haftalık bülten haftalık bülten 4 Haziran 2012 Geçen haftanın özeti Asimetrik zorunlu karşılıklar daha da asimetrik hale geldi. Piyasa beklentisine paralel olarak MB gerek %5.75 olan bir haftalık repo faizinde gerekse sırasıyla %5 ve %11.5 olan gecelik borçlanma ve borç verme faizlerinde değişikliğine gitmedi. Ayrıca faiz koridorunun efektif üst sınırı olan piyasa yapıcılar için borç verme oranı da %11’de tutuldu. Para Politikası Kurulu (PPK) TL yükümlülükler için tutulması gereken zorunlu karşılıkların döviz olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınırı %40’tan %45’e yükseltti. Ancak getirilen bu %5’lik ek dilim uygulanırken TL zorunlu karşılıklar 1.4 katsayısı ile çarpılacak. Diğer bir ifadeyle, her 1 TL tutarındaki zorunlu karşılık için, bankalar 1.4 TL tutarında dolar ya da euro tutmak zorunda olacaklar. Bu değişiklik - zorunlu karşılığın ek %5’lik kısmını döviz cinsinden tutmanın maliyeti, ilk %40’lık kısmı döviz cinsinden tutmanın maliyetine göre daha yüksek olacağından - TL yükümlülükler için tutulması gereken zorunlu karşılıkların TL veya döviz olarak tutulması arasındaki maliyet farkını azaltacaktır. TL ve döviz cinsinden fonlama maliyetlerinin mevcut seviyelerini göz önünde bulundurduğumuzda, yine de bankaların bu ek %5’lik olanağı kullanmalarının mantıklı olduğunu düşünüyoruz. Bununla beraber, bu olanaktan asıl yararı sağlayacak tarafın - zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tutulmasında sağlanan bu ek imkanın bankacılık sistemi tarafından mevcut oranlarda kullanılmaya devam etmesi halinde piyasaya 2.8 milyar TL likidite sağlama karşılığında döviz rezervlerini 2.1 milyar dolar (TL cinsi karşılığı: 3.8 milyar TL) arttıracak olan MB olduğunu düşünüyoruz. Basın duyurusunun tonuna ilişkin olarak, Nisan’daki duyurudaki yüksek petrol fiyatlarına yapılan atfın kaldırılması dışında, PPK’nın ekonomik aktivite ve yeniden dengelenmeye ilişkin değerlendirmelerinde herhangi bir değişikliğe gitmediğini görüyoruz. Kurul %6.5 olan yıl sonu enflasyon projeksiyonunu koruduğunu ifade ediyor. Ancak Kurul, enflasyonun Mayıs’ta kayda değer düşüş göstermesi beklenmesine rağmen dördüncü çeyreğe kadar hedefin belirgin şekilde üzerinde seyredeceğini göz önüne alarak, fiyatlama davranışındaki bozulmayı önlemek adına mevcut sıkı politika duruşunun korunmasını gerektirdiğinin altını çiziyor. Bu çerçevede, Başkan Erdem Başçı’nın daha önce ek sıkılaştırmanın günlük olarak uygulanabileceğine ilişkin açıklamasının da işaret ettiği gibi, gerektiği takdirde daha kısa süreli ek parasal sıkılaştırmaya başvurulabileceği belirtildi. Yılın son çeyreğinde enflasyon belirgin bir düşüş kaydedene kadar Merkez Bankası’nın kuru destekleyerek enflasyon beklentilerindeki bozulmayı önlemeye odaklanmayı sürdüreceğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda MB’nin istisnai gün uygulamalarına daha sık başvuracağı ve İnan Demir +(90) 212 318 5087 [email protected] Başak Karaaslan +(90) 212 318 5086 [email protected] haftalık bülten normal günlerde bile TL likiditesini sıkı tutmaya devam edeceği görüşündeyiz. Euro Bölgesi borç krizinin derinleşmesi durumunda ise, MB’nin politika duruşunun finansal istikrarı korumaya yöneleceğini ve böyle bir durumda daha düşük faizle daha fazla TL likidite imkanı verilebileceği düşünüyoruz. Ancak, henüz böyle bir noktada değiliz ve mevcut durumda MB’nin güçlü TL’den destek alarak enflasyonist baskıları sınırlamaya odaklamayı sürdüreceği görüşündeyiz. Nisan ayında dış ticaret açığı beklentilerin altında. Aylık dış ticaret açığı Nisan ayında 6.6 milyar dolar oldu. Geçen senenin aynı ayına göre %27 daralmaya işaret eden bu rakam, 7.4 milyar dolar seviyesindeki tahminimizin ve 7.3 milyar dolar olan piyasa beklentisinin altında yer alıyor. Tahminimizle gerçekleşme arasındaki farkın temel sebebi ihracat tarafı oluşturuyor. TÜİK verisiyle TİM’in yayımladığı öncü ihracat verileri arasındaki farkın 1.2 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Bu durum, ihracatın TÜİK verisine göre yıllık %7 artarken, TİM verisine göre %3 daraldığı anlamına geliyor. Mevsimsellikten ve takvim etkisinden arındırıldığında, Mart ayında 7.9 milyar dolar olan aylık dış ticaret açığının 7 milyar dolara gerilediğini görüyoruz. Ancak, aylık serinin oldukça dalgalı seyrettiğini dikkate alarak 3-aylık hareketli ortalamaya baktığımızda sadece 53.5’lik gerilemeyle Şubat değerine döndüğünü görüyoruz. Aylık dış ticaret açığının 7.3 milyar dolar seviyesinde istikrar kazandığına işaret eden bu durum, yıllık yaklaşık 60 milyar dolarlık cari açık rakamıyla uyum arz ediyor. İthalatın geçen senenin aynı ayına göre %8 daraldığını, enerji ithalatının etkisi arındırıldığında, bu düşüşün %13.2 olacağını görüyoruz. İç talepteki yavaşlamanın bir göstergesi olarak, tüketim ve yatırım malları ithalatındaki yıllık gerilemenin Nisan’da hızlanırken, tüketim malları ithalatı %23 (Mart 2009’dan bu yana en sert düşüş) ve yatırım malı ithalatı %16 (Ekim 2009’dan bu yana en sert düşüş) geriledi. Sonuç olarak, 12-aylık birikimli enerji-dışı dış ticaret açığı daralmaya devam ederek 48.6 milyar dolar (Mart: 51.6 milyar dolar) olurken, Ekim 2010’dan bu yana ilk defa enerji açığının altına geriledi. Nisan ayı dış ticaret dengesi verilerinin ardından, dış dengede yüklü düzeltmelerin geride kaldığı ancak baz etkisinin desteğiyle önümüzdeki aylarda 12-aylık birikimli açığın daralmaya devam edeceği yönündeki görüşümüzü koruyoruz. Bununla birlikte, mevcut durumda küresel ekonominin durumunun önem arz ettiği ve küresel büyümenin olumsuza dönme ihtimalinin yükseldiğini görüyoruz. Küresel görünümün kötüleşmesi durumunda, dış finansman ihtiyacının bağlayıcılığı ve emtia fiyatlarındaki olası düşüşünün Türkiye’nin dış dengesinde ilave belirgin düzeltmeye yol açacağı görüşündeyiz. Ancak, henüz ana senaryomuz küresel görünümün kötüleşmesi yönünde değil ve Euro Bölgesi borç krizi kaynaklı aşağı yönlü riskleri öngörmekle birlikte, yılsonu cari açık tahminimizi 63 milyar dolar seviyesinde korumaya devam ediyoruz. Merkez Bankası 2012’nin ilk Finansal İstikrar Raporu’nu yayımladı. Rapor’da kredi büyümesinin finansal istikrar açısından makul seviyelerde olduğu, büyümenin temel olarak firma kredilerinden kaynaklanırken tüketici kredilerinin daha sınırlı artış gösterdiği belirtiliyor. MB ayrıca, bankacılık sektöründe kredilerin tahsili gecikmiş alacaklara dönüşüm oranının tarihi düşük seviyesini koruduğunun altını çiziyor. haftalık bülten Diğer taraftan Finansal İstikrar Raporu, firmalar kesiminin açık döviz pozisyonunu önemli bir risk unsuru olarak ortaya koyuyor. Ancak, firmaların borçluluğunda 2010 – 2011 yıllarındaki hızlı artışın durmuş olması, yurt dışı kaynaklı borçların payının 2012’de yatay seyretmesi ve döviz ile borçlanan sektörlerin genelde düzenli döviz gelirinin olduğu ve borçlanmaların büyük ölçüde yüksek nakit teminatlar karşılığında yapılması olumlu gelişmeler olarak sıralanıyor. Bu açıdan, gerek borçların çevrilmesi gerek kur hareketlerine olan duyarlılığın sınırlı olduğu ifade ediliyor. Bu doğrultuda, TBMM’de ele alınan tasarıda yer alan, banka ve finansal kuruluşlar dışındaki şirketlerin faiz giderlerinin %10’una kadar kısmını gider olarak yazamayacakları hükmünün, aşırı borçlanmayı sınırlandırarak finansal istikrara katkı yapacağı bekleniyor. Hanehalkı tasarrufuları tarafında, düşen tasarruf oranına dikkat çeken Rapor, bireysel emeklilik reformu gibi hanehalkı tasarruflarını destekleyici politikaların öneminin altını çiziyor. MB, bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranını Temmuz 2012’den itibaren Basel II’ye geçiş gerçekleşse dahi yasal sınırın rahatlıkla üzerinde seyredeceğini öngörüyor. Ayrıca MB, uyum çalışmaları devam eden Basel III düzenlemelerine ilişkin olarak da herhangi bir zorluk yaşanmayacağını düşünüyor. Küresel finansal piyasalardaki belirsizliğin artmasına karşın, Türk bankacılık sektörünün, sorunlu AB ülke ekonomileri ile finansal ilişkilerinin düşük düzeyde olması sebebiyle, bu bölge bankalarının bilanço küçültmelerinden etkilenme düzeyinin oldukça sınırlı kalacağı öngörülüyor. Ayrıca Rapor’da, bankaların MB döviz depo piyasasından borçlanma imkanının ve TL ZK için tutulan döviz ve altın cinsinden varlıklarının, ihtiyaç durulması durumda bu yıl içindeki sendikasyon ve seküritizasyon kredisi geri ödemelerini karşılayacak düzeyde olduğu belirtiliyor. MB Başkanı Başçı’nın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamaları takiben, Finansal İstikrar Raporu’nda TL cinsi ZK için YP tutma imkanının kademeli olarak %45’ten %60’a ve altın tutma imkanının da %20’den %30’a yükseltileceği ifade ediliyor. Önümüzdeki haftaya bakış Mayıs ayı enflasyon verileri bugün açıklanıyor. Aylık enflasyon için piyasa beklentisi %0.40 olarak belirlenirken bizim tahminimiz bu seviyenin hafif üzerinde, %0.45 olarak yer alıyor. Tahminimizin doğru çıkması durumunda, geçtiğimiz yıl Mayıs’ta kaydedilen %2.4’lük yüksek aylık enflasyonun hesaplama dışı kalmasıyla, Nisan’da %11.1 olan yıllık enflasyon sert bir gerilemeyle %9’a düşecektir. Geçtiğimiz ay TL’deki değer kaybına rağmen, petrol fiyatlarındaki sert düşüş bu kaybı telafi etti. Bu durumda aylık enflasyon rakamına ilişkin temel bilinmez olarak gıda fiyatları kalıyor ki bizim tahminimiz açısından da her iki yönlü risklerin temel kaynağını işlenmemiş gıda fiyatları oluşturuyor. Mayıs ayı sonrasında, olumsuz baz etkisi nedeniyle yıllık enflasyon Haziran’da tekrar artacak ve yılın son çeyreğine kadar %10 seviyelerinde kalacak. Bu da MB’nin beklentiler ve fiyatlama davranışına ilişkin riskler konusunda ihtiyatlı olacağına işaret ediyor. Dolayısıyla, MB’nin yılın son çeyreğine kadar sıkı para politikasına bağlı kalmasını bekliyoruz. Bununla beraber, Euro Bölgesi’ndeki krizin kötüleşmesi halinde, dezenflasyonist baskıların küresel olarak artmasıyla, haftalık bülten MB’nin daha gevşek bir duruşa beklenenden erken geçebileceğini belirtmekte fayda görüyoruz. Nisan ayı sanayi üretimi büyümesi Cuma günü açıklanıyor. Mart ayında %2.4 olan yıllık sanayi üretimi büyümesinin Nisan’da %0.3’e gerilemesini bekliyoruz. (Bu notun yazıldığı sırada henüz piyasa beklentisi belli olmamıştı) Tahminimiz gerçekleştiği takdirde, sanayi üretimi büyümesi Kasım 2009’dan bu yana en düşük seviyesine ulaşacak ve piyasa beklentisinin altında yer alan 2012 yılı GSYH büyüme tahminimizi destekleyici nitelikte olacaktır. Enflasyon ve sanayi üretimi verilerinin yanısıra, bu haftanın gündeminde ayrıca, Perşembe günü yayımlanacak TCMB beklenti anketi ve Cuma günü açıklanacak olan Mayıs ayı Hazine nakit dengesi var. haftalık bülten Bu rapor, Finansbank Hazine Araştırma ve Satış Grubu tarafından müşterilerini bilgilendirmek amacıyla düzenlenmiştir. Raporun Finansbank ile ilişkili bir kuruluşun müşterisi tarafından kullanılabilirliği, alan kişi ve bu kuruluş arasındaki akdi ilişkiye tabi olacaktır. Bu raporda sunulan bilgi, yorum ve tavsiyeler raporu hazırlayan Finansbank Hazine Bölümü’ne ait görüşleri yansıtmakta olup yatırım danışmanlığı hizmeti kapsamında değildir. Mali durum ile risk ve getiri tercihlerinin çeşitliliğini göz önünde bulundurunca sadece bu raporda yer alan görüşlere dayanarak verilecek yatırım kararları beklentilere uygun sonuçlar doğurmayabilir. Bu rapordaki bilgilerin derlenmesinde güvenilirliğine inanılan sağlam kaynaklardan faydalanılmıştır; ancak bilgilerin doğruluğu bağımsız olarak teyit edilmemiştir. Finansbank bilgilerin doğruluğu ve bütünlüğü konusunda garanti vermemekte ve doğabilecek hatalarda sorumluluk üstlenmemektedir. Raporda sunulan bilgiler üzerinde önceden belirtilmeksizin değişiklik yapma hakkı saklıdır. Finansbank ve ilişkili kuruluşlar ile bu kurumlarda çalışan personel araştırma raporlarında sözü edilen menkul kıymetlere yatırım yapabilir ve zaman içerisinde pozisyonlarını değiştirebilir. Bu raporda yer alan bilgilerin bir kısmı ya da tamamının kopyası çıkarılamaz ya da dağıtılamaz.