çalışma hayatı ulusal sempozyumu

advertisement
İZMİR İLAHİYAT FAKÜLTESi VAKFI YAYINLARI
.
NO.
.
DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI
D.E.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi
TÜRKİYE DİYANET VAKFI·
İşbirliğiyle Düzenlenen
e
.A
ISLAM
VE
ÇALIŞMA HAYATI
ULUSAL SEMPOZYUMU
[25-27
Kasım
- 2005]
İZMİR 2008
VI. Oturum/İkinci Bildiri
isLAM HUKUKUNDA KADININ ÇALIŞMASI
Doç. Dr. Mustafa YILDIRIM
Varılacak sonuç ne olursa olsun, böyle bir problemin İslam hukuku
adına tartışma konusu edilmesi bile, İslam dininin kadına bakışı ile ilgili
günümüzde yapılan spekülasyonlara ilk planda haklılık kazanciıracağı
gözardı edilmemelidir. Zira, insan haklarına, özellikle kadın haklarına çok
önem atfedildiği, hatta hukuk alanında kadınlar için pozitif aynıncılığın
uygulandığı çağımızda böyle bir konunun tartışılması en hafif ifadeyle
tuhaf görünebilir. Ancak gerek klasik kaynaklarımızda kadınla ilgili
mevcut olan bilgiler, gerekse müslümanların önemli bir kısmında bu
bilgiler doğrultusunda oluşan ya da İslam dışı kültürlerden beslenen
anlayış ve uygulamalar da bir vakıadır. Bu sebeple bütün bunların
. tartışılıp değerlendirilmesi, konunun aslının ortaya konması ve dolayısıyla
İslam dinine bu yolla yapılan itharnların izale edilmeye çalışılması dini bir
·
görev sayılmalıdır.
Konuyu, dini emidere muhatap olma hususunda kadının konumu,
ve çalışma şartları olmak üzere üç ana başlık altında ele
kadının fıtratı
alacağız:
A- DiNi EMİRLER VE KADlN
Yüce Allah insanı ve onun karşı cinsini tek bir nefisten/canlıdan
yarattığını ifade etrniştir. 1 Bu ifade tarzından varoluş ve insan olma vasfı
açısından kadın ile erkeğin hiçbir farkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu sebeple İslam hukuk usulünde "vücup ehliyeti" olarak adlandırılan
hak ehliyeti konusunda kadın erkek ayırırnma gidilmemiş, "insan olma"
vasfı, böyle bir ehliyete sahip olmak için yeterli görülmüştür. Erkeğe
sağlanan bütün mal! ve diğer haklar kadına da sağlanmıştır. Erkeğin
sorumlu olduğu şeylerden kadın da aynen sorumludur. 2
Vücup ehliyeti; insanın leh ve aleyhindeki şeylere ehil olduğu bir
vasıftır. Yani, Allah insanı emanetini taşıyacak bir varlık olarak yaratınca,
1
2
Nisa 4/1; Araf 7/189.
Muhammed Ebu Zehra, el-Milkiyye ve Nazariyyetü'l-Akdi fi'§-Şeriati'l-İsamiyye,
Kahire 1977, s. 305.
İSLAM ve ÇALIŞMA HAYATI
,i
ona akıl ve zimmet lutfetmiş böylece o, leh ve aleyhine ait haklar elde
etmeye hak kazanmış; bunun sonucu olarak da, suçsuzluk, özgürlük ve
mülk edinme haklarına sahip olmuştur. Bu hakların var kabul edildiği yer
ise "zimmet" kavramıyla ifade edilmiş, 3 "beraet-i zimmet asıldır" 4
kuralıyla da prensip olarak kadın ve erkek her insanın suçsuzluğu mutlak
ve genel bir hüküm olarak kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak, dinin
ana amaçlarını oluşturan "zaruriyyat" konuları ile, hayatın gerekleri ve
güzellikleri için lüzumlu olan "haciyyat'' ve "tahsiniyyat" hususlarında
kadın ve erkek arasında bir ayırım söz konusu olmamıştır. İnsanın sahip
olduğu hakları kullanabilmesi, eda ehliyetine sahip olmasına bağlıdır.
Yani akl!, ruhi ve hukuki yeterliğe sahip olması gereklidir. Usul
kitaplarımızda eda ehliyetine engel olarak sayılan hususlar arasında
"kadın olma" vasfı sayılmamıştır. Ancak uygulamada kadının bazı
haklarını kullanmasına birtakım sınırlamalar getirilmiştir ki, bunların
özellikle kadının çalışması ile ilgili olanlarını özetlemeye çalışacağız.
Kur'an-ı Kerim'de insanlara yapılan hitap ve emirlerin büyük
çoğunluğu müzekker sigasıyla yapılmıştır. Böyle bir hitap şekliyle yalnız
erkeklerin kastedilmiş olması mümkün değildir. Zaten bir dil kuralı
olarak, verilen bir emir aklı olan ve o emri yapabilecek konumda
olanların hepsini ilgilendirir. 5 Dolayısıyla erkek ya da kadınlara dair özel
bir husus kastedilmediği sürece hitap sigası müzekker de olsa, muhatap
kadın ve erkeklerdir.
Kur'an-ı Kerim'de cennetin iki ana esasa bağlı kılındığını söylemek
mümkündür. Bunlar şirksiz bir iman ve salih ameldir. Hatta imanın
gerçekliğini ancak Allah'ın bildiği ve arneli imandan bir cüz kabul
edenlerin anlayışı dikkate alınırsa, Zahiri değerlendirmelerde salih arnelin
önemi daha da artmaktadır. Kısaca, kişinin kendisine ve insanlığa faydalı
olan iyi ve güzel işler olarak tanımlanabilecek "salih amel"i, Allah kadın
erkek ayırımı yapmadan her insandan istemiştir. Hatta bazı ayetlerde
kadın ve erkek ayrı ayrı zikrederek bu hususu vurgulamıştır:
"Kadın olsun erkek olsun, her kim Allah'a inanmış olarak iyi işler
yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa
uğratılmazlar. " 6
İslam peygamberi hem erkeklere hem de kadınlara eşit olarak
gönderilmiştir. 7 Dolayısıyla getirdiği hükümler erkek ve kadını eşit
3
4
5
6
7
Şakir Hanbel!, Usulü'l-Fıkhı'l-İslômf, İstanbul ty., s. 361.
Mecelle, md. 8.
Ebu Hamid Muhammed el-Gazall, e/-Menhul, Dıma§k 1400, I, 24.
Nisa 4/124.
İbn Hazm, el-İhkam, Mısır 1927, lll, 81.
402
ÇALIŞMA
HAYATINI ve KADlN
derecede bağlar. Erkeklerin namaz, oruç, hac ve zekat gibi ibadetleri
yerine getirmesi ne denli zorunlu ise, kadınlar da aynı derecede
sorumludurlar. Sadaka, Allah yolunda harcama, insanlık için yararlı işler
yapma hususunda da böyledir. "İnsan için kendi çalışmasından başka bir
şey yoktur" 8 ayeti kadın ve erkeği eşit derecede bağlar.
Hz. Peygamber devrindeki uygulamalar, bu anlattıklarımızı teyid
eder niteliktedir. O dönemde Ümmü Rı'le adlı bir kadının gelin süsleme
işi, yani bir nevi kuaförlük, 9 Sevde binti Misrah'ın ebelik yaptığı, 10 Esma
binti Muharib 11 ve Havle binti Tüveyt'in 12 de ıtriyat (parfümeri) işi ile
uğraştığı bilinmektedir. Kayle Ümmü Ben! Enmar adlı kadın sahabe
ticaretle uğraşmış ve ticaretle ilgili Hz. Peygamber' den bilgi almıştır. 13 Hz.
Peygamber'in hanımlarından Hz. Zeyneb deri işleme sanatına sahiptir ve
atölyesinde işleyip diktiği derilerden kazandığını Allah yolunda tasadduk
etmiştir. 14 Ayrıca, Hz. Peygamber'in baldızı Esma'nın bahçe işlerinde
çalıştığı/ 5 Ka'b b. Malik'in cariyesinin koyun çobanlığı yaptığı 16 rivayet
edilmiştir. Hz. Ömer, Şifa binti Abdullah'ı Medine çarşılarından birine
zabıta olarak tayin etmiştir. 17 Bunların dışında pek çok kadın sahabe
savaşlarda
çok önemli görevler üstlenip büyük hizmetlerde
bulunmuşlardır. 18
Bu örnekleri çağaltmak mümkündür. Bilinmesi gereken §Udur ki,
hayat erkek ve dişiyle kaim ve daim olmaktadır ve bu durum insan nesli
için de aynıdır. Bu sebeple hak ehliyeti açısından aynı konumda olan
kadın ve erkeğin, ilah! hitap, hak ve sorumluluklar yönünden farklı
olması düşünülemez. İş bölüşümü hususundaki farklılıklar ise, yaratılıştaki
bazı farklılıklar ve fıtrl özelliklerden kaynaklanmaktadır.
B- KADININ FITRATI
Bir insan olarak İslam hukukunun tanıdığı bütün haklara sahip olan
kadının, yaratılışındaki özellikler bakımından erkekle aynı olmadığı
aşikardır. Kadınlar biyolojik ve ruhi açılardan farklı yaratılmışlardır.
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
Necm 53/39.
İbn Hacer, ei-İsabe fi Temyfzi's-Sahabe, Mısır 1328, IV, 449-450.
İbn Hacer, a.g.e., IV, 338.
İbn Hacer, a.g.e., IV, 232.
İbn Hacer, a.g.e., IV, 278.
İbn Mace, Taharat 29.
İbn Sa'd, et-Tabalcôtu'l-Kübra, Beyrut 1960, VIII, 103.
Buhar!, Nilcah 107; Müslim, Selam 34.
Buhar!, Zebôih 18.
İbn Hacer Tehzfbu't-Tehzfb, Haydarabad 1907, XII, 428.
Geni§ bilgi için bkz. Ali Toksarı, "Hz. Peygamber Devrinde Kadın" Sosyal Hayatta
Kadın, İstanbul 1996, s. 71-86.
403
İSLAM ve ÇALIŞMA HAYATI
Erkeklerin sava§a katılmak gibi yaratılı§lan gereği bazı durumlardaki
sevap üstülüğüne özenen kadınlar için §U ayet inmi§tir: "Aflah'ın, kiminizi
kiminizden üstün kı/maya vesile yaptığı şeyleri temenni etmeyin.
Erkeklerin icendi lcazandılclarından bir payı olduğu gibi, icadınların da
kendi kazandıklarından bir payı vardır. Allah'tan O'nun lutfu inayetini
isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir." 19 Bu ayet fıtrl bir
gerçeği anlatmakta, bunun yanı sıra, kadın ve erkeğin farklı alanlarda
farklı üstünlükleri olabileceğini ifade etmektedir.
Hz. Peygamber kadınlara; "size evlerinizi tavsiye ederim, çünkü
sizin cihadınız evdedir" 20 buyurmu§ olması da fıtri tespitin başka bir
ifadesidir. Bu durum kadınların dı§arıda ve kendileri için elveri§li
§artlarda çalı§amayacağı anlamına gelmez. Nitekim böyle olmadığını
yukarıdaki örneklerden de anlıyoruz. İhtiyaç olması ve kadının da
istemesi halinde böyle bir hakkı daima vardır. Ancak hukuk diliyle
konu§mak gerekirse; bir istihdamdan en iyi verimi alabilmek için, uygun
i§te uygun elamanlann çalı§tırılması gerekir.
Hz. Peygamber'in hadisini iki yönden değerlendirmek mümkündür:
a- Kadının evde yaptığı i§ler, dı§anda yapacağı ilere kıyasla
azımsanmayacak derecede yoğun ve önemlidir. Aynı i§leri yaptırmak için
bir hizmetçi tutulsa, kadının dı§arıda çalı§arak kazandığına yakın bir
masraf yapılması söz konusudur. Dolayısıyla kadın evde çalışmak
suretiyle aile ekonomisine ciddi bir katkıda bulunmaktadır. Bu sebeple,
yenilenen Türk Medeni Kanunu'nda evlilik sonrası kazanılan malların
eşler arasında ortak mülkiyet sayılması dinen de isabetli bir yaklaşım
olmuştur.
Diğer taraftan kadının evde yapılacaklar işlere fıtraten daha yatkın
olması, ailede verimlilik ve kadın erkek arasındaki iş bölümü açısından
da daha gerçekçidir.
nesillerin
b- Toplumun_ geleceğini şekillendirecek olan
yetiştirilmesinde en önemli unsur anne sevgisi ve şefkatidir ve çocuğun
ihtiyacı olan sevginin anne dı§ında temini ise neredeyse imkansızdır. Bu
sebeple dışanda çalı§ıp çocuğu için yeterli vakit ayıramayan kadınların
çocuklannda pek çok problemin ortaya çıktığını konunun uzmanları
belirtmektedirler.
Çalışan anneler çocukları için genellikle şu tür riskli çözümlere
yönelmektedirler:
19
Nisa 4/32.
20
Ahmed ibn Hanbel, Müsned, VI, 68.
404
ÇALIŞMA
HAYATINI ve KADlN
• Uzak bir semtte oturan anneanne veya babaanneye teslim
etmek, ancak fırsat buldukça onu görmeye gitmek,
• Başka bir şehirde oturan birinci dereceden yakın akrabaya teslim
etmek; haftada, ayda veya bayramdan bayrama görmeye gitmek.
• Okul çağına gelinceye kadar büyükanneye bırakmak; ara sıra
onu görmeye gitmek.
• Yatılı kreşe vermek; hafta başında teslim edip hafta sonunda
almak. 21
·Araştırmaların ortaya koyduğu gerçek şudur: "Çalışan anne,
çocuğu ne kadar erken yaşlarda yabancı eline verirse, ruh sağlığının
tehlikeye girme ihtimali o derece yüksek olmaktadır." Bu gerçeği göz
önünde bulunduran psikologların ortaklaşa tavsiyesi şudur:
"Çocuklarınızı en az üç yaşına kadar siz büyütün." Yani, harcamalarınızı
asgariye indirerek, doğumdan başlamak üzere üç sene müddetle işinize
ara verin. Bunu yapabildiğiniz takdirde, ruh ve beden sağlığı yerinde bir
çocuğa kavuşmakla elde edeceğiniz manevi kar, çalışınakla elde
edeceğiniz maddi kardan çok daha üstün olacaktır! ... 22
Aslında çocuğundan ayrı kalan annenin, annelik duygularının
gerektirdiği şeyleri yerine getirmernekten çektiği manevi sıkıntı da çok
fazladır. Çocuğunun. yanında olmamasından manen büyük rahatsızlık
duyan kadının . ݧ yerindeki verimliliği de azalmaktadır. İzmir SSK
hastanesi hemşirelerinden Emine Uyanık'ın yazdığı §U şiir, kadının
fıtratını çok güzel dile getirmektedir:
BEYAZ GÖMLEKLiYE
Hep sorarlar kendi kendilerine,
Neden bu beyaz gömleklinin,
Yüzü gülmez diye?
Nasıl da gülsün yüzü,
Çünkü gül bebesi,
Kendinden uzak başka ellerde.
Emzirme saati geldiğinde,
Gül bebesi nerede?
Hiç mi hiç düşünmezler,
Onun da bir kadın,
21
22
Ali Çankırılı, Çalışan Kadın ve Problemli Çocuklar, İstanbul 1988, s. 100.
Ali Çankırılı, a.g.e., s. 97.
405
İSLAM
ve ÇALIŞMA HAYATI
Ana olduğunu.
Nasıl da gülsün yüzü?
Gecenin ilerlemiş saatinde,
Nöbette.
Gül bebesi kendinden uzak,
Başka ellerde.
Bu beyaz gömlekli merak içinde,
Bu beyaz gömlekli hasret içinde,
Gündüzün ötesinde, gecede;
Gül bebesi kendinden uzak,
Başka ellerde.
C- KADININ ÇALIŞMA ŞARTLARI
İslam hukukunda aile bireylerinin nafakasını temin etme
yükümlülüğü erkeğe aittir. " .. Onların yiyeceğini ve giyeceği ni uygun bir
şekilde temin etmek çocuğun babasına aittir.. "23 An nelerin nafakasını
evlat ve torunlar, evlenmemiş kız çocuklarının nafakalarını da babalar
üstlenirler. 24 Dolayısıyla normal şartlarda kadının evi dışında çalışmasını
zorunlu kılacak hukuki bir gerekçe mevcut değildir. Ancak ahiakın
bozulması
sebebiyle aile bireylerinin sorumluluklarını yerine
getirmemeleri, hukuki yapının yetersizliği, yaptırım gücü olan organların
ihmali gibi sebeplerle şiddete ve haksızlığa uğramış kadınlara gereği gibi
sahip çıkılamadığı durumlarda veya kadının çalışmasıyla daha iyi verim
alınacağı düşünülen işlerde yahut da tamamen kadının kendi arzu ve
isteği doğrultusunda çalışmak istemesinin önünde hiçbir hukuki engel
yoktur. Bunu söylerken, klasik fıkıh kaynaklarında kadının çalışması
konusunda kocanın veya vellnin izninin şart koşulmuş olduğu itirazı ileri
sürülebilir. Bu şart, kadının eda ehliyetinin eksikliğinden değil, tamamen
aile içindeki huzur ve düzenin sağlıklı yürütülmesi ile ilgili sosyolojik ve
psikolojik şartlardan kaynaklanmıştır. Özetle kadının eş ve anne olmaya
dair görevlerini yerine getirmesini engelleyecek bir işte çalışması
boşanma sebebi sayılmıştır. Bu durum günümüzdeki kimi çağdaş
kanunlar için de geçerlidir.
Kadınlar kendi fıtrat ve yeteneklerine uygun işlerde çalıştırılmalıdır.
T.C. Anayasası'nın 50. maddesi şöyledir: "Kimse, yaşına, cinsiyetine ve
gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni
23
Bakara 2/233.
24
Kasanl, Bedai', IV, 30, 31.
406
ÇALIŞMA
HAYATINI ve KADIN
ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak
korunurlar." Yapılan bir ankette, kadınların seçtiği meslekler şu şekilde
açıklanmıştır: Kızların seçtikleri meslekler ne tamamen el işi olmalı, ne de
teknik olmalı. Moda dekorasyonu, bedeni ihtimarola ilgili işler, sekreterlik
gibi meslekler, pedagoji, annelik işlerine yardım, hastabakıcılık gibi tıbbi
meslekler daha uygun görülmektedir. 25 Kanaatimizce bu hususta meslek
belirlemek yeterli ve doğru bir yaklaşım olmaz. Kadının sevdiği, istediği
ve kendini güvenli, mutlu hissedip başarabildiği her meslek kadın için
elverişlidir.
Kadının çalışması
ile ilgili ihtilat, yani erkeklerle karışık bir ortamda
da bir engel olarak görülmüştür. Ancak bu konu için delil
olarak getirilen hadisler halvetle ilgilidir. Çarşıda, pazarda, sokakta,
mescitte, pek çok sosyal aktivitede beraber olan kadın ve erkeğin
işyerinde de kalabalık halde birlikte olmasının bir sakıncası olmaması
gerekir. Kıssada anlatıldığı üzere Hz. Yusuf kadınlarla bir arada
bulunmuş, hatta· onlara hizmet etmiştir, ama iffetini de korumuştur. Eğer
bundan bir hüküm çıkarmak gerekirse, İslam'da aslolan iffettir. İhtilat
haram değildir. 26
Yaratanın yaptığı vazife taksiminde, vücut ve ruh yapısı
bakımından taşıdığı özellikler sebebiyle kadına dört büyük vazife
verilmiştir ki, bunlarda kendisiyle rekabet edemez. Hamile olmak, doğum
yapmak, çocuk emzirmek ve terbiye etmek. İlk üç vazifeden her birinin
kendisine ait hususiyetleri, hatta tehlikeli tarafları vardır. Kadının bunları
başarabilmesi için ağır ve yorucu işlerde yıpranmaması gerekir. 27
çalışması
SONUÇ
İslam hukuku açısından bütün şer'! hükümlere muhatap olan
kadının; çalışması, iş kurması, bağımsız
bir ekonomik güce kavuşması,
kazandıklarını dilediği gibi tasarruf edebilmesi hususunda bir engelden
söz etmek mümkün değildir. Bunun böyle olmadığı anlamına gelebilecek
naslar ise, kadının fıtratı ve nasların varid olduğu dönemdeki kültürel
değerlerle birebir alakalıdır.
Çağımızdaki kadın hakları savunucuları ve feminizm hareketleri,
konuyu İslam hukuku· açısından değerlendirenler üzerinde do lay lı bir
baskı oluşturduğundan olsa gerek, kadının fıtr1 özellikleri ve neslin
25
26
27
Mustafa Baktır, "İsldm'da Kadının Çalışma Şart/an", Sosyal Hayatta Kadın, s. 125.
Ali Özek, "Kur'an'da Kadınlara ait hükümler, Haklar-Vecibeler", Sosyal Hayatta
Kadın, s. 31.
Bekir Topaloğlu, İsldmda Kadın, İstanbul 1970, s. 255.
407
İSLAM ve
ÇALIŞMA HAYATI
yetişmesindeki
çok önemli katkıları dikkate alınmadan salt hukuk
sergilenebilmektedir. Konu, ·haklar ve
sorumluluklar çerçevesinde ve katı eşitlikçi bir anlayışla ele alınmakta,
yaratılıştaki vasiflara göre iş bölümü gözardı edilmektedir. Hükümlerin
derun! boyutunu da gözeten fıkıh kavramının terk edilip, onun yerine
İslam hukuku tabirinin kullanılmaya başlanması da bu sürece katkıda
mantığıyla
yaklaşımlar
bulunmaktadır.
Gelişmiş
·'
ve huzurlu bir toplum oluşturmanın yollarından biri de,
insanları yetenekleri ve özellikleri doğrultusunda değerlendirmektiL
Kadın, çocuk doğurma ve onu emzirme gibi hiçbir erkekte olmayan bir
özelliğe sahiptir. Bu özellikleri sebebiyle çocuğun büyütülmesi için gerekli
olan sevgi, şefkat ve ihtimam hususunda da erkeğe nispetle daha üstün
konumdadır. Çocuk yetiştirme ve eğitiminin ilk önce ailede başladığı, iyi
aile eğitimi almamış psikolojik problemli çocukların topluma verdiği
sıkıntılar ve bunların rehabilite edilmesi için harcanan emek düşünülürse,
kadının görevinin ve yaptığı işin ne kadar önemli olduğu kendiliğinden
ortaya çıkar. Bazı şeyler hiçbir maddi değerle ölçülemez. Kadının aileye
bu yönde yaptığı katkı da böyle değerlerdendir. Dolayısıyla konu
tartışılırken bu husus öncelikle göz önünde tutulmalı, ikinci derecede
eğitimden sağlığa, insan ilişkilerinden hayri hizmetlere kadar, istismardan
uzak, kadın sağlığına uygun ve onuruna saygılı iş ve hizmet alanlannda
kendilerine imkan verilmelidir.
408
Download