cari açık tartışmaları gölgesinde küresel ekonomik kriz ve

advertisement
seta .
Analiz
S E TA | S i y a s e t , E k o n o m i v e To p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı Va k f ı | w w w. s e t a v. o r g | K a s ı m 2 0 1 1
CARİ AÇIK TARTIŞMALARI GÖLGESİNDE KÜRESEL
EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
ERDAL TANAS KARAGÖL
S E TA
A N A L İ Z
seta .
Analiz
S ayı: 4 5 | K a s ı m 2 0 1 1
CARİ AÇIK TARTIŞMALARI
GÖLGESİNDE KÜRESEL EKONOMİK
KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
ERDAL TANAS KARAGÖL
Araştırma Asistanı: AHMET SEMİH BİNGÖL
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ | 4
AB ÜLKELERİ, ABD VE KÜRESEL EKONOMİK KRİZ | 5
YUNANISTAN | 5
İRLANDA | 7
PORTEKIZ | 8
İSPANYA | 9
İTALYA | 10
SONUÇ | 11
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ | 12
CARI AÇIK | 12
BÜTÇE DENGESI | 14
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE GELECEĞE BAKIŞ | 15
SONUÇ VE ÖNERİLER | 21
2 0 1 1 © Ya y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
ÖZET
2008 yılından itibaren ABD’de ekonomide güvensizlik, istihdamda sıkıntılar ve konut piyasasındaki problemler, Avrupa’da ise yüksek devlet borçları ve bankacılık sorunları nedeniyle küresel
ekonomide yeni bir yavaşlama durumu ortaya çıkmıştır. Euro bölgesi ekonomileri başta ekonomik
büyüme olmak üzere diğer makro ekonomik göstergelerde ortaya çıkan gerileme, iflas noktasına
gelen AB ülkeleri ekonomilerinde kapsamlı kamu maliyesi ve bankacılık reformlarının yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.
Küresel ekonomik krizin Türkiye ekonomisine etkileri de ekonomi çevrelerinde sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Bilindiği üzere, 2001 ekonomik krizi sonrası Türkiye ekonomisinde bankacılık
ve mali alanda gerçekleştirilen reformlar sayesinde, 2008 küresel ekonomik kriz kısmi bir daralma ile
geçiştirilmiştir. Son 7 çeyrektir ekonomik büyümeyi sorunsuz ve rekorlar ile sürdüren Türkiye ekonomisi, 2011 yılının ikinci çeyreğinde ivmesi yavaşlasa da 2011 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 8,8, ilk
6 ayında ise yüzde 10,2 oranında büyümeyi gerçekleştirmiştir. Türkiye ekonomisi bugün gösterdiği
yüksek büyüme performansı, güçlü bankacılığı ve sağlam bütçe dengesi sayesinde küresel ekonomik krizin tüm AB ülkelerini ve ABD’yi etkilediği bu konjonktürde yatırım çeken ve cazibe merkezine
aday güçlü bir ülke konumuna gelmiştir. Bu yüzden, Eylül 2011’de Standard&Poor’s’ (S&P) Türkiye’nin
yerel para birimi kredi notunu BB+’dan BBB-’ye yükseltmiş, görünümü pozitif olarak belirlemiş ve
yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmıştır. Türkiye, gösterdiği büyüme performansı ile Avrupa ülkelerinden ve gelişmekte olan ülkelerden önemli ölçüde ayrışmış ve ekonomisindeki dinamizmi ortaya
koymuş bulunmaktadır.
Bununla beraber, ekonomik büyüme hızlı bir ivme kazanmış ve bu büyümeyi sürdürebilmek için
yüksek miktarlarda ara mal ve enerji ithalatı yapma zorunluluğu nedeniyle dış ticaret açıkları ve dolayısıyla cari açık ile karşılaşma olağan bir durum olmuştur. Dolayısıyla, ekonomide yapısal nedenlerden dolayı meydana gelen cari açık ile ekonomik büyümeyi birlikte devam ettirmek ve cari açığı
sağlam finansman kaynakları ile sürdürülebilmek zorunlu bir durum olmuştur.
3
S E TA
A N A L İ Z
CARİ AÇIK TARTIŞMALARI
GÖLGESİNDE KÜRESEL EKONOMİK
KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
GİRİŞ
Son dönemde gerek küresel iktisadi faaliyetler ile ilgili olarak açıklanan verilerin giderek zayıflayan bir görünüme işaret etmesi gerekse Amerikan ekonomisinde güven,
istihdam ve konut piyasası, Avrupa’da ise yüksek devlet borçları ve bankacılık sorunları nedeniyle küresel ekonomide yeni bir yavaşlama riski ile karşı karşıya kalmıştır.
Yunanistan, İrlanda ve Portekiz ile birlikte önümüzdeki dönemde özellikle İtalya ve
İspanya gibi Türkiye’nin ana ticaret ortaklarının büyüme görünümlerindeki bozulmanın dış talebi olumsuz etkileyebileceği, iç talepte ise artan küresel belirsizlik nedeniyle
yavaşlamanın devam edebileceği tahmin edilmektedir.
4
Euro bölgesine dâhil 17 ülkedeki zayıf kamu maliyesi krizin gittikçe Avrupa’da ciddi
bunalımlara sebep olacağına işaret etmektedir. Kaldı ki Avrupa’yı düzlüğe çıkaracak
kamu maliye politikalarının eksikliği ve mevcut politikalar üzerinde radikal ve kararlı
çözümlerin hala alınamaması Avrupa’daki vatandaşların hoşlanmadığı kemer sıkma
politikaları ile karşı karşıya kalacakları kuvvetle muhtemeldir. Yaşanmakta olan krizin
bu boyutlara ulaşmasında Euro bölgesi ülkelerinin kamu harcamaları ve vergi politikalarının uyumsuzluğu ve bu politikaların gerekli altyapıdan eksikliği önemli bir faktör
olarak ortaya çıkmaktadır. Ülke liderlerinin kriz durumunu yönetmedeki yetersizlikleri
ve gelişmiş ülkelerin yeni bir uzlaşma metnini hala oluşturamaması sistemdeki eksikliklerin net bir şekilde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu eksikliklerin geçmişte uygulanan kısa vadeli pratik yöntemlerle çözülemeyeceği ve sonuçlarının birkaç
spekülatör haricinde herkesi etkileyeceği tahmin edilmektedir.1 Ayrıca, Avrupa Birliği
ülkelerinde gündemde kamu harcamalarının azaltılması ve bu bağlamda da temel
sağlık ve eğitim harcamalarında kesintiye gidilmesi tartışılırken, bu tedbirlerin getireceği sonuçların ve oluşturacağı yeni yaşam biçimi hakkında bilgilendirmenin kimler
1. Cengiz, Pelin, “Avrupa Daha Azla Yetinmeye Alışacak”, Taraf, 04.09.2011.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
tarafından yapılacağı ciddi önem taşımaktadır. Yüksek sosyal refah sisteminin hüküm
sürdüğü Avrupa’da ortaya çıkacak alışılmadık bu yeni yaşam biçiminin ne sonuçlar
doğuracağı belirsizliğini sürdürürken güvenilir liderlerinin olmaması da durumu daha
da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Kriz süreci hükümetleri zorlarken erken seçim
kararlarının alınması ve muhalefet partilerin sert çıkışları sorunu çözecek gibi görülse
de çözümün hükümet değişikliklerinde değil, ancak alınacak radikal kararlarda olduğu apaçık ortadır. Avrupa finansal krizinin daha da büyüyüp tedavisi zor salgın bir
hastalık haline dönüşmemesi için yapılacak ortak mutabakat metinleri ve uygulanacak radikal ekonomik kararların en kısa zamanda yürürlüğe girmesi gerekmektedir.2
Avrupa ülkelerinde mevcut durum Türkiye’nin 2001’de yaşadığı krizle aynıdır. Bu sorunlar, yüksek kamu harcamaları ve borç yükü, bankacılık sektöründeki ciddi yapısal
ve konjonktörel sorunlar ve bankalarının yaşadığı kısa vadeli fonlama sorunları olarak
ortaya çıkmaktadır. Bu noktada Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye’nin 2001’de gerçekleştirdiği bankacılık ve kamu maliyesi reformlarını mümkün olan en kısa zamanda uygulamaya geçirmeleri kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bu çalışmanın amacı, küresel ekonomik krizin özellikle etkili olduğu Euro bölgesinde
meydana gelen gelişmelerin, Türkiye ekonomisi üzerindeki olası etkilerine özellikle de
cari açık penceresinden bakmaktır. Bu amaçla, ilk bölümde Euro bölgesinde sorunlu
ülkeler incelenmiş ikinci bölümde ise küresel ekonomik krizin Türkiye’de ekonomik
krize yol açmaması için, cari açığın finansmanı ve sürdürülebilirliği ile ilgili öneriler
sunulmaktadır.
AB ÜLKELERİ, ABD VE KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
Avrupa Birliği
ülkelerinin
Türkiye’nin 2001’de
gerçekleştirdiği
bankacılık ve
kamu maliyesi
reformlarını
mümkün olan
en kısa zamanda
uygulamaya
geçirmeleri
kaçınılmaz hale
gelmiştir.
Yunanistan
Yunanistan’da artan kamu harcamaları, bütçe açığının gayri safi milli hâsılası içindeki payının artması, Avrupa Birliğinden alınan yardımların etkin ve yerinde kullanılmaması, kamu sektöründe çalışanların maaşlarının ikiye katlanması ve buna paralel
olarak yaygın şekilde artan vergi kaçakçılığı ve ciddi anlamda yolsuzluk vakalarının
görünmesi Yunanistan’ı kriz durumuna sokmuştur. Kredi derecelendirme kuruluşu
Standard&Poor’s’un da ülkeyi “yatırım yapılamaz” diye ilan etmesi küresel piyasalarda
düşüşe neden olmuş ve yaklaşık 300 milyar Euro borç ile baş etmeye çalışan Yunanistan bu borç batağından kurtulmak için AB’ye sığınmak zorunda kalmıştır.
Yunanistan’ın krizin üstesinden tek başına gelemeyeceğinin anlaşılması üzerine Euro
bölgesi ülkelerin Maliye Bakanları, Yunanistan için 30 Milyar Euro’luk bir yardım mekanizmasının oluşturulmasına karar vererek ülke ekonomik faaliyetleri gözlemlenmeye
başlanmıştır. Avrupa Birliği İstatistik Kurumu Eurostat, Yunanistan’ın 2009 yılı bütçe
açığının, iddia edildiği gibi GSYİH’nin yüzde 12,7’si değil, yüzde 13,6’sı oranında olduğunu açıklaması Yunanistan Başbakanı Papandreu, AB ve IMF yardımının harekete geçirilmesini istemesiyle sonuçlanmıştır.3 Mayıs 2010’da Yunan Hükümeti’nin ekonomiyi
düzeltme çabalarına destek olmak için, Euro bölgesindeki üye devletler, Yunanistan’a
80 Milyar Euro dolayında maddi yardım sağlayan, “Yunanistan Borç Fonu” adında, üç
5
2. Yıldırım, Servet, “Merkez Bankası Müdahale Etmeli mi?” Radikal, 20.08.2011.
3. Eurostat, Greece CountryStatistics, 2009-2011.
S E TA
A N A L İ Z
yıllık bir program üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Aynı zamanda, IMF ile yapılan yardım anlaşmasından sağlanacak olan 30 Milyar Euro ve toplam olarak 110 Milyon Euro
miktarında bir borç paketi oluşturulmuştur.
AB’nin
Yunanistan’ın bir
kısım borçlarını
silmesi veya
ülkenin mevcut
borçlarında yeni
planlama ve
düzenlemeler
gerçekleştirmesi
sorunun çözümü
için büyük katkı
sağlayacaktır.
Bu yardımlar kriz ortamından kurtulmak için gerçekleştirilmiş olsa da, yardımların
oluşturduğu risk ve endişeler kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Yunanistan’ın notunun düşülmesine neden olmuştur. 2011 Nisan ayında AB, Yunanistan’ın
bütçe açığının GSYİH’nın yüzde 10,5’i oranında olduğunu ve bu oranın destek paketinde hedeflenen yüzde 9,5’lik hedefi karşılamadığını belirtmiştir. Bu durum, ülkenin
borçlarını ödeyebilmesi konusundaki endişeleri tekrar gündeme getirerek yaşanmakta olan krizin boyutunu gözler önüne sermiştir. Bu dönemde Yunanistan’ın uyguladığı
kemer sıkma politikaları halk tarafından tepkiyle karşılanmış, ülke genelinde çeşitli
aralıklarla grevler yapılmıştır.
2011 Temmuz ayında gerçekleşen Avrupa Birliği liderler zirvesinde ‘Yunanistan ve Euro’nun mevcut durumu ve iyileştirme’ başlığı altında dört önemli karar alınmıştır. Bu
kararlara bakıldığında;
• Vadesi gelen tahvillerde 15 yıla kadar erteleme yapılması,
• Hazine bonolarının ikinci el piyasalarında işlem görmesi,
• Portekiz ve İrlanda faizlerin yüzde 3,5 ile sınırlandırılması,
• Yunanistan için Marshall planı uygulanması ve bu plan doğrultusunda kalkınma ve
istihdamın sağlanması gibi uygulama ve tedbirler gözükmektedir.
Zirve üyeleri zor günler geçiren İspanya ve İtalya ekonomileri için de kolaylıklar getirileceği kararında mutabakata varmışlardır. Zirve aynı zamanda piyasaları rahatlatmak
için finans sektörünün de gerekli desteği sağlayacağını belirterek, Avrupa Kurtarma
Fonu’nda (EFSF) da esnekliklerin artırılması kararı alınmıştır.4
2011 Eylül ayında Avrupa Merkez Bankası ve IMF tarafından Yunanistan’a verilmesi
kararlaştırılan yardım Yunan Hükümetinin bütçedeki açığın düşürülmesi için önerilen
önlemleri kabul etmemesinden dolayı durdurulmuştur. Almanya’nın, Yunanistan’ın
gerekli finansal koşulları yerine getirmediği sürece yardımın yapılamayacağını belirtmesi ve diğer AB üyelerinin Yunanistan’da güvensizlik ortamının devam ettiğini belirtmeleri Yunan Hükümetinin ek mali önlemler almaya sevk etmiştir. Yunanistan’ın iflasın eşiğinde olduğu söylentileri, Fransa’nın Yunanistan için ikinci Kurtarma Paketi’ni
onaylamasını ve önümüzdeki zamanda uygulanacak ek yardımların Almanya ve diğer
AB ülkeleri tarafından destekleneceği açıklamaları bölgedeki tansiyonu bir nebze düşürse de belirsizlik durumunu ortadan kaldıramamıştır.5
Bugün AB Yunanistan’ın borçlarını zamanında ödemesi konusunda baskıları ve ısrarcı
tavırlarını devam ettirirken, ülkenin büyük sıkıntılar yaşadığına da tanıklık etmektedir.
Birlik ülkelerinin Yunanistan’a mali yardımda bulunması kısa dönemde sorun çözecek
intibası bıraksa da, ülkenin borçlarını ödemeye başlamadığı sürece bu sıkıntılı durumdan kurtulması mümkün görülmemektedir. AB’nin Yunanistan’ın bir kısım borçlarını
silmesi veya ülkenin mevcut borçlarında yeni planlama ve düzenlemeler gerçekleştirmesi sorunun çözümü için büyük katkı sağlayacaktır. Yunanistan’da kriz ortamında
6
4. http://www.euractiv.com.tr
5. www.ikv.org
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
oluşan düşük vergi gelirleri ve derin bütçe açığı, ülke genelinde ortalama gelirin yaklaşık yüzde 10 civarında azalması, 2010 yılında yüzde 4,5 küçülen Yunan ekonomisi
bu yıl da yüzde 3 oranında küçüleceği tahmin edilmektedir. Aynı zamanda GSYİH’nın
yüzde 140’ına denk gelen borcun 2012 yılında yüzde 160’a yükselmesi tahmin edilmektedir.6
Yaşanmakta olan krizin ağır etkilerinin diğer Euro bölgesi ülkelerine yayılmasını önlemek ve Yunanistan’ı kurtarmak amacıyla için AB liderleri 27 Ekim 2011’de Brüksel’de
bir araya gelerek bazı somut kararlar almışlardır. Buna göre Yunanistan’a ait borçlarının silinmesi ve ülke için genişletilmiş bir yardım paketinin hazırlaması ve bunun karşılığında Yunanistan’ın kemer sıkma önlemleri ile hem bütçe açıklarını azaltması hem
de tasarruflarını artırması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Ancak, Yunanistan’ın
uzun vadede kalıcı çözüm ve iyileştirmelere ulaşması ve dolayısıyla iflas etmemesi
için ülkedeki yetkili siyasi erklerin de üzerlerine düşeni yapmaları gerekliliği ortaya
çıkmıştır. Bu süreçte ülke yöneticilerinin özelleştirmeleri hızlandırmaları, vergi, sağlık,
eğitim, savunma ve diğer alanlarda yapısal reformları gerçekleştirmeleri zorunlu hale
gelmiştir.
Tablo 1: Ekonomik Göstergeler
Yıl
Borç/GSYİH
Cari Açık/ GSYİH
2008
GSYİH Büyüme Oranı
1,0p
Bütçe Açığı/ GSYİH
-9,8
110,7
-14,7
2009
-2,0p
-15,4
127,1
-11,0
2010
-4,5p
-10,5
142,8
-10,5(p)
Kaynak: Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/statistics/themes
Yunanistan’ın
uzun vadede
kalıcı çözüm ve
iyileştirmelere
ulaşması ve
dolayısıyla iflas
etmemesi için
ülkedeki yetkili
siyasi erklerin
de üzerlerine
düşeni yapmaları
gerekliliği ortaya
çıkmıştır.
p: geçici değer
İrlanda
Bugün İrlanda’yı kemer sıkma politikası noktasına getiren ekonomik krizin ABD’de
başlayan krizin bir uzantısı olarak nitelemek yanlış olmaz. Yaşanan krizin sebeplerine
bakıldığında; emlak piyasalarında meydana gelen ani değer kayıpları ve bununla bağlantılı olarak kamu sektörü tarafından alınan tasarruf tedbirlerinin piyasalarda oluşturduğu panik durumunun artan işten çıkarmalara neden olduğu söylenebilir. 2008
yılına kadar ülkede yaşanan sürekli refah artışı ekonomik tablonun hep bu şekilde
devam edeceği izlenimi bırakmış, bunun sonucunda da emlak fiyatlarında artışların
katlanarak devam etmesi spekülatif bir emlak piyasasını oluşturmuştur. Ülkede kriz
sonrası konut fiyatları yüzde 50-60 civarında değer kaybetmiş ve konut kredilerinin
büyük kısmını yapılandırmaya giden bankalar zarar etmiştir.
Gelinen noktada İrlanda hükümeti zor durumdaki bankaları kurtarmak için 46 Milyar
Euro’ya ihtiyaç duyulduğunu açıklayarak, AB ve IMF mali desteğinin beklendiğini kamuoyuna duyurmuştur.7 Bankaların riskten kaçınmak için gerekli önlemleri almaması
ve ilgili mekanizmaların etkili bir şekilde işlememesi bu noktaya gelinmesinde etki6. “Yunanistan’daki Kriz ile İlgili Merak Edilenler’’, 27.05.2010, http://www.stratejikboyut.com/haber/
yunanistandaki-kriz-ile-ilgili-merak-edilenler--36850.html.
7. www.ikv.org “Avrupa Kriz Kronolojisi”.
7
S E TA
A N A L İ Z
li olmuştur. Diğer bir ifadeyle İrlanda’nın bu noktaya gelmesinin arkasında ciddi bir
bankacılık krizi olmuştur. Kredi genişlemesinin konut ve gayrimenkul alanlarında yoğunlaşması kredi bolluğuna, bu da gayrimenkul fiyatlarının yükselmesine ve yine netice itibari ile banka bilançolarının şişmesine neden olmuştur. Bankacılık sektörünün
girdiği çıkmaz nedeniyle bankalar yeni fonlar bulamamış ve bu da önemli miktarda
mevduat çekilişini de beraberinde getirmiştir.
Tablo:2 Ekonomik Göstergeler
Krizin başladığı
günden bugüne
kadar, Uluslararası
Para Fonu (IMF),
Avrupa Birliği ve
Avrupa Merkez
Bankası tarafından,
İrlanda’nın
2011 yılının ilk
çeyreğinde krizle
mücadelede
ilerleme yolunda
önemli adımlar
atılmıştır.
Yıl
GSYİH Büyüme Oranı
Bütçe Açığı/GSYİH
Borç/GSYİH
Cari Açık/ GSYİH
2008
-3,0
-7,3
44,4
-5,6
2009
-7,0
-14,3
65,6
-3,0
2010
-0,4
-32,4
96,2
-0,7
Kaynak: Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/statistics/themes
Krizin başladığı günden bugüne kadar, Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Birliği ve
Avrupa Merkez Bankası tarafından, İrlanda’nın 2011 yılının ilk çeyreğinde krizle mücadelede ilerleme yolunda önemli adımlar atılmıştır. 85 milyar Euro miktarında kurtarma paketinin, uygulama alanlarında olumlu kullanıldığı da gözlemlenmiştir. Diğer
taraftan işsizlik gibi diğer sorunların devam ettiği vurgulanarak, hükümetin belirlenen politikaları kararlılıkla sürdürmesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Bu uygulamalarla
İrlanda ekonomisinin önceden tahmin edilenden daha düşük bir oranda büyümeye
geçeceği öngörülmektedir. Harcamalar kısmı incelendiğinde, harcamaların en büyük
kısmını transfer ödemeleri ve kamu harcamalarının oluşturduğu görülmektedir. Aynı
zamanda vergilendirme politikalarındaki yanlışlar uygulama ve düzensizlikler gelirgider dengesini sağlayamadığı gibi mevcut durum da uzun vadede iyileşme göstermeyecek izlenimi bırakmaktadır. Ülkedeki genel kanı, kriz sürecinin devam edeceği
yönündedir. 2011 Eylül ayında kredi değerlendirme kuruluşu Moody’s’in İrlanda’nın
kredi notunu Baa3’ten “çöp” seviyesi olarak bilinen yatırım yapılabilir seviyesinin altına
yani Ba1’e düşürmesi İrlanda’yı zor günlerin beklediğine işaret etmektedir.8
Portekiz
Portekiz ekonomisindeki sorun Yunanistan ve İrlanda’daki kadar ciddi boyutlara ulaşmamıştır. Portekiz’in 2001 yılında İstikrar ve Büyüme Paktı kurallarını uygulayamayan
tek Euro bölgesi ülkesi olması ülkede durgunluğun uzun zamandır yaşanmakta olduğunun bir kanıtıdır. Portekiz’de cari açığın oldukça yüksek olması ve bankacılık sektöründeki yanlış uygulamalar krizin daha da derinleşmesine neden olmuştur. 2009 yılı
verilerine göre ülkenin kamu borcu/GSYİH’ya oranının 83,0 ve bütçe açığı/GSYİH’ya
oranının -10,1 olması bu rakamların Maastricht Kriterleri’nden çok uzakta olduklarının
bir göstergesidir.9
8
8. IMF(2010) Country Report.
9. Eurostat Annual National Accounts. http://epp.eurostat.ec.europa.eu/tgm/table.do?tab=table&init=1&lan
guage=en&pcode=tsieb020&plugin=1
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Tablo 3: Ekonomik Göstergeler
Yıl
GSYİH Büyüme Oranı
Bütçe Açığı / GSYİH
Borç/ GSYİH
Cari Açık/ GSYİH
2008
0,0
-3,5
71,6
-12,6
2009
-2,5
-10,1
83,0
-10,9
2010
1,3
-9,1
93,0
-9,9
Kaynak: Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/statistics/themes
Ülkede bütçe açıklarının azaltılması için hazırlanan istikrar programının mecliste reddedilmesi ve akabinde Başbakan Jose Sacrates’in istifası siyasi istikrarın bozulmasına
neden olurken kredi derecelendirme kuruluşları da Portekiz’in kredi notunu düşürmüşlerdir. Hazırlanan paket kapsamında 2013 yılına kadar bütçe açığının GSYİH’nın
yüzde 2’sine düşürülmesi, emekli maaşlarının dondurulması, kamu kesiminde 1500
Euro’dan fazla olan maaşlarda yüzde 5 ila yüzde 10 arasında kesinti yapılması, sağlık, eğitim ve yerel yönetim harcamalarında kısıtlanmalara gidilmesi gibi uygulamalar
gündeme gelmiştir.10
Portekiz’in AB’den yardım talebi ve görüşmeler sonrasında Portekiz, Avrupa Birliği ve
IMF ile 3 yıllık bir programla 78 milyar Euro tutarında dış yardım konusunda anlaşmaya varılmıştır. AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası tarafından yapılan incelemede, bütçe
açığının küçülmesi için Portekiz’in ciddi adımlar attığı tespit edilmiş ve hazırlanan finansal yardım paketinin 11,5 milyar Euro tutarındaki ikinci dilimin serbest bırakılmasının yolunun açıldığı belirtilmiştir.11 Portekiz paket kapsamında 19,8 milyar Euro’yu
önceden almıştır. Başbakan Pedro Passos Coelho, bütçe açığının düşürülmesi için
kamu harcamalarında 2 milyar Euro kesinti yapılacağını ve bu önlemlerin yeni kamu
firmalarını ve çalışanlarını etkileyeceğini belirtmiştir. Özelleştirme ile ilgili adımların
en kısa zamanda atılacağını belirten Başbakan olağanüstü ek gelir vergilerinden de 1
miyar 250 milyon Euro toplanmasının hedeflendiğini belirtmiştir.12
Kriz sürecinin
başlamasıyla
İspanya
ihracatta güçlü
toparlanmalar
gerçekleştirirken
henüz tehlikeli
bölge dışına çıkmış
değildir.
İspanya
Yunanistan’da yaşanan ve ardından Euro bölgelerine yayılmasından endişe edilen
mali kriz kredi derecelendirme kuruluşu Standar&Poor’s’un kredi notu AA+ olan İspanya’nın kredi notunu AA’ya düşürmesine neden olmuştur. Bu not indiriminin ardından yatırımcılar ellerindeki tahvilleri satmış ve İspanya’nın 10 yıllık tahvillerinin getirisi
yüzde 4,1’e yükselmiştir.13 Ülkede artan bütçe açığı ve yüksek işsizlik oranı şu an için
tehlikeli görünse de, Yunanistan gibi bir mali yardımın uygulanması söz konusu değildir.
Kriz sürecinin başlamasıyla İspanya ihracatta güçlü toparlanmalar gerçekleştirirken
henüz tehlikeli bölge dışına çıkmış değildir. Bu durum ülke ekonomisinde uzun za10. http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact_son_internet.pdf.
11. “Avrupa Birliği; Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’le İlgili Borç Tahminini Yükseltti’’, 13.05.2011, http://www.
bloomberght.com/kuresel-piyasalar/haber/876623-ab-yunanistan-irlanda-ve-portekizle-ilgili-borc-tahmininiartirdi.
12. ���������������������������������
Değerli, Işıl ve Onur Örs (2011) “Avrupa Birliği’nde Küresel Finansal Krize Karşı Alınan Önlemler ve Birliğin
Rekabet Gücünün Arttırılmasına Yönelik Girişimler: “Euro Rekabet Paktı’’, ABGS, Ekonomik ve Mali Politikalar
Başkanlığı, Mayıs 2011.
13. www.euroactiv.com.
9
S E TA
A N A L İ Z
İtalya’nın asıl
sorununun bütçe
açığı ve borçlanma
olduğu aşikârdır,
ülkenin genel
devlet brüt borç
stokunun GSYİH’ya
oranı 2009 ve 2010
yıllarında sırasıyla;
yüzde 116,1 ve
yüze 119,0’dur.
mandır yaşanan düzensizlikten kaynaklanmaktadır. İspanya bankaları ve hükümet
açısından borçları arttıran kriz ortamından uzaklaşmanın uzun vadede gerçekleşeceği öngörülmektedir. Yetkililer bu süreçte güçlü ve geniş kapsamlı adımlar atarak kriz
etkilerini minimize etmek için emeklilik yaşını 65’ten 67’ye çıkarmış, sürekli istihdamı
cazip kılmak için girişimlerde bulunmuş ve en önemlisi Türkiye’nin 2001 krizi sonrası gerçekleştirdiği sağlam bankacılık reformlarını uygulamaya başlamışlardır. Ülkede
2009 yılında bütçe açığının gayri safi milli hâsılaya oranı yüzde 11 iken bu oran 2010
yılında yaklaşık yüzde 6 seviyesinde gerçekleşmiştir. GSYİH reel artış oranı 2009 ve
2010 yıllarında sırasıyla yüzde -3,7 ve yüzde -0,1, cari açık dengesinin GSYİH’ye oranı
ise yüzde -5,5 ve yüzde -4,5’dir. İşsizlik oranının da 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla yüzde 11,3 ve yüzde 18,0 olması kriz bölgesinden uzaklaşmak için daha zamana ihtiyaç
duyulduğunun bir göstergesidir.14
Tablo 4: Ekonomik Göstergeler
Yıl
GSYİH Büyüme Oranı
Bütçe Açığı / GSYİH
Borç / GSYİH
Cari Açık/ GSYİH
2008
0,9
-4,2
39,8
-9,5
2009
-3,7
-11,1
53,3
-5,1
2010
-0,1
-9,2
60,1
-4,6
Kaynak:http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact_son_internet.pdf
İtalya
Kriz etkisinin kısa zamanda yayılması bu rüzgârdan Avrupa’da kuvvetli bir ekonomiye sahip İtalya’yı da etkilemiştir. Kredi derecelendirme kuruluşu Standar&Poors’un
İtalya’nın görünümünü “durağan” durumdan “negatif” duruma çevirmesi ve ülkede
ekonomik büyümenin zayıf bulunması, piyasalarda sert satışları da beraberinde getirmiştir. İtalya’nın 10 yıllık tahvilleri yüzde 5 seviyelerinde seyretmiştir. Son 10 yılda
ortalama yüzde 0,2 oranında büyüme gerçekleştiren İtalya, 2009 krizi sonrasında yüzde 7 küçülme yaşamış ve hala toparlanamamıştır.15İtalya’nın Euro bölgesi içindeki büyüklüğü açısından muhtemel iflas durumunun etkileri tahmin edilenden daha ciddi
boyutlarda görünmektedir. İtalya’nın asıl sorununun bütçe açığı ve borçlanma olduğu
aşikârdır, ülkenin genel devlet brüt borç stokunun GSYİH’ya oranı 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla; yüzde 116,1 ve yüze 119,0’dur. 2010 yılı bütçe açığının GSYİH’ya oranının yüzde -4,6 olan İtalya da krizle mücadele eden diğer ülkeler gibi birtakım önlemler
almak zorunda kalmıştır.16
Tablo 5: Ekonomik Göstergeler
Yıl
GSYİH Büyüme Oranı
Bütçe Açığı / GSYİH
Borç / GSYİH
Cari Açık / GSYİH
2008
-1,3
-2,7
106,3
-2,9
2009
-5,2
-5,4
116,1
-2,1
2010
1,3
-4,6
119,1
-3,3
Kaynak:http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact_son_internet.pdf
10
14. İstanbul Sanayi Odası, AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri, Rapor, 2011.
15. IMF (2010), Country Report.
16. İstanbul Sanayi Odası (2011), “AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri”, Rapor.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
İtalya, Avrupa Merkez Bankası talebi doğrultusunda kriz bölgesinden uzaklaşmak için
birtakım tedbirler almaya başlamıştır. 2013 yılına kadar bütçe açığını 45,5 milyar Euro’ya düşürmeyi amaçlayan tasarruf planını onaylayan hükümet, 2012 yılında 20 milyar Euro, 2013 yılında da 25,5 milyar Euro bütçe kesintisi uygulamayı kabul etmiştir.17
Hükümet aynı zamanda bazı bakanlık ve yerel yönetimlerin 2012 ve 2013 bütçelerinde kesinti uygulayarak bütçe açığını azaltmayı hedeflemektedir. Alınan önlemler
arasında emeklilik yaşının yükseltilmesi, yüksek gelirlilere uygulanacak dayanışma
vergisi ve katma değer vergisinin arttırılması gibi uygulamalar da gündemdedir. 2011
Eylül ayında ekonomik büyüme görünümdeki zayıflama ve kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 120’sine ulaşacağı öngörüsünü gerekçe gösteren
uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s (S&P), İtalya’nın ‘A’ olan
uzun vadeli kredi notunu bir basamak düşürerek not görünümünü ise ‘negatif’ olarak
belirlemiştir.
Sonuç
Küresel ekonomik krizin çıktığı 2008 yılından itibaren ABD’ de meydana gelen durgunluk, hem bu ülkeyi hem de dünya ekonomilerini olumsuz etkilemiştir. ABD’de yaşanan
borç limitinin yükseltilmesi ve bütçe kısıntıları tartışmaları ve bu konuda yaşanan kötü
Euro bölgesinde
ise, tüm senaryolar
Yunanistan’ın
borçlarını
ödeyememesi
durumunda
nelerin yaşanacağı
noktasında
yoğunlaşmaktadır.
gidiş, kredi değerlendirme kuruluşu Standart&Poors’un (S&P) Amerika’nın AAA olan
kredi notunu AA+’ya düşürülmesine neden olmuştur.
Euro bölgesinde ise, tüm senaryolar Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi durumunda nelerin yaşanacağı noktasında yoğunlaşmaktadır. Yunanistan’ın birlikten ihraç
edilmesi neticesinde doğacak sonuçlar belirsiz iken, olası bir kriz ile diğer ülkeleri de
etkilemesi durumu içinden çıkılmaz bir noktaya getirecektir. Yunanistan’ın borçlarını
ödeyememe ve olası bir iflas durumunda ise diğer Euro bölgesi ülkelerindeki Yunanistan tahvillerinin değerlerinin düşmesine yol açacaktır. Böyle bir olasılık sıkıntılı günler
geçiren İtalya ve İspanya hatta Fransa’yı da olumsuz yönde etkileyecektir. Zira Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s, Fransa’nın iki büyük bankası Societe Generale ve Credit Agricole’un notunu düşürmüş, bu not indirimine gerekçe olarak da bu
bankaların ellerinde yüksek miktarda Yunan tahvili bulundurmasını göstermiştir. Şu
anda, Societe Generale’in elinde 6,6 milyar Euro, Credit Agricole’in ise 27 milyar Euro
değerindeYunanistan tahvili bulunmaktadır. Yunanistan bankalarının tahvillerini elinde bulunduran İtalya, İspanya hatta Fransa’nın büyük bankaları olumsuz etkilenecek,
zira yatırımcılar bu ülkelere kredi vermeyecek, tahvillerin zarar etmesi ve kredilerin
kesilmesi İtalya ve İspanya’da bankacılık sektörünü de olumsuz etkileyecektir.
Yaşanmakta olan krizin ağır etkilerinin diğer Euro bölgesi ülkelerine yayılmasını önlemek amacıyla için AB liderleri 27 Ekim 2011’de Brüksel’de bir araya gelerek Euro’yu
kurtarmak için somut adımlar atmışlardır. Liderler Yunanistan’ın borçlarının düşürülmesi konusunda bankalarla anlaşarak Yunanistan’ın borçlarını üstlenen bankaların
17. http://www.bloomberht.com/kuresel-piyasalar/haber/945967-italyada-kabine-tasarrufonayladı,13.08.2011
11
S E TA
A N A L İ Z
yüzde 50’ye varan kayıpları üstleneceklerini duyurmuşlardır. Böylece Yunanistan’ın
bankalara olan 205 Milyar Euro civarındaki borcunun, 102 Milyar Euro’ya düşürüleceği
öngörülmektedir. Ayrıca Avrupa Mali İstikrar Fonu’nun kaynaklarının 440 Milyar Euro’dan 1 Trilyon Euro’ya çıkarılacağı da kararlaştırılarak, yeni fonun çerçevesinin 2011
Kasım’ında uygulamaya gireceği hususunda anlaşmaya varılmıştır. Zirvede alınan bir
diğer önemli karar da gelecekte herhangi bir ülkenin temerrüde girmesinden kaynaklanacak kayıplara karşı koruma sağlanması için banka sermayelerinin güçlendirilmesi
olmuştur. Gelinen bu noktada, acil bankacılık reformları ve kamu maliyesi tedbirle-
AB ülkelerinde
borçlanma,
bütçe açıkları
ve ekonomik
büyüme gibi temel
makro ekonomik
göstergelerdeki
kötü tablo
nedeniyle oluşan
karamsar hava
Türkiye’ de yüksek
olan cari açık kriz
sebebi olur mu
tartışmalarına hız
kazandırmıştır.
rinin başarılı bir şekilde uygulanması kaçınılmazdır. Özellikle de kamu maliyesinde
bağlayıcı ve tüm ülkeler için zorunlu kuralların başarıyla uygulanması gerekmektedir.
Zirvede alınan kararlar neticesini uzun vadede gösterecek, dolayısıyla bu kapsamda
mali kuralları koyacak ve gözetleyecek yeni kurumların oluşturması da gerekli görülmektedir.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Cari Açık
AB ülkelerinde borçlanma, bütçe açıkları ve ekonomik büyüme gibi temel makro ekonomik göstergelerdeki kötü tablo nedeniyle oluşan karamsar hava Türkiye’ de yüksek olan cari açık kriz sebebi olur mu tartışmalarına hız kazandırmıştır. Bilindiği üzere,
Türkiye’de 2010 sonuna kadar sürdürülen “Yüksek faiz-düşük kur politikası nedeniyle,
ihracat- ithalat dengesi kısaca dış ticaret açığı özellikle TL’nin değerli olduğu dönemlerde açılmıştır. TL’nin nispi olarak değerli tutulma politikası, enflasyonu düşürme ve
toplam borç yükünü azaltma açısından olumlu bir karar olarak kabul görülse de, uzun
vadede yurtiçi üretimin uluslararası rekabet gücünü azaltıcı ve cari açığı artırıcı bir rol
oynamıştır.
Cari açığın yüksek olmasının bir diğer sebebi ise ekonomideki yapısal sorunlardır. Yapısal sorunların ağırlıklı olduğu bir ekonomide ekonomik büyüme konusunda sıkıntılar yaşanır, yani daha düşük üretim ve daha az ihracat gerçekleşir. Türkiye ekonomisinin yapısal unsurları, ithalatın ağırlıklı olarak ara ve sermaye malı şeklinde olması
büyümenin cari açığı artırıcı etkisini açıklamakta sıkça vurgulanan nedenler arasındadır. Cari açık ve büyüme verileri incelendiğinde, göreli olarak yüksek büyüme oranları
Türkiye ekonomisinde büyümenin yüksek oranda ithalata bağımlı olmasının da etkisiyle artan oranda cari açık veren dönemlerde gerçekleştiği, büyümenin yavaşladığı
veya ekonomik durgunluk dönemlerinin ise özellikle kriz sonrası cari açığın düşük
olduğu dönemlere denk gelmesidir.18Şekil 1’de Türkiye’de büyüme oranı ile cari açığın GSYİH’ya oranlarının hareket kazandığı 2000-2010 dönemi gösterilmektedir. Ülke
ekonomisinde yapısal nedenlerden dolayı, üretim için yüksek miktarda ara mal ve girdi ithalatının gerekliliği nedeniyle ithalat-ihracat dengesi ithalat lehine gelişmiş bu da
12
cari açığı artırmıştır. Bununla beraber 2000’li yılların başından 2010 yılı sonuna kadar
18. ������������������������
Erkılıç, Serdar (2006) “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri” Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası İstatistik Genel Müdürlüğü, Ankara.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
geçen dönemde izlenen “yüksek faiz, düşük kur” politikası dolayısıyla değerlenen TL’
de bu sürece katkı yapmıştır.
Şekil 1: Büyüme Oranı ve Cari Açık/GSYİH Oranı
Türkiye üretim için gerekli olan temel girdi olan enerjiyi ithal ettiği için, özellikle petrol fiyatlarındaki artışlar, üretim için hem ithalatı artırmış hem de üretimin maliyetini
artırarak ihracatın daha pahalı hale gelmesine neden olmuştur. Toplam ithalat içerisin-
Türkiye üretim için
gerekli olan temel
girdi olan enerjiyi
ithal ettiği için,
özellikle petrol
fiyatlarındaki
artışlar, üretim
için hem ithalatı
artırmış hem de
üretimin maliyetini
artırarak ihracatın
daha pahalı hale
gelmesine neden
olmuştur.
de önemli bir yere sahip olan petrol giderleri, dış ticaret hadlerini etkilemiştir. Petrol
fiyatlarının düşük düzeylerde seyretmesi, dış ticaret hadlerinin ihracat lehine değişiklik göstermesine yol açmıştır. Düşük petrol fiyatları, ithalat giderlerinin kısılması anlamına gelmekte, ayrıca, dış ticarette talep hacmini artıracak fiyatlama politikalarına
zemin hazırlamaktadır. Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 44’ü petrolden sağlanmaktadır. Ancak son yıllarda doğalgaz kullanımının artması bu oranın
biraz düşmesine neden olmuştur. Türkiye’nin petrol ihtiyacının yüzde 90’ı ithalat yoluyla karşılanırken ülkenin toplam ithalatının yaklaşık yüzde 9’unu ham petrol oluşturmakta ve GSYİH’nın yüzde 2,27’si petrol ithalatı için harcanmaktadır. Son yıllarda
Türkiye’de ithal edilen petrol miktarı biraz dalgalanma göstermekle birlikte, ortalama
olarak 23-24 milyon ton dolayında gerçekleşmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)19
verilerine göre ham petrol ve doğalgaz ile akaryakıt, sıvılaştırılmış petrol gazı ve kömür gibi enerji maddeleri ithalatına ödenen fatura, 2010 yılında yüzde 28,7 oranında
büyüyerek 38 milyar 488,8 milyon dolara ulaşmıştır. Enerji ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 21 düzeyinde gerçekleşmiş ve ithalat faturasının beşte birden fazlasını,
enerji ürünlerinin bedeli oluşturmuştur.20 Türkiye enerji üretiminde dışa bağlı olduğu
13
19. www.tuik.gov.tr
20. www.tuik.gov.tr
S E TA
A N A L İ Z
için uluslararası enerji fiyat hareketleri ülke cari açığı üzerinde doğrudan etkilidir. Bu
bağımlılığı asgari seviyeye indirmek için yenilenebilir enerji kaynaklarının ülke üretimi
içindeki payının arttırılması için çözümler geliştirilmekte ve nükleer santraller kurma
çabası bu bağlamda yapılan çalışmalar arasında yer almaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, dış ticaret hacminin dışsal bir faktör olan girdi maliyetlerindeki değişikliklere göre şekillenmesi son derece tehlikelidir. Dış ticaret açığı ve
dolayısıyla cari açık artışını hızlandıracak gelişmeler, önemli bir risk faktörüdür. Dolayısıyla, politika yapıcıların bu konuya kayıtsız kalmaması gerekmektedir.21
Türkiye’de
ekonomik krizler,
hep kamu
maliyesinde oluşan
yüksek açık ve cari
açığın bu yüksek
açığa bağlı olarak
yükselmesinden
kaynaklanmıştır.
Bütçe Dengesi
Kamu harcamalarının kamu gelirleri üzerinde artışı diğer bir deyişle bütçe açığında
artış şeklindeki bütçe dengesinde azalmanın cari dengeyi negatif etkilemesi beklenmektedir. Artan harcamaların yeni borçlanma ile finansmanı faiz oranları üzerinde artış yönünde baskı oluşturmakta, faize duyarlı özel yatırımların maliyetini artırmaktadır.
Bu literatürde kamu harcamalarının özel yatırımları dışlayıcı etkisi olarak da tanımlanmaktadır. Artan yurtiçi faizlerin yurtdışı faiz oranına göre göreli getiri farkı sermaye
hareketleri serbestîsi altında, diğer ekonomik ve politik şartların da uygun olması varsayımıyla, yurtiçine sermaye girişini artırmaktadır. Artan sermaye girişi ülke parasının
değerlenmesine neden olurken bu durum ihracatın göreli fiyatlar üzerinden rekabet
gücünü azaltacak, dolayısıyla dış ticaret dengesini, geniş tanımıyla cari dengeyi negatif etkileyecektir.
Türkiye’de ekonomik krizler, hep kamu maliyesinde oluşan yüksek açık ve cari açığın
bu yüksek açığa bağlı olarak yükselmesinden kaynaklanmıştır. Türkiye’de 20 yılda
gerçekleşen krizler incelendiğinde, 2001 krizi öncesinde kamu bütçe açıklarının milli
gelire oranı yüzde -12,1 olmuştu. Gelinen bu noktada bütçe açığının/GSYİH’ya oranı
yüzde 3›ün altına gerilemektedir. Bununla beraber kamu borç yükü de yüzde 40 civarında gözükmektedir.
Tablo 6: Konsolide Bütçe Dengesi ve Cari Açık
Yıllar
Cari İşlemler Dengesi / GSYİH (Yüzde)
Bütçe Dengesi / GSYİH(Yüzde)
2000
-3,7
-8,0
2001
1,9
-12,1
2002
-0,3
-11,4
2003
-2,5
-8,8
2004
-3,7
-5,4
2005
-4,6
-1,3
2006
-6,1
-0,6
2007
-5,9
-1,6
2008
-5,7
-1,8
2009
-2,3
-5,5
2010
-6,6
-3,6
Kaynak: TCMB, Hazine, Bumko.
14
21. ��������������������������������������������
Erdoğan, Seyfettin ve Hilal Bozkurt (2009) “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri: Mgarch Modelleri İle Bir
İnceleme”, Maliye Finans Yazıları, Yıl: 23 Sayı: 84 Temmuz 2009 135-172.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Şekil 2’de Türkiye’de bütçe dengesinin GSYİH’ya oranı ile cari açığın GSYİH’ya oranı
arasındaki ilişki 1998-2010 yılları itibariyle gösterilmektedir. Buna göre, 2001 yılında
bütçe dengesinin GSYİH’ya oranı yüzde -12,1 iken cari açığın GSYİH’ya oranı yüzde 1,9
olarak gerçekleşmiştir. Konsolide bütçe dengesi ve cari açık arasındaki ilişki 4-5 puanlık farklarla devam ederken 2010 yılında cari açığın GSYİH’ya oranı yüzde -6,6, bütçe
dengesinin GSYİH’ya oranı yüzde -3,6’da kalmıştır. Grafikten de anlaşılacağı gibi, ekonomik krizin gerçekleştiği 2001 yılında yüksek bütçe açığının olması, kriz ortamının
yarattığı etkinin önemli bir göstergedir.
Şekil 2: Bütçe Dengesi/GSYİH Oranı ve Cari Açık/GSYİH Oranı
Küresel ekonomik
krizin çıktığı 2008
yılından itibaren,
bu kriz dünya
ekonomileri
üzerindeki
etkisini halen
sürdürmeye devam
ettirmektedir.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE GELECEĞE BAKIŞ
Küresel ekonomik krizin çıktığı 2008 yılından itibaren, bu kriz dünya ekonomileri üzerindeki etkisini halen sürdürmeye devam ettirmektedir. Avrupa ülkelerindeki kamu
borcu sorunu nedeniyle AB ülkelerinde gittikçe derinleşen ekonomik kriz ve küresel
büyümeye ilişkin endişelerin giderek güçlenmesi sebebiyle, Türkiye’de de cari açığın
olası bir krize sebebiyet vereceği kaygısı piyasalarda bu sorunun gündemde kalmasına neden olmuştur. Özellikle Ağustos 2011 yılında başta uluslararası kuruluşlar olmak
üzere Merkez Bankası ve hükümet tarafından Türkiye ekonomisi ile ilgili olarak ihtiyatlı
açıklamalar kamuoyunda panik havası yaratmıştır. Bu tür açıklamalar medya tarafından kriz uyarısı olarak algılanmış bu da TL’nin değer kaybetmesine neden olmuştur.
Türkiye’nin çok güçlü yüksek enflasyon ve dolarizasyon tecrübesinin olması ve Merkez Bankasının döviz piyasalarında aşırı oynamalara karşı tepkisiz kalmaması, halkın
ve yatırımcıların portföy tercihlerinde kalıcı değişiklikler olmaması, yerleşiklerin ulusal
paradan uzaklaşmaması, dolar cinsi alım-satım işlemleri ve sözleşme türleri oluşmaması ve TL’nin değerini korumak için, Merkez Bankası bu dönemde hareketlenen döviz piyasasına döviz satış ihaleleri açarak piyasalardaki çıkışı frenlemeye çalışmıştır.22
22. �����������������������������������������������������������������������������������������������������������
Özkul,İsme�������������������������������������������������������������������������������������������������
t, “Ekonomi Yönetimindeki Telaşın Asıl Nedeni Cari Açıktaki Başarısızlık”, 22.09.2011, Habertürk.
15
S E TA
A N A L İ Z
2011 yılı ikinci
çeyreğinde
yüzde 8,8 olarak
gerçekleşmesi
ekonomik
büyümede
devam eden
artışın hızı azalsa
da devam ettiği
görülmektedir.
Ekonomik
büyümeyi tüm
sektörlerin
katkı vermesi
de ekonomide
canlılığın tüm
sektörlerde devam
ettiğinin bir işareti
olmuştur.
Merkez Bankası, AB ülkelerinde artan sorunların yurt içi iktisadi faaliyet üzerinde durgunluğa yol açma riskini azaltmak amacıyla 4 Ağustos 2011 yılında Para Politikası Kurulu (PPK)23 toplantısında bazı politika faiz oranlarında ölçülü bir indirime gitmiştir.
Kurul, önümüzdeki dönemde gelişmelerin yakından izlenmesi ve gerek duyulması
halinde uygun görülecek araç ve yöntemlerle piyasaya döviz likiditesi sağlanması
konusunda mutabık kalmıştır. Bu çerçevede Kurul, kısa vadeli faizlerde oluşabilecek
aşağı yönlü oynaklığı azaltmak amacıyla, gecelik borçlanma faizini önemli ölçüde artırarak faiz koridorunu daraltmaya karar vermiştir. Bu amaçla, politika faizi olan bir hafta
vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 6,25’ten yüzde 5,75’e düşürülmüş, Merkez Bankası
borçlanma faiz oranı yüzde 1,50’den yüzde 5’e yükseltilmiştir. Enflasyonun bugün için
dünyadaki daralmadan dolayı herhangi bir risk durumu teşkil etmemesi nedeniyle,
Merkez Banka’sının son zamanlarda yaptığı müdahale ve aldığı kararlar bu doğrultuda
yapılmış isabetli uygulamalar olarak görülmüştür.
Merkez Bankası’nın büyümeye öncelik verdiğini, enflasyona karşı çok büyük artış olmadığı takdirde harekete geçmeyeceğini belirtmiştir. Bu bağlamda Merkez Bankası’nın yeni bir faiz indirimine gidip gitmeyeceği de belirsizliğini korumaktadır. Ağustos
ayında enflasyon oranlarının beklentilerden daha yüksek gerçekleşmesi, Merkez Bankası’nın bozulmaya karşı önlem alıp almayacağı tartışmalarını gündeme getirmiştir.
Çekirdek enflasyonun yıllık bazda artması kurlardaki artışın fiyatlara kısmen yansıması
önümüzdeki dönem enflasyonist baskıyı arttıracağına işaret olabilir. Merkez Bankası
böyle bir baskıyı beklediklerini belirterek, döviz kuru kaynaklı fiyat hareketlerinin ikincil etkilerinin sınırlı kalacağını ifade etmiştir.
Merkez Bankası’nın aldığı faiz düşürme kararına rağmen, Türkiye’nin 2011 yılının ikinci
yarı büyümesinin 2010 ve 2011 yılının birinci çeyreğine göre AB ülkelerindeki mevcut durumdan dolayı daha yavaş olacağı beklentisi hakim görünmektedir. Cari açık ve
ekonomik büyüme arasındaki ifade edilen çelişkiye rağmen, ülkede reformlarla tetiklenen ve hızla düzelen makro ekonomik istikrar ortamı, AK parti ile gelen siyasi istikrar,
yatırım ortamının iyileşmesi ve bu bağlamda özelleştirmelerin, şirket satın alma ve
birleşmelerin sağladığı motivasyon unsurları, ekonomide kaydedilen yüksek büyüme
oranları, artan kişi başı satın alma gücü ve dinamik bir demografik yapıya dayalı büyük
bir iç piyasanın varlığı ve tüm bu faktörlere bağlı olarak ülke risk priminin düşmesi
nedeniyle ekonomideki büyüme performansı devam etmektedir.24Türkiye ekonomisinde, küresel ekonomik krizin en etkili olduğu yıl olan 2009 yılından itibaren son yedi
çeyrek dönemde kesintisiz bir büyüme gerçekleşmiştir (Tablo 7). Bununla beraber,
2011 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 8,8 olarak gerçekleşmesi ekonomik büyümede devam eden artışın hızı azalsa da devam ettiği görülmektedir. Ekonomik büyümeyi tüm
sektörlerin katkı vermesi de ekonomide canlılığın tüm sektörlerde devam ettiğinin bir
işareti olmuştur.
16
23. http://www.tcmb.gov.tr/
24. MÜSİAD (2010) Türkiye Ekonomisi Raporu.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
25
Tablo 7: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Sonuçları (TÜİK)25
Cari Fiyatlarla Gelişme Cari Fiyatlarla
GSYİH
hızı
GSYİH
Dönem (Milyon TL)
2009
2010
2011
Gelişme Sabit Fiyatlarla Gelişme
Hızı
GSYİH
Hızı
%
(Milyon $)
%
(Milyon TL)
%
I*
207.926
-3,6
125.955
-30,0
20.843
-14,7
II*
228.572
-4,5
145.460
-23,0
23.267
-7,8
III*
261.710
-0,3
173.946
-19,7
27.233
-2,8
IV*
254.350
9,1
171.343
9,4
25.660
5,9
Yıllık*
952.559
0,2
616.703
-16,9
97.003
-4,8
I*
241.578
16,2
160.132
27,1
23.335
12,0
II*
267.528
17,0
174.074
19,7
25.669
10,3
III*
297.701
13,8
196.856
13,2
28.661
5,2
IV
298.294
17,3
204.766
19,5
28.015
9,2
Yıllık
1. 105.101
16,0
735.828
19,3
105.680
8,9
I*
288.390
19,2
182.841
14,0
26.112
11,6
II
318.404
19,2
203.626
17,1
27.910
8,8
* : İlgili dönemlerde güncelleme yapılmıştır.
2011 yılı cari açığının 2010 yılından yüksek olmasına rağmen iç talep yavaşlama eğilimlerinin ve ekonominin hızındaki düşüşün ve TL’deki değer kaybının cari açık üzerinde olumlu etki yapacağı beklenmektedir. 2011 Ocak- Temmuz döneminde 50 milyar
dolar olan cari açık, 2011 yılının ikinci yarısında bu artış hızının azalacağı hatta tüm
yıl boyunca 70 milyar dolar olarak gerçekleşeceği beklenmektedir. Ayrıca, dünyadaki
likidite bolluğunun cari açığın finansmanı konusunda problem olmayacağı ve alınan
tedbirler sayesinde yılın geri kalan kısmında cari açığın düşeceği tahmin edilmektedir.
Bu dönemde hükümetin gerçekleştirdiği sağlam maliye politikalarının ve bankacılık
Bu dönemde
hükümetin
gerçekleştirdiği
sağlam maliye
politikalarının
ve bankacılık
alanındaki reform
ve tedbirlerin
zamanlamasının
yüksek cari açık
durumunda bile
ülkede risk olarak
algılanmaması
önemli bir
durum olarak
görülmektedir.
alanındaki reform ve tedbirlerin zamanlamasının yüksek cari açık durumunda bile ülkede risk olarak algılanmaması önemli bir durum olarak görülmektedir. Bu tartışmaların yapıldığı Eylül 2011’deStandard&Poor’s’ (S&P)Türkiye’nin yerel para birimi kredi
notunu BB+’dan BBB-’ye yükseltmiş, görünümü pozitif olarak belirlemiş ve yatırım
yapılabilir seviyeye çıkartmıştır.
17
25. TÜİK, www. tuik.gov.tr
S E TA
A N A L İ Z
Tablo 8: Dış Ticaret ve Ekonomik Göstergeler
Dış Ticaret - Yıllık (Milyon $)
Dış borçların
çevrilebilmesi
ve cari açığın
azaltılması
ancak ve ancak
yakalanan ihracat
ivmesine bağlıdır.
İhracatın devamı
için pazar ve mal
çeşitlenmesi
politikasının
izlenmesi zorunlu
bir durum olarak
ortaya çıkmaktadır.
İhracat / İthalat
Kapasite
GSYİH
Yıllar
İhracat
İthalat
Denge
2002
36.059
51.554
-15.495
87.613
69,9
75,4
6,2
2003
47.253
69.340
-22.087
116.593
68,1
78,4
5,3
2004
63.167
97.540
-34.373
160.707
64,8
81,7
9,4
2005
73.476
116.774
-43.298
190.251
62,9
80,7
8,4
2006
85.535
139.576
-54.041
225.111
61,3
81,7
6,9
2007
107.272
170.063
-62.791
277.334
63,1
81,1
4,7
2008
132.027
201.964
-69.936
333.991
65,4
64,7
0,7
2009
102.143
140.928
-38.786
243.071
72,5
69,7
-4,8
2010
113.883
185.544
-71.661
299.428
61,4
75,6
8,9
77.472
140.517
-63.045
217.989
55,1
76,1 (2)
11,0 (3)
8,8(4)
2011 (1)
Hacim
Kullanım Büyüme Oranı
Oranı
(Yüzde)
(1) 2010, 2011 Ocak-Temmuz
(2) 2010, 2011 Ağustos ayı rakamı. (2005 Ocak ayından itibaren 2003=100 Temel yıllı Üretici Fiyatları Genel İndeksi (ÜFE) olarak hesaplanmaktadır.
(2) 2010, 2011 Ağustos ayı rakamı. (2010 Ocak ayından itibaren İkili Sektörlere Göre Kapasite Kullanım Oranı
Merkez Bankası tarafından hesaplanmaktadır.
(3) 2011 (Q1)
(4) 2011 (Q2)
Kaynak:http://www.ekonomi.gov.tr/upload/791DD050-19DB-2C7D-3D50C82A87B0852D/baslica.xls
Dış borçların çevrilebilmesi ve cari açığın azaltılması ancak ve ancak yakalanan ihracat
ivmesine bağlıdır. İhracatın devamı için pazar ve mal çeşitlenmesi politikasının izlenmesi zorunlu bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye, cari açığın olumsuz etkilerini bertaraf etmek ve dış ticaretine yön vermek için Uzak Doğu, Hindistan, Kuzey
Afrika, Ortadoğu ve hatta Latin Amerika ülkelerinde yeni imkânlar ve pazarlar geliştirmelidir.26 Aynı zamanda üretimle ihracatın birlikte ele alındığı “İhracata Dönük Üretim
Stratejisi” geliştirmek amacıyla NUTS 2 düzeyinde kurulan kalkınma ajanslarına görevler ve sorumluluklar yükleyerek bölge bazlı ekonomiye çok önemli katkılar sağlanabilir. Bu amaçla, bölgesel gelişme politikaları belirlenerek, bu politikalar dâhilinde
bölgelere yenilikçi ve rekabet edebilen yüksek katma değer yaratabilen sektörlerin
kurulması amaçlanmalıdır. Yerel düzeyde kurumsal kapasitenin artırılması ile kırsal
kalkınmanın sağlanması ve bu sayede ulusal düzeyde bölgesel gelişme stratejisinin
de netleşmesi gerekmektedir.
Ayrıca, Aralık 2010’da dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi” ile orta ve ileri teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat
paylarının artırılması hedeflenirken düşük teknolojili sektörlerde de katma değeri
yüksek ürünlerin üretiminin sağlanması amaçlanmıştır. Küresel piyasalarda ticaret
hacmi yüksek olan ürünlerin üretilmesinde çeşitlilik hedeflenirken bu alanda aktif rol
alan şirketlerin ekonomideki paylarının arttırılması ve uluslararası piyasalardaki talebe
anında karşılık verebilecek bir sanayi yapısının gerekliliğin önemi ortaya çıkmıştır.
18
İhracatın artırılması için üretimde çeşitliliğin arttırılması gerekliliği savunularak ima26. �������������������
Karagöl, Erdal T. “Türkiye’de Cari Açık, Kriz Sebebi mi?” Sabah, 23.07.2011.
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
lat için teşvik sisteminin yaygınlaştırılması ve yurtiçi üretim kapasitesinin artırılması
da büyük öneme sahiptir. Alınan tedbirler arasında Türkiye’nin dış ticaret ve cari dengesinin sağlanması için etkin dış politikaların uygulanması bu doğrultuda sektörlerin
uluslararası rekabete ve küresel pazarlarda payının artırılması da mevcuttur.27 Ayrıca,
üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığını azaltmak amacıyla, ara malı ve yatırım
mallarında yurtiçi üretim kapasitesini artırıcı politikaların karalılıkla uygulanması gerekir. İhracat miktarını yükseltme bağlanımında yatırımlar için uygun koşulların yaratılması ve verimli işgücü politikalarının geliştirilmesi hedeflenirken, meslek eğitimi
reformları sayesinde nitelikli işgücü arz ve talebinin de arttırılması öngörülmektedir.
Ayrıca, doğrudan yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi için yasal ve hukuki alanlarda
olumlu düzenlemeler yapılarak küresel piyasalardaki ekonomik ilişkilerin uluslararası
rekabet yöntemleri doğrultusunda revize edilmesi ihracatı geliştirmek için uygulanacak adımlar olarak nitelendirilmektedir.28
Ayrıca, cari açığın finansmanının ağırlıklı olarak doğrudan yabancı yatırımlar ve yabancı portföy yatırımları ile sağlandığı görülmüştür. 2010 yılında yavaşlama eğilimine
giren doğrudan yabancı yatırımlar bu yılın ilk yedi ayında 9,1 milyar dolar ile zirve yapmıştır. 2010 yılının tamamında 9,3 milyar Dolarlık rakamına 2011 yılının ilk yedi ayında
ulaşılmıştır. Yılın ilk 7 aylık döneminde gelen yabancı sermayenin yüzde 91’i AB ülkeleri tarafından gerçekleştirilmiş, bu da yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine karşı
duydukları güveni göstermiştir. Ancak, doğrudan yabancı yatırımların 2011 yılının ilk
7 aylık döneminde gerçekleşen 50 milyar dolar cari açığın sadece yaklaşık 9 milyar
dolarının karşılıyor olması da ciddi olarak üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur.
50 milyar olan cari açığın diğer kısmı ise krediler ve portföy yatırımları ile karşılanmaktadır. Bu durum, küresel ekonomide şu dönemde yaşanan belirsizlik nedeniyle küresel
sermayenin liman arayışı içinde olması hasebiyle, sermayenin başka güvenli limanlara
rahatça gidebileceğini dikkatte almakta fayda vardır.
Ekim 2011’de
yayımlanan Orta
Vadeli Program
(OVP) ile cari açığın
giderilmesi için
çeşitli tedbir ve
uygulamaların
süratli bir şekilde
devreye sokulması
hedeflenmektedir.
Bununla beraber, Ekim 2011’de yayımlanan Orta Vadeli Program (OVP) ile cari açığın
giderilmesi için çeşitli tedbir ve uygulamaların süratli bir şekilde devreye sokulması
hedeflenmektedir. Bu doğrultuda gelir, harcama ve borç stoku büyüklükleri gözetilerek, özel sektör öncülüğünde bir büyüme sürecinin desteklenmesi, rekabet gücü
ve istihdam oranın arttırılması ile cari açık vererek büyümenin önüne geçilmesi öngörülmektedir. İthalat ve ihracat dengesinin sağlanması amacıyla, ithalatı kısıtlamak
için vergi oranlarının artırılması ve ithal edilen malların yurtiçinde üretilmesi doğrultusunda çalışmaların yapılacağı vurgulanan hususlardır. OVP’ye göre 2011 yılı sonu
itibariyle cari açığın GSYİH’ya oranın yüzde 9,4’e, 2012 yılında yüzde 8’e, 2013 yılında
yüzde 7,5’e ve 2014 yılında ise yüzde 7’ye ulaşması öngörülmektedir.29 Yaşanmakta
olan küresel kriz ve durgunluk ortamının arttığı bu dönemde orta vadeli programın
yayımlanması uzun vadede tahmin ve beklentilerin şekillenmesi açısından büyük
önem arz etmektedir.
27. 61. Hükümet Programı, http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pMain.aspx
28. T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (2010) “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi”.
29. http://www.kalkinma.gov.tr/ orta vadeli program:2012-2014
19
S E TA
A N A L İ Z
Tablo 9: Ödemeler Dengesi Analitik Sunum (*)(Milyon Dolar)
CARİ İŞLEMLER HESABI
İhracat f.o.b.
İthalat f.o.b.
Mal Dengesi
Yılın ilk 7 aylık
döneminde
gelen yabancı
sermayenin
yüzde 91’i AB
ülkeleri tarafından
gerçekleştirilmiş,
bu da yabancı
yatırımcıların
Türkiye
ekonomisine karşı
duydukları güveni
göstermiştir.
2011
Ocak-Temmuz
Ocak-Temmuz
-23.791
-50.662
68.512
81.253
-94.853
-135.713
-26.341
-54.460
Hizmetler Dengesi: Gelir
16.999
20.034
Hizmetler Dengesi: Gider
-10.930
-11.959
-20.272
-46.385
3.050
2.577
Mal ve Hizmet Dengesi
Gelir Dengesi: Gelir
Gelir Dengesi: Gider
-7.201
-7.640
-24.423
-51.448
Cari Transferler
632
786
SERMAYE HESABI
-26
0
31.185
50.238
Yurtdışında Doğrudan Yatırım
-1.043
-1.449
Yurtiçinde Doğrudan Yatırım
4.495
9.133
Mal. Hizmet ve Gelir Dengesi
FİNANS HESABI
Portföy Hesabı-Varlıklar
Portföy Hesabı-Yükümlülükler
-224
2.759
11.677
16.611
Hisse Senetleri
1.322
-672
Borç Senetleri
10.355
17.283
2.607
8.817
2
1
Diğer Yatırımlar-Varlıklar
Merkez Bankası
Genel Hükümet
Bankalar
Diğer Sektörler
Diğer Yatırımlar-Yükümlülükler
Merkez Bankası
Genel Hükümet
-2
-54
4.249
-1.311
-1.642
10.181
13.673
14.367
-186
-834
1.770
1.450
Bankalar
16.283
6.700
Diğer Sektörler
-4.194
7.051
7.368
-424
Cari, Sermaye ve Finansal Hesaplar
NET HATA VE NOKSAN
GENEL DENGE
REZERV VARLIKLAR
Resmi Rezervler
Uluslararası Para Fonu Kredileri
(*) Geçici
Kaynak: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
20
2010
228
10.603
7.596
10.179
-7.596
-10.179
-6.681
-915
-9.091
-1,088
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye ekonomisi, AB ülkelerindeki borç krizi ve ABD’de istihdam ile ilgili olarak yaşanan problemlere rağmen, son 7 çeyrekte kesintisiz olarak ekonomik büyümesini
sürdürmektedir. Ancak, ticaretin yoğun olarak gerçekleştiği AB ülkelerinde ve ABD’de
ekonomik krizin devam etmesi durumunda, Türkiye’nin ticaret kanalıyla olumsuz etkileneceği bunun da cari açığı artırıcı bir etki yapacağı öngörülmektedir. Bu açıdan
ülke ekonomisinin en önemli sorunu olan cari açık ile ilgili gerekli tedbirlerin hemen
hayata geçirilmesi gerekir.
Cari açığın azaltılmasınaa ilişkin öneriler şöyle sıralanabilir:
• Merkez Bankası, özellikle AB ülkelerindeki ekonomik yavaşlama ve başta Yunanistan olmak üzere olası iflas durumunda, ekonomik durgunluğu ve cari açığı azaltılmak için faiz indirimleri başta olmak üzere alınan tedbirlere devam etmelidir.
• Üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığını düşürmek, ara malı ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasitesini artırmak için Başbakanlık tarafından yerli ürün
kullanılmasına ilişkin hazırlanan genelgede belirtilen hususlar mutlaka hayata geçirilmelidir. Üretim için gerekli olan girdilerin yerli ürünlerle karşılanması ekonomi
açısından büyük önem taşımakta bu yerli üretimin önünü açacak ve bu uygulama
ile ekonomide gözle görülür bir canlanma sağlanacak, dış ticaret açığı ve buna
bağlı cari açıkla mücadelede önemli bir mesafe kaydedilecektir.
• Dünya mal ticaretinden alınan payın artırılarak ihracatın 500 milyar dolara çıka-
Cari açığın çözümü
sürecinde öncelikli
olarak GSYİH’nın
yüzde 20’sinin
altına düşmemesi
gereken
toplam yatırım
harcamalarının, iç
tasarruf kaynakları
ile karşılanması
gerekmektedir.
rılması amacıyla, üretimle ihracatın birlikte ele alındığı “İhracata Dönük Üretim
Stratejisi” geliştirmek amacıyla kurulan “İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu” daha aktif bir rol üstlenmelidir. İhracatın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için, NUTS 2 düzeyinde kurulan 26 kalkınma ajansına görevler ve sorumluluklar yükleyerek bölge bazlı ekonomik kalkınma ciddiye alınmalıdır. Bu kapsamda
birbirinden ekonomik ve sosyal göstergeler açısından çok farklı olan illerin aynı
kalkınma ajansında olmasının yol açtığı sorunlar nedeniyle, 26 olan kalkınma ajans
sayısının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
• Cari açığın çözümü sürecinde öncelikli olarak GSYİH’nın yüzde 20’sinin altına düşmemesi gereken toplam yatırım harcamalarının, iç tasarruf kaynakları ile karşılanması gerekmektedir. Zira bugünün nitelikli yatırımları, geleceğin başlıca tasarruf
kaynağı olacaktır.30
• Üretimde katma değer yaratan faaliyetler artmalı ve işgücü piyasasının katılığı kaldırılmalıdır. Mikro ekonomik alanda yapılacak olan reformların en önemlisi işgücü
piyasasını daha esnek bir hale getirmektir. İşgücü piyasasındaki katılığın giderilebilmesi için kıdem tazminatı yükünü hafifletecek formüller bulunmalıdır. Yüksek
kıdem tazminatları gibi düzenlemeler, işçileri işten çıkarmayı maliyetli bir hale getirerek işi korumak için tasarlanmıştır. Çünkü ekonomi için çok önemli olan ve ülkeye
gelmesi muhtemel olan doğrudan yabancı yatırımı, kıdem tazminatı yükümlülük30. ��������������
MÜSİAD (2010) Türkiye Ekonomisi Raporu.
21
S E TA
A N A L İ Z
lerinin maliyetli olması nedeniyle, olumsuz etkilenmiştir. Bununla beraber işgücü
katılıkları, büyümenin istihdam yaratma kapasitesini azaltıcı, kayıt dışı istihdamı
artırıcı ve özel tasarrufu azaltıcı etki yapacaktır.31
Cari açığın
düşürülmesi için,
ithalat kalemleri
analiz edilmeli,
özellikle de sektör
bazlı analizler
gerçekleşmelidir.
Başta savunma
sanayi sektörü
olmak üzere,
sağlık ve diğer
sektörlerde ithalatı
gerçekleştirilen
ürünlerin
yurtiçinde
üretilmesi orta
vadede zaruri hale
gelmiştir.
• Yurtiçi üretimde verimlilik artışının sağlanması, rekabet gücü yüksek sektörlere
odaklanılması ve yapısal tedbirlere öncelik vererek cari açığa önlem almak gerekmektedir.322011-2014 yıllarını kapsayan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde de
belirtildiği üzere “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve
ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve
topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümü hızlandırmak” gerekmektedir.
• Uzun vadeli yabancı sermaye yatırımlarının teşvik edilmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de son yıllarda doğrudan yatırımlarda göreli bir artış eğilimi gözlenmektedir. Bu eğilimin artarak sürmesi için, yasal ve idari koşulların iyileştirilmesi
süreci kesintiye uğratılmamalı ve doğrudan yabancı yatırımların artırılması teşvik
edilmelidir.33
• Cari açığı azaltma kapsamında, özellikle de İstanbul’un finans merkezi olması nedeniyle, yurtdışından gelecek finansçılara hem konut satmak hem de ülkeye gelen
yabancılara gayrimenkul satmak ülke ekonomisine döviz sağlaması açısından çok
önemli katkılar sağlayacaktır.
• Hükümet programında da ifade edildiği gibi Türkiye’nin hızlı büyüme dönemlerinde yaşadığı yüksek cari açığın sorun olmaması için, cari açığın en önemli nedeni
yapısal nedenlerinden birisi olan enerjide dışa bağımlılık azaltılmalıdır. Enerjide
dışa bağımlılığı daha düşük seviyelere indirmek için yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payı arttırılmalıdır. Bununla beraber, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), cari açığın azaltılması ve yerli biyoyakıtların üretiminin teşviki
için akaryakıta tarımsal ürün katkısı konusunda 2013 yılından itibaren benzin ve
motorinde her yıl artırılmak üzere yerli katkı ilave zorunluluğu getirmektedir. Türkiye’nin petrol ihtiyacının çok büyük bir kısmının ithalat yoluyla karşıladığı dikkate
alındığında, bu karar sayesinde, yerli tarım ürünlerinden elde edilecek biyoyakıtların enerjide dışa bağımlılığı azaltacağı bu da hem cari açığı azaltıcı hem de tarımsal
üretimi teşvik edici bir rol oynayacaktır.34
• Cari açığın düşürülmesi için, ithalat kalemleri analiz edilmeli, özellikle de sektör
bazlı analizler gerçekleşmelidir. Başta savunma sanayi sektörü olmak üzere, sağlık
ve diğer sektörlerde ithalatı gerçekleştirilen ürünlerin yurtiçinde üretilmesi orta
vadede zaruri hale gelmiştir.
• Ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi, dış borçların çevrilebilmesi ve cari açığın
azaltılması ancak ve ancak yakalanan ihracat ivmesine bağlıdır. İhracatın devamı
31. Karagöl, Erdal T. ve Akgeyik Tekin (2010) “Türkiye’de İstihdam Durumu: Genel Eğilim & Trendler” SETA Analiz,
Sayı, 21, Mayıs 2010. SETA Vakfı, Ankara.
22
32. ������������������������
Erkılıç, Serdar (2006) “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri” Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası İstatistik Genel Müdürlüğü, Ankara.
33. Karagöl, Erdal T (2011) “Türkiye’de Cari Açık Kriz Sebebi mi?”, Sabah, 23 Temmuz 2011.
34. http://ekonomi.haberturk.com/makro-ekonomi/haber/671234-cari-aciga-biodizel-onlemi
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
VE TÜRKİYE EKONOMİSİ
için pazar ve mal çeşitlenmesi politikasının izlenmesi zorunlu bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye, cari açığın olumsuz etkilerini bertaraf etmek ve dış ticaretine yön vermek için Uzak Doğu, Hindistan, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve hatta
Latin Amerika ülkelerinde yeni imkânlar ve pazarlar geliştirmek zorundadır.35 Özellikle Ortadoğu’da Arap Baharı ve Kuzey Afrika’da meydana gelen siyasi gelişmeler
yeni imkânlar ve pazarlar ortaya çıkarmakta ve bu durum Türkiye’yi AB üyesi ülkeler ve diğer ülkelerden ayrıştıran temel faktörler olarak öne çıkmaktadır.
• Firma, ürün ve pazar bazında ihracat hedefleri konulmalı ve yüksek performans
gösteren firmalar teşvik edilmelidir. İhracatı artırmak için sayıları 14 olan “1 milyar doların üzerinde ihracat yapan” il sayısını tüm NUTS 2 düzeyinde 26 bölgeyi
kapsayacak şekilde mutlaka artırılmalıdır. Bu konuda Kalkınma Bakanlığına önemli
görevler düşmektedir. Kalkınma Bakanlığı’na bağlı olan kalkınma ajansları daha
aktif hale getirilmeli, işe yaramayan projeleri gerçekleştiren bir kurum değil, üretimi artıran, teşvik eden ve bu konuda öncü bir görev üstlenen ajanslar ve kurumlar
olmalıdır.
• Yatırım ortamının iyileştirilmesi için mevcut mevzuat tekrar gözden geçirilmeli ve
bürokratik engeller ortadan kaldırılmalıdır.
• İşgücü piyasalarında esneklik ile güvence arasındaki denge gözetilerek işgücü
piyasası daha esnek ve hareketli bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bununla beraber,
işgücü verimliliğinin artırılması için işgücünün becerileri artırılmalı, işsizlere yeni
beceriler kazandırılmalı ve gençlerin işgücü piyasasında deneyim kazanmaları sağlayacak politikalar geliştirilmelidir.36
• Firmaların hareket kabiliyetleri ve yaşanmakta olan kriz koşullarına uyum sağlayabilmeleri için uygun eğitim sürecinden geçirilmeleri gerekmektedir. Üretimde
esneklik, çeşitlilik ve özel üretimlere cevap verme kapasiteleri arttırılmalıdır. Bu
eğitim sürecinde kamu kurum ve kuruluşlarının, STK’ların ve üniversitelerin sorumlulukları arttırılmalıdır.37
• Pazar rekabet koşullarının değiştiği bu yeni dönemde etkin pazarlama yöntemleri, sektörel altyapı ve zengin ürün çeşitliliği gibi alanlarda firmaların adaptasyonu
önem taşımaktadır. Üretim yapan firmaların daha rekabetçi olmaları için, bu firmalara vergi kolaylıklarının sağlanması gerekmektedir.38
35. Karagöl, Erdal T (2011) “Türkiye’de Cari Açık Kriz Sebebi mi?”, Sabah, 23 Temmuz 2011.
36. �������������������������������������������
Karagöl, Erdal T. ve Akgeyik Tekin (2010) “Türkiye’de İstihdam Durumu: Genel Eğilim & Trendler” SETA Analiz,
Sayı, 21, Mayıs 2010. SETA Vakfı, Ankara.
37. Keskin, Hidayet ve Sungur Onur (2010), “Bölgesel Politika Ekseninde Yaşanan Dönüşüm: Türkiye’de Kalkınma
Planlarında Bölgesel Politikaların Değişimi”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 21,ss,271293.
38. Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013), www.dpt.org.tr.
23
2008 yılından itibaren ABD’de ekonomide güvensizlik, istihdamda sıkıntılar ve konut piyasasındaki problemler, Avrupa’da ise yüksek devlet borçları ve bankacılık
sorunları nedeniyle küresel ekonomide yeni bir yavaşlama durumu ortaya çıkmıştır. Euro bölgesi ekonomileri başta ekonomik büyüme olmak üzere diğer makro
ekonomik göstergelerde ortaya çıkan gerileme, iflas noktasına gelen AB ülkeleri
ekonomilerinde kapsamlı kamu maliyesi ve bankacılık reformlarının yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.
Küresel ekonomik krizin Türkiye ekonomisine etkileri de ekonomi çevrelerinde
sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Bilindiği üzere, 2001 ekonomik krizi sonrası
Türkiye ekonomisinde bankacılık ve mali alanda gerçekleştirilen reformlar sayesinde, 2008 küresel ekonomik kriz kısmi bir daralma ile geçiştirilmiştir. Son 7 çeyrektir
ekonomik büyümeyi sorunsuz ve rekorlar ile sürdüren Türkiye ekonomisi, 2011 yılının ikinci çeyreğinde ivmesi yavaşlasa da 2011 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 8,8,
ilk 6 ayında ise yüzde 10,2 oranında büyümeyi gerçekleştirmiştir. Türkiye ekonomisi
bugün gösterdiği yüksek büyüme performansı, güçlü bankacılığı ve sağlam bütçe
dengesi sayesinde küresel ekonomik krizin tüm AB ülkelerini ve ABD’yi etkilediği
bu konjonktürde yatırım çeken ve cazibe merkezine aday güçlü bir ülke konumuna
gelmiştir. Bu yüzden, Eylül 2011’de Standard&Poor’s’ (S&P) Türkiye’nin yerel para birimi kredi notunu BB+’dan BBB-’ye yükseltmiş, görünümü pozitif olarak belirlemiş
ve yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmıştır. Türkiye, gösterdiği büyüme performansı
ile Avrupa ülkelerinden ve gelişmekte olan ülkelerden önemli ölçüde ayrışmış ve
ekonomisindeki dinamizmi ortaya koymuş bulunmaktadır.
Bununla beraber, ekonomik büyüme hızlı bir ivme kazanmış ve bu büyümeyi sürdürebilmek için yüksek miktarlarda ara mal ve enerji ithalatı yapma zorunluluğu
nedeniyle dış ticaret açıkları ve dolayısıyla cari açık ile karşılaşma olağan bir durum
olmuştur. Dolayısıyla, ekonomide yapısal nedenlerden dolayı meydana gelen cari
açık ile ekonomik büyümeyi birlikte devam ettirmek ve cari açığı sağlam finansman
kaynakları ile sürdürülebilmek zorunlu bir durum olmuştur.
Erdal Tanas KARAGÖL
1992’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu. Yüksek lisansını
Connecticut Üniversitesinde, doktorasını York Üniversitesi’nde, 2002 yılında “Dış Borçlar ve
Ekonomik Büyüme İlişkisi ve Dış Borç Öteleme Riski” adlı teziyle tamamladı. Karagöl’ün Dış
Borçlar ve Ekonomik Büyüme, Savunma Harcamaları, Enerji Tüketimi, Ekonomik Büyüme
ve İşsizlik ve Kamu Harcamaları, Yoksulluk ve Sosyal Yardım alanlarında makaleleri vardır.
Yapılan akademik çalışmalar, Energy Economics, Defence and Peace Economics gibi Social
Sciences Citation Index’de (SSCI) taranan dergilerde yayınlanmıştır.
S E TA | S İ YA S E T, E K O N O M İ V E T O P L U M A R A Ş T I R M A L A R I VA K F I
Nenehatun Caddesi No: 66
GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE
Te l : + 9 0 3 1 2 . 5 5 1 2 1 0 0 | Fa k s : + 9 0 3 1 2 . 5 5 1 2 1 0 9
www.setav.org | [email protected]
S E TA | Wa s h i n g t o n D. C . O f f i c e
1025 Connec ticut Avenue, N.W., Suite 1106
Washington, D.C., 20036
Te l : 2 0 2 - 2 2 3 - 9 8 8 5 | Fa k s : 2 0 2 - 2 2 3 - 6 0 9 9
www.setadc.org | [email protected]
Download