DSP sıralarınd

advertisement
T.B.M.M.
B:60
25.2.1997
0:1
başka bir rejime geçiş için araç olarak kullanma eğilimindedir. (DSP sıralarından alkışlar) İstanbul.
Büyükkent Belediye Başkanı da "Bizim için, Refah Partisi için, demokrasi, sadece bir araçtır" de­
mekle, bu niyeti doğrulamıştır.
Değerli milletvekilleri, Refah Partisinin amacı demokrasi değil, cihattır; cihat yoluyla dine da­
yalı bir baskı rejimi kurmaktır. Cihadın anlamı da, din uğruna düşmana karşı savaştır. Refah Parti­
sine göre cihadın hedefiyse -belli ki- nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye Cumhuriyeti
Devletidir. (DSP sıralarından alkışlar) Çünkü, Refah Partisi, bu devleti, din düşmanı gibi görmek­
tedir; Islamın laiklikle bağdaşamayacağını öne sürmektedir. Oysa, Islamın laiklikle, demokrasiyle
ve çağdaşlıkla bağdaşabileceği, Türkiye'de, cumhuriyet Türkiyesi döneminde açıkça kanıtlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, laikliğin üç unsuru vardır: Birinci unsur, inanç ve iba­
det özgürlüğüdür. İkinci unsur, dinle devlet işlevlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Üçüncü unsur da,
Allah'la insan arasına aracı girmemesidir. Bu üç unsur açısından bakıldığında, laikliğe en yatkın di­
nin Müslümanlık olduğu görülür. (DSP sıralarından alkışlar) Çünkü, İslam, Müslüman olmayanla­
rın da inançlarına en ileri saygıyı gösteren, özgürlük tanıyan bir dindir...
LÜTFİ YALMAN (Konya) - Biz de aynısını söylüyoruz.
BÜLENT ECEVİT (Devamla) - Yine, İslama göre, dinle devletin işlevlerinin birbirinden ay­
rılması doğaldır; çünkü, Kur'an-ı Kerim, bazı sosyal ilişkilerle ilgili kurallar getirmekle birlikte, bü­
tün insanlığın paylaşması gereken bazı manevî değerleri getirmekle birlikte, bir devlet düzeni ge­
tirmiş, dayatmış değildir. Allah ile insanın arasına aracı girmemesi ise, yine İslamın temel kuralla­
rından biridir; nitekim, Müslümanlıkta ruhban sınıfının yeri yoktur. Bunlar gözönünde tutulduğu
takdirde, dediğim gibi, laikliğe en yatkın dinin İslam dini olduğu görülür. (DSP sıralarından alkış­
lar)
Laikliğin, Türkiye'de dine bağlılığı zayıflattığı, inanç özgürlüğünü kıstığı iddiası da gerçekdı­
şıdır, gerçek bunun tam tersidir.
Sayın milletvekilleri, din temeline dayalı bir devlet olma iddiasında bulunmasına karşın, yüz­
lerce yıllık Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kutsal kitabımız olan Kur'ari-ı Kerim'in basılarak
çoğaltılması yasaktı, ancak el yazması Kur'anlar vardı; o el yazması Kur'an-ı Kerimler de, ancak
medreselerde veya zenginlerin, varlıklıların evlerinde bulunurdu: Oysa, laik cumhuriyetle birlikte,
Kur'an-ı Kerim'in basılması, basılarak dağıtılması yalnız izne bağlanmış değil, izne kavuşturulmuş
değil, aynı zamanda desteklenmiştir. Yine, Osmanlı Devletinde, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe meali­
nin, çevirisinin yayınlanması yasaktı. Tevrat'ın Türkçesi yasak değildi, İncil'in.Türkçesi ve basıla­
rak çoğaltılması yasak değildi; ama, Kur'an-ı Kerim'in hem basılarak çoğaltılması hem de Türkçeye çevrilmesi yasaktı. Bu yasak da, cumhuriyetle birlikte, laik cumhuriyetle birlikte kaldırılmıştır.
(DSP sıralarından alkışlar)
Daha cumhuriyet kurulmadan önce, Büyük Millet Meclisi açıldığında, ilk verdiği kararlardan
biri, Kur'an-ı Kerim'in Türkçeye çevrilmesi olmuştur. Yani, laik demokratik cumhuriyetle birlikte,
milletimiz dinden, İslamdan uzaklaştırılmak şöyle dursun, kendi kutsal kitabına ve kendi kutsal ki­
tabını kendi anadilinde anlayarak okuyabilme özgürlüğüne ve olanağına, laik demokratik cumhu­
riyetle kavuşmuştur. (DSP sıralarından alkışlar)
Osmanlı döneminde bazı iyi yetişmiş, bilgili ulema bulunmakla birlikte, iyi yetişmiş, hatta
Kur'an-ı gereği gibi öğrenmiş imamlar ve hatipler son derece de azdı, özellikle imamlardan birço­
ğu medrese bile bitirmemişlerdi; hatta, cumaları, hatipler, kürsüden, yüzlerce yıl önce Arapça ya­
zılmış bazı hutbeleri okurlardı ve cemaat de bu hutbeleri, Arapça olduğu için, anlamadan dinlemek
zorunda kalırdı. Oysa, Allah, kutsal kitabımızı anlaşılmak üzere indirmiştir.
-
163-
Related documents
Download