İndir - Turuz

advertisement
ARSlAN KILIÇ "Ermeni soykırımı" konusunda
Aybar'ın Sartre'ı nasıl ikna etti
MEHMET PERINÇEK Çarlık arşivlerinden Ermeni meselesi üzerine
20 yeni belge (1914-1918)
ŞÜKRÜ SERVER AYA Ermeni meselesi nin arkasındaki gerçekler
ll
ll
(Yaygın
süreli)
IÇINDEKILER
BU SAYlDA
2
ARSLAN KILIÇ "Ermeni soykırımı" konusunda
Aybar'ın Sartre'ı ikna etmesi
3
M. ALi AYBAR Russel Mahkemesi'nde
"Ermeni soykırımı" üzerine Aybar-Satre
tartışması
MEHMET PERiNÇEK Çarlık arşivlerinden
Ermeni meselesi üzerine 20 yeni belge (1914-1918)
19
37
ŞÜKRÜ SERVER AYA "Ermeni meselesi" nin arkasındaki gerçekler 57
SERVET CÖMERT Büyük Ortadoğu Projesi ve Ortadoğu
75
NiSAN 2008 Sayı 219 Ayda bir cıkar
SAH[Bİ Güney Yayıncılık Reklamcılık Maıbaacılık Organizasyon San. ve Tic. Ltd. Ş ıi
SORUMLU YAZlİŞLERi MÜDÜRÜ Z. Ruhsar Şenoğlu
GENEL YAYlN YONETMENI Arslan Kılıç
SAYFA SEKRETERi Mahmut Şen - Mclih Yıldınm
TEK NİK SORUMLU Mutlu Selçuk
YÖNETİM YERİ Alemdar Mah. Divanyolu Cad. Erçevik İşhanı No: 54/311
Sultanahmct/İsıanbu1
Tel: 0212 520 04 94
ABONE KOŞULLARI 1 Y ıllık: 48 YTL 6Aylık: 24 YTL
Kurumlar için 1 Yıllık: 55 YTL
Yurdışı Yıllık: 35 EURO Yurtdışı Fiyaıı: 3 EURO
Amerika ve Uzakdoğu: 1 Yıllık: 70 $ 6 Aylık: 35 $
Yu rtiçi Posıaccki: Meıin Aktaş 5004277
YURTDIŞI Ercan Bora! Frankenallc. 39 60327 Frankfurt 1 M Tel: 069/7392341
Hesap No: Konto NR: 292460200 BLZ (Banka NR): 50080000
Dresdner Bank AG Frankfurt am, MAİ. Frankfurt 1 M Deusthland
Mehmet Ak if Genç İsviçre, Zürchcr Kantonalbank, Konto-NR. 1119 00 83 618
Tel ve Faks: (İsv içre dışı ülkeler içi n) 0041 44 3030 715, (İsvi çre içi) 044 3030 7 ı S
İLANLAR Kapak İçi: 750 YTL iç Sayfalar: 500 YTL
BASK! Uğur Maıbaası
DAGlTIM Merkez Dağııım
e-mail: ı[email protected]
Web: www.ip .org,.ır/ıcori
ISSN ı 30 1-66687
İletişim/Abone tel-faks : (0212) 251 51 22
1
TEORi • Nisan 2008
bu say1da
Aybar'dan sosyalist yurtseverlik dersi ve
Mütareke istanbul'u operasyonlan
Teori'nin Nisan 2008 sayısının kapak konuswıun, Türkiye işçi Partisi Genel
Başkanı
ve Türkiye sosyalist hareketinin anıt adlarından Mehmet Ali Aybar ' ın
Türiye'nin solcularına verdiği sosyalist yurtseverlik dersi oluşturuyor. Aybar,
1967'de ünlü Russell Mahkemesi'nde J. P. Sartre'ın "Ermeni soykınmı "ından
söz etmesi üzerine, bu iddiaya karşı hemen ve Sartre ' ı da. mahkemeyi de ikna
eden bir itirazda bulunuyor. İtirazı kabul ediliyor ve bu iddia mahkeme
tutanaklanndan ve Sarte'ın raporundan çıkarılıyor. Bu ol ayuı hikayesini ve
Aybar'ın tavrının gerekçesini kendi kaleminden okuyacaksınıı. Aybar'ın bu
tavrının anlamını Teori Genel Yayın Yönetmeni Arslan Kılıç yazdı .
Dergimizi baskıya hazırladığımız sırada Türkiye büyük bir operasyonla çalkalamlı. 21 Mart Cuma günü sabaha karşı yapılan ve İşçi Partisi Genel Başkaru
Doğu
Perinçek'i Ulusal Kanal ve Aydınlık dergisi Genel Yayın
Yönetmenlerini, Kemalist aydınlar İlhan Selçuk ve Prof. Dr. Kemal
Aleındaroğlu'nu, Aydınlık yazarı Adan Akfırat'ı ve iş adamı İbrahim Benli'yi
hedef alan bu operasyon Türkiye'nin devrimcilerine Mütareke İstanbul'u
operasyonlarını hatırlattı. Hiirriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, 2007 yılının
son günlerinde yazdığı "Gidişat Nereye?" başlıklı yazısında, bugünkü gidiş tersine çevrilmezse, 2010 yılında Türkiye'de TV'lerden "İsranbul'un A semtinde
yapılan operasyonda 10 kişilik Kemalist terör hücresi çökertildi", "Ankara'da
20 kişilik Atatürkçü terörist yakalandı" haberlerini duyacağımızı iddia etmişti.
21 Mart operac;yonu Yılmaı. Özdil'i, zamanı iki yıl öne alarak doğruladı. Aynı
gün Ali Kemal medyası bu Damar Ferit operasyonunu dünyaya. Yılmaz
Özdil'in iki yıl sonrası için tahmin ettiği anonslarla duyuruldu. Operasyon ve
bu anonslar, zamanlama bakımından, 22 Mart günü Türkiye'ye gelen Dick
Chaney'e armağan olarak planlannuştır. Olayın bir yanı budur.
Doğu Perinçek, Ferit ilsever, Serhan Bolluk ve Adnan Al<fırat'ın tutuklanma gerekçeleri konusunda Ali Kemal basınından sızdırılan bilgilere bakarsak,
Doğu Perinçek ve arkadaşları Susurlukçularla birlikte darbe ortam ı yaratmak
üzere çete kurmuşlar. Bu tutuklama ister istemez akıllara Nemrut Mustafa Paşa
Divanlarını getiriyor. Oradada Kuvayı Milliyeciler gerçekte vatansever olduklan için tutuklanıyorlardı; ama gererçeye "çete oluşturduklan" yazılıyordu.
Türkiye bugün o günkü konumlara sürüklenın iştir. Olayın diğer yanı da budur.
Türkiye 1922'de Damat Feritleri, Ali Kemalleri. Nemrut Mustafa Paşalan
tarihin çöplüğüne göndermişse, 2020 ' lcre varmadan bugünki
mirasçılarını da gönderecektir.
nasıl
Gelecek sayıda
2
buluşmak dilcğiyle ...
TEORi • Nisan 2008
Arslan
Kthç
Teori Derxisi
Genel Yaym
Yönermeni
"Ermeni soyk1r1m1"
konusunda Aybar'In
Sartre'1 ikna etmesi
Teori'nin bu sayısının kapak konusunu, Türkiye
sosyalist hareketinin önderlerinden, eski Türkiye İşçi
Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın Batı merkezli "Ermeni soykırımı" iddiasına 1960'1ı yıllarda verdiği
cevap oluşturmaktadır . iddia Aybar' m karşısına,
J967'deki uluslararası Russell Mahkemesi'nde çıkmıştır.
İddiayı bu ünlü mahkemeye taşıyan da başka bir ünlü;
aynı zamanda Russell Mahkemesi 'nin de üyesi .o Jan
Fnmsız aydını Jean Paul Sartre'dır. Yaşı 50'nin üzerinde
olan Türkiye aydınları bu mahkemeyi, Aybar ve
Sartre ' ın Russell Mahkemesi'ndeki görevlerini, mahkeme.nin l960'1arda AB D emperyalizmine karşı
mücadelede oynadığı tarihi rolü bilirler. Bu yazıda,
bilmeyen ve unutmuş olan okurlarımız için bu konularda
bilgi verilecek ve Aybar'ın 1960'lardaki cevabının tarihi
önemi açıklanacaktır.
"Soykırım"
tezinin uykudan
uyandırılması
tarihi
" Ermeni soykırımı" iddiası, Birinci Dünya Savaşı 'nın
sonuna doğru, İngiliz ve Fransız emperyalistlerince
oıiaya atıldı. Savaş sırasında Çarlık RusyasJ ilc birlikte
kışkırtıp ateşe sürdükleri Ermenilerin başlarına gelen
felaketin baş sorumlulan olan bu devletler, hem
Ermeniler üzerine olan henüz sona ermemiş planlannm
bir parçası, hem de ateşe attıkları bu halkı elde tutmanın,
onun koruyucusu rolünü sürdürmenin yolu olarak, savaş
sırasında Osmanlı hükümetinin Ermeni !ere soykırım 1
uyguladığı iddiasını ortaya attılar.
Sonradan "Sovyetler Birliği" olarak anılacak coğrafya­
da Ekim Devrimi'nin, Türkiye ' de Ulusal Kurtuluş
Savaşı 'mn zaferinin kesin leşmesinden sonra "Ermeni
soykınını ı' ' iddiası gerek emperyalistlerce, gerekse onlaruı
1
"Soykı rı nı" sözcüğü
ve
kavramı
siyaseL liı.enuüriine ll. Diinya
Savaşı'ndan
3
TEORi • Nisan 2008
işbirlikçisi
milliyetçi Ermeni çevrelerince rafa kaldırıldı. Daha
sahipleri tezlerini rafa kaldırmak :orunda kaldiiar.
Çünkü, Ermeni sorununun cereyan ettiği coğrafyada artık iki devrimci
hükümet vardı ve bu devrimci hükümetler emperyalizm odaklı iddia ve
saldırılara, gerçekler zemin inde ve kararlı bir mücadele siyaseti izlediler.
Bu sorunun asıl suçlusunun emperyalistler ve Ermeni gericileri
olduğunu belgeleriyle, kanıtlarıyla ortaya koydular. Özellikle Rus
devrimcileri, bu konudaki Çarlık belgelerini dünyaya açıklayarak,
Birinci Dünya Savaşı 'nın emperyalist müttefikleri İngiltere. Fransa ve
Çarlık Rusyas ı· nın bu konuda oynadıkları uğursuz rolü teşhir ettiler ve
onların savaş sırasındaki olaylara ilişkin iddialarına ağır darbeler
indirdiler. Yine her iki devrimci merkez, Türkiye'nin bu olaylardaki nesnel konumunun ·'vatan savunmas ı " ve bu nedenle emperyalizm ve işbir­
likçilerine karşı yürüttüğü savaş ın da tarihsel ve siyasi bakı mdan haklı,
meşru bir savaş olduğunu cümle aleme ilan ettiler. Bu devrimci tutum ve
siyaset, gerek emperyalistlerin gerekse işbirlikçilerinin gerici ve haksız
propagandalarının püskürtülmesini ve susturulmasını sağladı.
ve
şoven
doğrusu, iddianın
"Ermeni soykırımı" iddiaları, l960'lı yılların ikinci yansında,
1920'lerde yatırıldığı uykudan uyandırılıp tekrar sahneye sürüldü.
iddianın merkezi ise, sanıldığının ve Türkiye'deki Balı muhiplerince
üstü kapatıldığının aksine, o sırda bir SSCB cumhuriyeti olan
Ermenistan değil, emperyalist Batı devletleri idi . Bu yıllarda özellikle
ABD, Fransa ve İngiltere'de birbiri ardından, "Ermeni soykırım
anıtları" dikme, 24 Nisan'ı "Ermeni soykırım günü" ilan etme,
"Ermeni soykırımını kınaına" bildirileri yayınlama eylemleri sökün
etti . Daha da önemlisi, bu kararlan alanlar ve ..soykırım" bildirileri
yayımlayanlar, bu emperyalist devletlerin sözde NGO'ları filan değil;
parlamentolan, hükümetleri, Belediye Başkanlan, Valileri, Devlet
Başkarıları (ABD), Başbakanları gibi en yüksek devlet organları ve
temsilcileri idi. Bu girişimleri 1970'lerde ASA LA ve eylemleri izledi.
Daha sonrası ise biliniyor. Batılı devletler parlamentolarından ardı
ardına " soykırım " kararlarının çı karılması, bu kararlard aki
"soykınm"ın kapsamına Rum-Pontus, Kürt, Süryani ''soykınmlan"
ile "soykırıın suçu"111Jn içine Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın eklenmesi,
tazminat ve yer yer· ··sınır düzeltme" (toprak) Lalcplcri vb vb.
Sav~ yıllan boyunca Nazilcrin Yahudilere ve diğer bazı ulusal topluluklara
büyük çaplı ve ıoplu katliamlar, --soykınm·· olara!. adlandırıldı ve Birleşmi~
Milletler'in 9 Aralık ı948 Tarih. 260 A·lll Sayılı Kar.uı ilc .. soykırınf· kavramı tanımlandı.
Ermenileri n Birinci Dünya Savaşı sırasında maruz kaldığı öldürümlcr için gerek o tarihlerde
gerek savaş sonrasında hu kavram kullanıl mıyordu. Onun yerine ve o an lamda, ··kaıliaın" ,
··kıyım·•, '·i mha··ıcrinılcri kullanılıyordu. U luslararası çevrelerde ve Batı ' daki Ermeni dias·
pora~ınca '·Eııneni soykın mı" söylemi ı965 yılından iıibaren kull::uıı lnıaya başlandı.
sonra girdi.
uyguladığı
4
TEORi • Nisan 2008
..Ermeni soykınmı" iddialarrum canlandırıldığı 1960'1ı yıllarm
ikinci yarısı, Ankara ve Moskova 'nın devrimci süngülerinin
düştüğü, karşıdevrimin eline geçtikleri dönemdir. Maalesef,
Türkiye'nin emperyalizme karşı savaşında, 20. yüzyılın son
çeyreğindeki ve henüz giıdiğimiz 21. yüzyılın başındaki en büyük
gerçeği budur. Ankara'nın karşıdevrimin eline geçmesi , aynı zamanda emperyalist saldırı ve cesaretierin artması, Sevr planlarının tekrar
dirilmesi ve önümüze konması demektir. Ankara 'nın, 20. yüzyılın
başında modem Türkiy~'nin kuruluşundaki en büyük müttefi.kindcn ,
sosyalist Moskova'dan mahrum kalması, Moskova'nın da
karşıdevrim güçlerinin eline geçmesi, Türkiye üzerindeki emperyalist plan, abluka ve dayatmaların daha da yoğunlaşmasına yol
açrmştır. Bugün Türkiye ve dünyadaki birçok aklı başında ve kişilik­
li insan, Batılı emperyalistlerin Türkiye'yi itip kakmalanna, Türk
ins anını aşağılamalarına, Türk hükümetleri ve devleti üzerindeki
amir tavırlarına bakarak, " Atatürk zamanında bunlar hiç olabilir
miydi?" diye hayıflamyorlar. ABD'nin (ve yer yer de kuyruğuna
taktığı emperyalist müttefiklerinin) dünya çapındaki pervasızlığına,
dünyanın geri kalanını hiçe sayan kabadayılığına ve kendi
ülkelerindeki dahil, dünya emekçilerine ve ezilen uluslarına reva
gördüğü muamelelere bakarak, "Devrimci Sovyetler Birliği 'nin
dünyada kapitalist-emperyalizm canavarım dizginlediği, onu 'terbiye' ederek ' sosyal kapitalizm 'e dönüşmesine yol açtığı dönemlerde bunlar yaşanabilir miydi?" diye haklı olarak üzülüyorlar. Evet,
Ankara ve Moskova devrim merkeziyken ne Türkiye ne de dünya
bugün yaşanan emperyalist saldırganlıkları yaşardı : kapitalistemperyalizmin 20. yüzyılın başında parçalanıp atılan dünyanın tek
egemeni olma planı tekrar diriltilebilirdi.
Russel uluslararası mahkemesinde Aybar'ın önüne çıkan
"soykırım" suçlaması
Yukarıda ,
1920'1erde Ankara ve Moskova tarafından tarihin
çöplüğüne gönderilen ''Ermeni soykırımı" emperyalist tezinin,
1960 ' 1arda Batılılarca çöplükten çıkarılarak tekrar sahneye
sürüldüğüni.i söyledik. ABD'de (Sanfransisko'da), Fransa'da (Paris 'te,
Marsilya'da) ..Ermeni soykırım anıtı" dikme2 , "'Ermeni soykırımı'nı
tanıma ve kınama' ' girişimleri bu yıllarda başladı. 1967'de, ABD' nin
Vıetııam 'da işlediği savaş suçlarını saptamak üzere dünyanın ilerici,
2
4 Haziran 1968'de Türkiye'nin Paris Büyükelçiliğine atanan Hasan Esat Iş ı k'ın görev i
birini, Fransız hükümet ve yerel ınakaınların ın huyıllarda
deprcşıniş olan"Emıeni soykırım ı" ıo::zini savunma ve uluslararası plrafomlara taşıma
sırasınd~ki ba'il ıca uğraşlanndan
5
TEORi • Nisan 2008
anüemperyalist, sosyalist aydınlanm;a kumlan Russel Mahkemesi'ni;n
önüne "Ermeni soykırımı" iddiası getirildi.
Ru~sel
Mahkemesi hakkında aşağıda d.aha ayrıntılı bilgi
Konu Russel Mahkemesi'ne, mahkemenin dünya çapında
tanınmı~ ve saygın üyelerinden FransLZ filozofu Jean-Paul Sarrre
tarafından getirilnıişti. Sartre, bileşimi , yaptığı i~ ve aldığı kararlar
bakımından daha sonra kendi kadar ünlenen ve saygınlık kazanan bu
mahl>.emede göreve ç.ağrıldığında, eline sözde ilerici bazı Fransız
aydınlarınca tutu~turulan bu iddiayı mahkemeye sttndu~u
"Soykırım" bildirisine koymuş ; ama , yine mahkeme üy ~si ve
Türkiye işçi Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın bu konuda
mahkeme üyelerini ve bizzat Sartre'ı aydınlatan bilgilendintresinden
ve bu gerici teze sert bir şekilde, karşı ÇJkmasmdan şonra, bu iddiay ı
savunmaktan vazgeçmişti. Bu konuda da aşağıda daha aynntılı bilgi
s unacağız. Bu olayı burada anmamızın nedeni, "Ermeni soykınını"
iddiasının tekrar BatıiLlaı:ca ve 1960 '1 arın ikinci yarısında
canlandınldığını göstermek içindir.
vereceğiz.
ABD'nin Vietnam
savaşı
ve yenilgisi
Russel Mahkemesi 'ne geçmeden örtce, okuyuculannuza bu mahkemenin kurulmasmaneden olan, bugün artık ortalanla 50 yıllık bir tarih
olmuş ABD'nin Vietnam Sav aşı hakkında kısa bir bilgi sunaoağız.
Vietnam, bir Güneydoğu Asya ülke~idir. Güneydoğu Asya'nın Çin
Hindi bölgesi ülkelerinden biridir ( diğerleri Kambö.Çya ve Laos).
l850 ' lerin başında Çin Hindi' ne Huistiyan misyonerlerle giren
Fransa, 188Ü'lerd.~ tüm bölgenin s.ömürge1eştirilmesini tamamladı.
Sömürge egeıiıenliğinin kurulması, küçük büyük saY,ısız direnişin çok
vahşi ve kanlı y.öntemlerle bastırılması sonucu gerçekle ştirildi.
Direnişler ve gittikçe daha da sertleşmiş bas tıtma hareketleri ,
Fransa'nın 1954'teki yenilgisine kadar sürdü.
Direnişe.
1930'lara kadar feodal ve burjuva yurtsever güçler önefetlik etti. 3 Şubat 1930'da Ho Şi Minh'ln3 önderlik ettigi bir grup
Vietnamlı sosyalist tarafından kurulan Vietnam Komünist Partis i,
girişimlcrine ·karşı
(jiplçınıat, aydııı
a-çılmasını
mücadele
oluşturmuşmr. Dışişleri Bakaıılığı"ııın ycı-i~ıirdiği
bu değerli
ve .dcv.lel adamı. l973' te Marsi lya'a<ı "Emieni Soykırını Anııı""ıı ı n
diplomatik giJişinılcıköııleyenıeyiııce. Framız hükümet ini prqresto ederek P<ıris
e'lçi liği gönfvini bırakıp Fransa:" yı rcrk etmiş ve Ankara' ya dönmüştür. Hasan f.. Işık 1973 ve
1977 sc~i;nkrl:ııde CHP' den milletvekili (Bursa) seçilerek 1974 ve 1977'dc J...uruları Ecc\-il
hiikümederinde MSB görev inde bulunmu~tur.
3 1-lo Şi Miıılı: Vicın;ım ul u~aJ kurtuluş harel;eti ve devriminin önderi. Vi~rriam Demoknııiı-..
Cumhuriyeti'nin kw·ucusu (2 Eyliil 1945) ve ilk Ba~ bakn:nı. 1890"da Vicmant"ın de:vrimci
geleneği ite ünHi NglıcAn ilimi~ doğdu.
6
TEORi • Nisan 2008
1931 'de, Bindiçini bölgesindeki sosyalistlerin birliğini sağlamak
üzere, Haziran 1929'da kurulmuş bulunan Çin I-Iindi Komünist
Partisi 'ne katıldı.
ÇHKP, kısa sürede Çin Hindi yanmadasındaki bütün sosyalist ve
yurtsever güçleri birleştirmeyi başararak direnişin önderliğini yapmaya başladı .
İkinci Dünya Savaşı 'nın başında bölge Japonlar tarafından işgal
edildi ve Bindiçini yanmadası savaş boyunca Japon egemenliğinde
kaldı. Başlangıçta Japonya 'nın Çin' e saldırısını, ''Çin' deki devrimci
gelişmenin Çin H indi' ne sıçramasını engelleyeceği" hesabıyla
destekleyen Fransa, Hitler' e teslim olmasından ( 18 Haziran 1940)
yirmi dörr saat sonra, Vietnam'da Japonya'nın ültimatomuyla
karşılaştı. Vichy hükümeti ültimatomu kabul ederek Japonya ile
anlaştı. Vietnam'daki Fransız Genel Valisi ile Japon askeri yetkilisi
tarafından 30 Ağustos 1940'ta imzalanan anlaşmaya göre, Fransa
Japonya 'nın bölgedeki egemenliğini kabul ediyordu; Japonya ise,
Fransa 'nın Çin Hi ndi 'nde ki "öncelikli haklarına" dokunmayacaktı.
Vietnam 'daki Fransız askeri gücü Hanoi, Hayfong gibi belli merkezlerdeki garnizonlarda toplanacak ve zorunlu bir durum olmadıkça
buralardan dışarı çıkmayacaktı.
Çin Hindi Komünist Partisi, başlangıçtan beri uyguladığı geniş
cephe siyasetini dünya savaşı yıllarında daha da geliştirerek, hem
Japon işgaline hem de Fransız sömürgeci varlığına karşı geniş bir
direniş cephesi örgütledi. Mayıs 1941 'de, Vietnan1 kururuluş mücadelesine damgasını vuracak ve o güne kadarki en geniş ve birleşik cephe
örgütü olacak olan ''Vietnam'ın Bağımsızlığı İçin Devrimci Cephe"
(Viet Minh) örgütünü kurdu. 11 Kasım 1945'te ise, ÇHKP, "Viet
Minh'in ulusun tüm yurtsever ve bağımsızlıkçı güçlerini kapsayabilmesi için" kendisini feshetti ve Vi et Min h' e katıldı. Parti, 1951 'de
(1 1- 19 Şubat) gerçekleştirdiği bir kongreyle tekrar bağımsız olarak
örgütlendi ve adını Vietnam İşçe Partisi olarak değiştirdi .
Babası,
kendisini eğiterek yoksul köylüliikreıı ıııandariııl iğe yiikselmiş. ama aleşii bir yurL~ev­
cr olduğu için de devlet hizmetJeıindcn kovulmuş bir Orta Vietnaınlı ydı. Ho Şi Mi nh. önce
kolej, sonra da denizcilik eğitimini yarıda bırakıp Fransız gemilcrinde uiyfalık yaparken .
Fransa. ingiltere. Belçika, Hollanda, Almanya, İtalya v~ ABD' yi dolaştı. l9 14'te bir otelin
aşçt yanıağı olarak ycrleşıiği Londra'da sosyalist fikirlerle tanı~tı. Sömürgccilik kar§ııı Hintli
ve Çiniiieric ilişki kurdu. !91 7'de, Birinci. Dünya Savaşı boyunca yüz binden fazla
Vietnam lı nın işçi ve a~ker olarak ıoplandığı Paris'e yerleşti. Burada. Fransız Sosyalist
Partisi ' nin sömürgeciliğe karşı mücadele bölümünde ve anti -$ömürgeci bir hareket
gc!iştinnck üzere Vietnaın!ılar arasında çalıştı. Bu çalışınalar sıras ında. yıllardır ıa~ıdığı ve
giuikçc uerinleşen yurtseverlik duygusunun bir ifadesi olarak ·'Y urtsever Nguyeıı (Nguyeıı
Al Quoç)" taknıa adını kullanmaya b'~şladı. l'.i20 'de, FSP'nin Fransa Konıiinisl Partisi'ne
7
TEORi • Nisan 2008
Savaş bittiğinde, yenilen Japonya 'nın çekildiği bölgeye tekrar
dönen (1945) Fransa, Viet Mi nh 'in büyük direnişiyle karşılaştı.
Japonya 1945'te geri çekilirken bölgeyi üç ''bağımsız" devlete
(Vietnam, Kamboçya, Laos) böldü ve savaş yıllannda kendisine
boyun eğmiş "Çin Hindi imparatoru" Bao Dai'yc Vietnam'ın
bağımsızlığını ilan ettirdi.
Viet Minh 1941-45 arasında Japon işgaline karşı yürüttüğü
mücadele içinde büyüdü ve güçlendi. Vietnam halkının ülke çapındaki
tek temsilcisi haline geldi. 4 Haziran 1945 'te, ülkedeki bütün germa
gruplannı birleştirerek Vietnam Ulusal Kurtuluş Ordusu'nu kurdu. İki
ay sonra, Japonların çekilmesi ve Fransa'nın tekrar gelmesi arasındaki
boşluktan da yararlanarak ülke çapında "Ağustos Ayaklanması"m
düzenledi ve Japonların geri çekilirken kurduklan kukla yönetimi
devirerek iktidarı aldı. 2 Eylül 1945'te, başkenti Hanoi olan Vietnam
Demokratik Cumhuriyeti'nin kuruluşu bütün dünyaya duyuruldu.
Yönetirnin bütün yurtsever güçlerin katılacağı serbest bir seçimle
belirlenmesine kadar, Ho Şi Minh başkanlığında bir geçici hükümet
kuruldu. Fakat Fransa, Çin ilindi'ndeki Fransızların "hayatını ve haklarını korumak" gerekçesiyle ve ABD'nin de desteği ile 25 Eylül'de
ülkenin güneyine ve Saygon'a yeni askeri kuvvetler çıkardı. Askeri
gücünü gittikçe artırarak ülkenin güneyinde bir egemenlik alanı
yarattı ve egemenlik alanında Japon işgal yönetiminin "imaparator"u
Bao Dai'yi tekrar "tahta'' getirdi . 1946'da Vietnam Demokratik
Cumhuriyeti ile sömürgeci Fransız güçleri arasındaki savaş yerıiden
başladı. Sekiz yıl süren ve gittikçe şiddetlerren bu savaşta, Vietnam
Halk Kurtuluş Ordusu 7 Mayıs l954'te Fransa'nın Çin Hindi'ndeki en
büyük garnizonunun bulunduğu Dien Bien Fu 'yu ele geçirdi ve
Fransız garnizonunu dağıttı. Ağır yenilgiye uğrayan Fransa, ABD ve .
ingiltere'ye başvurarak, "Kore ve Çin Hindi savaşıarına bir çözüm
bulmak üzere" 18 Şubat l954'te Berlin 'de toplanan Dörtler
dönüşmesinin ve Kominıcrn'e katılmasının karara bağlandığı Tours Kongresi'ne "Çin Hindi
dclcgcsi·· olarak çağrıldı. Kongrede Komünist Parti'ye dönüşme ve Kominıem'e katılma
yönünde oy kullandı ve FKP'nin kurucu ları arasında yer aldı. 1924 'te Konıinıern'in V.
Kongresi'ne katılmak üzere Moskova·ya gitti ve bu kongreden sorıra artık siyasi
çalışmalarım tümüyle Vicuıaın ve Koınintern delegesi olarak Çin üzerinde yoğunlaştırdı. Ho
Şi Minlı"in ve Vietnam işçi Partisi' nin siyasi çizgisi ve devrimci prati~i. dünyanın e;ı:ilen
ülkelerinde sosyalist enıcma.~yonalianlc sosyalisı yurtseverliği birlcştinncnin tipik ve
başarılı örneklerinden biridir. 1959·da yazdığı ··seni Leninizm ·c Götüren Yol" adlı
makalesinde. kendisini so~yal ir.ıne götüren şeyin. "güçlü yurtseverlik"' duygusu ilc düşünsel
olarak ··yurtscvcrlikıc derinleşme"" olduğunu belinmi ş ve cklcmişıi: "Sömürge ülkeler için
gerçekten yeni bir çağı açan Lenin olmuştur:· 2 Eylül 1969'da Vietnaınlılann ··Ho amca"sı.
··Aydınlatan 1 Bilge adam'"ı, Vietnam Savaşı 'nın en yoğun oldoğu dönemde. kuzeydeki
Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak öldü. 1968"in dünya çapındaki
büyük devrimci kabarınasının başlıca sloganlanndan biri, ··Ho! ı lo! llo Şi Minh! Bir ki ii~~!
Daha fazla Vietn:uıı !"dı.
8
TEORi • Nisan 2008
Konferansı'nuı (Sovyetler Birliği. ABD, İngiltere, Fransa), ilgili diğer
taratların
tekrar ve hemen toplanmasım ve "Barış
talep etti. Dörtler Konferansı ilk
toplantısında belidediği 26 Nisan tarihli ve Cenevre'de yapılan ikinci
ı.oplantıslnda da bir ilerleme sağ!ayamamıştı. 8 Mayıs 1954 'te
Cenevre'de toplanan Barış Konferanşına Fransa ve Vietnam
Demokratik Cumhuriyeti temsilcilerinin yanı sua ABD, İngiltere,
SSCB , Çin Halk Cumhuriyeti, Kaı:p.boçya, Laos ve Bao Dai·nin
"Vietnam Devletiıı temsilcileri de katıldı. Konferansta şu noktalarda
anlaşmaya varıldı: 1) Vietnam, 17. paralel çizgisi sınır kabul edilerek
şimdilik ibye bö1ünecekti. Kuzeydeki Vietnam Demokratik
Cumhuriyeti'ne karşılık güneyde, sömürgecilerin kendi ·aralarında
"gece kulübü imparatoru" diye alayla andıkiarı Bao Dai'nin "imparator" (devlet başkanı), ABD'-de yaşayan ve apar topar Vietnam•a
götürülen Ngo Dinh Diem'in hükümet başkanı o!acağı4 "Vietnam
Devleti" olacaktı. 2) Ancak en geç iki yıl içinde ( l956'ya kadar) ülke
çapında serbest seçim yapılarak hükümet seçimle belirknec.ek ve
seçilen hükümet ülkeyi birleştirecekti. 3) Fransa en kısa sürede askeri
birliklerini Vietnam' dan çekecek, fakat iki bölgeden hiçbiri ne. uluslararası bir ittifak yapacak. ne de dışandan askeri yardım alacaktı.
"Cenevre Konferansı Kararlan"nda Kamboçya ve Laos 'un
bağımsızlığı da kabul edildi. Fnms.a bu ülkeleri de ''Hindiçini
Konfederasyonu" altında sömürge egemenliği altında tuttnay.a
da
katılımıyla
Görüşmeleri"ne başlamlmasını
çalışıyordu.
4
Diem·in ABD'den alınıp para~üUe Viemam'm tepesine indirilmesi. bugünkü "Kawıi
modeli."nin ilk uygulama~ıdır. Bi lindiği gibi. ABD'nin Afganistan'ı i~gali öncesinde
ABD'de lôkantacı lık yapan ve CIA'ya çalışanH-amir Karzai. iŞgal in tamaml anma~·mdarı
hemen sonra ABD'den get;rilip Afganistan'ın tepesine oturıuldu. Diem bu modelin ilk
örııeğidir. 17. }:Uzyılda Kaıol i kliği benimseyen ilk ku~ak Viemaınlılardaıı soylu bir ;ıilen in
oğlu olan Diem, ı930'Iu yıllarda Bao D.ıi·nin içiş leri Bak;:ınlığı'ıu yapu. Ancak 193S' de
Frnıısız Sömürge Valisi ile bir. kcnuda anla~ınaz!ığa düşünce. bakanlıktan a~nlrnak:r.onmda
kaldı. !945'tc Vietnam Deıno~a:ıiR Cunilıuriycti'nin kmulma~ı iizcıiııc, bir yandan Ho Şj
Minh Kaıoliklerin de-steğin i almak için kentiisi m:: VDC hükümetinde bak<uılık teklif ederken.
d iğer yaııtian da tekrar. VDC'yc seı;cnek yaratın~ ya çalışan ~ömürgecilcrin aradığı adam
oldu. Ho Şi Minh'in teklifini reddedip sömlirgccilcrlc pazarlığa onıruoca, Viet Minh kuvvet·
lerince önce tutuklandı. daha sonra sömlirgecilc:rc çalışmayacağı sözü alınarak serbe8t
bırakıldı. Serbest kalır kalmaz Yiem.am ·dan ı: açarak ABD'ye sıgındı. 1954'te ABD
tıırafmdmı, Ceııevı:e Konfer:ınsı ile ikiye hölüncn Viemam·ın güneyindeki i~birli.kt;i
hükümete Ba.~bakan.o'l.a.rak ·'atandı'·_ ··Görevine'' başlar ba~lamaz, ABD'niıl' yoğun maddi .
askeri ve eğitim dest~ği ile.Güney Vietnam'da ynrtsevcrlcre ve kuzeyde VDCye karşı
hüyük bir polis ve ordu örgütleme işine girişti. C!A ve Amerik:uı ordusunun dn doğrudan
kauldığı, aralı.k~ı;: ve. en kı}~Cı yönıerıılerlc sürdtiıiilen ''bastırma" ve ··p.asifi k.a sy,m"
savaşı nda 1üm Güırcy Vicuıam·ı hapishaneye çevirdi. Kendisinin ve eşrnin ailesinden oluşan
ve boylu boyunca yolsuzluğa. hırsıı.Jığa .batmış bir hanedan )'ôııcriıni kı.ırınasına, Karolikler
dı§tndaki din ve mezhep meıısuplan. özellikl.e Budistler üzerinde de yogun baskı uyg.ula·
masına, kukla polis rejimine muhalif her hareketi •'komiinisı ıehlikı:'' sayarak ezmeye
k<llkışmıısma rağmen ABl) 1963'e kadar Di em 'i c.ksıcklcdi. ı 963 )''azıuda!1i Budisı rahipler
9
TEORi • Nisan 2008
ABD ile Bao Dai'nin "Vietnam Devleti'. Cenevre Konferansı
imzalamak. en başta, Vietnam
Demokratik Cumhuriyeti'nin uluslarara sı meşruiyetini tanımak
· anlamına geliyordu. Ayrıca, kararlardaki "iki yıl içinde serbest seçim"
maddesi de ABD'nin hoşuna gitmemişti. İki yıl sonra da olsa ,
Hindistan, Polonya ve Kanada temsilcilerinden oluşacak bir uluslararası heyet denetimjude gerçekleştirilmesi öngörülen bir seçime, o
sırada hararetle izlediği ·'komünizmi sınırlama ve kuşatma" siyaseti
bakımından en küçük bir güven duymuyordu. Bu siyasetin gereği
olarak zaten son iki yıldır Fransa'nın Vietnam'daki savaşının fınans­
manını tamamını üstlenmişti ve o günlerde de harıl harıl .. Güneydoğu
Asya NATO'su" diyebileceğimiz SEATO'nun kuruluşu için
kararlarını imzalamadılar. Kararları
çalışıyordu.
Cenevre Konferansı kararlarını imzalamayan, ama ''anlaşmaları
tehlikeye düşürecek güç tehdidi ve kullanımından kaçınacağı" sözü
veren ABD, bu sözünde bir saniye olsun durmadı. Cenevre
Konferansı ' ndan hemen sonra Manila'da (Filipinler) kurulduğu ilan
edilen SEATO (Güneydoğu Asya İttifak Örgütü) Arılaşması'na5, aynı
gün ek bir protokolle, "Çin Hindi bölgesinin SEATO'nun koruyucuLuğu altında olduğu" maddesini koydurdu. Böylece ABD bu bölgede
Fransa'nın yerini alacağını resmen ilan etti ve kısa süre sonra da,
"'Hür' Vietnam Hükümeti'ne yardım" adı altında güneydeki işbirlikçi
yön e ti me maddi ve askeri yardım, (silah, teçhizat) ve "askeri
danışman" göndermeye başlayarak Vien1aın'a fiilen de "ayakbastı".
Diem, 1955 'tc bir askeri darbe yaparak, önce "gece kulübü imparatoru"nu başından atıp "Vietnam Cuınhuri yeti"ni kurduğunu ve kenprotestosunu her zamanki senliği ile ezmeye kalkışınca. 30 Sudisırahip ardı ardına kendini
yakarak. iilke çapında çok daha büyük protesto dalgasının yükselmesine neden oldular. Diem
böylece aşın derecede yıpranıp tecrit olunca, ABD "aı değiştirmeye.. kar:.ır verdi ve CIA
tıırufından düzenlenen hir darbeyle devrildi. Darbeyi öğrcndiğinde. !\BD elçisine telefon
ederek görevinden kendi isteğiyle ayrı lacağını açıklamaya hazır olduğunu . ama bunun
karşılığında canının buğı~lanmasınt istedi. Oysa, ABD.nin ve darbe yaptırdığı generallerin, o
güne kadar yapı l an bütün kötülükleri Diem· in sı rtına yıkanık hatkın k;ır~ısına '·yeni" ve
"temiz'· bir elbiseyle çıkmaya ihtiyaçlan vardı. Bu nedenle, düne kadar her gün birlikte
oldukları ABD elçisinin buz gibi tavrı karşısında o güne kadar yaptığı hizmetleri lıaurlaup
yalvanııasına rağmen. darbeyi yapan Amcrika·nııı yeni gözdesi genemiler tarafından
öldüriilmckıcn t..urıulamadı. ABD. yıprandığı i~· in anıt.. "kullanılamnz hale gelen·• ınıağını
"dcliğe süpürdü".
5 SEATO: Birçeşit .. Güneydoğu Asya NA 1ır, .. . olan SF.ATO. ABD öncülüğünde ve ABD.
Anı.sıralya, Yeni Zelanda. Pakistan. Filipinkr. Taylaııd. ingiltere. Fnınsa·nın kaiılımıyla.
Eylül 19S4'te Manila'da imzalanan bir anlaşmayla kuruldu. O günkü ABD Dışişleri Bakanı
John Foster Du lle.~ . kuruluş inmılannın atı lmasından sonra verdiği denıeçte. SEATo·nun
Güneydoğu Asya'ya ilişkin o gtinkii işlevini ~öyle açıklıyordu: ··S.CATO' nun birincil amacı .
Başkanınıwı H indiçini 'ye ınlldahale etme konusunda meşru yetk i suğl<ımasıdır''. SEATO,
1975'ıc ABD'nin Çin Hind i 'nden kovijlmasından lıcrııcn sonra. 1976 'ıla dağıldı.
10
TEORi • Nisan 2008
ilan etti. Ardından, Cenevre Konferansında
seçimin "Vietnam Cumhuriyeti 'nde yapılmayacağını"
ve "Vietnam Cumhuriyeti'nin kuzeydeki kızıl tehlikeye karşı ABD ve
SEATO'nun yardımıyla 'hür dünya'nın savaşını yürütcccğini"
açıkladı. ABD patentli darbenin asıl amacı, Cenevre'de kararlaştırılan
seçim koşulunu bir oldubittiyle iptal etmek ve kuzeydeki Hanoi
merkezli devrimci hükümete karşı ABD'nin istediği savaşı başlatarak
ülkenin birleşmesini önlenıekli.
disini
cumhurbaşkanı
kararlaştırılan
Vietnam Demokr~tlk Cumhuriyet'i, Cenevre Anlaşması'nda kabul
edilen ve o güne kadar kendisinin uyduğu ateşkesin ABD tarafından
tek taraflı olarak bozulduğunu, s~çimlerin iptal edilmesiyle Cenevre
kararlarının ABD ve kuklası D.iem yönetimi tarafından çöpe atıldığını
ve SEATO'nun kuruluşunun ABD'nin Vietnam 'a savaş ilanı
olduğunu belirterek "Savaşa karşı savaş" kararı aldı. Böylece
ABD'nin "Vietnam Savaşı" başladı.
Savaşı önce Diem'in kuvvetleri üzerinden yürütmeye çalışan ABD,
Diem'e bir yandan silah, mühimmat, teçhizat akıtırken , diğer yandan
da ona bağlı büyük ve güçlü bir ordu ve polis gücü yaı-atmak üzere
kollan sıvadı. 1956'da Güney Vietnam'daki ABD'li askeri danışman
ve eğitmen sayısı bine yaklaşmıştı. Bu sayıya, istihbarat, sorgulama,
kontrgerilla eğitimi veren CIA eteınanları dahil değildi. Vietnam
Demokratik Cumhuriyeti güçleri ile Güney'deki devriınci ve yurtsever güçler ABD'ye anladığı dilden karş ı lık verince, ABD bir yandan
savaşın çapını ve yoğunluğunu hızla artırırken, diğer yandan da
savaşın içine doğrudan kendi kuvvetleriyle girmeye başladı. 1960
yılında "askeri daıuşrnan" sayısını binin üzerine çıkaran ABD, artık
Vietnaın'a doğrudan savaşa katılacak askeri birlikler sevkine de
başlamıştı. 1963 'te Vietnam 'daki ABD askeri sayısı 17 OOO'e çıktı.
Bu sayı , 1964 'te 50 bine., 1965 Mayısında 80 bine, Haziranda 200
bine, 1966'da 300 bin'e, 1967'de 500 bine, 1968'de 550 bine çıktı.
ABD, 17 milyonluk bu .küçük Asya ülkesine yen ildiğini anlayınca
kuvvetlerini kademeli olarak çekmeye başladığı 1972 y1hnda
Vietnam'da 750 bin kişjlik bir askeri güç bulunduruyordu.
ABD 1955'ten 1965' kadar 10 y1l içinde sadece savaşın çapını ve
büyük bir hızla büyütmekle kalmadı. Savaşta acımasız
zulüm ve işkence yöntemlerine ba·şvurınaktan, yak ıcı , hoğucu,
zehirleyiGi, çıldırtıcı kimyasal ve biyolojik silahlar kullanmaktan da
çekinmedi.
şiddetini
Portakal gazı, napalm, fosfor bombası, misket bombası, fosgen,
hardal gazı, sinir gaz ı adlarıyla amlan kimyasal ve biyolojik silahları
11
TEORi • Nisan 2008
sınırsız şekilde kullandı.
Bu konuda hukuki, ahlaki, dini vb hiçbir
hastanelcri. tapınaklan bombaladı;
köyleri, şehirleri içindeki insan ve hayvanlarla, çevresindeki ormanlarla birlikte yakıp yıktı. Sulan, ekili arazileri zehirledi. Kara, deniz ve
nehir ulaşım yollarını mayınladı. CIA ve Pentagon tüm Vietnam 'ı,
geliştirdikleri işkence ve psikolojik savaş tekniklerinin, bombaların,
kimyasal silahların deneme alanına çevirdi. Daha sonra her biri dünya
işkence teknikleri "hazinesi"ne birer katkı olacak olan "kurbanlarını
helikopter ve uçaktan atma", ·'diri diri yakma", "lağım çukuruna
gömme", "çarmıha germe", tropikal sıcaklarda metal "'kaplan kafesleri'ne kapatma", uykusuz ve aç bırakma, "psikotropik ilaçlarla beyin
yıkama" ve "insan zihnini kontrol etme" gibi sayısız işkence ·'yenilik"lerini CIA Vietnam'da geliştirdi . 1966'ya gelindiğinde, ABD'nin
Vietnam 'da uyguladığı zulüm ve vahşete karşı dünyanın her yerinden
protestolar yükselmeye başladı. İşte kısaca ''Russel Mahkemesi" diye
anılan "Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi", 13 Kasım 1966'da,
'"ABD'nin Vietnam 'da işlediği savaş suçlarını araştırmak ve dünya
kamuoyuna duyurmak", dünyadaki barışsever, zulme ve haksızlığa
karşı bütün güçleri saldırgan ve haksız ABD 'ye karşı çıkmaya ve
Vietnam halkını desteklemeye çağırmak" amacıyla, ABD dahil, dünya
kanıuoyw1dan yükselen tepkilerin bir parçası olarak kuruldu.
savaş kuralına uymadı. Okulları ,
Vietnam Savaşı 'nın seyri daha sonra şöyle gelişti: Diem'i deviren
generallerin lideri Dong Van Minh, onun yaptıklarmdan ve başına
gelenlerden ders çıkararak ABD'ye karşı bir parça mesafeli bir görüntü verıneye kalkışınca, Ocak 1964'te yeni bir darbeyle devrilmekten
kurtulamadı. Dong Yan Minh'i deviren Nguyen Khan ise, ABD
bakımından, "bastırma" ve "temizleme" hareketlerinde "beceriksiz"
çıktı. Bu yüzden, Haziran 1965'te başını Nguyen Kao Kiy ve Nguyen
Van Tiyö ikilisinin çektiği üç kişilik bir cunta tarafından düzenlenen
bir darbeyle devrildi . Darbeciler Güney Vietnam ' ı önce cuntanın
·'güçl ü adamı" N. Van Tiyö başkanlığında kurdukları bir "Ulusal
Konsey"le yönettiler. 1967'de Van Tiyö devlet başkanlığını tek başına
üsttendi ve 1975 Nisan'ında ABD ile birlikte yenilip Tayvan 'a
kaçıncaya kadar Güney Vietnam kukla yönetiminin başında kaldı.
20 Aralık l960'ta, ABD tarafından fiili bir şekilde işgal edilmekte
olan Güney Vietnam'daki mücadeleyi yürütmek üzere, Güneyli
devrimci ve yurtseverlerce "Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi'' kuruldu. Cephe ve askeri örgütü Vietkong kısa sürede savaşı bütün Güney
Vietnam'a yaydı , ABD ve kukla yönetim güçlerine ağır darbeler indirdi. ABD, ulusal kuvvetlerin her başansından sonra Vietnam'daki
askeri yığınağını artırdı. 1963 yılında 1.7 bine ula~an Vietnam'daki
12
TEORi • Nisan 2008
ABD askeri gucu l964'te 50 -bine çıktı. 1962'de Kennedy,
Vietnam'daki ABD askerlerinin Vietkong'a karşı napalnı ve bitki yok
edici portakal gazı kullanmasına ve VDC'nin havadan bombalanmasına izin verdi. 1964'ten sonra ise, ABD, 1973 'teki çekilişine kadar
Vietnam'daki askeri varlığım ve savaşın çapını hızla tırmandırdı.
ı 970'te savaşı tüm Çin Hindi'ne yayarak Kamboçya ve Laos'a da
girdi. Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'ne, Güneyli devrimcilere,
Kamboçyalı ve Laoslu yurtsevedere karşı en ağır silahları, en vahşi
yöntemleri kullandı. Bu konuda, uluslararası savaş hukukunun ve
anlaşmaların ya<;akları dahil hiçbir sınırlamaya uymadı. Fakat sonucu
değiştiremedi ve yenildi . Hem de, Amerikan toplumu, Amerikan
ordusu ve siyaseti üzerindeki etkileri, "Vietnam sendromu", ·'Vietnam
bozgunu" gibi adlar verilen şoku yıllardır süren bir hezimete uğradı.
1968'de başıatılıp ABD'nin "kazanma" ümidi iyice sönünceye kadar
kesintilerle süren Paris Barış Görüşmeleri, 23 Ocak 1973 'te ateşkes
anlaşmasıyla sonuçlandı ve ABD Vietnam'daki savaşın tarafı olmaktan resmen çıktı. Fakat, büyük bölümünü çekmesine rağmen
Vietnam'daki askeri varlığına son vermedi. 1974'ün sonuna kadar
YDC'yi havadan bombalamaya devam etti.
ABD, 18 Nisan 1975'te asker sivil bütün Amerikalıların Vietnam,
Kamboçya ve Laos'tan aynimalanna karar verdi. ABD ve işbirlikçi­
lerinin Vietnam' dan kaçışları bütün dünyada ibretle izlendi. Ulusal
Kurtuluş kuvvetleri Güney Vietnam şehirlerini tahminierin de
ötesinde bir hızla ve ardı ardına kurtardıkça, önlerinden kaçan
ABD'lilerin ve işbirlikçiterin paniği ibretle izlendi. Kaçış yolları ve
araçlarını kullanınada birbirlerinin boğazına sarılmalan ve boşaltma
helikopterlerinin uzattığt iple yukarı çekilen Amerikan askerlerinin,
arkalarından aynı ipe tutunmaya çalışan işbirlikçiterin kafalarına
postallarını indirmeleri ibretle izlendi.
30 Nisan günü ( 1975) Ulusal Kwtuluş kuvvetleri Saygon'a girdi.
ABD, arkasında 83 bin sakat, 8 bin felçli, 30 bin kör, lO bin sağır, 13
milyon 457 bin ölü, yüzbinlerce yaralı, mayınlarla, napalmla, portakal
gazı ve diğer zehirli kimyasal maddelerle harabedilmiş topraklar, kent
enkazları bırakarak kaçtığı Vietnam'da, tarihinin en büyük yenilgisine
uğradı. 1 Mayıs 197 5 'te Vietnam Savaşı sona erdi.
ABD 1963-1975 yıllan arasında Vietnam, Laos ve Kamboçya 'ya
üzerine 8 milyon ton bomba attı. Bunun 7 milyon tonunu Vietmını 'da
kullandı. Bu rakam, ikinc Dünya Savaşı 'nda İngiltere üzerine arılan
bombaların 80 katıdır. Hiroşima ve Nagazaki 'ye atılan atom
bombasının 300 tanesine eşittir. Bombalar Vietnan1 üzerinde 20 mil
13
TEORi • Nisan 2008
yon kratcr izi bıraktı ve ülkenin coğrafyası kuşaklar boyu üzerinde
hiçbir şey bitmeyecek olan bir "ay yüzeyi" durumuna geldi.
Kullanılan napalm ve yakıcı, boğucu diğer kimyasal maddelerin 400
bin ton; ormanları yapraksızlaştıran, ürünleri, tarlalan, balıçeleri ve
bitki örtüsünü yok eden portakal gazı ve diğer zehirli kimyasaliann 18
milyon galon (yaklaşık 70 bin metreküp) olduğu tahmin ediliyor.
1985 'te, Vietnam' ın topraklannın üçte birinin hala tarımsal amaçlar
için kullanılamayacak ölçüde zehirli olduğu açıklandı. Kullanılan
zehirli kimyasal maddeler aynı zamanda yüzbinlerce sakat doğuma ve
kanser vakasına yol açtı ve halen de açmaya devam ediyor. ABD
tekelci buıjuvazisinin yayın organlanndan Wall Street Journal' da
1997'de yayımlanan bir haberde, ABD'nin kullandığı zehirli kimyasal
maddeler nedeniyle en az 500 bin çocuğun sakat olarak dünyaya
gelmiş olduğu yazıldı. Dahası, Amerikan teröristlerinin geride
bıraktığı ınayınlar, misket bombaları ve diğer patlayıcı maddeler,
1975'ten bu yana onbinlerce insamn ölümüne, yüzbinlercesinin
yaralanmasına, sakatlanmasına yol açtı.
Russel Mahkemesi ve TiP Genel Başkanı Aybar'ın
mahkeme üyeliği
Genellikle '·Russell Mahkemesi"
adıyla anı l an "Uluslararası Savaş
Suçları Mahkemesi", ünlü İngiliz filozofu ve matematikçisi Bertrand
Russell'in Eylül 1966'da yaptığı çağrı ile 13- 15 Kasım l966'da
Lordra'da toplanan ve mesleklerinde dünya çapında üne sahip olan 15
bilim insanı, hukukçu, edebiyatçı, siyasetçi, sendikact, gazeteci
tarafından kuruldu. Russeli'in belirlediği bu 15 kurucu, ilk toplantıda
6 yeni üye daha belirleyerek, mahkemenin savcı Ve yargıç heyetini
21 'e çıkardı. Mahkemenin amacı, Russell'in ifadesiyle, "ABD'nin
Vietnam' da işlediği savaş suçlarını belirlemek, insanoğlunun bu
korkunç suçların tanıklığını üstlenmesini sağlamak ve insanlığı
Vietnam'da adaletin safında birle~tirmek"ti. Mahkemenin 21 üyesinden biri de, Russell'in 15 kişilik ilk çağrı listesinde de yer alan
Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden, Türkiye İşçi Partisi 'nin
Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'dı. 21 kişilik Russell Mahkemesi
şu adlardan oluşuyordu:
- Bertrand Russell (Onurseli Başkan 1Filozof ve Mateınatikçi 1İngiliz)
- Jean Paul SartTe (Mahkeme Başkanı 1Filozof ve Edebiyatçı 1Fransız)
- Vladimir Dedijer (Mahkeme Oturum Başkanı 1 Hukuk doktoru ve
Tarihçi 1Yugoslav)
- Laurent Schwartz (Mahkeme Oturum Başkanı 1 Matematik
14
TEORi • Nisan 2008
Profesörü 1Fransız)
- Mehmet Ali Aybar (Devletler Hukuku Doçcnti 1 Türkiye İşçi
Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili 1Türk)
- Wolfgang Abendortth (Hukuk doktoru ve Siyaset Bilimi
Profesörü 1 Alman)
- Isaac Deutscher (Tarihçi 1İngiliz)
- Simone de Beauvoir (Yazar 1 Fransız)
- Mahmud Ali Kasuri (Pakistan Yargıtay'ı Avukatı 1 Pakistan
Ulusal Meclisi Milletvekili 1Pakistan lı)
- Gunthcr Anders(Yazar ve Filozof!Alman)
-James Baldwin(Romancı ve Denemecil Amerikalı, .siyah)
- Lelio Basso (Roma Üniversitesi'nde Sosyoloji Profesörü 1
yfilletvekili ve İtalyan Parlamentosu Uluslararası İlişkiler Komisyonu
üyesi 1İtalyan Sosyalist Birlik Partisi Genel Başkanı 1İtalyan)
- Kinju Morikawa (Avukat 1 Japonya Yurttaşlık Hakları Birliği
Başkan Yardımcısı 1Japon)
- Lazaro Cardenas (Me~sika eski Cumhurbaşkanı 1 Meksikalı)
- Stokley Carrnichael (Amerikan Yurttaşlık Hakları Başkanı)
- Lawrence Daly (Büyük Britanya Ulusal Madenciler Sendi kası
Genel Sekreteri 1İngiliz)
- Dave Dellinger (Liberation Gazetesi Başyazarı, Paris 5. Cadele
Gösteri Komitesi Başkanı 1 Amerikan Barışsever Hareketi üyesi 1
Amerikalı)
- Shoichi Sakata (Nagoya Üniversitesi Fizik Profesörü 1Japon)
- Melba Hernandez (Dünya Barış Konseyi üyesi 1Kübalı)
- Peter Weiss (Oyun Yazarı 1 İsveçli)
- Amado V. Hernandez (Şair 1 Filipinler Ulusal Yazarlar Örgütü
Başkanı 1Filipinler Demokratik İşçi Partisi Başkanı 1Filipin)
-Cari Oglesby (Yazar 1 Amerkialı)
Mahkemenin başkanlıklarına Russell, Sartre, Dedijer ve Schvvartz
seçildi. Mahkeme çalışmalarına 2 Mayıs ı 967' de Stockholm' de
yaptığı ilk oturuınla başladı. Aybar bu oturumda, Vietnaın'a giderek
~ ahkeme adına inceleme yapacak ve delil toplayacak heyetin
başkanlığına seçildi. Mahkemenin çalışmalan ve kararları ile ilgili
ayrıntılı bllgileri Aybar ' ın bu sayımızdaki yazısında bulacaksınız. Biz
burada onları tekrar etıneyeccğiz.
Sartre'ın Russell Mahkemesi'ne "Ermeni soykırımı" iddiasını
getirmesi ve Aybar'ın tavrı
Russell Mahkemesi, üyelerinin niteliği, yaptığı incelemeler, sapgerçekler ve aldığı kararlarla dünya çapında büyük ilgi gördü,
tadığı
15
TEORi • Nisa'l 2008
saygınlık ve ün kazandı ve etkili oldu. İşte bu ünlü ve dünya kamuoyu
üzerinde etkili mahkemenin 20 Kasım 1967' de Kopenhag' da yapılan
ikinci oturumuna Mahkeme Başkanı Jean Paul Sartre, "soykmm"
suçu üzerine bir bildiri sundu. Sartre'ın bildirisinde, Birine Dünya
Savaşı sırasında yaşanan Ermeni öldürüınleri de "soykmm" örneği
olarak anılıyordu. Aybar aynı oturumda Sartre 'ın "soykırım"
tebliğindeki bu görüşe itiraz etti ve gerek mahkeme üyelerini gerekse
Sartre ' ı bu konuda bilgilendirdi. Sonunda Sartre ikna olarak, mahkemeye sunduğu ve "soykırım"ın ne olduğunu açıklayan tebliğinden
"Ermeni soykınmı" iddiasını çıkardı. Aybar, dergimiz sayfalarında yer
alan yaıtsında, Sartre'ın iddiayı mahkemeye getirişini ve kendisinin
bu konudaki tavrını ve görüşlerini bütün ayrıntılan ile arılatmaktadır.
Bizim bu yazıda asıl üzerinde duracağımız ve okurlarımızın dikkatini
çekmek istediğimiz konu, Aybar'ın bu konudaki tavrının o günkü ve
bugünkü anlamıdır.
Sosyalist yurtseverlik dersi
·'Ermeni soykırımı" iddiasının gerek tarihsel gerekse bilimsel
bakımdan hiçbir gerçeklik payı taşımadığını, bugüne kadar dergirniz
sayfalarında yayımlanmtş çok sayıda bilisel araştırma ve incelemeyle
ortaya koyduk. Yine bu yazılarda bu iddianın emperyalist Batı merkezlerinde üretilip piyasaya sürüldüğünü; ABD'nin ve AB 'nin bu iddiayla,
Küreselleşme stratejilerindeki "Türkiye'yi parçalama" projelerine tarihsel
dayanak yaratmak istediklerini açıkladık. Kaynak Yaymları, bu konuda
ciltler dolusu tarihsel belge yayımladı. İşçi Partisi bu emperyalist yalanı
hem de merkezlerinde püskürtrnek için, Avrupa'da, ABD'de tarihsel
gerçekleri açıklama eylem ve kampanyalan düzenledi.
Türkiye'nin Batı işbirlikçisi egemen sınıfları, siyasetçisinden diplomatma, tarihçisinden gazetecisine, işadamından aydınına kadar 50 yıldır
bu Batı merkezli yalan karşısında boyun eğdiler ve eğmeye devam ediyorlar. Onların "milliyetçilik"leri hep küçük ınilletlere, Ermenilerc,
Kürtlere, Rumiara vb karşıdır. ABD ve AB 'nin izin verdiği kadar ve
önlerine onhmn koyduğu hedeflere karşı milliyetçidirler. MHP bu Batı
işbirlikçisi milliyetçiliğin en tipik tcmsilcisidir.
''Ermeni
soykırımı" iddiasınm Batı
merkezlerinde yeniden sahneye
Türkiye'nin Batı işbirlikçisi siyasi partileri,
Batı hayranı tarihçileri ve aydınları, NATO'cu 12 Mart ve 12 Eylül
generalleri bu iddiayı .görmezlikten gelip susarken, susarak savuştur­
maya çalışırken, ulusumuz ve ülkemiz hakkındaki bu emperyalist
yalana karşı mücadeleyi bugün olduğu gibi yine sosyalistler yürütsürüldüğü 1960'1ı yıllarda
16
TEORi • Nisan 2008
müştür. Aybar'ın Russell Mahkemesi'ndeki tavn bir sosyalist yurtseverlik ömeğidir. Aybar, bu iddiaya, hem de Batı'nın en ünlü, saygın
ve ilerici aydınlarının yer aldığı bir platformda ve ilericilik, solculuk
adına ileri sürüldüğünde karşı çıkmıştır. Aybar ' ın yerinde Türkiye
egemenlerinden biri olsaydı , en azından, o "nezih ortamı" ve Batı 'nın
seçkin temsilcileri ile arayı "bozmamak" uğruna bu iddiayı ya duymamazlıktan gelir ya da "Asıl konumuzdan sapmayalım", ·'Bu iddiayı
tartışmanın yeri burası değil", "Tarihte kalmış bu sorunun muhatabı
bizler değiliz" türünden son derecede ''nazik" ve "diplomatik" bir
cevapla geçiştirirdi.
Gerçek sosyalistler bakırnından bugün de durum değişmiş değildir.
Bugün de, "Ermeni soykırımı" iddiası dahil, Türk halkına ve Türk
ulusuna emperyalist merkezlerden yöneltilen bütün siyasi, ideolojik,
kültürel, psikolojik saldırıları en başta sosyalistler göğüslemektedir.
BOP görevlisinden utangaç AB'cilere kadar bütün Batı muhipleri ise,
ya doğrudan Batı'nın yanında yer almakta ya da susarak, kafayı kuma
gömerek veya en çok pes perdeden bir iki yakınma ile olayları
geçiştürneye ve üstünü kapatmaya çalışmaktadırlar. Bu yazıyı
yazdığımız sırada, İşçi Partisi Genel Başkanı 'na, U lu sal Kanal ve
Aydmlık dergisi Genel Yayın Yönetmenlerine, yurtsever ve tutarlı
kemalist aydınlarımız İlhan Selçuk ve Prof. Dr. Kemal
Alemdaroğlu'na karşı "CIA-Türkiye'nin tepesindeki BOP görevlileriFethullah ittifakı" tarafından düzenlenen operasyonda, İşçi Partisi
Genel Başkanı ' nın evindeki "Ermeni soykırımı" Davası Dosyasına da
"suç kanıtı·· olarak el konmuştur. Bu olayla, elli yıllık gerçek bir daha
doğrulanmıştır : Sosyalist Doğu Perinçek bu yalana karşı mücadele
ederken, Türkiye'nin Batıcıtarının en Batıcısı ve tepesine oturtulmuş
BOP görevlileri, bu mücadeleyi arkadan hançerteyerek emperyalist
Batı 'ya hizmet sunmaktadıdar.
Neo~sol
ve Aybar
Aybar'ın
Russell Mahkemesi'ndeki tutumu, çoktandır Batı'nın sol
içindeki gücü olma misyonunu benimsemiş Neo-sol'un da maskesini
düşünnektedir. Neo-sol bir yandan dönekler, Soros vakıflan ve Soros
üniversiteleri 'nin düzenlediği "Ermeni soykırımı" toplantılarının baş
destekçiliğini yaparken, diğer yandan da yine aynı vakıf ve i.iniversitelcrle "Aybar'ı anma" roplantıları düzenlemektedir. Bu
toplantılarda Aybar' ın, "Stalinizme, Leninizme, despotik ve Asyatik
sosyalizme karşı" ve "Özgürlükçü, demokratik , Avrupai. sosyaldemokratik sosyalist" olduğu vaazlan verilerek, emperyalizm i-şbir­
likçisi "sol"culuğa Aybar üzerinden meşruiyet ve itibar sağlanmaya
17
TEORi • Nisan 2008
çalışılmaktadır. Oysa Aybar' ın,
1960 'larda TİP' in Genel
Başkanı'yken de, 1970'lerde Sosyalist Devıiın Partisi önderi iken de,
1980'lerde ve 1990'larda da, kısacası tüm siyasi hayatı boyunca en
temel özelliklerinden biri, tutarlı antiemperyalist, tutarlı bağımsızlıkçı,
tutarh yurtsever ve tutarlı Kuvayı Milliye -Kemalist Devrim
savunucusu olmasıdır. Bütün yazıları, kitapları bunun kanıtıdır. Bu
sayımızcia yayımlanan ve "Ermeni soykırımı" iddiasına taa 1960'1arda
aldığı tavrı anlatan yazısı da, onun "Dönek-Sorosçu-Neo sol"
ittifakınca karartılmaya çalışılan sosyalist yurtseverliğinin kanıtıdır.
Lenin, Mustafa Kemal, Mao, Nasır, Nehru karşıtı Neo-sol ve Soros
solu, Aybar'ın siyasi yaşamı boyunca tek hatası olmuş Lenin
takıntuana sarılarak onun üzerinden dünyadaki en büyük devrimi ve
başanya ulaşmış sosyalizmleri vurmaya çalışmaktadır! ar. Aybar
Leninist parti ve devrim modelini eleştirmiş, ama bunu yaparken asla
Batılı emperyalistlerin istediği solcu konumuna düşmemiştir.
Kaynakça
Bu
yazının hazırlanmasında aşağıdaki
kaynaklardan yararlamlmıştır.
1. Milli Kımuluş Samşımr:. Ho Şi Minh, Çev: Mural Devrim. Toplum Yaymevi,
Ankara 1968.
2. Seçme Yazrlar, Ho Şi Minh. Aşama Yayınlan, Ankara 1975.
3. Ho
Şi
Minh: Bir Ulusal
Kurtuluşçumm
POJ·!J·esi, Reinhold
Ncuınruın-Hoditz,
Belge
Yayınlan , İstanbul 1992.
4. Viernam Halk Saraşr. V o Nguyen Giap, Bilim ve Sosyalizm
Yayın lan,
Ankara 1979.
5. Vietnam Demokratik Halk Devrimi, V. N. Giap, Çev: Kamil Ünügür, Ekin Yayı nlan.
istruıbul 1989.
6. Halk Savaşınrn Askeri Sanall (Seçme Yazrlar). V . N. Giap, Yöntem Yayın lan, İswn­
bul, Aralık 1979.
7. Siyasi Tarih (1918-/994 ), Oral Sruıder. imge Kiıabevi Yayınları. 8. Baskı. Ankara
2000.
8. 20. Yüzyıl Tarihi Ciltl-2, Fahir Arınaoğlu, Alkıın Yayınlan, 6. Baskı. İsLanbul 2004
9. TiP Tarihi, Cilt 2. Mehmet Ali Aybar, BDS Yayınları , İstanbul
10. Orly Saldrrısr Davası ( 19 Şuhat-2 Man 1985). Şahit ve Avukat Beyanları , Prof. Dr.
Mümtaz, Soysal, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınlan. Ankara 1985.
l l. 1970 yılı öncesine ait Am. Tiirk SoLıı, Aydmlrk Sosyalisı Dergi ve Proferer Devrimci
Aaydmlrk dergi/eri.
18
TEORi • Nisan 2008
M. Ali Russel Mahkemesi'nde
Aybar "Ermeni soyk1nm1" üzerine
Eski TİP
Genel Başkanı
Aybar-Sartre
tart1şmas1
Amerika ' nın
Kuzey Vietnam'da s iv il ha lka karşı
hava bombardımanlan ve bilyalı bomba, Napalın
bombası gibi vahşi silahlar Avrupa' n ın ilerici çevrelerinde
büyük tepk ile re yol aç ıyo rdu. Ünlü İng iliz filozofu
Bertrand Ru ssell , Ame rika Ba ş ka nı Johnson' u s av a ş
suç lu su olarak yargıl ayacak , u luslarar a sı bir ö ze l
mahkeme kurd u ğ unu açıkladı. Çe ş itli ülkelerden 15
kişi yi , yargı ç olarak Londra'ya çağırdı. Russell'den ben
de bir ç a ğ rı te li aldım. Konu y u M. Y. Kurulunda
görüştük. Gitmeme karar verildi . Böylece Amerika'ya bir
kez daha me ydan okuyorduk: TİP ' in gene l başkanı
Amerika'yı yargılayacak bir mahkemede görev alıyordu.
Amerika'ya karş ı verdi ğimiz savaşımda, bu, Amerika'y ı
raha t sı z edecek önemli bir adımdı.
Ya nıt s ı z
kalmayacağını da elbet dü ş ünü yo rduk. Ancak TİP ' in
Avrupa'da sesini duyurmasının , bizim iç in bir kazanç
giriştiği
Bu ya:ı,
Mehmet A li Aybar' m
TİP Tarihi (Cilt 2),
(RDS Yayuıları. Mayıs
19R8. istanbul) adli
kiwbmdan alımnıştır.
Ya:ı, kirap1a değişik
bölümlerde yer alan
konu ile ilgili
nıerinlain bir araya
getirilmesinden
oluşmuştur. Parçalar
arasına (. .. ) işareti
konmuştur. Dizgi
yaniışiarım cliizeltmek
dışmda kitaptaki metin
aynen korunmuşrur.
Ya:ıdaki dipnotlar
Aybar' a aiTtir.
Paranre: içinde (T )
eklenmiş ara!Jaşlıklar
bizim ta mfimı zdan ,
diRC'rleri Aybar
tarafından konmuşrur.
Kitap ta ''4. Bölüm''
olarak yer alem ya:ının
oıjinal başlığı
" Viemanı Saı·aşı
ve
Russel Mahkemesi" dir.
Yukarıda/..i haşl1ğl ve
köşeli parante: içindeki
açıklay/Cl notları da hi:
koyduk(Teori)
olacağına in anı yorduk.
Daha önce gelen daveti kabul ettiğ imi z i yazmıştım.
13- 15 Kasım ı 966'da Lo ndra'da
yapıldı. Russell Mahkemesi ünlü matematikç i ve filozof
Lord Bemand Russell'in giri şimi sonucunda kuru ldu.
Devletler Hukuku kuralları karşısında , Amerik a ' nın
Vietnam'd a s ü rd ü r düğü savaşın d eğerl e n di rme s ini
yapacak ve Hukuka göre hüküm verecekti. Dünya tarihinde ilk kez l945'te Nurenberg'de kurulan Mahkeme,
savaşta iş lenen suçlardan dolay ı Nazi iklidan sorumlularını yargılamı ş ve sanıkların büyük çoğunluğunu ölüm
cezasına çarptırmı ş tı. Ay rıca Nurenberg Mahkemesi,
B arışa karş ı i ş l enen suçlar, sa vaş s u ç l a rı ve insanlığa
kar şı işlenen suç lar ol mak üzere üç suç kategorisinin
tanıml arını yapmıştı. Nurenberg Mahkemesinin kuruluşu,
bu Mahkemenin tanımladığı suçlar ve Nazi Sa vaş suç luH azırlık topl a ntı s ı
19
TEORi • Nisan 2008
larının
hüküm giymesi
insanlık
tarihinde yepyeni bir dönenlin
başlangıcı olmuştu. Birleşmiş Milletler Örgütü de, 11 Kasım 1946
ile Soykırım'ı (genocide), tanımlamış ve suç olarak ilan
Bu dört kategori suç o günlerden beri pozitif Devletler
Hukukunun bir parçasıdır. Russell Mahkemesi, Amerika'nın
Vietnam'da sürdürdüğü savaşı, bu dört suç kategorisi aç.ısındarı ele
alacak; olayları yerinde gözlemleyerek inceleyecek; tanıklar dinleyecek ve bir karara varacaktı.
günlü
kararı
etmişti ...
Londra'da 13 Kasım'da başlayan toplantıda önce bu esas saptandı.
Mahkemenin 15 yargıcı ve Başkanları seçildi. Russell, Sartre, Dedijer
ve Schwartz Mahkemenin başkanlığına seçildiler. ı
Devletler Hukukunda önemli bir adıındı Nurenberg Mahkemeleri.
Ne var ki, savaşı kazanan devletlerin Nazi ünlülerini cezalarıdırmak
için kurdukları bir mahkeme oluşu, onun 'yansızlığına' kuşku düşüre­
bilecek bir olgu idi . Üstelik görevi bitince yaşamının sona ermiş
olması da, bu alandaki boşluğun sürüp gitmesine neden olmuştu .
Banşa karşı suçlar, Savaş suçları, İnsanlığa karşı suçlar ve de
Soykınmlar, birbirini izliyor; suçlulardan hesap sorulmuyordu.
Nurenberg Mahkemesini kuran devletlerden biri olan Amerika,
Vietnam'a saldırmış, Nazi Almanya' sı gibi savaş suçları, insanlığa
karşı suçlar işliyor, çocuk, kadın, erkek, genç ihtiyar gözetmeden,
Vietnam halkını yoketmek için, bilyalı bombalar, Napalın bombaları
kullanıyordu . Bu, ulusal kuıtuluşları için, bağımsızlıklan için savaşan;
emperyalizme başkaldırma cüretini gösteren, ya da gösterecek olan
tüm yoksul halkiara gözdağı veren bir savaştı. Ama bu vahşete karşı
olan insanların sayısı her ülkede gözle görülecek biçimde, hem de
hızla artıyordu . Hatta Vietnam savaşını başlatmış olan ve sürdürenIerin karşısına pekçok Amerikan yurttaşı çıkıyor, savaşın durdurulmasuu istiyordu. Hemen her yerde Vietnam halkına yardım komiteleri
kuruluyordu. Böylece Nurenberg Mahkemesi gibi insanlığa, karşı
işlenen suçların hesabını soracak bir Mahkemenin kurulması düşünü,
zihinlerde ve vicdanlarda yer ediyordu. Ama o günün koşullannda
hiçbir devlet böyle bir mahkeme kuramazdı. Nurenberg
Mahkemesinin boşluğunu dolduracak Mahkemenin onun zaaflarını
taşımaması gerekirdi. Yeni Mahkeme insanlığın Vietnam'da işlenen
korkunç cinayctlerin, insanlık vicdanında uyandırdığı isyandan güç
alan yansız ve de gayrıresmi bir girişimden doğmalıydı. Bertrand
RusseH'in girişimi, dünyanı.n tüm namuslu insanlarının sessiz
çağrılanna, bekledikleri yanıt olmuştur.
l
Trihwıal Russell,
20
T . l, s. 1920. Gallinıard. 1967.
TEORi • Nisan 2008
Mahkeme ilk orurumunu Paris'te yapacaktı. Londra'da böyle karar
hükümeti izin vermeyince, ilk oturwn 2 Mayıs 1967
sabahı Stockholmda, Sartre'nin açış konuşmasıyla başladı. 10 Mayıs'a
kadar çalışan Mahkeme, Kuzey Vietnamlı kimi yöneticileri tanık
olarak dinledi. Viernam'a gönderilen ve olayları yerinde inceleyen
gözlemcilerin raporları incelendi. Sivil halktan yaralanan pek çok
kiş iyi dinledi. Amerika Birleşik Devletlerinin mahkemede temsil
edilmesi için yapılan çağnlara doğrudan yanıt vermediği, ancak D.
Reask'ın bir basın toplantısında mahkemeyi tanımadıklarını açıkladığı
öğrenildi. Mahkeme bu oturumda, Amer.ika Birleşik Devletleri
hükümeti ile Avusturalya, Yeni Zelanda ve Güney Kore hükümetlerinin, Devletler Hukuku bakımından saldırı olarak nitelenen
davranışlarda bulunup bulunmadıklannı; ikinci olarak da, hastahane,
sanatoryum, baraj gibi sivil karakterde hedeflere saidmda bulunulup
bulunmadığı sorularını yanıtladı. Birinci soruya da, ikinci soruya da
yargıçlar oybirliği ile "evet" dediler. Yani mahkeme, Amerika'nın ve
yukarda adı geçen öteki devletlerin, Saldırı Savaşı Suçu işlediklerini ,
sivil hedeflerin bombalandığını, toplanan deliller ve tanık ifadeleri ile
kanıtlanmış olduğu sonucuna vardı. Mahkemenin kararı 10 Mayıs'ta
açıklandı. Dinlenen tanıklar arasında 9 yaşında bir çocuk da vardı.
Kuang Binh ilinin Vinh Tuy köyündendi. Çobandı. Her yanı yara
izleri ile kaplıydı. Bunlardan bazıları taze görünüyordu. Mandalan
otlatırken, uçaklarm attığı Napalnı bombalan ile yanmıştı. Aradan bir
ytl geçtiği halde kimi izleri taze görünüyordu. Bu küçücük çocuğun
yaraları ve hele sakin, kararlı hali beni çok etkilemişti.
alınmıştı. Fransız
Bombalar altında Vietnam
Kuzey Vietnam'da bir ay kaldık. İstanbul'dan 24 Temmuz'da uçakla
Beyrut, Karaçi, Pnompen, Kamboçya'nın başkentinde bir iki gün uçak
bekledik 28 Terrunuz'da Laos'un başkenti Vientian'e geçtik. Oradan
Hanoy... Ertesi sabah sirertler ve uçaksavar!arla uyandık Amerikan
uçakları ile ilk karşılaşmamız. Kaldığıınız otel Fransızlardan kalma
geçen yüzyılın binalanndan ... Herhalde şarap mahzeni idi . Şimdi
sığmak olarak kuHanıyorlardı. Oraya indik. Otelde çalışanlar makinalı
tüfeklerini kapıp dama çıktılar. Vietnam yöneticilerinden birkaç kişiyi
tanıyoruz ; Stockholm'da tanıklık etmişlerdi : Albay Ha Van Loo,
Sağhk Bakanı Dr. Tach, Yargıtay Başkam Phan Van Back. .. Birkaç
gün burada yetkililerin açıklamalarını, tanıkları dinleyeceğiz. Sonra
Güney'e ineceğiz , yani Hanoy'un güneyine: Nam Dinh, Thai Binh ,
Phu Ly, Ninh Binh, Kuang Dai ... Yanmış yıkılmış ve hala bombalanan
kentler, kasabalar, köyler...
21
TEORi • Nisan 2008
Uzmanlarca verilen konferanslarda, Amerikalılarm kullandığı yeni
silahlarla tanı ştık: Napalın bombası, fosfor bombası, bilyalı bomba...
Yüzlerce savaş sakatı ile tanıştı.k; insana benzemez olmuş insanlar;
kavr u lmuş, büzülmüş, yüzleri, elleri parçalanmış insanlar. .. Eller,
ayaklar balon gibi şişmiş ... Bunlar napalın'ın kurbanları. Güney zindanlannda işkence görmüş genç kızlar. delikanlılar. Bu sakatlar geçit
resmi aradan yı llar geçt i ği halde gözlerimden hala silinmiş değil.
Meme uçları kesilmiş bir genç kız. Sol gözü balanlaşarak evinden
fırlamış bir delikanlı... Heryeri yanmış, yüzü yüz olmaktan, elleri el
olmaktan çıkmış bir başkası... Hepsi gözümün önünde ...
A m erik alıl ar
sivil
h alkı
öldürmeyi amaçlay an silahlar
fosfor bombasının , bilyalı bombaların cephe gerisi için üretildiği ortadadır. Korunmasız çocuklara,
kad ınlara, yaşlılara karşı silahtır bunlar... Amerikan uçakları özctlikle
su bentlerini, demiryolu şebekesini, hastahaneleri, okulları
bombalıyordu. Biz oradayken Hanoy'un ünlü köprüsü de bombalandı.
Halk kızıl nehri sallarla geçmeye başladı. Orman lan, pirinç tarlalarını
yakıyorlardı. ..
kullanmışlardır. Napalın bombasınm,
5
Ağustos
1967. Hanoy'dan Phuly ve Nam Dinh'e gidiyoruz. Uçak
saldırılanndan ko nınmak
için gece
Hanoy'un 110 kilometre güneyinde.
yolculuğu yapacağız.
Nam Dinh,
( .. . )
bir kent. I 965 Mayıs ından beri hergün
Tonlarla bomba. Biliyor musunuz ki, Amerika'nın
Vietnam'a yağdırdığı bombalar, ikinci dünya savaşı boyunca atılan
bombalardan daha fazladır. Nam Dinh, Tonkin körfezine 30 kilometre
mesafede. 7. Filonun uçak gemilerinden havalanan uçaklar göz açıp
kapayana kadar kentin üstündeler. Amerikalı pilotlar canları sıkıldıkça
sanıyorum, atlıyarlar uçaklarına , Nam Dinh'i bombalayıp viski
kadehlerinin başına dönüyorlar... Nam Dinh'de iki g ün kald1k.
Köylere gittik; yerle bir edilmiş köyler. Ama insanlar orada: sağ
kalanlar yani ... Phuly'de bile hfiHi 125 kişi yaşıyor... Köylerde
kadmlar, erkekler, çeltik tarlalannda tüfekleri sırtlarında çalışıyorlar.
Herkes silahlı '' Paraşütçülere karşı tetikteyiz" diyorlar. Yedisinden
yetmişine, halkın tümü kurtuluş savaşçısı. .. Daha güneye iniyoruz :
Nih Binh, Phat Diem, Yen Lam ... Hep aynı görüntü ... Ve aralıksız
hava akınları. .. Bir sığınaktan, bir başka sığ ınağa geçiyoruz...
Nam Dinh,
yıkı k , yanı k
bombalanıyormuş.
( ... )
Bizim Heyet, Denis Berger, Finlandiyalı Dr. Forss ve Aybar'dan
Bizimle birlikte dolaşan bir de Fransız gazeteci Bertolino. ( .. .)
oluşuyordu.
22
TEORi • Nisan 2008
Soykırım
raporu
Heyetimizin gözlemlerini mahkemeye rapor olarak bildirdik. Ben
ayrıca bir de soykırımla ilgili bir rapor sundum. Soykırım (genocide)
suçu işlendiği nasıl kanıllarur? Amerikalıların amacı Vietnam halkını
tümüyle yok etmek miydi? Elbette hayır. Zaten bugün buna olanak da
yoktur. Amerikalılar, Vietnam'da halkın bir kesimini yokcdip, öteki
kesimini dize getirmek amacı gütınüşlerdir. Soykırım suçu her zaman
t asarlanmış bir suçtur. Ve devlet tarafından işlenir. Demek ki, bir
halkın bağımsız yaşamma son vermek için girişilen büyük ölçüde
silahlı saldırı (savaş) soykırım karşısında bulunulduğunu kanıtlaı·.
Vietnam'da kentleri, kasabaları, köyleri yoğun biçimde
bombaladılar. Sivil .halkı yokedecek silahlar kullandılar; napalm, fosfor, bilyalı bomba ... Yerle bir edi lmiş köyleri, kasabalan ardarda bombalamaya devam ettiler. Örneğin Nguthuy köyü 1154 kez, Vinh
Quang 6 gün~e 195 kez, Banh Duong 289 kez bombalandı. 17. paralel
dolayındaki (Kuzeyle Güney arasındaki sınır) , Badon, Hoxa, Quang
Binh, Virıh Linh kentleri yerle bir edildi ve gene de bombalandı.
Amerikalılar
Nam Dinh, Phuly, Nih Binh de öyle ... Sağlık merkezleri, hastaneler
hedef alındı. 112 sağlık merkezi bombalandı. Sağlık merkezleri ele
üstüste hedef alınmıştır. Su tesisleri, bentler bombalanmıştır. Saııayi
bölgeleri, tarım bölgeleri, yol şebekeleri ısrarla bombalanmıştır.
Tapınaklar, sanatsal yapıtlar, okullar saldırıya uğradı. .. Bombalama
yöntemleri de soykırım amaçlandığını ortaya koyuyor. Örneğin Hoxa
köyünün yüzölçümü 3 km2 dir. Küçücük bir köy. Buraya 22.500
tahrip bombası, 10.000 bilyalı bomba, 6.000 roket, 70 napalm bombası atıldı.. . Ayrıca saldırıların yapıld ığ ı saatler de ilginç: Okullar ders
saatlerinde, tapınaklar dua saatlerinde ya da bayramlarda, fabrikalar
vardiya saatlerinde ... Tarama yöntemi (Ratissage) ... Güvenilir kaynaklara göre savaşın başından 1967 sonuna dek 250.000 çocuk
öldürülmüştür. Senatör Kennedy raporunda her ay 150.000 kişinin
yaral andığını belirtmektedir.
Mahkemenin Kopenhag'daki ikinci oturumuna soykınmla ilgili
olarak sunduğum raporda, bu suçun tasarlanmış bir suç olduğunu ve
genellikle devlet tarafından işlendiğini belirttim. Bu suç ya azınlık
halklarına karşı içerde işlenir; ya da bir saldırı savaşı ile ülke dışında
işlenir. Amerikalıların Vietnam'da yaptıklan gibi ... Mahkeme heyeti
bu görüşümü benimsedi. Sartre açıklamasında. , ''Failin maksadı olaylardan an l aşılır . Ve B. Aybar'ın dediği gibi bu suç mutlaka
tasarlanmıştır. "2
2 Trihiinal Russell. C. 2. s. 364. Gallirnard, 1968.
23
TEORi • Nisan 2008
20 Kasım'da açılan ikinci oturumu mahkemenin, l Aralık 1967
günü açıklanan kararla son buldu. Amerika altı noktadan suçlu bulunmuştu:
1. Soru: Tailand, Filipinler, Japonya hükümetleri, Amerikanın
Vietnam halkına karşı açtığı saldırı savaşında suç ortağı mıdırlar?
Oybirliği ilc evet.
2. Soru: Birleşik Devletler hükümeti, Laos halkına karşı Devletler
Hukuku anlamında saldırı suçu işlemiş midir? Oybirliği ile evet.
Birleşik
3. Soru:
Devletler
silahlı
güçleri
ladığı silahları kullanmışlar mıdır? Oybirliği
savaş yasalarının
yasak-
ile evet.
Devletler silahlı güçlerince ele geçirilen savaş tuthukukunun yasakladığı eylemiere hedef olmuşlar mıdır?
Oybirliği ile evet.
4. Soru:
Birleşik
sakları savaş
5. Soru:
ve
BirleŞik
savaş yasalarının
Oybirliği
güçleri sivil halklara, insanlık dışı
yasakladığı eylemler uygulamışlar mıdır?
Devletler
silahlı
ile evet.
Birleşik
6. Soru:
Devletler hükümeti Vietnam
Halkına karşı
Soykırım suçu işlemiş midir? Oybirliği ile evet3
Russell Mahkemesi 'nin kuruluşu önemli bir ileri adımdı. Bir yıl
süren çalışmalar sonucunda aldığı karar da tarihsel değeri olan ve
de çığır açıcı bir karardı. Ne var ki bu kararı Türkiye İşçi Partisi
genel başkam olarak imzalamış olmam, Türkiye'nin Amerika ile
ilişkileri bakımından partimiz için rizikolu bir davranıştı. Oyun
içinde oyunlar hazırlanıyordu. Ve Russell Mahkemesi 'nde görev
almış olmam da terazinin bir kefesine konmuştu mutlaka.
Soykırım'da kasıt, tasanın ağır
basar. Amerikalıların,
büyük çoğunluğunu yoketme kasdıyla davrandıkları
açık. Yerle bir ettikleri yerleşim merkezlerini tekrar tekrar bombalamalan, amaçlanru açıkça ortaya koyuyor.
Vietnamlıların
Şimdi şu
notu da
okuyalım:
"Genocide kavramının temelinde beşeri ve hürriyetçi bir fikir
yatar. Tabii katliam gibi korkunç suçları sözkonusu bile etmiyorum. Fakat halkın normal ve geleneksel yaşayış şartlarını, gurubu
imha istikametinde değiştinnek, suç s a.yılmaktadır. Sürgünler bu
yüzden genocide sayılmıştır. "
Kaldı
ki Vietnam Savaşı'nın kanlı tablosu ortadadır. Açıktır.
kentleri, köyleri bombalamışlardır. Hem de hergün
Amerikalılar
3 Age. s. 368369.
24
TEORi • Nisan 2008
i efalarca. hastaneleri, okullan bombalamışlardır. Kalabalık sokakları
oombalamışlardır ve onbinlerce insanı öldürmüş ve bir o kadannı da
sakat bırakmışlardır. Ninh Binh'li yöneticinin ölüler ve yaralıtarla ilgili
kesin rakam yok demesini yadırgamış ve bu konuda gerçeğin öğrenilmesi
gerektiğini vurgulamıştım., Tahkikat Komisyonu'nun başkanı olarak
doğruyu öğTenmekle görevliydim. ( ... )
·
Ermeni sorunu
Russell Mahkemesi bölümünü noktalarken, Sartre'nin, soykırımla
!lgili açıklamasının neden olduğu bir tartışmadan kısaca söz etmek
:sıerim. Buna tartışma denmez aslında; olayın değerlendirilmesinin
~:ırkh bir açıdan yapılması demek daha doğru olur. Sartre hazırladtğt
;nemi bizlere okudu. İnsanlık tarihinde soykınının eski bir suç olduğu
belirtiliyor ve bu arada Ermeni soykırımından da söz ediliyordu.
O!aylann soykırım suçu olarak nitelenemeyeceğini söyledim. Dedim
-..... soykırım kasıtlı bir suçtur, üstelik tasarlanmış bir suçtur. Yani etnik
~ır gurubun yok edilmesini amaçlayan, bunun başarılması için
:zlenecek yolun ve maddesel eylemlerin önceden tasarianarak sapt3ndığı bir suçtur. Tasarlanmış olma keyfiyeti, suçun işlenmesi için
azgeçilmez bir koşuldur. B ir etnik gurup üç beş kişiden ibaret
değildir. Onbinlerce, hatta milyonlarca kişiden oluşur. Bunların
tümünü, hiç değilse büyük çoğuuluğunu yok etmedikçc amaca
"anlamaz. Binlerce kişiyi öldürmek için silahlı örgütlerin kurulması,
junların eğitilmesi gerekir. Ya da bu işi orduya yaptırmak gerekir.
Yok edilmesi tasarlanan etnik grup, yurdun belirli bölgelerinde
:aş ıyorsa, bu bölgelere karşı savaş operasyonlarına benzer silahlı
'<lldmlar düzenlemek gerekir. Çoğunluğun arasına karışmış bir halde
_:ışıyo rlarsa, yok edilmeleri için daha değişik operasyonlam başvuru ­
lur. Her ikisi de ancak devlet eliyle yürütülüp sonuçlandırılacak
operasyonlardır. Oysa Türklerle Ermeniler yüzyıllar boyunca yan
yana, içiçe yaşamış, bu yüzden pekçok ortak yanlan bulunan iki
etni'dir. Sürtüşmeler XIX. yüzyılın sonlarına doğru, büyük devletlerin
O smanlı İmparatorluğu ' nun parçalanmasını
amaçlayan
kışkırtmalanyla başlamıştır. Sözü edilen olaylar Birinci Dünya Savaşı
snas ında meydana gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında kimi
9oğu ve Güneydoğu illerimizele toptan öldürme olaylan olmuştur.
Rus ordularının ilerlemesinden yararlanan kimi Ermeni çeteleri Türk
~öylerini basınış, kadın , çocuk, genç, ihtiyar ayırdetmeden masum
ınsanları öldürmüşlerdir. Türkler de Ermenileri kadın, çocuk, genç,
ihtiyar ayırt etmeden öldünüüşlerdir. Bundan başka bu illerde yaşayan
Ermeniler "tehcir" edilmiş, yani göç ettirilmiştir. Ve göç sırasında ·
25
TEORi • Nisan 2008
öldürmeler, kötü işler olmuştur. O yıllarda çocuktum . Ermeni dostlarımız vardı. Onlar bize biz onlara giderdik. Bu olaylar babamı,
anamı, ailemizin tüm kişilerini pekçok üzmüştü. Sık sık konuşup
tanışırlardı. ·"Tehcir" sözcüğünü ilk kez bu tartışmalarda
duymuştum . Ama şunu da belirtmek gerekir: Bu iller dışındaki
Ermenilerlc Türkler arasında herhangi bir ça tışma, bir kanlı olay
olmamıştır. Doğu ve Güneydoğu illerindeki karşıltklı kıyımlar, topran
adam öldürmeler, Türk Rus savaşının bir uzantısıydı. Osmanlı
devletinde Türklerle Em1coiler yüzlerce yıl barış içinde yaşamışiard ır.
Yüksek devlet hizmetlerine atanmışlardır. Bu olaylar sınır illerinde
savaş ortamında oluşmuştu . Savaşın bir uzantısı idi. Nitekim başka
illerde olmamıştır. Bundan dolayı, bu kanlı olaylar soykırım olarak
nitelenemez. Devletçe bir soykırım politikası izlend iği ileri sürülemez. Oysa soykırım olaylannın arkasında, dotaylı biçimde de olsa,
her zaman devlet vardır.
Mahkemede bu mantık ve gerekçelerle "Ermeni soykırımı" deyimine karşı çıkmıştım. Soykırım'ın tasarlanmış ve genellikle devlet
tarafından işlenen bir suç olduğu hakkındaki görüşüm haklı bulunmuş
ve Sartre , .. Ermeni soykırımı·· ile ilgili bölümü raporundan
çıkartını ştı. 4
Göçettirme (tehcir) sırasındaki olayların, İttihat ve Terakki
herhangi bir olay,
bir belge de yok ortada. Ama İttihat ve Terakki Genel Merkezi 'nin
olayı onaylamadığı izlenimi veren bir belge var. İmparatorluğun
Çöküşü adlı kitabmda Partinin genel sekreteri Mithat Şükrü Bleda,
Doğu illerimizde görevli kimi valilerin davranışları kaygı
uyandırdığından bunların Merke~c çağrıldığını ve yerlerine
başkalanam atandığını kaydettikten sonra, Di yarbakır Valisi Doktor
Reşit beylc, aralannda şu konuşmanın geçtiğini yazmaktadrr: «Doktor
Reşit bey Merkezi Umumiye gelmiş ve benimle görüşmek istediğini
bildirmişti. Derhal kendisini kabul ettim. Karşımdaki kolnığa oturduğu zaman her ikimizin de sinirli olduğu göze batıyordu. Kendisine
ciddi bir lisanla sordum:
iktidarınca tasarlanıp gerçekleştirildiğini kanıtlayan
·' Siz, dedim, hekimsiniz ... Ve bu sıfatı~ can kurtarınakla va~ifc­
lisiniz. Nasıl oldu da bunca insanın yakalan ıp ölümün kucağına
atılmasına göz yumdunuz?
··Doktor bey yüzümc baktı ve uzunca bir sükuttan sonra, en az
benim kadar sert bir lisanla cevap verdi:
4
Les Temps M11denıs. Kasım l 968. s . 773. Ancak gerekçeleri m çarpıtılarak: İslaıniyetd e
soykın m
26
yoktur hiçimine soku lmuşt ur (M. A. Aybar).
TEORi • Nisan 2008
·' Hekim olmak bana milliyetimi unutturamazdı. Reşit, elbette bir
doktordur ve doktorluğun getirdiği çerçeve içinde davranışlarını
ayarlamak zorunda idi. Ne var ki Doktor Reşit her şeyden önce
dünyaya bir Türk olarak gelmişti. Milliyetim herşeyden önce gelir.
Diyarbakır'da bulunduğum süre içinde o bölgedeki Ermenilcrin
dışarıdan ve içerden nasıl yardım gördüklerini ve kendilerine nasıl
vaatlerde bulunularak zehirlendiklerini, aldıklan yardımlarta nasıl
refah içinde yaşadıklarını, bütün bunların sonucu meınlckete karşı
korkunç duygulada beslenip valanıınızın hayatına kastettiklerini
benim gibi yakından görüp tetkik etmek imkfuunı ve fırsatını bulmuş
olsaydınız, bugün burada bana böyle tarizlerele bulunmazdınız.
Doğudaki Ermeniler aleyhimize öylesine kışkınılıyorlardı ki şayet
onlar yerlerinde brrakılınış olsalardı çevremizde canlı olarak bir tck
Türk bulmak, bir tek Müslümanın yaşadığını görmek imkansız olacaktı. Diyarbakır'da bulunduğum zaman süresinde bunların sicillerini
inceledim, yaşantılarını takip ettim, düşüncelerini öğrendim .
Evlerinde yaptırdığım araştırmalar gayeleri hakkında bana kesin
kararlar verme imkanını bahşcrti. Bazı evlerde ele geçirdiğimiz silah
ve cephane koca bir orduyu bir anda yokedecek sayı ve vasıtlarda idi.
Korkunç ve müthiş bir ıeşkiHitlan var ve yalnız bulundukları bölgede
değil, memleketin dört bir yanına uzanan kolları ile bu teşkilat, serbest
bırakıldığı takdirde, çok geçmeden Anadolu'da Türk'li mumla aramamız gerekecek. Yani ya on lar bizi, ya biz onları ... ( ... )Yani anlayacağ ını z, bizleri meşru ınüdafaa için harekete sevk eden onlardır. ( ...)
Bu iki ihlimal arasında mütereddit kalamazdım. ihtimallerden birisini
tercih etmek zarureti vardı ve seçimimi yaptım. Türklüğüm
hekimliğime galebe çaldı, bu başka türlü olamazdı ve olmadı da,
sonunda, 'Onlar bizi ortadan kaldıracakianna biz onları ortadan
kaldırmalıyız' dedim. "5
Sartre'nin raporundaki Ermeni Soykırımı ile ilgili bölüme karşı
günlerde, Mithat Şükrü Bleda'nm Anıları henüz yayımlan­
mamıştı. ittihat ve Terakki Partisi'nin bir no.lu sorumlusunun
ağz ınd an ..tehcir" kararı alındığın ı ve bu zorunlu göçler sırasında
Ermenilerin öldürüldüğünü öğreniyoruz . Mithat Şükrü bey Doktor
Reşit beye: ''( ... ) nasıl oldu da bunca insanın yakalanıp ölümün
kucağına atılmasına göz yumdunuz?'' diyor. Demek ki göç sırasında
Ermeniler öldürülmüştür. O yıllarda en yetkili kişilerden birinin
ağzından öğreniyoruz bunu. Ben Mithat Şükrü beyi tanıdım . Sakin,
güven veren bir kişiliğe sahipti. Mithat Şükrü beyle Doktor Reşit bey
arasında geçen konuşma da inandırıcıdır. Bir gerçek karşısındayız:
çıktığım
5 impcmıwrluitm Çökiişii, s. 5758, ı 979.
27
TEORi • Nisan 2008
Göç sıra sında herhangi bir yargılama yapılmadan, haklarında bir
hüküm bulunmadığı halde öldürülmüşlerdir. Bu emri Diyarbakır
Valisi doktor Reşit beyin verdiği anlaşılıyor. Reşit bey şöyle
konuşuyor: «Oysa onların mütecaviz davranışlarıyla bizleri ortadan
kaldırmak için hazırladıkl arı artık gizlenemez hale gelmişti. Yani
anlayacağınız bizleri meşru müdafaa için harekete sevk eden onlardır.
Vaziyet bu merkezde olunca kafaını ellerimin arasına alıp düşündüm .
·'Hey doktor Reşit, dedim kendi kendime, ortada iki ihtimal var. Ya
Ermeniler Türkleri temi:.deyecek ve memlekete sahip çıkacak veya
Türkler tarafından ternizlcnecekler." Bu iki ihtimal arasında mürereddir kalamazdım. Ihtimallerden birisini tercih etmek zarureti vardı ve
seçimimi yaptım. Türklüğüm hekimliğime galebe çaldı, bu başka
türlü olamazdı ve olmadı da, sonunda, ·onlar bizi ortadan kald ıracak­
ları na biz onları ortadan kaldırmalıyız dedim'. ( ... ) Ya tarihi
mesuliyetiniz? Şayet bu hareketimden dolayı tarih huzurunda mesul
tutulursam ona da eyvallah. Başka milletterin hakkımda yazdıklan ve
yazacakları benimumurumda değil. "6
Mithat Şükrü beyin açıklamalarından, hükümetin "şüpheli
Ermenilerin" sınır bölgelerinden uzaklaştırılması için, sadece
uzaklaştırılınalan için karar aldığı anlaşılıyor. Mithat Şükrü bey
şunları yazıyor bu konuda: "Ermenilerin dış etkilerle ayaklandığını ve
dışardan yardım gördüklerini biliyorduk. Bu noktayı gözönünde
tutarak hudut ~ehir ve kasabalarımızda bazı şüpheli Ermenileri o bölgelerden geri çekiyorduk. Bu konularda aşırı davranışlarıyla Merkezi
Umuminin dikkatini çeken doktor Bahaddin Şakir'in 7 tutumu endişe
yaratmıştı. İttihat ve Terakkinin bu güçlü elemanı öylesine tarizierde
bulunuyordu ki, zaman zaman kendisini ikaz etmek ihtiyaç haline
geliyordu. Durumu daha iyi incelemek ve bazı radikal tedbirler almak
gayesiyle Doğu vilayetlerimizdeki bazı valileri merkeze davet edip
yerlerine başkalarını göndermeyi münasip bulmuştuk. (...)
'·Bu arada
Diyarbakır
Valisi doktor
Reşit
bey de geri
çağrılanlar
arasında yer almıştı. "8
Bunları
bey
rejimin
başta
gelen yetkililerinden genel sekreter Mithat
biçiminden, üsluptan da başlıca yetkililerden
biri olduğu belli oluyor. Bunları gerçek olarak kabul etmek zorundayız. Bu yazıl a nlardan , şayet Makyavelce bir tertip karşısında
değilsek ki hiç ihtimal verilemez, Ermeni Soykırımı diye bir Devler
politikası yoktur. Üstelik kanlı olayların sorumluluğunu üstlenenler
Şükrü
yazıyor. Yazış
6 Age. s. 5859.
7 Bu da bir başka vali ve bir başka dol..ıor. (M. Ali Aybar)
S Age. s. 5657.
28
TEORi • Nisan 2008
arkadaşlarıdır,
onlar da rejimin ileri gelen kişileridir. Demek ki
mahkemedeki tutumumuz doğrudur. Olaylar savaşın uzantısıdır. Ve
Soykırım olarak nitelendirilemez: Devletçe tasarlanmış ve
gerçekleştirilmiş olaylar değildir bunlar. Devlet şüpheli görülen
Ermeniterin bölgeden uzaklaştı rılınasını istemi ştir. Bu kadar. Ama
kimi valiler bu önlemi, bölgede yaşayan tüm Ermenileri içeren bir göç
biçimine dönüştürmüşler ve bunların, kadın, çocuk, ihtiyar ayrımı
yapılmadan yok edilmelerini, ya açıkça, ya kapalı biçimde
emretmişlerdir. Doktor Reşit beyin itiraflarından çıkan sonuç budur.
Gerçek budur. Bu da ağır bir suçtur. Ceza yasalarında yeri olan ağıT
suçlardır. Oysa başta adı geçen valilerden başJanarak, sorumlular
hakkında hiçbir işlem yapılmamış, bu ünlü kişilerin hiçbiri mahkemeye verilmemiştir. Çünkü üst düzeydeki yöneticilerin arkadaşlarıdır bu
valiler. Ayrıca olayları onayıayan yöneticiler de vardır bunların
arasında. Mithat Şükrü bey : "O devirde doktor Reşit gibi düşünenler
az değildi, ne var ki Devlet ağır şartlar altında tam bir bunalun
içindeydi"9 diyor.
Her konuda olduğu gibi, politikada da gerçekçi olmak şarttır.
Gerçekler her zaman insanın karşısına çıkar. Gerçek devlet adamları,
gerçek politikacılar, olaylara, hele yakın bir geçmişteki olaylara sırt
çevirmezler. Gerçekiere sırt çeviren, gerçekleri yadsıyan bir politika
devlete, ulusa asla yarar sağlamaz. Gerçekler kabul edilir ve sonra
yorumlanrr; ters yorumlar yapanların karşısına gerçeklerle çıkılır.
Gerçekçi yorumlar1a... Örneğin göç sırasında birkaç kişi hastalıktan
ölmüştür. Durum bundan ibarettir diyerek işin içinden çıkılamaz .
Şimdi
de Talat Paşa'nın anılarına bakalım. Tehcir' olayı ile ilgili
neler yazıyor görelim. İttihat ve Terakki'nin bu ünlü lideri o günlerde
İçişleri Bakant idi. Savaşın başlaması ile birlikte Muş, Bitlis ve Van
illerinde, Enneni Komitelerinin vermiş oldukları talimat uyarınca
isyanlar çıkarıldığını belirttikten sonra şunları söylüyor:
·' Bunun üzerine umumi karargahta Eımenilerin tchciri hakkında bir
kanun hazırlanarak heyeti vükeHiya arzfedildi. Ben bu kanunun
tamamile tatbiki aleyhinde idim . Jandarmalar tamamen, polisler ise
kısmen ordu hizmetine alınmış ve yerlerine milister konmuştur.
Tehcirin bu vasıtalarla yapılması halinde çok çirkin neticeler elde
edileceğini biliyordum. Binaenaleyh istikbali düşünerek, bu kanunun
tatbik edilmemesinde ısrar ettim ve_meriyete girmesini de geeiktirmeye muvaffak oldum.
Bir müddet sonra Van, Ruslar veya daha
doğrusu
Enneni gönüllü
9 Age, 5. 59.
29
TEORi • Nisan 2008
edildi. Bu çeıelerin Taşnak komitesinin,
Osmanlı Meclisi M ebusanı 'nda da aza bulunan iki reisi olan
Pastırmacıy an ve Papazyan'ın emri altında oldukları sonradan
öğrenildi. Canlarını kurtarmaya muvaffak olan bazı kimselerin verdikleri ifadeden Van'ın işgali sırasında kaçamamış olan isHl.m halkın
öldürüldükleri, kadınların şerefleriyle oynandığı ve birçok genç evli
kadın ve kızların evlerde toplattmlarak bu evlere umumhane nazarile
bakıtdığı anlaşılıyor. Van'darı kaçan ve binlerce kadın, erkek ve
çocuktan ibaret olup silahlar ı bulunmayan halk üzerine Ermeniler
tarafından makineli tüfck ateşi açılmıştır.
çeteleri
tarafından i~gal
..Van'daki bu hadiseleri dahildeki diğer isyankar hareketler takip
iltihak etmek üzere gönderilen bazı münferİt askeri
birliklerin bu çeteler tarafından öldürüldüğü anlaşılmıştır.
Kumandanlar tarafından karargahı umumiye gönderilen raporlardan
anlaşıldığına göre Müslümanlara karşı şehirlerde, köylerde ve şosc­
lerde yapılan katliam ve taarruzlar Rus cephesinde o civar halkından
teşkil olunan askerler üzerinde çok kötü tesirler bırakmıştır.
etmiştir; kıtalarma
'·Ordu idaresi yeniden tehcir kanununun tatbikinde ısrar etti. Ben
tekrar kabul aleyhinde bulundum. Müıeaddit ve çok acı haller bana
göstermişti ki, Hıristiyan ların Müslümanlara yaptıkları zulümler
Avrupa'da büyük bir müsamaha ve sükunetle karşılandığı halde
Müslümanların en ufak bir hareketi haddinden fazla büyütülüyordu.
Ve bu itibarla Rusların bu harpte Ermeniterin yanıbaşında bulunması
yüzünden çıkacak olan intizamsızlıkların bizim aleyhimize istismar
edileceğini önceden biliyordum.
'"Bu müzakereler esnas ında meslekdaşlarımdan bazıları beni hissizlik ve vatana sadakatsizlikle itham edecek kadar ileri gittiler.
Filhakika ordu, azami derecede tehlikeli bir vaziyette bulunuyordu.
Ordunun, bu hususta bir kanun çıkmadan önce dahi icap eden tedbirleri alması imkant mevcuttu. Bu bakımdan kanunu daha fazla uzatmakta fayda yoktu. Bu kanun ordu ve kolordu kumandanlarına isyan
eden halkı münferiden veya toplu bir halde başka ınıntıkalara sevketmek salahiyelini veriyordu. Harp yüzünden memleketin her tarafında
örfi idare ilan edilmiş olduğundan sivil idare de askeri kuvvetin elinde
bulunuyordu. Tehcire evveıa Erzurum'da başlandı. Erzurum valisi
Tahsin Bey Dahiliye Nezaretine sevkiyat sırasında Ermenilerin,
Kürtlerin taarruzlarına uğramış olduklarını bildirdi. Valiyi telgraf
başına çağırarak yardım için orduya müracaat etmesini, ve failierin de
şiddetle cezalandırılmasını emrettim. Filhakika ordu kumandanlığı bir
tabur asker gönderdi ve ele geçirilebilenler kurşuna dizitmek suretiyle
30
TEORi • Nisan 2008
cezalandırıldılar.
"Sevkiyat sırasında Karahisar ve Urfa'da isyan çıkmıştır. Bu hadiseler hakkında aşağıda mufassal izahat verilecektir:
·'isyan hareketleri önce Zeytun'da başlamıştır. Seferberliğin ilfmını
müteakip Ermeniler alenen isyana başlamış, yergiteri ödemekten imtina etmiş ve asker toplanması hususunda verilen emidere muhalefet
etmişlerdir. Askerlik vazifelerini ifa zıınnında askerlik şubelerine
giden Müslümanlara sokakta taarruz edilmiş ve bunlar soyulmuş ve
öldürülmüştür. Zeytun halkı subay ve kumandanlan emri altında bir
milis teşkil etmişti; bu suretle "Zeytun ihtilalci alayı" ismi altında
şehirleri müdafaa etmek istiyorlardı. Tabii bu imkanı
bulmadıklarından mavzer ve martin siHthlariyle dağa çıkmışlar ve
Müslüman köylerine taarruz ve askeri nakliyatı izaç etmeye
başlamış.lardır.
"1 7 Ağustos 19 14'de yani seferberlikten birkaç gün sonra
Enderunlu Müslümanlar taarruza uğramış, paraları çahnmış ve
içlerinden bir çoğu da öldürühnüştür. Aym gün istimval yapmakta
olan bazı jandarma subayları üzerine ateş edilmiş ve Maraş yolu
üzerinde Beşanlı köyünden birçok Müslümanlar öldürülmüştür.
Günlerce süren takipten sonra bu haydutlardan altm1ş beşi, üzerlerinde birçok bomba, dinamit, martin ve gıras tüfekleri olduğu halde
yakalanabilmiştir.
"Bir müddet için sükunet teessüs ettikten sonra, müteakip senenin
kanunusanİ ayında isyan harekatı yeniden canlanmıştır; bu seferki
taarruzlar doğrudan doğruya Osmanlı memurların ikametgahıarına ve
jandarma kıralanna karşı yapılmıştır. Zeytun'da Hinçak komitesi reisi
Çakıroğlu Patos'un reisliği altında yapılan toplantıda hükümet
konağına hücum edilerek cephanenin ele geçirilmesi.ne, bütün
memurların aile efradı ile birlikte öldürülmesine ve telgraf hatlannın
tahribine karar verilmiştir. Tahrikçilcr başka başka evlerde oturduklarından ve işaret de vaktinde verilemediğinden bu korkunç komplo
icra edilmeden önce öğrenilmiştir.
·' 1915 senesinde Zeytun Ermenileri, Maraş' tan Zeytun daki jandarmalara cephane gönderildiğini haber almışlar; cephane nakliyatını
soymak üzere yollara gizlenmişler fakat nakliyat başka bir yoldan
yapıldığı için bu niyetlerini tatbik edememişlerdie Bunun üzerine
onyedi kişiden ibaret bir jandarma koluna hücumla altısını öldürüp
ikisini yaralamışlardır. Bundan başka Zeytun ile Maraş arasındaki telgraf hatlarını tahrip ederek bu suretle bu yollarda hakimiyeti elde
etmişlerdir.
31
TEORi • Nisan 2008
''27 Şubat 1915'te Maraş vali muavini sükuneti iade ffiaksadiyle
Zeytun'a gelmiştir. Gece devriye ile birlikte şehirde dolaşırken asiler
tarafından öldürülmüştür. Ertesi günü askerlik şubesine gitmekte olan
bir Müslüımuı da öldürülmüştür.
"Komitenin talimatı üzerine kaçmış olan birçok Ermeni, asllerle
Bunlar yerıiden jandarmalana cephanesini ele geçirmek
istemiş ve kışlaya hücum etmeye karar vermiştir. Bunlar, evvelemirde
hükümet konağına giderek bir asker ve bir jandarma öldürmüşler,
memurlan ve ailelerini tehdit etmişler ve gerek adi ve gerek siyasi
bütün Ermeni suçlulan hapishaneden kurtarmışlardır. Bunlardan altı
yüz ila yedi yüz kadarı Zeytun'un en yüksek noktası olan Tekke manastın na yerleşmiş ve burasını tahkim etmiş lerdir. Takip esnasında janctanna binbaşısı Süleyman Bey ile yirmi asker öldürülmüştür. Her ne
kadar asilerin bazıları ele geçirilınişse de, diğerleri karanlıktan istifade
ederek kaçnuşlardır. Kaçanlar askerlere, memurlara, jandarmalara ve
bilhassa Müslüman ahaliye hücumla cinayetler işleyen çeteler teşkil
etmişlerdir. Bu çetelerden biri beş Müslüman öldürmüş, bir diğeri bir
Ermeni köyü olan Odicak'a sığınarak bir jandarma ve on dört
Müslüman öldürmüştür. Zeytun isyanında reislik etmiş olan Melkon
ismindeki bir Ermeni tevkif olunduğu zaman komitenin İngilizlerin,
İskenderun'a çıktığı haberini yayarak Osmanlı hükümetine mümkün
olduğu kadar fazla müşkülat çıkarılması emrini vermiş olduğunu
bildirmiştir. Melkon'un diğer ifadelerine nazaran isyanın tahrikçilerinden bir çoğu Osmanlı hükümeti tarafındmı iyilik gönnüş kin1selerdir. Hükümet onlara ait birçok silah , bundan başka komitenin
mührünü ve aleyhlerine delil teşkil eden bir sürü vesikayı müsadere
birleşmiştir.
etmiştir.
'·Bitlis, Erzurum, Mamuretülaziz, Diyarbakır, Sivas, Trabzon,
Ankara ve Van vilayetlerinde komite kezalik merkezler teşkil etmişti.
Bunlar daha harp başlamadan önce teşkiHitlarını kurmuş ve komitenin
emirleri dairesinde harekete geçmeye hazırlanrnışlardı.
"VAN. Harp ilanını müteakip Rus orduları Ermeni gönüllülerle birlikte hücuma geçtikleri zaman Van'daki Ermeni halkının durumu
değişti. Bazılannın memur ve askerlere hücum etmek üzere birleşmiş
olmalarına rağmen, müessir bir harekette bulunabilmeleri için zaman
lazımdı. Muhtelif kısırnlara gönderilen emirler Ruslada birlikte
harekete geçilebilmesi için Ruslar gelinceye kadar beklemenin zarurl
olduğu yolunda idi. Derhal harekete geçilmesi çok kan dökülmesine
sebebiyet verecek, karla kaplı olan yollar ise Ru sların çabuk ilerlemelerine imkan vermeyecekti. Rus subayları ile yapılan andiaşmaiar
32
TEORi • Nisan 2008
mucibince Ruslar hududa tecavüz eder etmez Ermeniterin Ruslara iltica edeceği açık olarak itiraf ediliyordu. Bu yeni anlaşmalardan haberdar olmayan bazı Ermeni köylüleri, kadı İsmail Efendi ile birkaç janctarınayı öldürerek telgraf hatlarını kesmişlerdir.
·'1915 senesinde Kirnar köyünde koyunların sayıldığı bir sırada bir
isyan hareketi başgöstermiş, bin kadar Ermeni meydana çıkarak
Müslümanlara hücum etmiş ve jandarmalan kumandanlan Süleyman
efendi ile birlikte öldürmüştür.
"Kendilerini müdafaa maksadiyle, iki Müslüman köyü arasında
bulunan köylerdeki Ermeniler, Ermenilerle meskUn yerlere taşınmış
ve ihtiıate hazırlanmaya başlamıştır. Genç Ermeniler esaslı noktaları
işgal ederken komitenin diğer azaları silah altına davet ediliyordu.
Bitlis, Yan ve Çatak arasındaki telgraf hatları tahrip edilmiş, hükümet
merkezleri taarruza uğramış ve iki kişi öldürülmüştü. Köylerde ise
Müslüman halkı öldürmeye teşebbüs ediliyordu.
·'Ermeniler, Çatak, Havasur, Timur ve Karleş'teki isyan hareketleribastırmak üzere vilayet merkezinden kıtaların yola çıkarılmış
olduğunu öğrenen Vanh Ermeniler Harnit ağa kış la sını ve jandarma ve
polis binalanrıı ateşe vermiş ve şehir içinde vahşi bir katliamda bulunmuşlardır.
·
ni
..Yalrıız Yan şehrinde isyan eden Ermenilerin sayısı beş bini geçiyordu ve hepsi de en yeni silahl aı·la teçhiz edilmişti. Bunlar mevkilerirıi
son hadde kadar müdafaa ediyorlardı. Şehirdeki hükümet konağını,
askeri müesseseleri, Düyunuumumiye binasını, Osmarılı Bankası
şubesini, ve diğer binaları tahrip etmiş ve Müslüman mahallelerini
ateşe vermiştir. Yedi yüz kadar asi Van müstahkem mevkiini el bombalariyle uçurmuştur. Bu isyan hareketleri Nisana kadar devam
etmiştir. Nisan ortalarına doğru asgari dörder yüz kişilik Ermeni
çeteleri Rus zabitlerinin kumandasında hududu geçmeye başlamıştır.
Yapılan çarpışmalar neticesiride 'Müstakil Ermenistan' ibarelerini
taşıyan bayraklar ve 'intikam' gibi kelimeleri havi levhalar ele gcçirilrniştir."
Talat Paşa örnekleri sıralıyor: İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana,
Samsun, İzmir, Urfa, Şarkı Karahisar, Yozgat. Adlarını vererek hangi
köyterin basıldığını, kaç kişi öldürüldüğünü, bir bir açıklıyor. Silahlı
Kuvvetlerin karşı harekatını ayrıntıları ile arılatıyor ve arularını şöyle
sürdürüyor:
"Memleket dahilindeki umumi isyan üzerine ordu idaresi tehciri
her yerde tatbike başlamıştır. Bunun üzerine her iki kuvvetler arasında
33
TEORi • Nisan 2008
hakiki bir dahili harp şeklini alan şiddetli çarpışma ve döğüşler
başlamı ştır. Türk askerleri ve halkı Ermenilerin Türk nüfusunu
ortadan kaldırmak niyetinde bulunduğuna ve Türk devletinin istikliiline son vermek için Ruslada birleşmi ş olduğuna kani idiler.
Anadolu'nun muhtelif yerlerinde sevkiyat başlayınca bu İstanbul'daki
Ermeniler arasında ve bilhassa komitelerde fcvkaHide heyecanı mucip
oldu. Ermeni komitelerinin idare merkezi, yani dış teşkilatın dimağı
· İstanbul'da bulunuyordu. Bu şehir ayni zamanda bütün askeri hareketlerin de merkezi idi. Binaenaleyh umumi karargfth evvelemirde İstan­
bul'da bir isyan hareketi imkanını önlemek ve Boğazların müdafaasını
teşkilatiandırmak üzere emri altında olan polis müdüriyeüne komite
işleriyle uğraşan herkesi tevkif etmek ve örfi idare ınıntıkası dışına
götürmek emrini vermiştir. Bu emir verilir verilmez polis müdürü
beni haberdar etti. Mevzubahis şahısların bir kısmı Kafkasyalı idi;
hepsi bir gecede tevkif olunarak Konya'ya gönderildiler. Sonradan
gönderilen tahki kat komisyonu tarafından bunların kendilerini
Ankara'ya divanı harbe götürmekte olan jandarmalar tarafından vuruldukları tesbit edilmiştir. Bunun üzerine bu jandarmalar divanı harbe
verilmiş ve muhtelif cezalara ve hatta ölüm cezasına mahkum
edilmişlerdir.
"Vartakes Efendiye ınüteaddit defalar İstanbul 'u terk etmesini
tavsiye ve hatta kendisine nakdi yardım vaat ettim. Bundan ailesi dahi
haberdardır. Fakat kendisi gitmedi. Sonradan İstanbul'daki komite
teşkilatında olduğu için yerini terketmediği anlaşıldı.
"Divanı
harbin kararı üzerine sürgünler Diyarbakır'dan geri getirildiler. Bunlar tehcir komisyonuna dahil olduklan için sevklerine
mani olmak isted im. Fakat as keri makamlar tarafından yola
çıkarılmışlardı. Yapılan tahkikattan anlaşılıyor ki, kendileri Ahmet ve
Hilal adında iki serserinin hücumuna uğramışlardır; bu sonuncular
divanı harp tarafından ölüme mahkı1m edilmiştir.
"Gerek resmi tahkikat dosyalarında ve gerek iotihap dairelerinden
geri gelen mebuslann verdiği malumanan anlaşılıyor ki, vicdansız,
ahlaksı z ve adi bazı kimseler vaziyetten şahsen istifade etmek
istemişler ve· bu· gibiler bir çok cinayetierin işlenmesinde)imil
olmuşlardır. Umumi v.a.liler ve valiler mesuliyet korkusuyla hadiseleri
mümkün olduğu kadar ehemmiyetsiz göstermeye ve kababati kısmen
Kürt ahaliye yükl emi ştir. Mebus ların verdiği malumat cidden feci idi.
Birçok geceler uyku uy uyamadı m . Bir taraftan sivil makamlara icap
eden tedbirleri almalan için emir verdim, diğer taraftan asker'i
makamlardan failieri cezalandırmak ve ahaliyi korumak üzere kıtalar
34
TEORi • Nisan 20Q8
göndermelerini şiddetle talep ettim. Bundan başka devletin en yüksek
mcrcilerinden, temyiz mahkemesi ve devlet şorası azalarından ve ceza
mahkemeleri reisierinden dört tahkikat komisyonu teşkil edip Anadolu'ya
gönderdim. Bu komisyonlar birçok memurları aziederek mahalli divam
harplere verdiler. Tahkikat zabıtlannın bir sureti komisyonlar tarafından
Babtali'ye verildi; bu suret (arşiv) hazinei evrakta mahfuzdur.
ve
"Gerek tehcirler
gerek isyan yüzünden Ermeniler çok zarar
Bunu itiraf etmek lazımdır, fakat şark v ilayetterimieki
Müslümanların da Ermeni vatandaşlarıınız yüzünden aynı miktarda zayiata uğradıkları bir vakıadır.
vermiştir.
"Rusların Van'ı,
Bitlis'i, Muş'u ve Erzurum'u işgali sırasında yapılan ve
bizzat Ruslar tarafından itiraf o.lunan zulüm ve cinayetler ve o derece
vahşicesine yapılmıştı ki, Müslüman halk artık ikametgahlarında
kalmaya cesaret edemeyerek aç ve çıplak olarak hicrete başlamıştır. Bu
suretle hicret eden Müslümanlardan altı yüz bin kişi ölmüştür. Ermeni
fırkacıları tarafından kendi programları lehine istismar edilen ve bütün
mcsuliyeti hükümete yükletilrnek istenen bo Ermeni meselesi izah
ettiğim şekilde cereyan etmiştir.
"Esas itibariyle askeri bir ihtiyat redbirinden başka bir şey olmayan
tehcir, vicdansız ve seeiyesiz insanların elinde bir facia şekl ini almıştır.
Maksadıın bu hareketlerin çirkinliğini gizlemek değildir. Sadece bu
hadiselerelen dolayı bütün hükümeti ve İttihat ve Terakki komitesi idare
merkezini ve bu işle hiçbir aliikası olmayan azalarını itharn etmenin
haksızlık ve keyfi hareket olduğunu söylemek istiyorum. İttihat ve
Terakki komitesi. azaları Ermenilere karşı yapılan hareketlerden dolayı
son derece müteessirdirler ve daima bu hadiseleri önlemek üzere
hükümet üzerinde müessir olmaya çalıştılar.
·'Bazı failierin divanı harpler tarafından mahkum edilmedikleri idelialanna karşı ihtilal sırasmda İrlanda' da bir çok İrlandalıyı kendi eliyle
öldünnüş olan bir İngiliz subayının İngiliz divanı harbi tarafından mecnun olduğu esbabı ınucibesiyle serbest bırakıldığın ı , kezalik katil
Jaucas ' ın jüri tarafından heraat ettirildiğini zikretınek kifayet eder. Belki
bazı Türk divanı harpleri karar verirken şahsi hislerine kapılmışlardu.
Buna mukabil hükümetin bu faillerin harpten sonra daha sıkı bir takibe
maruz tutulacaklarına dair bir kararı vardır. Ben sevkleri sırasında
Erriıenilere yapılan muameleleri tamamiyle itiraf ve hadiseleri olduklan
gibi nakletmek cesaretini gösterdim. Hakikati söylemek cesaretini göstermek ve Ermeniterin Müslümanlara yapmış olduğu cinayet ve zulümleri
adil bir şekilde itiraf etmek sırası şimdi hasıınlarımızdadır. Ben sevkleri
sırasında Ermenilere yapılan muameleleri tanımışsam da
35
TEORi • Nisan 2008
Ermeniterinkinden henüz hiç bahsedilmemiştir. Bundan iki netice
çıkmaktadır: ya İtilaf devletleri Müslümaniann Htristiyanlar tarafından
öldürülebileceği hususunda propagandaetiara hak veriyo r, yani
Müslümanlarm kanının haklı olarak aktığını kabul ediyor, yahut da
fırsatçılar tarafından siyasi menfaat temini maksadıyla işlenmiş cinayetleri haklı buluyorlar. Mütarckeden sonra da bu maksatlannı Jön Türkleri
takip etmek suretiyle ispat etmişlerdir. Bu Jön Türkler arasında
Ermeniterin tehciri aleyhine rey vermiş, hatta Ermenilere yapılan zulüm
karşısında gözyaşı dökrnüş ve buna rağmen Malta'ya gönderilerek orada
hapsedilmiş olan komite azaları da vardır. Diğer taraftan, öldürülmüş
olan yüzbinlerce Müslümanın bir kısmını kendi eliyle katietmiş olan
ANTRANİK isimli ( ...) Ermeni murahhası olarak Londra'da ve Paris'te
hürmetle karşılanmışttr. Ancak yukarda çıkardığımız neticeler kabul
edilmek şartıyla insaniyetperver İngiliz ve Fransızların bu kanh elleri
nasıl stktıklarını anlamak mümkündür."
Talat Paşa' nın bu yürekli açıklamaları, gerçek bir devlet adaınının olaylar karşısında ulusal çlkarlann nasıl savunulacağını gözler önüne seriyor.
Gerçek bir devlet adamı gerçeğe sırt çevirmcz. Gerçeği yadsıyarak yurt
çıkarlarını savunmak olanaksızdır.
Mithat Şükrü Bleda ve Talat paşa, o dönemin en yetkili iki yöneticisi,
böyle anlatıyor. Tarih yadsınarak politika yapılmaz. Birinci Dünya
Savaşı 'nda Ermeni kornitacıları isyanlar çıkarmış, köylere saldırmış,
Türkleri öldünnüştür. Bir önlem olarak kararlaşttrılan 'tehcir' srrasında da
Türkler Ermenileri öldürmüşlerdir. Aynca, özellikle Rus sının yakınlarında
karşılıklı çatışmalar olmuştur. Gerçek bu merkezdedir. Kimi yetkililerin
olayları yadsı yan tutumları Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Tehcir
srrasında ölenler hastalıktan ölmüşlerdir" gibi çocukça teviller de kimseyi
inandınnaz. Gerçek devlet adamlan olayların üzerine gider, onları tarihsel
boyutları içinde değerlendirirler. Türkiye Soykınmla suçlanıyor. YüzyıUar
boyunca yanyana, içice yaşamış oldukları, en yüksek görevlere getirdikleri
Ermeni asıllı yurtıaşlarını, Türk hükümetinin 1915 yılında toptan yok etmeye kalkışmtş olması ve bu işi, sıntrlı boyutlan olan bir "zorunlu göç" eylemi içinde gerçekleştinnesi, inandırıcı bir sav değild ir. Tehcir'io bir ölüm
göçüne dönüşmesi, bir iki sorumsuz valinin ve vicdansız kimi görevli ve
kişilerin işidir. O günlerin Türkiye'sinde haberleşmenin ve ulaşırnın ne
durumda olduğu da unutulmamalıdır. Olaylar yadsınamaz. Bunlar
başlangıçta karşılıklı saldırılar biçimindedir. 'Savaş fiili'düv Ama adına
ister ·'genocide" (soykırım), ister başka bir şey denilsin, ermeni
yurttaşlanmız 1915 yılında kitlece öldüıülmüşlerdir. Ermeniler de Türkleri
öldürmüşlcrdir. Gerçek budur Anılarında Mithat Şükrü Bleda ile Talat
Paşa, bu gerçeği açıklamışlardır.
olayları
36
TEORi • Nisan 2008
Mehmet
Perinçek
İÜ AİİTE
Araştırma
Görevlisi,
Teori Yazı
Kuruhı üyesi
Çarl1k arşivlerinden
Ermeni meselesi
üzerine 20 yeni
belge (1914-1918)
Birinci Dünya Savaşı sırasında Çarlık Rusyası'nın ve
Batı emperyalizminin Osmanlı İmparatorluğu 'nu
paylaşma planlan çerçevesinde Ermenilere iki görev yüklenir. Ermeniler, cephe gerisinde ayaklanma çıkararak
Türk ordusunu zaafa uğratacaktır_ Bu birinci görcvdir.
İkincisi ise, oluşturulan gönüllü birlikler yoluyla Türk
ordusunun savunma hattını yararak Rus işgalini
kolay laştırmaktır.
Her iki görevin yerine getirilmesinde Türkiye
Ermenileri aktif rol oynamıştır. Mesele birkaç Taşnak
teröristinin işinden ibaret değildir. Gönüllü birliklerin
oluşturulmasına ve ayaklanmalara ne yazık ki geniş
Ermeni kitleleri katılmıştır. Arşivler, Çarlık ordulanna
hizmet etmek ve Türkiye'ye karşı gönüllü birliklerde
savaşmak için Türkiye Ermenilerinin Rus yetkililere
başvurularıyla doludur. Osmanlı uyruklu aydmlardan ve
doktorlardan üniversite öğrencilerine ve sıı-adan köylülere
kadar binlerce Ermeninin listeleri arşivlerde isim isim
mevcuttur. Türkiye Ermenilerinin bu hareketi tehcirin çok
öncesinde başlamıştır. Bu belgeler, tehdidin ayrılıkçı
örgüt yönetici ve militanlarıyla sınırlı olmadığını göstermesi ve tehcirin nedenlerini açıklaması bakımından
önemlidir.
Bunlarla birlikte Çarlık generallerinin ve subaylarının
yüzlerce rapor ve Çarlık askeri mahkemelerinin
yüzlerce tutanağı ve kararları göstermektedir ki, Birinci
Dünya Savaşı sırasında işgal edilen bölgelerde Ermeni
gönüllü birlikleri Müslüman halka karşı valışi kırırnlara
girişmiş ve mallarını yağmalamıştır. Belgelere göre bu
uygulamalar sistemlidiL Ermeni çetelerini kullanan Rus
yazdığı
37
TEORi • Nisan 2008
komutanları
bile bu vahşet karşısında dehşete kapılmışlardır. Birçok
Ermeni subay ve asker, bu nedenle Çarlık ordusunun askeri
mahkemelerinde yargılanmış ve idam cezasına çarptırılmıştır. Bu
katliamların ve yağmaların tehcirden önce başladığının tekrar altuu
çizmek gerekir.
Ayrıca o dönemin belgeleri ve kaynaktan, Büyük Ermenistan'ın
kurulmak istendiği bölgede Müslüman nüfusun Ermeni nüfusa oranla
kat ve kat daha fazla olduğunu kanıtlamaktadır.
Aşağıda
ilk defa yayımlanan bu temeldeki belge ve kaynaklar, tarih
göre sunulmuştur. ·Belgeler, Rusya Askeri Tarih Devlet
Arşivi'nde (RGVİA) kayıt altında buluİımaktadır. 20 örnek belgenin,
Kaynak Yayınlan tarafından yayımlanan Ermeni Belgeleriyle Ermeni
Soykırımı Yalanı dizisi ve Doğan K itap ' tan çıkan Rus Devlet
Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi başlıklı kitap la birlikte
sırasına
değerlendirilmesi faydalı olacaktır.
BELGEl
-Ermeni yazar G. D. Mnatsakanyan'm 1914 yılında basılan
Ermeni Meselesi'nin Çözümü başhklı kitabındanErmenilerin uluslararası areopag ı önünde temsilciliği olması
gerekir. Bu temsilcilik, Ermeni halkının gerçek ihtiyaçları hakkında
Avrupa'nın temsilcilerini bilgilendirmek, bu ihtiyaçların gerektirdiği
toprağı ve ekonomik şartlan netleştirip çözümü için yüksek areopaga
sunmak amacıyla gerekmektedir. Ayrıca bu temsilcilik, Avrupa
devletlerinin inceledikleri meselelerle ilgili hata yapmaması için
Türkiye Ermenileri tarafından yetkiyle donatılmalıdır ve Ermeni
halkının üzerine düşeR görevleri deün şükranlarıyla yeri ne
getireceğini garanti etmelidir.
Avrupa diplomasisi, her halka muhatap olma onurunu vermemektedir; mesela Kürtlerle, Karapapaklarla, İnguşlarla, Çingenelerle bu
halkları ilgilendiren meseleler üzerine görüşmelerde bulunduğu hiç
olmuş mudur? Devlet organizınasına sahip olmayan herhangi bir
halkın temsilcilerini kabul etmeleri için uluslararası karakter taşıyan
ve Avrupa kamuoyunun ve devlet yetkililerinin dikkatini çekecek
kadar siyasi ve ahlaki olması gereken meselenin kışkırtılması şarttır.
Ermenistan' la ilgili mesele, uluslararası bir karakter taşımaktadır ve
Ermeniler, bu meselede uluslararası rol oynayacak kadar kalabalık bir
halktır. Bununla birlikte Ermen1ler, Avrupa'ya politik örgütlenme için
1 Anti k Yunan'da iktidar organı.
38
TEORi • Nisan 2008
gerekli olan yeteneğini ve ahlakını göstermiştir. ( ... ) Avrupa diplomasi si, Ermeni halkını dinlemeye layık görmüş ve böylece Türkiye
Ermenileri, resmi olarak uluslararası areopag önünde temsilciliğe
sahip olmasa da temsilcileri pratikte bir çok kez kabul görmüştür.
İstanbul patriği, Avrupa devletlerinin elçileriyle Türk saray erkanı
bünyesinde görüşmelerde bulunmuştur. 1878 yılında Ermeni heyeti,
Petrograd, Londra ve Berlin'de dışişleri bakanlıklan tarafından kabul
edilmiştir. Berlirı Konferansı' nda sultanın ve diğer devletlerin temsilc ileri, İstanbul patriğinin talepleri üzerine tartışma yürütmüşlcrdi r.
1894 ve 95 yıllannda Rusya, İngiltere ve Fransa temsilcileri, memorandum tanıimi çerçevesinde İstanbul patriğiylc görüşme
yapmışlardır. 19 ı 2 ve 13 yıllarında Petrograd sarayının onayıyla
bütün Ermeni katolikosu ve yüksek patcikliğinin temsilcisi Bogos
Nubar Paşa, Avrupa'yı dolaşmış ve Türkiye Ermenilerinin temsilcisi
olarak dışişleri bakanlıklarında ve diplomatik temsilciliklerde kabul
edilmiştir. ( ... )
Ermenistan, Avrupa'nın Türkiye ile savaş dolayısıyla uğradığı
giderlerin bir kısmını ödemekle yükümlüdür. Ermenistan, ne kadar
büyük toprak parçası üzerinde projelendirilirse, yeraltı zenginlikleri
işgal için harcanan savaş masraflarından o kadar çok olacaktır.
Avrupa, işgal edilmiş toprak olarak elde ettiği zaman onu Erinenilere
ucuza bırakmayacaktır. Ermeniler, bunu görerek Avrupa 'ya
Ermenistan için istediği her şeyi vermelidir. Enneniler, ollakçı olmamalıdır ve kanıyla Avrupa 'ya ödemesini yapmalıdır.
(G. D. Mnatsakanyan,
1914, s.24 vd., 29 vd.)
- Kağızman
Razreşenie
Armyanskago Voprosa, Moskva,
BELGE2
Bölge Komutanı'nın mektubundan2 -
4 Ağustos 1914
No: 85
Kağızman
Çok Sayın Sergey Aleksandroviç,
( ... )
8/ Türkiye'deki Ermeniler arasında Türkiye'nin Rusya ile savaş
durumunda Türklere karşı cephe gerisinde·harekete geçecek özel bir2 Mektup, Kars Bölgesi Kağızman Askeri Bölge Komutanı antetlidir.
39
TEORi • Nisan 2008
likler örgütleyen, eğer imkan olmadığı takdirde de birlikleri Rusya ' ya
geçirerek Rus ordularıyla beraber savaşmasını planlayan gizli bir
örgütlenme var. ( ... )
(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 528, yaprak ı, ı arkası , 2, 2
arkası)
BELGE3
-Rus Sofya elçisinin 2 Ocak 1915 tarihli 14 nolu şifreli telgrafıÜç genç Ermeni, Tebrizli İran Ermenisi Zarek Pilosyan, her ikisi de
Türkiye Ermenisi ve Taşnaksutyun üy.esi olan Kilikyalı Haykazun
Nalbandyan, Harputlu Eduard Stapanyants, Kafkasya'daki gönüllü
biriikiere doktor olarak alınmalarını talep ediyorlar. Bugünlerde
geldikleri Cenevre'deki tıp fakültesinden diptomaları var.
Kafkasya'ya kabul edilmelerinin mümkün olup olmadığını telgrafla
bildirmenizi rica ediyorum.
Savinskiy
(RGVİA) fond 2 100, liste 1, dosya 558, yaprak 77)
BELGE 4
-Rus Bükreş elçisinin 9 Ocak 1915 tarihli 77 nolu telgrafı25
Aralık
tarihli 506 nolu
telgrafıma
ve 26
Aralık
tarihli 939 nolu
cevabımza atfen.
Bağlılıklarını
misyonumuzun önünde ifade eden Kafkasya'daki biriikIere girmek isteyen Türkiye Ermenilerinin listesini aşağıda sunuyorum:
Taşnak Ermenileri Srab Agozyan, Babik Apkaryan, Migardıtsi
Garabetyan, Bedros Sarkizyan, Agop Torozyan, Agop Saakyan, Ghanes
Papaelyan, Matos Arutinyan, Mizak Nampartumyan, Bedros Agopyan,
Antranik Ohanezyan, Neprem Nigoozyan. Mizak Norodyan, Nasik
Mdussesyan, Ohanes Moradyan, Sarkis Batmazyan, Hamportum Artinyan,
Agop Kaykamciyan, Ovaghim Pevalikyan, Andreas Avedizyan, Sarkis
Margozyan, Migardıtsi Nazikyan, Vortan Donikyan, Ozghean Ezikyan,
Sarkis Mergheryan, Taniel Bludyan, Arsak Hayrabetyan, Ohanes
Dulkheryan, Nizan Ekzargyan, Mizak Mentozyan, Servitsen Somungyan,
Bagdasar Avedizyan, Arsag Atinyan, Sahak Segpozyan, Sarkis
Hupghyanos, Apram Eprenyan, Parseg Ekmegyan, Ervant Tomanyan,
Vartan Bogozyan, Nasik Bagirkyan, Stepan Hipagozyan, Mardiros
Manukyan, Kevork Kipgoryan, Aymnznak Sahakyan, Oski Sukizyan,
Ohanes Mardirozyan, Asador Kozisyan, AlikSan Tavityan , Kapriel
40
TEORi • Nisan 2008
Ohruıezyan,
Agop Nizruıieın, Maghirditsi Nasik, Garabet Dikrruı, Apram
Ohanes M ighirditsi Margos Maghirditsi Tavit Kalusti Vakar Mina<> Kibkor
Hayrabet Mighir Musagh Pilibos Nahabet Atam Tomas Oski Bcdros
Kevork Muzen Sefer Vartan Simon Manuk Kasbar Muzak Karbar Manuk
Ohanes Giragos Kasbar Manuk Ohanes Giragos Kasbar Hosrov Ghavuz
Mizak Melkom Senekerim Ovakhim Apkar Simon Satrak Sarakis
Yeremya Tatyas Parunak Sarkis Bedros Kalus Avedis Mardiros Sarkis
Mighirditsi Artinulis Nasik Ataınyan Sarkis Sahak Armenak Kapriel
Sarkis Apra Mikael Avedis Kirkor Kevork Nasik Mutos Suron AntikAram
Surmen Ardazes Apkar Avedis Eskigyan Siranus Krikoryan Sukias
K:mtseanyan Bedros Kalus Avedis Mardiros Ohanes Apikyan Kirkor
Hayrikyan Sahak Aristakas Nizan Toros Parsek Hazar Mardiros Avdon
Minas Hugas Nasik Kirkor; Hınçak Ermenileri Hagop Hahinyan Garabed
Guyragossyan Sarkis Krikoryan Miguerdiç Makazdicyan Madtcos
Kasparyan Nigoghos Ghahyan Gaghakyan Hagop Hoghanessyan Hagop
Garabedyan Krikor Mateossyan Kami.k Kaprielyan Garabed Macaryan
Onig GhirinyanVahram Ahciyan Krikor Yeraınyan Sarkis Karageuezyan
Simon Papatsyan Avedis Horhannessyan Vartan Avedisyan Hagop
Levonyan Horhaness Migueryan Garabed Horhanessyan Ervaut
Gohgagaryan Stepan Bahdassaryan Krikor Minassyan Krikor Teheviguyan
Essai Talıminciyan Tateosse Pondoidyandiakiporop Opkonoboa Arared
Artinyan Hagop Tahciyan Mannik Tahciyan Margos Hamlacyan Avak
Minassyan Mourad Krikoryan Mouzes Harotunyan Simon Maguguyan ·
Tavit Serapyan Tavit Manugyan Krikor Boghossyan Garabed Minassyan
Harityun Minassyan Sarkis Arınaghanyan Horaannes Mercimekciyan
Ervaut Ayneciyan.Poklevskiy
(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 558, yaprak 95, 95 arkası)
BELGE 5
-589. Kuban Piyade Birliği Komutanı'nın Kars Kalesi
Komutanı'na raporundan3 19 Ocak 1915
No. 143
Kars Kalesi Komutanı'na
RAPOR
( . .. )
Yukarıda
bildirdiklerime, köylerine geri dö!1en yerel Rum ve
3 Mektup, 589. Kuban Piyade
Birliği Komutanı anteılidir.
41
TEORi • Nisan 2008
Ermeniterin kaybolan büyük baş hayvanlarını ve varlıklarını arama
bahanesiyle büyük gruplar halinde Kürt köylerini dolaşarak ve
Türk ordusunun kaçmasıyla Kürtlerin sİnınesinden yararlanarak
Kürt köylerini yağmaladıklanm ve Kürt kadınıarına tecavüz ettiklerini eklerneyi görevim sayarım . Bütün Rum ve Ermeniler
silahlanmış ve içlerinden bazıları silah taşıma ve bulundurma ruhsatına sahip. Birçoğunun Türk silahı var. Böl ge yetkililerinin
olması durumunda bu tür olaylar yaşanmazdı, ancak idari makamlar tamamen kayıp, orduların ise bunları takip etme imkanı yok,
öyle ki nüfusu tarumıyorlar. ( ... )
(RGVİA fond 2100, liste 2, dosya 460, yaprak ll O)
BELGE 6
-Kars Kalesi Komutanı'nın Kafkas Orduları Karargah
Komutanı ' na mektubu4 -
Gizli
20 Ocak 1915
No: 141
Kars
Kafkas Ordulan Karargah
Komutanı 'na
Komutanlarının soyadlarını
belirterek Kafkasya'da hangi
Ermeni birliklerinin oluşturulduğunu, ayrıca kime tabi olduklarını
ve hangilerinin konaklamak için Kars'a gönderildiklerini bildirmenizi rica ediyorum. Öyle ki buraya gelen ve birliklerle Kars'ta
konaklayan birliklerin ko mu tanları, onlara polis aracılığıyla
ilettiğim emrimc rağmen kale karargahına kendilerini kayıt etmeyi
lüzum görmüyorlar. Bu bilgiler özellikle gerekli, çünkü halkla birlikler arasında cinayet, yağma ve her türlü tecavüz temelinde ve
ayrıca birliklerin hemen fark edilen disiplinsizlikleri ve düzensizlikleri yüzünden sık sık ciddi anlaşmazlıklar yaşamyor.
Tümgeneral Zubov
Karargah
Komutanı
Albay Diyef
(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 558, yaprak 97, 97 arkası)
4
Mektup. Kars Kalesi Komutanı antctlidir. A}Ttca 28 Ocak 191 5tarihinde istihbarat Dairesi
da kayıt altına alınmı ş ve (i zerine damgası vurulmuştur.
tamfıııdan
42
TEORi • Nisan 2008
BELGEl
-General Bolhovitinov'un Kars Valisi'ne
27 Ocak 1915 tarihli telgrafındanGeneral İstomin, Gülyabert çevresinde Ardahan'dan Ahılkelek ve
Kars'a giden yol üzerinde sivil nüfusa tecavüzlerde bulunan ve ürün
ve yem stoklarını çalan Rum ve Ermeni yağma çetelerinin ortaya
çıktığını bildiriyor. Ayrıca Merdenek ve Gelsk bölgesinde de aynı
durum yaşanıyor.( ... ) No. 507. Bolhovitinov
( RGVİA fo nd 2100, liste 2, dosya 460, yaprak 66)
BELGE 8
- Dışişleri Bakanlığı
yetkilisinin
2 Şubat 1915 tarihli 1165 nolu telgrafıVama konsolos yardımcısının 20 nolu telgrafı : K ilise başrabipliği
önerilen aşağıdaki Taşnak Ermenileri, masrafları kendilerine ait olmak üzere gönüllü olarak Kafkasya'ya gönderilmek istiyor:
Bitlisli Ohanes Mahsudyan, Agop Milkonyan, Haçik Muradyan,
Hosrov Haçikyan, Apraham Ohanesyan, Haçik Sarkisyan; Muşlu
Melkon Hazaryan; Şebinkarahisarlı Solamon Bogosyan; Sivaslı
Boskyan Babigyan, Hmanyan Tsevscpyan, Mhitar Dagcaryan, Agop
Bedrosyan; Erzurumlu Ycremiya Bedrosyan, Arşak Artyan, Bolulu
Yehişe Krikoryan. Geçiş izni verebilir miyif!1?
tarafından
Gulkeviç
(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 558, yaprak 232)
BELGE9
-Çarlık Rusyası 'mn
Kafkasya Valisi'nin
Dışişleri Bakanlığı'na telgrafı-
PETROGRAD
DIŞİŞLERi BAKANLIGT'NA
Kafkas Orduları Karargahı'na Zeytun Ermenilerinin temsilcileri
geldi ve yaklaşık on beş bin Ermeninin Türk ulaşım yollarına
saldırmaya hazır olduğunu, ancak silah ve mermileri olmadığını
söylediler. Zeytun'un Türk Erzurum ordusunun ulaşım yolları
üzerinde olmasından dolayı gerekli miktarda silah ve merminin
43
TEORi • Nisan 2008
Ermeniler tarafından alınacağı Aleksandret'e gönderilmesi oldukça
uygundur. Zeytun Ermenilerinin faaliyetlerinin Fransız ve İngilizler
için faydalı olmasından, meselenin aciliyetinden ve bizim doğrudan
silahları verme olanağımızın olmamasından Fransız veya İngiliz silah
ve merrnilerinin Fransız veya İngiliz gemileriyle Aleksandret'e getirilmesiyle ilgili Fransız veya İngiliz hükümetiyle görüşme gerekliliği
olduğunu düşünüyorum.
Graf Varontsov Daşkov
6 Şubat 1915
(RGVİA fond 2ı00, liste ı, dosya 558, yaprak ın)
BELGE 10
-Rus
komutanın
15 Şubat 1915 tarihli telgrafi-
CULFAHOY
General Çemozubov 'a
Dışişleri Bakanı 'nın Başkomutan 'a telgrafı : "İran elçisi ,
iran'dan Kafkasya'ya giderken yolda, özellikle posta müdürlüğü
gibi hükümet kurumlarının ve İran ve Hint-Avrupa firmalarının da
nasibini aldığı Şoca kasabasında ve İran Culfası 'nda bir sıra yağma
gerçekleştiren İran Ermeni göçmenleri ve gönüllüleriyle ilgili
şikayetleri bildirdi. Olaylar sırasında Ermeniler tarafından 4 İran
kazağı, 2 posta görevlisi ve birçok sivil öldürüldü, 2 kazak yaralandı. Ne yazık ki bu şikayetlerin temeli, Hoy'a giderken bizim
tarafımızdan silahiandırılan Ermeni ve Suriye Hıristiyanları
tarafından gerçekleştirilen yıkımın izlerini gören Vedenskiy'in
raporlarıyla tamamen doğrulanıyor. Bu yağmaların suçluianna
karşı ne tür önlemler alınabilec eğini ve İran Müslümanlarının
Kafkasya için oldukça külfetli olacak bahsi geçen göçmenlerin
vatan1anna dönüşünü esas olarak imkansız hale getiren Hıristiyan­
lara karşı haklı öfkesine yol açan bu tür olayların gelecekte tekrarlanmasını hangi yollarla engellenebileceğini öngördüğünüzü belirtiniz. Sazonov"
Yağmalan gerçekleştiren
Ermeni göçmenlere ve gönüllülere
hangi önlemlerin alındığını ve gelecekte hangi
öngördüğünüzü lütfen tclgrafla iletiniz. 2318 .
karşı tarafınızdan
önlemleri
alnıayı
Mışlayevski y
(RGVİA fond
44
2100, liste ı, dosya 558, yaprak 207)
TEORi • Nisan 2008
~ELGE ll
-109. Tugay Komutanı'nın mektubu5-
18 Temmuz 1915
No. 869
Ardahan
2. TÜRKiSTAN PiYADE KOLORDUSU KOMUTANı'NA RAPOR
Göçmenlerin yerlerine geri dönmesiyle ilgili verilen izinden dolayı
sön dönemde Ardahan bölgesindeki köylerde birçok Ermeni, Rum, .
Kürt ve Rus (Molokan) belirdi. Bütün bu halklar, birbirlerine oldukça
düşmanca davranıyor. Aralarında değişik ekonomik meselelerden
tartışınalar ve kavgalar çıkıyor. Sivil iktidar, tartışınaları çözmekte ve
kavgalara son vermekte güçsüz kalLyor. Şu an oldukça kışkırtılmış
olan nüfus, bazen muhafızlarla açık çatışmaya giriyor. Mesela bu ayın
l5'inde Rumların yaşadığı Beberek köyünde büyük baş hayvarılarını
teşhis etmek üzere 2 Küıtle köye gelen 2 muhafız dövüldü.
Şu
an Ardahan bölgesinde yardımıyla hızlı ve etkili bir şekilde
düzeni sağlayabileceğimiz süvari birlikleri yok. Bu sebeple, eğer
mümkünse, Oltu bölgesinde konuşlanmış olan 13. Atlı Birliği'nin
yarısını, en az bir takımı emrime vermenizi talep ediyorum.
Tugay Kamutam Albay
Karargili Komutanı Yarbay
Başyaver Yüzbaşı
KARS VALİLİGİ'NE
Kolordu Karargah Komutanı'nın onay kararı.
2. Türkistan Piyade Kolordusu Karargiilı Başyaveri Asteğmen
24 Temmuz 1915
No. 4246
Kafkas Ordusu
(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 986, yaprak 67, 67 arkası)
BELGE 12
-An isimli Rus yazarın Ağustos 1915'te yayımlanan
makalesinden Türkiye'de Ermeni Meselesine DairAvrupa diplomasisi tarafından yıllar önce gündeme alınan Türkiye'deki
Enneni meselesinin şu an görünüşte çözümüne yaklaşılıyor. Türk refonn5
Mektup, 109. Tugay Komutanı antctlidir. Ayrıca ön sayfa~ının üzerinde 2. T ürkistan Piyade
Kolordusu'nun. arka sayfasında ise Kars Bölgesi Askeri Val i liği Kalemi'nin damgaları
bu lunmakLadır.
45
TEORi • Nisan 2008
lanndan umudu kesen Enneni halkı, kaderinin çizilmesini dışardan bekliyor. Bu yüzden Türkiye'nin halklann büyük savaşında6 parçalandığı ve
varlığının masaya yarınldığı bu günlerde bu umudun daha da bir güçlü
ortaya çıkmasında şaşılacak bir şey yok.( ... )
Bir milletin geleceğini sınırlan içinde yaşadıklan devletin yıkımına
onun kaderiyle oynamak demektir. Bu, belki ancak düşınan
topraklannda yaşayan ve yaşayacak olanlarla ilgili bir meselesi olmayan
çevrelerin yaranna olabilir. Bu beylerin değinnenine su dökmek, ancak
tehlikeli bir maceraya atılmak demektir. Milletin fiziksel varlığını tehlikeye
sokan her türlü milli politika, sonsuza dek bir köşeye bırakıl malıdır.( ... )
bağlamak,
Tarih bize, Türkiye'deki milli meselenin her zaman tek bir yolla, ezilen
milletin imparatorluktan ayniması ve kendi milli devletini kunnası yoluyla
çözöldüğünü göstermektedir. Yunanistan, Bulgaristan, Sırhistan ve
Romanya böyle kurulmuştur. Ama bu, her milletin kendi milli meselesinin
çözümü için bu yolu takip edeceği anlamına gelmez. Her millet, milli
devleti tek bir şart altında kurabilir: Eğer az çok tek etnik kökten gelen bir
roprağa sahipse. Yedi vilayetten oluşan Ermeni ınilleti, bulunduğu bölgede
azınlık durumundadır. Bu milli avantajdan yoksun durumdadır ve o yüzden
de bütün ayaklanmalan başansızlıkla sonuçlanmıştır. ( ... )
Ancak unutmamak gerekir ki, Türkiye'de Avrupa'dan farklı olarak saf
bir milli baskı yoktur; orada her Hıristiyan halk, dini ve kültürel özerkliğe
sahiptir, milli kültür (okullar vb) ve din alanında özgür ve kendisine tabidir.
Türkiye'de milli ınesele olarak adlandınlan, hatta bu kelimenin Avrupai
anlamıyla bir milli mesele de değildir, kamu güvenliğinin, adil
yargılamanın, rahat ulaşım yollannın olmaması, Kürt yağma çetelerinin
varlığı vb genel bir vatandaşlık meselesidir. Bütün bunlann milli meselenin
özüyle bir ilgisi bulunmamaktadır. ( ... ) Hıristiyanlar için bazı hak sınırla­
maları vardır, ancak başka devletlerde Yahudiler için olduğu kadar değildir.
Örneğin özgür yer değiştirmenin yasaklanması gibi temel s ınırlamalar
bulunmamaktadır. Özgürlüğün olduğu ve düzenin olmadığı dünyadaki tek
ülke Ti.irkiye'dir! Devlet, oldukça liberal bir anayasayla ve kültürel-milli
özerklikle kamu düzeninin temel öğelerini sonunda sağlamak zorundadır.
Türkiye'deki bütün bu düzensizliğin temel nedeni, ülkenin ekonomik
Bütün Küçük Asya, çağdaş devletlerin dayandığı
sanayiden, fabrikalardan, demiryollanndan (bir istisnası hariç). ticaret
merkezlerinden, rahat karayollanndan, bütün ekonomik temellt:rden yoksundur. Ülkeyi temelden, ekonomiden değil, tepeden, siyasi sistemden
yenilemeye başlayan Jön Türkler, başarısızlığa uğramı ş tır, çünkü
başarılması imkansız bir işe soyunmuştur: Kapitalist yönetim şeklini kapigeriliğinde yatmaktadır.
6 Birinci Dünya Savaşı
46
kasıedilmekıedir.
TEORi • Nisan 2008
talizın öncesi ekonomik temelierin üzerinde inşa etmek! İki ayrı kökten
gelen zeminin devamlı bir çatışmasına sahne olmuştur ve devlet çıkn1aza
girmiştir: Devlet, güçlenmemiş, tersine kuvvet kaybetmiş ve kendi eski
uydusu için kolay bir av haline gelmiştir.( .. .)
Onlar [Ermeni yetkililer], bağımsız Ermenistan'da daha uygar bir öğe
olarak Ermenilere dayanan bir hükümranlık istiyorlar (Orizon gazetesi1),
ancak kendilerinin de kabul ettiği gibi, Ermeniler nüfusun azıni ı ğın ı teşkil
ediyor. Azınlık, ne şekilde çoğunluğun üzerinde hükümranlık kurabilir?
Bunun için iki tarz var: Türk ve Avrupa tarzı; yani askeri diktatörlük ve
irntiyazh hukuk normları. Ermenistan'da ikinci tarzın benimsenmesiyle
bazı istisnai yönetim usulleri doğacaktır: Halk kitlelerinin seçim hakkının
sınırlanması, seçim bölgelerinin Müslüman çoğunluğun aleyhine düzenlenmesi, Ermeni dil ve kültürünün "yabancılara" dayatılması, aslında her alanda saldırgan milliyetçi bir politikanın uygulanması. Bu da haliyle ezilen
halkların direnişine yol açacak ve herkesin herkese karşı milli savaşını
başlatacaktır. Bu şekilde milli mesele sadece çözülmemekle kalmayacak,
tam tersine bütün halklar temelinde bir meseleye dönüşecektir.( .. .)
Boşa
kürek çektiğimiz bu çalışmayı, her zaman milli çatışmaların
suyunda balık aviamanın peşinde koşan milliyerçilere atfediyoruz.
( ... )Vatandaşların öz ve üvey evlatlar, haklara sahip olanlar ve olmayanlar,
kendinden olanlar ve olmayanlar olarak ayrılması, bütün sistemi
kaçınılmaz olarak bitişe götürür. Ermeniler, sadece dış dünyayla değil,
aynca devleti yıkınaya çalışacak iç çoğunluğun oluşturduğu muhalefetle de
savaşmak zorunda kalacaktır. Bu ikili savaşta hiçbir devlet ayakta kalan1az.
( ... )
bulanık
(An, "K Armyanskomu Voprosu V Turtsii", Sovremennty Mir, Ağustos
1915, No.8, s.144 vd.)
BELGE 13
-Ermeni liderlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında
yazdıklarırapordan -
ERMENi MESELESi VE ERMENi BİRLİKLERİ HAKKINDA RAPOR
I
1912 Balkan Savaşı, Türkiye'deki Erınenilerin durumu hakkındaki
meseleyi tekrar güo~eme getirdi ve keskinleştirdi.
Bu meseleyleRusya ve Almanya yakından ilgilendi. Ancak
Ermeniler, acı çeken Türkiye Ermenilerinin kaderini değiştirme umut7
Taşnaklann yayın organı.
47
TEORi • Nisan 2008
larını bağladıkları
Rusya eğilimini tam bir ruh
hemen ve her yerde benimsediler. ( ... )
birlikteliği
içerisinde
Savaşın kaçını lınazlığı
Ermeni lider çevrelerinde apaçık belli
her taraftan Türkiye'nin ezilen bölgelerinin çe te
örgütlerinin önderleri ve başka gönüllü ler Kafkasya ·ya akma ya
başladı. Aynı zamanda yerel Ermeni toplum önderleri, beklenen
durumla ilgili Kafkas iktidarının en üst şahsiycti İmparator
Hazretleri 'niıı valisi Graf İ. İ. Vorontsov-Daşkov'la ilişki kurdular. Bu
[iderler, talimatlarını bekleyerek Ermeni halkının eğilimini valiye
ifade ettiler. ( ... )
olmasından dolayı
Bütün Ermeni Katolikosu, Türkiye'nin üzerine aldığı reformları
yerine getirmediğini belirterek vali aracılığıyla imparatorluk hükümetine başvurdu ve Türkiye ile savaş sırasında Ermenilerin her türlü
faaliyeti göstermeye hazır olduklarını valiye ifade etti.
Kafkas Valisi tarafından Petrograd'dan gönderilen imparatorluk
hükümetinin cevabı kısa bir süre içiııde geldi. Hükümetinin talimatı
doğrultusunda yazdığı cevapta, Türkiye Ermelilerinin kaderinin
imparatorluk hükümetinin devamlı kaygılarının bir parçası olacağını
ve Ermenilere de bu davada savaş sırasında kurban olmaya hazır
olmak düştüğünü belirtmişti.
General Mışlayevskiy'in, Gofmeyster8 Peterson'un, Kafkasya
Askeri Bölgesi Karargah Komutanı General Yudeniç'in, Tiflis
Piskoposluk Dairesi Müdürü Piskopos Mesrop'un, Tiflis şehrinin başı
A. İ. Hatisov'un, Ermeni Merkez Komitesi Başkanı S. S .
Arutyunov'un ve Doktor Y. H. Zavriyev'in katıldığı Kafkasya
valiliğiııde yapılan özel görüşmelerde, Ermenilere tecrübeli çete liderlerinın (humbapet) idaresinde Kafkas Ordularımızın dört ana koldan
harekatında askeri birlikler içeri siı1de yer alacak özel birlikler (humb)
örgütlemeleri önerildi. Kollar Ermeni nüfusun ya~adığı bölgelere
öncelik verilerek seçildi.
Ermeniler, birliklerin örgütlenmesi önerisini tam bir kararlılıkla
ancak Ermeni nüfusun olabilecek tehditlerden dolayı
silahlandınlmasını ve Rus hükümetinin önceden tarafsız devletlerin
elçileriyle anlaşarak Ermenilere yönelik olabilecek kırımı önlemek
anıacıyla Türkiye'ye etki etmeleri için kefil olmasını istediler.
karşıladılar,
Birliklerin örgütlenınesini bu amaç için toplanan, resmi olmayan,
ancak pratikte tanınan Ermeni Milli Bürosu üstlendi. Yukarıda adı
geçen kişiler, Erm eni Milli Bürosu 'nun temsilcileri olarak
8
Sarayı
48
ve s:ır:ıy calışanl:ırını idare eden kişi.
TEORi • Nisan 2008
görüşmeleri
yürüttüler ve hükümet kurumlarıyla i lişkileri sürdürdüler.
Öyle ki birliklerle ilgili mesele, büro için oldukça sorumluluk ve
otorite gerektiriyordu. Bu nedenle Tiflis'e birliklerin örgütlenmesinin
oybirliğiyle kabul edildiği özel görüşmelerde maddi ve manevi destek
sözü veren önemli şehir ve merkezlerin temsilcileri davet edildi.
ll
O dönemde Rusya'da Ermenilerin Rus devletiyle
temelleri güçlenirken Türkiye'de tam tersi yaşandı.
bütünleşmesinin
Rusya'nın zaferine tam inanç duyan Türkiye Ermenileri, büyük
umutlar beslediği Rusya 'yı kurtancısı olarak görüyordu. Türkler ise
her şekilde Ermenileri kendi tarafına çekmeye çalıştı ve onlarla İstan­
bul'da, Erzurum'da, Van'da, Muş'ta görü şm eler yürüttiL Bu
görüşmelere hem Türk hükümeti hem de Jön Türkler adına Hacı Bey,
Halil Bey, Talat Bey, Bahattin Şakir, Hilmi Bey, Erzurum Valisi
Taksim Bey vd katıldılar. Ermenilere şunu söylediler:
'
··orrak refah için birleşelirn. Bize dışardan zorla dayatılan reformlan asla gerçekleştirmeyeceğiz, ancak karşılıklı anlaşmamız halinde
bunlan yapabiliriz. Bu savaşta Almanya'yla biz kazanaca ğ ız .
Kafkasya'da bize yardım edin. Kafkasya'da Ermenileri kendi
tarafımııda görmeye ihtilacımız var. O zaman hem kısa sürede
Kafkasya'yı işgal edebiliriz hem de size ve Gürcülere özerklik veririz,
Tatarları ise Kafkasya'dan Türkiye'nin içlerine göç ettiririz.
Sınırlanmızı Rusya'nın saldırılarından korumak için Türkiye ile
Rusya arasında Ermeni ve Gürcü özerk bölgelerinin olması bizim
çıkanmızadır."
Buna karşılık Ermenilerden Kafkasya'da ayaklanma çıkarnıalarını,
Türkiye'de ise gönüllü birlikler oluşturmalarını talep ettiler.
Bu talepleri Ermeniler, sadece Osmanlı tabiiyetinin gereğini yerine
getirerek, yani devlete sadık kalacaklannın sözünü vererek reddettiler.
Bu görüşmelerde Ermeniler, Türkiye'nin savaşmamasının daha iyi
olduğu, zira Almanya 1afer kazansa dahi Türkiye'yi köleleştireceği,
Türkiye'de kolanisini kurmak için uçsuz bucaksız sınırlara sahip olan
Rusya'dan çok daha fazla toprağa ihtiyaç duyacağı fıkrini belirttiler.
Ermeniler, Türkleri iç reformlarla ilgilenmeleri ve devleti bu
şekilde güçlendirmeleri için ikna etmeye çalıştılar. Ancak Türkler,
savaş yoluyla tarihi görevlerini yerine getirmek için daha uygun bir
zamanın olmadığını belirtip karşı çıktılar. Böylece Jön Türklerin
Rusya'da Ermeni birliklerinin kurulduğu haberini alması üzerine
49
TEORi • Nisan 2008
canlandırmaya çalıştığı Ermeni-Türk görüşmeleri sonuçsuz
Türkler, Türkiye Ermenilerinden bu işe son vermeleri için
Rusya Ermenilerine eLki etmelerini istediler. Ancak Türkiye
Ermenileri, bir sorumluluk alamayacaklan ve Rusya'daki Ermeniterin
faaliyetlerine kefil olamayacakları . cevabın ı verdi ler. ( ... ) Türkleri
özellikle Türk parlamentosunun üyesi Gagarin Pastlrmacıyan (Garo)
ve diğer Türkiye Ermenisi kitlelerin gönüllüler arasında yer alması
rahatsiZ etti. Ermeni halkının Türklere savaş ilan ett iğini söylemeye
başladılar, Ermenilerden sefere çıkmasını engellemek için Salmast'a
Andranik'e9 heyet göndermelerini talep ettiler. Ancak Ermeniler, artık
geç olduğunu, yabancı bir ülkedeki hareketi durdurmak için güçleri
olmadığını söylediler.
·tekrar
kaldı.
Ermeni halkı, tarafını dış bir ülkenin yanında belirledi, kaderini
Yüce Rusya 'nın kudretine ve himayesine teslim etti ve şanlı Kafkas
Ordusu'nun yanında kurtuluş savaşında yer almak için birlikleri
örgütlerneye girişti.
m
Birliklerin faaliyetlerine, örgütlenmesine ve rakamlarına geçerken
kısaca şunu belirtmenin faydalı olacağı kanısındayız . Askeri faaliyetlerinin ayrıntılarının karargah belgelerinde yer aldığı düşüncesiyle bu
rapor, faaliyetlerin ana hatlarıyla sınırlı tutulacaktır.
1914 Eylülünün başında gönüllü kayıtlarının başladığı ilan edildi
ve ilanm hemen ardından gönüllüler her taraftan akın etmeye
başladılar. En çok Türk tabiiyetinden olmak üzere Kafkas Ermenileri
de şanlı ordumuzun sıralarını doldurmaya başladılar. Güney
Kafkasya'dan, Kuzey Kafkasya 'dan, Rostov ve Nahcivan 'dan
Don u ' dan, Kırım ve Beserabya' dan, Hazarardı bölgesinden ve
Türkistan'dan, Romanya ve Bulgaristan'dan, Mısır ve Amerika'dan,
her yerden gençler, birliklere girmek için büyük coşkuyla Tiflis'e
aktılar. Yukarda belirtildiği üzere dört birlik oluşturulacaktı. Ancak
gönüllüler gelmeye devam ettiler ve alımın durdurulduğuyla ilgili
özel bir yayın yapmak gerekti. Birliklerin örgütlenmesi ve donatılma sı
işini bünyesindeki idari komiteyle Milli Büro üstlenmişti. Ekimin
ikinci yarısında birlikler sefere çıkmaya hazırdı.
Birinci birlikte 1200, ikincis inde 382, üçüncüsünde 430 ,
dördüncüsünde 470 ve yedek olarak ise yaklaşı k 600 olmak üzere
toplam 3000'nin üzerirıde kişi vardı. lO
9 Ermeni gönüllü birlikleri nin en önemli komuı.anı.
1O Birliklerin sayısı ve askerleri daha sonra artacaktır.
so
TEORi • Nisan 2008
Birinci birlik, son Balkan Savaşı'nda Bulgar ordularında
subay rütbesi alan ünlü tecrübeli çete
lideri Andranik'in komutas ınd a-ydı. Bu birlik, 23 Ekim'de
Culfa'dan Hoy'a hareket etti.
savaşan, başarısı dolayı sıyla
İkinci birlik, Rus Ermenisi olan tecrübeli çetcci Dro'nun kornurasında Iğdır'dan
Tapariz Geçidi'ne ilerledi.
Üçüncü birlik, Türkiye Ermenisi olan popüler humbapetll
Amazasp kamutasında 1 Kasım'da Eleşkirt Ovası'na doğru yola
çıktı.
Dördüncü birlik, özellikle İran'daki savaş hayatında Yefrem 'in
silah arkadaşı olarak nam salmış olan, Ycfrem'in İrarı ' da ölmesinin
ardından onun yerine geçen ve polis ve İran silahlı kuvvetleri
başkomutanı olan eski çeteci Keri kamutasında Sarıkamış'tan
Ahveran ve Hoşab'a hareket etti.( ... )
29 Ekim 1915
Tiflis
Episkop Mcsrop 12
Aleksandr i vanoviç Hatisov 13
Samson Stepanoviç Arutyunov 14
(Episkop Mesrop, Aleksandr İvanoviç Hatisov, Samson
Stepanoviç Arutyunov, "Zapiska Ob Armyanskom Voprose i
Armyanskih Drujinah", İstoriko-Filologiçeskiy Jurnal, 1991, No.2
(133), s.205 vd.)
BELGE 14
-General Bolhovitinov'un 17 Mart 1916 tarihli telgrafıYÜKSEK BAŞKOMUTANLIK KARAGAHT
GENERAL-KVARTİRMEYSTER ı 5
1536. Ermeni gönüllüterin Türk sivil halka karşı vahşilikleriyle
ve buna bizim Kazakların sözde iştirakiyle ilgili verilerin bütün
taraflarıyla netleştirilmesi için ilgili komutanlardan malumat istendi. Bitlis Muharebesi Komutanı Tümgeneral Abatsiyev şunları
bildirdi: "Kazakların bu olaya katıldığını kesinlikle kabul etmiyoll
12
13
14
15
Enueni gönüllü birliklerinin komutaniarına verilen ad.
Tiflis Piskoposluk Dairesi 'nin müdiirii.
Tiflis şehrinin başkanı.
Ermeni Mcrkeı Komitesi'nin başkanı.
Karagahta askeri operasyonları planlayan general.
51
TEORi • Nisan 2008
rum, birçok kez Bitlis'i ve çevresini dolaştım . Bu esnada
Kazakların disiplinsizliğiyle ve sivil halka zulmüyle ilgili bana tek
bir kere bile şikayet gelmedi . B irçoğu Türkiye Ermcoisi olan
Ermeni birliklerine gelince; Bitlis'in alınmasının üçüncü gününde
gönüllülerin Müslümanlara yönelik kesintisiz tecavüzlerinden
dolayı bu birliği şe hrin dışına çıkartmak zorunda kaldım ve B itlisM u ş aras ında ki konaklama bölgesine gönderdim. Türklerin telgrafta bahsettiği iki bin kişinin öldüğü sayıs ı bence abartılı.
Ermeniler tarafından sivil halkın katiedildiğini öğrendiğim zaman
mcseleyi araştırmak için Ermeni birliği nin kamutam Andranik 'i
çağırdım . Andranik, bana bunun gibi olayların gayet doğal
olduğunu, öyle ki aralannda zamanında Türklerin karıstnı.
çocuğunu ve yakın akrabalarını öldürdü ğü birçok insanın bulundu ğunu söyledi. Tatvan'da ise şöyle bir olayın yaşandığını biliyorum: Evierden birinde avcı taburu ve Ermeni gönüllüleri birlikte
konaklamışlar. Avcı taburu, yirmiden fazla cvsiz Müslüman
çocuğu eve almış, yemek vermişler. Avcı taburu keşfe gönderildikleri zaman döndüklerinde bütün çocukl arı doğranmış bir şekilde
bulmuş. Yokluklarında evde sadece Ermeniler varmış . Bu konuyla
ilgili tarafıından yürütülen soruşturma sonucunda bunu
Ermenilerin gerçe kleştirdiğini kesinlikle tespit ettim. Ama ne yazık
ki suçlular ortaya çıkanlamadı. Ermeni gönüllüleri, meseleyi öyle
karış ık bir hale getirdiler ki, işin içinden çıkmak mümkün ol madı."
( ... )
Bolhovitinov
(RGVİA fond 2100, liste l, dosya 646, yaprak 89, 89 arkası)
BELGE 15
-General De Vitt'in 19 Haziran 1916 tarihli
3074 nolu telgrafındanl6Ordu
Komutanı 'na
Kolordunun bulunduğu bölgede büyükbaş hayvan sayısının
göreec az kalmasından dolayı, hayvanların toplanmasını ve Ermeni
yetkililerin aracılarından sa tın alınmasına izin verilmemesi talimatını verdim. Öyle ki Ermeni yetkililer, halkın büyükbaş hayvanIarına parasını vermeden sık sık el koyuyorlar.( ... ) De Vitt.
(RGV İA fond 2100, liste 1, dosya 1036, yaprak 297)
16
52
Tclgr:ıfın
üzerinde Operasyon Dairesi·nin damgası
bulunmaktadır.
TEORi • Nisan 2008
BELGE 16
-1916 Kasımında Ermeni milliyetçilerinin yayın organlarmda
Kürtlerin kayıpları üzerine çıkan makaledenKÜRTLERiN BU SAVAŞTAKi KAYIPLARI
Savaş sonrasındaki
Türkiye Ennenistaru'ndaki Müslüman nüfusun
meselesi, vatanımızın siyasi kaderi açısından büyük önem
taşıyor. Kürtlerin savaş sırasında büyük kayıp verdiğini sıkça duyuyorduk, ancak bu meseleyle ilgili kanıtıara dayanan veriler ilk kez
Mşak'ml7 sayfalarında Kafkas Cephesi'ndeki şehir birliklerinin yetkililerinden Bay A. Atanasyan tarafından yayınlandı:
niceliği
Aldığım
ve teyit eLtiğim haberler, eğer Ermeniler savaş boyunca
insani kayıp verdilerse, Kürtlerin de o kadar büyük
verdiğini gösteriyor.
360 bine
kayıplar
yakın
güneye ve batıya Bitlis-Muş bölgesine,
birlikte Hınıs, Bulanık, Patnos , Malazgirt,
Aladağ'dan, Beyazıt -Diyarlin bölgesine kadar daha önce 800 bin
Kürt'ün yaşadığı alan, şu an tamamen boşaldı. Yüzlerce Kürt köyü
yerle bir oldu ve bom boş kaldı.
Van Gölü'nden
başlayarak
ardından Eleşki rt 'le
Türklerin geri çekilmesi esnasında Kürtler bu bölgelerden
bölgelere mi göç etti, yoksa öldü mü sorusu gerçekten ilginç.
başka
Her ikisi de oldu. Burada bilmek gerekir ki, göçleri ve geri çekilmeleri çok zor şartlarda gerçekleşti: Geri çekilme sırasındaki her
türlü salgın hastalık, gerçek anlamıyla bütün Kürt aşiretlerini ve bölgelerini yok etti, açlık ve soğuk ise tam yıkıma götürdü.
"Savaşın daha ilk 6-7 ayında 12 bin' den fazla Kürtün yaşadığı
benim 20 köyümden hastalıktan 8 bin' den fazla kişi öldü." diye anlattJ
bana Hoşab 'daki ünlü Kürt ağası Bahri Bey. '·Benim ·köylülerim,
diğerlerine göre görece daha iyi şartlarda bulunuyordu, zira biz bile
neredeyse yerimizden hareket edemedik_ Bizim diğer aşiretlere
gelince, birçoğu neredeyse tamamen imha oldu. Savaşa kadar 20-30
kişinin bulunduğu ailelerde şimdi 3-4 kişi bile kalmadı. Her yerde
durum aynı. Unutmayın ki, siz Enneniler, tıbbi personele, ilaçlara,
hemşirelere, hastabakıcılara sahipsiniz; yemek merkezleriniz, göç
eden nüfusla ilgilenen milli ve hükümet örgütlenmeniz var.
Yediriyorlar, giydiriyorlar, göçmenlere her türlü yardınu gösteriyorlar,
öksüz çocukları toplayıp onlara yurt veriyorlar. Peki ya biz? İstiınHr<
adı al!ında gerçekleştirdikleri korkunç yağmalar haricinde Türk
hükümeti bize hiçbir şey vermiyor ve vermedi de. Kürtlerin gücünün
17 Ermeni
milliyeıçili~inin
önde gelen
yayın
organlanndan.
53
TEORi • Nisan 2008
dayandığı hayvancılık savaştan, açlıktan
ve istiınlakten dolayı bitti."
Kürt ağanın anlattıklan gerçekiere uyuyor. Ermeni gönüllü birliklerinin
komutanlan da tek ses halinde onaylıyorlar.
"Bence savaş sırasında Kürtler her şeylerini kaybetti" diyor içlerinden
biri. "Eğer bizim güçlerünize karşı savaşınaya devam ederlerse, Doğu
Kürdistan ve Diyarbakır bölgesindeki geri kalan zavallı Kürtlerin sayısı 250
bini geçıneyecek . "
Savaşa doğrudan katılan Kürtlerin verdiği kayıplar da bir o
kadar ilginç.
"Savaşın başından beri esas olarak Kürtlerle sıcak çatışmaların olduğu
bölgelerde bulundum." diyerek başladı bir Rus subayı. "Öldürülen Kürtlerin
sayısının 40 bin'i geçtiğini söylersem yanlış olmaz. Öldürülenlerden iki kat
fazla olan yaralılardan bahsetmiyorum bile."
Muş ' un
oldukça ünlü ve popüler Türk zengini Cafer Ağa, bana şunlan
ilk aylannda kolera ve tifodan bütün Kürt aşiretlerinin yok
olduğunu kendi gözlerimle gördüm. Yüzlerce Kürt cesedi köylerde yerlere
serilmişti. Onlardan Türk ordulanna da hastalık bulaştı ve öyle bir kırıp
geçirdi ki, askeri revirler, hasta askerlerin ancak onda birine yetebildi.''
anlattı: "Savaşın
- Peki savaş sırasında toplam ne kadar Kürt öldü?
"Söylemek zor, hatta yaklaşık bir rakamı bile. Bizde hesap kitap yok.
inanın, Muş'ta ne kadar insan yaşadığını bile söyleyemiyoruz. Ancak
Kürtlerin nüfusunun dörtte üçünü
önderlerinden biri söyledi."( ...)
kaybettiği şüphesiz.
Bunu bana Kürt
("Poteri Kurdov V Nastoyaşuyu Voynu", Armyanskiy Vestnik, 13 Kasım
1916, No. 42, s. lS vd.)
BELGE 17
-İşgal bölgeleri karargahından bir Rus albayın raporundan18 4 Eylül 1917
No. 1962
Tiflis
RAPOR
GENERAL-KOMİSER'E
İl işikteki 11363 nolu raporla ilgili kararmız sonucu raporum u veriyorwn:
18 Rapor, Savaş Hukuku Çerçevesinde İşgal Edilen Türkiye Erınenisıanı ve Diğer Türk
Bölgeleri General-Komiseri'nin Karargah Komutanı anteti id ir.
Raponın
üzerinde ayrıca
Savaş Hukuku Çerçevesinde İşgal Edilen Türk Bölgeleri Askeri Yönetimi Organizasyon
Komitesi damgası vard1r.
54
TEORi • Nisan 2008
I/ İşgal edilen Türk bölgelerinin yönetimiyle ilgili yeni duruma
göre hazırlanmış proje, bütün taşra bölgelerindeki köy polisinin milliyetine bakılınadan silahlandırılmasını öngörmektedir. Böylece belirtilen projeye göre saf Türk köylerinin de köy polisi
silahlandırılacaktır. Bu mesele, aynntılanyla ve bütün yönleriyle
komisyon tarafından tartışılmış, durum incelenerek, Türklere yönelik
istisnai bir uygulamanın yapılmaması ben imsenmiştir. Öyle ki yoğun
olarak hemen hemen Türklerin ve Türkleşmiş Lazların yerleştiği
Lazistan köyleri , yağma çetelerinin saldırılanndan en az diğer yerler
kadar çekmektedir. Bu sebeple adalet gereği ve milli kırım ve
düşmanlıktan kaçınmak için Türklere de savunma silahları verilmesi
gerekmektedir. Ayrıca Lazistan nüfusu kişilik olarak barışçıldır ve
ordularakarşı bir aşınlığı gözlenmemi ştir. ( ... )
Albay Ostryanskiy
(RGVİA fond 13227, liste 2, dosya 22, yaprak 130, 130 arkası)
BELGE 18
-Kafkas Ordulan Komutanı'nın Kafkas Orduları Başkomutaru'na
Tiflis'e 5 Ekim 1917 tarihli 36273 nolu telgrafından5. Kolordu Komutanı, 22 Eylül tarihli 02864 nolu telgrafında
bölgesinde 16 Eylül 'de Ermeniterin milli hoşgörüsüzlük
temelinde kışkırttığı askerler ve denizciler tarafından Türklere karşı
saldırtlann gerçekleştiğini bildiriyor. Yağmalar, talan ve c inayetler
devam ediyor.( ... ) 36273. De Vitt.
Elazığ
( RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 272, yaprak 42, 42 arkası)
BELGE 19
-Kafkas Cephesi
BAŞKOMUTANLN KAFKAS
Başkomutanı'nın talimatından-
CEPHESi ORDULARINA TALİMATI
No: .... . .
·' " Aralık 191719
Tifl is
Bütün kolordulardaki asker kaçaklarına bağlı oluşan ce phedeki
durum sebebiyle işgal bölgeleri General-Komiseri'nin talimatıyla
işgal bölgelerindeki Erm eni nüfustan 4 alay ın en hızlı şekilde
oluşturulmasını emrediyorum.( . .. )
(RGVİA fond 2100, liste 1, dosya 72, yaprak 43)
19 Belgede ıalimaun nosu ve günün ı ari hi belirıilmemişıir.
55
TEORi • Nisan 2008
BELGE 20
-İşgal bölgeleri Karargah Komutanı'nın mektubu20Şubat
191821
Türkiye Ermenistanı General-Komiser Yardımcısı'na
İlişikteki yazışmada belirtildiği gibi Van bölgesi Komiseri
Ambartsumyan tarafından Van karşı istihbarat faaliyetleri Van karşı
istihbarat merkezinde görev yapan askere alınma yaşındaki bütün
Türkiye Ermenilerinin askere çağrılmasıyla ilgili emrin verilmesi
sonucunda zayıflatılmıştır.
Van bölgesindeki karşı İstihbaratta .esas olarak Ermenilerin görev
dikkate alınırsa, Komiser Ambartsumyan ve karşı istihbarat
arasındaki ilişkilerin karşı İstihbaratın asker alımları dolayısıyla zarar
görmeyecek bir şekilde düzenlenmesi gerektiği fikrindeyim.
yaptığı
Bu sebeple Van bölgesi Komiseri 'ne
verilmesini arz ederim.
tarafınızdan
ilgili
tatimatın
Ek: 4 sayfalık yazışma.
Karargab Komutanı Tuğgeneral
Karargah Sekreteri Yüzbaşı
(RGVİA fond 13227, liste 2, dosya 20, yaprak 52,52 arkası)
20 Mektup, Savaş Hukuku Çer<;:evesinde İşgal Edilen Türkiye Emıenistanı ve Diğer Türk
Bölgeleri General-Komiscri ' nin Karargah Komutanı anıcılidir.
2 ı Günün tarihi belinilnıenıişti.r.
56
TEORi • Nisan 2008
Şükrü
Server
Aya
Araşttmıact­
Ya::ar
"Ermeni meselesi"nin
arkasindaki gerçekler
Sayın Doğu Perinçek, Yusuf Halaçoğlu ve Norman
Stone gibi bu konuda derin bilgiye sahip bilim adamlan
ve siyasetçiler, SOYKIRIM iddialarmı ''emperyalist
yalan" olarak nitelcdikleri için İsviçre ve Fransa'da
"inkar suçu"nu işlernekten dolayı cezaya çarpıtılabilmek­
tedir.
Düşünce
ve benliklerine "kolonialist, emperyalist ve
virüsü bulaşmış" fakat ·'adil, medeni" olarak
özümserren "BATI MEDENİYETÇİLİGİ", kendilerinden
olmayanlara karşı o denli ön yargıtıdır ki, yaptıkları
eylemler, evrensel yasalar, vermek istedikleri mesaj ve
dinsel-bilimsel öğretilerle taban tabana zıt çıkmakta,
kendi çok yüzlülükleri ve yalanları ortaya çıkınca da.
bunları başka yalanlarla örtbas etme yoluna tevessül
etmektedirler!
Hıristiyanlık
19. yüzyılda Avrupa ve ABD'nin
Ermeni politikaları
SOYKIRIM yalanının ne vakit ve hangi nedenlerle
ortaya atıldığını irdelemeden önce, dünyadaki olaylara
çok geniş bir perspektiften bakarsak, bizimle ilgili olarak
aşağıdaki tepe noktalarını görürüz:
Anadolu 'ya ilk misyonerler 1819'larda Amerikalı tüccarlar ile gelmeye başlamıştır. Tüccar sayısında fazla bir
artış olmazken, Protestan misyoner sayısı hızla
çoğalmaya ve büyük şehirlere (İstanbul, İzmir, Van,
Trabzon, Sivas, Harput, Adana, Merzifon vb) yayılmaya
başlamıştır. Büyük ümitlerle Osmanlı topraklarına rahat
giren ve yayılan misyonerler, biraz sonra Müslümanlıktan
başka dine geçmenin idamla cezalandırıldığmı öğrenince.
Müslümarılar dışındaki millellere yöneldiler. Yahudiler
Osmanlı 'dan memnundu ve dinlerinin duvarını aşmak
zordu .
Balkanlardaki
Ortodokslar
İstanbul
Patrikhanesinin, Kafkaslardakiler de Rus Ortodoks
Patrikliğinin himayesi altındaydı. Ortada, üıerinde
57
TEORi • Nisan 2008
işlenilcbilecek bir tek millet kalıyordu, o da Gregoryen mezhebindeki
Ermenilerdi. Amerikalı Protestanlar, şimdiye kadar başka dinlerin
aklına gelmeyen daha farklı bir sistemle işe girişti. Protestanhğı yaymak yalnız vaaz ve İncil hikayelerini anlatarak değil, fakat insanları
eğiterek-okutarak ve mümkün olan yerlerde sağlıkları ile ilgilenerek
yapılacaktı.
·
Misyonerierin içinde Türkiye'de en çok bilinen ve ardında "Robert
Kolej" (şimdiki Boğaziçi Üniversitesi) gibi büyük bir eser bırakan kişi
18 I 1 doğumlu, teolojide doktora dereceli Cyrus Hamlin'dir. 1839
Ocacrında
evli olarak İstarıbul'a a)1ak basan ecrenc~ Hamlin' cok
geçmeo
~
den Bebek semtinde, büyük bir konağı kiralayarak "Bebek Semineri"
denilen okulu I840 'ta açar. Talebelerio tamamı Hıristiyan'dır, zaten
Müslüm anların "askeri okull ar dışındaki okullara yatılı gitmeleri
yasaktır"! Hamlin'in ilk işi Türkçe değil, Ermenice lisanını öğrenmek
olmuştur. Birkaç yıl soma da Protestanların İncil'ini Ermenieeye tercüme etmiştir. Diğer bir problem, çoğunlukla Ermeni talebelerio
fukarahğı ve okul paralarını dahi ödeyecek durumlarının olmayışıydı.
Hamlin, binanın altında atölyc kurarak, öğrencilere teneke ve saçtan
odun sobası ve boru veya fare kapanı yapmalarını ve bunları satmalarını sağlayarak, giysi ve parasal durumlarını di.izeltti.
Aslında Osmanlı, Amerik a'nın, Fransa-Avustu rya'n ın
Katalik ve
Ortodoksluk baskısına karşı bir denge oluşturacağını
düşünmüştü! Rakipler her fusatta Protestanlığın "koruyucusu İngiltere
ve yayıcısı Amerikan misyonerlerini perde arkasından Osmanlı idarecilere bask ı ve ihbarlada engellemeye çalışırken, diğer taraftan
Ermenilerle ilgili en ufak bir olayda bile, bütün rakip güçler koro
halinde " Müslümanlar Hıristiyanları öldürüyor" haberlerini basın
yoluyla bütün dünyaya yayıyorlardı.
Rusya'nın
Osmanlı İmparatorluğu, "Avrupa Devleti olarak kabul edilmek"
için, I839'da
Baltalimanı anlaşmasıyla,
bütün ekonomik egemenlik
haklarını İngilizlerin insafına terk etmişti. Bunun soncunda, ithalde
alınan gümrük vergileri kalkmış ve hatta bir vilayetten diğerine geçişi
için "iç vergi" uygulanarak Türk mallarının maliyetleri artuılmıştı.
Çok geçmeden, ucuz İngiliz malları piyasayı istila eni ve ernekleyen
Türk sanayii yok edi ldi . Tanzimat Fermanı'yla, Ermenilere de eşit
va tand aşlık h akl arı tanındı. Silah ticareti, B atılı ülkeler için
kazançlıydı, bunlarm temsilcileri Müslüman değillerdi. İngilizler,
Kırım harbinden sonra, Rusların Akdcniz'e inmesini önlemek için
Ermenistan fikrini ortaya atan ilk taraf olmuştur. İngilizlerin de yakinen desteklediği A merika lı misyonerler bütün önemli şehirlere
58
TEORi • Nisan 2008
yayılarak,
Ermeniterin rağbet ettiği okul sayısını ve bazı yerlerde
yurdu sayısını artırdı. On dokuzuncu asrın sonl arına
gelindiğinde, Amerikan misyoner okullarında 10 binden fazla
Müslüman olmayan öğrenci vardı ve birçok Ermeni'ye konsolosluklar
eliyle Amerikan vatandaşlığı verilerek Amerika'ya yollarımış, orada
İngilizce misyonerliği öğrenerek tekrar Anadolu'ya dönmüşterdi.
Bunlar okullarda hem Profesör olarak ders veriyor, hem de gereken
hallerde "vekil konsolos" olarak görev yapıyorlardı.
sağlık
Amerika'nın Osmanlı
ile ilgisi
yalnız "eğitim
ve misyonerlik"
çaresiz kalan
Osmanlıtar, Tanzimat fermanmdan sonra evvelce yalnız 3 olan "millet
sayısını" 1Tye çıkartarak her milletin (mezhebin) statü kazanmasına
razı oldu.
ağırlıklıydı. Protestanlığın yayılması karşısında
Zengin bir Protestan olan Christopher Robert, Hamlin'in
Bebek'teki seminer okulunu gezer görür. Hamlin'in hem eğitimci hem
de fırıncı ve çamaşırhancci olarak başanlarını duymuştur. İkisi
1850'de Paris'te buluşurlar ve yüksek düzeyli bir Kolej açılmasına
karar verilir. Protestanlığın "Gregoryen Ermenileri Protestarılığa çekerek" yayılması uygun görülür. Paris'te Türk Sefiri olan Ahmet Vefik
Paşa'dan, Rumelihisan kalesinin taş ocağı olan bölge, iki ayrı seferde
toplam 60.000 Sterlin ödenerek satın alınır. Aslında ne Sultan ne de
Vefık Paşa burayı Hıristiyanlara sarılmasını istememektedirler, fakat
borç nedeniyle çaresiz kalınmca bu harika yer satılır. Hamlin, burada
Okul yapılması için Sarayın İradesini kolay alır, fakat inşaata başlan­
ması izni ( Ru sların ve Fransızların sadrazama koydukları baskı
nedeniyle) bir türlü çıkmaz . Hamtin, İstanbul'u ziyaret eden bir
Amerikan savaş gemisini komutanına olayı açar ve yardım etmesini
ister. Komutan çekinmekle beraber, niçin inşaat izninin verilmediğini
sorar; bu kez Sadrazamlık , Amerika'ntn da Girit isyanına arka
çıkacağını sanarak izni verir. Okulun projesi Bostan'da hazırlanır,
Türkiye'de olmayan putrel-inşaat demirleri ithal edilerek, kesme taş
olan bina 3-4 yılda bitiritir ve 1863'te eğitime açılır. Cristopher
Robert 100.000 Dolar vermiştir, bu para yetmediğinden Hamlin
Amerika'ya giderek kiliselerde verdiğ i vaaz ve konferanslarla para
toplar ve bunca yıldır tek taşı bile oynamamış, kendi adı ile anılan ilk
binayı yapar. Diğer bir doktora dereceli misyoner George Washburn,
İstanbul'a misyoner öğretmen olarak gelir ve Hamlin'in kızı ile
evlenir, okulun ikinci müdürü olur. Fakat 1875'te Cristopher Robert,
Amerika'da bulunan Hamlin'i görevden alır ve damadını Kolej'e
Müdür yapar. Amerika ile diplomatik münasebet kurulmadığından,
Washburn adeta Amerika'nın büyük elçisi gibi davranır.
59
TEORi • Nisan 2008
1839
yılında Baltalimanı Anlaşması
ile ekonomik hürdyetini
İngiltere'ye hediye eden Osmanlı, 30 Mart 1856'da Paris Konferansı
ile ·'Avrupa devleti sayılmak'" karşıJığında bu kez savunmasını da
Avrupa devletlerine kısmen emanet eder. Osmanlı 1853-1856 Kırım
Harbi'nin güya galipleri arasındayken, el derken kolunu da kaptmnış
ve kendisini borç batağına saplamıştı.
Osmanlı iç-dış
Harput'ta
yayı lu.
harpler ve borç batağındayken, Amerikan Board,
1876'da ··Ermeni Kolejini" açar ve Anadolu'ya
(Elazığ)
1877 yılında, Rusya'dan İsviçre'ye tahsile giden birkaç genç
Ermeni ··Hınçak" (Kampana) İhtilillci Parti 'yi kurarlar, hedefleri
Türkiye' deki Ermenileri boyunduruktan kurtarmaktır (halbuki
Rusya'dakiler çok daha fazla ezilmektedir). Arkadan 1890 yılında bu
defa başka bir grup Rus Ermenisi, gene İsviçre'nin Cenevre şehrinde,
"ARF" veya "Dashnaksuituin" Ermeni ihtilalci Federasyonu 'nu kurar
ve ihtilalci partiler ikilenir.
1877- 1878 Rus-Türk harbinden sonra, Yeşilköy'c dayanan Rus
Ermeni Patriği Nerses, onların şehri almasını ve
Türk boyunduruğundan kurtarı lmaların.ı istiyordu. Çaresiz kalan
Osmanlı , 30 milyon altın harp razıninatı dahil, Kars, Ardahan vilayetlerini Ruslara terk etti ve Bulgaristan'ın istikHilini tanıdı.
ordularını karşılayan
Robert Kolej 'in müdürü George Washburn , Kolej mezunu
Ermeniterin ihtilalde ve yeni devleti kurmaktaki rolleri ilc her yerde
övünüyordu. İngiliz ·'Punch" dergisinde çıkan bir karikatürdc,
Başbakan Gladstone ile Dışişleri Bakanı Lort Balfur, Haçlı Şövalyesi
olarak at üzerinde mızrakları ile resmedil miş ve '·Bulgaristan'dan
sonra sıra Ermenistan'da'· diye altlık atılmıştı.
Ermeniterin hücre-çete teşkilatları kısa zamanda büyümüş ve başta
Ermeni zenginleri haraca bağlanmıştı. istenilen parayı ödemeyenler
"ölüm meleği Gabriel " tarafından cezalandırılıyordu ve kimin
öldürüldüğü, kimlere ihtar yapıldığı gazetelerde il~n ediliyordu.
Osmanlı İdaresinde çalışan Ermeni memurlar ve üst görevlilerin elinden bir şey gelmiyordu, zira bu çeteterin gözü o kadar karaydı ki,
Aktamar Kilisesi'nin papazını bile casusluk yaptığı için öldürüp,
"kulaklarını kapıya çivilemişlerdi".
Ermeniterin "atası" s ayılan Haınlin, daha önceleri, Amerikan
gazetelerinde, gidecek gönüllüler için Hınçak liderinin adresini bile
verdiği halde, daha sonra 23 Ağustos 1895'te The New York Times'a
yazdığı uzun bir makalede, bu çetecilerin sırf yabancı ülkelerin dikka-
60
ı
TEORi • Nisan 2008
tini çekmek ve karşılıklı mukatele için, kendi soydaşlarıru ve yabancı
ülke diplomatlarını da öldürdüklerini ve suçu hep Müslümanlara
yıktıkları nı , yöntemlerinin asgari ahlak yönünden tiksindirici
olduğunu ve Ermenilerin para için her şeyi yaptıklarını, Rus altını ile
baştan çıkarıldıklannı yazdı.
Anadolu' da 1850'1erden sonra çıkan, çıkarılan isyanların sayısı
neredeyse say ılamayacak kadar çoktur. Bunların içinde 1896 Osmanlı
Bankası baskını ve 1905 Abdülhamid'e saatli bomba tuzağı en çok
ses getirenler olmuştur. Bütün yabancıların tercümanları Ermeni
olduğu ve onlar da Hıristiyan-Müslüman sürtüşmesinde ve neticede
Osmanlı 'nın yıkılıp malını ve topraklarını ele geçirmek dcrdinde
olduklarından, yabancıların ilgileri, bugün olduğu gibi, gerçekiere
değil "işlerine yarayacak haberlere" yönelikti.
Jöntürkler ve Ermeniler
SiHih ticareti, en cazip işti. Tabanca ve tüfck üreten ülkelere yeni
bir pazar açılmıştı. Değeri 3 Sterlin olan bir tüfek, ithalatçı, komisyoncu, tüccar, çeteci satıcı ve papaz eliyle nihayet tüketiciye biı-kaç
elden sonra 3-4 misli fiyatla satılıyordu. 1890'1arda İstanbul'da bir
sokak nümay işinde arama yapan zaptiye, halkın üzerinde, aynı marka
ve model 1500 yeni tabanca'yı birden ele geçirmişti. Ermeni kadınlar,
parabellum tabancalada poz veriyor, kasabalardaki atölyelerdc cl ve
başka bombalar ve menniler imal ediliyordu.
Şehir
ve kasabalarda her evde erişkin kişi başına en az birer silalı
Adana Kardinali (M oşeg) bütün Ermeniterin siHihlanmasını
istiyor, "paltonuzu satıp yerine silah alın" diye vaaz veriyordu.
Köylerde '·humpabet" çete başları, masum-fakir köylülere zorla silah
satıyor, karşı gelenin öküzünü bile vurup cezalandınyorlardı.
vardı.
Sanayici veya kapitalist ülkelerin yaptıklan bu sat1şlar ve Ermeni
milletinin, önce Fransızlar, ardından kuvvetli bir şekilde ingilizler ve
sonra daha da kuvvetli şe ki l de Ru sla r tarafından vaaılerle
kı~kırtılması, Amerikan misyonerlerinin '•hürriyet aşkı"nı aşılamaları .
okul ve kiliselerde "tlcri Hıristiyanlar", "Savaşa giden askerler·· gibi
şarkıları, bütün bu olanlardan rahatsız olan, işlerinde-güçlerinde güzel
para kazanan oldukça büyük bir kesimin yanında, · 'maceracı, ufak,
fakat elinde fazla güç bulunan bir haydutlar" grubunu ··vatanperver,
gönüllü ve kahraman" hi.iviyetiyle ortaya çıkard ı. Çete başları humpabetlerin ıslıkla çaldıkları türkülerde şu sözler vardı: "Vur, kır, öldür,
yağmala. sonra ceketini sırtına vurup serbestçe tepeleri aş ... "
61
TEORi • Nisan 2008
Silahianma ve teşkilatianma öyle bir yayılmıştı ki 19 lO yılında
Kopenhag Sosyalist Kongresi 'ne verilen 30 sayfalık bir matbu
öğünme raporunda, her köyde 40-50 yaşlarında dört-beş kadar Jider
kadronun, onun altında lojistik kadrosunun, bunun dışında 15-30
kişilik savaşçı kadroların bulunduğu, kadınların da silah ve haber
taşıma işleri ile görevlendirildikleri açık-seçik yazılıdır. Bilinmeyen
diğer bir husus da, İttihatçılarla Daşnaklar arasında Abdülhamid'i
devirmek için 1907'de gizli bir mutabakatın varlığıdır. Bu anlaşmaya
göre, bütün Ermeniler, Rusya'dakiler dahil, Osmanlı lehine isyan edecekler, Jön Türkler de iktidan ellerine geçirince, Ermeniler'e uzun
yıllardır bekledikleri OTONOM BÖLGE idaresini vereceklerdi.
Balkan ve Trablus harpleri Osmanlı'yı süratle tüketirken, Ermeniler
isyanlarına ve Rus-İngiliz-Fransızlardan yana beşinci kol ihanetlerine
devam ettiler. Aslında, bu üç devlet 1912'de hasta adam Osmanlı
imp aratorluğu 'nun ne şekilde bölüneceğine aralarında karar
vermişlerdi. Bütün cephclerde bozguna uğrayan Osmanlıların içindeki
darbe, nihayet 1913 başlarında kanlı bir şekilde vuku buldu ve Jön
Türkler iktidarı ellerine geçirdiler. 1878 yılındaki Berlin
Konferansı'ndan sonra, Ruslara Anadolu'daki Hıristiyanlan koruma
yetkisi ve geniş kapsamlı bir "REFORM" sözü verilmişti . Bu reform
planına göre, altı vilayette özel bir idare kurularak, Ermenilere geniş
yetkiler ve mevkiler verilınekteydi. Buraları (güya) Osmanlı
idaresinde olmakla beraber, en üst mevkide iki yabancı Genel
Müfettiş- Vali bulunacaktı. Yabancı ülkelerin kendi aralarındaki
sürtü~meler ve ba~ka öncelikler nedeniyle, bu önemli görevlerin kime
verileceği konusu çok zaman aldı ve en nihayet Hallandalı eski bir
vali olan Bay Westenek ve Norveçli bir Albay olan Hoff,'un bu mevkilere tayininde Batılı ülkeler anlaştı.
İktidara gelen Jön Türklerin kasası boştu, gelen paraya Duyunu
Umumiye el koyuyordu. Osmanlı hükümeti, gelir sağlamak için% 8
olan ithaldeki gümrük rüsumunu,% 15'e çıkarabilmek için izin istedi,
fakat ancak % 3 için izin verildi; aradaki fark % 4 kesilmişti . Jön
Türkler, iç reformlara yönelerek bu görevleri dengelemek için ayrı
ülkelere paylaştırdılar. Halktan toplanan bağışlarta İngiltere'ye iki
süper drednot sınıfı savaş gemisi sipariş edildi. Fransa'ya Jandarma ve
iç teşkilatıanma işi verildi, Almanya ile de bütün orduyu baştan
teşkilatl andLrma ve eğitim için anlaşma yapılarak, oldukça kalabalık
bir Alman subay grubu getirtilerek görevlere yerleştirildiler.
Bütün bu yeni yapılanma içinde, Ermeniterin kanıksanmış
hesaba katmaya her hangi bir öncelik yoktu. Aradan
başkaldırılarını
62.
TEORI • Nisan 2008
bir yıl geçtiğinde ve Şubat 1914 başlarında, Ruslar altı vilayetteki
reformun uygulanmaya konulmasını bastırdı. Yeni bir ek anlaşma ile,
adı geçen iki vali Erzurum ve Van başşehirlerine gitmek üzere
Mayıs'ta İstanbul'a geldiler. Tam yerlerine gidecek iken yarı yolda
(28 Haziran 1914) Saraybosna'da Arşidük Ferdinant suikastla
öldürülünce, ortalığı savaş bulutları sardı, reform işi durdu ve iki vali
aceleyle ülkelerine döndüler.
Buraya kadar olan
olayların
meydana
çıkardığı satırbaşları
şunlardır:
l. Ermeniler tepeden tırnağa aşın silahlanmıştır, tetik çekme fırsatını
dört gözle beklemektedirler.
2. Bunların kahramanlığının altında talan-çapul hevesi ·yatmaktadır
(Türküleri bile hazırdır).
3. Amaçlarına erişim için (kendi kişisel canlan dışında) kendi
soydaşlarım dahi kolayca harcarlar.
4. İyi donatımlıdırlar; beyin yıkama ile SAVAŞMA-TALAN-KAHRA­
MANLIK arzulan yüksektir.
5. Osmanlıların önceliklerinin içinde, kritik yerlerde görev yapan
Ermeniler ve diğerleİi için kötü bir emel yoktur çünkü onlara şiddetle
ihtiyaç vardır.
Birinci Dünya Savaşı
Nitekim Daşnaklarla Jön Türkler, her şeye rağmen, o denli dostturlar ki, 8. Genel Parti Kongrelerini (müstakbel başşehir) Erzurum'da
Ağustos 1914'te toplarlar. Fransa, Rusya ve İngiltere tarafından
"dostluk sözleşme teklifleri reddedilen Jön Türkler Almanya ile 2
Ağustos ' ta gizli bir ittifak imzalamış ve Avrupa'da patlak veren
Dünya Harbinde, tarafsı z olarak bekleyip eninde sonunda galip
devletler tarafından parçalanacağına , Almanya, Bulgaristan,
Avusturya-Macaristan'la birlikte müstakbel zafere ortak olmayı
yeğlemiştir. Ermenilerin silahlı ve güçlü oldukları bilinmektedir, hele
Rus ordusundakiler de isyan edecek olursa, Osmanlı ordusu, kısa bir
zamanda Kafkasları Baku'ye kadar ele geçirebilirdi. İttihatçıların üst
düzey 28 kişilik bir heyeti (Ömer Naci, Dr. Bahattin Şakir, Üsteğmen
Hilmi bey vb) Erzurum' a varır. İçlerinde Kafkaslardaki bütün trklardan temsilciler vardır (Gürcü, Kürt, İranlı, Çeçen, Çcrkez, Tatar,
Abhazyalı, Dağistanlı vb). Bu kalabalık heyet, Daşnaklara 1907'deki
sözlerini hatırlatırlar ve Rusya' daki Ermeniler isyan eder ve b uradaki~er de Türk orduları yanında canla başla zafer için savaşırlarsa, mükafat olarak, iki ay evvel rafa kalkan altı vilayette OTONOMİ vaadini
63
TEORI • Nisan 2008
tazelcrler. Almanya da bu vaade imza koymaktadır. Haber Tiflis'teki
daha üst federasyona, oradan da İngilizlerin, Fransızların ve R us
Çarının kulağına gider. Haliyle Fransa- İngiltere bu OTONOMİ teklifinin aleyhinde bulunurlar, Rus Çarı da altı vilayete iki de Rus
vi layeti ekleyerek mükafatı artırır. Erzurum 'daki Daşnaklar kem küm
ederler, ··biz savaşırız fakat başkaları için söz vercmeyiz derler" ve
"kazanandan yana olacaklarının" işaretini verirler. Rusya 2 Kasım'da
Osmanlı'ya harp ilan ederek hücuma geçince, Türk ordulanndaki
(bizden yana güya savaşacak) Ermeniler s ilahlarıyla Rus tarafına
geçti . Ayrıca hazır olan 20 bin kadar gönüllü-çeteci, Osmanlı
hatlarının gerisini vururken diğerleri Rus ordu l arına yol gösterdi ve
onlarla birlikte ilerleyerek, Erzurum'un 60 km yakınına kadar Kasım
ayı bitmeden vardı. İki taraf da, kışlık mevzilerinde beklerneye
başladı. Ruslar, Ermeniler sayesinde, Osmanlı 'ya ani ve büyük bir
tokat atmış İttihatçıların itibarı bozulmuştu. Almanlar, Osmanlının
Kırıma asker çıkarmasını, Rusları arkadan oyalamasını ve Doğu
cephelerindeki Rus ordusunun parçalanmasını istiyordu.
Almanya'dan
alınan
borçla getirilen yeni büyük toplar tabyalara
yerleştirilirken, İngiliz ve Fransız donanmaları 18 Mart 1915'te
Çanakkale boğazını geçmek isterler ve bir gece evvel döşenen
mayınlar nedeniyle büyük kayıp vererek geri dönerler. Osmanlı
Doğu 'da Rusların ilkbahar hücumunu beklemektedir. Ocak-Şubat
ayında Cemal Paşa' nın Sina çölünü gidiş ve dönüş olarak geçmesine
rağmen , Süveyş harekatı da başarısızlıkla sonuçlanmış, 2000 asker
kayıp verilmiştir. Osmanlı esas çıkarmayı Çanakkale'de beklemektedir, kıtalar ve kumandanlar (Mustafa Kemal dahil) bu bölgeye
kaydırılımştır. Ermenilcrin Van İsyanı büyümekte, diğer beşinci kol
çalışmaları da devam etmektedirler. Ruslar, ileri hareketlerinde, önlerine sivil Müslüman halkı katmaktadır, öyle ki karşı taraf ate~ ederse
kendi çaresiz sivillerini öldürmüş olacak. Rus cephesindeki Türk ve
Alman subayları. Ermeni gönüllülerin beşinci kol sabotajlarından ,
köylerin de isteyerek veya istemeyerek Ruslara ve gönüllülere verdiği
lojistik (yiyecek , yatacak. istihbarat) destckten bizardır ve bölgeden
sivillerin uzaklaştınlmasını istemektedirler! Nisan ortasında Van kalesi isyancı Ermeni gönüllülerin eline geçer, Ermeniler Müslüman
bölümürnündeki bütün evleri, binaları yerle bir ederler ve şehrin
anahtarını gelen Rus kumandanına teslim ederler.
Enver Paşa, İstanbul' daki Ermeni Patr ik liğine sert bir ihtarda
bulunur, isyan ve sabotajların derhal kesilmesini yoksa cezanın ağır
oJacağını ikaz eder. Ermeniler zaferlerinden öyle şımarmtşlardır ki, bu
uyarıyı ''blöf'' sayarlar. Enver' in s ağ kolu, vekili ve erkanı harp
64
TEORi • Nisan 2008
başkanı
Alman Bronsarr Paşa, Harbiye Bakanlığının 20 Nisan 1915
tarihli resmi bir emrini yayınlar ve savaş bölgelerindeki bütün sivillerin boşaltılmasını emreder. işler daha da kötüye gitmekte ve
Daşnakçı Ermeniler zaferlerinden emin, Müttefiklerin gelmesini beklemektedirler. Talat Paşa, polisine verdiği bir emirle, daha önce izlediği, beliediği 235 kadar Ermeni lideri 24 Nisan gecesi evlerinden
toplar ve Anadolu'ya sürer. İstanbul'da yapılması planlanan
başkaldırı, aniden başsız bırakılır. Ertesi gün 25 Nisan'da Müttefik ve
Anzak kuvvelleri Çanakkale'ye çıkınaya başlamıştır.
Ermeni gönüllü ve çetelerin, her yerde isyan çıkarıp zaten az olan
askerleri oyaladığı, gelen düşmana hem yol gösterip hem de lojistik
destek verdikleri kesindi. Buna ait Armen Garo'nun kitabında yeterli
fotoğraf vardır. Osmanlı'nın şu veya bu şekilde onu arkadan
hançerleyenleri bertaraf etmesi ve savaş alanlarını ordunun istediği
gibi sivil ve canlılardan temizlenmesi artık kaçınılmaz bir gereklilik
olmuştu . En kısa, kolay ve ucuz yol, Rusların yöntemini kullanarak
özellikle Ermeni sivil halkı iki ateş arasına sürmek, ayırım yapmadan
hepsinin yok olmasına göz yummaktı. Devlet hizmetinde Ermeniler
en önemli ve kritik görevlerdeydi (hatta askeri şifre odalannda bile).
Ermeniterin içinde olmadığı bir hayat kimsenin aklına gelemezdi, zira
her türlü sanat, meslek ve "okumuş olmayı gerektiren görevlerde"
onlar vardı. Suçlu veya suçsuzu, yaş ve kuruyu ayırmaya ne zaman ne
de adam vardı. Eli silah tutan jandarmalar esas orduya alınmış, yerlerine ne bulunursa onlar jandarma yapılmıştı.
Talat'la Enver hiçbir zaman Ermeni milletini yok etmeyi akıllarına
bile getirmemişlerdi. Mayıs ortalarında, acele ile çok insafiı ve dengeli bir "geçici iskan ve yerleştirme yasası" yazıldı; 27 Mayıs'ra,
Doğu Anadolu ve isyan olan bölgeler için resmen yürürlüğe kondu ve
30 Mayıs l915 'te ilan edildi. Osmanlı savaştan galip çıkaeağına
inanı yordu, savaşın erişemeyeceği en uygun yer, henüz tam iskan
edilmemiş, Suriye'de Fırat nehri kıyıları ve Zor bölgesiydi. Valilere
yasayı yürütme görevi verildi ve acele ile yollarda aktarma, dinlenme,
beslenme kampları, mevcut imkanlarla ve çadırlar kurularak, Doğu
bölgesinde ikamet eden yaklaşık 600 bin Ermeni ile diğer sakinierin
bölgeyi terk etmeleri emredildi. Hazırlık için ortalama olarak 5- 10
gün süre verildi, dileyen bütün canlı hayvan sürülerini de alabilirdi.
Hane halklan eşyalannı öküz arabalarına yükleyip, hamile ve çocuk
dışındakiler sayıca yetersiz jandarmalar eşliğinde yaya veya olan
araçlarla yola konuldu . Bağdat demiryolu ancak Pozantı'ya kadar
çalışıyordu. Bundan sonra Toroslan yaya veya araba ile aşıp tekrar Halep
demiryolunu kullanmak gerekiyordu. Aslında tek hat olan demiryolu
65
TEORI • Nisan 2008
asker ve lojistik: malzeme için de tek vasıta olduğundan, bazen ara istasyonlarında günlerce bekleme kaçınılmazdı. Kömür bulunmuyordu ve pek
bol olmayan odun yakarak, lokomotifler çahştırılabiliyordu. Dileyenler
evlerini, eşyalarını "düş ük fiyatlara fırsatçılara" satabilirlerdi, bazılan
eşyalarını denk edip kasabanın bir kilisesine depo edip emanet bıraktılar.
Bu emanetler ancak Ruslar bu bölgeleri işgal ettiği zaman. Ruslar ve
çeteci Ermeniler tarafından yağmalandı. Arada Kürt ve diğer asker
kaçağı çetecilerin de yağmalarnalara katılması normaldir. Gönüllü
Ermeni çetelerinin baskınlimnı ve eziyetlerini unutmayan bazı Kürt ve
Çerkez çeteleri, fırsat ellerine geçince "bazı" kafitelere saldırdılar, yolun
geçtiği bölge ve köylerin sakinlerine bağlı olarak ölümler, kaçırmalar
olması normaldir. Tutulan resmi Türk kayıtlarına göre, tehcir edilen kişi
sayısı 450.000'nin altındadır. Zaten "Otonom bölge içinde Ermeni halka
toprak dağıtımı için kurulan özel Ermeni-Frans ı z heyetinin 1 Mart 1914
tarihli resmi ve güvenilir raporuna göre toplam Ermeni nüfusu 1.280.000
olup, bunun yalnız 542.421 'i bu bölgede yaşamaktadır. Bu bulgu,
Osmanlılann 1905 tarihindeki nüfus sayımı ile uyuşmaktadır.
Bu yolculuklar sırasında, hastalık, açlık, dermansızhk ve başka
nedenlerle ölen insan zayiatı, Türk Kaynaklanna göre 50-60 bin
civarındadır ve çarpışmalarda ölenlerin sayısı on bin kişi bile değildir.
Bu tür büyük ve ilk defa yapılan bir uzun yolculukta, % 10 ölüm oranı
normal karşılanmalıdtr.
Bu sürgünterin "ölüm anıaçlı" olduğuna dair, tek bir somut delil
Tersine, Türklerin komşusundan başlayarak, refakat
eden jandarmaya kadar (nadir fırsatçılar hariç) yardımcı oldukları
birçok örnekte verilmiştir. Yolculuğa çıkamayacak çocukların bazılan
komşulara bırakılmış, bazıları ise Türklerin veya Misyonerierin açtığı
yetimhanelere dağıtılmışlardır. Bazılarına bedava kağnı temdin edilmiştir. Haziran 19 15 'te başlayan tehcir hareketi Temmuz ortasmda
oldukça intizarna girmiştir. Amerikan Protestanların ve Katoliklerin
baskısıyla, Temmuz sonlarında alınan bir kararla, bu iki mezhep mensuplan da tehcir dışına alınmış ve önceden sevk edilenlerin geri dönmelerine izin verilmiştir. Cephe arkaları boşaltılmış olduğundan,
tehcir olayı 25 Ağustos l915'te verilen bir telgraf talimatıyla sona
erdirilmiştir. Özetlenecek olursa, yaklaşık 3 aylık bir yaz süresinde ,
Türk resmi kayıtlarına göre 450.000 kişi, % 30 gibi aşırı bir hata payı
ile en çok 600.000 kişi Güney bölgesine sürülmüştür.
bulunamamıştır.
Dinlenme, aktarma kamplarındaki iaşe ve ibate imkanlarının
kusursuz olduğu iddia edilemez. Ancak savaşın başlaması ve limanların ablukaya alınmasıyla başlayan kıtlığın, bütün halklar gibi
66
TEORi • Nisan 2008
muhacirlerin beslenmesini aksatması normaldir. Güya tarafsız olan
ünlü bir Amerikalı Yahudi tarihçi, son yazdığı kitapta, Ermeni
"muhacirlerin bazen kırbaçlandığını ve dipçikle dürtüldüğünü"
yazarak, "tarihe kendi hayallerinden biraz renk katmakta" sakmca
görmemiştir. Halbuki 3. Ordu Kumandanı Mahmut Kamil Paşa, 30
Temmuz tarihli iki satırlık bir tebliğle, evvelki emrini hatırlatarak
"muhacirlerin onurunu ineitici söz kullanılmamasını , mallarının
korunmasını" emretmektedir. Bu tek örnek bile, Türk'ün böyle bir
durumda bile ne kadar adil ve merhametli olduğunu ispatlamaya
kafidir. Ermerıilerle birlikte o bölgelerde yaşayan ve sürgü~ edilen
Müslümanlar için ne aktarma ve iaşe imkanları sağlanmış, ne de
yerleşme yerleri gösterilmiştir. Aktarma kamplarında, her ne kadar
verilen çorba ve ekmeğin yeterli olması ihtimali fazla olmasa bile,
bazı hallerde, bazı tifüslü hastalara çorba yerine süt ve yoğurt dahi
verildiğini hayretle öğrenmekteyiz! Peki, görevlerini kötüye kullanan,
fırsattan istifade eden hırsız ve kötü insanlar olmamış mıdır? Haliyle
olmuştur, hatta Türk ordusuna yiyecek kumanya temin etmeleri
gereken bazı müteahhiılerin, askeri aç bırakarak , bunları yüksek fiyatla el altmdan sattığı ve zengin olduğu da bi.r gerçektir. Üst düzey
Osmanlı idarecileri (Enver-Talat-Cemal) bu gibilere ellerinden geldiği
kadar engel olmaya çalışmış ve yakaladıklarını cezalandırmışlardır.
1916-1917 yıllarında yaklaşık 1600 kişi harp divanlarında mahkeme
edilerek, bunların 67'si hakkında idam kararı alınmış, yaklaşık 400
kişi dışındakiler çeşitli cezalara çarptınlınıştır.
"Soykırım" iddiası
ne zaman hortlatıldı?
Ermeni davasını canlı tutan en önemli unsur, büyük idealler ve parlak vaatterin ardında her zaman var ve esas ilgi odağı olan PARA
veya eşdeğer yasal olmayan menfaatlerdir. Bu uğurda misyonerierin
"Hıristiyanlara yardım" içgüdüsüyle, o denli kapsamlı yardım kampanyaları hazırlandı ve uygulamaya koyuldu ki, Amerikan ve İngiliz
kiliselerinin bayraktarla süslenerek savaş çığırtkanlığı ve "zavallı
Ermenilere" yardım toplama kan1panyalan, o yılların modası oldu!
Basın, siyasiler ve din adamları, bütün iyilikseverleri çeşitli yöntemlerle (vaaz, neşriyat, poster, hatta sinema filmi bile) insanlan motive
ederek, büyük paralar çoğunlukla gönüllü, bazı hallerde de tehdit ve
zorla toplanarak, bu yardımların büyük bölümü, silah, cephane, giysi
hatta uçak haline dönüştü. Önemli bir bölümü de bu işlerde aracı olan
Ermeniterin ceplerine inerek , lükslerini idame ettirmekteydi.
Erivan'da sokaklarda insanlar açlıktan ölmekteyken, birçok humpabet
çete başı, içkili alemlerde istediklerini yatağa atabilmekteydi.
67
TEORi • Nisan 2008
"Soykınm" iddiası ancak l965'lerde duyulmaya başlanmıştır. O
tarihe kadar olan yay ıniarda Ermenilerin kahramanlık ve zaferleri
işlenip harnilerine ihanetleri es geçilirken, Türklerin onları "ölüme
sürgün ettikleri için" mağduriyetleri işlenilmeye başlanıldı. Olayların
kronolojik seyrine bakıldığı zaman, kesin olarak vuku bulan büyük
isyanlar ve sabotajlar nedeniyle, bütün halkın suçlu-suçsuz aranmaksızın yok edilmesi genelde şimdi insaniyet dersi veren Batılıların
sıklıkla uyguladıklan ve kimsenin ses çıkarınadığı yöntemdi.
Olayların hızlı gelişmesine bakıldığında, Osmanlı'nın Ermenileri yok
etmek fikri hiçbir aşamada olmadı ve olamazdı. Bu iddiaları yuvarlak
laflarla ortaya atıp beyinleri yıkayanlar bidayette Osmanlı
topraklarında ne kadar Eımeni'nin nerelerde yaşadığmın, ne kadarının
sürgün edildiğinin, ne kadarının hangi zamanlarda nerelerde nasıl
öldüğünün bir açık fotoğrafını veya en ufak bir ispatını vermerniştir.
"Herkes biliyor, babaannem anlatmıştı, bilineni konuşmaya gerek
yok" türünden ciddiyetle bağdaşmayan yuvarlak sözlerle, dünya
kandıı·ılmıştır ve "onların da işine bu eski joker kartını bedava kullanmak geldiğinden", eski hayalet hikayesi yeniden hortlatılarak dünyaya
pazarlanmıştır. Her hangi bir cinayette, en asgari olarak, sebep ,
sağlayacağı yarar, yer, zaman, ceset, araç ve delillerin sağlamlığı ve
bunlara dayalı ·bir HUKUK KARART aranılır. Olayımızda, bunların
hiçbiri yoktur ve hiçbir zaman da olmayacaktır, çünkü bütün olaylar
uydurma, saptlffila ve büyük yalanlardır!
Daha başlangıçta Anadolu'da kaç bin kişinin yaşadığı ve tehcire
tabi tutulduğu hakkında Ermeni tarafının sunduğu hiçbir ciddi veri
yoktur. Bazı belgelerde "onların verdikleri rakam 600-700 bindir".
Peki sürülen insan sayısı bu ise, 1.5 milyon insan nasıl, ne zaman,
nerede öldürülmüştür? Bu kadar insan öldürülmüş ise, Batılı ve
Ermeni, Amerikan kaynaklarında 1920 yıllannda nasıl oluyor da 1
milyon, hatta 1.2 milyon veya l.4 milyon kişi hayattadır?
Tehcir edilen ilk kafilenin başı ve Protestan Patriği, Ekim l9 15 'te
Büyükelçi Morgenthau'yu ziyaretinde, "kafile olarak fazla kayıp
olmadan Zor bölgesine yerleşip, bazılarının işlerini kurduğunu"
söyleyerek, kış için (her zamanki gibi) yardım istemiştir. Bu satırları
hatira defterine yazan büyükelçinin kendisidir fakat tarihçiler bunu
asla görmezler ve yazmazlar.
Morgenthau'nun soykırım yalanındaki rolü
Aslcn Yahudi ve zengin bir emlakçi olan Morgcnthau, Başkan
Wilson'a s~çim kampanyasında büyük yardımda bulunmuştu ve seçi68
TEORi • Nisan 2008
zaman ··Dışişleri Bakanı" yapılacağını sanıyordu . Bir
papazın oğlu ve koyu bir Hıristiyan olan başkan Wilson, bu görevi bir
Yahudi'ye veremezdi, Lansing adında başka bir Hıristiyan'a bu görevi
verdi. Lisan, tarih ve diplomatlıkla bir ilişiği olmayan Morgenthau'yu
da Osmanlı Büyükelçiliği 'ne atadı. İngilizce dışında başka !isan
bilmeyen büyükelçinin tercümanları (Andonian ve Şimavonyan) ve
sefaret memurlarının tümü Ermeniydi. 1914 başlarında göreve
başlayan Morgenthau, İstanbul dışına hiç çıkmadı, fakat L914 ilkbaharında vapurla Bcyrut'a gini ve orada Beyrut Koleji müdürü misyoner Bliss ve İngiltere'den tesadüfen gelmiş olan ve İngiltere'nin eski
Washington büyükelçisiLort Bryce ile taruştı. Bütün Osmanlı topraklarına yayılmış olan rnisyonerler, muntazam olarak kendi merkezlerine (Amerikan Board) ve Elçililiklerine, onlara mahalli Ermeni tercümanlardan intikal eden haberleri rapor ediyorlardı. Harp başlayınca,
"Wellington House" denilen İngiliz propaganda dairesinin başına
getirilecek Lort Bryee, bu Amerikan misyoner raporlannın suretlerini
bilgi için istedi ve Washington'dan izin alınaya bile gerek görmeyen
fakat haber veren Morgenthau, bu rapor suretlerini diplomatik posta
ilc Londra 'ya ulaştırmaya başladı. En ufak bir ·'doğruluk kontrolünelen geçmeyen" bu raporlar, tarihçi Arnold Toynbee'ye ve dünya
basınına verilen gazete haberlerine "güvenilir kaynak" oluyordu.
Dünya harbi patlak verdiğinde ABD başkanı Wilson, Müuefiklcrden
yana ve Hıristiyanlık adına ABD'yi savaşa sürüklemek istiyordu,
fakat Amerikan Senatosu Avrupa'daki bu savaşa katılmak içirı bir
neden görmüyordu. Amerikan kanmoyunu "bu savaşa kaulmanın bir
İnsanlık ve Hıristiyanlık görevi" olduğuna inandırmak için insani
sebepler yaratmak gerekiyordu. [ngilizlerin süratle hazırladı k ları
·'Mavi Kitap" ve başka propaganda kitapları acele basıldı, Amerikan
siyasetinde e[kin olanlara dağıtılarak, insaniyet duyguları kabartıldı.
Bu arada, İstanbul'u ziyaret eden Alman bir misyoner olan Dr.
Lepsius, Morgenthau'yu ziyaret eder ve zaten Ermenilerin propaganda ettiği haberleri elçiden dinlediği gibi, Morgenthau kendi Dışişleri
Bakanı Lansing'e haber vererek, ona da bu misyoner raporlarını gösterir. Bir ay İstanbul'da kalarak Elçilik ve Ermeni Patrikliğinden notları alan Lepsius, İsviçre'de Kızılhaç'a giderek Ermeniler için büyük
yardım kampanyası sağlar ve bu notları arkadaşı yazar Franz Werfel'e
vererek Musa Dağ"da 40 Gün romanının yazılmasına ön ayak olur.
Morgenthau'un sinsice, bir taraftan Siyonizm'e hizmet ederken, diğer
taraftan "tarafsız statü sünde" Osmanlı 'ya dost görünüp, verdiği zararlar bunlarla da kalmaz! Savaş başladıktan sonra, Ermeni Protestan ları
Temmuz 1915 sonlarında tehcir kapsamı dışına çıkarınakla yetinmez,
acele olarak Ermeni muhacirlere yardım kurullarının teşkiline, diplomi
kazandıkları
69
TEORi • Nisan 2008
matik yetkisiyle havaleler getirterek mufiacirlere en etkin yardımlan
ulaştırır "Müslümanlar Hıristiyan ları öldürüyor" haberlerinin ba ş
kaynağı olur.
Kasım 1913-Şubat 1916 arası İstanbul'da
26 ay görev yapan
özel sekreteri Andon Andonian ve baş terelimanı
Arşak Şirnavonyan'ı alarak Amerika'ya döner, orada Amerikan Board
Mütevelli Heyeti tarafından yardımlarından dolayı alkışlarla karşılanır
ve Ermeniler lehindeki faaliyetleri devam eder! Bu arada, sanki söylediği yalanlar yetmezmiş gibi, Başkan Wilson'a, kamuoyunu daha da
inandırmak için bir kitap yazmayı teklif eder. Wilson, bunu kendi propaganda amacı için onaylar, Dışişleri Bakanı Lansing kitap taslağının
sayfalannı okuyarak, bazı düzeltme ve ilaveler yapar. Kitabın perde
arkası esas yazarı, ünlü bir gazeteci ve yazar olan Burton Hendrick'tir.
Hasılatın% 40'ı Hendrick'e gider ve 1917'de basılan bu kitap ,
ABD'nin Müttefiklerin yanında nihayet savaşa katılmasında önemli
bir faktör olur. ABD okullannda "ders kitabı" olarak kullanılan bu
kitap, Türkçeye dahi tercüme edilmiştir, fakat içinde verilen bilgilerin
önemli bir bölümü tamamen sonradan uydurolmuş yalan. bir bölümü
de amaca göre çarpıtılmış ve tersine çevrilmiş, sekreteri Arıdonian'ın
hazırlayıp yazar Hendrick'e verdiği, onun taslağını yazıp Dışişleri
Bakanı'nın olurundan geçmiş, büyük saptırmalardır. Fakat kitap hedefi bulmuş, Amerika savaşa katılmış ve bugün dahi bu kitapta verilen
bilgilerin, resmi kayıtlarla, hatta Büyükelçinin ayrıca tuttuğu günlük
derterindeki notlarla uyuşmazlığı dikkate alınmamıştır. Diğer bir
ifadeyle, Osmanlı aleyhinde '"belge olarak kullanılmak istenen üç
kitap da" (Mavi Ki tap, Musa D ağda 40 gün ve Büyükelçi
Morgenthau'un Hikayesi) tek bir adamdan çıkmıştır : ABD elçisi
Morgenthaıi! Kitap yazarı Hendrick öyle beceriklidir ki (birçok ödül
almıştır), kitabında, sözleri sanki ses kaydından alınmış gibi, Talat
veya Enver Paşa ' nın ağzına yerleştirmektc ve "vay canına" dcdirtebilmektedir.
Morgcnthau,
yanına
Bir büyükelçinin böyle bir kitap yazamayacağını tahmin eden bir
gazeteci, büyükelçiiTin nereden bu gazetecilik melekesini kapt1ğım
sorgulayarak alay etmiştir. Morgenthau'un evraklan içinde çıkan ve
Aralık 1918'de yazılan bir mektupta, 1914-lS'te İstanbul'da ve sonra
Rus cephesinde fiilen bulunup bütün haberleri telgrafla Londra'ya
geçen Associated Pres muhabiri George A. Schreiner, Morgenthau 'ya
yazdığı zehir zemberek bir mektupta, olayları ve kişileri saptırdığını,
karaladığını, kendini kahraman gibi tanıttığım ve bütün bunların yalan
olduğunu açık seçik yazmıştır. Her nastlsa, Morgenthau'un arşivdeki
evrak kutusunu açanlar, bu çok önemli belgeyi görmezler ve bahsct-
70
TEORi • Nisan 2008
mezler.
Ekim ihtilali ve Ermeniler
Rusya'da duruma hakim olmaya başlayan
Ermenistan, Gürcistan , Azerbaycan ve
Dağistan aralannda 1O Şubat 1918 'de bir Kafkas Federasyonu
(SEYM) kurdular. Ancak Federasyon içindeki sürtüşmeler nedeniyle
Federasyon çok geçmeden 28 Mayıs 1918 'de kendini tasfiye etti,
Gürcistan ve arkadan Ermenistan ilk Cumh uriyetini [ Osmanlı
himayesindc] ilan etti. Genç Ermenistan Cumhuriyeti 'nin, güya
Ermenileri kesmiş-öldürmüş Osmanlılarm himayesine sığınmaları,
bütün iddiaların yersizliğiili bir kalemde silmektedir. Nitekim, ayrı
istiklaHerini ilan etmiş olan yeni Kafkas Cumhuriyetleri, birkaç ay
sonra kalabalık bir delegasyonu İstanbul'a yollarlar. Sultan Vahdettin
Ermeni heyetini 6 Eylül 19l8'de kabul eder. Heyet Tiflis'e 9 Eylül'de
yolladığı ıelgrafla gördükleri kabul ve duaları ifade eder.
1917'nin son
aylarında
Bolşevikterin teşv ik iyle,
Tarihçi veya yanlı yazarlar, genç Ermeni Cumhuriyetinin neden
onları güya 3 yıl evvel soykırımına uğratan bir devletin himayesine
sığınclığını ve bağlılığını padişaha heyet göndererek arz ettiğini sorgulamak zahmetine girmemi şlerdir. 1918 Eylülünde olan bu "kabulden
bir ay sonra" .Osmanlı 30 Ekim 1918'de Mondros anlaşmasıyla teslim
olunca, genç Ermeni Cumhuriyeti de hiç vakit kaybetmeden yeniden
fırsat kollar. Komünist Ruslarla, Osmanlılar I S Kasım 1917 tarihli
Brest Litvosk ve arkasındaki 18 Aralık 1918 tarihli anlaşmayla,
Osmanlılardan alınan vilayetlerin iadesine ve hudutların aynen
muhafaza edilmesine karar verirler. 7 Şubat l918'de, Başbakan
Kaçaznuni, İran'dan askeriyle gelen İngiliz Generali Wocker'i bu defa
arkasına alarak, anlaşmalara göre Türklerin olan Kars ve civarını,
mütareke nedeniyle mukavemet göstermeyen Türklerden alır.
Ancak Rusların cepheden çekilmelerinden sonra, 1918 'de
Erzincan, Erzurum, Sivas bölgelerinden geri çekilen gönüllü
Ermeniterin şehir sokaklarını Müslüman cesetleri ile dold urduğu ve
çürüyen cesetlerin gömülmesinin günler sürdüğü doğrudur.
Silahlarını leslim etmeyen Kazım Karabekir orduları bu şehirleri
tekrar aldığında, Ermeni gönüllüler kaçmışlardı.
Ermeni Cumhuriyetinin "vur-kap-kaç" siyasetinin ayrıntıları, gerek
Kaçaznuni'nin kitabında, gerekse çok daha ayrın tılı olarak A. A.
Lalayan'ın kitabında anlatılmıştır. Genç Ermenistan'ın sulh yerine
yeniden savaşa girişiminde, kendi bölgesinde yaşayan bir milyon
kişiden 200 bini açlıktan öldüğü gibi, ordulan da Kazım Karabckir
71
TEORi • Nisan 2008
karşısında tutunamamış
ve ·'aman dileyerek'', 2 Aralık l920'de
Gümrü Anlaşmasım imzalamış ve Sovyetlerin bir Cumhuriyeti olmayı
kabul ederek, geri kalan insanların da ölmesini önleycbilmiştir.
Ancak, Fransız ordularına lejyon olarak giren ve onlarla birlikte
güneydoğu Anadolu'yu İngilizlerin çekilmescylc devralan kuvvetlerin
içindeki Ermeniterin katliamları, Fransız generalleri de bizar etmiş ve
verilen her görevde bela çıkardıklarından, sonunda Fransız kıtaları ile
(Franklin-Buillon 20 Ekim 1921 anlaşması) Anadolu 'yu terk
etmişlerdir. İngiliz ve Fransız işgali ile bölgeye dönen Ermeni sivil
halkı (bazı kayıtlara göre 150 bin, Amerikan Kongre raporuna göre
300 bin kişi) Türkleri ekonomik olarak çökertmek için, Fransızlarla
birlikte yöreyi terk etmişlerdir. Yukarıdaki verilere göre, durumu
özetleyecek olursak, aşağıdaki hususlar ağırlıklı olarak üste çıkar.
1. Ermcoilere "bağımsızlık" fikri, ilk olarak, Amerikan
Misyonerlerinin verdikleri İngilizce Protestanlık eğitimiyle ak ı llara
girmiş , ardından Fransa imparatoru Napoleon TTI, l849'da ilk isyanı
çıkartmış. sonra ·'Protestan ve diğer Hıristiyanları Korumak kartı"
İngiltere tarafından ele alınarak başarı ilc kullanılmış, daha sonra da
Osmanlı' yı parçalamak hesabının bir parçası olarak Rusya ile
paylaşılmıştır.
2. Her ne kadar yapılan propagandalarda, "hürriyet, Huistiyanlık,
reform, insan hakları" gibi genel idealler bayrak olarak gösterilmişse de, bütün bu hareketliliğin ardında büyük bir SOYGUN,
her yönü ile AHLAKSIZLIK ve tüm tarafların mcnfaatleri yatmaktaydı. En çok soyulanlar, hangi ülkede olurlarsa olsun, varlıklı
Ermeniler olmuştur. Bunlar, abone gibi para ödemekten başka, istendiği vakit ulvi büyük projeler için de para vermeye mecburdular.
VermeyenJer, başkalarına ders olacak yöntemlerle infaz edilmişler ve
bunlar gazetelerde önceden ve sooradan reklam edilmişlerdir. New
York Protestan kardinali bile 1934'te Noel ayini esnasında basılarak,
cemaatin gözleri önünde öldürülmüşti.ir. Bütün işlemlerin tek ortak
yanı, (hibe, yardtm, acındtrma veya) korkutma, rehin, ev yakma ve
benzer yöntemlerle sağlanan ve GİRDİ-ÇIKTI HESABI TUTULAMAYAN PARA'DIR! Emperyalist ülkeler dahi, Ermeni halka ve
gönüllülere satt ıkları silahlar nedeniyle, bu çarkın dönmesini istemektedirler zira acentesinden, çetecisine ve papazına kadar herkes para
kazanmaktadır. Yardım kampanyaları inanılınayacak kadar büyük paraları toplamış , fakir insanlar parmaklarındaki yüzükleri dal1i vermiştir.
otonoıni,
3. İkinci Dünya Savaşı 'nda, çoğu N azi ordularının arka hizmetlerinde Yahudileri toplamakla görevlendirilen ve Daşnak pazıbantlı
Alman askerleri Almanya'nın teslim olmasıyla birden "Nazilikten",
72
TEORi • Nisan 2008
Rus ordusundaykcn esir düşmüş ·•zavallı Ermeni" haline dönüştü ve
sağlanan kota ve teşkilatlar sayesinde yaklaşık 20 bin Nazi Ermeni'si
(Amerikalılara karşı savaşmış generalleri dahil) iltica bedellerini ödemek koşuluyla Amerikan tabiyetine geçti ve birilerinin serveti gene
katlandı. Amerika ve diğer ülkelere hicret eden Ermeniler, bulundukları yerlerde asimile olurken ve tedricen si linirken. 1965 ' lerde,
Daşnakçı çetecilik yeniden hortladı ve SOYKIRIM palavrası ortaya
atılarak ve Ermeni milletine "milliyetçilik şuuru işlenilerck'" birileri
perde arkasından gene vurdu ve ·'soykırım paravanı ardında'" dur- .
madan da vurmakta. Milliyetçilik propagandasıyla toparlanan hiçbir
şeyden habersiz gençler, Lübnan'da terör eğitimi verilerek. dünyanın
her tarafına dağıtıldı ve 1970' lerden itibaren 230' dan fazla terör
hareketinde, 42'si Türk 70 'ten fazla masum insan ve bu arada
yabancılar da ölünce, geri tepen terör yöntemi terk edildi ve hu kez
anıtlar dikmek, seçimlerde oy satın almak, yardım etmek ve diğer
bahanelerle önemli paralar, abone olarak veya yarartlan vesilelerle
toplandı. Bunların bir kısmı amaçlar için harcanmakta, hesabı tututmayan büyük bir kısmı ise, bu işi meslek edinmiş kimselerin ceplerine
inmektedir.
4. Ermeniler, bütün bulundukları ülkelerde ··inandmldıkları için"
söylenen yalanların aksine olabilecek bütün belge ve yaz ılara
karşıttırlar; dinlemezler, konuşturmazlar, tartışınazlar gürültü ile kendi
soydaşlarım bile ezerek bast ı rırlar . .. Bahsedilen rakamlar her yıl
"yüzlerce milyon dolardır" ve bu değirmenin suyunun hesabını ancak
çevirenlerin içinden çok az sayıda kişi bilir! Bu değirmen öyle ustaca
çevrilir ki, bununla siyasilerin ve akademisyenlerin. yazarların, tarihçiferin kaffesi şu veya bu şekilde ·'ikna edilir·· ve bu güç Beyaz
Saraylara, birçok parlamento ve Nobel gibi kurumlara kadar erişir!
Bütün ülkelere bu ··dü şmanlık joker kartı, belirli bir yarar
karşılığında" emanet veril ir, kiratanır ve bu tür köklü veya geçici
hasımların da bu '·insani şemsiyeyi kullanmasına izin veri lir". Bu
modern, yüksek tahsilli ve çok zeki şarlatanların uygulamalarında,
ahlak kurallarına, dürüstlüğe ve benzeri zayıflıklara yer yoktur.
Diaspora Ermenileri
Kendi tuzları her daim kuru olup, Ermenistan· daki idareye de antidemokratik mafya yöntemleriyle hakim bu ufak grubun aklında,
Ermenistan'daki halkın yaşamı, huzuru, geçimi ve dünya ile
barışıklığı yoktur ve olması da bekleneınez . Bu fırsatçılar, Türk
Ermenilerine hakimiyet kuramadıkları ve kendilerine uymadıkları için
o denli kızgındırlar ki, Patrik Mutafyan'ı bile Amerika'da konuştur-
73
TEORi • Nisan 2008
mazlar. Kendilerinden başkaların rahatlannın bozulması onları üzmez,
bilakis ellerine yeni malzeme vereceği için sevinirler. Aynı bağlamda,
400-500 lira ayda kazanmak için Türk iye'de en zor işlerde
çalışanların bu ufak ekmeklerinden yoksun kalış ihtimali de onlara
dert değildir. Onların derdi para ve yalnız kendileri için PARA' dır.
Ermeni milletini, "yakında Türkiye Cumhuriyetinden büyük Toprak
ve Para koparacaklarına ve herkesi zengin edeceklerine"
inandırmışlardır.
Yukarıda anlatıldığı gibi, eskilerde Osmanlı onlara "OTONOMİ"
teklif
ettiği
zaman, çete
başı
Humpabetler, talan ve soygunu
yeğlemişlerdir. Soydaşları kapı önünde açlıktan ölürken, onlara
yardım için topladıkları paraları yiyip kadınlarla seks partileri
yaparak, onlar kendi keyiflerini yaptılar ve sonra kahramanlar gibi
omuzlarda taşınırken, savaş alanlarında biraz zoru görünce kaçtılar ve
onların sözüne güvenen müttefiklerini de arkadan vurdular.
Diaspora'nın
"toprak talepleri de" (nüfusları hızla azalmaktayken)
tazminat için bir bahaneden başka bir şey değildir. Bu işi en çok kurcalayan Amerikan diasporası Protestan, ikinci kışkırtan Fransız diasporası Katolik, halbuki Türkiye ve Ermenistan'daki Ermeniler
"Gregoryen"dir! Dünya kamuoyu , meselenin önce Brest-Litvosk,
arkasından Gümrü anlaşması ve onun ardından Kars anlaşması ile
192 I 'lerde bağlandığını "tarafların yek diğerinden, toprak ve tazminat
taleplerinden vazgeçtiklerini, hatta Ermeniterin yaptığı katliamların da
af kapsamına alındığını" bilmek ve okumak istememektedir. Haklı lar,
çünkü kimse bu gerçekleıi onların gözlerinin içine sokmamakta ve
şarlatanlar güpegünd üz insanları soymaktadır; 1915 'te R.eno
Gazetesinin ve başkalarının yazdığı gibi .. .
74
TEORi • Nisan 2008
Servet
Cömert
E. General.
işçi ?.artisi
Genel Başkan
Yardtmctsı
Büyük Ortadoğu
Projesi ve Ortadoğu
1. Ortadoğu ve coğrafi ve jeopolitik konumu
Ortadoğu. çeŞitli uygarlıkların
boy attığı, farklı kültürlerin
ve Batı, Kuzey ve Güney, gelişmiş veya az
gelişmiş uluslann az veya çok buluştuğu, petrol zenginlerinin
yer aldığı, çatışmaların ve uzlaşmazlıkların eksik olmadığı;
Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının birleştiği, Boğazlar
vasıtasıyla Karadeniz'i Akdeniz'e, Süveyş Kanalı ile de her
iki denizi Hint Ok:yanusu'na bağlayan stratejik konumda bir
bölgedir.
kaynaştığı. Doğu
Ortadoğu'nun kapsadığı coğrafya tarih boyunca değişik
bölgeleri içeren bir coğrafya olarak tan ımlanmıştır. Bu
tanımlamalarda her emperyalist güç kendi çıkarına ve gücüne
göre sınırlar getirmiştir.
İkinci Dünya Savaşı 'ndan sonra AB D ise, Doğu 'ya
Atiantik 'ten bakarak, Ortadoğu 'yu Fas 'tan Pakistan ve
Afganistan' a; kuzeyde Güney Kafkasya 'ya, güneyde
Kızıldeniz ve Basra Körfezi'ni içine alarak Hint Okyanusu'na
yaymaktadır.
Bölgesel sınırlama yaparken, söz konusu coğrafyada öncelikle coğrafi bütünlük, kültür biri iği veya kültürel yakınlık ve
bu coğrafi bütünlüğün değer taşıyan bir sırarejik konuma
sahip olması gerekir. Günümüz koşullarında Ortadoğu'nun
sınırlan Türkiye, İran, Basra Körfezi, Arap Yarırnadası, Mısır
ve Kıbrıs'ı ihtiva eden coğrafya olarak tanımlanması uygun
bir tespit olabilir.
Ortadoğu.
Dünya Adası'nın tam merkezinde her üç kıtanın
bölgesi ve her üç kıtaya açılımı olan bir konuma
sahiptir. Geçmişte ve günümüzde mevcut güç odaklarının ilgi
ve enerji kaynakları açısından çıkar alanıdır. Bölgede İsrail
dışındaki nüfusun ezici çoğunluğu Müslümandır.
bağlantı
Ortadoğu'nun
stratejik değerleri
- Dünyada bilinen petrol rezervlerinin yüzde 65' i bu
bölgededir.
- Üç kıtayı birleştiren kara ve demir yollarının düğüm
noktasıdır.
75
TEORi • Nisan 2008
- Deniz ticaret yollannın ve geçitlerinin büyük kısmını kontrol eder.
- Tarihin en zengin kültür hazinelerine sahiptir.
- Tek Tanrı 'ya inanan dinlerin doğduğu coğrafyadır.
Ortadoğu çok kaygan bir siyasi zemine sahip olup, mevcut ve potansiyel
güce lokomotif görevi yapacak lider, güç ve liderler yoktur. Lider rolü
oynamaya hevesli ülkeler çok, ancak bölgedeki ülkelerin yönetim tarzı birlik oluşturulmasına imkan vermediği gibi küresel ve bölgesel güçler de
buna izin vennezler.
Onadoğu 'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra günümüze kadar geniş
çapta Arap-İsrail savaşlan yaşanmış, halen de düşük yoğunlukta devam
eımektedir. Ortadoğu'nun dünya tarihine s unduğu tek istikrar.
istikrarsızlıkıır.
2. ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ne hazırlığı
l980'1erin ortalarında Sovyetler Birliği'nde çeşitli alanlarda zaf1yetler
görülmeye başladı. Batı ile yarışma, AR-GE'ye ayırdığı yüzde 6 gibi
büyük oranlar ekonomide sarsıcı olmaya başlamıştı. Özellikle I 984 'de
silahlı kuvvetler kadrolarındaki zaafıyetler çok net olarak görülüyordu.
ABD çöküşü yakından görüyordu.
Bu dönemde Batı'da şu sorular ortaya arılıyordu. Sovyetler Birliği'nin
sonra, Onun kontrol altında tuttuğu alanlar serbest kalacaklardı. ABD. yeni jeopolitik hangi coğrafyalarda nasıl bir hakimiyet
sağlamalıydı? Özellikle İslam coğrafyasında, Batı'nın refahıııa nasıl bir
tehdit oluşabilirdi? Sanınun yanıtında Ortadoğ1ı ba*a oturluldu ve sıralanan
olumsuzluklar şöyleydi:
çöküşünden
-Ortadoğu
lik
bölgesi ülkelerinde yönetimsizlik
vardır, şiddet vardır.
fakir-
vardır.
- Bölgedeki ülkelerde demokrasi yoktur. insan haklan çiğnenrnektedir.
Diktatörlükler hüküm sürmektedir.
- Batılı ülkelere yasal olmayan büyük göçler olabilecektir.
-Uyuşturucu madde trafiği bu bölgeden Batı'ya akabilecektir.
- Her türlü olumsuzluğun var olduğu bu coğrafya ıslah edilmelidir.
L989'dan itibaren Varşova Pakn'nın dağılmasını, Sovyetler Birliği'nin
çöküşünü, komünizmin sona cnnesini ve 1991 'de Sovyetler Birliği 'nin
Özerk Cumhuriyetleri 'nin bağımsız! ıkiarını görüyoruz. Böylece Sovyetler
Birliği 'nin büyük toprak ve nüfus kayıpları ile bazı yerlerde 1000 kın kuzeye doğru itildiği sonucunu gördük.
1991 Körfez Savaş1
Ağustos 1990'da. göz yumulması sonucu Irak ' ın işgal ettiği Kuveyt'i
. işgalden kurtarmak amacıyla, 30 kadar ülkenin de katılımıyla ve Birleşmiş
Milletler kararı ile, 17 Ocak 199l'de ABD'nin başlattığı Körfez Savaşı
kısa sürede başarı ile sonuçlandı.
76
TEORi • Nisan 2008
ABD'nin Körfez Savaşı'ndaki Amaçlan şunlardı :
- Ortadoğu 'ya adım atılmalı ve bölgede üsler oluşturacak zemin elde
edilmeliydi.
-ileri teknoloji ürünü silah sistemleri denenmeliydi.
- Irak'ın gücü eritilmeliydi.
-ABD ordusu Vietnam Sendromu'nu üzerinden atmalı ve morali test
edilmcliydi.
- ABD banşa hizmet eden bir görünüm kazanmalıydı.
- ABD tek süper güç olduğunu kanıtlamalıydı.
3. 1992 ABD Savunma Planlama Rehberi ve
Stratejik Hedefleri
ABD 1992 yılında Savunma Planlama Rehberi ile 2025 yılmı öngören
Stratejik Hedeflerini ve 2050'1ere uzanan tasanmlarını hazır[adı.
-
Stratejik Hedefler
a. ABD ··Tek SüRCr Güç" olma konumunu 21.
garanrı altına almalıöır.
yüzyılda
sürdi.inneli ve
Bunun için:
- Kendine rakip olabilecek bir süper gücün doğmasına veya bir iııifakın
kurulmasına izin vennemelidir.
- Bu hedef, özellikle Avrasya 'nın tek bir devletin veya bir devletler
koalisyonunun egemenliği altma ginncsini önleıneliclir.
b. ABD potansiyel rakiplerini, dünyada bölgesel veya küresel nitelikte
önemli roller üstlenme hevesinden vazgeçinnelidir.
c. Süper güç konumuna meydan okunamamasının olmazsa olmaz bir
şartı da, ABD'nin "herhangi bir devletin veya devletler grubunun kar~ı
kayamayacağı düzeyde ve yctcnekte bir askeri güce" sahip olmasıdır.
d. Uluslararası ortamda düzen ve istikrar ABD tarafından garanti
edilmeli ve tek ba~ına askeri müdahalede bulunmaya hazır olmalıdır.
c. Kuzey Kore, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde kitle imha silahlannın
üretilmesi, gereğinde askeri güce de başvurulmak suretiyle önlenmelidir.
f. Avrupa 'da ve Akdeniz'de kayda değer bir ABD askeri mevcudiyetinin bulundumlması için NATO dayanışmas.ının korunması yaşamsal
önemdcdir. Bu açıdan, NATO'nun zayıflamasına yol açacak ve sadece
Avrupa güvenliğine yönelik olacak bir savunma düzenlemesi kesinlikle
önlenmelidir.
g. Rusya Federac:;yonu'nun nükleer silahlan ABD stratejik nükleer hedef
planında yer almalıdır. Rusya 'nın elindeki nükleer silahların başka güçlerin
eline geçmesi mutlaka önlenmelidir.
ABD'nin Avrasya politikasında beş temel sorun
ABD sahip
olduğu
ileri teknoloji ilc
savaş
makinesini en üst düzeye
77
TEORi • Nisan 2008
çıkarmayı sürdürürken l997'de Brzezinski 'nin yazdığı Büyük Satranç
Tahtası kitabmda, ABD'nin Avrasya Kıtaısı'ndaki politikalarmm tayininde
şu beş
sorunun yanıtını bulmaya çalışıyordu.
- Amerika nasıl bir Avrupa ' yı tercih etmelidir ve dolayısıyla desteklemelidir?
- Nasıl bir Rusya ABD'nin çıkarına uygundur ve ABD bu konuda neyi
ne kadar yapabilir?
- Oıta Avrasya'da yeni bir "Balkanlar"m çıkma ihtimali nedir ve ABD
bunun değuracağı riskierin en aza indirilmesi için ne yapmalıdır?
- Çin, Uzakdoğu 'da hangi rolü üsttenıneye ccsarctlcndirilmelidir ve
bunun sonuçları yalnızca ABD için değil , Japonya için de ne olabilir?
Brzezinski bu sorulara yanıt bulabilmek için 2000 yılında "Rusya lle
Yaşamak", "Avrupa Birliği İle Yaşamak" ve "Çin İle Yaşamak" konularını
içeren çok kapsamlı üç makale daha yazmıştır.
ABD Avrasya'daki hedet1erin<4 yürümek için hazırdı. Ancak dünya
kamuoyunu ikna edecek gerekçeler gerekiyordu.
ll Eylül 2001 tarihinde New York'taki İkiz Kuleler'e ve
Washington'daki Pentagon'a yolcu uçaklarıyla kamikaze saldınlar düzenlendi. Saldınların Afganistan'da bulunan El Kaide terör örgütü tarafından
yapıldığı iddiasıyla, ABD Afganistan'a saldırdı ve ülkeyi işgal etti, ki bu
saldırılar üzerinde şaibeler olduğu hala söylenmektedir. Bu saldırı ile
terörün uluslararası boyut kazandığı yaygın bir şekilde ifade edildi ve ABD
bütün ülkeleri terörle mücadelede işbirliğine çağırdı.
lrak'm işgali
ABD, Irak'ın kitle imha silahlarına (KiS) sahip olduğu, Irak yönetiminin insan hakianna saygı gösteımediği, uluslararası teröre destek verdiği
iddialarıyla, Birleşmiş Milletler tarafından alınacak bir karara dayanarak
Irak'a savaş açılmasını dünya kamuoyuna duyurdu. BM Atom Enerjisi
Denetleme yetkililerinin raporlan Irak'ta kitle imha silahları iddialanot
doğnıla~adı. Ancak ABD Başkanı Bush ve ingiltere Başbakanı Blair,
Irak'ta KIS bulunduğu iddialanm sürdürdüler ve 20 Mart 2003 tarihinde
lrak'a saldırdılar. Kısa sürede Irak't ݧgal ettiler ve 1 Mayıs 2003 tarihinde
ABD Başkanı Bush savaşın sona erdiğini açıkladı. Aradan beş yıl geçmesine rağmen Irak' taki savaş henüz bitmedi. Direniş devam ediyor.
Kitle imha sil.ahlan bulunamadı, çünkü yoktu. Bush ve Blair yalan
Neden yalan söylediler?
söylemişlerdi.
Ortadoğu
yerleştirmek,
ülkelerine demokrasi getirmek, insan haklarına saygıyı
diktatör yönetimlerin değişimini sağlamak, yoksulluğu gidermek, eği tim düzeylerini yükseltmek, terörü ortadan kaldırmak vb söyleın­
ler kulağa hoş geliyordu.
Ama gerçek neden,
78
Ortadoğu'nun
sahip
olduğu
enerji
kaynaklarınlll
TEORi • Nisan 2008
kontrolünü ele geçirmek, Battlı şirketlerce işletilmesini sağlamak, güvenli
yollarla Batılı ülkelere ulaşımını garanti etmek ve Avra-;ya'da herhangi bir
gücün ABD'ye meydan okuyabilecek düzeye ulaşma<;ını engellemekti.
Bu amaçlarla ilk hedef olarak Irak'ı seçen ABD, 24 ülkeyi içeren geniş
büyük savaşı "Büyük Ortadoğu Projesi" olarak adlandırdı. Irak'ı
ilk hedef olarak seçmesinin nedeni de, Arap dünyasmda dik başlı ve güçlü
bir lider olarak gördüğü Saddam'ı ezmek ve ortadan kaldırrnaktı.
kapsamlı
Ortadoğu
önemliydi. General Eisenhower bölgeyle ilgili şunları söylüyor:
"Yalnız coğrafya bakımından
bile bütün dünyada stratejik yönden
daha önemli bir bölge yoktur. Bütü n gücümüz ve
araçlarınıızla örgütlenme yeteneğimizden, sevk ve idaremizden faydalanarak Ortadoğu 'yu kazanmak zorundayız. "
Ortadoğu 'dan
Eisenhower bir başka söyleminde de, "Suudi Arabistan bir benzin istasyonudur" diyordu.
ABD
Başkanı
Bush, eski
Başkan ' ın
tavsiyelerini öldürerek, yakarak,
yıkarak gerçekleştirrneyi aklına koymuştu.
Bir yıl kadar önce AB D ve İngiliz kuruluşlarının ortaklaşa
ankete Irak halkının verdiği yanıtlar şu şekilde:
gerçekleştirdiği
-Halkın
% 49'u Saddam 'ı özlüyor.
-Halkın % 65 'i yarının daha kölü olacağını düşünü yor.
-Halkın o/o 75'i can güvenliği sorunuyla karşı karşıyadrr.
-Halkın% 82'si başlıca sanınun yabancılar olduğunu söylüyor.
-Halkın o/o 64'ü Irak'ın bütünlüğünü istiyor.
- Halkın o/o 88'i elektrik ve benzeri temel hizmetlerin daha kötü
olduğunu düşünüyor.
ABD zengin kaynaklara sahip bu ülkeyi her şeye muhtaç eni.
Perrol gelirlerinin 30 yıl boyunca yüzde 75'i petrol şirketlerine, yüzde
25'i de Irak'a brrakılıyor.
Irak işgal i 6. yılına girrnek üzere .. .
Bulunan kitle imha silahı sıfrr...
Ölen Iraklı sivil sayısı bir milyondan fazla ...
İşte ABD'nin yarattığı Irak .. .
BOP haritast
Haziran 2006'da, bir ABD askeri dergisinde yayınlanan bu harita 24
İslam ülkesinin (5 Kuzey Afrika ülkesi hariç) sın ırlarını değiştiri yor.
AJman jeopolitikçi Friedrich RatzeL "ülke hudutları geçici işaretlerdir, yerleri değiştirileb ilir" diyordu. Bu fikirler. Nazi Almanyasının mukavemet
edilemez genişlemeşinin ilham kaynağı olmuştu.
79
TEORi • Nisan 2008
Günümüzdeki ABD. Ratzel"i örnek alıyor. ~asıl ki Nazi Almanyası bu
hayallerinin altında ezildi. ABD de hayalperesttiğini n altında ezilecekrir.
Emperyalistlerin hırs ve ihtirası, "böl ve yönet'" poliıikalannı unutmaz.
Kuzey Afrika ülkeleri hariç bölgemizde mevcut İslam ülkelerinden özellikle Türkiye, Suriye, İran. Pakistan, Afganistan ve Suudi Arabista~'dan
toprak alınarak, Irak parçalanarak yeni devletler kuruluyor (irak tamamen
parçal~arak Kürdistan, Sünni Irak, Şii Arap ve B~~dat Şehir Devleti.
Kutsal Islami Devlet. Belücistan ... gibi). Büyük Urdün .. . gibi bazı
devlerler de büyütülüyor.
BOP kapsammda yürütülen savaşlarm yüzü
Hedef alınan ülkelerde:
- Egemenliğin dış cephede yabancılara devri, iç cephede ise mafya.
tarikat ve cemaatlcrlc paylaşılması;
- Milletierin etnik yapılara ayrılması;
- Bölgesel yönetimlerle ülke bütünlüklerinin parçalanması;
- Kamu kurumlarının özelleştirilmesi ve yabancı sermayenin
hakimiyetine devredilmesi:
- Yurttaşın kullaştınlması:
-Toplumsal değerlerin yozlaştırılması;
- Ahlaki değerlerin sulandınlması ;
- Milleti millet yapan değerlerin unutturulması:
- Devletin güçlü kurumlarının halkın nezdinde aşağılanması;
- Milli sermaye olu~uınundan uzaklaştırılarak milli üretimden
koparılması.
Böyle bir hedefe son bir darbenin indirilmesi ve kontrol
son dcreec kolay olacaktır.
altına alınması
S. islam dünyası ve emperyalizm
islam dünyasının yoğun olduğu bölge ülkeleri (Türkiye. İran. Körfez
Bölgesi, Arap Yarımadası ülkeleri, Mısır) bu coğrafyanın dikte ettiği birlik
ve beraberliği sağlayarak empeıyalizme karşı onurlu bir mücadele verebilir.
Bölge ülkelerini zikrctmcden bir bir gözlerimizin önünden geçireliın ...
dil i ne kadar anlaşılabj!iyor? Bu soruya olumlu yan ıt verenler
eminim ki çok az olacaktır.
Coğrafyanın
Az olanlar da bu coğrafyada çok önemli l.ıir jeostratejik oyuncu olabilirler. Olabiliriz.
Üzüntü ile ifade etmek gerekir ki, nüfm:!lll yansının sosyal hayattan ve
üretimden uzak tutulduğu toplumlarda ne gelişme ne de kalkınma
mümkündür. Bu coğrafyaya biçilen elbiseyi iyi görelim.
Zamanımız az ... Vakit kaybetmeden emperyalizmin
kilmeliyiz. Yarınlar geç olabilir.
80
karşısına
di-
Russell Mahkemesi bölümünü noktalarken, Sartre'nin, soykmmla ilgili
açi klamasının neden olduğu bir tartişmadan k1saca söz etmek isterim.
Buna tarttşma denmez ashnda; olayın değerlendirilmesinin farkh bir
açıdan yaptimasi demek daha doğru olur. Sartre haz1rlad1ğ1 metni
bizlere okudu. lnsanhk tarihinde soykınmm eski bir suç olduğu
belirtiliyor ve bu arada Ermeni soykmmından da söz ediliyordu.
Download