DIYANET iSLERI BASKANtlGI DERGiSi

advertisement
DIYANET iSLERI BASKANtlGI
DERGiSi
1
1
-
DİNİ iLMi EDEBi MESLEKİ AYLlK DERGİ
Cilt : XII Sayı : 2
MART- NİSAN 1973
ALLAH'IN (FETHEDİLEN DiGER KÜFFAR)
MEMLEKETLERİ EHALTSiNDEN PEYGAMBERiNE VERDiGi «FEYİ" ALLAH'A PEYGAMBERiNE, HISIMLARA, YETIMLERE.
YOKSULLARA, YOLDA KALANLARA AiTTiR. TAKi (BU MALLAR) iÇiNiZDEN (YALNlZ) ZENGİNLER ARASINDA DOLAŞAN
BiR DEVLET OLMASlN. PEYGAMBER SiZE
NE VERDiYSE ONU ALlN, NE YASAK ETDİYSE ONDAN DA SAKlNıN. ALLAH'DAN
KORKUN. ÇÜNKÜ ALLAH (IN) AZABI ÇETiNDiR.
El-haşr:
7
İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşierini
İdare Eden Sorumlu Mildür
M. SAİM YEPREM
Diyanet İşleri Başkanlıltı
Fiilen
Derleme ve
Emel
Matbaacılık
Yayın
MUdürU
Sanayi Ltd.
Şti.- Aılkara
•
Hz. Peygamber (S.A.)
Öğretim Metodu (*)
ın
Tercüme : Mücteba UCUR
A.Ü.İ.F. Hadis Asistanı
Hz. Peygamber (S.A.) in aslıahım yetiştirme metodu Kur'iin-ı Kerim metoduna tıpatıp uygundur. Çünkü O, Allah'ın kitabı Kur'fm-1 Kerim'i tebliğ,
hükümlerini beyan ve ayetlerini açıklama durumundaydı.
Bilindiği
gibi Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber (S.A.) e 23 yılda peyderpey
innıişti. O Yüce Peygamber inen Kur'an ayetlerini kavmine, etrafındaki sahabeye tebliğ eder, İslami tiHimatları açıklar, hükümlerini aynC'n tatbik ederdi. O, bütün hayatı boyunca aynı zamanda bir öğretmen, bir hakim, bir milltü, nihayet bir kumandan mevkiindeydi. Zamanında İslam toplumuna ait
küçüğünden büyüğüne kadar bütün meseleler, ferdin ve cemiyetin karşılaştı­
ğı çeşitli yönleriyle Kur'an'da olmayan durumlar -ameli olsun, kavll yahut
takrirl olsun- sünneti teşkil ediyordu. Bilhassa birtakım hükümler, ibadetler,
insanı Allah'a yaklaştıracak ameller, ahlaki prensipler görüyoruz ki, Hz. Peygamber (S.A.) tarafından vaz' olunmuş ve çeyrek asır kadar bir müddet tatbik edilmiştir. Öyleyse sünnet, beşeri kanunlar, bir kısım hakimierin ve vaizlerin pek rağbet ettikleri ahlaki hükümler gibi bir defada vaz' olunmuş değildir. (1). Sünnet sulhta ve harpte, sevinçli ve felaketli günleıde İslam toplumunun dini, ictima'i, ahlaki, siysayi terbiyesi için konulmuş, ilmi ve arneli
sahada geniş bir tatbik imkanı bulmuştur.
O vakitler, bütün insanların bir anda değişmesi, eski görgü ve bilgilerinden, dinlerinden, örf ve adetlerinden, taklitlerinden vaz geçip çabucak islam
nizanıına, talimatlarına, ibadetlerine, akaidine dönmesi kolay değildi. Bunun için de Kur'an-ı Kerim, bozuk akideleri, zararlı adetleri tedricen söküp
attı. Arapların cahiliye devri ahlaksızlıklarıyle ancak kademe kademe savaş­
tı. Sağlam akideleri, ibadetleri, cemiyet nizamma ait hükümleri peyderpey
yerleştirdi ... üstün ve faziletli
ahlaka yavaş yavaş çağırdı. Hz. Peygamber
(S.A.) de etrafında bulunan mü'minleri bu hükümleri uygulamada sabır ve
(*) Muhammed Accac' ei-Hat1b; Es-Sünnetü Kabl'et.Tedvin; Kahire-1963. s. 46.56.
(l) Sünnet, Goldziher'in iddia ettiği gibi, birinci ve ikinci hicri asırlardaki dini, siyas!, ictima'i İslam tekilmillünün bir sonucu değildir. Goldziher <<hadis, İslam'ın
teşkilatianına devri olan ilk zamaniann sağlam kaynaklarıdır demek doğru sayıla­
maz. Hadisler (dolayısiyle sünnet) ancak müteakip tekamül deuesinin eseridir ...•
diyor. Bakınız. Goldziher, •İsli\mi tetkikler» (İslam Fıkıh Tarihit e genel bir bakış)
bölümü ... Goldziher, •İslam bu görüşünü Gaston Wiett «Umumi Dinler Tarihi» eserinin hadise ait bölünıünde de zikreder. Bk. Fransızca nüshası, IV 366. Dairet'ulMa'arif'il.İslamiyye yazarlan hadis maddesinde Goldziher'in «İsli\m; • Tetkikler» eserinden naklen buna yakın fikirler ileri sürerler ve sünneti müslümaniann vaz'ı
(uydunnası) kabul ederler. Bu apaçık bir iftiradır.
90
MÜCTEBA UGUR
sebata teşvik etti. Bütün bu sebepler dolayısiyle Hz. Peygamber (S.A.) Kur'·
Kerim'i açıklıyor, insanlara fetvalar veriyor, muhasımların arasını buluyor, cezalan tatbik ediyordu.
an-ı
Bu uygulamaların hepsi de sünneti teşkil eder. Buradan kısaca Hz. Peygamber (S.A.) in metodunu elde edeceğiz. Çünkü onun metodunun, başka
bir deyişle üslubunun anlaşılması sünnetin tespitinde önemli ipuçları verecektir ...
Allah ResUla (S.A.) İsHl.m'a daveti gizlice yaptığı sıralarda Erkarn b.
Ebi'l-Erkam'ın evini kendisi ve ashabı için bir karargah edinmişti. İlk müslümanlar müşriklerden uzak olarak burada hz. Peygamber (SA.) in etrafın­
da toplanıyor, Allah'ın kitabını müzare ediyorlardı. Peygamberler (S.A.) onlara ilk islami bilgiler öğretiyor, inen Kur'fm ayetlerini ezberletiyordu. Bundan sonra Hz. Peygamber (S.A.) in evi, (bulunduğu yer) Mckke'de müslümanların görüştükleri, Kur'an öğrendikleri, hadisleri bizzat kaynağından aldıkları yer haline gelmişti.
Sahabenin Kur'an-ı kerim ayetlerini ezberlediklerinde, Hz. Peygamber
(S.A.) den işittiklerini hafızalarında güzelce yer etmesi için evlerinde, dükkanlarında, şehirde, kırda, kendi aralarında müzakere ettikleriı,de asla şüphe
yoktur. Öğrendiklerinin tefsirini mutlaka müzakere ederlerdi. Bunların tefsiri Hz. Peygamber (S.A.) in açıklamalarıydı ki bunlar da hadistir. İslam'ın
ilk zamanlarında hadislerin öğrenilip ezberlenmesi Kur'am Kerim öğretimi
ile yanyana yürütülüyordu. Hz. Ömer'in müslüman olması olayı müslümanların evlerinde, Kur'fm-ı Kerim okuduklarını, dinlerini öğrenme gayreti içinde bulunduklarını ispat eder.
Daha sonra Medine'deki «Peygamber Mescidi» ibadetin yanısıra belli bir
ilim, fetva, kaza, ve dini prensipierin ifa edildiği, umılm1 işlerin müslümanlara duyumlduğu yer haline geld.i Bununla beraber Hz. Peygamber (S.A.) in
tebliği malıdut bir yere, belli bir sebebe bağlı kalmamıştır. Yollarda bile
kendisinden fetva istendiği; derhal fetvasını verdiği, çeşitli vt:silelerle kendisine sual sorulduğu, hemen cevaplandırdığı da olmuştur. O, her yerde ve her
fırsatta, sulhta, harpte, hazarda, seferde daima İsıtim'ın hükümlerini tebliğ
etmiştir .. Şurası da var ki, Hz. Peygamber (S.A.) in ashabına va'z ettiği birçok ilim meclisi de olmuştur. O, böyle bir mecliste oturduğu zaman ashabı
da halkalar halinde etrafında otururdu (2). Enes b. M&Jik deı ki : «Sahabe,
sabah namazını kılınca halka halka otururlar, Kur'an okurlar, dni farizaları
ve sünnetleri öğrenirlerdi. (3) Sahabe tarihinden ve sahabenin ilmi hayatın·
dan öğrendiğimize göre, Hz. Peygamber (S.A.) hiçbir müslümandan ilmi ketmetmemiş, ashabına ilim öğretmek, onları yetiştirmek için bir:;:ok defalar kendileriyle bi.r arada bulunmuştur. İbn-i Mes'ıld'dan rivayet edildiğine göre
şöyle demiştir : «Hz. Peygamber (S.A.) bize sık sık va'z ve nasihat ederdi.
Ancak bunu üzerimize bıkkınlık gelmemesi için aralıklı olarak yapardi.>> (4)
(2) ve (3) Bk. Mecma'uz.zeva'id ve Menba'ul.Feva-id,
Niir.ud-din-el-Heysemi. Kahire-1353; I/132. Her ne kadar bu iki rivayltin ravilerinden ba7ısı hakkında tenkitler vaki olmuş ise de her ikisinin de birçok tarihi vardır. Böyle olması ikisiyle
de istişhadın sıhhatini sağlam1aştırmaktadır.
(4) Feth'ul-Bari; İbn-i Hacer Askalfuıi. Kahire: 1378/1959. I/172, 173. Müsned·i Ahmet
b. Hanbel, Talık. Ahmed Muhammed Şakir. Kalıire Dar'ul-Ma'arif Tab'ı V/202. Ha·
dis no. 3581.
·
91
HZ. PEYGAMBER (S.A.) İN öCRETİM METODU
Buradan şunu anlıyoruz: O Allah Resfı:lü (S.A.) devamlı va'z etmenin, nasihat
vermenin ashabına usanç vereceğinden korkuyordu. Bunun için de va'zını
vakit vakit, aralıklı olarak yapıyordu. Çünkü ashabına devamlı olarak nasihat
etme, onlara yön verme nefislerinde bıkkmlık meydana getirebilir, böyle olunca da, eğitimlerinde gözetilen fayda yok olabilirdi. Eğitim-öğretimde bu yolun tutulması böyle bir hikmete dayanır. Günümüzün eğitim kuruluşlarının
kabul ettikleri faydalı gördükleri de bu metottur. Talebenin {·dindiği malumatm hazmediİmesi ve zihinde güzelce yer etmesi bakımından verimli bir
usüldür.
Hz. Peygamber (S.A.) herkese aklı derecesinde hitap ederdi Çünkü dinliyenierin akıl erdiremedikleri, anlıyamadıklan sözler kanşıkl'.ğa sebep olur
ve maksadı hasıl etmez. Bundan dolayı O, huzurunda bulur.an mü'minlere
anlıyacaklan bir dille hitap ederdi. Öyle ki, ashabmm anlayış seviyesinin,
dikkatinin, doğuştan var olan veya sonradan kazanılan melekelerinin farklı
olduğunu dikkate alarak konuştuğu için konuşmasının bir bedevi bir şehirli
arap kolayca anlıyabilirdi. Zeki bir insana bir işareti, akıllı birine manalı
bir bakışı kafi getirdi. Şu rivayet buna güzel bir misal teşkil eder : Ebıl Hureyre demiştir ki: «Beni Fezare kabilesinden bir adam (birgün) Hz. Peygamber (S.A.) in huzuruna geldi ve «Kanm simsiyah bir oğlan doğurdu (zina
ettiğinden şüphe ediyorum)» dedi.» Allah Resfı:lü (S.A.)
- Senin develerio var mı? diye sordu. O kimse :
- Evet var. dedi. Hz. Peygamber (S.A.)
-Renkleri nasıl?
-Kırmızı ..
- İçlerinde hiç boz yok mu?
- Tabii, bozu da var.
- Bu boz renk develere nereden geldi ki?
- Belki de soyuna çekmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.)
- İşte oğlun da soyuna çekmiş olabilir dedi. (5)
Buna benzer bir misal de
şudur
:
Kureyş'ten bir delikanlı bir gün Hz. Peygamber (S.A.) in huzuruna gelerek; «Ya Resul'allah, (şehvetime hakim olamıyorum) bana zina etmem için
izin ver.. » dedi. Huzurunda bulunanlar gencin üzerine yürüdüler ve «bırak
(şu edepsizliği)» dediler. Peygamber (S.A.) «yaklaştırm onu!.» dedi. Yanına
geldiğinde :
-Annenin zina etmesi
-
Hayır
gider mi? diye sordu. Genç ;
valiahi gitmez! .. Allah beni sana feda etsin!..?
- Hiç kimse
ister misin?
-
hoşuna
anasının
zina etmesini istemez!..
Kızının
zinaya
düşmesini
Valiahi istemem, ya resulallah. Allah beni sana feda etsin!.
Hiç bir insan kızının zina etmesini istemez!.
Daha sonra Hz. Peygamber (S.A.) gence kızkardeşi, hala&ı, teyzesi ıçın
soruyu sordu. Genç hepsine de aynı «hayır, valiahi istemem ya Resfı:lal-
aynı
(S) Sahib-i MUslim; Tah. M. Fuad Abd'ul.Baki. Kahire. 1375/1956: II/18.
92
MÜCTEBA UGUR
canım sana feda olsun!.» cevabını verdi. Bunun üzerin· elini gencin
omuzuna koyarale «Allah'ım, bu gencin günahını affet, kalbini temizle, iffetini koru .. » diye dua etti. Ravi der ki, «Artık o genç onı;lan sonra hiç bir şe­
kilde zinaya iltifat etmedi..» (6)
lah .•
Şurası muhakkak ki Hz. Peygamber (S.A.) Kureyş'li gene.; karşı zinanın
cemiyetteki ve insan üzerindeki kötü tesirine inandıncı bir yol tutmuştu.
Nasıl ki o gencin akrabaları için hoş görmediği zinaya başka insanlar da
razı olamazdı .. _
Hz. Peygamber (S.A.) herkese gerektiğinde kendi lehçe ve şivesi ile lıitap
ederdi. Hatib-i Bağdfü:li'nin senediyle Asım'ul-Eş'ari'den şu rivayeti bunu
gösterir: Asım'ul-Eş'ari demiştir ki: «Resulullah (S.A.) i «leyse min'em-birr'imsiyamu fim-sefer» derken işittim.» bu ifade, «leyse min'el-birr'is-siyamu fi'ssefer
seferi halde oruç tutmak takva eseri değildir.» demt:ktir. Bu şekil
ifade eş'arilerin şivesidir. Konuşmada harf-i ta'rifin clam» :ı.oı o:mlrrı» olarak
söylerler. (7)
=
için açık ve seçik, (8) geniş ve izahlı konuBöyle olduğu içindir ki kendisini diniiyenler konuşma8>nı aynen muhafaza edebilirlerdi. (9) Hz. Aişe'den rivayet edilmiştir : «Hz. Peygamber
(S.A.) sizin gibi basit konuşmazdı. O, konuştuğunda açık ve anlaşılır bir şe­
kilde konuşurdu. Diniiyenler de konuştuklarını kolayca anlar ve öğrenirlel'
di.» (10) Başka bir rivayette Hz. Aişe, «Resulullah ancak açık ve (ağır, tane
tane) selis bir şekilde konuşurdu. Öyle ki bir kimse sözlerim saymak istese
tane tane sayabilirdi.» (ll) demiştir.
O,
konuştuğunda anlaşılması
şurdu.
Buradan anlaşılıyor ki diı;ıliyenlerin hepsinin de anlaması için açık kosözünü tekrar etmek Hz. Peygamber (S.A.) in adetiydi. Böylece onu
dinliyenlerin hiçbirisi sözlerinin bir kısmını bile geçiştirmez, tamamen an·
!ardı. Enes b. Malik'den rivayet olunan «Hz. Peygamber (S.A.) bir söz söylediğinde açık söyler, gerektiğinde anlaşılınası için üç defa tekrar ederdi.
Bir topluluk yanına vardığında selam verir, gerektiğinde selamını da üç defa
tekrarlardı.» (12) hadisi de bunu gösterir. Bununla beraber Enes'in bu ha·
disinden Hz. Peygamber (S.A.) in her zaman değil, aksine gerektiğinde bu
şekilde hareket ettiği anlaşılır.
nuşmak,
(6) Mecma'uz-zeva'id; I/129. Ebil Umame eLBahili'den rivayet edilmiştir. Senedi sahih-
(7)
(8)
(9)
(10)
(ll)
(12)
dir. Aynı hadisi Taberaru de cMu'cam'ul-Kebir» inde rivayet etmiştir.
El-kifaye fi ilm'ir-rivaye; Hatib'ul-Bağdadi. Hindistan, 1357. s. 1&3. Hadisi Ahmet
b. Hanbel, BuhArl, MUslim, Ebil Davud, Malik, Nese'i de rivayet etmiştir. Bk. Teysir'ul·vüsill; II/312.
Mecma'uz-zevA'id, I/129. Taberaru de aynı hadisi hasen bir isnatta rivayet etmiştir.
Buhiri de Enes'ten tahricetmiştir. Bk. Sahlh : Sindi Haşiyeli. Kalire, tarihsiz : I/29.
Hadis Urve..Hz. Aişe yoluyla rivayet edilmiştir. Bk. Kitabu Tesıniyyeti Ma Verede
Bihi'l-Hatib : I/29. Şam, Zahiriyye yazmaları; 18.
EI-caını
li-ahlak'ir-ravi ve adab'is-saıni'; .Hatib'ul.Bağdadi.
Mı~ır : 1353 sh. %.
Feth'ul-bari : VII/390. hadisin baş tarafı ...
Feth'ul-Barl: VII/389. (BuhArl, İstanbul: 1315. IV/168) Kabu:'ni..Ahbar ve Ma'rifet'ur.Ruvat, Ebu'I-Kaasım Abdullah b. Ahmed'el-Belhi. Mısır, D1ı. 'u kutub-ıl Mıs·
riyye yazmaları. s. 58. Müellif bu rivayet! Ebil. Hureyre'yi tenkit maksadıyle nakletmiş ise de başarılı olamamıştır.
Bk. Feth'ul-barl, I/198, 199, (Buhı\rl : I/32). Bura<bıki seltlının bh- yere girmek için
izin isternek maksadiyle verilen seıam olması mfunkundür.
93
HZ. PEYGAMBER (S.A.) İN ôGRET!M METODU
Bütün yukarıda zikredilenler bize, Hz. Peygamber (S.A.) in İslam! hükümleri müslümanlara dinliyenlerin tereddüdü, soranların aklına takılan
herhangi bir pürüz kalınıyacak derecede güzel bir şekilde açıkladığını gösterir. O kadar ki O'na bir soru soran sorduğurrdan çok daha fazlasıyla cevabını alırdı.. ( 13)
O, bütün işlerinde kolaylığı gaye edinmiş, güçlüğü, dolambaçlı yollardan
gitmeyi yasaklaınıştı. Müslümanlardan azİmeti tercih ettikleri gibi işlerinde
ruhsata da yer vermelerini isterdi. İbadette takat baricine çıkmayı, İslami
hükümlerin tatbikinde zorlamayı men ederdi. Bütün bunlarda İslam'ın özüne
aykırı bir durum da yoktu. Çünkü O, kolaylık ve müsamar.a dini olan İs­
lam'ın diliyle konuşuyordu. Siretini iyice tetkik, O'nun hareketlerindeki bu
tarz üslubunu açıkça ortaya koyacak, bazan yumuşak huyu (hilm), bazan
ümınetirıe karşı sevgisi, bazı zaman Allah için kızdığı, bau zaman da her türlü
sinsi hareketten men ettiği tecelli edecektir. Ebu Hureyre'nin rıvayet ettiği şu
hadis-i şerif buna delil dir: Demiştir ki: «A'rabinin biri Mescid e girdi. İki rek'at namaz kıldı. Sonra dua ederek: «Allahım bana rahmet et!. Muhaınmed'e deL
Bizimle beraber kimseye rahmet etme!. dedi. Bunu işitince Hz. Peygamber
(S.A.) «Allah'm geniş tuttuğu rahmetini amma da daralttın yahu .. » dedi. Aradan çok geçmedi ki o A'rabi durup ınescidin bir kenarına bevletti. Oradakiler
bağırıp koşuştular. Hz. Peygamber (S.A.) de, «(onu haline bırakın) siz kolay·
laştıncı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak değil. Sicliğin üzerine bir kova
su döküverin.» buyurdu. (14) Bu şekilde O, daima kolaylığı telkin ederdi. Bu
cümleden olarak Abdullah b. Ömer'in rivayet ettiği bir hadiste, «nasa bilmediğini öğretin. Kolaylaştırın, güçleştirmeyin.. Biriniz öfkelendiği zaman sussun» (15) ve «Dininizin (işlerinizin) hayırlısı kolay alandır. ibadetin hayırlısı
ise şuurlu ibadettir.» (16) buyurmuştu ..Nitekim zor ve çetin işlerden men
etmişti. (17)
Hz. Peygamber (S.A.) in saima hayn telkin ettiği de meşhurdur. «0, iki
şey arasında muhayyer bırakıldığında -günah olmadığı müddetçe- daima kolay olanını tercih ederdi. Eğer kolay taraf bir vebal taşıyorsa ondan insanIarın en uzağıydı. Kendi nefsi için intikam almayı hiç bir zaman düşünmedi.
94
sordağundan
fazlası
(13)
Hk. Feth"uLBari: I/241. (Buhari: I/42) «sual sorana
vap verme» babı.
ile ce-
(14)
Hadisin a'rabinin mescidin bir tarafına bevletmesine dair 2. kısmını Buhari Enes
b. Malik ve Ebu Hureyre'den rivayet ederek Sahih'ine almıştır. (I/61.) Bk. Feth'ulB0ri: I/335, 336. Dua kıssası da başka bir yerdedir. (VII/77). Bu hadisi Ahmet b.
Hanbel sahih bir isnatla müsnedinde rivayet etmiştir. Bk. XII/244 Hadis no. 7254
ve XIV/209. Hadis no. 7786. Prof. Ahmet Muhammed Şakir bu t.adisi yanlış anla·
dığı için Brockelman'ı reddeder.
(15)
Müsned·i Ahmed b. Hanbel: IV/12. Hadis no. 2136. IV/191. Hadis no. 2556 ve V/150.
Hadis no. 3448. Mecma'uz.zeva'id : I/131. Feth'ul-Bari : I/196. Bu hadiste cemaatle
namaz kılarken cemaat içinde zayıfların, haceti olanıarın bulunabileceği ihtimaline
göre namazı uzatmayı tahzir, imamların namazı hafif kıldınnalanna teşvik vardır.
(16)
Cami'u Beyan'il-ilm ve fadlihl. Ebu Umer Yusuf b. Abd'il·berr. Mısır. Tarihsiz:
I/21. Eserin müellifi aynı hadisi Buhari'nin «el-Edeb'ul·Müfr'!d>inde de rivayet
edildiğini kaydeder.
(17)
Bakınız
: Uyfm'ui-Ahbar : Ebu Muhammed, Abdullah b. Müslim b. Kuteybe'ed- Dineveri. Mısır: 1343/1925. II/117. Müellif Dirreveri rivayeti Muaviye b; Eb! Süfyan'.
dan nakledilen bir hadis olarak kaydeder. «Ebu Süfyan dedi ki : Hz. Peygamber
(S.A.) çetin ve dolambaçlı işlerden men ederdi ... »
1\iÜCTEBA UGUR
Allah'ın
haram hudutlarının · aşılması müstesnlL İşte ancak o zaman bir
müdahale, bir intikam bahis konusu olurdu. (18)
Allah Resulü (S.A.) bütün müslümanlara karşı davranışlarında mütevazi
bir dost, yumuşak huylu (halim) bir muallim, hatta şefkatli bir baba durumundaydı. Bunun içindir ki ashabına bir kısım ahHl.ki veeibeleri öğretmek
istediği zaman onlara en güzel, muhataba en iyi gelen şekilde hitap ederdi.
Mesela <<Ben sizin babanız gibiyim, helaya gittiğinizde sakın kıbleyi karşınıza
almayın, arkamzı da dönmeyin.» (19) sözü gibi Ashabı kendisini takdir edip
de bazı zaman medh ve senada bulununca o, bunu istemez ve «beni, Hristiyanların Meryemoğlu İsa'ya yaptıkları gibi aşırı derecede methetmeyin, ben
ancak bir kulum .. Bana, Allah'ın kulu ve Resıllü deyin.» (20) derdi. Bu şe­
kilde O, aslıalıının kendisini insanlık derecesinden yükselterek aşırı hir şe­
kilde ta'zim göstermesine razı olmamış, onlardan böyle bir şey beklememiştir ..
Hz. Peygamber ( S.A.) in kadmlan
eğitimi
:
Birgün birkaç kadın Hz. Peygamber (S.A.) in huzuruna gelerek «Ya Resulallah, erkekler varken senin meclisine gelemiyoruz. Kendiliğinden bize
de bir gün ayır, huzuruna gelelim, bize de va'z et .. » dediler. «Fulanın evinde
şu gün bekleyin» buyurdu. Tayin edilen gün kadınların toplandığı yere gitti.
Bu hadisi nakleden Ebıl Hureyre der ki : «Peygamber (S.A.) in kadınlara
söyledikleri arasında» kendisinden önce üç eviadı ölüp de errini Allah'tan
bekliyerek sabreden hiç bir kadın yoktur ki cennete girmesin .. » sözü de vardı.
Kadınlardan biri «iki eviadı ölen de öyle değil mi?» diye sorunca Allah Resülü (SA) «İki eviadı ölen de .. » buyurdu.» (21)
Kadınlar da Hz. Peygamber (S.A.) e sorular sorarlardı. O, dinlerini ilgilendiren işlere dair kadınlara cevaplar verir, açıklamalar yapardı. Bunlar
tesadüfen veya nadiren değil, bilakis etrafında toplandıklan belli vakitlerde
muntazaman olurdu. Bu toplantılara gelen kadınlar Hz. Peygamber (S.A.)
den islami bilgiler alırlardı. Allah Resulü onlara fetvalar verirdi. Hz. Aişe
(R. Anha) der ki: «Ensar kadınları ne hayırlı kadınlarmış .. Hayalan dini hususları öğrenmelerine engel olmadı..» (22) İşte Ümü Süleym Milhan kızı,
Ene~ b. Malik'in annesi .. Hz. Peygamber (S.A.) in huzuruna geliyor ve -ailesi
Ümmü Selerne de orada olduğu halde- «Ya Resıllallah, Allah hakkı duyurmaktan haya etmez, ihtilam olan kadına gusi.il etmesi gerekir mi?» diye soruyor.. Hz. Peygamber (S.A.) : «Bir yaşlık görürse, evet gerekir.. » cevabım
verdi. Ümmü Selerne'nin bu sırada utancından yüzü kıpkırmı;:.ı oldu ve «Ya
Resıllallal1 kadın ihtilam olur mu ki..» diye sordu. O, «evet oJur, eli topraklanasıca .. çocuğu niçin kadına benzer ki?>> cevabını verdi. (25}
(18) Feth'ul-Bari : Hz. Aişe hadisi. VII/385, 386.
(19) Musned-i Ahmed b. Hanbel: XIII/100. Hadis no. 7362. Feth'u1 Bar1: I/255.
(20) MüsneıU Ahmed b. Hanbel: I/164. Hadis no. 226.
(21) Müsned-i Ahmet b. Hanbel : I/164. Hadis no. 226.
(22) ı<eth'ul,Bari : I/239.
(23) Feth'ul-Bar1: I/239. Hişam b. Urve, Seleme kızı Zeynep'ten, o da Hz. Ummı Se.
leme'den rivayet etmişlerdir. Ümnıü Selerne: «Ümmü Süleym Hz. Peygamber (S.A.) e
geldi ... » diyerek hadisi sevketmiştir.
95
HZ. PEYGAMBER (S.A.) İN öCRETİM METODU
İşte bu temiz ruh, yüksek karakter, bu engin vicdan ve gerçek terbiye
metodu sayesindedir ki Hz. Peygamber (S.A.) ashabına ve sair müslümanlara bütün islami hükümleri, talimatlan, edepleri öğretmiştir. Hiç bir zaman başka melik ve krallarla tebası arasında olduğu gibi AIJah Resulü ile
müslümanlar arasında bir perde olmamıştır. Medine'deki Mescidi müslümanlara islam şeriatını öğrettiği, dershane haline gelmişti. Sahabe onu yolda görür soru sorardı. O, bunları gayet iyi karşılar, cevaplarını derhal verirdi.
Herhangi bir ibadetinde, haccederken, yahut binitinin üzerinde iken karşı­
sına çıkıp fetva isterlerdi. O da fetvalarını hemen verirdi. (24) Dudaklarından
tebessüm eksik olmazdı. Bir soru sorana muhakkak etrafında az veya çok bir
topluluk bulunduğu halde cevap verir cevabından daha çok ır;msenin istifade etmesine yol açardı. Sık sık Medine Mescidi'nin minberin':" çıkar, müslümanlara İslam'ı, İslami talimatları tebliğ eder, hükümleri açıklardı. Kendisini diniiyenler öğrendiklerini din kardeşlerine, akrabalarına naklederlerdi.
Bir sözü işiten, bir olaya şahit olan, bir hükmü öğrenen kimsede öğrenmiş
bulunduğu şeyler derin izler bırakacaktır. Müslümanlar da iş;ttikleri ve öğ­
rendiklerinde böyle bir tesir sonucu şüpheye düşerler veya daha geniş bilgi
almak isterlerse şüphe ve tereddüdlerini gidermek, doğrusunu tespit edip
hakikati açığa çıkarmak için Hz. Peygamber (S.A.) in huzuruna koşarlardı.
Yukarıdan
beri bütün izah ettiklerimiz bize,
Hz. Peygamber (S.A.) in
metodunun ashabını istediği şekilde yetiştirmcğe, onları eğiterek İslam Şe­
riatını tatbik etmelerini sağlamaya kafi geldiğini, İslam'ı ve hükümlerini gönüllerine sağlam bir şekilde yerleştirmeye yeterli olduğunu açıkça göstermektedir.
(24) Bk. Müsned-i Ahmed b. Hanbel: II/17. Hadis no. 562: Hz. Peygamber (S.A.) haccederken genç bir cariye soru sorarak fetva istedi. •Babam artık bunamış bir ihtiyardır. Üzerine hac farz oldu. Yerine benim haccetmem onun haccına bedel olur
mu?• dedi. Hz. Peygamber (S.A.) cEvet olur, babanın yerine haccını eda et... •
cevabını veı:di. Hz. Ali b. Ebi Talib der ki •Sonra bir adam geldi, «Yil. Resuiallalı,
ben kurbanımı kesmeden bilemedim, traş oldum• dedi. Allah. ResulU cŞimd,i kes,
bir beis yok• dedi. Dalıa sonra başka biri geldi, • Yil. Resulallalı, bilemedim de traş
olmadan Mina'ya inmişim• dedi. cŞimdi traş ol veya saçlarını kıFalt, bir beis yok>
buyurdu ...• Hadisin bu kısmı bize hz. Peygamber (S.A.) in mü&lümanlara verdi!!i
fetvaların caulı örnel!ini vermektedir. Bk. Feth'uLBil.rl: I/191. 233. (Buhar!; I/40)
96
Download