MUSTAFA KEMAL ATATÜRK`ÜN ASKERİ HAYATI

advertisement
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
İçindekiler Tablosu
Askeri Öğrencilik Yılları .......................................................................................... 2
Subaylık Hayatının İlk Yılları ................................................................................... 4
Çetin Bir Direniş: Trablusgarp Savaşı’nda Mustafa Kemal ....................................... 7
Mustafa Kemal Balkan Savaşı’nda .......................................................................... 9
Askeri ve Diplomatik Bir Görev: Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşesi ................... 10
Bir Kahramanın Doğuşu: Mustafa Kemal Çanakkale’de ........................................ 11
Mustafa Kemal Kafkas Cephesinde ...................................................................... 15
Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu Komutanı.............................................................. 16
Avrupa’ya Yolculuk .............................................................................................. 16
Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu ve Yıldırım Orduları Grubu Komutanı .................... 17
Kurtuluş Savaşı ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ........................................ 23
Sakarya Meydan Muharebesi ............................................................................... 25
Mustafa Kemal Paşa’ya Mareşallik Rütbesi ve Gazilik Unvanının Verilmesi .......... 26
Sad Planı .............................................................................................................. 27
Hazırlık Devresi ve Büyük Taarruz ........................................................................ 28
Son Görev: Boğazlara Doğru İleri Harekat ............................................................ 32
Dipnotlar ............................................................................................................. 33
Arşiv Belgeleri ...................................................................................................... 37
Prof. Dr. İsrafil KURTCEPHE
Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 1
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin çöküĢ sürecinde yapıcı ve yıkıcı çeliĢkilerin
odaklaĢtığı Rumeli bölgesinin siyasî, ticarî ve kültürel bakımdan en önemli kentlerinden biri
olan Selanik’te dünyaya geldi. Çocukluğu Batı’dan gelen her türlü cereyandan etkilenen bu
bölgede geçti. Bir ordu merkezi olan Selanik, askerlik ögesinin ön plana çıktığı bir yerleĢim
birimiydi. Askerler, subaylar, savaĢ araç gereçleri ve askeri yapılar, kentin günlük
yaĢantısına renk ve hareketlilik katıyordu. Fransız Ġhtilali sonrası hızla yayılmaya baĢlayan
milliyetçilik esintileri emperyalist devletlerin emelleriyle yönlendirilince, Osmanlı Devleti
sınırları içerisinde yaĢayan Hıristiyan azınlıkları da etkilemeye baĢlamıĢtı. Bu etkileĢim en
çok Balkanlar’da kendini hissettiriyordu. Balkan uluslarının yayılma istek ve ihtiraslarının ilk
tepkileri Selanik’te duyuluyordu. Balkan Komitacılarının insanın vicdanını sızlatan
vahĢetleri Selanik’te yaĢayan Türklerin ruhlarında derin yankılar doğuruyordu. Bu kötüye
gidiĢi durdurmak, parçalanmayı önlemek ve devleti kurtarmak üzerine tartıĢmalar yapılırdı.
Abdülhamit’in baskıcı yönetimini devirmek ve MeĢrutî yönetime geçmek kurtuluĢ yolu
olarak görülüyordu. Bu askeri dekor ve siyasi atmosfer, isyanlar, göçler, eĢkıya hareketleri,
Mustafa Kemal’in kiĢiliğinin, özellikle asker kiĢiliğinin oluĢmasında önemli etkenler
olmuĢtur.1
Askeri Öğrencilik Yılları
Öğrenim hayatına sivil öğretim kurumlarında baĢlayan Mustafa Kemal, çocukluğundan
itibaren askerlik mesleğine duyduğu büyük ilginin de yönlendirmesiyle asker olmak
istiyordu. Anılarında anlattıklarına göre, Askeri RüĢtiye öğrencisi olan komĢu çocuğu
Ahmet’in üniformalı görüntüsü ve sokakta rastladığı subayların üniformalarının onun
üzerindeki etkisi, askerlikle ilgili heveslerini kamçılıyordu. Yüreği askerlik mesleğine karĢı
ilgi ve sevgi ile dolan Mustafa Kemal, asker olmasını istemeyen annesine haber vermeden
Selanik Askeri RüĢdiyesi’nin sınavlarına girer ve baĢarılı olur. 1894’te bu okulun ikinci sınıf
öğrencilerinden birisi olarak askeri öğrenime baĢlar. Daha çocuk yaĢta böylesine önemli
bir kararı tek baĢına vermesi, onun kararlılığının, kuvvetli kiĢiliğinin ilk belirtileridir.2
Askeri RüĢdiye’de en çok matematik dersine meraklıdır. Bu dersin öğretmeni YüzbaĢı
Mustafa Sabri Bey, O’nun yetenek ve yaratıcılığını takdir eder ve O’ndan gördüğü bu
değerleri ifade etmek için "Kemal” adını verir. Bundan sonra adı, Mustafa Kemal olarak
anılmaya baĢlar. Mustafa Sabri Bey, yirminci asrın dâhisi olarak kabul edilen Mustafa
Kemal’in sahip olduğu üstün yeteneği ilk defa gören ve takdir eden kiĢi olmuĢtur. 1895 yılı
sonu veya 1896 yılı Ocak ayında on beĢ yaĢındaki Mustafa Kemal, Askeri RüĢdiye’nin son
sınıfını dördüncü olarak bitirir.3
Askeri RüĢtiye’yi bitiren Mustafa Kemal, idadî öğrenimine Ġstanbul’da devam etmeyi
düĢünür. Ancak değerli bir kurmay subay olan Hasan Bey, O’nu bu fikrinden vazgeçirmek
için Manastır Askeri Ġdadisi’ne girmesini tavsiye eder. 1896 yılı Mart ayında bu okulda
öğrencilik hayatı baĢlar.
Pek çok yeni arkadaĢ edinir. Bunlar arasında Mustafa Kemal’i en çok etkileyenlerden biri
ileride ünlü bir hatip olacak olan Ömer Naci, onda Ģiir, edebiyat ve hitabete ilgi ve merak
uyandırmıĢtır; ancak kitabet dersi öğretmeni Mehmet Asım Efendi ona kendisini
askerlikten uzaklaĢtıracağı için Ģiirle uğraĢmayı yasaklar. Hocasının bu öğüdüne uymakla
birlikte güzel yazı yazmak ve güzel konuĢmak merakı onda daima var olmuĢtur. Bu
konuda oldukça yetenekli olan Mustafa Kemal, askeri ve siyasi hayatında lise yıllarında
kazanmaya baĢladığı bu hasletlerinden gerektiği zaman yararlanmasını bilmiĢtir.4
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 2
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Mustafa Kemal Selanik’te geçirdiği tatillerinde, Frerler Okulun’daki bir Fransız rahibinden
yasak olduğu için gizlice Fransızca dersleri aldı. Gelecekte olmayı düĢündüğü kurmay
subaylık için yabancı dil bilmeyi gerekli Ģartlardan biri olarak görüyordu. Nitekim o,
idadiden baĢlayarak gençlik yılları boyunca Fransızca öğrenmeye büyük önem vermiĢtir.
Bu birikimin bir sonucu olarak Fransızca eserleri anlayacak derecede dil bilgisini
ilerletmiĢti.5
Ġdadîde okuduğu sırada Mustafa Kemal’i etkileyen olaylardan biri de 1897 yılının ilk
aylarında baĢlayan Türk-Yunan SavaĢı olmuĢtur. SavaĢ baĢladığı sırada sınıra yakın
olduğu için Manastır en hareketli günlerinden birini yaĢıyordu. Eli silah tutan erkekler davul
ve zurnalar eĢliğinde askere çağrılıyorlar; öğrenciler ise ellerinde bayraklarla yürüyüĢ
yapıyorlardı. Bu savaĢ atmosferinden etkilenen Mustafa Kemal ile bir arkadaĢı gönüllü
olarak askere gitmek düĢüncesiyle okuldan kaçarlar, ancak kısa bir süre sonra öğrenci
oldukları anlaĢılınca okula geri gönderilirler.6 Mustafa Kemal bu olayı Ģöyle anlatır:
"Gençlik hayatımın en heyecanlı günlerini yaĢadım. YaĢımın küçük olmasına rağmen bu
savaĢa katılmayı çok istemiĢtim. Az daha gönüllü müfrezelerin arasına katılıp gidecektim.”
Türk ordusu otuz iki gün gibi kısa bir sürede Yunanlıları mağlup edip Atina yolu açılmasına
rağmen Avrupa devletlerinin baskısı sonucunda ele geçirdiği yerlerden çekilmekle
kalmayıp Girit’e özerklik verilmesi, genç Mustafa Kemal de derin bir hayal kırıklığı yaratır.
Devletin acizliğinin sorumlusu olarak padiĢahı görmekte ve tepkisini ona yöneltmektedir.7
Manastır Askeri Ġdadisi’nde Mustafa Kemal baĢarılı bir öğrencidir. 1898 yılı Aralık ayının
ikinci yarısında sınıfını ikinci olarak bitirip diplomasını alır.8 Böylece kendisini bekleyen
meslek hayatına doğru ikinci basamağı da baĢarı ile atlamıĢ olur.
Bütün çocukluğu ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Makedonya’dan ilk defa ayrılan Mustafa
Kemal, 13 Mart 1889’da Harp Okulu’na gelir ve piyade sınıfına yazılır. Böylece onun
hayatında 1283 Apolet numarasını kullandığı öğrencilik yılları baĢlar. Ġki ay gibi kısa bir
süre içerisinde kendisini tanıtarak sınıfının kısım çavuĢu olur. Mustafa Kemal, Harbiye’de
öğrenime baĢladığı sırada, Okul Kumandanı Mustafa Zeki PaĢa; öğretim baĢkanı ise Esat
PaĢa’dır. O zaman ki adıyla Mekteb-i Harbiye-i ġahane, devrin en modern öğretim
kurumlarından biridir.9
1877-1878 Türk-Rus SavaĢı’nda Türk ordusunun büyük bir bozguna uğraması uluslararası
alanda ve ülke içinde yeniden bir yapılanmaya gidilmesi gerektiği gerçeğini ortaya
çıkarmıĢtı. Bu çerçevede II. Abdülhamit kiĢisel dostu ve müstakbel müttefiki olarak
gördüğü Alman Ġmparatoru Wilhelm’den Harp Okulu’nu devrin gereklerine göre yeniden
düzenleyebilecek uzmanlar göndermesini istedi.10 II. Wilhelm hem kendisinin askerlik
öğretmeni hem de Berlin Harp Okulu’nun harp tarihi öğretmeni olan BinbaĢı Colmar von
der Gotz’u gönderdi. PaĢalık rütbesi verilen Goltz, "Umum Askeri Mektepler MüfettiĢliği”ne
tayin edildi.11
Goltz’un, önerileri doğrultusunda Alman Harp Okulu’nun program ve ders konuları
Harbiye’de yürürlüğe konuldu. Goltz göreve baĢladığında, Türk askeri okullarında okutulan
bilimsel derslerin iĢ bitirici subay yetiĢtiremediği ve öğrencilerin kafalarını gereksiz bilgilerle
doldurduğu kanısına varmıĢtı. EskimiĢ bilgilerle dolu Fransız kopyası ders kitapları,
öğrencileri ezberciliğe itiyordu. Uygulamalı dersler ise hemen hemen yok denecek kadar
azdı. Harp Okulu’ndan mezun olan genç subaylar, kuramsal bilgilere sahip olmalarına
karĢılık uygulamalı hizmetleri yapmakta yetersiz kalıyorlardı. Goltz, Harp Okulu için yeni bir
ders programı hazırladı. Yeni programda kültürel derslerin sayıları azaltılırken uygulamalı
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 3
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
askeri derslere ağırlık verildi.12 Yapılan bu düzenlemeler sonucunda Harp Okulu çağının
modern askeri okullarından biri haline geldi. Mustafa Kemal 13 Mart 1899’da öğrencilik
hayatına baĢladığında Harp Okulu gibi çağdaĢ bir kurumda öğrenim görme fırsatını elde
etmiĢti.
Mustafa Kemal, Harbiye’nin birinci sınıfındaki hayatını Ģöyle anlatır:
"Birinci sınıfta saf gençlik hayallerine tutuldum. Dersleri ihmal ettim. Yılın nasıl geçtiğinin
farkında olmadım. Ancak dersler kesilince kitaplara sarıldım.”13
Mustafa Kemal, Harbiye’nin ilk sınıfını 736 kiĢi arasında 29. olarak bitirdi.14 Kendisi her ne
kadar dersleri ihmal ettiğini söylese de elde ettiği derece onun baĢarılı bir öğrenci
olduğunu göstermektedir. Ġkinci sınıfta 420 arkadaĢı arasında 11. olarak üçüncü sınıfa
geçer.15 Üç yıllık öğrenimin sonunda Harp Okulu’dan 8. olarak mezun olur.16
Harp Okulu yıllarında Mustafa Kemal’in askeri derslere yoğun bir ilgisi vardır. Güzel
söylemek ve güzel yazmak tutkusu devam etmektedir. Ders aralarında arkadaĢları ile
güzel konuĢma yarıĢmaları yapar, tartıĢmalar düzenler.
O günler ülkede I. Abdülhamit Devri’nin en baskılı yıllarıdır. DüĢünme, ifade etme ve
bilgilenmeyle ilgili hemen hemen her Ģey yasaktır. Bu baskıcı yönetime karĢı bir kısım
aydınların kurtuluĢ yolu olarak gördükleri meĢrutiyetçi fikirlerden Mustafa Kemal de
etkilenir ve siyasi konularla ilgilenmeye baĢlar. Ona göre, ülkenin durumunu düzeltmek
isteyenler örgütlenmeliydi. Bu örgütlenmeyi ise ülke genelinde ancak genç subaylar,
yapabilirdi. Nitekim Mustafa Kemal Harbiyeli gençler arasında güvendiği arkadaĢlarına
gittikleri yerlerde örgüt kurmaları için telkinde bulunmuĢtur.17
Harp Okulu’ndan derece ile mezun olan Mustafa Kemal, Erkân-ı harp (kurmay) sınıfına
geçmeyi hak edenler arasında idi. Harp Akademisi’nin öğrenim dönemi üç yıl sürüyordu.
Bu okulda ilgi alanları arasına tarih eklenmiĢti. Tarihi Ģahsiyetler arasında Napoleon’u çok
beğeniyordu. Bir taraftan yoğun Ģekilde ders çalıĢırken diğer taraftan siyasi konularla
uğraĢmaktan da geri kalmıyordu. ArkadaĢları ile bir araya gelip el yazısı ile çıkarttıkları
gazete baĢlarına dert açtı. Ġstikballerini tamamen mahvedebilecek bu olay, kendisine de
zararı dokunacağı için Okul Kumandanı Ali Rıza PaĢa tarafından örtbas edildi.18 Mustafa
Kemal 11 Ocak 1905 ÇarĢamba günü Kurmay YüzbaĢı rütbesi ile mezun oldu. 37 arkadaĢı
arasında kurmaylık hakkını kazanan 13 kiĢi arasında baĢarı sıralamasında beĢinci
olmuĢtu. Böylece 1894’te baĢlayan askeri öğrencilik süreci tamamlanmıĢ19 ve geleceğin
büyük kumandanı üstesinden geleceği güç görevleri baĢarmak üzere ordu saflarındaki
yerini almıĢtır.
Subaylık Hayatının İlk Yılları
Mustafa Kemal, atama emrini beklerken siyasal çalıĢmalarını sürdürüyordu. ArkadaĢları ile
tuttukları bir evde düzenledikleri toplantılarda, kendi aralarında ülkenin siyasi geleceğini
tartıĢıyor, yasak yayınları okuyorlardı. Eski bir arkadaĢlarının ihbarı üzerine yakalanarak
tutuklandılar. Fakat birkaç ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldılar. Salıverildikten
sonra sarayda oluĢan kuĢkular etkili olur ve Mustafa Kemal Ġstanbul’dan çok uzaklara
ġam’da bulunan 5. orduya atanır. Meslek hayatına ġam’da 30. Süvari Alayı’nda stajyer
olarak baĢlar.20
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 4
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Suriye’deki kıta hayatı, daha sonraki askerî ve siyasî hayatı için değerli gözlemlerle geçti.
Devlet yönetiminin kötülüğünü, sistemin çürümüĢlüğünü, ordunun yetiĢtirilmesindeki
eksikliği, kötü yönetim yüzünden halkın çektiği zorlukları ve sıkıntıları burada yakından
görme fırsatı buldu. Mustafa Kemal’in ġam’a ulaĢmasından bir süre sonra Havran’da çıkan
Dürzi ayaklanmasının bastırılmasında görev aldı. Ayaklanmalar Çerkeslerin yerleĢtirilmiĢ
olduğu Kuneytra bölgesinde de sürüyordu. Mustafa Kemal’in, görev yaptığı alay bu
ayaklanmaları bastırmakla uğraĢıyordu. Bazı yerleĢim birimlerindeki ayaklanmalar onun
uzlaĢtırıcılığı sayesinde kan dökülmeden bastırıldı.21
1906 yılı Ekimi’nde birkaç arkadaĢı ile ġam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Bu
derneği geliĢtirmek için Makedonya’ya gitmek istiyordu. ArkadaĢlarının temin ettiği bir izin
kağıdından yararlanarak Selanik’e gitti. Burada dört ay kalan Mustafa Kemal, cemiyetin bir
Ģubesini kurdu. Birliğinden ayrıldığı öğrenilince ve tutuklama emri çıkması üzerine Yafa’ya
dönmek zorunda kaldı. Daha sonra 14 Kasım 1906’da topçu sınıfında staj yapmak üzere
ġam’a geldi. Bu stajı tamamladıktan sonra 20 Haziran 1907’de Kolağası rütbesi ile ġam’da
bulunan 5. ordunun kurmaylığına atandı.22 Memleketin kaderi ile yakından ilgilenmek
isteyen Mustafa Kemal Selanik’e gitmeyi arzuluyordu. Dostlarının yardımı ile 16 Eylül
1907’de 3. orduya atanarak Selanik’te ordu müĢirlik kurmayına memur edildi. Bu görevine
ek olarak Selanik-Üsküp demiryolu müfettiĢliği de ona verildi.23
Mustafa Kemal, 1908 yılı Eylül ayı sonlarında MeĢrutiyet’in ilanına karĢı baĢlayan
ayaklanmayı bastırmak üzere Trablusgarp’a gönderildi. Önce Ġbrahim PaĢa ile görüĢen
Mustafa Kemal, askeri birliklerin ayaklanmacılara karĢı bir tedbir almak niyetinde
olmadıklarını anladı. Ayaklanmacıların elebaĢıları ile Büyük Cami’ye gittiğinde bunların
görevlerinden atılmaktan korkan memurlar olduklarını anladı. Onlara teminat verdikten
sonra ayaklananların elebaĢılarından bir Ģeyh ile görüĢtü.
Kendisine verilen yetki mektubunun benzerinin daha önce bölgeye aynı amaçla gönderilen
iki kiĢiye de verildiğini ve bu Ģahısların tutuklandıklarını öğrenince, görevlendirilmesinin
Cemiyet’in kendisini uzaklaĢtırmak veya cezalandırmak maksadı taĢıdığına dair Ģüpheleri
kuvvetlendi.
KiĢisel yeteneklerini kullanan Mustafa Kemal, Ģeyhin güvenini kazanmasını bildi. Daha
önce tutuklanan iki kiĢi serbest bırakıldı. Halka hitaben yaptığı konuĢmada ortak din
kardeĢliğinden bahsederek birlik ve beraberliğin yaratacağı gücün, devletin varlığını
korumakta kullanılacağına dair söz verdi; halkı imparatorluğu güçlendirmek için iĢbirliği
yapmaya davet etti. Bu çağrıya uyan halk, hükümet otoritesini kabul ederken garnizondaki
askerler 10 Ekim 1908 sabahı meĢrutiyete bağlılık andı içtiler.24
Trablusgarp’tan Bingazi’ye geçen Mustafa Kemal, aldatmaca bir askeri manevra
düzenleyerek evinde kuĢattığı bölgenin hakimi ġeyh Mansur’u teslim olmak zorunda
bıraktı. Burada halkın saygı ve güvenini kazanan Mustafa Kemal, devlet otoritesini
sağladıktan sonra Ġstanbul’a döndü.25
O bu görevi sırasında ikna kabiliyeti yüksek iyi bir konuĢmacı, iyi bir komutan ve örgütleyici
olduğunu göstermiĢti. Çok kısa bir süre aralarında bulunduğu halka kendisini kabul ettirmiĢ
ve bunun sonucu olarak Ġttihat ve Terakki Cemiyeti Kongrelerine Trablusgarp’tan delege
seçilmiĢtir.
Trablusgarp’tan dönen Mustafa Kemal’i bir baĢka görev beklemektedir. 31 Mart (13 Nisan)
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 5
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
1909’da Ġstanbul’da yeni rejime karĢı bir ayaklanma olur. Bu olay, devrimci bir karaktere
sahip olan Mustafa Kemal’i harekete geçirir. Ayaklanmayı bastırmak üzere özel bir ordu
kurulması fikrini ortaya atar. Ġlk devrede Kurmay baĢkanlığını üstlendiği bu orduya
"Hareket Ordusu” adını verir. Hareket ordusu ayaklanmayı bastırdıktan sonra Mustafa
Kemal Selanik’e görevinin baĢına döner.26
Mustafa Kemal, MeĢrutiyet’in ilanından sonra ileri sürdüğü ordunun siyasetle uğraĢmaması
görüĢünü 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasını müteakip bir kere daha gündeme getirdi.
Bu konuda bir sonuç alamayacağını anlayınca siyasetle bağlarını kopararak bütün dikkat
ve ilgisini askeri çalıĢmalar üzerine yoğunlaĢtırdı. 1909 Ağustosu’nda "Cumalı”da yapılan
tatbikattaki gözlemlerini "Cumalı Ordugahı” adı altında yayınladı.27
Kolağası Mustafa Kemal’in üçüncü ordu subay talimgâhı kumandanlığında (6 Eylül 1909)
ve ordu karargahında gösterdiği baĢarı herkesin takdir ve övgüsünü topluyordu. Harp
oyunlarında, manevralarda bir çok general ve daha yüksek rütbeli subayların bulunmasına
rağmen harekât müdürlüğü görevini daima fiilen o yapıyordu. Bu sırada yaptığı sözlü ve
yazılı tenkitler, eski komutanların hoĢuna gitmiyordu. Onu yalnızca bir teorisyen olarak
nitelendirenler, rütbesi küçük olduğu halde baĢarısızlığa uğrasın diye 38. Piyade Alayı
Kumandanlığı’na tayin ettirdiler. Bu tayin onun askerlik alanındaki üstün yeteneğini daha
iyi gösterme imkanı verdi. Selanik’te bulunan askeri birlikler kendiliklerinden 38. Alay’ın
tatbikatlarına katılmaya baĢladılar. Onun düzenlediği konferanslara diğer subaylar da
katılıyor, beğeni ve takdirlerini ifade ediyorlardı.28
Subayların mesleki bilgilerini artırmak ve zenginleĢtirmek gerektiğine inanan Mustafa
Kemal, ordu talimatnâmesinin değiĢtirilmesi düĢünüldüğü sırada Berlin Askerî
Akademisi’nin eski komutanlarından General Litzman’ın kitabından bir bölümü "Takımın
Muharebe Talimi” adı ile Türkçe ye çevirdi (1909). Bu kitabın bir diğer bölümünü ise
"Bölüğün Muharebe Talimi” adıyla 1911’de yayınladı. Aynı yıl içinde "BeĢinci Kolordu
Erkânı Harbiye ve Tatbikat Seyahati” adlı eserini yazdı. 1918’de Ġstanbul’da basılan bir
diğer eseri ise "Zâbit ve Kumandan ile Hasbihâl” adını taĢımaktadır.29
Selanik’te bulunduğu sırada Arnavutluk’ta çıkan ayaklanma ile de meĢgul oldu.
Ayaklanmayı bastırmak üzere bizzat iĢe el atan Harbiye Nâzırı Mahmut ġevket PaĢa,
kurmay heyetine askerî alandaki baĢarılarıyla herkesin takdirini toplayan Mustafa Kemal’i
de aldı. Bu harekât esnasında Kurmay BaĢkanı olarak görev yaptı.30
Türk ordusunun hizmetinde bulunan Alman MareĢal Von der Goltz ile tanıĢma fırsatı
buldu. Goltz’un garnizon tatbikâtı yaptırmak üzere Selanik’e geleceğini öğrenen Mustafa
Kemal, tatbikini uygun gördüğü bir mesele hazırlayarak komutanlarını bundan haberdar
etti. Hadi ve Ali Rıza PaĢa’nın baĢlangıçta karĢı çıkmalarına rağmen yaptığı açıklama ile
onları ikna etti. Mustafa Kemal’in hazırladığı meseleyi çok beğenen Goltz, bu genç kurmay
yüzbaĢıyı yanına alarak ertesi gün tatbikatı birlikte yönettiler. MareĢal’in yaptığı
değerlendirme bütün kumandan ve kurmay heyetini memnun etmiĢti. Mustafa Kemal’in
kanaatine göre, Alman MareĢal’in tenkidi, herkeste Ģu izlenimi bırakmıĢtı:
"Kumandanlar mâdunlarından yüksek ve âlim olmalıdırlar.”31
Bu sırada Mustafa Kemal’in ifa ettiği görevlerden biri de Bosna’da Avusturya-Macaristan
Devleti’nin yaptığı askerî yığınağın kime karĢı olduğunu araĢtırmak olmuĢtur. Bosna’ya
gizlice girdikten sonra Avusturya yığınağının Sırbistan’a karĢı yapıldığını anlayıp hemen
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 6
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
geri dönmüĢtür.32
BaĢarılarıyla mükemmel bir teorisyen ve uygulayıcı olduğunu ispat eden Mustafa Kemal,
1910 yılında Fransa’da düzenlenen manevraya Türk ordusunu temsilen seçilen üç kiĢilik
heyette yer aldı. Manevralardan sonra söz alarak bazı eleĢtiriler yapan Mustafa Kemal,
Komutan General Foch’un dikkatini çekmiĢti. Onun üstün meziyetlere sahip bir kurmay
subay olduğunu anlayan Foch, o akĢam verilen ziyafete albay rütbesinden daha küçük
subaylar davet edilmediği halde özel olarak yüzbaĢı Mustafa Kemal’in çağrılmasını
istemiĢti.33
Mustafa Kemal, 1911 yazında kendisine karĢı birikmiĢ kin ve kızgınlıkların eseri olan bir
olay yaĢar. Atanmasında kendisinin de payı bulunan Üçüncü Ordu Kumandanı, Mustafa
Kemal’in tenkitlerinden çekindiği için onu etkisiz hale getirmek amacıyla sicil iĢleri
masasında görevlendirir. Mustafa Kemal’in itirazları üzerine de Selanik’ten uzaklaĢtırmak
için Ġstanbul’da Genelkurmay BaĢkanlığı’na yazarak onun baĢka bir göreve atanmasını
ister.
Bunu yapmak Türk ordusunun en kıymetli, en bilgili subayının meslek hayatını
körleĢtirmek demekti. Harbiye Nezareti bu istek üzerine O’nu 27 Ağustos 1911’de
Trablusgarp Tümeni Kurmay BaĢkanlığı’na tayin edip oraya gönderilmesini Selanik’e
bildirir. Fakat Mustafa Kemal daha yola çıkmadan Harbiye Nezareti’nin 13 Eylül 1911
tarihli emriyle Genelkurmay BaĢkanlığı dairesine tayin edilir.34
Çetin Bir Direniş: Trablusgarp Savaşı’nda Mustafa Kemal
Mustafa Kemal, Selanik’ten Ġstanbul’a atandıktan kısa bir süre sonra Avrupa büyük
devletler ailesine girmenin yolunun sömürge sahibi olmaktan geçtiğini düĢünen Ġtalyanlar,
29 Eylül 1911’de Kuzey Afrika’da bir Türk toprağı olan Trablusgarp’a saldırdılar.35
Ġtalyan saldırısı baĢladığı sırada geniĢ Trablusgarp topraklarında toplam 2450 kiĢilik çok
cüz’i bir Türk askeri bulunuyordu. Hiç kimse güçlü, modern ve sayıları yüz bini aĢan Ġtalyan
çıkartma birlikleri karĢısında Türk kuvvetlerine baĢarı Ģansı tanımıyordu. Trablusgarp’ta
bulunan 42. Tümenin kuvvetlerinin çok büyük bölümü ġeyh Ġdris Ayaklanması’nı bastırmak
üzere Yemen’e gönderilmiĢti. Ġki bağımsız süvari alayı lağvedilmiĢ; top ve tüfekler ise
eskidikleri gerekçesiyle Ġstanbul’a götürülmüĢ, yerlerine yeni silahlar gönderilmemiĢti.
Bölgenin valisi baĢta olmak üzere mülki ve askeri memurların tamamına yakını izin ve
tayin gerekçesiyle Trablusgarp’tan ayrılmıĢlardı. Yeni tayin olan memurlar ise henüz görev
bölgelerine ulaĢamamıĢlardı. Ġtalyanların Trablusgarp’ı kolayca iĢgali için tüm Ģartlar
uygundu. Bu Ģartları dikkate alan siyasî ve askerî çevreler, Trablusgarp’ı savunmanın
imkansız olduğunu düĢünüyorlardı. Hatta Osmanlı Hükümeti de aynı düĢüncede olduğu
için Ġtalyanları savaĢtan vazgeçirtip Trablusgarp’ı uygun Ģartlarda vermenin yollarını
arıyordu. Ancak tüm barıĢ giriĢimleri sonuçsuz kalınca Harbiye Nazırı Mahmut ġevket
PaĢa, Ġtalya’yı barıĢa zorlayabilmek için tüm imkanların kullanılarak direniĢe geçilmesini
emretti.36
Uzakta da olsa vatanın bir parçasının iĢgale uğraması, idealist genç Türk subayları
arasında büyük bir yankı yarattı. Bunların zihinlerinde Trablusgarp’ı Ġtalyanlara karĢı gerilla
savaĢı ile savunmak fikri vardı. Bunun için öncelikle Trablusgarp’a ulaĢmak gerekiyordu.
Ne var ki, hükümetten umdukları desteği göremiyorlardı.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 7
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
DireniĢin devamını isteyen Harbiye Nazırlığı, Ġtalya’ya resmen savaĢ açılmadığı için, kendi
subaylarını gönderme sorumluluğunu almak istemiyordu. Gönüllü olarak direniĢe katılmak
isteyen subayların arasında geleceğin büyük önderi Mustafa Kemal, Berlin Askerî AtaĢesi
Enver Bey, Ali Fethi Bey, Süleyman Askerî Bey ve onlarla aynı arzuyu paylaĢan yüzlerce
subay vardı. Hepsi de cepheye ulaĢabilmenin hesaplarını yapıyorlardı. Deniz yoluyla
gitmeleri imkansız görünüyordu. Kara yoluyla Mısır ve Tunus üzerinden Trablusgarp’a
ulaĢmayı planlıyorlardı. Ġngiliz ve Fransızların geçiĢ izni vermeyecekleri ihtimali de gözden
uzak tutulmuyordu. Yakalanma ihtimaline karĢı topluca değil, küçük gruplar halinde yola
çıkılacaktı.37
Genç Kolağası Mustafa Kemal, 15 Ekim 1911’de beraberinde Yakup Cemil Bey ve bir grup
arkadaĢıyla Mısır üzerinden Trablusgarp’a gitmek üzere yola çıktı. Ġhtiyaçları olan parayı
temin için Ġttihat ve Terakki Genel Merkezi’ne müracaat etmiĢler, fakat tek kuruĢ alamadan
elleri boĢ dönmüĢlerdi. Buna rağmen bu vatansever insanlar kararlarından
vazgeçmemiĢler ve Mustafa Kemal’in verdiği senet karĢılığı Ömer Fevzi Bey’den 200
Ġngiliz lirası borç alarak yola çıkmıĢlardı.38
Ġlk bakıĢta Osmanlı hükümetinin dahli olmadan yapılan gönüllü bir hareket gibi görünse de
Mahmut ġevket PaĢa’nın Trablusgarp Kumandanlığı’na gönderdiği 20 TeĢrini evvel 1327
(2 Kasım 1911) tarihli telgrafta Mustafa Kemal’in bazı Ģeyhleri ve Sünusileri
teĢkilatlandırmak için Calu’ya hareket ettiği; oradan Ģeyhlerden birini büyük Sünusi
tekkesine göndereceği ve bölgeden mühim bir kuvvet toplayarak Bingazi veya
Trablusgarp’a sevk edeceğinin bildirilmesi, onun Ġstanbul’da yola çıkmadan önce Harbiye
Nazırı ile görüĢtüğünü ve talimat aldığını göstermektedir.39 Ġtalyan iĢgal tehlikesi
kuvvetlendiğinde Osmanlı Hükümeti’nce düĢünülen savunma önlemlerinden biri de Kuzey
Afrika’da büyük etkinliği olan Sünusi tarikâtı mensuplarını direniĢe teĢvik etmek olmuĢtur.
ĠĢgal baĢladıktan sonra Sünusiler nezdine Mustafa Kemal’in gönderilmesi çok manidardır.
Harbiye Nezareti Mustafa Kemal’e bu emri verirken onun örgütleyicilik ve insanları
etkileme yeteneğinin farkındadır. Eğer o, diğer gönüllü subaylardan üstün ve dirayetli
olmasaydı kendisine böylesine hayati öneme haiz bir görev verilmezdi.
"Gazeteci Mustafa ġerif” takma adıyla yola çıkan Mustafa Kemal, Mısır’da hastalandığı için
Ġskenderiye’de on beĢ gün kadar hastanede yatar. Biraz iyileĢtikten sonra bu sırada
Ġskenderiye’ye gelen arkadaĢları Nuri ve Fuat Beylerle tekrar yola çıkarlar. Defalarca Ġngiliz
sınır devriyelerine yakalanma tehlikesi atlatıldıktan sonra Tobruk’taki Türk karargahına
ulaĢırlar.40 Burada onları Tobruk ve havalisi kumandanı Edhem PaĢa karĢıladı. Bu üç
arkadaĢ savaĢa Tobruk cephesinde katıldılar. Mustafa Kemal gibi çok kıymetli bir kurmay
subaydan yararlanmak isteyen Edhem PaĢa, Harbiye Nezareti’ne gönderdiği 14 Aralık
1911 tarihli telgrafla Mustafa Kemal’in emrine tayinini istedi.41
1908’de Trablusgarp ve Bingazi halkını tanıma fırsatı bulan Mustafa Kemal, bu defa da
nasıl bir yol izlemesi gerektiğini biliyordu. Önce yörenin eĢrafıyla toplantılar düzenledi.
DireniĢe katılanların düzensiz ve adeta silahsız olduklarını gördü. O bölgenin en nüfuzlu
insanlarından biri olan ġeyh Mebri ile görüĢmesinde ona "din kardeĢim” diye seslenerek
güvenini kazandı. Yaptığı konuĢmalarda insanların dinî ve millî duygularını galeyana
getirerek son Ġtalyan askerî kovulana kadar savaĢmaya yemin ettirdi. BaĢta ġeyh Mebri
olmak üzere bir çok kabile reisi, Mustafa Kemal’in emrinde olduklarını bildirdiler. Daha
sonra Büyük Sünusi tekke ve zaviye Ģeyhleri ile görüĢen Mustafa Kemal, o sırada en
büyük Ģeyh konumunda olan ġeyh Ahmet es-Sünusî’nin sevgisini ve desteğini kazandı.42
Ġkisi arasındaki dostluk daha sonraki yıllarda da devam etti. Memleketini terk etmek
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 8
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
zorunda kalan ġeyh Ahmet es-Sünusi, Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal’in yanı
baĢında yer aldı.
Mustafa Kemal’in sağladığı güven ve ikna gücü sayesinde sayıları on binlere ulaĢan
gönüllü direniĢ kuvvetleri örgütlenerek Ġtalyanlara karĢı amansız bir savaĢa giriĢtiler.43
Mustafa Kemal, Tobruk’ta iken binbaĢılığa yükseltildi. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye
Dairesi’nin 29 Kasım 1911 tarihli telgrafı ile 27 Kasım’da binbaĢılığa yükseltildiği
bildirilmiĢti. Aynı telgraftan Mustafa Kemal’in adı geçen dairenin 1. Ģubesinde değil, 3.
Ģubesinde görevli olduğu anlaĢılmaktadır.44
Kısa bir süre sonra Edhem PaĢa’nın ikmal iĢleri kumandanlığına atanması üzerine Mustafa
Kemal Tobruk Kumandanı oldu.45 Komuta ettiği birliklerde ilk önemli baĢarısını 21/22
Aralık gecesi gerçekleĢtirdiği bir baskın taarruzla elde etti. Modern silahlarla techiz edilmiĢ
iki Ġtalyan taburu mağlup edilerek Tobruk bölgesinin statejik bakımdan önemli iki vadisi ele
geçirildi.46
Tobruk’ta kazanılan bu zaferden sonra Mustafa Kemal, "Derne Doğu Gönüllüleri
Kumandanlığı”na atandı. Bu bölgedeki derme çatma kuvvetleri örgütleyen, eğiten ve askeri
bir disiplin altına alan Mustafa Kemal, düĢmana karĢı gerilla usulüyle saldırılara baĢladı.
Bu saldırılar o kadar etkili oluyordu ki, Ġtalyanlar istihkamlarından baĢlarını çıkaramaz hale
düĢmüĢlerdi.47
1912 yılı ġubat ayı baĢlarında görevini YüzbaĢı Fuat’a teslim eden Mustafa Kemal, Derne
Umum Kuvvetlerine komuta etmeye baĢlar. Bu dönemde onun çabaları sonucunda düzenli
birliklerin ve milis güçlerinin sayısı oldukça artar. Mustafa Kemal’in baĢarı ile uyguladığı
gerilla taktiği karĢısında aciz kalan Ġtalyanlar, Derne bölgesinde bulunan askerî birliklerini
baĢlarındaki general de dahil olmak üzere değiĢtirerek yeni birlikler gönderirler.48
Yeni Tümen Komutanı Reissali’nin komutasındaki Ġtalyan kuvvetleri, 11 Eylül 1912’de üç
grup halinde saldırıya geçti. Ġtalyanların hedefi, Derne’nin 12 km güneyindeki Seyyid Aziz
bölgesine hakim olmaktı. Sayıca ve silah bakımından çok üstün olmalarına ve taarruzları
savaĢ gemilerince de desteklenmesine rağmen Ġtalyanlar arzuladıkları baĢarıyı elde
edemediler. Mustafa Kemal, emrindeki küçük muharebe gruplarıyla ileri-geri, sağa-sola
kaydırmalar yaparak düĢman taarruzu durdurmayı baĢardı. Ġtalyanlar ancak tahkim ettikleri
bir hattın gerisinde tutunabildiler. SavaĢın bitimine kadar da bir daha saldırıya geçmeye
cesaret edemediler.49
Ġtalyanlar, Trablusgarp topraklarına 130.000 asker çıkarmalarına rağmen bir askeri baĢarı
elde edememiĢlerdi. Beyrut’u bombardımanları, Çanakkale Boğazı’nı zorlamaları ve
Rodos-On iki Ada’yı iĢgal etmeleri de Osmanlı Devleti’ni teslimiyetçi bir barıĢa
zorlayamamıĢtı. Ancak 1912 yılı Ekim ayı baĢlarında Balkanlar’da baĢlayan savaĢ
Ġtalyanlar için bulunmaz bir fırsat yarattı. Osmanlı Devleti barıĢ Ģartları üzerinde
sürdürdüğünü ısrarlarından vazgeçerek 15 Ekim 1912’de imzaladığı Ouchy AntlaĢması ile
Trablusgarp ve Bingazi’yi Ġtalya’ya bıraktı.50
Mustafa Kemal Balkan Savaşı’nda
YaklaĢık bir yıldır vatanın uzak bir parçasını düĢmana karĢı kahramanca koruyan Mustafa
Kemal, Ouchy AntlaĢması’na daha tepkisini bile gösteremeden Balkan devletlerinin
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 9
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
saldırılarıyla savaĢ baĢlayınca ve peĢ peĢe alınan felaket haberleri üzerine derhal
muharebe alanında görev almak istedi (24 Ekim 1912). Hemen yola çıkan Mustafa Kemal,
Mısır’a geldiğinde Komanova yenilgisini, Selanik’in düĢtüğünü, Bulgarların Çatalca
önlerine kadar ilerlediklerini haber alınca büyük bir üzüntü duydu. Türk ordularının bu
kadar çabuk ve kolay yenilebileceklerine bir türlü inanmak istemiyordu. Bir an önce savaĢa
katılmak arzusuna rağmen yolların kapalı olması yüzünden Romanya üzerinden Ġstanbul’a
ulaĢabildi.51 Gelir gelmez savaĢın gidiĢatı hakkında incelemelerde bulundu ve durumu
tahmin ettiğinden daha kötü buldu. Gelibolu yarımadası kuzeyindeki berzahın, Ġstanbul’un
savunması açısından taĢıdığı önem konusunda BaĢkumandanlığı uyardı. Bunun üzerine
kendisini Bahrisefit Boğazı Kuvvayı Mürettebesi Harekât ġubesi Müdürlüğü’ne tayin ettiler
(25 Kasım 1912). Bu kolordu daha sonra Bolayır Kolordusu ismini almıĢ ve Mustafa Kemal
de kurmay baĢkanlığına atanmıĢtır.52 Bu görev esnasında Bolayır ve Gelibolu’da bulunan
Mustafa Kemal, muhtemel bir düĢman saldırısı karĢısında Çanakkale Boğazı’nın nasıl
savunulabileceğine dair incelemeler yapmak fırsatını buldu. Bolayır’da iken 1 Mart 1913’te
yarbaylığa terfi etti. Edirne’nin kurtarılması için birtakım akılcı önerilen sundu ise de dikkate
alınmadı.53
Aylardır kuĢatma altında bulunan Edirne, 26 Mart 1913 günü Bulgar saldırısı sonucunda
düĢünce, Osmanlı Devleti, Enes-Midye çizgisinin ötesinde kalan tüm Rumeli topraklarını
Londra’da imzaladığı anlaĢma ile terk etmek zorunda kaldı. Ancak çok geçmeden Balkan
devletleri, kazandıkları toprakları paylaĢamadıklarından aralarında 5 Temmuz 1913’te
savaĢ baĢladı. Sırp, Yunan ve Romen ordularından oluĢan müttefik güçler, Bulgar
ordusunu yenilgiye uğrattılar. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Osmanlı Devleti orduları
Trakya’da saldırıya geçti. Mustafa Kemal’in kurmay baĢkanlığını yaptığı Bolayır’daki
kolordu da Dimetoka ve Edirne üzerine yürüdü. Edirne’ye ilk giren birlik, baĢlarında
Mustafa Kemal’in bulunduğu Bolayır kolordusuna bağlı tugaya aitti (22 Temmuz 1913).
Ancak bu olay dolayısıyla yine Enver’in adı anıldı ve onun Edirne’yi kurtardığı söylendi.
Gerçekte Edirne’ye ilk girenler arasında bulunan Mustafa Kemal’den hiç söz edilmedi.54
Balkan SavaĢları, Mustafa Kemal’i sarsan acı olaylardan biri olmuĢtur. O, devletin baĢına
gelecekleri önlemek maksadıyla daha önceden defalarca ordunun siyasetten ayrılması
gerektiğini anlatmaya çalıĢmıĢ ve hatta bu yüzden ittihatçılarla bozuĢmuĢ, ordunun
modernleĢtirilmesi ve iyi eğitilmesi için gayret ve çaba göstermiĢ, askerin eğitimi ile ilgili
kitaplar yazmıĢ, çeviriler yapmıĢ ve bilgili komutanların sevk ve idarelerinde büyük iĢler
baĢarılabileceğini göstermiĢti. Selanik’te bulunduğu yıllarda O, Balkan devletleriyle
çıkabilecek muhtemel bir savaĢ halinde Batı Trakya’dan bir kolordu kaydırarak Doğu
Trakya’da Ergene ırmağı civarında toplanacak ordu ile Bulgarlara karĢı saldırıya geçmeyi,
bunun dıĢındaki bölgelerde kesin sonuçlu muharebelere giriĢmemeyi planlardı. SavaĢ
esnasında ise onun düĢündüklerinin hiç biri yapılmadı. Balkan yenilgisi, Mustafa Kemal’in
yüreğinde çok derin acılar bıraktı. O, sadece her zerresi Türk kanı ile sulanarak vatan
haline getirilen Rumeli’nin kaybına üzülmekle kalmıyor, aynı zamanda doğduğu büyüdüğü,
yıllarca havasını teneffüs ettiği Selanik’in adeta tek kurĢun atılmadan düĢmana teslim
edilmesinin ızdırabını yaĢıyordu.55
Askeri ve Diplomatik Bir Görev: Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşesi
Bulgaristan ile 29 Eylül 1913’te barıĢ antlaĢması imzaladıktan sonra Talat Bey, orduda
yapılması düĢünülen birtakım değiĢiklikler için Enver’i baĢa geçirmeyi düĢünüyordu.
Mustafa Kemal, Enver tarafından sevilmiyor, hatta kıskanılıyordu. Ayrıca o, Osmanlı
ordusunun ıslahı için gelecek olan Alman subaylarına verilmesi düĢünülen yetkilerin
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 10
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
aleyhinde bulunuyor, bundan devletin büyük zararlar göreceğini ileri sürüyordu. Diğer
yandan hükümetin izlediği politikaya çetin bir biçimde karĢı olan ve bunu her fırsatta
açıklamaktan geri kalmayan Mustafa Kemal’i Ġstanbul’dan uzaklaĢtırmak isteyen Enver ve
Talat Beyler, onun için Sofya Askeri AtaĢeliği görevini uygun görmüĢlerdi.56
27 Ekim 1913’te Mustafa Kemal, Sofya ataĢemiliterliğine atandı; yeni görevine 20 Kasım
1913’te baĢladı. Sofya askeri ataĢesi olması, Mustafa Kemal’in fiilen ordudan çekilmesi ve
etkisiz hale gelmesi demekti. Mustafa Kemal’i çok iyi tanıyan Enver, onun değerini biliyor,
fakat çok güçlü bir kiĢiliğe sahip olması yüzünden ondan çekiniyordu. Onu kendi iktidarı
için tehlikeli bulan Enver, Mustafa Kemal’in yeniden faal bir askeri görev almasını
istemiyordu. Enver Harbiye Nazırı olduktan bir müddet sonra Mustafa Kemal’e sürdürdüğü
göreve ek olarak BükreĢ ve Çetine askeri ataĢeliklerini de verdi.57
Harbiye Nezareti’nin Mustafa Kemal’den beklediği en önemli görev, Bulgarlarla Osmanlı
Devleti arasındaki askeri sorunların çözümlenmesi, Balkan devletlerinin askeri vaziyet ve
hazırlıklarının öğrenilmesiydi. Görevini titizlik ve itina ile yapan Mustafa kemal, Ġstanbul’a
istenen bilgileri göndermeyi baĢarıyordu. 1914’te Yunanistan’a karĢı Bulgaristan ile bir
anlaĢma yapılması giriĢimlerinde kayda değer önemli hizmetlerde bulundu. O sırada
Bulgaristan Harbiye Nazırı olan General Boyacıyef’in Mustafa Kemal’e gönderdiği 15 Mart
1922 tarihli mektup, bir askeri ateĢe olarak bu ülkede ne denli önemli iĢler baĢardığını
ortaya koyan bir belge niteliğindedir.58 Mustafa Kemal, Sofya’daki ataĢemiliterlik görevinde
20 Ocak 1915 tarihine kadar kaldı.
Bir Kahramanın Doğuşu: Mustafa Kemal Çanakkale’de
28 Temmuz 1914’te insanlık tarihinin en kanlı çatıĢmalarından biri olan Birinci Dünya
SavaĢı baĢladı. Mustafa Kemal, savaĢın gidiĢatını yakından izliyordu. O, savaĢı
Almanya’nın kaybedeceğini düĢünüyor ve Almanya ile ittifak yapılmasına Ģiddetle karĢı
çıkıyordu. 2 Ağustos 1914’te Almanlarla imzalanan ittifak antlaĢmasına rağmen Osmanlı
Devleti, gerekli hazırlıkları yapabilmek için tarafsızlığını ilan etmiĢti. Goeben ve Braslau
adlı Alman savaĢ gemilerinin Osmanlı’ya sığınmasından kısa bir süre sonra Türk
donanmasının 29 Ekim 1914’te Rus limanlarını bombalaması üzerine Osmanlı Devleti de
savaĢa girdi. SavaĢ ilan eden taraf olmak istenmediği için Osmanlı Devleti’nin Rusya,
Ġngiltere ve Fransa ile savaĢ halinde olduğuna dair "Ġrade-i Seniyye” ancak 11 Kasım
1914’te yayınlandı.59
SavaĢın sonucunu kestirmesine rağmen ülkesine hizmet etmek isteyen Mustafa Kemal,
orduda aktif bir görev almak isteğini Harbiye Nazırı Enver PaĢa’ya yazdı. Onun istediği
özel bir görev değil, rütbesine uygun bir görevdi. Ancak Enver Bey, rakip ve muhalif olarak
gördüğü için çekemediği Mustafa Kemal’e böyle bir fırsat vermeyi düĢünmüyordu;
Sofya’daki görevinin önemli olduğunu ileri sürerek hayır cevabı verdi. Mustafa Kemal, yurt
savunmasında daha yüce ve önemli bir görev olamıyacağını, arkadaĢları cephede ateĢ
hattında iken kendisinin ataĢelik yapamayacağını söylüyor ve Enver’e hitap ederek "Eğer
birinci sınıf zabit olmak liyakatından mahrum isem, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz”
diyordu. Bu arada Sofya’ya gelen Süleyman Askeri Bey aracılığı ile Irak Cephesi
komutanlığının kendisine verilmesini talep etti. Bu baĢvurunun cevabını beklerken
Süleyman Askeri Bey’in Irak Cephesi fiili komutanlığına getirildiğini öğrendi.60
SarıkamıĢ hezimeti, kolay zaferler kazanmayı hayal eden Enver PaĢa’nın düĢüncelerini
değiĢtirdi. Enver’in hayalperestliği, askeri kifayetsizliği ve basiretsizliği yüzünden yüz bine
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 11
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
yakın Türk genci dondurucu soğukta can vermiĢti. Aynı günlerde yazıĢmalarla sonuç
alamayacağını düĢünen Mustafa Kemal, Ġstanbul’a gitmeye karar vermiĢti. EĢyalarını
topladığı sırada bir telgraf aldı. Bu telgrafta "On dokuzuncu Tümen Kumandanlığına tayin
oldunuz, hemen hareket ediniz” deniliyordu (20 Ocak 1915). 2 ġubat 1915’te tayin emrini
aldı.61 Tayin edildiği Tekirdağ’da yeni kurulmakta olan bir tümendi. Bu sırada müttefikler,
savaĢta zor duruma düĢen Rusya’nın yükünü hafifletmek ve en kısa yoldan yardım
ulaĢtırabilmek için Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye karar vermiĢlerdi. Bir çıkarma
ihtimali her geçen gün kuvvetleniyordu. Mustafa Kemal’in kumandan olarak atandığı On
dokuzuncu Tümen, ordu ihtiyatında bulundurulmak üzere önce Maydos’a sonra Bigalı’ya
nakledilmiĢti. Bu sırada Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalıĢan Ġngiliz ve Fransız
donanmaları baĢarısız olup geri çekilmiĢlerdi. Bu baĢarısızlıktan sonra Çanakkale
Boğazı’nı karadan zorlamak üzere Boğaz dıĢındaki adalarda kuvvet yığmaya
baĢlamıĢlardı. Bunlar olup biterken tümenin kumandasını devir alan Mustafa Kemal,
düĢmanın muhtemel çıkarma tehlikesine karĢı emrindeki birliklere uyanık olmaları emrini
vermiĢti. Bir taraftan da yeni kurulan tümenini seçkin bir birlik haline getirmek için yoğun bir
gayret gösteriyordu. Nitekim On dokuzuncu Tümen, onun çabaları sonucunda bir ay gibi
kısa bir sürede güzide bir kuvvet haline gelmiĢtir.62
23 Mart 1915’te Çanakkale bölgesinin savunması için BeĢinci Ordu kuruldu ve
kumandanlığına Alman Generali Liman von Sanders getirildi. DüĢmanın Bolayır’a çıkarma
yapacağı düĢüncesiyle hareket eden Sanders, savunma planını buna göre hazırlamıĢ ve
birliklerin konuĢlanmasını da buna göre yapmıĢtı.63
Türk komuta heyeti ise daha baĢlangıçta kuvvetlerin yarımada kıyılarında düĢmanı
karĢılaması gerektiğini savunuyorlardı. Maydos’a gelen On dokuzuncu Fırka Kumandanı
Mustafa Kemal de aynı düĢüncedeydi. Mustafa Kemal’e göre, düĢman çıkarma
teĢebbüsünde bulunursa iki noktadan harekete geçerdi. Bunlardan biri Seddülbahir, diğeri
ise Kabatepe idi. Bu kıyıları, düĢmanı karaya çıkarmadan savunmak mümkündü. O, bu
güçlü ihtimali dikkate alarak bölgeyi koruyabilmek için birliklerini bir düĢman çıkarma
hareketine karĢı gece gündüz eğitirken bir taraftan da düĢmanın çıkarma yapabileceği
noktalar üzerinde düĢünmeye devam ediyordu. DüĢman Seddülbahir bölgesine çıkarsa,
yarımadanın iki ucunu donanmasıyla ateĢ altına almak imkanını bulacaktı. DüĢmanın
kuvvetlerinin büyük bölümünü bu bölgeye çıkarma ihtimali yüksekti. Eğer düĢman Mustafa
Kemal’in düĢündüğü gibi bu bölgeye çıkarsa Türk ihtiyat birliklerinin buraya hareketi de
düĢman baskısı altında yapılabilirdi. Bir de Alçıtepe kaybedilirse düĢman Boğaz’ın iç
tabyalarını ateĢ altına alma imkanına kavuĢacaktı. Bu nedenlerle O, Seddülbahir bölgesini
savunacak kuvvetlerin, sahilde savunma mevzilerinde yerleĢtirilen kuvvetler olması
gerektiği kanaatindeydi. Son derece isabetli olan bu değerlendirmelerini, 18 Mart günü
Müstahkem Mevki Kumandanı Albay Cevdet Bey’e anlattığında onun kendisi gibi
düĢünmediğini anladı.64
Mustafa Kemal’in, düĢmanın çıkarma yapma ihtimalini yüksek gördüğü bir diğer bölge olan
Kabatepe kıyıları yedi sekiz kilometre uzunluğundaydı. O, bu bölgenin de sahili üzerinde
yeterli kuvvetlerle doğrudan doğruya savunulmasını gerekli görüyordu. Savunma
hazırlıkları sürdürülürken bir diğer tartıĢma, kuvvetlerin büyük bölümünün iki Yarımadadan
hangisinde konuĢlandırılması konusuydu. Mustafa Kemal, baĢtan itibaren Gelibolu’nun
Çanakkale Yarımadası’ndan daha önemli olduğunu ileri sürüyor ve bu fikrini ısrarla
savunuyordu. Onun savunduğu ve uygulanmasını istediği fikirlerinden biri de kıyıda
bulunan birliklerin yeni gelen kuvvetlerle takviye edilmesiydi.65
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 12
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
DüĢman gemileri, 25 Nisan 1915 günü tanyeri ağarmadan Arıburnu ve Seddülbahir
bölgelerine çıkarma yapmaya baĢladılar. Mustafa Kemal’in öngörüsü haklı çıkmıĢtı.
Çıkarma baĢlamadan önce Maydos’ta bulunan On dokuzuncu Tümen bağlı bulunduğu
Üçüncü Kolordu’dan gelen emre göre, genel ihtiyat gücü olarak kullanılacaktı. DüĢmanın
çıkarma harekatına göre, Gelibolu, Maydos, bölgelerinde veya Anadolu yakasında
kullanılacaktı.66 DüĢman, Seddülbahir ve Arıburnu’na çıkarma yaptıktan sonra Alçıtepe ile
Conkbayırı, Kocaçimentepe’yi ele geçirmeyi, daha sonra ise Kilidübahir üzerinden
Çanakkale Boğazı’nın Rumeli kesimindeki merkez tabyaları susturmayı planlamıĢtı.
Çıkarma baĢladığında Boğazları savunmakla görevli BeĢinci Ordu’nun birliklerinin büyük
bir bölümü, liman von Sanders’in öngürelerine göre konuĢlandırıldığı için Saroz Körfezi ve
Anadolu kesiminde bulunuyordu. Çıkarmanın yapıldığı bölgede Dokuzuncu Tümen ve iki
jandarma taburundan ibaret zayıf bir kuvvet bulunuyordu. Bu sırada Saroz Körfezi’nde
düĢmanın yaptığı deniz gösterisini haber alan Liman von Sanders, atını bu yöne doğru
sürerek bazı birliklerin kendisini takip etmesini emretmiĢ; Gelibolu yarımadasında bulunan
Dokuzuncu ve On dokuzuncu Tümenlerden gelen raporlara adeta kulağını tıkamıĢtı.67
Sabaha karĢı Arıburnu yönünden gelen top seslerini duyan Mustafa Kemal, derhal bir
süvari bölüğünü keĢif için Kocaçimen Tepe istikametine göndermiĢti. Durum çok
tehlikeliydi. Arıburnu’na çıkan Ġngilizler, buradaki Türk birliğini püskürterek Kocaçimen
Tepe’ye doğru ilerliyorlardı. Yarımadanın ortadan ikiye bölünmesi, Türk tabyalarının
düĢürülmesi ve Ġstanbul yolunun düĢman donanmasına açılması tehlikesi doğmuĢtu.
Mustafa Kemal’in birliğini harekete geçirebilmesi için Ordu Komutanı Sanders’in emri
gerekiyordu. On dokuzuncu Tüme’nin bağlı bulunduğu Üçüncü Kolordu Komutanı Esad
PaĢa, iyi bir asker olmakla birlikte ordu komutanından habersiz inisiyatif kullanıp ordu
ihtiyatının kullanmayı göze alabilecek bir kimse değildi. Yine de Mustafa Kemal’in birliğini
savaĢa sokmak için yaptığı baĢvuruya karĢı çıkmadı.
Ordu karargahı ile On dokuzuncu Tümen arasındaki irtibat kesilmiĢti. Mustafa Kemal,
mütereddit ve kararsız kalarak zaman kaybetmenin büyük tehlikeler doğuracağı
düĢüncesiyle harekete geçmeye karar verdi. 57. Piyade alayını Kocaçimen tepesine doğru
hareket ettirdi. Bu tepeye ulaĢan Mustafa Kemal, buradan düĢman birliklerini göremeyince
yanına aldığı birkaç kiĢiyle Conkbayırı’na doğru yola çıktı. Fakat arazinin müsait olmaması
yüzünden atlarından inip yaya olarak Conkbayırı’na ulaĢabildiler. Buraya vardıklarında 261
rakımlı tepeden kıyının gözetleme ve emniyet memuru olan bir Türk müfrezesinin
Conkbayırı’na doğru kaçmakta oldukları görüldü. Bunların karĢısına çıkan Mustafa Kemal,
askerlere niçin çekildiklerini sordu. Cephaneleri bittiği için kaçtıkları cevabını alınca,
“Cephaneniz yoksa süngünüz var” diyerek bunlara süngü taktırdı. Bunu gören düĢman
askerleri, yeni bir direnme ile karĢılaĢtıklarını zannederek durakladılar. Mustafa Kemal, bu
olayı anlatırken “Kazandığımız an bu andır” diyecektir.68
Kazanılan bu süre zarfında yolda olan 57. Alay’ın öncü bölüğü yetiĢti. Gelenleri derhal
mevzilendirdikten sonra büyük bir kısmını karĢı taarruza geçirdi. Durum çok nazik
görünüyordu. Conkbayırı’nın mutlaka savunulması gerekiyordu. O gün 57. Alaya yaptırdığı
taarruz, “öyle sıradan bir taarruz değil, herkesin baĢarmak veya ölmek azmiyle harekete
susamıĢ olduğu bir taarruzdur.” O, askerlerine verdiği emirde, “Size ben taarruz
emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize
baĢka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir” diyordu.69
Mustafa Kemal’in amacı, düĢmanı denize dökmekti. Fakat arazinin fundalık ve engebeli
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 13
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
oluĢu, gece görüĢ imkanının bulunmaması, gece karanlığından yararlanan düĢmanın
karaya takviye birlikler çıkarması dolayısıyla bu mümkün olmadı. Ancak O’nun kendi
inisiyatifini kullanarak tümenini zamanında savaĢa sokması ile Gelibolu yarımadasının
stratejik bir parçası olan Kocaçimen platosunun düĢman eline geçmesini engellemiĢ ve ilk
andan itibaren düĢmanın boğaza hakim olmak planlarını sonuçsuz bırakarak Çanakkale’de
Türk savunmasının temellerini atmıĢ oldu. Verdiği kararla Türk milletinin kaderini değiĢtiren
adam olarak anıldı.
Mustafa Kemal, cephedeki baĢarılarından dolayı 1 Haziran 1915’te Albaylığa terfi ettirildi.
25 Nisan-17 Mayıs 1915 tarihleri arasında bir kolordudan daha büyük kuvvetlere komuta
etmiĢti. Ne var ki, burada da Enver PaĢa’nın kıskançlık duyguları devreye girmiĢ, Mustafa
Kemal tekrar tümeninin baĢına dönmek zorunda bırakıldığı gibi kazandığı baĢarılarla
generalliği çoktan hak ettiği halde ona ancak Albaylık rütbesi layık görülmüĢtü.70
6/7 Ağustos gecesi baĢlayan Ġngiliz taarruzunda Mustafa Kemal’in On dokuzuncu Tümeni,
çok ağır bir topçu ateĢi altında olmasına rağmen düĢmanı püskürtmeyi baĢardı.
Conkbayırı’nın 8 Ağustos’ta Ġngilizler tarafından ele geçirilmesi, çok tehlikeli bir durum
yaratmıĢtı. Geri alınmazsa Gelibolu’daki Boğazı savunan Türk tabyalarının düĢmesi
kaçınılmaz olurdu. Bir gün sonra 9 Ağustos’ta baĢlayan Türk taarruzu sırasında Liman von
Sandres ve Esat PaĢa’nın acizliği yüzünden durum vahim bir hale gelmiĢti. Mustafa
Kemal, Ordu Komutanı’na, sevk ve idareyi bir elde bulundurmak için tüm kuvvetlerin bir
komuta altında ve kendi emrinde birleĢtirilmesinden baĢka çare olmadığını bildirdi. 8/9
Ağustos gecesi gelen emirle Mustafa Kemal, Anafartalar Grubu Kumandanlığı’na atandı.
Böylece arzu edilmediği halde durumu düzeltebilecek tek dirayetli komutan olduğu için
Ģartların zorlamasıyla ona 16. Kolordu’nun ve Anafartalar bölgesinin fiili komutanlığı
verilmiĢti. Mustafa Kemal, 10 Ağustos günü baĢlayan taarzula Conkbayırı’nı düĢmandan
geri aldı.71
Birliklerine kumanda eden Mustafa Kemal, bu çarpıĢmalar sırasında yaĢadığı ilginç bir
olayı Ģöyle anlatır: "Muharebe meydanında cereyan eden hali temaĢa ederken bir Ģarapnel
parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. Cebimde bulunan saati parça parça etti. Vücuduma
nüfuz edemedi. Yalnızca derince bir kan lekesi bıraktı. Bu saat enkazını bilahare Liman
PaĢa’ya verdim. O da, aile asalet armasını hâvi kendi saatini bana verdi.”72
Anafartalarda 7 Ağustos’ta baĢlayan kanlı çatıĢmalar, 21 Ağustos’ta yapılan düĢman
taarruzuyla doruk noktasına ulaĢtı. DüĢman kuvvetleri, Mustafa Kemal’in askeri dehası
karĢısında aciz kalmıĢ ve çok ağır kayıplara uğramıĢtı. O, bu savaĢtan sonra "Anafartalar
Kahramanı” diye anılmaya baĢlandı.
27 Ağustos’taki son düĢman saldırısının baĢarısızlığa uğramasından sonra Gelibolu
yarımadasındaki savaĢ önemini kaybetmeye ve siper çatıĢmalarına dönüĢmeye baĢladı.
AlıĢılagelen küçük çatıĢmalar Ocak ayına kadar sürdü. Ġngilizlerin çekilmek istedikleri
anlaĢılıyordu. Mustafa Kemal, Ġngilizler bir kısım kuvvetlerini çektikten sonra, geride
kalanlar üzerine taarruz edilmesini önerdi. Bu yapıldığı takdirde çok sayıda esir ve
malzeme ele geçirmek mümkün olabilecekti. Ancak, bu teklifini komutanlarına kabul
ettiremeyince, 10 Aralık 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı’ndan istifa etti.73
Çanakkale’de kazandığı baĢarılar, O’nun Türk milletinin yetiĢtirdiği büyük dahilerden biri
olduğunu ve Türklüğün geleceğine yön verebileceğini göstermiĢti. Ġstifasından sonra
Edirne’ye dinlenmek üzere çekilen 16. Kolordu’nun komutanı olarak birliğinin baĢında
döndü.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 14
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Mustafa Kemal Kafkas Cephesinde
Mustafa Kemal, Birinci Dünya SavaĢı’nda en kalabalık Türk ordusuna komuta etmiĢti.
Çanakkale’de emrine verilen kuvvetler, on bir tümen ve bir atlı tugaydan oluĢuyordu.
Çanakkale’de iyi bir stratejist, iyi bir taktisyen ve birliklerini mükemmel Ģekilde sevk ve
idare kudretine sahip komutan olduğunu ispat etmiĢti. Ulusların tarihinde böylesine büyük
baĢarılara imza atan kiĢilere en üst rütbelerin ve unvanların verildiği sıkça görülmüĢtür.
Mustafa Kemal gibi büyük iĢler baĢarmıĢ bir insanın fazlasıyla hak ettiği generalliğe
yükseltilmesi gerekirdi. Harbiye Nezareti Muamelât-ı Zatiye Dairesi, Mustafa Kemal’in
livalığa yükseltilmesi için gerekli iĢlemleri yaptı ve belgeleri Enver PaĢa’ya sundu. O ise
belgeleri uzun süre bekletip gerekli olan padiĢah iradesini almadı. 1 Nisan’da hazırlanan
bu belgeler, yedi ay bekletildikten sonra ancak Ekim ayında kendisine Tuğgeneral olduğu
tebliğ edildi.74
Ruslar, 1915-1916 kıĢında Kafkas cephesinde saldırılarını sürdürüyorlardı. Ġngiliz ve
Fransızların Gelibolu’dan çekileceklerini öğrenen Ruslar, Çanakkale’deki Türk birlikleri
Kafkas cephesine kaydırılmadan ve üstünlük kendilerinde iken amaçlarına ulaĢmak için
saldırılarını artırmıĢlardı. Bu saldırılar sonucunda 16 ġubat 1916’da Erzurum düĢmüĢ;
Ruslar, Of-Bayburt- Mamahatun hattının doğusuna kadar ilerlemiĢlerdi. Osmanlı
BaĢkumandanlık Vekaleti, Erzurum’u geri alabilmek için II. Ordu’yu bölgeye nakletmeye
çalıĢıyordu. Mustafa Kemal’in 16. Kolordusu da bu orduya bağlıydı. 27 ġubat’ta Edirne’den
yola çıkan Mustafa Kemal, 26 Mart 1916’da Diyarbakır’a ulaĢarak yeni görevine baĢladı.75
Süregelen Rus saldırıları sonucunda durum kritik bir hal almıĢtı. DüĢmanın MuĢ ve Bitlis
güneyindeki geçitleri zapt ederek Güneydoğu Torosları aĢması halinde Irak ve Suriye’deki
ordular da tehlikeli duruma düĢebilirlerdi. 16 Kolordu’nun 5. tümeni Bitlis’te, 8. tümeni ise
MuĢ’un güneyinde bulunuyordu. Mustafa Kemal’in karargahı ise Silvan’da idi.
12 Temmuz 1916’da MuĢ’un güneyinde bulunan 8. tümene Ruslar üç misli bir kuvvetle
saldırdılar. Üç gün süren çatıĢmalardan sonra bu tümen, Kulp Boğazı’na çekildi. Rus
komutanı, birbirinden uzak olan Türk tümenlerini ayrı ayrı yenmeyi planlıyordu. Kulp
Boğazı’na tıkanan 8. tümenin karĢısına dört-beĢ tabur kuvvet bırakarak diğer kuvvetleriyle
Çopakçur cephesine taarruza baĢladı. Bunu sezen Mustafa Kemal PaĢa, baĢında
bulunduğu 8. tümeni taarruza geçirerek Kulp Boğazı’nda ve MuĢ’un güneyinde üç gün
boyunca devam eden çarpıĢmalardan sonra MuĢ’u geri aldı. Bu durum, Rusları korkuttu;
zira, II. Türk ordusuna karĢı savaĢan bütün Rus kuvvetlerini çevrilmek tehlikesiyle karĢı
karĢıya bırakmıĢtı. 8 Ağustos 1916’da ağır zaiyata uğrayan ve binden fazla esir veren
düĢman, çekilmeye baĢlamıĢtı. Bitlis 5. tümen tarafından geri alınmıĢ ve Rus kuvvetleri
Ahlat’ın güneyine kadar çekilmiĢlerdi.76
Mustafa Kemal, 17 ġubat 1917’de kurulması planlanan Hicaz Kuvve-i Seferiyesi
Kumandanlığı’na atandı. ġam’a giderek IV. Ordu Komutanı Cemal PaĢa ile görüĢtü. Hicaz
ve Suriye’nin vaziyetini inceledikten sonra askerî durumun çok nazik olduğunu, Hicaz’ın
boĢaltılarak Suriye cephesinin kuvvetlendirilmesini önerdi. Enver PaĢa, bu öneriyi kabul
etmemekle birlikte Hicaz Kuvve-i Seferiyesi adlı ordunun kurulması fikrinden vazgeçti.
Mustafa Kemal de tekrar birliğinin baĢına döndü.77
Ruslarla yapılan muharebeler sırasında Mustafa Kemal, vaziyeti derhal kavramak, ani
karar vermek, düĢmana göz açtırmadan harekete geçmek, uygulamalarda sorumluluğu
üstüne alarak, çok tehlikeli durumların içinden yıldırım hızıyla çıkma kabiliyetini
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 15
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
sergilemiĢtir. 16. Kolordu’nun bölgedeki baĢarıları, bir kere daha dikkatleri Mustafa Kemal
PaĢa’nın üzerinde toplamıĢtır. Ordu komutanı izinle Ġstanbul’a gidince Mustafa Kemal, II.
Ordu Komutanlığı’na atandı (7 Mart 1917). O, ordu komutanı olurken kurmay baĢkanı da
Albay Ġsmet idi.78 Ġsmet Bey’le Hareket Ordusu günlerinden beri tanıĢıyorlardı. Burada
yakın iĢbirliği dönemi baĢladı.
Ordu Komutanı olan Mustafa Kemal’in ilk iĢi, çok çetin geçen kıĢ Ģartlarında soğuk ve
açlıktan kırılan birliklerin, beslenebilecekleri ve korunabilecekleri bölgelere çekmek oldu.
Ruslar modern vasıtalardan yararlandıkları halde, kıĢın çok daha fazla zaiyat vermiĢlerdi.
Türk kuvvetlerinin zaiyatının az olmasında alınan önlemlerin büyük etkisi vardı.79
Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu Komutanı
Irak cephesinde 10 Mart 1917’de Ġngilizler Bağdat’ı ele geçirdiler. Bu geliĢme üzerine
Halep’te Enver PaĢa’nın baĢkanlığında toplanan bazı komutanlar, Bağdat’ın Ġngilizlerden
geri alınabilmesi konusunu görüĢtüler. Toplantı sonunda Bağdat üzerine yapılacak seferde
kullanılmak üzere "Yıldırım Orduları Grubu” adı altında bir ordular grubu kuruldu ve baĢına
da Alman Generali Falkenhein getirildi. Mustafa Kemal, 5 Temmuz 1917’de bu grubun
içinde yer alan VII. Ordu’nun Komutanlığı’na tayin edildi. Çok geçmeden asıl tehlikenin
Irak’ta değil, Filistin’de olduğu gerçeği anlaĢılmıĢtır. Yıldırım Orduları grubu Filistin’de
Ġngilizlere karĢı savaĢacaktı. Mustafa Kemal PaĢa, bu cephede göreve baĢladıktan sonra,
20 Eylül 1917’de Sadrazam Talat PaĢa, BaĢkumandan Enver PaĢa, Bahriye Nazırı ve IV.
Ordu Kumandanı Cemal PaĢa’ya birer rapor göndererek devlet ve savaĢ yönetiminin çok
kötü olduğunu, halkın içinde bulunduğu sefalet ve periĢanlığı, alınması gerekli gördüğü
önlemleri dile getirirken emperyalist emeller peĢinde koĢan Falkenhein’a geniĢ yetkiler
verilmesini de sert bir Üslupla eleĢtirdi.80 Enver PaĢa, bu raporlara Falkenhein’i tutan ve
ona görevinden çekilmesi ve II. Ordu Kumandanlığı’nı öneren kısa cevabından sonra, VII.
Ordu Kumandanlığı’ndan istifa ettiği gibi teklif edilen Ordu Kumandanlığı’nı da kabul
etmeyip Ġstanbul’a döndü. 7 Kasım 1917’de genel karargah emrine alındı.81
Avrupa’ya Yolculuk
SavaĢın en zor ve çetin anlarında zaferler kazanmıĢ, baĢarılarıyla halkın gönlünde taht
kurmuĢ muzaffer bir generalin açıkta kalması, ordu içinde ve iĢten anlayan çevrelerde türlü
dedikodulara yol açıyordu. Bu durum, hem Enver PaĢa’nın itibarını zedeliyor hem de
Mustafa Kemal’e karĢı duyduğu kuĢkuları arttırıyordu. Mustafa Kemal’e acilen bir iĢ
bulmak ve onu Ġstanbul’dan uzaklaĢtırmak gerekiyordu. 1917 yılının Aralık ayında Keizer,
Osmanlı PadiĢahı’nı Alman Ġmparatorluk Karargahı’nı ziyarete davet etmiĢti. PadiĢah
hasta olduğu için yerine Veliaht Vahidettin Efendi’nin gitmesi kararlaĢtırıldı ve Mustafa
Kemal PaĢa’ya Osmanlı Ordusu’nun temsilcisi olarak Almanya’ya gitmesi önerildi. Tahta
çıkması pek uzak olmayan Veliaht’la tanıĢmak, ona gerçekleri anlatmak, güvenini
sağlamak ve PadiĢah olunca da devlet iĢlerinde söz sahibi olmak, hem Mustafa Kemal
hem de ülke için çok yararlı olabilirdi. O, bu düĢüncelerle teklifi kabul etti. 15 Aralık 1917
ve 5 Ocak 1918 tarihleri arasında yapılan bu resmî gezide, savaĢın gidiĢâtını, devleti
bekleyen kaçınılmaz sonuçları bütün açıklığı ile Veliaht’a anlatmaya çalıĢtı. O’na V. Ordu
Kumandanlığı ile BaĢkumandanlık Vekaleti’ni uhdesine alması hususunda telkinde
bulundu.82
Almanya’da
Ordu
Genel
Türkçülerin Kavşıt Yeri
Karargahı’nı,
cepheleri,
Ġmparator
Wilhelm’i,
MareĢal
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 16
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Hindenburg’u ve General Ludendorff’u ziyaret ettiler. DönüĢ yoluculuğunda Sofya’da
istasyonda dostlarıyla görüĢen Mustafa Kemal, "Almanya savaĢı kaybetmiĢtir” sözleriyle
savaĢın sonucuna iliĢkin kanaatini ifade etti. Alman cephelerini gezdikten ve Alman
Generallerle konuĢtuktan sonra vardığı sonuç bu idi.83
Ġstanbul’a döndüğünde hastalanan Mustafa Kemal’i muayene eden doktorlar, böbrek
rahatsızlığı teĢhisini koydular. Bir ay kadar yatağından çıkamadı. Doktorların tedavisi,
çektiği ızdırabı dindiremiyordu. Tedavi için Viyana’ya gitmesini tavsiye ettiler. 13 Mayıs’ta
yola çıkan Mustafa Kemal, Viyana’da muayene olduğu bir profesörün gerekli görmesi
üzerine bir ay kadar sanatoryumda tedavi edildi. Sonra yine aynı profesörün tavsiyesi ile
Karlsbat’a geçti. 5 Temmuz günü ziyaretine gelen bir arkadaĢından Mehmet ReĢat’ın vefat
ettiğini ve Vahidüddin’in tahta çıktığını öğrendi. Mustafa Kemal PaĢa, yaverinden aldığı bir
telgraf üzerine tedavisini yarım bırakarak Ġstanbul’a döndü.84
Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu ve Yıldırım Orduları Grubu Komutanı
Mustafa Kemal, Ġstanbul’a döndükten sonra birkaç defa yeni PadiĢah ile görüĢtü.
Vahidettin kendisini dostça karĢıladı. SavaĢ durumuna iliĢkin alınmasını gerekli gördüğü
önerilerini PadiĢaha iletti. Ancak umduğu sonucu alamadı. 16 Ağustos 1918 günü yapılan
Cuma selamlığında gerçekleĢen görüĢme esnasında Vahidettin, kendisini 7. Ordu
Kumandanlığı’na yeniden tayin ettiğini bildirdi. GörünüĢte Mustafa Kemal PaĢa’ya büyük
Ģeref bahĢedilmiĢti. Ama o, öyle düĢünmüyordu. Bu tayin yine Enver PaĢa’nın entirikaları
ile elde edilmiĢ bir sürgün idi.85
Yeniden yollara düĢen Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1918’de Haleb’e ulaĢtı. Karargâhının
bulunduğu Nablus’a vardığında hasta olduğu halde cepheyi teftiĢe çıktı. Bu yüzden
hastalığı arttı ve yatağa girmek zorunda kaldı.
Mustafa Kemal’in bölgedeki askerî durumla ilgili raporlarında zikrettiği akibetler tamamıyla
görülmüĢtü. Falkenhein, daha kuvvetlerini toparlayamadan Ġngilizler taaruza geçerek
Kudus’ü zapt etmiĢlerdi. Görevden alınan Folkenhein’in yerine Yıldırım Orduları Grubu
Kumandanlığı’na Liman von Sanders atanmıĢtı. Yeni komutan da Suriye’yi adım adım
savunmak için geniĢ bir cephe üzerinde zayıf kuvvetlerle mevzi muharebesi yapmak
hatasına düĢmüĢtü.86
Yıldırım Orduları Grubu’nun emrinde 7, 8 ve 4. Ordular vardı. Çok üstün Ġngiliz
kuvvetlerine karĢı geniĢ bir cepheye yayılan, mevcut sayıları üçte bire inen, yedek
kuvvetlerle desteklenemeyen, iaĢe ve ikmal sıkıntıları çeken Türk Ordusu ile bu bölgeleri
savunmak çok zordu. 19 Eylül sabahından baĢlayarak Ġngilizler, on misli bir kuvvetle 8.
Ordu’ya taarruz edip bu ordunun cephesini yardılar. Bu ordunun hezimete uğramasıyla
Mustafa Kemal PaĢa’nın emrindeki 7. Ordu’nun da ġeria’nın batısındaki geri çekilme
hatları kesilmiĢti. ġeria nehrinin baĢlıca geçitleri de düĢman eline geçmiĢti. Liman von
Sanders, zamanında kendisini uyaran Mustafa Kemal’i dinlemiĢ olsa bunlar
yaĢanmayabilirdi. O, hasta yatağında kendisine ulaĢan bilgiler üzerine Ġngilizlerin böyle bir
saldırı yapacaklarını tahmin etmiĢ ve ordusunun kurmay subayları ile durumu değerlendirip
gerekli tedbirleri almıĢtı. Ne var ki, Ġngiliz saldırısına ihtimal vermeyen Sanders, hiçbir
önlem almadığı için Ġngilizlere esir düĢmekten son anda kurtulmuĢ ve Mustafa Kemal’in 7.
Ordusu da tehlikeli bir duruma düĢmüĢtü. Mustafa Kemal, üstün yeteneğini bir kere daha
göstererek hazırladığı plan gereğince 7. ve 4. Orduların iĢbirliğini sağlamıĢ ve Bisan’da
bulunan düĢman kuvvetleri durdurularak ilerlemelerine engel olunmuĢtu. Bu sayede 7.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 17
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Ordu, 22-23 Eylül günlerinde ġeria’nın doğusuna geçirilebilmiĢti. Bundan sonra ġam
Ġstikametinde geri çekilme uygulanmaya baĢlandı (27 Eylül 1918).87
PadiĢah, olağanüstü hizmetleri ve ordusunu imha olmaktan kurtardığı için Mustafa
Kemal’e 22 Eylül 1918’de "fahrî yaverlik” unvanını verdi.88
Sanders, ġam bölgesinde savunma yapılmasını planlıyordu. Mustafa Kemal, uygulanması
mümkün olmayan bu fıkre Ģiddetle karĢı çıktı. O, ancak ġam’ın kuzeyinde bulunan Rayak
bölgesinde savunma yapılabileceğini düĢünüyordu. Önerisini, Yıldırım Orduları Grubu
Komutanı’na ve BaĢkumandanlık Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne telgrafla bildirdi. Bu arada
Sanders’in emriyle 7. Ordu’yu 4. Ordu Komutanı emrine bırakmıĢ, 28 Eylül’de Rayak
bölgesindeki birliklerin komutasını devralmıĢtı. Aynı gün geri çekilen 7 ve 4. Ordu birlikleri
ġam-Rayak hattına alındı. Mustafa Kemal, 29 Eylül günü çektiği telgrafla birliklerin
tamamının Rayak bölgesine çekilmesi önerisini BaĢkumandanlığa iletmiĢ ve ġam’ın
savunulamayacağını anlatmıĢtır. Gerçekten de ġam, bundan bir gün sonra 30 Eylül günü
düĢtü.89
Aynı gün Mustafa Kemal, Rayak’tan da kuzeyde Haleb bölgesine çekilmeyi önermek üzere
Humus’ta bulunan Liman von Sanders’in yanına giderek önerilerini anlattı. Sanders’in,
onun geri çekilme düĢüncesine hak vermesine rağmen kendisinin bir yabancı olduğunu,
böylesine hayatî bir kararı ancak memleketin sahiplerinin verebileceğini söylemesi üzerine
Mustafa Kemal, "O halde kararım uygulanacaktır” dedi. Daha sonra da kendi düĢünceleri
istikametinde gerekli emirleri verdi. Sanders’in tutumu, daha önce de çeĢitli fırsatlarda bir
yabancının cephe kumandanlığı yapamıyacağını savunan Mustafa Kemal’i haklı
çıkarmıĢtı. Eğer Mustafa Kemal, bu geri çekilme kararını vermemiĢ olsaydı, ileride telafisi
mümkün olmayacak derecede kuvvet kayıplarına sebep olacak, Anadolu’yu savunmak
zorlaĢacaktı.90
Bütün kuvvetleri önce Haleb’de toplayan Mustafa Kemal, daha sonra da Haleb kuzeyinde
yanları korumalı bir hatta savunma önlemleri aldırdı. Ġngilizlerin, Ġskenderun-Belen-Diri
Cemal- Tellürrifat hattındaki bu savunma mevzilerine karĢı yaptıkları saldırılar durduruldu.
28 Ekim 1918’de Antakya’da bu hattın içine alındı. Mustafa Kemal, daha sonra bu hattı,
ulusal sınırlar olarak kabul edecektir.91
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti savaĢtan çekildi. Aynı
gün Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’na atandı. 31 Ekim günü
Adana’da kumandanlığı Liman von Sanders’ten devir aldı. Mustafa Kemal’e göre,
müttefiklerimiz için savaĢ bitmiĢ olabilirdi. Oysa Türkün bağımsızlık savaĢı yeni baĢlıyordu.
Mütarekenin galip devletlere tanıdığı geniĢ haklara ve birliklerin teslimini gerektiren
hükümlere rağmen tespit edilen hattın ulusal sınır olarak kabul edilmesini birliklerinden
istemiĢti. Ġngilizlerin Ġskenderun’a asker çıkarma isteklerini reddetmiĢ ve bunun üzerine
Osmanlı hükümeti arasında görüĢ ayrılıkları çıkmıĢtı. Mütarekenin ilk günlerinde bazı genç
subayların komutasında küçük gruplar oluĢturarak derinlikte direniĢin devamını sağlayacak
önlemler alan Mustafa Kemal, ileride Anadolu’yu savunacak milli gücün temelini atıyordu.
Yine bu amaca dönük olarak silah ve mühimmatı güvenli yerlere gizliyordu. Ġskenderun’u
Ġngilizlere teslim etmemesi üzerine 7 Kasım 1918’de Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu
lağvedildi ve Mustafa Kemal PaĢa Ġstanbul’a çağrıldı.92
Mustafa Kemal’in 7. Ordu komutanı olarak uyguladığı strateji ve taktik takdire Ģayandı.
DüĢmanın genel taarruzunu değerlendirmesi, bu öngörüsü doğrultusunda önceden
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 18
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
tedbirler alması, zamanında geri çekilmesi ve bunu bir kuvvet örtüsü gerisinde yapması,
savunmanın Anti-Lübnan dağlarında yapılabileceğini düĢünmesi, baĢsız kalmıĢ dağınık
birlikleri toplaması, Haleb’de kuvvetlerini gruplandırarak bir felakete sebebiyet vermeden
Rayak’tan kuzeye çekilmesi, dikkate değer önemli baĢarılardır. O, bir kere daha üstün
komutanlık yeteneğini, askerî harekâtlar arasında en zorlarından biri olan "geri çekilme”yi
baĢarıyla uygulayarak göstermiĢtir.
Mütareke’den Sonra Mustafa Kemal PaĢa’nın Ġstanbul’dakiBazı Faaliyetleri ve Samsun’a
HareketiYakın tarihimizde "Mütareke Dönemi” (1918-1922) olarak adlandırılan ve kendine
özgü Ģartları münasebetiyle çok farklı bir evrenin baĢlangıcını oluĢturan Mondros
Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasıyla birlikte, dört yıldan beri ülkenin farklı
cephelerinde sürmekte olan savaĢın sona ermesi üzerine toplumda iyimser bir hava
oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtı. Zira Mütareke’nin imzalanmasından sonra "seferberliğe son
verileceği, genel bir af çıkarılacağı, herkesin iĢiyle meĢgul olacağı, devletin istiklâli ile
saltanatın hukukunun kurtarıldığı” yolundaki açıklamalar bu havayı iyice pekiĢtirmiĢti.
Fakat Mütareke hükümlerinin uygulanması gerekçesiyle giriĢilen bir dizi uygulamalar ile
Mütareke Ģartlarının gerçekçi Ģekilde değerlendirilmesi sonucunda, oluĢturulmak istenen
hava ve ümitlerin, geliĢmekte olan durumla hiçbir ilgisinin bulunmadığı anlaĢılacaktır. Öyle
ki sözde Mütareke hükümlerinin uygulanması gerekçesiyle ülkenin pek çok bölümünün
iĢgal edilmesi bir yana, Ġstanbul’un da 13 Kasım 1918’den itibaren fiilen iĢgal altına
alınması Mütareke sonrası geliĢmelerin kamuoyundaki beklentilerin tam aksi yönünde
tezahür edeceğini göstermekteydi.
Mütareke sonrasında olumsuz emarelerin görülmesi üzerine bazı Türk aydınları, devletin
ve milletin kurtuluĢu yolunda ciddi düĢünce ve teĢebbüslere giriĢilmesi gerektiğine
inanmaktaydılar. Nitekim Mütareke sürecinde, ordunun durumu ve devletin bu noktada
izlemesi gereken siyasete iliĢkin olarak çok önemli görüĢ ve önerilerinin bulunduğunu
bildiğimiz Mustafa Kemal PaĢa, Yıldırım Ordular Grubu ile 7. Ordu Karargâhı lağvedilip (7
Kasım 1918), Harbiye Nezareti emrine alındığından 13 Kasım 1918 Cuma günü Ġstanbul’a
gelmiĢtir. Mülga Ordular Grubu Komutanı Mustafa Kemal PaĢa Haydar PaĢa’da trenden
indiği zaman askeri bir müfreze tarafından resmi törenle karĢılanmıĢtır.93
Ġtilaf Devletleri Donanması’nın da (55-60 parça) Ġstanbul Limanı’na demirlediği gün
baĢkente gelen Mustafa Kemal PaĢa, düĢman donanmasını üzüntü ile seyrederek, hiçbir
yılgınlık eseri göstermemiĢ ve "geldikleri gibi giderler” demek suretiyle de onların bir gün
bu memleketten kovulacakları hususundaki güvenini belirtmiĢti.94
Mustafa Kemal PaĢa, Ġstanbul’a gelir gelmez ilk iĢ olarak Rauf Bey’le görüĢerek beraberce
müstafi Sadrazam Ahmet Ġzzet PaĢa’yı Sadaret Konağı’nda ziyaret ettiler.95
Bu esnada Fethi Bey de orada idi. KonuĢmalar daha çok, Ġngiliz taraftarı görünen
müstakbel Sadrazam Tevfik PaĢa’nın yeniden sadarete getirilmesi konusunda
odaklanmıĢtı.96
Ahmet Ġzzet PaĢa, söz konusu görüĢmede, kabinenin neden çekildiğini açıkladı. Mustafa
Kemal PaĢa ise bunun nihayet bir "izzet-i nefis” sorunu olduğunu, muhakkak Tevfik
PaĢa’ya kabine kurdurmayıp, Ahmet Ġzzet PaĢa’nın baĢkanlığında yeni bir kabinenin
kurulması gerektiğini ileri sürdü. A. Ġzzet PaĢa ise PadiĢah ile çatıĢarak memleketi daha
bunalımlı bir duruma sokmaktan çekindiğini söylediyse de Mustafa Kemal’in ısrarı
karĢısında onun istediği karara varıldı. Rauf Bey hatıralarında "PaĢa’nın teklifini ittifakla
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 19
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
tasvib ve kabul ettiklerini, Tevfik PaĢa Kabinesi’nin Meclis-i Mebusan’da itimad reyi
almasını önlemek için ne Ģekilde, nasıl çalıĢmaları gerektiğini konuĢarak, bir iĢbölümü
yaptıktan sonra da çalıĢmaya baĢladıklarını” belirtir.97
Mustafa Kemal PaĢa’nın görüĢüne göre yeni kurulması planlanan Ahmet Tevfik PaĢa
Hükümeti’nin güvenoyu alması engellenebilirse, bazı arkadaĢlarıyla birlikte kendisinin de
Harbiye Nazırı olarak yeralacağı II. Ahmet Ġzzet PaĢa kabinesi kurulabilecek ve böylelikle
de siyasi mücadele sürecinde ilk önemli baĢarı kazanılmıĢ olacaktı. Aslına bakılırsa bu,
Mustafa Kemal PaĢa’nın daha Mondros Mütarekesi öncesinde Suriye cephesindeyken
ortaya koyduğu bir düĢünceydi. Talat PaĢa Hükümeti’nin istifa ettiği ve Ahmet Tevfik
PaĢa’nın yeni hükümeti kurmakta zorlandığı günlerde PadiĢah’ın BaĢyaveri Albay Naci
Bey’e çektiği telgrafta bir hükûmet formülü tavsiye etmiĢ ve telgrafın içeriğindeki hususların
"münasipse PadiĢah’a arz edilmesini” istemiĢti.
"Sulhun çabuk gelmeyeceğini, sulha kadar çok buhranlı vaziyetler karĢısında kalınacağını,
Harbiye Nazırı olmakla vatana o sırada gerekli ciddi hizmetlerde bulunabileceği
kanaatinde”98 olan Mustafa Kemal PaĢa’nın telgrafında söz konusu görevle ilgili doğrudan
bir bilgi bulunmuyorsa da, kendisinin Atay’a anlattıklarında "Harbiye Nezareti’ne getirilmek
istendiğini çok samimi bir lisanla belirttiğini söylemekte; Rauf Bey’in de yeni Sadrazam
Ahmet Ġzzet PaĢa’ya Mustafa Kemal PaĢa’nın söz konusu göreve getirilmesini önerdiği
anlaĢılmaktadır.99
Neticede, Ahmet Ġzzet PaĢa "vaziyet sulha doğru geliĢir ve cephenin bugün arz ettiği
tehlike ortadan kalkarsa, Mustafa Kemal PaĢa’nın Harbiye Nazırlığı’na getirileceği
düĢüncesini” izhar ettirdikten sonra yeni kabinede, telgraf metninde belirtilen Fethi ve Rauf
Beylerle, ġeyhülislâm Hayri Efendi’ye görev verilmiĢ; fakat Mustafa Kemal PaĢa’ya bir
tevcihatta bulunulmamıĢtır.
Bu arada Mustafa Kemal PaĢa’nın Ġstanbul’a gelmesinden iki gün önce 11 Kasım 1918’de,
müstafi Ahmet Ġzzet PaĢa Kabinesi’nin yerine Ahmet Tevfik PaĢa kabinesi kurulmuĢtu. A.
Tevfik PaĢa Kabinesi’nin henüz icraata baĢladığı devrede Ġstanbul’a gelen Mustafa Kemal
PaĢa 15 Kasım’da PadiĢahı ziyaret etmiĢ ve görüĢme Ġstanbul basınında da gündeme
getirilmiĢ, ancak görüĢmenin içeriğine iliĢkin bir bilgi basına yansımamıĢtır.
Mustafa Kemal PaĢa yine bu günlerde bir taraftan A. Tevfik PaĢa Hükümeti’ne karĢı
aldıkları karar gereğince muhalif tavrını sürdürürken, diğer taraftan da basın yoluyla
kamuoyunu aydınlatmaya çalıĢmıĢtır. Bu bağlamda 16 Kasım’da Pera Palas’ta Vakit,
Zaman ve Minber gazetelerinin muhabirleriyle yaptığı mülakatta, "Mütarekenin tatbikatı
hakkında kendi görüĢlerini, bazı anlaĢmazlıkların çözüm yolları, Meclis-i Mebusan’ın milleti
temsil edip etmediği ve en önemli mesele olarak da hürriyet ve istiklâlimizin saklı kalması”
hususları üzerinde durmuĢtur. Mustafa Kemal PaĢa ile yapılan mülakatın belirtilen
gazetelerde yayınlanmasından sonra 19 Kasım tarihli Minber’de çıkan Ahmet Hulki imzalı
ve "Nihüfte Bir Simâ” baĢlıklı yazıda "...Vatanın emsalini yetiĢtirmekte cömertlik
göstermediği birkaç müstesna zekâdan biri ve hatta birincisi gazetelerde beyanatı çıkan
Mustafa Kemal PaĢa olduğu” belirtiliyor; "kendisi milletin ve memleketin en çok hünerli
evladından biri olduğu halde, en az takdire mazhar olan yine O’dur...” denilerek; ".herhalde
istikbal-i vatan Mustafa Kemal PaĢa’dan büyük hizmetler beklemede haklıdır” cümlesiyle
yazıya son veriliyordu.100
Öte yandan yukarıda belirttiğimiz gibi Mustafa Kemal PaĢa Ġstanbul’a gelir gelmez aldıkları
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 20
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
karar gereğince A. Tevfik PaĢa Kabinesi’ne karĢı yakın arkadaĢlarıyla siyasi bakımdan
muhalefetlerini sürdürürken, kuruluĢunda ve yayınında katkısının olduğunu bildiğimiz
Minber gazetesi de hükümete yönelik muhalefetiyle kamuoyunu uyarma görevini yerine
getirmekteydi.101
Burada hemen belirtelim ki, gerek Mustafa Kemal PaĢa ve arkadaĢlarının, gerekse Minber
gazetesinin muhalif tutumlarının nedeni Ahmet Tevfik PaĢa’nın Ģahsı değil, onun
baĢkanlığındaki kabinenin azim ve iradeden yoksun olmasıydı. Olağanüstü Ģartların
yaĢandığı bir devrede azim ve irade gücüne sahip bir hükûmet beklentisinin yoğunlaĢtığı
sırada, Mustafa Kemal PaĢa, A. Tevfik PaĢa Hükûmeti’nin güvenoyu almasını önlemek için
Meclis-i Mebusan’a sivil bir kıyafetle giderek milletvekilleri nezdinde kulis ve iknâ
faaliyetlerinde bulunduysa da bu giriĢimden bir sonuç alamamıĢtır. Gerçi, Mustafa Kemal
PaĢa’nın bu giriĢimlerinin milletvekilleri nezdinde etkili olduğu, gerek oturumların seyri ve
tartıĢmalardan, gerekse oylama neticelerinden bellidir. Fakat bir süre daha görev yapmak
isteyen mebusların hisleriyle, meclisin feshedilebileceği endiĢesi büyük ölçüde neticeyi
tayin etmiĢti.102
Böylece düĢman karĢısında ülkenin ve milletin en çok ihtiyaç duyduğu cesur bir hükümetin
kurulabilmesi Ģansı kaybedilmiĢti.103
Öte yandan, bir taraftan Ġtilaf Devletlerinin baskıları, diğer taraftan yeni hükûmet ile
PadiĢah’ın Meclis-i Mebusan hakkındaki kanaatleri, meclissiz bir yönetimin yaratacağı
sakıncaların Mustafa Kemal PaĢa tarafından sık sık dile getirilmesine rağmen, Vahidettin’i,
yeni bir giriĢime yöneltmiĢ ve PadiĢah 21 Aralık 1918’de Meclis-i Mebusan’ı Kanun-ı
Esasî’den aldığı yetki çerçevesinde feshetmiĢti.104
PadiĢah’ın bu iradesi üzerine Mustafa Kemal PaĢa ve arkadaĢlarının Ġstanbul’da
sürdürdükleri azim ve irade gücüne haiz bir mücadele giriĢimlerine darbe vurulmakla
beraber "yollar çok, mıntıkalar çok” düĢüncesinden hareketle Mustafa Kemal PaĢa,
Anadolu’ya geçerek "Milli Mücadele Hareketi”ni baĢlatma istikametindeki oluĢum sürecini
hızlandıracaktır.
Devletin ve milletin kurtuluĢu yönündeki ciddi düĢünce ve giriĢimlerin sonuçsuz bırakıldığı,
Ermeni Tehciri’nden sorumlu oldukları iddia edilen ittihatçılardan hesap sorulması
yolundaki baskılarla, parlamentoya dayanmayan bir siyasi yönetimin hakim kılındığı
bugünlerde siyasal eğilimler arasındaki cepheleĢmeler de gerginleĢtirilmiĢti. Yine aynı
günlerde Mustafa Kemal PaĢa ve arkadaĢlarının özellikle Ahmet Tevfik PaĢa Hükûmeti’nin
akim bırakılması ve parlamentonun mutlak surette çalıĢmasını sürdürmesi yolundaki
planlarının sonuçsuz bırakılmasından sonra muhalif taraf Ģeklinde adlandırabileceğimiz
kesimin harekete geçtiğini görüyoruz. Bu hareketin yönü, askerî baĢarıları ve devlet
adamlığı nitelikleriyle kamuoyuna mâl olmuĢ Mustafa Kemal PaĢa ve yakın çevresinin
yıpratılmasına odaklanmıĢ, ancak o, böylesi hallerde duyarlı davranarak gerek kendisinin,
gerekse ordunun onurunun korunmasına büyük özen göstermiĢtir.105
Sonuçta her geçen gün geliĢen ve yaĢanan olaylar dönemin ulusçu subaylarından bir kaçı
olan Mustafa Kemal PaĢa, Kâzım Karabekir PaĢa, Ali Fuat PaĢa ve Rauf Bey’in
Anadolu’da bir Ģeyler yapılabileceği düĢüncelerini haklı çıkarıyordu. Zira geçen sürede
geliĢen ve yaĢanan olaylar düĢmanın gerçek amacını ortaya koymakta, Saray ve
çevresinde de iĢbirlikçi bir politikadan baĢka bir Ģey beklenemeyeceğini göstermekteydi.
Mustafa Kemal PaĢa’nın tarihi kararını verip uygun bir zamanda Anadolu’ya geçmeyi
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 21
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
tasarladığı günlerde meydana gelen olaylar bu fırsatı yaratmakta gecikmedi. Gerçek
durum tersine olmakla beraber, Ġtilâf Devletleri Samsun ve yöresinde Türklerin
Hıristiyanlara saldırdıklarını iddia ederek hükümetin bunu önlemesini, aksi takdirde duruma
kendilerinin el koyacaklarını bildirmiĢlerdi. Bunun üzerine bölgeye yüksek rütbeli bir
subayın gönderilmesi gerekmiĢ iĢbaĢındaki Damat Ferit Hükümeti de her yeni hükûmet
projesinde adı geçen Mustafa Kemal PaĢa’yı Ġstanbul’dan uzaklaĢtırmak istediğinden,
kendisi için bu göreve atanmak zor olmamıĢtı. IX. Ordu MüfettiĢi olarak görevlendirilen
Mustafa Kemal PaĢa’nın görevleri bir talimatname ile saptanmıĢtı.106
Yeni görevinin PadiĢah tarafından da tasdikiyle Anadolu’ya gitmekle görevlendirilmiĢ olan
Mustafa Kemal PaĢa, aynı gün Harbiye Nezareti’ne yazdığı yazıda kimlerle birlikte yola
çıkmak istediği hususundaki görüĢünü arz eder. Mustafa Kemal PaĢa’nın yazılı müracaatı
üzerine Harbiye Nezareti, Sadaret Makamı’na aynı gün bir yazı yazarak; "Mustafa Kemal
PaĢa tarafından yapılacak her türlü tebligatın emri altında bulunacak olan vilayet mülkî
memurlarının icra etmelerinin tamim edilmesini” ister.107
Samsun’a hareket etmek üzere gerekli bütün yazıĢma ve hazırlıkları tamamlayan Mustafa
Kemal PaĢa, Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan Ali Fethi Bey’in yanısıra bir protokol
gereği olarak Sadrazam dahil olmak üzere vedâ ziyaretlerinde bulundu. Bu arada Ġzmir’in
iĢgal edildiğini öğrendi. Ġstanbul’dan 16 Mayıs günü ayrılmadan önce sonkez PadiĢah’a
vedâ ziyaretinde bulunarak onunla baĢbaĢa görüĢtü108 ve saat 16.00’da Bandırma Vapuru
ile yanında Miralay Refet Bey’le maiyyeti olduğu halde Samsun’a hareket etti.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal PaĢa karargâhını o zaman Mıntıka
Palas Oteli adıyla bilinen yerde kurmuĢtu. Ancak Ġngilizlerin, teĢebbüsünden çok
geçmeden haberdar olduğundan Havza’ya geçerek 28 Mayıs 1919’da tarihe "Havza
Genelgesi” olarak geçen genelgeyi yayınlayarak "Ġzmir, Manisa ve Aydın’ın Yunanlılarca
iĢgali nedeniyle büyük ve heyecanlı mitingler yapılmasını, milli gösterilerin bütün kasaba
ve köylere kadar geniĢletilmesini, büyük devletlerin temsilcilerine ve hükümete uyarı
telgraflarının çekilmesini” bildirmiĢti.109
Mustafa Kemal PaĢa’nın bu genelgesi hemen aynı gün etkisini gösterdiğinden, General
Milnein de baskısıyle Harbiye Nazırı, Mustafa Kemal PaĢa’yı geri dönmesi hususunda
uyarır. Mustafa Kemal PaĢa “Ġstanbul’a davet sebebini sorduğunda Harbiye Nazırı ġevket
Turgut PaĢa’dan aldığı cevapta Ġngilizlerin kendisinin Ġstanbul’a geri getirilmesi yönündeki
baskı ve taleplerinin olduğu” anlaĢılır.110
Bu arada Mustafa Kemal PaĢa ile Harbiye Nezareti arasında kendisinin geri dönmesi
noktasında haberleĢmeleri sürdürüldüğü sırada, Ankara’da buluĢan Rauf Bey ile Ali Fuat
PaĢa, Mustafa Kemal PaĢa ile muhaberede bulunduktan sonra 19 Haziran’da Amasya’da
buluĢurlar.111
Burada buluĢan Mustafa Kemal ve Ali Fuat PaĢalar ile Rauf Bey ve son gün gelebilen
Refet Bey, tarihe “Amasya Tamimi” olarak geçen genelgeyi hazırlayarak 22 Haziran
1919’da mülki ve askeri makamlara Ģimdilik milli bir sır olmak kaydıyla yayınladılar.
“Vatanın tamamiyeti ve milletin istiklali tehlikededir. Merkezi hükümet Ġtilaf Devletlerinin
tesir ve müdahalesi altında bulunduğundan üstüne aldığı sorumluluğun gereğini
yapamamaktadır. Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Milletin hal ve
vaziyetini düĢünüp haklı sesini cihana iĢittirmek için her türlü tesir ve murakabeden uzak
bir milli heyetin vücudu elzemdir.” Ģeklinde hükümleri içeren tamim, ulusal direniĢ ve
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 22
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
mücadele ilkelerinin bir protokol haline getirilmesi açısından tarihi bir dönüm noktasıdır.112
Amasya’da “Ġstiklal-i Tamme” doğrultusunda kararlar alınırken, Ġstanbul’da Mustafa Kemal
PaĢa’nın azli meselesi gündeme gelmiĢtir. Amiral Caltrope’un talebi üzerine Mustafa
Kemal’in azli meselesi “Vükelâ Meclisi’nde ele alınmıĢ ve PaĢa azledilerek hiçbir resmi
sıfatı kalmamıĢ olduğundan tebligat ve iĢarlarının resmi mahiyeti haiz olmadığının icap
eden vilayetlere tebliğinin Dahiliye Nezareti’ne bildirilmesi” kararı alınır.113
Mustafa Kemal PaĢa’nın azli meselesinde Harbiye Nazır’ı ġevket Turgut PaĢa ile Dahiliye
Nazırı Ali Kemal arasında tartıĢmaların olduğu anlaĢılıyor. Zira kabine toplantısından sonra
ġevket Turgut PaĢa hemen istifa etmiĢ, müteakiben de Ali Kemal istifa edecektir.114
Bu geliĢmelerden sonra artık sıra Samsun ve civarındaki asayiĢi sağlama görevinden
azledilen Mustafa Kemal PaĢa’nın müfettiĢlik görevinden de alınmasına gelmiĢtir. Yeni
Harbiye Nazırı 5 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal PaĢa’yı PadiĢah adına Ġstanbul’a
çağırır. Mustafa Kemal PaĢa ertesi gün bu çağrıya uymayacağını belirten cevabî bir telgraf
çeker.
Mustafa Kemal PaĢa 8 Temmuz 1919’da Vükelâ Meclisi’nin kendisinin “ordu
müfettiĢliğinden alınması hususundaki karar tutanağı” üzerine aynı akĢam Saray’la telgraf
muhaberesinde bulunur. Bu muhabere sonucunda resmi görevine son verildiği kendisine
iletilir. Bunun üzerine Mustafa Kemal PaĢa gece saat 22.50’de Harbiye Nezareti’ne
23.00’ten sonra da PadiĢah’a resmi göreviyle birlikte askerlikten de istifa ettiğine dair bir
telgraf çeker.115
Mustafa Kemal PaĢa’nın görevinden ayrıldığı gün Harbiye Nezareti Ordu MüfettiĢlerine ve
Kolordulara bir tamim yayınlayarak "hangi nâm ile olursa olsun hususi birtakım teĢkilat
kurulmasına ve halktan bu yolda mali ve bedeni istekte bulunulmasına askeri ve mülki
makamlarca asla fırsat verilmemesi” istenerek milli hareket, Ġtilaf Devletleri ile Ġstanbul
Hükümeti ittifakıyla boğulmaya çalıĢıldı.116
Ancak oluĢan milli heyecan, bu istekleri yerine getirmekten çok, ülkenin o günkü
Ģartlarında her türlü fedakarlığı göze alarak vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali için milli
teĢkilatları kurmaya ve bu teĢkilatların çabalarıyla alınan ortak karar doğrultusunda
harekete geçmeye çalıĢmaktaydı.
Kurtuluş Savaşı ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa
ĠĢgal güçleri ve Ġstanbul Hükümeti’nin baskıları sonucunda çok sevdiği askerlik
mesleğinden ayrılmak zorunda kalan Mustafa Kemal PaĢa, milletin sivil ferdi ve Milli
Mücadele’nin lideri olarak ülkenin kurtuluĢu için çalıĢmıĢtır. O, askerlik mesleğinden istifa
ettiği 8 Temmuz 1919’dan BaĢkumandanlık yasasının kabul edildiği 5 Ağustos 1921
tarihine kadar milli kuvvetlerin örgütlenmesinde, düzenli orduların kurulmasında, iç
ayaklanmaların bastırılmasında ve düĢmanla yapılan muharebelerde örgütleyici ve
yönlendirici bir rol oynamasına rağmen askeri harekâtta komutan olarak fiiilen ve resmen
görev almamıĢtır. Bu süre zarfında diğer arkadaĢlarını görevlendirmiĢ, askerî harekâtı ve
askerî hazırlıkları savaĢın amacına uygun olarak yönlendirmiĢ, Sakarya Meydan
Muharebesi’nden itibaren ise fiilen ve resmen baĢkomutanlığı devralmıĢ ve KurtuluĢ
SavaĢı’nın sonuna kadar hem harp yönetiminin hem de askerî harekât yönetiminin
sorumluluğunu aynı anda taĢımıĢtır.117
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 23
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Batı cephesinde çok üstün kuvvetlerle 10 Temmuz 1921’de baĢlayan Yunan saldırısı
baĢarıya ulaĢmıĢ, EskiĢehir düĢmüĢ, Ġsmet PaĢa, Türk ordusunun Alpu-Çifteler hattına
çekilmesini emretmiĢti. Yunanlıların Seyitgazi doğusundaki Kırgız dağını ele geçirmesi
üzerine Türk birlikleri daha geriye alınmıĢtı. 18 Temmuz’da Karacahisar’a nakledilmiĢ olan
Garp Cephesi’ne gelen Mustafa Kemal, duruma müdahale etmek mecburiyetini duymuĢ ve
cephe kumandanına orduyu Sakarya gerisine çekmek üzere EskiĢehir’in kuzey ve
güneyinde toplanması için talimat vermiĢti. SavaĢan iki ordu arasına nehri sokmak ve Türk
ordusuna derlenmek toplanmak için zaman kazandırmayı düĢünmüĢtü. Mustafa Kemal’in
yönlendirmesiyle Ġsmet PaĢa, geri çekilme emrini vermiĢ ve durumu Erkân-ı Harbiye-i
Umumiye Reisliği’ne vekâlet eden Fevzi PaĢa’ya da bildirmiĢti. Onun da onayı ile çekilme
baĢlamıĢ ve 25 Temmuz’a kadar Türk birlikleri Sakarya’nın doğusuna çekilmiĢlerdi.118
Türk ordusunun bu Ģekilde geri çekiliĢinin en büyük sakıncası EskiĢehir gibi stratejik
bakımdan önemli bir kenti ve birçok toprakları düĢmana bırakmaktan dolayı kamuoyunda
doğabilecek manevî sarsıntıydı. Mustafa Kemal’e göre bu sakıncalar, kısa zamanda elde
edilebilecek baĢarılı sonuçlarla kendiliğinden ortadan kalkacaktı. Askerliğin gereği,
kararsızlığa düĢmeden uygulamak gerekiyordu. O da bunu yapmıĢtı.
Onun tahmin ettiği manevî sakıncalar hemen kendini gösterdi. Ġlk tepkiler TBMM’den geldi.
Özellikle muhalifler, düĢman tehlikesinin Ankara yakınlarına gelmesi ile Mustafa Kemal’e
sert eleĢtiriler yöneltmeye baĢladılar. Mustafa Kemal’i ve kumandanları bu sonuçtan
sorumlu tutuyorlardı. Meclis’te heyecan ve hiddet son dereceyi bulmuĢtu. Milletvekilleri
arasında "Ordu nereye gidiyor? Millet nereye götürülüyor? Bu gidiĢatın elbette bir
sorumlusu vardır; O nerededir? Onu göremiyoruz. Bugünkü acıklı ve korkunç durumun asıl
sorumlusunu ordunun baĢında görmek isterdik.” Ģeklinde sesler yükseldiği gibi, son ümidin
de kaybolduğuna inananlar bile vardı.119
Mustafa Kemal’in ordunun baĢına geçmesini isteyen muhalif grup, bütün bu baĢarısızlıkları
ona yıkıp yıpratmak düĢüncesindeydi. Ona inanlar ise, ordunun baĢına geçtiği takdirde
bilgi ve tecrübesiyle ülkeyi kurtaracağını ileri sürüyorlardı. Bazı milletvekilleri de Mustafa
Kemal’in ordunun baĢına geçmesinin son ümidin de yitirilmiĢ olduğu inancını doğuracağını
ve kamuoyunda olumsuz etki yapacağını ileri sürüyorlardı. Ancak yapılan tartıĢmalarda
milletvekillerinin büyük çoğunluğu, Mustafa Kemal’in ordunun baĢına geçmesini son çare
ve son önlem olarak görüyorlardı.120
Meclisin bu görüĢü çabucak halk arasında da yayılmıĢtı. TartıĢmalar karĢısında Mustafa
Kemal’in sessiz kalması ve komutayı almak için bir giriĢimde bulunmaması, felaketin yakın
ve kesin olduğu inancını yaygınlaĢtırmıĢtı. Bunu anlar anlamaz kürsüye çıkan Mustafa
Kemal, 4 Ağustos 1921’de verdiği bir öneri ile baĢkomutanlığı kabul ettiğini bildirdi ve
beklenen yararların çabucak elde edilebilmesi için Meclis’in tüm yetkilerinin kendisine
verilmesini ve bunun üç ay gibi kısa bir süreyle sınırlandırılmasını istedi. Bu önergenin
okunmasından sonra tartıĢmalar "BaĢkumandan Vekili” mi yoksa "BaĢkumandan” mı
olması gerektiği üzerinde yoğunlaĢtı.
Mustafa Kemal, kiĢisel endiĢeler taĢıyanlara ve Meclis’in iĢ göremez hale düĢeceğinden
korkanlara teminat verdi. Ġstediği yetkileri temin edecek bir kanun tasarısı hazırladı. 5
Ağustos 1921’de yapılan oylama sonucunda "BaĢkumandanlık Kanunu” kabul edildi.
Böylece yaklaĢık bir yıl aradan sonra BaĢkumandan sıfatıyla bütün sorumluluğu üstlenerek
KurtuluĢ SavaĢı’nda askerî harekâtın kumandasını eline aldı.121
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 24
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Sakarya Meydan Muharebesi
Mustafa Kemal PaĢa, baĢkumandan olduktan sonra, birkaç gün Ankara’da çalıĢtı. ĠĢlerin
uyumlu yürümesi için gerekli çalıĢmaları yaptı. Vekâletler arasında koordinasyonu sağladı.
BaĢkumandanlık karargâhını kurdu. Ordunun insan ve taĢıt araçları bakımından kuvvetinin
arttırılması, giyecek ve yiyeceğinin sağlanması ve düzenlenmesi ile ilgili önlemleri almak
ve hazırlıkları yapmakla uğraĢtı. 7-8 Ağustos’ta "Tekalif-i Milliye Emirleri”ni yayınlayarak
memleket kaynaklarından ordunun yararlanmasını sağladı.122
Bu iĢleri düzenledikten sonra mevzileri dolaĢmak ve hazırlıkları yerinde görmek için
cepheye gitti (12 Ağustos 1921). Türk ordusunun yerleĢtiği cephede, ne Ģekilde ve
nerelerde karĢı koyacağını ve muhtemel muharebe sahalarını yerinde incelemek için
Ankara güneyinde ve Sakarya civarında bir gezi yaptı. Zihninde, muhtemel Yunan
taarruzunun ana hatlarını, düĢmanı nerede ve nasıl durdurabileceğini canlandırdı. Stratejik
öneme sahip gördüğü bir tepe üzerinde düĢmana karĢı uygulamayı düĢündüğü planı
tasarladığı sırada, sevinç telaĢıyla atına binerken düĢtü. Yerde bulunan irice bir taĢa
çarptığı için birkaç kaburga kemiği kırılmıĢtı. Ankara’ya dönerek muayene oldu. Doktorlar,
sağlığı açısından mutlaka yatması ve dinlenmesini söyledilerse de hayatını riske atarak
yirmi dört saat sonra tekrar cepheye gitti. Ayakta durmakta zorluk çektiği için Ankara’dan
bir trenden sökülerek getirilen bir koltukta savaĢı yönetti.123
Her bakımdan üstün olmalarına rağmen düĢman saflarında moral çöküntü her gün biraz
daha artarken Türk ordusu bir ölüm kalım savaĢına hazırlanıyor ve savaĢı kazanmaya
kararlı gözüküyordu. DüĢman ordusu insan ve silah sayısı bakımından Türk ordusuna göre
üç katı bir üstünlüğe sahip olduğu halde baĢkomutanından erine kadar herkes bu savaĢı
mutlaka kazanacaklarına dair bir inanca sahiptiler. Hareket üslerinden bu kadar uzaklaĢan
ve bu kadar açıklarda Türk ordusu gibi çetin bir rakip ile karĢılaĢacak olan Yunan
ordusunun baĢarısından Anadolu Ordusu BaĢkumandanlığı’nın bile tereddütleri vardı.
Uzayacak bir savaĢta, Bursa ve Ġzmir’den yola çıkarak 400-600 km’lik yolu aĢıp ikmal
yapmaları çok zordu.
24 Temmuz 1921’de Kral Konstantin baĢkanlığında BaĢbakan Konstantin Gunaris,
Savunma Bakanı Teotakis, Genelkurmay BaĢkanı Dusmanis, hükümetin askeri danıĢmanı
Stratikos ve Küçük Asya Ordusu Kumandanı’nın katılımıyla bir toplantı yapıldı. Bu
toplantıda Küçük Asya Ordusu Kumandanı Papulas’ın isteksizliğine rağmen Ankara’ya
kadar ilerlemeye karar verildi.124
Papulas, Türk ordusunun büyük bir bölümünün Sakarya’nın doğusuna çekildiğini
anlayamamıĢtı. Bu yüzden iki kolordusu ile Sakarya’nın kuzey ve güney kolları arasından,
diğer bir kolordusu ile de kuĢatıcı bir Ģekilde güneyden ilerlemeye karar verdi. Eğer Türk
ordusunun nehrin doğusuna geçtiği anlaĢılırsa ordu güneye kaydırılacaktı. 13 Ağustos
1921’de ilerlemeye baĢlayan Yunanlılar, on gün içinde Sakarya savunma hattına
dayandılar. 23 Ağustos’ta ilk çatıĢmalar baĢladı. 22 gün, 22 gece süren bu uzun, kanlı
ölüm kalım savaĢını Mustafa Kemal Ģöyle anlatmaktadır:
"DüĢman ordusunun cephemize yüklenerek sol kanadımızdan kuĢatacağı yargısına
varmıĢtık. Bu görüĢe dayanarak tam bir cesaretle gerekli tedbirleri aldırdım ve yapılacak
hazırlıkları yaptırdım. Olaylar görüĢümüzü doğruladı. DüĢman ordusu, 23 Ağustos 1921’de
ciddi olarak cephemize doğru ilerlemeye baĢladı ve taarruza geçti. Birçok kanlı, bunalımlı
safhalar ve dalgalar oldu. DüĢman ordusunun üstün grupları, savunma hattımızın birçok
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 25
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
parçalarını kırdılar. Bu ilerleyen düĢman birliklerinin karĢısına kuvvetlerimizi yetiĢtirdik.
Meydan muharebesi yüz kilometrelik cephe üzerinde oluyordu. Sol kanadımız, Ankara’nın
elli kilometre güneyine kadar çekilmiĢti. Ordumuzun yönü batıya iken güneye döndü.
Arkası Ankara’ya iken kuzeye çevrildi. Bunda hiçbir sakınca görmedik. Savunma
hatlarımız kısım kısım kırılıyordu. Fakat kırılan her kısmın yerine en yakın yerde hemen
yeni bir savunma hattı kuruluyordu. Savunma hattına çok ümit bağlamak ve onun
kırılmasıyla, ordunun büyüklüğü ölçüsünde çok gerilere çekilmek gerektiği teorisini
çürütmek için memleket savunmasını baĢka türlü ifade etmeyi ve bu ifademde direnerek
Ģiddet göstermeyi yararlı ve etkili buldum.
Dedim ki: Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatının her
karıĢ toprağı vatandaĢın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her
birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat büyük küçük her birlik, ilk durabildiği, noktada
yeniden düĢmana cephe kurup savaĢa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur
olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya
ve karĢı koymaya mecburdur.
ĠĢte ordumuzun her ferdi, bu sistem içinde her adımda en büyük fedakarlığı gösterecek ve
düĢmanın üstün kuvvetlerini yıpratıp yok ederek, sonunda onu, taarruza devam güç ve
kudretinden yoksun bir duruma getirdi.
Muharebe durumunun bu safhasını sezer sezmez hemen özellikle sağ kanadımızla
Sakarya Irmağı doğusunda düĢman ordusunun sol kanadına ve daha sonra cephenin
önemli yerlerinde karĢı taarruza geçtik. Yunan ordusu yenildi ve geri çekilmeye mecbur
oldu. 13 Eylül 1921 günü Sakarya Irmağı’nın doğusunda düĢman ordusundan eser
kalmadı. Böylece 23 Ağustos gününden 13 Eylül gününe kadar, bu günler de dahil olmak
üzere yirmi iki gün yirmi iki gece aralıksız devam eden büyük ve kanlı Sakarya Meydan
Muharebesi yeni Türk devletinin tarihine, dünya tarihinde pek az rastlanan büyük bir
meydan muharebesi örneği kaydetti.”125
Sakarya’nın doğusunda uygulanan askerî harekât, mevzi savunmasıdır. Bu tür harekâtta
önemli olan savunma arazisini, bilhassa ilk savunma hattını her durumda elde tutmaktır.
Mustafa Kemal PaĢa, bu sert savunma prensibini bir ölçüde yumuĢatmıĢ, fakat aynı
zamanda harekâttan beklenen amacı koruyan bir prensip geliĢtirerek uygulamıĢtır. Satıh
savunması anlayıĢıyla o zamana kadar tüm dünya ordularının uyguladıkları mevzilerde
veya hatlarda savunma kavramını tamamen değiĢtirmiĢtir. Bu daha farklı ve akılcı bir
mevzi savunmasıdır. Ona göre, savunma derinlikte adım adım yapılmalı, düĢman
derinlikte parça parça imha edilmeli, derinlik içinde adeta boğulmalıdır. Anadolu’nun
derinliğine savunmaya imkan veren coğrafi konumundan tarihte ilk defa Mustafa Kemal
PaĢa yararlanmıĢ, savunmanın derinlikte yapılmasının gerektiğini Sakarya Meydan
Muharebesi’ndeki uygulamasıyla göstermiĢtir.
Sakarya Muharebesi sonucunda askerî harekât yönü değiĢmiĢtir. Bu zafer, KurtuluĢ
SavaĢı’ndaki askerî harekât açısından olduğu gibi, tarihi perspektif içerisinde Türk
Milleti’nin süre gelen geri çekiliĢinin durdurulması ve tekrar ileriye yönelmesi sonucunu da
doğurmuĢtur.
Mustafa Kemal Paşa’ya Mareşallik Rütbesi ve Gazilik Unvanının Verilmesi
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 26
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
Sakarya Zaferi, bütün yurtta günlerce süren coĢkun sevinç gösterileriyle kutlandı. 14-15
Eylûl gecesi, Garp Cephesi Komutanı Ġsmet PaĢa ve Genelkurmay BaĢkanı Fevzi
PaĢa’nın, milletvekili sıfatıyla, Meclis BaĢkanlığı’na telgrafla gönderdikleri önergede,
zaferin kazanılmasındaki rolünden dolayı Mustafa Kemal PaĢa’ya "MareĢallik” rütbesi ile
"Gazilik” unvanının verilmesi teklif edildi.
Sunulan önergede, "Bizzat savaĢ meydanındaki tedbirleriyle âmil ve müessiri olmuĢ olan
BaĢkumandan Mustafa Kemal PaĢa hazretlerine, MüĢirlik rütbesi ve Gazilik unvanı
tevcihini teklif ve istirham ederiz. TBMM’nin bu teveccühünün milletimiz tarafından
doğrudan doğruya bütün orduya yönelmiĢ bir eseri takdir ve taltif olacağı kanatinde
bulunduğumuzu arz eyleriz” deniliyordu. Meclis üyelerinin büyük çoğunluğunun da aynı
arzuyu taĢıması üzerine 19 Eylül günü kabul edilen bir yasa ile Türk milletinin bir Ģükranı
olarak MareĢallik rütbesi ile Gazilik unvanı verildi.126
Mustafa Kemal PaĢa’ya TBMM’ce verilen MareĢallik, askerlik mesleğinde alınabilecek en
yüksek rütbedir. Dünya ordularında genel uygulama, mareĢal rütbesinin meydan
muharebesi kazanan komutanlara yasal yollardan verilmesi Ģeklindedir. Nitekim Sakarya
Meydan Muharebesi’nden sonra Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak’a, Büyük Millet Meclisi
tarafından yasa ile verilmiĢtir.
Gazilik ise Türk toplumunda Ģehitlikten sonra gelen en yüce unvan ve mertebedir. DüĢman
yapılan savaĢtan yaralı veya yara almadan zafer kazanmıĢ olarak dönenlere gazi denilir.
Mustafa Kemal PaĢa’ya gazi unvanının verilmesi sebebi, Sakarya Meydan Muharebesi’ni
kazanan komutan olmasıdır. Dünyada bir çok lider, kendi kendilerine askerî rütbe verip
üniforma giyerlerken, Mustafa Kemal PaĢa, askerî üniformayı yalnız taĢımayı hak ettiği
yasal sürelerde giymiĢ, yasalara aykırı bir Ģekilde ne bir rütbe taĢımıĢ, ne de bir makam
iĢgal etmiĢtir. O, daima ve her alanda meĢruiyeti esas almıĢ, örnek bir asker ve devlet
adamı olarak devlet düzenine saygı göstermiĢtir.
Sad Planı
Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk Ġstiklâl SavaĢı’nın akıĢını değiĢtiren büyük bir zafer
kazanılmasına rağmen kuĢkusuz Yunan kuvvetlerinin tamamen ezilmesi veya imhası söz
konusu değildi. DüĢman kuvvetlerinin önemli bir bölümü Sakarya’nın batısına geçmiĢti.
DüĢmanın yenildiği 13 Eylül günü, gece saat 22.00’de yayınlanan emirde Ģöyle
deniliyordu:
"Tamamen Sakarya batısına atılan düĢmanın nehrin batısında mukavemet edip
etmeyeceği henüz Ģüphelidir. Ordunun görevi, durmasına ve düzenlemesine meydan
vermeyecek suretle düĢman ordusunu bütün kuvvetiyle duraklamadan takip etmektir.”
Amaç, Yunan ordusunu takip edip imha etmekti. Oysa zaten sınırlı imkanlara sahip olan
Türk ordusu elindeki tüm vasıtaları kullanarak baĢarılı olmuĢtu. Son gün Türk toplarının
sesinin fazla çıkmamasının sebebi, mermilerinin tükenmek üzere oluĢu idi. Takip vasıtaları
ise çok eksikti. Özellikle arada Sakarya gibi geçilmesi zor büyük bir nehrin bulunması,
takip harekâtını doğal olarak zorlaĢtırıyordu. Yunanlılar tüm köprüleri imha etmiĢlerdi.
Sayılı geçit noktalarından yalnız süvari ve çok güçlükle bir kısım piyadeler geçebiliyordu.
Köprü kurmak için malzeme bulunmadığından, çok basit imkanlarla ve süratle, uygun
yerlerde köprüler inĢa etmek gerekiyordu.127
Mustafa Kemal, 13 Eylül günü emirle 14/15 Eylül 1921 gece yarısından itibaren bütün ülke
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 27
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
genelinde seferberlik ilan etti. Yenilen düĢmanı Anadolu içerisinde son ferdine kadar imha
etmek için ilan edilen seferberlikte hedeflenen gayeye eriĢinceye kadar silah altına alımlar
yapılacaktı. Nitekim bu emir istikametinde yapılan askere alınanların katılımıyla Türk
ordusunun mevcudu 20 Eylül’de 97.524’e yükselmiĢti. Büyük gayretlerle mevcudu artırılan
ordunun beslenip elde bulundurulması ve iyice donatılması Sakarya Meydan
Muharebelerinde ortaya çıkan büyük bir sorundu.128
Sakarya’dan sonra yapılan takip harekâtının küçük askerî birliklerce yapıldığı için istenilen
sonucu vermemesi, TBMM’de eleĢtirilere yol açmıĢtı. Ordunun durumu ve eleĢtirileri
dikkate alan Mustafa Kemal PaĢa, kesin sonuçlu bir taarruz üzerinde ısrarla duruyordu.
Sonbaharda yapılacak bir taarruzun hazırlığına giriĢildi. Fakat bu kadar kısa süre
içerisinde gerekli silah, cephane ve araçların sağlanması mümkün değildi. Sayısı yüz bine
yaklaĢan orduyu cepheye sürmek, yeterince cephane temin etmek, düĢmanla aradaki
makinalı tüfenk dengesini sağlamak, süvariler için at, kılıç, yem temin etmek, yaralılar için
cephe gerilerinde hastaneler kurmak, Sakarya Meydan Muharebesi’nde Ģehit olan 1389
subayın yerlerini dolduracak subay ve kumandan bulmak lazımdı. Her Ģeye rağmen
sonbahar taarruzu için gerekli plan hazırlandı ve gizlilik sağlamak için "SAD” adı verildi.
Bazı yeni askerî birlikler cepheye getirildi. Ali Ġhsan PaĢa cepheye gelerek karargâhını
Bolvadin’de kurdu. Garp Cephesi Kumandanı’nın kanaatine göre "SAD” planının
uygulanabilmesi için en az bir aylık zamana ihtiyaç vardır. Bir aylık süre zarfında birinci
ordu, Çay-Sandıklı-Dinar bölgesinde toplandı. Birinci Ordu Karargahı Çay’a, cephe
karargahı da AkĢehir’e taĢındı. Bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra cephede inceleme
yapan Mustafa Kemal PaĢa, ihtiyaçların yarısının dahi tamamlanamadığını gördükten
sonra taarruzu ilkbahara bırakmaya karar verdi.129
Hazırlık Devresi ve Büyük Taarruz
Taarruz bahara ertelenmekle birlikte hemen taarruz edilecekmiĢ gibi hazırlıklara devam
ediliyordu. Garp Cephesi Kumandanlığı, iki ordu Ģeklinde örgütlendirildi. Sakallı Nureddin
PaĢa’nın kumanda ettiği 1. Ordu, Akarçay’ın güney batısında, küçük bağlı birlikleriyle de
Menderes Irmağı boyunca uzanan bölgede bulunuyordu. Yakup ġevki PaĢa’nın
kumandasındaki II. Ordu ise Akarçay’ın kuzeyinde yer alıyordu. Orduların özellikle küçük
rütbeli subaylara çok ihtiyacı vardı. Ankara Zabit Namzetleri Talimgâh’ından yetiĢenler,
Ġstanbul’dan gelenler ve Birinci Dünya SavaĢı’nda esir olup kurtulduktan sonra
memleketlerine dönen tecrübeli yedek subaylar derhal ordu saflarına alınarak subay
ihtiyacı giderilmeye çalıĢılıyordu. Ordunun er ihtiyacı ise 1899, 1900, 1901 hemen askere
alınmasıyla tamamlanmıĢtı. Tümenlerin mevcutları 7000-9000 kiĢiye çıkarılmıĢtı. Ankara
ve Adana’daki bazı birlikler, devlet dairelerinde ve diğer kuruluĢlarda çalıĢanların
azaltılmasıyla sağlanan askerler, yeni kurulan 16. Tümen ile Kocaeli’de bulunan 17.
Tümen Batı Cephesi’ne sevk edildi. DüĢmana taarruz için Batı Cephesi’nde toplanan asker
sayısı ilk defa iki yüz bine yaklaĢıyordu.130
Ġnsan sayısının yeter görülmesine karĢılık askerlerin giyimleri iyi değildi. Elbiseler Ġtalya,
Fransa ve yurt içinden sağlanıyordu. Taarruz etmesi planlanan kalabalık bir ordunun silah,
cephane, araç ve gereçlerinin yeterli ve bol olması lazımdı. O günün Ģartlarında bunları
temin etmek oldukça güçtü. Aslında Ġstanbul’da iĢgal kuvvetlerinin denetimindeki
depolarda Türk ordusunun ihtiyacı olan her türlü silah, cephane ve gereç bulunuyordu.
Üstelik bunlar Türk milletinin malı idi. Ancak, iĢgal güçlerinin koruması altında bulunan bu
depolardaki askerî malzemeden yararlanmak imkansız denecek derecede zordu. Bu
zorluklara rağmen Ġstanbul’da değiĢik isimler altında kurulan bir takım kuruluĢlar,
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 28
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
depolardan kaçırdıkları veya baĢka yollardan ele geçirdikleri silah, cephane ve savaĢ
gereçlerini gizlice Anadolu’ya yollamaya devam ediyorlardı. Büyük Taarruz öncesinde bu
yolla cepheye ulaĢtırılan silah, cephane ve gereçlerin sayısı oldukça önemli bir yekun
tutuyordu. Türk milleti, tüm zorluklar ve imkansızlıklar karĢısında ümidini yitirmiyor, bütün
engelleri aĢmak için mucizevi iĢler yapıyordu. EskiĢehir’de demiryolu atölyesinde çalıĢan
Ahmet ustanın elinde, kamaları söküldüğü için bir çelik yığını haline gelmiĢ Türk topları, en
ilkel aletler kullanılarak yapılan kamalar sayesinde çalıĢır hale geliyordu. Yine atölyelerde
bir topun mermisi diğer bir topa uyarlı duruma getirilebiliyordu. Yerli imalathaneler
sayesinde ordunun kasatura, bomba, mermi ve kılıç eksikleri giderilebilir duruma gelmiĢti,
Diğer silah, araç ve gereçler ise Ġtalya ve Fransa’dan alınıyordu.131
Bir taraftan da ordunun eğitimine özel bir önem veriliyordu. SavaĢ tecrübelerine
dayanılarak hazırlanan eserler, talimnâmeler birliklere dağıtılıyordu. Eğitim amaçlı geziler,
konferanslar, savaĢ oyunları ve tatbikâtlar düzenlendi.132
Mustafa Kemal PaĢa, ordunun her bakımdan taarruza hazır hale gelmesi için büyük bir
çaba harcarken diğer taraftan da Meclis’te muhaliflere karĢı mücadele ediyordu. Muhalif
milletvekillerinin iddialarına göre, Türk ordusu savunma yapar, taarruz yapamazdı. Bu
durumda diplomasi yolunu kullanıp barıĢ istemeyen Mustafa Kemal PaĢa’yı suçluyorlardı.
31 Ekim 1921’e muhalif milletvekillerinin karĢı olmalarına rağmen kabul edilen bir kanunla
BaĢkumandanlık yetkisi üç ay daha uzatıldı. BaĢkumandanın Ankara’da ikamet etmesi, 4
Ocak 1922 tarihli Meclis oturumunda muhaliflerin tenkit konusu oldu. Mustafa Kemal PaĢa,
BaĢkumandanlığı’n ve Genelkurmay BaĢkanlığı’nın uygun gördüğü için Ankara’yı karargâh
olarak seçtiğini, burada görevlerini iyi bir Ģekilde yaptıklarını, gerektiğinde ne zaman,
nereye gideceğini kendisinin takdir edeceğini söyledi. Ona muhalif olanlar olumsuz
propagandadan geri durmuyorlardı. Meclis içinde, kamuoyunda ve hatta orduda ülkenin
meçhul bir akibete sürüklendiği kanaatini yaratmaya çalıĢıyorlardı. Bu olumsuzluklara
rağmen 4 ġubat 1922’de Meclis’te yapılan oylama sonucunda BaĢkumandanlık görev ve
yetkileri ikinci defa üç ay daha uzatıldı. 4 Mart 1922 günü cepheyi teftiĢ etmek üzere
Ankara’dan ayrılacağı sırada Meclis’te yapılan gizli oturumda yaptığı konuĢmada ordunun
neden henüz taarruza geçmediğini Ģöyle açıkladı:
"Ordumuzun kararı taarruzdur. Ama bu taarruzu erteliyoruz. Sebebi, hazırlığımızı iyice
tamamlamak için biraz daha zaman gerekmektedir. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle
yapılacak taaarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür. BekleyiĢimizi, taarruz
kararından vazgeçtiğimiz veya bunu baĢarmaktan ümidimizi kestiğimiz Ģeklinde anlamak
ve yorumlamak yersizdir”.133
1922 yılı Mayıs ayı baĢlarında Meclis’e Gazi Mustafa Kemal PaĢa’nın BaĢkumandanlık
görev ve yetkilerinin süresinin üç ay daha uzatılması hakkında kanun tasarısı
sunulduğunda, kendisi hasta ve yatağa düĢmüĢtü. Onun yokluğundan yararlanan muhalif
milletvekilleri diğerlerini de etkileyerek oyların dağılmasına sebep oldular. 5 Mayıs günü
yapılan oylama sonucunda kanun tasarısı kabul edilmedi. Oylama sonucu açıklandığı
andan itibaren Türk ordusu kumandansız kalmıĢtı. Ortaya çıkan bu sonuç karĢısında
Genelkurmay BaĢkanı ve Bakanlar Kurulu da istifa etmeyi düĢündü. Bu istifalar, ülkeyi
içinden çıkılamaz derin bir buhrana sürükleyebilirdi. Sonucu öğrenen Gazi Mustafa Kemal
PaĢa, 6 Mayıs’ta yapılacak gizli oturumda Meclis’e açıklamalar yapacağını duyurdu.
Meclisin gizli oturumunda söz alarak, milletvekillerine hitaben yaptığı konuĢmada
"BaĢkomutanlık iki gündür belirsiz bir durumda ve boĢluktadır. ġu dakikada ordu
komutansızdır. Eğer ben orduya komuta etmekte devam ediyorsam, kanunsuz olarak
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 29
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
komuta ediyorum. Mecliste beliren oy sonuçlarına göre, hemen komutadan el çekmek
isterdim. BaĢkomutanlığımın sona erdiğini hükümete bildirdim. Fakat, önlenmesi imkansız
bir felakete meydan vermeme mecburiyeti ile karĢı karĢıya geldim. DüĢman karĢısında
bulunan ordumuz baĢsız bırakılamazdı. Bunun için bırakamadım, bırakamam ve
bırakmıyacağım” dedi. Uzun tartıĢmalardan sonra yapılan oylama sonucunda TBMM 11
red, 15 çekimsere karĢı 177 oyla üç ay daha BaĢkumandanlık görev ve yetki süresini
dördüncü defa uzattı.134
Hazırlıkları sürdürülen taarruzun planı üzerinde de çalıĢmalar sürdürülüyordu. Planın
esası, 1921 sonbaharında hazırlanan "SAD” planı idi. Cephenin durumuna göre üzerinde
bazı tadilâtlar yapıldı. UĢak’a kadar olan taarruz cephesi daraltılarak Afyon ile Ahırdağı
arasından, taarruza geçilmesi kararlaĢtırıldı. Ordunun tümen sayısı on ikiye çıkarıldı.
Yunan ordusunun, yedek kolordularını cephenin ortasına almasıyla planın uygulanması
daha da kolaylaĢmıĢtı.135
Gazi Mustafa Kemal PaĢa, aylardır süre gelen askerî hazırlıkların tamamlanmak üzere
olduğunu görünce taarruz için kararını vermiĢti. 16 Haziran 1922’de Ġzmit-Adapazarı
istikametine yapacağı seyahat vesilesiyle Ankara’dan ayrılırken, taarruz kararını, yalnız
Genelkurmay BaĢkanı Fevzi (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı Ġsmet (Ġnönü) ve Milli
Savunma Bakanı Kazım (Özalp) PaĢalara söyledi. Bu görüĢmede onlara taarruz için
gerekli son hazırlıkların süratle tamamlanmasını emretti. Taarruzun gizlilik prensibe son
derece dikkat eden Mustafa Kemal PaĢa, cepheyi her denetlemeye gidiĢinde düĢmanı
olan ve kamuoyundan, planlanan askerî harekâtı gizlemek için vesileler kullandı. 27/28
Temmuz 1922 günü gecesi AkĢehir’de yapılan toplantıda, taarruz için tüm hazırlıkların
tamamlanması kararlaĢtırıldı. Bir gün sonraki toplantıda Gazi Mustafa Kemal PaĢa,
komutanlara genel taarruzla ilgili düĢüncelerini anlattı. Ankara’ya döndükten sonra 4
Ağustos günü, taarruz kararını hükümete duyurdu. 21 Ağustos 1922’de ajanslar Gazi’nin
Çankaya’da bir çay ziyafeti vereceğini duyurdular. Oysa o, Ankara’dan ayrılmıĢ; 20
Ağustos günü AkĢehir’e Batı Cephesi’ne gelmiĢ ve 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı için
düĢmana taarruz için emrini vermiĢti. 20/21 Ağustos gecesi son bir kez harita üzerinde
harekâtın nasıl yapılacağını komutanlara anlatmıĢtı.136
Taarruzu Ģiar edinen büyük Komutan Gazi Mustafa Kemal PaĢa, kuvvetlerin kesin sonuç
yerinde toplanması üzerinde özellikle duruyordu. "Yarım hazırlıkla taarruz etmektense hiç
taarruz etmemek daha iyidir.” düĢüncesini savunan Mustafa Kemal, Sakarya Zaferi’nden
sonra kesin sonuçlu bir taarruz için bir yıla yakın bir süre beklemiĢ, ancak 26 Ağustos
sabahı iki piyade tümeni ve iki piyade alayı karĢısına on bir piyade, üç süvari tümeni
toplamıĢ; böylece harp tarihinin en büyük sıklet merkezini tesis etmiĢtir.137
Aylardır hazırlığı yapılan Türk taarruzu, 26 Ağustos sabah saat 5.30’da Türk topçusunun
ateĢiyle baĢladı. 26/27 Ağustos günlerinde düĢmanın Karahisar’ın güneyinde elli ve
doğusunda yirmi- otuz kilometre uzunluğundaki müstahkem cepheleri düĢürüldü. Mağlup
olan düĢman ordusunun bütün kuvvetleri, 30 Ağustos’a kadar geçen süre içerisinde
kuĢatıldı. 30 Ağustos’ta yapılan ve adına "BaĢkumandan Meydan Muharebesi” denilen
savaĢ sonucunda düĢmanın ana kuvvetleri imha edildi ve çok sayıda esir alındı. DüĢman
ordusunun BaĢkomutanı General Trikopis de esirler arasındaydı. Tasarlanan sonuç, beĢ
gün gibi kısa bir süre içinde alınmıĢtı. 31 Ağustos 1922 günü, Yunan kuvvetleri canlarını
kurtarmak için Ġzmir’e doğrul çekilmeye çalıĢıyorlardı. Bu durum karĢısında Gazi Mustafa
Kemal PaĢa, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. Ġleri!” emrini verdi. Onun, bu tarihi emri ile
Türk milletinin tarihinde bir dönüm noktasına gelinmiĢtir. 15 Mayıs 1919’da Anadolu’yu
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 30
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
iĢgale baĢlayan Yunanlılar, Türk topraklarından on dört günde sürüldüler. Zafer ıĢıklarının
parıldamaya baĢladığı bu dönemde taarruz, sonucun alınacağı son dakikaya kadar tüm
Ģiddeti ile devam etmeliydi.
Takip harekâtı, Gazi Mustafa Kemal PaĢa’nın gözetimi altında ve bazı önemsiz
çarpıĢmalarla Türk ordusu lehine geliĢiyordu. Ordularla iĢbirliği yaparak ilerleyen süvari
kuvvetlerinin önleyici ve kuĢatıcı hareketleriyle Yunan ordusu kalıntıları, hiçbir önemli
harekete yeltenemeden 7 Eylül akĢamına kadar Batı Anadolu’ya doğru düzensiz Ģekilde
devam ettiler. ĠĢgal altındaki yerleĢim birimleri birer birer kurtarılırken Yunan ordusu geçtiği
her yeri yakıyordu. Hızlı ilerleyiĢini sürdüren Türk Ordusu, 9 Eylül 1922 günü Ġzmir’e girdi.
Muzaffer Kumandan Mustafa Kemal PaĢa, Belkahve’ye gelerek Bornova-Tepecik yönünde
Türk kuvvetlerinin Ġzmir’e giriĢlerini, buradan izledi; Türk bayrağının Kadifekale’ye çekiliĢini
ve son düĢman kalıntılarının Ġzmir’i terketmekte olduklarını dürbünle Belkahve’de
seyrederken Ġsmet PaĢa’ya "PaĢam Anadolu seferi yüzaklığı ile sona ermiĢtir. Bundan
sonra baĢka iĢlerimize bakarız.” dedi.138
Her bakımdan üstün durumda olan Yunan ordusuna karĢı kazanılan baĢarı askerî bir
dehanın ürünü idi. Zira Sakarya’nın batısına çekilen düĢman, geniĢ ve son derece önemli
stratejik bir harekât alanına yerleĢmiĢti. Bu alan, her çeĢit savaĢ hareketlerine elveriĢli
bulunuyordu. ġimdi de düĢman asıl savunma grubu yardımıyla bu alanı Türk birliklerine
kapamıĢtı.
Böyle bir harekât alanında bulunan bir ordu, tüm Batı Anadolu’yu elinde tutar; Kocaeli
yarımadasına, Ġstanbul Boğazı’na Marmara’ya, Çanakkale ve Trakya’ya kadar her türlü
etkide bulunabilirdi. Türk ordusu, bu harekât alanı içindeki düĢmanı ancak bozguna uğratır
ve imha ederse ülke toprakları kurtarılabilirdi.
Türk ordusunun genel zâfiyeti, taarruz stratejisini manevra ve baskın gibi iki önemli etkene
dayandırmayı zorunlu kılıyordu. Bu sebeple, Mustafa Kemal PaĢa, planlama aĢamasında
bilhassa hareket serbestliği üstünde durmuĢtu. Bu yaklaĢım, savaĢ idaresini, kuĢatıcı
tarzda ve serbest harekât stratejisi içinde gerçekleĢtirme imkanı vermiĢtir. Böylece
taarruzun durması ve cephenin bir savunma hattına dönüĢmesi ihtimali ortadan
kaldırılmıĢtır. Büyük taarruzda arazi birliklerde doldurulmadan, özellikle ileriye yığılmaktan
kaçınılarak ve derinlemesine kademeyle serbestlik sağlanmıĢtır.
Büyük taarruz, askerî stratejisi açısından, gelecek için örnek alınacak bir çok sonuçlar
sağlamıĢtır. Bir kıskaç harekâtının tüm özelliklerini görmek mümkündür. 22 Ağustos’ta
taarruz baĢladığında Türk ordusunun hedefi, Yunan ordusunun güney kanadını
parçalayarak kuĢatıcı bir zafer kazanmaktı. Bunun için tek bir vuruĢta iĢi bitirebilmek
gerekiyordu. Taarruz süresince düĢünülen ve planlanan her Ģey gerçekleĢtirilmiĢtir.
Gazi Mustafa Kemal PaĢa, Birinci Dünya SavaĢı’nın en çok uygulanan "mevzi savaĢı”
anlayıĢını, Afyon’da kısa sürede yıkmıĢ; modern stratejinin yaratıcısı ve uygulayıcısı
olmuĢtur. Böylece o, askerlik tarihinde "yıldırım harbi” adı verilen yeni bir dönemi baĢlatan
komutan olmuĢtur.
Yunan ordusunun Afyon’da bulunan mevzii, modern tahkimatın imkanlarıyla hazırlanmıĢtı.
Ancak Mustafa Kemal’in ordusu, zapt edilemez denilen bu mevzii, birkaç saat içinde
parçalama baĢarısını göstererek stratejide "hareket harbi” kavramına yeni boyutlar
kazandırmıĢtır. Bu uygulama ile, motorlu taĢıta sahip olunmadan da yıldırım harbi
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 31
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
yapılabileceğini askerî kuramcılara ispat etmiĢtir.
Son Görev: Boğazlara Doğru İleri Harekat
Anadolu toprakları, Yunan kuvvetlerinden temizlendikten sonra sıra Boğazların ve Doğu
Trakya’nın kurtarılmasına gelmiĢti. Büyük ölçüde amacına ulaĢan Mustafa Kemal PaĢa,
büyük devletlerle bir çatıĢmaya giriĢmeden bu bölgeleri ele geçirmek amacı ile ilgililere
gerekli emirleri vermiĢti. Ġtalyan ve Fransızların savaĢmak niyetleri olmadığı Çanakkale’den
19 Eylül’de çekildiklerinde az çok anlaĢılmıĢtı. Ġlerleyen Türk birlikleri karĢısında Ġngilizler
de savaĢa girmekten çekiniyorlardı.
Boğazlar bölgesinde Türk ve Ġngiliz birlikleri arasında çatıĢma ihtimalinin artması üzerine
19 Eylül’de Ġzmir’e gelen General Pelle’nin savaĢın sürebileceğine dair uyarıları karĢısında
kararlılığını sürdüren Mustafa Kemal PaĢa, Yunanlıları Edirne’ye kadar takip edeceklerini
açık açık belirtti. Bu sırada savaĢı devam ettirmek isteyen Ġngiltere BaĢbakanı Liloyd
George, müttefikleri ve dominyonlarından umduğu desteği bulamadığı için sonuçsuz
kalmıĢtı. 3 Ekim’de taraflar arasında Mudanya’da ateĢkes görüĢmeleri baĢladı.
28 Eylül günü Boğazlara doğru ilerleyiĢini sürdüren Türk birliklerine Gazi Mustafa Kemal
PaĢa, bulundukları son hatta durmaları emrini verdi. Bu emrin sebebi, 20-23 Eylül günleri
Paris’te toplanan müttefiklerin barıĢ yollarını aramak üzere Franklin Bouillon’u Anadolu’ya
gitmek üzere görevlendirmiĢ olmalarıydı. 28 Eylül günü Ġzmir’de Mustafa Kemal ile
görüĢen Fransız temsilci, Edirne dahil Meriç’ten itibaren bütün Doğu Trakya’nın Türkiye’ye
verileceğini bildirmiĢti. Ancak Mudanya Konferansı görüĢmeleri baĢladığında müttefik
delegelerin verilen bu sözlere uygun hareket etmemeleri üzerine Mustafa Kemal PaĢa, 6
Ekim günü akĢam saatlerinde Türk birliklerine ilerleme emri verdi. Ġzmit yönünde ilerleyen
Türk kuvvetleri 3 Ekim’de Derince’ye kadar girerken, diğer Türk birlikleri ise Ġzmit- Sapanca
ve Kandıra’ya ulaĢtı. Müttefiklerin 7 Ekim günü Doğu Trakya’nın Türklere verilmesi kararını
bildirmeleri üzerine mütareke görüĢmeleri hızlandı ve 11 Ekim 1922 günü mütareke metni
imzalandı.139
Türk tarihinin en büyük zaferini kazanarak milletini esaret zincirinden kurtaran Gazi
Mustafa Kemal PaĢa, 2 Ekim günü Ankara’ya döndü. Halk, kurtarıcısını sevinç gözyaĢları
ve çoĢkun gösterilerle karĢıladı. Ġstasyondan TBMM binasına kadar küçük büyük bütün
Ankara halkı, yolun iki tarafını da doldurmuĢtu. Büyük kumandan, kendisini karĢılayanların
arasından onları selamlayarak Meclis’e kadar yürüdü. TBMM’de bir kutlama ve kabul
töreni yapıldı; bunu büyük bir askerî geçit töreni izledi.140
Uyguladığı stratejiler, dahiyane icraatları ve parlak zaferleri ile tarihin unutulmaz simaları
arasındaki yerini alan Gazi Mustafa Kemal PaĢa’nın baĢkumandanlık görevi, 29 Ekim
1923’te CumhurbaĢkanı seçilmesi üzerine sona erdi.
Prof. Dr. İsrafil KURTCEPHE
Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Alıntı Kaynağı: Türkler Ansiklopedisi, Cilt: 16 Sayfa: 442-466
Dipnotlar:
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 32
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
1. Ord. Prof. Enver Ziya Karal, "Atatürk’ün Asker KiĢiliği”, Revue Internationel d’Histoire Militaire No: 50,
Genelkurmay, Basımevi, Ankara 1982, s. 97; Suat Ġlhan, Atatürk ve Askerlik, A.K.D.T.Y.K. Atatürk
Kültür Merkezi Atatürkçü DüĢünce, Ankara 1992, s. 946; Nurset Baycan, Atatürk ve Askerlik Sanatı,
Genelkurmay Basımevi, Ankara 1998, s. 7.
2. Uluğ Ġğdemir, Atatürk’ün YaĢamı, 1881-1918, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988, c. I, S. 4 Ali
Güler, Atatürk, Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ankara 1999, s. 97-98; Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk
Hayatı ve Eseri I., Ankara 1997, s. 8.
3. F. R. Unat, "Atatürk’ün Öğrenim Hayatı ve YetiĢtiği Devrin Milli Eğitim Sistemi”, Türk Tarih Kurumu
Konferansları, c. I., Ankara 1964, s. 83; Kara Harp Okulu ArĢivi, 1311 Tarihli Not Defteri.
4. 4. D. V. Mikusch, Gazi Mustafa Kemal, Avrupa ile Asya Arasındaki Adam, Ġstanbul 1981, s. 28; A.
Güler, a.g.e., s. 106-107; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 5.
5. A. F. Cebesoy, Sınıf ArkadaĢım Atatürk, Okul ve Genç Subaylık Anıları, Ġstanbul 1967, s. 17.
6. L. Kingross, Atatürk Bir Milletin Yeniden DoğuĢu, Ġstanbul 1966, s. 35.
7. A. F. Cebesoy, a.g.e., s. 19.
8. K. H. O. ArĢivi, 1314 Tarihli Not Defteri; Celal Erikan, Komutan Atatürk, Ankara 1972, s. 72.
9. K. H. O. ArĢivi, Künye Defteri, No: 21; Ġ. Kurtcephe-M. Balcıoğlu, Kara Harp Okulu Tarihi, Ankara
1991, s. 126-127.
10. BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Ġrade Dahiliye, No: 70340.
11. Jehuda Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, Çev. Fahri Çeliker, Ankara 1985, s. 44¬45.
12. BOA, ĠDH, No: 36898; Wallch, a.g.e., s. 54.
13. A. E. Yalman, "Büyük Millet Meclisi Reisi MüĢir Gazi Mustafa Kemal PaĢa Hazretleri’nin Tarihçe-yi
Hayatı”, Vakit Gazatesi, 10 Kanunusani 1338; Ġğdemir, a.g.e., s. 5.
14. Tahsin Ünal, "Harp Okulu Tarihi ve Mustafa Kemal”, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 25, Kasım 1964, s.
40.
15. Kara Harp Okulu ArĢivi, 21-A Numaralı Not Kayıt Defteri.
16. Kara Harp Okulu ArĢivi, 22 Numaralı Not Kayıt Defteri.
17. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 6; A. Güler, a.g.e., s. 127-153
18. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 6.
19. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ArĢivi, Atatürk’ün Özlük Dosyası; A. Güler, a.g.e., s. 138
20. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 8; Y. H. Bayur, a.g.e., s. 12-13, Atatürk 1 Vatan ve Hürriyet, Derleyen: Muhterem
Erenli, 1981, s. 46-47; D. V. Mikusch, a.g.e., s. 45-46.
21. Askeri Yönüyle Atatürk, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt BaĢkanlığı Atatürk Serisi
Yayınları, Seri No: 14, Ankara 1981, s. 8-9.
22. Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri,
Genelkurmay Basımevi, Ankara 1989, s. 1; Y. H. Bayur, a.g.e., 22-23.
23. Fahri Belen, Atatürk’ün Askeri KiĢiliği, Ġstanbul 1963, s. 52.
24. Ġsrafil Kurtcephe, Türk-Ġtalyan ĠliĢkileri (1911-1916), Ankara 1995, s. 22-23, Rachel Simon, "Mustafa
Kemal’in Libya’yı Ġlk Ziyareti”, Belleten 46 (1980), s. 84; Afet Ġnan, "Atatürk’ü Dinledim: Trablusgarp’ta
Hürriyete KarĢı Ġsyan”, Belleten, C. 8, no: 31, (1944), s. 65-66.
25. Ġ. Kurtcephe, a.g.e., s. 23-24; R. Simon, a.g.m., s. 95; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 13-14.
26. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 15-16; Seyit Kemal Karaalioğlu, Resimlerde Atatürk, Hayatı, Ġlkeleri, Devrimleri,
Ġstanbul 1984, s. 35-36: F. Belen, a.g.e., s. 53.
27. Ġslam Ansiklopedisi, Atatürk Maddesi, s. 724; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 16-17; F. Belen, a.g.e., s. 53; Celal
Erikan, Komutan Atatürk, Ankara 1972, s. 59.
28. Behiç Erkin, “Atatürk’ün Selanik’teki Askerlik Hayatına Ait Hatıralar”, Atatürk ve O Günlerden
Seçmeler, Tertipleyen: Besim Özgen, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, Ġstanbul 1975, s. 49-
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 33
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
50; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 16-17.
29. Afet Ġnan, Atatürk’ün Askerliğe Dair Eserleri, Ankara 1959, s. 8-9.
30. Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 722; F. Belen, a.g.e., s. 53-54.
31. A. Ġnan, a.g.e., 12-14.
32. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 30-31
33. Uluğ Ġğdemir, Yılların Ġçinden, Ankara 1976, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 121
34. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 48; Uluğ Ġğdemir, Atatürk’ün YaĢamı, I. Cilt, s. 22; Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m.,
s. 724.
35. Ġ. Kurtcephe, a.g.e., s. 69; ATASE ArĢivi, Klasör: 6, Dosya: 28, Fihrist:
5.
36. ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya H-1, Fihrist: 1/9
37. Rachel Simon, Libya Between Ottomanism And Nationalism, The Ottoman Involvement in Libya
During the War Ġtaly (1911-1919), Berlin 1987, s. 110 vd.
38. ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya: 106, Fihrist: 26.
39. ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya H-1, Fihrist: 1/60.
40. ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya; 106. Fihrist: 26/1.
41. ATASE ArĢivi, Klasör: 49, Dosya: 231, Fihrist: 1.
42. ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, fihrist: 5-12.
43. ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, Fihrist: 12
44. ATASE ArĢivi, Klasör: 61, Dosya: 294, Fihrist: 8
45. CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, ArĢiv No: 1-6, Bs. 2, Dolap No: 1, Kutu: 1/1
46. ATASE ArĢivi, Klasör: 58, Dosya: 157, Fihrist: 20
47. ATASE ArĢivi, Klasör: 36, Dosya: 166, Fihrist: 1-55-56
48. ATASE ArĢivi, Klasör: 60, Dosya: 286, Fihrist: 1-11
49. Ġ. Revol, “1911-1912 Türk-Ġtalyan Harbi”, Askeri Mecmua, 1 Eylül 1990, Sayı: 58, c. II, s. 15-21.
50. Ġ. Kurtcephe, a.g.e., s. 215-223.
51. ATASE ArĢivi, Klasör: 46, Dosya: 216, Fihrist: 3, 3-1, 5-15.
52. Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 722; C. Erikan, a.g.e., 106-107; Y. H. Bayur, a.g.e., 52-53; U. Ġğdemir,
a.g.e., Suat Ġlhan, Atatürk ve Askerlik, Ankara 1990, s. 45-46.
53. Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, s. 2;
Askeri Yönüyle Atatürk, s. 18-19.
54. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 58; F. Belen, a.g.e, s. 54-55, Ġslam Ansiklopedisi, s. 722.
55. A. Ġnan, a.g.e., s. 19
56. Ali Ġhsan Sabis, Harp Hatıralarım, Ankara 1951, c. I, s. 19
57. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 61-62; C. Erikan, a.g.e., s. 108; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 34; Hüseyin Kabasakal,
“Mustafa Kemal Sofya AtaĢeliğinde” Genelkurmay, Atatürk Haftası Armağanı, 10 Kasım 1982, Ankara
1982, s. 71-84.
58. CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, A 111-7, Dosya: 18, Fihrist: 86/1.
59. ATASE ArĢivi, Klasör: 270, Sabahattin Selek, Ġsmet Ġnönü, Hatıralarım, Ġstanbul 1969, s. 214
60. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 68-69; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 34-35; C. Erikan, a.g.e., s. 114-115.
61. Naci Kasım, Türkün Altın Kitabı, Gazi’nin Hayatı, Ġstanbul 1961, s. 28-30; Turhan Feyzioğlu, Ana
Çizgileriyle Atatürk’ün Hayatı ve Eseri (Kronoloji), “Atatürk Yolu, Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1995, s. 306.
62. Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 723; M. Özsoy, a.g.m., s. 93
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 34
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
63. ATASE ArĢivi, Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı Harp Ceridesi, No: 6/1666, Klasör: 4669,
Dosya: H-13, Fihrist: 1-2
64. Uluğ Ġğdemir, Atatürk’ün Anafartalar Muharebeleri Raporu, TTK yayını, Ankara 1943, s. 6¬7.
65. C. Erikan, a.g.e., s. 120
66. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 9.
67. Necati Ökse, "Bir Kahramanlık Destanı ile Bir Asalet Örneği”, Genelkurmay, Atatürk Haftası
Armağanı, 10 Kasım 1981, Ankara 1981, s. 39-40
68. RuĢen EĢref, Mustafa Kemal Çanakkale’yi Anlatıyor, 1981, s. 13-15.
69. R. EĢref, a.g.e., s. 17-18; Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi; C. V., Ġkinci kitap, Anfibi Harekât,
Genelkurmay Harp Tarihi BaĢkanlığı Yayını, Ankara 1978, s. 110.
70. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 79.
71. Cihat Akçakayalıoğlu, Atatürk, Komutan, Ġnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Genelkurmay
BaĢkanlığı Yayınları, Ankara 1988, s. 35-42.
72. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 73
73. C. Ekiran, a.g.e., s. 138-182.
74. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 96.
75. C. Erikan, a.g.e., s. 186-189; Y. H. Bayur, a.g.e., 107-108, F. Belen, a.g.e., s. 58
76. Askeri Yönüyle Atatürk, s. 45-46; ġükrü Tezer, Atatürk’ün Hatira Defteri, TTK Yayınları, Ankara 1999,
s. 51-52.
77. N. Kasım, a.g.e., s. 44.
78. Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, s. 3; C.
Akçakalıoğlu, a.g.e., s. 73.
79. F. Belen, a.g.e., s. 79; S. Ġlhan, a.g.e., s. 58.
80. Raporların metni için bakınız: Y. H. Bayur, a.g.e., s. 122-133.
81. N. Kasım, a.g.e., s. 45-46.
82. Falih Fıfkı Atay, Çankaya, Ġstanbul 1980, s. 104; Semih Yalçın-Ali Güler, Atatürk, Hayatı, DüĢünceleri
ve KiĢiliği, Ankara 2000, s. 147-148.
83. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 102-117.
84. F. R. Atay, a.g.e., s. 105-106.
85. N. Kasım, a.g.e., s. 60 vd.; Y. H. Bayur, a.g.e., s. 121-122.
86. F. Belen, a.g.e., s. 61-62.
87. S. Ġlhan, a.g.e., s. 62-63; Askerî Yönüyle Atatürk, s. 50.
88. Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 66-67.
89. Sedat Doğruer, Yıldırımın Akibeti, Askeri Matbaa, Ġstanbul 1917, s. 260-270; Ayrıca Bkz: Y. H. Bayur,
"Mustafa Kemal’in Falkenhaynla ÇatıĢmasıyla Ġlgili Bir Raporu”, Belleten, c. XX, sayı: 80’den Ayrı
Basım, Ankara 1956.
90. S. Ġlhan, a.g.e., 63-64; Fahri Belen, Birinci Cihan Harbi’nde Türk Harbi, Ankara 1957, c. 5, s. 108 vd.
91. "Gazi PaĢa’nın Hatırat Sayfaları”, Hakimiyet Gazetesi, 14 Mart-12 Nisan 1926, Sayı: 26.
92. Türk Ġstiklâl Harbi I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikâtı, Harp Dairesi Yayını, Ankara 1962, s. 53-62.
93. Yenigün, nr. 71, 14 Kasım 1918’den aktaran Ali Ġhsan Gencer-Sabahattin Özel, Türk Ġnkılap Tarihi,
Der Yay., Ġstanbul-1996, s. 104.
94. ġevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Remzi Kitabevi, Ġstanbul-1987, c. 1, s. 341-343, Gotthard
Jaeschke, Türk KurtuluĢ SavaĢı Kronolojisi, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, TTK Yay., Ankara-1989,
c. 1, s. 28.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 35
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
95. Sina AkĢin, Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cem Yay., Ġstanbul-1983, c. 1, s. 85.
96. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, M. E. B. Yay., Ġstanbul-1991, c. 1, s. 75.
97. AkĢin, a.g.e, s. 85, Rauf Orbay’ın Hatıraları, Yakın Tarihimiz, c. II, s. 370.
98. Aydemir, a.g.e., c. 1, s. 355. Ahmet Ġzzet PaĢa (Furgaç), Feryadım II, Ġstanbul-1993, s. 278, Kazım
Karabekir, PaĢaların HesaplaĢması, Ġstanbul-1992, s. 31-32
99. GeniĢ bilgi için bkz. Ahmet Ġzzet PaĢa, a.g.e, s. 278, s. 50, Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Bana
Anlattıkları, Sel Yay., Ġstanbul-1995, s. 62-63, Rauf Orbay’ın Hatıraları, c. 1, s. 52.
100. Salih Tunç, ĠĢgal Döneminde Ġstanbul Basını (1918/1922), BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul Üni.
Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, Ġstanbul-1999, s. 56-76.
101. Minber hakkında bkz. Fethi Tevetoğlu, "Atatürk’le Okyar’ın Çıkardıkları Gazete Minber” Atatürk
AraĢtırma Merkezi Dergisi, c. 4, Yıl-1988, S. 13, s. 183-193, Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam (Haz.
Cemal Kutay), Tercüman Yay. Ġst-1980, s. 267-269, Atay, Çankaya, BateĢ Yay. Ġst-1980, s. 156-157.
102. Rauf Bey’in Hatıraları, a.g.e, c. II., s. 370, Atay, a.g.e, s. 84-85.
103. Sabahattin Özel, “Mondros’tan Samsun’a Atatürk”, Ġst. Üni. Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü
Yıllığı-X, Yıl-1999, s. 206
104. Ali Fuat Türkgeldi, Görüp-ĠĢittiklerim, TTK Yay., Ank. -1987, s. 167.
105. Sabahattin Özel, a.g.m., s. 208.
106. Özel, a.g.m., s. 212-213, Ayrıca bkz. Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), c. 1, Ank1981, Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, Ġst-1983, s. 40-41, Rauf Orbay’ın Hatıraları, c. II, s.
402-404.
107. Tayyib Gökbilgin, Milli Mücadele BaĢlarken, I. Kitap, s. 80.
108. Konu hakkında bkz. Atay, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, s. 118-125, Rauf Orbay’ın Hatıraları, a.g.e, c.
III, s. 17, T. B. M. M. Z. C., c. 1, s. 10.
109. Gökbilgin, a.g.e, I. Kitap, s. 85, Nutuk-Söylev,
TTK Yay. Ank-1986, c. 1, s. 31-32.
110. Hüsnü Himmetoğlu, KurtuluĢ SavaĢı’nda Ġstanbul ve Yardımları, Ġst-1975, c. 1, s. 232, TBMM Z. C.,
c. 1, s. 10.
111. Rauf Orbay’ın Hatıraları, a.g.e, c. III, s. 19.
112. Aynı yer.
113. Jaeschke, a.g.e, s. 45, Gökbilgin, a.g.e, s. 44, Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri (1911-1921), s. 41.
114. Türkgeldi, a.g.e, s. 230, Jaeschke, a.g.e, s. 46.
115. Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, s. 48-52.
116. H. T. V. D. Yıl-1952, S. 2, Vesika-34.
117. Askerî hayatını incelediğimiz bu çalıĢmada, askerlikten istifa ettiği ve askerî harekâtın yönetiminde
fiili bir görev almadığı için Mustafa Kemal’in hayatının 9 Temmuz 1919-4 Ağustos 1921 tarihleri
arasındaki kesiti ele alınmamıĢtır.
118. Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep Korkmaz,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1999, s. 412413.
119. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c. IV, 1. b., Milli Eğitim Bak. Yayını, Ankara 1978,
s. 94-99.
120. TBMM Gizli Celse Zabıtları, c. II, TBMM Basımevi, Ankara 1980, s. 101-103, 110-111,
121. Nutuk, s. 414, 417; Ünsal Yavuz, Atatürk Ġmparatorluktan Milli Devlete, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1999, s. 72-73; Mine Erol, Mustafa Kemal PaĢa’nın BaĢkumandanlık Meselesi (Yusuf Kemal
TengirĢenk’in Ağzından), A. Ü. D. T. C. F. Tarih AraĢtırmaları Enstitüsü, Tarih AraĢtırmaları Dergisi
1967, C. V, Sayı: 8-9, Ankara 1970, s. 439-441.
122. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 36
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
123. Süleyman Külçe, MareĢal F. Çakmak, Ġstanbul 1953, c. IV, M. E. B. Yayınları, Ġstanbul 1991, s. 108109.
124. General Papulas’ın Hatırâtı, Çeviri: Ġbrahim Halil, Ġstanbul 1927, s. 67.
125. Kemal Atatürk, Nutuk, s. 419-420.
126. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, c. 12 s. 262; Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 58, Belge: 1325.
127. Orgeneral Kâzım Özalp, Milli Mücadele 1919-1922 I, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1998, s.
216-217; Alptekin Müderrisoğlu, Sakarya 2, Yapı ve Kredi Bankası Yayını, Ġstanbul 1982, s. 295;
Ayrıca bkz. Türk Ġstiklâl Harbi, c. 2, 6. Kısım, 1. Kitap, s. 51.
128. Sabahattin Selek, Anadolu Ġhtilali, s. 683.
129. Türk Ġstiklal Harbi, c. 2, G. kısım, I. Kitap, s. 63.
130. Türk Ġstiklâl Harbi, c. 2, 6. Kısım, 1. Kitap, s. 13; Ayrıca Bkz. S. Tansel, a.g.e., C. IV, s. 143-144.
131. S. Tansel, a.g.e., s. 143-146.
132. C. Erikan, a.g.e., s. 759-760; Türk Ġstiklâl Harbi, C. 2. 6. Kısım, 1. Kitap, s. 140-142.
133. Kemal Atatürk, Nutuk, s. 427-431.
134. Kemal Atatürk, Nutuk, s. 447-448.
135. Türk Ġstiklâl Harbi, C. 2, 6. Kasım, 2. Kitap, s. 16.
136. C. Akçakkayalıoğlu, a.g.e., s. 386-341; s. Tansel, a.g.e., 158-160.
137. Tuğgeneral Halil ġimĢek, Atatürk’ün Asker KiĢiliği, Harp Akademileri Komutanlığı Yayını, Ġstanbul
1998, s. 16
138. GeniĢ bilgi için bkz., Türk Ġstiklâl Harbi Batı Cephesi, c. 2, 6. Kısım, 2. ve 3. Kitap; K. Özalp, a.g.e., s.
233-236
139. GeniĢ bilgi için bkz., Türk Ġstiklâl Harbi, c. 2, 6. Kısım, 4. Kitap, Harp Tarihi Dairesi Resmî Yayını,
Ankara 1969, s. 76-77.
140. ġevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal (1922-1938), Remzi Kitabevi, Ġstanbul 1973, s.
27-28.
Arşiv Belgeleri
 Kara Harp Okulu ArĢivi, 1311 Tarihli Not Defteri.
 Kara Harp Okulu ArĢivi, 1314 Tarihli Not Defteri Kara Harp Okulu ArĢivi, Künye Defteri, No: 21.
 BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Ġrade Dahiliye, No: 70340.
 BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Ġrade Dahiliye, No: 36898.
 Kara Harp Okulu ArĢivi, 21-A Numaralı Not Kayıt Defteri.
 Kara Harp Okulu ArĢivi 22 Numaralı Not Kayıt Defteri.
 Kara Kuvvetleri Komutanlığı ArĢivi, Atatürk’ün Özlük Dosyası,
 ATASE ArĢivi, Klasör: 36, Dosya: 166, Fihrist: 1-55-56.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 60, Dosya: 286, Fihrist: 1-11.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, Fihrist: 5-12.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, Fihrist: 12.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 61, Dosya: 294, Fihrist: 8.
 CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, ArĢiv No: 1-b, Bs-2, Dolap No: 1, Kutu: 1/1.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 58, Dosya: 157, Fihrist: 20.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya: 106, Fihrist: 26.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 37
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
 ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya: H-1, Fihrist: 1/60.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya: 106, Fihrist: 26/1.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 49, Dosya: 231, Fihrist: 1.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya: H-1, Fihrist: 1/9.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 6, Dosya: 28, Fihrist: 5.
 CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, A III-7, Dosya: 18, Fihrist: 86/1.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 270.
 ATASE ArĢivi, Klasör: 46, Dosya: 216, Fihrist: 3, 3-1, 5-15
 ATASE ArĢivi, Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı, Harp Ceridesi, No: 6/1666, Klasör: 4669,
Dosya: H-13, F: 1-2.
 TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. II., TBMM Basımevi, Ankara, 1980.
 TBMM Zabıt Ceridesi, C. 12,
 TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1.
 AraĢtırma Eserleri, Hatırat ve Makaleler
 AHMET Ġzzet PaĢa (Furgaç); Feryadım II, Ġstanbul, 1993.
 AKÇAKAYALIOĞLU, Cihat; Atatürk, Komutan, Ġnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Genelkurmay
BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 1998.
 AKġĠN, Sina; Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cem yayınları, Ġstanbul, 1983.
 ARSAN, Nimet; Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV (1917-1938), Ankara, 1964.
 Askeri Yönüyle Atatürk, Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt BaĢkanlığı, Atatürk Serisi
Yayınları, Seri No: 14, Ankara 1981.
 ATATÜRK, Mustafa Kemal; Nutuk 1919-1927, (Hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep Korkmaz), Atatürk,
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk AraĢtırma Merkezi yayınları, Ankara, 1999.
 Atatürk 1 Vatan ve Hürriyet, (Derleyen: Muhterem Erenli), Yapı Kredi Bankası Yayınları Ġstanbul, 1981
 “Atatürk”, Ġslam Ansiklopedisi, C. 1, M. E. B. Basımevi, Ġstanbul, 1993.
 Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, (1911-1921).
 ATAY, Falih Rıfkı; Çankaya, Ġstanbul, 1980.
 ATAY, Falih Rıfkı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Sel Yayıncılık, Ġstanbul, 1995.
 AYDEMĠR ġevket Süreyya; Tek Adam Mustafa Kemal (1922-1938), Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1973.
 BAYCAN, Nusret; Atatürk ve Askerlik Sanatı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1998.
 BAYUR, Yusuf Hikmet; Atatürk Hayatı ve Eseri I, Ankara, 1997.
 BAYUR, Yusuf Hikmet, “Mustafa Kemal’in Falkeynhayn’la ÇatıĢmasıyla Ġlgili Bir Raporu” Belleten, C.
XX., S. 80’den Ayrı Basım, Ankara, 1956.
 BELEN, Fahri, Atatürk’ün Askeri KiĢiliği, Ġstanbul, 1963.
 BELEN, Fahri, Birinci Cihan Harbi’nde Türk Harbi, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1957.
 BIYIKLIOĞLU, Tevfik, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), C. I, Ankara, 1981.
 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi; C. V., Ġkinci Kitap, Genel Kurmay Harp Tarihi BaĢkanlığı,
Yayınları, Ankara, 1978.
 CEBESOY, Ali Fuat; Sınıf ArkadaĢım Atatürk, Okul ve Genç Subaylık Anıları, Ġstanbul, 1967.
 CEBESOY, Ali Fuat, Siyasi Hatıralar, Ġstanbul, 1956.
 CEBESOY, Ali Fuat, Milli Mücadele Hatıraları, Ġstanbul, 1983.
 DOĞRUER, Sedat; Yıldırımın Akibeti, Askeri Matbaa, Ġstanbul, 1927.
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 38
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
 ERĠKAN, Celal, Komutan Atatürk, ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1972.
 ERKĠN, Behiç; “Atatürk’ün Selanik’teki Askeri Hayatına Ait Hatıralar”, Atatürk ve O Günlerden
Seçmeler, (Derleyen: Besim Özgen), Harp Akademileri Komutanlığı yayınları, Ġstanbul, 1975.
 EROL, Mine; "Mustafa Kemal PaĢa’nın BaĢkumandanlık Meselesi” (Yusuf Kemal TengirĢenk’in
Ağzından), A. Ü. D. T. C. F. Tarih AraĢtırmaları Enstitüsü, Tarih AraĢtırmaları Dergisi 1967, C. V., S. 89, Ankara, 1970.
 EġREF, RuĢen; Mustafa Kemal Çanakkale’yi Anlatıyor, Akbank Yayınları, 1981.
 FEYZĠOĞLU, Turhan; "Anaçizgileriyle Atatürk’ün Hayatı ve Eseri (Kronoloji)”, Atatürk Yolu, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek kurumu Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1995.
 "Gazi PaĢa’nın Hatırat Sayfaları”, Hakimiyet Gazetesi, 14 Mart-12 Nisan 1926, S. 26.
 GENCER, Ali Ġhsan-Selahattin Özel, Türk Ġnkılap Tarihi, Der Yayınları, Ġstanbul, 1996.
 General Populas’ın Hatıratı, (Çev: Ġbrahim Halil), Ġstanbul, 1927.
 GÖKBĠLGĠN, Tayyib, Milli Mücadele BaĢlarken, I. Kitap., Türkiye ĠĢ Bankası Yayınları, Ankara, 1959.
 GÜLER, Ali; Atatürk Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ankara, 1999.
 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 58, Belge: 1325.
 HĠMMETOĞLU; Hüsnü, KurtuluĢ SavaĢı’nda Ġstanbul ve Yardımları, C. I., Ġstanbul, 1975. ĠĞDEMĠR,
Uluğ; Atatürk’ün YaĢamı, 1881, 1918, C. I, TTK Yayınları, Ankara, 1988.
 HĠMMETOĞLU; Hüsnü, Yılların Ġçinden, TTK Yayınları, Ankara, 1976.
 HĠMMETOĞLU; Hüsnü, Atatürk’ün Anafartalar Muharebeleri, TTK Yayınları, Ankara, 1943.
 ĠLHAN, Suat; "Atatürk ve Askerlik” A. K. D. T. Y. K., Atatürk Kültür Merkezi, Atatürkçü DüĢünce,
Ankara 1992.
 ĠNAN, Afet; Atatürk’ün Askerliğe Dair Eserleri, Ankara, 1959.
 ĠNAN, Afet, "Atatürk’ü Dinledim: Trablusgarp’ta Hürriyete KarĢı Ġsyan”, Belleten, C. 8, no: 31, (1944),;
 JAESCHKE, Gotthord; Türk KurtuluĢ SavaĢı Kronolojisi Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, TTK
Yayınları, Ankara, 1989.
 KABASAKAL, Hüseyin; "Mustafa Kemal Sofya Askeri AtaĢeliğine”, Genelkurmay Atatürk Haftası
Armağanı, 10 Kasım 1982, Ankara, 1982.
 KARAALĠOĞLU, Seyyit Kemal; Resimlerle Atatürk, Hayatı, Ġlkeleri, Devrimleri, Ġstanbul, 1984.
 KARABEKĠR, Kazım; PaĢaların HesaplaĢması, Ġstanbul, 1992
 KARAL, Enver Ziya; “Atatürk’ün Askeri KiĢiliği”, Revue Internationel d’Histoire Militaire, No: 50, Genel
Kurmay Basımevi, Ankara 1982.
 KASIM, Naci; Türkün Altın Kitabı, Gazi’nin Hayatı, Ġstanbul, 1928.
 KINROSS, Lord; Atatürk Bir Milletin Yeniden DoğuĢu, Ġstanbul, 1966.
 KOCATÜRK, Utkan; Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, TTK Yayınları, Ankara, 1998.
 KURTCEPHE, Ġsrafil, Türk-Ġtalyan ĠliĢkileri (1911-1916), Ankara, 1995.
 KURTCEPHE, Ġsrafil, Mustafa BALCIOĞLU, Kara Harp Okulu Tarihi, Kara Harp Okulu Tarihi Yayınları,
Ankara, 1991.
 KÜLÇE, Süleyman; MareĢal Fevzi Çakmak, C. I., Ġstanbul, 1953.
 MIKUSCH, D. V.; Gazi Mustafa Kemal, Avrupa ile Asya Arasındaki Adam, Ġstanbul, 1981.
 MÜDERRĠSOĞLU, Alptekin; Sakarya 2, Yapı Kredi Bankası Yayınları, Ġstanbul, 1982.
 OKYAR, Fethi; Üç Devirde Bir Adam, (Haz: Cemal Kutay), Tercüman Yay. Ġst-1980,
 ÖKSE, Necati; “Bir Kahramanlık Destanı Ġle Bir Asalet Örneği”, Genelkurmay Atatürk Haftası
Armağanı, 10 Kasım 1981,
 ÖZALP, Orgeneral Kazım; Milli Mücadele I 1919-1922, TTK Yayınları, Ankara, 1998
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 39
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI
 ÖZEL, Salahattin; “Mondros’tan Samsun’a Atatürk”, Ġstanbul Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap
Tarihi Enstitüsü Yıllığı, 1999.
 Rauf Orbay’ın Hatıraları, Yakın Tarihimiz, C. II,
 REVAL, Ġ; “1911-1912 Türk-Ġtalyan Harbi”, Askeri Mecmua, Ankara, 1 Eylül 1940
 SABĠS, Ali Ġhsan, Harp Hatıralarım, C. 1., Ankara
 SELEK, Sabahattin; Ġsmet Ġnönü, Hatıralarım, Ġstanbul, 1969.
 SELEK, Sabahattin, Anadolu Ġhtilali, C. II., KastaĢ A. ġ. Yayınları, Ġstanbul, 1987
 SĠMON, Rachel; “Mustafa Kemal’in Libya’yı ilk Ziyareti” Belleten, C. 8, No: 31, 1944.
 SĠMON, Rachel, Libya Between Ottomanism And Nationalism, The Ottoman Involvement, Libya
During The War Italy (1911-1919), Berlin, 1987.
 ġĠMġEK, Tuğgeneral Halil; Atatürk’ün Asker KiĢiliği, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, Ġstanbul,
1998.
 TANSEL, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. IV., M. E. B. Yayınları, Ġstanbul, 1991.
 TEVETOĞLU, Fethi; “Atatürk’le Okyar’ın Çıkardıkları Gazete Minber”, Atatürk AraĢtırma Merkezi
Dergisi, C. IV., S. 13, 1988.
 TEZER, ġükrü; Atatürk’ün Hatıra Defteri, TTK Yayınları, Ankara, 1999.
 TUNÇ, Salih, ĠĢgal Döneminde Ġstanbul Basını (1918-1922), BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul
Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, Ġstanbul, 1999.
 Türk Ġstiklal Harbi Batı Cephesi; C. II., 6. Kısım, 1., 2. Ve 3. Kitap., Genelkurmay BaĢkanlığı Harp
Tarihi Dairesi, Resmi Yayınları, Seri No: 1, Ankara, 1968.
 TÜRKGELDĠ, Ali Fuat; Görüp ĠĢittiklerim, TTK Yayınları, Ankara, 1987.
 Türk Ġstiklal Harbi; C. II., 6. Kısım, 1. Kitap, Genelkurmay BaĢkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Resmi
Yayınları, Seri No: 1, Ankara, 1968.
 Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genel
Kurmay Basımevi, Ankara, 1989.
 UNAT, Faik ReĢit; Atatürk’ün Öğrenim Hayatı ve yetiĢtiği Devrin Milli Eğitim Sistemi, C. I., TTK
Konferansları, Ankara, 1964.
 ÜNAL, Tahsin; “Harp Okulu Tarihi ve Mustafa Kemal”, Türk Kültürü Dergisi, S. 25, Kasım 1964.
 WALLACH, Jehuda; Bir Askeri Yardımın Anatomisi, (Çev: Fahri Çeliker), Genelkurmay Basımevi,
Ankara, 1985.
 YALMAN, Ahmet Emin; “Büyük Millet Meclisi Reisi MüĢir Gazi Mustafa Kemal PaĢa Hazretlerinin
Tarihçe-yi Hayatı”, Vakit Gazetesi, 10 Kanun-i Sani 1338.
 YALÇIN, Semih, Ali GÜLER; Atatürk Hayatı, DüĢünceleri ve Askeri KiĢiliği, Ankara, 2000.
 YAVUZ, Ünsal; Atatürk Ġmparatorluktan Milli Devlete, TTK Yayınları, Ankara, 1999
Türkçülerin Kavşıt Yeri
http://www.Altayli.Net
Sayfa No: 40
Download