usai? Londrada bir mart akşamı — Aristo cemiyeti Bir konferans — JoacTun makalesi — «Bin Sene» Makineler, günde dört saat iş — Böyle bir dünyanm Maratan görünüşü — Boş zamanların çokluğu __Harbin sebebi — Joad,un terkibi hükmü Yazan: A. ADNAN - ADIVAR Ç ok »en« oluyor, bir mart gecesi detıî adam tavrım takman iptidai Londra’ nın, ıslak ağırlığını derinizin vahşiyi alıp onun eline ilâhlara lâ­ üstünde duyduğunuz sisi içinde mek­ yık kudretler vermiştir. Joad, bu kadar büyük kudretin tepler ve talebe mahallesinde bir kapının zilini çekiyor ve dar bir k o­ iki tehlikesini 1928 d « görmüş ve ridordan geçerek koltuklan kaldı­ demişti ki, «insanlar sulh zamanın­ rılmış küçük bir tiyatro kadar bü­ da makine - adam (r o b o t) haline yük, boş ve ancak bir soba ile ısı­ girecekler, harb zamanında ise biritılan soğuk bir salonun ortasında es­ birlerini sonuna kadar imha edecek­ ki püskü yeşil çuhalı bir masanın et­ lerdir». insanların sulh zamanında rafındaki rahatsız sandalyelerden tamamen makine - adam haline gir­ birine çöküyorum. Bu, benim haya­ diğini gördük dersek mübalâğa et­ tımda ilk hazır bulunduğum bir fel­ miş oluruz. Müellif o zaman pek olan Metropolis filmini sefe cemiyeti toplantısı olduğu için meşhur görmekten müteessir olduğu gibi, bütün heves ve merakım üstümdedir. Londra’ nın pek meşhur bir fel­ kendisinin ve kendisi gibi düşünen­ sefe cemiyeti olan bu heyetin adına, lerin yazıları son senelerde CharJes Aristotelian Society *= Aristo Ce­ Ghapelin’ e meşhur «Şehrin ışıkları» miyeti diyorlar. Masanın etrafında filmini ilham etmiştir. Fakat harb itinasız giyinmiş (bunu kaydediyo­ zamanı için yaptığı kehanete bir di­ rum, çünkü İngiltere de o vakitler yeceğimiz yoktur. Her gün dört akşam sekizden sonra intinasız gi­ nöbet işittiklerimiz bu hakikati göz yinmek ancak mütefekkir sınıfın önüne bütün çıplaklığile seriyor. Filozof, bundan sonra, makinele­ cesaret ettiği bir işti) genç, ihtiyaî rin kendi mahiyet ve tabiatlarını, on beş yirmi kişi toplandı. Cemiyetin kâtibi basılmış bir for­ yani bir örnekliklerini, ruhsuzlukla­ mayı herkesin eline tutuşturdu. Bun­ rını insanlara aşıladığı, bir vakit­ dan anladık ki o akşam J. Levinc, ler insanlara hizmetkâr olan bu ma­ «Naturalisme ve kıymetler» üzerine kinelerin nihayet onlara efendi ola­ bir konuşma yapacaktı. Velhasıl cağı yolunda yazıla, söylene yıp­ tam bir formalık bu konuşmayı, fi­ ranmış sözleri tekrar ettikten sonra lozofun ağzından, kulağım, foTma- bir takım terkibi mülâhazalar öne dan, gözümle takibederken o ak­ sürüyor. Makineler o kadar çoğala­ şamki mevzuun o seneler (1 9 2 6 ) cak, o kader türlü türlü işlerde pek m oda olan ilim ve felsefe il« kullanılacak ki, istihsal pek ziyade­ manevî kıymetler (din ve ahlak) leşecek ve herkese müsavi surette arasındaki münasebetin münakaşa­ taksim olununca fıkaralık ortadan sından ibaret olduğunu anladım. kalkacak, günde ancak dört beş j Yalnız münakaşaya karışan par­ saat çalışan insanlar tam konforlu j lak bakışlı, kır saçlı genç bir bir hayata kavuşacaklardır. Fakat zat peltek dili ve hatibane olmıyan, filozofun zihnini burada bir nokta fakat açık ifadesile nazar-ı dikkati­ gıcıklıyor: A caba insanlar bu boş mi celbetti ( I ) . Sonradan öğren­ zamanlarını hasıl geçirecekler? Ona dim ki, bu zat O xford üniversitesin­ göre bu boş kalan uzun zamanlan den John Locke felsefe mükâfatını doldurmak ve sergüzeşt aramak için kazanarak çıkmış ve orada felsefe insanlaT harbe kadar gideceklerdir. müzakereciliğıne getirilmiş C. E. M. Hattâ Joad, gazetecilik yapm ak heJoad adında çok değerli ve canlı vesile, böyle bir dünyamn Mars sey­ bir genç filozoftur; birçok kitapla­ yaresinden görünüşüne dair bir de rı vardır, bilhassa materyalist felse­ utopique fıkra ilâve ediyor: MaTS feye karşı bir nevi vitalist nazariye seyyaresinin sakinleri, A rzda insan­ müdafaa eder. Burada bunlen izah ların diğer canlı mahlûkları hep bi­ edecek değilim (Çünkü büyük şa­ tirdikten sonra nihayet atomun için­ irimiz makalelerimin kâfi gazeteci- deki kuvvetleri de çıkanp kullan­ vari olmadığını söylüyor). Bu zat mağı öğrenince o kuvvetlerle birişimdi lngilterenin harb sonrası ha­ birlerini de mahvedip bitirdiklerini zırlıklarını yapan ve harbin fikirler seyrediyorlar ve bu hali o seyyare­ üzerine tesirlerini tetkik eden Brain nin ilâhiyatçıları ruhî bir kudretin Trust —« Fikir loncası âzasmdandır. lüzumuna dair en kuvvetli bir de­ Ben burada onun Londra'da çıkan lil gibi kullanıyorlar. Evcning Standard akşam gazetesi­ Filozofun burada yaptığı terkip­ nin 4 haziran 1928 tarihli nüsha­ ten, deha doğrusu tâmimden çıkar­ sındaki bir makalesinden bahsede­ dığı evvelden görüş, doğru bile ol­ ceğim : sa, «b oş zamanların çokluğu» nun Genç filozof bu makaleye X IX . harbe sebep olacağının yanlış oldu­ asrın meşhur İngiliz Başvekili Disra­ ğunu bize bu ikinci büyük harb eli (L ord Beaconsfield) in şu sözile pekâlâ gösterdi. Bu haıbe makine­ başlar: «Victoria devrinin adamları, lerin çokluğu dolayısile hasıl olan ufak tefek bazı mekasıik icatlarla boş zamanlar ve makine istihsalinin vücuda getirdikleri konforu m ede­ çokluğu değil, daha ziyade medenî niyet mânasına alan bir cemiyet adam kılığındaki vahşi insan insi­ kurmağa muvaffak oldukları için yakı yanında dünya ekonomisinin terakkiden bahsetmeğe kalkışırlar». iyi ve haklı bir surette tanzim edil­ Disraeli’ nin bu acı, müstehzi sözleri memiş olması, devletlerin biribirizamanı için pek doğru iken o de­ ne karşı koydukları yüksek güm­ vir babalarının çocukları kendi de­ rükler neticesinde her memleketin virlerinde tabiat kuvvetlerine bir bendi kabuğu içine çekilerek bazı işsiz dereceye kadar hâkim olmağa baş­ yerlerde milyonlarla insanın layınca artık mutlak saadet ve fazi­ kalması sebep olmuştur. Yoksa çalı­ letin hüküm süreceği «Bin Sene» nin şanların boş zamanını çoğaltacak başladığına hükmettiler ( 2 ) . Halbu­ derecede makine istihsalinin ziya­ ki Joed’ m sözüne göre zekâmız me­ deleşmesi mâkul bir ekonom i siste­ kanik buluşlarımızla, akıl ve hikme­ mi içinde insaniyeti harbe değil, timiz, kuvvet ve kudretimizlé mü­ sulha v e refaha götürür. işte filozof Joad’ m güzel makale­ ilerlememiştir. İlim ve ihtiyaçlarım de­ sinde b öyle yanlış bir terkip yoîile sadece o arzuları verdiği büküm, yani makinelerin kolaylaştırmış, m «- çoğalması b oş zamanı çoğaltır, boş zamanın çoğalması da harbi getirir (1) İngllizlerde bizim anladığımız hükmü, pastahane masaları başın­ mânada, yani Fransız biçimi hatip da bir fincan çay ile iki nefis pasta pek yoktur. Zaten Fransa da bile arasında memlekette terkibi eserler Comeédie Française’vari konuşmaların yazılmıyor diye hayıflanan müte­ İlmi toplantılarda artık yeri kalma­ fekkirlerimize, heT vakit söylediği­ mıştır. miz gibi, terkip ve tâmimlerin çok (2) — Kitab-ı Mukaddese güre İsa’­ defa tehlikeli olduğunu bir kere da­ nın yer yüzüne İnerek hâkim olacağı ha gösterse gerektİT. bin sene = Millenium = Règne millé­ naire. A . ADNAN - ADIVAR tenasip olarak insanların arzu ğiştirmiş değil, yerine getirmeği