iSLAM HUKUKUNA GÖRE

advertisement
iSLAM HUKUKUNA GÖRE
Doç. Dr. Hayreddin Karaman
Prof. Dr. Ali Şafak
...
.-----,~~.11'-----.
·ı
- ~~ .
lı
ı mı neŞ1JfGı.
İÇ \'E DIŞ TİCARET A.Ş.
1
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDi(.*)
Doç. Dr. Ali ŞAFAK
Fakültesi
~rzurum İslanii İlimler
GİRİŞ
islam hukukunda alış~veriş, muamelat bahsinin temelini teş­
kil eder. Hatta muamelatta ilk önce «BEYİ'ıı hahsi en teferrua'tıı
şekilde incelendikten sonra muamelatıri (yeni ifadesiyle Borçlar
Hukukunun) diğer nevileri ana hatları ile vaz' edilir ve çoğu bahisleri beyi' bahsine atfolunur. Beyi' bahsi geniş ölçüde bir kıyas
, kaynağıdır. Fıkıh kitaplarında durum böyle olduğu gibi Mecellede de en çok madde buyı1' hakkında sevkedilmiştir (bak md. 101403). Alım-Satım akdi Borçlar Kanununda da hemen hemen ay- ·
nı önemini kortir.
··
· .
·
·
iŞte bu kadar geniş ve önemli bir yer tutan bey'in (alış~veri­
şin veya satım akdinin) hukuki tarifi sunulacak olursa ıiBeyi' malı mala değiştirmektir.ıı ki tarifi· verilen işbu bey' akdi hukukta
mün'akit yahut gayr-ı mün'akit diye ikiye ayrılır. (!)
İslam hukuku esaslarına bağlı bir şekilde yapılan bu tarifte
bey'in akla gelen her nev'i, trampa, ·para veya başka bir şey karşılığı satışlar v.s. de hep içerisine girmektedir. İnsan hayatında tarih boyunca çeşitli mübadele vasıtaları bulunmuş, beyi' müessesesinin, hukukunun, gelişmesinde önemli tesirleri olmuştur~ Onun
*J
ıı
ı9.XLl977 günü aJı:dolunan toplantıda serdedilen mütalaardan
tekrar gözden geçirilmiş metin.
el-Bedayi• c. 5, s. 133; İbn Abidin s. 4, s. 4; Mecelle, md. 105.
sonra
İSLAM HUKUKUNDA ALlŞ-VERİŞTE KAR HAD Dt 1 61
için hemen her hukukta işbu bey'in tarifi bir benzerlik taşır. Ez- ·
cümle T.B.K. ·md. 182'de ((Satım bir akittir ki, onunla satıcı satılan malı alıcının iltizam ettiği semen mukabilinde alıcıya teslim ve mülkiyeti ona nakl eylemek borcunu tahammül eder.» denilmekte, biraz daha açık bir tarif ortaya konulmaktadır.
Şu duruma göre beyi' akdi: İki tarafı da ·borç altına sokan iltizami bir muameledir. Satıcı ve müşteriden her birisi diğerine
karşı bir kısım veeibeleri yerine getirmek zorunda olduğu gibi bir
.kısım haklarla da techiz edilmişlerdir. İşte bu hak ve veeibelerden
ancak başlığın ştimfllüne girenler ileride inc.elenecektir.
Alış-Verişin
(Bey'in) Nevileri
'
Gerek fıkıh kitaplarında, gerekse onlardan faydalanılarak hazır~.anan Mecelle'de değişik yönlerden, alış-verişin tarifleri yapıl­
mıştır. icab ve kabul yönünden, semen ve mebi' yönünden, taŞıdı­
ğı bir kısım şartlar yönünden ve nihayet· karlı satış olup olmama
yönünden bu nevilerin her birisi hakkında hükümler sevkedilmiş­
tir.
·Karlı
Veya
Karsız Satış
Nevileri
Satış
muameleleri semenin mikdarı bakımından:
a) Müsavemeli Satış: ((Tarafların üzerinde anlaşabildikleri
herhangi bir semerue mebii mübadele etmeleridir.» (2). Buna pa. zarlıkla satış da denilir. Burada satıcı malın kendisine kaça mal ol. duğunu belirtmez, malını a·za veya çoğa satabilir.
İslam hukukunda beyi' denilince de en çok akla gelen ve kasdolunan işbu pazarlıkla (müsavemeli) satıştır. Hatta fakihlerin
çoğu, içinde bulundukları zaman ve şartları. da gözönünde tutarak «Bu nevi satışta hata ve yalan ihtimali azdır, onun için de
en çok beğenilendir.ıı derler. Mesela bir kimse kendisine metresi
150 liraya mal olan bir top kumaşı maliyetinden müşterisip.e bahsetmeksizin ((Ben bu kumaşi metresi 190 liradan satıyorum.ıı der
ise bu bir müsavemeli satıştır.
b) Murabahalı (karına) satış: Bir şeyi mal olduğu (maliyet)
fiyat üzerine beUİli bir nisbette kar ilavesiyle satışa mürabaha yoluyla satış denilir. B,öyle bir satışta en önemli husus; mebiin maliyet fiyatının tereddütsüz ve güzel hesaplanmasıdır. Mesela bir
kimse kendisine metresi 150 liraya mal olan kumaşı muayyen bir
karla cc30 lira fazlasınaıı veya maliyetinin % 20'si kar ile satması
2)
el-Bedayi' c. 5, s.
ı34.
62 1 VADE FARKIVE KAR HADDİ
murabahalı
bir
satışdır. Cenılb-ı
Hak
alış-verişte karı
yasaklama-
dığı gibi, kar için İslam hukukunda bir asgari veya azami hadd de
tesbit edilmiş değildir (3). Ancak ileride en çok üzerinde durulacak bu satış nevi ve diğerleri hakkında dalaylı da olsa bazı tahdidler konulmuştur.
Liberal sistemlerde de serbest rekabet esası mevcut olup ora;.
larda da fiyat kontrolünü sağlayan istisnai tedbirler ve fiyat tahdidleri vardır. T.B.K. ve T.T.K. ile diğer bazı Q.ususi kanun hükümleri bunların birer misalidir.
·
. c) Tevliye Suretiyle Alış-Veriş: Bir kimsenin, satın aldığı makendiSine kaça mal oldu ise o fiyatta bir ziyade veya noksanlık
yapmaksızın maliyet fiyatına satmasidır. Bir bakıma ilk semeni
yine misli ile mübadeleden ibarettir. Mesela maliyeti 2000 lira olan
bir malı yine aynı fiyatla satmak tevliye suretiyle bir satışdır (4).
lı
Bey'u'l-iştirak denilen satış da yirte tevliye suretiyle satı§ın bir
nevidir. Ancak burada mebiin yalnızca muayyen bir kısmını semeninden muayyen bir kısmına tekabül eden mikdarla satmakdır.
Böylece ortaklık söz konusu 9lmaktadır.
'
d) Vadia Suretiyle
'
Alış-Veriş:
Elde mevcut
malı
önceki mali-
fiyatından belirli bir miktar noksanına satmakdır. Böyle. bir
satış da yine dinen ve hukuken muteber sayılmıştır. Yeter ki, malsahibinin içinde bulunduğu ihtiyaç durumundan, hülus ve safietinden faydalanma cihetine tevessül edilmesin. Vı;ı.dia suretiyle
yet
alış-veriş;
·murabaha suretiyle
alış-verişin
tamamen aksi bir mua-
meledir. ·
-
Kar veya zarar yönüne göre bey'in nevileri belli başlı bunlar.Ama genellikle mal sahibi malın kaça mal olduğunu çoğu ker-.
re güzelce tayin edemediğinden veya yapılan maliyet hesabında .
şüphe bulunabileceği ihtimaline binaen İslam hukukculan murabaha, tevliye veya vadia suretiyle alış-verişleri hataya, yalan söylenmesine sebebiyet verebilir, onun için de bir malın müsaveme,
pazarlık yoluyla, satılqıası tercihe değer, demi,şler<iif (5). Bununla beraber fiyat, kar veya zarar yönünden en çok hüküm, pazarhk suretiyle satış hakkında değil, diğerleri hakkında sevkedilmiştir.·
·
·
dır .
El~Bedai' c. 5, s. ı35; eHeiAvA'l-Hindiyye c. 3, s. 160; İbn Abidin c. 4:
s. 169. el-Muğni c. 4, s. 198, 199.
4) adg. es. ve aynı yerler.
5) el-Feta.va'l-Hindiyye. c. 3, s. 160, 207, 208. Şebramlusi ale'I-MinhAc c.
3, s. 477.
3)
İSLAM HUKUKUNDA ALlŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 63
e) Bey'u'L-iyne: İyne; kelime itibariyle faizi andıran bir muameledeki fazla mikdardır. Böyle bir alış-veriş şu şekilde icra edilir: Mal sahibi malını bir bedel ile veresiye olarak birisine satıp
o malı sattığı, şahıstan, aynı anda .peşin fakat daha noksan fiyat-·
la tekrar geri satın almasıdır. Genellikle bu nevi alış-veriş paraya
ihtiyacı olanla maddi durumu iyl tüccar arasında cereyan
eder. Şöyleki, ihtiyaç sahibi bir kişi mağaza sahibine gelir, ödünç
para ister, o dakarz akdinde faiz yasağı olduğundan, karz yoluy.la bir şey elde edemiyeciğini düşünerek ihtiyaç sahibine der ki,
ııBenim size ödünç verınem mümkün değil. ama istersen çarşı-pa­
. zarfiyatı 1000 lira olan şu takımı ben sana 1200 ·liraya veresiyealtı ay sonra bedelini ödemek üzere- satayım ve peşin fiyata bu
malı 1000 liraya senden satın alayım.n
tşte bu müzakereler sonucu taraflar mutabak~ta varırlar ve
satış akdi meydana gelirse, ödünç isteyen kişi ihtiyacı olan para. ya, .ödünç vermiş gözüken de arzuladığı kara kavuşmuş olur.
Böyle bir satış akcıjn.i.ıı tefsirinde, hukuken muteber olup olmadığı hususunda İmam Muhammed der ki, <ıİşin içerisine faiz
şüphesi karışmaktadır, bu şüphenin ber-taraf edilmesi için araya bir üçüncü şahsın girmesi şarttır. Şöyleki, A kendisinden ödünç
isteyen B'ye çarşı-pazar fiyatı 100 liraya veresiye satar, B' de
mebii kabzettikten sonra pazarda ı 000 lira peşin fiyatıa c ye
satar ve semeni kabzeder. O takdirde dört başı marnur bir niuteber satış akdi meydana gelmiş olur. Aksi halde bey'u'l-iynec.
de - şeklen değilse · bile de manen ve hükmen: <cHalbuki Allah
alış-verişi helal, ribdyı (faizi) haram kılmıştır.n (O) Ayet-j Kerime'
sinin umumi hükmüne muhalif düşer. Sebebi ise sırf zamana müstenid, karşılıksız bir. kazanç söz konusudur. Hanefilerin çoğu da
aynı fikirdedir, ancak Ebu Yusuf'un araya üçüncü bir şahsın girmediği Bey'u'l-iyne muamelesini caiz ve bu işe vesile olanın nıüka­
fatlandırılacağı kanaatına sahip olduğu fıkıh kitaplarında açık­
lanmışsa da kanaatımızca Ebu Yusuf'Un da caiz ve hoş karşıladı- .
ğı Bey'u'l-ıyne (veya iyne) herhalde araya üçüncü bir kişinin girdiği bir satış şeklidir (7) . İmam Muhammed de ııBöyle bir işlem .
bana cidden çok tuhaf geliyor. Faiz yeme yollarından bir.çeşidi de
budur. Hadis-i Şerif'de;
«Siz ıyne alış-verişini yapar; sığırların kuyruklarına yapışır
da ziraate razı olur ve cihtidı terkederseniz Allah üzerinize bir ine-:zellet musallat eder de tti dinine dönünceye kadar onu kaldırmaz.»
6)
7)
K. Kerim, SOretü'l-Bakara, ayet : 225.
el-Bedayı' c. 5, s. 146. el-Fetavıl'l-Hindiyye c. 3, s. 208. Nihayetü'l-Muhtai:: c. 3. s. 477.
/
64 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ
huyurulmuştur
(8 ). Ama bir kimse diğerinden bir mal satın- alır,
biter, daha sonra da ·(önceden şart koşulmaksızın) daha aşa­
ğı veya yukarı fiyatla onları, satan kişi tekrar geri satın alırsa bu
helaldir. Çünkü önce bir sahih akit meydana gelmiş, sonra da yep. yeni bir akit yapılmıştır (9). Bu hususta en meşhur rivayet şudur:
Bir kadın Zeyd b. Erkarn'dan 800 dirheme bir köle satın alır ve
aynı anda 600 dirheme tekrar Zeyd b. Erkam'a satar. Keyfiyet Hz.
Aişe'ye sorulur ve O da der ki,
.
· - Zeyd'e söyleyin. O, Rasulullah' {s.a.v.) la birlikte katıldığı
harp te kazandığı sevabı kaçırmıştır. Meğer ki akdi boza ve tevbe
akıt
ede.ıı
(10). . .
Ebu Yusuf gibi İmam Şafii de bu akdikıyasen caiz görür. Çünkü O'na göre, kabzia mülkiyet tamam olur, onun için de müşteri
· malı istediği fiyatla istediğine satabilir, bunda bir beis yoktur. Peşinen o semenle eğer o mal bir başkasına satılabilirse, aynı semen-i
misil ile asıl satıcıya da satılabilir, o da bunu satın alabilir.
Zeyd h. Erkarn ile ilgili. yukarıdaki hadiste geçen noksanlık
faize tevessül için değildir (ll). Ama karşı görüşte olanlara göre
iki fiyat arasındaki farklılık tamamen karşılıksız kalmıştır. Eğer
satılan o malın na:rhı· (çarşı-pazardaki fiyatı), satış fiyatından. aşa­
ğı veya fazla tesbit edilirse veya yeni bir engel çıkarsa peşin fiyatla pile olsa alışfiyatından daha aşağıya satılaİnaz. Ahmed b~ Hanbel'in görüşü de budur (12 ) • Tekrar aynı mal kendi mülküne dönerken ancak mevcut bir ayıp sebebiyle daha aşağı fiyatıa geri satın alınabilir.
Bir kimse elindeki malı peşin fiyatla birin.e satar, sonra o ma-·
lı aynı kişiden veya vekilinden vadeli olarak daha pahalı fiyatla
geri alırsa bakılır, eğer bu durumda mebi'de bir değişiklik ·yapıl- .
mışsa caizdir ama aynı şekilde · (-ızerildiği gibi) geri satın almak
caiZ değildir. Çünkü yine bu durumda faize yol açar. Bu mesele
de tıpkı bey'u'l-iyhe (ıyne) gibidir .. (13 ). Kısacası hakim görüşe göre beyu'l-ıynenin muteber olmadığını ileri sürenler şu Hadis'i de
delil olarak ileri sürerler:
uKarz vermek için, bir
şeyi
satmak, bir akidde iki
şart, karşı-
el-BedB.yi' c. 5, s. ı99. İbn Abidin c. 4, s. f!.69. Ebu Da.vud, büyu' 54, mü- .
lahim ıo. Müsned-i Ahmed 2/42.
9) el-Muha.UB. mese'le 1500, c. 9, s. 581- 582.
101 Müsned~i Ahmed 4/180.
lll el-Ümm c. 8, s. 85, aynı yer Muhtasaru'l-Müzeni. el-Bedayi' c. 5, s. 199.
el-Muğni c. 4, s. 194.
12) el-Müdevvene c. 4,
123-126. el-BedB.yi c. 5, s. 199. el-Muğni c. 4, s. 194,
. 195, el-Zeylei c·. 4, s. 53, 54.
131 el-Muğni c. 4, s. 195. ez-Zeylei c. 4, s. 54, 55.
81
s.
İsLAM HU-KUKUNDA ALI$-VERlŞTE KAR HADDi 1 6~
lıksız
kar, gelir ve bir kimsenin, nezdinde olmayan şeyi satması
değildir.» (14). Fıkıhta da ccHelal ve haram birle:ştiğinde, bir
arada bulunduğunda hiç şüphesiz haram helala galebe çalar.» külli kaidesi konulmuştur. Kötülüklerin önlenmesi, menfaat teminin..,
helal
den daha üstündür · (tS).
f) Bey' Bi'l-Vefa: Karla veya haklı veya haksız kazançla doğ­
rudan doğruya veya dalaylı şekilde alakah bir alış-veriş nevi de
_budur. Mecelle'nin md. 118'den de fay:dalanılarak kısaca :şu şekil­
de açıklanabilir: A elindeki malı B ye satar. Ancak ileride A aldı­
ğı semeni tekrar B ye geri verdiğinde B de o malı (mebii) A ya
geri vermek şartıyla mukayettir. Bu durumda müşteri B, maldan
. faydalanabilmekte fakat o rtıalın tam bir maliki değildir. Çünkü
ileride iki taraf bu akdi fesih imkanına sahiptirler. Mecelle md.
118'e göre ıcMüşteri me bi ile intifa' eylemesine nazaran· bey-i caiz
hükmünde ve tarafeyn bunu feshe muktedir oldukları cihetıe bey-i·
fasid hükmünde ve müşteri mebii alıara satamadığı ellietle rehin
hükmündedir.»
Nitekim rehin yönü üstün ve ağır olduğundan bey' bi'l-vefa
hakkında müstakil hükümler sevkediltnemiş, hep· rehin bahsine
havale edilmiştir (16). Taraflar verdikleri sözlere riayet ettiklerin-
den alış-verişe de ccBEY' Bİ'l-VEFA) veya ccBEY' Bİ ŞARTİ'L- VEFA» denilmiştir ve hakkında Mecelle md. 396-403 de hükümler sevkedilmiştir ki, burada biz onların izahına girmeyeceğiz. Ancak akidde müşteri, ödediği .semene karşılık mebiden faydalanal:ıilmekte ve bir gelir sağlamaktadır.
'·
İmameyn bu satışa bağlayıcı olmayan bir satış derler ve önceden beyu'l-vefa denilmese de sonradan denilse bu da caizdir (17) •
Şu kadar var ki, taraflar ileride böyle bir akdi feshe muktedir olunca hükmü fasid alış-verişe _benzediğine göre fasid satıı~lar fukahaca hiç de iyi karşılanmamışhr ve hatta ıcfasid satış gasbdan daha
kötüdür» (1B} demişlerdir.
14) . Ebu Davud, büyu' 78. Tırrnizi, büyu' 19. Nesei, büyu' 60,72.
15) ez-Zeylei .c. 4, s. 55. Haşiyetü Şelebi ala'z-Zeylei c. 4, s. 53, 54. Mecelle
md. 30 .. Def'i mefasid eelb-i menafi'den evladır.• denilmiştir. el-Muhalla, mes'ele 1559. c. 9, s. 678, 689, 690, 691.
16) el-Fetfı.vii'l-Hindiyye c. 3, s. 409.
17) adg. e.c. 3, s. 209.
18) adg. e.c. 3, s. 212.
1
ea 1 vADE FAR:Kı VE KAR HA,DDl
Semen ve mebi'
hakkında kısa
bil_qi
Semen : «Semen, satılan şeyin bahıtsıdır ki, zirnınete taalluk
eden şeydir» (19). şu hukuki tarife göre satılan şeyin bahası zamana, örfe göre değişebilir. Bugün semeniyyette hakim unsur para birimi iken yarın bir. başka kıyınet semen olmakta hakim duruma geçebilir. Onun için Mecelle'nin bu tarifi yeni hUkuki tariflerden daha şumüllüdür.
.
M ebi: ıcMebi, satılan şey'ki bey'de taayyün eden·ayndır.ıı (20).
şu tarife göre alış-veriş akdinde akdin esaslı unsuda~ından birisi
de akid mevzuunun, mebiin bulunmasıdır. Bir bakıma semenden
daha önemlidir. Ancak mevcut bir maldan raydalanma söz konusu olabilir.· Satış akdiyle mebi de taayyün etmiş sayılır ama semen, öde~ecek para tam taayyün etmemiştir. Mesela, akid meclisinde ·mevcut bir kasa portakal 100 liraya satıldığında artık o bir
kasa portakal (me bi) muayyenlik kazanmıştır ama_ ödenecek 100
lira (semen) bir tek yüz banknot olabileceği gibi değişik, kesirli
·
paralarla da verilebilir, ödenebilir.
Şu kısa açıklamadan sonra fıkıh kitaplarındaki müşterek ba-zı açıklamalara geçilecek olursa: Fukaha ayanı üçe ayırmıştır.
ı
ya
-
Devamlı seı:nen
olanlar : Madeni veya kağıt paralar veyerini tutacak diğer kıyınet birimlei:idir. ·
bunların
2 -·Devamlı mebi olan şeyler: Genellikle bir mübadele vasebze, kereste v.s. gibi şeyler bu gurubu teşkil_eder..
·
sıtası olınayan kumaş,
3 - Mebi ile semen arasında yer alan şeyler: Misli olan ölçülüp tartılıp sayılabilen şeylerdir. Bunlar bir yönü ile semene bir
yönü ile de mebie benzer. Trampa akdinde ,mesela 10 teneke buğ­
dayı 300 yumurtayla değiştirmekte mebi buğday, semen ise yumurtadır. Ama semeniyyette yumurta hiçbir zaman asıl değildir
(l!l).
.
Semen mutlak olarak ve yalnızca miktarı zikredilirse o beldede çoğunlukla kullanılan semen anlaşılır. Eğer kullanılan-para birimi çeşitli ise o takdirde aldd fasid olur. (:! 2). Nitekim T.J3.K. da
da buna benzer hükümler mevcuttur (23). ·
bi veya semendeki fahiş cehalet bey' akdinin sıh!:ıat ve ce-
Me
19) Mecelle md. 152.
20) Mecelle md. 151.
211
· 221
el-Fetavlı.'l-Hindiyye
adg. e.c. 3, s. 122.
231 Bak T.B.K. md. 83.
c. 3,' s. 12,
-ı3.
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDt 1 61
. vazına mani'dir. Ce.haletle beraber teslim de imkansızlaşırsa fasid
bir beyi' akdi söz konusudur. Yalnızca az bir cehalet (cehl-i yesir)
söz konusu da teslim mümkün ise sırf cehalet fesada sebeb ola-'·
maz. Mesela harman yerinde yığılı buğdayı, kaç ölçek olduğu bi'linmediği halde ölçeğini 25 liradan satmak gibi. Hanefi mezhebinde imarneynin görüşü budur. Ebu Hanife ise satış yalnız bir ölçek
·için muteberdir, tamamı için muteber değildir, görüşündedir. (24).
Uzunluk veya alan ölçusüyle satılan mal akit esnasında belirtilen miktarlardan dalı~ az çıkarsa o zaman müşteri muhayyerlik hakkına sahiptir. Ödediği semenle ya o mebii satın alı~ yahut
da ·alış-veriş· akdihi bozabilir. Eğer akid esnasında belirtilen miktarlardan fazla çıkarsa satıcının muhayyerlik hakkı yoktur, fazlası müşterinindir. Meselenin illeti şudur: Eğer semende fazla
ödenmiş olan miktar teıizil edilecek olursa o zaman satıcının rı­
zasına muhalif iş yapılmış demektir. Eğer mebideki fazla miktar
. kesilip ayırt edilecek olursa o takdirde de mebi, müşterinin rağ­
bet gösterdiği vasfı kaybedeceğinden rızasına muhalif iş yapılmış ·
sayılır (25) Semenfu belirli olması konusunda Zürkani.'den şu da
nakledilebilir. Bir kimse birisine para bıraksa ve bu paranın her
gün dörtte biriyle ondan mal almak istese eğer belirli bir fiyat,
rayic yoksa mal sahibi her günün rayici ne ise onu alırım, onunla
satarım derse böyle bir muamele doğru değildir. Çünkü günün rayic fiyatları azalıp artabilir, bir tağrir söz konusudur, semende bir
istikrarsızlık vardır
(26) .
Menkul malların alim-satımında fukaha genellikle kabzı ve
ondan sonra tekrar satışının mümkün olabileceğini şart, koşar ama
gayr-ı menkUl mallarda farklı görüştedirler. Ebu Hanife ve Ebu
Yusuf'a göre de gayr-ı menkul malın kabzı (Tapu Sicilindeki her
türlü muamelesinin) kesinleşmesinden önce. tekrar satışı mümkündür. Zira menkul mallarda~ kabzdan önce sık sık karşılaşılan
hasar tehlikesi gayr-ı menkullerde söz konusu değildir. İmam Muhammed· ise, c<Bir şey satın aldığında onu kabzetmeden. önce satma.>> ( 27). Hadis-i Şerifi'nin hükmünü mebiin her nev'ine mutlak
bir şekilde uygular. Çünkü mal .sahibi kabzdan önce o malı teslime muktedir değildir. Mebide meydana gelecek ma,ddi veya manevi bir ayıp ikinci müşterinin aldanmasına yol açabilir (2B) •
241
el-Mebsüt, c. 13, s. 3, 4, · 5, 6, el-Fetava'I-Hindiyye c. 3, s. 122. Mecelle
213 no. 238'e bak.
el-Fetavı\'1-Hindiyye- c. 3, s. 124, 161.
Zurkanl c. 4, s. 252.
Müsnedu Ahmed 3/402 .
ez-Zeylei c. 4, s. 79, 80.
riıd.
251
261
271
. ısı
68 1 V ADE FARKI VE KAR HADDl
Her iki gurubun menkul mallar ve özellikle gıda maddeleri
konusundaki delili de . «Bir gıda maddesi satın aldcak olduğunda
onu kabıetmeden önce bir' başkası.na satmayasın.» ( 29). Hadis-i
Şerifi'dir.
Yukarıdaki
iki hadisin tatbikinde geçmi§te duyulan en büyük
endi§e mebie bir aybın gelmi§ olması idi ve bu yönden hükümleri değerlendirilmi§tir. O zaman, günümüzde görülen parazıt §ir·
ketler, fiyat artı§larına sebeb olan ve bir bakıma aracı ki§iler (komisyoncular değil) yoktu. Gayr.:ı menkullerin tapuda fe.rağ !§lemi bitmeden mü§teri tarafından bir ba§kasına satı§ı (hiçbir ayıp
ve kusur söz konusu olmasada) günümüzde imkansız gibi bir hale gelmi§tir. Ama menkullerde böyle bir sıkı kayıt yok, çünkü ti·
cari hayattaki akıŞı, sür'ati kısıtlayıcı bii: mahiyet arzeder. Fakat
sırf evrak üzerinde satı§ları yapılan, standart ölçüleri içerisinde
imal edilen malların imalatçı ile müstehlik arasındaki mesafede
sun'i fiyat artı§larının önüne geçmek, .İslam hukukunda ancak bu
<ckabzetmeden önce tekrar satı§ yasağııı hükmünü çalı§tırmakla
mÜmkündür. Hadis-i Şerifte de buna mani bir hal yoktur. ·
Semen ve mebide her za~an tezyid veya tenkis mümkündür.
Bu durumlarda yapılan ziyadeye kar§ılık mü§teri semeni artırroa­
dıkça mebii talep hakkı yoktur. Bayide ~emende tenzilat veya me. bide artırma yapabilir. O zaman tenzilattan veya mü§terice kabul edilen mebideki ziyadeden sonra semeni talep hakkı doğar (SO).
İmam Züfer'e göre ise caiz değildir. Akdin kesinle§mesinden sonra semen veya mebideki ziyade veya bir· tenzilat ya hile olabilir
ya yoksa akdin iptalini gerektirir. İmam Şafii'niri bu husustaki
fikri: Akid anında bu nevi ziyadeler caizdir ama akid meclisinden
sonra caiz değildir. Mesela: A, 1000 'liraya bir mal satın alsa daha
sonra bayie ((Sana semen olarak 500 lira daha verdim.» dese ve
satıci da bunu kabul etse veya satıcı A 1000 liraya bir mal sattık­
tan sonra ((aynı·fiyata §U kadar daha mebii artırdım.» der ise ve
müşteri de bunu kabul ettiğinde fukahanın görü§ü yukarıdaki gibidir. Bu durumda ödenen semen 1500 lira veya Iriebi 1 ton değil
de 1500 kg.dır. BU zl.yadelerin akid anında veya akidden sonra olması farketmez (31). Semendeki tenzilatta da durum p6yledir.
İmam Züfer ve Şafii'ye göre ise her ziyade yeni bir akid ifade
eder ve yeniden teşekkül eder, aksi halde verilen bu fazlalıklar birer faizdir (32). Bu ziyadeleri faiz olarak değerlendirmek doğru ol-·
masa gerek. Onlar yine bir mebi ve semendir, §ekil ve isimlehdir29) Buhari, büyu' 54, 55. Müsllm, büyu' 29, 32. Ebu Davud, büyu' 65 v.s.
30) ez-Zeylel c. 4; s. 83.
31) el-Bed~i' c. 5, s. 258.
32) el-Bedıli' c. 5, s. 258, 259.
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDIl 69
.mede durum böyledir. Ivazlı akidlerde semen mahiyetinde verilen
o şeyler gerçekte bir kardır. Fukahanın bazısına göre yapılan ziyade için aynı akid meclisi şarttır. Çünkü mebi veya semendeki
ziyade yeni bir icabdır ki, bunun aynı mecliste tahakkuku gerekir ama tenzilatta meclis (rnahal) birHği aranmaz (33).
Trampa. ve Faiz
Trampa: Mal mukabilinde mal rnübadelesidir. Daha geniş bir
ifadeyle tr?-rnpa: ccBir akiddir ki, onunla taraflardan her biri bir
veya birkaç şeyi diğerine teslim ve mülkiyetini ona nakleylemek
borcunu, diğer. tarafın aynı şekilde sair bir veya birkaç şeyin mülkiyetini kendisine nakletmeyi iltizam etmesi rnükabilinde, tahammül eder.ıı (34) Trampada mübadele vasıtası para değil, mal olmaktadır. Mebi ve sernenin her ikisi de maldır.
Bu başlık altında söz konusu faiz ·de İslam hukukunda bey'in
·bir nev'i olan trampada karşılaşılan faizdir. Yoksa rnüstakil !aiz
müessesesine burada temas edilmeyecektir.
·
Rastilullah (s.a.v.) zamanında malın parayla satırnından çok
malın rnalla mübadelesi söz konusu olduğundan bu sahada ~ek
çok hadisiere rastıanılır. Trarnpaya da başlangıçtan itibaren cevaz verilmiştir. Hadiste İbn Ömer der ki, ((Ey Allah'ın Rastllü!ıı
Dinar alıp deve satıyorurn, dinar verip dirhem alıyorum. Hülasa
şunu verip bunu alıyorum, bunların hükmü nedir? Dedim. O da
((Eğer o günün rdyici, çarşı- pazar fiyatı üzerinden almışsan bunda bir beis yoktur.» p5) buyurdu.· ·
Mezktlr nassda cc ... Hülasa şunu verip bunu alıyorum ... ıı hük-.
mü tamamen trampa muamelesini içerisine almaktadır. Ama Rasulullah -(s.a.v.) ·cevabında tarafların maruz kalması muhtemel
zararların önüne geçmek için ıı ... çarşı-pazar fiyatı üzerinden almışsaiı ·bunda bir beis yoktur.ıı hükmüyle bir tahdid koymuştur.
Utbe b. Sarnit'in Rasulullah (s.a.v.) 'den yaptığı rivayette cıAl­
tının altın
ile, gümüşün gümüş ile buğdayın buğday ile, hurmanın
hurma ile aynı misil ve miktarla peşin mübadelesi caizdir. Bu müb_ddelede her kim fazla miktar vermişse o şüphesiz faiz ödemiştir.
Ama altını gümüş karşılığı peşin olarak istediğiniz gibi satabilirsiniz. Hurma karşılığı b_uğdayı, peşin istediğiniz miktarla satabilirsiniz.ıı pa) buyurulmuştur.
331
34)
351
361
adg. e.c. 5, s. 259:
.
Ebu Davud, büyu' 14. Nesei, büyu' 50, 52: Daıj.mi, büyu' 43. el-Muhalla,
mesele 1492, c. 9, s. 565.
Müslim, müsi\.kat 80, 82. Ebu Davud, büyu' 12. Tirmizi, büyu' 23.
el-Muğni c. 4, s. 59. el-Muhalla, mesele 1484, c. 9, s. 543, 44, 46.
70 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ
Trampada malların Ahmed b. Hanbel'e göre gerçek kıymetle­
. rini bulması, diğer imarnlara göre ise tarafların rızası şarttır (37).
şu duruma göre trampada cins ve nev'i aynı olan, bir başka
ifadeyle aynı isim altında toplamlahilen iki malın peşin mübadelesi caizdir. Ve fakat alınan ve verilen miktarların aynı olması şart­
tır: Mesela bir ton sert buğday karŞılığı bir ton yumuşak buğdayın
peşin mübadel.esi caizdir. Aksi- halde faiz işin içerisine gireceğin­
den trampa da yasaktır. Nitekim bir başka Hadis'te <CBir dinar iki
. dinarla, bir dirhem iki dirhemle bir sa (ölçeği) iki sa ile satmayı­
nız. Çünkü hakkınııda faizin söz konusu olacağından korkarım.»
.o
sırada
bir adam ayağa kalktı ve :
Ey Allah'ın Rastllü! Bir adam ki bir tek at verir birkaç tane alır, halis cins bir deve verir birkaç deve alır. Pekiyi bu ne olacaktır ... Rasıilullah (s.a.v.) :
·
-
- Eğer bu trampa peşin -o anda- yapılmışsa bunda bir mahzur yoktur. (3B) buyurmuştur. Hadiste sual soran arabi canlı ile
cansızları birbirine karıştırmış olsa gerek. Zira hayvanlarla hubu-
bat arasında bir yakınlık yoktur. Elbetteki cins bir inek ile cins olmayan bir inek vasıf yönünden birbirine denk değildir. Bu bakım-.
dan cins bir at için birkaç tane cins olmayan at bedel olarak verilebilir (39). Ama aynı· adı taşıyan hububat, meyve ve .parada durum hiç de böyle değildir. Yukarıdaki hadiste belirtilen malların·
belirtilen şeklin dışındaki mübadelesinde faizin söz konusu oluşu
nasslarla ve icma' ile sabittir. Kıyasa karşı olaniar başka malların
istenildiği gibi trampa yapılabilec~ğini söylerler ·ise de kıyas taraftarları Hadis'in hükmünü tahdidi kabul etmezler ve aynı ad
altındaki her nevi malın trampasında bu Hadis. hükmüne uymak
gerekir, derler (40 ). Mesela elmanın elnia ile, portakalın portakal ile
mübadelesinde birinciler bu Hadis hükmünü uygulamazlar ama
ikinciler uygularlar. Evet ikisi aynı cins ve vasıfta olan şeylerden
azını v~rip çoğunu almak faiz ise de. vasıfta ihtilaf var ise o za:man uzunlu~, ağırlık veya hacimdeki farklılık faiz sayılmaz. İster­
se her biri parayla satıldığı zaman kıymetleri farklı da olsa dur~ budur (41 ).
Muvatta; büyu' 34, 35. Müsnedü Ahmed 2/109,'.4_14.
Nitekim bir hadiste •hayvanlann mübadelesinde f~iz yoktur.• buyurulmuştur. Zürkani c. 4, s. 245. Buhari, büyu' ıoa. Muvatta, büyu' 64.
39) el-Ümm c. 3, s. 99, ıoo, 116. el-Muğni c. 4, s. 4,5.
401 el-Bedayi' c. 5, s. 184, 192.
41l Müslim, müsaklı.t 103. ·Hayvanlarda faiz yoktur.• Buhari, büyu' 108.
Mı.i.vatta, büyu' 73.
_
37)
381
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE
KAR, HADDI 1 71
.
Trampa ve faiz konusunda delil gösterilen bir başka hadis'te
ise «Bir köle iki köleden, bir elbise iki elbiseden daha hayırlı ola. bilir. Bunları peş.in mübfidelede bir mahzur yoktur. Faiz ancak vadede, -ölçülüp tartılabilen şeylerin farklı mübadelesinde söz konu(42) buyurulmuşt~r. Fakihler yukarıdaki
yasaklığın iİletini şöyle açıklarlar :
sudur.ıı
cut
Paralarda falzin söz konusu
oluşu
nasslarda mev-
: Semeniyyettir. Mallatda
aynı cinsten yenilecek şeyler olmasıdır. Onun için de yiyecek
. olmayalı şeylerde mat'umu cins (yenilen şey) olmayınca fazla ver-
ise
diğinde faiz sayılmaz. Hz. Ebu Bekir'den de böyle rivayet edilmiş­
tir. İmam ·Şafü de trampada mübAdele edilen şeylerin yenilebilir
veya aynı cinsten olması haliride aza karşı fazla verme faizdir,
der. Altın ve gümüş arasındaki faize sebeb ise: Ekseriya ber ikisinin de esasta semen oluşlarıdır. Onun için de altın ve gümüş
arasında faiz söz konusudur. Bu açıklamanın delili ise: Ma'mer
b. Abdiilah'dan rivayete göre: Nebi (s.a.v:) yiyeceğin yiyecekle satışı -trampası-nı yasakladı. Ancak
kılındı (43). Buyurulmuştur.
misli misline olursa bu serbest
olman bir kıyıiıet ifade eden vasıf­
bununla bedenler. kuvvet bulur. «Semeniyyet ise yine bir şereftir. Çünkü bununla mallar kıymetini bulur, bu yüzden· de aralarındaki fazlalık faizi andırır. Semen de (paralarda)
asil illet onların vezni ise o takdirde vezinli şeylerin (altın ile gü,
müşün) birbirlerine karşı mübadeleleri (trampaları) faizdir (44 ).
Daha genel hükümlü bir Hadis'te de «Faiz (riba) ancak yenip
içilen şeylerden ölçülüp tartılabilenlerinde· söz .ıconusudur.ıı ( 45 bu.
Çünkü
<<Yenilmeıı, ıcgıda
tır, şereftir,
~
yurulmuştur.
Bu duruma göre altın ile gümüş dışındaki şeylerin trampaesf).s; yenilecek bir şeyin ölçü ve tartı ile mübadelesidir. Ölçülüp tartılmayan şeyde faiz söz konusu değildir. Elma, nar,
portakal ve ceviz gibi. Bu açıklamalar Hanbelilere ve zekatın muayyen mallardan. verilebileceğini söyleyen diğer fuka.haya göredir. .
.
sırida fa~ze
· .· ·İmam Malik, yasaklığa illet yenilme veya yenilmemeye müsaid, bir şey olmasıdır. Rebia'ya göre ise yaJ..nız zekat SÖZ konusu
olan mallarda faiz söz konusu olabilir. İbn Sirin ise bir cinsten
olmak illettir der. Bu fikir «... eğer peşin, o anda olurs·a bunda42)
43)
44)
45)
Müslim, müsakat aı. Darimi, büyu' 40. Tirmizi, büyu' 23.
c. 4, s. 6,7.
Darakutni.
Ebu Davud, büyu' ı7.
el-Muğni,
72 1 VADE FA.f\Kl VE KAR HADDI
bir beis yoktur.» Hadisi gereği peşin bir ata karşılık iki at almaya izin veren Hadis-i şerife aykırıdır. Nitekim bir Hadiste de ııNe­
bi (s.a.v.) in ilci köle karşılığı bir köle satın almış olduğu» (4G) rivayet edilir ..
Görülüyor ki, trampada kıyasa taraftar olanlar v~ özellikle
Hanefiler Hadiste geçen gıda maddelerini birer örnek sayarlar,
aynı vasıfları taşıyan diğer şeylerd~ de faizin söz konusu olabileceğini belirtirler. Kıyasa karşı olanlar ise yalnızca Hadislerde açık•
lananlarda fazla verilen miktar faiz olur, diğerlerinde böyle bir
şey sözkonusu değildir, derler.
Vadeli mübadelede ise kaide : Peşinden az verilip fazla alın­
ması yasaklanan herşeyin vadelisinde de verilen aynı veya fazla
miktar riba şüphesi taşır ve mesela bugün 100 kilo J:!uğday verip 6
ay sonra 150 kilo buğday almak gibi, bu haramdır. Ama ayrı iki
cins peşin surette fazlalıklı mübadele edilirse bu faiz d~ğildir (47).
İmam Malik ve Şafii'ye göre aynı cinsten fakat açıkca farklı ·
kıymetlerdeki iki nevi malın, paranın birbiri ile farklı miktarda
trampası hukuken muteberdir. Bir Irak dinarı ile iki Fas dinarı­
nın, kırmızı arpa ile beyaz arpanın (vasıf değişikliği olduğu için)
farklı ölçü ile mübadeleleri gibi. Çünkü herbirisinin gerçek kıy­
metleri farklıdır (4B). Ahmed b. Hanbel ise riakidler arasında bu
olamaz ama diğer şeylerde eğer kıyınet takdiri güç değilse caiz·
dir, der (49).
Biri belirli, diğeri orada olmayan iki ayrı paranın peşin mübadelesi (exchange) işlemi Ebu Hanife ve Şafii'ye göre muteberdir. İmam Malik ise buna karşıdır. Delili d~ : ııOrtada olmayan,
gaibteki bir
şeyi
hazır
olanla
satmayın,
mübadele etmeyin.»
Hadisidir ve Malik -burada sanki bir alacağın satışı söz konusudur da onun için satış, mübadele caiz değildir, düşünces_inde-:
dir (50).
Bir kimse trampayla bir mal satar.sonra da verdiği malı parayla geri satın alırsa Ebu Hanife ve diğer fakihlerin çoğuna göre bu caizdir. Çünkü trampada yasaklık sırf faiz şüphesinden ötürüdür. Mal ile semen arasında bir faiz söz konusu değildir,
Ama bir mal önce Türk lirası üzerinden satılır sonrada mesela Mark- üzerinden geri satın alınırsa o zaman aralarındaki fazlalık faiz şüphesi taşımaz. Ebu Hanife'ye göre- ise semenler iki ayrı.
461 el-Muğni c. 4, s. ıı. Zurkani c. 4, s. 247.
471 Muğni c. 4, s. 42.
481 · adg. e.c. 4, s: 42.
491 Buhari, büyu' 78. Müslim, müsakat 75, 76. Nesei, büyu' 97. Tirmizi, büyu'
24. v.s.
SOl
el-Muğni
c. 4, s. 51 v.d.
İSLAM HUKUKUNDA Aİ..ıŞ-VERİŞTE KAH HADDl
1 73
para olsa bile aslında her ikisi de semendir, dolayısı ile HUze yol
açabilir. Onun için o malın ya çarşı-pazar fiyatını bulan miktar
üzerinden yabancı bir para ile veya en iyisi ilk semen cinsinden
bir para ile satın alınmasıdır ve hukuken bu caizdir. En doğrusu
da budur (51).
Yiyecek ve içeceklerde takasın hükmü bu olduğu gibi hayvan yemieriride durum aynıdır~ Eğer onlarda da trampa söz konusu ise peşin peşine ve eşit şekilde müsavi olarak değiştirilmeli­
. dir (52). ·
Bu balısin bir tetimmesi ve haklı veya haksız kazanç yolların­
dan biri olan karz ve bu yolla elde edilen bazı gelirin mahiyetine
kısaca temas gerekirse:
Kaide olarak : Karz şeklinde alınan mal iade edilirken fazla
vey~ eksik iadesi şart koşulamaz, bu bir faizdir. Yine karz olarak
verilen maldan daha iyisinin veya daha aşağısının iadesi şartı da
faiz mahiyetindedir. Ayrıca karz olarak alınan maldan tamamen
başka. nevi bir malı iadesi veya İstanbul'da karz olarak verilen
malın Erzurum'da iadesi şartları da yine hukuken muteber değil­
dir. Her b4"isitıde karz akdinin gayesi ihlal edilmektedir (53).
Bütün. bunlara rağmen ödünç alınan şey iade edilirken irade
ve ihtiyarı ile ödünç alan kişi fazla verir veya ödünç veren noksan
alırsa daha iyi bir rtıuameledir. Hatta ödünç alan kişi kendi isteğiyle aldığından fazla miktarlarda veya daha iyi vasıfta iade ederse mükafatlandırılacağı gibi ödünç veren kişi de verdiğinden daha az miktarı veya daha düşük vasıflıyı kendi ihtiyarıyla kabul
ederse onun· da ·mükafatlandırılacağı fıkıh kitaplarında açıkla­
nır
(54).
Bu gibi uygulama ister örf olsun isterse olmasın, şart koşul­
müddetçe caizdir. Delillerden birkaçı ccCabir b. Abdillah'dan rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) 'ın Cabir'e borcu varmış, O
borcunu· fazlasıyla ödemiştir.» (55). <CEbu Hureyte'den rivayete göre
de o demiştir ki, Rasulullah (s.a.v.) komşusundan bir miktar sinameki almış ve bunu fazlasıyla iade ettikten sonra ıcSi.Zin en hamadığı
yırlınız,
borcunu en güzel
şekilde
ödeyendir.»
buyurmuştur
(36).
Fukaha da bu Hadisiere ve selefin tatbikatma istinad eder.
Meğer ki karz akdi yapılırken tarafların niyyetlerinde böyle bir
el-Muğni
c. 4, s. 196. Zurkani c .. 4, s. 247.
c. 4, s. 248.
53) el-Muhalla, masele 1192, c. 8, s. 469.
541 adg. e. mesele 1193, c. 8, s. 463, 464.
55) Buhari, istikraz 7. Müslim, müsafirin 71. Ebu Davud, büyu' 11. Nesei,
büyu' 53.
56) Tirmizi, büyu' 75. İbnu Mace, zekat ıo. Nesei, büyu' 74.
511
521
Zurklı.ni
· 74 1 V ADE FARKI VE KAR HAD Dİ
bulunsun. O takdirde verilen fazlalık veya noksanlık şüphe
Hatta İmam Malik «Eğer örf ve adet yoksa fazla miktarın
iadesi gerekir.» der. Ama eğer rıza ile bu nevi tediye_ şekillerini
Rasulullah (s.a.v.) caiz görmüşse bu cevaz örf ve adetle sınırlan­
dırılamaz. Sırf para ödünçlerindeki fazla veya noksan iadelerde
yasaklık vardır. Hadiste «dirhem karşılığı ödünç alındığında fazşey
taşır.
la verilen miktar ri'fıadır.» (57) buyuruimuştur.
Murabahalı Satış
ve Kar
Murabaha kelimesi ,lugatte kar ve kazanç manasındadır. Hukuk dilinde ise; bir kimsenin almış olduğu :bir malı kendisine k·aça
mal olduğunu söyleyerek ondan fazla bir semen ile başkasına
rıza ile satmasıdır. Mesela kilosu 20 liraya mal olduğunu söylediği _pamuğu 25 lira üzerinden veya % 20 karı ile satması gibi (SB) .
cıAllah alış-verişi helal... kılmıştır.>> (So) nassının umumi hükmüne
göre murabahalı satış da muteberdir. Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbas murabahalı satışı faiz sayarlar. Tabiilerden bazıları-da bu kanaattedirler. Duyulan endişenin sebebi, kar ve semenin birbirine karışması, ana patanın kesin hesaplanamayışı
ve geçmişte mebie ödenen semenin cinsinin değişik oluşudur (60) .
Şimdi böyle güçlükler pek kalmamıştır.
Murabahalı satıŞta
l;>ir taraf mal d~ğer taraf semen (para) olBu bakımdandır ki, tnimpada malın maliyeti bilinmedi-:ğiriden murabahali da satılamaz.- Murababada ribh'in muhakkak
semen cinsinden olması şart değildir, asıl kıyınet para ve ribhde
mal olabilir.· Ivazsız bir şekilde mulkiyete girmiş bulunan mal-'
larİn da murabaha suretiyle satışı caizdir. Mesela bağış, vasiyyet;
miras gibi yollarla birisinin mülküne giren malların o şahıs için
semen karşılığı maliyeti pek söz konusu değilse de bükmen o malların maliyetinin .ne olduğunu tesbit kolaylıkla mümkünd~~ _(at).
malıd~r.
. Murabahalı akdin sihhatinin şartı : Ödenecek ıvazın misli
olması veya'müşterinin kıyemi mülk bir _malı olmalıdır. Yani daBuhari, büyu' 79. Müslim, müsakat 86, ıo2. Nesei, büyu' 45, 46 v.s.
Tarif ve izah için alış-verişin kısımları bahsine bak. el-Muhalla, mesela 1516, c. 9 shf. 625, Zürkılni ;C, 4. s: 277.
59) _ el-Bakare 2/275. el-Müdevvene c. 4, s. 227.
60) NihayeWl-Muhtac c. 4, s._ 111. <Şebramlusi aynı yerl. el-Muğni c. 4, s;
· 198, ·199. el-Muha.lla, mesela 1516, c. 9, s. 625, 26, 27 <murabahal,ı satışı
kerih gören fikirler için bu sayfalara bak).
·
6ll el-Mebsut, _c. 13, s. 82; İbn Abidin c. 4. s. 170, ·ın.
-57)
58)
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDl 1 75
ha önce de belirtildiği gibi aynır\. her nev'i olabilirse de sırf mebi
olabilen mallarm verilmesi, bir başka ifadeyle mürabahalı trampası çok azdır. Mesela A, B ye bir elbi~e B de A ya buna karşılık
bir inek verir, A bu ineği c ye aynı elbise karşılığı ve bir. karla sattığmda bu murabahalı satış caizdir. İşte burada aslında elbise
· hükme!} A nın gibi düşünülür (G2). ·
Murabahada cehaletin (bilinmemezliğin, meçhullüğün) ortadan _kalkması yönünden karın bilinen - ister misli isterse ·kıyemi bir şey olması gerekir ki, ancak o zaman murabaha söz konusu
olabilir. Mesela semenin·% 10, % 20 si gibi, bu kar aynı zamanda
sanki o malın % 10 veya % 20 si de demektir. Cehaletin kalkması
esas şart olunca fukaha mebiin semen üzerinden belirli hir karla
satıyorsa karın ana para cinsinden olmasını şart koşarlar. Çünkü
aks~ halde kıyınet de kar da meçhullük arzeder (63). Ama kar için
semen değil de bir başka mal belirtilmişse bu da caizdir. Cehaletin bulunmaması murabahalı satışlarda komisyonculuk yapan
kişi için de söz konusudur. O da k~ndisine bu satıştan ne kadar
kar verileceğini önceden bilmelidir (64).
·
Ş:u duruma göre murabahalı satışta re'su'l:.mal (ana para) bir
başka ifadeyle maliyet fiyatının tesbiti önemlidir. Bu bakımdan
her şeyden önce neler semenden sayılır veya kara esas olur? Neler semene· dahil edilmesine rağmen kara esas olamaz? Ve nihayet ne gibi masraflar ne semene dahil edilir ve ne de kara esas
. olur?
·
·
Fl:ıkahanm. bu hu~i.ıstaki .fikirlerinin özeti şudur:
. . a.)
Bir
masraflar vardır ki; mebiin kendisinde veya
gerektirir. işte bunlar maliyete ilave edilir ve
ondan sonra karı ·hesaplanır. Mesela, dikiş, boya masrafları, mal
için ri:ıaruf ölçüde (israf yapmaksızın) ödenen ye;m ve yiyecek ücretleri, sulama parası, ağaç diktirme ücreti. .. böyledir. Kısacası
mebi için harcana!]. zaruri ve kıymetini artırıcı her ameliye için
ödenenler semene .dahil edilir ve lı::ar da onun üzerinden hesapla-.
kısım
kıymetinde artışı
nır
(65).
b) Bir kısım masraflar da vardır ki, bunlar maliyete tesir
ederse d.e mebiin kıyınet artışma hiçbir dahil ve tesiri yoktur.
Mesela nakliye masrafları, ev, dukkan, depo kiraları, çoban ve
621
63)
61)
651
İbn. Abidin, c. 4, s. 110.
el~Müdevvene c. 4, s. 229. el-Muğni-c. 4,
s. 199. İbn Abidin c. 4, s. 170-171.
Zurkani c. 4, s. 316, 317.
Bidayetü'l-Müctehid .c. 2. ·s. 241. Nihayetü'I-Muhtac c. 4, s. 113, 114.
el-Feta.va~l-Hindiyye c. 3, s. 162. İbn Abidin c. 4, s. 171, 172.
76 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ
simsar ücreti, veteriner, doktor v.s. masraflar için ödenen paralar
böyledir (Bo).
c) Bir kısım masraflar da vardır ki, ne maliyetekatılır ne de
kar hesabında esas olur. Mesela bir kimsenin kendi şahsı için harcadığı yeme, içme, yatıp - kalkma masrafları, bizzat kendisinin
· veya başkasının ücretsiz yaptığı iş ve hizmetler böyledir (B'1).
Bazı fukahaya göre ana paraya, maliyet fiyatına zammedilip
edilmiyecek şeyler hususunda tüccarın adetleri nazara alınır ve
ona göre hesaplama yapılır ("A). Ayrıca İmam Malik'e göre eğer
mal uzun müddet elde tutulmuşsa hangi zaman satın alındığı
zikredilmeden murabahalı satilamaz (GO).
:
Görülüyor ki,. İsl{tm hukukunda fiyat artışların~n önüne geçen, n:ıaliyet fiy-atlarını olur olmaz şeylerle artıran bir kısım hareketleri yasaklıyan tedbir ve kaideler· konulmuştur. Bu konuda
Ebu Hanife : <<Mal ve. mebi üzerine ilave edilen her şey semene
ilave edilir der. Ebu Sevr ise, <<Yalnızca satın alınması için ödenen .
para semen sayılır. Ona göre bir kimse «malımın kıymeti şöyle
şöyledir.ıı ·der ve hakikatin öyle olmadığı· anlaşılırsa o zaman hileli mal satışı söz konusudur. Bu bakımdan satıcının semeni açık­
ca söylemesi şart koşulmuştur (70).
Bazı hallerde mal sahibi (bayi) mebie hem inasraflar eder,
hem de ondan gelir sağl~rsa o zaman giderle gelir arasındaki fark
ana paraya ilave edilir (it). Bu kaide de cidden bilhassa-canlı mal
satışlarında fuzuli masraflar göstermek suretiyle fiyatların şişi­
rilmesinin önüne geçilmesine, mebide sağlanan gelirlerin sırf kar
hanesine kaydedilmesine sebeb olmaktadır.
Ticaret esnasında eğer etiket konulacakm mebiin gerçek kıy­
meti yani maliyeti ve buna istenilen kar miktarı· m ebi -üzerine yazılmalıdır. Şekleri yazılan rakkamlarla gerçek kıyınet arasında bir
mutabakat olmalıdır, aksi halde i!eride görüleceği üzere aldatma
söz konusudur (' 2 ). Murabahalı satılan fazla ise fazla miktar alı­
namaz (73).
·
·
·
Bidayetü'l-Mectehid, c. 2. s. 24 ı. NiMyetÜ'l-Muhtitc, c. 4, s. 114. el-Fetava.'l-Hindiyye 3, s. 161. İbn Abidin ·c. 4, s. 172.
671 Aynı eserler ve ayıü yerler. Zurkani c. 4, s. 277-279.
681 ez-Zeylei, c. s. 75 •• 76. El"Fetava.'l-Hindiyye ·c. 3, s .. 161- 162. İbn Abidin, c.
4, 172. el-Muğni c. 4, s: 226.
691 el-Müdevvene c. 4, s. 229.
70) Bidayetü'l-Müctehid c. 2. s. 242.
n> İbn Abidin c. 4, s. 171.
72) İbn Ahidin c. 4, s. 172. el-Muhalla, mesele 1517, c. 9, s. 627.
73) el-Müdevven,e c. 4, s. 229.
661
c.
İSLAM HUKUKUNDA ALlŞ-VERİŞTE KAR HAt>Dİ 1 77
1
Fukaha trampa suretiyle mal satın alma halinde trampa edilen mallar para ile murabahalı bir surette satılacak olursa malın
değerlendirilmesi nasıl olacaktır? Sorusuna farklı cevap vermiş­
lerdir. Bunlardan İmam Malik'e göre bu gibi durumlarda veya
farklı para veya kıyınet birimleriyle satın alışlarda bilirkişinin
tayih ve takdiri semen sayılır (74). Yukarıda bahsedilen: ıvazsız
iktisaplarda da aynı usul uygulanabilir.
Semende vaki hilelerle bir mal satın alınırsa o zaman İmam
. Malik'e göre mebi için ne kadar mal ödediğini mal sahibi bilmedikce onu tekrar murabahalı surette satamaz. Ebu Hanife'ye göre ·
ise semendeki hileli para, züyuf akçe, maliyette hesaba katılmak­
sızın ana para hesap edilir ve bunun üzerinden karlı satış yapı~(~.
.
• Zahlriyye mezhebine göre, bir kimse malını «fal~n kimsenin
veya sattığı fiyat üzerinden aldım veya sattım.ıı derse veya <ıfalanın biçeceği kıyınet üzerinden alciım, sattım.ıı derse bu
nevi satışların hepsi batıldır. Çünkü hepsinde de aldatma söz konusudur. Bazan müşteri, bazan da bayi tahmin ettiğinden fazla
veya noksan fiyatla mal alır, satar ki, o zaman da nörmal olarak
rızaları yok sayılır (76) .
.
Bayi. ana parayı beyanla murabahalı surette malı satmaya
kalkışır fakat aslında bu malı o fiyata vadeli surette satın almış ve
bunu da müşterisine söylememişse. durum ne olacaktır? İmam
Malik'e göre bayi kendiSine tanınan bu süreyi müşterisine bildi~
rinceye kadar satış caiz değildir. Şafii'ye göre. aynı vade müşteri
için de tanınmışsa murabahalı satış caizdir. Ebu Hanüe, Ebu Sevr
ve başkalarına göre ise vade bir ayıbdır ve bunu müşteri bilmedikce mebii red hakkına sahiptir (77). Çünkü adeten bir kimse bir
malı vadeli olarak genellikle pahalıya satın almıştır. Müşteri bunu bilmiş olsa o zaman belki de .peşin fiyata almaktan. vazgeçe. cektir (78) .
Murabahada bayiin yalanı, hıyaneti kendi ikrarı ile, delillerle veya yeminden rücuu ile sabit olur, isbatlanabilir. Yalan veya hıyanet isbatlandıktan sonra mü~teri ne yapabilir? Ne gibi
haklara sahiptir? Ebu Hanife ve Züfer'e göre müşteri muhayyerdir, dilerse mebii bayie reddeder, dilerse semenin tamamı ile mebil kabul eder. İmam Malik de bu fikirdedir. Ebu Yusuf, Sufyaaldığı
741
75)
76)
771
781
el-Mudevvene c. 4, s. 229. Bidlı.yetü'l-Müctelıid c. 2, s. 242.
el-Müdevvene c. 4, s. 229- 231. Bidlı.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 243.
el~MuhalUı., mesela ıs32, c. 9, s. 642.
Bidlı.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 243. Istıllı.hlı.t-ı Fıkhiyye Karnusu c. 6, s. 120
el-Mebsut, c. uı, s. 80.
78 1 VADE FA8KI VE KAR HADDİ
nu's-Sevri, İbn· Ebi Leyla, Ahmed b. Hanbel ve bir gurup hukuk-·
çuya göre, hilede fazla miktar tenz~l edildikten sonra geri kalan
semenle müşteri mebii satın almalıdır (79). Aynı konuda İmam
Şafii'nin de iki fikri vardır. ı - Müşteri tamamen muhayyerdir.
Dilerse akdi fesheder, dilerse aynen kabul eder. 2 ___: Fazla miktarın tenzilinden sonraki semenle malı satın alriıalıdır. ·
Birincilerin, müşteriye ml.lpayyerlik hakkı tanıyanların, delili : Buradaki yalan ve hileyi mebideki ayıba benzetirler. Ayıb hı­
yar hakkı balışettiği gibi yala~ ve hile de bu hakkı kazandirır (BO) •
İkincilerin, tenzilat cihetini tercih edenlerin delili : müşteri,
bayie malı satın aldığı şeyin· (paranın) karını vermiştir. Ama para gerçeğin aksine ise o zaman gerçek fiyat ne ise kar onun üzerinden hesaplanır. Tıpkı ölçekle alınan mal noksan çıkınca o zaman noksan ölçek bedelinın ödenmemesi gibidir (Bt) • .
/
Bir kimse müşterisine «Şu malı % 10 karla sana sattım der.ıı
ve o da alırsa bu zaman müşteri ana parayı bilmediğinde akdi
fesh hakkı söz konusu olabilir. Ama ana parayı biliyor fakat konuşma esnasında zikredilmemişse akit yine muteberdir (B2) •
.
Bu hile ve yalana rağmen mebi müşteri tarafından istihlak
edilmişse durumun izahı şöylediİ : İmam· Şafii; fazla söylenilen
miktar ve ona ödenen kar, tenzil edilir, der. Ebu Hanife,. İmam
Züfer ve Malik;e göre ise malın kıymeti, kabz
satış zamanı arasında farklı ise, müşterinin satıcıya rücu hakkı yoktur. Eğer iki
fiyat arasındaki fark gayet bariz ise satıcı muhayyerdir, dilerse
fazla miktan geri verir ve mevcut mebii geri alır, isterse ·mebii gerçek kıymeti üzerinden
hesaba katar, müşterisine bırakır (B3).
,
ve
.
Bazan
yukarıdaki işlemin aksi de olabilir. Şöyle ki, bir kimse
malını·inurabahalı surette satşa ·ve sonra da mebiin maliyetinin.
zikrettiğinden fazla ·olc;luğuna delil getirse ve hakikaten durumun böyle olduğu sanılırsa o zaman· ileri sürüleri delil kabul edi- _
lir. İmam Şafii ise, bu nevi deliller. dinlenmez, çünkü satıcı yalan
söylemiş veya yalan söylemesine fırsa:t tanınmış olabilir. Ona düşen görev tedbirlice hareket etmesidir, der. İmam Malik'in bu ko-'
. nudaki görüşü ise eğer mebi müşterinin elinden çıkmışsa o tak-
79) - el-Ümm c. 3, c. 93. el-Bedayi' c. 5, s. 226. Bidılyetü'l-Müctehid c. 2, s.
243.
80) Bidlı.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 243. el-Muğnl c. 4, s. 199.
8D BidS:yetü'l-Müctehid c. 2,· s. 243 el-Umm, c. 3, s. 93.
82) ez-Zeylei c. 4,_ s. 74.
83) el-Bedlı.yi' c. 5, s. 226. Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 248.
1
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDI 1
79
dirde müşteri malın kal;>zettiği günkü kıy:rnetini vermekte veya
gerçek semeni ödemekte muhayyerdir (84). '
Bir misal; eğer satıcı re'su'l-mali beyanda hıyaneti,. yalanı
ortaya çıkarsa, haksız yere fazla fiyat söylerse malı 900 liraya
almışken 1000 liraya aldığını söylemiş ve bunun üzerinden % 20
kar almışsa işbu yalanı ya kendisinin ikrarı ya deliller :veya yeminden nükulü (kaçınması) ile a:iılaşılırsa o zaman müşteri malı, bir fikre göre ya semenin tamamı ile alır yahut da reddeder.
Çünkü müşterinin rızası yoktur. İmam Muhammed'in meşhur görüşü budur. İkinci bir fikre göre ise re'su'l-mal 900'e indirilir ve
bunun üzerinden odeyeceği kar hesaplanır (BS).
Mebide meydana gelmiş ayıplar ve bunların taşıdığı hüküm
ayrı bir konudur. Alış-verişte kar ve kar haddini pek ilgilendirmez (BS).
ı
Kar
sınırı:
Bir önemli husus da karın re'su'l-male ulaşması halidir. Bel. ki .de bir bakıma meselemizin de özü burada. toplanmaktadır.
Eğet elde edilen kar ana paraya ulaşır veya geçerse Ebu Hanife'ye göre o kişi bir daha o malı murabahalı satamaz. İmameyne
· göre satabilir. Ama tatbikatta en. isabetli ve en sağlam görüş Ebu
Hanife'nin görüşüdür. Mesela bir kimse bir malın metresini 100
liradan satın alsa ve 200 liraya murabalia suretiyle satsa ve sonra
tekrar onu 100 liraya geri· satın aldığında bir daha murabahalı
şekilde satamaz. imameyne göre ise ı oo lira üzerinden tekrar
murabahali surette satabilir (B7) . _ ez-Zeylei'de şu kaydedilmektedir : Bir kimse bir hayvanı sa. tın alsa, sonra bunu murabahalı satsa ve sonra da tekrar .onu satın-alıp bir daha murabahalı satmaya kalkışırsa bu takdirde hareket tarzı şudur : Her satıştan önce o maldan sağladığı kar çıkar­
tılır, ona göre karı konulur .. Semeni aşan kar ile satış söz konusu
_olamaz. Mesela bir kimse elindeki malı karlı olarak ikinci defa sa- tf!,rsa (ikinci satın alışından sonra) o zaman önceki sağladığı karlar çıkartılır ki, ancak ondan sonra murabahalı satabilir. Kar semeni aşarsa artık bir daha mura_bahalı satamaz .
. 84)
el-Mebsüt c.
ı3,
s. 86. Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 243, 244. Zurkani c.
4, s. 280.
851 Bida.yetü'l-Müctehid c. 2, s. 244. Nihayetü'l-Muhtllc c. 4, s. 116,
86) el-Mebsut c; 13, s. 86, 87. el-Bedai c. 5, s. 225, 226 İbn Abidin c. 4, s.
172. el-Müde~ene c. 4, s. 238. ·
·
87) el-Fetllvll'l-Hindiyye s. 3, s. 164. · ez-Zeylei c. 4 ,s. 76. İbn Abidin c. 4,
s. 173.
M 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ
kumaş satın
A
metresi 200 liradan
A
bunun metresini 300 liradan
alsa
karlı
satsa
I.
alış,
I.
satış,
II.
alış,
II.
satış;
-----------------------------------~
satın
A
200 lira üzerinden bunu tekrar
alsa
A
Ebu Han.ife'ye göre ancak 100 lira üzerinden
--------------------------------~·~
murabahalı
satabilir ve bunu· yaparken de bu mal bana metresi
100 liraya mal oldu demelidir. BuJikirler Ebu Hanife'nindir. Karşı görüşte olan İmameyne göre ise mesela;
A
200 liraya bir mal
A
400 liraya
A
aynı şeyi
karlı
satın
alsa
satsa ·
200 liraya tekrar geri
satın
alsa .
bu durumda A yine murabahalı satabilir. Çünkü her sonraki
muamele hüküm bakımınaan bir öncekinden kesin surette ayrı
bir muameledir. Binaenaleyh son semen üzerinden o malı karlı
olarak satabilir. Şöyle ki, üçüncü bir ·şahıs araya girdiğinde müş-_
. teri o malı üçüncü kişiye satar, üçüncü kişi de bunu asıl bayie satar, bundan da birinci müşteri malı satın alırsa son semen üze·
·
·
rinden o malı karlı satabilir.
A ----------------------------~~ B
c-
·~
C
B
A
B--------------------------A
İşte
burada B son semen üzerinden bu inalıkarlı ·satabilir. ·
Ahmed b. Hanbel de bu konuda Ebu Hanife .. gibi düşün~r.;
İmam Şafii de her bir satışı müstakil ve muteber sayar ve İmameyn
gibi düşünmektedir._Ebu'l-Leys es-Semerkandi de eserinde (88) .
imarneynin fikrini almıştır (89)
·
Şu münakaşalardan acaba fukaha aşırı kar haddini tespit et88)
89)
Şerhu'l-Caıniu's-Sağir.
el-Mebsüt c.
ı3,
HAşiyetü'ş-Şelebi
163, 164.
s. 82. el-Müdevvene c. 4, s. 235. ez-Zeylei c. 4, s. 76.
ale'z-Zeylei ~· 4, s. 76. el-FetAva'l-Hindiyye c. 3, s.
isLAM H'uKtJK1.n4oı\ ı\Lı$-vERtşTE KAR
;
HADDf 1
ai·
nıek mi istemişlerdir? Her ne kadar İslam'da sarih surette kar
haddinin ne olduğu belirtilmemiş, ticarette serbest rekabet esası
getirilmişse de dolaylı suretierde (yollarla) bir kısım tahdidler ·
konulmuştur; riba ·ve karşılıksız kazanç yollarının kapatılmasına
çalışılmıştır. İslam hukukunun güttüğü asıl gayeyi, serbest rekabet esasını korumak, istismarın önüne geçmek için fakihler zaman zaman sınırlayıcı tedbirler koymuşlar, teklif etmişlerdir ki,
işte ana parayı aşan kar da bunun bir örneğidir. Bir tek satışta
·karın maliyete ulaşması veya onu aşması hiç de iyi karşılanmamış olsa gerek.
·
.
Murabahanın hükmü müşteri akid meclisi anında söylenilenle gerçek fiyat farkını biliyorsa müşteri mebii almakta veya bı­
rakmakta ~uhayyerdir. Bilmiyorsa, o zaman gabn sebebiyle butlan söz konusudur. Mesela bir kimse semeninden fazlasına. ama
kişil'erin aldatılması söz konusu olmayan (gabn-i yesirli) bir şey­
den satın alır ve bayi, beyansız kar edemiyeceğini bilirse o zaman
fesad ve butlan söz konusudur. Borçlu kişinin, alacaklısına, semen-i misline satın alamıyacağı bir malını. satmasında da durum
böyledir (DO) Kısacası; bir kimse, insanların aldanmıyacakları derecede fazla bir semenle satın aldığını bildiği bir malı murabaha
suretiyle satamaz. Meğer ki, kendisi alırken aldandığını müşte­
riye haber versin (91). Akid medisinde fahiş aldanınayı bilen birisi biına razı olursamebii red hakkı yoktur. Hanefilerde meşhur
fetva budur. Fakat irisanların manfaatı düşünülürse aldatma olmasa da fahiş gabn ile. mebiin reddedilebiİeceğine dair fetva verilebilir. Nitekim ekseri hukukçular da böyle düşünürler.
Gerek murabahalı satışta gerek diğer nevi satışlarda gabn şu
şekilde açıklanır : Mesela 200 liraya alınmış bir mebie bilirkişi­
lerden her birisi mesela 180, ı 70, 150 lira gibi kıyınet biçiyor, biçUen bu kıymetler arasında bir yakınlık bulunmuyarsa fahiş bir
aldatma vardır. Ama ·bilirkişilerin bazısı 200, bazısı 190 veya 195
lira kıyınet biçiyorsa bu da aşırı olmayan bir aldatmadır (92 ).
Bazı fakihler, ister hile ile isterse hilesiz gabn söz konusu olsun, bir kimse bu gabni akid anında biliyorsa akdi feshedemez.
Bir başka fikre göre ise ister hileli ister hilesiz gabn olsun müş­
teri' akdi feshettirebilir (93). İleride tağrir ve gabne tekrar dönülecektir.
Murabahalı satışlarda ilk satıcı tarafından ikinci satıcıya tanınan semenle ilgili kolaylıklar müşterisine aynen mi intikal eder
9o>
91)
92)
93)
lbn Abidin c. 4, s. ı76.
Karnusu c.· 6, s. 121.
adg. e. c. 4 1 s. 176. Bak Mecelle 165 md.
adg; e. c. 4, s. 176. Bak Mecelle md. 165.
Istıla.ha.t-r Fıkhiyye
62 1 VADE FARKI VE KAR
HADDİ
yoksa hiç mi intikal etmez? Fukahanın bir kısmına göre bir kimse
(A) malının metresini 100 liradan biri~ine (B) ye satar, B de bunu metresini % 20 kar ile 120 liradan C ye murabaha suretiyle sattığı halde ilk bayi (A) malda % 10 tenzilat yaparsa o zaman aynı ·
tenzilat ve ona düşen karı ikinci satıcı (B) nin de müşterisi C den
almaması yani metresini 90 liradan ve % 20 karla (108 liraya)
satması lazımdır. Çünkü semenin tenzili asıl akde dahildir. Satış
akdi normal olarak iskon to dan sonra kalan semen -üzerinden ya. pılmış olur. İmam Malik' e göre bu durumda C, ya kararlaştırılan
semenle o malı alır. ya yoksa mebii geri verir, B yi tenzilata zorlayamaz (94). .
Fakat İmam Züfer ve Şafii gibi bazı fakihlere göre _ise Anın
B ye yaptığı bu iskonto B nin şahsına yaptığı -bir hibe, tanıdığı bir
kolaylıktır ki bu B nin tesellümü ile tamam olur, bir başkasına
sirayeti söz konusu değildir. Taksitıe veya veresiye aldığı malı
murabahalı surette peşine satma da böyledir. Hatta ilk bayi bütün seıneni bağışiasa bile yine ikinci .bayi (B) o malı muraba,halı surette satabilir (9S). Delilleri de «0 melırin miktarını tayin
ettikten sonra aranızda gönül hoşluğu ile uyuştuğun-uz şey (mik-.
tar) hakkında üstünüze bir vebal yoktur ... ıı (90) ayet-i kerimesidir.
Böyle yüzde üzerinden karlı (murabahalı), kirsız · (.tevliyeli)
ve zararına satışlarda bir özel dq.rum da şudur : Bir kimse (A)
150.000 liraya bir -kamyonun yarısına ortak olsa, bir başka kişi
(B) de diğer yarısına 300.000 liraya ortak olsa ve daha sonra her
ikisi de birlikte bu kamyonu yukarıdaki satış nevilerind~n ~iri­
sine uygun şekilde sattıklarında kar veya zarar; o maldaki sermayelerine göre taksim olunur. 1/3 ü Anın, 2/3 ise B nindir. Çünkü kar :ve zararda sermaye esastır, ama pazarlık usulü (müsaveıneli) satışta hakim ol!ln mülkiyettir ki, bu da yarı yarıya bir mül·
kiyettir (97).
Murabahalı satışlarda bayi malın fiyatını müşterisine bildirir ve durumda (mebi ve semenin durumunda) bir değişiklik olmazsa akit kesinleştikten sonra satıcı bir miktar tenzilat yaparsa
veya. sattığı malı o fiyatıa geri alırsa akit yine sahihtir. Malın narhı değişirse ·veya. düşerse bunu müşterisille bayiin bildirmesi gerekir, narh yükselirse bu fazlalığı bildirmesi gerekmez. Narh ana
paradan aşağı düşer ve satıcı ~unu müşteriden gizlerse, müşteri
94)
· · 95)
96)
97)
el-Müdevvene c. 4, s. 236.
el-Mebsüt c. 13, c. 84. el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 163.
en-Nisa: Ayet: 24.
el-Mebsüf c. 13, s. 83: el-Bedai c. 5, s. 225. el-Müdevvene c. 4, s. 235.
el-Muğni c. 4, s. 210, 211.
İSLAM HUKUKUNDA ALl$~VERİŞTE KAR HADDİ 1 aa·
bu narh miktarını öğrendiğinde o semene
risinde. hile var sayılır (98).
Bir
satı.şta (pazarlıkta)
iki
satış
razı
olmazsa
işin
içe- .
meselesi:
Bu nevi- satışlarda genellikle tatbikat şöyledir
Bir kimse·
elindeki iyi malla birlikte çürüğünü de satmak ister veya aynı anda peşin ve veresi satış üzerinden müzakereye girişirler, satış ak-.
dini yaparlar. İşte bu durumlarda bayideri çok müşteri bir kısım
psikolojik tesirierin altındadır ve genellikle bayiin dediğini vermek zorunda kalmaktadır. İşte bir satışta iki satış denilen bu
muamele İslam hUkukunda yasaklanmıştır. Alış-verişin bu nevi,
JJ1.l.İhtelif şekillerde olabilir.
Me~ela A, B ye «Eğer evini bana 20 bin liraya satarsan ben
de sana şu bahçemi 15 bin liraya satarım.» demesi gibi. Başka
bir misal; A, B ye «Sana falan yerdeki evimi 100 bin liraya satarım, eğer öbür yerdeki "bahçemi ·de 50 bin liraya satın alırsan.>>.
İşte bu· ve benzeri misallerde görülüyor ki, bir bakıma şartlı ma-hiyette iki satış bir tek satış, pazarlık, içerisinde söz konusu olmaktadır.
·
Bu nevi
satışlar
hadislerde
yasaklanmıştır. Şöyle
ki :
1 - «Kim bir tek satışta iki satış yaparsa iJ bu satışlardan
ya sertıeni en. az olanı veya faizi andıranı alır.» (99). Şu duruma
göre eğer ikinci satışta miktarı noksanlaştırmaz, noksan ile almaz, fazla fiyatla satarsa faiz söz konusudur. Demek ki, önce azsatıra da çok fiyatıa satmak gibi. Burada ikinci satış birinciye girer. ve onu ortadan kaldırır.( ıoo).
·
2 - Bir başka hadiste de; «Nebi (s.a.v.) bir tek.safkada (sa._
iki satışı yasak etmiştir.» pot) buyurulur.
Böylece haksız kazancın önüne geçilniiş olmaktadır. Ebu Hanife' ve Şafü gibi fakililer böyle bir satışı hukuken muteber saymazlar. Çünkü semenler kat'i değildir. Eğer mebilerden her biri
diğerinden ayrı satılsa fiyatları hem değişecek ve hem de meçhul
kalacaktır. Bir akidde taraflar hem semen ve belki de hem mebitışta)
98)
99)
el-Muğni c. 4, s. 200.
Ebu Davud, büyu' 53.
100) · Neylü'l-Evtılr c. 5, .s. 17h172.
lOll Müsnedu Ahmed 1/398.
84 1 V ADE FARKI VE KAR HAD Dİ
de uzlaşamamışiardır (1° 2 ). Hatta «peşin alırsan şu kadara, vadeli alırsan bu k~dara olur.» gibi terdidli ve iki ayn fi:yatıa bir andaki satış hakkında Şafii «Bir vade yüzünden bir malın günlük
rayic fiyatından fazlaya satışı haramdır.n demiştir (103). Ama sadece bir tek fiyatla satışa tevessül edilirse o zaman bu fiyat ister.
se rayic fiyatından fazla olsun yine cai~dir.
İmam Malik «Sedd-i zerayiıı (kötülüklere yol açan muameleleri, vesileleri önlemek) sebebiyle bu nevi satışlar caiz değildir,
der (104).
Fukahanın bir tek satışta iki satış konusunda en çok· üzerinde durduğu meselelerden biri de peşin ve taksitle satıştaki ücret
farklarıdır. Ebu Hanife ve Şafii o anda semenin meçhul ve akdin
fasid olduğunu belirtirler. imam Malik ise o. anda müşteriye bir
hıyar hakkı tanır, müşteri iki semenden.birisini seçer. Aslında ise
muaccel ve müeccel fiyatlar arasındaki bu istikrarsızlık faizi ·mucibdir. Sedd-i zerayi'den ötÜrü farklı fiyatla satış caiz değildir (105).
Fukahanın hepsinin fikri, faiz görüşleri İbn Abbas (r.a.) 'ın ((Bir
satışta iki satış faizdir.» demesine dayanır.
·
·
İmam Malik, Sufyanu's-Sevri ve İshak bu satışları batıl sayarlar ve hiçbir suretle sahih hale getirilemez derler. Diğer fakihler ise fasid sayarlar ve fesadın ıslahı kabildir, derler.
Bir üçüncü ve fakat zayıf fikir daha vardır ki, o da Tavus,
Hakem ve Hammad'ın fikridir. Bir kimse «Peşin şuna, veresiye buna sattım.n demesinde bir mahzur yoktur, İki fiyattan birisine karar verilir. Burada müşterinin zımnen «Vadeli şu fiyata satın
aldım.» dediği kabul edilir. Kısacası bu fikir salıipieri görüşlerini
biraz te'ville açıklarlar (106). Ecel farkını Abdullah b. Qmer .de ke~
rih görüp yasaklamıştır (107) .
İnsanların ihtiyaç durumlarından faydalanmayı, istismarı ön
planda tutan işbu kazanç ve kar yolu da İslam fıkhının temel kaynağında mevcut nasslar yasaklamış ve fukaha da aynı kesin tav. rı takınmışlardır ( *) .
·
1021 Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 169.
1031 Neylü'l-Evtı1r c. 5, s. 173.
1041 Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 169.
1651 actg~ e. c. 2, s. 169. Nihayetü'l-Muhtac c. 3, s. 450:
1061 el-Muğni c. 4, s. 259.
1071 Zurkı1ni c. 4, s. 270-271.
*l İslam ulemasının büyük çoğunluğuna. göre farklı fia.tla vı1deli satım
caizdir. Bu husus; elimizdeki kitabın 24 '- 39. sayfalannda isba.t edilmiştir. Yukandaki satıriann tenkidi için bu kitabın 143. sayfasına. bakınız.
<Nılşirl.
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERfŞTE KAR HAD Dİ 1 85
Kiracının kiracısındaki durum da oradaki kar da böyledir.
·Mesela bir kimse herhangi bir ev ·veya hayvanı bir ücret karşılığı
kiralar ve sonra da bunları daha fazla veya daha az yahut da ay. ni ücretle başkasına kiraya verirse bu hukuken muteberdir (lOS) .
Ama kira mev~uu bir mal, şey, değil de insan ise o zaman fukaha farklı görüşteçlirler. Yani bir kimse biriSini kiralasa ve sonra bu ücretli kişiyi daha fazla ücretle bir başkasına kiraya verse
fazla miktar, Abdullah b. Ömer'e göre ilk kiralayana aittir. Bir
.başka rivayette Abdullah b. Ömer bunu rnekruh sayar. Mücahid
böyle bir muameleye esasta karşıdır. İbrahimu'n-Nahai ise «Fazla
miktar geri verilir. Çünkü bu miktar faizdir.ıı der. Aslıabctan bazıları böyle bir muameleyi rnekruh sayarl~rsa da Süleyman b. Yesar, Urve b. Zübeyr, Hasan ve.Ata «Mübahdır.ıı derler. Sonraki fakihler de bu görüşlerden birisini almışlardır ( ıoıı).
1
.
Yazılı
Fiyatla
Satış:
Fı$ıh kitaplarında ııRakkamla satışta bir mahzur yoktur.»
ibaresine yer yer rastlanılır ki, bundan maksad; bir kimsenin ıcBen
sana şu elbiseyi üzerindeki rakkamla sattım.ıı demesidir; bununla o akid zamanında mal üzerinde yazılı ve her iki tarafca bilinen
kıymeti kasdetmiştir.
Fakihlerin ekserisinin fikri budur. Tavus
bunu rnekruh saymıştır. Binaenaleyh genellikle cıŞu malı aldığım
fiyata sattım.ıı demek ve müşterinin de bunu kabulü ile muteber
bir akid meyd~na ·gelmez, sebebi ise semen meçhuldfu. Ama «Bu
malını 500 liraya aldım ve bu fiyatla sattım.ıı demek ve müşte­
rinin de ıcO fiyatla aldımıı demesi ile akid muteber olur (11°).
Şu duruma göre mal üzerine tağrir maksadıyla olmaksızın
konulan fiyat, yazılı etiket bir bakıma bayi yönünden icab alİnak­
tadır ve bayi bununla bağlıdır. Fakat işbu yazılı fiyatta bile söz
konusu ise veya bayi ile müşteri arasında bir ihtilaf doğmuşsa
İmam Malik'e göre : Bayie ıcİstersen o malı müşterinin dediği fiyatla ver, vermezsen malını o fiyatla satmadığına, yerilin etn denilir. Bayiyemin ederse müşteriye cıO malı istersen bayiin dediği
fiyatıa satın al, aksi halde dediğin fiyatla satın aldığına yemin
et.n denilir. O d~ yemin ederse bu itharndan müşteri beraet eder.
Kısacası her birisi diğeri ha\{kmda· davacı gibidir. Aralarında bir
delil de yoksa ve her iki taraf da yemin ve inkar ederse dava red- '
dolunur (Ht). ·
108)
·109)
110)
lll)
el-Muhalla, mesele 1314, c. 9, s. 29. Zurkani c. 4, s: 317.
el-Muhallii., mesele 1314, c. 9, s. 29.
el-Muğni- c. 4, s. 207.
el-Müdevvene c. 4, s. 188, 189.
86 1 VADE FARIU VE KAR. HAD Dİ
Ebu Hanife'ye göre ise, bayiin yalanı ortaya çık!Ilca müşteri
fazla miktarı tenzil edebilir. Çünkü yazılı' fiyattan fazlası eğer
tenzil edilemezse o zaman satış şekil değiştirir ve bir bakıma murabahalı satışa döner. İmam Muhammed, Malik gibi düşünür. Eğer
malın helakinden sonra bayiin yalanı ortaya çıkarsa o zaman
fukahanın bazısına göre müşterinin muhayyerlik hakkı düşer, bazılarına göre fazla ödenen miktar tenzil edilir (112).
Narha göre
satım:
İslam ticaret hukukunda ·narh meselesine gelince : ·Bunun
temeli ta Rasulullah (s.a.v.) zamanına uzanmaktadır. Ashab yiyecek sıkıntısı çektiğinde, fiyatlarm kontrolsüz kaldığında RasuluHah (s.a.v.)'e müracaat etmişler ve fiyat artışının önüne geçilme.si, narh konulması talebinde bulunmuşlardır. Ama biraz sonra da görüleceği gibi narhm bir kısım mahzurlarmı gören ve fiyatların serbest rekabet· esasına ve iyi niyyete m üsteniden oluş­
masİnı arzulayan Ra.sulullah (.s.a.v.) bu talebi reddetmiş ve menfi karşılamıştır.
·
·
·
, Ebu Davud Tirmizi ve İbn Mike'njn Enes b. Malik'den riva:yetlerine göre ıcRasuluilah (s.a.v.) zamanmda eşya fiyatları arttı. Muslümanlar O'na,
- Ey Allah'ın Rasulü! Çarşı-pazar fiyatları hayli arttı. Lutfedin de eşyaya bir narh koyunuz.
Bunun üzerine Rasulullali (s.a.v.),
_-:::--- Yegane narh koyan, rızkı elinde tutan ve dağıtan, rızık
veren; Allah Teô,la'dır. Can ve mal konusunda haksızlığa vesZle olan
bir şeyi benim yapmamı, umarım ki, hiçbiriniz isteme~, içinizden
hiçbir kimse çıkmaz. İşte. Allah'a öylece mülaki olmak isterim.>> (113).
Tirmizi bu hadisin hasen ve sahih
olduğunu
.söyler. Burada:
ı - Rasulullah (s.a.v.)' narhı caiz görmemiş ve fiyatları kontrol
amacı ile narh koymamışbr. 2 - Narhın haksızlığa (zulme) yol
açac!:1-ğı,
zulmün ise haram olduğu belirtilmiştir.
Ama tarafların rızaya mü.stenid alış-verişleri ise bütün fakihlete göre caizdir. Hanbeli fakihlerinden bazıları nar4ID mah.:.
zurlarını şöyle açıklarlar : Narh haksız kazanç ve fiyat artışlatma
sebeb olur. Çünkü fiyatın tesbit edildiğini mal sahipleri işitirse o
112)
113)
İbn Abidin c. 4, s. 193 v.d.
Tirmizi, büyu' 73. Ebu Davüd, büyu' 49. İbn MAce, ticaret 27. Darimi,
büyu' 13. Müsnedu Ahmed 2/327, 3/85, 106, 288.
-
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 87
zaman mallarını arzulamadıkları bu fiyatla satmak istemezler,
mallarını stok ederler. Bunun sonucu ihtiyaç_ sahipleri de piyasada çok az bir mal bulurlar ve satın almak için de sabit fiyattan
çok daha yüksek fiyatı teklif ederler, böylece eşyanın fiyatı (rayici) yükselmiş olur ve bundan her iki taraf da zarar görür şöyle ~i;
··
- Mal sahipleri yönünden: Mallarını serbest rekabet
müst(miden satmaktan men edilmeleri."
ı
sına
2-
Müşteri yönünden:,·Arzuladıkları
maları.
Hanbeli fakihlerinin
bazısı işbu
esa~
mala kolayca kavuşama­
iki hususu da haram sa-
yarlar (114).
·
Yine narh aleyhindeki görüşlere devam edilecek olursa: İbn
Hamid der ki: Devlet reisi insanlar üzerine narh koymaya· yetkili değildir. Belki insanl~r mallarını istedikleri fiyata_ satarlar, Şa­
fii bu fikirdedir. İmam Malik de der ki, bir ki~se malını pek az
kişinin alacağı bir fiyatla satarsa ·kendisine, herke;:;in satın alabi.Ieceği bir fiyatıa sat aksi halde buradan çık, git denilir.
Her iki görüş sahipleri şu olayı örnek verirler: Hz. ·Ömer'den
rivay~te 'göre:, Hatıb b. Ebi Belta'a'ya riamazgaha giderken çarşıda rastlar. Hatıb'İn önünde iki -kab dolusu kuru üzüm vardı.r.
Halife O'na fiyatıarinı sorar. O da bir dirheminin iki İnüdde (*)
olduğunu söyler. Halife Ömer der ki,
·
- Tali'den üzüm yüklü bir kervanın gelmekte olduğunu haber aldım. Onlar istemiyerek senin bu fiyatını belki rayiç' fiyatı
kabul edeceklerdir. O halde onların zarar görmemesi için ya fiya.:.
tını_ artır ya yoksa malını topla çek, git buradan. istediğin yerde,
istediğin fiyata sat. "
Şu olayda Halife söz konusu iki zarardan ötürü narh koyma-·
mıştır: ı - Eğer Hatıb'ın fiyatı~ıı diğer mal sahipleri emsal ka-_
bUI ederlerse bu onlara zarar verir. 2 - O fiyatı Halife yükseltecek olursa o zamap da müşteriler zarar görecektir (115).
Said b. el-Müseyyeb ve Şafii'nin rivayetlerine gelince: ((Hz.
Ömer pazardan dönünce kendi kendine bir durum muhas~besi
yaptı. Sonra bizzat kendisi Hatıb'ın evine geldi ve dedi ki:
1141
*)
1151
el-Muğni
c. 4, s. 24Q, 241.
"İki· müddünün bir dirheme" şeklinde olmalıdır.
el-Muğni
CNaşirl.
c. 4, s. 240. Olayın tam aksini . havi rivayetler de vardır. Yani Hatıb, üzümü yüksek fiyaiıa satar, Halife bunu 'çok bulur,
diğer mal sahiplerinin. o fiyatı rayic kabul etmemeleri için ya tenzilini
ya yoksa pazar yerinden çekip gitmesini Hatılı'dan ister. Rivayet
hakkında bazı görüŞler için bak; el-Muhalla c. 9, s. 674.
88 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ
- Benim sana söylediğim sözler ne bir emir ve ne de bir hükümdür. KaSdım; o yer halkına, hayrı, iyiliği istememdir. Bu, şe­
hir halkı için iyilik istediğim (için söylenilmiş) bir sözdür. Nereyi istersen orada istediğin fiyata o malını sat. (11 6)
Şu duruma göre billaya kadar açıklamalarda narhın aleyhine görüşler daha kuvvetlidir. Bununla beraber emsal fiyatlar her
zaman bir ölçü olmuştur. Mesela bir kimse: «Falanın sattığı fiyatla satarımıı derse ve müşteri de bunu bilse satış muteberdir,
ı:ı.ksi halde umum insanların satageldikleri fiyat emsal kabul edilir, aksi takdirde satış batıldır. «Bir şeyi kı-ymeti ile sattım denilir
ve ,o anda kıymeti de açıklanırsa akid sahih, açıklanınazsa batıldır ( ııt).
.
·Emsal fiyatın üzerine çıkmak müstakil değil, fakat k;arzla birlikte ele ahnıp hükmü açıklanmıştır. Şöyle ki: Bir kimse kendisinden ödünç para isteyen birisine, rayiç fiyatının üstünde bir
mal satarsa bu satışa caiz, rnekruh ve hatta batıl diyenler bile
vardır: MeSela A, kendisinden 600 lira ödünç isteyen B ye, eğer
rayiç fiyatı 500 lira olan şu maliını da 1000 liraya satın alırsan,
veririm.» der ve nitekim de iş öyle yürütülürse bu zaman alınan
fazla 500 lira rnekruhdur (ııs) . Hassaf'ın fikri _ve Belh halkının
yolu budur ama Hanefi fakibierinin çoğu bunu rnekruh sayar ve
derler ki;
·
«Bu nevi ödünç verme menfaat eelbeden bir .karzdır. Ödünç
alan kişi takatının üstünde haksız yere para ödemektedir, mala
kıymetinin üstünde para vermektedir .n Bazı fakihler de ödünç
verme ile malı satma aynı mecliste olursa mekruh, ayrı meclislerde olursa bir beis yoktur derler. Çünkü aynı mecliste karz verirken bir menfaatı sağlama da şart kılınmıştır.
Şemsuleimme, Hulvani, Hassaf ve Muhammed b. Seleme'nin
görüşlerini kabul eder-ve der ki, «Burada söz konusu olan: Menfaat sağlayan bir karz değildir. Belki menfaat sağlayan bir satış
akdidir, akidle ödünç para temin edilmiş oluyor (HD).
Şu duruma göre rayiç fiyatın üzerinde bir fiyat isternek suretiyle müşteriyi haksız yere fazla para ödemeye mecbur kılan
bir satış akdi ister .tek başıJ:!~ yapılsın isterse bir başka akidle birlikte yapılsın sıhhati münakaşa konusudur ve en azından rnekruh bir satış hükmünü taşır.
·
116)
1171
118)
119)
el-Muğni
c. 4, s. 240, 241.
İbn Abidin c. 4, s. ı53, ı54.
İbn Abidin c. 4, s. ı94.
adg. e. c. 4, s.
ı94.
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERIŞTE KAR HADDİ 1 89
.
Ebussuud Efendi'nin <<Maruzatııında da denildiği üzere : <<Zamahımızda, eğer bir malın 100 liradan fazlaya alınmasını yasaklıyan bir ferman sıldır olduğu halde bir kimse 100 liralık mala 130
lira öder ve sahih b.ir muamele ile satın alırsa, yani az bir mala çok
para öderse 100 lira narh tesbit edilen mala 105, 115 lira gibi para
öderse burada tağrir söz konusudur. Çünkü Padişahın emir ve fermanına uymak vacibdir, emrin kendisi her ne kadar mübah ise
de ... ıı
Şeyhu'l-İslam Ebussuud Efendi'nin fetvasından anlaşıldığı üze~
te 100 lira fiyat tesbit edilen m_ala 105 lira gibi fazla miktar ödenmemelidir, ödenemez de. O kişiye tenbihatta bulunulur, fermandakinden fazla para alınırsa tevbe ve salahı zuhur edene kadar
emre uymayan o bayi ve müşteri habsedilir. Ama akdin durumu
nedir? Bayiin aidığı fazla miktar ne olacaktır? Geri verilecek
midir?
·
Eğer bu akid karşılıklı rıza ile olmuşsa ve emir de fazla ödenen miktar için rücuun olamıyacağı şeklinde ise akid bozulmaz
ama emir fazla ödenen miktar için caymanın olabileceği bozulacağı şeklinde ise o -zaman rücu vardır. Mesela A, B'ye 1000 lira
ödünç verse ama yine B'ye 100 lira narhlı bir malı 200 liraya sa-·
hih akidle satsa o zaman yalnız Sultfmın emrine muhalefet vardır. Çünkü Sultilnın emri bu malı_n 100 liraya satılması şeklinde ise
o zamanA yüzde yüz karla satmıştır. Fermana muhalefet akdin
fesadını gerektirmez. Çünkü aslında Allah'ın emrine muhalefet değildir. Allah (c.c.) Cuma günü ezan okunurken alış-verişte bulun-mayı yasaklamasına rağmen bir kimse namaza koşmayı bırakıp bir
mal satsa o satış rnekruh sayılır. Burada emr-i Sultaniye muhalefet
evleviyetle akdin fesadını g~rektirmez. Şu kadar var ki, fazla ödenen miktar için cayma hakkı kararlaştırılmışsa o zaman bu hakkı
·müşteri kullanır ve fazla ödenen miktar müşteriye iade edilir, akid
sahih sayılırsa o zaman bütün semen ödenmiş sayılır. Ödenen fazla paranın iadesi"için tek sebeb Padişah emridir. Akid ister sahih
isterse rnekruh olsun, parayı iadenin tek gerekçesi emr-i Sultanidir (t20).
·
·
Piyasanın kontrolü ve,narJ;ıla ilgili olarak görülüyor ki, daha
sonraki devir fakihleri, tacirdeki ticaret ahlakının zayıflaması, aza
·kanaatın kalkması ve benzeri sebeblerle narh usUlüne taraftar görünüyorlar ve hatta yukarıdaki fikirlerin sahibi Muhammed Emin
b. Abidin şunu da ilave eder:
ı2o>
İbn Abidin c. 4, s. 194.
go 1
VADEFARKIVE KAR HADDİ ,
·iıAz bir malı pahalı almakta veya satmakta mesele bu derece nazik olunca ondan daha kötüsü selem akidleridir. Şöyleki pek
çok köylü selem akdi yüzünden batıp gidiyor. Çünkü para sahipleri gelerek a.z parayla köylülerin çok malını alıp gidiyorlar ki,
bu da köylerin harabiyetine, köylülerin .büyük çapta zarar görmesine· yoı açıyor. Öyleki bundan doğan zarar az mala çok para
ödemekten doğan zarardan daha korkunç bir durum arzediyor.
Hal böyle olmasına rağmen birincisi hakkında emr-i Sultani var,
ikincisi hakkında emr-i Sultani henüz sactır olmamıştır. En iyisi; selem akdini de bir esasa bağlayan bir emr-i Sultaninin südurudur. Böyle btt emir Cenab-ı Hakk'ın emrinde de red sayılmaz,
doğruyu ancak Allah (c.c.) bilir.» (tZI).
Haşiyetü İbn Abidin'den nakledilen şu cümlelerden ·anlaşı­
lıyor ki, İslam hukukunun genel prensip ve gayelerine aykırı düş­
kah mal sahipleri lehine -ki; Hz. Ömer'in Hatıb'a
gibi-, kah müşteriler lehine -ki, Osmanlı Sultanlarının
narh konusundaki fermanları gibi- . tedbirler almakta dinen bir
. mahzur görülmemiştir. Allah ve Rasulünün serbest bıraktığı sahada eğer kulları b~ serbestilerini ihlal. eder, kötüye kullanırlarsa
yine onların lehine tedbir!er almak bu defa ulUlemre kalmaktadır. Muhammed Emin b. Abidin de işte bunu belirtmektedir.
mernek
şıırtıyla
·yaptığı
Malı
teslim almadan satmak:
Narh mevzuunda İslam fikkında mevcut diğer birkaç müessese de şunlardır: Bir şeyin kabıedilmeden önce satışının yasak.:.
Iığı koriusu ki, buna daha ()nce bir başka sebeble temas edilmişti.
Sebebine gelince vukua gelecek zarardan tarafları ve özellikle müş­
teriyi korumak olduğu kadar, hiç yoktan bir kısım insanlaı:ın araya girip evrak alım satım işlemleri yapmak suretiyle malların rayiç fiyatlarını haksız yere yüks~ltmeler~çlir. Pek çok Hadisten biri de şu mealdedir: Hakim b. Hizam'dan. O, Rasulullah (s.a.v.) 'e
gelerek,
- Ey Allah'ın Resulü! Bir kimse bana gelerek yanımda bulunmayan bir malı satın almak istedi. Ben de istediği o şeyi sattım ve hemen gidip çarşıdan o malı satın alıp te_slim ettim~ Bu
mümkün mü idi? Rasulullah (s.a.v.),
.- .
Yanında
.
bulunmayan şeyi satma. n
( 122) buyurc:ıu ..
12ıı İbn Abidin c. 4, s. 194.
_122J · İbn Mace, ticaret 20. Buhari, büyu' 55. Tirmizi, büyu' 19 v.s.
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDi 1 91.
Bu ve benzeri diğer rivayetlere rağmen fakibierin bazısı bu
hadislerin ya bir takım istisnalarını, ya da tam aksini de ileri sürerler (123). Fakat işin esası; malın zimmette olup olmamasıdır.
Eğer gerçekten zimmette hukuken bir mal mevcutsa o zaman akid
anında malıiı o meclil:!te bulunmaması önemli değildir (1 24). ?
Aracılık:
Bir diğer yasaklama da Hadiste geçen «hadırııın «badiııye (şe­
hirli, kasabalı birisinin köylüye, bedeviye) mal satışının sıkı bir
kontrol altında tutuluşudur. «Rasulull.ah (s.a.v.) hadırın badiye mal satışını yasaklamıştır.ıı ve İmam :iv.ı:üslim bu Hadis-i şeri­
fe «İnsanları kendi haline bırakın. Allah Teaza onlardan bazısı­
nı diğer bazısına rzzık vesilesi yapar.ıı .(125) ibaresini ziyade etmiştir.
. 'Bazı şarihlere göre de «hadırıı dan maksad; malını satmak
isteyen her kişidir, «badiıı ise zaruret içinde bulunan ihtiyaç sahipleridir. İşte birinciler ikincilere ihtiyaç madd~lerini gıyaben
satamaz. Çünkü satış gününün rayiç fiyatı ve narhı ile satması
esastır. Yasaklığm manasi ve bundan maksad; insa;rıları darlık­
·ta bırakmamaktır. Eğer halkın umumi ve acil ihtiyacı söz konusu değilse veya badiyeli biri «Bu malı ·senin yanına bırakıyo­
rum. Benim için tedricen sat.ıı der_ ise halk da buna nadiren ihtiyaç duyarsa o zaman bu nevi alıŞ-verişler caizdir. Çünkü insan. lar zarar görmüyor; bedevi de malını şehirli vasıtasıyla değer fiyatına satabiliyor (126).
.
Badiyeli birinin şehirliden mal satın -alması söz konusu ise ve
şehirli de uygun fiyat göstererek, yazarak ona simsarlık yapmak
isterse bu da yasak mıdır? Sorusuna cevapta fukahanın tereddüdü vardır. Buhari bunun· da yasak olduğunu söyler ki, Şafii mezhebinCieki hakim görüş de budur. Hanetilerin pek çoğuna ve diğer bazı fakibiere göre ise eğer badiyeli (köylü) elindeki malını
değer fiyatına hadıra (şehirliye) bırakabiliyor, aldatılmıyorsa halk
da zarar görriıüyor~a veya şehirli, elindeki malı köylüye o günün
· makul fiyatıy~a satıyor, makul fiyat bildiriyorsa, aldatma sö~ konusu değilse bu nevi alış-verişler hadisteki yasağın hükmü haricidir (127). Meşhur bir açıklamaya göre; hadisteri maksadi şehirı23)
124)
124)
125)
126)
127)
Bu görüşler için bak el-Muhalla c. 9, s. 592 v.d. 596-603.
Neylu'l-Evtar, c. 5, s. 177 Cbkz. sh .. 113)
·
Buhari, büyu' 58, 64. Müslim, büyu' ıı. 12. 18-21 v.s.
Nihayetü'l-Muhtac c. 3, s. 464. el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. ııo.
Nihayetü'I-Muhtac c. 3, s. 465.
İbn Abidin c. 4, s. 147. Dellal_ vasıtasıyla aleni müzayede ile
rnekruh değildir. Hadırın simsarlığı ise mekruhdur.
satış
92 / VADE FARKI VE KAR HADDİ
linin köylüye simsarlik yapmasıdır. Çünkü böyle bir· simsarlıkla
köylü yüksek bir fiyatla mal satın alır. Ama kendi kendisine bu
malı alacak olsa daha ucuz fiyatıa mal alır ve kendisi de başka­
larına daha ucuza malını satar (128)
Bütün meseie ccSi'r (nar h) dan maksad nedir? Burada düğüm­
lenmektedir. Bundan maksad; mal sahibi yolcuların mallarını
satmak istedikleri mahalde çoğunlukla kabul edilen bir fiyattır
(cari fiyat), eğer mal satılmak istenen belde çarşısında bir cari
fiyat ihtilafı varsa durum böyledir, yani taeirierden çoğunun kabul ettiği fiyattir (129).
Köylü, şehirdeki cari fiyatı biliyorsa o zaman şehirliye sattığı malda aldatılma iddiası da kabil-i mesmu' değildir.
((Demek ki, kaide olarak: Çarşı ve pazarda fiyatlar serbest
rekabet esasına göre teşekkül etrp.~ktedir. Devlet reisi, fukahanın
icmaına göre, eşya üzerine herhangi bir narh koyamaz. Ancak mal
sahibi mallarını biriktiriyor (ihtikara tevessül ediyor) ve makul
kıymetleri tecavüz ediyorlarsa iŞte bu durumda o mıntıkanın yetkili hakimi, kişisi de piyasayı kontrolden aciz kalıyorsa veya ancak narh koymakla menfaatını koruyabiliyorsa o takdirde m;ı.rh
tesbit olunabilir, bunda diiıen bir niahzur yoktur ve riarh konulurken de o yerin yetkilileri, bilirkişi ve teşkilatıyla istişare gerekir. Fetva bu yolda verilmiştir.» (130) .
Fukahamızın narh konusundaki· şu görüşleri karşısında artık ne denilebilir? Ebu Hanife, Evzai ve Şafii ile Hanefi fukahası
hadırın badiye satışında bir beis görmezler. Yeter ki, o andaki
n·arhı, cari fiyatı, badiye haber versin. İmam Malik ise böyle bir
satışı ve fiyat-ihbarını da kerih görür (131).
Bir başka izah tarzına göre satışın yasaklığında fukahanın
ittifak eylediği husus: Bu nehyin maksadı; şehirlinin, köylüye
yumuşak ve insaflı davranmasıdır. Çünkü köylü nezdinde bir kı­
sım gıda maddeleri kolay ve ucuz bulunur ve bunları insa,fl1 satar. Şehirliler onları·hem güç ve hem de daha pahalıya bulurlar.
Bazı malları da köylü güç, şehirli ise kolay bulur, böylece cari
fiyatta alım-satımlar teşvik görür. Köylü şehre gelmeden şehirli­
nin onun adına simsarlığı bu işi güçleştirir. Evet <<Din nasilwttır.» (13~). Şehirli fiyat hususunda köylüye bilgi verebilir, ama
bu genel hükümlü Hadis <<Şehirli, köylü adına satış yapmasın,
insanları kendi haline bırakınız. Allah onlardan bazısını diğer ba12Bl
1291
130l
1311
1321
Şebramlusi ale'n-Nihaye c. 3, s. 466. el-Muğni c. 4, s. 237, 39.
el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 214. ez-Zeylei c. 4, s. 68.
Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 184.
Buhaıi,Jman 42. ?yfüslim, iman 95. Tirmizi, birr 17 v:s.
Buhari, büyu' 71; Müslim, büyu' ı5; Müsnedu Ahmed ı/430 v.s.
İSLAM HUKUKUNDA ALI$~VERİŞTE KAR HADDİ /\93
zısına rızık
rılmıştır.
vesilesi
yaymıştır.ıı
(1 33 )
Hadis-i
Şerifi
ile
sınırlandı­
Az önce cte· belirtildiği gibi gerçek fiyatı köylüye bildirmek
Bu nevi yol gösterme bir nevi nasihattir. Aksi halde ikinci Hadis hükmü gereği, hukukçuların çoğuna göre, akid feshedişarttır~
lir (134).
Yolda Mal 'Sahiplerini
Karşılama
ve Onlara Karşı Hile
Hadiste «Telakki'r-Rükban (binitlileri karşılama) ıı şeklinde
· geçen bu ibareyi pazar yerlerine, şehre satmak üzere mallarını ge- .
tiren kimseleri yolda karşılamak suretiyle ellerindeki malları satın .almaya çalışmak şeklinde hukuki bir mana verilir. Böyle bir
durum ve tatbikat geçmişte olduğu gibi zamanimızda da aynen
vardır.
Yün, yumurta, yoğurt, yağ, peynir, el işleri v.s. tüccarları pazar yerine gelen köylülerin yollarını keserek daha pazara inmeden
ellerinden o malları· satın almak isterler. Günümüz mezvuatında
bunu yasaklayıcı açık bir hüküm yoktur. İslam hukukunda mesele enine boyuna tartışılmıştır. İbn Ömer der Içi, «Biz mal sahibi
köylüleri yolda karşılar ve mallarını ellerinden satın alırdık, Nebi
(s.a.v.) ·işte bu kareketimizi yasakladı ve «Mal pazara indirilene
karİ.lır onlardan bir şey satın almayın ve onlar da bir şey satmasınlar.ıı (135). buyurmuştur. Bu ve benzeri yasaklayıcı daha pek
çok Hadisler vardır. İşte bunların. hukuki yönden izahı konusunqa İslam hukukçularının görÜşleri şu şekilde sıralanabilir:
Fukahanın ekserisine göre; bir
kimsenin, menfaat temini
için, pazara mal getirenleri yolda çevirip elinden mallarını satın alması helal değildir. isterse ·bu hareket başkalarına zarar versin veya vermesin. Köylüyü pazar yerine yakın veya uzak yerde
çevirsin veya çevirmesin, yolda malını s'atanın sonradan fesih
hakkı vardır. Hatta vefatı halinde mirascısı bu hakkı kullanır.
Ömer b. Abctilaziz de valilerine Hadis-i Şerif hükümlerinin tatbikini temi,n maksadıyla şu emri göndermiştir;
«T~ccarlar mal sahiplerini (pazarcıları) yolda karşılamasın- ·
lar.ıı
(ıso)
133} Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 185. ;z:urkılni c. 4, s. 308.
134) · Buhlı.ri, büyu' 72, icare 14, Müslim, büyu' ll, 19. Nesei, büyu' 18. Müsnedu Ahmed 1/368, 2/42 v.s.
135) el-Muhalla, mesele 14Ş8, c. 9, s. 471. Bidayetü'l-Müctehid c. 2, s. 184.
136) el-Muhallı\, c. 9, s. 471. Bidı\yetü'l-Müctehid c. 2, s. 184.
94 1 vADE FARk! VE K!R HADDi
İmam Şafii, Leys b. Sa'd, Ahmed b. Hanbel ve başkaları rnal
sahiplerinin pazara gelmeden önce karşılanmalarına kesin suret- ·
te karşıdırlar. Hatta İmam Şafii ve Ebu Süieyman el-Cüzecani
derler ki, «Eğer pazara gelen kişinin malı daha yolda iken satın
alınırsa, pazar yerine gelmesi halinde ·onun muhayyerlik hakkı
vardır.» Evzai ise «Eğer satın alınan mala ınsanların ihtiyacı var
ise satış kesin: surette yasaktır.» (137).
·
İlk defa Ebu Hanlle bu görüşlere karşı çıkmış, kaide olarak
mal sahiplerini yolda karşılayıp mallarıİlı almayı mübah, serbest
saymıştır. Ancak o mala belde halRının ihtiyacı var ise ve yol çe;,
virme de onlara zarar· veriyorsa meJuuhtur. Diğer durumlarda
caizdir. (138) •
İmam Malik de der ki; «Hususi ticarette malı pazara gelmeden yolda satın alma işine Hadis hükümleri uygulanmaz. Ancak
şehirlerde bu işi meslek haline getirenler cezalandırılır. Yiyecek
- ve kurban gibi şeyleri yolda satma ve satın almada bir beis yokturn (139). Ebu'l-Leys ise şöyle der; ııYolda satın alınan mal.müşteriden
geri alınıp satıcıya teslim edilir. o sırada satıcı vefat ederse yine
müşteriden mal geri alınır, çarşıda satılır ve seıneni satıcıya verilir.» (140).
·
.
.
Görülüyor ki; bu gibi tatbikata karşı fukahanın · çoğu kesin ·
tavır takınmakta, haram gözü ile bakmakta bir kısmı ise mübah
sayınakla, cevaz vermekle beraber bunu bazı şartlarla sınırlaınak­
tadır. Netice itibariyle de ınal sahibi köylünün makul ölçüler dahilinde kar elde edebilmesi, değer fiyatına ınalını satabilmesi öngörülmektedir.
·
Meselenin temelinde rükbanın yolda karşılanıp malinın elinden satın alınmasında onun aldatılması ve ihtiyaç sahibi şehir­
linm pazar yerinden ihtiyacını kolayca karşılayaınaınası yatınak­
_tadır (1.41 ). Mal sı:ı.hibi köylüler kendi hallerin~ bırakılırlarsa mallarını insanların kolayca satın alabileceği bir fiyatla, kolaylıkla
satarlar, müşteriler kolaylıkla satın alırlar. Kendi kendilerine bir
narh oluŞtururlar. Ama şehirliler bu satış işini üzerlerine alırlarsa
o zaman- 'Qu malları istedikleri gi)Ji satarlar, beldenin cari fiyatı137)
ı38)
1391
140)
14D
adg. e.
aynı
yerler.
c. 9, · s. 471.
adg. e. c. Q, s. 472. _Hadis ve benzerlerinin izahı için
476'ya bak.·
el-Muğni c. 4, s. 235, 237, 238.
el-Muğni c. 4, s. 238, 239. Nihfı.yetü'l-Muhtac c. 3, s. 466.
el-Muhallfı.
aynı
eser s. 472-
ı
:.
ISLA~
.
.
.
:
~
.
!
.
.
.
HUKUKUNDA ALIŞ-VERIŞTE KAR HADDİ 1 llS
na göre çok daha yüksek fiyat isterler ve halkın da bu fiyatla malı satın almaya gücü yetmez. İşte Rasıllullah (s.a.v.) buna işaret
buyurmuştur.
,
el-Hıraki, gerek şehirlinin köylüye satışında ve gerekse mal
sahiplerini yolda karşılamak suretiyle satışlarda yasaklığın sebebini şu üç şartla açıklar:
ı
-
_girişirse,
Şehirli satışta
köylüye vekil. olmak
kasdıyla
böyle bir
işe
·
2 -
Köylü,
3 -
Satış için malı celb kasdı söz konusu ise bu satışlar ha-
dımdır.
şehirdeki fiyatları
·-
'Kadi Ebu Ya'la. Hanbeli
ı
-
bilmiyorsa.
Şehirli
günün
şu
narhı
iki şartı. da ileri sürer:
ile satmak istemezse,
2 - İnsanların ihtiyacı var da şehirli satıcı m~lı geeiktirmesi sonucu halkın darlık çekmesi söz konusu ise satış haramdır. Hanbeli fakililerinin görüş ve şartları bunlardır.
Şafü'niti talebeleri ise böyle bir şartın yasaklığı için dört şart
ararlar ki, üçü el-Hıraki'nin belirttiğidir. Dördüncüsü ise; insanların o mala ihtiyaç duymalarıdır. Bu şartlar bulunmazsa satış
haram değildir. Şafii ·ve Ahmed b. Hanbel akdi esasta sahih sa:_..
yarlar. Çünkü Hadist{;)ki. yasaklık bey'in kesin haramlığını ifade
etmez. Ancak yapılan· hareket tarzını yasaklar. Fakat onların
mezhebindeki bazı fakihler batıl, pek çokları ise fasid sayarlar ·ve
<(Sırf yasaklık bunun için yeterlidir.» derler (14 2).
- Hanefi mezhebinde bu konudaki kaide, az önce de belirtildi. ği gibi beld~ halkının bu işte zarar görinernesi söz konusu ise
mekruhdur. Böyle bir zarar söz konusu değilse ve cari ve gerçek
fiyat mal sahiplerinden gizlenmezse verdiği fiyatla mal sahibini
aldatmamışsa satış sahihdir. Ama şehirdeki fiyatı, narhı gizlerse
o zaman satış akdi fuekruhdur ve. bayiin fesih hakkı söz konusudur (143).
·_
_ Ebu Yusuf der ki: Bir gurup_ arap Küfe'ye geldi, bütün yiyecekleri alıp götürmek üzere idiler ve böylece Küfe'liler zarar göreceklerdi. Bunun· üzerine onlar tıpkı mal sahiplerini yolda karşılayıp mallarını satın almanın yasaklığı gibi bu işten men edil. diler. Bir başka kaynakta Ebu Yusuf'un onlara şu haberi gönder1421
1431
s.
ez-Zeylei c. 4, s. 68. el-FetavA'l-Hindiyye c. 3,
214.
adg. e. aynı yerler. İbn Abidin c. 4, s. 147, el-Bedai c. 5, ·s. 260.
96 1 vADE FARJ,ü vE KAR HADDi
diği belirtilir: ccOnları bu işten men ederim. Görmüyorlar mı? İh­
tikar yapacakları düşüncesiyle şehirliler bile _mal alnıaktan men ""'
edilmişlerdir» (144). İbn Abidin (Ömer b. Abidin) köylüleri pazara
\.
giderken yolda karşılamaktaki yasaklığı iki şarta bağlar.
1 - İhtiyaç zamanlarında müşterilerin o kişileri yolda çevirmeleri, mallarını alıp şehirlilere daha fazlasına satmaları,
Köylüler'i yolda çevirip mallarını şehirdeki gerçek fiyatve köylülerin de bunları bilmemesidir.
İşte bunlardan birincisinde köylünün · ve · şehiİlinin zararı,
ikincisinde de köylünün aldatılması söz. konusu olduğundan akld ·
fasiddir (145 ). Böylece İbn Abidin de Hanefilerin bu konudaki görüşünü özetlemiş, rnekruh tabirini fesadla izah etmiştir. Şu duruma göre hemen bütün mezhebierde varılan sonuç bu nevi alış­
verişin belirtJien şartlar dahilinde fasid oluşudur.
·Ama köylüleri karşılama kasdı olmaksızın bir kimse yolculuk esnasında ,pazara gelen köylülere rastıarsa Kadi Ebu Ya'la'ya
göre o kişi yine o P,azarcıdan bir şey alamaz ve onlara da bir
şey satamaz. Bazı Şafüler de bu fikirdedirler. Şafiilerden diğer
bazılarına göre ise kişinin kas~ı telakkİ olmadığına göre yasaklık da ona şamil değildir. Hadisteki yasağın gayesi köylüleri hile
ve aldatılmaktan korumaktır. Buna sebeb olan her nevi karşıla.:. ·
ma yasaktır._ K.asdı hile ve aldatma olan her nevi karşılamanın
yasaklanması gerekir ( 146) •
2-
tan
aşağıya almaları
Haksız
Rekabet
Burada Ticaret hukuku açısından bilhassa piyasayı kızıştır­
ma, ticari rekabet yüzünden kar temini, müşteri celbetme sebebleriyle birisinin, müşterisiyle yaptığı akdi bozmaya çalışmadan
-bahsedilecektir. Konunun esası:
cc Sizlerden bazı n ız diğer bazınız (din kardeşinin)
rine satış yapmasın. O din kardeşinizin muamelesi ya
ya da akdi bırakırlar (147). Hadis-i Şerifidir.
·
satışı
üze-
kesinleşir,-
Haksız rekabet: Başkası müşterisi ile gerek pazarlık halinde
iken ve gerekse akdin kesinleşmesinden sonra söz konusudur. Ra-
144)
145)
146)
147)
İbn Abidin c. 4, s. 146-147.
c. 4, s. 243.
Buhari, büyu'
64, 70-; şurüt 8; nikah 45. Müslim, nikah 49, büyu'
7, 8, ll v.s.
Nihayetü'l-Muhtac c. 3, s. 468. el-Muhalla, mesele 1467, c. 9, s. 466.
el-Muğni
ss,
İSLAM HUKUKUNDA ALI$-VERİŞTE KAR HADDİ 1 97
suluHalı (s.a.v.) bunu yasaklamıştır. Ama bayi veya müşteri hehıyar hakkına sahipken bir başkasının ona tekiifte bulun-
nüz
mıisı
caizdir ve bunda bir mahzur da yoktur (14B).
Bir akdin icrası anında aldanma söz konusu olmuş ama bu,
aldanan kişinin kusurundan doğmuşsa araya girmek suretiyle akdi bozdurmaya çalışmak doğru değildir. O aldanmanın akde bir
tesiri yoktur ·(14 D). Fazla ücret talebi sebebiyle satış· durmuşsa o
zaman fiyatı artırma caizdir. Ayrıca bayi mevcut kıyınetten fazla bir· şey ister de müşteri de buna cevap vermezse, bir başka kişi aynı malı aynı fiyata veya, fazla veya noksanına alabilir (150). :
İslam hukukçuları haksız rekabetle ilgili yukarıdaki ve benzeri mealdeRi Hadislerin hükmünden müzayede yoluyla satışla­
rı istisna etmişlerdir (151). Pek tabii hileli müzayedeler bundan
çok, gabn ve hile ·bahsini ilgilendirir.
·
Alış-Verişte
Gabn ve Hile
GABN: Lugatte hud'a, aldatmak, bir şeyin miktarını eksiltrnek manasınadır. Hukukta gabn ikiye ayrılır: Biri «gabn-i fahişn
dir ki, «uruzda nısf_.ı uşur ve hayvanatta·uşur ve akardahumus
miktarı veya daha ziyade aldanmaktır.» (15 2). Mesela bir evin
gerçek kıymeti 100 bin lira olduğu halde 120 bin lira, veya daha
fazlasına satılsa veya 79500 lira veya daha aşağı bir fiyatla satın
alınsa bu muamelede fahiş bir gabn bulunmuş olur.
. Gabnin ikinci nev'i ise, «gabn-i yesirııdir ki, fahiş aldanınada
belirtilen miktarlard-an noksan miktarda aldanmaktır. Mesela 100
biri lira olan evi 110 bin liraya satmak veya 90 bin liraya satın
almak gibi.
-Böyle bir muamele -karşısında aldanan kişiye ise «mağbün
denilir.
·
·
TAÖRİR ise: Aldatmak (153) manasındadır. Bazan tağrli' ve:
ya aldatma kelimeleri yerine hile tabiri de kullanılır ve genellikle gabn ile tağrir (hile) birlikte bulunur ve o zaman akdin feshini 'mucib olursa da ccBey'de bila tağrir gabn-i fahiş bulunsa mağ­
bfui olan kişi bey'i feshedemez.» (154).
1481 NihayetÜ'l-Muctac c. 4, s. 75. ZurkB.ni c. 4, s. aoa-aı2'ye bak.
1491 el-Muhalla, ·mesele 1467, c. 9, s. 466, 467.
1501 el-Muhalla, mesele 1467, c. 9, s. 467-468.
1511 Mecelle md. 165. Bu iki terim için aynca T.B.K. md 2ı, 28 bak.
1521 Mecelle md. 164.
153) Mecelle md. 256.
154) Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 211.
iia 1 VADE FARKI VE KAR HADDI
Herkes kendi mülkünde istediği gibi tasarruf edebileceği gi- \ .
tasarruflar da muteber olbir aldatma söz konusu ol- ·
maksızın yapılan muameleyi bozmaya v~ya bozdurmaya çalışan
kimsenin çalışması da b<?şadır.
Bu bakımdan 1000 liralık bir malını 100 liraya satsa veya
100 liralık malı 1000 liraya satin alsa bu muteberdir, feshe yetkisi yoktur (155). Ancak yetim çocukların, vakıf teşkilatının, hazinenin mailarına bu kaide uygulanamaz. Bayi veya müşteridEm biri diğerini aldatıp bu aldatmada gabnin fahiş olduğu ·anlaşılınca
aldatılan kişi alış-verişi feshettirebilir. Aldatılan kişi bu fahiş gabne rağmen mebide tasarrufta bulunursa .artık fesih hakkı kalmaz. Tağrir ve fahiş gabn ile satın alınan mal elden çıksa veya
bir ayıp meydana gelse aldanan kişinin yine akdi fesih hakkı yoktur (1so) . Ancak me bi misli. bir. mal ise (piyasada· emsali çok; ölçülüp tartılıp sayılabilen bir şey ise) o zaman bir kısmında tasarruftan sonra tağrir ve fahiş gabn olduğu öğrenilse müşterinin
hıyar hakktı düşmez, mebiin geri kalanını aynen ve telef olanın
.da mislini bayie vererek verdiği semeni tamamen geri talep ·edebilir. Fakatkıyemi mallarda böyle bir imkan yoktur (157).
Yukarıdaki kısa ve özlü hükümlerden anlaşıldığına göre aidanan için ((hıyar-ı gabn ve tağrirıı söz konusudur. Bu hıyar hakkının sübutu için de sırf gabnin bulunması yeterli değildir. Yani
bir kimse bilerek, isteyerek bir mala fazla para ödemişse veya elindeki malı rayicinden aşağıya satinışsa böyle bir hıyar hakkı yoktur. Gabn ile blrlik,te tağririn de bulunması, aldatıldığını da bilm:emesi, buna rızasının da olmaması şarttır (1ss) . Dışarıdan bir
üçüncü şahsın aldatması, aldatılana fesih hakkı bahşetmez. Ancak hileli müzayedede durum farklı olup biraz sonra açıklanacaktır.
·
İslam hukukunda birisini zarara sokmak caiz olmadığından
baylin müşteriyi ve müşterinin de bayii fahiş gabn ile tağrir etmesi aldanan kişi hakkında bir zarar olup meydana gelen zaranil izalesi de vacibdir. Onun için alış-verişin feshi ile aldatılan
kişi hakkındaki zarar giderilmiş olursa da diğer tarafın dahi mutazarrır olmaması için gabn ve tağririn tahakkuk ve sjibutu hakimler için incelemeye değer çok önemli bir konudur. Fakat az
bir aldatma (gabn-i yesirden) kaçınmak mümkün olmadığından
akıl ve baliğden suctur eden hukuki
duğundan kendi tarafından, herhangi
bi
ı55)
ı50)
157)
158)
Mecelle md. 356-360 e. bak.
Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 215.
el-Muhalla, mesele 1464, c. 9, s. 457. Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 212.
el-Muğni c. 4, s. 214. Ruhu'I-Mecelle c. 2, s. 212, 213.
İSLAM HUKUKUNDA AtıŞ-VERİŞTE KAR HAD Dİ 1 99
işin içerisinde tağrir (hile ve aldatma) olsa biie bu miktar gabn
adeten affolunmuş, normal karşılanmıştır ve alış-verişin feshini gerektirmez (159).
Bu konuda İbn Hazm der ki; bir şey müsavi olduğu bir şey­
den eksik veya fazlasına satılarnaz, helal değildir. Bayi veya müş­
teri mebide selameti şart koştuğunda durum böyledir. Ancak aklddeki gabn miktarını her iki taraf l:ıilirse ve buna her ikisi de razı
ise o zaman akid muteberdir.· Ama yalnız taraflardan· birisi bu
fazlalık veya eksikliği bilirse, diğer taraf bilmezse akid batıldır,
sonradan verilecek icazet, akdi muteber hale getiremez. Zahirilere göre her iki tarafın gabne rızası akdi sahih bir akid haline koyamaz (160). Delilleri de <<Rasulullah (s.a.v.) malın ·haksız yere
heltikinden insanları nehyetti.ıı '(161) ve «Bir kardeşinizin satışı­
nı heltil olmayan yolla bozmayın~ satış üstüne satış yapmayın, hile, aldatma yoluna gitmeyin, malın da iyisini kötüsüne karıştır­
mayın.ıı
(16 2).
Hadis-i Şerif'leridir. Hadislerde hiçbir istisna ka-.
bul edilmeyince bu durumda müşteri fazla ödediğini bayide kıy­
ınetten az fiyata sattığında aradaki farkı isteme hakkına sahipler. Rıza ile vazgeçiş o eksik veya fazlayı meşru· hale· getiremez
(163).
Ebıl Hanife, Malik ve Şafii'ye göre ise bey'de az veya çok al-'
danma bayie rücıl hakkı kaide olarak yoktur, ancak tağrirle birlikte fahiş gabn söz konusu ise o zaman bu hak vardır (16 4).
Mecelle'de tesbit edilen nisbetler Malikilerde biraz daha yük. sektir ve İbnu'-Kassar, İmam Malik'den şunu riv&yet eder: «Bey'de üçte birden fazla bir aldatma var ise (yani aldatma, .mebiin
kıymetinin üçte birisini geçiyorsa), o zaman gabnden söz edilir
(t65).
Gabn konusunda
fukahanın
delili:
«Ey iman edenler! Birbirinizin mallarını haram sebeblerle yemeyin. Meğer ki, (o mallar) sizden karşılıklı bir rızadan (doğan) bir ticaret (malı) ola ... ıı (166). Ayet-i Kerimesidir.
·. ·
İşte bu Ayet-i Kerimede söz konusu olan riza ancak belirli
159)
160l
161l
162l
163)
164)
165)
1GGl
el-Muhalla, mesele 1464, c. 9, _s. 452.
Buhari, zekat 18, husumat 3; Darimi, rikak 32.
Buha.ri, büyu' 61. Ebu Davud, büyu' 24.
el-Muhalla, mesele 1404, c. 9, s. 458.
adg .. e. c. 9, s .. 453.
adg. e. aynı yer.
K. Kerim, Süretü'n-Nisa: Ayet: 29
Süretü'l-Bakara Ay~t: 9
100 1 VADE FARK! VE KAR HADDİ
ol~.
şüphesiz
.
alış-verişte
miktar üzerinde
Hiç
bir kimse.
gabn ol-\
bilse o zaman razı olmayacaktır, Allah Teala muamela- · ·
tın her çeşidinde hile ve hud'ayı kesin olarak yasaklamıştır. Ayette·
. '
duğumi
ccAllah'ı da, iman edenleri de (guya) aldatırlar. Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatamazlar da yine farkına vara-
maz~ar.»
(167)
buyurulmuştur.
Hilenin tarifi de şu şekilde yapılmıştır: Bir kimse elindeki
malı emsalinin fiyatından fazla bir fiyatıa bunu bilmeyen bir
ba§kasına satarsa bu, müşteriye karşı bir hiledir. Bir kimse de
emsiUinin fiyatından aşağı fiyatıa elindeki malı bilmeyerek sa·
tarsa bu da bayie ·karşı bir hiledir ve her hal ü karda hile cie di·
·
hen, hukuken haramdır (tOB).
Bir hadise : c~Cerir b. Abdiilah el-Beceli, biriSinden bir at sa~
tın almak ister. At sahibi O'na;
- Eğer münasib görürseli sana bu atı 500 dirhem~ veririm.
Cerir:
- Atın bu fiyattan daha fazlasını eder. Sana şu anda 600
dirhem. Fiyatı 800 dirheme kadar da artu,:abilirim.
- Atım cidden bu kıymette midir?
- At belki bundan (800 dirhemden) fazla da edebilir· ama
bi:m daha fazlasını veremem.
- Öyleyse onu satın al!
.
Bu sırada Cerir'e denilir ki,
- Onu 500 dirheme almaktan seni hangi şey men ediyor?
- Çünkü biz alış-verişte hile yapmıyacağımız hususunda Ra·
suluHalı (s.a.v.) 'a söz verdik, and içtik.» (109).
Sahabe devrinde hile ve gabnden kaçınınayı ashabın bu ko- ·
nuda gösterdikleri titizlikleri bizlere aksettiren daha pek çok· misaller eserlerde mevcuttur (170).
.
İbn Hazm der ki; İslam alimlerinin ittifakına göre kıy1net
ikidir: Eski ve yeni kıymetler: Rasulullah (s.a.v.) zamanında ta- cirler satın aldıklarıni kar gözeterek satıyorlardı ve bu bilinen bir
gerçekti. Tüccarların sattıkları malıiı kıymeti, o asıl kıymetin mislin! ancak bir illet (özel şart) sebebiyle geçerdi. Tacirler elindekr
mallarının kıymetlerini de ancak bazı . sebeblerden dolayı tenzil
veya tezyid ederlerdi. O zaman her iki kıymeti _de olduğu gibi tek
167)
168)
169)
170)
el-Muhalla, mesela 1464, c. 9, s.· 453, 454.
adg. e. c. 9, s. 454.
Bak el-Muhalla, masele 1464, c. 9, s. 454 v.d.
adg: e. c. 9, _s. 457-458.
,
·İSLAM HUKUKUNDA AUŞ-VERİŞTE KAR HADDİ
1 101
ve müstakil kıyınet sayarlardı. İşte bu iki kıymetin her birine,
. kendi durtimuna riayet edilir, göz önünde tutulurdu (171). Ama
özel illet ve şartlarla tezyid edilen fiyat da emsali malların satış
fiyatını geçemezdi. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) müslümanlar arasında çarşı ve pazarlarda yapılan alış-verişlerde fiyat artmasının
sebebini zaman zaman sormuştur (1i2). Hatta mecbur kalan kişinin malını satışında da .bir gabn ve hile tehlikesi olacağından
Hasuluilah (s.a.v.) bir Hadisleriiıde:
«Muzdar kişinin malını satması ve malının satın alınması­
nı, tağrirli satışı ( aldatmayı) ve yenilir duruma gelmemiş mey.:.
ve satışını Rasulullah (s.a.v.) yasaklamıştır.» (173) buyurmuştur.­
Demek ki, bayi ve müşteri iyi niyyetıe ve rıza ile alış-verişte bu-
lunsalar bile burada muzdar tarafın içinde bulunduğu psikolojik
hal, 'baskı alış-verişin normal ceryanına mani olacağı. düşünüle- _
rek sınırlandırılmış, yasak1anmıştır.
Fukaha eserlerinde birkaç konuda esas itibariyle gabn ve
hilenin bulunacağını objektif olarak kabul. etmişlerdir. Daha ön·
ce de dolay,lı şekilde açıklanan bu yerler şunlardır:
ı
- Mal sahiplerinin pazara gelmeden yollarını çevirip mal-
larını satın
almada ve bunu yapan kişinin onları aldatması,
Hileli müzayede (beyu'n-neceş) : Satın alma niyyeti olhalde bir kimsenin müşteriler arasına girip satılan mala
fazla fiyatlar vermesi, gerçek alıcıların· fazla fiyat tekliflerine sebeb olmasıdır. İslam bunu yasaklamıştır. Rasulullah (s.a.v.) 'den
- ·«Nebi (s.a.v.) neceşi -hileli müzayedeyi- yasakladı.» (174) Hadis'i
rivayet edilmiştir.
2-
madığı
3-
Aracı kişinin .aldatması
(175).
Bu gibi yerlerde aldatılan kişi akdi fesihde ve muteber sayınada hıyar hakkına sahiptir. Mümessil olmayan fuzfı.linin satışı
gabn-i yesir olarak değerlendirilir, fesili hakkırtı pek doğurmaz.
Bazı
fakihlere göre mebii bilmernek hile ve gabn yönünden müş­
teriye bir hıyar hakkı verir. Bu durumda kendisine mal gönderilen veya mümessili, ·elçisi inalı elinde fazla bekletemez. Hile ve.
171)
172)
173)
174)
175)
Buhılri, icare 14. Müsnedu Ahmed 2/139.
Ebu Davud, büyu' 25. Müsnedu Ahmed 11116.
Buhari, büyu' şurüt 11. Müslim, büyu' 13. Nesei, büyu' 18.
Buhari, büyu' 68, 70. Mqslim, büyu' 19. v.s.
el-Muğni c. 3, s. 584. Nihii.yetü'l-Muhtac c. 3, s. 469, c. 4, s. 753.
102 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ
gabne muttali olunca derhal
hıyar
hakkını kullanması
gerekir
( liO.).
Ahmed b. Hanbel'den mervi Hadislerde ve fetvalarda gabn
için kesin sınırlayıcı bir nass yoktur. Diğer .Hadis kitaplarında da
durum aynıdır. Ancak yukarıda kaydedilen Mecelle hükmündeki
ve benzeri yerlerdeki nisbet tatbikattan ve fukahanın ictihadın­
dan alınmadır. Nitekim Hz. Ebu Bekir halifeliği zamanında, valileriiii irşadında bu nisbeti üçte bir (1/3) şeklinde tesbit etmiştir.
İmam Malik de, daha önce görüldüğü gibi, bu fikre istinad eder.
Çünkü ona. göre üçtebir hususunda Rasulullah'dan mervi Hadisler vardır. Onlardan birisinde Rasulullah (s.a.v.) «Üçtebir, -bir
başka
rivayette,
altıdabir-,
gabn-i
fdhiştir;ıı
(177) buyurmuştur.
Bir rivayette insanların normal olarak altıda bir ve daha az aldanmaları az bir aldanma ve aldatma olarak vasıflandırılır. İslam
hukukunun gabn ve tağrir konusunda sarih ve kat'i bir nass koy-:
mayışının sebebi nisbetıerin tesbitini beldelerin örflerine bırak­
masıdır. Böylece daha pratik bir çözüm yolu tavsiye edilmektedir. (17B) •.
Abdullah b. Ömer'den rivayete göre : Bir adam Rasulullah;a
gelerek «Alış-verişte devamlı aldatıldığının söyler. Rasulullah
(s.a.v) da «Bir daha alış-veriş yaparken aldatmaca (hılabe) yoktur, den tavsiyesinde bulunur~ o adam artık ondan sonra, alış­
verişte bulunurken hep «aldatmaca, hile yoktur.n der idi (1 79) Rasulullah (s.a.v.) bir başka Hadis'lerinde de «Müslümanın, müslümanı aldatması
heltil degildir.» (1BO)
buyurmuştur.
İslam hukukçularından Malikiler hariç, diğerlerille (cumhura) göre tüccar arasında rızalaşma halinde gabni bir fesih sebebi
kabul etmezler. Cumhurun, gabinden dolayı derhal akdi fesih
hakkı tanımayışlar,ının sebebi;- tarafların günlük işler ve muamelatında tedbirli bir kişi olarak davranmalarını temindir. _Aksi
halde muamelatta istikrar söz konusu olamaz. Gabnden dolayı
fesih hakkının hemen doğacığını söyleyenler ise; Hasuluilah
(s.a.v) ın yukarıda geçen «... Aldatmaca yok, de ve üç gün muhayyerlik hakkını şart ko§.ıı tavsiyesini delil gösterirler ve hıyar
hakkının, Hadis sonundaki süreyle ·sınırlı olduğunu belirtirler.
Ahmed b. ·Hanbel de ııGabn iddiasında bulunan kişi ödediği pa_.
meşh:ur
hadis kitaplannda
bulunamamıştır.
176)
Hadis,
s. 585.
177)
178)
179)
180l
el-Muğni c. 3, s. 585 Zurkani, c. 4, s. 3ı3.
Buhari, büyu' 48. Müslim, büyu' 48. v.s.
İbn Mace, ticaret 42. Müsnedü .A-hmed 1/433.
Zurkani, c. 4, s. 314. ei-Muğni c. 4, s. 212. 213.
Bak
el-Muğni
·c. 3,
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 103
ranın, o şeyin semen~i mislinden fazla olduğunu isbatlamak ·zorundadır.» der (181).
Şu duruma göre gabn ve tağrir İslam hukukunda yasaklan-
.
ve hatta bu yüzden tüccarın çoğunun facir kişi olarak kı­
yamet günü haşrolunacakları, onun için de böyle kötü bir işten
kaçınmaları Hadislerde öriemle tavsiye olunmuştur (1B2). Nitekim
bir Hadiste «Satışta, alışta, hüküm verirken ve hakkında hükilm
mıştır
.verilirken riıüsamahalı davranan kullarına Allah Tedla rahmet
·'eder.» (183) Bir başka Hadiste de Rasulullah (s.a.v.) a şu sorular
·
sorulur:
.-ııMü'min
korkak olur mu? ·
-Evet. .
'-
Mü'min cimri olur mu?
-Evet.
-
Mü'min
yalancı
-
Hayır.»
(184)
olur mu?
buyurulur.
Binaenaleyh yukarıdan beri arz ve izahına çalışılan Hadis:-i
ve fukahanın ictihadları karşısında fahi§ fiyatla mal sat. mak suretiyle .tağrir ve gabn yoluna tevessül hiÇ de iyi karşılan~
mamış ve böyle bir iş «Aranızda mallarınızı haksız sebeb_lerle yemeyin ... ıı (185) Aye~-i Kerimesinin umumi hükmüne
de mugayirdir. Gabn ve tağrirde nisbetin tayinini örfe bırakan­
lar çoğunlukta olduğuna ve günümüzde ticari hayatta aza kanaat etmeme ve yalan söyleme yaygın hale geldiğine göre örfe
bağlı kalmak şartıyla bir fiyat kontrolüne, asgari taban fiyatı ile
azami satış figatlap ·tesbitine girişrnek herhalde--islam'ın arzuladığı hedefe ulaşmak için en çıkar bir yoldur. Tesbit olunacak
esaslar dahilinde yine serbest rekabet esası sürdürülebilir.
Şerifler
Hadisler için bak. Zurkani c: 4, s. 315, 316.
Buhfı.ri, büyu' 16. Tirmizi, büyu' 74. İbn Mılce, ticarat 28. Darimi, bü·yu' 14.
1831 Muvatta' kelam 19. 1841 el-Fetava'l:Hindiyye c. 3, s. 213 v.d.
1851 K. Kerim Suretü'l-Bakara Ayet - 188.
1811
1821
104 1 VADEFARKIVE
KAR
HADDİ
iktikarın Alış-Veriş Hukuku Yönünden Bir Değerlendirilmesi
İHTİKAR: Kelime itibariyle, bir şeyi kıyrrietıensin diye ,saklamak, satmaktan kaçınmaktır. Hukuk dilinde ise insanların veya ehli hayvanların yiyeceklerine ait şeyleri, satış kıymetleri yükselsin diye saklamaktır (186).
.
.
Fıkıh kitaplarında
belirtilmiştir
böyle bir davrariışın haram ve
ki, btina delil olarak:
'yasaklığı
«Bir kimse müslümanların yiyeceğini depolar ve onları piyasaya sürmezse Allah Tedla ·da onu cüzzam ve iflas la karşı karşıya getirir.» (187), ~cMüşteri eelbeden -alış-verişini, ticaretini sürdüren- kişi rizıklanmış, iktikarda bulunan ise lanetlenmiştir.»
· (188) ve benzeri pek çok Hadisler ile Hulefa-i Raşidin ile ashabın
tatbikatıdır. Şimdi o zamana ait bazı olayları- da burada zikirden .
.sonra fukahanın görüŞüne geçilecektii- (180).
Anlatıldığına göre; ömer b. el-Hattab (r.af ashab ile çarşıya çıkar. Mekke'nin bira.z dışarısında yiyecek yığınları görür.
-
B_u nedir böyle? diye sorar .. Mal sahipleri,.
-
Halka satmak için biriktirilmiştir, derler. Hz. Ömer de,
- Allah o mala ve mal sahibierine bereketler versin, der. Bu
ara Halife'ye orada bulunal_ı birisi,
·
.
.
- Eğer o mal ihtikar için toplanılmışsa yine mi bereket ta- lep edersiniz? ·
~
O
~alları
kim ihtikar eyledi?
- Öşİnan'ın' kölesi falan ile Ömer'in (Sizin) köleniz falan.
Bunun üzerine Halife Ömer o iktkişiye,
-- Müslümanların malını, gıdasını ihtikara sizi sevk eden
nedir? diye haber yolladı.
Onlar- da,
şey
-
Malınızı satın almayız
yolladılar.
186)
187)
188)
189)
ve
malımızı satmayız,
İbn Mace, ticarat 6. Müsnedü Ahmed 1121, 2/33.
İbn Mace,_ ticarat 6. Darimi, büyu' 12.
Zurkani c. 4, s. 254.
el-Muğni c. 4, s. 244.
diye haber
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 105.
.
-
- RasUlullah'ın şöyle buyurduğunu işittim;
daki «cüzzam ve iflasııı havi hadisi okumuştur.·
Halife Ömer de, · ·
·
deki
Ravi der ki; Hz. Osman'ın azadlısı, bu
gıda maddelerini sattı ve şöyle dedi;
demiş yukarı­
konuşma
üzerine, elin-
Allah'a yemin ederini ki, bir daha asla ihtikar
-
yapmıya­
cağım.
Hz. Ömer'in azadiısı ise satmainıştır. Ve O'nu cüzzam hastalığına yakalanmış gördüm.ıi
(1Do).
Yasak ihtikarda bulunması gerekli şartlar şöyle sıralanabilir:
- Bir. malın
ı
satın alınması
satın alınması: Bir malın satılmak kasdıyla
yasak
değildir.
2 - Satın alınan mal gıda maddesi olmalı.· Pek çok fakihlere göre ise hayvan yemleri, elbiselik kumaşlar v.s. de de ihtikar
söz konusudur~
rı
3 - İnsanlar o malı satın almada ve teminde sıkıntı ve aşı­
ihtiyaç ·duymalılar ki, bu da iki şekilde olur:·
a) Bu sıkıntı dar bir bölgede duyulmalı, büyük şehirlerde
Basra gibi yerlerde) böyle bir sıkıntı söz konusu değil-
{Bağdad,
dir {101).
-
b) Halk darlık içinde iken mal sahiplerinin malları· toplamak suretiyle insanları darlıkla ~arşı kar§ıya getirmeliler. Ama
halk darlık içinde değilken tüccar kişiler halkı darlıkla karşı karşıya getirmek için değil de ticaret için mal toplarsa bu haram değildir
(192).
.
. .
Kasani'nin de belirttiği gibi· bir kimse şehirde yiyecek satın
biriktirir ve ·satmaktan da kaçıhır da böyle bir durum diğer
insanlara zarar verirse bu _bir ihtikardır. ·Mahallin büyüklük veya
küçük~üğü zararın halk üzerindeki tesi~ine göredir. Şehir büyük,
mal sahibinin iddihan insanlara zarar vermezse o kişi mtihtekir
sayılmaz. Çünkü ihtikar müşteriden malı habsetmekle· ammenin
/ hakkını önlemekle zulum şartı gerçekleşmemiştir. Ayrıca bir kimse kendi tarlasını eker, niahsulü anbarına kor, sonra da fazla
fiyatıa sata;rsa bu ihtikat- değildir. Çünkü şehirlinin hakkına taalır,
1901
1911
192)
adg. · e. c. 4; s. 244.
adg. e. c. 4, s. 245.
el-Bedai' c. 5, s. 129. el-Fetava'l-Hindiyye· c. 3, s. 213, 214.
106 1 VADEFARKIVE KAR HADDİ
alluk etmiyor. Ama din ve ahlak açısından bu yine de iyi bir davGüzel olanı; insanların o mahsfıle ihtiyacı var ise
ve p1yasada bulmakta güçlük çekiyorsa o takdirde ihtiyacından
ranış değildir.
fazlasını satınalıdır (193).
Ebu Yusuf'a göre amıneye
·
·
·
zarar verici. her nevi satıştan iın­
tina hali ihtikardır. Her ne kadar Hadis-i şeriflerde ıc ... insanların
gıda maddelerinde, yiyeceklerinde ... ıı (104) ibareleri geçiyorsa da
bunlar sınırlayıcı, tahdidi değil, belki de ıı .. .insanların ihtiyacı
olan her şeyde ihtikarın yasaklığına ... ıı birer nümfınedir. Zira ihtikarda ııammenin zarar görmesin ve samğın (muhtekirin) ((zarar kasdııı önemli olduğuna göre bu kasdın gerçekleşebildiği her
malı depolamak, piyasadan çekmek birer ihtikardır, onu yiyecekler ve muayyen yemlerlesınırlamak doğru değildir.
İmam Muhammed ve diğer bazı Hanefi fakihleri ile Şafii ve
Hanbelilere göre ise ammenin en çok zarar-gördüğü şeyler irisanların ihtiyaç duyduğu temel gıda maddeleri ile hayvanların yemlerinden önemli sayılanlarıdır. İşte bunlar depolan ır, satİşa ,arzedilınezse o zaman ihtikar, insanlara zulüm ve hak~ .lık söz konusudur ( uı5).
Her iki fikir taraftarlarının delili de baş tarafta kaydedilen
hadisler ve benzerleridir. Bu· delillerden varılan sonuç: İhtikarın
haramlığıdır. Mal biriJ.üirip de darlık zamanında· çok para ile satmak yasak ve günahdır. Aslında pazara gelen köylüleri karşılamak
da halka zarar verme kasdım taşıdığından dolayı yasaklanınamış
ınıdır poo). Ebu Yusuf'un görüşü bugün için belki de daha geçer·
·
lidir.
Bazı fakihler ınal depolamayı, haksızlık ve zulmün tahakkukunu bir süre ile sınırlamazlar. ·Ne zaman ki, amıneye bir zarar
söz konusudur, işte o vakit ihtikar vardır. Bir Hadiste her ne kadar ıı ... kırk gece.,.ıı (19i) kaydı geçiyorsa da diğer bazılarında böyle bir zaman kaydı yoktur (108 ). Diğer bazı fakihlere göre de_ biriktirme kısa bir süre için ise bu hareket ihtikar değildir, uz~m bir
süre için ise ihtikar sayılır. Sürenin uzunluğu da bir ay veya. daha uzun bir zaman olarak takdir edilmiştir. Bir aydan az zaman
. kısa süre sayılır (tD9)
1931
ı94l
İbn Mace, ticarat 6. Müsnedu Ahmed 1121, 2/23.
el-Bedai' c. 5, s. 129. el-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 214.
1951 el-Bedıli c. 5, s. 129. Nihayetü'l-;Muhtac c. 3, s. 472, 473.
196) Müsnedü Ahmed 2/33.
197) Müsnedü Ahmed 2/33.
198) Mesela: Ebu Davud, büyu' 47, 89. Tinnizi, büyu' 40 v.s. el-Bedai c. 5, s.
129.
199) cl-Fetava'l-Hindiyye c. 3, s. 214.
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDİ 1 107
Bu durumlarda ne yapılabilir? Hakim, muhtekirin malına el
koyup onun rızası olmadan satabilir mi? Hukukçular bu konuda.
iht.ilaflidırlar. Fukahamızın ekserisinin fikrine göre muhtekir kişinin kendisine yetecek kadar ol;:ı.n miktar ayırt edilir ve gerisini
hakim bizzat el koyup satışa çıkarabilir. Bu zaman Hisbe Teşki­
latı (~ 00 ) ile işbirliği yapar, onları harekete geçirir (2oı). İ:mam
Muhammed der ki, ((Devlet Reisi muhtekiri ((Halkın karlı şekilde
sattığı fiyatla malını sat.ıı diye zorlar.» Muhtekir dava edilirse,
hakim muhtekir ve ailesinin ihtiyacından faL;la olan miktarı satmasını ona emreder ve böylece işine son verir. İhtikarclan vazge-çersene ala ama yine devam ederse tekrar dava açılır, bu defa hakim ona nasihatta ve hatta tehdidde bulunur, yine dava edilirse
· o zaman münasib göreceği bir tazir cezası ile, hapisle, cezalandı­
rır. Devlet Reisi de halkın ağır zarar görmesinden korkarsa muhtekirden malı alır ve· ancak helakinden korkulan kişilere dağıtır.
Hz. Ömer (r.a.) 'den şu haber n;:ı.kledilir: ((Çarşı ve pazarlarımızda fiyatların artışını göstermek, kar ve fiyat artırmak için
isteyerek mal biriktifrnek diye bir şey yoktur ve olamaz. Hiçbir
kimse Allah'ın nasih eylediği rızkı boş ·yere depolayıp bizler aleyhine kasden ihtikarda bulunamaz. Fakat kış ve yaz demeyip rızık
celbi için samirniyetle koşturup ·günün piyasasıyla bizlere satan
her tacir Ömer'in baş tacı ve misafiridir. Allah'ın razı olduğu fiyat ve şekilde malını satsın (satabilir), Allah nasıl istiyorsa o şe­
kil ve surette malı elinde tutsun (tutabilir), Onlar menfaatıeri uğ­
runa istedikleri ·şekilde mallarını satabilirler. İnsanların ihtiyacı
için günün rayici ile malını satarsa hakkında artık bir cebir ve
zorlama yoktur. İnsanların ihtiyacını karşılamak için böyle hareket ·edene bir cebir de yoktur.» (202).
(Görij.lüyor ki, müslümanlık bir taraftan. ·devlet reısının fiyatları tesbitte bir tesirinin olmayacağını, daha önce geçen cıEş­
yaya, erzaka nar h vaz etmeyiniz. Çünkü · narh koyan, ucuzluğu,
panalılığı meydana getiren, mahlukunu rızıklandıran ancak Allah Teala'dır.ıı Hadis-iŞerifiile hükme bağlarken taeirierin de haksız kazanç yollarına, karlarını haksız olarak artırmalarına asla göz
yummamış, müsamaha etmemiştir.)
Eşyanın fiyatları bazan yükselir, pazan da düşer. Ticaret hayatına devamlı surette müdahale edilmesi iktisadi prensipiere de
2ool
20ll
202)
Asli vazifeleri arasında çarşı ve pazar yerlerini. kontrol de bulunan
bir nevi zabıta teşkilı'ı.tıdır. Daha fazla bilgi için bak. Yusuf Z. Kavakcı «Hisbe Teşkilı:'l.tı», Erzurum 1976.
Nihı'ı.yetü'l-Muhtac c. 3, s. 473. ei-Fetılva.'l-Hindiyye c. 3, s. 214.
Zurkılni c. 4, s. 252-253.
108 1 VADE FARK! VE KAR HADDİ
muvafık değildir. İslam
hukuk ve iktisadında da semen satıcının
bunu takdir de kendisine aittir. Böyle bir hakka devlet
tarafından müdahale hiç de hoş .bir şey değildir. Meğer ki, taeirler kendilerine yapılan her türlü nasihata rağmen ellerindeki
malları haddinden fazla fiyat ila satmaya teşebbüs etsinler ve devlet de müslümanların hakkını korumak için narh koymaktan baş­
ka çare bulamasın. O takdirde görgülü; bilgili ve tecrübeli kişi­
lerle istişa;re sonucu eşyaya narh koyabilir ve bunda bir mahzur
da yoktur (203).
İhtikardan kaçınmal_{ bir v~zifedir ve halkın zararına oldu-.
ğurı,dan asla tasvib edilemez .. İslam nazarında hukuki yollarda
usulüne uygun yapılan ticaret ne kadar öğülmüş (övgüye layık)
ise gayr-ı meşru bir surette yapılan ticaret de o kadar kötülenmiş~
tir. Nitekim lıadislerde; ((Bir kimse yiyileeelç şeyleri celbedip günün piyasasına göre satsa onu tasadduk etmiş gibi olur.» (204) ve
hakkıdir,
((Bir kimse kırk gün madrabazlıkta (ihtikarda) bulunsa, sonra da
bunu sadaka olarak dağıtsa bu sadakası, o iktikarına keffaret ola-.
maz.ıı
(205)
buyurulmuştur.
·
Sonuç:
ııİslam Hukukunda Aliş-Verişte (Ticarette) .Kar Haddiıı mev:..
zuunda, buraya kadar kişiye kar sağlayıcı veya kişinin kar temin
edebildiği muhtelif akid nevilerine temas edilmiştir. İlk görünüş­
te bazı balıisierin başlıkla münasebeti nedir? diye bir soru sorulabilir. Her ne kadar bu başlıkların konu ile doğrudan bir ilgisi
yok ise de dalaylı yolla ve kişiye kar sağlayıcı işlerde İslam Dini'nin
ve Fıkıhının getirdiği prensipleri göstermekte ve ortaya koymakta yardımları mevcuttur.
Gôrülüyor ki, İslam'ın; kar mevzuu ile ilgili nassları ve pren- · ·
sipleri de diğer sahalardaki gibi hukuki, ahlaki ve. uhrevi bir kısım
müeyyideleri de birlikte ihtiva etmektedir. ·Bundan ma}{sad-; İs­
lam hukuk ve iktisad · prensiplerinin yalmz maddi esaslara, bağ­
lara değil manevi esas ve değerlere de istinad etmesidir. Onun için
de her şeyden önce ahlaklı bir cemiyet ve ferdi oluşturmak en başta gelen gaye telakki edilmiştir. İşte bu gaye tatbikatta tahakkuk etmiş olarak düşünülmüş ve on~ göre umumi hükümler sev203f Yukandaki Narh. başlığına ve ıstılahat-ı _Fıkkiyye Karnusu c. 6, s. 125126 ya bak.
2041. İbn Mace, rühtın 16.
2051 Müsnedu Ahmed 2/33. ıstılahat-ı fıkkiyye Karnusu c. 6, s. 126.
İSLAM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KAR HADDI 1 109
kedilmiş, sonra da istisnai hükümler, müeyyideler konulmuştur.
Pek tabii fert ve cemiyette öngörülen ahlaki esaslar zayıflayınca
da umumi· hükümleri sınırlayıcı o istisnai hüküm ve ictihadlar
daha çok meriyet sahası kazanmış, bey'in meşru ve gayr-ı meşru
olanları fıkıh kitaplarında etraflı şekilde incelenmiştir.
Buna göre İslam Hukukunda ticari sahada «serbest rekabetıi
kaide olarak benimsenmiştir. Günlük hayatta fiyatların
ve tekevvünü iktisactın arz ve talep kanuniarına bırakıl­
ri:ııştır. Alış-veriş anında kişinin en az ne kadar, en fazla ne kadar
kar edeceği aç~k ve seçik bir şekilde gösterilmemiştir, piyasanın
kontrolüne dair Kitap ve Sünnette umumi prensipler vazedilmiş,
iş daha çok alakah teşkilata ve ülü'l-emre bırakılmıştır. Amme
menfaatı ve onu himaye, karın tesbitinde ve narhda en başta gelen şart olarak gösterilmiştir. Faizin kesin sürette yasaklanmış
olmasına mukabil, kar nisbetini tayin ve tesbit eden bir hüküm
İslam'da yer almamıştır. Bu bakımdan satıcı ile müşterinin iyi
niyyeti ve gösterecekleri gayret, fiatın tesbitinde önemli bir rol
esası bir
teşekkül
oynayacaktır.
Hüsn:-i niyyetin su-i istimali halinde yapıla:p. fasid. bir satış
akdi gasbdan daha kötü olarak düşünüılnüştür. Mebi ve semen
hakkında konulan «kabzetmeden önce satış yasağın geçmişte olduğu gibi zamanımızda da aynen geçerli olsa gerek. Zira imalatın
geliştiği bu zamanda bir veya birkaç kişinin, bir fabrikanın bir yıl- .
lık veya daha· uzun süreli imalatını, önceden satın alıp pöylece
mebi henüz bilfiil zirnınetine geçmediği halde satması piyasayı
kontrol etmesi, evrak üzerinde yapılan satış müamelelerinin, İs­
lam hukuku açısından, rnuallel olduğu anlaşılmaktadır.
Muhtelif kıyınet birimlerinin semen olarak kullanıldığı bu zamanda exchange esası ve rayiç· fiyatın gÖzönünde bulundurulması
şartı da mebiin gerçek kıyınetini tesbitte önemli bir yer tutmaktadır. Takas v~ya trampada da yirie eşyaların rastgele değil, o günkü cari fiyatla gerçek kıymetleri hesaplanıp aralaitndaki nisbet .
ona göre kurulmakta ve ·böylece götürü usulü istismara yol açıcı
trampaların öiıüiıe geçilmiştir.
Zaınanımızda ticaret kervanla yapılmadığına, nakliyyat uzun
zamana ihtiyaç göstermediğine ve bey'le ilgili diğer işler kolayca
tesbit edilebileceğille göre pazarlık usulü satış kadar murabahalı
satış da ö"nemli bir yer tutar ve belki de ikincisi günlük hayatta
bitinciden daha çok uygulanmaktadır. Şu hale göre İslam hukukunda eşyanın gerçek semeninin, ana paranın, p.esabında ne gibi
masrafların buna dahil edilebileceği ve en fazla ne kadaF kar sağ­
lanabileceği sınırlandırılmıştır. Kısacası müşteriler bayiin fuzuli
ve şahsi masraflarını da ödemekten korunmuşlar ve karın da yüz-
iıo; vADE FARKı VE KAR HADDİ
de yüzü
tesbit edilmiştir. Müşterinin bayiin ihaneti ile
hillinde de durumu·hukuken kuvvetlendirilmiştir. Hatta görüldüğü üzere en son bayie· daha öriceki bayilerce
tanınan kolaylıkların . müşteriye a:Ynen aksettirilmesi bir kısım
hukukçular tarafından benimsenmiştir. Filhakika veresiye ve
taksitle ·satışların revaç bulduğu· günümüzde hukukun umumi
prensipleri sarsılmadığİ müddetce ·ve sırf en son bayiin şahsın­
qan değil de iktisadi sebeblı;:rden doğan bu nevi kolaylıkların müş­
teriye, fiyatla aynen tanınınasında ve yansımasında büyük faydalar olsa gerek.
Piyasayı kızıştırmak, haksız rekabet (eşya danpigleri) v.s.'nin
yasaklanışı ve bir kısım mahzurları sebebiyle narlım kaide olarak
. pek tasvib görmeyişi, .hem müşteriler ve hem de tacirler gurubunu himayeyi istihdaf etmektedir. ·Fakat büyük tröstler ve monopoller aşırı fiyat düşürmekle küçuk sermaye şirketlerini iflasa sürükleınekt~ ve rakibierinin bizzaru~piyasadan çekilmeleri sonunda tek başına kalmakta, işte o zaman fahiş karlarla malını rakibsiz
satmak suretiyle zararını kapatıp kısa zamanda aşırı kara dönqş­
mektedir. Çoğu defa da mal sahibi ve köylüler, şehirli ve tacirler
karşısında, bir taban fiyatı ve kontrol olmayınca himayesiz kalmaktadırlar. Böylece muhtel~f yönlerden iflasın eşiğine gelenleri
korumak amacı ile müteahhirun uleması narlım tatbikine cevaz
vermişler, Osmanlı Padişahlarmın bu cevazdan faydalandıkla:p
görülmektedir. Binaenaleyh fesad-ı ümmetin yaygınlaştığı bu zamanda serbest rekabetin tatbikine de fırsat veren taban ve tavan fiyatları gösteren, her türlü gabn, hile ve ihtikarın öriüne ge~
çebilen kaideier koymakta (dinen de) bir mahzur yoktur.
bulmaması
karşı karşıya kalması
Dini ve ahlaki duyguların, inancın, kişileri, piyasayı ve fiyat.:
kontrol edemediği, kontrolden geı:i kaldığı, kanaatsızlığın hakim olduğu devrelerde bir kısım emirlerle devJetin piyasa ve fiyatlara müd~halesi, bunu sağlayan teşkilat kın~nası tarihte görülegelmiştir. Ifrata _götürülmeyen, bayi ve müşterinin hukukunu
eşit şekilde koruyan bu nevi müdahaleler tslam hukukunda meş­
ru kabul edilmiştir.
ları
Hakikatı ve doğruyu
ancak Allah (c.c.) bilir.
'
K'AYNAKLAR
el-Fetava.'l-Hindiyye -Heyet,-, Bulak 1310.
Haşiyetü-İbn Abidin -Muhammed Emin b. Ömer Abidin-, Mısır 1307.
_Haşiyetü'ş-Şelebi-aliı.'z-Zeylei Cez-Zeylei k~nanndal-Bulak 1313.
Hukuk-ı İsla:miyye ve ıstılahat-ı Fıkhiyye Karnusu -Ömer N. Bilmen- 8. cilt,
2. baskı, İstanbul 1970.
İslam Hukukuna Giriş -Abdulkerim Zeydan, terc, Ali Şafak- İstanbul 1976.
Kur'an-ı Hakim ve Meal"i Kerim, -Hasan Basri Çantay-, 5. b::ı.skı, İstanbul
1965.
_el-Mebsut fi'l-Füru' -Ebu Bekr Muham~ed b. Ebi's-Sehli's-Serahsi- Mısır 1324.
Mecelle-i Alıkam-ı Adliyye -Heyet-; Ankara 1959.
el-Muhalla -İbnu -Hazm-, Mısır 1389.
Muhtasaru'l-Müzeni -İsmail b. Yahya'l-Mü~eni- 2. baskı Mısır 1393.
el-Muv~tta -Malik b. Enes- Kitiı.bu'ş- Şuab, Beyrut.
el-Müdevvene -Malik b. Enes- Bağdad 1970.
Müsnedu-Ahniet -Ahmed b. Hanbel- 3. baskı Mısır 1368-1372.
Nih~yetü'l-Muhtac ala Şerhi'l-Minhıi.c -İbn u Şihabüddin er-Remli-Mısır 1386.
Rutıu'l-Mecelle -Hacı Reşid- 2. cilt İstanbul 1327.
Sahiliu'l-Buhari -Muhammed b. İsmail el-Buhari- İstanbul1315.
Sahihu'l-Müslim -Müslim b. Haccaci'l-Kuşeyri- İstanbul 1329-1332.
Sünenu'd-Darimi -Abdullah b. Abdirrahman- Dımaşk 1339.
Sünenu'd-Dara-Kutni -Ali b .. ömer- Delhi 1310..
Sünenu'b-ni Mace -Muhammed b. Yezidi'l-Kazvini- Mısır 1349.
Sünenu-Ebi-Davud -Süleyman' b. Eş'as- Mısır 1371.
Sünenu'n-Nesei -Ahmed b. Şuayb- Mısır 1383.
Sünenu't-Tırmizi -Muhammed_b. İsa- Mısır 1350.
Şeb:ramlusi ala'n-Nihaye -Ali b. Ali- Mısır 1386.
T.B.K. · <Türk Borçlar Kanunu>.
T.T.K. CTürk Ticaret Kanunu>.
el-Ümm eş-Şıifii Bulak- 1322-1325.
ez-Zeylei -Osman b. Ali- Bülak 1313.
ez-Zurkani -Muhammed b. Abdi!Mki- Kahira 1936.
Download