gündogdu: gırıt`te deprem tsunamıye yol açar

advertisement
GÜNDOGDU: GIRIT'TE DEPREM TSUNAMIYE YOL AÇAR
Portal
Adres
: www.cnnturk.com
İçeriği : İletişim Teknolojileri
Tarih : 31.05.2017
: http://www.cnnturk.com/turkiye/gundogdu-giritte-deprem-tsunamiye-yol-acar
Gündoğdu: Girit'te deprem tsunamiye yol açar
İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu Manisa bölgesinde meydana gelen
depremlerin büyüme olasılığının bulunduğunu söyledi. Gündoğdu, bu olayın olası Marmara Depremi'ni tetiklemeyeceğini söyleyerek,
'Girit adası yakınlarında Rodos adası civarında oluşabilecek büyük depremler var. Onlar bizi tsunami bakımından etkileyebilir' diye
konuştu
İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği öğretim üyesi Yard.DoÇ.Dr. Oğuz Gündoğdu, Manisa bölgesinde son dönemde peş peşe
meydana gelen depremlerin büyüme olasılığı bulunduğunu, buradaki yer sarsıntılarının Çanakkalede görülenlerle benzerlik taşıdığını
söyledi.
'Düşey hareketi işaret ediyor'
Avcılar Belediyesi'nin Afetlere karşı hazırlık Çalışmaları kapsamında aylık ?ABAG olarak kısaltılan Afet Gönüllüleri Projesi eğitim
toplantılarının sonuncusu Zübeyde Hanım Evlendirme Salonunda yapıldı. Avcılar Engellilere Hizmet Eğitim Kültür Dayanişma Derneği
(AVENDER) Başkanı Ahmet Halit Vardar'in da katıldığı bu toplantıda deprem başta olmak üzere olası afet durumunda engellilerin
nasıl hareket etmesi gerektiğine dair bilgiler verildi. Toplantıdan önce Manisada peş peşe görülen son depremlere ilişkin DHA
muhabirinin sorularını yanıtlayan Yard. DoÇ. Dr. Oğuz Gündoğdu, oluşum haritaları incelendiğinde oradaki yer sarsıntılarının düşey
faylanmadan oluştuğunu söyledi. Gündoğdu, geÇen hafta Manisa'nın Gölmarmara İlÇesi'nde meydana gelen 5.1 büyüklüğündeki
depremin ardından 4.9 ve 4.8 büyüklüğünde 2 deprem olduğunu hatırlatarak şöyle dedi:
Manisa'da depremin yaraları sarılıyor
?Bu depremler düşey hareketi işaret ediyor. Yani; o graben (toprağın ansızın Çökmesiyle oluşan Çukur) yapısında oluşan düşey
hareketleri ifade eden bir deprem. Yöredeki kötü yapılar da hasar veriyor. Daha da büyüme ihtimali de olabilir. Ama 7nin üzerinde bir
deprem beklemiyoruz. Bu depremin anlamı; tek başına artÇı şok değil yani. Hepsi farklı yerlerde oluşuyor. Yani bütün grabeni saran bir
yapısı var bu depremlerin. Çanakkale depremlerine de benziyor aslında. Orada da depremler hala devam ediyor. Burada da 400ü buldu
depremlerin sayısı. Düşey bir hareketin oluşturduğu bir olay ve bu olayın sonucunda tabii halkı tedirgin ediyor. AFAD el koymuş
Çadırlar kurmuş insanların dışarıda kalmaları önlenmiş durumda. Evine güvenmeyenler evlerinin iÇerisine girmeyecekler kötü yapılarda
oturanlar, Çadırda, aÇıkta barınmanın yollarını bulmalı.•
'Girit ve Rodos'taki büyük deprem tsunamiye yol aÇar'
Yard. DoÇ. Dr Gündoğdu, bunların Kuzey Anadolu Fay hattının oluşturduğu gerilme ile oluşan faylar olduğunu ancak, Marmarada
beklenen olası depreme hiÇbir etkisi olamayacağını vurgulayarak şöyle devam etti:
?Edremitten; Egenin kuzeyindeki depremden sonra bu deprem Manisada oldu. Büyük Menderes, İzmir yakınlarında büyük bir deprem
yoğunluğu, etkinliği yaşandı. Onun dışında aşağıda Ege kıyılarında Kuşadasında olan depremler var. Bu depremler şu anda Egenin tüm
kıyılarını tarıyor. Burada Akdenizde Girit adası yakınlarında Rodos adası civarında oluşabilecek büyük depremler var. Onlar bizi
tsunami bakımından etkileyebilir. Doğu Anadolu Fay hattı üzerinde beklediğimiz depremler var. Adıyamanda oluşan depremler ara
vermiş, sakinlik dönemine girmiş durumda. Ama oralar hepsi tehlikeli yerler yani. Her an büyük deprem olma riski yüksek yerler bizim
iÇin. Oralarda kıpırtı yok. Kıpırtı olmayan yerlerde daha Çok uyku yok demektir aslında. Bu depremlerin oluşması bir anlamda enerjinin
boşalmasına işaret etmiş oluyor. O yüzden pek endişelenmiyoruz ama oradaki insanlara sorarsak devamlı sallanan bir ortamda insanların
asapları bozulur.•
öne çıkanlar
Sadece bunu yapıp ayda 8 bin euro alıyor
Cübbeli Ahmet'in bu fotoğrafı çok konuşuldu
Yoldan geçenler gözlerine inanamadı
Konuyla ilgili tüm haberler son dakika haberler deprem girit rodos tsunami manisa uyarı Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu
3. KILIKYA KRONOLOJISI ÇALISTAYI BASLADI
Portal
Adres
: www.beyazgazete.com
İçeriği : Gündem
Tarih : 30.05.2017
: http://beyazgazete.com/haber/2017/5/30/3-kilikya-kronolojisi-calistayi-basladi-3908257.html
3. Kilikya Kronolojisi Çalıştayı Başladı
Çukurova Bölgesinin Arkeolojik Kazılarının değerlendirileceği '3. Kilikya Kronolojisi Çalıştayı' Tarsus ilçesinde başladı.
Tarsus Gözlükule Arkeoloji ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Aslı Özyar, merkezde düzenlenen çalıştayın açılış konuşmasında,
çalıştayın amacının kazılardan elde edilen veriler ışığında Kilikya bölgesinde yerel bir kronolojinin oluşturulması olduğunu belirtti.
Özyar ayrıca, 'Tarsus Gözlükule Höyüğü' Boğaziçi Üniversitesince yapılan kazılar hakkında bilgiler verdi.
Çalıştayda ayrıca, İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Mustafa Sayar, 'Helenistlik ve Roma Döneminde Tarsus', Boğaziçi
Üniversitesinden Doç. Dr. Elif Ünlü 'Tarsus-Gözlükule Boğaziçi Üniversitesi Kazıları Seramiklerinin Değerlendirilmesi', Müze Müdürü
Mehmet Çavuş 'Tarsus´ta Roma Kalıntıları' başlıklarında bilgiler verdi.
Kaynak : AA
KANSER HASTASININ ÖMRÜNÜ UZATAN TAVSIYE!
Portal
Adres
: www.trhaberler.com
İçeriği : Haber
Tarih : 31.05.2017
: https://www.trhaberler.com/genel-saglik/kanser-hastasinin-omrunu-uzatan-tavsiye-h243970.html
Kanser hastasının ömrünü uzatan tavsiye!
Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, yürümenin kanserli hastalarda yaşam süresine ve kalitesine etki yaptığını söyledi
Türk Hematoloji Derneği (THD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, yürümenin kanserli hastalarda yaşam
süresine ve kalitesine etki yaptığını söyledi. Demir, 'Yeni bir çalışmaya göre, kanser hastaları haftada üç kez sadece 30 dakika
yürüdüklerinde yaşam kalitelerinde artış olmaktadır' dedi.
Daha önce Fethiye ve İstanbul'da rekor katılımlarla düzenlenen International Congress on Leukemia Lymphoma Myeloma'nın altıncısı
bu yıl Antalya'nın Serik ilçesinde düzenlendi. Belek Turizm merkezinde bir otelde 25 yabancı konuşmacının yer aldığı ve 300'e yakın
hematoloji uzmanlarının da katıldığı kongrede, 12 bilimsel oturum ve 3 uydu sempozyumda 29 oturum başkanının moderatörlüğünde 34
konuşmacı sunumlarını gerçekleştiriyor. Kanser ve tedavileri hakkında gazetecilerle bir araya gelen Türk Hematoloji Derneği (THD)
uzmanları, kanserde ömrü uzatma ve yaşam kalitesini arttırmaya yönelik önemli açıklamalarda bulundular.
'YAŞAM SÜRESİ VE KALİTESİNİ ETKİLİYOR'
Kongrede konuşan Türk Hematoloji Derneği (THD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, derneklerinin 2016
Dünya Tromboz gününde 'hareketsiz kalma yaşamda kopma sloganı' ile damar tıkanıkları hastalıkları konusunda şişmanlığın ve
hareketsizliğin yaşama mal olduğu konusunda bilgilendirmeler yaptıklarını hatırlattı. Kanserli hastalıklarda hareketsizliğin yaşam
kalitesini etkilediğini vurgu yapan Demir, 'Hem yaşam kalitesini hem de yaşam süresine etki etmektedir. Nitekim hastalarımızın ruhsal
durumu yaşama bağlılığı aile desteği ile ve tedavisi ve bakımı iyi tedavi yönetmeleri ve yaşam kalitesini arttırıcı yöntemler mümkündür'
dedi.
HAFTADA 3 KEZ SADECE 30 DAKİKA YETİYOR
Günlük fiziksel aktivitelerin düzenli olarak yapılmasının ise yaşam kalitesini arttırdığını söyleyen Demir, 'Bu nedenle olası enfeksiyona
karşı önlemler alındığında hastaların dışarı çıkması yürüyüş yapması fiziksel aktivitelerini arttırmaları önem kazanmaktadır. Yeni bir
çalışmaya göre, kanser hastaları haftada üç kez sadece 30 dakika yürüdüklerinde yaşam kalitelerinde artış olmaktadır. İngiltere'de
yapılan çalışmaya göre, 'egzersizden kaçmak yerine, hastalar daha aktif olmaya ve günlük yaşamlarında egzersiz yapmaya teşvik
edilmelidir' denmiştir. Çalışmada 42 kanserli hasta iki gruba ayrılmış. Bir grup, mevcut aktivite düzeyini korumaya teşvik edilmiş. Diğer
gruba ise yürüyüş önerileri verilmiş ve haftada bir grup yürüyüşüne katılmaları önerilmiştir. Bu hastalar yaşam kalitesi, halsizlik, ruh
durumu kendi kendini iş yapabilme durumu sorgulanarak 6, 12 ve 24. haftalarda değerlendirmeler yapılmıştır. Yürüyüş yapanlarda
yaşam kalitesi skorlaması yapmayanlara göre daha yüksek çıkmış' diye konuştu.
'ÇOCUKLARDAKİ KANSER ORANI TÜM KANSERLERİN YÜZDE 2'SİNİ OLUŞTURUYOR'
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağ. ve Hast. ABD Çocuk Hematoloji Onkoloji Bölümü Doktoru THD Yönetim
Kurulu İkinci Başkanı Prof. Dr. Tülin Tiraje Celkan ise, çocukluk ve ergenlik döneminde habis hastalıklarda gün gittikçe ilerleme
olduğuna dikkat çekti. Dr. Celkan,. 15 yaş altındaki çocuklarda saptanan kanser oranının tüm kanserlerin yüzde 2'sini oluşturduğuna
dikkat çekerek 'Bizim çocukluk çağında kanserlerdeki başarımız çok fazla. Başarıda yüzde 80'lere ulaşmış vaziyetteyiz. Bazı erken evre
dediğimiz hasta gruplarında yüzde 90'lara çıktık. Böyle olunca artık yaşayan hastalarımız çok fazla. Hatta deniliyor ki; 2020 - 2030
yıllarına geldiğimizde her 200 - 300 kişiden bir tanesi çocukluk çağında bir kanser geçirmiş olacak. O zaman önlerinde 60 - 70 sene var.
Bu da demek oluyor ki yaşattığınız hastaların kaliteli yaşaması bizim için önemli. Böyle olunca da yan etkiler gündeme gelmeye başladı.
Daha önceki yıllardaki hedefimiz yaşatmaktı. Şimdi ise kaliteli yaşatmak. Hastaları kaliteli yaşatabilmek için yan etkileri olmaması
gerekir. Nasıl olmaz? Kemoterapi sırasında kötü hücreleri öldürelim derken bir takım yan etkileri olarak iyi hücrelerimiz de gidiyor.
Kemoterapi alan hastalar maske takar niçin takar? Çünkü vücudumuzun askerleri de ortadan kalkıyor. Bunlar en basit yan etkiler. Bunun
yanında Kardiyak yan etkiler, ileride kalp yetersizliği, böbrek yetersizliği olanlar gibi hastalarda var. Böyle olmasınlar diye hedefimiz
sadece gidip kanser hücresini öldürecek moleküller, akıllı moleküller artık piyasaya çıkmak durumunda ve kullanılıyor. Hedefimiz daha
sağlıklı başarılara ulaşmış kanserden kurtulmuş çocuklarımızın olması' diye konuştu.
'KLİNİK ARAŞTIRMA SAYISINDA CİDDİ ARTIŞ YAŞANIYOR'
Dokuz Eylül Üni. Tıp Fakültesi İç Hast. ABD Hematoloji Bölümü Doktoru, THD Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Prof. Dr. Güner
Hayri Özsan ise, hematoloji alanındaki klinik araştırmaların önemine işaret etti. Dünyada özellikle habis hastalıkların tedavisinde ve
hematoloji alanında giderek artan sayıda ilaç ve molekül keşfedildiğini söyleyen Özsan, bu verilerin klinik araştırmaların sayısında da
ciddi artışlara neden olduğunu kaydetti.
'SON 10 YILDA KANSERDEKİ HEDEFE YÖNELİK BİRÇOK TEDAVİ YÖNTEMİ GELİŞTİ'
Kongreye misafir olarak katılan İtalyan Hematolog Francesca Palandri ise kanser tedavilerinde kullanılan akıllı moleküllerin
hematolojik hastalardaki etkisine değindi. Son 10 yıl içerisinde hedefe yönelik bir çok tedavinin geliştiğini belirten Palandri, 'Bu
hastalıkların tedavisinde genellikle standart tedavilerle birlikte yürütülüyor. Bazı durumlarda da standart tedavi yeterli yanıt
alınmadığında bu moleküler başarıların sağlandığı, standart tedavilerin yan yetkilerini azaltmaya yönelik bir çok çaba bu yönde gelişti'
dedi.
Palandri, kemik iliğinde aşırı çoğalmayla giden başka hastalıklarında olduğunu vurgulayarak, şuanda kullanılan tedavi yöntemleriyle
hastaların yaşam kalitesi ve yaşam süresinde ciddi ilerlemelerin kaydedildiğini sözlerine ekledi.
Son Güncelleme: 31.05.2017 04:27
KARADENIZDEKI BALIKLARI YUNUSLAR BITIRMIYOR
Portal
Adres
: www.giresungazete.net
İçeriği : Gündem
: http://www.giresungazete.net/karadeniz-balik-yunus/
Tarih : 30.05.2017
KARADENİZDEKİ BALIKLARI YUNUSLAR BİTİRMİYOR
İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı(TÜDAV)
Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Karadeniz´le özdeşleşen yunusların balık stoklarını azalttığı iddialarının `balıkçı efsanesi´ olduğunu
belirterek, 'Tam tersine yunuslar balıkları önüne katıp kıyıya sürer. Sahillere ölü vuran yunusların üzerinde yapılan araştırmada yüzde
80´inin midesi boş çıkıyor' dedi.
Karadeniz´de yunusların aşırı çoğalarak, ticari değeri yüksek hamsi, palamut, lüfer gibi balıkları yemesiyle balık stoklarının azaldığı
iddialarının tamamen spekülasyon olduğunu belirten Prof. Dr. Bayram Öztürk, bu inanışın tamamen balıkçı efsanesi olduğunu belirtti.
Öztürk, 'Eski balıkçılar denizde yunus sürüsü gördüklerinde birbirlerine, `payını bana satar mısın?´ diye pazarlık yaparlardı. Bilirlerdi ki
yunuslar birçok balık türünü önüne katıp kıyıya sürecek balıkçılar da daha az masrafla kolayca balık avlayacaklar. Yunuslar çoban
köpeklerinin görevini yaparlardı balıkçılara. Şimdiki balıkçılar ise konudan bihaber spikerlere Karadenizdeki balıkları yunusların
bitirdiklerini söylüyor. İki balıkçı arasındaki fark eskisinin farkında olmadan ekolojik bilgisini kullandığı, yenisinin ise, ekolojiden
haberdar olmamasıdır' diye konuştu.
'SAHİLE VURAN YUNUSLARIN YÜZDE 80´İNİN MİDESİ BOŞ ÇIKIYOR'
Karadenizdeki toplam yunus miktarı 1930larda ise 1.5-2 milyon olarak bildirilirken günümüzde sadece 100 binler mertebesinde
olduğunu kaydeden Prof. Dr. Öztürk, yunusların balık stoklarını azalttığı iddialarının bilimsel gerçeklerle uyuşmadığını vurgulayarak şu
bilgileri verdi: 'Yunuslar günde ortalama olarak 5-10 kg balık yer. Bu hayvanların gıdalarının en az yüzde 90ını balıklar oluşturur.
Uzatma ağlarına takılıp ölen yunusların mide muhteviyatı incelendiğinde midelerin yüzde 80i boş olduğu görülüyor. O halde, Karadeniz
ekosisteminin bozulmasından bu hayvanlar da etkileniyor. Yani Karadenizdeki balıkları yunuslar bitirmiyor. Ana neden, balık
stoklarındaki azalmadır. Son veriler Karadenizden Marmaraya ve Marmara Denizi´nden Karadenize geçen yunus sürülerinde azalmalar
olduğunu gösteriyor.'
'1940´LI YILLARDA YUNUS AVCILIĞI REVAÇTAYDI'
Bir dönem Karadeniz´de yunus avcılığının revaçta olduğunu hatırlatan Öztürk, Rusya, Romanya ve Bulgaristan´ın 1966´da yunus
avcılığını yasakladığını, Türkiye ise 1983e kadar devam ettiğini vurguladı. 1940´´lı yıllarda Türkiye´de yunus avcılığı için balıkçılara
tüfek dağıtıldığını kaydeden Öztürk, '1948den 1983 yılına kadar balıkçı kooperatiflerine 500 kadar tüfek ile 750 bin kadar mermi
dağıtıldı. Ülkemizin 1983 yılına kadar avladığı yunus miktarı hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamakta ancak bu sayının her yıl için 30 bin
birey civarında olduğu tahmin ediliyor. Avlanan yunuslar işlenerek un ve yağ yapımında kullanıldı. Yunus yağı başta D vitamini ilaçları
için iyi bir hammaddedir. Türkiyeden sonra en fazla avcılık ise eski Sovyetler Birliğinde yapıldı. Karadeniz´de `Difrin´ olarak bilinen ve
kazanlarda yunus kaynatma işi uzun zamandır artık yapılmıyor' bilgilerini aktardı.
'YUNUS GÖSTERİ MERKEZLERİ ESİR KAMPI GİBİ'
Türkiye´deki yunus gösteri merkezlerine dikkat çeken Öztürk, bunların `yunus esir kamplarına´ benzettiğini ifade etti. Öztürk,
yunusların asil bir hayvan olduğunu belirterek şöyle konuştu:
'Son zamanlarda ülkemizin birçok yerinde yunus gösteri merkezleri açıldı. Bu merkezler için gereken hayvanlar ya ithal edildi veya
bizim denizlerimizden yakalandı ve adeta esir kamplarına yani gösteri merkezlerine götürüldü. Denizden yakalananların bir kısmı öldü,
bir kısmı yaralandı. Yakalanıp gösteri merkezlerine getirilenlere ise havuzlarda gösteri yaptırılarak esir ticaretine devam ediliyor.
İstanbul´dan Alanya´ya kadar en az on adet gösteri merkezi var. Bunların kapatılmasıyla ilgili kampanyalar devam ediyor. Bazı turizm
acenteleri ve çevreci gruplar bu konuda eylemler yapıp turistlerin dikkatini çekerek destek bekliyorlar. Ama gösteri merkezlerinde
sadece yunuslar değil, foklar ve deniz aslanları gibi hayvanların çoğunun yaşam koşulları kötü. Bence bütün yunuslara özgürlük gerekir.
Havuz gösterilerinde kullanılan ve denizden yakalanan yunuslar modern esirler veya kölelerdir. Esirlik, engin denizlerde yaşamaya
alışmış bu soylu hayvanlara hiç yakışmıyor. Yunus görmek isteyen doğada görsün. Bir de `yunus terapisi çocuklara faydalıymış,
psikolojik sorunlarına iyi geliyormuş´ gibi bir inanış var. Bilimsel bir kanıt olmadıkça bu tez esir tacirlerinin bir uydurmasıdır.'
ARKA BACAGI KIRIK GEYIGIN TEDAVISI YAPILDI, DOGAYA BIRAKILACAK
Portal
Adres
: www.gundem.me
İçeriği : Gündem
: http://gundem.me/detail/?id=2402705
Tarih : 30.05.2017
Arka Bacağı Kırık Geyiğin Tedavisi Yapıldı, Doğaya Bırakılacak
Çatalca yakınlarında arka kemiği kırık halde bulununca İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampusu'ndeki Veteriner Fakültesi'ne getirilen 3
yaşındaki erkek yavru geyik, buradaki Vahşi Yaşamı Araştırma ve Koruma Kulübü (VAŞAK) tarafından tedavi ve bakıma alındı.
VAŞAK Başkanı Medya Karaaslan, bir süre önce doğada bulunan ve kendilerine getirilen yavru geyiğin arka sağ bacak kemiğinde kırık
olduğunu belirterek, 'Röntgeni çekildi. Arka sağ bacağında açık kırık vardı. Bacağı bandaja aldık. Daha sonra plaka uygulandı. Düzenli
olarak bandaj, pansuman uygulaması yapıldı. Şu anda yaptığımız da bu yakın zamanda doğaya salmayı umuyoruz' dedi.
Karaaslan, kendisi ve diğer arkadaşları ile birlikte sevimli yavru geyiğin tedavisinin yanı sıra bakım ve temizliğini yaptıklarını ekledi.
Güncel
Bu haberin içeriği hakkındaki bütün sorumluluk sadece HABERLER.COM kurumuna aittir.
Download