Mü?fik Kenter:Önder FOCAN.qxd.qxd

advertisement
Kahve Molasý
natsal faaliyetleri yakından takip eden
ve devamlı izleme gayreti içinde olan
insanlarımız da var.
ACME: Dış dün ya ya kendimizi
sanatsal anlamda tam olarak
yan sıtabiliyormuyuz?
Müşfik KENTER: Sanat en iyi şekilde Türkiye’de yansıtılıyor. Gerek operada gerek orkestrada gerek tiyatroda.
Biz, bizden evvel mezun olanlar, bizden sonra mezun olanlar, hani derler
ya “dişimizle tırnağımızla kazıyarak”
geldik bu yerlere diye.
Müşfik KENTER
O, eşsiz sesini her duyuşumuzda, içimizi dolduran, gü zel duygular yaşatan, her vurguda bambaşka bir insan.
Sanki çok uzun zamandır duymayı özlediğimiz birinin
konuşmasını duyar gibi dinliyoruz kendisini. Bazen Na zım Hikmet’i duyuruyor, bazen de Or han Veli gibi kapa tıp gözlerimizi bizlere İstanbul’u dinletiyor. Sahnede ge çecek bir hayatı seçmek, bu seçimin nedenleri, karşılaşı lan engeller ve insanların hayranlıkla baktığı dev bir çı nar olmak. Bu ay tiyatroya genç soluklar yetiştirdiği fa kültesinde Müşfik Kenter’le bir kahve molası verdik
ACME: Sizi sanatla buluşturan
nedenler nelerdi?
Müşfik KENTER: Bizim oturduğumuz apartmanda devlet tiyatrosundan
sevgili Agah Hün vardı (Allah rahmet
eylesin). İlk o beni çocuk tiyatrosuna aldı. Film çekerdi, alt yazılarını da harfler
yapar yere dizerdi. Yerde de alt yazılarını çekerdi, sonra rüzgar dağıtırdı, hepsini dizerdik. Agah ağabeyin beni çocuk tiyatrosuna sokmasıyla başladım.
Ama hiçbir zaman oyuncu olmak aklımdan geçmemişti. Sonra abim (o şimdi Amerika’da doktor) ‘‘Sende girsene
konservatuvara’’ diyerek beni teşvik etti. Sınavlara girdim ve kazandım.
ACME: Sizce bireyleri tiyatroyla
86
veya sanatın diğer alanlarıyla
hangi yaş g rubundan itibaren
ta nıştırmaya başlanılmalı?
Müşfik KENTER: Tiyatroya, operaya, konserlere veya sanatın diğer dallarına İlkokuldan itibaren toplu olarak gidilmeli ve o yaşlarda sanat sevdirilmeli.
ACME: Tiyatro izleyicisi oyunla ra nasıl geliyor?
Müşfik KENTER: Türkiye’de birçok
seyirci oyunun adını duyarsa geliyor.
‘’Ay çok güzel olmuş hadi gidelim’’ diye ya da ‘’Aman gitmeyelim, berbat
bir oyun’’ söyleminin yani kulaktan
kulağa yapılan paylaşımın getirdiği veya getirmediği seyirci var. Neyseki sa-
ACTUAL
MEDICINE
Ankara’da Devlet Tiyatrosu’nu hatırlarım ben 12,13 kişi gelirdi ilk açıldığı
zamanlar. Bende çocuk tiyatrosunda çalıştığım için bilirim yavaş yavaş alışmaya başlandı, salonlar doldu, yeni tiyatrolar açıldı ve bu yayılmalar için
Ankara bir merkez oldu bence.
ACME: Eserleri sahnelerken
sev diğim veya sevmediğim bir
oyun diye ayrım yaptığınız olu yor mu? Kişi sayısı oyun seçim lerinizde ne kadar önemli?
Müşfik KENTER: Bazı oyunları çok
severek oynarsınız, bazı oyunları az
sevseniz bile mutlaka severek oynamak
zorundasınız. Eğer oynadığınız oyunları sevmezseniz o zaman oyuncu olamazsınız. Biz Devlet Tiyatrosu’ndayken içinde istemediğimiz birtakım şeyler olsa da verileni en iyi şekilde yapmak durumundaydık. Sonra özel tiyatro olunca kaç kişilik oyunlar diye düşünmeye başladık, az kişilik oyunlara
yönelmeye zorunlu olarak gittik. Mali
açıdan kalabalık oyunlar zor oluyordu.
Dışarıdan yardım aldığımız zamanlarda kalabalık oyunlar da oynadık.
ACME: Bu camiaya olan katkı larınızı bir eğitmen olarakta de vam ettirme kararını hangi se -
MAYIS 2008
nuz ve eğitiminiz sürecin de asla taviz vermediğiniz
konular nelerdir?
beplerle verdiniz?
Müşfik KENTER: Ben vermedim. Daha doğrusu beni biraz o tarafa doğru itelediler. Bir
gün küçük kızımı piyano eğitimi için konservatuvara götürdüm. Bizim Özer müdürmüş
orada Ankara’daki konservatuardan tanırım. Sonra yazdırdım
kızımı gidiyordum. Uğur Polat
koştu yanıma “Hocam ne zaman derse geliyorsunuz?” dedi.
Ne dersi benim haberim yok
ki derken hoca olduk.
ACME: Sanatsal ihtiyaçların da
dijital ortamda tüketilmesi sizi
hangi çözüm önerilerine götürü yor. Bu nedenin seyirci sayısını
azalttığını düşünüyor musunuz?
ACME: Hocalarınızdan aldığı nız bu mirası verdiğiniz eğitim de uyguluyormusunuz? farklı
olan yanları var mı?
Müşfik KENTER: O konuda hiçbir
çözüm düşünmüyorum doğrusu. Biz
elimizden geldiğince iyi oyunlar çıkarmaya çalışıyoruz. Zaman zaman seyirci çoğalıyor, zaman zaman azalıyor televizyona rağmen iyi bir oyun çıkarttığınız zaman seyirci gelip seyrediyor.
Müşfik KENTER: Nurettin Sevim
diksiyon hocasıydı, nasıl çalışılması gerektiğini, sahnede nasıl nefes alınıcağını, oyunun üzerine nasıl gidileceğini
öğretiyordu. Bir de Mahir Canova Hocamız vardı gittiği yoldan gitmeye çalışıyoruz. Yani ne öğrendiysem Mahir
hocayla Nurettin Sevim’den öğrendim
ve onları öğretmeye çalışıyorum.
ACME: Kendinize en çok örnek
aldığınız sanatçılar ve hocaları nızdan aldığınız eğitimlerden
biraz söz eder misiniz?
ACME: Çok zorlu koşullarda
Yıldız Kenter’le birlikte Kenter
Tiyatrosu’nu kurdunuz Karşılı ğı nı alabildiniz mi?
Müşfik KENTER: Ben sevgili Nurettin Sevim’den çok şey aldım ve etkilendim nasıl çalışılması gerektiğini ondan öğrendim. Fonetik hocamızdı bizim. Henüz kayıt cihazlarının yoğun
olarak kullanılmadığı dönemlerde
onun telli bir teybi vardı ve onunla yerlere yatar, çocuklara dinleti yapar, kaydettiği seslerini alır sonra onlara; “Bak
burada yanlış konuşuyorsun, burada
yanlış ton vuruyorsun” diye herkese
gösterirdi. Başka hocalarımızda onunla
hep alay ederlerdi kendi içlerinde. Nasıl çalışılması gerektiğini sevgili Nurettin Sevim’den öğrendim. (Allah onada
gani gani rahmet eylesin)
Müşfik KENTER: Dişimizle tırnağımızla bir tiyatro binası yaptık ama kimsenin umurunda olmadı doğrusu hatta
kötü yorumlar yapanlar da oldu. Oysa
yurtdışında böyle bir şey yapıldığı zaman onları nereye koyacaklarını bilemezler.
MAYIS 2008
ACME: Kenter oyuncularının en
büyük farkı, hedefi nedir?
Müşfik KENTER: Biz farklılıktan ziyade en iyisini yapmaya çalıştık. Tiyatro öyle de oynanır, böyle de ama biz
her zaman en iyiyi yapmaya çalıştık.
ACME: Kenter Tiyat ro su’nda
genç lere ne ka dar yer veriyorsu -
ACTUAL
MEDICINE
Müşfik KENTER: Her zaman gençler vardır. Ne kadar
yetenekli olursanız olun mutlaka çok çalışmanız gerekir. Çalışmadan asla taviz vermem. Öncelikle oyuncu olabilmek için
kondisyonunuzun çok iyi olması gerekir. Bir sporcu gibi nefesinizi nasıl kullanacağınızı bileceksiniz. Nefesinizi kullanamazsanız vücudunuzu da iyi
kullanamazsınız.
ACME: Şimdi sadece yetenekli
ve komik olmak önemli galiba
sizin döneminizle günümüz ara sında farklılıklar var mı?
Müşfik KENTER : Bizim işimiz profesyonel iş ve burada oyuncu yetiştiriyoruz. Eskiden alaylı derlerdi. (O kendisinin farkına varmadan yetenekli
olan insanlar) hiç eğitim almadığı halde çıkar sahneye fevkalade oynayabilir.
Ben buna karşı değilim ama tabi her
şeyin bir okulu var. Oradan yetişmesi
önemli. Hani sahnede nasıl nefes alınacağını, nasıl konuşulacağını, öğrenmeli. Bizim işimiz yol göstermek nasıl
gideceğini göstermek. İş kendilerine
kalıyor. O kendisi bulacak yolunu.
ACME: Aynı zorluklardan ge çen diğer sahne arkadaşlarınız da sizin gibimi yaptılar.
Müşfik KENTER: Aslında bunlar
zorluk değildi. yani yapmak zorundasınız. Konservatuvara girişimiz çok kolaydı. Yatıyorduk, kalkıyorduk, çalışıyorduk bize ayda 5 lira para, elbise,
palto ayakkabı veriyorlardı. O zamanlarda orada okuyan bütün öğrenciler
hakkını verdiler. Çalıştılar hepsi bir
yerlere geldi yani gerek müzisyenlerden olsun gerek bale ve tiyatro bölümünden olsun hepsi bir yerlere geldi ve
87
bir şeyler yaptılar.
ACME: Günümüz seyircisinin
sanata olan ilgisizliğini neye
bağlıyorsunuz ?
Müşfik KENTER: İnsanlar ne yapsınlar dışarı çıkıp bir yerlere gidemiyorlar veya tiyatroya daha alışılmamış bir
yerden geliyorlar, hele İstanbul’da bir
yerden bir yere gitmek korkunç bir şey
eskiden Kadıköy’den o kadar çok seyirci gelirdi ki tiyatroya. Ama sonra kesildi gelmediler çünkü hayat güçleşti. Bir
oyunun adını çok sık duymazlarsa gitmiyorlar tiyatroya.
ACME: Son dönemlerde Türk
sinema sının giderek artan izlen me oranlarındaki artışı sizi be yaz perdeye yakınlaştırdı mı?
Müşfik KENTER: Yakın zamanda
bir film yaptım. Konusu polis olduğu
zamanlarda işkence yaptığı yazarla
sonradan hayatları Darülaceze’de kesişen iki emekli insanın yaşamından bir
kesiti sunuyor. Bende hapiste yatan kişiyi oynadım bunlar Darülaceze’de beraber kalıyorlar ama işkence yapılan kişinin gözleri kapalı olduğu için işkenceciyi göremiyor bir süre sonra itiraflar
başlıyor yani çok hoş, dolu dolu ve iyi
bir film oldu. Ama ne zaman yayınlanır bilmiyorum.
ACME: Bu dönem yetiştirdiği niz öğ rencilerinizin koşullarıyla
kendi döneminiz arasında ne gi bi farklılıklar var?
Müşfik KENTER: Daha iyi koşullar
içerisinde çalışıyorlar ama şu anlamda
bizim koşullarımızda çok iyiydi. Biz eskiden Ankara’da mezun olduğumuz
zaman doğrudan doğruya Devlet Tiyatrosu’na giriyorduk. Şimdi tiyatroların
kadroları doldu taştı. Hiç kimse çıkar
çıkmaz giremiyor. Biz mezun olduğumuzda yirmi kişi girdik. Giremeyen üç
beş kişiydi. Şimdi bakıyorsunuz onu da
88
al bunu da al. Birde şimdi paralı da
olunca 10 kişi 20 kişiye çıkıyor.
ACME: Tiyatro ekonomik an lamda ihtiyaçlarınıza cevap ve rebildi mi?
Müşfik KENTER: Oldu tabi. Harbiye’deki tiyatro binamızın katkısı çok
büyük ama kimseye, kendi arkadaşlarımıza bile yaranamadık. Zaman zaman
kulağımıza gelen kötü şeylerde oldu.
Efendim “onlara devlet yardımı yapmayın onların tiyatroları var” diye.
ACME: Tiyatronun ve sahne sa natlarının dünyaya nazaran ül kemizde geldiği nokta neresidir?
Müşfik KENTER: Bizde tiyatro fevkalade güzel bir yere geldi. Dışarıda da
tiyatroları gezdim gördüm, bizde de çok
iyi oyunlar oynandı, çok iyi oyuncular
yetişti ve bunun dışında operada, orkestrasyonda, müzik alanında olsun
gerçektende çok iyi yerlere gelindi.
ACME: Çok severek oynadığı nız ‘‘Bir Garip Orhan Veli’’ oyu nu ve rahmetli Oğuz Aral hak kında neler söylemek istersiniz?
Müşfik KENTER: Oyunun tekstini
getirdiklerinde Oğuz Aral’a gittim,
Sonra oturduk bayağı bir değiştirdik gelen teksti. Oğuz’da dekorlarını fevkalade çizerek, sahneye koydu. Beni bol bol
azarlardı. (Allah rahmet eylesin) ama
çokta överdi. Ayrıca sevgili Oğuz’la
birkaç oyunda da daha önce çalışmıştık. Onunla Fadik Kızı sahneye koyduk, müzikal yaptık, çocuk tiyatrosu
için bir aslan makyajı yapmıştı sevgili
Oğuz. Harikulade güzeldi. Çalışmadığımız oyunlara da gelirdi. Daha sonraları da ona ne götürsem ‘‘Ne bu yine
mi başıma belayı saracaksın?’’ derdi.
ACME: Öğrencilerinizi diğer et kinliklere takip etmeleri için
yönlendiriyor musunuz.? Bugü ne nazaran sizin döneminizi kı -
ACTUAL
MEDICINE
yaslayabilir misiniz?
Müşfik KENTER : Onların her yere
gitmelerini teşvik ediyoruz ama biz
şanslıydık. Ankara’da ya tiyatroya gidersin ya sinemaya gidersin veya çok
güzel konserler olur ya da sergilere gidersin. Birde Kızılay’ın ortasında Sanat
Sevenler Derneği vardı orada toplanırdık. Hep oraya gider otururduk. tanışıklıklar orada başlardı. çok hoştu Ankara’daki o dönemlerimiz.
ACME: Çok uzun yıllardır sayı sız oyun sahnelediniz bütün ha ya tınızı meşgul edebilecek kadar
çok peki kendi hayatınızda iste yipte es geçtiğiniz şeyler oldu mu?
Müşfik KENTER: Ah keşke şunu da
yapsaydım dediğim bir şey olmadı o
kadar çok oyun oynadık ki dünyada bizim kadar oyun oynayan oyuncu da
yoktur sanıyorum. Ben şunu şunu oynadık dediğimde gözleri faltaşı gibi
oluyor herkesin. Üç senede bir oyun
oynuyorlar biz bir senede beş oyun oynuyorduk.
ACME: Dün ya nın başka bir ül ke sinde bu işi yap mak istediniz
mi? Yoksa her zaman için önceli ğiniz ülkeniz miy di?
Müşfik KENTER: Tabi ki ülkemdi.
Annem İngiliz, Amerika’da abim var
ama yinede gidip oralarda yaşamak istiyorum demedim. Bizim işimiz de burada.
ACME: Sağlığınıza ne kadar
dikkat ediyorsunuz?
Müşfik KENTER: Sağlığıma dikkat
ediyorum. Yıllarca sigara içtim ne yazık ki. İçkide içtim. Hepsini de bir yere
geldikten sonra bıraktım. Beslenmemizde gayet güzel kendimize bakıyoruz
hele yazın Datça’da köyde küçük bir
yerim var. Devamlı yürüyüş yapıyoruz
orada, ayrıca yüzüyoruzda. MAYIS 2008
Download