MILYONDA BIR ÖLDÜREN PARAZITIN KURBANI OLDU Portal Adres : www.ensonhaber.com İçeriği : Gündem Tarih : 04.09.2014 : http://www.ensonhaber.com/milyonda-bir-olduren-parazitin-kurbani-oldu-2014-09-04.html Milyonda bir öldüren parazitin kurbanı oldu Koyun etini yiyen köpeğin dışkısından insana geçen parazit hastalığı olarak bilinen 'kist hidratik' 24 yaşındaki Ali Berhan Memişoğlu nun hayatına mal oldu. taraftar değil haberciyiz USD 2,1573 EURO 2,8377 ALTIN 88,02 PETR 102,28 BONO 9,04 İSTANBUL ADANA ADIYAMAN AFYONKARAHİSAR AĞRI AMASYA ANKARA ANTALYA ARTVİN AYDIN BALIKESİR BİLECİK BİNGÖL BİTLİS BOLU BURDUR BURSA ÇANAKKALE ÇANKIRI ÇORUM DENİZLİ DİYARBAKIR EDİRNE ELAZIĞ ERZİNCAN ERZURUM ESKİŞEHİR GAZİANTEP GİRESUN GÜMÜŞHANE HAKKARİ ANTAKYA ISPARTA İZMİR KARS KASTAMONU KAYSERİ KIRKLARELİ KIRŞEHİR KOCAELİ KONYA KÜTAHYA MALATYA MANİSA KAHRAMANMARAŞ MARDİN MUĞLA MUŞ NEVŞEHİR NİĞDE ORDU RİZE ADAPAZARI SAMSUN SİİRT SİNOP SİVAS TEKİRDAĞ TOKAT TRABZON TUNCELİ ŞANLIURFA UŞAK VAN YOZGAT ZONGULDAK AKSARAY BAYBURT KARAMAN KIRIKKALE BATMAN ŞIRNAK BARTIN ARDAHAN IĞDIR YALOVA KARABÜK KİLİS OSMANİYE DÜZCE Yukarı Son Dakika SPOR VİDEO GALERİ KADIN SAĞLIK MANŞETLER OTOMOBİL TÜMÜ Gündem Politika Ekonomi Dünya Eğitim 3. Sayfa İç Haber Sağlık Magazin Otomobil Kültür Sanat Teknoloji Medya Yerel Yönetimler Yaşam Spor İpucu Biyografi Tarih Oyun Milyonda bir öldüren parazitin kurbanı oldu Koyun etini yiyen köpeğin dışkısından insana geçen parazit hastalığı olarak bilinen 'kist hidratik' 24 yaşındaki Ali Berhan Memişoğlu nun hayatına mal oldu. 04.09.2014 - 05:04 Facebook ta paylaş Twitter da paylaş Google+ da paylaş Yorum Yap Tweet Yorum Yap Milliyet ten Gökhan karakaş ın haberine göre, İş Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Zafer Memişoğlu´nun 24 yaşındaki oğlu Ali Berhan, 'kist hidatik' hastalığının kurbanı oldu. Ülkemizdeki önemli parazit hastalıklarından olmasına rağmen vücudun çeşitli organlarına yayılarak ölüme sebebiyet vermesi milyonda bir olan 'kist hidatik'le 7 yıldır mücadele eden Ali Berhan Memişoğlu, 4 beyin, 3 kalp, 1 safra kesesi ameliyatı olmasına rağmen direnemeyerek 24 Ağustos´ta yaşama gözlerini yumdu. Hastalığı barındıran koyun etini yiyen köpeklerin dışkısıyla insana geçen parazit nedeniyle oğlunu kaybeden Zafer Memişoğlu, yaklaşan Kurban Bayramı´nda yetkililerin ve vatandaşların duyarlı olmasını istedi. 1 YIL SONRA TEŞHİS EDİLDİ St. Joseph Lisesi mezunu ve Bilgi Üniversitesi öğrencisi Ali Berhan Memişoğlu´nun 'kist hidatik' hastalığından hayatını kaybetmesi ailesini ve sevenlerini üzüntüye boğdu. Gelişmiş ülkelerde hiç görülmediği için tedavisi için araştırma bile yapılmayan hastalığın kurbanı olan Berhan Memişoğlu, 7 yıldır yaşam mücadelesi veriyordu. Mart 2007´de 17 yaşındayken şiddetli baş Ağrısıyla ilk belirtilerini veren hastalık tanımlanamayınca doktorlar tarafından kortizon tedavisi uygulandı. Evinde hiç kedi ya da köpek beslenmeyen Berhan´a ancak 1 yıl sonra 'kist hidatik' teşhisi konuldu. Karaciğerdeki parazitin parçalanarak çoğaldığı, kalp ve beyine de yerleştiği ortaya çıktı. MR sonuçlarına göre doktorlar, kistlerin 4-5 santime eriştiğini görünce ameliyata karar verildi. Böylece ilk beyin ameliyatını olan Berhan´ın pek çok organında daha kistler gözlendi. Berhan Memişoğlu, hastalığıyla mücadele ettiği 7 yıl içinde 4 beyin, 3 kalp, 1 safra kesesi ameliyatı oldu. Kafatasının 6 yerinden müdahale edildi. Berhan bu süre içinde Florance Nigtingale Hastanesi, Bayındır Hastanesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi ve Memorial Hastanesi olmak üzere 4 hastanede yattı. Parazit sürekli çoğalırken, akciğerinde de emboli tespit edildi. 90 gün ateşli şekilde hastanede kalan Berhan, babası Zafer Memişoğlu ve annesi Muazzam Memişoğlu´nun yardımları ve yakın ilgisiyle yaşama tutunmaya çalıştı. Hastalıkla mücadelesi sırasında 116 kilodan 85 kiloya düşen 2 metre boyundaki Berhan´ın karnındaki sıvı zaman içinde 15 kiloya kadar çıktı. Berhan 7 yıllık yaşam mücadelesini 24 Ağustos´ta kaybetti. 'KAÇAK KESİMLER ÖNLENMELİ' İş Bankası Genel Müdür Yardımcılığı görevinden 2011´de emekli olan ve oğlu Ali Berhan´ı kurtarmak için büyük mücadele veren baba Memişoğlu, hastalık konusunda toplum ve yetkililer tarafından farkındalık oluşturulmasını istedi. Yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle yine Kaçak ve veteriner kontrolü olmadan koyun kesileceğini söyleyen Memişoğlu, bu kaçak kesilen etleri yiyen köpeklerin paraziti insanlara bulaştırdığını vurguladı. Memişoğlu, 'Mezbahaların ve et kesilen atölyelerin çevresinde çok iyi önlemler alınması gerekiyor. Parazitli koyun etini yiyen köpeklerin dışkısı maydanoz ve nane gibi yiyeceklere hastalığı bulaştırıyor. Kaçak et kesiminin önüne geçilmesi ve veteriner kontrolünün yaygınlaştırılması gerekiyor. Amacımız başka Berhanların ölmemesi' dedi. Memişoğlu, 'Yeğenimiz Harvard´ta genetik bilimi okuyor. Berhan´ı ABD´ye götürmek istedik ama aldığımız cevap, bu hastalığın artık hiç görülmediği ve sorun olmadığı için tedavi yönteminin bilinmediği oldu. Yani gelişmiş ülkelerde kontrolsüz koyun kesilmediği için hastalık kalmamış. Ülkemizde bu yöntemle hastalığın önüne geçilebilir' diye konuştu. SAĞLIK BAKANLIĞI BROŞÜRLERLE UYARIYOR Kist hidatik, hayvancılıkla uğraşılan İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sık görülüyor. Ameliyatla tedavi edilen 'kist hidatik' genellikle ölüme neden olmazken tehlikeli hastalıklar arasında gösteriliyor. sağlık Bakanlığı, hastalıkla mücadele etmek için hayvancılıkla uğraşılan kentlerde broşür ve afişle uyarılarda bulunuyor. Genellikle solunumla akciğere beslenmeyle de karaciğere bulaşan parazit, kaçak ve sağlıksız olarak kesilen koyun etinde bulunuyor. Koyunun eti ya da sakatatını yiyen köpeğin dışkısını yeşil sebzelerin üzerine bırakmasıyla insana bulaşıyor. Parazit bazen yıllarca ağrı yapmadığı için tespit edilemiyor. En etkili yöntem ise ameliyat. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hastalığın kontrol altına alınabilmesi için 2018´a kadar stratejiler geliştirdi. Antartika hariç dünyanın her yerinde görülebilen hastalık nedeniyle ameliyat olanların yüzde 2.2´sinde ölüm gerçekleşiyor. Yüzde 6.5´inde ise hastalığın tekrarladığı görülüyor. Facebook ta paylaş Twitter da paylaş Google+ da paylaş Yorum Yap KALP HASTALIKLARI GENÇ VE SPORCULARDA 'ÖLÜMCÜL' SEYREDIYOR Portal Adres : www.turkmemur.net İçeriği : Kamu/Sosyal Güvenlik Tarih : 04.09.2014 : http://www.turkmemur.net/haber-Kalp-hastal305klar305-gen231-ve-sporcularda-quot246l252mc252lquot-seyredi Kalp hastalıkları genç ve sporcularda 'ölümcül' seyrediyor 04 Eylül 2014 07:42 Genellikle acil müdehale gerektirene kadar belirti vermeden ilerleyen kalp hastalıkları, özellikle sporla uĞraŞan ve aile öyküsü bulunduĞu halde kontrolden geçmemiŞ olan çocuk ve gençlerin hayatını tehliye sokuyor. YEÅ İM SERT KARAASLANBelirti vermeden sinsice ilerleyen kalp hastalıkları, özellikle gençlerin hayatını tehlikeye sokuyor. Özellikle spora baŞlayacak çocuk ve gençlerin, spor sırasında ya da sonrasında göĞüs aĞrısı, çarpıntı, halsizlik, baŞ dönmesi, bayılma, nefes darlıĞı, çabuk yorulma, morarma, spor yaparken çömelme ihtiyacı hissetmesi durumunda hekime baŞvurması yaŞamsal önem taŞıyor.İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp-Damar Hastalıkları ve Spor HekimliĞi Uzmanı Prof. Dr. Erdem KaŞıkçıoĞlu, AA muhabirine yaptıĞı açıklamada, Dünya SaĞlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, kalp damar hastalıklarının insan yaŞamını en fazla tehdit eden ve sıklıĞı her geçen yıl artan ciddi bir hastalık olduĞunu söyledi.Kalbi besleyen damarlarla ilgili sorunlardan kaynaklanan ve 'koroner arter' olarak tanımlanan kalp hastalıklarının, damarlarda tıkanma, kalp krizi ve ölümle seyrettiĞine dikkati çeken KaŞıkçıoĞlu, 'Dünyada yüz milyondan fazla insanın sorunu olan bu hastalık, ülkelerin deĞiŞik sosyoekonomik düzeylerine baĞlı olarak yüzde 2-5 arasında deĞiŞen artıŞlar göstermektedir' dedi.KaŞıkçıoĞlu, Türkiye de yapılan çalıŞmalara göre, 1990 yılında bir milyon olan koroner arter hastası sayısının 2004 yılında 2.8 milyona yükseldiĞini ifade ederek, 'Ülkemizdeki yıllık artıŞ oranı yüzde 5-6 gibi yüksek düzeylerde belirlenmiŞtir. Yani her yıl yaklaŞık 300 bin yeni koroner arter hastası ile karŞılaŞılmaktadır. Bu durumda 2015 yılında bu rakamların ikiye katlanacaĞı ve yaklaŞık 5-6 milyon kadar kalp hastasının olacaĞı tahmin edilmektedir' diye konuŞtu.-'Türkiye de kalp hastalıklarına yakalanma yaŞı daha düŞük''Avrupa ülkelerinde koroner arter hastalıĞı görülme yaŞı 37 iken, ülkemizde 22-26 yaŞlar arasında deĞiŞmektedir' diyen KaŞıkçıoĞlu, gençlerin Türkiye de kalp hastalıklarına yakalanma yaŞının daha düŞük olduĞunu söyledi.KaŞıkçıoĞlu, kırklı yaŞlara kadar en sık genetik ve kalıtsal hastalıklara baĞlı ölümlerin meydana geldiĞini belirterek, Şunları kaydetti:'Bu sebeplerle iliŞkili olarak en sık gördüĞümüz hastalıklar çoĞunlukla, kalp kasını ilgilendiren sorunlardır. Bu sorunların en baŞında gelen kalp kasının anormal ve biçimsiz kalınlaŞma Şeklidir. Bu hastalık tablosunun toplumda görülebilme olasılıĞının yüksek olması dolayısıyla sporcularda da görülebilen ölümcül olaylarda da daha sıklıkla sebep olarak karŞımıza çıkmaktadır.Bunun dıŞında, kalp ve kalbi besleyen koroner damarların yapısal bozuklukları da ciddi problemler ortaya çıkıncaya kadar çoĞunlukla farkına varılmadan seyredebilmektedir. Bunlar içinde de en sıklıkla görülen yapısal kusurlar, koroner damarların yanlıŞ yerden çıkması veya bu damarların kalp kasının içinden geçmesidir.'-GöĞüs aĞrısı, çarpıntı ve bayılmaya dikkatÇocukların kalp hastalıkları açısından herhangi bir saĞlık riski taŞıyıp taŞımadıĞının belirlenmesi amacıyla yılda bir genel ve rutin saĞlık deĞerlendirilmesinden geçmesinin faydalı olduĞunun altını çizen KaŞıkçıoĞlu, ailesinde kalp hastalıkları bulunan çocuk ve gençlerin düzenli kontrole gitmesi ve gerekli görüldüĞünde yakın takibe alınması gerektiĞini vurguladı.KaŞıkçıoĞlu, 'koroner arter hastalıklarının en önemli özelliĞinin hayatı tehdit eden bir olay geliŞinceye kadar gençlerde çoĞunlukla herhangi bir bulgu vermemesi olduĞuna' dikkati çekerek, 'Å ikayetsiz seyretmesi bu hastalıĞın en can alıcı ve en tehlikeli unsurudur. Bu açıdan bakıldıĞında, Şikayeti olan kiŞi Şanslı olarak kabul edilmelidir' dedi.Erdem KaŞıkçıoĞlu, göĞüs aĞrısı, nefes darlıĞı, çarpıntı, baŞ dönmesi, bayılma gibi belirtilere karŞı duyarlı olunması ve vakit kaybetmeden en yakın saĞlık kuruluŞuna baŞvurulması gerektiĞini dile getirdi.Özellikle spora baŞlayacak çocuk ve gençlerin, spor sırasında ya da sonrasında göĞüs aĞrısı, çarpıntı, halsizlik, baŞ dönmesi, bayılma, nefes darlıĞı, çabuk yorulma, morarma, spor yaparken çömelme ihtiyacı hissetmesi halinde hekime baŞvurması gerektiĞinin altını çizen KaŞıkçıoĞlu, sporla uĞraŞanların herhangi bir Şikayeti olmasa bile haftada 10 saatin üzerinde yoĞun spor yapanların spora baŞlamadan önce ileri inceleme ve deĞerlendirmelerden geçirilmesi gerektiĞini bildirdi.Kaynak: www.saglikaktuel.com .y_ydtr{width:578px;position:absolute;display:none;background-image:url(foto/gen/zmn.png);padding:10px;z-index:10;font:100 8pt tahoma;top:10px; display:none; margin-left:-10px; } *html .y_ydtr {background-image:url(foto/gen/zmn.gif); z-index:10;} TIRAJE DIKMEN´E VEDA Portal Adres : www.sondakikahaberleri.info.tr İçeriği : Gündem Tarih : 03.09.2014 : http://www.sondakikahaberleri.info.tr/haber/1285389-tiraje-dikmen-e-veda 1/2 TIRAJE DIKMEN´E VEDA 2/2 'CEP TELEFONU KANSER YAPIYOR' IDDIASI YALAN ÇIKTI Portal Adres : www.gazetea24.com İçeriği : Gündem : http://www.gazetea24.com/haber/_30008954.html Tarih : 03.09.2014 Cep telefonu kanser yapıyor iddiası yalan çıktı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tunaya Kalkan, cep telefonlarının ve baz istasyonlarının kanser etkisi olmadığını savundu. Kartal Belediyesi nin Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi nde düzenlediği 'Elektromanyetik Alanlar' isimli seminerde gündelik yaşamda kullanılan elektronik cihazların insan vücudundaki etkilerine değinen İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tunaya Kalkan, cep telefonlarının ve baz istasyonlarının kanser etkisi olmadığını savundu.Seminer sonrası açık alanda MR cihazıyla elektro manyetik ölçümü yapan Prof. Dr. Kalkan, dünyada baz istasyonları için limit değerin 41 volt / metre 10 olduğunu Türkiye de, bu değerin 10 volt /metre olarak alındığı vurgulayarak canlı olarak yapılan ölçümlerde 0.8, 0.9 volt/metre değerine ulaştığını söyledi.Ev eşyası olarak kullanılan mikro dalga fırınlarının insan sağlığını olumsuz yönde etkilemesinin mümkün olmadığını dile getiren Kalkan, 'Ev eşyaları hepsi bir arada kullanılmadığı için tek tek o kadar fazla etkisi olmuyor. Mikro dalga fırının kendi içine verdiği ısı etkisi yemeği, suyu ısıtır. Onun dışında insana bir etkisi olmaz. Bu nedenle de insan üzerinde kanserojen bir etkisi de olmaz' dedi.'ARTIK TEHLİKELİ SINIRI GEÇTİK'Cep telefonunun ilk çıktığı zamanlardaki zararlı etkiyi vermediğini söyleyen Prof. Dr. Tunaya Kalkan, 'Cep telefonu ilk çıktığında çok yüksek şiddetliydi ancak şimdiki teknolojide baz istasyonları sık ve yakın oldukları için kolay birbirlerini duyuyorlar kolay birbirlerini duyuyorlar. Düşük şiddette çalışıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü ya da bizim Türkiye de yetkili kurumların izin verilen sınırların şu anda çok çok altında kalıyor. Artık tehlikeli sınırı geçtik' ifadelerini kullandı.Uzun saatler cep telefonu konuşması yaptığını belirten vatandaşlardan Sibel Çamalan cep telefonu kullanımının zararları olduğu düşündüğü söyledi. , BELIRTI VERMEDEN SINSICE ILERLEYEN KALP HASTALIKLARI, ÖZELLIKL... Portal Adres : www.kapsamhaber.com İçeriği : Gündem Tarih : 03.09.2014 : http://www.kapsamhaber.com/saglik/kalp-hastaliklari-genclerde-daha-tehlikeli-h17303.html Belirti vermeden sinsice ilerleyen kalp hastalıkları, özellikle gençlerin hayatını tehlikeye sokuyor. Özellikle spora başlayacak çocuk ve gençlerin, spor sırasında ya da sonrasında göğüs ağrısı, çarpıntı, halsizlik, baş dönmesi, bayılma, nefes darlığı, çabuk yorulma, morarma, spor yaparken çömelme ihtiyacı hissetmesi durumunda hekime başvurması yaşamsal önem taşıyor. Belirti vermeden sinsice ilerleyen kalp hastalıkları, özellikle gençlerin hayatını tehlikeye sokuyor. Özellikle spora başlayacak çocuk ve gençlerin, spor sırasında ya da sonrasında göğüs ağrısı, çarpıntı, halsizlik, baş dönmesi, bayılma, nefes darlığı, çabuk yorulma, morarma, spor yaparken çömelme ihtiyacı hissetmesi durumunda hekime başvurması yaşamsal önem taşıyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp-Damar Hastalıkları ve Spor Hekimliği Uzmanı Prof. Dr. Erdem Kaşıkçıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, kalp damar hastalıklarının insan yaşamını en fazla tehdit eden ve sıklığı her geçen yıl artan ciddi bir hastalık olduğunu söyledi. Kalbi besleyen damarlarla ilgili sorunlardan kaynaklanan ve 'koroner arter' olarak tanımlanan kalp hastalıklarının, damarlarda tıkanma, kalp krizi ve ölümle seyrettiğine dikkati çeken Kaşıkçıoğlu, 'Dünyada yüz milyondan fazla insanın sorunu olan bu hastalık, ülkelerin değişik sosyoekonomik düzeylerine bağlı olarak yüzde 2-5 arasında değişen artışlar göstermektedir' dedi. Kaşıkçıoğlu, Türkiye de yapılan çalışmalara göre, 1990 yılında bir milyon olan koroner arter hastası sayısının 2004 yılında 2.8 milyona yükseldiğini ifade ederek, 'Ülkemizdeki yıllık artış oranı yüzde 5-6 gibi yüksek düzeylerde belirlenmiştir. Yani her yıl yaklaşık 300 bin yeni koroner arter hastası ile karşılaşılmaktadır. Bu durumda 2015 yılında bu rakamların ikiye katlanacağı ve yaklaşık 5-6 milyon kadar kalp hastasının olacağı tahmin edilmektedir' diye konuştu. -'Türkiye de kalp hastalıklarına yakalanma yaşı daha düşük' 'Avrupa ülkelerinde koroner arter hastalığı görülme yaşı 37 iken, ülkemizde 22-26 yaşlar arasında değişmektedir' diyen Kaşıkçıoğlu, gençlerin Türkiye de kalp hastalıklarına yakalanma yaşının daha düşük olduğunu söyledi. Kaşıkçıoğlu, kırklı yaşlara kadar en sık genetik ve kalıtsal hastalıklara bağlı ölümlerin meydana geldiğini belirterek, şunları kaydetti: 'Bu sebeplerle ilişkili olarak en sık gördüğümüz hastalıklar çoğunlukla, kalp kasını ilgilendiren sorunlardır. Bu sorunların en başında gelen kalp kasının anormal ve biçimsiz kalınlaşma şeklidir. Bu hastalık tablosunun toplumda görülebilme olasılığının yüksek olması dolayısıyla sporcularda da görülebilen ölümcül olaylarda da daha sıklıkla sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında, kalp ve kalbi besleyen koroner damarların yapısal bozuklukları da ciddi problemler ortaya çıkıncaya kadar çoğunlukla farkına varılmadan seyredebilmektedir. Bunlar içinde de en sıklıkla görülen yapısal kusurlar, koroner damarların yanlış yerden çıkması veya bu damarların kalp kasının içinden geçmesidir.' -Göğüs ağrısı, çarpıntı ve bayılmaya dikkat Çocukların kalp hastalıkları açısından herhangi bir sağlık riski taşıyıp taşımadığının belirlenmesi amacıyla yılda bir genel ve rutin sağlık değerlendirilmesinden geçmesinin faydalı olduğunun altını çizen Kaşıkçıoğlu, ailesinde kalp hastalıkları bulunan çocuk ve gençlerin düzenli kontrole gitmesi ve gerekli görüldüğünde yakın takibe alınması gerektiğini vurguladı. Kaşıkçıoğlu, 'koroner arter hastalıklarının en önemli özelliğinin hayatı tehdit eden bir olay gelişinceye kadar gençlerde çoğunlukla herhangi bir bulgu vermemesi olduğuna' dikkati çekerek, 'Şikayetsiz seyretmesi bu hastalığın en can alıcı ve en tehlikeli unsurudur. Bu açıdan bakıldığında, şikayeti olan kişi şanslı olarak kabul edilmelidir' dedi. Erdem Kaşıkçıoğlu, göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi, bayılma gibi belirtilere karşı duyarlı olunması ve vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini dile getirdi. Özellikle spora başlayacak çocuk ve gençlerin, spor sırasında ya da sonrasında göğüs ağrısı, çarpıntı, halsizlik, baş dönmesi, bayılma, nefes darlığı, çabuk yorulma, morarma, spor yaparken çömelme ihtiyacı hissetmesi halinde hekime başvurması gerektiğinin altını çizen Kaşıkçıoğlu, sporla uğraşanların herhangi bir şikayeti olmasa bile haftada 10 saatin üzerinde yoğun spor yapanların spora başlamadan önce ileri inceleme ve değerlendirmelerden geçirilmesi gerektiğini bildirdi. BEBEGINIZI KORUMASIZ GÜNESE ÇIKARMAYIN Portal Adres : www.gazetea24.com İçeriği : Gündem : http://www.gazetea24.com/haber/_30008947.html Tarih : 03.09.2014 Bebeğinizi korumasız güneşe çıkarmayın Uzmanlar özellikle anneleri uyarıyor. 0-6 ay arası bebekleri güneşe çıkarmak son derece tehlikeli olabilir. T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı; Türk Onkoloji Vakfı; Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği; Türk Onkoloji Grubu Derneği; Kanserle Dans Derneği işbirliği ve Bristol-Myers Squibb ilaç firmasının koşulsuz desteği ile bir deri kanseri türü olan ?Melanom• konusunda bir Sosyal Sorumluluk Projesi başlatıldı. Pilot bölge olarak seçilen Sarıyer ilçesinde ?Çocuğunuzu Melanomdan Koruyun• isimli proje kapsamında, hazırlanan görsel materyaller aracılığı ile •Melanom• hakkındaki bilgiler aileler ve çocuklarla paylaşıldı.Türk Onkoloji Vakfı Başkanı Prof. Dr. Sıdıka Kurul önderliğinde ilk kez Sarıyer ilçesinde başlatılan proje kapsamında, melanom ile ilgili bilgilendirici el broşürleri ve posterler 145 eczane, 43 kreş, 38 muhtarlık, 15 spor tesisi, 6 büyük market ve 1 özel Hastane ve yaklaşık 1800 haneye ulaştırıldı. Melanomda güneş ışınlarının etkisi ve sağlıklı güneşlenme konusunda hazırlanan poster ve el broşürleri ile, güneşe çıkılmaması gereken saatler, arabada, evde ve güneş etkisi yaratan solaryum da dahil olmak üzere güneş hasarı ve korunma yolları ile, anne ve babalar için önemli bilgiler bölge halkı ve özellikle çocuk sahibi olan aile bireylerinde farkındalık oluşturmayı hedefliyor.?BEBEKLERDE RİSK DAHA FAZLA•Türk Onkoloji Vakfı Başkanı Prof. Dr. Sıdıka Kurul, 0-6 ay arası bebeklerin güneşten uzak tutulması gerektiğine dikkat çekti. 0-6 ay arası bebekler güneşin doğrudan etkisinden uzak tutulmasını, ciltlerinin güneşe karşı çok hassas olduğunu belirten Prof. Dr. Kurul, ?Önlem olarak; araba camları ultraviyole ışınlara karşı yüzde yüz koruma sağlayan UV filmleri ile kaplatılabilir. Bebekler saat 10:00dan önce ve 16:00dan sonra güneş koruması olan bir pusetle dolaştırılabilir. Bebeklerin kol ve bacaklarını örten ince giysiler giydirilebilir ve boynunu da örten şapkalar kullanılabilir. Ancak bu saatler haricinde, güneş kremi kullanmadan günde 10-15 dakika güneşe çıkarmak da D vitamini gelişimi açısından önemlidir. 6-12 ay arası bebekler ise bu belirtilen önlemlere ek olarak, belli kurallar çerçevesinde güneşe çıkartılabilir. Özellikle dışarı çıkmadan yarım saat önce, en az 15 faktörlü bir güneş kremi sürülmeli ve bu krem her 2 saatte bir ve yüzmeden sonra tekrar uygulanmalıdır. Bebeklikte güneşe maruz kalma, cilt kanseri riskini iki kat artırmaktadır• dedi.?HASTA SAYISINI AZALTMAYI HEDEFLİYORUZ•Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, Türkiye de yılda yaklaşık 735 erkeğe ve 560 kadına melanom teşhisi konulduğunu belirtti. Doç. Dr. Gültekin, Projenin Türkiye de melanom hasta sayısının azaltılması amacıyla hayata geçirildiğini anlatarak şöyle devam etti: 'Şu anda ülkemizde az da olsa melanom görülme oranının artışını bekliyoruz. Bu konuda mutlaka bir takım eğitim, önleme ve erken teşhis tarama faaliyetleri yapmamız gerekiyor. Vücudumuzun D vitaminine de ihtiyacı var, bunu unutmamak gerekir. Güneş ışınlarının fazlasından kendimizi ve gelecek nesilleri korumamız gerekiyor. Genç yaşlarda solaryumun da malign melanom riskini arttırdığı bilinmektedir. Bu projeyle hazırlanan tüm broşürleri hekimler aracılığıyla halkımıza ulaştıracağız. Kendi kendine cilt muayenesini yaygınlaştırmayı da hedefliyoruz.' dedi.Türkiye nin kanser istatistiklerini sürekli takip ettiklerini ifade eden Doç. Dr. Gültekin, 'Ülkemizde yılda yaklaşık olarak 735 erkeğe ve 560 kadına melanom teşhisi koyuyoruz' diye konuştu.?GÜNEŞ KREMİNİN KORUMA FAKTÖRÜ 30 UN ÜZERİNDE OLMALI•İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir ise, melanomda diğer deri kanserlerine kıyasla ölüm riskinin daha fazla olduğunu kaydetti. Deri kanserine yakalanma riskinin ilk 10 yaşta alınan ultraviyole dozuna bağlı olduğunu anlatan Prof. Dr. Aydemir, güneşin yanık yapacak kadar yüksek dozda alınmasının, kişiyi bir basamak daha melanoma yaklaştırdığını söyledi. Hastalığın sürekli güneşte çalışanlarda değil, tatile çıkanlarda daha sık görüldüğünü ifade eden Aydemir, güneş ışınlarının en dik geldiği vaktin 2 saat öncesi ve sonrasında dışarı çıkılmamasını istedi.Güneşten en iyi korunma şeklinin doğru giyinme olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydemir, şu önerilerde bulundu: 'Giysili alanınıza güneş etki etmiyor. Kuru, sık dokulu ve koyu renk giyinmeli. Bize hep sıcak havada açık renk giyinmek öğretilirdi. Isıdan, güneşten korunmak için sık dokulu ve koyu renk giyinmek gerekir. Hep gölgeden yararlanmak isteriz fakat gölge, çevreden, sudan, betondan yansı yapar. Gölgede ancak yüzde 50 korunabiliriz. Şapka da kısmen korur. Bunların dışında güneş kremi kullanabiliriz. Koruma faktörünün 30 un üzerinde olması gerekir.'Prof. Dr. Aydemir, açık tenli, fazla beni olanların melanom hastalığına yakalanma riskinin daha çok olduğunu belirterek, benlerin 2-3 ayda renk, şekil, boyut değiştirmesi durumunda mutlaka bir dermatoloğa gidilmesi gerektiğini anlattı.?HİÇBİR BEN BIÇAK DEĞDİĞİ İÇİN KÖTÜ OLMAZ•Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Başkanı İsmail Kuran, melanomun tedavisinde erken tanının önemli olduğunu, bu nedenle de kişinin bedenini sürekli kontrol etmesi gerektiğini kaydetti. Benlerin alınmasının çok basit bir cerrahi işlem olduğunu ve iz kalmadığını anlatan Kuran, alınan benin tahlil edilmesinin önemine işaret etti. Kuran, 'Halk arasında Bene bıçak değerse kötü olur kalıbı nasıl yerleşmiş bilmiyorum ama hiçbir ben bıçak değdiği için kötü olmaz' dedi.Ultraviyole ışınlarının tetiklediği düşünülen melanomun, güneş ışığına maruziyetin yüksek olduğu bölgelerde daha sık görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Kuran, ?Melanositlerin tümör hücrelerine dönüşümü hem genetik olarak normal kişilerde, hem de riskli ve yatkın olan kişilerde görülmektedir. Erken evrede melanom yalnızca derinin yüzeyel tabakasını tutarken,ilerleyen evrede daha alt tabakalara uzanan mikroinvazyonlar (mikrouzanımlar) ve daha ileri evrede en alt tabakalarda invazyon ve metastazlar (uzak yayılımlar) görülmektedir• şeklinde konuştu.?MELANOMDA ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ•Melanomdan korunmak için erken tanının çok önemli olduğunu ifade eden İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji ABD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir şunları kaydetti: •Bu kapsamda kişilerin kendini muayene etmesi ve şüpheli durumlarda dermatologlara gitmesi önerilmektedir. Melanomun asıl tedavisi cerrahi tedavidir. Hastaların önemli bir bölümü ameliyatla tedavi edilmektedir ve bu aşamada iyi kalitede cerrahi müdahale çok önemlidir. Ancak, hastalık sistemik hale geldiğinde yani uzak metastazlar başladığında medikal tedavi gerekli olmaktadır. Bu evredeki hastalar için de günümüzde oldukça iyi sonuçlar veren tedavi seçenekleri geliştirilmiş ve geliştirilmeye devam edilmektedir.Melanom konusunda farkındalık yaratılması amacıyla yazılı ve görsel basında bu konuya daha çok yer verilmesi son derece önemlidir.•?YENİ TEDAVİLER YAŞAM SÜRESİNİ UZATIYOR•Türk Onkoloji Grubu Derneği, Melanom ve Deri Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Alper Sevinç de, yapılan bir çalışmada melanom hastalığında lezyonun ilk kez fark edilmesinden tedaviye kadar geçen sürenin, hastaların yüzde 25inde 1 yıldan fazla olduğu belirlendiğini kaydetti. Prof. Dr. Sevinç, ?Bu gecikme nedeniyle hastaların çoğu son evrelerde teşhis edilebilmektedir. Bu durum hastalığın hayatta kalım süresini olumsuz etkilemektedir ve mevcut, klasik tedavi yöntemlerinden yararlanmayı neredeyse imkânsız kılmaktadır. Üzerinde uzun yıllardır araştırma yapılan ve bağışıklık sistemini güçlendiren İmmüno Onkolojik tedaviler ve ilaçlar bugün melanom tedavisinde yeni bir çığır açmış, ileri evrelerde dahi yaşam süresini 2-3 kat uzatmıştır. İmmüno Onkolojik tedavi yaklaşımı sayesinde melanomun yanı sıra akciğer kanseri, böbrek kanseri gibi pek çok kanser türünde, önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde tümörlerle savaşta, tıbbın çok güçlü ve yeni silahları olacaktır• dedi. bebek, güneşlenme, krem, kanser, hastalık, anne,