BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

advertisement
Deprem Kestirimleri ile İlgili Basın Açıklaması, 18 Haziran 2012, İstanbul
Deprem konusu haklı nedenlerle toplumumuzda duyarlılık yaratmakta ve çeşitli kurum
veya kişilerce bu yönde yapılan açıklamalar önemli etkilere yol açmaktadır.
Enstitümüz’ün daha önce yaptığı açıklamalarda da belirtilmiş olduğu gibi, depremler son
derece karmaşık bir doğal süreç sonucunda oluşur ve bugünkü bilgiler ışığında
depremin oluş zamanının kestirimi konusunda güvenilir bir tahmin yürütmek mümkün
değildir. Diğer deyişle, günümüzde bilim dünyasında depremler için genel kabul görmüş
herhangi bir zaman kestirim yöntemi mevcut değildir.
Buna karşın, depremin olacağı zamanla ilgili değişik tahminlerin yapıldığı ve bunların
toplum ile paylaşıldığı gözlenmektedir. Bu tür tahminlerin bilimsel dayanakları da çoğu
zaman yeterli açıklıkta belirtilmemektedir. Bilim etiği açısından, araştırıcıların
ürettikleri sonuçları kamuoyu ile paylaşmaları olağan bir durum olsa da, bu tür
sonuçların önceden bilimsel ortamlarda her açıdan tartışılmış olması ve bunların
arasından sadece bilimsel kabul görenlerin kamuoyuna iletilmesi doğru olan yoldur.
Bilimsel dünyanın denetiminden geçmemiş veya tartışmalı yaklaşımların kesinlik
kazanmış gibi sunulması doğru değildir.
İstanbul tarihi boyunca birçok yıkıcı depreme maruz kalmıştır. Kenti 4. ve 19. yüzyıllar
arasında 32 adet hasar yapıcı deprem etkilemiştir. Bu durum, ortalama her 50 yılda bir orta
şiddette bir depreme karşılık gelmektedir. Yaklaşık her 300 yılda bir ise İstanbul çok
şiddetli (MSK şiddet ölçeğine göre IX) depremlere maruz kalmaktadır. Ancak buna bakarak
gelecekte İstanbul’daki depremlerin mutlaka eşit zaman aralıklarında olacağını söylemek
mümkün değildir. Nitekim, İstanbul'u etkileyen depremler 3.-6. ve 14.-17. yüzyıl
periyotlarında yüksek, 7.-13. yüzyıl periyodunda ise düşük bir oluşum frekansı
göstermektedir. Ana Marmara Fayı’ndaki deprem etkinliğinin en azından son birkaç milyon
yıldır süregeldiğini göz önünde bulundurursak, sadece son 2000 yılda oluşan büyük
depremlerden elde edilen ortalama yinelenme sürelerine dayanarak bir zaman kestirimi
yapmanın tutarsız bir yaklaşım olacağı ve büyük hatalar içereceği ortaya çıkacaktır.
Deprem oluşumunun olasılıksal yöntemler ile incelenmesi (yani belirli bir bölgede,
belirli büyüklükteki bir depremin, belirli bir süre içinde meydana gelme olasılığının
hesaplanması) bugün için kullanılan tek bilimsel yaklaşımdır. Sismisite analizleri,
küresel konum belirleme (GPS) yöntemi ile elde edilen yerdeğiştirmeler, paleosismoloji
ve gerilme analizleri kullanılarak önümüzdeki şu kadar yıl içinde, şu bölgede, şu
mertebede bir depremin olabileceği, ancak belirli bir olasılık değeri verilerek ifade
edilebilir. Nitekim, benzer çalışmalar sonucunda Marmara Denizi’nde 7 veya daha büyük
manyitüdlü bir depremin yıllık olma olasılığı %2 (otuz yıl içinde olma olasılığı %60)
olarak elde edilmektedir. Dünyada benzer yüksek deprem ihtimalini paylaşan diğer iki
kent Tokyo ve San Francisco’dur.
Sonuç olarak, depremin oluş zamanının önceden tahmin edilmesinin olanaksız olduğu
gerçeğinin toplumca benimsenmesi ve çeşitli kurum, kişi ve medya tarafından bu yönde
yapılan açıklamaların da bu bilinçle değerlendirilmesinin en doğru yaklaşım olacağı
açıktır.
Download