Eylül-1996 ASKERLİK VE İSLAM Diyanet اِ ْنفِرُوا ِخفَافا ً َوثِقَاالً َو َجا ِهدُوا بِاَ ْم َوالِ ُك ْم َواَ ْنفُ ِس ُك ْم ۪في َس ۪بي ِل ِۜ ّ ٰ َللاِ ٰذلِ ُك ْم َخ ْي ٌر لَ ُك ْم اِ ْن ُك ْنتُ ْم تَ ْعلَ ُمون (Tevbe: 41) Aziz ve Muhterem Müslümanlar! İnsan cemiyetlerini ayakta tutan, bu cemiyet fertterinin rahat ve huzur içinde yaşamalarını temin eden yegane unsur, ASKER'dir. Bu millet, askeri gücü nisbetinde diğer miletler nezdinde söz sahibi olabilir. Askeri gücü nisbetinde diğer milletlerle işbirliği yapılabilir. Ve nihayet askeri gücü nisbetinde yaşama hakkına sahip olabilir. Tarihin derinliklerine inidigi zaman bu durumların aynen devanı ettiği görülmüş ve her devirde de görülmektedir. İşte bunun içindir ki. dinimiz İSLAM, kitabımız KURAN askerliğe büyük önem vermiştir. Gerçek askerleri methetmiş, askerlikten kaçanları, askerliğe önem vermeyenleri de yermiştir. Sadece bununla kalmayıp, düşmanla mücadele yapabilmek için daima hazırlıklı, daima güçlü bulunmamızı emretmiştir. Şöyle ki: bizleri daima uyanık olmaya, daima kuvveti bulunmaya sevkeden ilahi emir şudur: "Siz de onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve (cihad için) bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki; bununla (yani hazırlanma ile) Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınız (onların), ve bunlardan başka sizin bilmeyip de Allah'ın bildiği diğerlerini kork iflasınız. Allah yolunda ne harcarsanız (ecri) size eksiksiz ödenir ve siz asla haksızlığa uğratılmazsınız". Ayeti Celitede geçen "Kuvvet" kelimesinden maksat; harb meydanında muhariblerin kullanacakları her türlü harb aletidir. Bu harb aletleri zamana, zemine, medeniyetin ve ilmin ilerlemesine göre değişmektedir. İşte gelişen bu silahların aynını ve daha üstününü yapmak, harp sanatını öğrenmek ve öğretmek dini bir vazifedir. Bunun içindir ki yüce Peygamberimiz o gününün harb sanatı hakkında Ashabına minberden şu cümleyi arka arkaya üç defa tekrar etmişlerdir "Gözünüzü açın ki kuvvet atmaktır". Muhterem Müslümanlar! Bu kuvvet sayesinde vatan topraklarını düşmanın saldırısından korumak nasıl dini bir görev ise; nöbet tutmakta dini bir vazifedir. Peygamberimiz (S.A.S.) bu hususta mealen söyle buyurmuşlardır. "Allah rızası için sınırda bir gece nöbet beklemek dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır". Rasülülah Efendimizin bu mübarek sözünün faziletine inanan bahtiyar müminler, askere giden torununa ve evlatlarına şöyle yalvarırlar: Dinimizde nöbet tutmanın sevabı pek çoktur. Yavrum şu ihtiyar annen ve baban için de bir gün nöbet bekleyiver. Görüldüğü gibi, dinimiz askerliğe oldukça değer vermektedir. Diğer taraftan icabettiği zamanlarda dinimizin ve vatanımızın muhafazası için mallarımızla, canlarımızla harbetmeyi de biz müslümanlara farz kılmıştır. Din için, vatan için cihad edenlere Cenneti, cihad meydanına gitmeyen, harb meydanından geri kaçanlara da akıbetlerinin kötü olacağı haberini vermiştir. Nitekim hutbemizin başında okuduğumuz Ayeti Celilede Cenabı Hak mealen şöyle buyurmaktadır. "(Ey Müminler) Sizler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak elblrllk (savaşa) çıkın, Allah yolunda, mallarınızla, canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır". Harb meydanına gitmeyenler ve harb meydanından kaçanlar için yine Cenabı Hak şu acı haberi veriyor; "Ey iman edenler! Size ne oldu ki; Allah yolunda elbirlik gazaya çıkın denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz. Ahiretten (vazgeçin yalnız) dünya hayatına mı razı oldunuz. Fakat bu dünya hayatının faidesi ahiretln yanında pek azdır". Diğer bir Ayeti Celilenin bu husustaki meali söyledi: "Şüphesiz ki Allah, Hak yolunda (muharebe ederek düşmanları) öldürmekte, kendileri de öldürülmekte olan müminlerin, canlarını ve mallarını kendilerine cennet (vermek) mukabilinde satın almıştır. (Onun) Tevratta, İncil'de Kuran'da (zikrolunan bu va'di) kendi üzerinde hak (ve kat'i) bir vaaddir. Allah kadar ahdine vefa eden kimdir? O halde (Ey Müminler) yapmış olduğunuz bu alış verişten dolayı sevinin. En büyük saadet budur". İşte kadeşlerim, Müslümanlar ve İslam'la şereflenen necip milletime yediden yetmişe kadar bütün hepsi askerfge bu imanla sarılmıştır. Din ve vatan müdafaasına bu imanla bağlanmıştır. Bu imanın neticesi olarak da zaferden zafere koşmuştur. Bu mukaddes vazifeyi seve seve yapanlara ne mutlu.