Konferans Notu - Ekonomik Araştırma Forumu

advertisement
önce yaşanan bu hızlı toparlanma, ‘kötü’
olanın ise finansal krizlerin ardından gelen
yüksek işsizlik ve zayıf kredi genişlemesinin
politika
seçeneklerini
sınırlaması
olduğunu
gösterdi. Ayhan Köse’ye göre küresel krizdeki
son
Konferans Notu 10-01
Mayıs 2010
durumun
‘çirkin’
yanı,
başta
Avro-
bölgesindeki bazı ülkeler olmak üzere gelişmiş
ülkelerin borç yükündeki hızlı artışa bağlı
olarak piyasaların bu ülkelerin gerekli mali
ayarlamayı yapabilecekleri konusunda artan
kaygısının özellikle bankacılık kanalıyla diğer
İktisadi Dalgalanmalar ve
Küresel Kriz
ülkelere yayılarak yeni bir daralma riski
yaratmasıdır.
1
Sumru Öz
ABD’de 2007 sonunda etkilerini hissettirmeye
EAF Konferans Notu Serisi kapsamındaki bu
başlayan finans kaynaklı krizin, Eylül 2008’den
yayın
2010
itibaren hızla derinleşerek küresel bir krize
tarihinde düzenlenen “İktisadi Dalgalanmalar
dönüşmesi, bir ülkeye özgü şokların hızla
ve Küresel Kriz” başlıklı konferansta yapılan
yayılmasında son zamanlarda hız kazanan
EAF
tarafından
25
Mayıs
sunumları özetlemektedir. Bu sunumların
tamamına
http://eaf.ku.edu.tr
adresinden
ulaşabilirsiniz.
küreselleşmenin rolü olup olmadığı sorusunu
öne çıkardı. Sorunun finansal küreselleşme
boyutunu ele alan konuşmasında, Şebnem
25 Mayıs 2010’da gerçekleştirilen ‘İktisadi
Kalemli-Özcan finansal küreselleşme, özellikle
Dalgalanmalar
de bankaların uluslararası bağlantılarının krizin
konferansın
ilk
ve
Küresel
sunumunu,
Kriz’
IMF
başlıklı
Araştırma
bu
denli
hızlı
yayılmasından
sorumlu
Bölümü Direktör Yardımcısı M. Ayhan Köse
tutulduğunu anlattı. Bugüne kadar yapılan
gerçekleştirdi.
“Büyük
ülkeler arası ampirik çalışmalar da finansal
2008–2009
bütünleşme ile GSYH arasında pozitif bir ilişki
küresel krizinin ardından iyileşme başlamakla
olduğu yönünde bulgulara ulaşmıştı. Oysa
beraber, bu iyileşmenin farklı ekonomilerde
uluslararası
farklı hızda olduğunu belirten Köse, gelişmiş
finansal bütünleşme ile GSYH arasında negatif
ülkelerde yavaş seyreden büyümenin yükselen
bir ilişki olması gerektiğini, örneğin verimlilik
ekonomilerde güçlü olduğunu söyledi. Küresel
artışına bağlı olumlu bir şok yaşayan ülkeye
krizdeki son durumu iyi, kötü ve çirkin
yönelecek
metaforundan yararlanarak anlatan Köse, ‘iyi’
verimlilik
olanın gelişmekte olan ülkelerde beklenenden
düzeyleri arasında ters yönlü bir değişimi
Durgunluk”
IMF
olarak
tarafından
adlandırılan
iktisadi
sermayenin,
artışı
beraberinde
1
Dr., TÜSİAD-Koç Üniversitesi EAF, [email protected]
çelişkinin
dalgalanma
yaşanan
getireceğini
ampirik
teorileri,
diğer
ülkelerle
ülkenin
üretim
savunuyor.
çalışmalarda
Bu
kullanılan
1
ekonometrik yöntemlerden ve çalışmaların
dalgalanmaların
ülkeler arasında yapılmasından kaynaklandığını
kalmadığını, ulusal döngüler ile Avrupa ortak
belirten
döngüsü arasındaki benzerliğin arttığını ve
Kalemli,
Uluslararası
Ödemeler
volatilitesinin
Bankası (BIS) istatistiklerinden yararlanarak
şokların
oluşturdukları panel veri seti ile yirmi gelişmiş
gözlemlediklerini belirten Canova, bununla
ülke için 1978–2007 döneminde ülke çiftleri
beraber, bu değişikliklerin AB içinde yaşanan
arasında zaman içinde finansal bütünleşme
kurumsal gelişmelerden kaynaklandığına dair
arttıkça aralarındaki iktisadi dalgalanmaların
bir bulguya ulaşamadıklarını anlattı. Çünkü
daha az senkronize olduğuna dair bulgulara
Avrupa Para Birliği’nin kurulduğu 1998 ya da
ulaştıklarını
döneminde
ortak para birimine geçilen 2002 yılı öncesi ve
önemli bir finansal şokun yaşanmadığı göz
sonrasında döngüsel dalgalanma özelliklerinde
önüne
anlamlı bir değişme gözlenmiyor. Buna karşılık,
anlattı.
1978–2007
alındığında,
bu
değişime
bağlı
yaşanan
sonuç
verimlilikte
şoklarda
finansal
yayılımının
azalmakla
farklılaştığını
Maastricht Anlaşması sonrasında bir takım
bütünleşme ile iktisadi dalgalanmalar arasında
farklılıklar
ters yönlü bir ilişki olduğunu savunan teorik
farklılıkların veri seti 1980’lerin ortasından
modellerle uyumlu. Ancak şokların finans
bölündüğünde
kaynaklı
anlaşmanın
olması
bütünleşmenin
durumunda
iktisadi
finansal
dalgalanmaların
senkronizasyonu ile sonuçlanacağını savunan
teorik çalışmalar var. Şebnem Kalemli-Özcan,
küresel kriz dönemine ait BIS istatistikleri
açıklandıktan
ampirik
sonra
olarak
olabileceğini
bu
teorik
çalışmaları
sınamanın
mümkün
belirterek
konuşmasını
tamamladı.
saptanmakla
de
da
beraber,
ortaya
döngüsel
benzer
çıkması,
bu
dalgalanmaların
özellikleri üzerinde etkili olmadığı sonucuna
götürüyor.
Kurumsal
arasındaki
değişikliklerle
etkileşimleri
şokların
de
yayılımı
inceleyen
çalışmalarında Canova, AB üyeleri arasında bu
açıdan da bir yakınsama olduğunu, şoklar
karşısında geçmişe kıyasla daha yakın tepkiler
verdiklerini, ancak bunun da yaşanan üç
Kurumsal değişikliklerle iktisadi dalgalanmalar
kurumsal
arasındaki
savundu. Çalışmalarının sonucunda ulaştıkları
etkileşimleri
AB
çerçevesinde
değişiklikle
bir
ilgisi
olmadığını
araştırdıkları çalışmayı sunan Fabio Canova,
bulguların
son 20 yılda yaşanan dışsal üç gelişmenin
itibaren Avrupa’daki iktisadi dalgalanmalarda
(Maastricht Anlaşması, Avrupa Para Birliği’nin
bir yakınsama olduğu yolundaki görüşle uyum
kurulması ve son olarak ortak para birimine
içinde olduğunu, bu yakınsamanın da büyük
geçiş) on AB üyesinin ulusal döngüleri ya da
ölçüde farklı ekonomilerin benzer çalkantılara
Avrupa ortak döngüsü üzerinde etkili olmadığı
maruz kalmasından kaynaklandığını belirtti.
sonucuna vardıklarını söyledi. Ancak bu sonuç,
Canova vardıkları sonuçları şöyle özetledi:
son otuz yılda iktisadi dalgalanmaların birçok
İncelenen üç kurumsal değişiklik de reel
özelliğinin her iki düzeyde de değişmediği
ekonomide yakınsama sürecinin başlamasından
anlamına
sonra gerçekleşiyor; parasal değişiklikler büyük
gelmiyor.
Zaman
içinde
genelde
1980’lerin
ortalarından
2
de olsalar reel döngüleri çok az etkiliyor ve
çeyrek önce ve iki çeyrek sonraya göre en
ulusal
içinde
yüksek GSYH’nin elde edildiği nokta olarak
önemleri azalmakla beraber tamamen ortadan
alan bir program kullanarak durgunlukları
kalkmıyor.
saptayabiliriz. Durgunluğu öngörmek için ise
boyuttaki
Gelişmekte
farklılıklar
olan
ekonomilerinde
sanayileşmiş
zaman
yükselen
iktisadi
dalgalanmaların
ülkelerdekinden
olmadığı
sorusu
konusu.
Sumru
da
güncel
Altuğ
piyasa
farklı
bir
olup
araştırma
sunumunda,
Melike
içinde bulunduğumuz çeyrekten bir çeyrek
sonra
eksi
bir
büyüme
olacağını
öngörebilmeliyiz.
Ancak, Pagan bir sonraki çeyrekte eksi bir
büyüme olacağını öngörmemizi engelleyen bir
Bildirici ile birlikte Markov dönüşüm modeli
unsur
kullanarak 22 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke
momentumu: Türkiye için GSYH büyümesinin
üzerine
sonuçlarını
bir önceki dönemdeki büyümeyle korelasyonu
aktardı. Bu yaklaşımın iktisadi dalgalanmaların
0,7. Bu değer ABD’de 0,4, Avustralya ve
tepe ve dip noktalarını saptamada ne ölçüde
İngiltere’de ise sıfıra yakın. Bu durumda pozitif
başarılı
de
olan tepe noktasından sonraki çeyrekte negatif
karşılaştırarak anlatan Altuğ, çalışmalarında
bir büyüme olacağını tahmin etmek güçleşiyor.
tek
farklılığın
Örneğin, 2001 birinci çeyreğinde kriz olacağını
öneminin ortaya çıktığını belirtti. Gelişmekte
2000’nin son çeyreğinde tahmin etme olasılığı
olan
dalgalanmaların
0,06. Sonraki çeyreklerde olasılık artmakla
yalnızca gelişmiş ülkelerinkinden değil bir
birlikte artık çok geç! Üstelik GSYH ve birçok
diğerinden de farklı özelliklere sahip olduğu
başka veri gecikmeli olarak açıklanabiliyor.
yaptıkları
olduğunu
tek
ülke
diğer
iktisadi
vardıklarını,
80’lerdeki
yöntemlerle
deneyimlerindeki
ülkelerde
sonucuna
çalışmanın
petrol
ve
ancak
1970
2008’deki
ve
finans
şoklarında olduğu gibi küresel şokların büyük
durgunlukları
tetiklediği
dalgalanmalarda
bir
dönemlerde
senkronizasyon
da
saptadıklarını aktardı.
olduğunu
belirtti.
O
da
büyüme
Bu sorunu aşmak için iktisat yazınında ortaya
atılan birçok karmaşık modeli özetleyen Pagan,
örneğin doğrusal olmayan bir model Türkiye’ye
uygulandığında bir sonraki çeyrekte kriz olma
olasılığının
doğrusal
model
kullanılarak
bulunandan daha bile düşük çıktığını aktardı.
Durgunluk denince akla gelen sorulardan biri
Gelecek dönemde büyümeyi etkileyebilecek
de neden öngörülebilir olmadıkları. Adrian
şoklar üzerine bilgi veren öncü göstergeler,
Pagan bunun büyük ölçüde durgunluğu teşhis
hisse senedi fiyatları, kısa ve uzun vade faiz
etmekle ilgili olduğunu, bu nedenle öncelikle
farkları yanında küçük-açık ekonomiler için
durgunluğun
gerektiğini
yurt dışı büyüme oranları gibi değişkenler de
gösterdi. Durgunluk genellikle GSYH ile ölçülen
kullanıldı. Pagan ne kadar karmaşık modeller
iktisadi faaliyette, çeyrekler itibarıyla tepe
kullanılırsa
noktasına ulaşılmasının ardından başlar, dip
öngörmenin mümkün olmadığını çünkü bunun
noktasının geçilmesi ile biter. Tepeyi, iki
her
tanımını
yapmak
durumda
kullanılsın
geçmiş
bilgiye
durgunlukları
dayanılarak
3
yapıldığı sonucuna vardı. Ancak Pagan’a göre
sektörünün sağlamlığına rağmen 2008’in 2.
bu modeller muhtemel bir şok karşısında neler
çeyreğinden itibaren bir önceki çeyreğe göre
olacağını anlamak için yararlı. Ayrıca bu
dört dönem arka arkaya küçüldü. Fortis Bank
modeller ekonomilerin ne derece kırılgan
Türkiye Baş Ekonomisti Haluk Bürümcekçi,
olduğu hakkında bir fikir verebilir. Örneğin
“Küresel Dalganın Türkiye'ye Etkileri”ni ele
kaldıraç oranı belli bir eşik değeri aşarsa
aldığı
ekonomide çöküş potansiyeli artar. Ancak
ihracatının yaklaşık olarak yarısını krizden en
bunun tam olarak zamanını öngörmek mümkün
çok etkilenen gelişmiş AB ülkelerine yapmasına
değil, tıpkı depremlerin ne zaman olacağını
bağladı. Ayrıca ihracatın kriz dönemlerinde
tam olarak bilmenin imkansız olması gibi.
talebin en çok düştüğü dayanıklı tüketim
Pagan’a göre, nasıl depremleri öngörmeye
malları
çalışmaktan büyük ölçüde vazgeçilip depreme
Türkiye’ye dış ticaret kanalı üzerinden yaptığı
dayanıklı yapı kurmaya ağırlık verilmişse,
etkiyi artırdı. Küresel kriz sonrasında yavaş
durgunluklar için de aynı yol izlenmeli.
seyreden
Sonuç
olarak,
Küresel
‘İktisadi
Kriz’
Dalgalanmalar
konferansı,
dünya
ve
çapında
şokların yaşanmadığı dönemlerde verimlilik
artışı sağlayarak bir ülkenin, diğerlerinden
daha farklı bir ekonomik döngüye sahip olma
ve böylece daha hızlı büyüme şansı olduğunu
gösterdi. Ancak 1970’lerde ve 80’lerin başında
yaşanan petrol şokları ya da 2008 finansal şoku
gibi küresel şoklarda, küresel ekonominin bir
parçası
olan
ülkelerin
dalgalanmalardan
dünyadaki
etkilenmemesi
iktisadi
konuşmasında
ağırlıklı
bunu
olması
iyileşmenin
da
son
Türkiye’nin
küresel
aylarda
krizin
ivme
kazandığını belirten Bürümcekçi, son olarak
finans sektöründe de toparlanma olduğunu,
2009’da sorunlu kredi oranının yükselen piyasa
ekonomileri
ortalamasının
altında
gerçekleştiğini ve dış ticaret kredilerinde de
kriz öncesine dönüldüğünü anlattı. Ancak
AB’de son zamanlarda yaşanan sorunların yine
dış
ticaret
vurabileceğini
kanalı
göz
üzerinden
önünde
Türkiye’yi
bulundurmak
gerekiyor.
mümkün
görünmüyor. Yine de bir ülkenin krize girdiği
andaki
temel
göstergelerinin
sağlam
ve
uygulamaya koyduğu politikaların hızlı, etkin
ve
kapsamlı
olması
durumunda
bu
etki
hafifletilebiliyor. Farklı dinamiklerin hüküm
sürdüğü Çin ve Hindistan’ı bir yana bıraksak
bile,
son
küresel
krizi
eksi
büyüme
ile
karşılaşmadan geçiren Polonya ve bir çeyrek
küçülmeyle atlatan Güney Kore buna örnek.
Oysa Türkiye temel göstergelerinin ve sermaye
yeterlilik
oranı
18’e
ulaşan
bankacılık
4
Download