVISIAE MAYASININ ATIKSULARDAN TOKSĠK METALLERĠN UZAKLAġTIRILMASINDAKĠ ETKĠNLĠĞĠN ĠNCELENMESĠ” adlı bu tezin Yüksek Lisans tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Prof. Dr. Mübeccel ERGUN …….……………………. Tez DanıĢmanı, Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. AyĢe TOSUN …….……………………. Ortak Tez DanıĢmanı, Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı Bu çalıĢma, jürimiz tarafından oy birliği ile Kimya Mühendisliği Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir. Prof. Dr. Ahmet BĠÇER …….…………………… Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Mübeccel ERGUN …….…………………… Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Yavuz BEYATLI …….…………………… Biyoloji Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Canan CABBAR …….…………………… Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. AyĢe TOSUN …….……………………. Ortak Tez DanıĢmanı, Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı Tarih: 08/07/2011 Bu tez ile G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu Yüksek Lisans derecesini onamıĢtır. Prof. Dr. Bilal TOKLU Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü …….……………………. TEZ BİLDİRİMİ Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm. Neslihan AYDOĞAN iv Saccharomyces cerevisia MAYASININ ATIKSULARDAN TOKSİK METALLERİN UZAKLAŞTIRILMASINDAKİ ETKİNLİĞİN İNCELENMESİ (Yüksek Lisans Tezi) Neslihan AYDOĞAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Ağustos 2011 ÖZET Bu çalışmada, ölü Saccharomyces cerevisiae mayası kullanılarak Pb(II) metal iyonu biyosorpsiyonu gerçekleştirilmiştir. pH, biyokütle derişimi, başlangıç metal iyonu derişimi, sıcaklık, temas süresi ve tuz etkisi parametrelerinin kurşun iyonu biyosorpsiyonuna etkisi incelenmiştir. Pb(II) iyonu için, belirlenen en uygun ortam koşulları pH 5.0, sıcaklık 25 °C, başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm ve biyokütle derişimi 5 g/L şeklindedir. Bu koşullarda, en yüksek Pb(II) kazanımı 11,87 mg/g’dır. 0,1 M EDTA çözeltisi Pb(II) yüklenmiş biyokütleden Pb(II) iyonlarının desorpsiyonu için etkili bir kimyasal olarak bulunmuştur. Biyokütlenin etanol ve sodyum hidroksit ile işlem görmesi, Pb(II) biyosorpsiyon kapasitesini arttırmıştır. S. cerevisiae mayasının üreme eğrisinin logaritmik fazından alınan biyokütle, durağan fazından alınan biyokütleye göre daha yüksek Pb(II) biyosorpsiyon kapasitesi göstermiştir. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonu Langmuir modeli, biyosorpsiyon kinetiği ise birinci derecemsi (pseudo – first order) hız modeli ile iyi açıklanmıştır. v Pb(II) iyonu için, biyosorpsiyon ısısı -1,70 kcal.mol-1, aktivasyon enerjsi ise -2.30 kcal.mol-1 olarak hesaplanmıştır. Bu değerler doğrultusunda, biyosorpsiyonun ekzotermik olduğu ve esas olarak fiziksel ve kısmen de kimyasal adsorpsiyon sonucu gerçekleştiği belirlenmiştir. Bilim Kodu : 912.1.023 Anahtar Kelimeler : Saccharomyces cerevisiae, biyosorpsiyon, Kurşun, atıksu Sayfa Sayısı : 100 Tez Yöneticisi : Prof. Dr. Mübeccel ERGUN, Yrd.Doç.Dr. Ayşe TOSUN vi INVESTIGATION OF Saccharomyces cerevisia YEAST EFFECT ON THE REMOVAL OF TOXIC METALS FROM WASTE WATER (M.Sc. Thesis) Neslihan AYDOĞAN GAZİ UNIVERSITY INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY August 2011 ABSTRACT In this study it is aimed to remove Lead (Pb) ions by biosorption process using dead fungal biomass Saccharomyces cerevisiae. The influence of pH, biosorbents dose, temperature, concentration of metal ions , contact time on biosorption capacity of Pb(II) ions was studied. The optimum conditions of Pb(II) ions biosorption obtained from the study were: pH 5.0, temperature 25 °C, initial Pb(II) concentration 75 ppm and biomass concentration 5 g/L. At these conditions, maximum Pb(II) uptake was 11.87 mg/g. It was observed that, 0.1 M EDTA solution was an effective chelating agent for desorption of Pb(II) ions from Pb(II) loaded biomass. Both ethanol and sodium hydroxide treatment enhanced the Pb(II) biosorption capacity. The cells at lag phase of growth curve of S. cerevisiae have a higher biosorptive capacity for Pb(II) ions than that of stationary phase. Biosorption of Pb(II) ions by S. cerevisiae explained well with Langmuir model and biosorption kinetics of Pb(II) ions follows pseudo-first order rate model. vii The heat of biosorption of Pb(II) ions was calculated as -1.70 kcal.mol-1. The activation energy of Pb(II) ions was determined as -2,30 kcalmol-1. According to these values, it was determined that biosorption was an exothermic process and occured by physical adsorption. Science Code : 912.1.023 Key Words : Saccharomyces cerevisiae, biosorption, Lead, waste water Page Number : 100 Adviser : Prof. Dr. Mübeccel ERGUN, Yrd.Doç.Dr. Ayşe TOSUN viii TEŞEKKÜR Yüksek lisans tez çalışmam boyunca değerli bilgi ve tecrübesi ile beni yönlendiren ve her konuda bana destek olan sevgili hocalarım Sayın Prof. Dr. Mübeccel ERGUN’a, ve Sayın Yrd.Doç.Dr. Ayşe TOSUN’a çok teşekkür ederim. AAS analizlerinde yardımlarından dolayı Araştırma Görevlisi Dr. Özcan Yalçınkaya’ya teşekkür ederim. Bu hayatta olmamı sağlayan, emekleriyle beni okutan ve beni bugünlere getiren annem Ayşe AYDOĞAN’a, babam İbrahim AYDOĞAN’a ve destekleriyle hep yanımda olan abim Bahadır AYDOĞAN’a ve ablam Fatma AYDOĞAN’a ne kadar teşekkür etsem azdır. Ve son olarak, hayatımın bir parçası olan ve tezimin her aşamasında beni yalnız bırakmayan sevgili eşim Can YÜKSEL’e çok teşekkür ederim. ix İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ...........................................................................................................................iv ABSTRACT.................................................................................................................vi TEŞEKKÜR...............................................................................................................viii İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ix ÇİZELGELERİN LİSTESİ........................................................................................xiii ŞEKİLLERİN LİSTESİ .............................................................................................xiv RESİMLERİN LİSTESİ ............................................................................................xvi SİMGELER VE KISALTMALAR...........................................................................xvii 1. GİRİŞ .......................................................................................................................1 2. GENEL BİLGİLER .................................................................................................3 2.1. Su Kirliliği ..................................................................................................... 3 2.1.1. Su kirliliğinin sonuçları ve alınması gereken önlemler .........................5 2.2. Ağır Metallerin Kaynakları..............................................................................7 2.3. Kurşun ve Kurşun Kirliliği ..............................................................................8 2.4. Atık Su Arıtımı ..............................................................................................10 2.4.1. Ağır metal kirliliği içeren suların arıtımı .............................................11 2.5. Biyosorpsiyon .................................................................................................14 2.5.1. Biyosorpsiyon mekanizmaları ..............................................................18 2.6. Mikroorganizmalar .........................................................................................20 2.6.1. Mikroorganizmaların genel özellikleri .................................................20 2.6.2. Mikroorganizmaların büyümesi............................................................22 x Sayfa 2.6.3. Mikroorganizmaların büyümesine etki eden parametreler ..............................23 2.6.4. Mikroorganizmaların büyüme evreleri ..................................................25 2.6.5. Mantarlar................................................................................................26 2.6.6. Mayalar ..................................................................................................27 2.7. Adsorpsiyon ve Adsorpsiyon Türleri..............................................................33 2.7.1. Fiziksel adsorpsiyon...............................................................................33 2.7.2. Kimyasal adsorpsiyon............................................................................33 2.7.3. İyonik adsorpsiyon.................................................................................33 2.8. Adsorpsiyon İzotermleri .................................................................................33 2.8.1. Langmiur modeli....................................................................................34 2.8.2. Freundlich modeli ..................................................................................35 2.8.3. Temkin izotermi.....................................................................................36 2.9. Adsorpsiyon Kinetiği ......................................................................................36 3. LİTERATÜR ÖZETLERİ .....................................................................................39 4. DENEYSEL ÇALIŞMA........................................................................................43 4.1. Mikroorganizmanın Üreme Koşulları.............................................................43 4.2. Biyosorpsiyon Çalışmaları..............................................................................46 4.2.1. Saccharomyces cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu ...........................46 5. DENEY SONUÇLARI VE SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ...............50 5.1. S. cerevisiae ile Pb(II) Biyosorpsiyonu Sonuçları .........................................50 5.1.1. Pb(II) iyonu için kalibrasyon grafiği......................................................50 5.1.2. Pb(II) biyosorpsiyonuna temas süresinin etkisi .....................................50 xi Sayfa 5.1.3. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun ortam pH’sının belirlenmesi............................................................................52 5.1.4. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun sıcaklığın belirlenmesi ..........................................................................54 5.1.5. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun başlangıç metal iyonu derişiminin belirlenmesi ...................................56 5.1.6. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun biyokütle derişiminin belirlenmesi .......................................................58 5.1.7. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda elde edilen verilerin denge izotermlerine uygulanması...........................................60 5.1.8. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyon ısısının belirlenmesi...........................................................................................62 5.1.9. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda elde edilen verilerin kinetik modellere uygulanması ..............................................65 5.1.10. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda aktivasyon enerjisinin belirlenmesi........................................................................67 5.1.11. Pb(II) iyonu biyosorpsiyonunda kullanılan biyokütlenin desorpsiyonu ve yeniden kullanımı ......................................................68 5.1.12. Ön işlem uygulanmış biyokütlenin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı .............................................................................................70 5.1.13. Üreme eğrisinin farklı fazlarından alınan biyokütlelerin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı..............................................................71 5.1.14. Tuz(NaCl)’un Pb(II) biyosorpsiyonuna etkisi ...................................73 6. SONUÇLAR ..........................................................................................................75 KAYNAKLAR ..........................................................................................................78 EKLER.......................................................................................................................84 EK-1 S. cerevisiae mayası için üreme eğrisi .............................................................85 EK-2 Pb(II) iyonu için kalibrasyon grafiği verileri ...................................................85 EK-3 S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda dengeye gelme süresi deney verileri ..............................................................................................................86 xii Sayfa EK-4 S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda ortam pH’ının belirlenmesi ..........87 EK-5 Pb(II) iyonunun S.cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun sıcaklığın belirlenmesi ......................................................................................................88 EK-6 25 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi....................89 EK-7 35 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi....................90 EK-8 45 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi....................91 EK-9 55 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi....................92 EK-10 25 °C’de uygun biyokütle derişiminin belirlenmesi ......................................93 EK-11 S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda biyosorpsiyon izoterm modellerinin deneysel verileri……………………………………………….94 EK 12 Biyosorpsiyon ısısının hesaplanmasında kullanılan veriler…………………95 EK-13 Ön işlem uygulanmış biyokütlenin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı…...96 EK-14 Üreme eğrisinin farklı fazlarından alınan biyokütlelerin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı.........................................................................97 EK-15 Tuzun biyosorpsiyona etkisi...........................................................................98 ÖZGEÇMİŞ ...............................................................................................................99 xiii ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 2.1. Kıtaiçi su kaynaklarının sınıflarına göre kalite kriterleri ....................4 Çizelge 2.2. Atık suların atık su altyapı tesislerine deşarjında öngörülen standartları............................................................................................7 Çizelge 2.3. Kandaki farklı kurşun seviyelerinin insanlar üzerindeki etkileri.......10 Çizelge 2.4. Çeşitli mantar biyomaslarının kurşun biyosorpsiyon kapasiteleri.....32 Çizelge 4.1. S. cerevisiae için eğik agar ortamı maddeleri ve miktarı...................44 Çizelge 4.2. S. cerevisiae için üreme ortamı bileşenleri ve şartları .....................45 Çizelge 5.1. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda Langmuir, Freundlich ve Temkin izotermlerinin farklı sıcaklıklarda parametrik değerleri ............................................................................61 Çizelge 5.2. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda denge sabitlerinden hesaplanan termodinamik parametreler .............................................65 Çizelge 5.3. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda Langmuir, Freundlich ve Temkin izotermlerinin 25, 35, 45 oC sıcaklıklarında parametrik değerleri ..............................................................................................65 Çizelge 5.4. Pb(II) biyosorpsiyonu sonucu 0,1 M EDTA çözeltisi ile geri kazanılan biyokütlenin arka arkaya dört kez belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı sonucu elde edilen giderim ve qd değerleri….……………..…………… ….68 Çizelge 5.5. Ön işlem uygulanmış biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımları sonucu elde edilen % giderim ve qd değerleri……………………………….…..70 Çizelge 5.6. Üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazlarından alınan biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımları sonucu elde edilen % giderim ve qd değerleri ………………………………………………………..71 xiv ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 2.1. Biyokütlelerin biyosorbentlere dönüştürülmesi...................................... 16 Şekil 2.2. Biyosorpsiyon mekanizmaları ................................................................ 18 Şekil 2.3. Mikroorganizma büyüme evreleri .......................................................... 26 Şekil 5.1. S. cerevisiae mayası ile Pb(II) biyosorpsiyonunda Pb(II) derişiminin zamana bağlı değişimi............................................................................. 51 Şekil 5.2. Farklı pH değerlerinde Pb(II) biyosorpsiyonu için zamana bağlı olarak derişim değerleri .......................................................................... 52 Şekil 5.3. Farklı pH değerlerinde Pb(II) iyonu için % Giderim ve qd değerleri ..... 52 Şekil 5.4. Farklı sıcaklıklarda Pb(II) biyosorpsiyonu için konsantrasyonun zamana bağlı olarak değişimi.................................................................. 54 Şekil 5.5. Farklı sıcaklıklarda Pb(II) iyonu için % Giderim ve qd değerleri........... 54 Şekil 5.6. Farklı başlangıç metal iyonu derişimlerinde Pb(II) biyosorpsiyonu için konsantrasyonun zamana bağlı olarak değişimi .............................. 56 Şekil 5.7. Farklı başlangıç konsantarasyonlarında, Pb(II) iyonu için % Giderim ve qd değerleri ......................................................................................... 56 Şekil 5.8. Farklı biyokütle derişimi değerlerinde Pb(II) biyosorpsiyonu için konsantrasyonun zamana bağlı olarak değişimi ..................................... 58 Şekil 5.9. Farklı biyokütle derişimi değerlerinde, Pb(II) iyonu için % Giderim ve qd değerleri ......................................................................................... 58 Şekil 5.10. S. cerevisiae ile Pb(II) iyonu biyosorpsiyonu için farklı sıcaklıkta a)Langmuir, b)Freundlich ve c)Temkin izotermi ................................... 60 Şekil 5.11. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda biyosorpsiyon ısısı ............ 62 Şekil 5.12. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda biyosorpsiyon ısısı ............ 63 Şekil 5.13. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda kinetik modelleri (a) Birinci mertebeden kinetik modeli, (b)İkinci mertebeden kinetik modeli ................................................................................... 64 xv Şekil Sayfa Şekil 5.14. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda aktivasyon enerjisi ............ 67 Şekil 5.15. Ön işlem uygulanmış biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanım sonuçları................. 69 Şekil 5.16. Üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazlarından alınan biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II)biyosorpsiyonunda kullanım sonuçları............................................. 71 Şekil 5.17. Farklı Pb(II) derişimlerinde tuz derişiminin biyosorpsiyona etkisi...... 73 xvi RESİMLERİN LİSTESİ Resim Sayfa Resim 2.1. Maya kültürünün mikroskobik görüntüsü ............................................ 30 Resim 2.2. Saccharomyces cerevisiae mayası SEM görüntüsü (Taramalı Elektron Mikroskobu)........................................................................... 31 xvii SİMGELER VE KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış bazı simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Simgeler Açıklama a Temkin izoterm sabiti AT Temkin izoterm sabiti b Langmuir sabiti, biyosorpsiyon enerjisi, l/mg BT Temkin izoterm sabiti Cb Biyokütle derişimi, g/L Cd Çözeltide dengede kalan çözünen derişimi, mg/L Ea Aktivasyon enerjisi, kcal/mol k1 Birinci mertebeden kinetik modeli hız sabiti, 1/dk k2 İkinci mertebeden kinetik modeli hız sabiti, g/mg.dk qd Dengedeki biyosorpsiyon kapasitesi, mg/g qt t zamanındaki biyosorpsiyon kapasitesi, mg/g R2 Korelasyon sabiti, T Sıcaklık, °C, ∆H Biyosorpsiyon ısısı, kcal/mol 1 1. GİRİŞ Yeryüzündeki sular, güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur. İnsanlar, ihtiyaçları için, suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade ederler. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek “su kirliliği” olarak adlandırılan durum ortaya çıkar. Su kirlenmesi, su kaynağının fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur. Su kirliliği olarak adlandırılan bu özellik değişimleri, aynı zamanda sularda yaşayan çeşitli canlı varlıkları da etkiler. Böylece su kirlenmesi suya bağlı ekosistemlerin etkilenmesine, dengelerin bozulmasına ve giderek doğadaki tüm suların sahip oldukları kendi kendini temizleme kapasitesinin azalmasına veya yok olmasına yol açabilir [1,3]. Taşıdıkları teknolojik önem nedeniyle çeşitli endüstrilerde oldukça yaygın olarak kullanılan ağır metal iyonlarının neden olduğu su kirliliği önemli bir kirlilik türüdür. Ağır metal kirliliği içeren atık sular BOİ (biyolojik oksijen ihtiyacı) değeri düşük, asidik, suda yaşayan ve bu suyu kullanan canlılar için oldukça zehirli etkiye sahip, inorganik karakterli sulardır. Maden, metal kaplama, metal işleme, boya, porselen kaplama endüstrileri atık suları önemli miktarda bakır(II) kirliliği içerirken; maden, boya, kimya sanayi, plastik kaplama atık sularında ise nikel(II) kirliliği istenmeyen derişimlerdedir. Bu tür kirleticileri içeren atık suların, su standartlarına göre kontrolünün yapılması ve atıksudaki derişimlerinin mutlaka istenen seviyelere düşürülmesi gereklidir [2,4-6]. Atık sulardan ağır metal iyonlarının gideriminde kullanılan klasik yöntemler (çöktürme, iyon değişimi, ters osmoz, aktif karbon adsorpsiyonu vb.) özellikle düşük metal iyonu derişimlerinde arıtma veriminin düşük olması, yatırım ve işletme maliyetlerinin yüksekliği, arıtma sonrasında yeni kirleticilerin oluşması gibi nedenlerden dolayı pratik ve ekonomik olmaktan uzaktır. Son yıllarda ağır metal kirliliği içeren ve düşük pH’a sahip atık sularda üreyebilen ve metal iyonlarına karşı direnci fazla olan mikroorganizmaların, metal iyonlarını hücre yapısına alarak 2 biriktirme yeteneğinden yararlanarak ağır metal kirliliğinin gideriminde kullanılmasıyla ilgili çalışmalar önem kazanmaya başlamıştır. Bu çalışmalarda özellikle canlı ve ölü mayalar, mantarlar büyük ölçüde kullanılmaktadır [5, 7-9]. Tez çalışması kapsamında Saccharomyces cerevisiae mayası ile Pb(II) iyonu biyosorpsiyonu gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmada S. cerevisiae mayası üreme koşullarında çoğaltılıp biyosorpsiyon deneylerinde kullanım için uygun hale getirilmiştir. Pb(II) iyonu biyosorpsiyonunda biyosorpsiyona etki eden pH, sıcaklık, başlangıç metal iyonu derişimi, biyokütle miktarı, biyokütle yaşı ve tuz etkisi parametreleri incelenmiştir. S. cerevisiae için biyosorpsiyon termodinamiği ve kinetiği belirlenmiştir. Ayrıca, biyosorpsiyon deneyi sonunda biyokütle yüzeyine tutunan kurşun iyonlarının EDTA çözeltisi ile desorpsiyonu ve yeniden biyosorpsiyonda kullanımı da araştırılmıştır. 3 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Su Kirliliği Su kirliliği, su kaynağının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, su ürünlerinde, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde ve enerji atıklarının boşaltılmasını ifade etmektedir. Su kirliliğine neden olan unsurları genel olarak dört ana başlık altında toplamak mümkündür: Bunlar sırasıyla, a) Nüfus artışı, b) Kentleşme, c) Sanayileşme, d) Tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler. Yukarıda belirtilen dört ana başlık içerisinde yer alan endüstriyel ve kentleşmenin önemi tartışılmazdır. Endüstri kuruluş atıklarının arıtılmadan akarsulara verilmesi veya bu atıkların toprağa gömülmesi sonucu bu atıklar yağmur sularına karışarak yeraltı sularının kirlenmesine sebep olabilmektedir. Enerji santralleri, çelik, kağıt ve araba fabrikaları gibi büyük endüstriyel kuruluşlar, çevreye zararlı maddeler açığa çıkaran önemli kuruluşların başında gelmektedirler. Özellikle büyük şehirlerde kurulan sanayi fabrikalarının sıvı ve katı atıklarının da su kirliliğine neden oldukları bilinmektedir. Şehirlerdeki nüfus artışı ve buna bağlı olarak kentleşmenin yarattığı atıkların artış göstermesi, tarımsal mücadele ilaçlarının ve kimyasal gübrelerin bilinçsizce ve kontrolsüz kullanımı da göz önüne alındığında “su kirliliğine” etki eden unsurların önemi ortaya çıkmaktadır. Çizelge 2.1.’ de su kaynaklarının sınıflarına göre kalite kriterleri açıklanmaktadır. 4 Çizelge 2.1. Kıtaiçi su kaynaklarının sınıflarına göre kalite kriterleri SU KALİTE PARAMETRELERİ A) Fiziksel ve inorganik-kimyasal Parametreler 1) Sıcaklık (oC) 2) pH 3) Çözünmüş oksijen (mg O2/L)a 4) Oksijen doygunluğu (%)a 5) Klorür iyonu (mg Cl‾/L) 6) Sülfat iyonu (mg SO4=/L) 7) Amonyum azotu (mg NH4+-N/L) 8) Nitrit azotu (mg NO2‾-N/L) 9) Nitrat azotu (mg NO3‾-N/L) 10) Toplam fosfor (mg P/L) 11) Toplam çözünmüş madde (mg/L) 12) Renk (Pt-Co birimi) 13) Sodyum (mg Na+/L) B) Organik Parametreler 1) Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) (mg/L) 2) Biyolojik oksijen ihtiyacı (BOİ) (mg/L) 3) Toplam organik karbon (mg/L) 4) Toplam kjeldahl-azotu (mg/L) 5) Yağ ve gres (mg/L) 6) Metilen mavisi ile reaksiyon veren yüzey aktif maddeleri (MBAS) (mg/L) 7) Fenolik maddeler (uçucu) (mg/L) 8) Mineral yağlar ve türevleri (mg/L) 9) Toplam pestisid (mg/L) C) İnorganik kirlenme parametrelerid 1) Civa (µg Hg/L) 2) Kadmiyum (µg Cd/L) 3) Kurşun (µg Pb/L) 4) Arsenik (µg As/L) 5) Bakır (µg Cu/L) 6) Krom (toplam) (µg Cr/L) 7) Krom (µg Cr+6/L) 8) Kobalt (µg Co/L) 9) Nikel (µg Ni/L) 10) Çinko (µg Zn/L) 11) Siyanür (toplam) (µg CN/L) 12) Florür (µg F‾/L) 13) Serbest klor (µg Cl2/L) 14) Sülfür (µg S=/L) 15) Demir (µg Fe/L) 16) Mangan (µg Mn/L) 17) Bor (µg B/L) 18) Selenyum (µg Se/L) 19) Baryum (µg Ba/L) 20) Alüminyum (mg Al/L) 21) Radyoaktivite (pCi/L) alfa-aktivitesi beta-aktivitesi D) Bakteriyolojik parametreler 1) Fekal koliform(EMS/100 mL) I SU KALİTE SINIFLARI II III IV 25 6.5-8.5 8 90 25 200 0.2c 0.002 5 0.02 500 5 125 25 6.5-8.5 6 70 200 200 1c 0.01 10 0.16 1500 50 125 30 6.0-9.0 3 40 400b 400 2c 0.05 20 0.65 5000 300 250 > 30 6.0-9.0 dışında <3 < 40 > 400 > 400 >2 > 0.05 > 20 > 0.65 > 5000 > 300 > 250 25 4 5 0.5 0.02 0.05 50 8 8 1.5 0.3 0.2 70 20 12 5 0.5 1 > 70 > 20 > 12 >5 > 0.5 > 1.5 0.002 0.02 0.001 0.01 0.1 0.01 0.1 0.5 0.1 > 0.1 > 0.5 > 0.1 0.1 3 10 20 20 20 Ölçülmeyecek kadar az 10 20 200 10 1000 10 2 300 100 1000e 10 1000 0.3 0.5 5 20 50 50 50 2 10 50 100 200 200 >2 > 10 > 50 > 100 > 200 > 200 20 50 > 50 20 50 500 50 1500 10 2 1000 500 1000e 10 2000 0.3 200 200 2000 100 2000 50 10 5000 3000 1000e 20 2000 1 > 200 > 200 > 2000 > 100 > 2000 > 50 > 10 > 5000 > 3000 > 1000 > 20 > 2000 >1 1 10 10 100 10 100 > 10 > 100 10 200 2000 > 2000 5 Su kirliliğinin önemli bir başka nedeni olan evsel atıklarda bulunan “sert (biyolojik parçalanmaya dayanıklı) deterjan” kalıntılarının doğal su kaynaklarının kirletilmesinde önemli payı olduğu bilinmektedir. Deniz ve göl kenarı gibi ortamlara yakın kurulan büyük şehirlerde evsel atıkların fazlalığı göz önüne alınırsa, kirlenmenin buralarda önemli boyutlarda yaşandığı açıkça görülebilir. Su kirliliğini oluşturan diğer etmenlerin başında lağım suları, petrol atıkları ve nükleer atıklar, kimyasal kirleticiler, ağır metaller ve tarımda verimi artırma amacıyla kullanılan doğal ve yapay maddeler, tarım ilaçları ve radyoaktif atıklar yer almaktadır. Bu atıklar arıtılmadan su ortamlarına boşaltıldıklarında ya da bu atıklarla kirlenen topraklardan sulara taşındıkları zaman su kirliliğine neden olurlar. 2.1.1. Su kirliliğinin sonuçları ve alınması gereken önlemler Doğrudan hastalık nedeni olabileceği gibi bazı hastalıkların yayılımını da kolaylaştırabilen bir kirlilik çeşidi olan su kirliliği başta kanser hastalığı olmak üzere kalp, kronik solunum yolu hastalıkları ve diğer hastalıklara yol açarken, gelişim ve sinir sistemi bozuklukları ile bağışıklık sistemi rahatsızlıklarına da neden olabilmektedir. Tarımsal alanlarda üretimi artırmak amacıyla kullanılan kimyasal gübreler, zararlı böceklere karşı kullanılan ve içeriğinde civa, kurşun ve diğer ağır metaller bulunan kimyasal zehirler, yağmur suları ile toprak altına geçerek yeraltı sularının kirlenmesine neden olabilmektedir. Akıntılarla yüzeysel sulara ve su havzalarına ulaşan bu kimyasal maddeler akarsulardaki canlı hayatının da sona ermesine sebep olmaktadırlar. Özellikle civa ve radyoaktif madde gibi tehlikeli maddeler gerek deniz canlılarının yapısında gerekse bitkilerin yapısında birikerek insanoğlu ve diğer canlılar tarafından tüketildiği zaman zararlı etkiler görülmektedir. Özellikle tarımda kullanılan kimyasal maddelerle kirlenen suda bulunan “nitrat” çocuklarda ciddi hastalıkların görülmesine sebep olabilmektedir. Lağım suları ile kirlenen sularda bakteri ve virüs oranı artarak tifo, dizanteri, hepatit, kolera ve diğer önemli bulaşıcı hastalıkların bu yolla yayılımına sebep olmaktadır. (Çizelge 2.2.) 6 Çeşitli nedenlerle havada yoğun olarak bulunan kurşun oksit havadan su kaynaklarına ve dolayısı ile besinlere bulaşarak tüketilmeleri sonucu insan sağlığına zararlı etki gösterebilmektedir. Bu elementin özellikle ağız, yemek borusu, akciğer, meme, kalınbağırsak gibi önemli kanser türlerinin oluşumunda da rol oynadığı gösterilmiştir. Eski su dağıtım sistemlerinde kullanılan kurşunun çocukların sinirsel gelişimini, büyümeyi olumsuz etkilediği ve davranış bozukluklarına yol açtığı gösterilmiştir. Canlı yaşamı ve dünyanın doğal dengesi için gerekliliği tartışmasız olan suyun çeşitli nedenlerle kirletilmesi sonucu gerek çevreye gerekse canlı ve insan yaşamına verdiği zararlar oldukça önemlidir. Bu bilinçten yola çıkarak, yaşamımızı önemli oranda etkileyen su kirliliğini önleyebilmek için yapılması ve alınması gereken önlemler bulunmaktadır. Öncelikle su kirliliğinin önemli bir nedeni olan tarım ilaçları ve yapay gübreler tarım alanlarında rast gele değil, yetkili kuruluşların önerisine göre kullanılmalıdır. Sanayi kuruluşlarının atıkları arıtılmadan akarsulara ve diğer su kaynaklarına boşaltılmamalıdır. İçme ve kullanma suyu olarak yararlanılan su kaynakları dışarıdan insan ya da hayvanların girmesini engelleyecek biçimde çevrelenerek kirlenmenin önlenmesi gerekmektedir. Kaynak sularının bulunduğu beslenme bölgelerinde endüstri kuruluşları, hayvan barınakları ve çiftlikler kurulmamalıdır [Anonim, 2009]. 7 Çizelge 2.2. Atık suların atık su altyapı tesislerine deşarjında öngörülen atık su standartları KANALIZASYON KANALIZASYON SISTEMLERI TAM SISTEMLERI DERIN PARAMETRE ARITMA ILE DENIZ DEŞARJI ILE SONUÇLANAN ATIKSU SONUÇLANAN ALTYAPI ATIKSU ALTYAPI TESISLERINDE TESISLERINDE Sıcaklık (˚C) 40 40 pH 6.5-10.0 6.0-10.0 Askıda katı madde (mg/L) 500 350 Yağ ve gres (mg/L) 250 50 Katran ve petrol kökenli yağlar (mg/L) 50 10 Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) (mg/L) 4000 600 Sülfat (SO4=) (mg/L) 1700 1700 Toplam sülfür (S) (mg/L) 2 2 Fenol (mg/L) 20 10 Serbest klor (mg/L) 5 5 Toplam azot (N) (mg/L) - (a) 40 Toplam fosfor (P) (mg/L) - (a) 10 Arsenik (As) (mg/L) 3 10 Toplam siyanür (Toplam CN¯) (mg/L) 10 10 Toplam kurşun (Pb) (mg/L) 3 3 Toplam kadmiyum (Cd) (mg/L) 2 2 Toplam krom (Cr) (mg/L) 5 5 Toplam civa (Hg) (mg/L) 0.2 0.2 Toplam bakır (Cu) (mg/L) 2 2 Toplam nikel (Ni) (mg/L) 5 5 Toplam çinko (Zn) (mg/L) 10 10 Toplam kalay (Sn) (mg/L) 5 5 Toplam gümüş (Ag) (mg/L) 5 5 Cl¯ (Klorür) (mg/L) 10000 Metilen mavisi ile reaksiyon veren yüzey Biyolojik olarak parçalanması Türk Standartları aktif maddeleri(MBAS) (mg/L) Enstitüsü standartlarına uygun olmayan maddelerin boşaltımı prensip olarak yasaktır. 2.2. Ağır Metallerin Kaynakları Doğal dolanım mekanizmalarına giren metaller, insan faaliyetiyle veya doğal kaynaklardan çevreye ulaşır. Denizlerde yapılan araştırmalar Fe, Mn, Co gibi elementlerin doğal olarak yerkabuğundan sulara karıştığını; Mg, K ve Ca elementlerinin deniz suyunun doğal bileşenleri olup hava ortamına bu kaynaklardan geçtiğini; buna karşılık Zn, Cu, Cd, Hg, Ag, Pb, ve Cr gibi kronik ve akut zehirliliği yüksek elementlerin, atmosfere insan faaliyeti sonucu karıştıktan sonra denize ve yerkabuğuna bulaştığı izlenimini ortaya koymaktadır. Kuşkusuz, bu metallerin bir kısmı akarsular, drenaj yolları, atıksu deşarjları gibi belli başlı yollar başta olmak 8 üzere, tarımsal alanlar dahil, karalardan denize karışabilmektedir. İşte böyle karadaki kirletici kaynaklardan çıkıp gerek sıvı kirletici deşarjları ve gerekse atmosferde taşınmak suretiyle deniz ortamına geçen Zn, Cu, Cd, Cr gibi belli başlı metaller deniz suyunda bulunabilirler [10]. Ağır metal kirliliği içeren atık su kaynaklarını başlıca üç grupta toplayabiliriz: Maden Endüstrisi: Kömür ve diğer maden ocaklarının çalıştırılabilmeleri için madenden çıkarılarak arıtılması gereken asidik maden drenaj suları, yüksek konsantrasyonlarda Ca+2, Mg+2 ve Fe+2, düşük konsantrasyonlarda Al+2, Mn+2 ve diğer metal iyonlarını içerir. Bakır, çinko, kurşun, krom, gümüş, altın, uranyum gibi elementleri içeren cevherlerin topraktan çıkarılması, temizlenmesi, öğütülmesi ve saflaştırılması esnasında oldukça fazla su kullanılır. Metal Endüstrisi: Başta demir-çelik endüstrisi olmak üzere, bakır, çinko, krom endüstrilerinin çeşitli fiziksel ve kimyasal proseslerinde oldukça fazla su kullanılır ve atık suları da bu metal iyonlarını içerir. Diğer Sanayi Kuruluşları: En çok kirlilik ve zehirlilik potansiyeline sahip olan bu grupta başta metal kaplama sanayi olmak üzere, otomotiv, elektrik ve elektronik malzemeler, mutfak ve ev eşyaları, boru, kapsül, silah, makine ve boya endüstrileri atık suları yer alır [10-12]. 2.3. Kurşun ve Kurşun Kirliliği Kurşun, (Lat. plumbum) periyodik tablodaki elementlerden biri olup, simgesi Pb ve atom numarası 82’dir. Yumuşak, ağır, zehirleyici, kolay dövülebilen bir metaldir. Yeni kesildiğinde mavimsi beyazdır, ancak zamanla havada oksitlenmesi sonucu mat gri bir renk alır. İnşaat sektöründe ve ayrıca çeşitli pil, mermi, lehim ve diğer alaşımların yapımında kullanılır. Kararlı elementler içinde en yüksek atom 9 numarasına sahip olandır. Elektrik iletkenliği düşüktür. Korozyona dayanıklı olmasından dolayı aşındırıcı sıvıların (örneğin, sülfürik asit vb.) depolanmasında kullanılır. Kurşun, hava, su ve toprak yoluyla, solunumla ve besinlere karışarak biyolojik sistemlere giren son derece zehirleyici özelliklere sahip bir metaldir. Yüz binlerce ton kurşun, kurşunlu petrolden elde edilen ve kurşun tetraetil ((CH3CH2)4Pb) eklenerek oktan sayısı arttırılan yakıtlarla çalışan içten yanmalı motorlardan çıkan gazlarla dünya atmosferine boşaltılmaktadır. Atmosferden kurşun (büyük oranda metal oksitleri ve tuzları şeklinde) yağmurla tekrar yeryüzüne inerek çevremize her geçen gün daha fazla yayılmaktadır. Kurşun madenleri ve metal endüstrileri, akü ve pil fabrikaları, petrol rafinerileri, boya endüstrisi ve patlayıcı sanayi atık sularında da istenmeyen konsantrasyonlarda kurşun kirliliğine rastlanır. Pil fabrikası atık sularında 5,66 mg/L, asidik maden drenajlarında 0,02 – 2,5 mg/L, tetraetil kurşun üreten fabrika atık sularında 120 – 150 mg/L organik, 66 - 85 mg/L inorganik kurşun kirliliğine rastlanmıştır [Anonim, 2007]. İnorganik kurşun bileşikleri insan vücuduna başlıca solunum ve sindirim yollarıyla girer. Kan dolaşımına giren kurşunun bir kısmı kemiklerde birikir, bir kısmı da idrarla dışarı atılır. Bu mekanizma kurşunun yumuşak dokularda birikmesini önler. Kurşun, hemoglobinin çok önemli bir kısmı olan hemin sentezlenmesini önler ve kansızlığa sebep olur(Çizelge 2.3.). Kurşun zehirlenmesine uğrayan bir vücutta alyuvarların sentezi azaldığı gibi, mevcut olanlarında biyolojik ömrü azalır. Bunun sonucu zehirlenen kişide kansızlık görülür. Kurşun benzer şekilde böbrek enzimlerini de inhibe eder ve zehirlenmelere sebep olur [13]. 10 Çizelge 2.3. Kandaki farklı kurşun seviyelerinin insanlar üzerindeki etkileri[13] Kandaki Kurşun Hastalıklar (µg Pb/100 ml) 10 İşitmede düşme 15 Vitamin D Metabolizmasında düşme 20 Sinir İletim Hızında Düşme 30 Vitamin D metabolizmasında düşme 40 Hemoglobin Bileşiminde düşme 60 Colic 75 Belirgin Kansızlık 85 Böbrek hastalıkları 95 Beyin hasarı 130 Ölüm 2.4. Atık Su Arıtımı Atık su arıtımında temel amaç, suyun kirlilik derecesinin kullanım yerine göre istenilen düzeye indirilmesidir. Bu amaca yönelik olarak uygulanan başlıca üç çeşit arıtım yöntemi vardır [14]. Mekanik yöntemler Bu yöntemler yumaklaştırma (flokülasyon), pıhtılaştırma (koagulasyon), durultma (sedimentasyon), yüzdürme (floatasyon) gibi fiziksel işlemlerdir. Biyolojik yöntemler Bu yöntemlerde kendi ağırlığı ile çökemeyen asılı ya da kolloidal tanecikler ile çözünmüş organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından giderilmesi sağlanır. 11 Mikroorganizmalar bu maddeleri aerobik koşullarda besin ve enerji kaynağı olarak kullanılır. Kimyasal yöntemler Bu yöntemlerde mekanik olarak çöktürülemeyen maddelerin bazı kimyasallarla çökmeleri sağlanır. 2.4.1. Ağır metal kirliliği içeren suların arıtımı İleri atıksu arıtma uygulamalarında farklı işlem ve prosesler araştırılmaktadır. Bunların çoğu teknik olarak uygulanabilir olmasına rağmen, fiyat, işletme ihtiyaçları ve estetik görüntüleri uygun değildir. Buna rağmen karşılaşılabilen herhangi bir durumda bütün arıtma ihtimallerinin göz önünde bulundurulması için daha önemli işlem ve proseslerin bilinmesi gereklidir [15]. Bu önemli işlem ve prosesler aşağıda kısaca açıklanan; kimyasal çöktürme, iyon değiştirme, ultrafiltrasyon, ters osmoz, elektrodializ, adsorbsiyon, emülsiyon sıvı membran (ELM) ve biyosorpsiyondur. Kimyasal çöktürme Atık sulardaki bazı ağır metaller, çeşitli inorganik iyonlar ve fosforun çöktürülmesi genellikle alüm, kireç ya da demir tuzları gibi koagülantların ilavesiyle yapılır. Kimyasal çöktürme işleminde, çöken ağır metallerin toksisitelerinden dolayı çamur stabilizasyonu için anaerobik parçalama mümkün olmayabilir. Kimyasal çöktürmenin dezavantajlarından biri genellikle arıtılmış atık suyun toplam çözünmüş katı miktarının net bir artış göstermesidir. Diğer dezavantajları ise arıtılması gerekli fazla miktarda çamur oluşmasıdır. Bu çamurlar toksik madde içerdiğinden arıtılması ve uzaklaştırılması zordur [15]. 12 İyon değiştirme İyon değiştirme, ağır metal iyonlarının, elektrostatik kuvvet ile fonksiyonel grup halinde katı yüzeyinde tutularak, ortamdaki farklı türdeki iyonlarla değiştirilmesi ilkesine dayanır. Bu prosesin en yaygın kullanımı içme sularının yumuşatılmasıdır. Bu işlemde arıtılması istenen sudaki kalsiyum ve magnezyum iyonları, katyon değiştirici bir reçinedeki sodyum iyonları ile yer değiştirir, böylece sertlik azalır. Toplam çözünmüş katıların azaltılması için, anyon ve katyon değiştirici reçinelerin her ikisi de kullanılmalıdır [11, 15, 16]. İyon değiştiricilerin kullanımı genellikle yukarıdan aşağı akışlı kolon tipindedir. Atık su, kolonun üzerinden basınç altında girer, reçine yatağından aşağı doğru geçer ve kolonun alt kısmından çıkar. Reçine kapasitesi dolduğunda, tutulan iyonları uzaklaştırmak için kolon geri yıkanır ve daha sonra rejenere edilir. İyon değiştirici reçinelerden çözünmüş iyonların hepsi aynı oranda uzaklaştırılamaz. Her iyon değiştirici reçine seçici bir uzaklaştırma serisiyle karakterize edilir ve seri sonundaki çözünmüş iyonlar sadece kısmen uzaklaştırılırlar [15]. Ultrafiltrasyon Ultrafiltrasyon sistemleri çözünmüş ve kolloidal maddelerin uzaklaştırılmasında gözenekli membranların kullanıldığı basınç sürüklemeli membran proseslerdir. Bu sistemleri ters osmoz sistemlerinden ayıran özelik daha düşük basınç sürüklemeli (genellikle 1034 kN/m2’nin altında) olmalıdır. Ultrafiltrasyon normal olarak kolloidal maddeleri ve molekül ağırlığı 5000’in üzerindeki büyük molekülleri uzaklaştırmak için kullanılır. Sulardaki yağları ve renkli kolloidlerden bulanıklığı uzaklaştırma işlemleri ultrafiltrasyon uygulamalarındandır. Ultrafiltrasyon uzaklaştırma işlemleri için de tavsiye edilmektedir [15]. ayrıca fosfor 13 Ters osmoz (Hiperfiltrasyon) Ters osmoz, çözeltideki çözünmüş tuzları yüksek basınçta yarı geçirgen bir zar kullanarak filtre eden bir prosestir. Membran ve diğer ekipmanlar işletme basıncını atmosferik basınçtan 6900 kN/m2’ye kadar değiştirir. Ters osmoz çözünmüş organikleri daha az seçici olarak uzaklaştıran diğer demineralizasyon tekniklerinden daha avantajlıdır. Ters osmoz’un en önemli dezavantajı ise yüksek fiyatı ve evsel atık su arıtımında deneyimlerin sınırlı olmasıdır. Ters osmoz üniteleri uygun hidrolik kapasiteyi sağlamak amacıyla paralel veya istenen derecedeki demineralizasyonu sağlamak amacıyla seri olarak ayarlanabilir. Ters osmoz ünitesinden etkili bir şekilde verim almak için yükleme çözeltisi çok yüksek kalitede olmalıdır, aksi takdirde ünitenin membran elemanları yükleme çözeltisindeki kolloidal maddelerle kirlenebilir. Multimedya filtrasyon ve ultrafiltrasyon gibi ön arıtmalar genellikle gereklidir. Membran akışını yenilemek için bu elemanların düzenli olarak (yaklaşık ayda bir kere) kimyasal olarak temizlenmesi gerekir [15]. Elektrodiyaliz Elektrodiyaliz prosesinde, yarı geçirgen iyon-seçici membranlar kullanarak bir çözeltinin iyonik bileşenleri ayrılır. İki elektrot arasına bir elektrik potansiyelinin uygulanması, çözeltiden bir elektrik akımının geçmesine neden olur, bu da katyonların negatif elektroda, anyonların pozitif elektroda göçmesini sağlar. Katyon ve anyon geçirici membranların değişik aralıklarda bırakılmasından dolayı, konsantre ve seyreltik tuz hücreleri oluşur. Bu proses sürekli veya kesikli olarak çalıştırılabilir. Üniteler gerekli hidrolik kapasiteyi sağlamak için paralel olarak veya istenilen derecede demineralizasyonu sağlamak için seri olarak ayarlanabilir. Membranları sürekli olarak yıkamak için yükleme hacminin yaklaşık %10’u kadar işlem görmüş su gereklidir. Her bir 14 membranın her iki tarafındaki akış oranı ve basıncı yaklaşık olarak eşitlemek için konsantre atık suyun bir kısmı geri gönderilir. Düşük bir pH derecesinde sabit tutmak için atık suya konsantre sülfürik asit katılır. Düşük çözünürlüğe sahip tuzların membran yüzeyinde kimyasal olarak çökmesi ve atık su arıtma ünitesi çıkış sularında kalan kolloidal organik maddelerin membranı tıkaması elektrodializ prosesinin en önemli problemlerindendir. Membran kirlenmesini azaltmak için kimyasal çöktürme ve bazı multimedya filtrasyonların yanında aktif karbon ön arıtması da gerekli olabilir [15]. Emülsiyon sıvı membran (ELM) 1968 yılında Norman Li tarafından keşfedilen emülsiyon sıvı membran (ELM) ayırma işlemi üç fazdan oluşan bir yöntemdir. Bu fazlar dış, membran ve iç fazlardır. Bir ELM sistemi, birbirine karışmayan iki faz arasında su-yağ (W/O) emülsiyonu gibi stabil bir emülsiyon oluşturmak ve daha sonrasında bu hazırlanan emülsiyonu ekstraksiyon için karıştırma işlemiyle birlikte üçüncü, sürekli bir faza dağıtmak suretiyle oluşturulmaktadır. Bu yöntemde kirleticilerin giderimi yanında konsantre edilmesi de mümkün olmaktadır [17]. 2.5. Biyosorpsiyon Son zamanlarda etkin ve ucuz adsorbent kullanımı için yoğun araştırmalar yapılmaktadır [18]. Bu araştırmaların içerisinde mikroorganizmaların adsorbent olarak kullanılması büyük ilgi görmektedir [19]. Mikroorganizmalar kolay elde edilebilir olmaları, adsorpsiyon için uygun olmaları ve yüksek adsorpsiyon kapasitelerine sahip olmaları bakımından avantajlı bir konuma sahiptirler. Biyokütleler ile (Fungus, bakteri, alg vb.) yapılan adsorpsiyon işlemine “biyosorpsiyon” denir. Bu olay kompleksleşme, koordinasyon, şelat oluşturma iyon değişimi, adsorpsiyon, mikro çökelme proseslerini içerebilir. Alg, mantar, bakteri ve mayalar gibi kolay elde edilebilir mikroorganizmaların, yüksek verimle seyreltik 15 çözeltilerden ağır metalleri bağlayabildikleri rapor edilmiştir [20]. Mantar ve alglerle yapılan biyosorpsiyon çalışmaları, onların doğada elde edilebilirliği ve fermentasyon endüstrisi gibi değişik proseslerin atığı veya ürünü olduğu için bakterilerden daha fazla ilgi çekmektedir [21]. Biyosorpsiyon aslında fiziksel ve kimyasal adsorpsiyon, iyon değişimi, koordinasyon, kompleksleşme, mikroçökelme vb. gibi birçok pasif giderim proseslerini adlandırmakta kullanılan ortak bir terimdir. Biyosorpsiyon fizikokimyasal bir olay olduğu için tersinir bir reaksiyondur ve ayrıca yaşamayan biyokütleler de bile meydana gelir. Biyokütle karboksilik, fosfat ve amino grupları gibi belirli asidik grupları içeren çeşitli biyopolimerlerin bir araya gelmiş şeklidir. Bundan dolayı, biyosorpsiyon metal iyonlarının biyokütle üzerindeki asidik sitelere bağlanma reaksiyonları olarak açıklanabilir. Biyokütlelerin güçlü metal bağlama yeteneği toksik ağır metallerle kirletilmiş çevreyi temizlemede ve atık suların iyileştirilmesinde çok büyük ilgi çekmektedir. Biyosorpsiyon proseslerinde mikroorganizmalara, metal biyosorbent bağlayıcı materyal denir. olarak Bu kullanılan amaçla çeşitli kullanılan mikroorganizmalar, bakteriler, algler, maya hücreleri ve funguslardır. Metal adsorplamada bu organizmaların canlı hücrelerinden oluşan biyokütleler kullanılabildiği gibi, ölü hücreleri de kullanılabilmektedir. Biyosorbent materyalin canlı ya da ölü hücrelerden oluşmasının her ikisinin de bazı avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Örneğin mikroorganizmaların üreme spesifikliği, ortam şartlarının değişimi, metal iyonu konsantrasyonunun yüksek olması ve adsorpsiyon sonucu mikroorganizma üremesinin inhibisyonu gibi faktörler, canlı sistemlerle çalışmada ortaya çıkan önemli problemlerden birkaçıdır [22]. Biyosorpsiyon yöntemiyle atık sulardaki ağır metal iyonlarının adsorplanarak arıtımı mümkün olduğu gibi, uranyum, toryum gibi radyoaktif elementlerin arıtımı ve değerli metallerin işlendiği proseslerin atık sularına karışan altın, gümüş gibi metallerin geri kazanımı da mümkün olmaktadır [23]. 16 Şekil 2.1. Biyokütlelerin biyosorbentlere dönüştürülmesi Ağır metaller bitkilerin hücre duvarlarından veya hayvanların hücre zarlarından biyolojik sistemlere girmekte, bitki hücrelerinde vakuollerde depolanmakta ve enzimlerle birlikte pek çok yaşamsal faaliyeti düzenlemektedir. Öte yandan krom, kurşun, civa, bakır, çinko gibi ağır metallerin aşırısının yaşayan hücreler üzerinde toksik bir etkiye sahip oldukları da bilinmektedir. Nitekim sınır değerlerin üzerindeki ağır metal derişimleri aktif çamur proseslerini deaktive etmektedir [24]. Biyosorpsiyon kavramında, karboksil, hidroksil, sülfat, amino ve fosfat grupları içeren mikroorganizmaların biyosorpsiyon siteleri ile kovalent bağlanma, adsorpsiyon ve iyon değişimi gibi birkaç kimyasal proses meydana gelmektedir [25]. 17 Mantar hücre duvarları ve onların bileşenleri biyosorpsiyonda büyük bir öneme sahiptir [19, 26] . Mantar biyokütleleri, ilgili proseslerle veya adsorpsiyonla sulu çözeltilerden ağır metallerin büyük bir miktarını adsorbe edebilirler [27]. Biyosorpsiyon işlemlerinde, özel olarak üretilmiş biyokütlelerin yerine, çeşitli biyoteknolojik proseslerin atık biyokütlelerinin kullanılabilmesi, olayı ekonomik açıdan çok verimli kılmaktadır. Mevcut literatüre göre penisilin antibiyotiği üretiminde kullanılan Penicillium türlerinin atık biyokütleleri, maya fabrikalarının atık biyokütle ve biyodegredasyon işlemlerinin atık biyokütleleri, biyosorpsiyon proseslerinde kullanılmış ve başarılı sonuçlar alınmıştır [23, 28]. Ayrıca biyosorbent materyalin uygun yöntemlerle immobilize edildiği proseslerde, biyosorbent materyale bağlanan metal iyonlarının desorbe edilerek geri kazanımı da oldukça önemlidir. Bu yöntemle, biyokütlelerin adsorpsiyon özelliği kaybolmadan, devam eden adsorpsiyon-desorpsiyon döngüsünde tekrar tekrar kullanımı mümkün olmaktadır. Biyosorpsiyonun etkili ve verimli olması, işlemi etkileyen optimal parametrenin belirlenmesine bağlıdır [23]. Biyosorpsiyonun en önemli avantajlarını şöyle sıralayabiliriz: 1) Biyosorbentler kolay elde edilebilir. Eğer uygun bir laboratuar varsa, gerekli kimyasallar ve cihazlar olduktan sonra biyokütleleri üretmek oldukça kolaydır. 2) Biyosorbentler sınırsız sayıdadır ve elde edilmesi çok ucuzdur. 3) Kullanılan biyokütleler tekrar rejenere edilerek değerlendirilebilir. 4) Proses sonunda kalan atıklar zararsızdır ve kolayca yok edilebilir. 5) Proses sonunda arta kalan biyosorbentler kolayca çevreye zararlı olmayacak şekilde yok edilebilir. 6) Biyosorbentler organik yapıda maddeler oldukları için doğaya fazla zarar vermeyecektir. 7) Biyosorpsiyon yöntemi ekonomik oluşu ve ağır metal içeriği çok seyreltik olan sulardan bile verimli metal giderebilme kapasitesinden dolayı avantajlı bir yöntemdir. 18 8) Biyosorpsiyon yerinde uygulanabilen, çok özel tasarımlar ve endüstriyel işlemler gerektirmeyen ve birçok sistemle ekonomik bir şekilde birleştirilebilir bir yöntemdir. 2.5.1. Biyosorpsiyon mekanizmaları Mikroorganizmaların hücre yapılarının çok kompleks oluşu, hücrelerin metalleri bağlamasının birçok yolu olduğunu düşündürmektedir. Biyosorpsiyon işleminin mekanizması henüz tam olarak anlaşılamamıştır, fakat farklı açılardan değerlendirmelerle, aşağıdaki gibi bir sınıflandırma yapılmıştır (Şekil 2.2.)[23]. Şekil 2.2. Biyosorpsiyon mekanizmaları Hücre zarından içeri taşınım olayı hücre metabolizması ile ilgilidir. Canlı hücrelerde çalışırken bazı toksik elementlerin yüksek konsantrasyonda olması, biyosorpsiyon araştırmalarına imkan vermemektedir. Bu nedenle, bu çeşit biyosorpsiyonun mekanizması hakkında yeterli bilgi bulunamamaktadır. Mikrobiyal hücre zarlarındaki ağır metal iyonları taşınımı hücre metabolizmasında gerekli olan potasyum, magnezyum ve sodyum gibi iyonların taşınma mekanizmasıyla aynı olabilir. Metal taşınma sistemi, aynı yüklü ve iyonik yarıçaplı ağır metal iyonlarının 19 varlığında, karışık bir durum arz eder. Bu mekanizma genellikle metabolik aktiviteye bağlı olmayan Biyosorpsiyon olayıyla eşzamanlı olarak meydana gelmektedir. Literatürdeki birçok örnekte canlı organizmalar vasıtasıyla yapılan Biyosorpsiyon, iki temel basamağı kapsamaktadır. Bunlardan birincisi metabolizmaya bağlı olmadan hücre duvarlarına bağlanma ve ikincisi de metabolizmaya bağlı olarak metal iyonlarının hücre zarından hücre içine taşınıp biriktirilmesidir [29, 30]. Fiziksel adsorpsiyon olayında biyosorpsiyon, Van der Waals kuvvetlerinin ve diğer zayıf moleküller arası kuvvetlerinin (dipol-dipol gibi) varlığıyla gerçekleşir. Bir fungal biyokütle olan Rhizopus arrihizus ile toryum ve uranyumun biyosorpsiyonu üzerine yapılan bir çalışmada; bu metallerin biyosorpsiyonunun hücre duvarında yapı elemanı olarak bulunan kitin tarafından fiziksel bağlanma yoluyla sağlandığı tespit edilmiştir [23]. Kuyucuk ve Volesky (1988), uranyum, kadmiyum, çinko, bakır ve kobalt gibi metallerin canlı olmayan alg, mantar ve maya biyokütleleri ile biyosorpsiyonunda, çözeltideki iyonlar ile hücre duvarları arasında elektrostatik etkileşimin etkili olduğunu ileri sürmüşlerdir. Elektrostatik etkileşimin, bakteri ve alglerle yapılan bakır biyosorpsiyonunda da etkili olduğu kanıtlanmıştır [31]. İyon değişimi mekanizması da şu şekilde yapılabilir. Mikroorganizmaların hücre duvarları, temel yapı bloku olarak polisakkaritleri içermektedir. Doğal polisakkaritlerin iyon değişimi özellikleri detaylı olarak çalışılmış ve iyice belirlenmiştir ki bivalent metal iyonları polisakkaritlerin karşı iyonları ile yer değiştirmektedir [23]. Örneğin, deniz alglerinin alginatları genellikle potasyum, sodyum, kalsiyum ve magnezyum gibi elementlerin doğal tuzlarından oluşmaktadır. Bu metalik iyonlar; kobalt, bakır, kadmiyum ve çinko gibi karşı iyonlarla yer değiştirebilmekte ve sonuç olarak metallerin bağlanması ve arıtımı sağlanmaktadır [21]. Kompleks oluşturma yoluyla biyosorpsiyon, metal iyonları ile aktif gruplar arasındaki etkileşimden sonra, hücre yüzeyindeki kompleks yapıya bağlı olarak meydana gelebilir. Metal iyonları tek bir liganda ya da şelata bağlanabilir. Özellikle hücre duvarını bir ağ örgü gibi meydana gelmektedir [23]. 20 Bir başka adsorpsiyon mekanizması olan çökelme hücre metabolizmasına bağlı olduğu gibi, ondan bağımsız da gerçekleşebilir. Birinci durumda genellikle çözeltideki metalin arıtımı, mikroorganizmaların aktif savunma sistemleri aracılığıyla olmaktadır. Çözeltide bir toksik metalin varlığı halinde, savunma sistemi onunla reaksiyona girerek, çökelme işlemini hızlandıran bazı bileşikler üretir. Bazı Arthrobacter ve Pseudomonas türleri ile çözeltiden kadmiyumu ayırma işleminin, detoksifikasyon yoluyla gerçekleştiği ve kadmiyumun hücre yüzeyi üzerine çöktüğü belirlenmiştir [23]. Bu çökelme olayı, hücre metabolizmasına bağlı değildir. Belki hücre yüzeyi ile metal arasındaki kimyasal etkileşimin bir sonucu olabilir. Literatürden de anlaşılacağı gibi biyosorpsiyon olayının mekanizması tek tip değildir. Aynı anda birden fazla mekanizmada meydana gelebilmektedir. Biyosorpsiyon çalışmalarında, ağır metal giderimini; metal iyonu konsantrasyonu, biyosorbent konsantrasyonu, pH, sıcaklık, karıştırma hızı ve kontakt zamanı direkt olarak etkilemektedir [32, 33]. 2.6. Mikroorganizmalar 2.6.1. Mikroorganizmaların genel özellikleri Canlılar alemi genel olarak üç grupta incelenebilir. Protista Bu gruptaki canlılar da iki sınıfa ayrılırlar. Prokaryotlar: En ilkel tek hücreli canlılar olan bu grubun başlıcaları bakteriler, virüsler ve mavi-yeşil alglerdir. Ökaryotlar: Prokaryotlardan daha gelişmiş canlılar grubudur. Hücre yapılarında farklılıklar vardır. Mantarlar (şapkalı mantarlar, küfler ve mayalar), tek hücreli hayvanlar (protozoalar) ve su yosunları (algler) bu gruba girerler [34]. Bitkiler Çiçeksiz ve çiçeksiz olmak üzere 2 sınıfa ayrılırlar. 21 Hayvanlar Omurgalı ve omurgasız olmak üzere 2 sınıfa ayrılırlar. Bu üç grupta yer alan canlıların çoğu biyokimya mühendisliğinde oldukça önem taşırlar ve çeşitli ürünlerin eldesi, enzim ve protein ayırma ve saflaştırma, genetik ve medikal uygulamalar, atıksuların arıtılması gibi birçok amaç için geniş ölçüde kullanılırlar. İkinci ve üçüncü grupta yeralan canlılar gelişmiş canlılardır. Birinci grupta yeralan ve ancak mikroskop altında görülebilen ve çoğunlukla tek hücreli olan canlılar mikroorganizma olarak adlandırılır. Mikroorganizmalar doğada, su ve toprakta, bazı gıda maddelerinde, gelişmiş canlıların deri ve bağırsaklarında, organik maddelerde hemen her yerde bulunurlar [34, 35]. Mikroorganizmaları çeşitli şekillerde gruplandırabilmek mümkündür. Kullandıkları besin yönünden inorganik hammadde kullanarak çoğalan mikroorganizmalara litotrof, organik besin kullanarak çoğalanlara organootroflar denir. İhtiyacı olduğu karbonu organik bileşiklerden sağlıyorsa hetotrof, CO2’den sağlıyorsa ototrof mikroorganizma denir. Enerji kaynağı olarak güneş ışığı kullananlara fototrof, enerjiyi kimyasal maddelerden sağlayan mikroorganizmalara kemotrof denir. Ayrıca oksijen ihtiyacına göre de aerobik, anaerobik, fakültatif ve mikroarofilik olmak üzere dört gruba ayrılırlar. Mikroorganizmalar yapılarında (virüsler hariç) yaklaşık %75-80 oranında su içerirler. Bakteri, maya ve tek hücreli alglerin kuru ağırlıklarının %50’si proteinden oluşur. Mantarlar gibi daha karmaşık mikroorganizmaların hücre duvarını oluşturan inert polisakkarid bileşikler ise, kuru ağırlıklarının büyük oranını oluşturur. Virüsler hariç bütün mikroorganizmaların diğer bir önemli bileşeni de lipidlerdir. Mikroorganizmalar uygun koşullarda oluşur, gelişir ve çoğalırlar, uygun olmayan ortamlarda üreyemezler, ya ölürler ya da bu ortamlara dayanacak şekiller oluştururlar. 22 Mikroorganizmaların gelişmesi ve üreyebilmesi için gerekli şartları sağlayan (ortam pH’ı, nemlilik, oksijen ve çeşitli derişimlerde kimyasallar) ve gerekli maddeleri içeren ortama besin ortamı denir. 2.6.2. Mikroorganizmaların büyümesi Her mikroorganizma grubu farklı şekilde ürer ve aynı besin maddesini farklı metabolik yollarla kullanabilir. Çoğalmaları için farklı üreme ortamlarını tercih eden mikroorganizmalar, hücre içerisinde de farklı kimyasallar içerebilirler. Üstte de denildiği gibi virüsler haricindeki mikroorganizmaların yaklaşık %75- 80’ni su oluşturur. Bakteriler, maya ve tek hücreli algler kuru ağırlıklarının yarısı kadar protein içerebilirler ve bu proteinlerin çoğu enzim yapısındadır. Mikroorganizmaların üremesini etkileyen en önemli faktörlerden biri de ortamdaki besin maddeleridir. Özellikle şeker (glukoz, sakkaroz, laktoz, mikroorganizmaların büyümesini maddesidir. mikroorganizmalar Ayrıca etkileyen maltoz, büyümeyi azot, fruktoz) türü maddeler sınırlayan potasyum, fosfor, ana besin kalsiyum, magnezyum gibi maddelere de ihtiyaç duyarlar. Enerji kaynağı Mikroorganizma, üreme ve sentez için gerekli enerjiyi, karbon kaynağı olarak karbondioksiti veya çözeltideki bikarbonatları kullanarak içerdiği klorofil a ve b pigmentleri katalizörlüğünde güneş enerjisinden sağlar. Karanlıkta ise gerekli enerjiyi glukoz ve sakkaroz gibi organik kökenli karbon kaynaklarından temin eder. Bunlar nişasta, şeker, organik asitler, yağlar ve hidrokarbonlardır. Fakat aynı karbon kaynaklarını parçalama şekilleri mikroorganizmadan mikroorganizmaya çok değişiklik gösterir. Ekseri mayalar nişastayı ya hiç ya da yeter derecede hızlı parçalayamadıkları halde, şekerleri kolaylıkla parçalayabilirler. Birçok hallerde, hidrokarbonlarda olduğu gibi, parçalanma ilk defa parçalayıcı enzimlerin substrata adaptasyonlarından sonra meydana gelir. Yüksek sıcaklıklarda yaşayamayan mikroorganizma 20-25oC ve pH 7,0 değerinde en verimli üremeyi gösterir [36]. 23 Azot kaynağı Azot kaynağı olarak birçok hallerde NH4 ve NO-3 gibi anorganik azotlu maddeler asimile edilebilir. Başka hallerde ise organik azot kaynakları daha iyi değerlendirilir. Örneğin ürin, pürin, çeşitli aminoasitler, pepton, maya ekstraktı ve protein bu gibi maddelerdir. Mineral kaynağı Mikroorganizmalar azot ve karbon kaynaklarından farklı olarak element halinde O, H, P, S, K, Ca, Mg, Fe ve kısmen iz element olarak Mn, Cu, Zn, Mo, Co, Ni, V, B ve Na isterler. Bu iz elementlerin pek çoğu diğer tuzlar ve kompleks maddeler içinde bulaşmış bir halde bulunurlar [34]. 2.6.3. Mikroorganizmanın üremesine etki eden parametreler pH Hidrojen iyonu derişimi (pH) mikrobiyal üreme hızını, dolayısı ile enzimlerin aktivitesini etkiler. Üreme için optimum pH, ürün oluşumu için olan optimum pH’tan farklı olabilir. Genellikle kabul edilebilir pH aralığı optimumdan ±1 ile 2 pH birimi kadar değişebilir. Farklı mikroorganizmalar farklı pH optimumlarına sahip olabilir; birçok bakteriler için optimum pH 3,0–8,0 arasında değişir, mayalar için 3,0–6,0, küfler için 3,0–7,0, bitki hücreleri için 5,0–6,0, hayvan hücreleri için 6,5–7,5 arasında değişir. Birçok organizma, çevresel pH’ta düzensizlikler oluştuğunda, hücre içindeki pH’ı göreceli olarak sabit bir değerde tutmak için mekanizmalara sahiptir. pH optimum değerinden farklılık gösterdiğinde, organizmanın varlığını sürdürme enerji gereksinimleri artar. Farklı mikroorganizmaların, farklı pH optimumlarına sahip olmaları nedeniyle, ortam pH’ı üremesi istenen mikroorganizma türüne seçimlilik sağlamak için kullanılabilir. 24 Çoğu fermentasyonlarda pH önemli ölçüde değişebilir. Azot kaynağı önemli olabilir. Eğer amonyum tek azot kaynağı ise, hidrojen iyonları amonyağın mikrobiyal kullanımının bir sonucu olarak, pH’ta gözlenen bir azalma ile birlikte, ortama serbest bırakılabilir. Eğer nitrat tek azot kaynağı ise, hidrojen iyonları, pH’ta gözlenen bir artış ile birlikte nitratı amonyağa indirgemek için, ortamdan uzaklaştırılır. Aynı zamanda pH, organik asitlerin üretimi, asitlerin özellikle de amimoasitlerin kullanımı veya bazların üretimi nedeni ile de değişebilir. CO2’in ortama eklenmesi veya ortamdan uzaklaştırılması, deniz suyu veya hayvan hücre kültürü gibi bazı sistemlerde pH’ı önemli ölçüde değiştirebilir. Bir tampon veya aktif pH kontrol sistemi aracılığı ile pH kontrolü önemli olabilir [37]. Sıcaklık Mikroorganizmalar için diğer önemli bir koşul sıcaklıktır. Her mikroorganizma için belli sıcaklık sınırları içinde bir gelişme optimumu vardır. Sıcaklık, mikroorganizma ortamının içerisindeki çözünmüş oksijen derişimini, buna bağlı olarak biyolojik aktiviteyi oldukça fazla etkilemektedir. Her mikroorganizma için belli sıcaklık içinde bir gelişme optimumu vardır. Bu her zaman belli bir metabolizma ürününün optimum oluşumu ile uyum halinde bulunmaz. Sıcaklık mikroorganizmanın gelişmesinde yalnız bir koşul değil aynı zamanda bir sterilizasyon aracıdır. Oksijen ihtiyacı Mikroorganizmanın gelişmesinde çok önemli bir faktör de oksijendir. Ayrıca mikroorganizmaların verimli gelişimi için, karıştırma ile substratla devamlı teması da sağlanmalıdır [34, 35, 38]. Ancak bazı durumlarda özellikle fermentasyon olaylarında oksijenin varlığı istenmediğinden başlangıçta substratta mevcut olan oksijen, CO2 veya H2 oluşmasıyla subsrattan veya subsrat üstündeki hava tabakasından sürülüp atılır. Bazı durumlarda daha iyi bir oksijensiz koşul yaratmak için fermentasyon sıvısı içine CO2 - N2 sevk edilir [37]. 25 2.6.4. Mikroorganizmaların üreme evreleri Bakterilerin, bir çok maya ve küf mantarlarının gelişmesinde aşağıdaki evreler gözlemlenebilir (Şekil 2.1). Gecikme evresi Belirli bir besin ortamına ekilen mikroorganizmalar yeni ortama uyum gösterip çoğalmaya başlayıncaya kadar belirli bir süre geçer. Bu sırada hücre sayısında hemen hemen hiçbir artış gözlenmez. Bu süreye gecikme evresi adı verilir. Bu sürenin uzunluğu aşılanan bakterinin yaşı ve besi yerinin iyi seçilmesine bağlıdır. Gecikme evresinden sonra mikroorganizma sayısı yavaş yavaş artmaya başlar. Mikroorganizma sayısı belirli bir düzeye ulaşıncaya kadar da geçiş evresi diye adlandırabileceğimiz ara evre devam eder. Logaritmik evre Bu evrede mikroorganizmaların canlı, genç ve dinç olduğu kabul edilir. Logaritmik evrede mikroorganizmalar üstel olarak arttığı için kesikli kültürlemede ortamdaki besinler giderek azalır. Ortamda inhibe edici ürünlerde oluşabileceği için maksimum derişime ulaşılmayabilir. Duraklama evresi Logaritmik evreden sonra mikroorganizmaların yaşlanması ve ölüm olayının belirginleşmesi nedeni ile çoğalmada yavaşlama yani logaritmik evreye kıyasla çoğalma hızında azalma gözlenir. Buna duraklama evresi denir. 26 Sabit evre Bu evrede kimi mikroorganizmalar ürer, kimileri ölür ve bazıları da çoğalmadan yaşamlarını sürdürür. Bu üç etken birbirini dengelediği için mikroorganizma sayısında zamana göre net bir artış gözlenmez. Ölüm evresi Mikroorganizmaların dışa salgıladığı enzimlerden dolayı hücre zarlarında parçalanma ve hidroliz olayları belirgin bir hal alır. Hidrolitik ve lipolitik enzimlerinmeydana getirdiği bu olaya genel olarak ‘Lisis’ denir [34, 37]. Şekil 2.3. Mikroorganizma üreme evreleri 2.6.5. Mantarlar Mantarlar (funguslar) çok şekilli ve hakiki çekirdeğe sahip oldukları için bakterilerden, fotosentetik pigmentleri olmadığı için alg ve yosunlardan ayrılır. Mantarlar şapkalı mantarlar, küf mantarları ve mayalar olmak üzere üçe ayrılırlar. 27 Şapkalı mantarlar Klorofil içermediklerinden çoğunlukla ölü veya ölmek üzere olan bitki ve bitkisel artıklar üzerinde saprofit olarak yaşarlar. Küf mantarları Saprofit, parazit ya da simbiyotik olarak yaşarlar. Heterotrof olup sentez yapamadıkları için daha önce oluşmuş organik maddelere gereksinme duyarlar. Tek ya da çok hücreli sporlar aracılığı ile çoğalırlar. Karbon kaynağı olarak glukoz, sakkaroz ve maltozu tercih ederler. Laktoz tüketenlere ender olarak rastlanır. Hidrolitik enzim içerenler nişasta, dekstrin gibi maddeleri de besin kaynağı olarak kullanabilirler. En çok amonyum azotunu, bazı türler ise nitrat ve nitrit azotunu tüketirler. Hemen hemen tüm küf mantarları protein, pepton, aminoasitler ve üre gibi azot kaynaklarından yararlanırlar. Bunlar dışında çeşitli mineraller ve gelişme maddelerine ihtiyaç duyarlar. Optimum çoğalma pH ve sıcaklıkları türlerine göre değişir. Küf mantarları aerob olduklarından yüzeylerde gelişirler. Bununla birlikte bazı türlerinin miselleri substrat içlerinde de gelişebilmektedir. Besin maddeleri üzerinde beyaz ya da renkli görünümleri ile tanınırlar [34]. 2.6.6. Mayalar Mayalar mantar ailesinin geniş bir bölümünü oluştururlar. Doğada çok yaygın olarak bulunan mayaların hücre yapıları büyük oranda proteinler, polisakkaritler, lipidler ve nükleik asitlerden oluşur. Hücre büyüklüğüne göre bakterilerle yüksek mantarlar arasında yer alırlar [37]. Maya hücre zarı ise genellikle protein, lipid ve fosfat yapıdadır. Genel olarak maya hücrelerinin %75’i su geri kalanı ise diğer maddelerdir. Diğer maddelerin yaklaşık yarısını proteinler, geri kalan kısmını da karbonhidratlar, yağlar, aminoasitler, peptidler, vitaminler ve enzimler oluşturur. İnsanlık tarihinde ilk kullanılan mikroorganizmalar mayalardır. Günümüze kadar yaklaşık 700 çeşit maya kültürü belirlenmiş olmakla beraber yeni maya kültürlerinin tanımlanmasına da halen devam edilmektedir. 28 Mayalar binlerce yıldır insanlar tarafından değişik amaçlar için kullanılmaktadır. Mayaların ilk kullanımının Babil’liler, Sümer’ler ve Mısır’lılar tarafından bira ve şarap üretiminde ve hamurun mayalanmasında olduğu sanılmaktadır. Modern çağda ise mayalar geleneksel gıda endüstrisinde (ekmek mayası üretimi, çeşitli enzimler, pigmentler, gıda asitlendiricilerin elde edilmesi) kullanımlarının yanı sıra, birçok fermantasyon prosesinde (bira, etanol) de kullanılmaktadır. Mayaların gelecekte yenilenebilir enerji kaynaklarında, çevresel biyoteknolojide ve insan sağlığını ilgilendiren pek çok biyolojik gelişmede daha geniş uygulama alanı bulacağı beklenmektedir. Enerji üretimi açısından bakıldığında mayaların metabolik olarak etanol ürettikleri bilinmektedir. Bu üretimi yenilenebilir karbonhidratlar üzerinden gerçekleştirdiği göz önüne alındığında bunun büyük bir avantaj sağlayacağı görülmektedir. Mayaların çevresel biyoteknolojide de gittikçe artan önemde kullanılacağı tahmin edilmektedir. Atık sulardan biyosorpsiyon ve biyobirikim yöntemleriyle ağır metal iyonlarının ve boyarmaddelerin giderimi ve geri kazanımı çalışmalarında çeşitli türdeki mayalar başarıyla kullanılmaktadır. Mayaların zorlu ortam koşullarında, örneğin, asidik ve toksik etkiye sahip ağır metal iyonu içeren ortamlarda üreyebilme dayanıklılığı göstermesi ve bu tür maddeleri hücre içerisine alabilme özelliğinin bulunması (biyobirikim), mayaların diğer mikroorganizmalara göre üstünlüğünü göstermektedir [38, 39]. İlaç endüstrisinde aşı üretimi ve özellikle insan tedavi amaçlı proteinlerin, hormonların ve kan faktörlerinin üretiminde de mayalar kullanılmaktadır. Tek hücre proteinlerinin üretilmesi ve bunların farklı fonksiyonel gruplar içermesi önemli uygulamalardan sayılabilir. Bazı maya türlerinin özel kullanım alanları ise aşağıda verilmiştir [40, 41]: Arxula adeninivorans: Nitrat ve aminlerin dönüştürülmesinde önemli rol oynar. Optimum üreme sıcaklığı 45 oC’nin üzerindedir. 29 Candida türleri: Çok geniş kullanım alanına sahip olan bu maya, 6-aminopenisillanik asit, B6 vitamini, NAD, FAD, metil ketonlar, sitrik asit, riboflavin, triptofan ve biyokütle üretiminde kullanılır. Hansenula plymorpha: Metil tüketen bir mayadır. Gen aktarımı için önemlidir. Kluyveromyces marxianus: Laktoz ve polifruktozan fermantasyonunda kullanılır. Pachysolen tannophilus: Bazı hidroliz ürünlerinde bulunan pentoz şekerlerinin fermantasyonunda kullanılır. Phaffia rhodozyma: Gıda boyalarının eldesinde kullanılır. Saccharomyces türleri: Bira, ekmek mayası, vitaminler, şarap, şampanya, sirke, alkol, gliserol, invertaz, hayvan yemi, ilaç hammaddesi, biyofarmosetiklerin üretiminde ve nişasta fermantasyonunda kullanılır. Schizosaccharomyces pombe: Şaraptan asit gideriminde, etanol üretiminde ve geleneksel Afrika alkollü içeceklerinin fermantasyonunda kullanılır [35]. Resim 2.1. Maya kültürünün mikroskobik görüntüsü [42]. 30 S. cerevisiae, biyosorpsiyon için mayalar içerisinde en çok tercih edilen mayadır. Fermentasyon yan ürünü olan S. cerevisiae’nin biyosorbent olarak kullanımının bir takım avantajları vardır. Bu avantajlar şu şekilde sıralanabilir: ● S. cerevisiae geniş boyutlarda kolaylıkla üretilebilir. Bu maya, basit fermentasyon teknikleri ve ucuz büyüme ortamları kullanılarak kolaylıkla geliştirilebilir. Ayrıca, biyokütle verimi de daha yüksektir. ● S. cerevisiae mayası farklı yiyecek ve içecek endüstrilerinden elde edilebilir. S. cerevisiae diğer atık mikrobiyal biyokütlelerle karşılaştırıldığında, fermentasyon endüstrisinin bir yan ürünü olduğu için daha kolay elde edilebilmektedir. ● S. cerevisiae genellikle güvenilir kabul edilmektedir. Bu yüzden, S. cerevisiae’den elde edilen biyosorbentler, uygulamada kullanılmaya başlandığında kamu tarafından kolaylıkla kabul edilecektir. ● Biyosorpsiyonla metal iyonu giderim mekanizmasının belirlenmesinde ve özellikle moleküler seviyede metal ile mikroorganizma arasındaki etkileşimin araştırılmasında, S. cerevisiae ideal bir organizmadır. ● S. cerevisiae, metal gideriminde farklı amaçlar için daha uygun formlara genetik ve morfolojik olarak kolaylıkla modifiye edilebilir. Farklı amaçlarla yapılan çalışmalarda, S. cerevisiae’nin farklı formları incelenmiştir. Örneğin; canlı hücre / ölü hücre; bozulmamış (sağlam) hücre / aktivitesini kaybetmiş hücre; tutuklanmış hücre / serbest hücre; hammadde / fizikokimyasal proseslerle ön işlemden geçirilmiş hücre; doğal hücre / mutasyona uğramış hücre; laboratuvar kültürü / endüstriyel atık hücre ve farklı endüstrilerden elde edilmiş hücreler gibi 31 Resim 2.2. S. cerevisiae mayası SEM görüntüsü (Taramalı Elektron Mikroskobu) [42] 32 Çizelge 2.4. Çeşitli mantar biyomaslarının kurşun biyosorpsiyon kapasiteleri 33 2.7. Adsorpsiyon ve Adsorpsiyon Türleri Adsorpsiyon, akışkan fazda çözünmüş haldeki belirli bileşenlerin, bir katı adsorbent yüzeyine tutunmasına dayanan ve faz yüzeyinde görülen yüze tutunma olayıdır. Adsorplayan madde yüzeyi ile adsorplanan kimyasal arasındaki çekim kuvvetlerine bağlı olarak gerçekleşen üç tür adsorpsiyon işlemi tanımlanmaktadır. 2.7.1. Fiziksel adsorpsiyon Katı yüzey ile adsorplanan madde molekülleri arasındaki çekim kuvvetleri sonucu oluşan adsorpsiyon olayıdır. Burada zayıf Van der Waals kuvvetleri etkindir ve işlem tersinirdir. Adsorpsiyon çok tabakalıdır. Adsorpsiyon sonucu yoğuşma enerjisinden biraz fazla ısı açığa çıkar. 2.7.2. Kimyasal adsorpsiyon Adsorplanan madde ile katı yüzey arasındaki fonksiyonel grupların kimyasal etkileşimi ile oluşan adsorpsiyondur. Adsorpsiyon tersinmezdir ve tek tabakalıdır. Adsorpsiyon sırasında açığa çıkan ısı reaksiyon ısısından daha büyüktür. 2.7.3. İyonik adsorpsiyon Elektrostatik çekim kuvvetlerinin etkisi ile iyonlar yüzeydeki yüklü bölgelere tutunmaktadır. Burada adsorplayan ile adsorplananın iyonik güçleri önemlidir. İyonlar eş yüklü ise daha küçük olan tercihli olarak yüzeye tutulur. Çoğu adsorpsiyon olayında bu üç mekanizma birlikte veya ardı ardına görülür [43]. 2.8. Adsorpsiyon Denge İzotermleri Biyosorbent kapasitesini değerlendirmek için en uygun yöntem adsorpsiyon izotermi geliştirmektir. Adsorpsiyon izotermleri adsorbent ile adsorplanan madde arasındaki 34 ilişkiyi gösteren ampirik ifadelerdir. Genel olarak, adsorbe olan madde miktarı, adsorbent derişiminin kompleks bir fonksiyonudur. Adsorpsiyon izotermi, bilinen miktardaki adsorbent ile farklı derişimlerde adsorplanan maddeyi içeren çözeltileri dengeye ulaştırarak elde edilir. Adsorpsiyon izotermleri; yüzey özelliklerini, sorbentin benzerliklerini ve değişik metal iyonları için biyokütle biyosorptif kapasitesini karşılaştıran belirli sabitlerle karakterize edilirler [44]. 2.8.1. Langmuir modeli Langmuir izoterm modeli homojen bir adsorpsiyon üzerinde elde edilen tek tabakalı adsorpsiyonu tarif eder. Langmuir modeli için bir takım varsayımlarda bulunulmuştur. Adsorpsiyon enerjisinin sabit olduğunu ve biyokütle üzerinde tutulan maddenin moleküllerinin yer değiştirmediğini kabul eder. Biyokütleyi tek tabaka olarak düşünüp, bunun doygunluğa ermesiyle maksimum biyosorpsiyonun olacağını kabul eder. Adsorbentin yüzeyinde alıcı noktaların var olduğunu ve bu noktaların enerji açısından benzer olduğunu böylelikle adsorpsiyon enerjisinin sabit olduğunu ve biyokütleyi üzerinde tutan maddenin moleküllerinin yer değiştirmediğini kabul eder. Adsorbe edilen moleküller arasında sonradan ortaya çıkan herhangi bir etkileşim olmadığını varsayar ve biyokütleyi tek tabaka olarak düşünüp bunun doygunluğa ermesi ile maksimum biyosorpsiyonun olacağını kabul eder. qd = a.Cd 1 + b.Cd a = qs.b b = A. e − ∆H (2.1) (2.2) RT ile ifade edilir. (2.3) 35 Langmuir modelinin doğrusallaştırılması ile; Cd Cd 1 = + qd qs a (2.4) elde edilir. Bu eşitlikte; qd denge anında biyokütle üzerine biyosorplanan metal iyonlarının miktarını (mg/g), Cd denge halinde çözeltide kalan metal iyonu konsantrasyonunu, qs yüzeyde tam bir tek tabaka oluşturmak için biyosorplayıcının birim ağırlığında biyosorplanan maksimum madde miktarını (mg/g), b adsorpsiyon denge sabitini ifade etmektedir. Langmuir sabiti a ve b eğrinin y eksenini kesim noktasından, qs ise eğimden hesaplanabilir. 2.8.2. Freundlich modeli Freundlich izotermi heterojen yüzeydeki adsorpsiyonu tanımlar bu yüzden tek tabaka varsayımı yapılamaz. Bu modelde daha kuvvetli bağlayıcı sitelerin ilk olarak dolduğu ve bağlama kuvvetinin, site bağlanmalarının artması ile azaldığı varsayılmaktadır. q d= Kf.Cd1/n (2.5) Bu eşitlikte; Kf ve n Freundlich izotermi sabitlerini ifade etmektedir. Denklem 2.5’de her iki tarafın logaritmasının alınması ile lineer hale dönüştürülen yeni denklem aşağıda belirtilmektedir: ln qd = ln Kf + 1 ln Cd n (2.6) Bu eşitlikle lineer regresyon analizine göre ln qd değerlerine karşılık ln Cd değerleri ile oluşturulan grafikte doğrunun eğimi 1/n değerini ve doğrunun y eksenini kesim noktası da ln Kf değerlerini vermektedir. 36 n, n> 1 olduğu durumda biyosorpsiyonun elverişli olduğunu gösteren heterojenite faktörüdür. 1/n değeri 0-1 aralığında yer alır. 1/n değeri sıfıra ne kadar yakınsa yüzey o kadar heterojen demektir [49-51]. 2.8.3. Temkin izotermi Temkin izotermi adsorbent ile metal iyonlarının etkileşimini göz önünde bulundurur. Bu modelin temelindeki varsayım biyosorpsiyonun serbest enerjisinin taneciklerin biyosorbent yüzeyine tutunmasının bir fonksiyonu olmasıdır. qd = RT ln (AT Cd) bT (2.7) Denklemde ki b; qd = RT RT ln AT + T ln Cd T b b (2.8) Bu eşitlikte; At maksimum bağlanma enerjisi sabiti, R ideal gaz sabiti (8,315 J/molK) bt Temkin izotermi sabitini ifade etmektedir. Bu eşitlik yardımı ile qd değerlerine karşılık ln Cd değerleri ile oluşturulan grafikte doğrunun eğimi B değerini ve doğrunun y eksenini kesim noktası da B*lnAt değerlerini vermektedir [46,47]. 2.9. Adsorpsiyon Kinetiği Kinetikler kimyasal reaksiyonların oluşumunun ne kadar hızlı şekilde gerçekleştiğini ve reaksiyon hızını etkileyen faktörlerin durumunu açıklar. Biyorpsiyon prosesinin doğası biyosorbent sisteminin fiziksel, kimyasal özelliklerine ve sistem şartlarına bağlıdır. Katı/sıvı karışımlarında gerçekleşen prosesleri açıklamak için yaygın olarak kullanılan kinetik ifadeleri Birinci mertebeden kinetik modeli (Pseudo First order - 37 Lagergren modeli) ve İkinci mertebeden kinetik modelidir (Pseudo Second order Ho modeli). Bir çözeltide bulunan iyonun biyokütle tarafından biyosorplanması işleminde 4 ana basamak vardır. 1. Gaz veya sıvı fazda bulunan iyonlar, biyokütleyi kaplayan bir film tabakasına doğru difüze olur. Bu basamak, biyosorpsiyon düzeneğinde belirli bir hareket olduğu için çoğunlukla ihmal edilir. 2. Film tabakasına gelen iyonlar buradaki durgun kısımdan geçerek biyokütlenin gözeneklerine doğru ilerler. 3. Daha sonra iyonlar adsorbanın gözenek boşluklarında hareket ederek biyosorpsiyonun meydana geleceği yüzeye doğru ilerler. 4. Son olarak iyonun, biyokütlenin gözenek yüzeyine tutunması meydana gelir. Eğer biyokütlenin bulunduğu faz hareketsiz ise 1. basamak en yavaş ve biyosorpsiyon hızını belirleyen basamak olabilmektedir. Bu nedenle, eğer sıvı hareket ettirilirse yüzey tabakasının kalınlığı azalacağı için biyosorpsiyon hızı artacaktır. Son basamak ölçülemeyecek kadar hızlı olduğundan ve ilk basamakta iyi bir karıştırma olduğu düşünülerek biyosorpsiyon hızına ters bir etki yapmayacakları için 2. ve 3. basamaklar hız belirleyici olmaktadır. 2. basamak biyosorpsiyonun ilk birkaç dakikasında ve 3. basamak ise prosesin geri kalan daha uzun bir süresinde meydana geldiği için biyosorpsiyon hızını tam olarak etkileyen basamağın 3. basamak olduğu söylenebilir. Birinci derecemsi kinetik modeli dqt = k1 (q1 – qt) dt (2.9) Eş. 2.9’un, t = 0 iken qt = 0 ve t = t iken qt = qt sınır koşullarına göre integrali alındığında; 38 k1 t (2.10) 2.303 elde edilir. Burada; q1 dengede adsorplanan metal iyonu miktarı (mg/g), qt t anında log(q1 – qt)= log(q1)- adsorplanan metal iyonu miktarı (mg/g) ve k1 birinci derecemsi sorpsiyon için denge hız sabiti (1/dk)’dir. İkinci derecemsi kinetik modeli dqt = k2 (q2 - qt) 2 dt (2.11) Eş. 2.11’in, t = 0 iken qt = 0 ve t = t iken qt = qt sınır koşullarına göre integrali alındığında; 1 1 = + k2t (q2 - qt) q 2 (2.12) elde edilir. Eş. 2.12 yeniden düzenlenerek doğrusal hale getirilir. 1 t 1 = + t 2 qt k 2.q 2 q2 (2.13) Burada; q2 dengede adsorplanan metal iyonu miktarı (mg/g), qt t anında adsorplanan metal iyonu miktarı (mg/g) ve k2 ikinci derecemsi sorpsiyon için denge hız sabiti (g/mg.dk)’dir. Partikül içi difüzyon modeli qt = ki. t 0.5 (2.14) Burada; qt t anında adsorplanan metal iyonu miktarı (mg/g) ve ki partikül içi difüzyon hız sabiti (mg/g.dk0,5)’dir. Başlangıç sorpsiyon hızı; h = k. qd 2 eşitliği ile hesaplanabilir [40]. (2.15) 39 3. LİTERATÜR ÖZETLERİ Matheıckal ve Yu, (1997), Phellinus badıus isimli fungusun sulu çözeltiden kurşun iyonlarının uzaklaştırılmasını incelediler. Ucuz bir biyosorbent olan P. badıus’un pH 5’te Pb tutma kapasitesini 170 mg/g olarak belirlediler. Metal tutunma işleminin %90’lık kısmının 15 dakika içerisinde tamamlandığını denge izotermlerinin Langmuir eşitliğine uyduğunu ve biyosorpsiyon mekanizmasının kısmen iyon değişim yoluyla gerçekleştiğini ifade ettiler [48]. Lo ve ark. (1999), Mucor Rouxii isimli mantar biyomasının sulu çözeltiden Pb uzaklaştırmadaki performansını batch deneyiyle incelediler. Biyosorpsiyon işleminin ortamın pH’sından oldukça fazla etkilendiğinden ve pH=6’da maksimum biyosorpsiyon elde edildiğini belirlediler. İzoterm verilerinin Lagmuir modeliyle oldukça uyumlu olduğunu, biyosorbentin pH 6‘daki maksimum Pb tutma kapasitesinin 760 mg/g olduğunu tespit ettiler. Çalışma sonucunda düşük maliyetli bu mantarın atık sularda kurşun uzaklaştırılması için potansiyel bir biyosorbent olarak kullanılabileceğini rapor etmişlerdir [49]. Puranik ve Paknikar (1999), S.cinnamoneum ve P. chrysogenum mantarlarının Pb ve Zn biyosorpsiyonuna ortak iyon etkisini incelediler. S. cinnamoneum’un metal tutma kapasitesinin P. chrysogenum’dan daha yüksek olduğunu belirlediler. Çalışmada ayrıca metal tutunma işleminin metal kimyasına, afinitesine, metalin tipine ve sorbentin tutucu gruplarına bağlı olduğunu ifade ettiler [50]. Ariff ve ark. (1999), R. oligosporus mantarlarının batch metoduna göre Pb biyosorpsiyon mekanizmasını ve kinetiğini çalıştılar. 50-200 mg/l başlangıç Pb konsantrasyonunda, pH 5 ve optimum biyomas konsantrasyonunda (0,5 g/L), maksimum Pb tutma kapasitesinin 750 mg/g olarak belirlediler [51]. Yetiş ve ark. (2000), Phanerachaete chrysosporıum isimli fungusun canlı ve ölü hücrelerinin Pb uzaklaştırılmasındaki performansını incelediler. Elde ettikleri kinetik sonuçlar biyosorpsiyon işleminin iki aşamada gerçekleştiğini, birinci aşamanın 1 saat 40 içerisinde çok hızlı yüzeyde tutunma şeklinde, ikinci aşamanın ise 2 saat süreyle yavaş hücre içi difüzyon şeklinde gerçekleştiğini göstermiştir. Canlı ve ölü hücrelerin kurşun tutma kapasitelerini sırasıyla 9 ve 29 mg/g olarak belirlediler [52]. Sağ ve Kutsal (2000), Zoogloea ramigera ve Rhizopus arrihizus üzerine Fe+3, Cr+6, Pb+2, Cu+2 ve Ni+2 iyonlarının biyosorpsiyonunu, sıcaklık ve metal iyonlarının başlangıç konsantrasyonunun bir fonksiyonu olarak incelemişlerdir. Araştırmacılar tarafından termodinamik parametreler araştırılmış ve sonuçlar Langmiur Modeli’ne uyarlanmıştır. Yine aynı kişiler bu çalışma sonunda ağır metallerin biyosorpsiyon aktivasyon enerjilerini hesaplamışlardır [53]. Say ve ark. (2001), Phanerochaete chrysosoporium mantar biyoması üzerine suni atık sulardan Cd(II), Pb(II) ve Cu(II) iyonlarının biyosorpsiyonunu 5–500 mg/L konsantrasyon aralığında incelemişlerdir. Maksimum adsorpsiyon pH=6 da elde edilmiş ve biyosorpsiyon dengesi 6 saat sonra kurulmuştur. Deneysel bilgiler Langmiur Modeline uymuştur [54]. Pagnanelli ve ark. (2003), Sphaerotilus natans üzerine Pb, Cu, Zn ve Cd iyonlarının biyosorpsiyonunu pH=3-5 aralığında incelemiş ve metallerin adsorpsiyon sırasının Pb>Cu>Zn>Cd olduğunu bulmuşlardır.. Sonuçların Langmiur izotermine uyduğunu göstermişlerdir [55]. Yan ve Vireraghavan (2003), Mucor Rouxii NaOH ile muamele edimiş canlı ve ölü mantar biyomasını kullanarak sulu çözeltiden Pb, Cd, Ni ve Zn biyosorpsiyonunu incelediler. Ölü biyomas denemelerinde düşük pH’ larda biyosorpsiyon kapasitesinin düşük olduğunu gözlemlediler. pH 5’te canlı biyomasın Pb, Ni, Cd ve Zn tutma kapasitelerini sırasıyla; 35.69, 11.09, 8.46, 7.75 mg/g olarak, ölü biyomas için ise bu değerler sırasıyla; 53.75, 53.85, 20.31, 20.49 mg/g (pH 6) denge verilerinin yalancı 2. dereceden kinetik modele uyumlu olduğunu belirlediler. Ayrıca biyomas üzerinde tutunan metallerin HNO3 ile etkili bir şekilde geri alınabildiğini ve 5 kez tekrarlanan adsorpsiyon –desorpsiyon testi sonucunda söz konusu mantarların tekrar kullanabilme potansiyelinin yüksek olduğu sonucuna vardılar [56]. 41 Ucun ve ark. (2003), koni biçiminde olan Pinus sylvestris mantarı üzerine sulu çözeltilerden Pb(II) iyonunun adsorpsiyonunu incelemişlerdir. Biyosorpsiyon hızının çözeltinin pH sı 4 olduğunda arttığını, 2 de ise keskin bir şekilde azaldığını belirlemişlerdir. 150 rpm karıştırma hızında maksimum adsorpsiyonun gerçekleştiğini ve 1 saat sonra biyosorpsiyon dengesinin kurulduğunu izlemişlerdir [10]. Tunalı ve ark. (2006), Cephalosporium aphidicola biyoması ile sulu çözeltilerden kurşunun biyosorpsiyonu üzerine pH, kontakt zamanı, biyosorbent ve kurşun konsantarsyonu ve sıcaklığın etkisini araştırmışlardır. Kurşun biyosorpsiyonunun başlangıçta hızlı olduğunu ve 30 dk. da dengeye geldiği görülmüştür. Maksimum biyosorpsiyonun olduğu pH 5 olarak bulunmuş, maksimum adsorpsiyon kapasitesi ise 4,46. 10-4 molg-1 olarak tespit edilmiştir. Sonuçlar Langmiur, Freundlich ve Dubinin-Radushkevich izoterm modellerine uygulanmış ve bu izoterm modellerine uyumlu olduğu bulunmuştur. Cephalosporium aphidicola üzerine kurşun biyosorpsiyonunun serbest enerji, entalpi ve entropi değişimi sırayla -1,387 kj/mol (200C de), +30,54 kj/mol ve +109,43 JK-1mol-1olarak tespit edilmiştir. DubininRadushkevich İzoterminden hesaplanan E(serbest enerji) değeri ise 10,78 kj/mol olarak bulunmuş, bu da biyosorpsiyon prosesinin kimyasal iyon değişimine uyduğunu göstermiştir [18]. Melgar ve ark. (2007), Agaricus macrosporus mantarının sulu çözeltiden, Zn, Cu, Hg, Cd, Pb ağır metallerinin uzaklaştırılmasındaki absorpsiyon potansiyelini araştırdılar. Ayrıca asidik ve bazik ortamlarda bu biyomasın canlı ve cansız hallerini kullanarak bu metallerin biyosorpsiyonunu incelediler. Metal tutunma işleminin ortamın pH’sına bağlı olduğunu gözlemlediler. Alkali pH’da ortamdaki Cu’ın % 96’sı, Pb’nunda %89’unun tutunduğunu belirlediler. Potasyum ve fosfor destekli asidik ortamda canlı biyomasın yüksek metal tutabildiğini (Cd için %96) tayin ettiler. Bu çalışmada sonuç olarak; A. macrosporus’un söz konusu metallerin sulu ortamdan uzaklaştırılması için potansiyel bir biyomas olduğunu ifade etmişlerdir [57]. 42 Amini ve ark. (2008), Aspergillus niger biyosorbenti ile sulu çözeltilerden Pb(II) biyosorpsiyonunun optimizasyonunu Cevap Yüzey Metodu ile gerçekleştirmişler ve optimum koşulları pH 3,44, başlangıç derişimi 19,28 mg/L ve biyosorbent dozu 3,74 gr/L olarak bulmuşlardır. Biyosorbent yüzeyi NaOH ile ön işleme tabi tutulduğunda ise biyosorpsiyon kapasitesi artmış, bu koşullar altındaki maksimum biyosorpsiyon kapasitesi %96,21 olarak bulunmuştur [58]. Fan ve ark. (2008), Penicillium simplicissimum biyosrbenti üzerine kadmiyum, çinko ve kurşunun biyosorpsiyonunu incelemişler ve biyosorpsiyon bilgilerinin özellikle Langmuir izotermine uyumlu olduğunu göstermişlerdir. Bütün metal iyonları için Dubinin-Radushkevich izoterminden hesaplanan serbest enerji değerlerinden biyosorpsiyonun kimyasal iyon değişimi mekanizmasına uyduğu bulunmuştur. Yapılan kinetik değerlendirmede pseudo ikinci derece kinetik modelin biyosorpsiyon üzerinde etkili olduğu saptanmıştır. Bütün metal iyonları için hesaplanan termodinamik parametreler biyosorpsiyonun endotermik ve kendiliğinden olduğunu göstermiştir [59]. Gupta ve arkadaşları (2000), ölü Oedogonium sp ve nostoc sp. ile atık sulardan kurşun giderimini çalışmışlardır. Kurşunun biyosorpsiyonu üzerine pH, kontakt zamanı, biyosorbent ve kurşun konsantarasyonu ve sıcaklığın etkisini araştırmışlardır. Oedogonium sp. için optimum koşulları ph 5, temas süresi 90 dakika, biosorbent derişimini 0,5 g/L ve başlangıç metal derişimini 200 mg/L olarak bulmuşlar. Nostoc için optimum koşulları ph 5, kontakt süresi 70 dakika, biosorbent derişimini 0,5 g/L ve başlangıç metal konsantrasyonu 200 mg/L olarak bulmuşlardır. Biyosorpsiyon bilgilerinin özellikle Langmuir izotermine uyumlu olduğunu ve ikinci dereceden kinetik özellikte olduğunu göstermişlerdir [60]. Riaz ve arkadaşları ( 2009) zararlı atıklardan gelen Pb’nun Gossypium hirsutum atık biyokütlesi ile biyosorpsiyonunu incelemişler. Biyokütlenin büyüklüğünün etkisini araştırmışlar. 0,355 mm çapında biyokütle kullanılmış ve optimum koşullar olarak 0,2 g biyokütle konsantrasyonu, 100 mg/L başlangıç metal konsantrasyonu bulunmuş. 43 4. DENEYSEL ÇALIŞMA Yapılan deneysel çalışmalar Pb(II) ağır metalinin sulu çözeltilerinden biyosorpsiyonu için kullanılacak S. cerevisiae mayasının laboratuar koşullarında üretimini, biyosorpsiyon için optimum şartların belirlenmesinde; pH, başlangıç metal iyonu konsantrasyonunu, sıcaklık, biyokütle miktarı, karıştırma hızı, biyokütle yaşı, ön işlemden geçirme, tuz etkisi ve temas süresi parametrelerinin incelenmesini, AAS cihazı kullanılarak ağır metal iyon analizinin gerçekleştirilmesini ve elde edilen veriler ile biyosorpsiyon sisteminin kinetik ve termodinamik açıdan incelenmesini kapsamaktadır. 4.1. Mikroorganizmanın Üreme Koşulları Biyosorpsiyon deneylerinde Refik Saydam Hıfzıhsıhha Merkezi’nden liyofiliz stok kültürü halinde alınan 251 TP(3-2) kod nolu S. cerevisiae mayası kullanılmıştır. Eğik agar ortamının hazırlanması Eğik agar ortamı canlı mikroorganizmaların üzerine aşılandığı 4-6 oC’ de saklanan kültür (besin maddeleri) ortamıdır. Mikroorganizma için eğik agar ortamı içinde bulunan maddeler ve miktarları Çizelge 4.1 de verilmiştir. Çözeltiler hazırlandıktan sonra mikroorganizmaya sırası ile şu işlemler uygulanmıştır. Hazırlanan besi ortamı tüplere aktarılmış ve sterilizatörde 121 °C’ de 30 dakika sterilize edilmiştir. Sterilizasyon işleminden sonra besi ortamı tüplere eğik duracak şekilde yerleştirilmiş ve 48 saat boyunca katılaşması için beklenmiştir. Eğik agar ortamının katılaşmasından sonra sterilize edilmiş öze yardımı ile mikroorganizmaların agar ortamına aşılanması gerçekleştirilmiştir. Mikroorganizmalar besi ortamında gelişmeleri için 48 saat 30oC’ de inkübe edildikten sonra saklama şartlarında buzdolabına kaldırılmıştır. 44 Çizelge 4.1. S. cerevisiae için eğik agar ortamı maddeleri ve 1 L çözeltideki miktarları • Glikoz 20 g • Pepton 20 g • Malt Ekstrakt 5g • Yeast Ekstrakt 5g • Agar • Saf su 20 g Ön aktifleştirme ortamı S. cerevisiae mayasıyla yapılan çalışmada uygulanan ön aktifleştirme ortamının mikroorganizmanın üreme ortamında daha aktif olmasında etkili olduğu gözlenmiştir. Ön aktifleştirme ortamı, litrede 20 g pepton, 20 g glikoz, 5 g yeast ekstrakt ve 5 g malt ekstrakt içeren bir sıvı ortamıdır. Hazırlanan ön aktifleştirme ortamı tüplere aktarıldıktan sonra sterilizatörde 121°C’ de 30 dakika sterilize edilir. Sterilize edilmiş ön aktifleştirme ortamına sterilize edilmiş öze yardımıyla mikroorganizma aktarılır ve inkübatörde 30°C’ de 24 saat bekletilerek ön aktifleştirme işlemi gerçekleştirilir [44]. Üreme ortamı Biyosorpsiyon deneylerinde kullanılacak olan mikroorganizmalar bu basamakta çoğaltılırlar. Ön aktifleştirme ortamındaki mikroorganizmalar üreme ortamına aktarılarak çoğalmaları sağlanır. Çizelge 4.2 de S. cerevisiae mayasının üremesi için gerekli olan besin ortamı bileşimi ve üreme şartları verilmiştir. Besin maddeleri içeren çözelti hazırlandıktan sonra çözeltinin pH’ı 1M H2SO4 kullanılarak 4,5’e ayarlanmıştır. Üreme ortamı sterilizatörde 121°C’ de 30 dakika sterilize edilmiştir. Daha sonra ön aktifleştirme ortamında bulunan mikroorganizmalar üreme ortamına aktarılmıştır. Mikroorganizmalar için gerekli diğer ortam koşulları sağlandıktan 45 sonra manyetik karıştırıcıda sürekli karıştırılarak üreme gerçekleştirilmiştir [44,73,74]. Tosun (2005), yaptığı çalışmada S. cerevisiae mayasının üreme eğrisini elde etmiş ve logaritmik evrenin 13. ve 25. saatler arasında olduğunu belirtmiştir. Üreme süresinin belirlenmesinde yararlanılan S. cerevisiae mayası üreme eğrisi Ek-1’de verilmiştir. Bu nedenle deneysel çalışmalarda kullanılan S. cerevisiae mayaları için üreme süresi 21 saat olarak belirlenmiştir. Bu süre sonunda, üreme ortamı 2500 rpm’ de 15 dakika boyunca santrifüj edilerek mikroorganizmanın sıvı fazdan ayrılması sağlanmıştır. Deionize su ile santrifüj tüpleri çalkalanarak mikroorganizmalar alınmış ve sterilizatörde 121 °C’ de 30 dakika süreyle bekletilmiştir. Daha sonra bu karışım, filtre kağıdından geçirilerek maya elde edilir ve birkaç gün boyunca oda sıcaklığında kurutulmuştur. Kuruyan maya öğütücüde öğütülerek yüzey alanı arttırılarak ve desikatörde saklanmıştır. Çizelge 4.2. S. cerevisiae için 1 L’lik üreme ortamı bileşenleri ve şartları • Glikoz • Yeast Ekstrakt • KH2PO4 12 g • (NH4)2SO4 5g • MgSO4. 7H2O • CaCl2 • Saf su 9 pH 9 Sıcaklık 9 Karıştırma Hızı 50 g 5g 1g 0,5 g 4,5 30 oC 440 rpm 46 4.2. Biyosorpsiyon Deneyleri 4.2.1. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu Bu çalışmada, Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonuna etki eden parametreler incelenmiştir. Biyosorpsiyon deneylerinde kullanılan Pb(II) çözeltileri Pb(NO3)2 ve farklı iyonların deney sonuçlarına etki etmesini önlemek için deionize su ile hazırlanmıştır. Bütün biyosorpsiyon deneyleri sallamalı su banyosunda 140 rpm hızda gerçekleştirilmiştir. Biyosorpsiyon deneyi sırasında, farklı zamanlarda (t = 0 - 180 dk) çözeltilerden örnekler alınarak analiz edilmiştir. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu için uygun koşulların belirlenmesi pH’ın Pb(II) biyosorpsiyonuna etkisi pH’ın biyosorpsiyona etkisini incelemek için, pH 2,0; 3,0; 4,0 ve 5,0 değerleri denenmiştir. pH 5,0’ten yüksek değerlerde kurşun çökmesi gözlendiği için bu değerlerde çalışılmamıştır. Çözeltilerin pH ayarlamaları 0,1 M H2SO4 ile yapılmıştır. pH ayarlaması sırasında eklenen asidin hacmi ihmal edilmiştir. Bu deneylerde sıcaklık 25 °C, başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm. Bu deneylerde ppm birimi mg/L birimine eşit olarak düşünülmüştür ve biyokütle derişimi 2 g/L’dir. Sıcaklığın Pb(II) biyosorpsiyonuna etkisi Sıcaklığın biyosorpsiyona etkisini incelemek için, biyosorpsiyon deneyleri 25, 35, 45 ve 55 °C’de gerçekleştirilmiştir. Bu deneylerde pH 5,0, başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm ve biyokütle derişimi 2 g/L olarak alınmıştır. Başlangıç Pb(II) çözeltisi derişiminin Pb(II) biyosorpsiyonuna etkisi Başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 50 – 150 ppm aralığında değiştirilerek, başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin biyosorpsiyona etkisi incelenmiştir. Bu deneyler pH 5,0 ve 47 biyokütle derişimi 2 g/L’de, dört farklı sıcaklıkta (25, 35, 45 ve 55 °C) gerçekleştirilmiştir. Biyokütle derişiminin Pb(II) biyosorpsiyonuna etkisi Biyokütle derişiminin biyosorpsiyona etkisini incelemek için, 0,5, 1,0, 2,0, 4,0 ve 5,0 g/L biyokütle derişimleri denenmiştir. Bu deneylerde pH 5,0 ve başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm olarak ayarlanmıştır. Biyosorpsiyonda kullanılan mayanın desorpsiyonu ve yeniden kullanımı Biyosorpsiyonda kullanılan maya 0,1 M EDTA çözeltisi ile 30 dakika muamele edilerek desorpsiyon gerçekleştirilmiştir. Belirlenen en uygun koşullarda (pH=5,0; T=25 °C; başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm; biyokütle derişimi 5 g/L) ard arda dört biyosorpsiyon – desorpsiyon deneyi gerçekleştirilerek biyokütlenin biyosorpsiyonda kullanım potansiyeli incelenmiştir. Ön işlem uygulanmış mayaların biyosorpsiyonda kullanımı Biyosorpsiyonda kullanılan mayanın giderim etkinliğini arttırmak için mayaya ön işlemler uygulanmıştır. Bu amaçla maya; metanol, ısı, NaOH ve etanol ile muamele edilerek biyosorpsiyonda kullanılmıştır. Hazırlanan mayalarla belirlenen deneyler en uygun koşullarda (pH=5,0; T=25 °C; başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm; biyokütle derişimi 5 g/L) yapılmıştır. Metanol ile işlem 25 g biyokütle, 1500 mL metanol ile karıştırılır ve sonra bu karışıma 15 mL derişik HCl eklenir. Reaksiyon karışımı, sallamalı su banyosunda 125 rpm’de 6 saat karıştırılır ve sonra karışım filtre kağıdından süzülür. Elde edilen biyokütle sırasıyla deionize su, 0,2 M sodyum karbonat ve tekrar deionize su ile yıkanır. Biyokütle 70 °C’ de 10 saat boyunca kurutulur [33]. 48 Isı ile işlem 5 g biyokütle 100 mL deionize su ile karıştırılır ve bu karışım 121 °C’de 30 dakika sterilize edilir. Isı işleminden sonra, biyokütle 2500 rpm’de 20 dakika santrifüj edilerek ayrılır. Son olarak, biyokütle 70 °C’de 12 saat boyunca kurutulur [59]. Etanol ile işlem 5 g biyokütle, 100 mL 700 g/L etanol çözeltisinde 20 dakika bekletilir. Etanol işleminden sonra, biyokütle 2500 rpm’de 20 dakika santrifüj edilerek ayrılır ve biyokütle 70 °C’de 12 saat boyunca kurutulur [59]. NaOH ile işlem 5 g biyokütle, 100 mL 1 M NaOH ile karıştırılır ve bu karışım 121 °C’de 30 dakika sterilize edilir. NaOH işleminden sonra, biyokütle 2500 rpm’de 20 dakika santrifüj edilerek ayrılır ve fazla NaOH’i gidermek için birkaç kez deionize su ile yıkanıp 70 °C’de 12 saat boyunca kurutulur [59]. Üreme eğrisinin farklı fazlarından alınan mayaların biyosorpsiyonda kullanımı S. cerevisiae’nin üreme eğrisinin farklı fazlarından alınan mayalar biyosorpsiyonda kullanılarak giderim etkinlikleri karşılaştırılmıştır. Bu amaçla üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazlarından maya alınmıştır. S. cerevisiae’nin üreme eğrisinde logaritmik faz 13 ile 25. saatler arasında değişmektedir [71]. Bu yüzden, logaritmik fazdan alınan maya 13. ve 21.saatte, durağan fazdan alınan maya ise 35. saatte alınmıştır. Hazırlanan bu mayalarla biyosorpsiyon deneyleri en uygun koşullarda (pH=5,0; T=25 °C; başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm; biyokütle derişimi 5 g/L) yapılmıştır. 49 Tuzun (NaCl) Pb(II) biyosorpsiyonuna etkisi Atık sularda muhtemel bulanabilecek tuzun (NaCl) biyosorpsiyonuna etkisini araştırmak için Pb(II) çözeltisine tuz ilave edilmiştir. Bu amaçla 10, 20 ve 50 g/L tuz çözeltisinin etkinliği 4 farklı başlangıç Pb(II) derişimi için denenmiştir. (pH=5,0; T=25 °C; biyokütle derişimi 5 g/L) Pb(II) örneklerinin analizi Biyosorpsiyon deneyi sırasında farklı zamanlarda çözeltilerden alınan Pb(II) örnekleri (t = 0 – 180 dk) VARIAN SPECTRAA 240FS marka atomik absorpsiyon spektrofotometresi (AAS) cihazı kullanılarak analiz edilmişlerdir. 50 5. DENEY SONUÇLARI VE TARTIŞMA 5.1. S. cerevisiae ile Pb(II) Biyosorpsiyonu Sonuçları 5.1.1. Pb(II) iyonu için kalibrasyon grafiği Biyosorpsiyon deneylerinde Pb(II) iyonu derişimleri AAS’de absorbans ölçümüyle belirlenmiştir. Deney süresince kurşun konsantrasyonunun belirlenmesi için kalibrasyon grafiği oluşturulmuştur. Bu amaçla 100 ppm‟lik kurşun çözeltisinden sırası ile 1, 3, 5 ve 10 ppm‟lik çözeltiler hazırlanmıştir. AAS cihazı kullanılarak farklı derişimlerdeki çözeltilere karşı absorbans değerleri elde edilmiş (Ek–2) ve okunan absorbans değerlerine karşılık kurşun derişimi Şekil 5.1’deki gibi grafiğe geçirilerek kalibrasyon grafiği elde edilmiştir. 0,35 0,3 Absorbans 0,25 0,2 0,15 0,1 0,05 0 0 2 4 6 8 10 12 C0 (ppm ) Şekil 5.1. Pb(II) iyonu için kalibrasyon grafiği 5.1.2. Pb(II) biyosorpsiyonuna temas süresinin etkisi Bu çalışmada, Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda en uygun ortam koşullarının belirlenmesi amacıyla, ilk olarak biyosorpsiyonun dengeye gelme süresi araştırılmıştır. 51 Bu çalışmada, literatürden Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonu için uygun ortam koşulları araştırılmış ve ortalama olarak belirlenen koşullarda bir deney yapılarak biyosorpsiyonun dengeye gelme süresi belirlenmiştir. Bu amaçla kullanılan ortam koşulları; pH 5, 25 °C sıcaklık, 50 ppm başlangıç Pb(II) iyonu derişimi, 2 g/L biyokütle derişimi ve 140 rpm karıştırma hızı şeklindedir. Yapılan bütün biyosorpsiyon deneylerinde, su banyosunun sallama hızı 140 rpm olarak kullanılmıştır. Literatür araştırmasına göre, sallama hızı 0 ile 200 rpm arasında arttırıldığında adsorptif kapasite de artmakta, sallama hızı daha fazla arttırıldığında ise adsorptif kapasitede düşüş meydana gelmektedir. Yüksek sallama hızlarında kapasitenin düşük olmasının sebebi, yüksek hızın hücre yüzeyine tutunmuş metali yüzeyden ayırmakta etkili olduğu şeklinde yorumlanmıştır [3]. Bu sebeple, yapılan deneylerde sallama hızı bir parametre olarak alınmamış, ortalama bir değer yani 140 rpm’de deneyler gerçekleştirilmiştir. Biyosorpsiyon deneyleri sırasında farklı zamanlarda çözeltiden alınan örneklerde Pb(II) analizi yapılarak elde edilen veriler Ek-3’de, bu verilerden yararlanılarak çizilen çözelti derişimi-zaman eğrisi Şekil 5.2.’de verilmiştir. Yaklaşık olarak 150. dakikada çözelti derişimi sabit kalmıştır. Dengeye gelme süresi 180 dakika olarak belirlenmiştir ve bundan sonraki tüm deneylerde de dengeye gelme süresi 180 dakika olarak alınmıştır. Maya ile yapılan bu deneme biyosorpsiyon deneyi için % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (qd) değerleri de hesaplanmıştır. 52 60 50 C (ppm) 40 30 20 10 0 0 50 100 150 200 250 300 t (dakika) Şekil 5.2. S. cerevisiae mayası ile Pb(II) biyosorpsiyonunda Pb(II) derişiminin zamana bağlı değişimi (pH=5, T=250C, C0=50 ppm, X=2 g/L ) 5.1.3. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun ortam pH’ının belirlenmesi S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda pH’ın biyosorpsiyona etkisini görmek ve en uygun pH değerini belirlemek amacıyla yapılan bu deneyde pH 2,0; 3,0; 4,0 ve 5,0 değerleri denenmiştir. Pb(NO3)’ün pH 5 den büyük değerlerde çökmesinden dolayı bu pH değeri ve üzeri değerlerde deney yapılmamıştır. Ortam koşulları; 25 °C sıcaklık, 75 ppm başlangıç Pb(II) iyonu derişimi, 2 g/L biyokütle derişimi ve 140 rpm karıştırma hızı şeklindedir. Farklı pH değerleri için EK-4’te verilen veriler yardımıyla elde edilen veriler kullanılarak her pH değeri için % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (qd – mg/g) değerleri hesaplanmıştır. Farklı pH değerleri için denge derişim değerleri, % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi grafikleri Şekil 5.3 ve Şekil 5.4’de verilmiştir. 53 80 75 70 Cd (ppm) 65 60 55 50 45 40 35 30 0 1 2 3 4 5 6 pH 48 18 43 16 38 14 12 33 10 28 8 23 6 18 4 13 2 8 qd (mg/g) % Giderim Şekil 5.3. Farklı pH değerlerinde dengedeki Pb(II) derişim değişimi % Giderim qd (mg/g) 0 2 3 4 5 pH Şekil 5.4. Farklı pH değerlerinde Pb(II) biyosorpsiyonu için maya üzerine % giderim ve qd değerleri Deneyler sonunda, maya üzerine % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (q) değerleri incelendiğinde, en yüksek değerlerin pH 5,0’te elde edildiği görülmüştür. pH’ın biyosorpsiyon kapasitesi üzerindeki etkisi, hidronyum iyonları ile metal iyonlarının bağlayıcı siteler için rekabetiyle açıklanabilir. Düşük pH değerlerinde, toplam yüzey yükü pozitif olmaktadır. Bu pH değerlerinde, ortamda metale oranla daha fazla 54 miktarda bulunan H+ iyonları ile metal iyonları arasında yüzeydeki bağlanma yerleri için bir rekabet söz konusu olmakta ve metal adsorplanma kapasitesinin düşük olmasından da anlaşıldığı üzere bu yarışmada baskın gelen taraf H+ iyonları olmaktadır [3]. Metal iyonlarının yüzeyle etkileşiminde elektrostatik güç, iyon değişimi ve kimyasal kompleksleşme gibi mekanizmalar söz konusudur. Bunlardan en yaygın olanı pozitif yüklü metal iyonları ile negatif yüklü bağlanma bölgeleri arasındaki elektrostatik çekimdir. pH değeri arttıkça toplam yüzey yükü negatif olmaktadır. Katyonik metal iyonları ile biyokütlelerin elektrostatik çekiminin artması sonucu biyosorpsiyon kapasitesi artmaktadır. Bu nedenle, S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu için en uygun pH değeri 5,0 olarak belirlenmiştir. 5.1.4. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun sıcaklığın belirlenmesi S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda sıcaklığın biyosorpsiyona etkisini görmek ve en uygun sıcaklık değerini belirlemek amacıyla yapılan bu deneyde 25, 35, 45 ve 55 °C değerleri denenmiştir. EK-5’te verilen veriler yardımıyla çizilen, farklı sıcaklık değerlerinde Pb(II) iyonu derişiminin zamana bağlı olarak değişimi Şekil 5.5’de verilmiştir. Bu çalışmada kullanılan ortam koşulları; pH 5,0, 75 ppm başlangıç Pb(II) iyonu derişimi, 2 g/L biyokütle derişimi ve 140 rpm karıştırma hızı şeklindedir. Farklı sıcaklık değerleri için elde edilen zamana karşı derişim verileri kullanılarak her sıcaklık değeri için % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (q – mg/g) değerleri hesaplanmıştır. Farklı sıcaklık değerleri için % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi grafikleri, Şekil 5.6’da verilmiştir. 55 80 75 C (ppm) 70 T=25 65 T=35 60 T=45 T=55 55 50 45 40 0 50 100 150 200 t (dakika) Şekil 5.5. Farklı sıcaklıklarda Pb(II) biyosorpsiyonu için konsantrasyonun zamana bağlı olarak değişimi (pH=5, C0=75 ppm, Cb=2 g/L ) 55 18 16 14 10 40 8 qd (mg/g) % Giderim 12 qd % Giderim 6 4 2 25 0 25 35 45 55 0 T ( C) Şekil 5.6. Farklı sıcaklıklarda Pb(II)’nin % giderimi ve qd değerleri Deneyler sonunda, maya üzerine % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (q) değerleri incelendiğinde, ortam sıcaklığının artmasıyla birlikte, biyokütle tarafından adsorplanan Pb(II) iyonu miktarının azaldığı ve en yüksek değerlerin 25 °C’de elde 56 edildiği görülmüştür. Artan sıcaklıkla, adsorpsiyon verimi 16,58’den 12,26’ya düşmüştür. Bu kurşun biyosorpsiyonunun ekzotermik olduğunu göstermektedir. Pb(II) için benzer sonuçlar diğer biyomalzemelerle de elde edilmiştir ve ağır metallerle yapılan çalışmalar biyosorpsiyonun sıcaklığa bağlığının metal-biyosorbent çiftine bağlı olduğunu göstermiştir. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu için en uygun ortam sıcaklığı 25 °C olarak belirlenmiştir. 5.1.5. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun başlangıç metal iyonu derişiminin belirlenmesi S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda başlangıç metal iyonu derişiminin biyosorpsiyona etkisini görmek ve uygun başlangıç metal iyonu derişimi değerini belirlemek amacıyla yapılan bu deneyde 50, 75, 100 ve 150 ppm değerleri denenmiştir. Adsorpsiyon denge izotermlerinin oluşturulması ve biyosorpsiyon ısısının hesaplanabilmesi için, bu deneyler dört farklı sıcaklıkta (25, 35, 45 ve 55 °C) tekrarlanmıştır. 25 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi Bu çalışmada kullanılan ortam koşulları; pH 5,0, 25 °C sıcaklık, 2 g/L biyokütle derişimi ve 140 rpm karıştırma hızı şeklindedir. EK-6’da verilen veriler yardımıyla çizilen, 25 °C sıcaklık değerinde farklı başlangıç metal iyonu derişimine sahip Pb(II) çözeltileri biyosorpsiyonu için zamana bağlı olarak derişim değerleri Şekil 5.7.’de verilmiştir. 25 °C’de farklı başlangıç metal iyonu derişimi değerleri için elde edilen derişime karşı zaman verileri kullanılarak her başlangıç metal iyonu derişimi değeri için % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (q – mg/g) değerleri hesaplanmıştır. Aynı hesaplamalar 35, 45 ve 55 °C için de yapılmış ve değerler EK-7, 8ve 9’da verilmiştir. Şekil 5.8.’de 25 °C’de farklı başlangıç metal iyonu derişimi değerleri için % giderim ve qd grafikleri gösterilmiştir. 57 160 140 C (ppm) 120 50 ppm 100 75 ppm 80 100 ppm 60 150 ppm 40 20 0 0 20 40 60 80 100 120 140 160 180 200 t (dakika) Şekil 5.7. Farklı başlangıç metal iyonu derişimlerinde Pb(II) biyosorpsiyonu için derişimin zamana bağlı değişimi (pH=5, T=25°C, Cb=2 g/L ) 80 35 30 60 25 50 20 40 qd (mg/g) % Giderim 70 % Giderim qd (mg/g) 15 30 20 10 50 75 100 150 C (ppm) Şekil 5.8. Farklı başlangıç metal iyonu derişimlerinde Pb(II)’nin % giderimi ve qd değerleri Deney sonuçları incelendiğinde, derişimin 50 ppm’den 150 ppm’e artmasıyla, yüzde giderim % 75’den % 40’a düşmüştür. Adsorpsiyon kapasitesi ise 18,47 mg/g’dan 29,10 mg/g değerine artmıştır. Bu artışın nedeni metal/biyosorbent oranının artmasıyla metal iyonu ile biyosorbent tanecikleri arasında çarpışma olasılığının 58 artması ve katı-sıvı derişim değerleri arasındaki farkın fazla olmasıyla açıklanabilir. Artan derişimle Pb(II) iyonunun yüzde gideriminin azalmasının nedeni biyokütlenin sınırlı sayıda fonksiyonel gruplara sahip olduğu ve bu fonksiyonel grupların metal iyonu derişimi ile doygun hale gelmiş olmasyla açıklanabilir. Düşük derişimde yüzde giderim yüksek, biyosorpsiyon kapasitesi düşük olmaktadır. Yüzde giderimin ve biyosorpsiyon kapasitesinin orta bir değerde olduğu 75 ppm başlangıç derişim çalışmanın devamında uygun bulunmuştur. 5.1.6. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun biyokütle derişiminin belirlenmesi S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda biyokütle derişiminin biyosorpsiyona etkisini görmek ve en uygun biyokütle derişimi değerini belirlemek amacıyla yapılan bu deneyde 0,5; 1,0; 2,0; 4,0 ve 5,0 g/L değerleri denenmiştir. Bu deney en uygun çalışma sıcaklığı olarak belirlenen 25 °C’de gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada kullanılan ortam koşulları; pH 5,0, 25 °C sıcaklık, 75 ppm başlangıç Pb(II) iyonu derişimi ve 140 rpm karıştırma hızı şeklindedir. EK-10’da verilen veriler yardımıyla çizilen, 25 °C sıcaklık değerinde farklı biyokütle derişimlerinde dengedeki Pb(II) çözeltisi derişim değerleri grafiği Şekil 5.8.’de verilmiştir. 25 °C’de farklı biyokütle derişimi değerleri için elde edilen zamana karşı derişim verileri kullanılarak her biyokütle derişimi değeri için % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (q – mg/g) değerleri hesaplanmıştır. Şekil 5.9.’da biyosorbent dozajının % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi üzerine etkisi gösterilmiştir. Maya derişimi arttıkça % giderim artmış ve maksimum % giderim, 5 g/L maya derişiminde gözlenmiştir. Bu gözlem artan biyokütle derişimi ile ortamdaki Pb(II) iyonlarının bağlanabileceği fonksiyonel grupların artmış olmasıyla açıklanabilir. 59 70 60 Cd (ppm) 50 40 30 20 10 0 0 1 2 3 4 5 6 Biyokütle miktarı (g/L) Şekil 5.9. Farklı biyokütle derişimi değerlerinde Pb(II) biyosorpsiyonu için derişimin zamana bağlı değişimi (pH=5, T=25°C, C0=75 ppm ) 25 90 80 % Giderim 60 15 50 40 10 30 20 qd (mg/g) 20 70 % Giderim qd (mg/g) 5 10 0 0 0,5 1 2 4 5 Biyokütle miktarı (g/L) Şekil 5.10. Farklı biyokütle derişimi değerlerinde Pb(II)’nin % giderimi ve qd değerleri Artan derişim ile % metal gideriminin artmasının aksine biyosorpsiyon kapasitesinde azalma gözlenmiştir. Bu değişimin, adsorbent dozunun artışıyla artan adsorpsiyon noktalarının doygunluğa ulaşamamasının sonucu olduğu düşünülebilir. Bu sonuçlara 60 göre, S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu için en uygun biyokütle derişimi 5 g/L olarak belirlenmiştir. Sonuçta, S. cerevisiae mayası ile Pb(II) biyosorpsiyonuna etki eden dört parametre (pH, sıcaklık, başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi ve biyokütle derişimi) incelenerek en uygun ortam koşulları; pH 5,0, sıcaklık 25 °C, başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm ve biyokütle derişimi 5 g/L olarak belirlenmiştir. Bu koşullarda, biyokütlenin yüzde giderimi yaklaşık %79,35 ve biyosorpsiyon kapasitesi ise 11,87 mg/g olarak bulunmuştur. 5.1.7. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda elde edilen verilerin denge izotermlerine uygulanması Adsorpsiyon izotermleri denge koşullarında metalin sıvı ve katı fazları arasındaki dağılımını göstermektedir. Çalışmanın bu kısmında adsorpsiyon izotermlerini oluşturmak ve biyosorpsiyon termodinamiğini incelemek için sıcaklığın biyosorpsiyona etkisi bölümünde (Bölüm 5.1.3.) elde edilen sonuçlardan yararlanılmıştır. 25, 35, 45 ve 55°C’de farklı başlangıç metal iyonu derişimlerinde gerçekleştirilen biyosorpsiyon deneyleri sonuçları Langmuir, Freundlich ve Temkin denge izoterm modellerine uygulanmıştır. Şekil 5.11.a.’da Langmuir izotermi için çözelti denge derişimine karşı Cd/qd değerleri, Şekil 5.11.b.’de Freundlich izotermi için ln Cd’ye karşı ln qd değerleri ve Şekil 5.11.c.’de de Temkin izortermi için ln Cd’ye karşı qd değerleri grafiğe geçirilmiştir. Çizilen bu denge eğrilerinden elde edilen Langmuir, Freundlich ve Temkin model parametreleri Çizelge 5.1.’de verilmiştir. Korelasyon sabitine göre deneysel sonuçlar Langmuir modeli ile iyi uyum sağlamıştır (R2 > 0,97). Buna göre; adsorplayıcı üzerinde aynı enerjiye sahip, sabit sayıda aktif bölge olduğu, adsorpsiyon enerjisinin sabit olduğu, her bir aktif merkezin yalnız bir molekül adsorpladığı, adsorpsiyonun tek tabakalı olarak oluştuğu ve adsorbe edilen moleküler arasında hiçbir etkileşimin olmadığı söylenebilir. Bu dört farklı sıcaklık değeri için Langmuir izotermlerinden elde edilen qs değerleri, 61 deneysel olarak belirlenen qd değerlerinden tüm sıcaklıklarda büyük çıkmıştır. Bu da, mikroorganizma yüzeyindeki aktif merkezlerin Pb(II) iyonları tarafından tamamen kaplanmadığını gösterir. 7 Cd/qd 6 5 T=25 C 4 T=35 C 3 T=55 C T=45 C 2 1 0 0 20 40 60 Cd 80 100 120 a) 3,2 T=25 C ln qd T=35 C T=45 C T=55 C 2,7 2,2 2,2 2,7 3,2 3,7 ln Cd 4,2 4,7 5,2 Şekil 5.11. S. cerevisiae ile Pb(II) iyonu biyosorpsiyonu için farklı sıcaklıkta a)Langmuir, b)Freundlich ve izotermi b) 62 35 30 T=25 C 25 qd T=35 C T=45 C 20 T=55 C 15 10 2 2,5 3 3,5 4 4,5 5 lnCd c) Şekil 5.11. (Devamı) S. cerevisiae ile Pb(II) iyonu biyosorpsiyonu için farklı sıcaklıkta c)Temkin izotermi Çizelge 5.1. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda Langmuir, Freundlich ve Temkin izotermlerinin farklı sıcaklıklarda parametrik değerleri TºC Langmuir izotermi qs b R2 Freundlich izotermi n Kf R2 Temkin izotermi AT bT R2 25 30,39 0,103 0,987 4,787 11,05 0,780 3,835 516 0,696 35 32,68 0,057 0,988 4,008 8,777 0,900 1,403 459 0,871 45 31,15 0,055 0,981 3,458 6,838 0,689 0,096 956 0,779 55 34,36 0,041 0,962 3,769 7,888 0,792 1,037 465 0,823 5.1.8. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyon ısısının belirlenmesi Langmiur sabiti b’den biyosorpsiyon ısısının hesaplanması Biyosorpsiyon ısısı, denge sabitleri ve Langmiur sabiti kullanılarak hesaplanabilir. Langmuir izoterm sabiti b, sıcaklığın bir fonksiyonu olarak Arrhenius tipi bir 63 eşitlikle ifade edilip doğrusallaştırılırsa Eş.5.2. elde edilir. Bu eşitlikten ∆H biyosorpsiyon ısısı hesaplanır. b = b0.exp − ∆H RT ln b = ln b0 - (5.1) ∆H RT (5.2) Burada; b0 sabit, ∆H biyosorpsiyon ısısı (kcal.mol-1), R gaz sabiti (1,987 kcal.mol1 .K-1) ve T sıcaklık (K) tır. EK-12’ de verilen veriler yardımıyla, 1/Tx103’e karşı ln b değerleri grafiğe geçirildiğinde, eğim (-∆H/R)’yi, kayma ise ln b0’ı verir (Şekil 5.12). -2 -2,2 3 3,05 3,1 3,15 3,2 3,25 3,3 3,35 3,4 -2,4 lnb -2,6 -2,8 -3 -3,2 -3,4 1/T*10-3 Şekil 5.12. Pb(II) iyonu için Langmuir modelinden elde edilen b sabitleri kullanılarak çizilen biyosorpsiyon ısısı grafiği Bu grafik kullanılarak, biyosorpsiyon ısısı -2,95 kcal.mol-1, b0 sabiti ise 9,44x0-6 olarak belirlenmiştir. Denge sabitleri ve MATLAB kullanılarak biyosorpsiyon ısısının hesaplanması Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyon ısısı bir de denge sabitleri kullanılarak hesaplanmıştır. 64 Görünür denge sabiti (Kc’) şöyle ifade edilebilir: Burada; Cad,eq dengede adsorbent üzerindeki metal iyonu derişimidir. Farklı başlangıç metal iyonu derişimleri için hesaplanan Kc’ değerlerinin 0 noktasına ekstrapolasyonu yapılır ve Kc0 değeri bulunur. Bunun için MATLAB programı kullanılmıştır. Hesaplanan Kc0 değerleri şu eşitliklerde kullanılarak biyosorpsiyon ısısı ve serbest enerji değişimi belirlenir. EK-12’de verilen veriler yardımıyla, 1/T’ye karşı ln Kc0 değerleri grafiğe geçirildiğinde, eğim (-∆H/R)’yi, kayma ise (∆S/R)’yi verir (Şekil 5.13). 1,45 1,4 1,35 lnkc0 1,3 1,25 1,2 1,15 1,1 1,05 1 0,003 0,00305 0,0031 0,00315 0,0032 0,00325 0,0033 0,00335 0,0034 1/T (1/K) Şekil 5.13. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda biyosorpsiyon ısısı 65 Bu grafik kullanılarak, 25 °C’de biyosorpsiyon ısısı (∆H) -1,45 kcal/mol olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada, biyosorpsiyon ısısı yaklaşık -1,45 ve -1,95 kcal/mol (ortalama – 1,70 ) olarak belirlenmiştir. Her iki yöntem ile hesaplanan biyosorpsiyon ısısı değerleri birbirine çok yakındır. Bu sonuca göre S. cerevisiae mayası üzerine Pb(II) biyosorpsiyonu ekzotermiktir. Bu sonuç, daha önce yapılan sıcaklığın biyosorpsiyona etkisi deneyinden elde edilen sonuç ile uyum sağlamaktadır. Genelde, fiziksel adsorpsiyon ısısı 1 kcal/mol’den büyük değildir ve kimyasal adsorpsiyon ısısı 20 – 50 kcal/mol arasındadır. Bu çalışmada, biyosorpsiyon ısısı ortalama yaklaşık -1,70 kcal/mol olarak belirlendiği için, biyosorpsiyonun hem fiziksel hem de kısmen kimyasal adsorpsiyonu içerdiği düşünülmektedir. 5.1.9. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda elde edilen verilerin kinetik modellere uygulanması Kinetik modeller metal biyosorpsiyon mekanizmasını daha iyi anlamak ve biyosorbentin metal giderme performansını değerlendirmekte yardımcı olabilirler. S. cerevisiae ile Pb(II) iyonu biyosorpsiyonu için uygun ortam koşullarının belirlenmesi amacıyla yapılan deneylerden elde edilen derişim-zaman verileri, birinci derecemsi kinetik modeli ve ikinci derecemsi kinetik modeline uygulanmıştır. Bu amaçla birinci derecemsi kinetik modeli ve ikinci derecemsi kinetik modeline uygunluk incelenmiştir. EK-12’ de verilen veriler yardımıyla elde edilen hız sabitleri ve hesaplanan qd değerleri ise Çizelge 5.2’de verilmiştir. 66 log (qd -qt) 2,5 25 C 35 C 0,5 45 C 55 C 0 50 100 150 200 -1,5 t (dakika) a) 15 11 t/qt 25 C 35 C 7 45 C 55 C 3 -1 0 50 100 150 200 t (dakika) b) Şekil 5.14. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda kinetik modelleri (a) Birinci mertebeden kinetik modeli (b) İkinci mertebeden kinetik modeli 67 Çizelge 5.2. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu için farklı sıcaklık değerlerinde kinetik model hız sabitlerinin karşılaştırılması Birinci mertebeden kinetik modeli İkinci mertebeden kinetik modeli T ºC C0 (ppm) qdeneysel R12 k1*103 q1 R22 k2*103 q2 25 75 16,58 0,981 4,00 23,24 0,957 26,00 5,54 35 75 12,83 0,977 0,46 12,07 0,931 25,4 1,34 45 75 10,88 0,998 0,23 10,90 0,974 17,9 0,51 55 75 12,26 0,973 0,10 12,28 0,889 3,30 0,37 Her iki reaksiyon derecesi için R2 değerleri % 90’dan yüksek olmakla birlikte, birinci derecemsi kinetik modelinden hesaplanan dengedeki biyosorpsiyon kapasitesi değerleri (qd), deneysel biyosorpsiyon kapasitesi değerlerine (qdeneysel) oldukça yakın çıkmıştır. İkinci derecede hesaplanan değerler deneysel değerlerden sapma göstermektedir. Bu nedenle reaksiyonun birinci dereceden olduğu belirlenmiştir. Buna göre adsorpsiuon hızının, Pb(II) iyonu ile boş adsorpsiyon sitelerinin sayısıyla orantılı olduğu söylenebilir. 5.1.10. Pb(II) iyonunun S. cerevisiae ile biyosorpsiyonunda aktivasyon enerjisinin belirlenmesi Aktivasyon enerjisinin büyüklüğü biyosorpsiyon sisteminin türü hakkında bilgi verir. Adsorpsiyon sisteminde fiziksel ve kimyasal olmak üzere başlıca iki türdür. Fiziksel adsorpsiyonda enerji ihtiyacı az olduğundan denge genellikle hızla ve kolayca geri dönüşümlü olarak elde edilebilir. Fiziksel adsorpsiyon için aktivasyon enerjisi 1 kcal/mol’den fazla değildir. Kimyasal adsorpsiyonlar için aktivasyon enerjisi 5 ile 100 kcal/mol arasındadır [55,59]. Birinci derecemsi kinetik modelinden elde edilen k1 sabiti, sıcaklığın bir fonksiyonu olarak ifade edilebilir. Elde edilen bu hız sabitleri kullanılarak Arrhenius tipi bir eşitlikle aktivasyon enerjisi hesaplanabilir. 68 k1 = k0 exp (- E ) RT (5.14) ln k1 = ln k0 - E RT (5.15) Burada; k0 sabit (g.mg-1.dk-1), E aktivasyon enerjisi (kcal.mol-1), R gaz sabiti (1,987 kcal.mol-1.K-1) ve T sıcaklık (K) tır. EK-12’de verilen veriler yardımıyla, 1/Tx103’e karşı ln k1 değerleri grafiğe geçirildiğinde, eğim (-E/R)’yi, kayma ise ln k0’ı verir (Şekil 5.15). -4 3 3,05 3,1 3,15 3,2 3,25 3,3 3,35 3,4 -5 lnk1 -6 -7 -8 -9 -10 1/T*103 Şekil 5.15. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda aktivasyon enerjisi S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda regresyon katsayısı 0,936; aktivasyon enerjisi -2,30 kcal/mol olarak bulunmuştur. Aktivasyon enerjisinin negatif olması Pb(II) iyonunun S. cerevisiae tarafından biyosorplanmasının ekzotermik olduğunu göstermektedir. Biyosorpsiyonun endotermik veya ekzotermik oluşu metalbiyosorbent çiftine bağlıdır. Padmavathy (2008), yaptığı çalışmada Ni(II)’nin ekmek mayasına biyosorpsiyonunda Ea’yı -13,3 kJ/mol, Aksu ve Tezer (2005), Remazolied RR reaktif boyanın C. Vulgarise biyosorpsiyonu için Ea değerini -10,63 kJ/mol ve Golden Yellow RNL için +10,63 kJ/mol olarak bulmuşlardır. 69 5.1.11. Pb(II) iyonu biyosorpsiyonunda kullanılan biyokütlenin desorpsiyonu ve yeniden kullanımı Biyosorpsiyon deneyi sonunda elde edilen biyokütlenin desorpsiyonu ve yeniden kullanımı da proses ekonomisinin iyileştirilmesi açısından önemlidir. Bu amaçla, Pb(II) iyonu biyosorpsiyonu için belirlenen en uygun ortam koşullarında (pH = 5,0, T = 25 °C, C0 = 75 ppm, Cb = 5 g/L) gerçekleştirilen biyosorpsiyon deneyi sonunda elde edilen Pb(II) yüklenmiş biyokütle, her seferinde 0,1 M EDTA çözeltisi ile yeniden kazanılmış ve arka arkaya dört kez belirlenen en uygun ortam koşullarında biyosorpsiyonda kullanılmıştır. Biyokütlenin arka arkaya dört kez kullanımı için elde edilen zamana karşı derişim verileri kullanılarak, biyokütlenin her kullanımı için % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (qd– mg/g) değerleri hesaplanmıştır (Çizelge 5.3). Çizelge 5.3. Pb(II) biyosorpsiyonu sonucu 0,1 M EDTA çözeltisi ile geri kazanılan biyokütlenin arka arkaya dört kez belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı sonucu elde edilen giderim ve qd değerleri 1.kullanım 2.kullanım 3.kullanım qd(mg/g) 11,80 10,80 10,76 % Giderim 79,0 78,2 77,5 Geri Dönüşüm 93,0 98,5 98,0 4.kullanım 10,84 78,4 97,6 Sonuçta, ikinci kullanımından itibaren, biyokütlenin biyosorpsiyon kapasitesi orijinal kapasitenin yaklaşık % 93’üne kadar düşmüş ve diğer kullanımlarda bu % 93’lük kapasite korunmuştur. Hücre yüzeyindeki bağlayıcı sitelere bağlanan Pb(II) iyonlarının EDTA ile yüksek verimde kolayca desorplanabildiği görülmektedir. Biyokütlenin metal kazanım kapasitesindeki yaklaşık % 7’lik düşüşün, biyosorpsiyonun hem fiziksel hem de kimyasal adsorpsiyonu içermesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Buna göre, biyosorpsiyonda çok az etkili olan kimyasal adsorpsiyon nedeniyle hücre yüzeyinde birtakım aktif siteler oluşmakta ve 70 bu siteler desorplanamamaktadır ve deaktive olmaktadırlar. Yüzeyde bulunan diğer bağlayıcı siteler ise fiziksel adsorpsiyonla metal bağladıkları için, EDTA ile kolayca desorplanabilmektedir. Böylece, EDTA çözeltisi Pb(II) iyonu yüklenmiş biyokütleden Pb(II) iyonlarının desorpsiyonu için etkili bir kimyasal olarak belirlenmiştir [68]. 5.1.12. Ön işlem uygulanmış biyokütlenin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı Çalışmanın bu bölümünde, biyokütle birtakım kimyasallarla muamele edilerek biyosorpsiyonda kullanılmıştır. Böylece biyokütlenin Pb(II) biyosorpsiyon kapasitesinin arttırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla biyokütle; metanol, ısı, etanol ve NaOH ile ayrı ayrı muamele edilerek belirlenen en uygun ortam koşullarında biyosorpsiyonda kullanılmıştır. Bu biyokütlelerin biyosorpsiyonda kullanımından elde edilen sonuçlar, ön işlem uygulanmamış biyokütlenin kullanımından elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Bu biyokütlelerin biyosorpsiyonda kullanımları sonucu zamana bağlı olarak derişim değişimi grafikleri, EK-13’de verilen veriler yardımıyla çizilmiştir (Şekil 5.16). Ön işlem uygulanmış biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında biyosorpsiyonda kullanımı sonucu elde edilen zamana karşı derişim verileri kullanılarak, biyokütlelerin % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi (q – mg/g) değerleri hesaplanmıştır (Çizelge 5.4). 71 80 70 C (ppm) 60 Ön işlemsiz 50 NaOH 40 Metanol Etanol 30 Isı 20 10 0 0 50 100 150 200 t (dakika) Şekil 5.16. Ön işlem uygulanmış biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanım sonuçları (pH = 5,0; T = 25 °C; C0 = 75 ppm; Cb = 5 g/L; K.H. = 140 rpm) Çizelge 5.4. Ön işlem uygulanmış biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımları sonucu elde edilen % giderim ve q değerleri Ön işlem uygulanmamış biyokütle Metanol ile muamele edilmiş biyokütle Isı ile muamele edilmiş biyokütle Etanol ile muamele edilmiş biyokütle NaOH ile muamele edilmiş biyokütle % Giderim Biyosorpsiyon kapasitesi (q – mg/g) 79,35 11,87 45,25 6,69 43,67 6,45 82,28 12,16 98,10 14,50 Elde edilen sonuçlara göre etanol ile muamele edilen biyokütlenin giderim etkinliği % 82,3’e yükselmiştir. Bunun nedeni, etanolün biyokütle yüzeyini temizleyerek metal bağlayıcı sitelerin etkinliğini arttırması olarak düşünülmektedir. Bu yüzden, 72 fermentasyon endüstrisinin bir yan ürünü olarak elde edilen mayanın doğrudan biyosorpsiyonda kullanımı da araştırılmaktadır [53, 59]. Ön işlemler sırasında kullanılan kimyasallar arasında en iyi sonuç NaOH ile yapılan ön işlemde elde edilmiştir. NaOH ile muamele edilen biyokütlenin giderim etkinliği ise % 98’e yükselmiştir. Bu artışın nedeni ise, alkali uygulaması ile yüzeydeki negatif yükün arttırılmasıdır [3, 59]. Son olarak, farklı ön işlemler uygulanmış mayalar için biyosorpsiyonun dengeye gelme süreleri karşılaştırılırsa, ön işlem uygulanmamış mayalarda dengeye gelme süresi 180 dakika iken, farklı ön işlemler uygulanmış mayaların yaklaşık 90 dakikada dengeye geldiği görülmektedir. Yani, biyokütleye ön işlem uygulanmasıyla, dengeye gelme süresi kısalmaktadır. 5.1.13. Üreme eğrisinin farklı fazlarından alınan biyokütlelerin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı Bu çalışmada, fazlarından S.cerevisiae mayasının üreme eğrisinin logaritmik ve durağan alınan biyokütleler, belirlenen en uygun ortam koşullarında biyosorpsiyonda kullanılmış ve biyokütle yaşının biyosorpsiyon kapasitesine etkisi incelenmiştir. Üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazından alınan biyokütlelerin biyosorpsiyonda kullanımları sonucu zamana bağlı olarak derişim değişimi grafikleri, Ek-14’de verilen veriler yardımıyla çizilmiştir (Şekil 5.17). 73 80 70 C (ppm) 60 50 13. saat 40 21. saat 30 35. saat 20 10 0 0 50 100 150 200 t (dakika) Şekil 5.17. Üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazlarından alınan biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanım sonuçları Üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazlarından alınan biyokütlelerin en uygun ortam koşullarında biyosorpsiyonda kullanımı sonucu elde edilen zamana karşı derişim verileri kullanılarak, biyokütlelerin % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi qd (mg/g) değerleri hesaplanmıştır (Çizelge 5.5.). Çizelge 5.5. Üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazlarından alınan biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımları sonucu elde edilen % giderim ve qd değerleri % Giderim qd (mg/g) Logaritmik fazdan (t =13.saat) alınan maya 87,66 12,96 Logaritmik fazdan (t =21.saat) alınan maya 79,35 11,87 Durağan fazdan (t =35.saat) alınan maya 78,44 11,59 Elde edilen sonuçlara göre, üreme eğrisinin 21. saatinden alınan mayanın metal giderim etkinliği yaklaşık %79 iken, 13. saatinden alınan mayanın metal giderim etkinliği yaklaşık %88 ve 35. saatinden alınan mayanın metal giderim etkinliği ise yaklaşık %78’dir. Durağan fazdan alınan biyokütlelerin metal giderim 74 kapasitesindeki düşüşün nedeni biyokütle yaşına bağlı olarak hücre yapısının değişmesidir. Buna göre, biyokütle yaşı arttıkça hücre duvarının daha sıkı bir hal aldığı düşünülmektedir [3]. Daha genç maya hücreleri daha yüksek bağlanma özelliğine sahip bileşenlerden oluşabilir. Literatürde maya yaşının ağır metal biyosorpsiyonuna etkisini inceleyen çalışmalarda genellikle logaritmik fazdan alınan mayaların biyosorpsiyon kapasitelerinin durağan fazdan alınanlara oranla daha fazla olduğu anlaşılmıştır[13,15]. Bu çalışmada da Pb(II) biyosorpsiyonu için aynı değişim gözlenmiştir. 5.1.14. Tuzun (NaCl) Pb(II) biyosorpsiyonuna etkisi Kurşun kirliliğinin Bölüm 2.3.’de belirtildiği gibi çeşitli kaynakları vardır. Kurşun madenleri ve metal endüstrileri, akü ve pil fabrikaları, petrol rafineleri, boya endüstrisi ve patlayıcı sanayi atık sularında da istenmeyen derişimlerde kurşun kirliliğine rastlanır. Bunlardan birisi olan boya endüstrisine boyanın sabitleştirilmesi için tuz kullanılmaktadır. Bu yüzden atık sularda kurşun ve diğer metallerle birlikte tuz bulunmaktadır. Bu çalışmada, tuzun (NaCl) biyosorpsiyona etkisini araştırmak için Pb(II) çözeltisine farklı derişimlerde NaCl ilave edilmiştir. Bu amaçla 10, 20 ve 50 g/L tuz çözeltisinin etkinliği 4 farklı başlangıç Pb(II) derişimi için denenmiştir. (pH=5,0; T=25 °C; biyokütle derişimi 5 g/L). Pb(II) gideriminin çözeltideki tuz derişimine bağlı olarak değişimi grafikleri, Ek-15’ de verilen veriler yardımıyla çizilmiştir (Şekil 5.18). 75 90 80 % Giderim 70 60 50 ppm 50 75 ppm 40 100 ppm 30 150 ppm 20 10 0 0 10 20 30 40 50 60 Tuz Derişimi (g/L) Şekil 5.18. Farklı Pb(II) derişimlerinde tuz derişiminin biyosorpsiyona etkisi Yapılan literatür araştırmalarında çözeltideki tuz derişimi arttıkça, biyosorpsiyon kapasitesinin düştüğü görülmüştür. Elde edilen sonuçlara göre, 75 ppm Pb(II) çözeltisinde tuz bulunmadığında % 79,35 giderim sağlanıyorken, aynı koşullarda 50 g/L derişimindeki tuz ilavesi ile % 38,56 giderim sağlanabilmektedir. Ayrıca tuzun bulunmadığı durumda biyosorpsiyon kapasitesi 11,87 mg/g iken, 50 g/L tuz ilavesinde 5,46 mg/g’ a düşmektedir. Benzer durumlar 50, 100 ve 150 ppm’lik Pb(II) çözeltileri için de geçerlidir. Deneyler sonunda, maya üzerine % giderim ve biyosorpsiyon kapasitesi(qd) değerleri (Ek-15) incelendiğinde, çözeltide tuzun varlığının adsorpsiyon kapasitesini olumsuz etkilediği görülmüştür. Klorür iyonları ile Pb(II) iyonlarının biyosorbent yüzeyindeki aynı bağlanma sitelerine bağlanma konusunda rekabeti nedeniyle tuz derişimi biyosorpsiyonu önemli derecede etkileyebilir. Diğer bir neden, iyonik kuvvet arttığında, biyosorbentin aktif sitelerinin ve metalin aktivitesinin düşmesi dolayısıyla biyosorbentin adsorptif kapasitesinin düşmesidir [86]. Çözeltide bulunan klorür gibi bazı anyonlar metal iyonları ile kompleks oluşturduğu ve bu nedenle adsorpsiyon prosesinin ters yönde etkilendiği düşünülmektedir. 76 6. SONUÇLAR Bu çalışmada S. cerevisiae mayası ile Pb(II) biyosorpsiyonuna etki eden parametrelerin incelenmesi ve biyosorpsiyon etkinliğinin çeşitli işlemlerle arttırılması amaçlanmıştır. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonu ortam sıcaklığı, pH, başlangıç Pb(II) iyonu derişimi ve biyosorbent derişimi bu dört temel parametreye bağlı olarak incelenmiştir. Sonuçta, S. cerevisiae mayası ile Pb(II) biyosorpsiyonu için en uygun ortam koşulları; pH 5,0, sıcaklık 25 °C, başlangıç Pb(II) çözeltisi derişimi 75 ppm ve biyokütle derişimi 5 g/L olarak belirlenmiştir. Bu koşullarda, biyokütlenin giderim etkinliği yaklaşık %79,35 ve biyosorpsiyon kapasite değeri ise 11,87 mg/g olarak bulunmuştur. İncelenen Pb(II) iyonu için biyosorpsiyon Langmuir modeli, biyosorpsiyon kinetiği ise birnci derecemsi kinetik modeli ile iyi açıklanmıştır. Buna göre; adsorplayıcı üzerinde aynı enerjiye sahip, sabit sayıda aktif bölge olduğu, adsorpsiyon enerjisinin sabit olduğu, her bir aktif merkezin yalnız bir molekül adsorpladığı, adsorpsiyonun tek tabakalı olarak oluştuğu ve adsorbe edilen moleküler arasında hiçbir etkileşimin olmadığı söylenebilir. Pb(II) iyonu için Langmuir izotermlerinden elde edilen qs değerleri, deneysel olarak belirlenen qd değerlerinden her zaman büyük çıkmıştır. Bu da, mikroorganizma yüzeyinin metal iyonları tarafından tamamen kaplanmadığını gösterir. S. cerevisiae ile Pb(II) iyonu için biyosorpsiyon ısısı ortalama -1,70 kcal/mol olarak belirlenmiştir. Yani, Pb(II) iyonu için biyosorpsiyon ekzotermiktir. Bu değer biyosorpsiyonun esas olarak fiziksel, kısmen de kimyasal olduğunu göstermektedir. S. cerevisiae ile Pb(II) iyonu için aktivasyon enerjisi, birinci derecemsi kinetik model sabitleri kullanılarak -2,30 kcal/mol olarak belirlenmiştir. Kimyasal adsorpsiyon için aktivasyon enerjisi ise 5 – 100 kcal/mol arasındadır. Bu çalışmada, aktivasyon 77 enerjileri -2,30 kcal/mol olarak belirlenmesi, adsorpsiyonun ekzotermik olduğunun kanıtıdır. Pb(II) yüklenmiş biyokütleden Pb(II) iyonlarının desorpsiyonu için, EDTAçözeltisi etkili bir kimyasal olarak bulunmuştur. Pb(II) biyosorpsiyonu sonunda elde edilen biyokütle, her seferinde 0,1 M EDTA çözeltisi ile muamele edilerek yeniden kazanılmış ve arka arkaya gerçekleştirilen dört biyosorpsiyon deneyinde orijinal metal tutma kapasitesinin % 93’ünü korumuştur. S. cerevisiae mayası üzerine Pb(II) biyosorpsiyonunun giderim etkinliğini arttırmak için biyokütleye ön işlemler uygulanarak biyosorpsiyonda kullanılmışlardır. Sonuçta, ısı ve metanol ile muamele edilen biyokütlelerin metal tutma kapasitesi azalırken, etanol ve NaOH ile muamele edilen biyokütlelerin metal giderim kapasitelerinde ise artış gözlenmiştir. S. cerevisiae mayasının üreme eğrisinin farklı fazlarından alınan biyokütleler Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanılmışlardır. Buna göre, üreme eğrisinin logaritmik fazından alınan biyokütleler, durağan fazından alınan biyokütleye göre daha yüksek metal giderim etkinliği sergilemişlerdir. Özelikle tekstil endüstrisi atık suları içerisinde bulunması muhtemel olan tuzun Pb(II) biyosorpsiyonunu olumsuz etkilediği görülmüştür. Çözelti içerisindeki tuz derişimi arttıkça, Pb(II) iyonunun giderim kapasitesinin ve % giderimin azaldığı görülmüştür. Bu çalışmada dengeye gelme süresi 180 dakika alınmıştır. Ancak ekonomik olması açısından bu süre 60 dakikaya düşürülebilir. Bu çalışmada laboratuar koşullarında üretilen maya biyosorbent olarak kullanılmıştır. Bundan sonraki çalışmalarda maliyeti düşürmek için fermentasyon endüstrisinin bir yan ürünü olarak elde edilen mayanın doğrudan biyosorpsiyonda kullanımı araştırılabilir. 78 Sonuç olarak, yapılan çalışmalar S. cerevisiae’nin özellikle düşük sıcaklık ve nötr’e yakın pH koşullarında Pb(II)’nin biyosorpsiyonu için düşük maliyetli ve yüksek verimli bir biyosorbent olduğunu göstermektedir. 79 KAYNAKLAR 1. İnternet: İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi “Atıksu Yönetimi ve Çevre” http://www.iski.gov.tr/Web/statik.aspx?KID=1001217(2010). 2. İnternet: Çevre ve Orman Bakanlığı “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği” http://www.cevreorman.gov.tr (2008) 3. Uslu, O., Türkman, A.,. “Su Kirliliği ve Kontrolü”, T.C. Başbakanlık Genel Müdürlüğü Yayınları Eğitim Dizisi, (1987). 4. Özbelge, T., “Atıksu fiziksel arıtım yöntemleri”, Endüstriyel Atıksu Arıtımı kitabı içinde (Editörler; A. Tanyolaç, S. Çelebi), TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Yayını, 29, Ankara, (1992). 5. Patterson, J. W., “Waste water treatment”, Science Publishers Inc., U.S.A, 43-55, 59-67, 69-81, (1977) 6. WHO:”Recommendations”, Guidelines for drinking water quality, Vol. 1, EFP782.39, WHO, Geneva, p. 82., (1982) 7. Atımtay, A., Yetiş, Ü., , “Atıksu Özellikleri ve Analizleri”, Endüstriyel atıksu arıtım kitabı içinden, (Editörler; Tanyolaç, A., Çelebi, S.), TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Yayınları, Bölüm 3, 67-83, Ankara, (1992). 8. Aksu, Z., Dönmez, G., , “Bioaccumulation of copper(II) and nickel(II) by the non-adapted and adapted growing Candida Sp”., Wat. Res., 15 (6), 14251434, (2001) 9. Aksu, Z., , “Equilibrium and kinetic modelling of cadmium(II) biosorption by C. vulgaris in a batch system: effect of temperature”, Process Biochem., 36, 431-439, (2001). 10. Ucun, H., “Sarı Çam (Pinus Sylvestris) kozalağı biyoması kullanılarak atıksulardaki ağır metallerin biyosorpsiyonu”, Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum, 54 s, (2001). 11. Çubukçu, H. E., “Krom(IV), Bakır(II), Demir (II) iyonlarının tek ve çok bileşenli metal sistemlerinde R.arrhizus’la biyosorpsiyonun sürekli karıştırmalı kaplarda incelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 95 s, (1998). 12. Yalçuk, A., “Sürekli karıştırmalı reaktörlerde Rhizopus arrhizus ile çoklu metal karışımlarında yarışmalı biyosorpsiyonun incelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 167 s, (1999). 80 13. Gündüz, T.. “Çevre Sorunları”, Bilge Yayıncılık, Ankara, 200 s, (1994). 14. Samsunlu, A., “Atık suların Arıtılması”, Birsen Yayınevi, 27-31, 131133, 165, (2006). 15. Saltabaş, Ö., “Ağır Metallerin cansız biyokütle ile uzaklaştırılmasına etki eden faktörler”, Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 137 s , (1998). 16. Büyükgüngör, H., “Atıksu Arıtma Yöntemleri”, Samsun, 194 s, (2003). 17. Gürel, L., “Akü sanayi atıksularından kurşunun emülsiyon sıvı membran tekniği kullanılarak giderilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun, 144 s, (2005). 18. Tunalı, S., Akar, T., Özcan, A. S., Kıran, İ., Özcan, A.. “Equilibrium and kinetics of biosorption of lead(II) from aqueous solutions by Cephalosporium aphidicola”, Separation and Purification Tech., 47: 105112, (2006). 19. Kapoor, A., Viraraghavan, T.. “Heavy Metal Biosorption Sites in Aspergillus niger”, Bioresource Technology, 61:221-227, (1997). 20. Gadd, G.M.. “Heavy metal accumulation by bacteria and other microorganisms” Experientia., 46: 834-839, (1990). 21. Kuyucak, N., Volesky, B.. “Biosorbents for recovery of metal from industrial solutions”,Biotechnol. Lett., 10(2): 137-142, (1988). 22. Aydoğan, M.N.. “Phanerochaete chrysosporium biyoması ile sulardan çinko (II)'un biyosorpsiyonu”, Yüksek lisans tezi, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum, (1999). 23. Veglio, F., Beolchini F., “Removal of metals by biosorption: a review” Hydrometallurgy, 44: 301-316 , (1997). 24. Macaskie, L. E., Dean, A. C. R., “Microbiol metabolizm, desolubilization and deposition of heavy metals, metal uptake by immobilized cell and aplication to the detoxification of liquid wastes”, in Biological Waste Treatment, Alan, R.Liss Inc., 159-210, (1989). 25. Fourest, E., Volesky, B.. “Alginate properties and heavy metal biosorption by seaweed biomass”. Appl. Biochem. Biotechnol., 67:215-226, (1997). 26. Hafez, N., Abdel-Razek, A.S., Hafez, M.B.. “Accumulation of some heavy metals on Flavus aspergillus”. J. Chem. T ech. Biotechnol., 68:19-22, (1997). 81 27. Gadd, G.M., White, C., “Uptake and intracellular compartmentation of thorium in Saccharomyces cerevisiae”. Environmental Pollution, 61(3):187197, (1989). 28. Sing, C., Yu, J., “Copper adsorption and Removal from water by living mycelium of white-rot fungus Phanerochaete chrysosoporium”, Wat. Res., 32(9): 2746-2752, (1998). 29. Gourdon, R., Bhende, S., Rus, E., Sofer, S.S., “Comparision cadmium biosorption by gram-positive ve gram-negative bacteria from activated sludge”, Biotechnol. Lett., 12(11): 839-842, (1990). 30. Huang, C.P., Huang, C.P., Morehart,A.L.. “The Removal of Cu(II) from dilute aqueous solution by Saccharomyces cerevisiae”, Wat. Res., 24: 433439, (1990). 31. Dursun, A. Y., Uslu, G., Cuci, Y., Aksu, Z., “Bioaccumulation of copper(II), lead(II) and chromium(VI) by growing Aspergillus niger”, Process Biochem., in press, (2002). 32. Tsezos, M.. “The selective extraction of metal from solution by microorganism”A brief overwiev. Canadian Metallurcical Quarterly, 24(2): 141-144, (1985). 33. Yu, Q., Matheickal, J.T., Yin, P., Kaewsarn, P.. “Heavy metal uptake capacities of common marine macro algal biomass”, Wat. Res., 33(6): 15341537, (1999). 34. Pekin, B., “Biyokimya mühendisliği (Biyoteknoloji)”, Kim.Fak. Yayınları 4., İzmir, 409, (1983). 2. Kitap, E.Ü. 35. Walker, Graeme M., “Yeast physiology and biotechnology” Wiley and Sons, England, (2000). 36. Ralph , A. L., “Physiology and biochemistry of Algae”, 3rd ed., Academic Press, USA, (1967). 37. Shuler, M. L., Kargi, F., “Bioprocess Engineering”, 2nd ed. Prentice Hall PTR, USA, (2002). 38. Kutsal, T., Aksu, Z., Sağ, Y., “Endüstriyel atıksulardaki ağır metal karışımlarının çeşitli mikroorganizma türlerine adsorpsiyon yöntemi ile arıtımı”, Tübitak, Ydabçağ-31, Kesin Rapor, Ankara,(1996). 39. Sağ, Y., “Atıksulardaki ağır metal iyonlarının giderilmesi ve geri kazanılması için en uygun biyosorbent türünün seçilmesi ve değişik reaktör 82 sistemlerinin matemetiksel Üniversitesi, Ankara, (1993). incelenmesi”, Doktora Tezi, Hacettepe 40. Kargı. F., “Çevre mühendisliğinde biyoprosesler”, D.E.Ü., Mühendislik Fakültesi Yayınları, No: 234, İzmir, (1993). 41. Yel, M., Bahçeci, Z., Yılmaz, M., “Canlılar bilimi”, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara, 20-33 (2004). 42. Campbell, N. A., Reece, J. B., “Biyoloji” 6. baskı, Gündüz, E., Demirsoy, A., Türkan, İ., Palme yayıncılık, Ankara, 626 – 627 (2006). 43. Ghorbani, F., Younesi, H., Ghasempouri, S.M., Zinatizadeh, A.A., Mahlihe Amini, M., Daneshi, A., “Application of response surface methodology for optimization of cadmium biosorption in an aqueous solution by Saccharomyces cerevisiae”, Chemical Engineering Journal, 145: 267–275 (2008). 44. Özer, A., Özer, D., “Comparative study of the biosorption of Pb(II), Ni(II) and Cr(VI) ions onto S. cerevisiae: determination of biosorption heats”, Journal of Hazardous Materials , B100: 219–229 (2003). 45. Karpuzcu, M., “Su temini ve çevre sağlığı”, İstanbul, 39, 42 (2005). Kubbealti yayıncılık, 46. İleri, R., Sümer, B., Şengörür, B., “Biyosorpsiyon izotermlerinin araştırılması”, Çevre Dergisi, 7: 39-45 (1993). kinetiği ve 47. Macaskie, L.E., Dean, A.C.R.. “Microbial metabolism, desolubilization and deposition of heavy metals; metal uptake by immobilized cells and application to the detoxification of liquid wastes”. Adv. Biotechnol. Proc. 12: 159–201, (1989). 48. Matheıckal, J.T., Yu, Q., “Biosorption of lead (II) from aqueous solutions by Phellinus badius”, Minerals Engineering, 10, 947-957, (1997). 49. Lo, W., Chua, H., Lam, K.-H., Bi, S.-P., “A comparative investigation on the biosorption of lead by Fılamentous fungal biomass”, Chemosphere, 39, 2723-2736 , (1999) 50. Puranik, P. R., Paknikar, K. M., “Biosorption of lead and zinc from solutions using Streptoverticillium cinnamoneum waste biomass”, Journal of Biotechnology 55 113-124, (1997). 51. Ariff, A.B., Mel, M., Hasan, M.A., Karim, M.I.A.. “The kinetics and mechanisms of lead(II) biosorption by powderized Rhizopus 83 olgisporus”.World Journal of Microbiology Biotechnology 15, 291–298, (1999). 52. Yetiş, Ü., Dölek A., Dilek F. B., “The Removal of Pb(II) by Phanerochaete Water Research, 34, 4090-4100, (2000). 53. Sağ, Y., Kutsal, T., “Determination of the biosorption activation energies of heavy metal ions on Zoogloea ramigera and Rhizopus arrhizus”, Process Biochemistry 35 801-807, (2000). 54. Say, R., Denizli, A., Arica, M.Y.. “Biosorption of cadmium(II),lead(II) and copper(II) with the filamentous fungus Phanerochaete chrysosporium”, BioresourceTechnology, 76, 67–70, (2001). 55. Pagnanelli, F., Esposito, A., Toro, L., Vegliò, F.. “Metal speciation and pH effect on Pb,Cu, Zn and Cd biosorption onto Sphaerotilus natans: Langmuirtype Empirical Model”.Water Research, 37(3):627-633, (2003). 56. Yan, G., Viraraghavan, T.. “Heavy Metal Removal In A Biosorption Column By Immobilized M. Rouxii Biyomas”. Bioresource Technology. 78, 243249, (2001). 57. Melgar, M.J., Alonso, J., Garcia, M.A., “Removal of toxic metals from aqueous solutions by fungal biomass of Agaricus macrosporus”, Science of the Total Environment, 385, 12-19, (2007). 58. Amini, M., Younesi, H., Bahramifar, N., Lorestani, A. A. Z., Ghorbani, F., Daneshi, A., Sharifzadeh, M., “Application of response surface methodology for optimization of lead biosorption in an aqueous solution by Aspergillus niger”, Journal of Hazardous Materials 154 (2008) 694-702. 59. Fan, T., Liu, Y., Feng, B., Zeng, G., Yang, C., Zhou, M., Zhou, H., Tan, Z., Wang, X., “Biosorption of cadmium(II), zinc (II) and lead(II) by Penicillium simplicissimum: Isotherms, kinetics and thermodynamics”, Journal of Hazardous Materials 160 (2008) 655-661. 60. Gupta, V. K., Rastogi, A., “Biosorption of lead(II) from aqueous solutions by non-living algal biomass Oedogonium sp. and Nostoc sp.- A comparative study”, Colloids and Surfaces B: Biointerfaces 64 (2008) 170-178. 61. Riaz, M., Nadeem, R., Hanif, M. A., Ansari, T. M., Rehman, K., “Pb(II) biosorption from hazardous aqueous streams using Gossypium hirsutum (Cotton) waste biomass”, Journal of Hazardous Materials 161 (2009) 8894. 84 62. Gong, R., Ding, Y., Liu, H., Chen, Q., Liu, Z., “Lead biosorption and desorption by intact and pretreated spirulina maxima biomass”, Chemosphere 58 (2005) 125-130. 63. Tüzün, İ., Bayramoğlu, G., Yalçın, E., Başaran, G., Çelik, G., Arıca, M. Y., “Equilibrium and kinetic studies on biosorption of Hg(II), Cd(II) and Pb(II) ions onto microalgae Chlamydomonas reinhardtii”, Journal of Environmental Management 77 (2005) 85-92. 64. Liu, Y., Liu, Y. J., “Biosorption isotherms, kinetics and thermodynamics”, Separation and Purification Technology 61 (2008) 229-242. 65. Akar, S.T., Görgülü, A., Anılan, B., Kaynak, Z., Akar, T., “Investigation of the biosorption characterictics of lead(II) ions onto Symphoricarpus albus: Batch and dynamic flow studies”, Journal of Hazardous Materials (2008). 66. Sağ, Y., Akeael, B., Kutsal, T.. “Ternary biosorption equilibria of Cr(VI), Cu(II) and Cd(II) on Rhizopus arrhizus”. Sep. Sci. Technol. 37(2): 279–309, (2002). 67. Baysal, Z., Çınar, E., Bulut, Y., Alkan, H., Doğru, M., “Equilibrium and thermodynamic studies on biosorption of Pb(II) onto Candida albicans biomass”, Journal of Hazardous Materials 161, 62-67, (2009). 68. Akçelik, Ö. “Ağır metallerin Saccharomyces cerevisiae Mikroorganizmasıyla Biyosorpsiyonunun ortam koşullarına bağlı olarak İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara 85 EKLER 86 EK-1 S. cerevisiae mayası için üreme eğrisi EK-2 Pb(II) için kalibrasyon grafiği verileri Absorbans C0 (ppm) 0,045 0,92 0,1 2,82 0,19 5,64 0,32 9,61 87 EK-3 S.cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunun dengeye gelme süresi Çizelge 3.1. 50 ppm Pb(II) çözeltisi için biyosorpsiyonunun zamana bağlı olarak derişim ve biyosorpsiyon kapasitesi değişimi t (dak.) Ct (mg/L) q (mg/g) 0 47,9 0 3 11,37 18,27 10 8,70 19,60 15 7,45 20,22 60 5,22 21,34 120 2,73 22,58 180 5,28 21,31 210 6,77 20,56 240 5,40 21,25 270 5,28 21,31 88 EK-4. S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda ortam pH’ının belirlenmesi Çizelge 4.1. Farklı pH değerlerinde Pb(II) çözeltisi biyosorpsiyonu için derişim değişimleri t (dak) pH = 2 pH = 3 pH = 4 pH = 5 0 74,8 74,3 74,9 74,5 180 68 66,3 61,98 41,22 Çizelge 4.2. Farklı pH değerleri için elde edilen % Giderim ve qd değerleri pH % Giderim qd (mg/g) 2 9,09 3,4 3 10,77 4 4 17,24 6,46 5 44,63 16,61 89 EK-5 Pb(II) iyonunun S.cerevisiae ile biyosorpsiyonunda uygun sıcaklığın belirlenmesi Çizelge 5.1. Farklı sıcaklık değerlerinde 75 ppm Pb(II) çözeltisi biyosorpsiyonunun zamana bağlı değişimleri T t (dakika) 25 ºC 35 ºC 45 ºC 55 ºC 0 74,30 74,40 74,80 75,10 3 60,03 57,29 57,24 62,07 20 52,05 55,43 57,24 58,62 30 47,01 54,31 57,24 58,62 45 54,99 46,5 63,91 55,56 60 53,73 54,31 49,16 53,64 120 52,05 50,59 49,87 51,73 180 41,14 48,4 50,22 53,4 Çizelge 5.2. Farklı sıcaklık değerleri için elde edilen % Giderim ve qd değerleri T (ºC) % Giderim qd ( mg/g) 25 44,63 16,58 35 34,95 13,00 45 32,86 12,29 55 32,65 12,26 90 EK-6 25 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi Çizelge 6.1. 25 °C’de Farklı başlangıç metal derişimlerinde Pb(II) çözeltisi biyosorpsiyonu için zamana bağlı derişim değişimleri t (dakika) 50 ppm 75 ppm 100 ppm 150 ppm 0 49,3 74,4 98,6 148,9 3 34,44 60,03 64,72 94,90 10 30,02 55,43 62,95 93,06 20 24,58 52,05 61,03 92,54 30 22,07 47,01 59,07 90,96 45 20,31 54,99 56,12 90,70 60 17,66 53,73 50,96 83,89 90 14,86 48,36 54,44 81,79 120 13,39 52,05 53,66 81,26 180 12,36 41,14 54,16 70,52 Çizelge 6.2. 25 °C’de elde edilen % Giderim ve qd değerleri Co (ppm) % Giderim qd (mg/g) 50 74,93 18,47 75 62,92 23,34 100 45,35 22,47 150 39,08 29,10 91 EK-7 35 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi Çizelge 7.1. 35°C’de Farklı başlangıç metal derişimlerinde Pb(II) çözeltisi biyosorpsiyonu için zamana bağlı derişim değişimleri t (dakika) 50 ppm 75 ppm 100 ppm 150 ppm 0 49,3 74,4 99,1 148,9 3 29,18 57,29 66,23 109,15 6 36,40 55,43 63,88 105,70 10 33,94 54,31 60,94 96,19 20 21,35 46,5 58,02 98,21 30 17,82 54,31 55,45 95,91 60 15,66 50,59 53,17 100,23 90 14,74 49,85 55,87 112,32 120 17,51 48,36 51,32 90,43 180 13,82 48,73 50,20 91,87 Çizelge 7.2. 35 °C’de elde edilen % Giderim ve qd değerleri Co (ppm) % Giderim qd (mg/g) 50 71,96 17,74 75 34,5 13,70 100 49,34 24,45 150 38,30 28,51 92 EK-8 45 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi Çizelge 8.1. 45 °C’de Farklı başlangıç metal derişimlerinde Pb(II) çözeltisi biyosorpsiyonu için zamana bağlı derişim değişimleri t (dakika) 50 ppm 75 ppm 100 ppm 150 ppm 0 49,3 74,8 99,1 148,9 3 26,83 57,24 79,54 102,37 6 24,57 57,24 75,45 104,70 10 22,31 57,24 74,98 95,97 20 18,91 63,91 74,34 95,97 30 46,39 49,16 75,56 121,27 60 16,49 49,87 75,21 96,26 90 15,03 50,22 73,77 109,06 120 12,77 54,08 74,22 91,03 180 13,90 53,03 73,83 96,26 Çizelge 8.2. 45 °C’de elde edilen % Giderim ve qd değerleri Co (ppm) % Giderim qd (mg/g) 50 71,80 17,70 75 29,11 11,61 100 25,50 12,63 150 35,35 26,32 93 EK-9 55 °C’de uygun başlangıç Pb(II) iyonu derişiminin belirlenmesi Çizelge 9.1. 55 °C’de Farklı başlangıç metal derişimlerinde Pb(II) çözeltisi biyosorpsiyonu için zamana bağlı derişim değişimleri t (dakika) 50 ppm 75 ppm 100 ppm 150 ppm 0 49,3 75,1 99,1 148,90 3 32,13 62,07 69,76 101,08 6 25,09 58,62 66,74 94,56 10 20,83 58,62 63,21 91,57 20 19,22 55,56 60,18 99,18 30 17,46 53,64 57,46 107,33 60 14,82 51,73 54,69 109,77 90 16,73 51,73 55,33 110,59 120 14,97 51,34 54,97 116,57 180 14,67 50,57 54,79 104,07 Çizelge 9.2. 55 °C’de elde edilen % Giderim ve qd değerleri Co (ppm) % Giderim qd (mg/g) 50 70,24 17,31 75 32,65 12,90 100 44,71 22,15 150 30,11 22,42 94 EK-10 25 °C’de uygun biyokütle derişiminin belirlenmesi Çizelge 10.1. Farklı başlangıç biyokütle derişimlerinde Pb(II) biyosorpsiyonu için derişim değişimleri Başlangıç biyokütle konsantrasyonu (g/L) t (dak) 0,5 1 2 4 5 0 74,9 74,3 74,4 74,4 74,8 180 64,32 61,38 46,5 27,09 15,45 Çizelge 10.2. Farklı başlangıç biyokütle derişimi için % Giderim ve qd değerleri Başlangıç biyokütle miktarı (g/L) % Giderim qd (mg/g) 0,5 14,13 21,17 1 17,39 12,92 2 37,5 13,95 4 63,59 11,83 5 79,35 11,87 95 EK-11 S. cerevisiae ile Pb(II) biyosorpsiyonunda biyosorpsiyon izoterm modellerinin deneysel verileri Çizelge 11.1. Langmuir izotermi verileri 25 ºC 35 ºC 45 ºC 55 ºC C0 (ppm) Cd (ppm) qd (mg/g) Cd (ppm) qd (mg/g) Cd (ppm) qd (mg/g) Cd qd (ppm) (mg/g) 50 12,36 18,47 13,82 17,74 13,90 17,70 14,67 17,31 75 27,52 23,34 35,27 13,70 53,03 11,61 38,07 12,90 100 54,16 22,47 63,21 24,45 73,83 12,63 54,79 22,15 150 70,52 29,10 90,43 28,51 91,03 26,32 91,57 22,42 Çizelge 11.2. Freundlich izotermi verileri 25 ºC 35 ºC 45 ºC 55 ºC C0 (ppm) ln Cd ln qd ln Cd ln qd ln Cd ln qd ln Cd ln qd 50 75 100 150 2,51 3,31 3,99 4,26 2,92 3,15 3,11 3,37 2,63 3,56 4,15 4,50 2,88 2,62 3,20 3,35 2,63 3,97 4,30 4,51 2,87 2,45 2,54 3,27 2,68 3,64 4,00 4,52 2,85 2,56 2,50 3,11 Çizelge 11.3. Temkin izotermi verileri 25 ºC 35 ºC 45 ºC 55 ºC C0 (ppm) ln Cd qd (mg/g) ln Cd qd (mg/g) ln Cd qd (mg/g) ln Cd qd (mg/g) 50 2,51 18,47 2,63 17,74 2,63 17,70 2,68 17,31 75 3,31 23,34 3,56 13,70 3,97 11,61 3,64 12,90 100 3,99 22,47 4,15 24,45 4,30 12,63 4,00 22,15 150 4,26 29,10 4,50 28,51 4,51 26,32 4,52 22,42 96 EK 12 Biyosorpsiyon ısısının hesaplanmasında kullanılan veriler Çizelge 12.1. Langmiur sabitinden elde edilen veriler T (ºC) T (K) 1/Tx103 b ln b 25 298 3,356 0,103 2,273 35 308 3,247 0,0567 -2,870 45 318 3,145 0,0553 -2,895 55 328 3,049 0,041 -3,194 Çizelge 12.2. Denge sabitinden elde edilen veriler 25 ºC 35 ºC 45 ºC 55 ºC C0 (ppm) Cd Kc’ Cd Kc’ Cd Kc’ Cd Kc’ 50 12,36 2,99 13,82 2,57 13,90 2,55 14,67 2,36 75 27,52 0,69 35,27 0,43 53,03 0,31 38,07 0,39 100 54,16 0,83 63,21 0,57 73,83 0,34 54,79 0,81 150 70,52 0,64 90,43 0,62 91,03 0,55 91,57 0,43 Çizelge 12.3. Aktivasyon enerjisinin hesaplanmasında kullanılan veriler T (ºC) 1/Tx103 T (K) k1x103 ln k1 25 298 3,36 4 -5,52 35 308 3,25 0,46 -7,68 45 318 3,15 0,23 -8,38 55 328 3,05 0,1 -9,21 97 EK-13 Ön işlem uygulanmış biyokütlenin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı Çizelge 13.1. Ön işlem uygulanmış biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanım sonuçları t (dakika) Ön işlem uygulanmamış biyokütle Metanol ile muamele edilmiş biyokütle Isı ile muamele edilmiş biyokütle Etanol ile muamele edilmiş biyokütle NaOH ile muamele edilmiş biyokütle 0 74,8 73,9 73,9 73,9 73,9 3 60,03 55,42 53,55 48,88 45,14 6 57,33 50,05 52,15 40,69 15,67 10 51,63 45,84 48,65 29,93 13,56 20 47,01 42,80 44,43 25,96 11,69 30 35,12 38,12 42,33 21,28 9,33 45 27,45 38,35 45,37 16,37 5,48 60 20,19 38,12 44,43 15,90 3,57 120 18,15 36,01 39,29 14,03 2,11 180 15,45 40,46 41,63 13,09 1,40 98 EK-14 Üreme eğrisinin farklı fazlarından alınan biyokütlelerin Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanımı Çizelge 14.1. Üreme eğrisinin logaritmik ve durağan fazlarından alınan biyokütlelerin belirlenen en uygun ortam koşullarında Pb(II) biyosorpsiyonunda kullanım sonuçları t (dakika) Logaritmik fazdan (t =13.saat) alınan maya Logaritmik fazdan (t=21.saat) alınan maya Durağan fazdan (t =35.saat) alınan maya 0 73,9 73,9 73,9 3 29,23 33,44 41,39 6 31,80 21,75 33,68 10 27,36 28,77 32,74 20 20,81 28,99 24,09 30 15,20 26,19 21,75 45 15,20 30,64 15,67 60 15,20 29,93 16,84 120 11,93 28,99 16,33 180 9,12 13,33 15,93 99 EK-15 Tuzun biyosorpsiyona etkisi Çizelge 15.1. Farklı Pb(II) derişimlerinde ve farklı tuz derişimlerinde % Giderim ve qd değerleri Tuz= 0 g/L C0 (ppm) 50 75 100 150 Tuz= 10 g/L Tuz= 20 g/L Tuz= 50 g/L % Giderim qd % Giderim qd % Giderim qd % Giderim qd 66,44 5,94 56,82 5,08 38,25 3,42 21,92 1,96 79,35 11,87 76,91 10,89 72,03 10,20 38,56 5,46 76,22 13,72 74,67 13,44 61, 56 11,08 37,33 6,72 62,78 17,78 60,17 17,04 53,18 15,06 25, 21 7,14 100 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : AYDOĞAN, Neslihan Uyruğu : T.C. Doğum tarihi ve yeri : 04.08.1978 Tarsus Medeni hali : Evli Telefon : 0 (530) 592 62 32 e-mail : [email protected] Eğitim Derece Yüksek lisans Eğitim Birimi Gazi Üniversitesi /Kimya Müh. Bölümü Mezuniyet tarihi 2011 Lisans Gazi Üniversitesi /Kimya Müh. Bölümü 2002 Lise Özel Yüce Fen Lisesi 1995 Yabancı Dil İngilizce Hobiler Kitap okuma, Yüzme