seta . Analiz S E TA | S i y a s e t , E k o n o m i v e To p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı Va k f ı | w w w. s e t a v. o r g | K a s ı m 2 0 1 1 CARİ AÇIK TARTIŞMALARI GÖLGESİNDE KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ ERDAL TANAS KARAGÖL S E TA A N A L İ Z seta . Analiz S ayı: 4 5 | K a s ı m 2 0 1 1 CARİ AÇIK TARTIŞMALARI GÖLGESİNDE KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ ERDAL TANAS KARAGÖL Araştırma Asistanı: AHMET SEMİH BİNGÖL İÇİNDEKİLER GİRİŞ | 4 AB ÜLKELERİ, ABD VE KÜRESEL EKONOMİK KRİZ | 5 YUNANISTAN | 5 İRLANDA | 7 PORTEKIZ | 8 İSPANYA | 9 İTALYA | 10 SONUÇ | 11 KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ | 12 CARI AÇIK | 12 BÜTÇE DENGESI | 14 KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE GELECEĞE BAKIŞ | 15 SONUÇ VE ÖNERİLER | 21 2 0 1 1 © Ya y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ ÖZET 2008 yılından itibaren ABD’de ekonomide güvensizlik, istihdamda sıkıntılar ve konut piyasasındaki problemler, Avrupa’da ise yüksek devlet borçları ve bankacılık sorunları nedeniyle küresel ekonomide yeni bir yavaşlama durumu ortaya çıkmıştır. Euro bölgesi ekonomileri başta ekonomik büyüme olmak üzere diğer makro ekonomik göstergelerde ortaya çıkan gerileme, iflas noktasına gelen AB ülkeleri ekonomilerinde kapsamlı kamu maliyesi ve bankacılık reformlarının yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Küresel ekonomik krizin Türkiye ekonomisine etkileri de ekonomi çevrelerinde sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Bilindiği üzere, 2001 ekonomik krizi sonrası Türkiye ekonomisinde bankacılık ve mali alanda gerçekleştirilen reformlar sayesinde, 2008 küresel ekonomik kriz kısmi bir daralma ile geçiştirilmiştir. Son 7 çeyrektir ekonomik büyümeyi sorunsuz ve rekorlar ile sürdüren Türkiye ekonomisi, 2011 yılının ikinci çeyreğinde ivmesi yavaşlasa da 2011 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 8,8, ilk 6 ayında ise yüzde 10,2 oranında büyümeyi gerçekleştirmiştir. Türkiye ekonomisi bugün gösterdiği yüksek büyüme performansı, güçlü bankacılığı ve sağlam bütçe dengesi sayesinde küresel ekonomik krizin tüm AB ülkelerini ve ABD’yi etkilediği bu konjonktürde yatırım çeken ve cazibe merkezine aday güçlü bir ülke konumuna gelmiştir. Bu yüzden, Eylül 2011’de Standard&Poor’s’ (S&P) Türkiye’nin yerel para birimi kredi notunu BB+’dan BBB-’ye yükseltmiş, görünümü pozitif olarak belirlemiş ve yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmıştır. Türkiye, gösterdiği büyüme performansı ile Avrupa ülkelerinden ve gelişmekte olan ülkelerden önemli ölçüde ayrışmış ve ekonomisindeki dinamizmi ortaya koymuş bulunmaktadır. Bununla beraber, ekonomik büyüme hızlı bir ivme kazanmış ve bu büyümeyi sürdürebilmek için yüksek miktarlarda ara mal ve enerji ithalatı yapma zorunluluğu nedeniyle dış ticaret açıkları ve dolayısıyla cari açık ile karşılaşma olağan bir durum olmuştur. Dolayısıyla, ekonomide yapısal nedenlerden dolayı meydana gelen cari açık ile ekonomik büyümeyi birlikte devam ettirmek ve cari açığı sağlam finansman kaynakları ile sürdürülebilmek zorunlu bir durum olmuştur. 3 S E TA A N A L İ Z CARİ AÇIK TARTIŞMALARI GÖLGESİNDE KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ GİRİŞ Son dönemde gerek küresel iktisadi faaliyetler ile ilgili olarak açıklanan verilerin giderek zayıflayan bir görünüme işaret etmesi gerekse Amerikan ekonomisinde güven, istihdam ve konut piyasası, Avrupa’da ise yüksek devlet borçları ve bankacılık sorunları nedeniyle küresel ekonomide yeni bir yavaşlama riski ile karşı karşıya kalmıştır. Yunanistan, İrlanda ve Portekiz ile birlikte önümüzdeki dönemde özellikle İtalya ve İspanya gibi Türkiye’nin ana ticaret ortaklarının büyüme görünümlerindeki bozulmanın dış talebi olumsuz etkileyebileceği, iç talepte ise artan küresel belirsizlik nedeniyle yavaşlamanın devam edebileceği tahmin edilmektedir. 4 Euro bölgesine dâhil 17 ülkedeki zayıf kamu maliyesi krizin gittikçe Avrupa’da ciddi bunalımlara sebep olacağına işaret etmektedir. Kaldı ki Avrupa’yı düzlüğe çıkaracak kamu maliye politikalarının eksikliği ve mevcut politikalar üzerinde radikal ve kararlı çözümlerin hala alınamaması Avrupa’daki vatandaşların hoşlanmadığı kemer sıkma politikaları ile karşı karşıya kalacakları kuvvetle muhtemeldir. Yaşanmakta olan krizin bu boyutlara ulaşmasında Euro bölgesi ülkelerinin kamu harcamaları ve vergi politikalarının uyumsuzluğu ve bu politikaların gerekli altyapıdan eksikliği önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Ülke liderlerinin kriz durumunu yönetmedeki yetersizlikleri ve gelişmiş ülkelerin yeni bir uzlaşma metnini hala oluşturamaması sistemdeki eksikliklerin net bir şekilde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu eksikliklerin geçmişte uygulanan kısa vadeli pratik yöntemlerle çözülemeyeceği ve sonuçlarının birkaç spekülatör haricinde herkesi etkileyeceği tahmin edilmektedir.1 Ayrıca, Avrupa Birliği ülkelerinde gündemde kamu harcamalarının azaltılması ve bu bağlamda da temel sağlık ve eğitim harcamalarında kesintiye gidilmesi tartışılırken, bu tedbirlerin getireceği sonuçların ve oluşturacağı yeni yaşam biçimi hakkında bilgilendirmenin kimler 1. Cengiz, Pelin, “Avrupa Daha Azla Yetinmeye Alışacak”, Taraf, 04.09.2011. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ tarafından yapılacağı ciddi önem taşımaktadır. Yüksek sosyal refah sisteminin hüküm sürdüğü Avrupa’da ortaya çıkacak alışılmadık bu yeni yaşam biçiminin ne sonuçlar doğuracağı belirsizliğini sürdürürken güvenilir liderlerinin olmaması da durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Kriz süreci hükümetleri zorlarken erken seçim kararlarının alınması ve muhalefet partilerin sert çıkışları sorunu çözecek gibi görülse de çözümün hükümet değişikliklerinde değil, ancak alınacak radikal kararlarda olduğu apaçık ortadır. Avrupa finansal krizinin daha da büyüyüp tedavisi zor salgın bir hastalık haline dönüşmemesi için yapılacak ortak mutabakat metinleri ve uygulanacak radikal ekonomik kararların en kısa zamanda yürürlüğe girmesi gerekmektedir.2 Avrupa ülkelerinde mevcut durum Türkiye’nin 2001’de yaşadığı krizle aynıdır. Bu sorunlar, yüksek kamu harcamaları ve borç yükü, bankacılık sektöründeki ciddi yapısal ve konjonktörel sorunlar ve bankalarının yaşadığı kısa vadeli fonlama sorunları olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye’nin 2001’de gerçekleştirdiği bankacılık ve kamu maliyesi reformlarını mümkün olan en kısa zamanda uygulamaya geçirmeleri kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, küresel ekonomik krizin özellikle etkili olduğu Euro bölgesinde meydana gelen gelişmelerin, Türkiye ekonomisi üzerindeki olası etkilerine özellikle de cari açık penceresinden bakmaktır. Bu amaçla, ilk bölümde Euro bölgesinde sorunlu ülkeler incelenmiş ikinci bölümde ise küresel ekonomik krizin Türkiye’de ekonomik krize yol açmaması için, cari açığın finansmanı ve sürdürülebilirliği ile ilgili öneriler sunulmaktadır. AB ÜLKELERİ, ABD VE KÜRESEL EKONOMİK KRİZ Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye’nin 2001’de gerçekleştirdiği bankacılık ve kamu maliyesi reformlarını mümkün olan en kısa zamanda uygulamaya geçirmeleri kaçınılmaz hale gelmiştir. Yunanistan Yunanistan’da artan kamu harcamaları, bütçe açığının gayri safi milli hâsılası içindeki payının artması, Avrupa Birliğinden alınan yardımların etkin ve yerinde kullanılmaması, kamu sektöründe çalışanların maaşlarının ikiye katlanması ve buna paralel olarak yaygın şekilde artan vergi kaçakçılığı ve ciddi anlamda yolsuzluk vakalarının görünmesi Yunanistan’ı kriz durumuna sokmuştur. Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s’un da ülkeyi “yatırım yapılamaz” diye ilan etmesi küresel piyasalarda düşüşe neden olmuş ve yaklaşık 300 milyar Euro borç ile baş etmeye çalışan Yunanistan bu borç batağından kurtulmak için AB’ye sığınmak zorunda kalmıştır. Yunanistan’ın krizin üstesinden tek başına gelemeyeceğinin anlaşılması üzerine Euro bölgesi ülkelerin Maliye Bakanları, Yunanistan için 30 Milyar Euro’luk bir yardım mekanizmasının oluşturulmasına karar vererek ülke ekonomik faaliyetleri gözlemlenmeye başlanmıştır. Avrupa Birliği İstatistik Kurumu Eurostat, Yunanistan’ın 2009 yılı bütçe açığının, iddia edildiği gibi GSYİH’nin yüzde 12,7’si değil, yüzde 13,6’sı oranında olduğunu açıklaması Yunanistan Başbakanı Papandreu, AB ve IMF yardımının harekete geçirilmesini istemesiyle sonuçlanmıştır.3 Mayıs 2010’da Yunan Hükümeti’nin ekonomiyi düzeltme çabalarına destek olmak için, Euro bölgesindeki üye devletler, Yunanistan’a 80 Milyar Euro dolayında maddi yardım sağlayan, “Yunanistan Borç Fonu” adında, üç 5 2. Yıldırım, Servet, “Merkez Bankası Müdahale Etmeli mi?” Radikal, 20.08.2011. 3. Eurostat, Greece CountryStatistics, 2009-2011. S E TA A N A L İ Z yıllık bir program üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Aynı zamanda, IMF ile yapılan yardım anlaşmasından sağlanacak olan 30 Milyar Euro ve toplam olarak 110 Milyon Euro miktarında bir borç paketi oluşturulmuştur. AB’nin Yunanistan’ın bir kısım borçlarını silmesi veya ülkenin mevcut borçlarında yeni planlama ve düzenlemeler gerçekleştirmesi sorunun çözümü için büyük katkı sağlayacaktır. Bu yardımlar kriz ortamından kurtulmak için gerçekleştirilmiş olsa da, yardımların oluşturduğu risk ve endişeler kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Yunanistan’ın notunun düşülmesine neden olmuştur. 2011 Nisan ayında AB, Yunanistan’ın bütçe açığının GSYİH’nın yüzde 10,5’i oranında olduğunu ve bu oranın destek paketinde hedeflenen yüzde 9,5’lik hedefi karşılamadığını belirtmiştir. Bu durum, ülkenin borçlarını ödeyebilmesi konusundaki endişeleri tekrar gündeme getirerek yaşanmakta olan krizin boyutunu gözler önüne sermiştir. Bu dönemde Yunanistan’ın uyguladığı kemer sıkma politikaları halk tarafından tepkiyle karşılanmış, ülke genelinde çeşitli aralıklarla grevler yapılmıştır. 2011 Temmuz ayında gerçekleşen Avrupa Birliği liderler zirvesinde ‘Yunanistan ve Euro’nun mevcut durumu ve iyileştirme’ başlığı altında dört önemli karar alınmıştır. Bu kararlara bakıldığında; • Vadesi gelen tahvillerde 15 yıla kadar erteleme yapılması, • Hazine bonolarının ikinci el piyasalarında işlem görmesi, • Portekiz ve İrlanda faizlerin yüzde 3,5 ile sınırlandırılması, • Yunanistan için Marshall planı uygulanması ve bu plan doğrultusunda kalkınma ve istihdamın sağlanması gibi uygulama ve tedbirler gözükmektedir. Zirve üyeleri zor günler geçiren İspanya ve İtalya ekonomileri için de kolaylıklar getirileceği kararında mutabakata varmışlardır. Zirve aynı zamanda piyasaları rahatlatmak için finans sektörünün de gerekli desteği sağlayacağını belirterek, Avrupa Kurtarma Fonu’nda (EFSF) da esnekliklerin artırılması kararı alınmıştır.4 2011 Eylül ayında Avrupa Merkez Bankası ve IMF tarafından Yunanistan’a verilmesi kararlaştırılan yardım Yunan Hükümetinin bütçedeki açığın düşürülmesi için önerilen önlemleri kabul etmemesinden dolayı durdurulmuştur. Almanya’nın, Yunanistan’ın gerekli finansal koşulları yerine getirmediği sürece yardımın yapılamayacağını belirtmesi ve diğer AB üyelerinin Yunanistan’da güvensizlik ortamının devam ettiğini belirtmeleri Yunan Hükümetinin ek mali önlemler almaya sevk etmiştir. Yunanistan’ın iflasın eşiğinde olduğu söylentileri, Fransa’nın Yunanistan için ikinci Kurtarma Paketi’ni onaylamasını ve önümüzdeki zamanda uygulanacak ek yardımların Almanya ve diğer AB ülkeleri tarafından destekleneceği açıklamaları bölgedeki tansiyonu bir nebze düşürse de belirsizlik durumunu ortadan kaldıramamıştır.5 Bugün AB Yunanistan’ın borçlarını zamanında ödemesi konusunda baskıları ve ısrarcı tavırlarını devam ettirirken, ülkenin büyük sıkıntılar yaşadığına da tanıklık etmektedir. Birlik ülkelerinin Yunanistan’a mali yardımda bulunması kısa dönemde sorun çözecek intibası bıraksa da, ülkenin borçlarını ödemeye başlamadığı sürece bu sıkıntılı durumdan kurtulması mümkün görülmemektedir. AB’nin Yunanistan’ın bir kısım borçlarını silmesi veya ülkenin mevcut borçlarında yeni planlama ve düzenlemeler gerçekleştirmesi sorunun çözümü için büyük katkı sağlayacaktır. Yunanistan’da kriz ortamında 6 4. http://www.euractiv.com.tr 5. www.ikv.org KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ oluşan düşük vergi gelirleri ve derin bütçe açığı, ülke genelinde ortalama gelirin yaklaşık yüzde 10 civarında azalması, 2010 yılında yüzde 4,5 küçülen Yunan ekonomisi bu yıl da yüzde 3 oranında küçüleceği tahmin edilmektedir. Aynı zamanda GSYİH’nın yüzde 140’ına denk gelen borcun 2012 yılında yüzde 160’a yükselmesi tahmin edilmektedir.6 Yaşanmakta olan krizin ağır etkilerinin diğer Euro bölgesi ülkelerine yayılmasını önlemek ve Yunanistan’ı kurtarmak amacıyla için AB liderleri 27 Ekim 2011’de Brüksel’de bir araya gelerek bazı somut kararlar almışlardır. Buna göre Yunanistan’a ait borçlarının silinmesi ve ülke için genişletilmiş bir yardım paketinin hazırlaması ve bunun karşılığında Yunanistan’ın kemer sıkma önlemleri ile hem bütçe açıklarını azaltması hem de tasarruflarını artırması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Ancak, Yunanistan’ın uzun vadede kalıcı çözüm ve iyileştirmelere ulaşması ve dolayısıyla iflas etmemesi için ülkedeki yetkili siyasi erklerin de üzerlerine düşeni yapmaları gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu süreçte ülke yöneticilerinin özelleştirmeleri hızlandırmaları, vergi, sağlık, eğitim, savunma ve diğer alanlarda yapısal reformları gerçekleştirmeleri zorunlu hale gelmiştir. Tablo 1: Ekonomik Göstergeler Yıl Borç/GSYİH Cari Açık/ GSYİH 2008 GSYİH Büyüme Oranı 1,0p Bütçe Açığı/ GSYİH -9,8 110,7 -14,7 2009 -2,0p -15,4 127,1 -11,0 2010 -4,5p -10,5 142,8 -10,5(p) Kaynak: Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/statistics/themes Yunanistan’ın uzun vadede kalıcı çözüm ve iyileştirmelere ulaşması ve dolayısıyla iflas etmemesi için ülkedeki yetkili siyasi erklerin de üzerlerine düşeni yapmaları gerekliliği ortaya çıkmıştır. p: geçici değer İrlanda Bugün İrlanda’yı kemer sıkma politikası noktasına getiren ekonomik krizin ABD’de başlayan krizin bir uzantısı olarak nitelemek yanlış olmaz. Yaşanan krizin sebeplerine bakıldığında; emlak piyasalarında meydana gelen ani değer kayıpları ve bununla bağlantılı olarak kamu sektörü tarafından alınan tasarruf tedbirlerinin piyasalarda oluşturduğu panik durumunun artan işten çıkarmalara neden olduğu söylenebilir. 2008 yılına kadar ülkede yaşanan sürekli refah artışı ekonomik tablonun hep bu şekilde devam edeceği izlenimi bırakmış, bunun sonucunda da emlak fiyatlarında artışların katlanarak devam etmesi spekülatif bir emlak piyasasını oluşturmuştur. Ülkede kriz sonrası konut fiyatları yüzde 50-60 civarında değer kaybetmiş ve konut kredilerinin büyük kısmını yapılandırmaya giden bankalar zarar etmiştir. Gelinen noktada İrlanda hükümeti zor durumdaki bankaları kurtarmak için 46 Milyar Euro’ya ihtiyaç duyulduğunu açıklayarak, AB ve IMF mali desteğinin beklendiğini kamuoyuna duyurmuştur.7 Bankaların riskten kaçınmak için gerekli önlemleri almaması ve ilgili mekanizmaların etkili bir şekilde işlememesi bu noktaya gelinmesinde etki6. “Yunanistan’daki Kriz ile İlgili Merak Edilenler’’, 27.05.2010, http://www.stratejikboyut.com/haber/ yunanistandaki-kriz-ile-ilgili-merak-edilenler--36850.html. 7. www.ikv.org “Avrupa Kriz Kronolojisi”. 7 S E TA A N A L İ Z li olmuştur. Diğer bir ifadeyle İrlanda’nın bu noktaya gelmesinin arkasında ciddi bir bankacılık krizi olmuştur. Kredi genişlemesinin konut ve gayrimenkul alanlarında yoğunlaşması kredi bolluğuna, bu da gayrimenkul fiyatlarının yükselmesine ve yine netice itibari ile banka bilançolarının şişmesine neden olmuştur. Bankacılık sektörünün girdiği çıkmaz nedeniyle bankalar yeni fonlar bulamamış ve bu da önemli miktarda mevduat çekilişini de beraberinde getirmiştir. Tablo:2 Ekonomik Göstergeler Krizin başladığı günden bugüne kadar, Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Birliği ve Avrupa Merkez Bankası tarafından, İrlanda’nın 2011 yılının ilk çeyreğinde krizle mücadelede ilerleme yolunda önemli adımlar atılmıştır. Yıl GSYİH Büyüme Oranı Bütçe Açığı/GSYİH Borç/GSYİH Cari Açık/ GSYİH 2008 -3,0 -7,3 44,4 -5,6 2009 -7,0 -14,3 65,6 -3,0 2010 -0,4 -32,4 96,2 -0,7 Kaynak: Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/statistics/themes Krizin başladığı günden bugüne kadar, Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Birliği ve Avrupa Merkez Bankası tarafından, İrlanda’nın 2011 yılının ilk çeyreğinde krizle mücadelede ilerleme yolunda önemli adımlar atılmıştır. 85 milyar Euro miktarında kurtarma paketinin, uygulama alanlarında olumlu kullanıldığı da gözlemlenmiştir. Diğer taraftan işsizlik gibi diğer sorunların devam ettiği vurgulanarak, hükümetin belirlenen politikaları kararlılıkla sürdürmesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Bu uygulamalarla İrlanda ekonomisinin önceden tahmin edilenden daha düşük bir oranda büyümeye geçeceği öngörülmektedir. Harcamalar kısmı incelendiğinde, harcamaların en büyük kısmını transfer ödemeleri ve kamu harcamalarının oluşturduğu görülmektedir. Aynı zamanda vergilendirme politikalarındaki yanlışlar uygulama ve düzensizlikler gelirgider dengesini sağlayamadığı gibi mevcut durum da uzun vadede iyileşme göstermeyecek izlenimi bırakmaktadır. Ülkedeki genel kanı, kriz sürecinin devam edeceği yönündedir. 2011 Eylül ayında kredi değerlendirme kuruluşu Moody’s’in İrlanda’nın kredi notunu Baa3’ten “çöp” seviyesi olarak bilinen yatırım yapılabilir seviyesinin altına yani Ba1’e düşürmesi İrlanda’yı zor günlerin beklediğine işaret etmektedir.8 Portekiz Portekiz ekonomisindeki sorun Yunanistan ve İrlanda’daki kadar ciddi boyutlara ulaşmamıştır. Portekiz’in 2001 yılında İstikrar ve Büyüme Paktı kurallarını uygulayamayan tek Euro bölgesi ülkesi olması ülkede durgunluğun uzun zamandır yaşanmakta olduğunun bir kanıtıdır. Portekiz’de cari açığın oldukça yüksek olması ve bankacılık sektöründeki yanlış uygulamalar krizin daha da derinleşmesine neden olmuştur. 2009 yılı verilerine göre ülkenin kamu borcu/GSYİH’ya oranının 83,0 ve bütçe açığı/GSYİH’ya oranının -10,1 olması bu rakamların Maastricht Kriterleri’nden çok uzakta olduklarının bir göstergesidir.9 8 8. IMF(2010) Country Report. 9. Eurostat Annual National Accounts. http://epp.eurostat.ec.europa.eu/tgm/table.do?tab=table&init=1&lan guage=en&pcode=tsieb020&plugin=1 KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ Tablo 3: Ekonomik Göstergeler Yıl GSYİH Büyüme Oranı Bütçe Açığı / GSYİH Borç/ GSYİH Cari Açık/ GSYİH 2008 0,0 -3,5 71,6 -12,6 2009 -2,5 -10,1 83,0 -10,9 2010 1,3 -9,1 93,0 -9,9 Kaynak: Eurostat, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/statistics/themes Ülkede bütçe açıklarının azaltılması için hazırlanan istikrar programının mecliste reddedilmesi ve akabinde Başbakan Jose Sacrates’in istifası siyasi istikrarın bozulmasına neden olurken kredi derecelendirme kuruluşları da Portekiz’in kredi notunu düşürmüşlerdir. Hazırlanan paket kapsamında 2013 yılına kadar bütçe açığının GSYİH’nın yüzde 2’sine düşürülmesi, emekli maaşlarının dondurulması, kamu kesiminde 1500 Euro’dan fazla olan maaşlarda yüzde 5 ila yüzde 10 arasında kesinti yapılması, sağlık, eğitim ve yerel yönetim harcamalarında kısıtlanmalara gidilmesi gibi uygulamalar gündeme gelmiştir.10 Portekiz’in AB’den yardım talebi ve görüşmeler sonrasında Portekiz, Avrupa Birliği ve IMF ile 3 yıllık bir programla 78 milyar Euro tutarında dış yardım konusunda anlaşmaya varılmıştır. AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası tarafından yapılan incelemede, bütçe açığının küçülmesi için Portekiz’in ciddi adımlar attığı tespit edilmiş ve hazırlanan finansal yardım paketinin 11,5 milyar Euro tutarındaki ikinci dilimin serbest bırakılmasının yolunun açıldığı belirtilmiştir.11 Portekiz paket kapsamında 19,8 milyar Euro’yu önceden almıştır. Başbakan Pedro Passos Coelho, bütçe açığının düşürülmesi için kamu harcamalarında 2 milyar Euro kesinti yapılacağını ve bu önlemlerin yeni kamu firmalarını ve çalışanlarını etkileyeceğini belirtmiştir. Özelleştirme ile ilgili adımların en kısa zamanda atılacağını belirten Başbakan olağanüstü ek gelir vergilerinden de 1 miyar 250 milyon Euro toplanmasının hedeflendiğini belirtmiştir.12 Kriz sürecinin başlamasıyla İspanya ihracatta güçlü toparlanmalar gerçekleştirirken henüz tehlikeli bölge dışına çıkmış değildir. İspanya Yunanistan’da yaşanan ve ardından Euro bölgelerine yayılmasından endişe edilen mali kriz kredi derecelendirme kuruluşu Standar&Poor’s’un kredi notu AA+ olan İspanya’nın kredi notunu AA’ya düşürmesine neden olmuştur. Bu not indiriminin ardından yatırımcılar ellerindeki tahvilleri satmış ve İspanya’nın 10 yıllık tahvillerinin getirisi yüzde 4,1’e yükselmiştir.13 Ülkede artan bütçe açığı ve yüksek işsizlik oranı şu an için tehlikeli görünse de, Yunanistan gibi bir mali yardımın uygulanması söz konusu değildir. Kriz sürecinin başlamasıyla İspanya ihracatta güçlü toparlanmalar gerçekleştirirken henüz tehlikeli bölge dışına çıkmış değildir. Bu durum ülke ekonomisinde uzun za10. http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact_son_internet.pdf. 11. “Avrupa Birliği; Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’le İlgili Borç Tahminini Yükseltti’’, 13.05.2011, http://www. bloomberght.com/kuresel-piyasalar/haber/876623-ab-yunanistan-irlanda-ve-portekizle-ilgili-borc-tahmininiartirdi. 12. ��������������������������������� Değerli, Işıl ve Onur Örs (2011) “Avrupa Birliği’nde Küresel Finansal Krize Karşı Alınan Önlemler ve Birliğin Rekabet Gücünün Arttırılmasına Yönelik Girişimler: “Euro Rekabet Paktı’’, ABGS, Ekonomik ve Mali Politikalar Başkanlığı, Mayıs 2011. 13. www.euroactiv.com. 9 S E TA A N A L İ Z İtalya’nın asıl sorununun bütçe açığı ve borçlanma olduğu aşikârdır, ülkenin genel devlet brüt borç stokunun GSYİH’ya oranı 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla; yüzde 116,1 ve yüze 119,0’dur. mandır yaşanan düzensizlikten kaynaklanmaktadır. İspanya bankaları ve hükümet açısından borçları arttıran kriz ortamından uzaklaşmanın uzun vadede gerçekleşeceği öngörülmektedir. Yetkililer bu süreçte güçlü ve geniş kapsamlı adımlar atarak kriz etkilerini minimize etmek için emeklilik yaşını 65’ten 67’ye çıkarmış, sürekli istihdamı cazip kılmak için girişimlerde bulunmuş ve en önemlisi Türkiye’nin 2001 krizi sonrası gerçekleştirdiği sağlam bankacılık reformlarını uygulamaya başlamışlardır. Ülkede 2009 yılında bütçe açığının gayri safi milli hâsılaya oranı yüzde 11 iken bu oran 2010 yılında yaklaşık yüzde 6 seviyesinde gerçekleşmiştir. GSYİH reel artış oranı 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla yüzde -3,7 ve yüzde -0,1, cari açık dengesinin GSYİH’ye oranı ise yüzde -5,5 ve yüzde -4,5’dir. İşsizlik oranının da 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla yüzde 11,3 ve yüzde 18,0 olması kriz bölgesinden uzaklaşmak için daha zamana ihtiyaç duyulduğunun bir göstergesidir.14 Tablo 4: Ekonomik Göstergeler Yıl GSYİH Büyüme Oranı Bütçe Açığı / GSYİH Borç / GSYİH Cari Açık/ GSYİH 2008 0,9 -4,2 39,8 -9,5 2009 -3,7 -11,1 53,3 -5,1 2010 -0,1 -9,2 60,1 -4,6 Kaynak:http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact_son_internet.pdf İtalya Kriz etkisinin kısa zamanda yayılması bu rüzgârdan Avrupa’da kuvvetli bir ekonomiye sahip İtalya’yı da etkilemiştir. Kredi derecelendirme kuruluşu Standar&Poors’un İtalya’nın görünümünü “durağan” durumdan “negatif” duruma çevirmesi ve ülkede ekonomik büyümenin zayıf bulunması, piyasalarda sert satışları da beraberinde getirmiştir. İtalya’nın 10 yıllık tahvilleri yüzde 5 seviyelerinde seyretmiştir. Son 10 yılda ortalama yüzde 0,2 oranında büyüme gerçekleştiren İtalya, 2009 krizi sonrasında yüzde 7 küçülme yaşamış ve hala toparlanamamıştır.15İtalya’nın Euro bölgesi içindeki büyüklüğü açısından muhtemel iflas durumunun etkileri tahmin edilenden daha ciddi boyutlarda görünmektedir. İtalya’nın asıl sorununun bütçe açığı ve borçlanma olduğu aşikârdır, ülkenin genel devlet brüt borç stokunun GSYİH’ya oranı 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla; yüzde 116,1 ve yüze 119,0’dur. 2010 yılı bütçe açığının GSYİH’ya oranının yüzde -4,6 olan İtalya da krizle mücadele eden diğer ülkeler gibi birtakım önlemler almak zorunda kalmıştır.16 Tablo 5: Ekonomik Göstergeler Yıl GSYİH Büyüme Oranı Bütçe Açığı / GSYİH Borç / GSYİH Cari Açık / GSYİH 2008 -1,3 -2,7 106,3 -2,9 2009 -5,2 -5,4 116,1 -2,1 2010 1,3 -4,6 119,1 -3,3 Kaynak:http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact_son_internet.pdf 10 14. İstanbul Sanayi Odası, AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri, Rapor, 2011. 15. IMF (2010), Country Report. 16. İstanbul Sanayi Odası (2011), “AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri”, Rapor. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ İtalya, Avrupa Merkez Bankası talebi doğrultusunda kriz bölgesinden uzaklaşmak için birtakım tedbirler almaya başlamıştır. 2013 yılına kadar bütçe açığını 45,5 milyar Euro’ya düşürmeyi amaçlayan tasarruf planını onaylayan hükümet, 2012 yılında 20 milyar Euro, 2013 yılında da 25,5 milyar Euro bütçe kesintisi uygulamayı kabul etmiştir.17 Hükümet aynı zamanda bazı bakanlık ve yerel yönetimlerin 2012 ve 2013 bütçelerinde kesinti uygulayarak bütçe açığını azaltmayı hedeflemektedir. Alınan önlemler arasında emeklilik yaşının yükseltilmesi, yüksek gelirlilere uygulanacak dayanışma vergisi ve katma değer vergisinin arttırılması gibi uygulamalar da gündemdedir. 2011 Eylül ayında ekonomik büyüme görünümdeki zayıflama ve kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 120’sine ulaşacağı öngörüsünü gerekçe gösteren uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s (S&P), İtalya’nın ‘A’ olan uzun vadeli kredi notunu bir basamak düşürerek not görünümünü ise ‘negatif’ olarak belirlemiştir. Sonuç Küresel ekonomik krizin çıktığı 2008 yılından itibaren ABD’ de meydana gelen durgunluk, hem bu ülkeyi hem de dünya ekonomilerini olumsuz etkilemiştir. ABD’de yaşanan borç limitinin yükseltilmesi ve bütçe kısıntıları tartışmaları ve bu konuda yaşanan kötü Euro bölgesinde ise, tüm senaryolar Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi durumunda nelerin yaşanacağı noktasında yoğunlaşmaktadır. gidiş, kredi değerlendirme kuruluşu Standart&Poors’un (S&P) Amerika’nın AAA olan kredi notunu AA+’ya düşürülmesine neden olmuştur. Euro bölgesinde ise, tüm senaryolar Yunanistan’ın borçlarını ödeyememesi durumunda nelerin yaşanacağı noktasında yoğunlaşmaktadır. Yunanistan’ın birlikten ihraç edilmesi neticesinde doğacak sonuçlar belirsiz iken, olası bir kriz ile diğer ülkeleri de etkilemesi durumu içinden çıkılmaz bir noktaya getirecektir. Yunanistan’ın borçlarını ödeyememe ve olası bir iflas durumunda ise diğer Euro bölgesi ülkelerindeki Yunanistan tahvillerinin değerlerinin düşmesine yol açacaktır. Böyle bir olasılık sıkıntılı günler geçiren İtalya ve İspanya hatta Fransa’yı da olumsuz yönde etkileyecektir. Zira Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s, Fransa’nın iki büyük bankası Societe Generale ve Credit Agricole’un notunu düşürmüş, bu not indirimine gerekçe olarak da bu bankaların ellerinde yüksek miktarda Yunan tahvili bulundurmasını göstermiştir. Şu anda, Societe Generale’in elinde 6,6 milyar Euro, Credit Agricole’in ise 27 milyar Euro değerindeYunanistan tahvili bulunmaktadır. Yunanistan bankalarının tahvillerini elinde bulunduran İtalya, İspanya hatta Fransa’nın büyük bankaları olumsuz etkilenecek, zira yatırımcılar bu ülkelere kredi vermeyecek, tahvillerin zarar etmesi ve kredilerin kesilmesi İtalya ve İspanya’da bankacılık sektörünü de olumsuz etkileyecektir. Yaşanmakta olan krizin ağır etkilerinin diğer Euro bölgesi ülkelerine yayılmasını önlemek amacıyla için AB liderleri 27 Ekim 2011’de Brüksel’de bir araya gelerek Euro’yu kurtarmak için somut adımlar atmışlardır. Liderler Yunanistan’ın borçlarının düşürülmesi konusunda bankalarla anlaşarak Yunanistan’ın borçlarını üstlenen bankaların 17. http://www.bloomberht.com/kuresel-piyasalar/haber/945967-italyada-kabine-tasarrufonayladı,13.08.2011 11 S E TA A N A L İ Z yüzde 50’ye varan kayıpları üstleneceklerini duyurmuşlardır. Böylece Yunanistan’ın bankalara olan 205 Milyar Euro civarındaki borcunun, 102 Milyar Euro’ya düşürüleceği öngörülmektedir. Ayrıca Avrupa Mali İstikrar Fonu’nun kaynaklarının 440 Milyar Euro’dan 1 Trilyon Euro’ya çıkarılacağı da kararlaştırılarak, yeni fonun çerçevesinin 2011 Kasım’ında uygulamaya gireceği hususunda anlaşmaya varılmıştır. Zirvede alınan bir diğer önemli karar da gelecekte herhangi bir ülkenin temerrüde girmesinden kaynaklanacak kayıplara karşı koruma sağlanması için banka sermayelerinin güçlendirilmesi olmuştur. Gelinen bu noktada, acil bankacılık reformları ve kamu maliyesi tedbirle- AB ülkelerinde borçlanma, bütçe açıkları ve ekonomik büyüme gibi temel makro ekonomik göstergelerdeki kötü tablo nedeniyle oluşan karamsar hava Türkiye’ de yüksek olan cari açık kriz sebebi olur mu tartışmalarına hız kazandırmıştır. rinin başarılı bir şekilde uygulanması kaçınılmazdır. Özellikle de kamu maliyesinde bağlayıcı ve tüm ülkeler için zorunlu kuralların başarıyla uygulanması gerekmektedir. Zirvede alınan kararlar neticesini uzun vadede gösterecek, dolayısıyla bu kapsamda mali kuralları koyacak ve gözetleyecek yeni kurumların oluşturması da gerekli görülmektedir. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ Cari Açık AB ülkelerinde borçlanma, bütçe açıkları ve ekonomik büyüme gibi temel makro ekonomik göstergelerdeki kötü tablo nedeniyle oluşan karamsar hava Türkiye’ de yüksek olan cari açık kriz sebebi olur mu tartışmalarına hız kazandırmıştır. Bilindiği üzere, Türkiye’de 2010 sonuna kadar sürdürülen “Yüksek faiz-düşük kur politikası nedeniyle, ihracat- ithalat dengesi kısaca dış ticaret açığı özellikle TL’nin değerli olduğu dönemlerde açılmıştır. TL’nin nispi olarak değerli tutulma politikası, enflasyonu düşürme ve toplam borç yükünü azaltma açısından olumlu bir karar olarak kabul görülse de, uzun vadede yurtiçi üretimin uluslararası rekabet gücünü azaltıcı ve cari açığı artırıcı bir rol oynamıştır. Cari açığın yüksek olmasının bir diğer sebebi ise ekonomideki yapısal sorunlardır. Yapısal sorunların ağırlıklı olduğu bir ekonomide ekonomik büyüme konusunda sıkıntılar yaşanır, yani daha düşük üretim ve daha az ihracat gerçekleşir. Türkiye ekonomisinin yapısal unsurları, ithalatın ağırlıklı olarak ara ve sermaye malı şeklinde olması büyümenin cari açığı artırıcı etkisini açıklamakta sıkça vurgulanan nedenler arasındadır. Cari açık ve büyüme verileri incelendiğinde, göreli olarak yüksek büyüme oranları Türkiye ekonomisinde büyümenin yüksek oranda ithalata bağımlı olmasının da etkisiyle artan oranda cari açık veren dönemlerde gerçekleştiği, büyümenin yavaşladığı veya ekonomik durgunluk dönemlerinin ise özellikle kriz sonrası cari açığın düşük olduğu dönemlere denk gelmesidir.18Şekil 1’de Türkiye’de büyüme oranı ile cari açığın GSYİH’ya oranlarının hareket kazandığı 2000-2010 dönemi gösterilmektedir. Ülke ekonomisinde yapısal nedenlerden dolayı, üretim için yüksek miktarda ara mal ve girdi ithalatının gerekliliği nedeniyle ithalat-ihracat dengesi ithalat lehine gelişmiş bu da 12 cari açığı artırmıştır. Bununla beraber 2000’li yılların başından 2010 yılı sonuna kadar 18. ������������������������ Erkılıç, Serdar (2006) “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri” Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İstatistik Genel Müdürlüğü, Ankara. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ geçen dönemde izlenen “yüksek faiz, düşük kur” politikası dolayısıyla değerlenen TL’ de bu sürece katkı yapmıştır. Şekil 1: Büyüme Oranı ve Cari Açık/GSYİH Oranı Türkiye üretim için gerekli olan temel girdi olan enerjiyi ithal ettiği için, özellikle petrol fiyatlarındaki artışlar, üretim için hem ithalatı artırmış hem de üretimin maliyetini artırarak ihracatın daha pahalı hale gelmesine neden olmuştur. Toplam ithalat içerisin- Türkiye üretim için gerekli olan temel girdi olan enerjiyi ithal ettiği için, özellikle petrol fiyatlarındaki artışlar, üretim için hem ithalatı artırmış hem de üretimin maliyetini artırarak ihracatın daha pahalı hale gelmesine neden olmuştur. de önemli bir yere sahip olan petrol giderleri, dış ticaret hadlerini etkilemiştir. Petrol fiyatlarının düşük düzeylerde seyretmesi, dış ticaret hadlerinin ihracat lehine değişiklik göstermesine yol açmıştır. Düşük petrol fiyatları, ithalat giderlerinin kısılması anlamına gelmekte, ayrıca, dış ticarette talep hacmini artıracak fiyatlama politikalarına zemin hazırlamaktadır. Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 44’ü petrolden sağlanmaktadır. Ancak son yıllarda doğalgaz kullanımının artması bu oranın biraz düşmesine neden olmuştur. Türkiye’nin petrol ihtiyacının yüzde 90’ı ithalat yoluyla karşılanırken ülkenin toplam ithalatının yaklaşık yüzde 9’unu ham petrol oluşturmakta ve GSYİH’nın yüzde 2,27’si petrol ithalatı için harcanmaktadır. Son yıllarda Türkiye’de ithal edilen petrol miktarı biraz dalgalanma göstermekle birlikte, ortalama olarak 23-24 milyon ton dolayında gerçekleşmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)19 verilerine göre ham petrol ve doğalgaz ile akaryakıt, sıvılaştırılmış petrol gazı ve kömür gibi enerji maddeleri ithalatına ödenen fatura, 2010 yılında yüzde 28,7 oranında büyüyerek 38 milyar 488,8 milyon dolara ulaşmıştır. Enerji ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 21 düzeyinde gerçekleşmiş ve ithalat faturasının beşte birden fazlasını, enerji ürünlerinin bedeli oluşturmuştur.20 Türkiye enerji üretiminde dışa bağlı olduğu 13 19. www.tuik.gov.tr 20. www.tuik.gov.tr S E TA A N A L İ Z için uluslararası enerji fiyat hareketleri ülke cari açığı üzerinde doğrudan etkilidir. Bu bağımlılığı asgari seviyeye indirmek için yenilenebilir enerji kaynaklarının ülke üretimi içindeki payının arttırılması için çözümler geliştirilmekte ve nükleer santraller kurma çabası bu bağlamda yapılan çalışmalar arasında yer almaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, dış ticaret hacminin dışsal bir faktör olan girdi maliyetlerindeki değişikliklere göre şekillenmesi son derece tehlikelidir. Dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari açık artışını hızlandıracak gelişmeler, önemli bir risk faktörüdür. Dolayısıyla, politika yapıcıların bu konuya kayıtsız kalmaması gerekmektedir.21 Türkiye’de ekonomik krizler, hep kamu maliyesinde oluşan yüksek açık ve cari açığın bu yüksek açığa bağlı olarak yükselmesinden kaynaklanmıştır. Bütçe Dengesi Kamu harcamalarının kamu gelirleri üzerinde artışı diğer bir deyişle bütçe açığında artış şeklindeki bütçe dengesinde azalmanın cari dengeyi negatif etkilemesi beklenmektedir. Artan harcamaların yeni borçlanma ile finansmanı faiz oranları üzerinde artış yönünde baskı oluşturmakta, faize duyarlı özel yatırımların maliyetini artırmaktadır. Bu literatürde kamu harcamalarının özel yatırımları dışlayıcı etkisi olarak da tanımlanmaktadır. Artan yurtiçi faizlerin yurtdışı faiz oranına göre göreli getiri farkı sermaye hareketleri serbestîsi altında, diğer ekonomik ve politik şartların da uygun olması varsayımıyla, yurtiçine sermaye girişini artırmaktadır. Artan sermaye girişi ülke parasının değerlenmesine neden olurken bu durum ihracatın göreli fiyatlar üzerinden rekabet gücünü azaltacak, dolayısıyla dış ticaret dengesini, geniş tanımıyla cari dengeyi negatif etkileyecektir. Türkiye’de ekonomik krizler, hep kamu maliyesinde oluşan yüksek açık ve cari açığın bu yüksek açığa bağlı olarak yükselmesinden kaynaklanmıştır. Türkiye’de 20 yılda gerçekleşen krizler incelendiğinde, 2001 krizi öncesinde kamu bütçe açıklarının milli gelire oranı yüzde -12,1 olmuştu. Gelinen bu noktada bütçe açığının/GSYİH’ya oranı yüzde 3›ün altına gerilemektedir. Bununla beraber kamu borç yükü de yüzde 40 civarında gözükmektedir. Tablo 6: Konsolide Bütçe Dengesi ve Cari Açık Yıllar Cari İşlemler Dengesi / GSYİH (Yüzde) Bütçe Dengesi / GSYİH(Yüzde) 2000 -3,7 -8,0 2001 1,9 -12,1 2002 -0,3 -11,4 2003 -2,5 -8,8 2004 -3,7 -5,4 2005 -4,6 -1,3 2006 -6,1 -0,6 2007 -5,9 -1,6 2008 -5,7 -1,8 2009 -2,3 -5,5 2010 -6,6 -3,6 Kaynak: TCMB, Hazine, Bumko. 14 21. �������������������������������������������� Erdoğan, Seyfettin ve Hilal Bozkurt (2009) “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri: Mgarch Modelleri İle Bir İnceleme”, Maliye Finans Yazıları, Yıl: 23 Sayı: 84 Temmuz 2009 135-172. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ Şekil 2’de Türkiye’de bütçe dengesinin GSYİH’ya oranı ile cari açığın GSYİH’ya oranı arasındaki ilişki 1998-2010 yılları itibariyle gösterilmektedir. Buna göre, 2001 yılında bütçe dengesinin GSYİH’ya oranı yüzde -12,1 iken cari açığın GSYİH’ya oranı yüzde 1,9 olarak gerçekleşmiştir. Konsolide bütçe dengesi ve cari açık arasındaki ilişki 4-5 puanlık farklarla devam ederken 2010 yılında cari açığın GSYİH’ya oranı yüzde -6,6, bütçe dengesinin GSYİH’ya oranı yüzde -3,6’da kalmıştır. Grafikten de anlaşılacağı gibi, ekonomik krizin gerçekleştiği 2001 yılında yüksek bütçe açığının olması, kriz ortamının yarattığı etkinin önemli bir göstergedir. Şekil 2: Bütçe Dengesi/GSYİH Oranı ve Cari Açık/GSYİH Oranı Küresel ekonomik krizin çıktığı 2008 yılından itibaren, bu kriz dünya ekonomileri üzerindeki etkisini halen sürdürmeye devam ettirmektedir. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE GELECEĞE BAKIŞ Küresel ekonomik krizin çıktığı 2008 yılından itibaren, bu kriz dünya ekonomileri üzerindeki etkisini halen sürdürmeye devam ettirmektedir. Avrupa ülkelerindeki kamu borcu sorunu nedeniyle AB ülkelerinde gittikçe derinleşen ekonomik kriz ve küresel büyümeye ilişkin endişelerin giderek güçlenmesi sebebiyle, Türkiye’de de cari açığın olası bir krize sebebiyet vereceği kaygısı piyasalarda bu sorunun gündemde kalmasına neden olmuştur. Özellikle Ağustos 2011 yılında başta uluslararası kuruluşlar olmak üzere Merkez Bankası ve hükümet tarafından Türkiye ekonomisi ile ilgili olarak ihtiyatlı açıklamalar kamuoyunda panik havası yaratmıştır. Bu tür açıklamalar medya tarafından kriz uyarısı olarak algılanmış bu da TL’nin değer kaybetmesine neden olmuştur. Türkiye’nin çok güçlü yüksek enflasyon ve dolarizasyon tecrübesinin olması ve Merkez Bankasının döviz piyasalarında aşırı oynamalara karşı tepkisiz kalmaması, halkın ve yatırımcıların portföy tercihlerinde kalıcı değişiklikler olmaması, yerleşiklerin ulusal paradan uzaklaşmaması, dolar cinsi alım-satım işlemleri ve sözleşme türleri oluşmaması ve TL’nin değerini korumak için, Merkez Bankası bu dönemde hareketlenen döviz piyasasına döviz satış ihaleleri açarak piyasalardaki çıkışı frenlemeye çalışmıştır.22 22. ����������������������������������������������������������������������������������������������������������� Özkul,İsme������������������������������������������������������������������������������������������������� t, “Ekonomi Yönetimindeki Telaşın Asıl Nedeni Cari Açıktaki Başarısızlık”, 22.09.2011, Habertürk. 15 S E TA A N A L İ Z 2011 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 8,8 olarak gerçekleşmesi ekonomik büyümede devam eden artışın hızı azalsa da devam ettiği görülmektedir. Ekonomik büyümeyi tüm sektörlerin katkı vermesi de ekonomide canlılığın tüm sektörlerde devam ettiğinin bir işareti olmuştur. Merkez Bankası, AB ülkelerinde artan sorunların yurt içi iktisadi faaliyet üzerinde durgunluğa yol açma riskini azaltmak amacıyla 4 Ağustos 2011 yılında Para Politikası Kurulu (PPK)23 toplantısında bazı politika faiz oranlarında ölçülü bir indirime gitmiştir. Kurul, önümüzdeki dönemde gelişmelerin yakından izlenmesi ve gerek duyulması halinde uygun görülecek araç ve yöntemlerle piyasaya döviz likiditesi sağlanması konusunda mutabık kalmıştır. Bu çerçevede Kurul, kısa vadeli faizlerde oluşabilecek aşağı yönlü oynaklığı azaltmak amacıyla, gecelik borçlanma faizini önemli ölçüde artırarak faiz koridorunu daraltmaya karar vermiştir. Bu amaçla, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 6,25’ten yüzde 5,75’e düşürülmüş, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 1,50’den yüzde 5’e yükseltilmiştir. Enflasyonun bugün için dünyadaki daralmadan dolayı herhangi bir risk durumu teşkil etmemesi nedeniyle, Merkez Banka’sının son zamanlarda yaptığı müdahale ve aldığı kararlar bu doğrultuda yapılmış isabetli uygulamalar olarak görülmüştür. Merkez Bankası’nın büyümeye öncelik verdiğini, enflasyona karşı çok büyük artış olmadığı takdirde harekete geçmeyeceğini belirtmiştir. Bu bağlamda Merkez Bankası’nın yeni bir faiz indirimine gidip gitmeyeceği de belirsizliğini korumaktadır. Ağustos ayında enflasyon oranlarının beklentilerden daha yüksek gerçekleşmesi, Merkez Bankası’nın bozulmaya karşı önlem alıp almayacağı tartışmalarını gündeme getirmiştir. Çekirdek enflasyonun yıllık bazda artması kurlardaki artışın fiyatlara kısmen yansıması önümüzdeki dönem enflasyonist baskıyı arttıracağına işaret olabilir. Merkez Bankası böyle bir baskıyı beklediklerini belirterek, döviz kuru kaynaklı fiyat hareketlerinin ikincil etkilerinin sınırlı kalacağını ifade etmiştir. Merkez Bankası’nın aldığı faiz düşürme kararına rağmen, Türkiye’nin 2011 yılının ikinci yarı büyümesinin 2010 ve 2011 yılının birinci çeyreğine göre AB ülkelerindeki mevcut durumdan dolayı daha yavaş olacağı beklentisi hakim görünmektedir. Cari açık ve ekonomik büyüme arasındaki ifade edilen çelişkiye rağmen, ülkede reformlarla tetiklenen ve hızla düzelen makro ekonomik istikrar ortamı, AK parti ile gelen siyasi istikrar, yatırım ortamının iyileşmesi ve bu bağlamda özelleştirmelerin, şirket satın alma ve birleşmelerin sağladığı motivasyon unsurları, ekonomide kaydedilen yüksek büyüme oranları, artan kişi başı satın alma gücü ve dinamik bir demografik yapıya dayalı büyük bir iç piyasanın varlığı ve tüm bu faktörlere bağlı olarak ülke risk priminin düşmesi nedeniyle ekonomideki büyüme performansı devam etmektedir.24Türkiye ekonomisinde, küresel ekonomik krizin en etkili olduğu yıl olan 2009 yılından itibaren son yedi çeyrek dönemde kesintisiz bir büyüme gerçekleşmiştir (Tablo 7). Bununla beraber, 2011 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 8,8 olarak gerçekleşmesi ekonomik büyümede devam eden artışın hızı azalsa da devam ettiği görülmektedir. Ekonomik büyümeyi tüm sektörlerin katkı vermesi de ekonomide canlılığın tüm sektörlerde devam ettiğinin bir işareti olmuştur. 16 23. http://www.tcmb.gov.tr/ 24. MÜSİAD (2010) Türkiye Ekonomisi Raporu. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ 25 Tablo 7: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Sonuçları (TÜİK)25 Cari Fiyatlarla Gelişme Cari Fiyatlarla GSYİH hızı GSYİH Dönem (Milyon TL) 2009 2010 2011 Gelişme Sabit Fiyatlarla Gelişme Hızı GSYİH Hızı % (Milyon $) % (Milyon TL) % I* 207.926 -3,6 125.955 -30,0 20.843 -14,7 II* 228.572 -4,5 145.460 -23,0 23.267 -7,8 III* 261.710 -0,3 173.946 -19,7 27.233 -2,8 IV* 254.350 9,1 171.343 9,4 25.660 5,9 Yıllık* 952.559 0,2 616.703 -16,9 97.003 -4,8 I* 241.578 16,2 160.132 27,1 23.335 12,0 II* 267.528 17,0 174.074 19,7 25.669 10,3 III* 297.701 13,8 196.856 13,2 28.661 5,2 IV 298.294 17,3 204.766 19,5 28.015 9,2 Yıllık 1. 105.101 16,0 735.828 19,3 105.680 8,9 I* 288.390 19,2 182.841 14,0 26.112 11,6 II 318.404 19,2 203.626 17,1 27.910 8,8 * : İlgili dönemlerde güncelleme yapılmıştır. 2011 yılı cari açığının 2010 yılından yüksek olmasına rağmen iç talep yavaşlama eğilimlerinin ve ekonominin hızındaki düşüşün ve TL’deki değer kaybının cari açık üzerinde olumlu etki yapacağı beklenmektedir. 2011 Ocak- Temmuz döneminde 50 milyar dolar olan cari açık, 2011 yılının ikinci yarısında bu artış hızının azalacağı hatta tüm yıl boyunca 70 milyar dolar olarak gerçekleşeceği beklenmektedir. Ayrıca, dünyadaki likidite bolluğunun cari açığın finansmanı konusunda problem olmayacağı ve alınan tedbirler sayesinde yılın geri kalan kısmında cari açığın düşeceği tahmin edilmektedir. Bu dönemde hükümetin gerçekleştirdiği sağlam maliye politikalarının ve bankacılık Bu dönemde hükümetin gerçekleştirdiği sağlam maliye politikalarının ve bankacılık alanındaki reform ve tedbirlerin zamanlamasının yüksek cari açık durumunda bile ülkede risk olarak algılanmaması önemli bir durum olarak görülmektedir. alanındaki reform ve tedbirlerin zamanlamasının yüksek cari açık durumunda bile ülkede risk olarak algılanmaması önemli bir durum olarak görülmektedir. Bu tartışmaların yapıldığı Eylül 2011’deStandard&Poor’s’ (S&P)Türkiye’nin yerel para birimi kredi notunu BB+’dan BBB-’ye yükseltmiş, görünümü pozitif olarak belirlemiş ve yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmıştır. 17 25. TÜİK, www. tuik.gov.tr S E TA A N A L İ Z Tablo 8: Dış Ticaret ve Ekonomik Göstergeler Dış Ticaret - Yıllık (Milyon $) Dış borçların çevrilebilmesi ve cari açığın azaltılması ancak ve ancak yakalanan ihracat ivmesine bağlıdır. İhracatın devamı için pazar ve mal çeşitlenmesi politikasının izlenmesi zorunlu bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. İhracat / İthalat Kapasite GSYİH Yıllar İhracat İthalat Denge 2002 36.059 51.554 -15.495 87.613 69,9 75,4 6,2 2003 47.253 69.340 -22.087 116.593 68,1 78,4 5,3 2004 63.167 97.540 -34.373 160.707 64,8 81,7 9,4 2005 73.476 116.774 -43.298 190.251 62,9 80,7 8,4 2006 85.535 139.576 -54.041 225.111 61,3 81,7 6,9 2007 107.272 170.063 -62.791 277.334 63,1 81,1 4,7 2008 132.027 201.964 -69.936 333.991 65,4 64,7 0,7 2009 102.143 140.928 -38.786 243.071 72,5 69,7 -4,8 2010 113.883 185.544 -71.661 299.428 61,4 75,6 8,9 77.472 140.517 -63.045 217.989 55,1 76,1 (2) 11,0 (3) 8,8(4) 2011 (1) Hacim Kullanım Büyüme Oranı Oranı (Yüzde) (1) 2010, 2011 Ocak-Temmuz (2) 2010, 2011 Ağustos ayı rakamı. (2005 Ocak ayından itibaren 2003=100 Temel yıllı Üretici Fiyatları Genel İndeksi (ÜFE) olarak hesaplanmaktadır. (2) 2010, 2011 Ağustos ayı rakamı. (2010 Ocak ayından itibaren İkili Sektörlere Göre Kapasite Kullanım Oranı Merkez Bankası tarafından hesaplanmaktadır. (3) 2011 (Q1) (4) 2011 (Q2) Kaynak:http://www.ekonomi.gov.tr/upload/791DD050-19DB-2C7D-3D50C82A87B0852D/baslica.xls Dış borçların çevrilebilmesi ve cari açığın azaltılması ancak ve ancak yakalanan ihracat ivmesine bağlıdır. İhracatın devamı için pazar ve mal çeşitlenmesi politikasının izlenmesi zorunlu bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye, cari açığın olumsuz etkilerini bertaraf etmek ve dış ticaretine yön vermek için Uzak Doğu, Hindistan, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve hatta Latin Amerika ülkelerinde yeni imkânlar ve pazarlar geliştirmelidir.26 Aynı zamanda üretimle ihracatın birlikte ele alındığı “İhracata Dönük Üretim Stratejisi” geliştirmek amacıyla NUTS 2 düzeyinde kurulan kalkınma ajanslarına görevler ve sorumluluklar yükleyerek bölge bazlı ekonomiye çok önemli katkılar sağlanabilir. Bu amaçla, bölgesel gelişme politikaları belirlenerek, bu politikalar dâhilinde bölgelere yenilikçi ve rekabet edebilen yüksek katma değer yaratabilen sektörlerin kurulması amaçlanmalıdır. Yerel düzeyde kurumsal kapasitenin artırılması ile kırsal kalkınmanın sağlanması ve bu sayede ulusal düzeyde bölgesel gelişme stratejisinin de netleşmesi gerekmektedir. Ayrıca, Aralık 2010’da dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi” ile orta ve ileri teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat paylarının artırılması hedeflenirken düşük teknolojili sektörlerde de katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin sağlanması amaçlanmıştır. Küresel piyasalarda ticaret hacmi yüksek olan ürünlerin üretilmesinde çeşitlilik hedeflenirken bu alanda aktif rol alan şirketlerin ekonomideki paylarının arttırılması ve uluslararası piyasalardaki talebe anında karşılık verebilecek bir sanayi yapısının gerekliliğin önemi ortaya çıkmıştır. 18 İhracatın artırılması için üretimde çeşitliliğin arttırılması gerekliliği savunularak ima26. ������������������� Karagöl, Erdal T. “Türkiye’de Cari Açık, Kriz Sebebi mi?” Sabah, 23.07.2011. KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ lat için teşvik sisteminin yaygınlaştırılması ve yurtiçi üretim kapasitesinin artırılması da büyük öneme sahiptir. Alınan tedbirler arasında Türkiye’nin dış ticaret ve cari dengesinin sağlanması için etkin dış politikaların uygulanması bu doğrultuda sektörlerin uluslararası rekabete ve küresel pazarlarda payının artırılması da mevcuttur.27 Ayrıca, üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığını azaltmak amacıyla, ara malı ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasitesini artırıcı politikaların karalılıkla uygulanması gerekir. İhracat miktarını yükseltme bağlanımında yatırımlar için uygun koşulların yaratılması ve verimli işgücü politikalarının geliştirilmesi hedeflenirken, meslek eğitimi reformları sayesinde nitelikli işgücü arz ve talebinin de arttırılması öngörülmektedir. Ayrıca, doğrudan yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi için yasal ve hukuki alanlarda olumlu düzenlemeler yapılarak küresel piyasalardaki ekonomik ilişkilerin uluslararası rekabet yöntemleri doğrultusunda revize edilmesi ihracatı geliştirmek için uygulanacak adımlar olarak nitelendirilmektedir.28 Ayrıca, cari açığın finansmanının ağırlıklı olarak doğrudan yabancı yatırımlar ve yabancı portföy yatırımları ile sağlandığı görülmüştür. 2010 yılında yavaşlama eğilimine giren doğrudan yabancı yatırımlar bu yılın ilk yedi ayında 9,1 milyar dolar ile zirve yapmıştır. 2010 yılının tamamında 9,3 milyar Dolarlık rakamına 2011 yılının ilk yedi ayında ulaşılmıştır. Yılın ilk 7 aylık döneminde gelen yabancı sermayenin yüzde 91’i AB ülkeleri tarafından gerçekleştirilmiş, bu da yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine karşı duydukları güveni göstermiştir. Ancak, doğrudan yabancı yatırımların 2011 yılının ilk 7 aylık döneminde gerçekleşen 50 milyar dolar cari açığın sadece yaklaşık 9 milyar dolarının karşılıyor olması da ciddi olarak üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. 50 milyar olan cari açığın diğer kısmı ise krediler ve portföy yatırımları ile karşılanmaktadır. Bu durum, küresel ekonomide şu dönemde yaşanan belirsizlik nedeniyle küresel sermayenin liman arayışı içinde olması hasebiyle, sermayenin başka güvenli limanlara rahatça gidebileceğini dikkatte almakta fayda vardır. Ekim 2011’de yayımlanan Orta Vadeli Program (OVP) ile cari açığın giderilmesi için çeşitli tedbir ve uygulamaların süratli bir şekilde devreye sokulması hedeflenmektedir. Bununla beraber, Ekim 2011’de yayımlanan Orta Vadeli Program (OVP) ile cari açığın giderilmesi için çeşitli tedbir ve uygulamaların süratli bir şekilde devreye sokulması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda gelir, harcama ve borç stoku büyüklükleri gözetilerek, özel sektör öncülüğünde bir büyüme sürecinin desteklenmesi, rekabet gücü ve istihdam oranın arttırılması ile cari açık vererek büyümenin önüne geçilmesi öngörülmektedir. İthalat ve ihracat dengesinin sağlanması amacıyla, ithalatı kısıtlamak için vergi oranlarının artırılması ve ithal edilen malların yurtiçinde üretilmesi doğrultusunda çalışmaların yapılacağı vurgulanan hususlardır. OVP’ye göre 2011 yılı sonu itibariyle cari açığın GSYİH’ya oranın yüzde 9,4’e, 2012 yılında yüzde 8’e, 2013 yılında yüzde 7,5’e ve 2014 yılında ise yüzde 7’ye ulaşması öngörülmektedir.29 Yaşanmakta olan küresel kriz ve durgunluk ortamının arttığı bu dönemde orta vadeli programın yayımlanması uzun vadede tahmin ve beklentilerin şekillenmesi açısından büyük önem arz etmektedir. 27. 61. Hükümet Programı, http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pMain.aspx 28. T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (2010) “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi”. 29. http://www.kalkinma.gov.tr/ orta vadeli program:2012-2014 19 S E TA A N A L İ Z Tablo 9: Ödemeler Dengesi Analitik Sunum (*)(Milyon Dolar) CARİ İŞLEMLER HESABI İhracat f.o.b. İthalat f.o.b. Mal Dengesi Yılın ilk 7 aylık döneminde gelen yabancı sermayenin yüzde 91’i AB ülkeleri tarafından gerçekleştirilmiş, bu da yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine karşı duydukları güveni göstermiştir. 2011 Ocak-Temmuz Ocak-Temmuz -23.791 -50.662 68.512 81.253 -94.853 -135.713 -26.341 -54.460 Hizmetler Dengesi: Gelir 16.999 20.034 Hizmetler Dengesi: Gider -10.930 -11.959 -20.272 -46.385 3.050 2.577 Mal ve Hizmet Dengesi Gelir Dengesi: Gelir Gelir Dengesi: Gider -7.201 -7.640 -24.423 -51.448 Cari Transferler 632 786 SERMAYE HESABI -26 0 31.185 50.238 Yurtdışında Doğrudan Yatırım -1.043 -1.449 Yurtiçinde Doğrudan Yatırım 4.495 9.133 Mal. Hizmet ve Gelir Dengesi FİNANS HESABI Portföy Hesabı-Varlıklar Portföy Hesabı-Yükümlülükler -224 2.759 11.677 16.611 Hisse Senetleri 1.322 -672 Borç Senetleri 10.355 17.283 2.607 8.817 2 1 Diğer Yatırımlar-Varlıklar Merkez Bankası Genel Hükümet Bankalar Diğer Sektörler Diğer Yatırımlar-Yükümlülükler Merkez Bankası Genel Hükümet -2 -54 4.249 -1.311 -1.642 10.181 13.673 14.367 -186 -834 1.770 1.450 Bankalar 16.283 6.700 Diğer Sektörler -4.194 7.051 7.368 -424 Cari, Sermaye ve Finansal Hesaplar NET HATA VE NOKSAN GENEL DENGE REZERV VARLIKLAR Resmi Rezervler Uluslararası Para Fonu Kredileri (*) Geçici Kaynak: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 20 2010 228 10.603 7.596 10.179 -7.596 -10.179 -6.681 -915 -9.091 -1,088 KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye ekonomisi, AB ülkelerindeki borç krizi ve ABD’de istihdam ile ilgili olarak yaşanan problemlere rağmen, son 7 çeyrekte kesintisiz olarak ekonomik büyümesini sürdürmektedir. Ancak, ticaretin yoğun olarak gerçekleştiği AB ülkelerinde ve ABD’de ekonomik krizin devam etmesi durumunda, Türkiye’nin ticaret kanalıyla olumsuz etkileneceği bunun da cari açığı artırıcı bir etki yapacağı öngörülmektedir. Bu açıdan ülke ekonomisinin en önemli sorunu olan cari açık ile ilgili gerekli tedbirlerin hemen hayata geçirilmesi gerekir. Cari açığın azaltılmasınaa ilişkin öneriler şöyle sıralanabilir: • Merkez Bankası, özellikle AB ülkelerindeki ekonomik yavaşlama ve başta Yunanistan olmak üzere olası iflas durumunda, ekonomik durgunluğu ve cari açığı azaltılmak için faiz indirimleri başta olmak üzere alınan tedbirlere devam etmelidir. • Üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığını düşürmek, ara malı ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasitesini artırmak için Başbakanlık tarafından yerli ürün kullanılmasına ilişkin hazırlanan genelgede belirtilen hususlar mutlaka hayata geçirilmelidir. Üretim için gerekli olan girdilerin yerli ürünlerle karşılanması ekonomi açısından büyük önem taşımakta bu yerli üretimin önünü açacak ve bu uygulama ile ekonomide gözle görülür bir canlanma sağlanacak, dış ticaret açığı ve buna bağlı cari açıkla mücadelede önemli bir mesafe kaydedilecektir. • Dünya mal ticaretinden alınan payın artırılarak ihracatın 500 milyar dolara çıka- Cari açığın çözümü sürecinde öncelikli olarak GSYİH’nın yüzde 20’sinin altına düşmemesi gereken toplam yatırım harcamalarının, iç tasarruf kaynakları ile karşılanması gerekmektedir. rılması amacıyla, üretimle ihracatın birlikte ele alındığı “İhracata Dönük Üretim Stratejisi” geliştirmek amacıyla kurulan “İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu” daha aktif bir rol üstlenmelidir. İhracatın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için, NUTS 2 düzeyinde kurulan 26 kalkınma ajansına görevler ve sorumluluklar yükleyerek bölge bazlı ekonomik kalkınma ciddiye alınmalıdır. Bu kapsamda birbirinden ekonomik ve sosyal göstergeler açısından çok farklı olan illerin aynı kalkınma ajansında olmasının yol açtığı sorunlar nedeniyle, 26 olan kalkınma ajans sayısının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. • Cari açığın çözümü sürecinde öncelikli olarak GSYİH’nın yüzde 20’sinin altına düşmemesi gereken toplam yatırım harcamalarının, iç tasarruf kaynakları ile karşılanması gerekmektedir. Zira bugünün nitelikli yatırımları, geleceğin başlıca tasarruf kaynağı olacaktır.30 • Üretimde katma değer yaratan faaliyetler artmalı ve işgücü piyasasının katılığı kaldırılmalıdır. Mikro ekonomik alanda yapılacak olan reformların en önemlisi işgücü piyasasını daha esnek bir hale getirmektir. İşgücü piyasasındaki katılığın giderilebilmesi için kıdem tazminatı yükünü hafifletecek formüller bulunmalıdır. Yüksek kıdem tazminatları gibi düzenlemeler, işçileri işten çıkarmayı maliyetli bir hale getirerek işi korumak için tasarlanmıştır. Çünkü ekonomi için çok önemli olan ve ülkeye gelmesi muhtemel olan doğrudan yabancı yatırımı, kıdem tazminatı yükümlülük30. �������������� MÜSİAD (2010) Türkiye Ekonomisi Raporu. 21 S E TA A N A L İ Z lerinin maliyetli olması nedeniyle, olumsuz etkilenmiştir. Bununla beraber işgücü katılıkları, büyümenin istihdam yaratma kapasitesini azaltıcı, kayıt dışı istihdamı artırıcı ve özel tasarrufu azaltıcı etki yapacaktır.31 Cari açığın düşürülmesi için, ithalat kalemleri analiz edilmeli, özellikle de sektör bazlı analizler gerçekleşmelidir. Başta savunma sanayi sektörü olmak üzere, sağlık ve diğer sektörlerde ithalatı gerçekleştirilen ürünlerin yurtiçinde üretilmesi orta vadede zaruri hale gelmiştir. • Yurtiçi üretimde verimlilik artışının sağlanması, rekabet gücü yüksek sektörlere odaklanılması ve yapısal tedbirlere öncelik vererek cari açığa önlem almak gerekmektedir.322011-2014 yıllarını kapsayan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde de belirtildiği üzere “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümü hızlandırmak” gerekmektedir. • Uzun vadeli yabancı sermaye yatırımlarının teşvik edilmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de son yıllarda doğrudan yatırımlarda göreli bir artış eğilimi gözlenmektedir. Bu eğilimin artarak sürmesi için, yasal ve idari koşulların iyileştirilmesi süreci kesintiye uğratılmamalı ve doğrudan yabancı yatırımların artırılması teşvik edilmelidir.33 • Cari açığı azaltma kapsamında, özellikle de İstanbul’un finans merkezi olması nedeniyle, yurtdışından gelecek finansçılara hem konut satmak hem de ülkeye gelen yabancılara gayrimenkul satmak ülke ekonomisine döviz sağlaması açısından çok önemli katkılar sağlayacaktır. • Hükümet programında da ifade edildiği gibi Türkiye’nin hızlı büyüme dönemlerinde yaşadığı yüksek cari açığın sorun olmaması için, cari açığın en önemli nedeni yapısal nedenlerinden birisi olan enerjide dışa bağımlılık azaltılmalıdır. Enerjide dışa bağımlılığı daha düşük seviyelere indirmek için yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payı arttırılmalıdır. Bununla beraber, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), cari açığın azaltılması ve yerli biyoyakıtların üretiminin teşviki için akaryakıta tarımsal ürün katkısı konusunda 2013 yılından itibaren benzin ve motorinde her yıl artırılmak üzere yerli katkı ilave zorunluluğu getirmektedir. Türkiye’nin petrol ihtiyacının çok büyük bir kısmının ithalat yoluyla karşıladığı dikkate alındığında, bu karar sayesinde, yerli tarım ürünlerinden elde edilecek biyoyakıtların enerjide dışa bağımlılığı azaltacağı bu da hem cari açığı azaltıcı hem de tarımsal üretimi teşvik edici bir rol oynayacaktır.34 • Cari açığın düşürülmesi için, ithalat kalemleri analiz edilmeli, özellikle de sektör bazlı analizler gerçekleşmelidir. Başta savunma sanayi sektörü olmak üzere, sağlık ve diğer sektörlerde ithalatı gerçekleştirilen ürünlerin yurtiçinde üretilmesi orta vadede zaruri hale gelmiştir. • Ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi, dış borçların çevrilebilmesi ve cari açığın azaltılması ancak ve ancak yakalanan ihracat ivmesine bağlıdır. İhracatın devamı 31. Karagöl, Erdal T. ve Akgeyik Tekin (2010) “Türkiye’de İstihdam Durumu: Genel Eğilim & Trendler” SETA Analiz, Sayı, 21, Mayıs 2010. SETA Vakfı, Ankara. 22 32. ������������������������ Erkılıç, Serdar (2006) “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri” Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İstatistik Genel Müdürlüğü, Ankara. 33. Karagöl, Erdal T (2011) “Türkiye’de Cari Açık Kriz Sebebi mi?”, Sabah, 23 Temmuz 2011. 34. http://ekonomi.haberturk.com/makro-ekonomi/haber/671234-cari-aciga-biodizel-onlemi KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ için pazar ve mal çeşitlenmesi politikasının izlenmesi zorunlu bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye, cari açığın olumsuz etkilerini bertaraf etmek ve dış ticaretine yön vermek için Uzak Doğu, Hindistan, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve hatta Latin Amerika ülkelerinde yeni imkânlar ve pazarlar geliştirmek zorundadır.35 Özellikle Ortadoğu’da Arap Baharı ve Kuzey Afrika’da meydana gelen siyasi gelişmeler yeni imkânlar ve pazarlar ortaya çıkarmakta ve bu durum Türkiye’yi AB üyesi ülkeler ve diğer ülkelerden ayrıştıran temel faktörler olarak öne çıkmaktadır. • Firma, ürün ve pazar bazında ihracat hedefleri konulmalı ve yüksek performans gösteren firmalar teşvik edilmelidir. İhracatı artırmak için sayıları 14 olan “1 milyar doların üzerinde ihracat yapan” il sayısını tüm NUTS 2 düzeyinde 26 bölgeyi kapsayacak şekilde mutlaka artırılmalıdır. Bu konuda Kalkınma Bakanlığına önemli görevler düşmektedir. Kalkınma Bakanlığı’na bağlı olan kalkınma ajansları daha aktif hale getirilmeli, işe yaramayan projeleri gerçekleştiren bir kurum değil, üretimi artıran, teşvik eden ve bu konuda öncü bir görev üstlenen ajanslar ve kurumlar olmalıdır. • Yatırım ortamının iyileştirilmesi için mevcut mevzuat tekrar gözden geçirilmeli ve bürokratik engeller ortadan kaldırılmalıdır. • İşgücü piyasalarında esneklik ile güvence arasındaki denge gözetilerek işgücü piyasası daha esnek ve hareketli bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bununla beraber, işgücü verimliliğinin artırılması için işgücünün becerileri artırılmalı, işsizlere yeni beceriler kazandırılmalı ve gençlerin işgücü piyasasında deneyim kazanmaları sağlayacak politikalar geliştirilmelidir.36 • Firmaların hareket kabiliyetleri ve yaşanmakta olan kriz koşullarına uyum sağlayabilmeleri için uygun eğitim sürecinden geçirilmeleri gerekmektedir. Üretimde esneklik, çeşitlilik ve özel üretimlere cevap verme kapasiteleri arttırılmalıdır. Bu eğitim sürecinde kamu kurum ve kuruluşlarının, STK’ların ve üniversitelerin sorumlulukları arttırılmalıdır.37 • Pazar rekabet koşullarının değiştiği bu yeni dönemde etkin pazarlama yöntemleri, sektörel altyapı ve zengin ürün çeşitliliği gibi alanlarda firmaların adaptasyonu önem taşımaktadır. Üretim yapan firmaların daha rekabetçi olmaları için, bu firmalara vergi kolaylıklarının sağlanması gerekmektedir.38 35. Karagöl, Erdal T (2011) “Türkiye’de Cari Açık Kriz Sebebi mi?”, Sabah, 23 Temmuz 2011. 36. ������������������������������������������� Karagöl, Erdal T. ve Akgeyik Tekin (2010) “Türkiye’de İstihdam Durumu: Genel Eğilim & Trendler” SETA Analiz, Sayı, 21, Mayıs 2010. SETA Vakfı, Ankara. 37. Keskin, Hidayet ve Sungur Onur (2010), “Bölgesel Politika Ekseninde Yaşanan Dönüşüm: Türkiye’de Kalkınma Planlarında Bölgesel Politikaların Değişimi”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 21,ss,271293. 38. Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013), www.dpt.org.tr. 23 2008 yılından itibaren ABD’de ekonomide güvensizlik, istihdamda sıkıntılar ve konut piyasasındaki problemler, Avrupa’da ise yüksek devlet borçları ve bankacılık sorunları nedeniyle küresel ekonomide yeni bir yavaşlama durumu ortaya çıkmıştır. Euro bölgesi ekonomileri başta ekonomik büyüme olmak üzere diğer makro ekonomik göstergelerde ortaya çıkan gerileme, iflas noktasına gelen AB ülkeleri ekonomilerinde kapsamlı kamu maliyesi ve bankacılık reformlarının yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Küresel ekonomik krizin Türkiye ekonomisine etkileri de ekonomi çevrelerinde sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Bilindiği üzere, 2001 ekonomik krizi sonrası Türkiye ekonomisinde bankacılık ve mali alanda gerçekleştirilen reformlar sayesinde, 2008 küresel ekonomik kriz kısmi bir daralma ile geçiştirilmiştir. Son 7 çeyrektir ekonomik büyümeyi sorunsuz ve rekorlar ile sürdüren Türkiye ekonomisi, 2011 yılının ikinci çeyreğinde ivmesi yavaşlasa da 2011 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 8,8, ilk 6 ayında ise yüzde 10,2 oranında büyümeyi gerçekleştirmiştir. Türkiye ekonomisi bugün gösterdiği yüksek büyüme performansı, güçlü bankacılığı ve sağlam bütçe dengesi sayesinde küresel ekonomik krizin tüm AB ülkelerini ve ABD’yi etkilediği bu konjonktürde yatırım çeken ve cazibe merkezine aday güçlü bir ülke konumuna gelmiştir. Bu yüzden, Eylül 2011’de Standard&Poor’s’ (S&P) Türkiye’nin yerel para birimi kredi notunu BB+’dan BBB-’ye yükseltmiş, görünümü pozitif olarak belirlemiş ve yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmıştır. Türkiye, gösterdiği büyüme performansı ile Avrupa ülkelerinden ve gelişmekte olan ülkelerden önemli ölçüde ayrışmış ve ekonomisindeki dinamizmi ortaya koymuş bulunmaktadır. Bununla beraber, ekonomik büyüme hızlı bir ivme kazanmış ve bu büyümeyi sürdürebilmek için yüksek miktarlarda ara mal ve enerji ithalatı yapma zorunluluğu nedeniyle dış ticaret açıkları ve dolayısıyla cari açık ile karşılaşma olağan bir durum olmuştur. Dolayısıyla, ekonomide yapısal nedenlerden dolayı meydana gelen cari açık ile ekonomik büyümeyi birlikte devam ettirmek ve cari açığı sağlam finansman kaynakları ile sürdürülebilmek zorunlu bir durum olmuştur. Erdal Tanas KARAGÖL 1992’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu. Yüksek lisansını Connecticut Üniversitesinde, doktorasını York Üniversitesi’nde, 2002 yılında “Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme İlişkisi ve Dış Borç Öteleme Riski” adlı teziyle tamamladı. Karagöl’ün Dış Borçlar ve Ekonomik Büyüme, Savunma Harcamaları, Enerji Tüketimi, Ekonomik Büyüme ve İşsizlik ve Kamu Harcamaları, Yoksulluk ve Sosyal Yardım alanlarında makaleleri vardır. Yapılan akademik çalışmalar, Energy Economics, Defence and Peace Economics gibi Social Sciences Citation Index’de (SSCI) taranan dergilerde yayınlanmıştır. S E TA | S İ YA S E T, E K O N O M İ V E T O P L U M A R A Ş T I R M A L A R I VA K F I Nenehatun Caddesi No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYE Te l : + 9 0 3 1 2 . 5 5 1 2 1 0 0 | Fa k s : + 9 0 3 1 2 . 5 5 1 2 1 0 9 www.setav.org | [email protected] S E TA | Wa s h i n g t o n D. C . O f f i c e 1025 Connec ticut Avenue, N.W., Suite 1106 Washington, D.C., 20036 Te l : 2 0 2 - 2 2 3 - 9 8 8 5 | Fa k s : 2 0 2 - 2 2 3 - 6 0 9 9 www.setadc.org | [email protected]