More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri UZAKTAN EĞİTİM KAYNAK DOKÜMANI Eğitim Adı: Milli Eğitim Bakanlığı Onaylı İnternet Tabanlı Halkla İlişkiler Kursu İÇERİK 1.KURUM İÇİ HALKLA İLİŞKİLER Kurum İçi Halkla İlişkilerin Tanımı Kurum İçi Halkla İlişkilerin Önemi Kurum İçi Halkla İlişkilerde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Kurum İçi Halkla İlişkilerin Amaçları 2.HALKLA İLİŞKİLERDE HEDEF KİTLE Hedef Kitle Tanımı Hedef Kitlenin Önemi Hedef Kitlenin Belirlenmesi ve Analizi Demografik Yönden Hedef Kitlenin Analizi Psikolojik Yönden Hedef Kitlenin Analizi Sosyolojik Yönden Hedef Kitlenin Analizi Hedef Kitle Türleri Dış Hedef Kitle 3. HALKLA İLİŞKİLERDE GÖRSEL VE TEKNOLOJİK ARAÇLAR Projeksiyon Cihazı Veri Taşıyıcıları 4. HALKLA İLİŞKİLERİN İLGİLİ OLDUĞU ALANLAR Reklam Propaganda Lobi Faaliyetleri Pazarlama Tanıtım 5. PLANLI VE ETKİLİYAZMA Betimleyici Anlatım Öyküleyici Anlatım Sayfa 1 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Gezi Yazıları Gezi Yazılarında Bulunması Gerekenler Gezi Yazılarının Çeşitleri Portre Yaşamöyküsü- Biyografi Tanıtım Yazıları Röportaj Röportajın Özellikleri Röportaj Yaparken Uyulması Gerekenler Mülakat Mülakata İlişkin Dış Kaynaklı Görüşler Mülakatın Aşamaları ve Yapılması Gerekenler Mülakat Çeşitleri Röportaj ve Mülakat Arasındaki Farklar 6. SOSYAL HAYATTA İLETİŞİM Görgü Kuralları Toplumda Dikkat Edilmesi Gereken Görgü Kuralları Giyinme Konusunda Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar Karşılaşma, Selamlaşma, El Sıkışma Konularında Uyulması Gereken Kurallar .. Tanışma ve Tanıştırılmada Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar Hitap Etmede Uyulması Gereken Kurallar Telefon Konuşmalarında Uyulması Gereken Kurallar Gelenek ve Görenekler (Örf ve Âdetler) Gelenek ve Göreneklere Uymanın Sağladığı Faydalar Dinî Kurallar Ahlak Kuralları Hukuk Kuralları İnsan Hakları Kişisel İlişkiler İnsan Psikolojisi İnsan Özellikleri Beş Duyu Düşünme Öğrenme Zekâ Duygu Sayfa 2 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Dikkat Unutma Kıskançlık Gelişme Davranışlar Güdüler Değer Yargıları Şuur (Bilinç) Kişilik Toplumsal Gruplar Aile Grupları Aile Biçimleri Komşular Arkadaş Grupları Meslek Grupları Baskı Grupları (Sendika, Dernek, Siyasi Parti vb.) Oyun Grupları Okul Grupları Toplumsal Etkileşim Toplumsal Rol Toplumsal Statü Toplumsal İletişim Nedir Toplumsal İletişimin İşlevleri Toplumsal Yaşamda Etkili İletişim Kurulması ve Geliştirilmesi Sayfa 3 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri 1.KURUM İÇİ HALKLA İLİŞKİLER KURUM İÇİ HALKLA İLİŞKİLER Kurum İçi Halkla İlişkilerin Tanımı Halkla ilişkiler çalışmaları kurum içi ve kurum dışı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kurum çalışanlarının anlayış güven ve desteğini kazanmak için kurum tarafından yapılan çalışmalara, kurum içi halkla ilişkiler denir. Çalışanlara yönelik halkla ilişkiler, şirket içi iletişimi hedefler. Çalışanları kurumun çalışmalarından, hedeflerinden varsa problemlerinden haberdar ederek, takım ruhunu oluşturmayı, kurum bilincini yerleştirmeyi amaçlar. Bunun için kurum şirket dergisi çıkarır, çalışanların kaynaşmalarını sağlamak için personel geceleri organize eder, piknikler düzenler, uyum programları hazırlayarak ayın en başarılı elemanını seçer ve ödüllendirir. Günümüzde çağdaş kurumlar, çalışanlarla iletişimi bir yönetim fonksiyonu olarak ele almakta ve kurum içi iletişim strateji ve politikaları konusunda yoğun çaba sarf etmektedir. Çünkü kurumlar eğer kendi personeline ulaşamaz ve işletmeyi öncelikle çalışanlarına tanıtamazsa dış hedef kitle üzerinde hiç başarılı olamazlar. Aslında işletmeler yaptığı halkla ilişkiler politika ve planlarını öncelikle kendi personeline uygulamakla kampanya öncesi bir test ve değerlendirme fırsatı da yaratmış olurlar. Örneğin, hazırladığı slogan ve mesajları öncelikle çalışanlara iletip onların tepkisi ölçülebilir, beklenen etki görülürse dış hedef kitleye daha bir inançla uygulamaya geçilebilir. İç hedef kitle kapsamına kurumların ortaklarını ve çalıştığı sendikaları da ekleyebiliriz. Çok ortaklı kuruluşlarda ortaklarla işletme arasındaki ilişki genellikle genel kuruldan genel kurula kurulur. İşletme vereceği temettüden başka bir ilişki düşünemez. ortaklar içinde en önemli bağ üzerindeki hisse senetleridir. Oysaki ortaklar şirket yararına olacak halkla ilişkiler konusunda büyük bir potansiyeldir. Bu ortaklar topluluğunu harekete geçirmek gerekir. Bu da ortaklara devamlı bilgi aktarmakla mümkün olur ve özellikle bu bilgiler periyodik bültenler sayesinde olur. Ürünlerin diğer rakiplerin ürünlerine karşı üstünlükleri anlatılır. Gereğinde düzenlenecek anketlerle fikirlerine başvurulur. Böylelikle bilgilerle donatılmış ortaklar firmanın gönüllü birer halkla ilişkiler elemanı olurlar. Bir başka iç hedef kitle ise sendikalardır. Belirli sayıda eleman çalıştıran işletmelerde genellikle sendikaların varlığı ile karşılaşılır. Sendikalar işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını savunan ve koruyan kuruluşlardır. Çıkar farklılığı nedeniyle işletme yönetimi ile sendikalar sık sık karşı karşıya gelirler. Zaman zaman derin görüş ayrılıkları ortaya çıkar ve bazen sendika grev kararı alabilir. Oysaki işletmenin halkla ilişkiler birimi sendikalara işletmenin ekonomik gücü ve sosyal olanakları konusunda sürekli, düzenli, dürüst ve doğru bilgi aktarır ve sendikanın güvenini kazanırsa sendika yönetimi ile işletme yönetimi arasında Sayfa 4 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri olumlu ilişkiler kurulabilir. Sendikaları işletmenin bir parçası olarak görmeyen, onlara bilgi verme gereği duymayan ve sendikaları hiçe sayan firma yönetimi sık sık sosyal patlamalar ve işçi direnişleriyle karşılaşır. Bu nedenle halkla ilişkiler uzmanlarına sendikalarla iyi ilişkiler kurma konusunda önemli görevler düşer. Kurum İçi Halkla İlişkilerin Önemi Halkla ilişkiler etkinliklerinin kurum içine yönelik tarafı uzun yıllar ihmal edilmiştir. Kurumlar, iç halkla ilişkilere önem vermemiş, sürekli dış hedef kitleye yönelik çalışmalara ağırlık vermişlerdir. Yönetim iletişimi günümüze dek çeşitli aşamalardan geçmiştir. Kurum içi iletişimden amaç, 1940’lı yıllarda, çalışanların devamını sağlamak olmuştur. 1950’li yıllarda, çalışanları bilgilendirmek; 1960’lı yıllarda, amaç çalışanı ikna etmek; 1970’li yıllarda ise amaç personeli istekle çalıştırmak olmuştur. Günümüzde hemen hemen tüm örgütler, kurum içi iletişimin öneminin farkına varmaya başlamışlardır. 1980’li yıllardan bu yana kurumlar, sahip oldukları en büyük değerin insan kaynağı olduğunu anlamışlardır. Yapılan araştırmalarda, başarılı tüm kurumların en başta gelen ortak özelliğinin, çalışanlara ve onlarla iletişime verdikleri önem olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışanlar bir kuruluş için en etkili iyi niyet elçileridir ve kamuoyuna en iyi halkla ilişkiler uygulayıcısından daha güçlü bir biçimde ulaşırlar. Çalışanların bir kuruluş hakkında söyledikleri, onların deneyimlerine dayandığı için hazırlanmış bir programdan daha etkili olmakta, destek sağlamakta ve olumlu bir imajın daha geniş kitlelere yayılmasına katkıda bulunmaktadır. Örgütler amaçlarına ulaşmak istiyorlarsa; çalışanlara bu amaçların neler olduğunu, bunlara nasıl ulaşılacağını açık ve net olarak anlatmak ve bu konuda onların görüş ve düşüncelerini almak zorundadırlar. Başka bir ifadeyle başarılı olmak isteyen örgütler iletişim kurmaya bilgilendirmeye, dinlemeye, açıklamaya ve öğrenmeye hazır olmalıdırlar. Çalışanları ikna ederek istekle çalıştırmanın yolu, onların her türlü bilgi ihtiyacını karşılamak ve alınan kararlara katılımlarını sağlamaktır. Bunun için de kurum içinde ya yukarıdan aşağıya ya da aşağıdan yukarıya yoğun bir iletişim olması gerekir. İnsan sosyal bir varlık olup sürekli etkileşim içindedir. Görev aldığı kurumun bir parçası olabildiği takdirde istekle çalışacak ve verimli olacaktır. Bu nedenle her türlü bilgi ihtiyacının karşılanması, görüş ve önerilerinin ciddiye alınması gerekir. Çalışanlar ile yönetim arasında bir diyolog oluşturulmalıdır. Bu diyolog içinde çalışanlara; işi niçin yaptığı, hangi amacın söz konusu olduğu, kurumun mali durumu gibi konular tüm açıklığı ile anlatılmalıdır. Ayrıca çalışanların kuruluştan beklentileri belirlenmelidir. Onların özel sorunları ile ilgilenilmeli, giderilmesi için çaba harcanmalıdır. Örneğin; yöneticilerin çalışanlara; çocuğu olduğunda, belirli bir hizmet yılını doldurduğunda, bir yakını vefat ettiğinde vb. olaylarda yanında olunduğunu hissettirilmesi çok önemlidir. Yöneticilerinden Sayfa 5 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri doğum gününde bir kart, bir çiçek veya bir armağan alan çalışanın, kuruma bağlılığı ve katkısı artacaktır. Her insan akıl ve duyuları ile yeni bilgiler edinebilir ve buluşlar ortaya koyabilir. “İşi en iyi yapan kişi bilir.” felsefesi bu mantıktan kaynaklanır. Şu hâlde kurumun yapması gereken, insanın yaratıcılığına uygun ortamları sağlamayı bilmektir. Bu noktada kurumun halkla ilişkiler birimine önemli görevler düşmektedir. Halkla ilişkiler birimi; kurumun hem içeride hem de dışarıda gözü, kulağı ve dili gibidir. Doğruyu gerektiği biçimde söyler ve duyarsa insanları kazanır, değilse onları kaybeder. Ayrıca kurum toplam kalite yönetimi ile ilgili çalışmaları iyi bir şekilde uygulamalı ve teknolojik gelişmeleri çok iyi takip etmelidir. Kurum İçi Halkla İlişkilerde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Her kurumun, çalışanların iletişimine yönelik strateji ve temel politikaları olmalıdır. Bu politikaların oluşturulması görevi, kurumların halkla ilişkiler uzmanlarına düşer. Strateji ve politikalar; örgütlerin yapısı, etkinlik alanı, büyüklüğü, yönetim felsefesi ve kurum kültürü vb. nedenler doğrultusunda belirlenir. Kurumların belirleyecekleri ve izleyecekleri iletişim politikalarında dikkat etmeleri gereken noktalardan bazıları şunlardır: Çalışanlar, kurum ile ilgili her konuda bilgi sahibi olma hakkına sahiptirler. Yani önce çalışanlar bilgilendirilmelidir; çalışanların kendilerini ve yaptıkları işi etkileyecek olan konuları dış haber kaynaklarından öğrenmeleri, kuruma olan güveni sarsacak ve iletişimi olumsuz yönde etkileyecektir. Bu durumun oluşmaması için yönetim, çalışanları öncelikli olarak bilgilendirmelidir. Kurum içinde etkin ve verimli bir iletişim sağlanmalı, haberler zamanında verilmelidir: Çalışanlar açısından önemli olabilecek bir haberin önemini yitirmeden aktarılması, haberin hızlı ve doğru biçimde yayılması, karşılıklı diyolog ve güveni arttırırken, çalışanın başka haber kaynağına yönelmesini ve asılsız söylentilerin yayılmasını engellemekte, ilk ve doğru haber kaynağı olan işveren savunma yapmak zorunda kalmamaktadır. Çalışanlarla iletişim her yöneticinin temel görevidir ve bu görev bir başkasına devredilemez. İşveren iyi haberler gibi, kötü haberleri de çalışanlarına verebilmelidir; Çalışanlara sadece olumlu haberlerin verilmesi zamanla mesajların inandırıcılıklarını yitirmelerine ve kuruma olan güvenlerinin sarsılmasına yol açacağı için, iyi haberle birlikte pek hoşa gitmeyecek haberlerin de verilmesi gerekmektedir. Böylece çalışanlar haber kaynağının daha tutarlı ve objektif olduğunu düşünecektir. Çalışanlar önemli olduğuna inandıkları konularda mutlaka bilgilendirilmelidir. Yönetim, çalışanlara neyi, nasıl yapacağını söyler, onların görüş ve önerilerini dikkate alır. Sayfa 6 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İletişim süreci yönetimde başlar. Yönetim, bu konudaki davranış ve tutumlarıyla örnek olmalıdır. Çalışmalarda gösterilen başarının çoğundan yönetim, başarısızlıklardan ise çalışanlar sorumlu tutulmamalıdır. Yani her şey birlikte paylaşılmalıdır. Astlar ve üstler düşüncelerini birbirlerine rahatça söyleyebilmeli, iletişim her ortamda kolay biçimde sağlanmalıdır. Çalışanlar yöneticileri tarafından sürekli olarak yukarıya doğru iletişim için cesaretlendirilmelidir. Aşağıya doğru iletişimde açık olunmalı, çalışanlara tam ve gerçekçi bilgiler verilmeli bu bilgiler verilirken propaganda yapılmamalıdır. İletişimde çalışanların güvendiği medyanın kullanılması etkili olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, çalışanların bilgi edinmek istedikleri kaynaklar ise sırasıyla şunlardır: Süpervisor (danışılabilecek en yakın kişi ) Küçük grup toplantıları Üst düzey yöneticiler Çalışanlara yönelik yıllık raporlar Çalışanlara yönelik yıllık broşürler İşe uyum programları Çalışanlara yönelik yerel yayınlar Çalışanlara yönelik genel yayınlar Bülten panoları Yukarıya doğru iletişim programları Toplantılar Audio-visual programlar Sendika Söylentiler Kitle iletişim araçları Kurum İçi Halkla İlişkilerin Amaçları Yönetim ile çalışanlar arasında karşılıklı bir güven ortamı yaratmak ve yöntemler geliştirerek, çalışanları soru sormak konusunda cesaretlendirmek. Kurum içinde, hiçbir şey saklamadan yukarı, aşağı ve yana doğru bilgi akışını gerçekleştirmek. Çalışanların kuruma olan katkılarını ne üst düzeye çıkarmak. Çalışanlara iş güvencesi vermek ve bu konudaki kuşkuları ortadan kaldırmak. Kurum içinde verimi, başarıyı arttıracak yeni ve yaratıcı fikirlerin teşvik edildiği bir iş ortamı oluşturmak. Sayfa 7 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Kurumların ve çalışanların beklentilerini bütünleştirmek. Kitle iletişim araçlarının çalışanların tercih ettiği araçlar arasında en alt sırada yer alması, çalışanın yönetim tarafından bilgilendirilme isteğinin önemini ve dış kaynaklardan bilgi edinmek istemediğini kanıtlamaktadır. Çalışanların, kurumun geleceği konusunda iyimser olmalarını sağlamak. Çalışanları kurumun bir parçası durumuna getirmek. Bütün çalışanlara yönelik düzenli iletişim programları hazırlamak ve uygulamak Her yıl araştırmalar yaparak, hedef kitlenin gereksinimlerini belirlemek ve iletişim programının etkinliğini arttırmak. Yasal düzenlemeler, rakipler, pazarlama planları, üretim ve kârı içeren kurumsal amaçlarla ilgili konuları vurgulamak. Yönetim ve çalışanlar arasında periyodik toplantılar düzenlemek ve çalışanları, sorunlarını gündeme getirmek konusunda cesaretlendirmek. Çalışanları kuruluşla ilgili olarak doğrudan ya da dolaylı konularda daha ayrıntılı bir biçimde bilgilendirmek için dergi veya gazete yayınlamak. Yukarıdaki temel amaçlara ulaşmak için tüm hiyerarşik kademelerde ve birimler arasında özgür, açık ve iki yönlü iletişim sağlanmalıdır. Çünkü halkla ilişkiler iki yönlü işleyen bir iletişim sürecidir. bunun iç halkla ilişkiler açısından anlamı, bir yandan personele sözlü ve yazılı iletişim araçlarıyla işletmenin üretim, finans, teknoloji, yenilikler yönetimin yapısı ve politikasını yansıtmak, öte yandan personelden gelecek çeşitli istek, dilek ve önerileri üst yönetime aktarmaktır. halkla ilişkiler bölümü, personelin firmayla ilgili görüş ve değerlendirmelerini zaman zaman ikili görüşmeler, toplantılar,soru formları ve anket gibi sondaj yöntemleriyle saptamaya çalışmalıdır. Böylelikle tanıma ve tanıtma süreci iki yönlü gerçekleşmiş olur. Kurum içi iletişimin etkin ve verimli bir biçimde sağlanması ve amaçlarına ulaşabilmesinde önemli rol oynayan bir diğer konu da kurum kültürüdür. Kurum kültürü, kurumun çalışanları tarafından paylaşılan inançlar, normlar vb. değerler bütünüdür. Bütünleşme, kurumların ulaşmayı arzuladıkları öncelikli amaçları arasındadır. Bütünleşme, çalışanların istekli olarak kuruma verdikleri enerji ve içten bağlılıktır. Yani çalışanların kurumla olan psikolojik bağıdır. Kurum çalışanları, paylaştıkları birtakım kültürel öğeler aracılığı ile kurumla, diğer çalışanlarla ve kurumun amaçlarıyla bütünleşirler. Buna bağlı olarak bir kültüre sahip kurumların çalışanları arasında dostluk, dayanışma, samimiyet ve güven gibi insani duygular hızla gelişir. Bu ortam kurum içi iletişime önemli katkılar sağlar. Kurumlar, iç iletişimi oluruna bırakmamalıdır. İç iletişim, yönetimin bir parçası olarak görülmeli ve planlanmış bir sisteme oturtulmalıdır. Özellikle çalışanların yanında işe yeni Sayfa 8 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri başlayanların kuruma uyumu sürecinde gerekli çalışmaları yapmalı görevi ne olursa olsun, birlikte çalışacağı kişilerle işbirliği ve dayanışmasını temin etmelidir. Belli bir program dahilinde kişinin çalışma yeri ve kurumun amaçları hakkında bilgiler verilmelidir. Bunlara ek olarak kurumların sağlıklı bir yapı olarak varolmasında ve kurum amaçlarının gerçekleştirilmesinde oldukça önemli bir rolü olan moral faktörü kurum yönetimi tarafından sürekli olarak kontrol altında tutulmalı ve bu faktörde meydana gelen değişiklikler anında değerlendirilerek gerekli çözümler üretilmelidir. ‘’ Tatlı bir tebessüm en etkili iletişim aracıdır.’’ Bir iş yerinde çalışan herkesin farklı rolü, ihtiyacı, sorunu vardır. Günümüzde çalışanlar için ne yaptığını bilmek yeterli değildir. İnsanlar aynı zamanda “neden" sorusuna da yanıt aramaktadırlar. Bir iş yerinde alınan kararlar çalışanları da etkilemekte; çalışanlar alınan kararları sorgulamaktadırlar. Çalışan kişiler “neden” sorusunun yanıtını kendi çalıştıkları kuruluştan alamazlarsa, sorunun yanıtını almak için farklı iletişim kanallarına başvururlar. Sonuç olarak ortalıkta söylenti ve dedikodular dolaşır. Alınan bu tip bilgiler de doğal olarak sağlıklı sonuçlara yol açmamaktadır. Bir kuruluş, çalışanlarıyla iletişim kurmak için çeşitli iletişim kanalları kullanır. Resmi (Formal) İletişim Kanalları Yönetimin bir hiyerarşi dâhilinde çalışanlarla bilgi paylaşmasıdır. Bu bilginin paylaşımı bizzat yöneticiler tarafından çalışanlara yazılan mektuplarla; yöneticilerle çalışanların yüzyüze geldiği toplantılarla; üst düzey yöneticilerin zaman zaman bölümleri ziyaretleriyle olur, kurum yayınları, görsel ve işitsel araçlar ve telefon haberleşmesi ile olur. Gayri Resmî (İnformal) İletişim Kanalları İnformal iletişim de iki şekilde gerçekleşmektedir: Yönetimin isteği ve bilgisi dâhilinde iletişim gerçekleşir. Örneğin, takım çalışması yapılması, öneriler sunulması, proje çalışması vb. Yönetimin bilgisi dışında çalışanların kendi isteği doğrultusunda veya tesadüf sonucu iletişim gerçekleşir. Örneğin, dedikodular, kantin sohbetleri. Zoraki Kurumsal İletişim Zoraki kurumsal iletişim, sadece kurum içi iletişimde bulunmuş olmak için yapılan, çalı şanların istek ve beklentilerine çok fazla önem vermeyen, çoğunlukla yönetimin istek ve bek lentilerini çalışanlara kabul ettirmeyi amaçlayan, kısacası gerçek anlamda iletişim olmayan iletişimdir. Sadece yönetimden çalışanlara bilgi iletilir. Ağırlıklı olarak ve tek yönlü bir Sayfa 9 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri biçimde çalışanların motivasyonunu ve esnekliğini ayakta tutabilmek için gerçekleştirilir. Yönetimi bir imparatorluk gibi gösterir ve yönetimden haberler verir. Çalışanların birer birey olduklarını, kendi kimlikleri olduklarını unutturarak, sadece “kuruluş ailesi bireyi” hissini vermeye çalışır. Daha başlangıçtan itibaren çalışanlarla önemli konularda karşılıklı fikir alış verişi yapmaktan kaçınan ve çalışanlarla sadece “havadan sudan” konuların konuşulabileceği ortamlar yaratır. Oysaki kurum içi iletişimin hem yönetime hem de çalışanlara yarar sağlaması için beklentilerin saptanması gerekmektedir. Bir hedef kitle olarak o kuruluşun çalışanlarının kurum içi iletişimden neler beklediği ve kuruluşun ne yönde eksikliklerinin bulunduğunun araştırılması gereklidir. Ayrıca yönetim sadece kendi görüşlerini mi dikte ettirmek istiyor yoksa çalışanlarıyla gerçekten de karşılıklı bir iletişim sürecine mi girmek istiyor soruları üzerinde düşünmek gerekir. Kurum İçi Halkla İlişkilerde Kullanılan Araçlar Kurum içinde çalışan personele kurumla ilgili ve diğer gelişmeleri anında yansıtan bilgileri açık iletişim kanalları ve etkin araçlarla iletmek gerekir. Burada işletme gazeteleri, broşür, el kitapçığı, genelge, sirküler, duyuru tahtaları, raporlar, fotoğraf, film, slayt, video mektup ve televizyon gibi görsel, yazılı ve işitsel araçlar, diğer yandan ikili görüşme, toplantı, konferans ve seminer gibi sözlü iletişim araçları yaygın olarak kullanılmalıdır. Bilindiği gibi halkla ilişkiler iki yönlü işleyen bir iletişim sürecidir. Bunun iç halkla ilişkiler açısından anlamı, bir yandan personele sözlü ve yazılı iletişim araçlarıyla işletmenin üretim, finans, teknoloji, yenilikler, yönetimin yapısını ve politikasını yansıtmak, öte yandan personelden gelecek çeşitli istek, dilek ve önerileri üst yönetime aktarmaktır. halkla ilişkiler bölümü, personelin firmayla ilgili görüş ve değerlendirmelerini zaman zaman ikili görüşmeler, toplantılar, soru formları ve anket gibi sondaj yöntemleriyle saptamaya çalışmalıdır. böylelikle tanıma ve tanıtma süreci iki yönlü gelişmiş olur. Kurum içi halkla ilişkilerin geliştirilmesi konusunda çalışmalar yapan halkla ilişkiler uzmanlarının karar vermesi gereken bir konuda kurum içi iletişimde hangi araçların kullanılacağıdır. Bu konuda, kuruluşların amaçları ve iletişim bütçeleri belirleyici rol oynayacaktır. Kurum içi iletişim araçlarına gelişen teknolojiye bağlı olarak her geçen gün yenileri eklenmektedir. Kurum içi iletişimde kullanılan başlıca araçlar şunlardır: Personelle İlişki Büroları Kuruluşa yeni gelen personelin kuruma daha iyi uyum sağlayabilmesi için belirli çalışmaları üstlenmiş bu bürolar kimi kez personeli karşılama, kimi kez personelle ilişkiler, bazen de personel danışma büroları gibi adlar altında anılmaktadır. Bu büroların örgütteki çalışanlar arasındaki ilişkileri geliştirerek gruplaşmaları önlemesi bakımından önemli görevler Sayfa 10 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri üstlendiği bilinmektedir. Bu büroların düzenleyeceği çeşitli toplantılar, tanışma çayları, kokteyller, yemekler, piknik ve gezi gibi etkinlikler yalnızca işe yeni başlayan çalışanların eski çalışanlarla tanışmalarını ve iyi ilişkiler kurmalarını sağlamaz. Aynı zamanda tüm çalışanlar arasında olumlu ilişkilerin kurulmasında da önemli katkı sağlar. Kurum Yayınları Çalışanları bilgilendirmeye yönelik bu yayınların temel amaçları şunlardır: Çalışanları kurumun amaç, politika ve hedeflerinden haberdar etmek. Çalışanlara kurum kültürü aşılamak. Çalışanlara kurumun geleceği hakkında bilgi vermek. Çalışanları personel disiplini ve diğer konularda eğitmek. Çalışanları kurumdan ayrılanlar, emekli olanlar ve işe başlayanlar bilgilendirmek Kurum içinde yaşanan ilginç olayları haber vermek. Çalışanların dedikodu yoluyla yanlış bilgilenmesini önlemek. hakkında Gerek iç gerekse dış hedef kitleye iyi bir iletişim sağlanması ve sürdürülmesi amaçlarına hizmet eden kuruluş yayınlarında görülen sayısal artış ve çeşitlilik de bu yayınların önemini vurgulamaktadır. Belirli bir büyüklüğe ulaşmış, bağımsız bir halkla ilişkiler bölümü olan her kurumda içe dönük bu yayınlar genelde gazete, dergi ve bülten türündedir. Bunlar süreli yayınlar olup, çoğunlukla haftalık, 15 günlük, aylık ya da iki aylık olarak çıkarlar. Mektuplar Genellikle kurum dışı hedef kitleye yönelik olarak kullanılan mektuplar, kurum içi ileti-şimde de kullanılmaktadır. Bizzat üst yöneticiler tarafından önemli ve öncelikli konularda çalışanları bilgilendirmek amacıyla kaleme alınır. Bir olayla ilgili bilginin sunulması veya bilgi istenmesi, bir davet veya yeniliğin duyurulması gibi amaçlarla yazılır. Kurum çalışanları üzerinde her zaman olumlu etki bırakır. Zaman zaman çalışanların evlerine yine üst yöneticilerin yazdığı mektuplar gönderilir. Böylece o kuruluşun üst yönetiminin çalışanlara olduğu kadar ailelerine de verdiği önem anlatılmış olur. Mektubun etkili olması için inandırıcı, samimi, açık anlaşılır ve ikna edici nitelikte olması gerekir. Ayrıca, mektup kağıdın tek yüzüne yazılmalıdır. Mektupların gönderileceği adresler için bir adres arşivi oluşturulmalıdır. Mektupların çalışanlar üzerindeki etkisi izlenmelidir. Olumlu yönde etkilendiklerinin belirlenmesi durumunda süreli bir yayına dönüştürülebilir. Sayfa 11 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İlan Panoları Çok etkili olan ancak çok da ihmal edilen ilan panolarını küçümsememek gerekir. Hem az masraflı hem de hızlı bir iletişim aracı olan bu panolar tüm çalışanların görebileceği yerlere asılarak iletilmek istenen mesajları sahiplerine iletirler. Haberler konularına göre gruplandırılarak panoya yerleştirilmelidir. Süresi dolmuş ilanlar kaldırılmalı veya güncelleştirilmeli üst üste ilan asılmamalıdır. İlan panolarında acil duyurular için ayrı bir yer ayrılmalı, sadece acil durumlarda kullanılmalıdır. İlan panoları; renkli kağıtlar, fotoğraflar ve karükatürlerle ilgi çekici hâle getirilmeli, gerekirse sürekli düzenlenmesi için bir kişinin görevlendirilmesi gerekir. Sergilemeler Kuruluşun mal ve hizmetlerinin ya da belli bir konudaki düşüncelerinin etkili, akılda kalıcı teknikler kullanılarak tanıtılması amacıyla yapılan düzenlemelerden biri de sergilemelerdir. Sergi; belli bir yerde resim, grafik, şema ve yazılar gösterilerek bilgi verme biçimindeki halkla ilişkiler aracıdır. Her kuruluşun bir sergi salonu olmalıdır. bu yerler hem dışarıdan konukların hem de çalışanların, yapılan işleri toplu halde görmeleri açısından yararlıdır. Bu sergilemeler gereksinim duyulan her konuda yapılabilir. Örneğin; işçi sağlığı, iş güvenliği konusunda alınacak önlemler; fotoğraflar, grafikler, resimler ve mankenler kullanılarak sergilenebilir. Burada düzen önemlidir. Konu dağınık bir biçimde değil, birbirini izleyen bir sıra içinde sunulmalıdır. Kuruluş Raporları Kuruluşun belirli dönemlerini kapsayan çalışmaları, özet raporlar hâlinde çalışanlara sunulmasıdır. Bu dönemler; bir ay, altı ay veya yıl olabilir. Kuruluş raporlarında gerçek bilgiler herkesin anlayacağı şekilde sunulmalıdır. Böylece çalışanlar, kuruluşu tanır ve kuruluşun bir parçası olduklarına inanırlar. Çünkü kuruluş raporları, çalışanların kurum hakkında doğru bilgiler edinmelerini sağlar. Kulaktan dolma bilgilerin neden olacağı olumsuz düşünceleri ortadan kaldırır. Kuruluşun, çalışanları bilgilendirme konusunda duyduğu sorumluluk, çalışanları motive eder. Böylece daha etkili ve verimli çalışmaları sağlanmış olur. Görsel ve İşitsel Araçlar Son yıllarda kurum içi iletişimde görsel ve işitsel iletişim teknikleri yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin, işe alıştırma (uyum) programlarında ve çeşitli toplantılarda slayt, videokaset ve CD gibi araçların kullanımı oldukça yaygındır. Çalışanları bilgilendirme ve hizmet içi eğitimde, çağdaş işletmelerin kullandıkları iki temel araç, bilgisayarlar ve videokasetlerdir. Özellikle geniş bir bilgisayar ağına sahip olan işletmeler, günlük bültenleri programa girerek çalışanların bu bilgilere anında ulaşmasını sağlamaktadırlar. Sayfa 12 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Videolar, iş eğitimi dalında eğitimin aşamalarını ve brifingleri sunmak için kullanılır. bir toplantının veya bir sunuşun bir bölümünde daha açıklayıcı ve kalıcı bilgi vermek amacıyla da kullanılır. Video programlarının izleyenlerin dikkatini dağıtmayacak ve televizyon programı gibi algılanmayacak şekilde hazırlanmasına özen gösterilmelidir. Son yıllarda bilgisayarlarda hazırlanan eğitici ve tanıtıcı programlar, bilgisayarlara bağlanan cihazlarla hedef gruba sunulmaktadır. Kapalı Devre Televizyon Programları Kapalı devre televizyon sistemi, belirli bir noktadan yapılan yayının aynı anda yayımlanmasını sağlayan birden fazla televizyonun birbirine bağlı olduğu sistemdir. Oldukça etkili bir iletişim yöntemidir. Kapalı devre televizyon yayınları, kurum içi bilgi akışının sağlanması, dayanışma ruhunun geliştirilmesi bakımından son derece yararlıdır. Ancak çalışanlar üzerindeki etkisi, televizyonda yayımlanmak üzere hazırlanan video filmlerine bağlıdır. Filmler ne kadar etkileyici hazırlanmışsa izleyiciler üzerinde o kadar iyi sonuçlar bırakır. Kapalı devre televizyon programları; çalışanların başarılı uygulamalarını, yeni işe başla-yan bir çalışanı tanıtmayı, kurumdaki yeni uygulamaları, eğlence ve moral toplantıları gibi pek çok değişik konuda hazırlanabilir. Süreli haber programları, röportajlar, açık oturumlar ve belgesel nitelikli konular, videokasetlere kaydedilip tüm çalışanların izleyeceği bir zamanda yayımlanabilir. Bu yayınlarda yalnız yöneticilerin görüş ve beklentilerinin, emir ya da talimatlarının değil, çalışanların çeşitli konulardaki görüş ve beklentilerinin yer almasına özen gösterilmelidir Telefonla Bilgilendirme Programı Ülkemizde pek kullanılmayan bu yöntem, batılı ülkelerin iç halkla ilişkiler programlarında çok sık kullandıkları bir iletişim aracıdır. Bu sistem, kuruluşun en yetkili kişisi tarafından anlatılan ve güncel konulara ilişkin açıklamalarını içeren bir teyp bandının telefon sistemine bağlanması şeklinde çalışmaktadır. Böylece herhangi bir çalışan, herkes tarafından bilinen numarayı telefondan çevirdiğinde teyp bandı otomatik olarak çalışmakta ve kayıt yapılan metni telefona okumaktadır. Aynı şekilde, yine herkes tarafından bilinen bir telefon numarasına boş bir teyp bandı koyarak çalışanların dilek ve beklentilerini öğrenmek de olasıdır. Böylece kurum içinde yöneticilerden çalışanlara ve çalışanlardan yöneticilere doğru bir iletişim ağı kurulabilir. Kriz dönemlerinde çok yararlı olan ve genellikle 24 saatlik sürekli hizmeti kapsayan bu uygulama, sürekli seyahat halinde olan satış personeli ve herhangi bir nedenle bir süre için kuruluştan uzak kalan çalışana, kuruluşla ilgili son gelişmeleri bulunduğu yerden öğrenme Sayfa 13 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri imkanı sağlamaktadır. Bu İletişim yönteminin amacı, çalışanlara önemli bilgilerin ve sosyal faaliyetlerin duyurulmasıdır. Çalışanların memnun olduğu ve pek pahalı olmayan bu yöntemin maliyeti sistemin genişliği ile doğru orantılı olup, etkinliği ise arayan sayısının tespiti ile ölçülmektedir. Toplantılar Bazı işletmeler, çalışanlar ve yöneticilerin bir araya geldiği, düşüncelerin seslendirdiği soruların sorulduğu, şikâyetlerin dile getirildiği toplantılara, iletişim sistemi içinde önemli bir yer vermektedir. Yüzyüze iletişimin bir türü olarak kuruluşun genel merkezinde veya ofislerde yapılan toplantı ve konferanslar, çalışanları bir araya getirmesi, yönetim ve çalışanlar arasında direk iletişimi sağlaması açısından önem taşır. Çalışanlara ve yöneticilere yüzyüze iletişim olanağı veren toplantılar, feed-back’i hemen almak, yanlış iletiyi büyük ölçüde önlemek yanında, yeni görüşlerin tartışmaya açılması bakımından da önemli bir iç iletişim yöntemidir. Toplantıların ne zaman ve nerede olacağı, kimlerin katılacağı, nelerin konuşulacağı, bir başka deyişle toplantının gündemi önceden belirlenir ve katılımcılara bildirilir. Diğer yandan çalışanlarda çeşitli nedenlerle kendi aralarında toplantı düzenleyebilir. Kurumun halkla ilişkiler bölümü, toplantı organizasyonlarına aktif olarak katılmalıdır. Halkla ilişkiler görevlisi, toplantı yerinin düzenlenmesinden ikramın ne olacağına, toplantı sonrası etkinliklere kadar her konuda olayın içinde olmalıdır. Üst Düzey Yöneticilerin Bölümleri Ziyaretleri Zaman zaman üst düzey yöneticilerinin programsız bir şekilde bölümleri ziyaret etmeleri ve burada çalışanlarla yüzyüze görüşmeler yapmaları, kuruluşla ilgili bilgileri birinci ağızlardan almaları açısından yarar sağlamaktadır. Ayrıca üst yöneticilerin çalışanlarla doğrudan temas etmeleri psikolojik bir faktör olarak genelde olumlu etkiler bırakmaktadı Çalışanların Ailelerine Yönelmek Çalışanların aileleri de iletişim sürecinin içinde olan önemli gruplar arasında yer alır. Çalışanların ailelerinin de kuruluş için önemli olduğu duygusunu oluşturacak çalışmaların yapılması gerekir. Bu çalışmaların başında, kurum içi yayın organlarında ailelerin, kuruluş hakkında bilgilenmesini sağlayan yazıları hazırlamak ve yayımlamak gelmektedir. Çalışanların çocuklarının çeşitli başarılarını kutlamak ve bunların kurum içinde duyurulması gibi etkinlikler de unutulmamalıdır. Çalışanların ailelerinin de katılacağı gezi, piknik gibi organizasyonlar düzenlenmelidir. Ayrıca çalışanların doğum, sünnet ve evlenme gibi mutlu; hastalık, ölüm gibi kederli günlerinde kurum yöneticilerini aralarında görmelerini sağlayıcı organizasyonlara da önem verilmelidir. Sayfa 14 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Dilek Kutuları Kolay ulaşılacak noktalara yerleştirilen, yanında kağıt ve kalem olan kutular aracılığıyla çalışanların görüş, şikayet ve yorumlarını hızlı ve ucuz yoldan almak olasıdır. Dilek kutularının amacına ulaşması, bu yola başvuranların görüş ve düşüncelerinin ciddiye alınmasıyla sağlanabilir. Aksi halde kullanılmayan bir iletişim aracı olarak duvarları süsleyecektir. Eğitsel Etkinlikler Kurumların zaman zaman çeşitli konularda hizmet içi eğitim etkinlikleri düzenlemesi gerekir. Bu etkinlikler, çalışanların eksikliklerini tamamlamalarını ve yeni uygulamalar konusunda kendilerini yetiştirmelerini sağlar. Hizmet içi eğitim programları, çalışanların çalışma yerlerinin dışında düzenlenmelidir. Özellikle tatil yörelerinde ya da pek sık gidilemeyen otellerin salonlarında düzenlenmesi, eğitim ile eğlencenin ve dinlenmenin birlikte gerçekleştirilmesi, eğitimin verimini arttırmaktadır. Bu nedenle hizmet içi eğitim programları, elden geldiğince ilgi çekici olacak şekilde, eğitim ve halkla ilişkiler birimleri tarafından ortaklaşa olarak düzenlenmelidir. Bu tür toplantılarda yöneticiler de çalışanların yanında olmalıdır. Çeşitli Etkinlikler İç halkla ilişkiler çalışmaları arasında, çalışanların dayanışmasını pekiştirici, kurum kültürünü oluşturucu etkinlikler önemli yer tutar. Bu etkinlikler arasında, belirli hizmet yılını tamamlamış olanlara ödül verme ve emekli olanları uğurlama törenleri en çok gerçekleştirilen çalışmalardır. Yine çalışanların, eşlerinin ve çocuklarının resim ve benzeri yaratıcı çalışmalarının değerlendirildiği sergiler ve konserler de çalışanlarca ilgiyle karşılanmaktadır İntranet İntranet, kurum içi İnternet demektir. Çalışanlar intranet sayesinde kurumlarıyla ilgili tüm bilgilere en kısa sürede ulaşabilmekte ve herhangi bir hiyerarşik sistem olmaksızın, isteklerini birbirlerine kurum içi e-mail sistemi ile iletebilmektedir. İntranet sayesinde pek çok kurumda görülen “bilgiyi saklama, paylaşamama” durumu ortadan kalkmaktadır. İntranet, kurumda o gün çıkacak yemek listesinden, yapılacak olan önemli bir toplantının duyurumuna, boş kadrolardan eğitim dokümanına kadar çok çeşitli bilgileri içerebilmektedir. İntranet sayesinde kâğıdın ve nakliyenin daha az kullanılmasıyla büyük ölçüde masraflar düşmektedir. Örneğin; en basitinden tüm çalışanlara dağıtılacak olan bir adres ve telefon rehberinin basım ve dağıtım masrafları, intranetle çalışanlara sunulan böyle bir hizmetin maliyetiyle karşılaştırıldığında daha yüksek olduğu görülecektir.Kurum içi iletişimde Sayfa 15 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri çalışanlara seslenmenin en etkili yöntemlerinden biri olan “kurum içi yayın” da bu sisteme yüklenebilir ve bu sayede elde edilen dergi arşivi ile çalışanlar istedikleri sayıya çok kısa zamanda erişebilmek imkanına sahip olmaktadırlar. Ancak kurum içi derginin yalnızca intranet üzerinden yayın yapması düşünülmemelidir. Çünkü basılı bir malzemeyi elinde tutup okumak, ekran üzerinde okumaktan çok daha rahattır. 2.HALKLA İLİŞKİLERDE HEDEF KİTLE HEDEF KİTLE Hedef Kitle Tanımı Öncelikle "Halkla ilişkiler" deyiminde "halk" sözcüğü ile anlatılmak istenen nedir? sorusunun yanıtlanması gerekmektedir ki hedef kitlenin tanımı yapılabilsin. En genel biçimde aynı ülkede yaşayan, aynı uyruktan olan insanlar topluluğunu ifade eden "halk" sözcüğü tüm nüfusu, yani zengin-fakir, kadın-erkek, genç-yaşlı, eğitimlieğitimsiz, etnik ve dini grupları içermektedir. Edward J. Robinson, "halk" ile belirli ortak yarar ve ilgileri olan insan gruplarının belirtilmek istendiğini söyler. Kitleyi ise bütün sosyal tabakalardan belirsiz, ayrı kişilerin rastlantı sonucu, örgütlenmeden, bir araya gelmesiyle meydana gelmiştir, şeklinde tanımlamıştır. Oysa halkla ilişkilerin ilgilendiği hedef kitle, belirli bir çıkarı olmayan insanların bir araya geldiği bir yığın değildir. Toplumun içinde yer alan bir grup veya sınırlı bir kitledir. Ayrıca bir araya gelmelerinde belli bir amaç da vardır. Halkla ilişkiler açısından ise kuruluşun dikkate alma gereği duyduğu, ortak beklentileri olan insanlar topluluğu, yani kuruluşla doğrudan ya da dolaylı bağı olan gruplar, halkı oluşturur. Bir başka deyişle, halkla ilişkiler alanında halk sözcüğü, kuruluşun muhatap olmak durumunda kaldığı “hedef kitle"yi açıklamaktadır Hedef kitleyi kuruluşun yaptığı tüm faaliyetlerin yönlendirildiği, bu faaliyetler sonucunda kendilerinden eylem ve düşünce değişimlerinin beklendiği kişiler veya gruplar olarak tanımlamak da mümkündür. Örneğin, hedef kitlesi için son teknolojiye sahip olan bir beyaz eşya üreten bir kuruluş, hedef kitlesinin bu beyaz eşyadan alarak kullanmalarını ve görüş ortaya koymalarını ister. Hedef kitleyi en genel anlamıyla mesajın ulaşması amaçlanan kişi, küme ya da kitle olarak tanımlamak mümkündür. Sayfa 16 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Kuruluşların genel bir hedef kitlesinin olması mümkün değildir. Hedef kitle her zaman belirli ve özeldir. Her zaman bazı genel sorunları vardır, bu yüzden genelleştirilmeleri doğru değildir. Her kuruluşun kendisine ait bir hedef kitlesi vardır. Her kurum veya kuruluşun çalışma alanına göre hitap edeceği kitle de değişik olacaktır. Örneğin, oyuncak üreten bir firmanın hedef kitlesi çocuklu ailelerdir. Sabah programlarını hazırlayan bir televizyon kanalının hedef kitlesi ise sabah programlarını izleyebilen kadınlardır. Hedef kitlesini göz önüne almadan bir kuruluşun varlığını devam ettirmesi mümkün değildir. Hedef kitlelerin bazen birbiri üstüne geldiği de görülebilir. Örneğin, bir kuruluşun çalışanı, hem bir müşteri, hem de kuruluşun bir hissedarı olarak karşımıza çıkabilir. Kuruluşların genelde iki hedef kitlesi vardır. Bunlar; iç ve dış olarak ikiye ayrılabilir. İç hedef kitlede kurumun çalışanları, ortakları ve sendikalar vardır. Dış hedef kitlede ise müşteriler ve kurumla herhangi bir şekilde iletişim içinde olan birimler akla gelir. Normal koşullar altında hiçbir hükümet, sanayi kuruluşu, şirket veya herhangi bir örgüt, hedef kitlesinin desteği olmadan başarılı bir biçimde faaliyetini sürdüremez. Hedef Kitlenin Önemi Günümüz koşulları altında bir kuruluşun hedef kitlesiyle işbirliği yapmadan, görüşlerini dikkate almadan yaşaması, bir hükümetin kamuoyunu önemsemeden ayakta kalması ve demokrasinin gerektiği biçimde işlemesi, seçmenin desteğinden yoksun yerel yönetimlerin ise uzun ömürlü olması imkânsızdır. Kar amaçlı işletmelerin, tüketici, ortaklar ve çalışanlar gibi hedef kitleleriyle iletişimi, yönetim çalışmaları içinde önemli bir yer tutar. Bu durumda yönetimin kendine sorması gereken, "iletişime gerek var mı?" değil, "nasıl iletişim kurmalıyız?" sorusu olmalıdır. Özellikle çalışanlarıyla ve müşterileriyle etkili ve verimli iletişim kurabilen firmaların rakipleri arasında daha başarılı ve daha çok aranan kurumlar olduğu görülmektedir. İşletmelerin irtibat kurmak zorunda kaldığı hedef kitleleriyle iletişimi halkla ilişkiler uygulamalarıyla gerçekleştirilmektedir. Bir kurumun halkla ilişkiler biriminin başarılı bir şekilde çalışması kurumun iç ve dış hedef kitleyle iletişiminde en önemli etkendir. Bir kurum veya kuruluşun uygulayacağı halkla ilişkiler çalışmalarının amacı, hedef kitleye ve kamuoyuna yapılan çalışmalar hakkında bilgi vermektir. Ortak çıkarları olan halk topluluğu şeklinde tanımlanan kamuoyunu kişiler ve çeşitli gruplar etkilemektedir. Kişilerde kurum veya kuruluş hakkında olumlu kanaat oluşturabilmek için zamanında ve doğru olarak bilgi Sayfa 17 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri vermek gerekir. Yanlış veya kasten hatalı bilgi verilen bir kamuoyunun tepkileri bazen beklenmedik bir şekilde ortaya çıkabilir. Bu da halkla ilişkiler çalışmalarının hedef kitleyle arasında esas olarak oluşturmak istediği karşılıklı anlayış ve iyi niyete dayalı bir ilişkiye zarar verebilir. Hedef Kitlenin Belirlenmesi ve Analizi Halkla ilişkiler kampanyasında hedef kitlelerin belirlenmesi ve analizi, kampanyanın son hedefleri dikkate alınarak yapılır. Bir kurum için hedef kitleler, kurumun yakın ve uzak çevresini oluşturan halk gruplarıdır. Halkla ilişkiler çalışmalarında hedef kitleler, kurumun özelliklerine göre farklılıklar göstermektedirler. Burada genel olarak ele alınan hedef kitleden ilerde iç ve dış hedef kitle olarak daha ayrıntılı bir şekilde bilgi verilecektir. Genellikle her kurum için geçerli olabilecek temel hedef kitleler şunlardır: Kurumda çalışanlar Kurumun çevresindeki resmi ve özel kurumlar Kurumun etkinliği için gerekli olan ham madde ve hizmeti sağlayanlar, Bankalar ve yatırımcılar Dağıtımcılar Müşteriler, tüketiciler Politikacılar, basın mensupları Kurumun ileriye dönük etkinliklerinde yararlanacağı gençlerdir. Hedef kitleleri bir turistik tesis için ele aldığımızda ortaya çıkacak gruplar şunlardır: Turistik tesisin yakın çevresinde bulunan konut ve iş yerlerinde yaşayanlar ve çalışan kişiler, Turizm Bakanlığı, hükümet temsilcileri, elçilik mensupları, tüm komşu otel sahipleri, Turistik tesiste çalışan personel ve aileleri, Turistik tesisin yiyecek içecek, havlu, çarşaf, tabak, bardak vb. gereksinimlerini karşıladığı kişi ve kurumlar, Hava yolları, turizm kuruluşları, reklâm ajansları, halkla ilişkiler firmaları, Bankalar ve yatırımcılar, kredi kartı ve seyahat çeki kuruluşları, Tur operatörleri, kongre turizmi ve turizm taşımacılığı yapan sektör ve kuruluşlar, Turistik tesiste konaklayan ya da konaklayabilecek kişiler, Medya, turizm yazarları, Gelecekte turistik tesiste konaklayacak veya çalışacak gençlerdir. Sayfa 18 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Hedef kitle, çeşitli iletişim kanallarından kendisine ulaştırılmaya çalışılan iletileri, oluşturduğu ön eğilimleriyle algılar ve değerlendirmelerini yapar. Bu nedenle etkili bir halkla ilişkiler iletişiminin gerçekleştirilmesinde, öncelikle hedef kitlenin ön eğilimlerinin, onu etkileyen bireysel ve grupsal faktörlerin, hedef kitleyi oluşturan bireylerin demografik özelliklerinin analiz edilmesi gerekmektedir. Halkla ilişkiler kampanyalarında hedef kitlenin tespiti yapılmadan ve bu kitlelere ilişkin özellikler tüm detayları ile bilinmeden atılacak her adım, çalışmaların uygulama aşamasında ve ileri aşamasında yanılgılara ve dolayısıyla da başarısızlığa neden olacaktır. Özellikle içinde bulunduğumuz bilgi çağında danışan, araştıran ve temasta bulunduğu ya da bulunabileceği tüm ilgili kitleleri yakından tanıyan bir işletmenin tüm halkla ilişkiler iletişimi çabalarında daha başarılı olacağı açıktır. Halkla ilişkiler çalışmalarına hedef olarak tanımlanan kitlelerin özelliklerinin, eğilimlerinin ve düşüncelerinin çok iyi bilinmesi gerekir. Hedef kitleler; Demografik yönden; yaş, cinsiyet, gelir, eğitim meslek durumu, Psikolojik yönden; öğrenme, algılama, alışkanlık vb. durumu, Sosyolojik yönden; kültür, toplumsal sınıf vb. yönlerden analiz edilerek tanımlanmalıdır. Demografik Yönden Hedef Kitlenin Analizi Burada hedef kitlenin gelir, yaş, cinsiyet, meslek ve eğitim durumu açısından incelenmesi ve çalışmaların ona göre yapılması gerekir. Bu özellikleri tek tek ele aldığımızda hedef kitleyi daha iyi analiz ederek kurumların halkla ilişkiler kampanyalarında daha başarılı olması, sunduğu ürün ve hizmetin hangi yaş grubuna, hangi meslek grubuna ve hangi eğitim grubuna gideceğini bilerek çalışması gerekir. Bunlar: Yaş: İnsanların gereksinimlerinin belirlenmesinde, satın alma davranış kalıplarının oluşmasında ve belli ihtiyaçların ön plana çıkmasında içinde bulunduğu yaş grubunun etkisi büyük olmaktadır Bu durum ise hedef kitlenin belirli ürün ya da hizmetlere yönelmesine neden olabilmektedir. Bireylerin belirli bir ihtiyacı karşılayan çok çeşitli ürün ya da hizmetler içinden birinin seçilmesinde yaşa bağlı olarak gelişen isteklerin ve beklentilerin etkili olduğu görülmektedir. Yaşa yönelik gerçekleştirilen araştırmalarda gençlerin yetişkinlerle karşılaştırıldıklarında gençlerin tercihlerinde daha fazla değişim görüldüğünü, yetişkinlerin ise daha bağlılık içeren davranışlar sergiledikleri görülmektedir. Roedder John ve Sujan çocukların gelişim dönemi özellikleri temelinde değerlendirildiğinde, ürün tercihlerini belirleyen faktörlerin daha çok algılara yönelik (renk, şekil gibi görsel Sayfa 19 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri özellikler) olduğunu, fonksiyonel özelliklerin etkili olmadığını açıklamaktadırlar. Örneğin bir üründe çocukların ilgisini çeken çizgi film kahramanlarının şekillerinin kullanılması, çocukların dikkatinin ürüne çekilmesini sağlamaktadır. Cinsiyet: Ürün ve hizmetlere yönelik marka tercihlerinde cinsiyet; karar veren, kullanan, satın alan kişiye bağlı olarak etkili olmaktadır. Satın alma kararlarını yönlendiren bir faktör olarak cinsiyet kişilerin söz sahibi olmasını sağlamaktadır. Özellikle bazı ürünlerde ve hizmetlerde satın alma kararında etkili olan kişiler cinsiyet rollerine göre, toplumdaki konumlarına göre marka veya ürün tercihlerini belirlemektedirler. Cinsiyet ve giyim arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırma sonuçları kızların erkeklerden daha çok giysiler ve markalarıyla ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Eğitim durumu-meslek-gelir durumu: Eğitim durumu ve sahip olunan meslek kişinin toplumdaki konumunu belirlemektedir. İyi bir mesleğe sahip olan kişilerin gelir durumu da yüksek olduğundan kaliteli ve daha yüksek fiyatlı ürünleri tercih etmektedirler. Buna bağlı olarak yüksek yaşam standardına sahip kişilerin tercih ettikleri markalar veya ürünler yaşam tarzlarına uygun niteliklere sahip olmaktadır. Yapılan araştırmalar eğitim düzeyi yüksek olan kişilerin teknik özellikleri olan, çok çeşitli özelliği bir arada barındıran ürünleri tercih ettiklerini göstermektedir. Eğitim düzeyi daha düşük hedef kitle için mesajların daha basit olması, satın alma davranışlarına yönelmesinde etkili olmaktadır Kurumlar hedef kitlesinin eğitim, meslek ve gelir durumunu göz önüne alarak halkla ilişkiler çalışması yapmalı ve kampanyalarını hedef kitlesinin dikkatini çekecek tarzda hazırlamaya özen göstermelidir. Psikolojik Yönden Hedef Kitlenin Analizi İnsan davranışlarını etkileyen psikolojik etkenler, günümüz halkla ilişkiler anlayışında giderek ön plana çıkmaktadır. Bireyi yalnızca ekonomik bir varlık olarak görme eğilimi terk edilmektedir. İnsan, geleceğe yönelik umutları olan, çevresindeki her şeyi algılama çabaları gösteren, değişik beğenilere, değişik tutum, algı ve inançlara, değişik amaçlara sahip, motive edilebilen psikolojik bir varlıktır. İnsan doğumundan ölümüne kadar, kendisini çevreleyen dünyayı, her türlü ihtiyaçlarını öğrenerek belirler. Öğrenme insanı etkileyen en önemli psikolojik etkenlerden biridir. Sayfa 20 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İşletmeler ürünlerinin tüketiciler tarafından öğrenilmesini sağlamak, etkin reklam kampanyalarını gerçekleştirebilmek ve marka imajı yaratabilmek amacıyla kitle iletişim araçlarından çok fazla yararlanmaktadırlar. Bu yolla tüketici bilgilendirilerek hatta bilgi bombardımanına tutularak satın alma davranışları etkilemeye çalışılmaktadır. Ürün hakkında ayrıntılı bilgi veren reklâmlarla kuruluşlar ürünün tanınmasını ve satışının yapılmasını sağlamaktadırlar. A.Maslow insanların doğumla başlayan ve ölüme kadar devam eden ihtiyaçlarını hiyerarşik bir sıralamayla belirlemiştir. Bunlar: Fizyolojik İhtiyaçlar (yeme, içme, barınma vb.) Güvenlik ihtiyaçları (düzen, korunma vb.) Sosyal ihtiyaçlar (ait olma ve sevgi ihtiyaçları, beğenilme, benimsenme) Saygınlık İhtiyacı (onur, ün, saygınlık kazanma) Kendini Gerçekleştirme ihtiyacı (kişisel başarı vb.) Bu sıralamada ilk sırada yer alan ihtiyaçlar tatmin edildikçe yerine yeni ihtiyaçlar ortaya çıkacaktır. İnsanlar bir düzeydeki ihtiyaçları belli bir ölçüde tatmin edilmeden de diğer ihtiyaçların baskısını hissetmeyeceklerdir. Yöneticiler, ihtiyaçlar hiyerarşisini göz önünde bulundurmak yoluyla bireylerin davranışını kuruma en fazla yarar sağlayabilecek şekilde harekete geçirebilmelidirler. Kişinin, çevresindeki uyaranları duyumlar yoluyla anlamlandırması algılamadır. Kişinin içinde bulunduğu koşullar algılamayı etkilediği gibi, uyaranların özellikleri de algılamayı etkiler. Algılama süreci içinde kişi seçici davranmak durumundadır. Bunun nedeni çevresindeki her şeyi birden algılayamamasından kaynaklanmaktadır (bütün televizyonları izleyememesi gibi). Bir malın tüketici için önem kazanması ancak bir ihtiyacı gidereceğini algılandığı zaman gerçekleşir. Pazarlama açısından algılamanın önemi bu özellikten kaynaklanmaktadır. Fiziksel uyarıcıların özelliklerinin algılama üzerindeki etkisine, renkli bir gazete reklâmı veya bir mamul ambalajının aynı özellikteki renkli olmayan reklam veya ambalajdan çok daha fazla tüketicinin dikkat ve ilgisini çekmesi örnek verilebilir. Algılama, ihtiyaçları, güdüleri ve tutumları şartlandırmak suretiyle hedef kitlenin satın alma davranışlarına etki eder. Bu nedenle, işletmelerin hitap edeceği hedef kitlelerin algılamalarının seçici özelliğini kendi lehlerine çevirmeye ve burada da süreklilik sağlamaya çaba göstermeleri gerekir. Sayfa 21 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İnsanların etraflarındaki nesne ve düşüncelere yönelik olumlu ya da olumsuz duygu ve değerlendirmeleri tutum olarak ifade edilirken, nesneler ve düşünceler hakkındaki bilgi, görüş ve kanılar inanç olarak tanımlanmaktadır. Pazarlama ve halkla ilişkiler açısından tutum ve inançların önemi büyüktür. Kurum, hedef kitlenin tutum ve inançlarını belirleyerek, üreteceği mal ve hizmetlerin uygunluğunu sağlamaya çalışır. Bunun yanı sıra hedef pazarın tutum ve inançlarını değiştirme yönünde de faaliyet gösterebilir. Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığımız psikolojik etkenler kişinin amaçları üzerinde etkili olarak, onları belirler ve yönlendirir. Amaçların belirlenmesinin pazarlama açısından önemi ise açıktır. Kurumlar halkla ilişkiler kampanyasını planlarken insanların psikolojik durumlarını göz önüne alarak çalışmalar yapmalıdır. Hedef kitlesinin inançları ve tutumlarına karşı olumsuzluk oluşturacak faaliyetlerden sakınmalıdır. Sosyolojik Yönden Hedef Kitlenin Analizi İnsan ekonomik ve psikolojik bir varlık olmasının yanı sıra aile, arkadaş çevresi, kültür, toplumsal sınıf gibi etkilerin altında yaşayan sosyolojik bir varlıktır. Aile insanların yaşamlarında belirleyici rol oynayan bir unsurdur. Toplumsal ve kültürel değerlerin çoğu aileden alınır. Ailenin insana şekil veren bir sosyal kurum olduğu söylenebilir. Halkla ilişkiler ve pazarlama açısından aile, dikkate alınması gereken önemli bir unsuru oluşturmaktadır çünkü aile çok çeşitli ürünün alınmasında karar veren birim durumunda olduğu gibi satın alma davranışlarını etkileme özelliğine de sahiptir. Bireyin içinde yaşadığı toplum, aralarında kesin sınırlar olmamasına rağmen sınıflara ayrılmıştır. Her bir sosyal sınıf kendine özgü özellikler taşıdığından sınıflar arasında farklılıklar olduğundan söz edilebilir. Her bir toplumsal sınıfın harcama ve tasarruf alışkanlıkları farklılıklar gösterir. Bu farklılık aldıkları ürünler ve bağlı oldukları markalarda da kendini belli eder. Eğitim düzeylerindeki farklılıklar, düşünce biçimlerini, çeşitli olgulara karşı tepkilerini farklı kılmaktadır. Bu da ürün tanıtım ve tutundurma çabalarında kullanılan tekniklerin sınıflara göre uyarlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bütün toplumsal sınıfların beklentileri, umutları farklılıklar göstermektedir. Geleceğe yönelik beklentilerinde de aynı farklılık söz konusudur. Tüketici davranışlarını etkileyen sosyolojik etkenler arasında kültür de önemli bir yer tutmaktadır. Kültür, toplumsal yollarla bireylere mal edilen değerler bütünü olarak kısaca Sayfa 22 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri ifade edilmektedir. Kültür, inançlar, davranışlar ve yargıların toplumsal ölçülerini düzenleyen bir değerler bütünüdür. Kültür nesilden nesile aktarılan bir süreçtir. Başka bir tanıma göre ise kültür toplumların tüm yaşantıları ve tarihleri boyunca oluşturdukları ve nesilden nesile aktardıkları, maddi ve manevi değerler bütünü olarak bilinmektedir. Kültür çok geniş bir kavram içeriğine sahiptir ve bu nedenle çok çeşitli tanımlarına ulaşmak mümkündür. Kültür; hedef kitleyi oluşturan bireylerin ihtiyaç, istek ve davranışları üzerinde en temel belirleyici unsurlardan biridir diyebiliriz çünkü hepimiz belli bir toplum içinde yetişiriz ve değer yargılarımızı, algılarımızı, tercih ve davranışlarımızı bu toplumsal çevreden ve onun kültürel örüntüsünden ediniriz. İnsan davranışlarını etkileyen bu önemli sosyolojik etkenler pazarlamacıların ve halkla ilişkilerin araştırma alanında çok önemli bir yer tutmaktadır. Seçilecek ürünlerden markalara, izlenecek reklâmlardan, hazırlanacak programlara, okunacak gazetelere kadar farklılıklar gösteren geniş bir yelpaze pazarlamacının ve halkla ilişkiler elemanının önüne açılmaktadır. Bütün bunları ayrı ayrı inceleyip değerlendirerek rasyonel sonuçlara varmak pazarlama ve halkla ilişkiler faaliyetlerinin amacına ulaşmasını sağlamak gerekmektedir. Hedef Kitle Türleri Kuruluşların genelde iki hedef kitlesi vardır. Bunlar iç hedef kitle ve dış hedef kitle olarak ikiye ayrılır. Bunlarda kendi aralarında bölümlere ayrılır. Bu gruplamalar aşağıdaki gibi gösterilebilir: İç Hedef Kitle Daha önce de belirtildiği gibi halkla ilişkilerin gerçek amacı işletmeyi işletme dışında yer alan kişi ve kuruluşlara tanıtmaktır. Bir bakıma halkla ilişkiler işletmenin dışa açılan penceresidir ancak halkla ilişkiler bir bütünü anlatır ve bu bütün içinde işletmenin kendi çalışanı da bulunur. İşletme kendi personeline ulaşamaz ve işletmeyi öncelikle çalışanlarına tanıtmazsa dış hedef kitle üzerinde hiç başarılı olamaz. Aslında işletme sağladığı halkla ilişkiler politika ve planlarını öncelikle kendi personeline uygulamakla kampanya öncesi bir test ve değerlendirme fırsatı da yaratmış olur. Örneğin, hazırladığı slogan ve mesajları öncelikle çalışanlara iletip onların tepkisi ölçülebilir, beklenen etki görülürse dış hedef kitleye daha inançla uygulamaya geçilir. Halkla ilişkiler kampanyasının çalışanlara yönelik başlatılmasının bir başka yararı daha vardır. İşletmede çalışan her bireyin kendine özgü bir çevresi bulunur ve o çevre içinde bu kişi işletmenin adeta temsilcisi rolünü oynar. Eğer firma, personeline daha önce işletme Sayfa 23 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri hakkında yeterince bilgi aktarmış ise bu kişiler işletme ile toplum arasında bir bilgi köprüsü oluştururlar. Örneğin, firmanın kurulduğu yer, ürettiği mal ve hizmetler, bunların miktar ve kalitesi, çalışma koşullan, personele sağlanan ekonomik ve sosyal olanaklar elemanlar aracılığı ile çevreye ücretsiz reklâm gibi aktarılır. Firma personelinin bu fonksiyonu başarılı biçimde yerine getirebilmesi için önce firmayla ilgili bilgilere kendisinin sahip olması gerekir. İşte burada halkla ilişkilerin iç hedef kitleye yönelmesi gereği ortaya çıkmaktadır. İç hedef kitle denildiğinde sadece çalışan personel anlaşılmamalıdır. Personelin dışında işletmenin ortakları ve sendikalar da iç hedef kitle kapsamı içinde yer alırlar. Bu nedenle iç hedef kitleyi biraz daha yakından incelemekte yarar vardır ancak iç hedef kitleyi incelemeye geçmeden önce önemli bir konuya değinmek gerekir. Genellikle işletmelerde personel sorunlarıyla ilgilenen personel bölümü ya da idare ve sosyal işler bölümü yer alır. Halkla ilişkiler bölümü dış hedef kitleye yöneldiğinde pek sorun çıkmaz ama iç hedef kitleye yöneldiği zaman söz konusu bölümlerle aynı alanda çalışmak hatta bazen çatışmak zorunda kalabilir. Bu alanda bir yetki çatışmasına girmemek, daha doğrusu işbirliği ve yardımlaşmaya yönelmek için birbirine yakın olan bu bölümlerin yetki alanlarını ve işbölümü çizgilerini çok iyi belirlemek gerekir. Örneğin, personelin işe alınması, seçimi ve eğitimi personel bölümünü ilgilendiren bir çalışmadır, fakat işe alınan personelin firmayı tanıması, karşılanması, firmanın gezdirilmesi gibi fonksiyonlar halkla ilişkiler bölümünün çalışma alanına girmelidir. Personelle (Çalışanlarla) İlişkiler Çalışanlar bir kuruluş için en etkili iyi niyet elçileridir ve kamuoyuna en iyi halkla ilişkiler uygulayıcısından daha güçlü bir biçimde ulaşırlar. Çalışanların bir kuruluş hakkında söyledikleri, onların deneyimlerine dayandığı için, hazırlanmış bir programdan daha etkili olmakta, destek sağlamakta ve olumlu bir imajın daha geniş kitlelere yayılmasına katkıda bulunmaktadır. Buradaki amaç kuruluşun halkla ilişkiler politikası ve stratejisi kapsamında benimsenen temel ilkelerin tüm çalışanlarca uygulanmasıdır. Örneğin, bin kişinin çalıştığı bir fabrikada gereği gibi iç halkla ilişkiler yapıp yönetimin imaj ve insan etkeni konularındaki düşüncelerinin amaçlandığı gibi çalışanlarla iletişim sağlanabilirse bir anda 20 bin kişilik bir halkla ilişkiler ordusuna sahip olunabilir. Her bir elemanın 3 nüfuslu bir aileye sahip olduğu, yakın çevresindeki ortamla beş kişiye istenen mesajları zamanında aktarabildiği var sayılırsa bu gerçek ortaya çıkacaktır. Sayfa 24 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İşletme içinde görev alan en üst yöneticiden tabandaki işçiye kadar tüm personelin halkla ilişkiler konusunda sorumluluğu vardır. Bankadaki veznedarın güler yüzü, bir tanışma memurunun sıcak karşılaması, santralde görev yapan operatörün tatlı sesi, firmayı gezmeye gelen gruplara ilgi gösterilmesi ve bilgi verilmesi gibi davranışlar birer halkla ilişkiler olayıdır ve sadece halkla ilişkiler bölümüne değil tüm personele düşen sorumluluklardır. Bu nedenle kurum içinde çalışan personele kurumla ilgili ve gelişmeleri anında yansıtan bilgileri açık iletişim kanalları ve etkin araçlarla iletmek gerekir. Burada işletme gazeteleri, broşür, el kitapçığı genelge, sirküler, duyuru tahtaları, raporlar, fotoğraf, film, slayt, video ve mektup, telefon gibi görsel, yazılı ve işitsel araçlar, diğer yandan ikili görüşme, toplantı, konferans ve seminer gibi sözlü iletişim araçları yaygın olarak kullanılmalıdır. Bilindiği gibi halkla ilişkiler iki yönlü işleyen bir iletişim sürecidir. Bunun iç halkla ilişkiler açısından anlamı, bir yandan personele sözlü ve yazılı iletişim araçlarıyla işletmenin üretim, finans, teknoloji, yenilikler, yönetimin yapısı ve politikasını yansıtmak, öte yandan personelden gelecek çeşitli istek, dilek ve önerileri üst yönetime aktarmaktır. Halkla ilişkiler bölümü, personelin firmayla ilgili görüş ve değerlendirmelerini zaman zaman ikili görüşmeler, toplantılar, soru formları ve anket gibi sondaj yöntemleriyle saptamaya çalışmalıdır. Böylelikle tanıma ve tanıtma süreci iki yönlü gerçekleşmiş olur. İç halkla ilişkiler uygulamalarında personele dönük kullanılan bazı ilginç yöntemlerden söz edilebilir. Bunlar: a) Personelin İşletme Yönetimine Katılmaları Günümüzde personel basit bir çalışan olmak yerine, kurum yönetimine katılmak, kendilerini ilgilendiren kararların alınmasında ve sonuçlandırılmasında aktif olarak rol almak istemektedirler. Bu durum çalışanların motivasyonunu attıracak ve aynı zamanda çalışmaları etkileyerek iş verimini de daha iyi noktalara getirecektir. b) Personelle İlişki Büroları Kuruluşa yeni gelen personelin kuruma daha iyi uyarlanabilmesi için belirli çalışmaları üstlenmiş bu bürolar kimi kez personel karşılama, kimi kez personelle ilişkiler, kimi kez de personel danışma büroları gibi adlar altında anılmaktadırlar. Bu büroların örgütte çalışanlar arasındaki ilişkileri geliştirerek gruplaşmaları olabildiğince önlemesi, iç halkla ilişkilerde önemli bir görev olarak belirmektedir. Öte yandan, bu büroların düzenleyeceği toplantı, tanışma çayı, kokteyller, yemekler ve düzenlenebilecek geziler çalışanlar arasında olumlu ilişkileri de geliştirebilir. Kuruluşun personele tanıtılması (oryantasyon) bu bürolar ve halkla ilişkiler bölümü tarafından yapılmaktadır. İyi eğitilmiş ve işletme imajını ön planda tutan personel kurumunu iyi temsil Sayfa 25 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri eder. Çalışanlara işletmenin tüm işleyişi içerisinde kendisinin oynadığı role ilişkin doğru bir şekilde bilgi vermek için oryantasyonun şu bilgileri içermesi gerekir. Organizasyon; sahiplik, finansman, yönetim, karar mekanizmaları ve düzenleyici yasaklar hakkında bilgi verilmeli, İşletmenin benimsediği tüketici hakları hakkında ve iş etiği konusunda bilgi verilmeli, Çalışanlara departmanları gezdirip, sesli ve görüntülü olarak işletme tanıtılmalı, gerekli iş güvenliği ve alınması gereken tedbirlerden bahsedilmeli, Yardım ve gönüllülük rolleri öğretilmeli, Kişisel sağlık ve bu sağlığı koruma hakkında bilgi verilmeli, İşletme içi iletişim araçlarının kullanımı ile çalışanın hafızasının önemi vurgulanmalı, Çalışanlara sunulan hizmet ve imkânlar (örneğin sağlık yardımı gibi) açıklanmalı, İşle ilgili problemi olan personele yardımcı danışmanlık hizmetleri verilmeli ayrıca yeni gelen personele gerekli olacak bilgiler öğretilmelidir. c) Telefon Enformasyonu: Bu sistem, kuruluşun en yetkili kişisi tarafından anlatılan ve çeşitli açıklamaları içeren bir teyp bandının telefon sistemine bağlanması şeklinde çalışmaktadır. Böylece herhangi bir çalışan, herkes tarafından bilinen numarayı telefondan çevirdiğinde teyp bandı otomatik olarak çalışmakta ve kayıt yapılan metni telefona okumaktadır. Aynı şekilde, yine herkes tarafından bilinen bir telefon numarasına boş bir teyp bandı koyarak çalışanların dilek ve beklentilerini öğrenmek de olanaklıdır. d) Özel konulu toplantılar: Yöneticiler için toplantılar iyi bir iletişim yöntemi olarak kabul edilir. Aynı şekilde çalışanlar için de bu geçerlidir. e) Kapalı devre TV programları: Haber programları, röportajlar belgesel nitelikli konular videoya kaydedip tüm çalışmaların izleyebileceği bir zamanlama tekniği ile kurum personeline ulaştırabilir. f) Çalışanların ailelerine yönelmek: Kuruluşun çalışanları kadar ailelerin bireyleri de iletişim sürecinin içinde yer alan önemli gruplar arasındadır. Bu nedenle, en basitinden çalışanların ailelerinin kuruluş hakkında yeterli bilgi sahibi olmalarını sağlayacak tesis gezileri gibi organizasyonlara yönelmek yararlı olacaktır. g) Üst yöneticilerin bölümleri ziyaretleri: Sayfa 26 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Zaman zaman üst düzey yöneticilerinin programsız bir şekilde bölümleri ziyaret etmeleri ve burada çalışanlarla yüz yüze görüşmeler yapmaları, kuruluşla ilgili bilgileri birinci ağızlardan almaları açısından yarar sağlamaktadır. Ayrıca üst yöneticilerin çalışanlarla doğrudan temasa geçmeleri psikolojik bir faktör olarak genelde olumlu etkiler bırakmaktadır. h) Mektuplar: Üst yöneticilerin kendilerinin bizzat kaleme aldıkları ve çalışanları bilgilendirmek istedikleri konuları içeren mektuplar, kurum çalışanları üzerinde her zaman olumlu etki bırakır. Zaman zaman çalışanların evlerine yine üst yöneticilerin kaleme aldıkları mektuplar gönderilir. Böylece o kuruluşun üst yönetiminin çalışanlara olduğu kadar ailelerine de verdiği önem anlatılmış olur. Mektuplar bazı durumlarda süreli bir yayına dönüşebilir. k) Kurum içi süreli yayınlar: Haftalık, 15 günlük, aylık ya da iki aylık süreli yayınlarla çalışanlara yönelmek iki yönlü iletişimin halkaları içindedir l) Duyuru tahtaları: Çok etkili olan ancak çok da ihmal edilen iletişim araçlarından "duyuru tahtalarını" küçümsememek gerekir. Hem az masraflı hem de hızlı bir iletişim aracı olan bu tahtalar tüm çalışanların görebileceği yerlere asılarak iletilmek istenen mesajları sahiplerine ulaştırırlar m) Sergilemeler: Sergiler, hem dışarıdan gelen konuklara hem de çalışanların yapılan çalışmaları toplu bir yerde görmeleri açılarından yararlıdır. Bu sergilemeler sadece kuruluşun ürün ve hizmetlerinin sergilenmesi anlamında değil, gereksinim duyulan her konuda yapılabilir. n) Organizasyon Etkinlikleri: Kuruluş çalışanlarına yönelik çok sayıda organizasyon etkinliği düzenlenebilir. Emekli olanları uğurlamak gelenekselleşen düzenlemelerdir. Çalışanların çocuklarına yönelik etkinlikler yine ilgi gören etkinlikler arasındadır. Örneğin, personel çocukları resim sergisi, kuruluş içinde çeşitli kültürel etkinlikleri geliştirmek amacıyla, yarışmalar düzenlenebilir ve başarı gösterenlere ödüller verilebilir. Konserler ve resitaller yapılabilecek etkinlikler arasındadır. o) İnternet Kullanımı: Günümüzde halkla ilişkiler faaliyetlerinin yürütülmesinde önemli bir araç haline gelmiştir. Sayfa 27 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri ö) Personelin Yönetimle İletişimleri: Yönetimin her zaman çalışanların işletmeyi nasıl gördüklerini öğrenmeye ihtiyacı vardır. Çok değişik yöntemlerle bu tür bir iletişimi gerçekleştirebilme imkânı oluşturulabilir. Örneğin, işletmenin giriş kapısına ve işlek yerlerine yerleştirilecek dilek kutuları çalışanların görüş ve önerilerini yöneticilere iletmelerine büyük oranda yardımcı olabilir Ortaklarla İlişkiler Çok ortaklı kuruluşlarda ortaklarla işletme arasında ilişki genellikle genel kuruldan genel kurula kurulur. İşletme vereceği temettüden başka bir ilişki düşünmez. Ortaklar içinde en önemli bağ üzerindeki hisse senetleridir. Oysa ortaklar halkla ilişkiler konusunda büyük bir potansiyeldir. Bu ortaklar topluluğunu harekete geçirmek gerekir. Bu da ortaklara devamlı bilgi aktarmakla mümkün olur ve özellikle periyodik bültenler aracılığıyla bilgi verilir. Ürünlerin diğer rakiplerin ürünlerine karşı üstünlükleri anlatılır. Gereğinde düzenlenecek anketlerle fikirlerine başvurulur. Böylelikle bilgilerle donatılmış ortaklar firmanın gönüllü birer halkla ilişkiler elemanı olurlar. Sendikalarla İlişkiler Belirli sayıda eleman çalıştıran işletmelerde genellikle sendikaların varlığıyla karşılaşılır. Sendikalar işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını savunan ve koruyan kuruluşlardır. Çıkar farklılığı nedeniyle işletme yönetimiyle sendikalar sık sık karşı karşıya gelirler. Zaman zaman derin görüş ayrılıkları ortaya çıkar ve bazen sendika grev kararı alabilir. Bu durumda işletme önemli zararlara girebilir. Oysa işletmenin halkla ilişkiler birimi sendikalara işletmenin ekonomik gücü ve sosyal olanakları konusunda sürekli, düzenli, dürüst ve doğru bilgi aktarır ve sendikanın güvenini kazanırsa sendika yönetimiyle işletme yönetimi arasında olumlu ilişkiler kurulabilir. Sendikaları işletmenin bir parçası olarak görmeyen, onlara bilgi verme gereği duymayan ve sendikaları hiçe sayan firma yönetimi sık sık sosyal patlamalar ve işçi direnişleriyle karşılaşır. Bu nedenle halkla ilişkiler uzmanlarına sendikalarla iyi ilişkiler kurma konusunda önemli görevler düşer. .Potansiyel Çalışanlar Potansiyel çalışanlar bir kuruluşun bünyesine alabileceği bireylerin toplamını ifade etmektedir. Kuruluşların rekabet şartları içerisinde varlıklarını sürdürebilmeleri için faaliyet gösterdikleri alanlarda sürekli ve kaliteli bir biçimde ürün veya hizmet sunabilmeleri çalışanlarına ve mevcut çalışanlarını da ellerinde tutabilmelerine bağlıdır. Sayfa 28 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Bir kuruluşun çalışanları, muhtemelen kuruluşun faaliyette bulunduğu yerden sağlanmaktadır. Yeni işe alımlar okullardan, kolejlerden ve üniversitelerden olabilir. Buralarda kariyer mastırları gibi konularda verilen bilgiler önemlidir. Bu bilgiler de video ve kariyer akşamları gösterileriyle artırılabilir, fabrikalar ziyaret edilebilir. Diğer işverenler ve sanayi kuruluşları yeni işe başlayacak olanların kaynağı olabilir. İhtiyaç fazlası olan işçiler yeni iş kollarına yöneltilebilirler. Potansiyel çalışanlar kuruluşun ne yaptığını ve potansiyel olarak iyi bir işveren olduğuna inanmadıkça bir kuruluşta çalışmaları veya kuruluşun boş kadroları için verdiği ilanlara başvurmaları mümkün değildir. Dış Hedef Kitle İşletmelerde halkla ilişkiler denildiğinde çoğu kez ve haklı olarak işletme dışında yer alan gruplarla ilişkiler yani dış hedef kitle akla gelir. Bu gruplar çok sayıda olması nedeniyle halk sözcüğü kullanılmakta ve geniş bir hedef kitleye seslenme gereği duyulmaktadır. Tüketicilerle İlişkiler Türk ticaret yaşamında "müşteri velinimetimizdir" deyimi boşuna söylenmemiştir. Gerçekten bir işletme varlığını tüketicilere borçludur. Ürettiği mal ve hizmetleri tüketiciye sunar ve onların satın almalarını bekler. Bu amaçla satışı artırma çabalarına girişir ve sık sık reklâma başvurur. Bunlar kısa vadeli girişimlerdir. Oysa firmanın uzun dönemde sabırla uygulayacağı bir halkla ilişkiler kampanyası tüketici zihninde bir "firma imajı" yarattığı takdirde işletmenin tüketiciyi kazanma şansı çok yükselmektedir. Tüketicilerle ilişkiler bazılarının savunduğu gibi sadece bir pazarlama konusu değildir. Pazarlamada tüketici kuşkusuz önemli bir kesimidir. Tüketicide satın alma dürtüsü yaratmak ve tüketici davranışlarını yakından izlemek pazarlama ünitesinin görevidir ancak halkla ilişkiler bölümü de toplumun önemli kesitini oluşturan ve işletmenin çıkarlarını çok yakından ilgilendiren tüketicilerle dirsek temasına geçmek zorundadır. Zaten tüketicilerle iyi ilişkiler kuramayan bir firmanın toplumun diğer gruplarıyla iyi ilişkiler kurmasına olanak yoktur. Bu nedenle çoğu kez firmalarda pazarlama bölümüyle halkla ilişkiler arasında çok sıkı bir işbirliğinin kurulması kaçınılmazdır. Hizmet ideolojisini benimsemiş ve tüketiciyle yakın ilişkiler kurmayı amaçlamış işletmeler tüketiciler arasından "üye kabulü" denilen bir yöntem uygulayabilirler. Karar verme sürecine katılmak üzere müşteri temsilcileri davet edilir. Örneğin, Belçika'da bazı şehirlerde müşteriler kamu ulaştırmasını yöneten ulaştırma komitesine temsilci seçerler. Halkla ilişkiler uzmanları halkın bir kesiti olan tüketicilerin kişilik yapılarına göre davranış geliştirmenin yararına inanır ve bunu işletme personeline ve özellikle satış elemanlarına aşılamaya çalışırlar. Bazı tüketiciler kaba ve kavgacı olup tartışmayı severler, bazıları ise Sayfa 29 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri çekingen, kibar ya da şaşkın bir kişilik taşıyabilirler. Ayrıca yaş, cinsiyet, görgü, eğitim, statü farklılıklarını gösterirler. İşletmede çalışanların tutum ve davranışlarını tüketiciye göre ayarlamaları gerekir. Burada bir kaç önemli kuraldan söz edilebilir. Bunlar: Müşteri dostça selamlanmalı ve karşılanmalıdır. Güler yüz halkla ilişkilerin anahtarıdır. Yerinde ve zamanında güler yüz gösterilmelidir. Müşteriyi dikkatle dinlemek gerekir. Dinlerken, çay, kahve, sigara içmek ve el kol hareketi yapmak iyi etki bırakmaz. Müşteri beklemeyi ve bekletilmeyi sevmez. Beklemesi gerekiyorsa. "bir dakika, bir saniye" gibi sözlerle ilginin kesilmediğini belirtmek gerekir. Müşteriye mümkünse adıyla hitap edilmelidir. Bir kimsenin ismi, kendisi için dünyanın en önemli sesidir. Müşteriye tam ve açık bilgi verilmelidir. Bu işiniz şu serviste yapılıyor demek yerine ilgili servisin yeri tanımlanmalıdır. Müşteriyle konuşma biçimi ve kullanılan sözcükler son derece önemlidir. Aynı düşünceyi kaba ve nazik olmak üzere iki konuşma türüyle örneklemek olasıdır: Kaba Nazik Ne istiyorsunuz Bir emriniz mi vardı? İsteğinizi öğrenebilir miyim? Karşıdaki servise gidin Bu işlem karşıdaki serviste yapılıyor. Lütfen oraya başvurun. Buralar imzalanmayacak. Lütfen şurayı imzalar mısınız? Mevzuat böyledir. Ödeme yapamayız Özür dileriz, bizzat kendisi gelmeden ödeme yapamıyoruz Kimsiniz, adınız ne? Kiminle görüşüyorum? Adınızı bağışlar mısınız? Müşterinin kurum içinde işi en kısa zamanda bitirilmeli ve işletmeden olumlu izlenimler, dostça ve hoşnut düşüncelerle ayrılmalıdır. Bayilerle İlişkiler Bayiler kuruluşun gözü, kulağı, cephedeki askerleridir. Ürünün güzelliğinden en büyük övünme payını üretici alır da herhalde bir aksamada ilk muhatap bayiler olur. Bayiler son derece duyarlı ve titizdirler. İşletmeden yakın ilgi beklerler. Bu nedenle bayilerle ilişkiler son derece önemlidir. Birçok firmanın bayileriyle yaptığı toplantılar boşa değildir. Sayfa 30 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Satıcılarla İlişkiler İşletme kendisine hammadde, yarı işlenmiş veya işlenmiş madde, çeşitli araç gereç, malzeme, yiyecek ve içecek satan firmalarla her gün ilişkiler kurar. Bir işletme ekonomik olmadığı için bir malın tüm parçasını kendisi üretemez. Yan sanayi kuruluşlarından çeşitli parçalar alır ve bunların montajını yapar. Diğer işletmelerle de çeşitli ilişkilere girişir. Açık bir sistemi oluşturan işletmenin aynı iş dalında diğer işletmelerle bazen yarışma, bazen anlaşma şeklinde ilişkilere girmesi çok doğaldır. Bu ilişkilerin çoğunu satıcı firmalar oluşturur. İşletme yönetiminin, satıcı firmalarla iyi ilişkiler kurması satın alınan malın devamlılığı, güvenilirliği ve kalitesi açısından önem taşır. Kamu Kuruluşlarıyla İlişkiler İşletmenin kamu kuruluşlarıyla çok yönlü ve çeşitli konularda ilişkileri vardır. Bu ilişkilerin uzun süreli ve sağlıklı olması için halkla ilişkiler açısından izlenmesi gereken belirli ilke ve kurallar vardır. Bunlar: Başta hükümet, parlamento üyeleri ve yüksek kademedeki sivil ve askeri personel olmak üzere, yetkili grup ve kişilere, şirketin yatırımları, genel personel politikası, sosyal yardım faaliyetleri vs. hakkında yeri geldikçe bilgi vermekte sayısız yararlar vardır. Firmanın, ülkenin kalkınma çabalarına katkısı ve sosyal sorumluluklarını nasıl gerçekleştirdiği kamu yöneticilerine anlatılmalıdır. İşletme gerek kuruluşu sırasında, gerekse üretim dönemlerinde çeşitli kamu kuruluşlarıyla ilişkilere girer. Örneğin, vergi verirken maliyeyle teşvik ve yatırım indirimleri için Devlet Planlama Teşkilatı ve çeşitli Bakanlıklarıyla, eleman çalıştırırken Sosyal Sigortalar Kurumuyla, ayrıca çeşitli nedenlerle Valilik, Kaymakamlık ve diğer kamu kuruluşlarıyla sürekli ilişkiler kurulur. Kamu kuruluşları üstelik çoğu kez ağır işleyen bir bürokratik yapıya sahiptirler. Bu katı yapıyı kırmak ve işleri hızlandırmak için bu kuruluşların yöneticileriyle iyi ilişkiler kurulmalıdır. Örneğin, açılışlara, törenlere, yemek ve kokteyllere davet edilir, kurumu tanıtıcı bilgiler sunulur ve böylelikle karşılıklı saygı ve sempati oluşturulur. Eğitim Kuruluşları İle İlişkiler İşletmelerin başta üniversiteler olmak üzere teknik ve mesleki okullarla sürekli ve düzenli ilişkiler kurması bir halkla ilişkiler gereğidir. İşletme eğitim kuruluşlarıyla ortak olarak çeşitli konferans, seminer ve toplantılar düzenleyerek topluma kendisini tanıtma ve varlığını hatırlatma fırsatı bulur. Örneğin, çevre kirliliği üzerinde üniversiteyle birlikte düzenlenecek bir seminere toplum sıcak bakacak, işletme sosyal sorumluluğunu halka anlatma şansı elde edecektir. Kaldı ki bu programlardan hareket ederek daha somut eylemlere girişilebilir ve Sayfa 31 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri böyle bir davranış halkın destek ve sempatisine yol açar. İşletme eğitim kuruluşlarıyla kurduğu ilişkiler sonucu yetişmiş insan gücü sağlama şansını da elde eder. Öğrencilere burs verme, özürlü kişilerin eğitimine yardımcı olma, öğrencilere işletme içi geziler düzenleme, bir okul açma ya da bir okulun açılmasına katkıda bulunmak birer halkla ilişkiler hizmetidir ve işletmenin sosyal sorumluluğunun bir görüntüsüdür. Örneğin, azgelişmiş bir yörede okul açan firma o bölge insanının gönlünü kazanma fırsatını yakalar. Üstelik o binanın kapısına yazılan firmanın adı bina ayakta durduğu sürece saygıyla anılacaktır. Öte yandan, okullar arası müzik, resim, kompozisyon yarışmaları düzenleyerek bu tür etkinliklerde başarı gösterenlere ödüller verilebilir. İşletmeler üniversitelerle işbirliği kurarak çeşitli alanlarda teknolojik ve yönetsel yenilikleri yakından izleyebilirler. Öğretim üyeleri ve öğrenciler gelecekte kamuoyu oluşturmak açısından işletmenin hedef kitle yelpazesi içinde önemli bir yer alırlar. Meslek Örgütleriyle İlişkiler Her işletme bulunduğu iş dalına göre çeşitli meslek örgütlerine üye olur veya olmalıdır. Birçok sorunun çözümünde bu tür kuruluşlar yardımcı olur. Örneğin, Ticaret ve Sanayi Odası, Barolar, İhracatçı Birlikler, Ziraat, Mühendislik, Eczacılık, Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Birliği, Borsalar gibi örgütlerin ilgili olanlarıyla çok sık ve sıkı ilişkiler kurulmalıdır. Günü geldiğinde bu örgütler ilgili firmaların çıkarlarını savunacak bir baskı grubu oluşturabilirler. O nedenle, firma en azından kendi çıkarlarını düşünerek bu mesleki örgütlere üye olmalı ve onlarla iyi ilişkiler kurmalıdır. Finansal Kuruluşlarla İlişkiler İşletmeler her zaman kendi öz kaynaklarıyla yeterli sermaye sağlayamazlar. Özellikle önemli yatırım ve girişimler söz konusu olduğunda dış kaynaklara açılmak, bir başka deyişle yabancı sermaye aramak zorunda kalabilirler. Gelecekte dış kaynaklara başvurma gereğini önceden hesaplayarak bu tür kuruluşlarla iyi bir diyalog kurmak son derece yararlı sonuçlar getirir. Banka, sigorta şirketleri ve yatırım ortaklıkları gibi finansal kuruluşlarla iyi ve güvenilir ilişkiler kurmuş bir firma yabancı sermayeye gereksinme duyduğu zaman istediği krediyi elde etmekte pek zorlanmaz. Özellikle bankalar için, firmanın taşınmaz mal varlıkları kadar o firmanın iyi bir üne ve saygınlığa sahip olması da önem taşır. Firma, sadece büyüme aşamasında değil, parasal ve ekonomik darboğazlarla karşılaştığında, yanında kendisini destekleyen ve kredi musluklarım kolaylıkla açan bir banka bulabilir. Bu katkı ve destek firmanın finansal kuruluşlarla daha önce kurduğu olumlu halkla ilişkiler politikasının bir sonucudur. Sayfa 32 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Çevreyle İlişkiler Her işletmenin içinde bulunduğu bir yakın, bir de uzak çevresi vardır. Yakın çevre, işletmenin kurulduğu yeri çevreleyen diğer işletmeler, komşu kuruluşlar ve diğer kişilerden oluşur. İşletme özellikle yakın çevresiyle iyi ilişkiler kurmak zorundadır. İşletme kabuğuna çekilerek çevreden kopuk yaşayamaz. Yakın çevreyle işbirliği her zaman kurulabilir. Örneğin; yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi ortak sorunlar ortak çabalarla giderilebilir. Firma gaz, sıvı ve katı atıklarıyla yakın çevresine, semt sakinlerine zarar vermekten kaçınmalıdır. Çevre sakinlerinin görüş, düşünce, öneri ve dilekleri dinlenmeli, onlara firma konusunda bilgi vermekten ve onlarla işbirliği kurmaktan kaçınılmamalıdır. Yakın çevrede olumlu bir yörünge yaratılan, güven ve sempati kazanan bir firma halkla ilişkilerde önemli bir amacı gerçekleştirmiş olur. Firma; sanat ve kültür çevresiyle, sportif kuruluşlarla, sağlık kurumlarıyla ve çeşitli sosyal kuruluşlarla ilişkiler kurmalıdır. Örneğin, bir kültür araştırması veya yarışması düzenlenebilir, işletme adına spor dallarından bir veya bir kaçında takım kurulabilir, firmanın adı bu yolla kamuoyuna duyurulur. Ayrıca sağlık ocakları, hastaneler, klinikler, kreşler açabilir ya da açılmasına katkıda bulunabilir, çeşitli derneklere, vakıflara, depremzedelere ve beklenmedik doğal felakete uğrayanlara yardımcı olabilir, daha doğrusu olmalıdır. Dağıtımcılar Dağıtımcılar üreticiyle tüketici arasında köprü görevi gören büyük miktarlardaki malları ellerinde bulunduran müteşebbislerdir. Kuruluşların faaliyet alanlarına göre dağıtımcıların sayısı ve çeşidi de farklı olacaktır. Dağıtımcılar; toptancıları, süpermarket ve zincir mağazalarını, dükkân sahiplerini, indirimli satış yapan mağazaları, kredi işlerini düzenleyen satış personelini, doğrudan satış yapan kimseleri, ihracat ve ithalatçılar gibi grupları ihtiva etmektedir. Tedarikçiler ve Hizmet Sağlayanlar Bu grupta yer alan tedarikçiler içerisinde hammaddeleri sağlayanlar, eleman kaynakları, paketlemeciler, yakıt ve taşıma hizmetlerini sağlayanlar yer almaktadır. Hizmet sağlayanlar arasında da reklâm, halkla ilişkiler, mali ve hukuk işleri gibi profesyonel hizmet verenler, kamu hizmeti verenler, eğitim ve danışmanlık kuruluşları, araştırma birimleri ve mesleki birlikler yer almaktadır. Bu hedef gruplarla iletişim kuruluş dışına yönelik olarak hazırlanan dergilerle, çalışma yerlerine yapılacak gezilerle, seminerlerle, video ve diğer iletişim araç ve yöntemleriyle sağlanabilir. Bu kuruluşlarla iyi ilişkilerin kurulması alınan mal veya hizmetin devamlılığı, güvenilirliği ve kalitesi açısından önem taşımaktadır. Sayfa 33 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Kanaat Liderleri Açıkladıkları olumlu veya olumsuz görüşlerle insanları kuruluş hakkında etkileyebilen aileden, akademisyenlere, politikacılara, yazarlara, gazetecilere, din adamlarına kadar uzanan değişik meslek ve konumlarda olan insanların oluşturduğu bir gruptur. Özellikle az gelişmiş ülkelerde kanaat liderleri aracılığıyla topluma ulaşmak, kişileri tek tek aydınlatmaktan çok daha kolay, çok daha etkili ve çabuk sonuç veren bir yöntemdir ancak kanaat liderlerinden yararlanmak bu kişilerin statülerini daha da güçlendirecektir. Halkla haberleşmede ve onları yönlendirmede kanaat liderlerinden yararlanma, iletişim açısından da sorun oluşturabilir. Bu kişiler yönetimden kendilerine aktarılan tüm mesaj ve bilgileri kendilerine göre bir süzgeçten geçirdikten sonra tabana iletmektedirler. Kendilerini ilgilendiren, kendi beklentilerine ters düşen mesajlar ya değiştirilmekte ya da engellenmektedir. Bu da doğru bilginin nitelik değiştirmesi demektir. Kanaat liderleri ancak kendi statü ve konumlarını güçlendirdiği takdirde aracılık yapmaktadırlar.. . Hedef Kitleyi Belirlemenin Sebepleri Bugün artık işletmeler reklâm ve halkla ilişkiler faaliyetlerini gerçekleştirirken hedef kitlelerini oluşturan kişi ya da kuruluşları neredeyse birer birer belirleyip onların özelliklerini, istek ve beklentilerini detaylı bir biçimde belirlemek zorunda kalmışlardır Hedef kitlelerin belirlenmesinin kuruma sağlayacağı çeşitli üstünlükleri vardır. Bu üstünlükler şunlardır: Kampanya ile ilgili bütün gruplar önceden saptanır. Bütçe ve kaynak kullanımında önceliğin belirlenmesi sağlanır. İletişim araç ve tekniklerinin seçimi yapılır. İletilerin etkili biçimde hazırlanması sağlanır. Halkla ilişkiler çalışmalarında hedef olarak tanımlanan kitlelerin özelliklerinin, eğilimlerinin ve düşüncelerinin çok iyi bilinmesi gerekir, Aksi takdirde bu kitlelere yönelik iletilerin ve bunları kitlelere iletecek iletişim araçlarının, yani medyanın isabetli bir şekilde saptanması mümkün olmaz. Hedef Kitleleri Belirlememenin Sonuçları Kuruluşların hedef gruplarını belirlememeleri halinde ise Çok fazla hedef kitleye ulaşma çabasında mali kaynak ve çabalar rasgele dağıtılacaktır. Aynı mesaj, farklı gruptaki insanlara uygun olup olmadığına bakılmaksızın verilecektir. Çalışma saatleri, materyaller ve ekipmanın en etkin biçimde kullanımını sağlamak için gereken çalışmalar yapılamayacaktır. Sayfa 34 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri istenen hedeflere ulaşılamayacaktır. Yönetim veya müşteri, sonuçtan memnun olmayacak ve halkla ilişkiler uygulayıcısının yetersiz olduğunu, gereksiz yere para harcadığını düşünecek, halkla ilişkiler danışmanı işini veya yaptığı anlaşmayı kaybedebilecektir. Kurum tarafından yanlış kişilere, yanlış biçimde gönderilen ileti; zaman, para ve çaba kaybına yol açacaktır. Bu kaybın yaşanmaması için hedef kitlelerin önceden belirlenmesi gerekir. Bu, bir kampanyanın en önemli adımıdır. Halkla ilişkilerde hedef kitle ve öncelik sırası belirlenmedikçe uygun iletilerin ve araçların seçilebilmesi olanaksızdır çünkü hedef kitlelerden birine en etkili biçimde basılı araçlarla ulaşılabilirken diğeri için sergiler ya da gösterilerle ulaşılabilmektedir. Araştırma, halkla ilişkiler programının üzerinde çalışılacağı alanı belirleyen bir çalışmadır. Hedef hakkında hiçbir şey bilinmeden yola çıkılan bir halkla ilişkiler kampanyası dağınık bölük pörçük çabalar yığınından başka bir şey değildir. Halkla ilişkiler çalışmasında hedef aldığımız kitlenin özellikleri, eğilimleri, görüş ve düşünceleri bilinmedikçe hazırlanacak program, giyecek insanı görmeden çalışan terzinin diktiği elbiseye benzer, bol veya dar gelir. Bir sosyal araştırmada göz önünde tutulacak ilk önemli konu, sorunu belirli olarak ortaya koymaktır. Bir başka deyişle, bu araştırmadan ne beklediğimizi önceden bilmek zorundayız. Bilgi toplama ve değerlendirme, yönetim fonksiyonlarında görev alan tüm yönetici ve planlamacıların ortak görevidir. Örgüt içi veya örgüt dışında oluşan ancak örgütün çalışmasını etkileyebilecek tüm çevresel gelişmelerden haberdar olmak, görevin yapılmasını kolaylaştıracak, hızlandıracak mahiyette bilgilere ulaşmak müşterek çalışmanın doğasında vardır. Bilgi olmadan problem çözülmez ve çözüm yollarına ulaşılamaz ve plan geliştirilemez. Bilgi toplamak devamlı bir faaliyettir. Zamanımızda geçmişe ait ve mevcut duruma ait bilgilere ulaşmak artık çok zor değildir. En uzaktaki bilgi, bilgisayarımızın tuşları kadar yakındır. Günümüzde çeşitli şekillerde bilgi toplamak mümkündür. Bu yöntemlerden en temel olanları; kaynak taraması, soruşturma ve ankettir. Kaynak taraması; işletme ve çevresiyle ilgili olarak görsel ve yazılı medyada çeşitli haberlerin taranması; işletmeye gelen yazı, şikâyet ve önerilerle yapılan görüşmelerden elde edilen sonuçların toplanmasını içerir. Soruşturma yöntemi ise halkla ilişkiler uzmanlarının ilgili kişilerle yüz yüze görüşme yapması ve belirli konularda bilgi alması demektir ancak kişisel görüşmeler hem zor hem de zaman alıcıdır. Bu nedenle rasgele, bölgesel ya da kota örneklemesine gidilerek o grubu temsil edebilecek kişilerle ilişki kurulmaya çalışılır. Anket yönteminde ise halkla ilişkiler uzmanları tarafından, ayrıntılı bilgi edinilmesi amacıyla soru dizisi hazırlanır. Elde edilen sonuçlar istatistiksel yöntemlere göre değerlendirilir ve Sayfa 35 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri yorumlanır. Anket genellikle yazılı olarak yapılır. Burada sorular kapalı veya açık uçlu hazırlanabilir. Birincisinde soruların yanıtları verilir ve seçim yapılması istenir. İkincisinde ise karşı tarafa yanıtlama özgürlüğü verilir. Hedef kitlenin eğitimi gelenek, alışkanlık, görüş, inanç ve tüm yöresel özelliklerinin iyi bilinmesi amacıyla yapılacak araştırmalar; Çevreyi İzleme Amaçlı Araştırmalar, İmaj Araştırmaları, İletişim Araştırmaları, Sosyal Sorumlulukla ilgili Araştırmalar olarak sıralanabilir. Bunları tek tek ele aldığımızda; Çevreyi İzleme Amaçlı Araştırmalar Kurum üzerinde etkili olabilecek sosyal olayları ve kurumun çevresini oluşturan kamuoyundaki eğilimleri gözlemek amacıyla yapılan araştırmalardır. Kurumun faaliyetlerini ya da imajını olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü gelişmenin izlenmesi, olumsuz sonuçlar daha ortaya çıkmadan düzeltici tedbirlerin alınması konusunda yöneticilerin uyarılmasını amaçlayan bu araştırmada kota örneklemesi, içerik çözümlemesi ve kamuoyu oluşturucu kişilerle yüz yüze görüşmeler gibi yöntemlere başvurulmaktadır. . İmaj Araştırması İmaj araştırmaları iç ve dış çevrelerin kurumla ilgili düşüncelerini, kurumun halkla ilişkiler faaliyetleri konusunda ne düşündüklerini ortaya koymak, böylelikle gelecekte neler yapılması gerektiğine ilişkin ipuçları elde edebilmek amacıyla yapılmaktadır. İmaj araştırmalarında ilk adım kurumun iç çevrelerini (çalışanlarını) ve dış çevrelerini (müşteriler, bayiler, ham madde sağlayanlar, ortaklar vb.) önem derecelerine göre sınıflandırarak sıralamaktır. Bunu yapabilmek için kurumun önemli yöneticileriyle yüz yüze görüşmeler yapmak gerekir. Söz gelişi, bir eğitim kurumu için dış çevreleri; önem sırasına göre öğrenciler, veliler, kurumun bağlı bulunduğu diğer kuruluşlar olarak sıralayabiliriz. İmaj araştırmalarında ikinci safha ise bu kitlelerin kurumu nasıl gördüklerinin, kurumla ilgili düşüncelerinin öğrenilmesidir. . İletişim Araştırmaları İletişim araştırmaları, kurumun iç ve dış iletişim amacıyla kullandığı araçların etkinliğini tespit etmek amacıyla yapılan araştırmalardır. Bu araştırmada genellikle üç yönteme başvurulur: Sayfa 36 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Okuyucu Araştırması Kurum gazetesi, bülteni veya yıllık raporlar gibi belirli yayınların kaç kişi tarafından okunduğunu veya verilen mesajların kaç kişi tarafından okunduğunu veya verilen mesajların kaç kişi tarafından hatırlandığını tespit etmeye yönelik araştırmalardır. İçerik Çözümlemesi Kitle iletişim araçlarının kurumla ilgili haberlere ne kadar ve hangi içerikle yer verdiklerini ortaya koyar. Örneğin x gazetesi veya y televizyon kanalı a firması ile ilgili haberlere ne kadar yer vermektedir ve hangi konuları ele almaktadır gibi… Okunabilirlik Araştırması Kurum yayınlarının kolay okunabilirliğini ortaya koymak için yapılan araştırmalardır. Kolay okunabilirliği sağlamak için: Bir haberi ya da kurumla ilgili bir yazıyı daha anlaşılır ve daha kolay okunur yapan şey nedir? Bunun için bir formül geliştirilebilir mi? Kimi yabancı dillerde geliştirilmiş bazı okunabilirlik ve anlaşılabilirlik formüllerinden söz etmek mümkündür. Özellikle Alman dilbilimcilere göre de cümleler kelime sayısına göre üç anlaşılırlık kategorisinde sıralanmaktadır. Buna göre 1-13 arasında kelimeli cümleler “çok kolay anlaşılan”, 14-18 kelimeli cümleler “kolay anlaşılan” ve 19-25 kelimeli cümleler de “kolay anlaşılan” cümleler olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama da yine daha az kelimeden oluşan cümlelerin daha kolay anlaşılan cümleler olduğuna işaret etmektedir. Sosyal Sorumlulukla İlgili Araştırmalar Kurumun sosyal sorumluluklarıyla ilgili araştırmalar o kurumun kamu yararına yaptığı faaliyetlerin toplum tarafından nasıl karşılandığını, toplum tarafından yeterli bulunup bulunmadığını öğrenmeye yönelik araştırmalardır. Firmaların sportif ve sanatsal faaliyetleri finansal yönden desteklemeleri (sponsorluk faaliyetleri), çevreyi ve tarihi eserleri koruma çabaları, çalışanların iş güvenliği için aldıkları tedbirler, eğitim ve kültür faaliyetleri, yol, köprü, yurt, hastane, yaşlılar evi, kreş gibi toplumun refahını yükseltici yatırımlar bu kapsamda çalışmalardır Sayfa 37 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri 3.HALKLA İLİŞKİLERDE GÖRSEL VE TEKNOLOJİK ARAÇLAR 1. PROJEKSİYON CİHAZI Bilgisayardaki görüntü ve yazıları büyüterek projeksiyon perdesine yansıtan cihaza projeksiyon cihazı denir. Teknolojinin sürekli olarak gelişmesi sonucunda slayt gösterileri ve tepegözlerin yerini bilgisayarlarla uyumlu çalışmasından dolayı projeksiyon cihazları almıştır. Bunun yanında dijital görüntü teknolojilerinin hayatımıza her geçen gün daha fazla girmesi, projeksiyon cihazlarını sadece konferans salonlarının ender bulunan pahalı cihazları olmaktan çıkarmış, özellikle günümüzde bu cihazlar, büyük ekran gereken her alanda karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda çeşitli firmalar sürekli yeni modeller ortaya çıkarmakta ve geniş alanlarda kullanımı için çalışmalar yapmaktadır. Bunlara ait yeni modellerde hem data hem de video uyumlu, evde ya da benzeri küçük mekânlarda kullanılmak üzere tasarlanmış oldukça kullanışlı ve pratik olanlar da vardır. Projeksiyon Cihazı Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler Projeksiyon cihazı veya projektörü kullanırken birtakım özelliklere dikkat edilmesi gerekir. Çünkü görüntünün ve yazının anlaşılır ve istenilen özellikte olması yapılan çalışmanın etkinliği için çok önemlidir. Hazırlanan çalışmanın etkili ve anlaşılır olması kullanılacak olan projeksiyon cihazının teknik özelliklerinin iyi olması ve sağlıklı çalışmasına bağlıdır. Projeksiyon cihazı kullanırken sırasıyla yapmamız gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz. Cihazın elektrik kablosu, yan panelde bulunan yuvaya takılmalı, 0-1 düğmesi 1 konumuna getirilmeli, kumanda veya cihaz üzerindeki panelde bulunan STAND BY tuşuna basılarak cihaz çalıştırılmalıdır. Bağlantılar doğru bir şekilde yapıldıktan sonra cihaz üzerindeki “INPUT” tuşuna veya kumanda üzerindeki “RGB” ve “VIDEO” tuşlarına basılarak bilgisayar veya video kaynağındaki görüntüler elde edilebilmektedir. Kumanda üzerindeki RGB tuşu, bilgisayar görüntüsünü elde etmek için kullanılır. VIDEO tuşuna basarak video, s-video veya komponent video girişlerindeki kaynaklardan görüntü elde edilebilir. Cihazın yan taraflarında bulunan yükseltme butonlarına basılı tutularak her iki ayağı da yükseltilebilir. Yükseltme işlemini yaparken her iki ayağı da aynı seviyede yükseltmek ve cihazın her iki yanından tutmak gerekir Aşırı nemin, tozun, sigara dumanının cihazın optik aksamına zarar vereceği unutulmamalı, havalandırması yeterli olmayan, aşırı tozlu ya da nemli ortamlarda projeksiyon cihazı kullanılmamalıdır. Cihazın etrafında en az 50 cm boş alan bırakılarak yeterli hava akımının oluşması sağlanmalıdır. Sayfa 38 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Satın alınan cihazı kullanmadan önce kutudan çıkan kullanımla ilgili kitapçıklar ve CD içerikleri dikkatle incelenmelidir. Deneme yanılma yöntemiyle cihaz kullanılmaya çalışılmamalıdır. Projeksiyon cihazlarının lensinden göze zarar verecek kadar kuvvetli ışık çıktığı unutulmamalıdır. Bu nedenle çalışırken cihaza yaklaşıp ışığa direkt bakılmamalıdır. Projeksiyon cihazını kullanırken lens kapağı açık tutulmalı, kullanılmadığı zamanlarda ise kapak kapalı olmalıdır. Çalışan bir projeksiyon cihazı, lambası nedeniyle aşırı ısınır ve havalandırmaya ihtiyaç duyar. Tamamını ya da bir kısmını örtü ya da başka bir şekilde örterek, kapatarak hava almasını engellerseniz cihazınız aşırı ısınacak ve zarar görecektir. Kullanılan yerde voltaj problemi yaşanıyorsa cihaz standby durumunda bırakılmamalıdır. Kullanılmadığı zamanlarda fişten çekilmelidir. Çünkü voltaj hareketleri cihaza zarar verebilir. Düzenli bir şebeke gerilimi yoksa kesintisiz güç kaynağı ya da voltaj dengeleyici kullanılmalıdır Cihazınızın içinde ya da üzerinde kullanıcının yapabileceği bir temizlik ya da onarım önerilmemektedir. Cihazın açılması ve yeniden toplanması durumunda parçaların doğru ve eksiksiz toplanamadığı ve bu nedenle cihazlarda kalıcı hasarlar oluştuğu, hatta elektrik kaçakları nedeniyle kullanıcılar için risk oluştuğu unutulmamalıdır Projeksiyon cihazı düz bir zemin üzerinde çalıştırılmalıdır. Cihazın yatay ve dikey eğim sınırları vardır. Bu sınırların dışında yapılacak ayarlamalar cihaza zarar verebilir. Genelde sola sağa + - 10, yukarı aşağı + - 15 dereceden fazla eğilmesi önerilmez. Cihazın çalışma şekli değiştirilmemelidir. Yatay tasarlanmış bir cihazın dikey kullanılması lamba ya da başka bir üniteye zarar verebilir Cihazınızı kapattığınızda fanlar bir süre daha çalışmaya devam edecektir. Bu süre bitene kadar cihazınızı taşımayınız, elektrik bağlantısını kesmeyiniz. Cihazın ıslanması durumunda, fişten çekiniz ve servisi arayınız. Fişten çıkartırken kablodan tutarak asılmayınız. Kablonuza ya da elektrik prizine zarar verebilirsiniz. Kısa devreye neden olabilirsiniz. Projeksiyon Cihazının Bilgisayar ve Diğer Araçlara Bağlanması Kutudan çıkan VGA kablosunun bir ucunu bilgisayarınızın arkasında monitörü bağladığınız yere, diğer ucunu da projektör üzerinde bağlantı yerine yerleştiriniz. Yaptığınız bu işlem bilgisayar görüntünüzü projeksiyon cihazına aktarmanız için yeterli olacaktır. Kumanda üzerinde yer alan mouse özelliklerini kullanmak istiyorsanız USB kablosu ile projeksiyonu bilgisayara bağlayınız. Bilgisayardan çıkan sesi projeksiyon cihazınızın (varsa) ses düzeninden duymak istiyorsanız, bilgisayar ile projeksiyon arasında ses bağlantısı kurunuz. Projeksiyon cihazının INPUT, SOURCE tuşları yardımıyla bilgisayar bağlantısını seçiniz. Sayfa 39 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Görüntü projeksiyon cihazınızdan geliyor ama bilgisayarınızın monitöründen de aynı anda seyretmek istiyorsanız, monitörünüzü (varsa) projeksiyonun arkasında yer alan VGA OUT konnektörüne bağlayınız. Projeksiyonunuzda VGA OUT yoksa VIDEO SPLITTER ile görüntünüzü birden fazla projeksiyona ya da monitöre çoğaltabilirsiniz. Projeksiyon Cihazını Dizüstü Taşınabilir Bilgisayara Bağlanması Kutudan çıkan VGA kablosunun bir ucunu bilgisayarınızın arkasında monitör çıkışına, diğer ucunu da projektör üzerinde bağlantı yerine yerleştiriniz. Kumanda üzerinde yer alan mouse özelliklerini kullanmak istiyorsanız USB kablosu ile projeksiyonu bilgisayara bağlayınız. Bilgisayardan çıkan sesi projeksiyon cihazınızın (varsa) ses düzeninden duymak istiyorsanız, bilgisayar ile projeksiyon arasında ses bağlantısı kurunuz. Taşınabilir bilgisayarların büyük bir çoğunluğu direkt olarak dışarı görüntü aktarmaz. Görüntünün projeksiyon cihazından alınabilmesi için FN tuşu ile birlikte tanımlı olan bir tuşa basmanız gereklidir. Bu tuş dizüstü bilgisayar markasına ve modeline göre farklı olabilir. F tuşlarına baktığınızda CRT/LCD yazısı ya da şekillerle monitörü ifade eden bir tuş olduğunu göreceksiniz (genelde bu tuş F3 ya da F5 olarak kullanılıyor). FN tuşu ile bu tuşa bir kez bastığınızda görüntü hem bilgisayar ekranında hem de projeksiyonda aynı anda görülür. Bir kez daha bastığınızda görüntü sadece projeksiyonda görülür. Eğer video oynatıyorsanız görüntünün sadece projeksiyonda olmasını sağlayınız, aksi durumda ekranda oynayan videonun projeksiyonda siyah boş bir kutu olarak yer aldığını göreceksiniz. Bunun nedeni bilgisayarınızın ekran kartının aynı görüntüyü iki farklı yerde veremiyor olmasıdı Video Kaynağını Projeksiyon Cihazına Bağlamak Lale jaklı video, S-video, DVI, component video gibi kablolarla video bağlantısı sağlayabilirsiniz. Örneğin sarı, kırmızı, beyaz olan lale jaklı video kablosu ile hem görüntüyü (sarı) hem de sesi (kırmızı ve beyaz) projeksiyona aktarmış olursunuz (composit video). Component video normal ayarında 16:9 görüntü oranı veren tek video çıkışıdır (mavi, yeşil, kırmızı). Uydu alıcınız varsa projeksiyon cihazınıza direkt bağlantı yapabilir ve yayınları seyredebilirsiniz. Televizyon yayınınız kablo TV ya da antenle elde edilen bir TV yayını ise TV BOX almanız gerekecektir. Birden fazla görüntü kaynağını projeksiyon cihazınıza bağlayabilir ve kumanda üzerinde yer alan tuşlar yardımıyla istediğinizi seçebilirsiniz. Bazı projeksiyonlar Picture in Picture özelliğine sahiptir ve bir görüntü seyredilirken diğer görüntünün daha küçük izlenebilmesini Sayfa 40 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri olanak verir. Bu uygulama genelde bilgisayar bağlantısı sırasında video görüntüsünü de izlemek için ayarlanmıştır. Projeksiyon Cihazı Yer Seçimi Projeksiyonunuzu 4 farklı şekilde kullanabilirsiniz. Sehpa Üzerinde Önden Projeksiyon Tavana Asarak Önden Projeksiyon Uygun bir tavan montaj kiti kullanmanız gerekir. Aksi durumda cihazınız düşebilir, aşırı ısınabilir,zarar görebilir. Unutmayın cihaz tavana ters asılacaktır. Tavana Asarak Ters Projeksiyon Ters projeksiyon uygulamaları arkadan aldığı görüntüyü ters tarafından verebilen özel yüzeylerle yapılır. Bu yüzeyler kumaş ya da ters projeksiyon ekranı olabilir. Sehpa Üzerinden Ters Projeksiyon Tüm bu uygulamalar için görüntünün yukarıdan aşağıya ya da soldan sağa çevrilmesini sağlayan seçeneklere ihtiyaç duyabilirsiniz. Projeksiyon cihazı menülerinde bu seçenekler vardır. Örneğin projeksiyon cihazları tavana ters olarak asılır ve görüntü doğal olarak baş aşağı oluşur. Bunu düzeltmek için menüyü kullanmanız gerekecektir. Tavana asıp ters projeksiyon ekranı kullanırsanız, hem yukarıdan aşağı hem de soldan sağa ters görüntü oluştuğunu göreceksiniz. Bunu düzeltmek için yine menüde seçenekler bulacaksınız. Görüntünün Perde ya da Ters Projeksiyon Ekranına Yerleştirilmesi Cihazınızın üzerinde görüntüyü büyütmek ya da küçültmek için kullanacağınız ZOOM ayarı vardır. Bu ayarı açıp kapatarak görüntü boyutunu değiştirebilirsiniz. Zoom ayarını değiştirdiğinizde netliğin bozulduğunu farkedeceksiniz. Bunu düzeltmek için FOCUS ayarını kullanmanız gerekir. ZOOM ve FOCUS ayarlarının lensin hemen üzerinde yan yana olduğunu göreceksiniz. Bazı projeksiyon cihazlarında kumanda ile ayarlanabilir ZOOM ve FOCUS olmakla birlikte bu özellik daha çok gelişmiş konferans odası cihazlarında kullanılmaktadır. Projeksiyon cihazınızın perde ya da ters projeksiyon ekranına olan uzaklığı da görüntü boyutunu direkt etkileyen bir faktördür. Mesafe arttıkça görüntü büyüyecektir. Genelde üreticiler tarafından kitapçıklarda ve internet sitelerinde mesafeye göre oluşacak minimum ve maksimum boyutlar verilmektedir. Sayfa 41 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Cihazınızın menüsünde bulunan seçenekler ya da üzerinde yer alan butonlarla görüntünün sağa sola, yukarı aşağı kaydırılmasını sağlayabilirsiniz. Projeksiyon cihazınızın ayaklarını kaldırdığınız ya da öne doğru eğim verdiğiniz zaman görüntünün alt ve üst noktalarının eşit olmadığını bir tarafın daraldığını göreceksiniz. Bu bozuklukları gidermek için KEYSTONE özelliğini kullanmanız gerekir. Cihazlar genelde dikey bozuklukların düzeltmelerini yapabilir. Bazı projeksiyon cihazları ise hem yatay hem de dikey bozuklukları giderebilir. Projeksiyon Kullanım Modları ve Diğer Ayarlamalar Markasına ve modeline göre farklılık gösteren menülerde birçok seçenek tanımlıdır. Bunlardan bir tanesi de projeksiyon kullanım modunu belirler; sinema modu, sunum modu gibi. Bu modları seçtiğinizde görüntünün renk tonlarının ve parlaklığının değiştiğini göreceksiniz. Bulunduğunuz ortama göre istediğiniz modu kullanabilirsiniz. En önemlisi EKONOMİ ya da SESSİZ mod olarak adlandırılan düşük lamba sarfiyatı modudur. Bu mod kullanıldığında lamba ömrünün yaklaşık 1/4 oranında uzaması sağlanacaktır Renk Isısı Renklerin görünümünü değiştiren önemli bir ayardır. Mavimsi beyaz tonlardan (T1), kırmızımsı beyaz tonlara (T4) kadar kademeli ayar yapılabilir. Çeşitli amaçlarla kullanımlarda beyaz kabul edilen birçok renk tonu vardır. Renk sıcaklığı bu beyaz tonunu değiştirir. Parlaklık Siyah alanların siyahlığını kaybetmeden detayları gösterecek kadar aydınlık olması gereklidir. Parlaklık değeri buna göre ayarlanmalıdır. Düşük olması durumunda detaylar kaybolacak, yüksek olması durumunda ise siyah renk griye dönecektir. Kontrast Görüntüde yer alan aydınlık ve karanlık alanların arasındaki farkı ayarlar. Düşük kontrast parlak bir beyazın yanında siyah bir görüntü elde etmenize izin vermeyecektir. Gereğinden fazla artırılmış kontrast değeri ise tüm renklerin olduğundan farklı olmasını sağlayacaktır. Menüde yer alan kontrast seçeneğini artırıp azaltarak sonuçlarını görebilirsiniz. Renk Tonu Değer ne kadar yükselirse renkler o kadar yeşilleşir, ne kadar düşükse o kadar kırmızılaşır. Projeksiyon Cihazının Temizlik ve Bakımı Sayfa 42 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri LCD projeksiyonların tümünde toz filtresi vardır. DLP projeksiyonlar ise kapalı bir sistem olduğundan toz filtresine ihtiyaç duymaz. Günümüzde bazı DLP modellerde ekstra koruma sağlamak için toz filtreleri kullanılmaktadır. Bu filtre cihaz havalandırılırken toz girişini minimum düzeyde tutmayı sağlar. Toz filtresinin önerilen aralıklarla temizlenmesi gereklidir. Aksi durumlarda filtre üzerinde biriken toz hava girişini azaltacak ve cihaz aşırı ısınacaktır. Aşırı ısınma sonunda lamba çok kısa sürede gücünü yitirebilirpatlayabilir, cihazın başka bir ünitesi hasar görebilir. Toz filtresini yerinden çıkartınız. Kasanın Temizliği Toz temizliği yaparken ilk olarak basınçlı hava ile tozun istenmeyen yüzeylerden atılmasını gerekir. Bu şekilde bir temizlik imkânınız yoksa sadece yüzeyleri silerek temizlik yapabilirsiniz. Projeksiyon kasası üzerinde biriken tozları temizlemek isterseniz kesinlikle alkol, benzin, tiner gibi kimyasal içeren bir madde kullanmayınız. Lens Temizliği Projeksiyon cihazlarının bir kısmı lensin üzerinde biriken tozları silmeniz için, size özel bir bez hediye eder. Bu bez lensinizi çizmeden temizlemenizi sağlayacaktır. Kâğıt mendil ya da benzeri bir temizlik maddesi ile lens toz temizliği yapmanız önerilmemektedir. Elinizde uygun bir bez yoksa gözlük camlarını silmek için kullanılan bezleri de kullanabilirsiniz. Lensler için özel temizlik kitleri de satılmaktadır. Bunlardan da faydalanabilirsiniz. Deterjan ya da benzeri bir sıvı kullanmanız durumunda lens üzerinde kalıcı izler oluşabilir. Projeksiyon Perdeleri Uygun Perde Boyutunun Belirlenmesi Uygun perde boyutuna karar verirken salon yapısı, dinleyici sayısı ve oturma düzeni oldukça önem kazanmaktadır. Perdenizin boyutunu belirlerken şu ölçülere dikkat etmeniz seçim ön sırada oturan dinleyicinin perdeye olan uzaklığı perdenin görüntü alanının yüksekliğinin 2 katı olması gereklidir. Perde Türleri Projeksiyon perdelerini taşınabilir ve sabit perdeler olarak ikiye ayırabiliriz. Taşınabilir Perdeleri Taşınabilir perdeleri Tripod ve Fast-Fold perdeler olarak iki ayrı grupta inceleyebiliriz. Sayfa 43 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Tripod Perdeler Tripod perdeler azami 244 x 244 cm boyutlarına kadar üretilmekte ve pratik kullanımları ile sürekli farklı ve küçük alanlarda sunum yapanlar için ideal bir çözüm sunmaktadır. Fast-Fold Perdeler Fast-Fold perdeler ise çok büyük boyutlara sahip olabilen, alüminyum çerçeve üzerine gerdirilmiş ön veya arka projeksiyon yüzeyleri ile geniş mekânlarda farklı alternatifler sağlayabilen perdelerdir. Genellikle büyük görüntü alanı ve farklı kullanım mekânları ihtiyacı olan kişiler tarafından tercih edilmektedir. Bunlara ters projeksiyon perdeleri de denmektedir. Bu perdeler mağaza, süpermarket ve alışveriş merkezleri, havaalanı eğitim ve konferans salonları otel, restoran, cafe ve barlar spor ve sağlık merkezleri fuar alanlarında kullanılmaktadır Sabit Perdeler Sabit projeksiyon perdelerini ise storlu manuel kontrollü ve motorlu perdeler olarak iki grupta inceleyebiliriz. Storlu Manuel Kontrollü Perdeler Küçük boyutlu görüntü alanı ve pratik kullanım esasına dayalı alanlarda, örnek olarak sınflar veya küçük ölçekli toplantı salonlarını gösterebiliriz, storlu manuel kontrol mekanizmalı perdeler kullanım kolaylığı ve maliyet açısından tercih edilmektedir Motorlu Perdeler Daha büyük boyutlu görüntü alanı ve geniş alanlı toplantı salonlarında ise motor mekanizmalı perdeler rahat kullanıma sahip olmaları nedeniyle tercih edilmektedir. Projeksiyon Lambaları ve Kullanımı Projeksiyon cihazlarının içinde yer alan lambaların bir ömrü vardır. Bu ömür dolduğunda yenisi ile değiştirmek gerekecektir. Üreticiler en uygun koşullarda kullanılması durumunda lambanın kaç saat çalışabileceğini gösteren süreler yayınlar. Ancak verilen bu süreler garanti altına alınmamaktadır. Cihazın uygun olmayan elektrik şebekelerinde kullanılması ve olabilecek voltaj hareketleri, aşırı tozlu ortamlarda kullanılması, gerekli bakımların yapılmaması, uygun ayarlarda kullanılmaması, sabit bir yerde kullanılmaması gibi nedenler lamba ömrünü direkt etkileyecektir. Özellikle LCD teknolojisi kullanan bir projeksiyon cihazınız varsa toz filtresini düzenli temizlemeniz lamba ömrü için çok önemlidir. Projeksiyon cihazlarının içinde yer alan lambalar çalışma süresince aşırı ısınır ve fanlar Sayfa 44 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri yardımıyla sürekli soğutma yapılır. Fanların çalışması ısının düşmesini sağlayamazsa TEMP ışığı ile ya da yazı ile uyarılacaksınız. Bu durumda cihazınızda soğutma problemi vardır, cihazı kullanmaya devam etmeyiniz servisi arayınız. Lamba Değişiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler Projeksiyon cihazları lamba değişimi gerektiğinde ışıkla/yazıyla uyarı verir. Bu durumda cihazınızı kullanmaya devam etmeyiniz. Aksi durumlarda lambanız patlayabilir. Lamba değişiminde sırasıyla şunlar yapılmalıdır. Cihazın soğuduğundan emin olunuz. Elektrik bağlantısı olmadığından emin olunuz. Lambanın üzerinde yer alan kapağı çıkartınız. Lambayı sabitleyen vidaların cihazla temasını kesiniz. Lambayı çıkartmanız için üzerinde tutma noktası vardır. Oradan yukarı doğru dikkatlice çekerek çıkartınız. Yeni lambanızı aynı şekilde yerleştiriniz ve vidalayınız. Cihazınızın kullanma kılavuzuna bakarak lamba süresini sıfırlayınız. Projeksiyon Cihazı Askı Aparatları Projeksiyon cihazlarının en yaygın kullanımı tavana asılmasıdır. Projektörler tavana ters asılır ve menülerinden tavandan kullanım seçeneği seçilerek görüntünün düz olması sağlanır. Tavana asılarak kullanılması durumunda satıcınızdan uygun bir tavan montaj kiti ve gerekli uzun kabloları almanız gerekmektedir. Tavan aparatları özeldir, uygun olmayan bir aparat cihazınıza zarar verebilir. VERİ TAŞIYICILARI Kurumun elinde zaten var olan bilgiler, çalışanlarla paylaşılmak istendiğinde veri taşıyıcılar devreye girmektedir. Çeşitli sunumlar, kuruluşla ilgili görüntüler veya konuşmalar bu sayede herkese kolayca ulaşabilmektedir. Veri taşıyıcılara yüklenen bilgiler, birden çok dile çevrilecekse bu durum kâğıttaki bilgilerin çoğaltılmasından daha ucuza gelmektedir. Çünkü bir broşürün bastırılması ve daha sonra onun başka bir dile çevrilerek yeniden bastırılmasının maliyeti daha yüksektir. Veri taşıyıcılarının kurum içi iletişimde kullanılmasının tek dezavantajı, tüm çalışanların bu verileri izleyebileceği ya da dinleyebileceği gerekli teçhizata sahip olmaması olarak ifade edilebilir. .CD veya CD-ROM’lar CD: İngilizce Compact Disk kelimesinden gelmektedir. Yani sayısal optik veri saklama aracıdır, denmektedir. Başka bir tanıma göre de ses ve görüntünün dijital olarak kaydedildiği Sayfa 45 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri ortam diyebiliriz. Çeşitli türleri vardır: Bunlar CD-ROM, DVD. CD-ROM ismi (yaygın olarak sadece CD de denir) İngilizce bir terim olan Compact Disc ReadOnly Memory sözcüklerinin baş harfleri alınarak yapılmış olan kısaltmadır. Bilgi ve verileri, kalıcı olarak kaydetmeye yarayan elektronik kayıt ortamı demektir. Eş anlamı: Yoğun tekerdir. CD-ROM teker biçiminde, üzeri spiral biçiminde izler taşıyan, alüminyum kaplamalı, yassı bir elektronik kayıt malzemesidir. CD yüzeyindeki bazı bölümler, kaplama (üretim) sırasında, biraz derinleştirilmiştir. Pits denilen bu çukurlar, lands denilen ve çukurlaştırılmamış olan bölümlere göre gelen ışınları biraz daha erken yansıtır. Verilerin yazılması ve okunması, zayıf bir lazer ışınının bu çukur ve düzlükler üzerinde yansıması (ya da yansımaması) sayesinde gerçekleşir. Bir CD ROM'un çapı 12 santimdir. Üzerine 650 ile 900 MB arasında bilgi kaydedilebilir. CDROM üzerine kayıtlı olan bilgi ve verilerin, ne kadar süreyle saklanabildiği henüz tam olarak bilinememektedir. Yapılan tahminler, CD ROM 'un nasıl depolandığına bağlı olarak 10 ile 50 yıl arasında değişmektedir. CD ROM güneş ışınlarına duyarlı bir materyaldir. Bu nedenle (böyle bir şey uygulamada pek mümkün olmasa da) 20 derecelik sabit bir oda sıcaklığında ve karanlık bir odada depolanması gerekir. VCD’ler VCD (Video CD-Film İçeren CD): Çeşitli tanımlarından birkaçı şunlardır; 1. Video görüntülerin CD üzerine kaydedilmesi için kullanılan bir kayıt standardıdır. 2. Kısaltmanın anlamına ve kaydın teknik tanıma uygunluğuna bakılmaksızın, CD üzerine kaydedilmiş olan video görüntülerine (sinema filmlerine) verilen addır. 3. VCD biçiminde kaydedilmiş olan video görüntüleri, bilgisayar veya televizyon ekranına bağlayarak görüntülemeye yarayan cihazdır. Eş anlamı: Video CD aygıtı. VCD aygıtları ve kullanımı, gün geçtikçe yerini DVD aygıtlarına, kayıt biçimi ise DVD kayıtlarına bırakmaktadır. Ancak hâlâ gerek hem CD-ROM maliyeti hem de DVD yazma aygıtlarının daha pahalı olması nedeniyle özellikle bilgisayar kullanıcıları tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. DVD’ler DVD, (Digital Video Disk-Film İçeren Sıkıştırılmış Formatta CD): İsmi Digital Versatile Disc (sayısal, çok amaçlı teker) sözcüklerinin baş harfleri alınarak elde edilmiş olan, CD-ROM görünümünde elektronik kayıt ortamıdır. CD'ye göre çok daha yüksek kayıt kapasitesine sahiptir. DVD-Video, DVD-Audio, DVD-ROM, DVD-RAM, DVD-R ve DVDRW gibi çeşitleri vardır. Gündelik yaşamda teknik tanımı dikkate alınmadan ve sözcüğün açılımı düşünülmeden, yaygın olarak DVD üzerine kaydedilmiş film ya da video anlamında kullanılır. DVD'ler 0.6 mm kalınlığında plastik kaplı polikarbonattan ve çok daha ince yansıtıcı bir alüminyum ya da altın tabakadan oluşur. Bu iki disk birbirine yapıştırılarak 1.2 mm'lik bir disk oluşturur. Oluşan disk iki yüzünden ya da tek yüzünden okunabilecek şekilde tasarlanabilir. Tabakaların bir CD'nin yarısı kalınlığında olmasının nedeni, daha yüksek numerik aparatı olan bir lensle okunabilmeyi ve daha küçük ve dar çukurlarla bilgi Sayfa 46 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri yazabilmeyi sağlamasıdır. Tek katmanlı bir DVD, standart bir CD'nin yedi katı olan 4.7 GB bilgiyi saklayabilir. DVD’lerin nazik bildiğimiz yapılarına rağmen bir DVD -dış etkenler hariç- milyonlarca kez izlenebilir (belki de milyarlarca; hiç denenmedi) ve her seferinde aynı kalitede ses ve görüntü verir. İleri/geri sarma beklemesi DVD’lerde olmadığı gibi, hızlı veya yavaş ileri/geri oynatımlar sırasında görüntü kalitesi değişmez. Disk ortamı şunlar olabilir: DVD-ROM: Salt okunur kalıpla üretilmiş. DVD-R: Bir kere yazılır. DVD-RW: Tekrar yazılabilir. DVD-RAM: Rastgele erişimle tekrar yazılabilir. DVD+R DL: İki katmanlı bir kez yazılır. Diskin bir ya da iki tarafı olabilir, ve her taraf için bir ya da iki katmanı olabilir; taraf ve katmanlar diskin boyutunu belirler. DVD ile CD Arasındaki Farklar Bir CD’den yaklaşık 7 kat daha fazla bilgi taşıyabilen DVD’ler, görüntü sıkıştırması da kullanarak 133 dakikalık, geniş ekran (16:9) veya standart (4:3) boyutlarda görüntü taşıyabilir. MPEG-2 olarak adlandırılan bu sıkıştırma, VCD’lerde kullanılan MPEG-1’e göre çok daha yüksek kalitededir. Kaldı ki, bunların yanı sıra bir DVD’ye her kanalı ayrı ayrı kaydedilmiş (5.1 veya 7.1 gibi) ses bilgisi de eklemek mümkündür. Bunların da belli kodlama/sıkıştırma formatıyla daha az yer kaplamaları sağlanır (Dolby Digital 5.1, DTS veya THX Surround gibi). Bir DVD sadece ses ve görüntü değil, aynı zamanda kullanım konusunda da kullanıcısına daha fazla imkânlar sunabilir. İstenen dilde alt yazı seçeneği, belli sahnelerden başlama, ek görüntüleri (filmden çıkartılmış sahneler veya kamera arkası vb.) izleyebilme gibi özellikleri günümüzde çoğu DVD’de bulunmaktadır. Kaldı ki Türkçe alt yazılar ülkemize gelen, bugün neredeyse tüm DVD’lerde artık mutlaka yer almakta, Türkçe dublajlar da disk içerisine konulabilmektedir. Fiziksel farklar arasında bir de DVD’nin katmanlı yapısı vardır. Bir CD sadece tek bir yüzey barındırır ve bilgi sadece bu yüzeyden okunur. Oysa DVD’ler alt alta iki katman bulundurarak Sayfa 47 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri kapasitelerini ikiye katlamışlardır. DVD oynatıcı bir yerden sonra alttaki katmadaki bilgileri okumak üzere ışını bu kısma yöneltebilir. DVD ile VCD Arasındaki Farklar DVD’ler VCD’lerden farklı formata haiz olduklarından 4 saatten fazla film kaydını 1 DVD içinde barındırabilmektedir. DVD’ler nadir olarak 2 DVD’den oluşmakta olup 2. DVD film dışında filmin yapım aşamaları, prodüktörle röportaj, film fragmanları, kesilmiş sahneler gibi ekstra içeriğe sahip bölümlerden oluşmaktadır. VCD’ler de ise genelde en fazla 80 dakikalık bir CD içersine sığabilmekte olup 80 dakikayı aşan filmler iki veya üç CD olarak bir arada satılmaktadır. DVD’lerde ses ve görüntü kalitesi daha yüksektir. Görüntü çözünürlüğü daha fazla olup dolby, DTS, THX gibi dijital ses sistemlerine haizdir. VCD’lerde ise ses ve görüntü kalitesi DVD’ye oranla daha düşüktür. DVD’ler DVD Player adı verilen film oynatıcılarında veya bilgisayarlarda bulunan DVDROM’larda izlenebilmektedir. VCD’ler ise VCD Player ve DVD Player adı verilen film oynatıcılarında veya bilgisayarlardaki CD-ROM’larda izlenebilmektedir. DVD’lerde isteğe göre filmi alt yazı, orijinal ses ile veya dublajlı olarak izleme imkânı bulunmakta olup birçok DVD film interaktif menüye sahiptir. VCD’lerde ise isteğe göre filmi alt yazı, orijinal ses ile veya dublajlı olarak izleme imkânı bulunmamakta olup DVD filmler gibi interaktif menüye haiz değildir. Ayrıca VCD filmlerde prodüktörle röportaj, film fragmanları, kesilmiş sahneler gibi ekstra içeriğe sahip bölümlere genelde rastlanılmamaktadır. Fakat başka filmlerin fragmanları VCD’lerin başına bazen eklenilmektedir. DVD kapları dikdörtgen biçiminde müzik CD’si ve VCD’ye göre daha büyük boyutlarda olup DVD’nin boyutları ise VCD ve müzik CD’leri ile aynıdır. Bu kaplar ikili veya üçlü CD’yi barındırabilecek nitelikte olabilir. VCD kapları ise normal kare biçiminde olup müzik CD’si kapları ile aynıdır. İkili, üçlü, dörtlü veya altılı CD barındırabilecek şekilde olabilmeleri mümkündür. Bir DVD’yi bir VCD Player (film gösterici) ile seyretmek mümkün olmadığı halde DVD player (film gösterici) ile VCD film seyretmek mümkündür. DVD içerisinde DVD bölge kodu bulunmaktadır. Bu kod ile dünya 7 farklı bölgeye ayrılmış olup örneğin 1. bölgeye dâhil ülkelerde (mesela Amerika’da) üretilmiş bir DVD ülkemizde bu bölge kodu nedeniyle izlenememektedir. Türkiye 2. bölge içerisindedir. DVD’ler üzerinde bölge kodu (Region Code): 2 şeklinde, genelde arka kapak üzerinde gösterilmektedir. Bölge Sayfa 48 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri kodunun uygulama sebebi bir ülkede daha önce vizyona girip DVD’si yayınlanmış bir filmin, vizyona henüz girmemiş veya DVD’si yayıma sunulmamış bir ülkede kaçak yolla gösteriminin önlenmesidir. VCD’lerde ise bölge kodu uygulaması bulunmamaktadır. Disket Disket: bilgisayardaki bilgiyi taşımak için kullanılan manyetik araçtır. Genellikle küçük boyutlardaki program ya da verilerin saklanması ve bir bilgisayardan diğerine aktarılması için kullanılır. Disketlerden, bilgisayar kasası üzerinde bulunan disket sürücü ile bilgi alışverişi yapılır. Bilgiler silinerek hafıza alanı tekrar tekrar kullanılabilir. En yaygın türü 3,5 inçlik (3.5") diskettir. 3 inç, 5,25 inç ve 8 inç olanları da kullanılmıştır. Diğer Veri Taşıyıcılar Hafıza Kartı (Uçucu Hafıza) Hafıza kartı, bilgisayarın kullandığı belleklerdir. Bu hafızada her türlü bilgi işlemi için veri depolanabilir. Hafıza kartı, sürekli beslenen flip-flop devrelerinden oluşur, bu alanda saklanan veriler elektrik kesintisi olduğu anda yok olur. Bu geçici hafızanın görevi anlık çalışmaların hızlı yapılmasını sağlamaktır. Sabit disklere göre çok daha hızlı çalışır ve veri yolları çok daha geniştir. Hafıza kartlarına birçok örnek verilebilir; rastgele erişimli bellekler (RAM, SDRAM DDRRAM), mmc. rsmmc 1. veya 2. aşama ön bellekler vb. Multimedia Kart (MMC) Multimedia kart (MMC) bir sayısal depolama aygıtıdır. Multimedia kartların kayıt ortamı flaş belleklerdir. 24 mm × 32 mm × 1,4 mm ölçülerine sahip olan kartlar yedi pine sahiptirler. Hafıza kapasiteleri 2 MB ila 4 GB arasındadır. Veri aktarım hızı ise 2,5 MB/s’ dir. MMC’ lerin yaygın kullanım alanları Dijital kameralar, MP3 oynatıcılar, cep telefonu ve PDA lardır. USB Flaş Sürücü USB flaş sürücü, USB 1.1 veya 2.0 arayüzü ile entegre edilmiş, kapasiteleri 4 GB'a kadar ulaşabilen, küçük, hafif, çalışma esnasında sökülüp takılabilir NAND-tipinde flaş belleklerdir. Neredeyse USB veriyolunu destekleyen tüm sistemler tarafından kullanılabilir. USB flaş bellekler aynı zamanda flaş sürücü, flaş disk, adları ile de bilinmektedir. Flaş sürücüler sadece bilgisayarın USB girişine takılı olduğu sürece çalışır durumdadır ve harici güç kaynağı veya pil gücüne ihtiyaç duymaz. Sayfa 49 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İntranet İntranetin Tanımı İnternet, birbirine bağlı milyonlarca bilgisayar veri tabanı olarak ifade edilir. Aynı sistem işletme düzeyinde uygulanıp lokal bir internet oluşturularak işletme ve işletmenin iletişimde bulunduğu yan sanayi, bayi, acente, şube, uzakafiş, tedarikçiler gibi unsurların kullanabilecekleri türden bir internet ağına ise intranet denilmektedir. İntranet, kuruluş çalışanlarını internet yazılım ve standartlarını kullanarak birbirine bağlayan özel bir bilgisayar ağıdır. İntranet, özünde internet teknolojisinin şirket içinde kullanılmasıdır. Yani intraneti, bir kurum bünyesinde kullanılan minik bir internet olarak düşünebiliriz. İntraneti, herkesin özgürce ulaşabildiği internetten ayıran ise intranetin özel oluşudur. İntranet kurum içi iletişimi etkinleştiren ve hızlandıran yeni bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurum içi bir internet olarak düşünülebilen bu sistem sayesinde kurumlar çalışanlarıyla iletişimlerinde büyük avantajlar elde etmiş bulunmaktadırlar. Çalışanlar bu sayede kurumlarıyla ilgili tüm bilgilere en kısa zamanda ulaşabilmekte ve herhangi bir hiyerarşik sistem olmaksızın isteklerini birbirlerine kurum içi bir e-mail sistemi ile iletebilmektedirler. İntranet sayesinde pek çok kurumda görülen ‘’bilgiyi saklama, paylaşmama’’ durumu ortadan kalkmaktadır. ‘’Bilgi güçtür ve güç bende kalacaktır.’’ anlayışına sahip simetrik yönetim tarzları bu şekilde sürdürülemeyecektir. Eğer kurumdaki her çalışan hemen istediği tüm bilgilere zamanında ulaşabilme imkânına sahip olursa ve bunu kendi çalışmaları için etkin bir biçimde kullanabilirse sürekli ast-üst ilişkisine dayanan simetrik yönetim tarzı, yerini yatay iletişiminde rahatlıkla gerçekleşebileceği asimetrik yönetim tarzına bırakacaktır. İntranet, çalışanlara çeşitli konularda destek sağlamakta ve çeşitli konularda işlerini kolaylaştırarak yardım sunmaktadır. İntranet kurumda o gün çıkacak yemek menüsünden, yapılacak olan önemli bir toplantının duyurumuna kadar pek çok konuda çeşitli bilgileri kısa sürede çalışanlara duyurmaktadır. İntranet ile kurumun her köşesine hızlı ulaşan bir ağ oluşmuş olur. Raporlar daha kolay aktarılır, toplantılar daha hızlı hazırlanır, kurumsal formlar her zaman el altında olur, izinler daha kolay ayarlanır ve sınırsız bilgi paylaşımı sağlanır. Bu bilgi günde 24 saat, haftada 7 gün, intranete erişimi olan herkese açık olur. İsteklerin cevaplarının kurumsal kanallarda yavaş ilerlemesini beklemeye gerek kalmaz. Daha gelişmiş intranetlerde personel formları online doldurur, görsel arşivlere ulaşır ve siparişleri takip eder. Sayfa 50 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İntranetin Özellikleri İntranetin özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir; Etkinlik, verimlilik ve ekonomiklik konularında önemli üstünlükler sağlar. İşletme içinde ve dışında hızlı ve güvenilir iletişim sağlar. İş görenler arasında etkin ve anlamlı bir iş birliğine imkân verir. İşletme içi süreçlerde maliyet ve zaman tasarrufu sağlar. Bilgi kullanma, üretme, paylaşma gibi konularda getirdiği yeniliklerle organizasyonların bilgiye dayalı olarak yapılanmasını sağlar. İntranet üzerinden muhasebe, insan kaynakları, üretim otomasyon yazılımları çalıştırmak mümkün olduğu gibi çeşitli veri tabanlarını tutmak ve belge dağıtımı gibi işleri gerçekleştirmek de mümkündür. İntranetin üzerinde kuruluşun bütün faaliyetleriyle ilgili modülleri çalıştırılıyorsa ve uygun bir modelleme yapılmışsa kuruluş içinde her şeyin bütünleşik çalıştığı, sistemde kendini denetleme mekanizmaları bulunur. İntranetin Kullanım Alanları ve Yararları İntranetin yararları ve kullanım alanları çok büyük olabilir. Örneğin birçok kurum basılmış dokümanların (raporlar, bültenler, memolar, klavuzlar) dağıtımı için çok büyük kaynaklar harcar. Sadece baskı ve çoğaltmanın maliyetini düşününüz; tabi ki tüketilen kâğıtların çevreye etkisini de unutmamalıyız. Bu dokümanları elektronik ortamda ulaşılabilir yaparak giderler büyük ölçüde azaltılabilir. Diğer bir avantaj ise bilgiyi güncellemenin kolaylığıdır. Elektronik bilgi paylaşımı iş birliğine yeni boyutlar katmaktadır. Artık bir projeyi tartışmak için herkesi bir odaya toplamak gerekmemektedir. Ön bilgiler, tasarımlar çevrimiçi olarak paylaşılabilir ve sanal toplantılarla katılımcılar kendi masalarından dokümanları inceleyip telefon ile konuları tartışarak çözümlendirebilir. Dünyanın dört bir yanında da olsalar, takım üyeleri birlikte çalışabilirler ve bunun için herhangi bir seyehat ücreti ödemezler. Kaynak paylaşımı sadece metin içeren dokümanlarla sınırlı değildir. Günümüzde birçok kurumun sahip olduğu hızlı yerel ağlar, görüntü, animasyon ve ses paylaşımını da mümkün kılmaktadır. Bu sayede personel masasından kalkmadan yazılı, sesli ve görsel materyallere ulaşabilir; bu aplikasyonlar, kurumsal toplantılar ve personel eğitimleri için kullanılabilir. İntranetin kullanım alanlarını şu şekilde özetleyebiliriz; belge dağıtımı, insan kaynakları, eğitim ve oryantasyon, çalışma grupları, ortak iş programlarının kullanılması, üretim, müşteri ilişkileri, yeni belgeleme sistemlerinin oluşturulması, tedarikçiler ile ilişkiler, sanal alış veriş, servis ve destek, reklam.. . Sayfa 51 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İnternet ve İntranet İlişkisi Geleneksel uygulamalarda kurumlar tescilli donanım ve yazılımlara bağımlı idiler. Bu sistem, özellikle kurum geniş alana dağılmış ise iletişimin ve paylaşımın maliyetini çok artırıyordu. En iyi durumda bile; farklı donanım platformları, farklı dosya sistemleri ve yazılımlarla bilgiyi ortak bir noktada paylaşmak kolay değildi. İnternet teknolojisini kullanan intranet bu soruna tam bir çözüm getirdi. Nasıl internette farklı bilgisayarlar ve işletim sistemleri tek bir protokol kullanarak bilgiyi paylaşabiliyorlarsa artık intranet ile firmalar da iletişim ve iş birliğini çok daha kolay uygulayabilir hale geldiler. Günümüzde birçok kişinin internette gezinmeye alışkın olduğunu düşünürsek, firma personelinin intraneti kullanmaları için ayrı bir eğitime ihtiyaç duyulmaz. İntranet sayfaları da internet gibi görsel arabirim kullanılmaktadır. İntranetin kurulumunda internet bağlantısı zorunluluk arz etmemektedir fakat faydalıdır. İntranetin internete bağlantısı olduğu durumlarda ise firmalar firewall (Ateş Duvarı) kullanarak dışarıdan intranetlerine girişi engelleyebilir ya da kısıtlayabilirler. Dâhili sunucuda o kadar fazla kurumsal bilgi varken güvenlik önlemi almak bir gerekliliktir. İntranetin, internetten birtakım farkları da vardır. Bunlar aşağıdaki gibi ifade edilebilir. İntranet, kullanıldığı firmanın veya kurumun bulunduğu yerle sınırlıdır. Fakat internet dünya çapında bir ağdır. İntranet üzerinden internete ulaşılabilir fakat internetten intranete ulaşılamaz. İntranet Kurulumunda Dikkat Edilmesi Gerekenler Hedefi kesin olarak tanımlamak gerekir (Yani ne eksiktir? Neye, ne zamana kadar ulaşmak istiyoruz? Çalışanların beklentileri nelerdir? Nereye varmak istiyoruz?) Böyle bir çalışmayla ilgili olabilecek tüm birimleri işin içerisine dâhil etmek gerekir. Bu durum personel bölümünden, bilgi işleme kadar uzanabilir. Kişisel kaynakları analiz etmek gerekir. Kullanılacak tekniğin statüsüne ve planlamasına açıklık getirmek gerekir. Proje bilgilendirme sistemlerini yerleştirmek gerekir .Açık hedef saptamaları olan küçük takımlar oluşturmak gerekir. Dâhili imkânları araştırmak ve gerektiğinde harici uzmanlardan destek almak gerekir. Pilot projeler tanımlamak gerekir. İşe hızlı bir biçimde başlamak gerekir. İntranet kurulması için genel bir kabul oluşturmak gerekir. süreçleri tanımlamak gerekir. İçerikler için sorumluluğu net bir şekilde belirlemek gerekir. Sayfa 52 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Teknik olarak intranete bağlı olmadıkça mevcut iletişim araçlarını ortadan kaldırmamak gerekir. Başarıları iletmek gerekir gerekir 4.HALKLA İLİŞKİLERİN İLİŞKİLİ OLDUĞU ALANLAR .REKLÂM Reklâmın Tanımı Günümüzde reklâmın çok önem kazanması ve günlük hayatın içine bu kadar girmesi farklı açılardan birçok tanımının yapılmasına imkân sağlamıştır. Tüketici merkezli yaklaşımlar açısından reklâm , “Tüketiciye, üretilen ürün ve hizmetler hakkında yeterli ve doğru bilgiyi çeşitli kitle iletişim araçlarıyla iletmektir.” Bir başka görüşe göre ise, reklâm : “Bir ürünün veya hizmetin, bir kurumun, bir kişinin veya fikrin kimliği belli sorumlusunca tarifesi önceden belirlenmiş bir bedel ödenerek, kitle iletişim araçları ile kamuoyuna olumlu bir biçimde tanıtıp, benimsetilmesidir.” 1964 yılında Amerikan Pazarlama Birliği reklâmı şöyle tanımlamıştır: “Bir malın, bir hizmetin veya bir fikrin bedeli verilerek ve bedelinin kimin tarafından ödendiği anlaşılacak biçimde yapılan ve yüz yüze satış (kişisel satış) dışında kalan tanıtım etkinlikleridir.” Reklâm, iletişim amacını gerçekleştirmeye yönelik bir araçtır. Bu doğrultuda reklâm; üretici firmaların tüketici ya da aracı kuruluşlara ürünleri, hizmetleri, hizmetlere ilişkin bilgi vermesini sağlayan ve hedef kitleyi güdeleyerek ürünün tüketicisi veya satıcısı olmalarını sağlayan bir süreçtir. Reklâm, bir işletmenin ürün ve hizmetleri hakkında hedef kitleleri satın alma eylemine yöneltmek ve işletme imajını bu kitleler üzerinde oluşturabilmek için medyada yer ve zaman satın alma yoluyla gerçekleştirdiği enformasyon ve ikna etme faaliyetleridir. Reklâm ele aldığı mal ve hizmetleri hoşa giden tarafları ile tanıtarak kişilerde yeni ihtiyaçlar yaratmayı amaçlar. Ancak bu talep yaratılırken yüz yüze iletişim yerine büyük kitlelere aynı anda ulaşabilmek için kitle iletişim araçlarını kullanmaktadır. Tüm bu tanımlardan hareketle reklâmcılığı şöyle tanımlayabiliriz: “Bir mal veya hizmetin sürüleceği piyasası ve bu mal veya hizmetin alıcısı olacakları tarafından tanınması için yapılacak araştırmalar, reklâm amacının, reklâm giderlerinin ve mesaj türlerinin tasarlanması, reklâm bütçesi, reklâmın ne zaman yapılacağı, hangi iletişim araçlarının kullanılacağı konusundaki kararlar ve reklâm içeriğinin hazırlanması gibi faaliyetlerin bütünüdür.” Sayfa 53 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Reklâmın Özellikleri Reklâm, pazarlama iletişimi içerisinde yer alan bir öğedir. Reklâm, belirli bir ücret karşılığında yapılır. Reklâm, reklâm verenden tüketiciye (hedef kitleye) doğru akan bir iletiler bütünüdür. Reklâm, bir kitle iletişimidir. Reklâmı yapan kişi, kurum ve kuruluş bellidir. Reklâm ile tüketici bilgilendirilmeye ve ikna edilmeye çalışılır. Reklâm mesajlarında mallar, hizmetler, vaatler, ödüller ve sorunlara çözümler vardır. Reklâm, diğer pazarlama iletişimi öğeleri ile işletmenin belirlediği pazarlama stratejisi doğrultusunda saptanan pazarlama hedeflerine ulaşmak için koordineli olarak çalışır. Halkla İlişkiler ve Reklâm İlişkisi Reklâmcılıkla halkla ilişkiler arasındaki benzerlik çoğu zaman bu iki farklı kavramın birbirine karıştırılmasına sebep olmaktadır. Gerçekten bu iki çabanın amaçları, çalışma biçimleri, kullandıkları metot ve araçlar birbirine çok benzemektedir. Reklâmcılık, “Her hangi bir ürün veya fikrin kitle iletişim araçlarında bedeli ödenerek, kişisel olmayan yollarla tanıtımı” olarak tanımlanmaktadır. Tanımda yer alan kavramları tek tek ele aldığımızda reklâm ile halkla ilişkiler arasındaki farklar kolaylıkla tespit edilebilir. Mesaj açısından: Reklâm da mesaj, doğrudan satışı yapılacak ürün (mal ve hizmet) veya fikir ile ilgilidir. Halkla ilişkiler ise o ürünü üreten işletme ya da kuruluşu esas alır. Ayrıca halkla ilişkiler yalnızca kurumu değil, kurumla ilgili çevreleri de kapsar. Kullanılan iletişim araçları açısından: Reklâm, kitle iletişim araçları kullanılarak yapılır. Halkla ilişkilerde ise kitle iletişim araçlarının yanı sıra yüz yüze ilişkiler, sergiler, konferanslar, işletme gezileri gibi diğer tanıtım teknikleri de kullanılır. Ödenen ücret açısından: Reklâm da mutlaka kitle iletişim araçlarına ödenen bir bedel, ücret söz konusudur. Çünkü reklâm için televizyon ve radyodan zaman, basılı medyalardan yer satın alınmaktadır. Halkla ilişkilerde de medyalara ücret ödenilir fakat bu şart değildir. Örneğin duyurumda olduğu gibi ücret ödenmeden de kitle iletişim araçları kullanılabilir. İletişim içeriği yönünden: Reklâm tek yönlü bir iletim aracıyken, halkla ilişkiler çift yönlü bir iletişim sürecidir. Reklâm kaynaktan hedefe tek yönlü mesaj gönderirken, halkla ilişkilerde bu süreç karşılıklıdır. Halkla ilişkiler uzmanının yönetim ya da yöneticiler açısından iki temel görevi; kamuoyundan yönetime bilgi taşımak ve kuruluşun genel politikası ve topluma katkıları konusunda kamuoyuna açısından: Reklâm da amaç, kısa vadede söz konusu ürünün satışına katkıda bulunmaktır. Oysa halkla ilişkilerin amacı kurum hakkında çevrede olumlu bir imaj yaratmak, kurumun Sayfa 54 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri prestijini yükseltmek, genel bir güven ve destek sağlamaktır. Dolayısıyla reklâm a göre daha uzun vadeli amaçlar peşindedir. Hedef kitle açısından: Reklâmın hedef kitlesi sadece mevcut ve potansiyel tüketicilerdir. Oysa halkla ilişkilerde tüketici dahil, tüm kamuoyu hedef kitle olarak alınır. Örneğin kamu kuruluşları, yerel kuruluşlar, eğitim, sanat, kültür çevresi, ortaklar, iş görenler, diğer firmalar, basın vs. gibi. Üzerinde durulması gereken en önemli konu, reklâm çalışmalarının halkla ilişkiler programlarıyla uyumlu olmasını sağlamaktır. Bu nedenle kurumlarda, reklâm ve halkla ilişkiler bölümleri arasında sürekli koordine sağlanmalıdır. PROPAGANDA Propagandanın Tanımı Propagandanın çeşitli tanımlarını şu şekilde sıralayabiliriz: “Propaganda, iletişim araçlarından yararlanılarak birey veya grupların tutumlarını belirleyip biçimlendirmek, denetim altına almak veya değiştirmek için yapılan bilinçli girişimlerdir.” “Propaganda, politik, ekonomik, dini ve ideolojik mallar ya da fikirler için, belli bir hedefe yönlendirilmiş ikna faaliyetleridir.” “Propaganda grupların veya fertlerin kanaat ve davranışlarını, telkin yolu ile kontrol etmeyi amaçlayan sistematik faaliyetlerin bütünüdür.” “Propaganda, telkin ve ilgili psikolojik teknikler vasıtasıyla fikirleri ve değerleri değiştirme ve neticede kararlaştırılmış bir çizgiye paralel olarak davranışları değiştirmek amacıyla sembollerin az ya da çok isteyerek, planlı ve sistematik olarak kullanılmasıdır.” Tanımlardan da anlaşıldığı gibi, propaganda doğrudan doğruya kişilerin fikirlerini değiştirmeye yönelik faaliyetleri içermektedir. Literatürde siyah, gri ve beyaz propaganda olarak bir ayrım yapılmaktadır. Beyaz propaganda doğru olarak görülen bilgilerin yayılmasını içerirken, gri propaganda şüphe edilecek nitelikteki iddiaların yayılmasını içermekte ve bu yapılırken bilgi ve bilgi kaynağı arasında sıkı bir bağlantı yapılmaktan kaçınılmaktadır. Siyah propaganda ise, yanlış bilgileri yayan propagandacının kimliğinin belirtilmemesini içermektedir. Propagandanın Özellikleri Propaganda tek yönlüdür. Beyin yıkama çalışmasıdır. Hedef kitleyi kendi yönünde inanç ve eylemlere yöneltmeyi amaçlar. Bireylerden çok geniş kitlelere yöneliktir. Sayfa 55 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Halkla İlişkiler ve Propaganda İlişkisi Halkla ilişkiler, bir propaganda faaliyeti değildir. Halkla ilişkiler, kuruluşla hedef kitlesi arasında karşılıklı ve iki tarafın da yararına olan bir diyalog kurmayı amaçlar. Halkla ilişkiler, halkın sesine kulak verme ihtiyacından doğmuştur. Hedef kitleye gönderilen mesaj, hedef kitleyi olumlu etkilemekte ve ondan gelen cevaba göre de kuruluş, kendisi hakkında düşünülenleri, eleştirileri öğrenerek tutumuna yön vermektedir. Propaganda ise tek taraflı bir mesaj bombardımanı, bir beyin yıkama çalışmasıdır. Hedef kitleden gelen cevaplara, eleştirilere önem vermez. Halkla ilişkilerin iki yönlü olması, onu tartışmaya açık bir etkinlik haline getirmiştir. Yani halkla ilişkiler, demokratik çabalardan oluşur. Propaganda ise tartışmayı kabul etmez ve daha çok otoriter rejimlerde kullanılır. Halkla ilişkileri propagandadan ayıran bir diğer etken ise dürüstlük ilkesidir. Hakla ilişkiler, kamuoyuna gerçekleri saklamadan, doğru söyleyerek, dürüst yollardan tanıtır. Oysa propagandanın böyle bir konusu yoktur. Propaganda, amacına ulaşmak için gerçekleri saptırabilir, bir ahlaki ilkeye bağlı kalmayabilir. Halkla ilişkiler, kuruluş hakkındaki gerçekleri hedef kitleye tanıtırken açıklama yolunu seçer. Yani hedef kitlesine eldeki verilerini sunarak, onu ikna etmeye çalışır. Propaganda ise açıklamadan kaçınır. Propagandada hedef kitle, sık tekrarlar yapılarak inandırılmaya çalışılır. LOBİ FAALİYETLERİ Lobinin Tanımı Lobicilik kamu yönetiminde yasa yapıcı ya da karar verici konumda olan kişileri bilgilendirme ve etkileme çabaları olarak tanımlanabilir. İngilizce “lobby” kelimesinin dilimize uyarlanmış biçimi olan lobi, bir yapının kapısından içeri girildiğinde görülen ilk boşluk ya da otel, tiyatro vb. yerlerde girişe yakın geniş yer anlamlarına gelir. Kelimenin mecaz anlamı ise; bazı ortak çıkarları olan grupların temsilcilerinden oluşan topluluk şeklindedir. Lobicilik kelimesinin kaynağı ABD’de kongre binasının hemen karşısında bulunan, politikacı ve bürokratların sık sık uğradıkları Washington’daki bir otelin lobisine dayanmaktadır. Lobi Faaliyetlerinin Özellikleri Lobicilik tüm siyasal sistemler içinde bir şekilde geçerlidir, ancak ABD’de özel bir önem taşır. ABD’de doğan ve gelişen bu faaliyet, kamu görevlilerine meclis koridorlarında ulaşmanın dışında, otellerde, evlerinde mektup, telefon vb. kanallarla ulaşılması çabalarını da içermektedir. Sayfa 56 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Amerikan senatörleri lobiler olmadan hükümetin çalışamayacağını açıkça ifade ederler ve onların Kongre’ye sağladıkları enformasyon akışının demokratik sistemlerinin önemli bir kısmını oluşturduğunu düşünürler. Meslek sendikaları çevreci dernekler, tüketici grupları vs. lobicilerden yararlanır. Amerika’da bir kongre üyesine kırkın üzerinde lobici düşmektedir. Brüksel’deki Avrupa Komisyonu koridorlarındaki lobici sayısıysa beş yüzü çoktan aşmış durumdadır. Lobicilik faaliyetlerinin çeşitli suistimallere neden olması, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra lobiciliğin en yoğun uygulamalarına tanık olunan ABD’de çeşitli sınırlamalara gerek duyulmuştur. Böylece lobiciler, meclis üyeleri ile olan ilişkileri hakkında bilgi vermek ve harcamaları hakkında kayıt tutmak zorunda kalmışlardır. ABD’de Washington ve eyalet başkentlerinin meclislerinde ismi kayıtlı lobiciler dışında kalanların lobi faaliyetleri yapmalarına izin verilmez. ABD’li senatör James A. McClure “İnanıyorum ki lobiciler sistem içinde yayarlı bir role sahiptir. Eğer gerçek bilgi ve geniş bakış açısı istiyorsanız konuyu savunan ve karşısında olan lobicilerden bilgi alın. Böylece kısa zamanda konuyu öğrenirsiniz. Lobiciler size iki bakış açısı ile en iyi tartışmayı sunarlar.” diyerek lobiciliğin önemini vurgular. Lobicilikte Kullanılan Yöntemler İkna, inandırma ve tanıtma teknikleri uygulayarak, karar verme mekanizmaları üzerinde baskı oluşturmayı, bir başka deyişle çıkar grupları tarafından hükümet kararlarını etkilemeyi amaçlayan lobiciliğin kullandığı etkileme yöntemleri şunlardır: Meclis üyelerini etkilemek için, sık sık onlarla birlikte olup, bilgilendirici konuşmalar yapmak. Gerçekleri açığa çıkarıcı basın duyuruları yayımlamak. Temsilcilerin radyo ve televizyon programlarına çıkmaları ve görüşlerini açıklamaları için ülke çapında medya turları düzenlemek. Hükümet liderine ve diğer siyasi yöneticilere ayda veya iki ayda bir kez faaliyet raporu niteliğinde kapsamlı bilgi ve haber içeren verileri göndermek. Tanıtım kampanyaları düzenlemek. Çok geniş kapsamlı reklâm kampanyaları yürütmek. Görüşülecek meclis üyeleri ve yardımcılarının uzmanlık alanlarının ve ne tür bilgilere gereksinim duyduklarını bilinmesi gerekir. Ayrıca kişisel özelliklerinin tanınması da kurulacak iletişimin etkinliğini arttıracaktır. Sayfa 57 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Lobicilerin Nitelikleri Çoğu zaman karar organlarında etkili olan kişilerin uzmanlık gerektiren pek çok durumda yeterli bilgi donanımına sahip olmamaları, dışarıdan gelen bilgilerin etkisinde kalmaları sonucunu doğururken lobicilerin işini de kolaylaştırır. Günümüzde lobicilik görevini yerine getirebilmek için yasa koyucu ya da karar mekanizmalarıyla sadece kişisel tanışıklık yetmemektedir. Günümüz lobicisinden sakin, konuşkan, iyi eğitim almış, istatistik ve araştırma raporlarıyla donanmış olması beklenmektedir. Lobici tüm hükümet düzeylerindeki kanun yapılma sürecini iyi bilmelidir. Karar organlarında görevli kişileri şahsen tanımalıdır. Lobiciler özellikle zor ve karmaşık konuları anlaşılabilir bir biçimde açıklayabilme yeteneğine sahip olmalıdır. Ayrıca iyi bir bilgi toplayıcı olmalıdırlar. .Ülkemizde Lobicilik Ülkemizde lobicilik faaliyetleri ifadesinin karşılığı olarak baskı grupları ifadesi kullanılmaktadır. Ülkemizde lobicilik ya da benzer çalışmaların yasal bir dayanağı yoktur. Baskı grupları olarak sivil toplum örgütleri sayılabilir. Konfederasyonlar; odalar ve iş adamları dernekleri ile çeşitli medya kuruluşları ülkemizdeki baskı grupları arasında sayılabilir. Halkla İlişkiler ve Lobicilik İlişkisi Kamuoyunu etkilemek amacıyla modern iletişimin tüm tekniklerinin kullanıldığı bir alan olan lobi faaliyetlerinden geniş çaplı halkla ilişkiler kampanyalarında da yararlanılmaktadır. Lobicilik kamu kesimi üzerinde yasama ve karar alma mekanizmalarını etkileme amacı güder. Bu yönüyle kamuoyu oluşturma açısından bir halkla ilişkiler faaliyeti gibi görünebilir. Ancak halkla ilişkilerden ayrılan yönü, lobiciliğin çoğu kez bir siyasi amacı bulunması ve bu doğrultuda bir etkileme aracı olarak kullanılmasıdır. Oysa halkla ilişkilerde daha çok ülkenin değil, kurumların sosyal ve ekonomik çıkarları gözetilir. Lobi faaliyetlerini yürüten grupların hepsi de kamu yararına çalıştığını söyler. Bu durum kamu yararı kavramının kişiden kişiye değiştiğinin bir göstergesidir. Karar mekanizmasının verdiği kararın hangi grup başarılı lobicilik faaliyeti yürüttüyse onun istediği yönde olacağı düşüncesi lobicilik faaliyetinin hem önemine hem de sakıncalarına dikkat çekmektedir. Lobicili karar mekanizmalarını bilgilendirme yöntemidir. Halkla ilişkilerin temel düşüncesinden ayrılırsa, nüfuzun kötüye kullanılması ya da bir tür rüşvet sonucu doğurabilecektir. Zira kişisel çıkarlar için yasa koyucuya yapılacak baskı ahlaki sayılamaz. Halkla ilişkiler açısından doğrudan yasa koyucuları etkilemeye yönelik faaliyetlerin daha fazla uzmanlık gerektiren biçimi olan lobicilik bazı halkla ilişkiler uygulayıcıları tarafından Sayfa 58 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri hükümeti bireysel çıkarlar için yönlendirme anlamını içeren, hoşa gitmeyen bir sözcük olarak anılır. Halkla ilişkiler ve lobicilik bağlantısı incelendiğinde her iki alanın da zaman zaman ortak iletişim araçlarını kullandığı görülür. Hedef kitlesini aydınlatmak isteyen bir halkla ilişkiler uzmanı gerekli olduğunda buna uygun yazılar ve grafikler hazırlar. Lobici de etkilemek istediği kişilere yönelik olarak aynı yöntemi kullanabilir. Hem halkla ilişkiler, hem de lobicilik planlı birer çalışmadır. Halka ilişkiler de lobicilik de ayrıntılı bir araştırma ve konu hakkında geniş bilgi sahibi olmayı gerektirir. Hem halkla ilişkiler çalışması, hem de lobicilik faaliyeti aynı anda yapılabilir. Örneğin bir iş adamları derneği politikacıları davet ederek bir toplantı düzenlediğinde; Onları kendi lehine etkilemeye çalışır ve o an kendilerine gerekli bir düzenleme için çeşitli veriler sunabilir Bu toplantıyı basına yansıtarak yazılı ve görsel basında yer alabilir. Halkla ilişkilerde nasıl yaratıcılıkla daha pek çok aktivite düzenlemek mümkünse aynı şey lobicilik için de geçerlidir PAZARLAMA Pazarlamanın Tanımı Pazarlama, temelde insanların ihtiyaç ve isteklerini karşılamaya yönelik bir değişim işlemidir. İki veya daha fazla taraftan her biri kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla diğer tarafa değerli bir şeyleri ( mal, hizmet veya fikir ) verip, değerli başka şeyleri ( para, alacak, kredi vb. ) elde etmektedir. Pazarlamanın temelini oluşturan bu değiştirme işlemini taraflar iletişim kurarak, gönüllü olarak gerçekleştirirler. Uygulamacılar arasında pazarlamanın tanımı konusunda bir fikir birliği olmadığı göze çarpmaktadır. Ancak pazarlamanın klasik tanımı şudur: “Pazarlama, mal ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye veya kullanıcıya doğru akışını yönelten işletme faaliyetlerinin yerine getirilmesidir.” Ancak zamanla bu tanımın yetersizliği üzerinde durulmuştur. İlerleyen süreçte pazarlamanın sadece işletmelere özgü bir faaliyet olmadığı; kar amacı gütmeyen kuruluşları da içine alacak şekilde kapsamının genişletilmesi ve tanımda bazı toplumsal boyutların da yer alması gerektiği tartışmaları yapılmıştır. Böylece zamanla pazarlama sadece “mal ve hizmetlerle ilgili bir değişim işlemi” ya da “bir pazar işlemi” olmaktan çıkmış ve sigara içmeye karşı bir kampanya ya da doğum kontrolü için yürütülen bir aile planlaması kampanyası gibi asıl amacı bir pazar işlemi olmayan faaliyetler de pazarlama kapsamında düşünülmeye başlanmıştır. Sayfa 59 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Amerikan Pazarlama Derneği, 1985 yılında pazarlamayı, kapsamı genişletilmiş olarak tekrara tanımlamıştır: “Pazarlama, kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayacak değişimleri gerçekleştirmek üzere, fikirlerin, malların ve hizmetlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin planlama ve uygulama sürecidir.” . Pazarlamanın Özellikleri Pazarlama, oldukça çok ve çeşitli faaliyetler bütünü veya sistemidir. Pazarlama faaliyetinde, ürün, fiyat, tutundurma ve dağıtımla ilgili pek çok kararın alınması ve uygulanması gerekir. Pazarlama, insan ihtiyaçlarını karşılayıcı bir değişim faaliyetidir. Bir pazarlama faaliyetinde: En az iki taraf vardır. Her tarafın değerli bir şeyi elde etmek için karşı tarafa verebileceği değerli bir şeyi olmalıdır. Her taraf diğer tarafla iş yapmaya istekli olmalıdır Her taraf karşı tarafın sunduğu değeri kabul edip etmeme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Her taraf diğer tarafla iletişim kurabilmelidir. Her taraf karşı tarafa kendi değerli şeyini teslim etmelidir. Pazarlama, mallar, hizmetler ve fikirlerle ilgilidir. Pazarlama sadece bir malın reklâm ı veya satış faaliyeti olmayıp, daha üretim öncesinde ürünün fikir olarak planlanıp geliştirilmesinden başlayarak, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtımıyla ilgilidir. Pazarlama bir işletme faaliyetleri grubu olarak, çok dinamik yapıda, sürekli ve sık sık değişebilen bir ortamda yürütülür. Pazarlama bölümü, bir işletmenin en dışa dönük faaliyetlerini üstlenir. Bu yüzden de çeşitli yasalardan, yönetmeliklerden, hissedarlardan, değişen ekonomik koşullardan, teknolojik gelişmelerden en çok etkilenen bölümdür. Halkla İlişkiler ve Pazarlama İlişkisi Halkla ilişkilere özdeş bir yöntem izleyen pazarlama, tüketicileri firmanın ürün ve hizmetlerine alıştırmak üzere, beklentileri daha iyi tanıma olanağı veren teknikleri kullanır. Kullanılan yöntemlerdeki benzerlik (araştırma, bilgi toplama, planlama, vb.), halkla ilişkiler alanına doğru yönelen bazı pazarlama uzmanlarını toplumsal pazarlama diye bir kavram ortaya atmaya bile itmiştir. Büyük işletmelerin örgüt yapısında ayrı olarak yer alan pazarlama birimleri, şirketin amacı doğrultusunda hedef pazarlar oluşturmak için yapılan inceleme, planlama, uygulama ve denetim etkinliklerini sürdürür. Hedef pazarın gelişen ya da değişen istemlerine göre ürün veya hizmet sağlayıp fiyat belirler, dağıtım ve satış yöntemlerini uygular Sayfa 60 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Görüldüğü gibi pazarlama çalışması ürün ya da hizmetin sistematik biçimde alışverişini gerçekleştirmeyi amaçlar. Oysa halkla ilişkilerde bir ürün ya da hizmetin yeni bir pazar yaratmak üzere sunulması söz konusu değildir. Son yıllarda pazarlama ve hakla ilişkilerin ayrışmasından çok birbiriyle katışarak yapıldıkları göze çarpmaktadır. Bu durum “pazarlama amaçlı halkla ilişkiler” adıyla anılmaya başlayan halkla ilişkilerin yeni bir uygulama alanını ortaya çıkarmıştır. Pazarlama, temel işlevi bakımından araştırma yapar, bir talep yakalar, tüketici beklentilerini pazarlama hamuru içinde biçimlendirir ve ürün/hizmet üretimini gerçekleştirecek üretim-satış etkinliklerini tanımlar. Pazarlama iletişimi de bu tanımdan hareket ederek tüketici ile iletişim kurar. “Bu ürünü al, senin gereksinimlerini bu ürün karşılıyor” mesajını tüketiciye iletir. Bu iletişim sürecini yaşatırken tüketicinin neden o ürünü alması gerektiğini masaya yatırır. O ürüne/hizmete bir algılama süreci yaşatır. Tüketicinin bu algılamayı kendi yaşam biçimi ile özdeşleştirmesini bekler. Kısaca, ortada bir “öykü” vardır. Ve bu öykünün tarafları vardır: “Ürünü/Hizmeti üretenler ile bunları alanlar.” Ortada bir öykü varsa, halkla ilişkilerin de bu öyküyle alıp verebileceği bir ortam vardır. Çağdaş pazarlama iletişimi “entegre iletişim” yaklaşımı ile bu ilişkiyi tanımlamaktadır. Reklâm, halkla ilişkiler, doğrudan pazarlama etkinlikleri, promosyonel etkinlikler ve benzeri iletişim tekniklerinin bir bütünün halkaları biçiminde yaşama uyarlanabileceği savunulur. Artık pek çok işletme bu yüzden halkla ilişkiler birimlerinin etkinliklerini pazarlama bakışı ile yönetmesini istemekte, bazı işletmeler ise, kurumsal tanıtım ve ürün tanıtımı ile kimliği desteklemek için “Marketing PR” olarak adlandırılan özel birimler oluşturmakta veya bu hizmeti veren halkla ilişkiler firmalarından destek almaktadır. Dolayısıyla kurum ve ürün tanıtımında halkla ilişkiler ve pazarlama artık iç içe geçmiş niteliğiyle, birbiriyle sıkı ilişki halinde olan çok yakın komşu görünümü taşımaktadır. Halkla ilişkilere yakın bir diğer kavram da promosyondur. Promosyon, belirli bir ürünün satışını kolaylaştırmak amacıyla yapılan çeşitli teşvik ve özendirme çabalarıdır. Bir ürün ya da hizmetin albenili satışa sunumu ( görsel yanı ağır basan ambalajların ya da fuar mankenlerinin satış teşviki ) ya da bir armağan eşliğinde ürünün satışa sunumu ( gazete promosyonu ya da promosyon olarak bardak veren ton balığı konservesi ) promosyondur. Promosyon kavramının halkla ilişkilerden en önemli farklılığı, ürünün ya da hizmetin satışına doğrudan katkı sağlamasındadır. Sayfa 61 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri TANITIM Tanıtım Nedir Tanıtım bir olay, bir birey, bir grup veya bir ürün konusundaki bilginin hedef kitlenin olumlu olarak dikkatini çekmek için haber araçları ve diğer kanallarla yayılmasıdır. Tanıtım, özel kuruluşları ve kamu kuruluşlarını bütün yönleriyle ve gerçekleriyle anlatmayı, yapı ve görevlerine ilişkin bilgi ve haberleri düzenli bir biçimde halka duyurmayı, gerektiğinde de açıklığa kavuşturmayı öngörür. Tanıtımda temel amaç, kurum veya kuruluşu halka benimsetmek ve amaçlanan hedeflerin gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Bu bağlamda tanıtım, olumlu tutum oluşturmayı amaçlayan bir etkinliktir. Olumlu tutum oluşturmak ve dolayısıyla davranışları değiştirmek için belirli mesajları belirli gruplara iletir. Hiçbir bilginin kapalı kapılar ardında kalmadığı uygar dünyada sır olarak saklanmayı yeğleyen kuruluşlar da birer ikişer halka kapılarını açmakta ve tanıtılmaktadır. Tanıtımın İşlevleri Tanıtımın siyasal işlevi: Siyaset insanları yönetme bilimidir. Siyasal oluşumlar belirlenen hedef doğrultusunda insanları değiştirmeyi amaçlayan tanıtım etkinlikleri aracılığıyla halka ulaşarak, siyasi amaç ve mesajlarını iletebilmektedir. Bu nedenle tanıtım, siyasal sistemlerin iktidarlarını sürdürebilmelerinin en etkili yoludur. Tanıtımın yurtiçi siyasal işlevi: Devlet gerçekleştirdiği tanıtım etkinliklerinde sunulan hizmetler konusunda halkı bilgilendirmektedir. Hizmetlerden yararlanabilmesi için gerekli bilgiyi edinen halk, kamu etkinliklerine katılır. Böylece kamu kurum ve kuruluşlarıyla etkileşime giren halk istek ve tepkilerini ilgili kuruma iletebilir. Karşılıklı etkileşime dayanan bu süreç demokratik devlet anlayışının önemli bir unsurudur. Tanıtımın yurt dışı siyasal işlevi: Yurt dışı tanıtım etkinliklerinin siyasal işlevi çok daha geniş alanlara yayılmayı ve daha fazla çaba harcamayı gerektirmektedir. Ülkemizin yurt dışı tanıtım etkinliklerindeki temel amaç “Çağdaş Türkiye” imajının pekiştirilmesidir. Tanıtımın ekonomik işlevi Tanıtımın yurt içi ekonomik işlevi: Hem devlet kuruluşları hem de özel kuruluşlar varlıklarını sürdürebilmek için mal ve hizmetlerini tanıtmak zorundadır. Devletin ekonomi politikalarını ve uygulamalarını tanıtması vatandaşa ve devlete düşen görevlerin açıklık kazanmasını amaçlar. Özel kuruluşların ise rekabet ortamında varlıklarını devam ettirebilmeleri için tanıtım etkinliklerinde bulunmaları zorunlu hale gelmiştir. Sayfa 62 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Tanıtımın yurtdışı ekonomik işlevi: Uluslararası alanda etkin olmanın ilk koşulu başarılı bir tanıtımdır. Başarılı bir yurtdışı tanıtım etkinliğinde ülkenin özgün ürünleri ön plana çıkarılmalı, farklı çekim noktaları tanıtılmalı, ekonomik üretim etkinlikleri sergilenmelidir. Tanıtımın toplumsal işlevi: Kitle iletişim araçlarının yaşamımızı bütünüyle etkilediği günümüzde devlet, kendi etkinliklerini halka ulaştırabilmek için başarılı tanıtım etkinlikleri düzenlemek zorundadır. Böylece halk, kamu hizmetleri konusunda doğru ve düzenli olarak bilgilenir. Bilgilenen halk kamu hizmetlerinden etkin bir şekilde yararlanır, kamu kurum ve kuruluşlarıyla doğrudan iletişime geçer. Tanıtımın Özellikleri Tanıtım, bir konu hakkında bilgi verme temeline dayanan bir faaliyettir. Tanıtım, içerik, yol, yöntem, araç olarak mutlaka hedef kitlelere gönderilen bir faaliyettir. Tanıtım, bir konu hakkında telkin yapmak, zihinlerde inanç yaratmak, insanları istenilen konuya yönlendirmek ve böylece taraftar toplamak gibi amaçlar taşır Tanıtım, kişilerin bilincine belirli ölçüde baskı yapar. Tanıtım, sabır, para, özveri ve koordinasyon isteyen bir çalışmadır. Tanıtım, ülkenin, kurum ve kuruluşun, markanın, imajına uygun ve tutarlı olmalıdır. Her tanıtım kampanyasının mutlaka bir temel dayanağı olmalı, hatta bir logosu bulunmalıdır. Örneğin Türkiye’nin tanıtım çalışmalarında “Türkiye, Avrupa’nın doğuya açılan penceresidir” sloganı tutmuş ve ilgi görmüştür. Tanıtım faaliyetlerinde amaca ulaşmak için yazılı ve elektronik basın, afiş, pankart, broşür vb. gibi sosyal ve kültürel etkinliklerden yararlanılır. Halkla İlişkiler ve Tanıtım İlişkisi Halkla ilişkilerin en geçerli ve kısa tanımlarından biri “halkla ilişkiler bir tanıma ve tanıtma sanatıdır” şeklindedir. Bu noktadan hareketle, tanıtımın halkla ilişkilerle iç içe, özdeş, birbirinin ayrılmaz parçaları olduğu sonucuna varılmaktadır. Nitekim bugün kuruluşlardaki halkla ilişkiler birimleri çoğu kez “halkla ilişkiler ve tanıtım büroları” olarak adlandırılmaktadır. Halkla ilişkiler biriminin en önemli görevlerinden biri kuruluşun ilgili halk kitlelerine tanıtılması ve benimsetilmesidir. Tanıtım faaliyetleri de halkla ilişkilerin bu amacına hizmet ederek örgütü bütün yön ve gerçekleriyle halka anlatır, örgütün yapı ve görevlerine ilişkin bilgi ve haberleri düzenli bir biçimde halka duyurur ve gerektiğinde açıklığa kavuşturur. Sayfa 63 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Bazı kimseler tanıtımı daha geniş bir kavram olan halkla ilişkiler ile karıştırmaktadır. Halkla ilişkiler tanıtımdan gelişmiştir. Çağdaş halkla ilişkiler uygulamalarının pek çoğu tanıtım yapılarak sağlanmaktadır. Bazı kuruluşlar da halkla ilişkilerin amaçlarını gerçekleştirmek için başlıca stratejiler olarak tanıtım bültenlerinden ve özel olaylardan faydalanmaktadır. Tanıtım tek başına bir halkla ilişkiler olgusu değildir. İkisi arasındaki en önemli fark; tanıtımın tek, halkla ilişkilerin ise iki yönlü olmasıdır. Halkla ilişkiler önce tanımaya, sonra tanıtmaya dayanmaktadır. Bu anlamda da tanıtım halkla ilişkiler olgusunun ikinci bölümünü oluşturmaktadır. Kaldı ki tanıtımın etkin olması için önce ortada tanıtıma değer bir iş ve eylemin gerçekleştirilmesi gerekir. Bir iş yapılmadan tanıtıma girilirse etkin olmaz. Fakat unutulmamalıdır ki, bir halkla ilişkiler tekniği olarak tanıtım olmadan da iş yapmak kolay değildir. Olayın kamuoyunda benimsetilmesi ve desteğinin elde edilmesi için etkin bir tanıtma kampanyası yürütülmesi gerekir. İşletme açısından halkla ilişkilerin önemli bir fonksiyonu olarak tanıtıma özel bir yer vermesi gerekmektedir. İşletmede yapılan ve yapılacaklar kamuoyunun ilgili kesimlerine aktarılmalıdır. Fakat en iyi tanıtım, üründe kalite, ucuz fiyat, verimlilik, çalışanlara sosyal ve ekonomik katkı ve topluma yansıyan hizmetlerin kendisidir. Tanıtım Etkinlikleri ve Kitle İletişim Araçları Tanıtım faaliyetlerinde iletişimin pek çok türünden yararlanılmaktadır, kitle iletişimi de bunlardan biridir. Ancak kitle iletişimi tanıtım açısından diğer iletişim türlerine göre özel bir yere sahiptir. Tanıtımın amacı kitleler üzerinde olumlu etki bırakmaktır. Bu amaca ulaşmak için de kitle iletişim araçlarından yararlanmak kaçınılmazdır. Kitle iletişim araçları da kendi içlerinde farklı biçimler oluşturmaktadır. Hangi kitle iletişim aracının hangi tanıtma faaliyetine uygun olduğu kararını verebilmek için kitle iletişim araçlarını doğru tanımak gerekmektedir. Kitle iletişim araçlarında yer alan haberlerin bir kısmı halkla ilişkiler birimlerinden gelen materyallere dayanmaktadır. Bu kaynaklardan gelen bilgilerin ne zaman, nasıl ve ne şekilde yayımlanacağı konusunda halkla ilişkiler uzmanlarının bir yaptırımı bulunmamakta, haberin içeriği ve yayımlanma şekline muhabirler ve editörler karar vermektedirler. Çünkü kuruluş, kitle iletişim araçlarına göndermiş olduğu materyallerin yayımlanması için bir ödemede bulunmamaktadır. Haber değeri taşıdığına inanılan bilgiler medyada yer alabilir. Tanıtım haberlerine örnek olarak bir müzik topluluğunun turnesi veya bir iş adamının yaptığı hayırseverliği konu alan bir köşe yazısı örnek olarak gösterilebilir. Bu haberler müzik Sayfa 64 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri topluluğunun tanıtımcısı veya kuruluşun halkla ilişkiler bölümünce yazılıp medyaya gönderilmiştir. Tanıtımın yapıldığı yazı veya görüntü hazırlanırken hangi bilgilerin hangi medya kuruluşlarının dikkatini çekeceği önceden belirlenmeli ve medya kuruluşuna eksiksiz olarak haber, resim veya görüntü şeklinde bilgiler aktarılmalıdır. Kuşkusuz tanıtım medyada olumlu olarak yer almayı hedefler. Ancak zaman zaman sonucun kontrol edilemeyip olumsuz tanıtımın da kitle iletişim araçlarında yer aldığı görülmektedir 5.PLANLI VE ETKİLİ YAZMA ANLATIM TÜRLERİ VE DÜŞÜNCE YAZILARI Anlatım Türleri Açıklayıcı Anlatım Herhangi bir konuyu ve sorunu belli görüşlerle anlatmaya açıklama denir. Açıklama, günlük yaşamda herkesin sıkça başvurduğu bir anlatım türüdür. Yöneticilerin, çalışanlara tüzükler ve yönetmelikler ışığında verdikleri bilgiler; derslerde öğretmenin sorularına öğrencilerin verdikleri cevaplar, bir satıcının, müşteriye malı hakkında verdiği bilgiler birer açıklamadır. Bir sözcüğün ya da terimin tanımı, bir özdeyişin ya da atasözünün genişletilmesi, bir adresin gösterilmesi, bir tarihsel olgunun anlamı açıklamayla ortaya konabilir. Açıklama, “genellikle bir soruyu aydınlatma, gün ışığına çıkarma amacıyla kullanılır.” Bu bakımdan açıklamayı, üzerinde durulan konuyla ilgili bir sorunun cevabı sayabiliriz. Örneğin; Atatürk’ü niçin severiz? Roman okumak, kişiye neler kazandırır? Radyo ve televizyonun, halk eğitiminde nasıl bir işlevi olmalıdır? Okul kitaplarını, dil ve düşünce yönünden eleştiriniz… gibi sorulara verilecek sözlü ve yazılı cevaplar, birer açıklamadır. Açıklama bir plan dâhilinde, kolaydan zora, basitten bileşiğe doğru yapılmalıdır Başlıca açıklama türleri şunlardır Tanımlama (Tarif Etme) Bir varlığı ya da kavramı özel ve temel nitelikleriyle tanıtmaktır. Tanımlama elden geldiğince kısa olmalı ve anlaşılır kelimeler kullanılmalıdır. Sayfa 65 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Yol Gösterme Çevreyi tanımayan kişilere, aradıkları bir caddeyi, bir sokağı, bir yapıyı, göstermek gerekebilir. Bu nedenle yapılacak açıklama kısa, kolay ve açık olmalıdır. Ayrımları Gösterme Açıklamada, ayrımları göstermek, iki varlık, iki durum ya da iki olgu arasındaki benzeyen ve benzemeyen yanları bulup ortaya çıkarmak demektir. Bunun için karşılaştırma yapılır. Ele alınan konuların ve olayların ortak olan ve olmayan özellikleri saptanır ve farklar bulunur. Bunlar, önem derecelerine göre sıralanıp gösterilir. Aşağıdaki parçayı bu açıdan bakalım: “Divan şiiriyle Halk şiiri arasında dil, düşünce, biçim bakımından büyük ayrılıklar vardır. Divan şiiri, aydınlara özgü diyebileceğimiz yapay bir dille, Osmanlıca ile oluşturulmuş, kadın, aşk, şarap gibi klişeleşmiş konuları işlemiş; aruz ölçüsü kullanılmış ve gazel, mesnevi, kaside vb. koşuk biçimleri ile yazılmıştır. Bu yönleriyle divan şiiri, doğu kültürünün etkisinde soyut, halktan kopuk ve taklitçi bir şiir niteliği taşımaktadır. Oysa halk şiiri, halkın sorunlarını katışıksız bir Türkçe ile ve ‘hece ölçüsü’ ile dile getirmiştir. Koşma, mani, destan vb. koşuk biçimleri ile oluşturulan ve saz eşliğinde söylenen halk şiirine bu özellikleri yaşarlık kazandırmıştır. Divan şiiri toplumsal yaşamdan elini ayağını çektiği; edebiyat tarihinin malı olduğu halde; halk şiirinin bugün de yaşamasını başka türlü nasıl açıklayabiliriz ki?” Yazıda, Divan şiiri ile Halk şiiri karşılaştırılıyor, ayrı yanları saptanıyor. Bu karşılaştırmayı şöyle ayrıntılayabiliriz: Divan şiiri: Osmanlıca ile yazılır. Klişeleşmiş konuları işler. Aruz ölçüsüyle yazılır. Gazel, mesnevi vb. koşuk biçimleri ile oluşturulur. Doğu kültürünün etkisini taşır. Soyut, halktan kopuk ve taklitçidir. Yaşarlığı bitmiş, edebiyat tarihinin malı olmuştur. Herhangi bir çalgı eşliğinde söylenmez. Sayfa 66 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Halk Şiiri: Katışıksız bir Türkçe ile söylenir. Halkın sorunlarını işler. Ulusal hece ölçüsüne bağlıdır. Koşma, mani, destan vb. koşuk biçimleri ile oluşturulur. Anadolu Türk kültürünü yansıtır. Somut, halkla iç içe ve özgündür. Bugün de yaşarlığını sürdürmektedir. Saz eşliğinde söylenir. Neden ve Kanıt Gösterme Çoğu kez açıklamalarımızı, neden ve kanıtlar göstererek yaparız. Bir durum, bir olay ya da bir varlıkla ilgili olarak sorulan “niçin?”sorusunu cevaplayabilmek için neden ve tanık göstermek gerekir. Örneğin “Türkler, niçin ana yurtlarından göç ettiler?” sorusu, bir ders kitabında şöyle açıklanmaktadır: “Bugün, yer yer tuzlu göller, kum çölleri ve stepleri yer aldığı Orta Asya’da, tarih öncesinde büyük bir iç deniz vardı. Bu iç denizi, kaynakları buzullar olan ırmaklar ve karlarla örtülü dağların suları beslerdi. İklim, ılımandı. Ovaları, vadileri ve gür ormanları ile insanların yaşamasına elverişli bir ülkeydi. Ama sonraları Orta Asya’nın iklimi değişti. Şiddetli bir kuraklık her yanı kasıp kavurmaya başladı. Kuzeyden esen rüzgârların getirdiği kumlar, bunları doldurdu. İç deniz yer yer bataklık ve çöl haline geldi. Artık Orta Asya, yaşamaya elverişli bir yer değildi. İklimin değişmesi, Orta Asya’da yaşayan toplulukların göçe zorladı.” Görüldüğü gibi, yazıda, Orta Asya’nın tarih öncesi zamanlardaki iklim ve yaşama durumu belirtildikten sonra, ‘Türkler, niçin ana yurtlarından göç ettiler?’ sorusu, neden ve kanıt gösterilerek açıklanmaktadır. Şiddetli bir kuraklığın her yanı kasıp kavurması, Kuzeyden esen rüzgârların getirdiği kumların Orta Asya’yı doldurması, İç denizin bataklık ve çöl haline gelmesi. Olguları Açıklama Olgu, yapılan ya da olan iş demektir. İnsanlar, bir işin nasıl yapıldığını, bir olayın nasıl oluştuğunu da açıklamak zorunluluğu duyarlar. Belli bir olgu açıklanırken, oluş sırasına uygun bir yol izlenmelidir. Deneyler bir pastanın ya da yemeğin yapılması, bir oyunun oynanması için yapılan açıklamalar, birer olgusal açıklamadır. Sözgelimi mayonez yapmanın açıklanması, bir olgusal açıklamadır. Sayfa 67 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Ölçüleri: 2 bardak zeytinyağı 2 tane günlük yumurta sarısı 1 kahve kaşığı toz hardal 1 limon ve tuz Hazırlanması: Orta büyüklükte porselen bir kâseye 2 yumurta sarısını koyup 1 kahve kaşığı hardal ve tuz atınız. Küçük bir telle birkaç kez karıştırıp yarım kaşık kaynar su koyunuz. Sonra mayonez tutuncaya kadar zeytinyağını az ve aralıklı olarak ekleyiniz. Mayonez tuttukça daha çok yağ ekleyiniz. Yağın tümünü yedirdikten sonra sulanmaması için 1 limonun suyunu ilave ediniz. Betimleyici Anlatım Betimleme, varlıkları en belirgin özellikleriyle tanıtma, göz önünde canlandırma işidir. Başka bir deyişle varlıkların sözcüklerle resmini çizmektir diyebiliriz. İletişimde olduğumuz varlıklar, üzerimizde çeşitli etkiler bırakır. Bu etkileri başkalarıyla paylaşmak, onlara anlatmak isteriz. Sözgelimi, yeni tanıştığımız bir arkadaşımızı, beğendiğimiz bir öğretmenimizi, gördüğümüz son model bir arabayı, yeni aldığımız cep telefonumuzu, çevremizdekilere tanıtmak ve onlarda da bu varlıklarla ilgili izlenimler oluşmasını isteriz. İşte bunu yaparken betimlemeden yararlanırız. Betimleme, bir konuşmadaki ya da yazıdaki olayların yerini, kişilerin durumunu ve olay içinde yer alan eşyaların tanıtımını yapmak, anlatımı monotonluktan kurtarıp canlı tutmak ve etkili kılmak için başvurulması gereken bir anlatım biçimidir. Başarılı betimleme yapabilmek için varlıkları dikkatli bir şekilde gözlemlemek gerekir. Duyu organlarımız aracılığıyla varlıkları incelemek; onların, benzerlerinden ayrılan yanlarını seçmek, betimlemenin ilk koşuludur. Betimleme Sırasında Uyulması Gereken Kurallar Betimleyeceğimiz varlığı iyice gözlemleyip kendine özgü ayrıntılarını, niteliklerini saptamalı, benzerlerinden ayrı olan yanlarını belirlemeliyiz. Varlıkla ilgili ayrıntılar, nitelikler gerçek olmalıdır. Çünkü gerçeklik taşımayan, abartılmış, süslenmiş ayrıntılar, doğal ve inandırıcı olmaz. Sıraladığımız ayrıntıları ya genelden özele ya da özelden genele doğru sıralamalıyız. Betimlenecek varlığın belirgin ayrıntılarını, özelliklerini seçmeye çalışmalıyız. Çünkü her şeyi söylemek ya da yazmak, ayrıntılar içinde boğulmamıza neden olabilir. Bu da başarısızlığa neden olmaktadır. Betimleyeceğimiz varlığın göz önünde canlanmasını, görünürlük kazanmasını sağlamak için, ölçülü olarak, betimleme sözcükleri ve sıfatlarlardan yaralanmalıyız. Sayfa 68 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Betimlemeye yeri geldikçe başvurmalıyız: Konuşmada olsun, yazmada olsun, olayla ilgili varlıkları tanıtmak için betimlemeyi kullanırız Betim Türleri İnsan Betimi İnsanın, dış ve iç özelliklerini tanıtan betim türüdür. Hayvan Betimi Kimi hayvanların olayla ilgili yanlarını, niteliklerini anlatan betim türüdür. .Eşya Betimi Olayla ilgili eşyaları canlandıran, göz önüne seren betim türüdür. Görünüm (Manzara) Betimi Olayla ilgili bir doğa parçasını ya da bir kenti, köyü, mahalleyi ve sokağı tanıtan, göz önüne seren betim türüdür. Devinimli Varlıkların Betimi Romanlarda, öykülerde ve öteki olaylı yazılarda, canlı cansız varlıkların (insan, hayvan, bitki, ev, taşıt, eşya..) devinim durumundaki (hareket halindeki ) niteliklerini canlandıran betim türüdür. BETİMLEME ÖRNEKLERİ TOROS ETEKLERİ Toros dağlarının etekleri ta Akdeniz’den başlar. Kıyıları döven ak köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir. Akdeniz’in üstünde daima top top ak bulutlar salınır. Kıyılar dümdüz, cilalanmış gibi düz killi topraklardır. Killi topraklar et gibidir. Bu kıyılar saatlerce içe kadar deniz kokar. Tuz kokar. Tuz keskindir. Düz, killi, sürülmüş topraklardan sonra Çukurova’nın bükleri başlar. Örülmüşçesine sık çalılar, kamışlar, böğürtlenler, yaban asmaları, sazlarla kaplı, koyu yeşil, ucu bucağı belirsiz alanlardır bunlar. Karanlık bir ormandan daha yabani, daha karanlık! Biraz daha içeri, bir taraftan Anavarza’ya, bir taraftan Osmaniye’yi geçip İslahiye’ye gidilecek olursa geniş bataklıklara varılır. Bataklıklar yaz aylarında fıkır fıkır kaynar, kirli, pistir. Kokudan yanına yaklaşılmaz. Çürümüş saz, çürümüş ot, ağaç, kamış, çürümüş toprak kokar. Kışınsa çarşaf gibi açılır. Bataklıklar geçildikten sonra, tekrar sürülmüş tarlalara Sayfa 69 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri gelinir. Toprak yağlı, ışıl ışıldır. Bire kırk, bire elli vermeğe hazırlanmıştır. Sıcacık, yumuşacıktır. (Yaşar Kemal, İnce Memed Öyküleyici Anlatım Öyküleme: yaşanan, görülen, duyulan ya da tasarlanan olayların anlatılması demektir. Olaylı yazı türlerinde temel anlatım biçimi öykülemedir. Özellikle, okuyucuyu belli bir olay içinde yaşatarak, ona bir düşünceyi, bir görüşü, bir gerçeği iletmeyi amaçlayan öykü ve romanın oluşabilmesi için öykülemeye başvurmak bir zorunluluktur. Kuşkusuz öyküleme, salt öykü ve romanda kullanılmaz. Anı, yaşam öyküsü, gezi, tarih, fıkra ve masal gibi yazın türleri de öykülemeden yararlanmayı gerektirir. Öykülemenin Öğeleri Olay: Kişi ya da eşya ile ilgili olarak, belli bir yerde ve belli bir zamanda ortaya çıkan durumlara, oluşlara olay denir. Örneğin; trafik kazası, savaş ve barış, hastalık ve iyileşme vb. birer olaydır. Her olayın bir oluşma nedeni, oluşma süresi ve sonucu vardır. Klasik öykülemede bunlara; serim, düğüm, çözüm denir. Serim: Anlatılacak olayın ortaya konduğu bölümdür. Yazar, okuyucuya neyi anlatacağını bu bölümde sezdirir. Kişilerin tanıtılması ve olay zamanının belirtilmesi yapılır. Diğer bölümler bu bölüm üzerine kurulur. Düğüm: Olay açılır ve geliştirilir. Okuyucunun merakı arttırılır. Okuyucu, sonucun ne olacağı üzerinde düşünmeye itilir. Öykünün en geniş bölümüdür. Çözüm: Merakın ve gerilimin ortadan kalktığı, olayın sona erdiği bölümdür. Kısa olur. Kişiler: Olayda kişiler, gerçek ya da kurgulanmış olabilir. Kurgulananlar gerçeğe uygun olmalıdır. Ayrıca, kişiler, okuyucunun zihninde canlanacak şekilde anlatılmalıdır. Olay anlatılırken kişiler karşılıklı konuşturulmalıdır. Yer ve zaman: Öyküleme sırasında, olayın başlangıcı, ortası, sonucu yani evreleri anlatılırken nerede, ne zaman oluştuğu da belirtilmelidir. Bu belirtme olayın akışını engellememelidir. Öykülemede Anlatıcı Yazar, bir olayı üç yöntemden birisiyle anlatabilir. Olayı, kendi başından geçmiş gibi anlatabilir. Olayı, başkasından duymuş gibi anlatabilir. Olayı, üçüncü kişinin başından geçmiş gibi anlatabilir. Sayfa 70 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Öyküleme Sırasında Uyulması Gerekenler Anlatacağımız olayı, bütün ayrıntılarıyla belleğimizde canlandırmalıyız. Anlatacağımız olay, dinleyicilerde ve okuyucularda, yaşanabilir izlenimi bırakmalıdır. Anlatacağımız olay ile karşımızdakilere belli bir düşünceyi aktarmayı amaçlamalıyız. Olayı, gelişme sürecini göz önüne alarak anlatmalıyız. Olayı yaratan kişileri, önem derecelerine göre, kalın çizgilerle tanıtmalıyız. Örnek: Babam gittikten bir süre sonra bir kez izinli gelmişti köye. Çok durmadı ama. Hiç yanından ayrılmamıştım; gezmeğe götürmüştü beni o günler. Babam ikinci gidişinde; aradan geçen yıllarda para yerine, sarı gâvurla birlikte çektirdiği resim gelince ağladık. Annem sinirle karışık ağladı hep. Köyden gidenlerle haber yolladık, mektup yazdık babama. Mektuplara “ bana yazmayın artık sizleri unuttum” diye yanıtlar verdi. Daha da ağladık o günler. Sonra bir gün adresini de değiştirdi. O gün bu gündür bir haber gelmedi ondan. Annem, babamdan gelen kötü haberli mektuplar yüzünden, babaannemle sık sık tartışır daha sonra da öfkesini Arife’ye dayak atarak çıkarırdı. Annem “ Ana, elin gâvuruyla aldattı beni oğlun, ne yapayım sen söyle” diye babaanneme yakınıp durunca; babaannem“ Hayırsız oğlum, hayırsız oğlum” diye babamı kötüler, ellerini yumruk yapıp dizlerine vururdu. Kimi günler çok öksürürdü babaannem, öksürmeler sonunda, yeleğinin cebindeki renkli mendiline tükürür; sesli sesli inlerdi. Günler geçti aradan, annem, babaanneme “ Bu hayat çekilmez artık” dedi bir gün. Bir sabah annem bıraktı gitti bizi. Annemi de yitirdik. Babamın acısına anneminki de katıldı. Tartışma Belli bir konuda birbirine karşıt olan düşünceleri, karşıt görüşlerle karşılıklı savunmaya ‘’tartışma’’ denir. Birden çok kişi arasında yapılan tartışmalarda, konuşmacılar düşüncesini açıkça ortaya koyarlar, görüşlerini önerirler, bunu kanıtlarlar, kanıtlarken de tanık gösterirler; böylece inandırmaya çalışırlar. Bu nedenle, tartışmaların yapılabilmesi ve amacına ulaşabilmesi için özgür bir ortamda bulunmak da zorunludur. Çünkü insanlar, özgürce tartışmadıkça, herhangi bir soruyu doğru olarak cevaplayamazlar. Böylece, tartışmalar, gerçekten demokratik bir ortamda yapılabilirse, çeşitli toplumsal sorunların çözümlenmesine yardımcı olabilir. Tartışma Konuları Tartışmaların konusu sınırsızdır. İnsanla, yaşamla, toplumla ilgili her konuyu tartışmak mümkündür. Örneğin, kitaplar, filmler, romanlar, güncel olaylar, ekonomi, hukuk, eğitim, vb. konular. Tartışma konuları seçilirken kendimizi ve çevremizi ilgilendiren konuları seçmeye Sayfa 71 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri özen göstermeliyiz. Çünkü bu tür konularda yoğun bilgilerimiz olduğu gibi, ilginç gözlemlerimiz ve deneylerimiz de vardır. Kişi, bütün ayrıntılarıyla bildiği, yaşantısından ya da çevresinden kaynaklanan bir konuyu, daha kolay ve daha rahat tartışabilir. Tartışmayı belli bir plan dâhilinde yaparsak başarılı olur ve konumuz dışına çıkmamış oluruz. Tartışmada Uyulması Gerekenler Herkesin işitebileceği bir sesle konuşmalıdır. Sert ve kırıcı olmamalı; kişilikle oynamamalı; yıkıcı eleştirilerde bulunmamalıdır. Hoşgörülü ve içten davranmalı; alçakgönüllü ve soğukkanlı olmalıdır. Söylenenleri dikkatle dinlemeli, başka şeylerle uğraşmamalıdır. Herkesin bildiği düşünce ve görüşleri yinelemekten sakınmalı; özgün düşüncelerden canlı örneklerden ve rakamlardan yararlanarak konuya açıklık kazandırmalıdır Konuşurken, konu dışına çıkmamalıdır. Eleştirileri dikkatle dinlemeli; gerekirse söz alıp karşı eleştiride bulunmalıdır. Konuşmanın açık, duru, yalın ve etkili olmasına özen göstermelidir. Tartışmada Başkanın Görevleri Düzenli tartışmalar (panel, sempozyum, forum..)yapılırken tartışmayı yönetecek, yönlendirecek ve sonuca ulaşmasını sağlayacak bir başkanın bulunması gerekir. Başkanın, başlıca görevleri şunlardır: Tartışma konusunu açıklamak ve tartışmayı başlatmak Tartışmacılara eşit konuşma olanağı vermek. Tartışmacıların konu dışına çıkmalarını önlemek Tartışmacıların gelişigüzel konuşmalarına, birbirlerinin sözlerini kesmelerine, sert ve kırıcı davranmalarına engel olmak. Tartışmanın gelişmesini sağlamak ve sonucu anlaşılır biçimde belirtmektir. Düşünce Yazıları Deneme Seçilen bir konu üzerindeki görüşleri, düşünceleri, kesin kurallara, yargılara bağlamadan çekici bir dille anlatan yazılara “deneme” denir. İlgi çeken bir yazı türüdür. Başarılı denemeler severek okunur ve kişiye okuma zevki, düşünme yeteneği, kendisiyle tartışma etkinliği kazandırır. Biçim yönünden denemeler tek bir yazı olabilir. Ya da birçok konuyu işleyen yazıların bir araya toplandığı bir kitap şeklinde de yazılabilir. Makaleye benzer. Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur. Anlatım yönünden söyleşiye benzer. Çünkü içtenlikle yazılır. Söyleşiden ayrıldığı yan, deneme yazarının kendisiyle söyleşmesidir. Deneme yazarı düzyazı dilini ustalıkla kullanır. Deneme de amaç; okuyucuları doğa, yaşam, toplum, Sayfa 72 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri erdemlilik ve ahlak sorunları üzerinde düşündürmek, doğruyu bulmalarına yardım etmektir. Deneme yazmak isteyen kişinin çok okuması, çeşitli düşünürleri incelemesi gerekir. Çünkü deneme geniş bir kültürü gerektirir. Deneme türünün büyük ustası Montaigne’dir. Denemenin Özellikleri Denemeye özgü bir konu yoktur. Her konuda yazılabilir. Deneme okuyanlara hoşça vakit geçirttiği gibi, gerçekleri de öğretir. Denemede söylenenler, söyleşi ve konuşma havasında verilir. Denemede söylenenleri kanıtlama ve belgelere dayandırma zorunluluğu yoktur. Deneme yazarı bir dil ustasıdır. Söylediklerini dilin inceliklerinden yararlanarak içtenlikle söyler. Deneme özneldir. Denemeci kendisiyle tartışır gibi konuşur. Orta uzunlukta, konuları kesin kurallara ve yargılara bağlamadan içten bir dille iddiasız ve özgürce anlatan yazılardır. Örnek NASIL YAZMALI Yazarken kitapları bir yana bırakır, aklımdan çıkarırım; kendi gidişimi aksatırlar diye. Gerçekten de iyi yazarlar üstüme fena abanır, yüreksiz ederler beni. Hani bir ressam varmış, kötü horoz resimleri yapar ve uşaklarına, dükkâna hiç canlı horoz sokmamalarını sıkı sıkı tembih edermiş, ben de öyle… Hatta çalgıcı Antigenides’in bulduğu çare benim daha işime gelirdi. Bir şey çalacağı zaman, kendinden önce ve sonra halka doyasıya kötü şarkılar dinletirmiş. Böyle derim de Plutarkhos’tan kolay kolay ayrılmam. O kadar dünyayı içine almış ki bu adam, ne yapsanız, hangi olmayacak konuyu ele alsanız bir taraftan gelir işinize karışır ve size türlü zenginlikler, güzelliklerle dolu cömert bir el uzatır. Kendini her gelene bu kadar kolayca yağma ettirmesi bayağı gücüme gidiyor. Şöyle biraz tuttunuz mu, kolu kanadı elinizde kalıyor. (DENEMELERMONTAİGNE) Fıkra Gazetelerin belirli sütunlarında güncel olayları ve sorunları belli bir görüş açısından değerlendirilip yorumlayan kısa yazılardır. Fıkralarda, hayatın her yönü, düzenin aksayan tarafları, bazen acı bir üslupla, bazen de yol göstererek anlatılır. Herhangi bir konu üzerinde fıkra yazan yazar, tarafsız ve objektif görüşlere sahip olmalıdır. Ancak günümüzde gazetelerde köşe sahibi olan fıkra yazarlarının bazıları bir siyasi görüşün temsilcisi oldukları için, çoğu kez hissi hareket ederler. Bir gazetenin tirajının artmasında ya da azalmasında fıkra yazarlarının etkisi fazladır. Makale Kalıcı konular üzerine yazılan, ağırbaşlı, doğruluğuna inandırıcı, kanıtlayıcı, çoğu bilimsel yazılara ‘’makale’’ denir. Giriş bölümünde sorun, konu tanıtılır. Gelişme bölümünde konuyu, Sayfa 73 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri soruyu aydınlatan, doğrulayan örnekler verilir, düşünceler açıklanır. Sonuç bölümünde, konu üzerinde varılan sonuç yazılır. Anlatım yönünden makaleler en ağırbaşlı düşünce yazılarıdır. Söyleşilerde yer alan günlük konuşma sözcükleri senli benli anlatım makalede bulunmaz. Makalede bilim dilinin sözcükleri yer alır. Anlatım kesin anlam taşır, açıktır, anlaşılır bir niteliktedir. Şiir, sanat, insan hakları, iktisat, hukuk, ahlak, tarım… vb. kısacası her konuda makale yazılabilir. Gazete yazılarından biri de makaledir. Dergilerde ve inceleme eserlerinde de makalelere rastlanır. Bir konuyu derinleştirmek, incelemek, eleştirmek, tahlil etmek gibi amaçlarla yazılan makaleler uzmanlık gerektirir. Gazete makaleleri, fıkralar gibi, daha çok memleketi ilgilendiren günlük olaylar üstünde durur. Bir gazetenin görüş açısını temsil eden yazılara başmakale denir. Bu makalelerde, açık fikir, okunaklılık, tarafsızlık ve dürüstlük, aranacak değerlerdir. Türk edebiyatında makale ilk kez ilk gazeteler olan Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkâr gazetelerinde yayınlanmıştır. Şinasi, batılı anlamda makaleler yazan ilk fikir adamımızdır. İnternetteki arama motorlarını kullanarak makale örneklerini bularak inceleyiniz. Eleştiri Bir düşünceyi, bir kişiyi( kişinin görüşlerini, davranışlarını, bir konuşmasını) bir sanat eserini inceleyip olumlu olumsuz yanlarını belirtmek için yapılan anlatıma “eleştiri” diyoruz. Eleştiride amaç; iyi olanın değerini ortaya koymak, iyi olmayana ve kötüye fırsat vermemektir. Eleştiri yaparken neye iyi neye kötü demeliyiz? Ya da nasıl iyi, nasıl kötü diyeceğiz? Bu sorun tartışmalara yol açmıştır. Böylece üç ayrı görüş ortaya çıkmıştır: Nesnelci görüş: Eleştirilerimizi kendi duygusallığımıza kapılmadan bilimsel eleştiri kuralları çerçevesinde yapmalıyız. Öznelci görüş: Eleştiriyi yaparken kişisel beğenilerimizi, duygularımızı dile getirmeliyiz. Çözümcü görüş: Gerek nesnelci görüş, gerekse öznelci görüş tek başına doğru ve haklı olamaz. İkisinin de haklı olduğu yanlar gibi, yanıldıkları yanlar da vardır. Çünkü öznel, beğeni yargılarımız olabileceği gibi, nesnel ölçütlere dayanan yargılarımız da vardır. Eleştirilecek Eserde Bulunması Gerekenler Eserin gerçekliği yansıtmadaki başarısı Eserin, okurlar ve toplum üzerinde bıraktığı etki Eserin, olayı anlatmasındaki başarısı Eserdeki özgünlüğün, içtenliğin ve hayal gücünün başarıya katkısı Eserdeki yansıtılan duygu ile sanatçı arasındaki bağlantı Genel olarak eserin başarı duru Sayfa 74 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Eleştirmenin Özellikleri Geniş bir kültüre sahip olması gerekir. Eleştiri de kullanacağı kavramları ve terimleri bilmesi gerekir. Dil bilgisi ve yazım kurallarını iyi bilmesi gerekir. Eleştireceği eseri iyi tanımalı, eserle ilgili olarak, gerek yazılı kaynaklardan, gerekse bilen kişilerden doğru, sağlam bilgiler toplamalıdır. Topladığı doğru bilgiler ve birikimlerinin ışığında eseri inceleyerek, doğru bir yargıya varmalıdır. ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI Gezi Yazıları Bir yazarın gezdiği, gördüğü ve incelediği yerlerden edindiği bilgi, görgü ve izlenimleri yansıtan yazıya “gezi yazısı” denir. Gezi yazılarında yalnız gezilip görülen yerlerin doğal özelliklerinin belirtilmesiyle yetinilmez. O yerlerdeki insanların gelenek, görenek ve zevkleri de tanıtılmaya çalışılır. Doğru bilgi ve gözlemlere dayalı gezi yazıları tarih, coğrafya, toplumbilim gibi bilim dalları için de yararlı bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu tür yazılar ayrıca okurların genel kültürlerini geliştirmede önemli bir rol oynar. İnsanlar, kendi yakın çevreleri dışında olup bitenleri öğrenmek isterler. Kitaplarda okudukları, haritada gördükleri kıta, ülke veya kentlerde yaşayan insanların gelenek ve göreneklerini merak ederler. Görmeyi hayal ettikleri yerleri, usta yazarların aracılığıyla tanımaktan,”gezer gibi olmaktan” zevk duyarlar. Kendisi de gezi türünde eser vermiş olan Ahmet Haşim bu duyguyu şöyle dile getirir, “…Seyahatname okumanın tadını öteden beri bilirim. Bütün çocukluğum onları okumakla geçti. Kış geceleri dışarıda rüzgâr olurken, bir gaz lambasının ışığını göz bebeklerimde iki altın nokta gibi taşıyarak zengin bir ateş karşısında, rahat bir koltukta okuduğum o Afrika ve Amerika seyahatnamelerinin masum ve namuslu üslubundan aldığım tadı bana pek az edebiyat eseri verebilmiştir”(Bize Göre, Gurebahane-i Laklakan,Frankfurt Seyahatnamesi,s.70). Gezi yazıları gerçekten yaşanmış bir hayat kesiminin ürünüdür. Bu tür yazıların ağır basan yönü, anlatılanların dikkatli bir gözleme dayanmış olmasıdır. Yazar, şüphesiz, gördüklerini anlatırken anılarından söz edebilir, birtakım yazılı veya sözel kaynaklardan yararlanabilir, karşılaştırmalar ve çözümlemeler yapabilir. Ancak tüm bu çabaların keskin ve sağlam bir gözlem gücünden kaynaklanması şarttır. Biz buna ‘görmesini bilme yeteneği’ de diyebiliriz. Gezi yazarları, uzun bir süre, daha çok insanların hiç gezip görme imkânı bulamadıkları ülkeleri, bölge ve kentleri tanıtma amacı gütmüşlerdir. Kutuplar, Afrika’nın balta girmemiş ormanları ile Orta Asya, Güney Amerika gibi kıtalarda yaşayan insan topluluklarının ilginç yaşayış biçimlerini tanıtan gezi yazılarının yanında New York, Tokyo, Paris, Londra gibi büyük şehirleri anlatan yazılara da rastlanmaktadır. Sayfa 75 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Gezi Yazılarında Bulunması Gerekenler görülen şeylerin dış görünüşünden çok, öze inen ve insanların iç dünyalarını yansıtan hususları gözler önüne serebilmelidir. Görülen yerler ve insanları, edinilen izlenimleri yalın, sürükleyici ve renkli bir dille anlatabilmelidir. Gezi yazılarını, ele alınan konular ve anlatım bakımından “anı” ve “röportaj” türünden yazılara benzer bazı yönleri bulunur. Çünkü gezi, anı ve röportaj diye adlandırılan yazılar geniş ölçüde yazarın gözlem, izlenim ve yorumlarına dayanır. Bu nedenle bu türlerde yazılmış eserleri bir sınıflamaya tabi tutmak bazen güçtür. Bununla birlikte, her üç türün de birtakım ayırıcı özellikleri vardır. İyi bir okur bu özellikleri bilir veya belirlemede güçlük çekmez. Gezi Yazılarının Çeşitleri Gezi yazılarını, yolculuk yapılan yer bakımından ikiye ayırmak mümkündür: Yurtiçi Gezi Yazıları Bir yazarın herhangi bir amaçla kendi ülkesinde yaptığı bir yolculuk sırasında gezip gördüğü yerleri ve edindiği izlenimleri anlattığı yazılardır. Bu tür gezi yazılarına, Reşat Nuri Güntekin’in “Anadolu Notları”nı gösterebiliriz. Yurtdışı Gezi Yazıları Bir yazarın kendi ülkesi dışında yaptığı gezi ve incelemelerinin bir ürünüdür. Bu tür gezi yazısına da Falih Rıfkı Atay’ın “Deniz Aşırı” adlı eseri örnek olarak gösterebiliriz. Gezi yazılarını, gezi türünde eser veren kimselerin durumları bakımından da ikiye ayırabiliriz: Yazarların Kaleme Aldığı Gezi Yazıları Yazarlığı bir meslek olarak benimsemiş kimselerin eserlerinde gezilen görülen yerler, değinilen konular, insanlarla ilgili gözlemler yazı sanatının birçok özelliğini yansıtan renkli bir dille anlatılır. Yazar Olmayan Kişilerin Kaleme Aldığı Gezi Yazıları İkinci kategoriye giren yazılar, genellikle yazarlıkla ilgili olmayan, fakat yurt içinde veya dışında bazı yerleri görmek üzere geziye çıkanların veya geçici görevlerle yabancı bir ülkede oturanların kaleme aldıkları yazılardır. Bu gibi kimselerin eserlerinde anlatım kuru ve renksiz olabilir. Ancak bu tür eserlerde bazen çok ilginç gözlemlere, sağlam bilgilere ve mantıklı yorumlara rastlayabiliriz. Örneğin ünlü Türk denizcisi Piri Reis’in “Bahriye” adlı kitabı bu bakımdan ilginçtir. Bu kitap Akdeniz’i çevreleyen karalar, ormanlar, dağlar, kentler üzerinde verdiği bilgilerle hem bir deniz atlası, hem de bir gezi kitabı niteliği taşır. Gezi yazılarını amaç ve yazılış bakımından da üçe ayırmak mümkündür: Sayfa 76 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Günü Gününe Alınmış Notlara Dayalı Gezi Yazıları Kimi yazarlar, gezip gördükleri yerleri günü gününe veya aralıklı olarak tuttukları notlarla anlatırlar. Bu gibi gezi yazıları çoğu kez anı türünün de özelliklerini taşır. Bu çeşit gezi yazılarına Burhan Arpad’ın “Gezi Günlüğü” adlı eseri örnek olabilir. Mektup Biçiminde Yazılmış Gezi Yazıları Kimi yazarlar da gezi izlenimlerini belli aralıklarla arkadaşlarına yazdıkları mektuplarda anlatırlar. Bu gibi gezi yazılarında mektup türünün hemen hemen her özelliğini görebiliriz. Bu çeşit gezi yazılarına Celaleddin Ezine’nin “Amerika Mektupları” örnek olarak gösterebiliriz. Bir Ülkeyi Daha Nesnel ve Derinlemesine Tanıtmayı Amaçlayan Gezi Yazıları Üçüncü tür gezi yazıları, yazarın kişisel gözlemleri yanında daha başka bilgi ve belgelere dayalı tasvir ve yorumları içerir. Falih Rıfkı Atay’ın gezi kitapları genellikle bu biçimde yazılmış eserlerdir. Portre İnsanın, dış ve iç özelliklerini belirten betim türüdür. Kişinin boyu, yüzü, ten rengi, giyinişi gibi dış yapısına dair özelliklerini tanıtan yazılara fiziksel ya da tensel portre, duygu, düşünce, huy, beğeni ve alışkanlıkları gibi iç yapısını tanıtan yazılara da ruhsal ya da tinsel portre denir. Olaylı yazılarda (roman, öykü, oyun vb.) kişiler, portre aracılığıyla tanıtılır. Kişilerin tensel ve tinsel yanları ayrı ayrı tanıtılabileceği gibi, bir arada, iç içe de tanıtılabilir. Yaşamöyküsü- Biyografi Yurduna ulusuna, insanlığa yaptıklarıyla yararlı olan önemli kişilerin belirgin özelliklerini, üstün ve örnek alınabilecek yönlerini, çalışmalarını, başarılı olma nedenlerini inceleyen; bu alandaki bütün bilgileri derleyip anlatan yazılara denir. Burada amaç tanınmış, yararlı olmuş kişilerin çektikleri sıkıntıları, karşılaştıkları güçlükleri nasıl yendikleri, başarıya nasıl ulaştıkları anlatılarak; okuyuculara, kendi kendine yardım, başarıya sabırla ulaşabileceği, düzenli ve planlı çalışmanın başarı kazandırabileceği düşüncesi verilmek istenir. Yaşamöyküsü yazılacak kişiyle ilgili tüm bilgileri ayrıntılı bir şekilde toplayıp, notlar alarak, belli bir plan dâhilinde, okuyucuları sıkmadan anlatmak gerekir. Anlatım ilgi çekici, sürükleyici, cümleler duru ve yaşam olaylarının akışına uygun olmalıdır. Yaşamöyküleri, sanata, edebiyata, tarihe ışık tutarlar. Anma günlerinde, kutlama günlerinde, sanat gecelerinde bu tür yazılardan yararlanılır. Bunlar, belli bir dönemin olaylarını, toplumsal yapısını ve sanatını belgelerler. Yaşamöykülerinde ele alınan kişi her yönden incelenebileceği gibi sadece bazı yönleri veya belli döneme ait olan yaşamı da ele alınabilir. Sayfa 77 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Yaşam Öyküsünde Bulunması Gerekenler Yaşam öyküsü anlatılacak kişinin çocukluk yılları, nerede, ne zaman doğduğu ve lek ve toplumsal yaşamdaki önemi belirtilmelidir. Yaşamöyküsü Çeşitleri Otobiyografi: Kişinin kendi yaşamını kendisinin anlattığı biyografidir. Monografi: Bir konu üzerinde özel bir görüşle yapılan incelemedir. Tanıtım Yazıları Bir kurumla, bir işletmeyle, bir yerle, bir ürünle, bir kitapla, bir sinema filmi vb. konularla ilgili tanıtma amacıyla basında çıkan tanıtıcı haberlere tanıtım yazıları denir. Kurumun tanıtıcı haberlerinin gazetelerde yayımlanma şansı, kurumun toplumsal ve ekonomik sistem içindeki yeri ile halkla ilişkiler görevlilerinin gazetecilerle olan olumlu diyaloglarına bağlıdır. Bunun yanında gazetelere gönderilen haberin dikkat çekici olması ve uygun kitleye uygun haberin gitmesi gerekir. Gazetelerden en iyi şekilde yararlanmak için zamanlamaya dikkat edilmesi gerekir. Gazetelere duyurulacak olayın zamanı, gazetelerin basım zamanları da dikkate alınarak belirlenmelidir. Geç gelen bir haber, o gün çıkacak gazetelerde yer almayabilir. Bir sonraki gün ise haber önemini yitireceği daha doğrusu eskiyeceği için değerlendirilmeyebilir. Bu nedenle halkla ilişkiler görevlileri her gazetenin son haber saatini çok iyi bilmeli ve çalışmalarını buna göre planlamalıdır. RÖPORTAJ VE MÜLAKAT Röportaj Bir olayı, bir durumu, bir doğruyu ya da gerçeği, araştırma, inceleme, gezip görme yoluyla ya da soruşturma yöntemiyle yansıtan bir yazı türüdür. Fakat röportajda bir bilgiden başka, yazarın izlenimleri, düşünceleri, görüşleri yer alır. Bir başka tanıma göre ise, yazılı ve elektronik basında herhangi bir tanınmış kurumu ya da kişiyi çeşitli yönleriyle tanıtmak amacıyla yazılmış yazılara denir. Röportaj yapacak olan kişide üstün bir görüş, anlayış, gözlem yeteneği olmalıdır. Röportaj bir çeşit haberdir. Röportaj türü, gazeteciliğin gelişmesiyle doğmuştur, giderek okuyucuların ilgiyle izledikleri yazı türü haline gelmiştir. Her gazeteci, örneğin başyazı, fıkra, makale yazamayabilir ama her gazeteci mutlaka haber ve röportaj kaleme alabilmelidir. Röportaj, gazetecinin haberden sonra en çok yazdığı yazı türüdür. Sayfa 78 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Röportajın Özellikleri Röportaj gözleme dayanır. Röportajı diğer yazı türlerinden hatta zaman zaman haberden ayıran başlıca özelliği gözleme dayanmasıdır. Gözlemsiz röportaj olmaz. Her röportaj yazarı mutlaka bir amaç güder. Bir topluluğu, kurumu çeşitli yönleriyle tanıtmak önemli kişilerin herhangi bir konu üzerindeki görüş ve düşüncelerini öğrenip okuyucularına duyurmak ve fotoğrafla göstermek röportajın ana temelini oluşturur. Röportajla haber yazım tekniği birbirine karıştırılmamalıdır. Röportaj haberin daha geniş şekilde ele alınması ve genelde de fotoğraflarla zenginleştirilmesi ile meydana gelmektedir. Haberden ayrıldıkları noktalardan biri röportajı yapan kişinin bireysel fikirlerini de eklemesidir. İkincisi röportaj yazarının okuyucuda inanç uyandırmaya çalışmasıdır. Kişilerin olayları günü gününe öğrenmeleri haber dışında röportajla da sağlanmaktadır. Röportajı öğretici, bilgilendirici, gazete ve dergi yazıları arasında yerleştirenler olduğu gibi bunun dışında düşünenler de vardır. Bu görüşte olanlar röportajı bir roman, öykü, oyun gibi yaşatıcı yazılar arasında saymaktadırlar. Bu değişik adlandırmalar ve şekiller röportajın çok yönlü ve boyutlu bir yazı niteliğini taşımasından kaynaklanmaktadır. Röportaj, gerçekleri araştırma, inceleme, gezip görme yoluyla ya da soruşturma yöntemiyle yansıtmaktadır. Gerektikçe, fotoğrafın destekliğine ve tanıklığına başvurulur. Böylece okuru yaşamın içine sokar. İçerdiği doğru ve gerçeklerle, okuru yüz yüze getirir. Bir başka değişle öğrettiğini yaşatarak öğretir. Röportaj, aynı konuda, tek yazı olabildiği gibi dizi yazılar biçiminde de kaleme alınabilir. Röportaj aynı zamanda diğer bazı yazı türlerinin karışımı sayılır. Dokusunda hikâye, roman, bilimsel araştırma ve inceleme de vardır. Röportaj Yaparken Uyulması Gerekenler Röportaj yapılacak konuda ayrıntılı bir çalışma alanı saptanmalıdır Okuru röportaja bağlayacak olayların, kişilerin listesi, hayatları ve ilginç yönleri aktarılmalıdır. Röportajda konuya ilişkin önceki ve o andaki çelişkiler dâhil bütün ayrıntılar yansıtılmalıdır. Beşeri unsurların seçimine gerekli özen gösterilmelidir. Okura bilgi kazandıracak, onun genel kültürünü ya da güncel bilgisine katkıda bulunacak noktalar verilmelidir. Röportaja küçük bir selamlama ile başlamalı ve kimliğiniz hakkında doğru bilgi verilmelidir. Sayfa 79 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Önce genel sorular sorulmalı, özel sorular görüşmenin ortalarına bırakılmalı ve kaynağın cevaplamak istemediği sorular da ısrar edilmemelidir. Resmi değil ama saygılı bir dil ve üslup kullanmaya özen gösterilmelidir. Röportajın kontrolü yapanda olmalı, cevap alınamayan sorular başka bir ifadeyle tekrar sorulmalıdır. Röportajda adı geçen kişi kurumlara cevap hakkı doğacak durumlarda kaynağa, bu sözlerini bir daha doğrulatmak ve teyit için bir kez daha sormakta yarar vardır. Görüşme mutlu sonla bitirilmeli, görüşmenin nasıl haber yapılacağına ilişkin bilgi verilmemelidir. Mülakat Hedef kitlelerin merak ettiği ve ilgi duyduğu bir konu hakkında aydınlatıcı bilgi almayı amaçlayan ve belirlenen uzman kişiyle soru-yanıt şeklinde geçen görüşmenin, yine soru-yanıt şeklinde yazıya dökülmesidir. Haber değeri olan kişinin tutumu, durumu ve fikirleri sorulan sorulara verilen yanıtlarla aydınlığa çıkarılır. Bir gazetecinin soru sormak için bir kişiye resmi yaklaşımı ve haber için veri toplaması mülakatla olur. Haberciliğin temeli de genelde mülakata dayanmaktadır. Haberin üçte ikisi mülakattan oluşmaktadır. Mülakat yapmak isteyen gazeteci iki hazırlık evresinden geçecektir. Birincisi, görüşülmesi gereken kimseyle ilişki kurmak, ikincisi de bu kişiyi konuşmaya razı etmektir. Her konuda mülakat yapılabilir. Sınırlama hemen hemen yok gibidir. Mülakata İlişkin Dış Kaynaklı Görüşler Mülakat, XIX. yüzyılda Amerikan gazeteciliğinin önemli buluşlarından biridir. Amerikan basını mülakat için “Haber alma yönteminin temelidir.” Değerlendirmesini yapmaktadır. Alman yazarlarından Emil Ludwig’e göre “mülakat, gazetecilik sanatının en güzel çalışma alanı”dır. W. G. Bleyer, 1920 yılında yayınladığı Gazetecilik Kitabı’nda mülakatla ilgili şu yaklaşımda bulunmaktadır: “Mülakat, her şeyden önce, muhatap olan kişinin anlattıklarını atıf yolu ile okura aktarmak olduğundan, hayat ve hareket dolu bir gazetecilik sahasıdır. Soruların akıllıca seçilmesi verilen yanıtları ve bunların başarılı bir üslupla hikâye edilmesi, mülakat tekniğinin, diğer gazetecilik çalışmalarından daha çok okunması şansını kazandırmaktadır.” Bazı kaynaklar, mülakat yapan gazetecileri Diyojen’e benzetirler. Mülakatın Aşamaları ve Yapılması Gerekenler Mülakat öncesi hazırlık: Mülakat öncesi yapılması gerekli hazırlıkları içermektedir. Sayfa 80 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Önce mülakatın konusu ve kiminle yapılacağı saptanır ve konuyla ilgili arşivlerden bilgi toplanır. Mülakat yapacağı kişiyle bağlantıya geçip, kendini tanıtması, soracağı sorulara ait ön bilgi vermesi ve görüşme için randevu alması gerekir Soracağı soruları düzenlemeli, bir liste belirlemelidir. Mülakat veren, soruları net bir şekilde yanıtlamaktan kaçınırsa başka yönden yaklaşmak için elde fazla soru bulunmalıdır. Uygulama süreci: Mülakatın yapılması, yani uygulama sürecidir. Mülakat saatinde kararlaştırılan yerde olunmalıdır. Mülakat sırasında önemli olan karşı tarafı konuşturmaktır. Mülakatı verenin tedirgin edilmemesi gerekir. Nazik ve özenli olunmalı, karşısındaki dikkatle dinlenmelidir. Her söyleneni yazmak yerine önemli olanları yazmalı, gerekirse ses kayıt cihazı dışında herhangi bir araç yanında götürmemelidir. Toplanan bilgiler belli bir plan dahilinde yazılmalıdır. Mülakat Çeşitleri İçerik Bakımından Mülakat Çeşitleri Ünlü Kişilerin Tanıtımı Önemli Bir Konunun Tanıtımı Konu Özelliği Bakımından Çeşitleri Bilgi Edinme Amacına Dönük Bir İşe Dönük Yapı Bakımından Mülakat Çeşitleri Haber mülakat: Adından da anlaşılacağı üzere bu tür mülakatlar haber toplama yöntemlerinden birini oluşturmaktadır. Gazeteciyle haber verecek kaynak arasında bir konuşma süreci vardır. Gazetecinin elinde mülakatı verecek kişi hakkında ayrıntılı bilgi bulunmalı, ayrıca haber olabilecek unsurlara da yer verilmelidir Telefonla mülakat: Telefonla mülakat her gün çok sayıda gerçekleştirildiğinden gazetecilerin en çok alışık olduğu bir haber toplama yöntemidir Biyografik mülakat: Genelde dergiler tarafından başvurulan bir yöntemdir. Konu, dergilerde enine boyuna işlendiği için ağırlıklı ele alınmaktadır. Oysa gazetelerde, kişilere yüzeysel yaklaşılmaktadır. Bir kimsenin yaşam öyküsünü, macerasını, belirli konu Sayfa 81 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri hakkında görüşlerini almak için başvurulmaktadır. Amacı kamuoyunun dikkatini çeken sorular önceden en ufak ayrıntısına kadar hazırlanmakta, hatta öncelik ve sonralıkları belirlenmektedir. Genel anlamda mülakat verecek kişinin karşısına tam hazırlıklı olarak gidilmektedir. Rastgele mülakat: Çok yaygın, ancak zor bir mülakat şeklidir. Bu tür çalışmalarda gazetecinin mülakat yapacağı kişin güvenini kazanması, ikna etmesi gerekmektedir. Bu arada seçilen kişinin bütün soruları yanıtlamayacağı ve ayrıntılara girmeyeceği de hesaba katılmalıdır. Ancak sorulara verilecek yanıtların derinleşmesiyle bazı ipuçlarına ulaşma olasılığı da vardır. Sempozyum mülakatı (nabız yoklaması): Bu tür mülakat genellikle bilgi sahibi kişilerin görüşlerini almak için başvurulan bir yöntemdir. Buna halk dilinde “nabız yoklaması” denilmektedir. Elde edilen veriler genelde olayların devamlılığını gösterecek şekilde kaleme alınmaktadır. Sempozyum mülakatı yapanlar, çoğunlukla yetişmiş usta gazetecilerdir. Sempozyum mülakatın konularını, özellikle basın organlarının üzerine gittiği, parmak bastığı ve gündeme getirdiği önemli olaylar oluşturmaktadır. Tesadüfi mülakat: Bu çeşit mülakatlar tamamen tesadüfe bağlıdır. Çoğu zaman belli bir amaç gütmez. Haber kaynağıyla muhabir tesadüfen sokakta, yemek davetinde, parkta ya da örneğin bir kokteylde karşı karşıya gelmektedir. Şahsiyet mülakatı: Şahsiyet mülakatına önemli ve ünlü kişiler hakkında uzun yazılar yazmak için başvurulmaktadır. Genelde dergiler tarafından uygulanan bir mülakat yöntemidir. Gazetelerde muhabirlere yeteri kadar zaman ve yer verilmediğinden, mülakat çoğu kez yüzeysel anlamda kalmaktadır. Oysa dergilerde yayınlanan mülakatlar, zaman ve yer bakımından daha geniş kapsamlı ele alınmaktadır. Tahkikat mülakatı: Büyük kazalarda, doğal afetlerde, cinayetlerde yapılan mülakatlar genelde bu türe girmektedir. Tahkikat mülakat yönteminde, daha çok zarara uğrayanlarla yakınlarının görüşlerine yer verilmektedir. . Röportaj ve Mülakat Arasındaki Farklar Mülakatla röportaj yazıları genelde birbirine karıştırılmaktadır. Oysa ikisi arasında önemli faklar bulunmaktadır: Röportaj ile mülakat aynı şey değildir. Birbirlerinin içinde bulundukları gibi, farklılıkları da vardır. Batı basınında sadece içerik değil, sözlük bağlamında da ayrıdır. İngilizcede röportaj ‘’to report ‘’ fiilinin ifade ettiği ‘’ anlatmak, getirmek’’ biçiminde tercüme edilmekte, muhabire ‘’reporter’’ denilmesinin nedeni de buradan kaynaklanmaktadır. Oysa mülakat, İngi “entrevue” sözcüklerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Türkçede bunların tam karşılığı “mülakat”tır. Sayfa 82 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Mülakat, mülaki olmak yani varmak, kavuşmak, buluşmak anlamında yorumlanmaktadır. Mülakat yöntemi aslında bir kişi ile konuşma, konunun aydınlanması için sorulan sorular ve alınan yanıtlardır. Kişinin tutumunu ve fikirlerini öğrenmek amacıyla sorulan sorular ve alınan yanıtlarla aydınlığa çıkarmak, mülakatın özünü oluşturmaktadır. Röportaj daha geniş bir anlam taşımakta, içinde mülakat da yer almaktadır. Oysa mülakatın kapsamında röportaj bulunmamaktadır. Mülakatta mümkün olduğu kadar görüşme yapılan kişi ve konuşulanların dışına çıkılmamakta, özel görüş, duygu ve yorumlara yer verilmemektedir. Röportajda herhangi biriyle görüşme zorunluluğu da yoktur. Yani mülakat sadece soru ve cevaplardan oluşur. Yazar mülakata kendi görüşlerini katamaz. Röportaja ise kendi görüşlerini katabilir. Röportajda ele alınan konu ile ilgili olarak gerektiğinde birden fazla kişi ile görüşülmekte ayrıntılarına da yer verilmektedir. Hatta hiç görüşme yapmadan röportaj yazılabilmektedir Röportaj yazarı, okuyucunun ilgisini çekmek için süslü bir üslup kullanabildiği ve ayrıntılara girdiği halde, mülakat yazısı kısa yoldan açık bir anlatımla sadece konuşulanları ortaya koymaktadır. Mülakat uzman kişilerle yapılır. Röportaj ise her kesimden insanla yapılabilir. Mülakatta sadece mülakatı yapılan kişinin fotoğrafı vardır. Röportajda ise konu ile ilgili pek çok fotoğraf yazıya eklenebilir. Mülakatın okuyucu kitlesi sadece o konu ile ilgili az bir kesimdir. Röportaj ise geniş bir haber niteliği taşıdığı için toplumun bütün kesimini ilgilendirir. 6.SOSYAL HAYATTA İLETİŞİM İNSAN İLİŞKİLERİNİ DÜZENLEYEN TOPLUMSAL KURALLAR İnsanlar toplu olarak yaşarlar. Toplum halinde yaşayan insanların, toplum içinde uymaları gereken kurallara "Toplumsal düzen kuralları" denir. Toplum düzenini sağlayan kurallar, insanların toplum içerisinde uymaları gereken birtakım emir ya da yasakları kapsar. Emir, insanların uyması gereken kuralları; yasak ise insanların yapmaktan kaçınması gereken hâlleri gösterir. Emirlere; “Borcunu öde.”, “Herkese saygılı ol.”, “Yaşlılara iyi davran.” şeklindeki kurallar örnek verilebilir. Yasaklara ise “yalan söyleme, suç işleme, ahlaksızlık yapma” şeklindeki kurallar örnek verilebilir. Bireyler, yapmaları gerekenleri yapmamaları ve yapmamaları gerekenleri de yapmaları halinde yaptırım (müeyyide) denilen toplumsal tepkilerle karşılaşırlar. Toplum düzenini sağlayan kurallara uygun davranılmasında yaptırımın büyük bir rolü vardır. İnsanların; Sayfa 83 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri manevi yaptırımı olan din, ahlâk, görgü kurallarına uymaları tamamen vicdani sorumluluklarına bırakılmıştır. Toplum düzenini sağlayan kurallar; görgü kuralları, gelenek ve görenekler, din kuralları, ahlâk kuralları ve hukuk kurallarıdır. Bu kuralların hepsinin kendine özgü yaptırımları mevcuttur. İnsanların bu kurallara uymaları ise her birinin yaptırım gücüne göre farklılık gösterir. Görgü Kuralları Görgü; bir toplumda var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kurallarıdır Toplum içinde olumlu ilişkiler kurabilmek için bazı kurallar vardır, bunlardan biri de görgü kurallarıdır. Bu kurallar; kişilerin konuşma, giyinme, yeme-içme yöntemlerini; iş yerlerinde, bayramlarda, düğünlerde ve birbirleriyle karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiğini belirler. Görgü kurallarını çiğneyen kişi “kaba, tuhaf, bilgisiz ve görgüsüz” diye nitelendirilir. Bu nitelendirmelerin hoş olmaması nedeniyle insanlar görgü kurallarına uyma zorunluluğu hissederler. Görgü kuralları; içinde yaşanan toplumun hukuk, din ve ahlak kurallarından tamamen ayrı değildir. Öyle ki her toplumun hukuk ve ahlak kurallarıyla görgü kuralları arasında yakın bir ilişki vardır. Görgü kurallarına uyma; insanlar arasında yakınlaşma, anlayış, hoşgörü ve dayanışma duygusu yaratır. Bu duygular ise insanları, toplumsal bütünlük ve dayanışmaya götürür. Toplumda Dikkat Edilmesi Gereken Görgü Kuralları Belli bir toplumda yaşayan kişiler, karşılıklı ilişkileri kolaylaştırmak için zamanla görgü kurallarını oluşturmuşlardır. Bu kurallar, toplumdaki gelişmişlik düzeyinin de göstergesidir ve insanların kendilerine saygı duymaları ile ilişkilidir. Bu sayede insanlar, başkalarına ait olan mektubu okumaz, özel konuşmaları dinlemez, başkalarının odasına kapı çalmadan girmezler. Toplumumuzdaki bazı görgü kuralları: Anne, babaya, yaşlılara ve öğretmene saygı gösterilir; onlarla ters konuşulmaz. İki kişi konuşurken araya girilmez. Toplu taşıma araçlarında yaşlılara, hastalara, hamilelere yer verilir. Topluluk içinde kulaktan kulağa konuşulmaz. Evde, herkes gelmeden yemeğe başlanmaz. İnsandan, "bu" diye söz edilmez. Merdivenlerin sağından inilir, sağından çıkılır. İnsanlara karşı alçak gönüllü ve hoşgörülü davranılır. şkaları rahatsız edilmez. Hapşırırken ağız kapanır. Sayfa 84 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Giyinme Konusunda Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar Giyinmek, insanları aşırı sıcak ve aşırı soğuktan korur. Temiz ve özenli giyim, pek çok kişi tarafından takdir görür. Giyim sadece gereksinim değil zevk işidir. Giyimde dikkat edilmesi gereken kuralların bazılar şunlardır: Kadın ve erkek kendisine uygun kıyafetleri seçmelidir. Kıyafet seçerken kişinin yaşı, fiziki yapısı, cinsiyeti, mesleği gibi hususlar göz önünde bulundurulmalıdır. Giyilen elbise ile kullanılan aksesuarlar ve renk uyumu, dikkate alınmalıdır. Boyasız ayakkabı, ütüsüz ve sökük kıyafetler giyilmemelidir. İş yerlerinde; sade giyinmeye özen göstermek, aşırıya kaçmadan kendine yakışanı bulup giymek, kişisel bir tarz oluşturmak daha kişilikli bir giyim biçimidir. Resmî toplantılarda koyu renk elbiseleri tercih etmek, toplantının yerini, zamanını ve özelliğini dikkate almak gerekir. Karşılaşma, Selamlaşma, El Sıkışma Konularında Uyulması Gereken Kurallar İnsanların birbirine selam vermeleri, insan ilişkileri açısından son derece önemlidir. Birbirini tanıyan insanlar, karşılaştıklarında birbirlerini selamlarlar. İş yerine, okula, arkadaş toplantısına gelenler kendilerinden önce gelenlere selam verirler. Selamlaşmada günün saatine göre iyi dilekler belirtilir. Ayrıca kişilerin ilgilerini, sevgilerini, saygılarını göstermeleri açısından selamlaşma güzel bir başlangıçtır. Karşılaşma, selamlaşma ve el sıkışmada uyulması gereken kurallar şunlardır: Selamlama sırasında abartılmış konuşma ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Toplantı veya davetlerde önce evin hanımı, sonra diğer kişiler selamlanmalıdır. El sıkışmada, önce üst makamda bulunanların veya yaşlıların el uzatmaları gerekir. Gerek ilk tanışma ve gerekse selamlaşmada, bayan elini uzatmadıkça erkeğin elini uzatmaması gerekir. Selamlaşma; baş eğilerek, el kaldırılarak, şapka çıkarılarak yapıldığı gibi sözle de yapılır. “Günaydın”, “İyi akşamlar”, “İyi günler” vb. Selamlanan kişinin yanında bulunanların (selam vereni tanımasalar bile) selamlanan kişi ile birlikte selam almaları bir nezaket kuralıdır. Tanışma ve Tanıştırılmada Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar İnsan ilişkileri tanışma veya tanıştırma ile başlar. Tanışma ve tanıştırmanın sosyal hayatta önemli bir yeri vardır. Sayfa 85 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Kişi ve gruplar birbirlerine takdim edilerek tanıştırılırlar. Takdim sırasında erkek bayana, küçük büyüğe, ast üste, memur amire, tek kişi gruba takdim edilir. Tanıştırılan kişi, tanıştırıldığı kişinin el uzatmasını beklemelidir. Bir yabancı ile tanışmak gerekiyorsa ona önce kendimizi tanıtmalıyız. Sonra ne amaçla görüşmek istediğimizi ifade etmeliyiz. Hitap Etmede Uyulması Gereken Kurallar Sosyal ilişkilerde bireyler kişilere, bulundukları statüye göre hitap biçimlerini belirlerler. Eğer bireyler arkadaş veya yaşıtlarsa birbirlerine adlarıyla ve “sen” diye hitap edebilirler. Akrabalar ya da çok sık görüşülen büyüklerle senli benli ilişki kurulabilir. Bu ilişkilerde ise insanlar birbirlerinin yaşlarına, statülerine göre “anne, baba, abla, ağabey, teyze, amca” şeklinde seslenebilirler. Daha çok resmî kuruma dayalı olan ilişkilerde, okulda, iş yerinde, “siz” diye ve unvanlara göre de hitap etmek gerekir: “Öğretmenim, Müdür Bey, Savcı Bey” gibi. Hitap etme sırasında; konuşurken el ve kolun aşırı sallanması, bağırarak konuşulması, argo sözcüklere yer verilmesi doğru değildir. Telefon Konuşmalarında Uyulması Gereken Kurallar Telefon konuşması belli bir eğitimi ve beceriyi gerektirir. Telefonla konuşurken uyulması gereken kurallar şunlardır: Telefon eden karşıdaki kişiye kendini tanıtmalı, görüşeceği kişinin adını vermelidir. Yanlış numarayı çevirme hâlinde özür dilenmelidir. Ölçülü ve nazik bir dil kullanılarak uygun bir ses tonu ile konuşulmalıdır. Sekreter aracılığı ile yapılan telefon görüşmelerinde astın telefonu üst makamda olana bağlanmalıdır. Amirle, bayanla ve bir büyükle telefonda görüşmek gerektiğinde bunlar bekletilmemeli; konuşma sonunda telefonu önce onların kapatması beklenmelidir. Sabah 10.00’dan önce ve akşam saat 22.00’den sonra telefon etmemeye özen gösterilmelidir. Telefonlar gereksiz yere uzun süre meşgul edilmemelidir. Cep telefonları uygun olmayan yer ve zamanlarda (sinema, tiyatro, toplantı vb.) kapalı tutulmalıdır. Cep telefonu ya da yeni teknoloji ev telefonları ile arama yapılırken arayan kişinin numarasını gizlememesi karşı tarafa güven verilmesi bakımından gereklidir. Sayfa 86 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Görüşmenin bitiminden sonra ahizeyi sertçe kapatmanın karşı tarafa hakaret olduğu bilinmelidir. Gelenek ve Görenekler (Örf ve Âdetler) Toplumda, uzun zaman boyunca oluşmuş ve uyulması zorunlu sayılan ortak davranışlara “gelenek ve görenekler“ adı verilir. Töre kavramı, gelenek ve göreneklerin tamamını anlatmak için kullanılır. İnsan, başkalarıyla ilişkilerini ve davranışlarını toplumun geleneklerini dikkate alarak düzenlemek zorundadır. Aksi hâlde, topluma uyum sağlamada sorunlarla karşılaşılır. Örneğin, Türklerde anneye, babaya, büyüklere karşı saygılı olmak bir gelenektir. Dil, din ve aile gibi değerlere geleneksel olarak saygı gösterilir. Gelenek ve göreneklerin kökeninde toplumsal değerler yatmaktadır. Toplumsal değerler; bireylerin düşünce, tutum, davranış ve yapıtlarında ölçüt olarak ortaya çıkar. Zamanla bu değerler, bireysel ve toplumsal yaşamın düzenini sağlamak için normlara ve törelere dönüşür. Gelenek ve Göreneklere Uymanın Sağladığı Faydalar Bireyler, kendiliğinden örf ve âdetlere uyarlar. Bu alandaki sapmalar bazen toplum, bazen de birey tarafından engellenir. Başka bir deyişle kuralın yaptırımını bizzat birey uygulayabilir. Bu durum; doğal olarak bireyin kuralla bütünleşme, onu kendine mal etme düzeyine bağlıdır. Bazı örf ve âdetler, zorlayıcı yanlarıyla hukuk kurallarına dönüşür. Gelenek ve görenekler; nerede, nasıl davranılacağını belirler. O nedenle ilişkileri kolaylaştırır. Bazı gelenek ve görenekler birçok alanda yaşanan gelişmelerin etkisiyle değişime uğramaya başlamıştır. Kalıplaşmış gelenek göreneklerdeki olumsuz tutumlar da değişmiş ve yerini yeni anlayışlara bırakmıştır. Örneğin, ülkemizde kız çocuklarının okula gönderilmemesi ve erken yaşta evlendirilmesi geleneği neredeyse ortadan kalkmış, artık kız çocukları da erkek çocuklarıyla eşit eğitim imkânlarına sahip olmuşlardır. Sosyal Yönden Faydaları Toplumlardaki sosyal ilişkileri belirlemede ve kolaylaştırmada gelenek ve göreneklerin rolü oldukça büyüktür. Gelenek ve görenekler, aile içi ilişkileri de belirler. Ailenin nasıl kurulacağı ile ilgili kuralları koyar. Evde anne, baba ve çocuklardan beklenen davranışları belirler ve sınırlar. Örneğin yaşlılara, komşulara davranma biçimlerini; doğum, ölüm, düğün, bayram ve özel günlerle ilgili davranışları belirler, sosyal yaşamı kolaylaştırır. Toplum Barışı Açısından Faydaları Gelenek ve görenekler; yurtseverlik, kahramanlık, alçak gönüllük, kanaatkâr olma ve tutumluluk gibi değerleri içerir. Bu özellikler, insanların birbirleriyle iyi ilişkiler kurmalarını sağlar. Toplumda barışçıl ve yakın ilişkilerin yaygınlaşmasında önemli rol oynar. Sayfa 87 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Örnek olarak dostlarımızın özel günlerini anımsamayı (doğum günü, evlilik yıldönümü vb.), komşularımızla yardımlaşmayı verebiliriz. 1.3. Dinî Kurallar Din, insanın inanması gereken esasları; yapması gereken davranışları belirler. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre din; Tanrı’ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurumdur. Ülkemizde ilahi bir din olan İslam inancı yaygındır. Az sayıda vatandaşımız da diğer ilahi dinler olan Hristiyanlık ve Museviliğe inanmaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde semavi ve semavi olmayan dinlere inanan milyarlarca insan yaşamakta ve bu dinlerin koyduğu kurallara uymaktadır. Toplumsal ilişkileri düzenleyen din kuralları, genellikle bütün dinlerde benzerlik gösterir. Örneğin bütün dinlerde başkalarına kötülük etmek, yalan söylemek yasaklanmıştır. Dürüst olmak, yardımsever olmak ise emredilmiştir. Dinin hukuk üzerindeki etkisi, laik devlet anlayışının benimsenmesiyle azalmıştır. Bizde ise Osmanlı Devleti’nin teokratik bir devlet olması sebebiyle dinin hukuk üzerindeki etkisi uzun süre devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde laik devlete geçildikten sonra Şer-i Hukuk’un yerini “Medeni Hukuk” (1926) almıştır. 1924 Anayasası’nda devletin dininin İslam olduğu ifade edilirken bu kural 1928 yılında Anayasa'dan çıkartılmıştır. Din kurallarının koyduğu emir ve yasaklara aykırı davranışta bulunan kişiler, manevi yaptırımlarla karşılaşırlar. Bu ise günahkâr olma ve öbür dünyada Allah’ın öngörmüş olduğu manevi cezalar şeklinde ortaya çıkar. Örneğin, yoksullara yardım etmek, din kurallarının emirlerinden biridir. Ancak, yoksullara yardım etmeyen bir zengin için bu dinî kuralı yerine getirmediği için maddi bir yaptırım uygulanamaz. Din, bütün toplumlarda varlığını sürdürmektedir ve sürdürecektir. Din, insanın kendisiyle, Allah‘la ve diğer insanlarla ilişkilerini düzenler. Ahlak Kuralları Ahlak kuralları da toplumsal hayatta insanların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kuralların başında gelmektedir. Hepimizin bildiği gibi toplum tarafından bazı davranışlarmız "iyi", bazıları "kötü" olarak nitelendirilmektedir. İyi ve kötü ayrımı toplumda geçerli olan ahlak kurallarının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ahlak, bir toplumda iyilik ve kötülük hakkında oluşan değer yargılarına göre yapılması ve yapılmaması gereken davranışlar bütününe denir. Bireyin kendisine karşı olan davranışlarını subjektif (kişisel) ahlak kuralları düzenler. Örneğin; yalan söylememek, ihanet etmemek vb. kişisel ahlak kurallarındandır. Bireyin topluma ve diğer bireylere karşı olan davranışlarını ise objektif (nesnel) sosyal ahlak kuralları düzenler. Çocukları ve yaşlıları korumak; yoksul durumda olan bir kimsenin Sayfa 88 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri yardımına koşmak; başkalarının canına, malına, namusuna göz dikmemek nesnel ahlak kuralları içinde yer alır. Ahlak kurallarının emir ve yasaklarına aykırı davrananların karşılaşacağı yaptırım da din kurallarında olduğu gibi manevidir. Yani toplum, herhangi bir ahlak kuralını çiğnediğimizde bizi ayıplar, küçük görür. Ama bizi söz konusu bu kurala uymaya zorlayamaz. Ahlak kurallarının bazıları kalıcı olabilirken bazıları zaman içinde değişebilir ya da yeni yaşam biçimlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte yeni ahlak kuralları ortaya çıkabilir. Örneğin, modernleşme süreci ile birlikte özellikle kadınların ve gençlerin toplum içindeki konumlarını belirleyen ahlak kuralları ya değişmiş ya da tamamen unutulmuştur. Bazı kurallar ise hâlâ önemini korumaktadır. Örneğin gençlerin, anne babaları ve büyükleri ile yükses sesle konuşması hâlen hoş karşılanmayan bir durumdur. Dolayısıyla ahlak kurallarının yaptırımı, kişiden kişiye değişir. Kişi bu kurallara, değer verdiği ölçüde uyar. Bunun için ahlak kuralları da toplum düzenini sağlama konusunda yetersiz kalmıştır. Hukuk Kuralları Hukuk, kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve devlet gücüyle uyulması zorunlu hâle getirilmiş kurallardır. Kanunların esas işlevi, anlaşmazlıkları usulüne göre çözümlemektir. Hukuk kurallarının uygulanması, devlet gücü ile gerçekleşir. Hukuk kurallarına uyulmaması halinde yasaların öngördüğü ceza ile karşılaşılır (para cezası, hapis cezası gibi). Toplum yaşamını belirlemeleri açısından hukuk kurallarıyla din, ahlak ve görgü kuralları arasında sürekli bir ilişki hatta benzerlik vardır. hlak kurallarına göre ayıptır. İnsan hakları da genel hukuk kuralları kapsamı içerisinde yer alır. İnsan Hakları İnsan hakları, devlet karşısında her insanın sahip olması gereken özelliklerin tümüdür. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi: İlk yazılı metin 1789 Fransız Devrimi‘nin yarattığı İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’dir. Bu bildiri, evrensel nitelik taşıdığı için ondan sonra birçok ülke tarafından benimsenerek başka anayasalara da esas olmuştur. Daha sonra bu bildiri yetersiz kalmış ve Birleşmiş Milletler örgütünde ele alınarak bir İnsan Hakları Bildirisi hazırlanıp yayımlanmıştır (10 Aralık 1948). Türkiye’de, 1961 Anayasası’nda bu hakların tümüne yer verilmiştir. Anayasamızın 14-34’üncü maddelerinde Türklerin kişisel hakları ve özgürlükleri, 34-35’inci maddelerinde ise sosyal ve iktisadi hakları gösterilmiş ve haklar böylece anayasal güvence altına alınmıştır. Kişinin yasal, maddi, manevi ve kişilik hakları şunlardır: Sayfa 89 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal ve sosyal köken, mülkiyet gibi bir ayrım gözetmeksizin bütün hak ve özgürlüklerden yararlanabilir. Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Herkesin, her nerede olursa olsun hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır. Yasalar önünde herkes eşittir. Kimsenin özel yaşamına, ailesine, konutuna ya da haberleşmesine keyfî olarak karışılamaz; şerefine ve adına saldırılamaz. Herkesin; Bir devlet topraklarında serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır. Kadın ve erkek olarak istediği kişi ile evlenme ve aile kurma hakkı vardır. Mülkiyet hakkı vardır, kimse keyfî olarak mülkiyetten yoksun bırakılamaz. Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü vardır. Dernek kurma ve derneğe üye olma, sendika kurma ve sendikaya üye olma (silahsız ve saldırısız toplanma koşulu ile) hakkı vardır. Seçme ve seçilme hakkı vardır. Kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır. Çalışma, işini seçme, sosyal güvenlik, eşit iş için eşit ücret hakkı vardır. hakkı vardır. KİŞİSEL İLİŞKİLER İnsan Psikolojisi Psikoloji, insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Davranışlar, belirli çevresel koşullar içinde oluşan olaylar olduğuna göre psikoloji; çevre, organizma ve davranışlar arasındaki etkileşimi inceler. Etkileşimin ana ögelerinden biri çevredir. Organizmanın alıcı sinir uçlarına etki edebilen her türlü enerji değişikliğine “uyarıcı” denir. Kırmızı bir trafik ışığının görülmesi, çürük bir dişten gelen sızı vb. Başka bir tanımda ise organizmayı etkileyen, duyu organlarını harekete geçiren her türlü etkiye “uyarıcı“denir. İç ve dış uyarıcılar olmak üzere ikiye ayrılır. İç uyarıcılar; açlık, susuzluk, yorgunluk vb. içimizden gelir. Dış uyarıcılar ise bir renk, bir koku, bir ses vb. dış çevreden gelir. Sayfa 90 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Aynı uyarıcı karşısında farklı bireyler, farklı davranışlar göstermektedir. Eğer uyarıcılar karşısında farklı bireylerin davranışları hep aynı olsaydı, psikoloji bilimine gerek kalmazdı. Çünkü uyarıcı, bilindiği takdirde davranışın tahmini (ne olacağının bilinmesi) çok basit bir işlem olurdu. Özellikle konuşmak, düşünmek ve problem çözmek gibi davranışlar söz konusu olduğunda organizma ile ilgili etmenler, davranışların oluşumuna daha çok katkıda bulunmaktadır. İnsan Özellikleri İnsan; biyolojik, toplumsal, kültürel ve psikolojik özelliklere sahiptir. Bu özellikler, insanları diğer canlılardan ayırır. Beş Duyu Çevredeki her türlü uyarıcıyı duyu organları sayesinde fark edebiliyoruz. Eğer duyular olmasaydı bunları başaramaz, yaşamımızı sürdürmede zorluk çekerdik. Görme: Görme organımız gözümüzdür. İnsan gözü 380-760 milimikron dalga boyundaki ışıkları görür. Gözümüz kırmızı ve mor arası renkleri görür. Mor ötesi renkler de vardır. İnsan bu renkleri göremez. Örneğin, mor ötesi ışınlar Nasıl görüyoruz? : Cisimlerden gelen ışınlar göz merceğinden kırılarak ağ tabaka (retina) üzerine düşer. Retina üzerine düşen, cismin ters görüntüsüdür. Sinirler bu ters görüntüyü beyne götürür, orada görme işlemi düz olarak algılanır. Görmenin beyin mekanizması: Görme merkezi, beynin arka yumrusu üzerinde bulunur. Her iki gözün ağ tabakasının sağ yarısı, beynin sağ yarım küresinin görme merkezine; sol yarısı da sol yarım küresinin görme merkezine bağlıdır. Her iki görme merkezi çalışmadığında insan göremez. Görme merkezlerinden biri çalışmadığında ise her iki gözün ağ tabakalarının o yanda bulunan yarısı çalışmaz. Bu durumda göz, ancak görüş alanının yarısını görür. Renk algısı: Retinada koni ve çubuk (rod) olmak üzere iki çeşit hücre bulunur. Koniler renkli görmeyi sağlar. Konilerde; kırmızı, yeşil ve mavi renklerin her birine ayrı ayrı duyarlı üç çeşit pigment (renklere duyarlı hücre) vardır. Bu pigmentlerin değişik dalga boyundan ışık dalgalarıyla uyarılması sonucu farklı renkler ortaya çıkar. Örneğin, kırmızı ve yeşil konilerin yaklaşık eşit uyarılması ile yeşil renk ortaya çıkar. Konilerin bir başka özelliği, ayrıntılı görmeyi sağlamasıdır. Aydınlık-karanlık algısı: Retinadaki çubuk (rod) hücreleri karanlıkta, koniler ise gün ışığında görmede etkindir. Çünkü çubukçuklarda gece görmemizi sağlayacak daha çok pigment vardır. Sayfa 91 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Renk körlüğü: İki tür renk körlüğü (daltonizm) vardır: o Bütün renklere karşı renk körlüğü (Dünyayı siyah beyaz görürler.) o Kırmızı-yeşil renklere karşı körlük Tüm renklere karşı körlük nadir görülür. Daha çok kırmızı-yeşil körlüğü yaygındır. Renk körlüğü, kalıtım (genetik) yoluyla geçer. Erkeklerde kadınlardan sık görülür. İşitme: İşitme organımız kulaktır. Cisimlerin titreşimi ile oluşan basıncın hava moleküllerine çarpması sonucu ses oluşur. Ses dalgalar halinde yayılır. Kulağımız frekansı 20-20.000 arasında olan sesleri duyabilir. Ses, boşlukta değil hava içinde yayılır. Sesi; sıvılar, hava ve gazlardan; katı maddeler de sıvı ve gazlardan daha iyi iletir. Sesler uyumlu ve düzensiz sesler olmak üzere ikiye ayrılır. Düzensiz sesler kapı gıcırtısı gibi düzensiz bir nesnenin titreşmesi ile ortaya çıkar. Düzenli sesler ise düzgün titreşim yapan nesnelerden ortaya çıkar. Uyumlu seslere ton denir. Örneğin, keman sesi Nasıl işitiriz?: Dış kulak tarafından (kulak kepçesi) toplanan ses dalgaları kulak zarını geçerek orta kulağa gelir.Orta kulaktaki çekiç, örs ve üzengi kemikleri sesi bir mikrofon gibi yükseltir ve sesin iç kulağa geçmesini sağlar. Ses dalgaları iç kulaktaki salyangozun içindeki korti organı tarafından alınarak elektriksel, kimyasal uyarımlara dönüştürülür. Sinirler aracılığı ile beyne iletilir; böylece duyarız. İşitme merkezi, beynin şakak yumrusundadır. Koklama: Koku alma duyu organımız burundur. Kimyasal uyarıcılar, koklamada burnun alıcı hücrelerinin emebileceği gazların içindedir. Birkaç gaz molekülü bile koku duyumunu uyarmak için yetebilir. Koklama ve tat alma arasında yakın bir ilişki vardır. Burnumuzu ve gözümüzü kapatarak yediğimiz bir yiyeceği acı, tatlı, ekşi, tuzlu biçiminde ayırt edebiliriz ancak yediğimizin ne olduğunu anlamayız. Tat alma: Tat alma duyumuzun organı dildir. Dilde bulunan tat tomurcukları, içlerine sızan kimyasal maddeler yoluyla bu duyumu başlatır. Genel olarak dilin uç kısmı tatlıya, ön-yanları tuzluya, arka-yanları ekşiye ve arka kısmı da acıya duyarlıdır. Tat ile koku arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu nedenle nezle olduğumuzda yediklerimizin tadını alamayız. Eğer burun deliklerimiz ve gözlerimiz kapalı olursa ağzımıza konan çiğ patatesle elmayı birbirinden ayıramayız. Çünkü biz yiyeceklerin tat ve kokusunu birlikte beynimize kaydederiz. Sadece tat alma ile bunu bilemeyiz. Dokunma: Deri bir değil dört ayrı duyunun organıdır. Bunlar; dokunma, sıcak, soğuk ve ağrı adlarını alır. Derinin bir bölgesi belirli bir duyum için duyarlı iken başka bir bölgesi başka bir duyum için duyarlıdır. Yani dokunma, ağrı, sıcak ve soğuk duyumları derinin her yerinde aynı düzeyde ortaya çıkmaz. Buna da “nokta duyarlılığı” denir. Düşünme Sayfa 92 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Bu kitabı okurken düşünmektesiniz, okuduklarınız ile kendi yaşantılarınız ve bilgileriniz arasında ilişki kurmaktasınız. İnsanlar uyanık oldukları zaman genellikle düşünürler. Düşünememek, zor bir iştir. Herhangi bir işle meşgulken düşüncelerimiz başka bir konuya kayar. Örneğin, ders dinlerken akşam evde olanlar veya bugün yapmayı planladığınız işleri düşünüyor olmanız mümkündür ve genelde bu herkesin yaşadığı şeylerdir. Bu durumlara “hayal kurmak” denir. Hayal kurmak da bir düşünme biçimidir. Düşünme; olay ve nesneler yerine onların simgelerini (sembol) kullanarak yapılan zihinsel bir işlev ve sorunlara çözüm arama yoludur. Öğrenme Öğrenme, yaşantısal deneyimler yoluyla davranışlarda değişiklik oluşturma sürecidir. Farklı bir deyişle öğrenme; yaşantı ürünü, kalıcı izli davranış değişikliğidir. Öğrenme kavramının kapsamı çok geniştir. İnsanlar öğrenmeye doğduktan hemen sonra başlayarak önce aileden ve çevreden, sonra öğretmenlerinden, arkadaşlarından, kitaplardan, deneyimlerinden, kısaca yaşam boyu karşılaştığı herkesten ve her şeyden etkilenerek davranışlarını değiştirir, geliştirir ve ömürlerinin sonuna kadar buna devam ederler. Yaşam boyu devam eden öğrenme sayesinde insanlar, kendilerini doğru ifade etmeyi öğrenirler ve başka insanlarla etkili iletişim becerileri geliştirmeyi başarırlar. Zekâ Zekâ, zihinsel becerilerin tümüdür. Zekâda kalıtımın ve çevrenin rolü büyüktür. Dünyayı anlama, tanıma, değerlendirme konusunda zekâ; bilgileri kazanma gücü olarak ortaya çıkar. Böylece zekâ; kalıtsal faktörlerden, sinir sistemi ve duyu organlarının biyolojik yapısından etkilenir. Temelde zekâ, doğuştan gelir ve büyük ölçüde kalıtımın etkisiyle belirlenir. Yapılan çalışmalarda, çocuğun zekâsı ile ana-babanın zekâsı arasında yüksek düzeyde ilişki olduğu saptanmıştır. Çocuğun zekâ gücü, annesiyle babasının zekâ gücü ortalamasına yakındır. Biraz altında ya da üstünde olabilir. İyi bir çevrede büyüyen, sevgi ve ilgi gören ailelerin çocuklarının daha zeki olduğu gözlenmiştir. Duygu Duygu, bireyin ruh hâlinde biyokimyasal (içsel) ve çevresel tesirlerle etkileşiminden doğan kompleks, psikofizyolojik bir değişimdir. Kişiye özgü sağlık duyusunu belirleyen temel faktördür ve insanın günlük yaşamında merkezî bir rol oynar. Bu yüzden pek çok bilim dalı Sayfa 93 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri ve sanat biçimi tarafından araştırılmıştır. Duyguların sayısı ve sınıflandırılması konusu tartışmalıdır. Duygular her dilde ve kültürde farklı ifade edilmektedir. Taşıdığı değer farklılaşmakta, ifade sayısı azalmakta ya da artmaktadır. Bazı dillerde sadece basit ayrımlar varken bazı dillerde duygu ifade ayrımları binlerle ifade edilmektedir. Duygusal ifade ayrımlarına hâkim olan kişilerin topluluk psikolojisinde etkinlikleri artmakta; anlaşabilme, anlaşılabilme yetilerindeki gelişimlerle bu kişiler daha hızlı ilerleme kaydedebilmektedir. Duygulanma ise bazı uyarıların ve fizyolojik işlevlerin iç dengeyi ve ruhsal yaşantıyı olumlu veya olumsuz etkilemesi ve bu etkinin bilinçte anlam kazanmasıdır Dikkat Dikkat, bütün ruhsal faaliyetin ve uyarıcının bir duyumda ve bir davranışta toplanması ve bir yönelmedir. Dikkat, zihin çalışmasının ve duyguların bir uyarıcı üzerinde toplanması hâlidir. Derste öğretmenini anlayarak dinleyen ve aklından başka bir şey geçirmeyen öğrenci dikkat halindedir. Televizyonda önemli bir haberi izleyen veya çok sevdiği bir arkadaşından cep telefonuna gelen mesajı okuyan insan, dikkat halindedir. Bir yemeğin tuzluluk derecesini veya tadını anlamaya çalışmak, burnumuza gelen kokunun neye ait olduğunu anlamaya çalışmak, dikkat halidir. Bu ve benzeri şeyleri anlamaya çalışmamak, gereği gibi yapmamak dikkatsizliktir. Ders anlatan öğretmeni kendini zorladığı halde dinleyemeyen, aklına gelen başka şeyleri kafasından atamayan öğrenci dikkatsizdir. Unutma Unutma, öğrenmenin tersi olan bir bellek işlevidir. Yani öğrenilenlerin zihinde yeniden canlandırılamaması olayıdır. Öğrenildiği sanılan bilgilerin, bağların zayıflığı nedeniyle gerektiğinde geriye getirilememesi ve bilgileri hatırlamakta güçlük durumudur. Unutma, beynin önemli fonksiyonlarından biridir. Hafızanın aşırı yüklenmesini önler. İnsanı yaşatan bir fonksiyon da denilebilir. Büyük acılar, büyük kayıplar sürekli hatırlansa yaşama katlanmak mümkün olur mu? Neleri Unutuyoruz? Adları, rakamları, tarihleri Zor öğrenilmiş, tam kavranmamış konular İnançlarımıza ve ön yargılarımıza ters düşen konuları Anlamadığımız, bize anlamsız gelen bilgileri Başarısızlıklarımızı Sayfa 94 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Öğrenmeye çalışmadan rastgele edindiğimiz bilgileri Öğrendikten sonra üzerinde yeterince düşünmediğimiz konuları Yorgun, hasta, isteksiz ve sıkıntılı anlarımızda öğrenmeye çalıştığımız bilgileri Uzunca bir süre ara vermeden çalışarak öğrenilenleri kolayca unutuyoruz. Bunlar, daha çok derslerde öğretilmeye çalışılan bilgilere benziyor değil mi? Öyleyse derslerdeki bilgileri unutmamak için daha çok çaba gerekiyor. Neden Unutuyoruz? Bilim adamları unutma nedenlerini 4 şekilde açıklamaktadır: Kullanılmayan bilgiler unutulur. İyi yerleşmemiş bilgiler arasında karışıklık olur. İşimize gelmeyen olayları unuturuz. Yeni yaşantılar edindikçe eskileri unuturuz. Unutmamak için Yapılması Gerekenler Öğrendiklerinizi kullanınız. Edindiğiniz bilgiyi ara-bul-geri getir ipuçlarına bağlayarak ayırt edici konuma getiriniz. Ket vurma ihtimali olan öğrenmeleri birbirinden uzaklaştırarak öğreniniz. Her şeyi akılda tutmanın mümkün olmadığını biliniz, not tutunuz, ajanda kullanınız. Hatırlatma için teknolojinin tüm olanaklarından yararlanınız. Bulmaca çözünüz. Uyku düzeninize dikkat ediniz. İyi uyumazsanız dikkati toplayamazsınız. İyi besleniniz. . Merak İnsanların bilmedikleri bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duydukları istektir. Günlük yaşamda meraklı olmak, bazen olumsuz karşılanır. Sorulmaması daha uygun olan soruları soran kişiler, olumsuz nitelikteki meraklılardandır. Bu tip kişiler, etrafındakileri rahatsız ederler. Eğer merakımız yeni gelişmeleri, işle ilgili değişiklikleri öğrenmeye yönelik olursa takdir edilen, istenilen bir davranış sayılır. Kıskançlık Kıskançlık; kendinden üstün, başarılı, güzel, mutlu, olanlara katlanamamak diye de tanımlanabilir. Kıskançlık, olumsuz duygulardan biridir. Ayrıca kıskançlık; düşmanlık, kızgınlık duyguları ve kendine güvenmeme ile de yakından ilgilidir. Gelişme Sayfa 95 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Gelişme; doğum öncesi dönemden ölüme dek bireylerin yaşamlarında dönem dönem oluşan değişiklikler biçiminde tanımlanır. Büyüme ve olgunlaşma kavramları ile de ilişkilidir. Büyüme, bireylerin fiziksel olarak değişmeleridir: Boyun uzaması, kilonun artması gibi. Olgunlaşma, organların belli bir işlevi yerine getirebilecek hale gelmesidir. Örneğin; 2-6 yaş arasındaki bir çocuk kendi yemeğini yemeyi, giyinmeyi başarabilir. Davranışlar Davranış; insanların gözlenebilir hareketlerini kapsadığı gibi duyguları, tutumları ve zihinsel süreçleri diğer bir deyişle doğrudan gözlenemeyen tüm içsel olayları kapsar. İnsanların; beslenmek, barınmak, acı veya ağrıyı dindirmek, sevmek, sevilmek, takdir edilmek gibi ihtiyaçları onların davranışlarıyla belirlenir. Güdüler Güdü; canlıları belli hedeflere yönelten ihtiyaç, istek ve dürtü gibi davranışlardır. Örneğin, kişinin susuzluk ihtiyacını gidermek için bir şeyler içmesi, canının sıkıntısını gidermek için çeşitli işlerle uğraşması, güdüsel davranışlardır. Güdüsel davranışların bir kısmının fizyolojik ihtiyaçlardan kaynaklandığı, bir kısmının da sosyal ilişkiler içinde öğrenildiği kabul edilir. Örneğin, organizmadaki su, oksijen ve kan şekeri oranları, açlık, susuzluk, ısı derecesinin düzenlenmesi gibi güdüsel durumlar; sinir sistemi ve diğer fizyolojik süreçler tarafından kontrol edilmektedir. Belli bir işte başarılı olma, para ve toplumsal statü kazanma istekleri fizyolojik değil öğrenilen güdülerdir. Eksiklerin giderilmesi yönünde organizmada beliren güce “dürtü”, ihtiyacı gidermek için gösterilen eğilime de “güdü” denir. Güdü- dürtü ilişkisi aşağıdaki gibi açıklanabilir Değer Yargıları Toplumsal değerlerden bazılarını; doğruluk, namus, başarı, dayanışma olarak sayabiliriz. Değer yargıları, davranışları belirlemede önemli bir etkendir. Sahip olunan değer yargıları, yaşa ve zamana göre değişebilir. Kuşaklar arasında farklılıklar gösterebilir. Örneğin, lise düzeyinde bir genç kızın ailesi, kızlarının karşı cinsle arkadaşlık etmesini, gece dışarıya çıkmasını istemezken; ergenlik çağındaki bir delikanlı için bunlar doğal davranışlar olarak kabul edilir. Şuur (Bilinç) Sayfa 96 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Şuur, kişinin olayların ve çevrenin farkında olmasıdır. Kişinin kendi yaptıklarının, düşündüklerinin, hissettiklerinin neler olduğundan haberdar olmasıyla ilgilidir. Olayları yaşıyorken kendisinin bilincinde olan kişi, olaydan nasıl etkilendiğini bilir. Bilinçli kişinin çevreyle ilişkileri de iyidir. Dolayısıyla başarıları da yüksektir. “Çok bilinçli insan“ diye adlandırılan kişi; etrafında olup biteni kolaylıkla algılayan, farkına varan ve gerçekçi olarak değerlendiren kişidir. Kişilik Kişilerden söz ederken "hoş, canlı, mutlu, mutsuz, iyilik yapan, güçlü" gibi tanımlamalar kullanırız. Burada anlatılmak istenen, bireyin gösterdiği davranış özellikleridir. Kişilik; bir bireyin tüm ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir. Asıl olan, kişiliğin kendine özgü ve ahenkli bir bütün olmasıdır. Bireyin belleği, dış görünüşü, direnme süresi, sesi ve konuşma tarzı, tepki hızı, sporculuğu gibi özelliklerinin hepsi o insanın kişiliğini betimlemede önemlidir. Kişiliğin gelişmesinde, kalıtım ve çevrenin etkileşimi de önemlidir. YAŞAMIN YANKISI Bir aile pikniğe gitmişti. Anne öğle yemeği için yanlarında getirdikleri yiyecekleri hazırlarken baba ve oğlu da ormanda yürüyüşe çıkmaya karar verdiler. Uzun bir tırmanıştan sonra düzlüğe çıktıklarında çocuğun ayağı bir ağaç köküne takıldı ve çocuk yuvarlanarak boşluğa düştü. Düşerken canı yanan çocuk, avazı çıktığı kadar bağırıyordu: “Ahhh!” Ayağa kalkmaya çalışırken ileride bir dağın tepesinden “Ahhh!” diye bir ses duydu. Şaşkınlıkla babasına baktı. Sesin babasından gelmediğini anlayınca merakla bağırdı: “Sen kimsin?”. Aldığı yanıt “Sen kimsin?” oldu. Çocuk gelen yanıta sinirlenip “Sen bir korkaksın!” diye bağırdı. Dağdan gelen ses: “Sen bir korkaksın!” diye yanıt verdi. Çocuk babasına dönüp “Baba ne oluyor böyle?” diye sordu. “Oğlum” diye söze başladı babası .“Dinle ve öğren.” Dağa dönüp “Sana hayranım.” diye bağırdı. Yanıt hemen geldi. “Sana hayranım.” Baba tekrar bağırdı. “ Sen muhteşemsin.” Gelen yanıt “Sen muhteşemsin.” oldu. Sayfa 97 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Çocuk, babasını dikkatle izlemesine karşın ne olduğunu bir türlü anlayamamıştı. Babası, soran gözlerle bakan oğluna açıklamaya devam etti: “İnsanlar buna ‘yankı’ derler ama aslında bu yaşamdır.” BİREY VE TOPLUMSAL İLETİŞİM Toplumsal Gruplar Toplum, içinde bulunduğumuz ilişkiler bütünüdür. Bu ilişkiler bir toplumsal yapı içinde toplumsal gruplar aracılığıyla gerçekleşir. Her birey, değişik koşullarda ve farklı zamanlarda farklı gruplar içerisinde bulunur. Toplumsal gruplar, bireylerin bir amaç doğrultusunda karşılıklı ilişkide bulunmasıyla gerçekleşir. İnsanlar doğum ya da evlat edinme yoluyla öncelikle bir aile grubuna girerler. Evlilik aracılığı ile akrabalık grupları içinde yer alırlar. Öte yandan bireyin cinsiyeti, yaş düzeyi, yetenekleri, eğitim düzeyi, mesleği, dünya görüşü, hayat felsefesi gibi etkenlerle girip çıktığı gruplar da vardır. Bireyin bu etkinliği ömür boyu devam eder. Bireyin grup üyeliğine değinmesi bazen atanma ile bazen davet edilme ile gerçekleşir. Bazı durumlarda bireyin belli bir test ve sınavdan geçmesi de istenebilir. Bireyler çok sayıda grubun üyesidir. Aile içinde anne, okulda öğretmen, sendika ya da dernekte üye olabilir. Bireyler her gruba uygun davranış kalıplarını, değerleri ve normları benimseyip ona göre davranmak zorundadırlar. “Toplumsal grup, en az iki kişinin belli bir amaçla oluşturduğu ortak değer ve normlara sahip göreli sürekliliği olan toplumsal bir varlıktır.” Topluma yeni katılan bireyler öncelikle küçük gruplara girerler. Her katıldıkları grupta yeni statüler ve roller elde ederler. Bu anlamda toplumsal yapı farklı yapılara sahip birçok grubu bir arada tutar. .Aile Grupları Aile; içinde insan türünün üretildiği, toplumsallaşma sürecinin ilk ve en etkili biçimde yer aldığı, ana-babalar ile çocuklar arasıda birincil ilişkilerin kurulduğu, ekonomik etkinliklerin yer aldığı bir toplumsal kurumdur. Aile Biçimleri Üye Sayısı Bakımından Çekirdek aile: Karı-koca ve evlenmemiş çocuklardan oluşur. Geniş aile: Kan bağı olanlardan ve onların çekirdek ailelerinden oluşur. Sayfa 98 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Aile Üyeleri Arasında Otoritenin Dağılımı Bakımından Ataerkil aile: Babanın egemenliğine dayalı ailedir. Anaerkil aile: Annenin egemen olduğu ailedir. Eşitlikçi aile: Baba ve annenin eşit otoriteye sahip olduğu ailedir. Evlenme Biçimleri Bakımından, Eşlerin Sayısına Göre Tek eşli aile (monogami): Bir erkek ve bir kadının evlenmesiyle oluşan ailedir. Çok eşli aile (poligami): Bir erkeğin ya da bir kadının birden çok eşle aynı anda evli olmasıdır. İkiye ayrılır: o Çok karılılık (polyandri): Erkeğin, birden çok kadınla aynı zamanda evli olduğu ailedir. Çok kocalılık (polijini): Bir kadının birden çok erkekle aynı zamanda evli olduğu ailedir. Soyun Belirleniş Biçimine Göre Baba soyluluk: Çocukların, torunların ayrıcalık ve ödevlerinin baba soyundan geldiği ailedir. Ana soyluluk: Çocukların, torunların ayrıcalık ve ödevlerinin ana soyundan geldiği ailedir. İki soyluluk: Çocukların, torunların ayrıcalık ve ödevlerinin ana ve baba soyundan geldiği ailedir. Evli Çiftin Oturma Yerine Göre Babayerlilik (patrilokalite) : Evlenen çift, kocanın ailesiyle oturur. Anayerlilik (matrilokalite) : Evlenen çift, kadının ailesiyle oturur. Ev açma (neolokalite): Evlenen çift kendi başlarına oturur. Eşlerin Toplumsal Üyeliği Bakımından İçten evlenme (endogami): Aynı boy, köy, kabile vb. toplumsal kümenin üyeleri arasında evlenmelere izin vermedir. Dıştan evlenme (exogami): Aynı topluluk üyeleri arasında evlenmelerin yasaklanmasıdır. Komşular İnsan ilişkilerinin gerçekleştiği bir diğer ortam, komşuluktur. Aile ortamı nasıl zorunluluk ortamı ise komşuluk da zorunlu beraberliği gerektiren bir ortamdır. Öncelikle apartman komşuluğu yakın beraberliğin tipik bir örneğidir. Zorunlu olarak yüz yüze gelmenin gerektiği insan ilişkilerinin sağlıklı olması, huzurlu yaşamın şartıdır. Acil bir durumda komşusunun yardımı herkes için gerekebilir. “Ev alma, komşu al.” atasözü, “Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir.” hadisi, komşuluk haklarını ve ilişkilerini vurgulayan değerlerimizdir. Sayfa 99 More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Arkadaş Grupları Akran grupları; çocuğun yakın çevresini oluşturan ve onun kişiliğinin oluşumunda önemli rolü olan gruplardır. Bu akran grupları, her yaş döneminde söz konusudur. Çocuk ilköğretimin ilk kademesinde aileye yönelimli iken ilköğretimin ikinci kademesinde daha çok akran grubuna yönelimlidir. Çocuk, birbirinden farklı iki toplumsal çevrede büyür. Bu iki toplumsal çevreden birincisi anne-babası, öğretmenleri, akraba ve komşularının oluşturduğu yetişkinler çevresi; ikincisi ise akranlarından (yaşıtlarından) oluşan çevredir. Yetişkinler çevresinde ikincil statüde olan çocuk, akran grubunda yaşıtlarıyla eşit statüdedir Akran grupları, gençlik dönemindeki çocuklar için daha önemlidir. Çünkü çocukluk döneminden ergenlik dönemine doğru ilerlerken arkadaşlarıyla olan sosyal ilişkileri de gittikçe artmaktadır. Arkadaşlık ilişkileri, sosyalleşme süreci içinde tüm yaşam boyunca önemlidir. Ancak ergenlikte farklı gelişimsel özellikler, arkadaşlığın bu dönemdeki önemini arttırmaktadır. Arkadaşlıklar, sosyal ilişkilere öncülük etmektedir. Ergenlik bir geçiş dönemi olduğundan bireyin anne-babasının yaşamdaki yeri değişir ve arkadaşlar bu değişime katılır. Mükemmel bir ailenin bile çocuğuna veremeyeceği tek şey, gençlere akran gruplarının sağladığı arkadaşlıktır. Arkadaşlarca aranmak, beğenilmek ve benimsenmek, benlik saygısının önemli bir şartıdır. Çocuk akran grubunda kendi kişiliğini dener ve geliştirir. Çocuk için arkadaşları, kendi kişiliğini yansıtan ayna yerine geçer, kendini tanır ve tanıtır. Çocuğun özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin arkadaşları tarafından kabul görmesi, onun kendi kabulünü de olumlu yönde etkilemektedir. Akran grubu, kişilik gelişimine etki eden önemli bir unsur olduğundan bu noktada arkadaş seçimi de önem kazanmaktadır. Arkadaş seçerken seçilen arkadaşın; çalışkan, güzel huylu ve anlayışlı olmasına dikkat etmeli bunun yanında tembel, zamanını boşa harcayan, gereksiz ve çok konuşan, fitneci ve fesat kişilerle arkadaşlık etmekten sakınmalıdır. Akran gruplarının çocuklara olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yönde etkisi olabilmektedir. Akran Gruplarının Olumlu Etkileri Çocuğun ya da gencin sosyalleşmesini; grupta güven, statü ve kabul görmesini sağlar. Akran grubu sadakat, cesaret ve katılma duygularını besler ve güçlendirir. Çocuğa ve gence eşitlik, adalet gibi konularda deneyim imkânları sunar. Akran grubunda birey rahat bir ortam bulur. Ailesinden uzakta rahat konuşur, rahat hareket eder. Evde yapamadığı birçok etkinliği grupta More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 100 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri yapar. Akran grubu, liderlik yeteneğine sahip olan gençlere liderlik deneyimi sağlar. İş birliği ve takım ruhunu öğrenme, akran grubunda gelişir. Akran Gruplarının Olumsuz Etkileri Grubun amaçları anti-sosyal olduğunda üyeler de anti-sosyal davranışları benimser. Bu anlayıştaki gruplar üyelerini suçlu davranışlara yöneltebilir. Akran gruplarının anti demokratik ve kendini üstün gören davranışları, zayıf üyelerin kişiliklerini zedeler ve gruba uyumlarını zorlaştırır. Gruplara kabul edilmeyen gençler incinebilirler. Bu gençlerin kişilikleri zedelenebilir. Gencin ileriki yaşamında zararlı sonuçlara yol açabilir. Bu durumdaki gençler, aşağılık duygusuna kapılır ve gençlerin kendilerine güvenleri azalır. Anne-babalar ve eğitimciler, çocukların sağlıklı kişilik oluşumu ve gelişimi için akran gruplarının bu yönlerini görebilmeli ve çocukların böyle olumlu işlevleri olan gruplara katılımını teşvik etmelidir. Ancak bu teşvik, denetimli ve ölçülü olmalıdır. Aksi halde çocuk ya da genç, akran gruplarının olumsuz işlevlerinden, etkilerinden daha fazla etkilenebilirler ve bu da olumsuz sonuçlar doğurabilir. . Meslek Grupları Her mesleğin üyeleri kendi çıkarlarını ve haklarını korumak, sorunlarını dile getirmek amacıyla örgütlenir. Günümüzde aynı meslek üyelerinin bir araya gelerek örgütlenmeleri, demokratik yaşantının da bir gereği olarak kabul edilmektedir. Meslek grupları, grubun gerektirdiği sağlıklı insan ilişkilerine özen gösterdikleri gibi mesleki örgütlenmenin şartlarına da dikkat etmelidir. Bu şartlar, meslek sahibinin mesleki bilgisi (teorik ve pratik), mesleğe giriş denetimi (üyelik sertifikası), meslek ahlakı ve çalışma özgürlüğüdür. Ayrıca her mesleğin, meslek grubu olarak özellikleri vardır. Meslektaşının kazanmasını istemeyen ve meslek arkadaşlarıyla iş birliğinden kaçınan bir insanın mutlu ve huzurlu olduğu söylenemez. Bu nedenle aynı meslek elemanlarının bir araya gelerek oluşturdukları meslek grupları, insan ilişkilerinin geliştirileceği ortamlar olarak değerlendirilmeli ve desteklenmelidir. Baskı Grupları (Sendika, Dernek, Siyasi Parti vb.) Sendikalar; çalışanların haklarını korumak, geliştirmek, eğitim ve verim düzeylerini yükseltmek amacıyla oluşturulan kurumlardır. Sendikalar, üyelerinin sosyal ve ekonomik haklarının korunmasını ve geliştirilmesini amaçlar. Bu en doğal hakkın sağlanması idealine, sağlıklı insan ilişkileriyle ulaşılabilir. Dernekler, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulan sosyal kurumlardır. Vakıflar da benzer amaçla kurulan sosyal kurumlardır. Sosyal yardımlaşma kurumlarının özünde, insanlar arasında iyi ilişkiler kurularak belli amaçların gerçekleşmesi düşüncesi vardır. More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 101 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Siyasi partiler, toplumsal ve demokratik yaşantının gereği olarak kurulan siyasi gruplardır. Partilerin de amacı sonuçta topluma hizmettir. Partilerin siyasal hizmet araçları olduğu, temelde insan mutluluğunun esas alındığı akıldan çıkarılmamalıdır. Hırs, öfke, tutarsız iddialar ve yapıcı olmak yerine yıkıcı davranışlar, siyasi hareketliliği bozan yanlışlıklardır. Her tür ve düzeyde faaliyet gösteren sosyal kurum ve kuruluşlar, amaçlarına düzenli insan ilişkileriyle ulaşabilirler. Oyun Grupları Bazı anne-babalar, çocuğunun yaşıtlarıyla oynamasını engeller. Çocuğuna hem annebaba, hem de arkadaş olabileceklerini sanırlar. Çocuğuyla yer, içer, oynar, gezerler. Böylece çocuklarının yaşıtlarıyla ilişkisini ya açıktan ya da dolaylı olarak kısıtlarlar. Böyle annebabalar ya içe dönük bir yaşam sürdürdüklerinden ya da aşırı koruyucu anne-baba tutumu gösterdiklerinden bu yolu seçmektedirler. Oysa çocuğun kendi yaşıtları ile oyun gruplarına katılması, kendine güvenmesi, kendini kolay ifade edebilmesi sağlıklı bir kişilik geliştirmesi açısından önemlidir. Okul Grupları Aileden sonra ikinci temel sosyal grup; çocuğun okulu, sınıfı ve arkadaşlarıdır. Bu sosyal çevrede öğrenci-öğretmen ilişkisi çocuğun kişiliğini oluşturan temel etkendir. Okulda insan ilişkileri çeşitli düzeylerde devam eder. Çocuğun sıra arkadaşlarıyla ilişkileri, grup üyeleriyle eğitsel kol çalışmalarındaki görev ilişkileri, sınıf arkadaşlığı ilişkileri, servis arkadaşlığı ilişkileri ve diğer sınıflardaki öğrencilerle ilişkileri okuldaki insan ilişkilerine örneklerdir. Toplumsal Etkileşim İnsanlar toplumda her vesileyle etkileşimde bulunurlar. Evde, okulda, iş yerinde ve arkadaşlık gruplarında… Etkileşim; ortak eylemin, ortak eyleme katılanlar (kişiler) tarafından görülen duygusal gücüdür. Etkileşimler, bir grubun üyeleri arasında veya bir grubun bir üyesiyle bütün grup arasında oluşan alma-verme sürecidir. Etkileşimin duygusal yönü ile ilgili kavramlar şunlardır: İyi niyet Sevgi Saygı Hoşgörü Fedakârlık Bu kavramlar, duygusal etkileşimi olumlu yönde etkilerken; More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 102 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Ön yargılar Kin, nefret Kıskançlık duygusal etkileşimi olumsuz yönde etkiler. Sevmek ve Sevilmek Sacha Guitry’e “Dünyada en güzel şey nedir?” diye sordular. Guitry, bu soruyu “Sevmek…” diye yanıtladı. “Peki, ondan sonra?” “Sevilmek…” dedi, Guitry. “Neden sevmek, sevilmekten daha güzel?” diye sordular. Guitry, “İnsan…”, dedi. “Sevdiğinden, sevildiğinden daha çok emindir de ondan.” İNSANLAR VE ÖN YARGILARI Eşinin ölümünden sonra köydeki evinde tek başına yaşamak zorunda kalan hamile bir kadın vardı. Kadın gündüzleri tarlada çalışır, akşam olunca da evinin yolunu tutardı. Bir gün eve dönerken yol kenarında bulduğu yaralı bir gelinciği acıyarak kucağına aldı ve eve götürdü. Evcil bir hayvan olmayan gelincik, zamanla uysallaştı. Eve ve kadına o kadar alışmıştı ki kadının yanından bir an bile ayrılmaz olmuştu. Birkaç ay sonra kadının çocuğu doğdu. Eve neşe ve mutluluk getiren bu küçük yavrucağı gelincik de çok sevmiş, artık ailesi olarak gördüğü bu anne ile yavrucağa gönülden bağlanmıştı. Kadın tek başına tüm zorluklara katlandı. Böylece günler geçti. Eve yiyecek alabilmek için çalışmak zorunda kalan kadın, bir gün yavrusunu gelincikle evde yalnız bırakarak çalışmak üzere tarlaya gitti. Yorucu bir günün ardından akşam eve dönen kadın, gelinciği ağzı kanlı bir halde yerde yatarken bulunca beyninden vurulmuşa döndü. Çıldırmışçasına yerde yatan gelinciğe saldırıp oracıkta hayvanı öldürdü. Tam o sırada bebeğin odasından bir ağlama sesi gelince anne doğruca odaya yöneldi ve heyecanla odaya girdi. Odada beşiği, beşiğin içinde gülücükler dağıtan bebeğini ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü. “Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz. Bir ön yargıyı ortadan kaldırmak, bir atomu parçalamaktan daha güç.” A.Einstein Toplumsal Rol Bireylerin tüm yaşamları; bir aile üyesi (baba, koca, karı, çocuk, abla, ağabey, dayı, teyze vb.), bir işyeri üyesi (müdür, memur, hizmetli, doktor, mühendis, işçi vb.), bir dernek üyesi (başkan, üye, yönetim kurulu üyesi, denetçi vb.), bir arkadaş grubu üyesi, bir köy ya da mahalle üyesi vb. olarak geçmektedir. İşte bireylerin bir yerde baba, bir başka yerde oğul, bir üçüncü yerde müdür ya da memur, bir dördüncü yerde dernek üyesi, beşinci yerde okulaile birliği üyesi olarak toplumsal rolleri vardır ve bireyler bu rolleri üstlenmek durumundadırlar. More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 103 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Toplumsal Statü Gruptaki her role grup üyeleri tarafından az ya da çok, olumlu bir değer yüklenir. Bazı roller genellikle olumlu diğerleri ise daha az olumlu değerlendirilir. Statü, bu rol konumlarının değerlendirilmesine işaret eder. O halde konum; kişinin sosyal yapıdaki yerini, statü de grup üyesi tarafından bu konumun değerlendirilmesini ifade eder. Mesleği, eğitimi, geliri, sosyokültürel çevresi, ailenin geçmişi kişinin statüsünü belirler. Statüler iki grupta ele alınır: Edinilmiş statü: Bireylerin yetenek ve becerilerine bakmadan bir statüye getirilmesi (kayırılmış kişiler) Kazanılmış statü: Bireylerin başarı ve becerilerine uygun mevkilere atanması Toplumsal Hayatta Neden İletişim Kurarız İnsanın sosyal hayatta varlığını sürdürebilmesi için mutlaka iletişim kurması ve iletişimi sürdürmesi gerekmektedir. Birey ailede, okulda, iş yerinde, sokakta, bankada, hastanede, komşuda, eğlence yerlerinde, alışveriş merkezlerinde kendini ifade edebilmek; duygu ve düşüncelerini, isteklerini doğru biçimde aktarabilmek için mutlaka iletişim kurmaya ihtiyaç duyar. İnsanları iletişim kurmaya iten farklı nedenler vardır. Bu nedenleri kısaca şöyle sıralayabiliriz. Var olmak: Birey sosyal bir varlık olarak yaşamına devam eder ve toplumla ilişkileri çerçevesinde kendi varlığını anlamlandırır. Toplumsal ilişkiler ve bireyin toplumsal kimlikleri olmadan tek başına varlığını sürdürmesi neredeyse imkânsızdır. Birey, yaşamını sürdürebilmek için toplumsal çevrenin varlığına ihtiyaç duyar. Bu çevreyle iletişim kurarak kendini tanıtır ve kabul ettirir. Aynı biçimde toplumu tanıyabilmek için de iletişim kurması ve toplumsal çevresiyle ilgili bilgi toplaması gerekmektedir. Kısaca birey toplumsal bir varlık olarak var olabilmek ve varlığını sürdürmek için iletişim araçlarını, yöntemlerini ve etkinliklerini kullanmak zorundadır. Öğrenmek: İnsan toplumsal bir varlık olarak yakın çevresinden başlayarak üyesi bulunduğu toplumdan, şehirden, ülkeden, dünyadan haberdar olmak ister. İnsanın çevresinde olup biten olaylar kendisini ve ailesini, sevdiği insanları da etkilediğinden çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalamaz. İnsanın çevresini tanıması, bilmesi, bilinmezlere ve ulaşılmazlara ait belirsizlikleri azaltması için öğrenmeye ihtiyacı vardır. Bunun için de sosyal yaşamda etkili biçimde iletişim kurması gerekir. Paylaşmak: Her birey, sosyal hayatta paylaşma gereksinimi duymaktadır. Gördüğü güzel bir manzarayı, izlediği bir sinema filmini, başına gelen üzücü bir olayı, yaşadığı bir haksızlığı, yeni öğrendiği güzel bir şiiri paylaşmak istemeyen yoktur. İnsanlar arası sosyal More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 104 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri iletişim olmadan ortaklık kurulamaz, karşılıklı anlayış oluşturulamaz ve toplumsal onay sağlanmış olamaz. Bilgi, düşünce ve duygu paylaşımı gerçekleşmeden öğrenme, yenilik yapma, düzenleme ve düzeltme yoluyla gelişim ve değişim sağlanamaz. Etkilemek ve yönlendirmek: Bireyin toplumsal yaşamda amaçlarına ulaşabilmesi için diğer insanlar ve gruplar üzerinde olumlu izlenim oluşturması gerekmektedir. Başka insanları ikna etmeden yapmak istediğimiz pek çok şeyi gerçekleştiremeyiz. İnsan tek başına, yaşamını sürdürebilmesi ve kendini gerçekleştirip mutlu bir birey olabilmesi için yapması gereken birçok şeyi yapamaz. Başka insanlarla iş bölümü, iş birliği yapmak, ortaklık kurmak ve sürdürmek zorundadır. Bunu gerçekleştirmek için toplumsal yaşamda başka birey ve gruplarla aynı duygu, düşünce ve amaçlara yönlenmesi ve aynı konularda beklenti ve hedeflere sahip olması gerekmektedir. Mutlu olmak: Birey doğal ve toplumsal yaşamda kendisinden ve çevresinden kaynaklanan çeşitli olumsuzluklar yaşar. Bunların sonucunda üzülebilir ve umutsuzluğa kapılabilir. Oysa insan doğası gereği, kendini mutsuz eden olaylardan, insanlardan ve durumlardan uzaklaşmak, eğlenceli ve hoşça vakit geçirmek eğilimindedir. Bu nedenle birey kendini iyi hissedebileceği, birlikte iyi vakit geçirebileceği, olumlu ve nitelikli iletişim kurabileceği insanlara ve gruplara ihtiyaç duyar. Sosyal hayatta iletişim kurmanın en temel amaçlarından biri, bireyin kendine mutluluk veren etkinliklere ihtiyaç duymasıdır. Toplumsal İletişim Nedir Toplumsal iletişim; kişi, grup ve kurum gibi toplumsal birimler arasındaki mesaj alışverişidir. Toplumsal iletişim türlerini şöyle sınıflandırabiliriz: Kişilerarası iletişim Kişi grup iletişimi Kişi örgüt iletişimi Gruplararası iletişim Grup örgüt iletişimi Örgütlerarası iletişim Toplumsal iletişim bireyin ve sosyal grupların varlığını sürdürebilmesi açısından olmazsa olmazdır. Sosyal iletişimin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Toplumsal birimler arasında bilgi, anlam, duygu ve düşünce alışverişi sağlar. Toplumsal birimler arasında gerekli ilişkilerin kurulmasını ve toplumsal yaşamın sürekliliğini sağlayan bir olgudur. Mesajı gönderen kaynak kişi ve mesajı alan hedef kişi açısından insan davranışını ifade eder. Psikolojik bir boyutu vardır. More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 105 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Kaynak, hedef, mesaj, iletişim kanalları ve araçları gibi iletişim sürecinin unsurlarının birbiriyle ilintili olduğu bir sistemdir. Toplumsal iletişim yalnızca bir defa olup biten bir eylem değil kesintisiz devam eden çok yönlü bir süreçtir. Toplumsal İletişimin İşlevleri Genel olarak iletişimin işlevleri; bilgilendirme, yöneltme, düzenleme, sosyalleşme ve ikna etme yoluyla alıcının bilgi ya da davranışını etkileme olarak sayılabilir. Bunlara ek olarak toplumsal iletişimin en temel işlevlerini de şöyle sıralayabiliriz: Toplumsal yaşamda uyumun oluşmasını sağlamak Toplumsal yaşamda etkili liderliğin sağlanması Toplumsal yaşamda motivasyonun sağlanması Anlamlı sosyal ilişkiler oluşturulması Toplumsal yaşamda ortaya çıkan sorunların çözülmesi ve doğru kararların alınması Çatışmaların yönetimi, müzakere etme ve pazarlık Toplumsal Yaşamda Etkili İletişim Kurulması ve Geliştirilmesi Bireyin toplumsal yaşamda başarılı ve mutlu olması, etkili iletişim kurması ve sürdürmesi ile doğrudan ilgilidir. Nasıl etkili iletişim kurulacağını bilmek ve uygulamak olumlu bir sosyal yaşam için son derece önemlidir. Bu nedenle etkili iletişim kurmak ve sürdürmek için aşağıdaki noktalara dikkat etmek gereklidir. İletişim kurarken basit ve açık bir dil kullanmak gereklidir. İletişime, hedef kişi veya kurumların en fazla ilgisini çekecek konularla başlanmalı ve böylece diyalog yolu açılmalıdır. Etkili iletişim kurabilmek için aktif bir dinleyici olmak ve karşıdaki kişi ve kişileri dikkatle dinlemek önemlidir. İletişim kurarken mesajlara aşırı bilgi yüklemekten kaçınmak gerekir. İletişim sürecinde geri bildirim almak ve geri bildirimde bulunmak son derece önemlidir. Teşekkür mektupları, iade ziyaretleri, davetler iletişim sürecinde geri bildirim sürecine örnek olarak verilebilir. Başarılı Toplumsal İletişimin Bileşenleri Etkili Konuşma İnsanı diğer canlılardan ayıran düşünme, muhakeme edebilme gibi özelliklerinin sesler yardımıyla dışa vurulmasına konuşma denir. Konuşmanın temelinde sesler yatar. Bu anlamda konuşma duygu, düşünce ve hayallerin seslerle yansıtılmasıdır. More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 106 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Konuşma, vücudumuzdaki birtakım organların iş birliği sonucunda gerçekleşen mucizevi bir eylemdir. Konuşma, kişiler arası iletişimin sağlanmasında çok önemli bir işlev görmektedir. Bu nedenle diğer insanlarla konuşurken etkili bir biçimde konuşabilmek için şu hususlara dikkat edilmelidir: Konuşma çok açık ve anlaşılır olmalıdır. Konuşma yapılırken eski ve çok az bilinen kelimeler tercih ed elden geldiğince doğal ve samimi davranılmalıdır. Konuşma ne çok yavaş ne de çok hızlı olmalıdır. Konuşurken ses tonu iyi ayarlanmalıdır. Çok kısık veya çok yüksek sesle konuşulmamalıdır. Konuşma sırasında, konuşmayı desteklemek amacıyla el ve kol hareketleri kullanılabilir. Ancak aşırıya kaçmamak gerekmektedir. Konuşma sırasında ses tonu doğru ayarlanmalı, gerekli vurgular yapılmalıdır. Konuşma sırasında dinleyiciler ile göz teması kurulmalıdır. Çok sayıda kişiye hitap ederken ayakta konuşmaya çalışılmalıdır. Konuşma süresi uzun tutulmamalı, dinleyicileri sıkmamaya özen gösterilmelidir. Konuşma giriş, gelişme ve sonuç biçiminde planlanmalıdır. Konuşan kişinin yüz ifadesi yumuşak olmalı, zaman zaman dinleyicilere tebessüm edilmelidir. Etkili Dinleme Toplumsal iletişim sürecinde, bireylerin bilgi alışına, bilgi iletiminden daha fazla zaman harcadığı görülmektedir. Bu nedenle iletişim kurarken dinleme; konuşma, okuma ve yazma kadar önemlidir. Bununla birlikte iletişim sürecinde birçok insan etkili biçimde dinlemeyi bilmemektedir. Etkili dinlemede şu özellikler bulunmalıdır: Dinleyici olarak empatik davranılmalıdır. Karşıdaki kişiyi yüreklendirici bir tavır takınılmalıdır. Konuşan kişiye baş işaretiyle dinlenildiği bildirilmelidir. Bu, uygun ve doğru zamanda, abartısız biçimde yapılmalıdır. Dinleyici, konuşmacı ile göz teması kurmaya özen göstermelidir. Dinleyici, dinlediğini her davranış ve tutumuyla belli etmelidir. Konuşan kişiye zaman zaman konu ile ilgili kısa sorular sorulmalıdır. Konuşanı rahatlatıcı davranışlar sergilenmeli ve konuşmacının sözü kesilmemelidir. Dinleyici, kendi duygu ve düşüncelerine ters düşen konuşmalar nedeniyle tartışmaya girmemelidir. Farklılıkları değil ortak noktaları yakalamak için başlangıçta çaba harcanması gerekir. Farklılıkları ise sinirlenmeden açık ve net biçimde ortaya koymak ve yanlış anlamalara yer vermemek gerekir. More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 107 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri Konuşmacıyı dinlerken hemen sonuç çıkarmaktan kaçınmak gerekir. Karşıdakinin sözcüklere her zaman aynı anlamı verdiğini düşünmek yanıltıcı olur. Etkili Yazma Yazılı iletişim; bilgi, duygu ve düşüncelerin birtakım yazılı semboller aracılığıyla aktarımıdır. Yazılı iletişimde amaç, alıcıya veya hedefe verilmek istenen mesajın açık ve anlaşılır biçimde aktarılmasıdır. Yazılı iletişim mektuplar, raporlar, özetler, makaleler, tutanaklar, basılı notlar, e-posta gibi araçlarla iletilen mesajları içerir. Yazılı iletişim, kişisel yaşamın birçok bölümünde olduğu gibi toplumsal iletişimde de önemli bir yer tutar. Yazılı biçimde iletişim kurulurken şu konulara dikkat etmek gereklidir: Yazı yazmadan önce bir plan yapılmalıdır. Yazıda bulunan giriş, gelişme ve sonuç bölümleri üzerinde önceden düşünülmel duygu ve düşüncelerin içten ve samimi olmasına dikkat etmek gereklidir. Yazıda yer alan bilgilerin doğruluğunun kontrol edilmesi gereklidir. Basit, açık ve anlaşılır bir yazı dili kullanmak gerekir. Kelime yazımına, özellikle de isim yazımına dikkat etmek gerekir. Yazılı metin olabildiğince kısa olmalıdır. Soyut olanlar yerine somut ifadeler, dolaylı anlatım yerine doğrudan anlatım kullanılmalıdır. Toplumsal Yaşam ve Sözsüz İletişim Toplumsal yaşamda diğer insanlarla ve gruplarla etkili biçimde iletişim kurabilmek için sözsüz iletişimle ilgili bazı kurallara dikkat etmek gerekmektedir. Bu kuralları şöyle sıralayabiliriz: İletişim kurarken karşısındaki insanlarla göz teması kuran kişiler daha güvenilir bulunmaktadır. İnsanlarla göz teması kurarken onları rahatsız etmemeye de dikkat etmek gerekir. İnsanlarla toplumsal yaşamda iletişim kurulurken mümkün olduğunca samimi ve sıcak bir biçimde tebessüm etmek gerekmektedir. Karşımızdaki konuşurken, aşırıya kaçmadan baş hareketleri ile o kişiyi dinlediğimizi göstermeliyiz. İnsanlarla iletişim kurarken jestlerimizi, ifadelerimizi desteklemek amacıyla kullanabiliriz. Ancak jestleri kullanırken aşırıya kaçmamalı ve nezaket kurallarına dikkat etmeliyiz. Toplumsal iletişimde beden duruşu da önem vermemiz gereken noktalardandır. İletişim anında dik durmalı, oturuluyorsa sandalye ve koltuğa tam olarak oturulmalı ve arkaya yaslanmalıdır. Birisiyle konuşuyorsak öne doğru eğilerek o kişiye anlattıkları ile ilgilendiğimizi göstermeliyiz. More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 108 [email protected] More Enstitü Uzaktan Öğretim Hizmetleri İnsanlara mümkün olduğunca en yakın mesafede durmalıyız. Ancak bunu yaparken onları rahatsız etmemeye dikkat etmeliyiz. Tanıdığımız insanlara yakınlık derecemize göre duruş mesafemizi ayarlamalıyız. İletişim anında daima konuşulan kişiye veya konuşan kişiye dönük durmalıyız. Toplumsal iletişim sürecinde başarılı olabilmek için grup normlarına, toplumsal rol ve statüye uygun giyinmeliyiz. Saç ve el bakımına özen göstermeliyiz. More Enstitü UZEM www.uzemmoreenstitu.com Sayfa 109 [email protected]