M. Meclisi B : 52 nırlı, buna karşılık gerek malzeme ve gerekse tesis ihtiyaçları sınırsızdır. İhracatın daha çok tarımsal ürün ve ham maddelere dayanması ticaret ıhadleri denilen alman mallarla satılan malların fiyatları arasındaki farkların daima aleyhimize geliştiğini açıkça görmekteyiz. Ya­ ni aldığımız mallar devamlı olarak pahalı] anı rken sattığımız mallar aksine daima ucuzlamak­ tadır. Bu bütün geri kalmış ülkeler için 'böy­ ledir ve yapılan bâzı hesaplara göre 1953 - 1960 döneminde geri kalmış memleketlerin kayıpla­ rı her gün tam 13,5 milyon dolardır. Devlet Plânlama Teşkilâtınca yapılmış bir incelemeye göre 1958 de 89,8 liraya satmaldığımız bir it­ hal malının fiyatı yedi yıl sonra yüz liraya yük­ selmiştir. tthal mallarında yedi yılda meyda­ na gelen fiyat artışı bu suretle yüzde onikiyi bulmaktadır. İthal malları fiyatlarında asd yükseklik yatırım maddelerinde olmuştur. 1956 da 77,7 liraya satmaldığımız bir yatırım malı 1963 te yüz liraya çıkmıştır. Artış saym mil­ letvekilleri, Türkiye halkı aleyhine tam yüzde 29 >dur. Gelecekte ithalâtımızın yatırım madde­ leri istikametinde gelişeceği de şüphesizdi. Gö­ rülüyor ki, devamlı olarak aleyhimize fiyat ba­ kımından bir durum vardır. İhraç mallarımıza gelince; 1951 de dışarıya Q18 liraya sattığımız mal 1965 de 95 liraya düş­ müştür. Yani aynı parayı elde etmek için dı­ şarıya daha çok mal satma zorunluğu ortaya çıkmıştır. Saym milletvekilleri, bu şekilde ulusumuzun yabancılar tarafından her yıl daha fazla soyuluşu yeni 'bilinen bir gerçek değildir. Bu, hü­ kümetlerin programlarında çok benimsedikleri serbest mübadele esasının tabiî bir sonu­ cudur. Büyük endüstri ülkeleri serbest mübadele esasımı bu şekliyle süregitmesi için yerli sanayiin kurulmasını önliyen, tüketicileri sömürmeyi araç tutan birlikler, ku­ rullar ve anlaşmalara başvururlar ve vurmak­ tadırlar. Bir Gatt Anlaşması yaparlar, millî sanayii istediğiniz gibi koruyamazsınız. Bir para fonu kurdururlar, ihracatınız için en uy­ gun olan para politikası takibedemezsiniz. Bir Ortak Pazar kurarlar, millî sanayimiz onun karşısında asla reka'bet edemez. Saym milletvekilleri; bu ekonomik sömür­ menin azalması ve sona erdirilmesi için iki yön­ 21 . 2 . 1966 O : 2 lü bir çalışma yapmak gerekmektedir. Birinci­ si menfaatleri bizimle aynı yönde olan diğer az gelişmiş memleketlerle işbirliği yapmaktır. Böylece dünya ticaretinin az gelişmiş memle­ ketler zararına işliyen düzenini ve kurallarını değiştirmek olanaklarına el birliğiyle kavuşul­ muş olacaktır. Türkiye bu konuda-şimdiye ka­ dar olduğu gibi yine pasif ve çekingen davran­ maktadır. Aksine aktif olmak, hattâ bu konu­ da öncülük yapmaya çalışmak ulusumuzun çı­ karı için ilk şarttır. Geçen günler Dışişleri Ba­ kanlığı Bütçesi münasebetiyle Türkiye İşçi Partisi adına konuşan Saym Behice Boran, bu hususları belirttikleri vakit, Saym Dışişleri Ba­ kanı başa geçip lider olmayı, sömürme şeklin­ de nitelediler. Oysa ki, bunun bununla hiçbir ilgisinin olmadığı da kendiliğinden, yukardan beri anlattığımız sefbepler dolayısiyle meydana çıktı. Fakat A. P. Hükümetinin bu konudaki tutumunun da tamamen ümit kırıcı olduğunu söylemeyi bir 'borç biliriz. İkincisi, dış tica­ reti 'bir avuç. aracı, ithalâtçı ve ihracatçı ile yabancı sermayecilerin yararına işliyen bugün­ kü durumdan kurtarmak ve Devlet eliyle halk yararına yürütmektir. Saym milletvekilleri, dış ticaret sadece milletlerarası ilişkilerimizle ilgili bir konu değildir. Geçimini topraktan sağlıyan yüz binlerce köylü ailesinin yüzlerinin gülmesi, mallarının para etmesi, fındık, fıstık, üzüm, tütün, pamuk ve yapağının yabancılara ucuz fiyatla kaptırılmamasma bağlıdır. Dış ticarette yabancı tröstler zayıf yerli firmaları istedikleri fiyatı kabul ettirdikleri için, bunun Türk halkının aleyhine yabancı firmalarla on­ ların buradaki komüsyoncularının lehine so­ nuçlanmaktadır. Ayrıca ithalâtın Devlet ofis­ leri eliyle yapılması bu sektörde meydana ge­ len yüksek kârların »bir avuç mutlu azınlığın çıkarcı kompradorların ceplerine girmesini önliyecektir. Muhterem milletvekilleri; 10 yıldan beri dış ticaret hacmimiz ortalama 10 milyar lirayı bul­ maktadır. Normal olarak yüzde yirmi üzerin­ den kâr edildiğini hesabetseniz bu demektir ki, bir avuç insan iki milyar lirayı normal yoldan kazanıyor. Ve Türkiye'de ihracat için ruhsat almış olanların sayısının iki binin üzerinde ol­ madığını da ayrıca belirtmek isterim. Bilhas­ sa şunu da belirtmek isterim ki, ithalâttaki bu